Important Announcement
PubHTML5 Scheduled Server Maintenance on (GMT) Sunday, June 26th, 2:00 am - 8:00 am.
PubHTML5 site will be inoperative during the times indicated!

Home Explore Bilim ve Teknik Dergisi 518. Sayı - Ocak

Bilim ve Teknik Dergisi 518. Sayı - Ocak

Published by sedatileri, 2019-10-22 23:49:10

Description: Bilim ve Teknik Dergisi 518. Sayı - Ocak

Search

Read the Text Version

“2011 Gök Olayları Yıllığı”Derginizle Birlikte Aylık Popüler Bilim Dergisi Ocak 2011 Yıl 44 Sayı 518 TBeilkivmenik 4 TL Bilim ve Teknik Ocak 2011 Yıl 44 Sayı 518 Suyun Gariplikleri Suyun Gariplikleri Mimar Sinan ve Osmanlı Cami Mimarisinin Gelişimindeki Rolü Küremiz Isınıyor... Kuşkunuz mu Var? Akıllı Telefonlarda Her Şeyin Bir Uygulaması Var Adli Kimya 18 9 771300 338001

İçindekiler 24 H2O… Doğadaki en temel elementlerden olan hidrojen (H) ve oksijenden (O) meydana gelen bir molekül. Bu yönüyle basit gibi görünse de garip özellikleriyle su halen çözüme ulaşmamış, önemli bilimsel konu başlıklarından biri. Hayatın olmazsa olmazı, insanlığın en önemli doğal kaynağı olan bu renksiz, tatsız, kokusuz sıvı beklenmedik fiziksel ve kimyasal özelliklere sahip. Suyun gizemli özellikleri Dünya’da yaşama olanak sağlarken bilim insanları da suyu su yapan nedenleri araştırmaya, su moleküllerinin nasıl bir arada bulunduğunu ve su molekülleri arasındaki hidrojen bağlarını anlamaya çalışıyor. 40 Beylikten imparatorluğa dönüşen Osmanlı’da toplumun o günkü ihtiyaçlarına cevap verebilecek nitelikte farklı tipte birçok yapı inşa edilmiştir. Ancak bu mimari ürünler arasında devletin ekonomik gücünün birer göstergesi de olan camiler ön plana çıkar. Osmanlı camileri incelendiğinde de mimari açıdan bir gelişim süreci yaşandığı ve bu süreçte Mimar Sinan’ın katkılarıyla doruğa ulaşıldığı görülür. 16. yüzyılda Osmanlı Devleti’nin en parlak döneminde yaşamış olan Sinan, Osmanlı sanatının en büyük yapı ustasıdır. 68 2000’li yıllarda ilk adli tıp dizileri ekranlarda görülmeye başlandıktan sonra benzer içerikli sayısız televizyon yapımı ortaya çıktı. Bu türdeki yayınlar her zaman izlenirlikte ön sıralarda yer almayı başardılar. Küçücük bir delilden yola çıkarak büyük suçların faillerinin ortaya çıkartılması doğal olarak ilgi çeken bir konu. Bu yayınlardan da aşina olunduğu üzere adli kimya delille ilgili bilimsel verileri ortaya çıkarma konusunda eşsiz bir konumda. Ancak, bazen de dizilerde kullanılan abartı, toplumun adli bilimden beklentilerini mantık dışı boyutlara çıkarabiliyor.

Haberler ........................................................................................................................................... 4 + Merak Ettikleriniz / Zeynep Ünalan ........................................................................................... 12 90 Ctrl+Alt+Del / Levent Daşkıran ................................................................................................. 14 Türkiye Doğası Tekno-Yaşam / Osman Topaç ...................................................................................................... 16 Bülent Gözcelioğlu Akıllı Telefonlarda Her Şeyin Bir Uygulaması Var / Levent Daşkıran ................................... 18 98 Suyun Gariplikleri / Zeynep Ünalan .......................................................................................... 24 Sağlık Türkiye Milli Botanik Bahçesi Kuruluyor / Bülent Gözcelioğlu .................................................... 32 Ferda Şenel Küremiz Isınıyor... Kuşkunuz mu Var? / İlay Çelik .................................................................... 34 100 Yıldızların Yaşam Öyküsü / Alp Akoğlu ..................................................................................... 38 Gökyüzü Mimar Sinan ve Osmanlı Cami Mimarisinin Gelişimindeki Rolü / Esin Benian...................... 40 Alp Akoğlu Roma Dönemi Hamamları ve Kaunos Roma Hamamı Mimarisi / Yasemen Say Özer ....... 48 102 Toplu Konut Yerleşmelerinde Örüntü Sorunu / Özgür Bingöl ............................................... 54 Yayın Dünyası Sistem Biyolojisi İş Başında! / Özlem İkinci .............................................................................. 58 İlay Çelik Matematik, Fizik ve Mühendislikte Tekil Dalgalar / Cihan Bayındır .................................... 62 104 Asit Yağmurları / Semih Özler-Eray Akdağ ............................................................................... 64 Bilim Tarihinden Adli Kimya / Handan Yavuz-Adil Denizli ................................................................................. 68 H. Gazi Topdemir Gece Işıldayan Bulutlar / M. Raşid Tuğral ................................................................................. 72 107 Amatör Teleskop Yapımı-3 Teleskop Aynası Yapımında İş Akışı / Başar Titiz .................... 76 Bilim ve Teknik’le Endoplazmik Retikulum / Abdurrahman Coşkun .................................................................... 80 Kırk Yıl Kadızâde-i Rûmî / Hüseyin Gazi Topdemir ............................................................................... 84 Alp Akoğlu 108 Matemanya Muammer Abalı 110 Zekâ Oyunları Emrehan Halıcı

Haberler neş için bu değer 1/2, yani oksijen miktarı anlarında gerçekleştiği için, patlamadan karbonunkinin iki katı. Güneş Sistemimiz- öncesini gözleyebilmek önem kazanıyor. Karbonca Zengin deki hiçbir gezegende karbon miktarı ok- 2008S süpernovasının yakın sayılabilecek Gezegen Bulundu! sijenden daha fazla değil, ancak gaz geze- bir gökadada gerçekleşmesi, gökbilimcileri genler olan Jüpiter, Satürn, Uranüs ve Nep- veri arşivlerine yönlendirdi. Hiçbir gözle- Emre Aydın tün için bu değerler net olarak bilinmiyor. mevinin arşivinde süpernova öncesi ola- bilecek bir yıldız adayı bulunamamasına NASA’nın Spitzer Uzay Teles- Jüpiter’in 1,4 katı kütleye sahip WASP- rağmen, cevap kızılöte dalga boyunda göz- kobu’nu kullanarak gök- 12b, karbon-oksijen oranı 1’den fazla oldu- lem yapan Spitzer Uzay Teleskobu’ndan bilimciler, bol miktarda karbon içeren sıcak ğu bilinen ilk gezegen. Bu, gezegenin çok geldi. Spitzer ile yapılan gözlemler, yıldızın ve büyük bir gezegen keşfetti. Güneş Siste- miktarda karbon içerdiği ve büyük olası- bir süpernova olamayacak kadar küçük mimizin dış gezegenleri gibi bir gaz gezegen lıkla atmosferinde metan halinde bulun- kütleli olduğunu ortaya koyunca, söz ko- olan WASP-12b’nin gaz tabakasının altında duğunu gösteriyor. nusu patlamanın bir süpernova olmadığı, grafit, elmas hatta karbonun çeşitli formları LBV denilen parlak mavi değişen yıldız tü- olduğu düşünülüyor. Henüz gökbilimcile- Süpernova ründe, yüzeyinde patlamalar gerçekleşen rin dış gezegenlerin içini veya Güneş Sis- Değil miydi? bir yıldıza ait olduğu düşünüldü. Ancak temimiz dışındaki gezegenleri doğrudan Spitzer’in gözlemleri, yıldızın bir LBV’den gözleme teknolojileri yok, ancak dolaylı Emre Aydın bile küçük kütleye sahip olması gerektiğini gözlemlerin kuramla uyumu bu sonuçlara gösteriyor. ulaşmalarına yardımcı oluyor. Kimi zaman gökcisimlerinin parlaklık- ları, her dalga boyunda aynı olmaya- Yine de araştırmacılar, SN 2008S’nin Yapılan araştırmalar ayrıca, WASP- biliyor. M33 olarak da bilinen Triangulum sadece kızılötede görülebilmesinin sebebi- 12b’nin etrafından kendisinden çok daha Gökadası’nda, gözümüzün duyarlı olduğu nin, etrafının kalın bir toz katmanıyla kap- az kütleli, karbon zengini karasal geze- ışıkta belli belirsiz olan bir yıldız, kızılö- lı olmasından kaynaklandığı konusunda genlerin olabileceğini gösteriyor. Dünya, te algılayıcılarla bakıldığında en parlak hemfikir. Bu cisimlerin doğasını anlamak çoğunlukla silikon ve oksijenle başka ele- ikinci cisim olarak görülüyor. Ohio Eyalet için kızılötede çok parlak olup diğer dalga mentlerin birleşiminden oluşan kayalar- Üniversitesi’nde Rubab Khan önderliğin- boylarında sönük olan cisimler aranmaya dan oluşuyor. Karbon zengini karasal bir deki bir ekip tarafından incelenen yıldız, başlandı. M33’te bulunan cisim kızılötede gezegenin kayaç yapısı, bundan epey farklı gökbilimcilerin 2008’deki bir süpernovayı çok parlakken, 1949 ve 1991 yılları arasın- olacaktır. açıklamasına yardımcı olabilir. da görsel dalga boyunda yapılan gözlem- lerin arşivlerinin hiçbirinde bulunmuyor. Karbon, gezegenler için hayli önemli 2008S süpernovası, 1 Şubat tarihinde bir element ve Dünya’daki yaşamın köşe NGC 6946 Gökadası’nda gerçekleşti. Bu Bu cisme Object-X (X Nesnesi) ismini taşlarından biri. Gökbilimciler bir yıldı- patlamalar, yıldızların yaşamlarının son veren ekip, kalın toz katmanına rağmen zın kimyasını anlayabilmek için genellikle gelen ışık miktarından, cismin genç bir karbon-oksijen oranından faydalanır. Gü- yıldız olma ihtimalini eliyor. Bunun yeri- ne, ciddi kütle kayıpları yaşamış, bunun sonucunda soğumuş bir yıldız olabileceği düşünülüyor. Yüzeyinden kütle atımının düzenli gerçekleşmemesi, sakin olduğu dönemlerde sadece kızılöte dalga boyla- rında gözlenirken, toz katmanının genişle- diği dönemlerde görsel bölgede de gözle- nebilmesini sağlıyor. 4

