Important Announcement
PubHTML5 Scheduled Server Maintenance on (GMT) Sunday, June 26th, 2:00 am - 8:00 am.
PubHTML5 site will be inoperative during the times indicated!

Home Explore YENİ MASONİK DÜZEN

YENİ MASONİK DÜZEN

Published by HARUN YAHYA KÜLLİYATI, 2021-05-03 15:06:21

Description: Adnan Oktar (Harun Yahya)

Keywords: HARUN YAHYA,ADNAN OKTAR

Search

Read the Text Version

YAZAR ve ESERLER‹ HAKKINDA Harun Yahya müstear ismini kullanan yazar Adnan Oktar, 1956 y›l›nda Ankara'da do¤du. ‹lk, orta ve lise ö¤reni- mini Ankara'da tamamlad›. Daha sonra ‹stanbul Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi'nde ve ‹stanbul Üniversi- tesi Felsefe Bölümü'nde ö¤renim gördü. 1980'li y›llardan bu yana, imani, bilimsel ve siyasi konularda pek çok eser haz›rlad›. Bunla- r›n yan› s›ra, yazar›n evrimcilerin sahtekarl›klar›n›, iddialar›n›n geçersizli¤ini ve Darwinizm'in kanl› ideolojilerle olan karanl›k ba¤lant›lar›n› ortaya koyan çok önemli eserleri bulunmaktad›r. Harun Yahya'n›n eserleri yaklafl›k 30.000 resmin yer ald›¤› toplam 45.000 sayfal›k bir külliyatt›r ve bu külliyat 60 farkl› dile çevrilmifltir. Yazar›n müstear ismi, inkarc› düflünceye karfl› mücadele eden iki peygamberin hat›ralar›na hürmeten, isimlerini yad etmek için Harun ve Yahya isimlerinden oluflturulmufltur. Yazar taraf›n- dan kitaplar›n kapa¤›nda Resulullah'›n mührünün kullan›lm›fl ol- mas›n›n sembolik anlam› ise, kitaplar›n içeri¤i ile ilgilidir. Bu mü- hür, Kuran-› Kerim'in Allah'›n son kitab› ve son sözü, Peygamberi- miz (sav)'in de hatem-ül enbiya olmas›n› remzetmektedir. Yazar da, yay›nlad›¤› tüm çal›flmalar›nda, Kuran'› ve Resulullah'›n sün- netini kendine rehber edinmifltir. Bu suretle, inkarc› düflünce sis- temlerinin tüm temel iddialar›n› tek tek çürütmeyi ve dine karfl› yöneltilen itirazlar› tam olarak susturacak \"son söz\"ü söylemeyi hedeflemektedir. Çok büyük bir hikmet ve kemal sahibi olan Resulullah'›n mührü, bu son sözü söyleme niyetinin bir duas› olarak kullan›lm›flt›r. Yazar›n tüm çal›flmalar›ndaki ortak hedef, Kuran'›n tebli¤ini dünyaya ulaflt›rmak, böylelikle insanlar› Allah'›n varl›¤›, birli¤i ve ahiret gibi temel imani konular üzerinde düflünmeye sevk etmek ve inkarc› sistemlerin çürük temelleri- ni ve sapk›n uygulamalar›n› gözler önüne sermektir. Nitekim Harun Yahya'n›n eser- leri Hindistan'dan Amerika'ya, ‹n- giltere'den Endonezya'ya, Po- lonya'dan Bosna Hersek'e, ‹s- panya'dan Brezilya'ya,

Malezya'dan ‹talya'ya, Fransa'dan Bulgaristan'a ve Rusya'ya kadar dünyan›n daha pek çok ülkesinde be¤eniyle okunmaktad›r. ‹ngilizce, Frans›zca, Almanca, ‹talyanca, ‹spanyolca, Portekizce, Urduca, Arapça, Arnavutça, Rusça, Boflnakça, Uygurca, Endonezyaca, Malayca, Bengoli, S›rpça, Bulgarca, Çince, Kishwahili (Tanzanya'da kullan›l›yor), Hausa (Afrika'da yayg›n olarak kullan›l›yor), Dhivelhi (Mauritus'ta kullan›l›yor), Danimarkaca ve ‹sveçce gibi pek çok dile çevrilen eserler, yurt d›fl›nda genifl bir okuyucu kitlesi taraf›ndan takip edilmektedir. Dünyan›n dört bir yan›nda ola¤anüstü takdir toplayan bu eserler pek çok insan›n iman etmesine, pek ço¤unun da iman›nda derinleflmesine vesile olmaktad›r. Kitaplar› okuyan, inceleyen her kifli, bu eserlerdeki hikmetli, özlü, kolay anlafl›l›r ve samimi üslu- bun, ak›lc› ve ilmi yaklafl›m›n fark›na varmaktad›r. Bu eserler süratli etki etme, kesin ne- tice verme, itiraz edilemezlik, çürütülemezlik özellikleri tafl›maktad›r. Bu eserleri okuyan ve üzerinde ciddi biçimde düflünen insanlar›n, art›k materyalist felsefeyi, ateizmi ve di¤er sapk›n görüfl ve felsefelerin hiçbirini samimi olarak savunabilmeleri mümkün de¤ildir. Bundan sonra savunsalar da ancak duygusal bir inatla savunacaklard›r, çünkü fikri daya- naklar› çürütülmüfltür. Ça¤›m›zdaki tüm inkarc› ak›mlar, Harun Yahya Külliyat› karfl›s›n- da fikren ma¤lup olmufllard›r. Kuflkusuz bu özellikler, Kuran'›n hikmet ve anlat›m çarp›c›l›¤›ndan kaynaklanmak- tad›r. Yazar›n kendisi bu eserlerden dolay› bir övünme içinde de¤ildir, yaln›zca Allah'›n hidayetine vesile olmaya niyet etmifltir. Ayr›ca bu eserlerin bas›m›nda ve yay›nlanmas›n- da herhangi bir maddi kazanç hedeflenmemektedir. Bu gerçekler göz önünde bulunduruldu¤unda, insanlar›n görmediklerini görmeleri- ni sa¤layan, hidayetlerine vesile olan bu eserlerin okunmas›n› teflvik etmenin de, çok önemli bir hizmet oldu¤u ortaya ç›kmaktad›r. Bu de¤erli eserleri tan›tmak yerine, insanlar›n zihinlerini buland›ran, fikri karmafla meydana getiren, kuflku ve tereddütleri da¤›tmada, iman› kurtarmada güçlü ve keskin bir etkisi olmad›¤› genel tecrübe ile sabit olan kitaplar› yaymak ise, emek ve zaman kayb›na neden olacakt›r. ‹man› kurtarma amac›ndan ziyade, yazar›n›n edebi gücünü vurgulamaya yönelik eserlerde bu etkinin elde edilemeyece¤i aç›kt›r. Bu konuda kuflkusu olanlar varsa, Harun Yahya'n›n eserlerinin tek amac›n›n dinsizli¤i çürütmek ve Kuran ahlak›n› yaymak oldu¤unu, bu hizmetteki etki, baflar› ve samimiyetin aç›kça görüldü¤ünü okuyucular›n ge- nel kanaatinden anlayabilirler. Bilinmelidir ki, dünya üzerindeki zulüm ve karmaflalar›n, Müslümanlar›n çektikle- ri eziyetlerin temel sebebi dinsizli¤in fikri hakimiyetidir. Bunlardan kurtulman›n yolu ise, dinsizli¤in fikren ma¤lup edilmesi, iman hakikatlerinin ortaya konmas› ve Kuran ah- lak›n›n, insanlar›n kavray›p yaflayabilecekleri flekilde anlat›lmas›d›r. Dünyan›n günden güne daha fazla içine çekilmek istendi¤i zulüm, fesat ve kargafla ortam› dikkate al›nd›¤›n- da bu hizmetin elden geldi¤ince h›zl› ve etkili bir biçimde yap›lmas› gerekti¤i aç›kt›r. Ak- si halde çok geç kal›nabilir. Bu önemli hizmette öncü rolü üstlenmifl olan Harun Yahya Külliyat›, Allah'›n izniy- le, 21. yüzy›lda dünya insanlar›n› Kuran'da tarif edilen huzur ve bar›fla, do¤ruluk ve adale- te, güzellik ve mutlulu¤a tafl›maya bir vesile olacakt›r.

OKUYUCUYA • Bu kitapta ve di¤er çal›flmalar›m›zda evrim teorisinin çöküflüne özel bir yer ayr›lmas›n›n nedeni, bu teorinin her türlü din aleyhtar› felsefenin temelini oluflturmas›d›r. Yarat›l›fl› ve dolay›s›yla Allah'›n varl›¤›n› inkar eden Darwi- nizm, 150 y›ld›r pek çok insan›n iman›n› kaybetmesine ya da kuflkuya düflmesine neden olmufltur. Dolay›s›yla bu teorinin bir aldatmaca oldu¤unu gözler önüne sermek çok önemli bir imani görevdir. Bu önemli hizmetin tüm insanlar›m›za ulaflt›r›labilmesi ise zorunludur. Kimi okuyucular›m›z belki tek bir kitab›m›z› okuma imkan› bula- bilir. Bu nedenle her kitab›m›zda bu konuya özet de olsa bir bölüm ayr›lmas› uygun görülmüfltür. • Belirtilmesi gereken bir di¤er husus, bu kitaplar›n içeri¤i ile ilgilidir. Yazar›n tüm kitaplar›nda imani konular Ku- ran ayetleri do¤rultusunda anlat›lmakta, insanlar Allah'›n ayetlerini ö¤renmeye ve yaflamaya davet edilmektedir- ler. Allah'›n ayetleri ile ilgili tüm konular, okuyan›n akl›nda hiçbir flüphe veya soru iflareti b›rakmayacak flekilde aç›klanmaktad›r. • Bu anlat›m s›ras›nda kullan›lan samimi, sade ve ak›c› üslup ise kitaplar›n yediden yetmifle herkes taraf›ndan ra- hatça anlafl›lmas›n› sa¤lamaktad›r. Bu etkili ve yal›n anlat›m sayesinde, kitaplar \"bir solukta okunan kitaplar\" de- yimine tam olarak uymaktad›r. Dini reddetme konusunda kesin bir tav›r sergileyen insanlar dahi, bu kitaplarda anlat›lan gerçeklerden etkilenmekte ve anlat›lanlar›n do¤rulu¤unu inkar edememektedirler. • Bu kitap ve yazar›n di¤er eserleri, okuyucular taraf›ndan bizzat okunabilece¤i gibi, karfl›l›kl› bir sohbet ortam› fleklinde de okunabilir. Bu kitaplardan istifade etmek isteyen bir grup okuyucunun kitaplar› birarada okumalar›, konuyla ilgili kendi tefekkür ve tecrübelerini de birbirlerine aktarmalar› aç›s›ndan yararl› olacakt›r. • Bunun yan›nda, sadece Allah r›zas› için yaz›lm›fl olan bu kitaplar›n tan›nmas›na ve okunmas›na katk›da bulun- mak da büyük bir hizmet olacakt›r. Çünkü yazar›n tüm kitaplar›nda ispat ve ikna edici yön son derece güçlüdür. Bu sebeple dini anlatmak isteyenler için en etkili yöntem, bu kitaplar›n di¤er insanlar taraf›ndan da okunmas›- n›n teflvik edilmesidir. • Kitaplar›n arkas›na yazar›n di¤er eserlerinin tan›t›mlar›n›n eklenmesinin ise önemli sebepleri vard›r. Bu sayede kitab› eline alan kifli, yukar›da söz etti¤imiz özellikleri tafl›yan ve okumaktan hoflland›¤›n› umdu¤umuz bu kitap- la ayn› vas›flara sahip daha birçok eser oldu¤unu görecektir. ‹mani ve siyasi konularda yararlanabilece¤i zengin bir kaynak birikiminin bulundu¤una flahit olacakt›r. • Bu eserlerde, di¤er baz› eserlerde görülen, yazar›n flahsi kanaatlerine, flüpheli kaynaklara dayal› izahlara, mu- kaddesata karfl› gereken adaba ve sayg›ya dikkat etmeyen üsluplara, burkuntu veren ümitsiz, flüpheci ve ye'se sürükleyen anlat›mlara rastlayamazs›n›z. Bu kitapta kullan›lan ayetler, Ali Bulaç'›n haz›rlad›¤› \"Kur'an-› Kerim ve Türkçe Anlam›\" isimli mealden al›nm›flt›r. 1. Bask› : fiubat 1996 2. Bask› : Mart 1997 3. Bask› : Temmuz 2000 4. Bask› : Temmuz 2002 5. Bask› : Temmuz 2003 6. Bask› : Ekim 2004 7. Bask› : Eylül 2007 8. Bask› : Mart 2009 ARAfiTIRMA YAYINCILIK Talatpafla Mah. Emirgazi Caddesi ‹brahim Elmas ‹flmerkezi A. Blok Kat 4 Okmeydan› - ‹stanbul Tel: (0 212) 222 00 88 Bask›: Seçil Ofset 100 Y›l Mahallesi MAS-S‹T Matbaac›lar Sitesi 4. Cadde No: 77 Ba¤c›lar-‹stanbul Tel: (0 212) 629 06 15 www.harunyahya.org - www.harunyahya.net

‹Ç‹NDEK‹LER YAHUD‹L‹K VE S‹YON‹ZM HAKKINDA ÖNEML‹ AÇIKLAMA.......... VIII ÖNSÖZ Farkl› Bir Kitap .................................................................................................. XII G‹R‹fi 500 Y›ll›k Düzen .................................................................................................. 3 I. KISIM: DÜZEN'‹N G‹ZL‹ TAR‹H‹ 1. 1492 ve Sonras›: Düzen'in ‹lk Ad›mlar› .................................................... 23 2. Yeni Seküler Düzen'in Kuruluflu ................................................................ 93 3. Ayd›nlanma ve Frans›z Devrimi .............................................................. 191 4. Siyasi Siyonizm Dönemi ............................................................................ 221 5. Eski bir 'Yeni Düzen'in Hikayesi: III. Reich ve Siyonizm .................... 253 II. KISIM: DÜZEN'‹N GERÇEK YÖNET‹C‹LER‹ 6. Düzen'in Ard›ndaki Güçler ...................................................................... 313 7. Amerika'n›n Düzeni .................................................................................... 409 8. ‹srail ya da Mesih'in Ayak Sesleri ............................................................ 467 III. KISIM: DÜZEN'‹N HEDEFLER‹ 9. Düzen'in Üçüncü Dünya'daki Savafl› ...................................................... 529 10. Düzen'in Müslümanlarla Savafl› ............................................................ 613 IV. KISIM: DÜZEN'‹N GELECE⁄‹ 11. Mesih Plan›'n›n Sonu ve 'Ahir Zaman' .................................................. 709 Bölüm Notlar› .................................................................................................. 751

EK BÖLÜM YAHUD‹L‹K VE S‹YON‹ZM HAKKINDA ÖNEML‹ B‹R AÇIKLAMA Kitab›n ilerleyen bölümlerinde baz› Yahudilerin, bat›l birtak›m gele- neklerin veya radikal, ateist Siyonist ideolojinin etkisi alt›nda kalarak, ger- çeklefltirdikleri faaliyetlere ve gelece¤e dair çeflitli planlar›na yer verilmek- tedir. Bu bat›l görüfllerden etkilenen kifliler zaman zaman ‹srail derin dev- leti içine de s›zmakta, hatta kimi zaman ‹srail'in iç ve d›fl politikas›nda yön- lendirici rol üstlenebilmektedirler. Ancak bu kitapta bulunan bilgiler nede- niyle çeflitli yanl›fl anlamalar olmas›n› engellemek için, baz› konulara aç›k- l›k getirmekte de fayda vard›r. ‹lk olarak belirtilmesi gereken husus, burada yer alan bilgilerin tüm Yahudileri kapsayan konular olmad›¤›d›r. Yahudilerin büyük ço¤unlu¤u söz konusu faaliyetlerden, bu faaliyetlerin arka planlar›ndan ve as›l hedef- ten haberdar olmad›¤› gibi, çok büyük bir ço¤unlu¤u da bu uygulamalara karfl› ç›kt›klar›n› s›k s›k ifade etmektedirler. Dolay›s›yla, kitab›n ilerleyen bölümlerinde elefltirilen, hiçbir flekilde Yahudi toplumunun geneli de¤ildir. Elefltirilen husus, Kitab› Mukaddes'e birtak›m yanl›fl anlamlar yükleye- rek fliddeti ve ac›mas›zl›¤› sözde makullefltirmeye çal›flan bat›l gelenekler ve bu geleneklere dayanarak, di¤er insanlar› ikinci s›n›f olarak gören, on- lar› haks›zl›k ve zulme u¤ratmay› normal karfl›layan radikal dünya görüflü- dür. Yani, sosyal Darwinist ve iflgalci bir ideoloji olan radikal, ateist Siyo- nizm'dir. Bilindi¤i üzere, Siyonizm 19. yüzy›l›n ortalar›nda, yurtlar› olma- yan Yahudilerin vatan sahibi olmas›n› savunan bir ideoloji olarak ortaya ç›km›flt›r. Ancak zaman içerisinde pek çok ideolojide oldu¤u gibi Siyonizm de dejenarasyona u¤ram›fl, bu hakl› talep, uygulamada fliddet ve teröre baflvuran, afl›r› güçlerle ittifak eden radikal ve din d›fl› bir anlay›fla dönüfl- müfltür. Günümüzde Siyonizm iki farkl› flekilde görülmektedir. Bunlardan ilki, ‹srail'de huzur ve bar›fl içinde, Müslümanlarla birlikte yaflamak isteyen, gü- venlik arayan, dedelerinin topraklar›nda ibadet edip, ticaret yap›p varl›kla- r›n› sürdürmek isteyen, dindar Yahudi halk›n›n düflüncesi olan Siyo- nizm'dir. Müslümanlar bu anlamdaki Siyonizm'e karfl› de¤ildir. Dindar Ya- VIII

hudi halk›n›n, kendileri için kutsal olan topraklarda güven ve huzur için- de yaflamalar›, Allah'› anmalar›, sinagoglar›nda ibadetlerini yapmalar›, top- raklar›nda bilim ve ticaretle u¤raflmalar› k›saca burada diledikleri gibi ya- flamalar› ve yerleflmeleri Müslümanlar› rahats›z edecek bir durum de¤ildir. Hatta bu, Müslümanlar›n sevinç duyacaklar› bir güzelliktir. Tarih boyunca Yahudilere karfl›laflt›klar› çile ve zorluklarda, onlara varl›klar›n› devam et- tirme imkan› tan›yan, onlar› bar›nd›r›p kollayan hep Müslümanlar olmufl- tur. Samimi dindar bir Yahudi'nin, yukar›da anlatt›¤›m›z flekliyle, Tevrat'a dayand›rd›¤› Siyonist inanc› bu aç›dan ‹slamiyetle çeliflmez. Zira, Kuran'da Allah ‹srailo¤ullar›'n› yaflad›klar› bu topraklarda yerleflik k›ld›¤›n› flöyle bil- dirmektedir: Hani, Musa kavmine (flöyle) demiflti: \"Ey kavmim, Allah'›n üzerinizdeki nime- tini an›n; içinizden peygamberler ç›kard›, sizden yöneticiler k›ld› ve alemler- den hiç kimseye vermedi¤ini size verdi. Ey kavmim, Allah'›n sizin için yazd›- ¤› (girmenizi emretti¤i) kutsal yere girin ve gerisin geri arkan›za dönmeyin; yoksa kayba u¤rayanlar olarak çevrilirsiniz.\" (Maide Suresi, 5:20-21) Dolay›s›yla Yahudiler bu topraklarda hür yaflama hakk›na sahiptirler, ancak bu hak söz konusu topraklarda as›rlard›r varl›klar›n› devam ettiren ve bölgenin kutsall›¤›na inanan Müslümanlar ve elbette H›ristiyanlar için de geçerlidir. Bu mübarek topraklar her dinden her toplumdan insan›n bi- rarada huzur içinde yaflayabilece¤i kadar genifl, güzel ve bereketlidir. Biri- nin yaflam hakk› di¤erinin yaflam hakk›n› asla ortadan kald›rmaz. Özet olarak, elefltirdi¤imiz ve tüm insanlar için büyük bir tehlike ol- du¤unu ifade etti¤imiz, \"dinsiz, Allah's›z Siyonizm\"dir. Allah'›n varl›¤›n›, birli¤ini savunmayan, materyalist, Darwinist anlay›fl› teflvik ederek dinsiz- lik propagandas› yapan, ateist Siyonistler, dindar Yahudiler için de dindar H›ristiyanlar için de çok büyük bir tehlikedir. Ateist Siyonizm, günümüzde bar›fla, huzura, güzel ahlaka karfl› mücadele vermekte; sürekli fitne, karga- fla ç›karmakta, kan dökmektedir. Müslümanlar ve dindar Yahudiler ve H›- ristiyanlar, Allah's›z Siyonizm'e karfl› Allah inanc›n›n yay›lmas› konusunda birlik olmal›d›r. Samimi olarak iman eden Yahudiler ve Müslümanlar›n birbirleriyle olan iliflkileri de, hoflgörü, sayg› ve merhamet çerçevesinde olmal›d›r. Zira bu, Kuran-› Kerim'de Allah'›n Müslümanlara bildirdi¤i ve Peygamber Efen- dimiz (sav)'in hayat›yla bize gösterdi¤i ahlak ve tav›rd›r. Allah Kuran'da Yahudiler ve H›ristiyanlar›, Kitap Ehli olarak bildirmifl ve Müslümanlar›n Kitap Ehli'ne karfl› tutumlar›n›n nas›l olmas› gerekti¤ini detayl› olarak aç›klam›flt›r. Kitap Ehli, temeli Allah'›n vahyine dayanan ah- laki k›staslara, haram ve helal kavramlar›na sahiptir. Kuran ahlak›na ve Peygamberimiz (sav)'in sünnetine göre Müslümanlar›n, Yahudilerden ve IX