Bilim ve Teknik Ocak 2011 Öğretmen Adayları İçin Astronomi Desteği Ersin Göğüş katkısının ne kadar olacağı önümüzdeki Etkinlik, 5-7 Nisan 2011 tarihlerinde yılın başlarında gerçekleşecek anlaşmalar- İTÜ Süleyman Demirel Kültür Merkezi’nde Sabancı Üniversitesi geleceğin fen bilgi- la belli olacak. Üyelik sürecinin iki ila beş gerçekleştirilecek. Etkinliğin proje yarış- si, fizik ve matematik öğretmenlerine yıl arasında bir süre alması bekleniyor. ması bölümüne başvurular 16 Aralık Per- yönelik temel astronomi eğitimi programı şembe günü başladı, 15 Mart 2011 tarihine düzenliyor. 19 Şubat-30 Nisan 2011 tarih- CERN kurulu 2010 Haziran’ındaki kadar devam edecek. leri arasında Sabancı Üniversitesi Tuzla olağan toplantısında Avrupa dışında tüm Kampüsü’nde gerçekleşecek uygulamalı dünyaya açılma kararı almış ve ortaklıkları ProjeKent 2011’de baştan sona Ar- dört etkinlikte, temel astronomi bilgileri- kolaylaştırmak için “gözlemci üyelik” sta- Ge’nin anlatıldığı Ar-Ge sunumları dizisi, nin yanı sıra sınıf içinde uygulanabilecek tüsünün yerine “ortak üyelik” statüsü mo- öğrencilerin bire bir projelerle ilgilenebi- basit deneylerle astronomi eğitimi yön- delini kabul etmişti. Bundan sonra üyelik lecekleri proje atölyeleri, mühendislerle temleri ve gece gökyüzü gözlemi eğitimleri için öncelikle “ortak üye” olma şartı arana- bire bir sohbetler, şirketlerin ve öğrencile- verilecek. Uluslararası Galileo Öğretmen cak. 17 Aralık tarihindeki toplantıda ise rin projelerini sergileyecekleri proje fuarı, Ağı etkinlikleri ile 2009 yılında TÜBİTAK Brezilya’nın ortak üye adayı olma başvuru- etkinlik süresince tüm Türkiye’den gelen tarafından desteklenerek yapılan Bilim su teslim alındı. Bu başvuru önümüzdeki katılımcılarla buluşacak. Öğrencilerin bire Eğitiminde Astronomi projesi birikimleri- yıl kabul edilirse Brezilya hemen “ortak bir projelerle ilgileneceği Mini ProjeKent nin sentezi ile oluşacak öğretmen adayları- üye” olabilir. alanında, 3 günde bitebilecek projeler ve na eğitim programı, öncelikle Kocaeli Üni- gerekli malzemeler verilerek, öğrencilerin versitesi ve Marmara Üniversitesi Eğitim CERN Genel Direktörü Dr. Rolf Heuer, o projeleri gerçeklemeleri sağlanacak. Fakültesi son sınıf öğrencilerinin eğitimini yaptığı açıklamada bu başvuruların dünya hedefliyor. genelinde temel bilimlere olan desteğin Ayrıntılı bilgi için: www.projekent.org arttığının göstergesi olduğunu ve bundan CERN’den duyduğu mutluluğu ifade etti. “Doğayı haberler anlama çabamıza karşılık gelen temel bi- limler, gelecekteki teknolojik yeniliklerin Melahat Bilge Demirköz de en temel yapı taşıdır” dedi. Büyük Hadron Çarpıştırıcısı’nda Ni- Ödüllü AR-GE san ayından beri devam etmekte olan Proje Yarışması çarpışmalara 6 Aralık 2010’da ara verildi. Çarpışmaların 2011 Şubat ayı ortalarında İstanbul Teknik Üniversitesi IEEE Öğ- tekrar başlaması öngörülüyor. Kasım sonu renci Kolu tarafından 3. Kez düzenlenecek ve Aralık başında devam eden kurşun çar- olan ProjeKent 2011 etkinliği, ülkemizde pışmalarından çıkan ilk sonuçlar 2 Aralık araştırma geliştirme (Ar-Ge) çalışmala- günü yapılan bir CERN seminerinde açık- rı sürdüren üniversitelerin ve firmaların landı. Büyük Hadron Çarpıştırıcısı’nın uygulama ve kuram alanında yaklaşımla- 2011 ve 2012 yılları için detaylı planları rının, yöntemlerinin ve proje sonuçlarının 24-28 Ocak 2011’de Chamonix’de yapıla- paylaşıldığı, öğrencilerin Ar-Ge’yi tanıdığı, cak toplantı sonucunda belirlenecek. öğrenci-üniversite-sanayi üçlüsünün aynı platformda buluştuğu, proje yarışmalarıyla 17 Aralık 2010’daki CERN Kurulu’nun yetenekli üniversite öğrencilerinin ve fir- 157. olağan toplantısından beklenen haber maların bir araya geldiği bir organizasyon. çıktı: Üyelik için başvurmuş olan beş ül- kenin (Türkiye, Slovenya, Sırbistan, İsrail ve Kıbrıs Rum Kesimi) başvuruları kabul edildi ve adaylık için anlaşma süreci baş- ladı. Üyeliğe geçiş aşamasının ne kadar süreceği, hangi programların ne zaman başlatılacağı, Türkiye’nin CERN’e maddi 5

HGaebleecreleğrin Mikroçip daha az enerjiyle daha hızlı çalışan tran- ken transistörlerle aynı performansa sahip Dünyasında sistörler yapılması mümkün. Son yıllarda olduğunu gösterdi. Bu çalışmada ayrıca Silikona grafen tabanlı veya karbon nanotüplü mal- 500 nanometre uzunluğundaki indiyum- Yer Yok mu? zemeler, askeri amaçlı telekomünikasyon arsenür transistörlerin, silikon tabanlı ekipmanlarında silikon yerine kullanıl- eşdeğer transistörlere nazaran yarı yarıya Oğuzhan Vıcıl maya başlandı. Ancak kırılgan olmalarına daha az enerjiyle çalışabilmesine karşın ek olarak üretim süreçlerinin karmaşık ve geçiş iletkenliği açısından sekiz kat daha Bilim insanları ve araştırmacılar, son pahalı olması, bileşik yarıiletken çip plaka- iyi olduğu gösterildi. yıllarda silikona alternatif olacak yeni mal- lı transistör üretimini en azından şimdilik zemeler ve teknolojiler geliştirmekle meş- ticari uygulamalar için sınırlıyor. Bilim insanları şimdilerde, bu yöntemle gul. Bir taraftan daha ucuz ve hızlı mik- üretilen transistörlerin ne kadar küçültü- roçip teknolojileri üzerinde çalışırlarken, Diğer yandan Kaliforniya Üniversitesi, lebileceği üzerinde çalışıyor. diğer taraftan mobil iletişimin zorunlu Berkeley Elektrik Mühendisliği ve Bilgi- kıldığı enerjiyi daha verimli kullanan sis- sayar Bilimleri Bölümü’nden Ali Javey’in Karbon Nanotüp: temler geliştirmeye çalışıyorlar. Özellikle de içinde bulunduğu bir grup araştırmacı, Daha Küçük batarya teknolojisinin elektronik cihazlar- daha az maliyetle ve daha basit bir süreçle daki gelişimin gerisinde kalması, verimli silikona alternatif olarak bileşik yarıilet- teknolojilere olan talebi de artırıyor. ken çip plakası kullanan transistör yapma- yı başardı. Genel olarak daha hızlı mikroçip tek- nolojisinin temelinde, daha fazla sayıda Bu süreçte ilk olarak yüksek kaliteli in- transistör kullanmak yatıyor. Bunun için diyum-arsenür film, özel bir metodla gal- de daha küçük transistörler yapılması ge- yum antimonür plaka üzerinde üretiliyor. rekiyor. Şimdiye kadar teknolojik gelişme- Daha sonra kimyasal bir yolla ayrıştırıla- lerle son 20 yılda çip teknolojisi belli bir rak nano boyutta indiyum-arsenür şeritler seviyeye geldiyse de, yakın bir gelecekte elde ediliyor. Bu şeritler daha sonra silikon silikon yerini başka malzemelere bırakabi- levhalar üzerine yerleştiriliyor. Silikon pla- lir. Silikonun yapısal özellikleri nedeniyle kalar kırılgan yapılı indiyum-arsenür için kuramsal sınırlara çok yaklaşılması ve yapısal destek sağlaması nedeniyle çok daha küçük transistör üretiminin giderek önemli bir işleve sahip. Bileşik yarıiletken çok daha pahalı hale gelmesi bunun ana transistörlerin silikon plakalar üzerinde sebepleri arasında. üretilmesi, kırılganlık ve pahalı üretim so- rununu çözmüş oluyor. Bu amaçla üzerinde çalışılan malzeme- lerden biri de silikona nazaran daha iyi İndiyum-arsenür tabanlı transistör elektriksel özeliklere sahip bileşik yarıi- üretimini modelleyen araştırmacılar, geç- letkenler. Bu özellikleri ile silikona kıyasla tiğimiz Kasım ayında Nature dergisinin internet baskısında yayımlanan bir çalış- mada, bu yöntemle üretilen bileşik yarı- iletken transistörlerin, daha karmaşık ve pahalı süreçlerle üretilen bileşik yarıilet- Büşra Kamiloğlu Karbon nanotüpler, uzunluğu çapının 100 milyon katı olan, karbon atomla- rının yan yana dizilmesiyle oluşan, sadece birkaç nanometre çapındaki yapılardır. Sıra sıra dizilen karbon atomlarının aynı bir kağıt gibi kıvrılıp silindir şekline geti- rilmiş halidir. Bu silindirler tek katmanlı veya çok katmanlı olabilirler. Tek katman- lılar sadece bir sıra karbon atomu içerdi- ğinden iki boyutlu kabul edilir. Bu tek kat- manlı yapıya aynı zamanda grafen denir. 6

Bilim ve Teknik Ocak 2011 Peki, nedir bu küçücük tüpleri önemli çıkan ısının tüplerin kırılmasına sebep da TÜBİTAK- NATO Üniversite bursuyla kılan? olduğunu düşünmüşler. Bir grup Alman Ankara Üniversitesi Fizik Bölümü’nde li- araştırmacı daha farklı bir yaklaşım sergi- sans eğitimini tamamladı. Ardından gene İki boyutlu grafen yapılar, içlerindeki lemiş: Tüpleri ipe benzetmiş. Baloncukla- burslu olarak Yale Üniversitesi’ne giderek karbon bağları sayesinde eşsiz bir sağlam- rın patlamasıyla iki ucundan çekiştirilen kuramsal fizik alanındaki doktora çalış- lığa sahiptirler. Öyle ki onları parçalamak ipin sökülmesi gibi, tüplerin parçalandığı- malarını 1974 yılında bitirdi. Almanya’da için ciddi enerjiye ihtiyaç duyarız, bu da nı düşünmüşler. Heidelberg Üniversitesi’nde ağır iyon araş- kolay iş değildir. tırmaları konusunda dünyanın önde ge- Kore Bilim Ve Teknoloji Enstitüsü’nden len merkezlerinden biri olan GSI Nükleer Tek katmanlı karbon nanotüpleri is- Kim Brown sebebi daha iyi anlayabilmek Araştırma Merkezi’nde ve Münih Teknik tenilen boyutlarda parçalayabilmek için için bir dizi süper bilgisayar kullanarak Üniversitesi’nde 1974-82 yılları arasın- Brown Üniversitesi araştırmacıları ilginç karmaşık molekülerin dinamiğini incele- da araştırma görevlisi olarak çalıştıktan bir yöntem denemişler. yen bir simülasyon geliştirmiş. sonra tekrar ABD’ye döndü. Maryland Üniversitesi’nde araştırma görevlisi ve Bir atom inceliğindeki grafen tüpler Sonuçta, Alman araştırmacıların aksine Western Kentucky Üniversitesi’nde mi- bir çözeltiye batırılmış. (Genellikle sadece tüplerin çekme kuvvetine değil sıkışmaya safir doçent olarak görev yaptıktan sonra su kullanılmış) Bu durumda, tenceredeki maruz kaldığı ve bu sebeple malzemenin 1985 yılında Tennessee Teknik Üniversite- spagetti görünümde olan grafen tüplere, bükülüp sarmal bir şekil aldığı görülmüş. si Fizik Bölümünde tam zamanlı öğretim şiddetli bir ses dalgası gönderilmiş. Bu ses Daha sonra, baloncukların patlamasıyla üyesi olarak çalışmaya başladı. Amerika’da dalgaları çözeltinin içinde boşluklar yarat- açığa çıkan kuvvetin atomları dışarı fır- Oak Ridge Ulusal Laboratuvarı, Lawaren- mış. Boşlukların içinde oluşan baloncuk- latarak yapıyı parçaladığı anlaşılmış. (Bu ce Berkeley Ulusal Laboratuvarı, Fransa’da lar genleşip patlamış ve kendi üzerlerine durum portakalı sıkınca içinden sıvının GANIL Araştırma Laboratuvarı, İtalya’da çökmüş. Bu sırada açığa çıkan sıcaklık fışkırmasına benzetilebilir.) IFN-Catania Araştırma Laboratuvarı, 5000 °K (güneşin yüzeyindeki sıcaklığa Japonya’da Yukawa Araştırma Enstitüsü ve yakın) ve patlama sonrası sıkışma ivme- Yapılan araştırmalar sonucu, karbon Türkiye’de Orta Doğu Teknik Üniversite- si yerçekiminin 100 katı olmuş. Sonuçta nanotüplerin parçalanarak istenilen bo- si ile ortak araştırmalar yapan Prof. Ayık, tüpler küçük parçalara ayrılmış. İstenilen yutlara getirilmesi, yüksek kalitede karbon Feza Gürsey Enstitüsü’nde de yüksek li- boyuttaki parçaları sıvıdan ayırmak için nanotüplerin yapımına olanak sağlayacak sans ve doktora öğrencilerine yönelik ola- de bir süzgeç kullanılmış. nitelikte. Böylece otomotiv, biyomedikal, rak düzenlenen nükleer reaksiyon dinami- elektronik, enerji, optik gibi alanlarda kar- ği ile ilgili yaz okullarında görev aldı. Yapılan deney sonucunda ilginç olan bon nanotüp kullanımı gelecekte daha da hala bu tüplerin nasıl kırıldığının anlaşı- artacak. Nükleer tepkime mekanizmalarında lamaması. Araştırmacılar ilk başta ortaya nükleer maddenin farklı sıcaklık ve yoğun- 2010 Caplenor luklardaki özellikleri incelenirken, atom Araştırma Ödülü çekirdekleri nükleer hızlandırıcılar kulla- Prof. Dr. nılarak yüksek enerji ile hızlandırılıp çar- Şakir Ayık’ın pıştırılıyor. Prof Şakir Ayık ise araştırma- larında düşük enerjili nükleer tepkimelere Özlem İkinci odaklanarak nükleer maddenin özellik- lerini inceliyor. Bu konuya yaptığı önemli Tennessee Teknoloji Üniversitesi üs- katkılar nedeniyle de 2010 yılı Caplenor tün nitelikte ve başarılı araştırmalar Araştırma Ödülü’ne layık görüldü. yapan tam zamanlı öğretim elemanlarına her yıl Caplenor Araştırma Ödülü veriyor. 7 Ödül, üniversitenin 1979 yılında hayatı- nı kaybeden eski dekanlarından Donald Caplenor onuruna ilk kez 1984 yılında verilmiş. Caplenor Araştırma Ödülü’nün bu yılki sahibi Prof. Şakir Ayık. Tennessee Teknik Üniversitesi Fizik Bölümü’ndeki görevine 25 yıl önce başlayan Prof. Ayık’ın araştırma alanı kuramsal nükleer fizik ve ağır iyon fiziği. 1947 yılında Ankara’nın Çamlıdere il- çesinde doğan Prof. Şakir Ayık 1969 yılın-

Haberler Hormonun Araştırmacılar çalışmalarında, kan do- İki Kan laşımında doğal olarak bulunan ve sindi- Laboratuvarda Hastalığındaki rim sisteminde görev yapan hepsidin hor- Üretilen İlk İnsan Önemli Rolü monunun düzeyini artırmanın hastaları Karaciğeri rahatlattığını ve hastalığın yıkıcı etkilerini Özlem İkinci azalttığını kanıtladı. Çünkü hepsidin Ak- Yunus Can Esmeroğlu deniz anemisi hastalığına sahip kişilerde Weill Cornell Tıp Fakültesinde ger- düşük düzeyde bulunuyor. Laboratuvarda ilk kez tüm insan karaci- çekleştirilen ve Journal of Clinical ğeri üretildi. Üretilen minyatür karaci- Investigation’da yayımlanan bir çalışmada Vücutta bir demir dengesi bulunduğu- ğerler, yaklaşık olarak ceviz boyutlarında. vücutta üretilen bir hormonun, kan has- nu söyleyen araştırmacılar, normal sağlıklı Boston’daki American Association for the talıklarından beta talaseminin (Akdeniz kan hücrelerinin üretilmesi için demirin Study of Liver Diseases’in yıllık toplan- anemisi) ve hemokromatozisinin (demir normal seviyede tutulması gerektiğini söy- tısında duyurulan haberde, insana nakli depolama hastalığı) tedavilerinde kullanıl- lüyor. Vücutta aşırı demir biriktiğinde kır- mümkün olabilecek boyutlarda sağlıklı ma potansiyeline sahip olduğu belirtiliyor. mızı kan hücrelerinin yaşam sürelerinin karaciğer üretilmesi yolunda çok önemli Dünya çapında yaklaşık 300.000 çocuk ta- yarıya indiğini vurgulayan Weill Cornell bir adım atıldığı vurgulandı. lasemi hastası olarak doğuyor. Bu durum Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları vücut organlarında aşırı demir birikimi Ana Bilim Dalı’ndan Dr. Stefano Rivella, sonucu yorgunluk, karaciğer hastalıkları, bu kan hücrelerinin normal kan hücreleri kalp yetmezliği, büyüme bozukluğu, şeker gibi doğru şekilde üretilemediğini ve sağ- hastalığı ve kemik erimesi gibi sorunlara lıklı olmadıklarını bu yüzden de işlevleri- neden olabiliyor. Standart tedavi şekilleri ni uygun şekilde gerçekleştiremediklerini ise çoğu zaman etkili olmayan düzenli kan belirtiyor. nakli ve vücudun hasarlı kan damarlarını yenilemesine ya da tamirine olanak sağ- Dr. Rivella normal koşullar altında layan kemik iliği nakli. Kan nakli ile has- hepsidin hormonunun ne zaman yete- talardan kan alınarak karaciğerdeki fazla rince kırmızı kan hücresi bulunmadığını demiri uzaklaştırmak ve böylece organlar- fark ettiğini, bu durumda vücudun gerekli daki demir yükünü azaltmak amaçlanıyor. demir miktarını düzenlemek için uygun Fakat bu yöntem Dr. Rivella ve ekibine miktarda hepsidin ürettiğini, beta talase- göre etkin olmayan, geliştirilmesi gereken mi hastalarında ise bu mekanizmanın ça- bir yöntem. lışmaması nedeniyle kırmızı kan hücreleri üretildiğinde, demirin vücut organlarına depolanmak üzere gönderildiğini belirti- yor. Dr. Rivella ve ekibi tarafından yürütü- len ve Blood dergisinde yayımlanan ikinci bir çalışmada Amerika’da 1.5 milyon kişi- Wake Forest Üniversitesi’nden doku mühendisi Shay Soker, “Daha önce hiç tüm karaciğer üretilmemişti. Bu açıdan bir ilki gerçekleştirdik” açıklamasını yaptı. Soker ve meslektaşı Pedro Baptista, işe bir gelinciğin karaciğerindeki tüm hücreleri kazıyıp çıkararak başlamışlar. Geriye sade- ce kolajen (genellikle bağ dokuda bulunan bir tür protein) yapıdaki destek doku kal- mış. Daha sonra bu yapıyı insan karaciğer hücreleri ile doldurmuşlar. Sonuç olarak ortaya insan hücrelerinden oluşan bir ka- raciğer çıkmış. Bu çalışmanın nihai hedefi “hastaya özel” karaciğer üretmek. Daha büyük hay- vanların karaciğerlerinden elde edilecek kolajen destek dokuları içinde hastanın sağlıklı karaciğer hücreleri çoğaltılarak yeni bir organ oluşturulabileceği düşünü- lüyor. 8