H›ristiyanlardan iman edenlere sevgi, flefkat, hoflgörü ve sayg›yla yaklafl- malar› gerekir. Müslümanlar›n Yahudilere ve H›ristiyanlara ça¤r›s› ise Ku- ran'da flöyle bildirilmifltir: \"Bize ve size indirilene iman ettik; bizim ‹lah›m›z da, sizin ‹lah›n›z da birdir ve biz O'na teslim olmufluz.\" (Ankebut Suresi, 46) Bu ça¤r›, Müslümanlar›n Kitap Ehli'ne bak›fl aç›s›n› aç›k ve net bir fle- kilde ortaya koymaktad›r: Hepimiz bir olan Allah'a iman etmekte, Rabbi- miz'in göndermifl oldu¤u elçileri sevmekte ve saymakta, Allah'›n koydu¤u s›n›rlara uymakta, kutsal kitaplar›m›zda bildirilen ahlak› yaflamaktay›z. Do- lay›s›yla da, birbirimize anlay›fl, merhamet, sevgi ve sayg›yla yaklaflmakla yükümlüyüz. Hepimiz Ayn› Peygamberleri Seviyor ve Say›yoruz Müslümanlar gönderilmifl tüm peygamberlere iman ederler. Rabbi- miz'in geçmiflteki peygamberlere göndermifl oldu¤u kitaplara inan›rlar. Bir ayette bu gerçek flöyle bildirilmifltir: De ki: \"Biz Allah'a, bize indirilene, ‹brahim, ‹smail, ‹shak, Yakup ve torunlar›- na indirilene, Musa'ya, ‹sa'ya ve peygamberlere Rablerinden verilenlere iman ettik. Onlardan hiçbiri aras›nda ayr›l›k gözetmeyiz. Ve biz O'na teslim olmufl- lar›z.\" (Al-i ‹mran Suresi, 84) Hz. Adem, Hz. Nuh, Hz. ‹brahim, Hz. ‹shak, Hz. Yusuf, Hz. Harun, Hz. Davud, Hz. Süleyman, Hz. Yahya, Hz. ‹sa ve Hz. Musa Yahudiler ve H›ristiyanlar için ne kadar önemli ise, Müslümanlar için de o kadar önem- lidir. Yahudilerin bizim de Peygamberimiz olan Hz. Musa’ya sayg› duyma- lar›, binlerce y›ld›r ona s›ms›k› ba¤l› olmalar› samimi Müslümanlar için çok de¤erlidir. Ayn› flekilde H›ristiyanlar›n Hz. ‹sa’ya duyduklar› büyük sevgi, içten ba¤l›l›k da Müslümanlar için çok önemlidir. Hz. Yakub’a, Hz. ‹shak’a, Hz. ‹smail’e, Hz. ‹brahim’e, Hz. Lut’a, Hz. Eyüb’e, Hz. Musa’ya, Hz. ‹sa’ya, Hz. Yahya’ya sayg› ve sevgi duyan insanlar, do¤al olarak Müslümanlar›n sevgi ve muhabbet duyaca¤›, anlay›fl ve flefkatle yaklaflaca¤› insanlard›r. Bunun aksi kesinlikle mümkün de¤ildir. Allah samimi olarak iman eden Kitap Ehli'nin ahlak›n› Kuran-› Ke- rim'de flu flekilde bildirmektedir: Onlar›n hepsi bir de¤ildir. Kitap Ehli'nden bir topluluk vard›r ki, gece vaktin- de ayakta durup Allah'›n ayetlerini okuyarak secdeye kapan›rlar. Bunlar, Allah'a ve ahiret gününe iman eder, maruf olan› emreder, münker olandan sa- k›nd›r›r ve hay›rlarda yar›fl›rlar. ‹flte bunlar salih olanlardand›r. (Al-i ‹mran Suresi, 113-114) X

Salih Müslümanlara düflen de, bu güzel ahlak› yaflayan insanlar› flef- kat ve merhametle kucaklamak, sayg› ve anlay›fl göstermektir. Dolay›s›yla, bir kez daha hat›rlatmak gerekir ki, Müslümanlar›n Yahudilere bak›fl aç›s› Kuran'da bildirilen ve Peygamber Efendimiz (sav)'in de uygulad›¤› bu ah- lak üzerinedir. Gerçek din ahlak›na uygun olmayan hatta dinsiz, Allah's›z Siyonizmin veya birtak›m bat›l geleneklerin yanl›fllar›n›n ortaya konuluyor olmas›, hatal› uygulamalar›n elefltirilmesi, bu gerçe¤i de¤ifltirmez. XI

ÖNSÖZ FARKLI B‹R K‹TAP fiu ana kadar birbirinden çok farkl› kitaplar okumufl olabilirsiniz. Felsefe- den bilime kadar uzanan genifl bir konu yelpazesinde gezinmifl, ya da roman- dan araflt›rmaya kadar pek çok farkl› kitap türünü elden geçirmifl olabilirsiniz. Ama bu kitap, daha önce okudu¤unuz hiçbir kitap türüne dahil de¤ildir. Kita- b›, sürükleyici ve kar›fl›k bir maceray› konu edindi¤i için bir romana benzet- mek belki mümkündür ama konular ve kahramanlar hayali olmad›¤›, her fley gerçek olaylara dayand›¤› için bir roman say›lamaz. Kitap bir araflt›rma kitab› olarak da görülebilir ama araflt›rmalar›n belirli ve dar kapsaml› konular› olur. Bir ideolojiyi, bir partiyi ya da bir sosyal olay› incelerler. Oysa bu kitap, görü- nüflte birbirinden çok farkl› olan ve tarihsel aç›dan ayn› kategoriye konama- yacak olaylar› incelemektedir. Kristof Kolomb’un Amerika keflfinden Nazi Al- manyas›’na, Protestan reformundan Bosna-Hersek’te akan Müslüman kanlar›- na kadar birbiriyle son derece ilgisiz gözüken konular kitab›n içinde birbiri ar- d›na analiz edilmektedir. Önemli olan nokta da zaten budur. Çünkü bu kitapta öne sürülen ve de ispatlanan anafikir, tarihsel olaylar›n arkas›nda, yüzeysel bir bak›flla farkedile- meyecek baz› gizli gerçekler oldu¤udur. Birbirinden ba¤›ms›z gibi gözüken olaylar, gerçekte çok önemli baz› ba¤lant›lara sahip olabilirler. Ve bu ba¤lan- t›lar› keflfedip, küçük parçalar› birlefltirerek dev bir bütüne ulaflmak mümkün- dür. Bu kitap, iflte bu küçük parçalar› birlefltirerek dev bir bütüne ulaflmakta ve Ortaça¤’›n sonundan günümüze uzanan dünya tarihinin içindeki gizli bir dinami¤i ortaya ç›karmaktad›r. Bu dinamik, bugün yaflad›¤›m›z önemli baz› sosyal ve siyasi olaylarda da etkilerini gösterir. Kitapta cevab› aranan temel soru ise, mevcut “seküler” (din d›fl›) dünya düzeninin kimler taraf›ndan ne amaçla kuruldu¤u ve hala kimler taraf›ndan ne amaçla sürdürüldü¤üdür. Bu sorunun cevab›n› bulmak için yap›lan uzun ça- l›flman›n sonucunda, elinizde tuttu¤unuz, onüç bölümlük, kompleks, okunma- s› dikkat gerektiren ama oldukça da sürükleyici ve etkileyici olan bu kitap or- taya ç›km›fl bulunuyor. Bu nedenle, öncelikle kitab›n yap›s› hakk›nda bilgi vermekte yarar var. Yeni Masonik Düzen’in on bir bölümü de asl›nda kendi içinde bir kitapt›r ve dileyen okuyucu bu bölümleri ayr› ayr› de¤erlendirip okuyabilir. Ancak bu bö- lümlerin tümü bir bütünün parçalar›d›r ve kitab›n tam olarak anlafl›labilmesi, bu bölümlerin birbiri ard›na özümsenerek okunmas›yla mümkün olabilir. Bu yap›ld›¤› takdirde, dünya tarihinin ve ça¤›m›zdaki önemli olaylar›n arkas›nda- XII

ki gerçekler, gizli olduklar› sis perdesinin ard›ndan birer birer ortaya ç›kma- ya bafllarlar. Bölümlerin s›rayla ve özümsenerek okunmas›, ayr›ca, ortaya ç›- kard›¤› sonuçlar aç›s›ndan zaten ilginç olan kitab› daha da sürükleyici hale getirmektedir. Bunun yan›s›ra, kitab›n bölümleri içinde dikkatli bir okuyucunun yaka- layaca¤› baz› önemli mesajlar ve göndermeler vard›r. Bunlar› keflfeden oku- yucu, kitapta anlat›lanlar›n, aç›k ve görünür anlamlar›n›n yan›s›ra bir de ikin- ci bir örtülü anlam tafl›d›klar›n› görecektir. Bu yöntem izlendi¤i takdirde, ki- tab›n verdi¤i mesajlar›n asl›nda ilk anda göründü¤ünden çok daha genifl ol- du¤u ve çok daha yak›n›m›zdaki baz› olaylar› da konu edindi¤i farkedilecek- tir. Birinci bölüm, Kristof Kolomb’un ünlü yolculu¤uyla bafllar. Bu yolculu- ¤un ve ünlü 1492 y›l›n›n resmi tarihte gizlenen çok ilginç baz› yönleri vard›r ve bu da bizlere önemli bir bafllang›ç sunmaktad›r. Kolomb’un ard›ndan, Pro- testanl›k, kapitalizmin do¤uflu, Amerika’n›n kolonilefltirilmesi gibi önemli ko- nular incelenir. Bu ilk bölüm, tarihin önemli olaylar›n›n bize gösterilenden çok daha farkl› oldu¤u gerçe¤iyle ilk karfl›laflmad›r. Kitab›n çat›s›n› oluflturan “Mesih Plan›”n›n ilk aflamalar›, bu bölümde keflfedilir. Kitab›n belki en önemli bölümü olan ikinci bölüm ise, birbiriyle ilgili iki önemli dü¤ümü birden çözmektedir. Biri, dünyada kurulu olan seküler düze- nin ve bu düzenin sosyal, siyasi, ekonomik, bilimsel altyap›s›n›n gerçek hika- yesidir. ‹kinci dü¤üm ise, üzerinde çok spekülasyon yap›lm›fl ama pek fazla ciddi aç›klama getirilememifl olan masonluk konusuyla ilgilidir. Mason örgü- tünün kökeni ve yahudilerle olan iliflkisinin bir türlü çözülemeyen do¤as›, bu bölümde çok detayl› bir araflt›rma ile ortaya ç›kar›lmaktad›r. Ortaya ç›kan so- nuç, sekülerizmin, masonluk ve yahudi önde gelenleri aras›ndaki bir “‹ttifak” ile üretildi¤idir. Üçüncü bölüm, modern dünyan›n kuruluflunda ve sekülerizmin yerlefl- tiriliflinde büyük rol oynayan iki önemli olay›, Ayd›nlanma ak›m›n› ve Frans›z Devrimi’ni incelemektedir. Elbette, bizi ilgilendiren yön, resmi tarihin gele- neksel kabulleri de¤il, bu iki büyük olay›n perde arkas›d›r. Dördüncü bölümdeki ana konu, 19. yüzy›l›n sonunda do¤an ateist Siyo- nizm ak›m›d›r. (Bu konunun neden önemli oldu¤u ve neden kitapta bir bö- lümün bu konuya ayr›ld›¤›n›, ilk iki bölümü okuyunca göreceksiniz.) Bu bö- lümde ateist Siyonizm ile ilgili klasik anlat›mlardan çok daha farkl› gerçekler incelenmekte, “H›ristiyan Siyonizmi”nden Siyonizmin sapk›n boyutuna kadar farkl› yönler ele al›nmaktad›r. Bu bölüm, bir geçifl bölümüdür ve kitab›n da- ha tarihsel olan ilk üç bölümünü, 20. yüzy›ldaki olaylar› konu eden öteki bö- lümlere ba¤lar. Kendi içinde özerk olan beflinci bölüm, oldukça ilginç bir konuyu, yüz- y›l›n ilk yar›s›nda Nazi Almanyas› ile ateist Siyonistler aras›nda kurulmufl olan gizli ittifak› konu etmektedir. Her ikisi de ayn› ›rkç› ideolojiye sahip olan bu iki hareket, Avrupal› Yahudileri Filistin’e yollamak için tarihin en ilginç ittifak- XIII

lar›ndan birini oluflturmufltur. Ateist Siyonistler için Filistin’de fitne ve kargafla, Naziler içinse Judenrein (Yahudiden ar›nd›r›lm›fl) bir Avrupa anlam›na gelen bu ittifak, tarihin en büyük trajedilerinden biri olan Yahudi soyk›r›m›na yol açm›fl- t›r. Alt›nc› bölümde, 20. yüzy›l dünya politikas›n› derinden etkileyen, Coun- cil on Foreign Relations (CFR), Bilderberg Grup ya da Trilateral Komisyonu gi- bi masonik “think-tank”ler inceleniyor. Seküler dünya düzeninin stratejik ka- rar merkezleri olan bu kurumlar›n gerçek kimliklerine ve icraatlar›na bakarken de; Ekim Devrimi, So¤uk Savafl, Vietnam Savafl› gibi ilginç konular›n içyüzü- ne ve seküler dünya düzeninin “gizli totaliterizm” hedeflerine de¤iniliyor. Yedinci bölümün konusu ise, ‹srail’in Amerikan sistemi üzerindeki flafl›r- t›c› etkisidir. Ülkedeki yahudilerin, kurduklar› AIPAC gibi örgütler ve sahip ol- duklar› finans ve lobi gücü sayesinde, Beyaz Saray, Kongre, Pentagon gibi devletin önemli kurumlar› üzerinde elde ettikleri etki konu edilmektedir. Bu arada Watergate skandal›, JFK suikasti gibi önemli baz› olaylar›n “‹srail ba¤lan- t›s›” da ortaya ç›kar›lmaktad›r. Sekizinci bölüm, ‹srail’i konu edinir. ‹srail Devleti hakk›nda kabul ettiril- mifl olan baz› gerçek d›fl› bilgiler bu bölümde ortaya ç›kar›lmakta, ‹srail’in gö- rünenden çok daha farkl› bir devlet oldu¤u gösterilmektedir. ‹srail ile FKÖ ara- s›ndaki “bar›fl süreci”nin gerçek içeri¤i, ‹srail Devleti’nin “bar›fl”la birlikte ulafl- mak istedi¤i gerçek hedefler de ayr›nt›l› olarak incelenmektedir. Dokuzuncu bölüm, oldukça ilginçtir. Konu, So¤uk Savafl dönemi boyun- ca Üçüncü Dünya co¤rafyas›n› kana bulayan faflist hareketler, zalim diktatör- ler, askeri cuntalar, hatta uyuflturucu kartelleri ile ‹srail aras›ndaki gizli iliflki- lerdir. Üçüncü Dünya’y› kas›p kavuran “bozgunculuk”, ‹srail Devleti’nin verdi- ¤i silahlarla ya da faflistlere yollad›¤› askeri dan›flmanlarla, “iflkence uzmanla- r›”yla yürütülmüfltür. ‹srail’in bu tür bir “dünya savafl›”na girmesinin ard›nda ise oldukça ilginç bir mant›k yatmaktad›r. Onuncu bölüm, bir süredir global düzeyde ‹slam’a ve Müslümanlara kar- fl› oluflturulmaya çal›flan “Anti-‹slami Enternasyonal”i konu edinir. Dünyan›n farkl› bölgelerinde, örne¤in; Keflmir’de, Sudan’da, Etiyopya’da, Tayland’da ya da Bosna-Hersek’te Müslümanlara karfl› sald›r›ya geçen anti-‹slami yerel güç- lerin, gerçekte tek bir merkez taraf›ndan koordine edildiklerini, o merkez ta- raf›ndan silahland›r›l›p e¤itildiklerini ve korunduklar›n› ortaya ç›kar›r. Bu mer- kez, ‹srail’dir; ‹srail, özellikle son y›llarda “anti-‹slami bir Haçl› seferi” organi- ze etmektedir. Onbirinci bölüm ise son derece önemlidir ve Kuran’da haber verilen Ya- hudilerin tüm yeryüzünde ç›karacaklar› bozgunculu¤un sonunu araflt›r›r. Sekü- ler dünya düzeni, tüm dünyaya egemen olmufl ve ‹slam, karfl›s›ndaki tek güç olarak kalm›flt›r. ‹slami kaynaklarda dünya tarihinin sonu olarak adland›r›lan ahir zamanda yaflanacak geliflmelere detayl› yer verilmifltir. Mehdiyet ve Hz. ‹sa’n›n yeryüzüne dönüflü gibi önemli konular da bu bölümde ayr›nt›l› olarak incelenmektedir. XIV

fiimdi, bu uzun hikayeye girmeden önce, önemli bir noktaya de¤inmek gerekir. Bu, elinizdeki kitapta kendilerinden s›kça söz edilen Yahudiler ve on- lara karfl› bir Müslüman›n göstermesi gereken tav›rd›r. YAHUD‹L‹K KONUSUNDA ADALET‹N GERE⁄‹ Gerek bu kitapta gerekse flimdiye kadar yay›nlanan di¤er baz› eserleri- mizde, ›rkç› bir ideoloji olan ateist Siyonizmi benimseyen baz› Yahudilerin, Fi- listinli ve di¤er pek çok Ortado¤ulu Müslümana karfl› ac›mas›z bir iflgal, bas- k› ve katliam politikas› yürüttü¤ünü delilleriyle ortaya koyduk. Ateist Siyonist- lerin yönlendirmesiyle hareket eden ‹srail’in gerek Ortado¤u’daki gerekse di- ¤er baz› co¤rafyalardaki insan haklar› ihlallerini ayr›nt›lar›yla inceledik. Elbet- te her Müslüman ve adalet ile vicdan kavramlar›na sahip her inançtan insan, bu haks›z zulmü k›nayacakt›r ve bu k›namada hakl›d›r. Ancak konunun ikinci bir yönü daha vard›r ki, onu da mutlaka dikkate almak gerekir. Bu, tarihte ve günümüzde, baz› Yahudilerin de baflka inançlar veya milletler taraf›ndan haks›z yere hedef al›nd›¤›, zulme ve iflkenceye u¤ra- t›ld›¤› gerçe¤idir. “Antisemitizm” olarak bilinen Yahudi düflmanl›¤›, çeflitli fa- natik gruplar, faflist rejimler veya ›rkç› örgütler taraf›ndan benimsenmifl ve bu ideoloji nedeniyle pek çok Yahudi zulüm görmüfltür. Bu zulme de mutlak flekilde karfl› ç›kmak gerekmektedir. Biz, ›rkç› ve zalim bir ideoloji olan ateist Siyonizme karfl›y›z. Ayn› flekil- de, ›rkç› ve zalim bir ideoloji olan antisemitizme, yani Yahudi düflmanl›¤›na da karfl›y›z. Çünkü inanc›m›z, dünyadaki her millete ve her inanca karfl› adalet ve hoflgörüyle davranmam›z› gerektirir. Allah bir Kuran ayetinde, her toplum için adaleti ayakta tutmay› emretmektedir: Ey iman edenler, kendiniz, anne-baban›z ve yak›nlar›n›z aleyhine bile olsa, Allah için flahidler olarak adaleti ayakta tutun. (Onlar) ister zengin olsun, is- ter fakir olsun; çünkü Allah onlara daha yak›nd›r. Öyleyse adaletten dönüp heva (tutkular›)n›za uymay›n. E¤er dilinizi e¤ip büker (sözü geveler) ya da yüz çevirirseniz, flüphesiz Allah, yapt›klar›n›zdan haberi oland›r. (Nisa Suresi, 135) E¤er bir insan, ateist Siyonizmin suçlar› nedeniyle, masum Yahudi insan- lar› elefltirir ve incitirse, adaleti çi¤nemifl olur. ‹srail’in haks›z iflgal ve sald›r›la- r› nedeniyle, dünya üzerindeki farkl› Yahudi cemaatlerini, örne¤in ülkemizde- ki Yahudi inanc›na ba¤l› vatandafllar›m›z› k›narsa, yine adaleti çi¤nemifl ve ha- ta etmifl olur. ‹srail’in sald›r› ve iflgallerine karfl›, ‹srail’in sivil vatandafllar›n› he- def alan terör eylemleri düzenlerse, adaletten tamamen sapm›fl, masum insan- lar› hedef alarak çok büyük bir günah ifllemifl olur. Bu nedenle, kitaba bafllamadan önce Siyonizm, Yahudilik ve antisemi- tizm kavramlar›n› k›saca ele alacak, bir Müslüman›n bu konularda izlemesi ge- reken tutumu aç›klayaca¤›z. XV

‹slam’›n Kitap Ehli’ne Hoflgörüsü Yahudiler, binlerce y›ld›r yaflad›klar› Filistin’den, MS 70 y›l›nda, putperest Roma imparatorlu¤u taraf›ndan sürülmüfller ve daha sonraki 19 as›r boyunca diasporada, yani sürgünde yaflam›fllard›r. Bu dönem boyunca özellikle H›risti- yan ülkelerde ço¤u zaman bask› ve zulüm görmüfller, defalarca yurtlar›ndan sürülmüfl, hatta toplu katliamlar›n hedefi olmufllard›r. Yahudilerin bu dönem- de en çok huzur ve güven bulduklar› co¤rafya ise ‹slam topraklar›d›r. ‹slam dünyas›nda hiç bir zaman antisemitizm görülmemifl, Yahudiler (ve H›ristiyan- lar) kendi inanç, adet ve hatta hukuklar›na göre herhangi bir bask› ve zulüm görmeden as›rlarca yaflam›fllard›r. Bu hoflgörü ve güven ortam›n›n bafll›ca nedeni, Kuran ahlak›d›r. Ku- ran’da Yahudiler ve H›ristiyanlar “Kitap Ehli” olarak ifade edilir ve Müslüman- lar ile Kitap Ehli aras›nda dostça bir yaflam tavsiye edilir. Kuran’a göre Kitap Ehli’nin yeme¤ini yemek ve Kitap Ehli’nden han›mlarla evlenmek Müslüman- lara serbest k›l›nm›flt›r (Maide Suresi, 5). Bu hükümler, Müslümanlar ile ehli ki- tap aras›nda nikah sonucu akrabal›k ba¤lar›n›n kurulabilece¤ini, iki taraf›n bir- birlerinin yemek davetlerine icabet edebileceklerini gösterir ki, bunlar s›cak insani iliflkiler ve huzurlu bir ortak yaflam kurulmas›n› sa¤layacak esas- lard›r. Allah Kuran’da, Müslümanlara, müflrik insanlara (yani Allah’tan gelen bir vahye uymayan putperestlere) bile güvenlik sa¤lamalar›n› emreder: “E¤er müflriklerden biri, senden ‘eman (güvenlik) isterse’, ona eman ver; öy- le ki Allah’›n sözünü dinlemifl olsun, sonra onu ‘güvenlik içinde olaca- ¤› yere ulaflt›r.” (Tevbe Suresi, 6) Müflriklere göre Müslümanlara çok daha ya- k›n bir inanç ve ahlaka sahip olan Kitap Ehli’ne ise, daha da fazla bir sayg›, hoflgörü ve yard›mseverlik göstermek gerekmektedir. Bir baflka ayette, Kitap Ehli dahil tüm gayr› Müslimlere, Müslümanlara düflmanca davranmamalar› flart›yla, iyilikle davranmak flöyle emredilir: Allah, sizinle din konusunda savaflmayan, sizi yurtlar›n›zdan sürüp-ç›karma- yanlara iyilik yapman›zdan ve onlara adaletli davranman›zdan sizi sak›nd›r- maz. Çünkü Allah, adalet yapanlar› sever... (Mümtehine Suresi, 8) Dolay›s›yla, Müslümanlar, kendileriyle ayn› toplumda yaflayan tüm Yahu- di ve H›ristiyanlar ile son derece s›cak bir komfluluk iliflkisi kurmakla yü- kümlüdürler. Müslümanlar›n ço¤unlukta oldu¤u bir ülkede ise, Kitap Ehli Müslümanlar üzerine bir emanettir. Onlar› huzur ve güzen içinde yaflat- mak, her türlü tehlike ve tedirginlikten korumak Müslümanlar için dini bir gö- revdir. Yahudilerin tarihte çok defalar oldu¤u gibi, s›rf inançlar› veya soylar› nedeniyle hedef al›nmalar›, medeni haklardan yoksun tutulmalar›, isimlerini aç›klamaktan bile endifle edecekleri bir bask› ve korku içinde yaflamak zorun- da b›rak›lmalar›, gettolara, korkunç toplama kamplar›na hapsedilmeleri büyük bir zulümdür. Bir Müslüman bu gibi zulümleri asla tasvip etmedi¤i gibi, bun- lar› engellemek için de vargücüyle çal›flmal›d›r. XVI

Cahil insanlarda “kendine benzemeyene artniyetle bakmak” gibi bir hastal›k vard›r. Bu nedenle Ortaça¤ Avupas› toplumlar› baflta olmak üzere, ta- rihte ve günümüzde Yahudiler hakk›nda olmad›k suçlamalar, iftiralar, as›ls›z dedikodular üretilmifltir. Halen de baz› insanlar›n bilinçaltlar›nda Yahudilere karfl› bu hurafelerin getirdi¤i önyarg› ve antipatiler vard›r. Bir Müslüman asla böyle bir bak›fl aç›s› ve tutum içine giremez. Allah “Kitap Ehli”nin var oldu¤u- nu bize Kuran’da bildirmifl, hangi konularda yan›lg›lar içinde olduklar›n› aç›k- lam›fl, ama bununla birlikte onlara karfl› iyilik ve adaletle davranmam›z› em- retmifltir. Allah bir ayette, Kitap Ehli’ne karfl› flöyle söylememizi emreder: “Bi- ze ve size indirilene iman ettik; bizim ilah›m›z da, sizin ilah›n›z da bir- dir ve biz O’na teslim olmufluz.” (Ankebut Suresi, 46) Ateist Siyonizm ile Yahudili¤i Ay›rmak Yukar›da da belirtti¤imiz gibi, Allah’›n Kuran’da Kitap Ehli konusunda Müslümanlara emretti¤i hoflgörülü yaklafl›m ‹slam tarihi boyunca tecelli etti. Müslümanlar as›rlar boyu Yahudilere dostça davrand›lar ve Yahudiler de bu- na dostluk ve vefayla cevap verdiler. Bu tabloyu bozan unsur, ateist Siyonizm oldu. Ateist Siyonizm, 19. yüzy›lda ortaya ç›kt›. 19. yüzy›l Avrupas›’n›n iki be- lirgin karakteri, Siyonizmi de etkilemiflti: Irkç›l›k ve sömürgecilik. Ateist Siyo- nizmin bir di¤er belirgin özelli¤i ise, dönemin di¤er ideolojileri gibi din-d›fl› bir ideoloji olmas›yd›. Siyonizmin fikri öncülü¤ünü yapan Yahudiler, dini inançla- r› olmayan kimselerdi. Hatta ço¤u ateistti. Yahudili¤i bir inanç birli¤i olarak de¤il, bir ›rk›n ismi olarak kabul ediyorlard›. Yahudilerin Avrupal› milletlerden ayr› bir ›rk oldu¤u, onlarla birlikte yaflamalar›n›n mümkün olmad›¤›, mutlaka kendilerine has ayr› bir yurt edinmelerinin flart oldu¤u iddias›yla ortaya ç›kt›- lar. Filistin’i seçmelerinin nedeni dini de¤il, tarihseldi. Ateist Siyonizm, Ortado¤u’ya girdi¤i günden itibaren, bölgeye çat›flma ve ac› getirdi. ‹ki dünya savafl› aras›ndaki dönemde, ateist Siyonist terör örgütle- ri Araplara ve ‹ngilizlere karfl› kanl› sald›r›lar düzenlediler. 1948’de ‹srail’in ku- rulmas›n›n ard›ndan da, ateist Siyonizmin yay›lmac› stratejisi Ortado¤u’yu kargaflaya sürükledi. Bu zulmü gerçeklefltiren ateist Siyonizmin ç›k›fl noktas›, Yahudi dini de- ¤il, 19. yüzy›ldan miras kalma ›rkç›, sömürgeci ve sosyal Darwinist ideolojiy- di. ‹nsanlar aras›nda daimi bir çat›flma olmas› gerekti¤ini savunan, “güçlüler kazan›r, zay›flar yok olur” felsefesini empoze eden sosyal Darwinizm, Alman milletini Nazizme sürükledi¤i gibi, Yahudileri de ateist Siyonizme sürükledi. Bugün ateist Siyonizmi elefltiren pek çok dindar Yahudi ayn› gerçe¤i vur- gulamaktad›r. Dindar Yahudilerin önde gelen isimlerinden biri olan Haham Hirsch, “Siyonizm, Yahudi halk›n› milli bir antite (varl›k) olarak tan›m- lamak ister... bu dinen bir sapmad›r” der.1 ‹srailli devlet adam› Amnon Ru- binstein’a göre, pek çoklar› için “Siyonizm, (baz› Yahudilerin) babalar›n›n XVII

yurduna ve hahamlar›n sinagoguna baflkald›r›s›n›n do¤al sonucu”dur.2 Ateist Siyonizm, gerçekte bir tür faflizmdir. Faflizm ise dinden de¤il, din- sizlikten kaynak bulur. Dolay›s›yla Ortado¤u’da akan kanlar›n as›l sorumlusu- nun, Yahudi dini de¤il, din-d›fl› ve faflist bir ideoloji olan ateist Siyonizm oldu- ¤unu bilmek gerekmektedir. Ancak faflizmin di¤er versiyonlar› gibi, ateist Siyonizm de, dini kendi amaçlar› için kullanmak istemifltir. Tevrat’›n Ateist Siyonistlerce Çarp›t›lmas› Tevrat, Allah’›n Hz. Musa’ya vahyetti¤i mübarek bir kitapt›r. Allah Ku- ran’da “Gerçek flu ki, Biz Tevrat›, içinde bir hidayet ve nur olarak indir- dik...” (Maide Suresi, 44) buyurur. Yine Kuran’da bildirildi¤i üzere, Tevrat da- ha sonra tahrif edilmifl ve içine insan sözleri sokulmufltur. Bu nedenle bugün elimizdeki Tevrat, “Muharref Tevrat”t›r. Yine de Muharref Tevrat incelendi¤inde, içinde Hak dinin pek çok unsu- runun halen bulundu¤u görülür. Allah’a iman, teslimiyet ve flükür, Allah kor- kusu, Allah sevgisi, adalet, flefkat, merhamet, zulme ve haks›zl›¤a karfl› koyma gibi pek çok hak din özelli¤i Muharref Tevrat’a ve Eski Ahit’in di¤er kitaplar›- na hakimdir. Bunun yan›nda, Muharref Tevrat’ta, tarihte yaflanm›fl baz› savafllar ve bu savafllardaki k›y›mlar da anlat›lmaktad›r. E¤er bir kiflinin amac›, uygulamak is- tedi¤i fliddet, k›y›m ve cinayetlere çarp›tarak da olsa bir dayanak bulmaksa, söz konusu Muharref Tevrat pasajlar›n› kendine bir malzeme haline getirebi- lir. Ateist Siyonizm, gerçekte faflist bir terör olan kendi terörünü meflrulaflt›ra- bilmek için bu yola baflvurmufl ve etkili de olmufltur. Örne¤in, geçmiflte ya- flanm›fl baz› savafl ve katliamlarla ilgili Muharref Tevrat ayetlerini, Filistin’in mazlum halk›na karfl› kullanm›flt›r. Bu, samimiyetsiz bir yorumdur. Dini, faflist ve ›rkç› bir ideolojiye alet etmektir. Nitekim pek çok dindar Yahudi, söz konusu Muharref Tevrat ayetlerinin Filistinlilere karfl› ifllenen cinayetleri meflrulaflt›rmak için kullan›lmas›na karfl› ç›kmaktad›r. Karfl› ç›kmalar› da gerekir, çünkü ateist Siyonizm, Ortado¤u’da yürüttü¤ü iflgal ve zulüm politikas›n› “Yahudilik” maskesi alt›nda yürütmekle, gerçekte Yahudili¤e ve dünya üzerindeki tüm Yahudilere zarar vermekte, onlara da büyük eziyetler çektirmektedir. Gerçekte ne ‹slam, ne Yahudilik, ne de H›ristiyanl›k, fliddete ve zul- me r›za gösterir. Ama her toplumun içinden fanatik, fliddet yanl›s›, ac›mas›z insanlar ç›kabilir. As›l amaçlar› kan dökmek, ac› çektirmek, kibir ve gururlar› için insanlar› ezmek olan kötü niyetli kimselerin din ahlak›yla hiçbir ba¤lant›- lar›n›n olmayaca¤› ise aç›kt›r. Antisemitizmin ‹çyüzü Buraya kadar inceledi¤imiz gerçekler, antisemitizm olarak adland›r›lan XVII

“Yahudi düflmanl›¤›”n›n ‹slam’da hiçbir yeri olmad›¤›n› aç›kça göstermektedir. Müslümanlar, antisemitizm de dahil her türlü ›rkç›l›¤a karfl› ç›kmal›d›rlar. Bu- nu gerektiren bir di¤er neden, antisemitizmin gerçekte din-düflman› bir ide- olojinin parças› olmas›d›r. Antisemitizm teriminin as›l manas› “Sami düflmanl›¤›”d›r, yani Sami ›r- k›ndan gelen, di¤er bir ifadeyle “semitik” milletlere karfl› duyulan nefreti ifade eder. Sami ›rk› ise Araplardan, Yahudilerden ve di¤er baz› Ortado¤u kökenli etnik gruplardan oluflur. Kuflkusuz tüm bu farkl› medeniyetlere ve toplumlara Allah’›n varl›¤›n› ve birli¤ini anlatan, O’nun emirlerini bildiren peygamberler gelmifltir. Ancak yaz›l› tarihe bakt›¤›m›zda, Hint-Avrupa milletlerinin çok eski zamanlardan beri hep putperest inan›fllara sahip olduklar›n› görürüz. Bu nedenle bu toplumlar ahlaki k›staslardan tamamen yoksun kalm›flt›r. fiiddet ve vahflet meflru ve övülen bir özellik olarak görülmüfl, eflcinsellik, zina gi- bi ahlaks›zl›klar yayg›n biçimde uygulanm›flt›r. Avrupa’ya hakim olan bu putperest kavimler, ancak Sami ›rk›na gönderilmifl bir peygamberin, yani Hz. ‹sa’n›n etkisiyle Tevhid inanc›yla karfl›laflm›flt›r. ‹srailo¤ullar›’na peygamber olarak gönderilen Hz. ‹sa’n›n tebli¤i, zaman içinde Avrupa’ya yay›lm›fl ve es- kiden putperest olan kavimlerin hepsi birer birer H›ristiyanl›¤› kabul etmifltir. Ancak 18. ve 19. yüzy›lda Avrupa’da H›ristiyanl›¤›n zay›flamas› ve dinsiz- li¤i savunan ideoloji ve felsefelerin güçlenmesi ile birlikte, Avrupa’da garip bir ak›m do¤mufltur: Yeni-putperestlik (neo-paganizm). Bu ak›m›n öncüleri, Av- rupal› toplumlar›n H›ristiyanl›¤› reddederek eski putperest inançlar›na geri dönmesi gerekti¤ini savunmufllard›r. Yeni-putperestlere göre, Avrupal› toplum- lar›n putperest olduklar› dönemdeki ahlak anlay›fllar› (yani savaflç›, ac›mas›z, kan dökmekten zevk alan, s›n›r tan›maz barbar ahlak›), H›ristiyanl›¤› kabul et- tikleri dönemdeki ahlak anlay›fllar›ndan (yani mütevazi, merhametli, bar›flç›l dindar ahlak›ndan) daha üstündür. Yeni-putperestler, H›ristiyanl›¤a düflman olurken, ayn› zamanda H›ris- tiyanl›¤›n kökeni olarak gördükleri Yahudili¤e karfl› da büyük bir nefret benimsemifllerdir. Hatta H›ristiyanl›¤› “Yahudi fikrinin dünyay› istila etmesi” gibi yorumlam›fllar, bir tür “Yahudi komplosu” saym›fllard›r. ‹flte bu yeni-putperestlik ak›m›, bir taraftan din düflmanl›¤›n› körüklerken, bir yandan da faflizm ve anti-Semitizm ideolojilerini do¤urmufltur. Özellikle Nazi ideolojisinin temellerine bak›ld›¤›nda, Hitler’in ve yandafllar›n›n gerçek anlamda birer putperest olduklar› aç›kça görülmek- tedir. Dolay›s›yla, Avrupa’da do¤mufl bir ideoloji olan “Yahudi düflmanl›¤›”, as- l›nda “din düflmanl›¤›”n›n bir ifadesidir. Dolay›s›yla hiçbir Müslüman›n; Yahudileri dünyadaki tüm kötülüklerin kayna¤› olan habis bir millet gibi tas- vir eden bu fanatik idelojiye hiçbir flekilde itibar etmemesi gerekir. Aksine, Müslüman, ateist Siyonizme karfl› masum Filistinlileri savundu¤u gibi, an- tisemitizme karfl› da masum Yahudileri savunmakla sorumludur. (Ayr›nt›l› bil- gi için; www.islamantisemitizmilanetler.com) XIV