Bilim ve Teknik Ocak 2011 yi etkileyen hemokromatozis hastası için luğu olarak bilinen dislekside kişi okuma Araştırmacılar okumadaki kazanımlar- yeni bir beslenme tedavisi önerildi. Bu kan yeteneğini geliştirilebiliyor. Disleksiden la ilgili standart okuma ve dil testlerinde hastalığına HFE geninde meydana gelen etkilenen çocukların okuma yeteneği- güvenilir tahminler elde edemedi. Fakat mutasyonun neden olması sonucunda ni geliştirme derecesi büyük farklılıklar okuma sırasında beyinlerinin sağ inferior hepsidin üretimi düşüyor. Hemokroma- gösterse de % 20’si çeşitli girişimlerden ön kıvrımlarında daha fazla aktivite görü- toziste vücut demiri metabolize etme ye- yararlanıyor ve yetişkinlik dönemlerinde len ve bu sağ ön bölgesiyle bağlantısı olan teneğini kaybediyor ve sindirim sistemin- okuma yeteneklerini yeterince geliştiriyor. beynin beyaz maddesinin daha iyi organi- den çok miktarda emilen demir vücutta Fakat bu noktaya gelene kadar bu gelişme- ze olduğu disleksik çocukların okumala- birikiyor. Beta talasemi hastalarında ol- lerin nasıl olduğu, beyinde neler olduğu rında, gelecek iki buçuk yıl boyunca daha duğu gibi, biriken demir karaciğer bozuk- bilinmiyor. çok gelişme olacağı düşünülüyor. Araş- luğuna hatta bazen karaciğer kanserine tırmacılar aynı zamanda tüm beyindeki neden olabiliyor. Ekip fareleri kullanarak Geçmiş görüntüleme çalışmalarında aktivite modellerine bakarak disleksik yaptığı deneysel çalışmada, hemokroma- okuma ile ilgili bir eylem sırasında çocuk- çocuklarda gelecekteki okuma kazanım- tozisli farelerden kan alındığında vücudun ların ve disleksili yetişkinlerin beyinleri- larını çok doğru bir şekilde tahmin etme karaciğerdeki depo demiri kullanmak ye- nin belirli bölümlerinin daha fazla aktif imkânına sahip olacaklarını düşünüyorlar. rine beslenmeyle alınan demiri kullanma- olduğu görülmüş. Beynin ön lobunun bir yı tercih ettiği sonucuna ulaşmış. bölümünün disleksik bireylerde normal Diğer heyecan verici bulgu ise tedaviy- bir okuyucununkine göre daha çok kulla- le ilgili. Çalışmada disleksik çocuklardaki Şu günlerde hepsidin benzeri bir ilacı nıldığı fark edilmiş. okuma kazanımlarında normal gelişen beta talasemi ve hemokromatozis hasta- çocuklardakine göre sinir sistemine ait larında sınamayı planlayan Dr. Rivella ve Bu çalışmada ise Hoeft ve meslektaşları farklı mekanizma ve yolakların olduğu çalışma arkadaşları böylece vücutta artan beyin görüntüleme yöntemiyle okuma ye- görülmüş. Bunların anlaşılmasıyla araş- hepsidinin fazla demirin ve kansızlığın te- teneğindeki gelişmeyi tahmin edebilmeyi tırmacıların beynin uygun bölümlerine davisine yardımcı olmasını umuyorlar. ve beyin temelli ölçümlerle geleneksel odaklanarak çocuklardaki okuma yetene- eğitim ölçümlerini karşılaştırmayı amaç- ğinin gelişmesinde daha etkin müdahale- Dislekside Beyin ladılar. ler geliştirebileceği belirtiliyor. Görüntüleme Yöntemleri Araştırmada yaşları 14 civarında olan Hoeft bu çalışma sayesinde diğer has- 25 disleksik çocuğun ve normal okuma ye- talıkların anlaşılmasında ve tedavisinde Özlem İkinci teneğine sahip 20 çocuğun okumaları stan- görüntüleme yönteminin kullanılmasının dart testlerle değerlendirildi. Ardından teşvik edilebileceğini söylüyor ve beyin gö- Stanford Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden çocuklar okuma işlemini gerçekleştirirken rüntüleme yönteminin klinik hastalıklarda araştırmacılar disleksili gençlerden işlevsel manyetik rezonans görüntüleme gelecekte olabilecek belirtilerdeki azalma okuma yeteneklerini zamanla geliştire- ve yayılım tensör görüntüleme (manyetik ya da artışların öngörülmesinde önemli rol bilecek olanları % 90 doğrulukla tahmin rezonans görüntüleme tekniğinin özel bir oynayabileceğini de ekliyor. Ayrıca araştır- etmek için gelişmiş bir beyin görüntüleme çeşidi) olmak üzere iki çeşit görüntüleme macı çocukları iki buçuk yıl takip ettikleri- yöntemi kullandılar. yöntemi kullandılar. İki buçuk yıl sonra, ni, daha uzun vadedeki sonuçların bilinme- okuma başarımlarını tekrar değerlendir- diğini ve çalışmaya dahil edilen çocukların Öncelikle kişinin okuma zorluğunun diler ve beyin görüntüleme yönteminin ergenlik çağında olduklarını, daha küçük üstesinden gelebilme yeteneği için özel mi yoksa standart okuma yönteminin mi çocuklardaki okuma gelişimini öngörebil- beyin mekanizmalarını tanımlayarak baş- temel alınması gerektiğini ve çocukların mek için daha çok çalışma ve beyin temelli ladıkları bu çalışmanın disleksili kişilerin okuma yeteneklerinin zamanla ne kadar ölçüm yapmak gerektiğini de ekliyor. okumayı daha iyi öğrenmelerine yardımcı geliştiğini öğrenmeyi amaçladılar. olacak yeni girişimlere öncülük edebilece- 9 ği düşünülüyor. Stanford Üniversitesi Disiplinlerarası Beyin Bilimleri Araştırma Merkezi’nde öğretim üyesi ve görüntüleme uzmanı Fumiko Hoeft zamanla gelişme kaydede- bilecek çocukların belirlenmesi için Proce- edings of the National Academy of Sciences dergisinde yayımlanan çalışmalarının kendilerine umut verdiğini söylüyor. Amerika’daki çocuklarda % 5-17 ora- nında görülen beyin temelli öğrenme zor-