Sonuç Ateist Siyonizmin insanl›k suçlar›n›n her Müslümanda bir tepki ve “bu¤z” uyand›rmas› do¤ald›r. Ancak bunun hiçbir zaman adaletsiz bir tepkiye dönüfl- memesi gerekir. Allah bu konuda bizleri uyar›r ve Kuran'da “Bir toplulu¤a olan kininiz, sizi adaletten al›koymas›n. Adalet yap›n. O, takvaya daha yak›nd›r” buyurur (Maide Suresi, 8). Bu adalet ilkesi gere¤ince: • ‹srail’in var olma hakk›n› tan›yoruz. ‹srail’in Yahudi vatandafllar›, ata- lar›n›n diyar› olan Filistin’de bar›fl ve güven içinde yaflama hakk›na sahiptirler. Ama mutlaka ayn› topra¤›n di¤er sahipleri olan Filistinli Müslümanlar›n da yaflama hak- k›n› tan›malar›, onlar›n topraklar›n› iflgal alt›nda tutmaktan vazgeçmeleri, 30 y›l› afl- k›n bir süredir yapt›klar› tahribat› tamir ve tazmin etmeleri gerekir. • Ülkemizdeki Yahudi vatandafllar›m›z›n (ve di¤er tüm diaspora Yahudilerinin), hiçbir endifle ve tedirginlik hissetmeden, huzur ve güven içinde yaflamalar›n› sonuna kadar savunuyoruz. Tarihin utanç verici bir say- fas› olan “Varl›k Vergisi” gibi kabul edilemez bask›lar›n bir daha asla tekrarlan- mamas›, Yahudi, Rum, Ermeni, Katolik, Protestan ve di¤er tüm farkl› inançlara mensup, yani “Kitap Ehli” vatandafllar›m›z›n, inançlar›yla, adetleriyle, gelenekleriy- le, yaflam biçimleriyle alabildi¤ince özgür ve rahat yaflamalar›n› diliyoruz. Gerçekte Kitap Ehli ve Müslümanlar, birbirlerinin hasm› de¤il müttefikidirler. Özellikle de dünyan›n ateist ve din-düflman› ideolojiler taraf›ndan istila edildi¤i ça¤›m›zda, ayn› flekilde Allah’a inanan ve ayn› ahlaki de¤erleri savunan Yahudi, H›ristiyan ve Müslümanlar›n iflbirli¤i yapmalar› gerekmektedir. Allah Kuran’da, Müslümanlara, Kitap Ehli hakk›nda bir emir verir; onlar› “or- tak bir kelimede birleflmeye” ça¤›rmak: De ki: “Ey Kitap Ehli, bizimle sizin aran›zda müflterek bir kelimeye gelin. Allah’tan baflkas›na kulluk etmeyelim, O’na hiç bir fleyi ortak koflmayal›m ve Allah’› b›rak›p bir k›sm›m›z bir k›sm›m›z› Rabler edinmeyelim.\" (Al-i ‹mran Suresi, 64) Bizim Yahudilere ve H›ristiyanlara olan ça¤r›m›z da budur: Allah’a iman eden ve O’nun vahyine itaat eden insanlar olarak, gelin ortak bir “iman” kelimesinde bir- leflelim. Hepimiz Yarat›c›m›z ve Rabbimiz olan Allah’› sevelim. O’nun emirlerine uyal›m. Ve Allah’›n bizi daha da do¤ruya erifltirmesi için dua edelim. Müslümanlar, H›ristiyanlar ve Yahudiler bu flekilde ortak bir kelimede birlefl- tiklerinde, birbirlerinin düflman› de¤il dostu olduklar›n› anlad›klar›nda, as›l düfl- man›n ateizm ve dinsizlik oldu¤unu gördüklerinde, dünya çok daha farkl› bir yer olacakt›r. As›rlard›r süren çat›flmalar, husumetler, korkular, terör eylemleri sona ere- cek ve “ortak bir kelime” üzerinde sevgi, sayg› ve huzura dayal› bir “medeniyetler bar›fl›” kurulacakt›r. 1 Washington Post,” October 3, 1978 “Zionism wants to define the Jewish people as a national entity ... which is a heresy.” 2 Amnon Rubinstein, The Zionist Dream Revisited, s. 19 XX

YENİ MASONİK DÜZEN



GİRİŞ 500 Yıllık Düzen Soğuk Savaş'ın bitimi ve ABD'nin tek süper güç olarak belirmesinin he- men ardından, Başkan George Bush'un, Henry Kissinger'ın \"sağ kollarından biri\" sayılan Ulusal Güvenlik Danışmanı Brent Scowcroft ile tasarlayıp günde- me getirdiği \"Yeni Dünya Düzeni\" kavramı çok tartışılır oldu. Kimileri, bu ye- ni Düzen'de bir tür Pax Americana ummaya başladılar. ABD'nin önderliğinde daha özgür ve barışçı bir dünya kurulacağını beklediler. Irak'ın Kuveyt'i işga- lini cezalandıran Körfez Savaşı ile başlayan sürecin, artık dünyada zorbalık ça- ğını büyük ölçüde sona erdirdiğini duyurdular. Fakat bu yeni Düzen, tartışma götürmeyecek bir biçimde, üstte tarif edi- len süslü tabloyu gerçekleştirmedi. Evet, Soğuk Savaş bitmiş, ideolojik çatış- malar büyük ölçüde geri kalmıştı ama dünyanın belli bölgeleri, eskisine oran- la çok daha fazla çatışmaya sahne oluyordu. Bunun en belirgin örneği kuşku- suz Bosna-Hersek'te yaşandı. 200 bin Müslüman, Sırp saldırganlığının sonu- cunda yaşamını yitirdi. Benzeri etnik çatışmalar daha başka bölgelerde, ancak Azerbaycan, Çeçenya gibi örneklerde olduğu gibi özellikle Müslümanların ya- şadığı coğrafyalarda da gerçekleşti. Peki bu durumu nasıl yorumlamak gerekiyordu? Soğuk Savaş'ın bitimiy- le birlikte ABD önderliğinde huzur ve barış dolu bir Yeni Dünya Düzeni ku- rulacağı ilan edilmişken, eskiye göre çok daha fazla kan akmıştı. Ve bu kan- ların önemli bir bölümü Müslüman kanıydı. Bazı yorumlara göre, bu son derece normaldi, çünkü Soğuk Savaş'ın bit- mesi, sosyalizm ve kapitalizm arasındaki uzun çatışmayı sona erdirmişti ve ar- tık birleşmiş olan modern dünyaya karşı tek alternatif ve muhalefet İslam'dı. Yeni Dünya Düzeni, bu yeni kutuplaşmanın bir ifadesiydi. Nitekim kısa bir sü- re sonra Amerikalı stratejist Samuel Huntington ortaya çıktı ve dünyanın gele- cek yüzyılda büyük bir \"medeniyetler çatışması\"na sahne olacağını öne sürdü. Huntington'a göre, artık ideolojiler ölmüş ve dinlerden kaynak bulan Adnan Oktar

4 YENİ MASONİK DÜZEN medeniyetler çağı geri dönmüştü. En büyük çatışmanın ise, Batı ve İslam me- deniyetleri arasında yaşanacağını haber veriyordu. Huntigton'a göre, Müslümanların Bosna-Hersek'te Batılılar'dan destek beklemelerinin de bir an- lamı yoktu. \"Medeniyetler çatışması\" çoktan başlamıştı ve artık saflar belirleni- yordu. İslam dünyasının öteki bölgelerindeki çatışmalara da dikkat çekmiş ve \"İslam'ın kanlı sınırları\" olduğundan söz etmişti. (Bu \"kanlı sınırlar\"dan ise, Müslümanları sorumlu tutuyordu, temsilcisi olduğu Batı medeniyetini temiz göstermek için.) Bazı yorumcular ise Yeni Dünya Düzeni'nin pembe tablosunu savunma- ya devam ettiler. Onlara göre, ortada büyük bir çatışma yoktu ve olmayacak- tı da. Bosna'da ve diğer İslam coğrafyalarında akan kanlar, yerel bir takım sal- dırganlıkların sonucuydu ve Yeni Dünya Düzeni'nin bir parçası değildiler. Ye- ni Dünya Düzeni, bu olumsuzlukları ortadan kaldırmayı amaçlıyordu. Bu iki farklı yorum karşısında durup düşünmek gerekir. Gerçekten yakın gelecekte Batı ve İslam arasında bir çatışma yaşanacak mıdır? Daha da önem- lisi, Batı, bu çatışmayı gözönünde bulundurarak şimdiden rakip tarafa kaşı ey- leme mi geçmiştir? İslam'ın \"kanlı sınırlar\"a sahip olmasının nedeni bu mudur? Yeni Dünya Düzeni, dünyaya barış ve adalet dağıtmak için mi tasarlanmıştır? Yoksa bu süslü laflar arkasında yeni bir cephe mi oluşturulmaktadır? Yeni Dünya Düzeni'ni kurmaya soyunan medeniyet, kendinden olmayanlara, yani en başta Müslümanlara karşı dostluk daveti mi, yoksa bir \"komplo\" mu içer- mektedir. Bunlar çok kişinin zihnini meşgul eden önemli sorulardır. Ancak biz, bu soruları cevaplandırmak için farklı bir yol izleyeceğiz. Eğer Yeni Dünya Düzeni'nin gerçek içeriğini merak ediyorsak, öncelikle yapılması gereken Yeni Dünya Düzeni'ni ilan eden medeniyeti tanımaktır. Eğer bu me- deniyetin kimliğini ve yöneticilerini doğru tespit edebilirsek, niyetlerini, özel- likle de karşı tarafa yönelik niyetlerini daha iyi belirleyebiliriz. Bugün pek çok insan Batı'yı çok iyi tanıdığını iddia edebilir. Oysa dün- ya kimi zaman göründüğünden, gösterildiğinden çok daha farklı olabilmekte- dir. Bu nedenle, Batı'yı tanımak için, öncelikle Batı'nın resmi tarihini ve resmi görüntüsünü aşmak gerekmektedir. Resmi Tarih ve Resmi Görüntü Bir resmi, bir de gerçek tarihin olduğu herkesçe bilinir. Resmi tarih, tari- hi yazanların—daha doğrusu yazdıranların—olayları istedikleri gibi yorumla- malarından ve çarpıtmalarından doğar. Bir ülkenin tarihini yazdıranlar, ki bun- lar o ülkeyi yönetenlerdir, kimi zaman tarihi resmi ideolojiyi sağlamlaştıracak bir araç olarak görürler. Öyle ki iki ülke arasında geçmiş olan bir savaşın, her iki ülkede de \"zafer bayramı\" olarak kutlandığı durumlar bile vardır: Her iki tarafın tarih kitapları da savaşı kendilerinin kazandığını yazmaktadır... \"Resmi\"lik yalnızca tarih için değil, bugün için de geçerlidir. Resmi tarihi tarihçiler yazarken, resmi görüntüyü de devlet ve medya belirler. Buna, çoğu ülkede çok sayıda medya kuruluşu olduğu ve bunların farklı konularda farklı Harun Yahya

500 Yıllık Düzen 5 yorumlar yaptığı noktasından yola çıkarak itiraz edilebilir. Ama dikkat edilir- se, medyanın büyük çoğunluğu, aralarında başka konularda ne anlaşmazlık olursa olsun, \"düzen\" konusunda konsensüse varmış durumdadır. Düzene al- ternatif olanlar ise, dışlanırlar ve belki daha da önemlisi güvenilir kaynak ola- rak kabul edilmezler. Ünlü Amerikalı dilbilimci ve siyasi yorumcu Noam Chomsky, Necessary Illusions: Thought Control in Democratic Societies (Gerekli İlüzyonlar: Demok- ratik Toplumlarda Düşünce Kontrolü) adlı kitabında, medya yoluyla düşünce kontrolünün nasıl yapıldığını detaylarıyla anlatır. Chomsky'nin bildirdiğine gö- re, en özgür ve demokratik toplum olarak bilinen ABD'de bile çok etkili bir \"düşünce kontrolü\" vardır. Amerikan devleti, özellikle yüzyılın başından bu yana, totaliter yöntemler kullanmaktadır. ABD'nin yönetici elitlerini buna zor- layan şey, toplumun pek çok konuda kendilerinden farklı düşünmesidir. Özel- likle dış müdahale konularında Amerikan halkı geleneksel olarak isteksizdir; oysa silah tüccarlarından uluslararası şirketlere kadar pek çok güç merkezi ile birlikte (ve onların desteğiyle) Beyaz Saray'da oturan politikacılar, dış müda- haleyi çoğu kez bir zorunluluk olarak görürler. Bu durumda ne yapılmalıdır? Elbette politika halka rağmen oluşturulacaktır ama açık açık totaliter olan dev- letlerde olduğu gibi, halkın kafasını ezerek değil, propaganda yoluyla \"rıza\"sı- nı oluşturarak. Chomsky, \"rıza üretme\" olarak adlandırdığı bu yöntemin çok sayıda örneğini veriyor.1 Bazılarına kitabın ilerleyen bölümlerinde değinece- ğiz. Burada düşünülmesi gereken bir soru, bu resmi tarih ve resmi görüntü kavramlarının ve bunlarla yapılan düşünce kontrolünün hangi boyutlara kadar geçerli olduğudur. Ülke boyutunda, sözkonusu kavramların, ülkeyi yöneten elitlerden ve onların kurduğu düzenden kaynaklandığını belirttik, gerçek tarih ve yorumları onların çarpıttığını söyledik; ki bu zaten pek bilinmeyen bir şey değildir. Peki resmi tarih ve resmi yorum dünya bazında da geçerli midir? Bugün dünyaya egemen olan Batı uygarlığıdır. Doğal olarak da bu uygarlığın, kurdu- ğu dünya düzeni için bir resmi tarih ve resmi yorum yaratma çabası olmalıdır. Bu uygarlığı yönetenlerin, egemenliklerini korumak ve sağlamlaştırmak, dü- zenlerini ayakta tutmak için böylesi bir yol izlemesi doğaldır. Ancak bu noktada biraz ürpertici bir gerçekle karşı karşıya kalıyoruz. Eğer Batı uygarlığı tarafından kurulmuş olan dünya düzeninin üretilmiş bir res- mi tarihi ve resmi görüntüsü varsa, bu, insanların büyük kısmının zihnine et- ki ediyor demektir. Mevcut dünya düzenini benimseyen insanlar, bu büyük telkinin etkisi altına girmiş olmalıdırlar ve kendi kendilerine de bu kapalı zi- hin sistemini yırtıp dışarı çıkmaları oldukça zordur. Balıklar nasıl suyun için- de yaşadıklarının farkında değillerse, dünya düzeninin resmi tarihi ve resmi görüntüsü ile aldatılmış olan insan da kapalı bir düzenin içinde yaşadığını far- kedemez. Adnan Oktar

6 YENİ MASONİK DÜZEN Dolayısıyla insanın etrafındaki tüm yalanlardan kurtularak gerçek dünya- yı tanıyabilmesi, kendi başına yapabileceği bir iş değildir. Bu işi yapmak için \"entellektüel\" bir çabaya giriştiğinde kullanacağı düşünce ve araştırma yön- temleri bile aslında dünya düzeni tarafından belirlenmiştir. Örneğin gerçek dünyayı anlamak için yola çıkan bir insan, büyük ihtimalle kurulu düzenin fel- sefi dayanaklarına başvurmadan edemeyecektir. Aydınlanma çağının \"akıl\" modeliyle düşünecek, pozitivist bilimsel metodolojiyi kullanacak, kendisine empoze edilen mantık yapısını ve değer yargılarını terkedemeyecektir. Bu hal- de pek fazla mesafe kaydedemez. Kısacası, eğer bir insan, kurulu dünya düzeninin kendisine tanıtılandan farklı olduğunu düşünüyor ve gerçeği arıyorsa, o düzenin kıstaslarını kendisi- ne rehber edinmemelidir. Öyleyse, neyi rehber edinmelidir?... Doğruyu Yanlıştan Ayıran Bir Rehber Zaten bütün tartışmalar bu noktada düğümlenir. Dünyayı anlamaya çalı- şırken yol göstericimiz nedir?... Aslında çoğu insan bu soru üzerinde hiç dü- şünmemiştir. Onun rehberi toplumdur. Toplumdan öğrendiği doğrulara ve yanlışlara göre değer yargıları oluşur. Toplum, dünyanın düz olduğuna inanı- yorsa, o da öyle düşünecektir. Yamyam kabilesinde büyüyorsa, insan eti ye- meyi doğal karşılayacaktır. Nazi Almanyası'nda Hitler'e tapınmayı haklı bula- caktır. Kısacası, çoğunluğa uymak, bir değer taşımamaktadır. Dünyayı anlamak için, bir de toplumdan yüz çevirip \"dahi\"lerin buluşla- rına yönelinebilir. İdeolojilerden medet umulup, ideologların düşüncelerine bel bağlanabilir. Örneğin, Marx'ın tüm dünyanın, hatta evrenin, nasıl oluştu- ğunu, hangi yasalara göre işlediğini, geleceğinin ne olduğunu keşfettiğine ina- nılabilir. Bu gidişatta, Marx'ın en büyük öğrencisi olan Lenin'in \"o muhteşem beyni\", muhafaza edilip \"insanlığın istifadesi\" için saklanabilir. Ama gün gelir ideolojiler çöker ve yanlış oldukları anlaşılır. Ve Lenin'in beyni çöpe atılır... Bu kaçınılmaz son, tüm ideolojilerin başına gelecektir. Çünkü, evren ve dünya hakkında ortaya doğru bir kıstas koyabilmek için, tüm evrenin tüm bilgilerine sahip olmak, tüm geçmişi ve geleceği bilmek ge- rekmektedir. İnsanın böyle bir işin milyarda birini bile başarmaktan çok uzak olduğu ortadadır. Dolayısıyla, insan aklının ürettiği ideolojiler, temelden çü- rük, hatta komik birer sistemdir. Bu nedenle gerçek bir rehber, ancak insan- üstü bir kaynaktan gelebilir. Tüm evreni, geçmişi ve geleceği bilen, hiçbir şey bilgisinin ve gücünün dışında olmayan insan-üstü bir kaynaktan... Bu da, hiç şüphesiz Allah'tır.. Allah, her şeyi yaratan, ilmi her şeyi kuşa- tan, geçmişi ve geleceği bilendir. İnsanı yaratan ve onu şekillendiren O'dur. İnsana gerekli olan herşeyi bilen ve onun için en doğrunun ne olduğunun bil- gisine sahip olan da O'dur. Dolayısıyla güvenilir bir kıstas ve doğruyu yanlış- tan ayıran bir rehber ancak O'ndan gelebilir. Gelmiştir de... Kuran, O'nun in- sanlara rehber olarak gönderdiği kitabıdır. Harun Yahya