Haberler olarak adlandırılan sıcaklık derecesi, yük- Toplumun selen havayı çevreleyen havanın ne kadar İyiliği için Dayanılmaz sıcak ve nemli olduğuna bağlı olarak de- Biraz Bencillik! Sıcaklıklar ğişiyor. Oluşturulan modeller tüm tropik Olası mı? bölgeler ısındığında bu eşiğin yükseleceği- Oğuzhan Vıcıl ni öngörüyor. İlay Çelik Hemen her toplumda çalışkan birey- Hawaii Üniversitesi’nden Nathaniel lere ek olarak başkalarının emekleri Dünyadaki ortalama sıcaklıkların art- Johnson ve Shang-Ping Xie son otuz yıla üzerinden geçinen, en azından geçinme- masıyla tropik bölgelerin, insanların ait uydu verilerini ve yağmur ölçümlerini ye çalışan ve asalak olarak nitelendirilen hayatta kalamayacağı kadar sıcak ve nemli incelediler ve tropikal bölgelerde, üstteki bireyler vardır. Bu durum, en ilkel canlı bir hale gelebileceği tahmin ediliyor. İklim havanın yükselip yağmur oluşturması için türlerinden tek hücreli maya kültürlerinde modellerinin çizdiği en kötü senaryolara deniz yüzeyinin ulaşması gereken sıcak- de görülmektedir. Bir toplulukta ideal ola- göre dünyanın bazı yerleri 100 yıl kadar lığın bugün 1980 yılına göre 0,3 °C daha nın, o topluluğu oluşturan tüm bireylerin, kısa bir süre içinde bu duruma gelebilir. yüksek olduğunu ortaya çıkardılar. sorumluluk bilinci içinde toplumun genel Yapılan gözlemler ve incelemelerse bu sü- iyiliğini düşünerek hareket etmeleri oldu- recin çoktan başladığını gösteriyor. Johnson’a göre bu, kararlılık eşiğinin ğu düşünülür. Bu sayede toplumun genel çoktan yükselmeye başladığını gösteriyor. refah seviyesinin en yüksek düzeye çıkma- Nemlilik artınca terleme bizi daha az Johnson, aynı şeyin tropikal bölgelerdeki sı hedeflenir. serinletebildiğinden daha düşük sıcaklık kara kütleleri için de geçerli olması gerek- derecelerinde sıcaktan rahatsız olmaya tiğini düşünüyor. Sonuçları PLoS Biology dergisinde Ey- başlarız. Meksika’daki Naica mağarası ve lül ayında yayımlanan bir çalışma ise bazı benzeri birkaç mağara dışında şimdilik Avustralya’daki New South Wales durumlarda bu varsayımın geçerli olma- dünyanın hiçbir yerinde sıcaklıklar in- Üniversitesi’nden Steven Sherwood söz dığını gösteriyor. Buna göre hileci olarak sanın dayanma sınırını aşmıyor. Aslında konusu olgunun insanlar açısından ne gibi nitelendirilen asalak bireyler de içeren bir bunu sağlayan şey gezegenimizin doğal sonuçlar doğurabileceğine dikkat çekiyor. maya popülasyonunun genel form duru- olarak sahip olduğu termostat sistemi: Sıcaklık dalgaları şimdiden on binlerce mu ve büyüme hızı, sadece dayanışmacı Nemli hava ısındığı zaman yükseliyor ve insanın ölümüne yol açmış durumda ve olarak nitelendirilen bireylerden oluşan ortamın serinlemesini sağlayan fırtınaları daha birçok insan karalılık eşiğinin yük- diğer bir popülasyona göre daha yüksek oluşturuyor. selmesi sonucu hayatını kaybedecek. oluyor. Ancak her şey bununla bitmiyor. Hava- Bazı tropik bölgelerde meydana gele- nın yükselmeye başladığı ve kararlılık eşiği bilecek sıcaklık ve nem artışının, örneğin gölgede ve bir vantilatörün önünde duran 10 bir insanın bile ölebileceği kadar yüksek olabileceği düşünülüyor.

Bilim ve Teknik Ocak 2011 Dayanışmacı mayalar invertaz olarak yorlar ve böylece popülasyonun büyümesi güçleşiyor. Bu nedenle son yıllarda bilim adlandırılan bir protein üretiyorlar. Bu frenleniyor. Diğer taraftan popülasyonun insanları, bakterilerin antibiyotiklere karşı protein, şekerin (sakaroz) parçalanıp po- çoğunluğu dayanışmacılardan oluşup geri nasıl dirençli hale geldiğinin mekanizma- pülasyonun geri kalanı için gerekli olan kalanı hilecilerden oluştuğu durumlarda sını çözmeye çalışıyor. Bununla yeni nesil besine (glikoz) dönüşmesini sağlıyor. Hi- ise popülasyonda enerjilerini daha verimli antibiyotiklerin geliştirilmesi amaçlanıyor. leci mayalar ise, dayanışmacıların besinine kullanmış olan bireyler de var olduğundan, ortak olmalarına karşın invertaz enzimini bir önceki duruma göre popülasyon daha Doğada geçerli bir kavram var: Güç- üretmiyorlar. İnvertaz üretimi için enerji fazla büyüme gösterebiliyor. lü olanlar yaşarlar, güçsüzler elenir. Aynı sarfetmediklerinden dayanışmacılara göre zamanda doğal seçilimin tanımı olan bu daha formda oluyorlar. Diğer yandan tüm bunların olması için kavram, en ilkel mikroskobik yaşam form- belki de en önemli şart, popülasyonun larından olan bakteriler için de geçerli. Na- Peki nasıl oluyor da bir popülasyon çoğunluğunun dayanışmacılardan oluş- ture dergisinin Eylül sayısında yayımlanan içinde asalakların da varlığı bu popülasyo- ması ve üretilen besinin çoğunu bunların güncel bir çalışma ise, en ilkel yaşam form- nun genel iyiliği açısından daha iyi olabili- tüketmesi. Aksi halde tüm bunlar geçersiz larından olan bakterilerde geçerli olan me- yor? Yayımlanan bu çalışmayla, aralarında oluyor ve hilecilerin varlığı popülasyonun kanizmanın sanıldığı kadar basit olmadığı- Profesör Laurence Hurst’un da bulunduğu genel form seviyesini zedeliyor. nı, bakterilerin toplumun genel refahı için bir grup araştırmacı bu olayın mekaniz- kendi refahından feragat etme gibi, çok masını ve bu durumun hangi şartlar altın- Topyekûn gelişmiş canlılarda görülebilen karmaşık da geçerli olduğunu gösterdi. Savunma için davranışlar sergileyebildiğini gösteriyor. Fedakârlık Yapan Professor Laurence Hurst’un belirttiği Bakteriler! Boston Üniversitesi ile Harvard üzere, popülasyonda besin miktarı azken Üniversitesi’ne bağlı Wyss Enstitüsü’ndeki mayalar şekeri daha verimli olarak kullanı- Oğuzhan Vıcıl bilim insanları, gerçekleştirdikleri çalışma- yor. Bu nedenle popülasyonda azınlık oluş- da Escherichia coli kültürünü artan derişim- turacak kadar hileciler bulunduğu zaman Antibiyotik kullanımı tüm dünyada deki antibiyotiğe maruz bıraktı. Deneyin so- besinlerin israf edilmesi bir ölçüde engel- oldukça yaygınlaştı. Bilinçsiz ve ge- nucunda bakteri izolatlarının büyük çoğun- lenmiş oluyor. Araştırmacıların saptama- reksiz antibiyotik kullanımı neticesinde, luğunun, popülasyonun bütünsel direncine sına göre, dayanışmacı mayalar ortamda bakteriler giderek direnç kazanıyor ve nazaran daha az dirençli olduğu gösterildi. mevcut olan şeker miktarını tam olarak birçok hastalığın tedavisi giderek daha da Bunun nedeni araştırıldığında oldukça il- kestiremedikleri için gereksiz yere invertaz ginç bir durum gözlemlendi. Escherichia üretmiş oluyor ve ortamdaki şeker bittik- coli popülasyonu içinde antibiyotiklere en ten sonra kullanılmayan invertaz kalabili- fazla dirençli olan bakteri izolatları, “indol” yor. Bu nedenle popülasyonunun büyüme- olarak adlandırılan küçük molekülleri üreti- si için gerekli enerjilerini israf etmiş olu- yor. İndol, steroid gibi bir etki gösterip zayıf olan bakterilerin savunma mekanizması- nı tetikliyor ve antibiyotikler ile mücadele edebilecek yeterli enerjinin sağlanmasına yardımcı oluyor. Bu sayede zayıf olan bak- teriler de savaşa ortak olabiliyor ve neticede bakteri popülasyonu antibiyotiklere karşı verilen bu savaştan galip olarak ayrılma şansını artırıyor. Diğer taraftan indol üreti- mi, bu süreçte aktif rol oynayan bakterilerin zayıflamasına ve performansının düşmesine neden oluyor. Bir diğer ifadeyle, en dirençli bireyler popülasyonun iyiliği açısından çok büyük fedakârlık gösteriyor ve kendi hayat- larını tehlikeye atıyor. Bu çalışmada yer alan baş araştırmacılar- dan, Boston Üniversitesi Biyomedikal Mü- hendisliği profesörlerinden James J. Collins, bunun beklenmedik bir gelişme olduğunu, normalde antibiyotik stresi nedeniyle sadece dirençli zincirlerin yaşamlarını sürdürmesi, zayıf olanların ise elenmesinin beklendiğini belirtiyor. Bu sonuçlar, antibiyotik direnci mekanizmasının daha iyi anlaşılabilmesi ve buna karşı çözüm üretilebilmesi adına bü- yük ümit vaat ediyor. 11