500 Yıllık Düzen 7 Biz, Müslüman olmanın bir gereği olarak, herşeyi olduğu gibi, dünyada kurulu olan düzeni de incelerken kıstas ve rehber olarak Kuran'ı kullanacağız. Dünyayı, resmi tarihe, resmi görüntüye, toplumun üzerinde ittifak ettiği genel- geçer doğrulara ya da bir takım ideolojilere göre değil, Kuran ayetlerine ve Kuran'ın getirdiği düşünce metotlarına göre değerlendireceğiz. Kuran'ı tanımayan bir kişi, bunun nasıl yapılacağını anlamakta zorlanabi- lir. Bir \"din kitabı\"nın, dünyanın politik yapısını, hem de son derece yeni bir kavram olan Yeni Dünya Düzeni'ni anlamak için temel kaynak olarak kulla- nılmasını yadırgayabilir. Çünkü o, Kuran'ı asırlar önceki insanlara seslenen ve dolayısıyla da bugünle fazla bir ilgisi olmayan bir kitap sanmaktadır. Oysa ger- çek böyle değildir... Kuran, her döneme ve her topluma seslenen, onları kav- rayan ve açıklayan bir kitaptır. Onun ilahi olmasının özelliğidir bu. İmani konuların yanısıra, Müslümanın karşılaşacağı toplum ve dünya mo- deli de Kuran'da açıklanır. Çünkü Kuran, \"muttakiler (Allah'tan sakınan- lar) için yol gösterici olan bir kitaptır\" (Bakara Suresi, 2) ve \"herşeyin açıklayıcısı\" (Nahl Suresi, 89) olarak indirilmiştir. Dolayısıyla bir müminin ih- tiyaç duyacağı her yol gösterici bilgi, hikmetli bir biçimde Kuran'da açıklan- mıştır. Mümin, davasının bir gereği olarak içinde bulunduğu toplumu ve dün- yayı da sosyolojik ve politik yönden tanımak zorundadır. Bu nedenle Kuran, mümine dünyanın politik ve sosyolojik yapısı hakkında da çok önemli bilgi- ler ve işaretler verir. Biz bu kitapta, kurulu dünya düzenini ve bu düzenin bir aşaması olan Yeni Dünya Düzeni kavramını Kuran'ın verdiği kıstaslara göre inceleyeceğiz. Çünkü Yeni Dünya Düzeni ya da onun içeriği olan \"medeniyetler çatışması\", Müslümanlarla yakından ilgilidir. Müslümanlara karşı açılan bir cephe sözko- nusudur. Müslümanları bu denli birinci dereceden ilgilendiren bir konuda ise, bir Müslüman için Kuran'dan daha önemli bir yol gösterici olamaz. Kuran, Dünya, 'İsrailoğulları' ve Düzen... Madem dünyaya bakarken kıstasımız Kuran olacaktır, o halde Kuran'ın dünyanın politik durumu hakkında ne gibi bilgiler vermekte, ipuçları aktar- makta olduğuna bakmamız gerekmektedir. İşte bu noktada Kuran'da hemen göze çarpan \"İsrailoğulları\" faktörüyle karşılaşırız. Kuran'da, çok dikkat çekici bir biçimde, sürekli olarak \"İsrailoğulla- rı\"ndan söz edilir. Allah Kuran'da, \"İsrailoğulları\"nın en çok \"dünya hırsı\"na sahip olan topluluk olduğunu (Bakara Suresi, 96); kendilerini diğer insanlar- dan üstün gördüklerini (Cum'a Suresi, 6); diğer insanların \"mallarını haksız- lıkla yediklerini\" ve onları faiz yoluyla sömürdüklerini (Nisa Suresi, 161); peygamberleri \"öldürdüklerini\" (Al-i İmran Suresi, 183); yeryüzünde savaş çıkarıp \"bozgunculuğa çalıştıklarını\" (Maide Suresi, 64); kendi soydaşlarını da öldürdüklerini veya yurtlarından sürdüklerini (Bakara, 84-85); \"zalim\" ol- duklarını (Bakara Suresi, 59); sıkça \"ihanet\" ettiklerini (Maide Suresi, 13); İs- lam'a \"kin ve hınç\" beslediklerini (Nisa Suresi, 46); Müslümanlara karşı \"dü- Adnan Oktar

8 YENİ MASONİK DÜZEN zen\" kurduklarını (Al-i İmran Suresi, 54); Müslümanlar için \"en şiddetli düş- man\" olduklarını (Maide Suresi, 82); \"küfre sapanlarla dostluklar kurduk- ları\"nı (Maide Suresi, 80); insanlara \"zulüm\" yaptıklarını ve onları \"Allah'ın yolundan\" alıkoyduklarını (Nisa Suresi, 160) bildirir. Bu ayetler, bizlere, dünyanın politik, ekonomik ve sosyolojik yapısı üze- rinde \"İsrailoğulları\" faktörünün çok önemli bir yeri olduğunu haber vermek- tedir. Hele, Müslümanlar açısından, kendileri için en şiddetli düşman olan ve dinlerine kin ve hınç besleyen \"İsrailoğulları\"nın büyük önem taşıdığına kuş- ku yoktur. Bunların yanında hemen belirtmek gerek, Kuran, \"İsrailoğulları\"ndan söz ederken \"onların hepsinin bir olmadığını\" (Al-i İmran Suresi, 113) da ha- ber verir. \"İçlerinde aşırı olmayan (mutedil) bir ümmet vardır. Onlardan çoğunun yapmakta oldukları ise ne kötüdür!\" (Maide Suresi, 66) ayetiyle tüm Yahudileri aynı safta değerlendirmenin doğru olmadığını söyler. Nitekim Müslümanlara düşen görev de İsrailoğulları'na karşı düşmanca davranmak değil, aksine onları barışa, adalete ve ortak bir imana çağırmaktır. Allah Kuran'da, Müslümanlara, Kitap Ehli (Hıristiyan ve Yahudiler) hakkında bir emir verir; onları \"ortak bir kelimede birleşmeye\" çağırmak: De ki: \"Ey Kitap Ehli, bizimle sizin aranızda müşterek bir kelimeye gelin. Allah'tan başkasına kulluk etmeyelim, O'na hiç bir şeyi ortak koşmayalım ve Allah'ı bırakıp bir kısmımız bir kısmımızı Rabler edinmeyelim. (Ali İmran Suresi, 64) Biz de bu bakış açısıyla hareket ediyor ve Yahudileri ortak bir kelimeye, barış ve adalete çağırıyoruz. Ancak bunun yanında bir kısım Yahudilerin dün- ya üzerinde yaptıkları—ve Kuran'da ve hatta Eski Ahit'te işaret edilen—boz- gunculukları gözler önüne sermeyi de bir görev kabul ediyoruz. Bu kitapta bu görev yerine getirilmektedir. Kuran'da Yahudilerin dünya üzerindeki etkileri ile ilgili ayetlerin birinde oldukça dikkat çekici bir bilgi verilir. Allah Kuran'da İsra Suresi'nin başında yer alan ayetlerde, Yahudilerin yeryüzünde iki kez \"bozgunculuk çıkaracakla- rını ve büyük bir yükselişle yükseleceklerini\" bildirir: Kitapta İsrailoğullarına şu hükmü verdik: 'Muhakkak siz yer(yüzün) de iki de- fa bozgunculuk çıkaracaksınız ve muhakkak büyük bir kibirleniş-yükselişle kibirlenecek-yükseleceksiniz. Nitekim o ikiden ilk-vaad geldiği zaman, olduk- ça zorlu olan kullarımızı üzerinize gönderdik de (sizi) evlerin aralarına kadar girip araştırdılar. Bu yerine getirilmesi gereken bir sözdü. Sonra onlara karşı size tekrar 'güç ve kuvvet verdik', size mallar ve çocuklarla yardım ettik ve topluluk olarak sizi sayıca çok kıldık. Eğer iyilik ederseniz kendinize iyilik et- miş olursunuz ve eğer kötülük ederseniz o da (kendi) aleyhinizedir. Sonuncu vaad geldiği zaman, (yine öyle kullar göndeririz ki) yüzlerinizi 'kötü duruma soksunlar', birincisinde ona girdikleri gibi mescid (Kudüs)e girsinler ve ele geçirdiklerini 'darmadağın edip mahvetsinler'. (İsra Suresi, 4-7) Ayetlerin ifadesine göre, Yahudilerin birinci \"bozgun ve kibirli yükse- Harun Yahya

500 Yıllık Düzen 9 liş\"lerinin ardından, Allah onların üzerine güçlü bir ordu göndermiş, bu ordu Kudüs'e girmiş ve mescidi (Kudüs'teki Süleyman Tapınağı) darmadağın etmiş- tir. Bu ayette anlatılan Tapınak'ın birinci yıkılışı ve birinci sürgün, Yahudilerin MS 70 yılında Romalılar tarafından Kudüs'ten sürülmelerinin karşılığıdır. Bu olay, Yahudilerin Hz. Yahya'yı öldürdükleri ve Hz. İsa'yı da öldürmek için tu- zak kurdukları dönemin hemen ardından, yani \"kibirli bir yükseliş ve bozgun- culuk\" hareketinin ardından gelmiştir. İsrailli tarihçi Moshe Sevilla-Sharon, ayetin ifadelerine uygun olarak gelişen yıkım ve sürgün olayıyla ilgili bazı bil- gileri şöyle veriyor: Romalıların kumandanı Titus kısa süre içinde tüm İsrail ülkesini ele geçirdi ve 70 yılının ilkbaharında Kudüs'ü sardı... Titus şahsen kuvvetlerinin başına geçip dört lejyonla saldırıya başladı. Kısa süre içinde Kudüs'te açlık başgösterdi, silah ve insan gücü azaldı. Romalılar Mayıs ayında surların bir bölümünü yıktılar ve bazı noktalardan kente girdiler. Bununla birlikte 'evden eve' savaş bir ay daha sürdü an- cak Kudüs 9 Av 70 (Taşa be Av) tarihinde düştü. Son kalan Yahudi kuvvetleri Büyük Tapınak çevresinde mevzilendilerse de, aynı gün Romalılar bu engeli de aşa- rak Büyük Tapınak'ı yıktılar ve burada kalan Yahudileri katlettiler.2 Birinci bozgunculuk ve yükseliş döneminin sonu budur. Peki acaba ikin- ci bozgunculuk ve yükseliş dönemi ne zamandır? Bu sorunun cevabını verme- den önce, konuyu Yahudi kaynaklarından inceleyelim. Acaba Yahudiler, ken- dileri, bir \"yükseliş dönemi\" kavramına sahipler mi? Yahudi İnancındaki 'Yükseliş': Mesih Beklentisi 70 yılında Filistin'den sürülmelerinin ardından, Yahudiler için \"diaspora\" dönemi, yani İsrail toprakları dışındaki dönem başladı. Çeşitli ülkelere dağıl- dılar. Gittikleri her ülkede azınlık konumundaydılar. Hıristiyan dünyası, onla- ra fazla sempati göstermiyordu. \"İsa'nın katilleri\" sıfatını kazanmışlardı bir kez.3 Bu ortamda, Yahudiler arasında, eskiden beri kutsal metinlerde yer alan bir konu gittikçe önem kazanmaya başladı. Bu, bir gün bir \"Mesih\"in gelece- ği ve Yahudilerin onun önderliğinde Filistin'e geri dönecekleri inancıydı. Me- sih'in gelişi, asırlar boyu Yahudi gettolarında en çok konuşulan ve beklenen kehanet oldu. Her gün düzenli olarak, Mesih'in gelişi için dua edilirdi. Mesih inancı, güçlenerek devam etti. \"Yahudi Ansiklopedisi\"Encyclopaedia Judaica, konuyla ilgili olarak şu bilgileri veriyor: Hahamların düşüncesine göre, Mesih, insanlık tarihinin en üst noktasında, İsrail'i kur- taracak ve yönetecek olan kraldır. Bu şekilde, Tanrı'nın Krallığı, kurulmuş olacaktır... Mesih, İsrail'in düşmanlarını yenecek, Yahudi halkını yeniden topraklarına kavuştu- racak, onları Yehova'yla yakınlaştıracaktır. Bir peygamber, savaşçı, hakim, kral ve Tevrat öğreticisi olacaktır... Hahamlar, Mesih'in Davud'un soyundan geleceğine ina- nırlar.4 Yahudi öğretisinin temel taşlarından biri olan Mesih inancı, görüldüğü gi- bi, İsrailoğulları'nın yükseliş beklentisidir. Kuran ayetinde \"İsrailoğulları'nın Adnan Oktar

10 YENİ MASONİK DÜZEN yükselişi\"nin yeryüzünde bozgunculuk (anarşi, adaletsizlik, dejenerasyon, şid- det, zulüm vb.) çıkarmakla paralel olduğu vurgulanıyordu. Acaba, Yahudiler- deki Mesih inanışı, bu \"bozgunculuk\" boyutunu da içeriyor mu? Yahudi kaynakları, Mesih'in gelişinin Yahudiler için bir kurtuluş olduğu- nu söylerler ama bu \"kurtuluş\"un Yahudi olmayanlar için ne anlama geldiği üzerinde pek durmazlar. Mesih, Yahudileri \"kurtarırken\" diğer milletleri ve dinleri ne yapacaktır? Bunun cevabını önce Yahudi kaynaklarında diğer millet ve dinlere nasıl bakıldığında aramak gerekiyor. Bu kaynaklardan en önemlisi Eski Ahit (Tevrat)tır. Eski Ahit'e göre, Yahudiler diğer tüm halklardan üstün ve \"seçilmiş\" bir halktır. Yeryüzünün gerçek sahipleri onlardır ve yeryüzünü yö- netme hakkı da onların elindedir. Bu konudaki yüzlerce Tevrat hükmünden birkaçı şöyledir: Siz Allahınız Rabbin oğullarısınız... Çünkü sen Allah'ın Rabbe mukaddes bir kavimsin ve Rab yer üzerinde bütün kavimlerden üstün olarak kendisine has bir kavim olmak üzere seni seçti.5 ... Ve onlardan nefret ettim. Fakat size dedim: Siz onların topraklarını miras ola rak alacaksınız ve ben size onu mülk olmak üzere vereceğim, ben sizi milletler den ayırt eden Allahınız Rabbim6 Ben dedim. Siz ilahlarsınız ve hepiniz yüce olanın oğullarısınız. Kalk ey Allah yeryü- züne hükmet. Zira milletlerin hepsine sen varis olacaksın.7 Bu \"yeryüzüne hükmetme\" hakkını tanımayanlar, \"Tanrı'nın seçilmiş kav- mi\"ne karşı gelmiş olurlar ki, cezalandırılmaları gerekir. Ceza, şiddetle olur. Bir M. Tevrat ayetinde şöyle denmektedir: \"İşte benden ve miras olarak sana mil- letleri, mülkün olarak yeryüzünün uçlarını da vereceğim. Onları demir çomak- la kıracaksın; bir çömlekçi kabı gibi onları parçalayacaksın.\" 8 Bu durumda Mesih'in yapacağı da bu inanışın gereklerini yerine getir- mek, yani diğer millet ve dinlerin Yahudilere boyun eğmesini sağlamaktır. Ka- bul etmeyen, ayetlerdeki yöntemlerle, cezalandırılacak ve yola getirilecektir... Yahudi kaynakları, başta belirttiğimiz gibi Mesih'in bu misyonundan pek söz etmezler. Biraz söz eden bir tanesi, The Universal Jewish Encyclopedia, Mesih'in diğer milletleri ne yapacağını şöyle bildiriyor: \"Mesih geldiğinde di- ğer milletler ya fethedilecek9, ya imha edilecek10 ya da dinlerinden döndürü- leceklerdir. Ama sonları ne olursa olsun, o tarihten sonra İsrail için sıkıntı kay- nağı olmaktan çıkacaklardır.\"11 Kısacası Yahudilerin beklediği Mesih, Kuran'da sözü edilen \"bozguncu- luk\" hareketini en üst noktada uygulayacak kişidir. Kimileri, sözkonusu Mesih düşüncesinin Yahudi dininin içinde önemli bir yer tutmayan ve yalnızca bazı Yahudi grupları tarafından savunulan bir inanç olduğunu sanabilir. Mesih inancı, Yahudi dininin temel taşlarından biridir ve dinlerine bağlı olan tüm Yahudilerce büyük bir bağlılıkla korunmaktadır. Yahudi geleneğinin en büyük isimlerinden olan Haham Maimonides, Mesih inancının Yahudiliğin temelle- rinden biri olduğunu ve Mesih gelince diğer milletlerin Yahudilere boyun eğe- ceğini bildirir: Harun Yahya

500 Yıllık Düzen 11 Maimonides, Mishne Torah (İkinci Tevrat) adlı eserinde, Davud'un so- yundan bir kişinin bir gün eski Krallık'ı kuracağını ve Yahudileri zafere kavuş- turacağını yazar. Buna göre bu kişi, diasporaya dağılmış olan Yahudileri Kut- sal Topraklar'a döndürecek ve Tapınak'ı yeniden inşa edecektir. Dolayısıyla, Tevrat'ın yasaları, Tapınak'la ilgili olanlar da dahil olmak üzere, yeniden Kut- sal Topraklar'da uygulanmaya başlayacaktır. Ve sonunda bütün milletler, Yahudilerin 'Tanrı'nın Oğulları' olmaktan gelen üstünlüklerini kabul edecek- tir... ... Maimonides şöyle der: 'Mesih'in gelişine tam bir inançla inanıyo- rum. Ne kadar geç kalırsa kalsın, her gün onun gelişini bekliyorum'... Mesih'in gelişi kuşaklar boyunca ertelenmesine ve onbir yüzyıldır diasporanın sürmesi- ne rağmen, Maimonides son derece kararlıydı. Mesih ile ilgili şu hükmü veri- yordu: 'Mesih'e inanmayan, hatta onun gelişini sabırsızlıkla beklemeyen kim- se, yalnızca resullerin haberlerini değil, tüm Tevrat'ı da yalanlamış olur'.12 Peki Mesih ne zaman gelecektir? Bu kuşkusuz önemli bir sorudur ve bin- lerce yıllık Yahudi tarihinin de en önemli konularından biridir. Öyle ki, Yahudi tarihinde çok sayıda \"sahte Mesih\" yer alıyor. Bu kişiler gözlenen vak- tin geldiğini ve kendilerinin beklenen Mesih olduklarını öne sürerek Yahudi cemaatlerinde dalgalanmalar yaratmışlardır. Ama bu Mesihler'in \"sahte\"likleri- nin en açık göstergesi Filistin'e dönüş ve Kudüs'ü ele geçirme operasyonunu başaramamış olmalarıdır. Ama bugün, Yahudiler, ilk sürgünden 19 yüzyıl sonra Filistin'e dönmüş ve Kudüs'ü almış durumdalar! İşin en ilginç yanı da, Yahudi önde gelenleri- nin, bu dönüşü, yani İsrail Devleti'nin kuruluşunu Mesih inancına paralel ola- rak yorumlamaları. Bu, hem Mesih inancının günümüz Yahudileri arasında da ne denli güçlü olduğunu gösteriyor, hem de Mesih'in gelişi ile ilgili olarak hangi tarihlerin beklendiğini ortaya koyuyor. Encyclopaedia Judaica, İsrail Devleti-Mesih inancı paralelliğini şöyle bildiriyor: Geleneksel (ortodoks) düşünceye göre, Mesih, Davud'un soyundandır. Kudüs'te hük- medecek ve Tapınak'ı yeniden inşa edecektir. Çoğu ortodoks haham, ilk başta Siyo- nizme karşı çıkmış, bu akımın tanrısal olan kurtuluş yerine tümüyle insan yapımı bir kurtuluş öngördüğünü öne sürmüştü. Fakat, İsrail Devleti'nin kurulmasıyla birlikte, ortodoksinin genel görüşü, İsrail'in 'Mesih'in gelişinin başlangıcı' olduğu şekline dö- nüştü: Yani Tanrı'nın yönlendirmesi ile insanların kurdukları yapı, Tanrı'nın doğrudan müdahalesi ile gerçekleşecek olan Mesihi dönemin hazırlayıcısı olacaktı. Ortodoks hahamlar arasında, çağımızdaki olayları Mesih'in gelişinin ışığında değerlendirme yöntemi de çok yaygındır. Öyle ki, M. Kasher, Eski Ahit'teki 'Ve ay kızaracak ve gü- neş utanacak; çünkü orduların Rabbi Siyon dağında ve Yeruşalayim'de (Kudüs) kral- lık edecek; onun ihtiyarları karşısında da izzet!'13 ayetinde yer alan kehanetteki ayın inişini, İsrail Devletinin kurulması olarak yorumlamıştır.14 Üstteki alıntıdan da anlaşıldığı gibi Yahudilere göre, İsrail Devleti'nin ku- rulması ile birlikte Mesih'in gelişinin ön şartları hazırlanmış olmaktadır. Bu inanca göre, \"insani\" çabayla başlayan bu süreç, \"ilahi\" bir gelişme olan Me- sih'in gelişi ile devam edecektir. Ancak bu \"mutlu son\"a varılabilmesi için Adnan Oktar

12 YENİ MASONİK DÜZEN Yahudilerce Mesih'in gelişinden önce yapılması gereken ve Mesih'e ortam ha- zırlayacak olan üç misyon vardır. The Universal Jewish Encyclopedia bu mis- yonları şöyle anlatır: Siyasi Siyonizmin ortaya çıkması ile birlikte Haham Hirsch Kalischer tarafından geliş- tirilen teori diğer hahamlarca da kabul gördü. Buna göre, Mesih'in dönüş süreci, do- ğal olaylarla başlayacaktı: Yahudilerin Filistin'e yerleşme isteği ve diğer milletlerin gö- nüllü olarak bu işe yardım etmesi ile. Mesih'in ortaya çıkışı ve vaadedilen mucizele- rin gerçekleşmesi için gereken şartlarsa şunlardı: Kutsal Topraklar'da büyük ve yeter sayıda Yahudinin yerleşip devlet kurulması, Kudüs'ün ele geçirilmesi ve Tapınak'ın yeniden inşa edilmesi.15 Bu üç şartın birincisi olan Kutsal Topraklar'daki Yahudi nüfusunun arttı- rılması, Siyonist hareketin önderleri tarafından bu yüzyılın başından beri uy- gulanmaktadır. Devlet ise 1948'de kuruldu. İkinci şart, yani Kudüs'ün ele ge- çirilmesi, 1967'deki Altı Gün Savaşı'nda yerine getirildi. 1980'de Kudüs \"İsra- il'in ebedi başkenti\" ilan edildi... Dolayısıyla, Mesih'in gelişini sağlayacak misyonlardan geriye bir tek Ta- pınak'ın yeniden inşa edilmesi kaldı. 19 yüzyıldır yıkık olan ve sadece tek du- varı ayakta kalan Tapınak, ilk bozgun döneminin ardından gelen yıkılışın anı- sına, Yahudiler tarafından Ağlama Duvarı'na dönüştürülmüş olan Süleyman Tapınağı. \"Peki Tapınak'ı inşa etmek zor birşey midir?\" sorusu akla gelebilir hemen. Öyle ya, İsrailliler için bir Tapınak inşa etmenin zorluğu nedir? Zorluk, Tapı- nak'ın inşa edilmesinde değildir. Eski Tapınak'ın bulunduğu alan üzerinde bu- gün iki İslam mabedi durmaktadır: Mescid-i Aksa ve Kubbet-üs Sahra. Tapı- nak'ın yapılabilmesi için bu iki mabedin de yıkılması gerekmektedir. Pürüz dünya Müslümanlarıdır. Onlar, varoldukları sürece, İsraillilerin bu iki mescidi yıkmalarına izin vermemektedirler... Tüm bu incelediğimiz bilgilerden, Kuran'da anlatılan \"İsrailoğulları'nın ikinci yükselişi\" olayının içinde bulunduğumuz çağa baktığı anlaşılıyor. Yahudiler 19 yüzyıl süren sürgünün ardından Kutsal Topraklar'a dönmüş, \"Me- sih'in ayak sesleri\"ni dinliyorlar. 19 yüzyıldır ilk kez bu kadar \"yükselebilmiş\" durumdalar. Dünya üzerinde, ünlü lobileri sayesinde ne denli etkin oldukları biliniyor. Ortadoğu'da uyguladıkları şiddet, Balkanlar'dan Filipinler'e kadar uzanan coğrafyada anti-İslam hareketlere verdikleri destek ya da Latin Ameri- ka'dan Afrika'ya Üçüncü Dünya'da faşizme yaptıkları yardımlar, \"bozguncu- luk\" çıkardıklarının açık birer göstergesidir. Bu kitabın ilerleyen bölümlerinde sözkonusu bozgunculuğu ayrıntılı bir biçimde inceleyeceğiz. Peki günümüze denk düştüğü anlaşılan bu \"yükseliş\"in, Yeni Dünya Dü- zeni kavramı ile ilgisi nedir? Yeni Dünya Düzeni, bu \"yükselişle\" ne kadar il- gili, hatta ne kadar paraleldir? Kitap boyunca bu sorunun cevabını inceleyeceğiz. Harun Yahya

500 Yıllık Düzen 13 Kabala, Sefirot ve Tarihle Oynama Sanatı Kuran'da anlatılan \"ikinci yükseliş\"in, Yahudi literatüründe yer alan Me- sih'in dünyaya gelişi projesinin karşılığı olduğunu inceledik. Burada, Yahudi literatüründe bu inançla yakından ilgili olan bir başka konu kendiliğinden gündeme geliyor: Kabala. Kabala, İbranice'de \"Gelenek\" anlamına gelir. Yahudi ruhbanlarının, asır- lardır birbirlerine aktardıkları ve Kutsal Kitap'ın \"gizli anlamları\" ile ilgilenen bir tür okültizm ve mistisizm yöntemidir. İsrailli tarihçi Moshe Sevilla-Sharon Kabala'yla ilgili olarak şunları yazar: Ortaçağ'ın zulüm rejimleri baskılarını arttırdıkça, birçok Yahudi gerçek yaşamdan eli- ni eteğini çekmeye ve kendilerini, evrenin büyük sırları hakkında spekülasyonlara vermeye başladılar... Bu dönemde yazılan Yaradılış Kitabı (Sefer ha Yetsira), Yahudi mistik düşüncesinin büyük eseri olan Kabala'nın başlıca kaynaklarından oldu... Bu mistik patlama İspanya'da meydana geldi ve gizli, esrarlı 'bilimlere' merak saran mistiklerin itişiyle durmadan genişledi. Mistik isyanın başlıca eseri Zohar Kitabı oldu. Bu eser Rabbi Şimon Bar Yohay'a atfedilmekle birlikte, büyük bir ihtimalle, XIII. yüz- yılın İspanyalı bilginlerinden Moşe de Leon tarafından yazıldı. Tevrat'ın ilk beş kita- bının ve diğer bölümlerinin mistik bir yorumu olan Zohar, Tora'da bulunan ve 'her- kesin anlamadığı' birtakım gizli kavramları açıklama amacını güttü...16 Aslında ilk kez Babil'de gelişmesine rağmen Ortaçağ'daki diaspora döne- minde daha da güçlenen Kabala'nın en önemli özelliği ise, Mesih inancıyla ya- kından ilişkili olmasıydı. Sevilla-Sharon şöyle diyor: ... Kabala edebiyatının gelişmesi, Mesih'in geleceği inancıyla yakından ilişkilidir. Bi- lindiği üzere, bu inanca göre, Mesih Büyük Kurtarıcı geldiğinde İsrail ulusu sürgün- den kurtulacak, İsrail devleti yeniden kurulacaktır... Hıristiyan çevrenin baskıları kar- şısında da Yahudiler, Kabala'nın karanlık ve esrarlı felsefesi dışında sığınacak yer bu- lamamışlardı. Yahudi bilginlerin o zamanki yaklaşımına göre, ulusun nasıl izah edile- ceği bile bilinmeyen bu kötü kaderi, ancak 'gizli bilimlerin' yardımıyla aşılabilirdi.17 \"Ulusun kötü kaderini 'gizli bilimlerin' yardımıyla aşmak\"... İşte Ortaçağ Avrupası'ndaki Kabalacı hahamların amacı buydu. \"Kötü kaderin\" aşılması, Mesih'in dünyaya gelişi anlamını taşıyordu. Kabala'nın asıl amacı, işte bu bü- yük rüyayı gerçekleştirmekti. The Universal Jewish Encyclopedia şöyle yazar: \"Pratik Kabala'nın temel amacı Mesihin dünyaya gelişini sağlamaktır. Kabala'ya göre, bu amaca ulaşmak için, kişisel yoğunlaşma, derin dua-konsantrasyon ve çile egzersizleri ile çalışılmalıdır...\" 18 Ortaçağ Avrupası'nın Yahudiler üzerinde oluşturduğu baskı ve kısıtlama- lar, Mesih'in gelişi konusunun tümüyle Kabalistik bir faaliyet haline gelmesiy- le sonuçlandı. Öyle ki, Yahudilerin İsrail'e yeniden dönebilmeleri için asırlar- dır sürdürülen \"tikkun\" duası da, Ortaçağ'la birlikte Kabala'yla özdeşleşti. Tik- kun, son derece sapkın bir Allah inancı içeriyor, Yahudileri İsrail'den sürdüğü ve kendi Tapınak'ını yıktığı için kendi kendine isyan eden Yehova'dan söz ediyordu: Adnan Oktar

14 YENİ MASONİK DÜZEN Tikkun Hazot: (İbranice geceyarısı duası) Tapınak'ın yıkılışının anısına ve İsrail top- raklarına geri dönüş için özellikle tam gece yarısı yapılan dua. Bu gelenek, hahamla- rın Tanrı'nın da benzer şekilde Tapınak'ın yıkılışını nedeniyle yas tuttuğunu kabul et- mesiyle başladı... Hahamların söylediğine göre, Tanrı, geceyarısı 'oturuyor ve bir aslan gibi kükrüyor' ve şöyle diyordu: 'Çocuklarıma öfkeyle doluyum, onların günahları yü- zünden kendi Tapınak'ımı yıktım ve onları diğer milletlerin arasına dağıttım.' Isaac Lu- ria döneminde bu gelenek, Kabalistik çalışmalarla iyice özdeşleşti ve kurallaştırıldı.19 Kısacası Kabalacılar'ın amacı \"Mesih'i dünyaya döndürmek\"ti. Bunun için çeşitli \"gizli bilim\"lerden yararlanılmalıydı. Kabala, bu gizli bilimlerin yöntemi- ni açıklayan ama yalnızca \"anlayanlara\" açıklayan bir Gelenek'ti. \"Gizli bilimlerle uğraşmak, bunun için yoğun ayin ve trans yöntemleri kullanmak...\"; bu tanımın bir diğer ifadesi büyü yapmaktır. Acaba Kabala bü- yü sanatı mıdır? Bu sorunun cevabını ararken, Yahudilerle ilgili önemli bir Kuran ayetiy- le karşılaşırız. Kuran'da, Yahudilere, Babil'delerken, özel bir \"büyü ilmi\" öğre- tildiği, fakat Yahudilerin bunu \"hayır\" değil, \"şer\" yolda kullandıkları bildirilir: Ve onlar (Yahudiler), Süleyman'ın mülkü (nübüvveti) hakkında şeytanların anlattıklarına uydular. Süleyman inkâr etmedi; ancak şeytanlar inkâr etti. On- lar, insanlara sihri ve Babil'deki iki meleğe Harut'a ve Marut'a indirileni öğre- tiyorlardı. Oysa o ikisi: 'Biz, yalnızca bir fitneyiz, sakın inkâr etme' demedik- çe hiç kimseye (bir şey) öğretmezlerdi. Fakat onlardan erkekle karısının ara- sını açan şeyi öğreniyorlardı. Oysa onunla Allah'ın izni olmadıkça hiç kimse- ye zarar veremezlerdi. Buna rağmen kendilerine zarar verecek ve yarar sağla- mayacak şeyi öğreniyorlardı. Andolsun onlar, bunu satın alanın, ahiretten hiçbir payı olmadığını bildiler; kendi nefislerini karşılığında sattıkları şey ne kötü; bir bilselerdi. (Bakara Suresi, 102) Ayet, Yahudilerin Hz. Süleyman'ın saltanatını büyü yolu ile kurduğunu iddia ettiklerini, oysa Hz. Süleyman'ın böyle bir şey yapmadığını bildiriyor. Bunun ardından, Babil'deki iki meleğin Yahudilere büyü ile ilgili bazı şeyler öğrettiklerini ama bunu inkar için kullanmamaları gerektiğini söylediklerini anlatıyor. Buna rağmen, Yahudilerin bu ilmi kötülük yolunda kullanmaya baş- ladıklarını ve tümüyle bu işle ilgilendiklerini haber veriyor. Bundan çıkan sonuç şudur: Babil'de, Yahudilere büyü (bu büyünün içe- riği tam belli değildir, cinleri kullanmak ya da benzeri bir şey olabilir) ile ilgi- li bazı gizli bilgiler verilmiş, fakat onlar bunu Allah'a başkaldırmak ve insanla- ra zarar vermek yolunda kullanmışlardır. Bu ilmin Babil'de verilmiş olması ise çok ilginçtir: Çünkü Babil, Kaba- la'nın da çıkış yeridir. Aslında Kabalistler, Kabala geleneğinin tarihin başından beri sürdüğünü iddia ederler; ancak Kabala'nın ilk yazımı sürgün döneminde Babil'de yaşayan Simeon Ben Yohai tarafından gerçekleştirilmiştir. Diaspora döneminin başlaması ve Yahudi merkezinin doğudan batıya kaymasıyla bir- likte, Kabala'nın merkezi de değişmiş, Kabalistik çalışmalar Babil'den İspan- ya'ya ve diğer Avrupa merkezlerine kaymıştır.20 Harun Yahya

500 Yıllık Düzen 15 Modern çağa ait bir Kabala çalışması, Diagramın ortasında yer alan şema ise Kabala’nın en can alıcı tasarımı: Sefirot. İspanya'da ise Kabala geleneğine yeni bir boyut daha eklendi. Burada, 13. yüzyılda yazılan ve Kabala'nın en önemli kitabı haline gelen Sefer ha-Zo- har doğdu. Zohar'la birlikte de Sefirot kavramı. Sefirot, aslında bir tür şemaydı. Kabalacılar, Sefirot'un Tanrı Yehova'nın \"yansıma şekli\" olduğuna inandılar. Bu mistik doktrine göre, bütün herşey Sefirot'a göre yaratılıyordu. İnsanın ruhundan, evrenin yapısına kadar herşey Sefirot şemasıyla uyumluydu. Tüm varlıklar Sefirot'a göre konumlanıyor, Sefi- rot'a göre işliyordu. Ve Kabalacılar, bu noktadan hareketle çok ilginç bir sonuca vardılar. Dünyadaki olaylar, yani tarih de Sefirot'a uygun olarak gelişiyordu!... Yahudi yazar Eli Barnavi şöyle yazıyor: Kabala, Ortaçağ'daki ilk ortaya çıkışını 12. yüzyılda Güney Fransa'daki Provins'te yap- tı. Bununla birlikte, asıl doruk noktasına 13. yüzyılda, Sefer ha-Zohar'ın yazımıyla bir- likte, İspanya'da ulaştı... Burada geliştirilen Kabala teorisine göre, Kutsallık, kendisi- ni, Tanrı ve yaratılış arasındaki ilişkiyi açıklayan on Sefirot ile açıklıyordu. Bu Sefirot- lar, Tanrısal aklı temsil ettiklerine göre, bütün varlıklar da bunlara göre konumlandı- rılabilirdi. Bu durumda insan, bazı belirli ritüelleri uygulayarak, bu Sefirotları etkile- yebilir ve dolayısıyla dünyanın gelişimine yön verebilirdi. Bu Sefirot teorisi, İspan- Adnan Oktar