Merak Ettikleriniz Bu amaçla‚ işlev polimerleri (fonksiyon polimerleri) denilen polimerler üretiliyor. İletken tuz iyonları, metalik toz ve metal Değerli Okuyucularımız, iplikçikler gibi katkı maddelerinin karmaşık bir şekilde bir ara- Bilimveteknolojikonularındamerak ettiğiniz, kafanızı karıştıran, ya gelmesiyle oluşan bu cins polimerlerden çok çeşitli malzeme düşündürücü sorularınızı [email protected] ve ürünler yapılıyor (*). Kullanılan katkı maddeleri arasında de- adresine yollayabilirsiniz. mir oksit, aluminyum parçacıkları, gümüş tozu, paslanmaz çelik Tüm okuyucularla paylaşabileceğimiz sorularınızı değerlendirecek ve karbon iplikçikleri, lityum, sodyum, potasyum bulunabiliyor. ve yerimiz elverdiğince yanıtlamaya çalışacağız. Elektromanyetik dalgaları zırhlama amaçlı tekstil perdeler, giysi- İlginç bilimsel sorularda buluşmak üzere... ler ve daha birçok malzeme, işlev polimerlerinden üretiliyor. Öğü- tülüp toz haline getirilmiş polimer malzeme boyalara katılıyor ve Polimer malzemeler elektromanyetik dalgaları nasıl zırhlıyor? elektromanyetik dalgalara karşı bir çeşit zırhlama işlevi üstleniyor. Polimerlerin elektromanyetik ışınımdan koruyucu özelliği var mıdır? Elektromanyetik dalgaları yansıtan grafit, özellikle duyarlı elektronik aletlerin dış yüzlerinin kaplanmasında, bunların kasa- Varsa çalışma sistemi nasıldır? larında ve paketlenmesinde kullanılıyor. Piyasada satılan ürünlere güvenebilir miyiz? Çevremizdeki her çeşit elektrikli alet (çamaşır makinesi, fırın, buzdolabı, TV, radyo) ve bunların kabloları, bilgisayarlar, WLAN, Buket Gürçalışkan Toprak kablosuz ev telefonları, cep telefonları vb. az da olsa elektroman- yetik dalga yayıyor. Ayrıca dışardan, örneğin yüksek gerilim hat- Polietilen, polistiren ve polivinilklorür (PVC) gibi alışılagelmiş larından, baz istasyonlarından, radyo ve TV verici antenlerinden sentetik polimerler elektriği iletmediklerinden örneğin kablo az da olsa bir miktar elektromanyetik dalga bulunduğumuz yere üretiminde yalıtkan kılıf olarak kullanılabiliyor. Polimer bir mal- ulaşabiliyor. Elektromanyetik dalgaların etkinliğinin (alan şid- zemenin yalıtkanlığının nedeni, elektriksel direncinin çok yüksek detinin ve güç akısı yoğunluğunun) sınır değerler (**) dolayında (1014 ohm kadar) olmasıdır. Sürtünme ve başka etkenlerle poli- olduğunun ölçümlerle belirlendiği yerlerde korunmanın yolu, bu mer yüzeyde birikebilen elektriksel yükler (statik elektriklenme) elektrikli aletlerin, yapı malzemesinin, örneğin evin duvarlarının bu nedenle iletilemiyor. Buna karşın, polimer bir malzeme elekt- ve pencerelerinin uygun malzemelerle (işlev polimerleri dahil) romanyetik dalgaları herhangi bir direnç göstermeden ön yüzün- kaplanması ya da vücudun elektromanyetik dalgalara karşı uygun den arka yüzüne geçiriyor. Bu çeşit bir malzeme elektromanyetik yöntem ve giysilerle korunması olabilir. Ancak bunların tüm çev- dalgalara karşı koruyucu bir zırhlama aracı olarak kullanılmak remizi ve astronot giysileri gibi vücudumuzu tümüyle kaplaması istenirse, çözüm uygun bazı iletken maddelerle bu polimer mal- zemeyi iletkenleştirerek elektromanyetik dalgaların enerjisini ilet- ken polimer malzemeye aktarmasını sağlamaktır. Böylelikle elekt- romanyetik dalgaların polimer malzemenin arka yüzüne geçmesi önlenmiş olur. Bu yöntemi ayrıntılı olarak açıklarsak: Elektromanyetik dalgaların enerjisiyle ortamdaki elektronlar ya hızlandırılarak iletiliyor (özellikle ortamda topraklama varsa) ya da ortamın elektriksel direncine göre elektromanyetik dalga enerjisi atom ve moleküllere aktarılıyor. Bunların kazandıkları kinetik ener- ji, hareketleri sırasında sürtünmeyle ısıya çevrilerek havaya aktarılıp soğurulmuş oluyor. Başka bir yol da grafit ya da bazı metal katkı maddeleriyle elektromanyetik dalgaları yansıtıp geri saçmak ve bunların polimer malzemenin arka yüzüne geçmesini önlemektir. 12

normal yaşam için düşünülemeyeceğinden, sadece gerekli yerleri Bilim ve Teknik Ocak 2011 zırhlamak söz konusu olabilir. Bu durumda ise, zırhlamanın ya- rarı çok sınırlı kalır. Öte yandan günlük hayatta (genellikle bu- [email protected] lunduğumuz yerlerde) karşılaşılan çok düşük elektromanyetik dalga yoğunluğu için bu çeşit önlemler gerekli de değildir. Eğer Protonlar artı elektrik yüklüdür, aynı cins yüklerin aralarındaki elektromanyetik alan şiddetinin ve güç yoğunluğunun normalin elektromanyetik etkileşim sonucu birbirini itmesini bekleriz. üstünde (sınır değerler dolayında ya da üstünde) olduğu ölçüm- Ancak protonlar aynı anda başka bir kuvvetin daha etkisi altında. lerle belirlenirse o zaman uygun korunma önlemleri alınabilir. Bu O kuvvet de elektromanyetik kuvvetten 137 kat daha kuvvetli olan durumda, zırhlama ya elektromanyetik dalganın kaynağında (ör- güçlü nükleer kuvvet. Ancak bu kuvvetin etki alanı atom çapını neğin oturduğumuz yere yakın bir yerde bir jeneratör çalışıyorsa, geçmiyor. Bir diğer değişle, iki protonun arasındaki uzaklık, 10- bunu uygun bir metal kasayla zırhlamak gibi) ya da elektromanye- 15 metre civarında olan atom çekirdeği çapından çok daha büyük tik dalgaların bize ulaştığı yerlerde yapılabilir. olursa protonlar güçlü nükleer kuvveti hissetmiyor ve elektroman- yetik kuvvet etkisiyle birbirini itiyor. Piyasada elektromanyetik dalgalardan koruyucu olduğu savıyla tanıtılan, vücuda takılabilen malzemelerin ise bir yararının olma- Peki güçlü nükleer kuvvet, atom çekirdeğindeki protonları na- yacağı yukardaki açıklamalardan anlaşılabilir. sıl bir arada tutuyor? Atomaltı parçacıklar arasındaki etkileşimleri anlatan Standart Model’e göre tüm parçacıklar, bozon adı verilen Cep telefonu ya da kulaklığıyla kulak arasına konabilecek zırh bir aracı parçacık vasıtasıyla haberleşiyor. Her kuvvete eşlik eden plakası ya da zırh bezi, baz istasyonundan gelen sinyali azaltaca- böyle bir aracı parçacık var. Güçlü nükleer kuvvetin aracı parçacı- ğından, cep telefonumuz iletişimi sağlayabilmek için elektriksel ğı, kütlesi ve elektrik yükü olmayan ancak en az iki kuarkın olması gücünü artıracaktır, bu da cep telefonumuzdan daha çok etkilen- durumunda ortaya çıkıveren, gluon adı verilen sanal bir parçacık. memizle sonuçlanacağından bu gibi zırhlama maddelerinin yara- Atom çekirdeğinde bulunan proton ve nötronların her biri aslında rından çok ancak zararı olabilir (**). üç kuarktan oluşuyor ve gluonlar bu kuarklar arasında gidip gele- rek kuarkların birbirini çekmesini sağlıyor. Dr. Yüksel Atakan / Radyasyon Fizikçisi Protonların birbirine nasıl bağlandığının mekanizması kuark- lar ve gluonlar seviyesinde atomaltı fiziğiyle anlaşılsa da, bağlan- ma enerjisini hesaplamak için atom fiziği yeterli. Atom çekirde- ğindeki tüm proton ve nötronların kütleleri ayrı ayrı alınıp toplan- dığında, bu kütlenin atom çekirdeğinin kütlesinden daha büyük olduğu görülüyor. Aradaki bu kütle farkının ışık hızının karesiyle çarpımı bir enerji değeri veriyor ve bu değer protonların ne kadar- lık bir enerjiyle birbirlerine bağlandığını gösteriyor. (*) Polimerler konusunda ayrıntılı bilgi için Prof. Dr. Mehmet Saçak’ın dergimizin Dr. Zeynep Ünalan 2010 yılı Şubat sayısındaki yazısına bakınız. (**) Yazarın, dergimizin 2010 yılı Aralık sayısındaki mobil iletişim ve cep telefonu kulaklıklarıyla ilgili yazılarına ve bu yazılardaki kaynaklara bakınız. Elektronlar Eğer aynı yükler birbirlerini itiyorsa nasıl oluyor da atom Atom çekirdeği Proton ve nötronlar çekirdeğinin içinde pozitif yükler bir arada durabiliyor? Kuark ve gluonlar Biliyoruz ki zıt kutuplar birbirini çeker. Yine biliyoruz ki çekirdeğin 13 içinde proton ve nötron denilen, biri pozitif diğeri nötr iki tanecik var. Bu tanecikler nasıl bir arada duruyor? Bir de, aynı kutuplar birbirini iteceği halde protonlar nasıl bir arada duruyor? Yağmur Yaman

Ctrl+Alt+Del Levent Daşkıran Kol Saatleri Cep Telefonlarına Boyun Eğiyor lefonundan gelen kayda değer bilgileri saate aktarmayı hedef- liyor. Bunun için önce kol saa- tinizi kablosuz Bluetooth ve- ri aktarımı teknolojisi sayesin- de cep telefonunuzla eşleş- tireceksiniz, ardından telefo- nun aktardığı anlık bilgiler sa- atinizin ekranında belirecek. Bu bilgi telefon cebinizde ça- larken arayanın kim olduğun- dan akıllı cep telefonunuzun üzerinde yer alan uygulama- nın güncellediği hava tahmin- lerine, Twitter’da takip ettiğiniz arkadaşlarınızın paylaştığı son Cep telefonu kullandığınız için saat takmayı bıraktıysanız, Fossil’in yeni fikri kararınızı yeniden gözden geçirmenize neden olabilir. haberlerden e-posta kutunuza düşen yeni bir mesajın başlığı- Cep telefonlarının hayatımıza girmesiyle birçok kişi kol saati takma- na kadar her şey olabilir. Üstelik Fossil’de bu projeyi hayata geçirmek yı tamamen bir kenara bıraktı. Artık çoğumuz saati öğrenmek istediği- için uğraşanlar, benzer cihazlara dair daha önceki tecrübelerden hare- mizde üşenmeyip cep telefonumuzu elimize alıyor ve ekranını aydın- ketle bu kez saati daha şık ve alımlı yapma konusunda oldukça kararlı latıp saatin kaç olduğuna bakıyoruz. Dünyanın tanınmış saat üreticile- olduklarını beyan etmişler. Gerçi fotoğraflara bakılırsa bu konu üzerin- rinden Fossil ise, yeni bir tasarımla uzun süre önce saat takmayı bıra- de daha çok çalışmaları gerektiği belli oluyor. kan bir nesle yeniden kol saati takma alışkanlığı kazandırmayı amaçlı- Fosil, şimdi bu fikri pazarlamak ve uygulamalarla iletişim standart- yor. Peki nasıl? Kol saatini cep telefonuyla eşleştirerek. larını belirlemek üzere Silikon Vadisi’ndeki şirketlerden destek ara- Aslında bundan önce cep telefonlu saat yapıp satan çok oldu, ama makla meşgul. Saatin üretime girmesi durumunda satış fiyatının 200 görüşme yapmak için saate kulaklık bağlamak gerekmesi yüzünden, dolar civarında olacağı söyleniyor. Bu arada fikir hoşunuza gittiyse, bu fikir kullanıcılar arasında bir türlü kabul görmedi. Fossil ise ortaya http://tcrn.ch/ipodnanowatch adresinde olup bitenlere de mutlaka koyduğu yeni fikirle saati cep telefonuna dönüştürmeyi değil, cep te- göz atmanızı tavsiye ederim. VGA ve DVI Bağlantıları İçin Geri Sayım Başladı Intel, AMD, Dell, Lenovo, Samsung ve LG gibi endüstri devlerinin de Bugün neredeyse tüm bilgisayarlarda yer alan VGA yuvası 2015 yılında tarih olacak. desteğiyle masaüstü ve dizüstü bilgisayarları harici monitörlere veya sunum cihazlarına bağlamak için kullanılan VGA yuvasını 2015 yılında ortadan kaldırmaya hazırlandığını açıkladı. VGA bağlantısı, neredeyse 20 yaşına gelmesine rağmen halen bilgisayarlarda en yaygın kullanılan bağlantı standartlarından biri olma özelliğini koruyor. Üstelik öyle görünüyor ki DVI ve LVDS adı verilen bağlantı yolları da VGA ile aynı kaderi paylaşacak. Endüstri devlerinin böyle bir karar almasının sebebi, artık iyice yaşlanan bu bağlantı biçimlerinin perfor- mans, enerji tüketimi ve kolaylık açısından DisplayPort ve HDMI gibi çağdaş alternatiflerle yarışamaz hale gelmesi. Bir diğer sebep ise bu tür bağlantı yollarının haddinden fazla kalın oluşu. Bunu duymak belki size ilginç gelecek ama şu an piyasada yer alan birçok dizüstü bilgisa- yar modelinin ulaşabileceği maksimum inceliği, üzerindeki VGA yuvası belirliyor. Örneğin Apple MacBook Air adını verdiği süper ince model- lerde VGA yuvasını kasaya yerleştirmek yerine, kasa üzerindeki Disp- layPort yuvasına bağlanan ve bir ucu VGA bağlantısı içeren kısa bir ara bağlantı kablosunun kullanımını şart koştu. Zira diğer türlü makineyi bu kadar ince yapmayı beceremeyecekti. Planlara göre Intel, 2015 yılında bilgisayarlarda VGA yuvalarının kul- lanımına tamamen son verecek. AMD ise bu konuda Intel’den bile da- ha aceleci. AMD, 2013 yılında birçok üründe VGA yuvası kullanımını sonlandırırken, 2015’de tamamen son vermeyi planlıyor. 14

Bilim ve Teknik Ocak 2011 WWF’nin Yazdırılamayan Dosya Biçimi Hazır WWF’nin yeni dosya biçimi sizi kâğıt harcamaktan mümkün olduğunca İşte doğal hayatı korumak uzak tutmaya çalışıyor. için dünya genelinde faaliyet gösteren bir organizasyon olan Son yıllarda teknoloji kullanımında çevreci yakla- WWF, bu işe katkı sağlamak şımın ağırlığı giderek daha çok hissediliyor. Birey ola- amacıyla bilgisayarlarda bel- rak bu konuya katkıda bulunmanın en iyi yöntemle- ge paylaşımı için yeni bir dos- rinden biri de ekranda gördüğünüz şeyleri gerekme- ya biçimi hazırladığını açıkladı. dikçe kâğıda basmamak. Böylece üretim ve geri dö- Organizasyonun adıyla anılan nüşüm sürecinde, hatırı sayılır miktarda doğal kayna- WWF uzantılı bu dosya biçimi- ğın harcanmasını gerektiren mürekkebi daha tasar- nin özelliği, elektronik ortamda ruflu kullanmanın yanı sıra kullandığınız kâğıdı üret- kolayca okunmasına rağmen mek için kesilmesi gereken ağaçların hayatını kurta- hiçbir koşulda yazdırılamama- rabiliyorsunuz. sı. Bu dosya biçimini kullanabil- mek için önce http://www.sa- veaswwf.com adresine giderek ücretsiz dönüştürme yazılımını bilgisayarınıza yüklemeniz gerekiyor. Bu yazılım, dönüş- türmek istediğiniz belgeleri alıp WWF uzantılı dosyalar haline çevirme işini üstleniyor. WWF uzantılı dosyaları is- ter e-posta yoluyla, ister internet üzerinden dilediğiniz gibi paylaşabiliyorsunuz. Dosyayı okumak içinse Adobe Reader gibi, PDF dosyalarını açabilen herhangi bir yazılı- ma sahip olmanız ve WWF uzantısını bu programla ilişki- lendirmeniz yeterli. Ama işin dikkat edilmesi gereken bir yönü daha var: WWF uzantılı dosyalar yazdırılamadıkları gibi, içlerindeki metnin bir kısmını seçip kopyalamanıza da izin vermiyorlar. Konu hakkında detaylı bilgiyi http:// www.saveaswwf.com adresinde bulabilirsiniz. Ofisler İçin “Parfümlü”Yazıcı Yaptılar Hazır bu sayfalarda yazdırılamayan dosya formatların- dan bahsetmişken, yazıcılarla ilgili bir de yeniliği haber verelim. İş yerinde yazıcıların yakınında oturanlar genel- likle en şanssız çalışan grubunu oluştururlar. Çünkü ya- zıcının çalışırken çıkardığı sürekli vızıltıların yanı sıra, sık sık ısınan tonerlerden yükselen kimyasalların kokusu da yazıcıların yakınında oturanlar için bir derttir. İşte Konica Minolta “bizhub 43” adını verdiği ofis tipi yazıcısına ilginç bir özellik eklemiş: Kokulandırma sistemi. Tarayıcı, yazıcı, faks, fotokopi gibi özellikleri bir arada barındıran bu ya- zıcının üzerinde yer alan özel hazneye bitkilerin ince in- ce kıyılmasıyla hazırlanmış 6 çeşit kokudan birini koydu- ğunuzda, yazıcı normal baskı işlerini yapmanın yanı sıra ortamın havasını tazeleme görevini de üstleniyor. Yazıcı- nın bu sayede aromaterapi yöntemiyle iş stresinin yol aç- tığı rahatsızlıkları gidermek gibi bir iddiası da var. Kimbi- lir, belki uygun bir yere koyduğunuzda Feng Shui etkisi de yaratıyordur. Ofis yazıcılarının çalıştıkça etrafa güzel kokular yayması sık rastlanmayan bir durum. 15