16 YENİ MASONİK DÜZEN ya'daki Kabalacı öğretinin temel noktası haline geldi.21 \"Bazı belirli ritüelleri (ayinleri) uygulayarak Sefirot'u etkilemek ve böyle- ce tarihe yön vermek\", bu teori İspanya Kabalacıları'nı çok etkiledi: Düşündü- ler ki, bu ilginç yöntemle Kabala'nın temel amacına ulaşılabilir, yani Mesih'in gelişi için gerekli şartlar da yerine getirilebilirdi. Kısa zamanda sözkonusu \"Mesih'in gelişini hızlandırma\" yöntemi, Kaba- lacılar'ın temel uğraşısı oldu. Bu tehlikeli ve karanlık yola giren hahamların ba- şına bazen kötü şeyler de geliyordu. Amerikalı Yahudi yazar Edward Hoffman, Amerika'daki ortodoks Yahudi mezhebi Lubaviç'i konu edinen kitabında ilginç bir olay aktarıyor: Mesih beklentileri, özellikle Mesih'in gelişini çeşitli ritüellerle hızlandırmaya çalışan haham sınıfında çok güçlüydü. Bize ulaşan bilgilere göre, cezbe ve transa geçen ba- zı hahamlar, yatağa şafak sökmeden Mesih'in geleceği inancıyla gidiyorlardı. Çeşitli kaynaklarda, bazı hahamların sinagogta, halkın önünde Mesih'in gelişini bu kadar uzattığı için Tanrı'ya meydan okudukları anlatılır... 1814 Sonbaharı'nda, üç ünlü ha- ham, bazı yöntemlerle Mesih'in gelişini 'zorlamaya' çalıştılar. Haham Lubliner, Haham Rimanover ve Haham Medzybozer, biraraya gelip bir grup oluşturarak, kutsal gelişi zorlamaya karar verdiler. Ne yaptıkları ile ilgili detaylı bilgi tarih kitaplarında yer al- mıyor. Tek bilinen, her üç hahamın da aynı yıl içinde öldüğüdür.2 Sefirot sayesinde ve çeşitli metafizik ritüelleri uygulayarak maddesel dün- yayı etkilemek, İspanya'dan başlayarak tüm Kabalacıların en büyük uğraşısı haline geldi. Ortaçağ ve okültizm uzmanı ünlü İtalyan romancı Umberto Eco, bu inancı Foucault Sarkacı adlı romanında bir Yahudinin ağzından şöyle akta- rıyor: Haham Meir, haham Akiba'dan ders alırken, mürekkebe zaçyağı katıyormuş, ama ho- cası hiç ses çıkarmıyormuş. Haham Meir, Haham İsmail'e, doğru mu yapıyorum, di- ye sorunca, o da şöyle demiş: 'Sevgili oğlum işinde dikkatli ol, çünkü kutsal bir iştir bu iş; bir harf atlarsan ya da bir harf fazla yazarsan tüm dünyayı yok edersin'... Ki- tap'ın harflerini yeniden düzenlemek, dünyayı yeniden düzenlemek demektir.. Ki- tap'ın harflerini yeniden düzenlemek için de çok dindar olmak gerekir... Her kitap, Tanrı (Yehova)nın adıyla dokunmuştur... Tevrat'la uğraşan kimse, dünyayı devinim içinde tutar; okurken, yeniden yazarken, kendi bedenini de devinim içinde tutar, çün- kü bedenin dünyada dengi bulunmayan hiçbir parçası yoktur.. Kitap'ı değiştirirsen, dünyayı da değiştirirsin; dünyayı değiştirirsen bedenini de değiştirirsin.23 Tüm bu aktardıklarımız elbette bir ölçüde fantastik olaylardır. Kabalacı Yahudiler Sefirotla uğraşıp çeşitli büyüler yaparak dünyayı değiştirdiklerine inanıyor olabilirler ama bu kuşkusuz ihtiyatla karşılanması gereken bir iddi- adır. Bu konuda göz önünde bulundurulması gereken bir bilgi varsa, o da Allah'ın Kuran'da Babil'de Yahudilere büyü ile ilgili özel bir ilim öğretildiğini haber vermiş olmasıdır. Bu noktadan hareketle, Kabalacı Yahudilerin bu ilmi daha da geliştirerek Sefirot kavramına vardıkları belki iddia edilebilir; ama be- lirttiğimiz gibi bu oldukça belirsiz bir konudur. Ama zaten bizim için burada önemli olan, Kabalacıların tarihin akışını de- Harun Yahya

500 Yıllık Düzen 17 ğiştirebilecek bir büyü ilmine sahip olup olmadıkları değildir. Önemli olan, Kabalacıların tarihin akışını etkilemek gibi bir niyete, bir hedefe sahip olmala- rıdır. Neden, diye sorarsanız somut bir cevap verilebilir: Çünkü, Ortaçağ'ın sonlarında yaşayan Kabalacıların tarihin akışını değiştirerek varmak istedikleri hedefler, bugün büyük ölçüde gerçekleşmiş durumdadır. Önceki sayfalarda değindiğimiz gibi bugün gerçekten de Mesih'in gelişinin ön şartları Yahudiler eliyle gerçekleşmiş, İsrail Devleti \"Mesih'in ayak sesleri\" olarak tarih sahnesi- ne çıkmıştır. Madem Kabalacıların hedeflerinin büyük kısmı gerçekleşmiştir, o halde \"tarihin akışı\" içindeki bu gelişmenin gerçekten Kabalacıların müdaha- lesi ile mi oluştuğunu merak etme durumundayız. İki ihtimal vardır: Ya tarih, çok mükemmel bir tesadüf sonucu, Ortaçağ'ın sonlarında İspanya'da yaşayan Kabalacıların amaçlarına çok uygun bir biçim- de gelişmiştir. Ya da, sözkonusu Kabalacılar ve onların mirasçıları gerçekten de tarih üzerinde etki oluşturmuşlar ve dünyanın gidişatını kendi lehlerine de- ğiştirmişlerdir. Bu ihtimallerden hangisinin gerçeğin kendisi olduğunu bulmak içinse, Ortaçağ'ın sonundan bu yana tarihin akışı üzerinde titiz bir inceleme yapmak gerekiyor. Dünyayı Ortaçağ'dan bu yana değiştiren etkenler arasında, acaba Kabalacı Yahudilerin Mesih getirme ve dolayısıyla dünyaya hakim olma hesapları da var mıdır? Elbette Kabalacıların dünyayı nasıl etkilemiş olabileceklerini bulmak için, bu mistik Yahudilerin büyü ayinlerini keşfe çıkacak değiliz. Çünkü Kabalacıların hedeflerine varmak için metafizik yöntemlerin yanında normal yöntemler (yani her türlü politik, ekonomik, sosyal, psikolojik, vs. girişim) de kullanılabilir. Kabalacıların metafizik dünyaları bizi fazla ilgilendirmemektedir ama normal dediğimiz yöntemlerle bir şeyler gerçekleştirmiş olabilirler ve bunu keşfetmek de son derece ilginç olacaktır. Ortaçağ'ın Kristof Kolomb'un 1492'deki Yeni Dünya keşfi ile sona erdiği kabul edilir. O zamandan şimdiye 5 asır geçmiştir. Eğer gerçekten de bu 500 yıl içinde Kabalacılar tarihin akışı içinde etkili olmuşlar ve kurulu dünya sis- temini kendi Mesih hesapları ve dünya egemenliği planları için değiştirebilmiş- lerse, karşımızda çok ilginç bir düzen, 500 yıllık bir düzen duruyor demektir. Bu kitap, işte bu 500 yıllık düzeni keşfetmek ve bu noktadan hareketle de geleceği kestirebilmek için yazılmıştır. Mesih'in Anahtarı: Süleyman Tapınağı Bu 500 yıllık dönemin biraz karmaşık ama son derece ilginç ve şaşırtıcı öyküsüne girmeden önce, son olarak konuyla ilgili çok önemli bir noktayı daha gözden geçirmek gerekir: Yahudilerin ve Yahudilik'ten etkilenmiş örgüt- lerin hep dönüp-dolaşıp konuyu getirdikleri yeri, Kudüs'teki Süleyman Tapınağı'nı... Önceki sayfalarda incelediğimiz gibi, 19 yüzyıldır yıkık olan Kudüs'teki Süleyman Tapınağı, Yahudiler ve sahip oldukları Mesih inancı açısından Adnan Oktar

18 YENİ MASONİK DÜZEN büyük önem taşır. Tapınak'ı yeniden inşa etmek, asırlardır Yahudilerin en büyük rüyası durumundadır. Tapınak, Yahudi halkının sembolü ve sahip ol- duğu sözde üstünlük ve egemenliğin işareti olarak yorumlanmaktadır. Kutsal mekanın ayakta kalan tek duvarının Ağlama Duvarı'na dönüştürülmüş olması da, Yahudilerin bu mabedin yıkık olmasından dolayı duydukları hüznün ifadesidir. Tapınak'ın önemi yalnızca Yahudiler için geçerli değildir. Kitabın iler- leyen bölümlerinde ayrıntılarıyla inceleyeceğimiz gibi, Tapınak'ı inanç ve fel- sefelerinin merkezine yerleştirmiş olan başka güçler de vardır. Haçlı Seferleri sonucunda Kudüs'te kurulan Tapınak Şövalyeleri (Templar Knights) ve onların devamı niteliğindeki masonlar da Kudüs Tapınağı'na büyük önem verirler. Öyle ki, masonluğun temeli olan Hiram efsanesi, Tapınak'ın inşası sırasında gelişen bir olaya dayanır. Buna göre Tapınak'ın yapımını üstlenmiş olan duvarcı ustası Hiram Abiff, bazı kıskanç öğrencilerince öldürülmüştür. Mason- lar, Tapınak'ın inşasını üstlenmiş olan Hiram Usta'nın geleneğini devam ettir- diklerini söylerler. Ve aynı Yahudi inanışındaki gibi mason düşüncesinde de Tapınak'ın yeniden inşası hedefi yer alır. Bu insanlar için Tapınak dünya üzerindeki en önemli şey konumundadır. Peki acaba bu insanları Tapınak'la bu denli ilgilenmeye yönelten şey nedir? Neden bir halkın tarihteki en büyük hedefi bu mabedi yeniden inşa et- mektir? Nasıl olur da tüm dünyada elit kesimden milyonlarca üyesi olan masonluk, asırlar önce yapılmış ve yine asırlar önce yıkılmış bir tapınaktan bu denli etkilenebilir?... Anlaşılıyor ki, bu güçler için Tapınak, yalnızca taştan-top- raktan oluşmuş bir bina değildir. Başka anlamları vardır... Acaba nedir bu an- lam? Nedir Tapınak'ı yeniden inşa etmekle ulaşmak istedikleri sonuç?... Bu soruların cevabını bulmak için Tapınak'ın neyi sembolize ettiğine bakmak gerekiyor. Tapınak, Hz. Davud'un oğlu olan Hz. Süleyman tarafından inşa edilmişti. Bilindiği gibi Hz. Süleyman, yaşadığı dönemde çok büyük bir güce ve mülke ulaşmış bir peygamberdi. O zamanın standartlarına göre bir tür \"dünya egemenliği\" elde etmişti. Ulaşabildiği diğer tüm din ve toplumlar, onun egemenliğini kabul etmişti. Dolayısıyla Tapınak, Hz. Süleyman'a verilmiş olan bu büyük güç, iktidar ve mülkü sembolize etmektedir. Ve en önemlisi, bunlar sıradan güçler değil- dir. Kuran'da Hz. Süleyman'a olağanüstü bazı \"ilimler\" verildiği belirtilir ve onun rüzgarları kontrol etme gücüne sahip olduğu, hatta \"madde nakli\" olarak tanımlanabilecek bazı işlemler gerçekleştirdiği, cinleri yönettiği ve kul- landığı haber verilir. (Sebe Suresi, 12-14 ve Neml Suresi, 15-44) Mesih'in gelişiyle birlikte \"dünyaya egemen olma\" hesapları yapan Yahudi önde gelenlerinin Tapınak'la bu denli ilgilenmeleri de, Tapınak'ın sembolize ettiği Hz. Süleyman'ın mülk ve iktidarı nedeniyle olmalıdır. Bek- ledikleri Mesih, inançlarına göre, Hz. Süleyman'ın soyundan olacağına ve yeniden inşa edilecek olan Tapınak'tan dünyayı yönetecek olduğuna göre, Mesih'le birlikte aynı Hz. Süleyman dönemindeki gibi bir hakimiyet ve güç el- Harun Yahya

500 Yıllık Düzen 19 Süleyman Tapınağı’nı yeniden inşa etmek, hem Yahudilerin hem de Yahudilikten etki- lenmiş örgütlenmenin başlıca hedefidir. Yahudiler, Hz. Süley- man’ı peygamber değil “kral” olarak kabul ettiklerinden, Tapınak’tan “King Solmon’s Temple” diye (Kral Süleyman’ın Tapınağı) söz ederler. Yanda, masonik bir kaynaktan alınmış olan Tapınak’ın detaylı bir planı yer alıyor. de etmek istiyorlar demektir. Aynı güç beklentisi, Tapınak'ı felsefelerinin mer- kezine yerleştiren diğer güçler (Tapınak Şövalyeleri, masonlar vb.) için de geçerlidir. Bu anlatılanlardan, belki Yahudilerin bu tür bir beklenti içinde olması doğal karşılanabilir. Öyle ya, Yahudiler eski bir peygamber dönemindeki yönetimlerine yeniden kavuşmak istiyorlar, denebilir. Ama gerçek böyle değil- dir... Çünkü bu aşamada Kuran'da dikkat çekilen çok önemli bir noktayı göz önünde bulundurmak gerekiyor: Hz. Süleyman bir peygamberdir ve elde et- tiği güç ve iktidar da \"rahmani\"dir. Yani güç ve iktidarını Allah yolunda, Allah için, doğruluk ve iyilik yönünde kullanmıştır. Oysa Yahudilerin Hz. Süley- man'a yönelik bakış açıları çok farklıdır. Kuran'da işte bu noktaya dikkat çek- ilir. Yahudiler, Süleyman hakkında \"şeytanların söylediklerine\" uymuşlardır: \"Ve onlar (Yahudiler), Süleyman'ın mülkü (nübüvveti) hakkında şey- tanların anlattıklarına uydular. Süleyman inkâr etmedi; ancak şeytan- lar inkâr etti...\" (Bakara Suresi, 102) Bu ayetten anlaşıldığına göre Yahudilerin kendi zihinlerinde oluşturduk- ları Hz. Süleyman imajı, gerçek Hz. Süleyman'ın tamamen zıttıdır. Dolayısıyla Süleyman Tapınağı da, Yahudiler ve onlarla aynı bakış açısına sahip olanlar için, \"rahmani\" değil, Kuran'ın deyimiyle \"şeytani\" gücün sembolüdür. Adnan Oktar

20 YENİ MASONİK DÜZEN Hz. Süleyman, yaşadığı dönemde imanı temsil etmişti. Yenilgiye uğrattığı ordular, Allah'a ve O'nun dinine düşman olan ve yeryüzünde bozgunculuk çıkaran ordulardı. Kurduğu düzen ise tüm insanlar için adalet düzeni olmuştu. Herhangi bir ırkı kayırmamış, bir ırkın peygamberi olmamıştı. Krallığı \"rahma- ni\"ydi. Oysa Yahudiler Hz. Süleyman'ı peygamber olarak kabul etmezler. Onu, Yahudi ırkının egemenliğini kurmuş olan bir \"kral\" olarak kabul ederler. Yön- tem olarak da, üstteki ayette bildirildiği gibi \"büyü\"yü kullandığını öne sürer- ler. Dolayısıyla ona \"inkar\" atfederler, mülkünü \"şeytani\" bir biçimde elde et- tiğine inanırlar. Bakara 102'yi tefsir eden İslam alimleri bu konuya dikkat çekmişlerdir. Elmalılı Hamdi Yazır, Hz. Süleyman hakkında yapılan bu iftirayı anlatır ve Kuran'da sözü edilen \"şeytan\"ların \" ... ey insanlar, bilmiş olunuz ki, Davud oğul Süleyman, bir sihirbazdı. Cinleri ve şeytanları, rüzgarları hep sihriyle em- ri altına alırdı. O neye ulaştı ise sihir ilmiyle ulaştı\" dediğini bildiriyor. Ayrıca bu iftiranın Yahudilerce kabul görmesinin ardından, Yahudilerin de aynı gücü elde etmek için büyüyle yoğun biçimde ilgilenmeye başladıklarını yazıyor. (Kabala, işte bu büyünün yöntemidir). Bir başka kaynakta, Safvetü't-Tefasir'de bildirildiğine göre ise, Peygamberimiz Yahudilere Hz. Süleyman'ın da bir pey- gamber olduğunu söylediğinde, Yahudiler şaşırarak \"O, sadece bir sihirbazdı\" demişlerdir. İşte bu yüzden, Hz. Süleyman'ı büyücü olarak kabul eden ve aynı yön- temle yani Kabala'yı kullanarak aynı iktidarı Mesih önderliğinde yeniden elde etmek isteyen Yahudi önde gelenlerinin umdukları krallık, Kuran'ın deyimiy- le \"şeytani\"dir. Tapınak'ın yeniden inşasıyla başlamasını umdukları Mesihi dönemin, İsra Suresi'nin başında bildirildiğine göre, Allah'a karşı büyük bir is- yan ve \"yeryüzünde bozgunculuk\" dönemi olacak olması da sanırız bundan- dır... Kabalacılar, bu \"şeytani\" krallığı kurmak için Mesih'in gelmesi gerektiğini, Mesih'in gelmesi için de kutsal kaynaklarda yazılı olan kehanetlerin yerine getirilmesi ve bir yandan da dünyanın hedeflenen \"Yahudi egemenliği\"ne hazırlanması icab ettiğini düşünmüşlerdir. Kehanetleri yerine getirmek ve dün- yayı \"Yahudi egemenliği\"ne hazırlamak ise kuşkusuz son derece detaylı bir iş- tir ve kapsamlı bir plan gerektirir. Kısaca ifade etmek gerekirse, bir Mesih Planı. Şimdi, Mesih Planı'nın Süleyman Tapınağı etrafında dönüp-dolaşmış olan 500 yıllık gizli tarihini incelemeye başlayabiliriz. Harun Yahya

I. KISIM DÜZEN'İN GİZLİ TARİHİ \"Tarih rastgele gelişmez. Gözünden hiçbir şey kaçmayan Dünya Üstadları'nın yapıtıdır tarih. Doğal olarak, Dünya Üstadları giz aracılığıyla korurlar kendilerini.\" Umberto Eco, Foucault Sarkacı, s. 202



BİRİNCİ BÖLÜM 1492 ve Sonrası: Düzen'in İlk Adımları \"Beth\" ve \"he\" (Yani \"Be ezrat ha Chem\" ya da \"Baruch Chem\"; \"Tanrı [Yehova] kutsaldır\") — Kristof Kolomb'un özel mektuplarında — kullandığı monogram İspanyalı Kabalacılar'ın, \"Mesih getirme\" planları kurmaya başladığı dö- nemlerde, İspanya'da çok ilginç şeyler oldu. 1492 yılıyla simgeleşen bu ilginç gelişmeler, tüm dünyayı derinden etkileyecek olan büyük değişimlerin anah- tarlarıydı. 1492, Kristof Kolomb'un Amerika'yı \"keşfettiği\", Sefarad Yahudileri- nin İspanya'dan sürüldüğü ve Endülüs'ün son kalıntısı olan Müslüman Grana- da Devleti'nin yok edildiği yıldı... Üç olay da önemliydi. Kolomb'un Amerika'yı bulması, beyaz adamın dünyaya yayılması ve sömürgeciliğin başlaması anlamına geliyordu. Ayrıca yepyeni bir kıta, adı üstünde Yeni Dünya keşfedilmişti. Dünya artık hiçbir za- man eskisi gibi olmayacaktı. Başkan Bush tarafından \"ilk Amerikalı\" olarak ta- nımlanan Kolomb'un keşfettiği Yeni Dünya'da doğacak ve gelişecek olan me- deniyet, bugün bizim \"Yeni Dünya Düzeni\" dediğimiz düzenin de kurucusu ve yöneticisi haline gelecekti. Üçüncü Dünya Forumu Afrika Bürosu Şefi Sa- mir Amin, \"1492'de başlayarak yaratılan dünya, kapitalist sömürü ve uluslara- rası eşitsizliğe dayalı bir sistem olarak, beş yüzyıldır ne idiyse öyle kaldı\" de- mişti. İspanyol Yahudilerinin sürülmesi ise belki o kadar dikkat çekmeyen, an- cak çok önemli sonuçlar doğuran bir olaydı. İlerleyen sayfalarda bunu birlik- te göreceğiz. Son olarak, Müslüman Granada Devleti'nin yok edilmesi ve içindeki Müslümanların kılıçtan geçirilmesi son derece büyük ve anlamlı bir gelişmey- di. Avrupa'dan İslam kazınmıştı. Endülüs Emevileri'nin İber Yarımadasında kurdukları büyük medeniyetin son kalıntısı olan Granada, 15. yüzyılda İspanya'yı saran \"reqonquista\" (yeniden fetih) çılgınlığının ve sonradan daha da ünlenecek bir yöntemin, \"etnik temizliğin\" kurbanı oldu. Adnan Oktar

24 YENİ MASONİK DÜZEN Ancak belirttiğimiz gibi bu olaylar İspanya'da gerçekleşiyordu; yani az önce, \"Giriş\"te incelediğimiz üzere, başlıca hedefleri \"tarihin akışını değiştir- mek\" olan Kabalacılar'ın en büyük merkezinde... Bu durumda, dünyanın res- mi tarihinin yanında bir de gerçek tarihinin olabileceğini düşünerek ve Allah'ın Kuran'da haber verdiği \"İsrailoğulları'nın ikinci yükselişi\"ni göz önün- de bulundurarak, şu soruyu sorabiliriz: Acaba bu olayların, İspanya'daki Ka- balacıların kendilerini adadıkları Mesih Planı ile bir ilgisi var mıydı? Bu bölüm- de bu sorunun son derece ilginç olan cevaplarına göz atacağız. Düzen'in na- sıl hazırlandığını görecek ve \"ikinci yükseliş\"in öyküsünü izleyeceğiz... Yeni Dünya'nın keşif öyküsü egzotiktir. Kristof Kolomb, 3 Ağustos 1492'de Yahudi takviminde Kudüs'teki Süleyman Tapınağının Romalılar tara- fından yıkılışının günü olan Ab ayının 9'undan bir gün sonra beraberindeki üç karavela ile birlikte büyükçe bir kalabalığın toplandığı İspanya'nın Palos lima- nından yola çıkar. Beraberinde onbeş aylık yiyecek ve altı aylık su vardır. Bi- linmeyene doğru yola çıkmaktadır. Keşif heyeti toplam seksen kişiden oluş- maktadır. Amiral sancağı Kolomb'un gemisi olan Santa Maria'ya çekilmiştir. Kolomb seyir defterine şöyle yazar: \"3 Ağustos Cuma, buradan itibaren kendi yoluma koyulmam ve Hintlere ulaşana kadar seyredebilmem için rota Altesle- rinize ait olan Kanaryalardır... Amacıma ulaşmak için uykuyu unutmam gere- kiyor...\" İki aydan daha fazla bir sürenin sonunda, 11 Ekim Perşembe günü, Kolomb Yeni Dünya'ya ayak basar. Hint adalarından birisi sandığı bu kara parçasına, San Salvador adını verir. Diz üstü çöker ve dua eder: Ebedi ve kadiri mutlak Tanrı, yaratıcı sözün enerjisiyle göğü, denizi ve yeri doğuran Tanrı! Adın heryerde kutsansın ve ünlensin! Senin Yüceliğin ve Egemenliğin yüzyıl- dan yüzyıla ululansın, Kutsal Adının senin hükümranlık alanının şimdiye kadar saklı olan bu yarısında, kölelerinden en sefilinin aracılığıyla tanınmasına ve yayılmasına Sen izin verdin... Bunlar, Kolomb hakkında bilinen ve resmi olan bilgilerdir. Ama Yeni Dünya'yı gün ışığına çıkararak tarihi derinden etkileyen bu denizcinin bir de resmi tarih dışındaki bir kimliği ve misyonu var. Son olarak \"Yeni Dünya Dü- zeni\" adı altında ortaya çıkan Düzen'in gerçek kimliğini ve misyonunu tanı- mak için, Kolomb'un gerçek kimliğini ve misyonunu da tanımak gerekiyor... Kristof Kolomb'un Bilinmeyen Öyküsü Amerika'yı \"keşfeden\" ve kendisinden 5 yüzyıl sonra ortaya çıkacak olan Yeni Düzen'e bu şekilde bir anlamda \"babalık\" yapan Kristof Kolomb kimdi acaba? Niçin çok daha önceden bulunmuş olmasına rağmen, asırlar boyu bu kıtayı yeni \"keşfetmiş\" bir kişi olarak tanındı? Yola çıkarken amacı neydi? Ka- raya ulaştığında hangi \"Tanrı\"ya yakarışta bulunmuştu? Kabala diyarı İspanya'dan Yeni Dünya'ya yolculuk eden bu denizcinin kimliğini araştırdığımızda şaşırtıcı bir gerçekle karşılaşıyoruz. Çünkü, hak kında sayısız kitap yazılan, filmler çevrilen ve bu \"resmi\" bilgilerin hemen hep- sinde bir Hıristiyan misyoneri olarak tanıtılan Kolomb, aslında bir Yahudi... Harun Yahya

1492 ve Sonrası: Düzen'in İlk Adımları 25 Kolomb ne bir misyoner, ne de bir maceracıydı. Yeni Dünya’nın kaşifi, gerçekte bir Yahudi... İşte Ko- lomb’un gerçek kimliğini açığa vu- ran iki şifre: Yanda, İmzasında yer alan İbranice “bet” ve “he” harfleri, yani “Yehova kutsaldır”. Üstte ise, sol eliyle yaptığı ve o dönemde İs- panya’daki Yahudi dönmelerinin (konversorlar) birbirlerini tanımak için kullandıkları işaret. Yahudi yazar David M. Eichhorn, şöyle diyor: \"Aslında ismi Colombus değil- di. Genova'da doğmuş bir İtalyan da değildi. Asıl ismi Juan Colon olan ve Pan- tevedra yakınlarında doğmuş olan bir İspanyol Yahudisiydi.\" 1 Türk Yahudi cemaatince yayınlanan Şalom gazetesinde ise, Dalia Sa- yah'ın yazdığı \"Kristof Kolomb gerçekten Yahudi miydi?\" başlıklı bir araştırma yayınlanmıştı. Yazı bazı ilginç bilgiler veriyordu: ... Fakat asıl önemlisi Kolomb'un ailesine yazdığı bütün mektupların sol üst köşesin- de göze çarpan ilginç bir monogramdır.Yarım yüzyıl önce Maurice David'in çözdüğü bu monogramın bir Yahudi'nin kaleminden çıkan her türlü yazının başında bulunma- sı gereken iki harften: 'bet've'he'den oluştuğu bugün biliniyor.\" (Beth ve he: yani Be ezrat ha Chem ya da Baruch Chem, Tanrı (Yehova) kutsaldır...) O'nun bir Marrano (Yahudi dönmesi) olduğu iddiasını kanıtlayan başka bir nokta ise tablolarında sol eli- ni belli bir şekilde tutmasıdır. Bu Marranoların birbirlerini tanımak için kullandıkları gizli bir işaretti... Kristof Kolomb... Artık bu büyük kaşifin gerçek kimliğinin ortaya çıkmasının zamanı geldi. Sefarad Kristof Kolomb! Onu artık tanımlayabiliriz bile: Amerika'daki kuzenimizdi O!2 Şalom, bir başka sayısında ise; Sarah Leibovici'nin yazdığı Christophe Co- lomb Juif, Marieanne Mahn Lott 'un yazdığı Portrait Historique de Christophe Co lomb ve M. Kayserling'in kaleme aldığı The Participation of the Jews in the Spa- nish and Porteguese Discoveries adlı kitapları kaynak göstererek, Kolomb hak- kında şu bilgileri veriyor: Adnan Oktar

26 YENİ MASONİK DÜZEN Kolomb Yahudi miydi? Bugün artık bu kesinleşmiştir. İşte tartışma götürmez bir ka- nıt: Günah çıkardığı rahip Hernando de Talavera'nın, Kraliçe İsabella'ya Kolomb'un yola çıkışından bir kaç gün önce yolladığı mektup. Talavera, Kraliçe'ye bu 'şeytandan esinlenen yabancının böylesi çılgın bir serüvene atılmasına izin vermemesi' için yal- varmaktadır. Şöyle devam eder rahip: 'Eğer kutsal Ruh evlatlarının dış denizlere açıl- masını isteseydi, bunu yapmaları için, kökenleri meçhul bir yabancının gelişini bek- ler miydi hiç?' Rahibin antisemit duyguları bu satırlarda pek belirgin değilse de daha ileride iyice or- taya çıkar: 'Rahip Jean'ın gördüğü düşü tam olarak anlayamadım; Kolomb'un nefret edilesi gezisi sonucunda, nasıl olur da kutsal topraklar Yahudilerin eline geçebilir? Ra- hip Jean, bana, düşünde Aziz Jean Baptiste'i gördüğünü ve kendisine Kolomb'un yol- culuğunun Yahudiler için çok bereketli olacağını, İsa'nın mezarını ele geçireceklerini açıkladığını söyledi.' ... Günümüzde Simon Wiesenthal'ın La voile de L'espoir (Umut Yelkeni) ve Sarah Ler- bovici'nin 'Kristof Kolomb Yahudiydi' kitaplarında savundukları tezi çoğu tarihçi onaylamaktadır: Amerika'yı keşfeden bir 'konverso'dur (Yahudi dönmesi)... Peki kimdir Kolomb ile birlikte yola çıkanlar?... Engizisyondan kaçan Yahudiler mi?... Tarih bize hala bu sırrı açıklamamıştır. Tek bilinen şey Kolomb'un gemilerinde rahip bulunmadığı, Arapça ve İbranice tercümanların yer aldığıdır.3 Kolomb'un imzasındaki Yahudi sembolleri, Yahudi tarihçi Lee M. Fried- man tarafından da vurgulanır. Buna göre, Kolomb'un imzasının içinde \"kusur- suz bir üçgen\", yani \"Yahudiler için kutsal olan ve sinagoglarla mezarlıklarda sıkça kullandıkları bir figür\" bulunmaktadır.4 Kolomb'un ailesi Barselona'dan gelme Katalan kökenli Yahudilerdendi. Tarihçiler Genova'da yaşayıp İspanyolca konuşan Kolomb ailesinin Yahudi ol- duğunu bildiriyorlar. Fransız Ça M'İnteresse dergisi de, Ekim 1991 sayısında, Kolomb'un Katalanya kökenli, sürülmüş ve Genova'ya sığınmış bir gizli- Yahudi (konverso) olduğunu vurgulamıştı. Yahudi tarihçi M. Kayserling ise, Kolomb'un eşi Beatrice Enriquez'in de Yahudi olduğunu bildirir.5 Kuşkusuz Kolomb'un köken olarak Yahudi olması tek başına fazla bir şey ifade etmemektedir. Önemli olan, Kolomb'un bu saklı kimliğinin çıktığı yolculukta bir rolü olup olmadığıdır. Bu soruya cevap olacak bazı bilgileri yi- ne Şalom veriyor: Ünlü bir İspanyol 'Kolomb uzmanı' olan Consuelo Varela'ya göre: 'Kolomb Eski Ahit'i neredeyse ezbere bilirdi. Aynı sosyal sınıfa mensup bir Katolik için böyle bir şey söz- konusu olamazdı. Üstelik ünlü gemicinin en büyük düşü Kudüs Tapınağı'nı yeniden inşa etmekti. Oysa Katolik kilisesine göre, İsa Yahudileri lanetlemişti, Tapınak bir da- ha asla inşa edilemeyecekti. Bugün Kristof Kolomb'un Yahudiliği artık tartışma götür- mez bir olgudur.6 Kolomb'un Muharref Tevrat'ı ezbere bilecek kadar dindar bir Yahudi ol- masının yanında, kendine hedef olarak da Süleyman Tapınağı'nın yeniden in- şasını seçmiş olması ilginç değil mi? Süleyman Tapınağı'nın yeniden inşasının Kabalacılar'ca Mesih'in gelişinin en önemli şartı olarak kabul edildiğini (bkz, \"Giriş\") ve Kabalacılar'ın merkezinin de Kolomb'un yola çıktığı İspanya oldu- Harun Yahya

1492 ve Sonrası: Düzen'in İlk Adımları 27 ğunu hatırladığımızda, Yeni Dünya'nın neden keşfedildiği konusunda farklı gerçeklerle karşılaşıyoruz... Kabalacı Kolomb, Kudüs Tapınağı'nı İnşa Etme Yolunda... M. Tevrat'ı ezbere bilecek kadar dindar bir Yahudi olan ve en büyük dü- şü Mesih Planı'nın ve tarihin \"anahtarı\" sayılan Kudüs'teki Süleyman Tapına- ğı'nı inşa etmek olan bu adam, hayatının en önemli kararını verip yola çıkar- ken macera peşinde koşuyor olabilir miydi? Klasik anlatımlarda sıkça rastlanan para ve şöhret hırsı, bu denli sofu bir Yahudinin böyle bir yolculuğa niçin çık- tığını açıklamak için yeterli sayılabilir miydi? Kuşkusuz hayır... Kolomb'un \"kutsal ve Siyonist\" amaçları çeşitli Yahudi kaynaklarında vurgulanıyor. David M. Eichhorn, şöyle diyor: \"Kolomb, gerçek- te Yeni Dünya için ayrılıyordu. Aslında bu Yeni Dünya'nın varlığını önceki Vi- kingli kaşiflerin araştırmalarından biliyordu. Esas gizli amacı, güçlü Yahudi dostları için bir yer bulmaktı.\" 7 Amerikan The New Republic dergisinin yazdığına göre, Yahudi tarihçi Si- mon Wiesenthal da Kolomb'un İspanya'dan sürülen Yahudilere yeni bir yurt bulmak için yola çıktığına inanır. Buna göre Kolomb'un amaçlarının başında Osmanlı (yani İslam) karşıtı bir cephe oluşturma ve Kudüs'teki Kutsal Süley- man Tapınağını inşa etmek için \"finansman\" bulma özlemi geliyordu: Kolomb'un yolculuğunun amaçları: 1. Hıristiyan Kral Prester John'a ulaşarak Osman- lı'ya karşı ikinci bir cephe açmak. 2. Kutsal yerleri kurtararak, 'Süleyman Tapınağı'nı yeniden inşa etmek... Kolomb'un 1481 yılında tuttuğu günlüğünde Flavius Josep- hus'dan bölümler var. Josephus'un notları arasında 'Ophir' ülkesinden bahsediliyor. (Altın ülke) Zengin altın yatakları olan bu ülkeden çıkaracağı altın ve elmas ile Sü- leyman Mabedi'ni yeniden inşa ettirmeyi düşünüyordu.8 Bütün bunlar, Kolomb'un amaçlarının o dönemde İspanya'da yoğunlaş- mış olan Kabalacıların Mesih'i geri getirme planına uygun olduğunu göster- mektedir. Kabalacılar'ın \"tarihin akışını değiştirme\" ve bu sayede de, Mesih'in gelişinin ön şartlarını yerine getirme hedefinin önemli bir uygulaması, anlaşı- lan Kolomb'un Yeni Dünya seferidir! İşin daha da ilginç yanı, Kolomb'un kendisinin de bir Kabalacı olması- dır! Kolomb'un gerçek kimliği ve amacı ile ilgili önemli bir bilgiyi Umberto Eco veriyor. Ortaçağ ve gizli örgütler uzmanı Eco, Kolomb'un bir Kabala uz- manı ve masonların atası konumundaki Tapınakçılar'ın (bkz. 2. bölüm) büyük üstadı olduğunu bildiriyor: ... Kolomb'un amacı, Kudüs tapınağını yeniden kurmaktı; sürgündeki Tapınakçılar'ın büyük üstadıydı çünkü. Bilindiği gibi bir Portekiz Yahudisi, dolayısıyla da Kabala uz- manıydı; tılsımlara başvurarak fırtınaları dindirdi, iskorbit illetiyle başa çıkabildi...9 Kolomb'un Kabalacı oluşu, yolculuğuna bir de metafizik boyut katmak- tadır kuşkusuz. Bunun bazı görünür işaretleri de vardır. \"Yahudi Ansiklopedi- si\" Encyclopaedia Judaica, Kolomb'dan sözederken, onun yola çıkarken ilginç Adnan Oktar

28 YENİ MASONİK DÜZEN bir Yahudi ritüelini uyguladığını bildiriyor: Kolomb, bütün hazırlıklar tamam olmasına rağmen, yola çıkmak için tam bir gün görünür hiçbir neden olma- masına rağmen beklemişti. Judaica, Kolomb'un yola çıkmaktan uzak durduğu günün, Yahudi takvimine göre Av ayının dokuzu olduğuna dikkat çekiyor. Çünkü Av ayının dokuzu, Süleyman Tapınağı'nın yıkıldığı gündür ve bu gün Yahudiler oruç tutarak Tapınak'ın yıkılışının yasını tutarlar.10 Anlaşılan Kabalacı Kolomb, kutsal yolculuğunun tarihini de, kutsal Yahudi geleneklerine göre belirlemiştir. Mesih Planı'nın anahtarı olan Süley- man Tapınağı ile ilgili geleneklere... Tapınak'ın yıkıldığı günü dini kurallara uygun olarak yas tutarak geçiren Kolomb, ertesi gün Yeni Dünya'ya doğru yo- la çıkmıştır; Tapınak'ın bir kez daha inşa edilmesi için düzenlenen Mesih Pla- nı'nın ilk adımını atarak... Kolomb'un yolculuğundaki Kabala kökenli metafizik boyuta işaret eden bir başka gerçek de, Kabala uzmanı denizcinin Amerika'ya ayak bastığı tarih- tir. Çünkü, Kolomb'un Yeni Dünya'ya ayak bastığı 12 Ekim 1492 tarihi, Yahudi takviminin bir başka önemli günüdür: 21 Tişri 5253, yani Sukkot'un son günü, Hoshana Rabba.11 Tüm bunlardan, Kolomb'un yolculuğunu Kabala geleneğine göre düzen- lediğini ve gerçek amacının da Mesih Planı'ndaki dünya egemenliği özlemi ile bağlantılı olduğunu görüyoruz. Kabalacı kaşifin iki büyük hedefi olduğu orta- ya çıkıyor; Yahudiler için iyi bir toprak bulmak ve yeni zenginlikler elde ede- rek Kabalacılar tarafından Mesih'in yeryüzüne geliş alameti olarak sayılan Sü- leyman Mabedi'ni inşa için güç sağlamak... Kolomb'un yolculuğunu kimlerin organize ettiğini, kimlerin bu iş için \"lo- bi\" yaptıklarını incelediğimizde ise, yolculuğun sözkonusu kutsal amaçlar için düzenlenmiş organize ve planlı bir hareket olduğu daha da kesinlik kazanı- yor. Kolomb'un Ardındaki Kabalacılar Kolomb'un yolculuğu bir günde karar verilmiş bir yolculuk değildir. Ola- mazdı da; çünkü zamanın şartlarında okyanusa açılarak Batı'ya doğru ilerle- mek son derece büyük ve riskli bir işti. Kral ve Kraliçe'nin buna izin vermesi, bu iş için kaynak ayırmayı kabul etmesi, uzun ikna ve \"lobi\" çabalarının sonu- cunda olmuştu. Kral ve de özellikle Kraliçe'yi Kabalacı Kolomb'u desteklemeye ikna edenler ise Yahudilerdi. Kolomb'un en büyük destekçileri, üçü de birer \"kon- verso\" (görünüşte Hıristiyanlığı kabul etmiş Yahudi) olan Luis de Santagnel, Gabriel Sanchez ve Isaac Abrabanel idi. Kolomb, bunların yanısıra, yine bir Yahudi olan Abraham Ben Samuel Zacuto'nun çizdiği astroloji haritalarından ve onun öğrencisi olan bir başka soydaşının, Joseph Vechinho'nun geliştirdi- ği astrolojik yön bulma aygıtlarından yararlandı. Bu kişilere tek tek baktığımız- da, son derece ilginç gerçeklerle karşılaşıyoruz... Santagnel, Kral'ın hazineden sorumlu genel müfettişiydi ve Kolomb'u Harun Yahya


Like this book? You can publish your book online for free in a few minutes!
Create your own flipbook