Tekno - Yaşam Osman Topaç Robot Hava Leaf Aptus II: Fotoğrafçısı Dünyanın En Yüksek Sensefly®, üzerine 12 MP dijital Çözünürlüğe İnsanlar İçin fotoğraf makinesi monte edilmiş Sahip Kamerası Karakutu insansız bir hava aracı. Sensefly® beraberinde verilen yazılımı kullanılarak önceden belirlenen bir alanın üzerinden uçup o bölgenin yüksek çözünürlükte hava Dünyanın en yüksek çözünürlüğe Karakutu denilen cihazlar önceleri fotoğraflarını çekebiliyor. Bütün sahip fotoğraf makinesi olduğu sadece hava taşıtlarında kullanılırdı. bunları yaparken kullanıcının uçağın iddiası ile satışa çıkarılan Leaf Daha sonraları kara taşıtlarında düğmesini açmaktan başka uçuşla Aptus II 12R, 80 MP çözünürlüğe da kullanılmaya başlandı. Bu ilgili hiç bir şey yapması gerekmiyor. sahip. 53,7 mm x 40,3 mm teknolojilerden bazılarını köşemizde Kullanıcının yapması gereken sadece büyüklüğünde bir sensörü olan tanıtmıştık. Microsoft tarafından fotoğrafı çekilecek alanı sisteme Leaf Aptus II 12 R ile çektiğiniz geliştirilen Revue ise adeta insanlar girmek. Bütünleşik GPS sistemine bir fotoğrafın sıkıştırılmış hali için geliştirilmiş bir karakutu gibi. sahip olan Sensefly®, ana kumanda bile 107MB büyüklüğünde. 94 gr ağırlığında ve 6,5 cm x 7 cm bilgisayarından gelen koordinatlar Bu kamerayı diğer kameralardan x 1,7 cm büyüklüğündeki Revue dahilindeki alan üzerinde uçarak ayıran diğer bir özellik de kamera boynunuza asabileceğiniz ve resim çekmeye başlıyor. Eğer kullanıcı içinde bulunan sensörün, kendi kendine fotoğraf çekebilen uçağı kendisi uçurmak isterse, uçağı bir dijital fotoğraf makinesi. Bu uzaktan kumanda ile yönetmek de makinenin bir deklanşörü yok. mümkün. Bu ürün, hava fotoğrafçılığı Cihazı çalıştırmaya başladığınız dışında güvenlik, tarla ürünleri andan itibaren belirli aralıklarla kontrolü, trafik kontrolü, haritalama, fotoğraf çekmeye başlıyor ve 2GB’lık vahşi yaşam gözlemi gibi amaçlar hafızasına depoluyor. Bu teknolojinin için de kullanılabiliyor. Sensefly® 80 neden üretildiğini tahmin edebiliyor cm kanat açıklığına sahip ve kamera musunuz? Microsoft’un bu teknoloji dahil 500 gr ağırlığında. Saatte 50 ile ilgilenmesinin sebebi, hafıza km’ye kadar hız yapabilen Sensefly®, sorunu yaşayan hastaların gün boyu 30 dakika kesintisiz uçabiliyor. Dijital yaşadıkları olaylara ait görselleri fotoğraf makinesi dışında özel görerek geçmişlerini daha iyi bir algılayıcı da müşterinin talebi sadece bir tuşa dokunarak yatay hatırlayacakları hipotezi. Her ne üzerine uçağa monte edilebiliyor. kadar bu konuda yapılan çalışmalar www.sensefly.com veya dikey konuma getirilebiliyor henüz kesin sonuç vermemiş olması. Diğer bir ifadeyle ister dikey olsa bile, Revue ile çekilen görsellerin ister yatay bir fotoğraf çekiyor olun, gösterildiği hastaların geçmişlerini kameranızın yönünü değiştirmek daha iyi hatırladığı ve görsellerle ihtiyacı hissetmeyeceksiniz. Ayrıca, deneyimlerini ilişkilendirebildiği eğer 80MP çekeceğiniz fotoğraf gözlemlenmiş. Tabii kameranın için fazla ise sensörün sadece bir kullanım yeri sadece bununla sınırlı bölümünü, örneğin 60MP’lik bir değil. İlginç yerleri gezen bir bölümünü seçmeniz de mümkün. turistin de gün boyu gezdiği yerlerin http://www.leaf-photography.com resmini gezintisini bölmeden çekebilmesi veya askeri uygulamalar gibi farklı alanlarda kullanılabiliyor. http://www.viconrevue.com/ 16

Bilim ve Teknik Ocak 2011 [email protected] Pasta Süsleyen Arnavut Yazıcı Kaldırımı Döşeme Cricut, yazıcı başlığı yerine bir Makinesi maket bıçağı bulunan bir yazıcı. Ülkemizde de bu tür kesiciler, Nanoteknoloji haberlerinden sıkılmış Sanal Gerçeklik: özellikle tabelacılar tarafından olanlar için çok basit bir araçtan AR.Drone yaygın olarak kullanılıyor. bahsedeceğiz bu haberde. Cricut Cake ise aynı teknolojinin Genellikle asfalt kaplamanın uygun Bilgisayar oyunlarının sanallığına biraz gerçeklik boyutu pastacılara uyarlanmış versiyonu. Bu olmadığı yerlerde, yolların veya eklemek isteyenler için tasarlanmış bir oyuncak cihaza kâğıt yerine“yenebilir”pasta kaldırımların kaplanmasında helikopter AR.Drone. Fakat bildiğimiz helikopterlerden malzemelerinden oluşan tabakalar kullanılan Arnavut kaldırımı ya da de oyuncaklardan da biraz farklı. Bu oyuncak üzerinde veriyorsunuz ve tasarladığınız kilitli parke taşlarını yerleştirmek bir wifi sistemi ve iki video kamera var. Helikopter üzerindeki şekiller bu tabakalardan kesiliyor. çok yorucu ve zaman alan işlerden wifi sistemi, iPhone’a yüklenen oyun sistemiyle iletişim Daha sonra bu kesilen şekilleri biridir. Hollandalı bir girişimci kurmak için kullanılıyor. Helikopterin önünde bulunan kamera kullanarak her biri birer sanat eseri tarafından geliştirilen Tiger Stone, ile iPhone ekranına gelen görüntü, kullanıcıya sanki olan pastalar yapmanız mümkün. elektrikle çalışan bir taş döşeme aracı. helikopterin kokpitindeymiş hissini veriyor. Araç çok basit bir şekilde tasarlanmış. Yine bu wifi sistemi kullanılarak iki helikopter aynı oyunda www.gm.com En fazla üç işçinin taşla beslediği karşılıklı savaşabiliyor. Hem kapalı alanda hem de açık bir ağzı olan araç, çok yavaş alanda kullanılabilecek şekilde tasarlanmış olan bir şekilde taş döşenecek yüzey AR.Drone’un neler yapabildiğini mutlaka görmelisiniz. üzerinde ilerlerken yerçekimi kuvveti ile kum zemine inen taşlar, http://ardrone.parrot.com bir silindir yardımıyla sabitleniyor. Bu aracı kullanarak, sadece iki operatör ile günde 300 m2 taş döşemek mümkün. Tiger Stone 4, 6 ve 8 metre genişliğinde modellerle satışa çıkarılmış. www.tiger-stone.nl 17

Levent Daşkıran Akıllı Telefonlarda Her Şeyin Bir Uygulaması Var Büyük ve renkli ekranları, gelişmiş işlem güçleri ve insanı hayrete düşüren yetenekleriyle akıllı telefonlar, günümüzün en popüler teknolojik simgelerinden biri olma yolunda emin adımlarla ilerliyor. Bu aygıtların bu kadar ilgi çekmesinin ardında ise sürekli internete bağlı kalma ihtiyacının yanında, zaman zaman hayal gücünün sınırlarını zorlayan uygulamalar yatıyor. Geniş ve renkli dokunmatik ekranlar, ge- fusunu geçmek üzere olduğu şu günlerde cep te- lişmiş bağlantı ve sürekli bağlı kalabilme lefonu kullanıcıları arasındaki en popüler ürün- yetenekleri, ambalajı açtığınız anda ha- ler. Araştırma şirketi Gartner’ın tahminlerine gö- zır hale gelen e-posta ve sosyal medya erişimi, ma- re 2011 yılında Batı Avrupa ve Kuzey Amerika’da saüstü bilgisayarları aratmayacak ölçüde görüntü- satılacak cep telefonlarının % 60’ının akıllı telefon leme yapabilen internet tarayıcıları, dizüstü bilgi- olacağı öngörülüyor. ComScore verileri de geliş- sayarınızla yarışabilecek kadar yüksek işlem gücü miş ülkelerde en hızlı büyüyen cep telefonu sektö- ve hayalleri zorlayan uygulama çeşitliliği… Akıllı rünün akıllı telefon sektörü olduğunu ortaya ko- telefonlar, aktif hat sayısının neredeyse dünya nü- yuyor. 18

>>> Bilim ve Teknik Ocak 2011 lamalar hakkındaki görüşlerini okuyabilecek ve dile- Normal bir cep telefonuyla kıyaslandığında çok diğiniz uygulamayı anında indirip kurabilecektiniz. daha fazla bilgi işlem kapasitesi ve bağlantı yetene- Böylece platform üzerinde satılacak olan uygulama- ği sunan, kendilerine özgü işletim sistemleri üzerine nın kontrolünü ve onay sürecini Apple’ın inisiyatifine karmaşık uygulamalar yüklemenize ve çalıştırmanıza bırakmakla birlikte, tüm uygulamalara tek bir nokta- izin veren cep telefonları akıllı telefon olarak adlandı- dan erişebilme kolaylığına kavuşacaktınız. Üstelik bu rılıyor. Aslında akıllı telefon kavramını cep telefonu platform, şirketin sağladığı uygulama geliştirme araç- özelliklerine sahip bir cep bilgisayarı olarak da tanım- larını kullanarak kendi uygulamalarınızı hazırlayıp lamak mümkün. Beklentilerin artmasına bağlı olarak platforma dahil etme şansı da sunuyordu. işlemci hızı ve sistem belleği sürekli artan, ekran boyu giderek büyüyen ve giderek gelişen yeteneklere kavu- App Store, 11 Temmuz 2008’de duyurulduğu ilk şan bu cihazlar, dış görünüşleri ve sundukları zengin günden itibaren çok büyük bir ilgiyle karşılandı ve fonksiyonlarla gün geçtikçe kullanıcılar tarafından aradan geçen 2,5 yıl içinde inanılmaz gelişimini sür- daha fazla tercih ediliyor. Üstelik bu aygıtlar, tüketici- dürüyor. Bunun için rakamlara şöyle bir bakmak ye- ler için bir cazibe unsuru olmanın yanı sıra üreticile- terli: 11 Temmuz 2008’de ilk açıldığında 500 uygu- rin kârlılığını açısından da ciddi bir kaynak. lama ile başlayan App Store, 14 Temmuz’da 800 uy- gulama ve 10 milyon indirme sayısına erişti. Ara- Her ne kadar ilk örnekleri 1992 yılında ortaya çık- dan daha 1 yıl geçmeden, 23 Nisan 2009’da uygula- mış olsa da, akıllı telefonların altın çağı ve yaygın- ma sayısı 35 bine, indirme sayısı 1 milyara yükseldi. laşması 2007 yılında ilk iPhone’un ortaya çıkışından 2010 yılı Ocak ayının başlarında dükkândaki uygu- sonra başladı. Kullanıcı arabiriminin her bir uygula- lama sayısı 120 bini, indirme sayısı 3 milyarı geçmiş- manın kullanım amacına göre tamamen yeni baştan ti. Ekim 2010 verilerine göre dükkândaki uygulama düzenlenmesine izin veren geniş dokunmatik ekran, sayısı 300 binin üzerinde ve toplam uygulama indir- kontrolü sağlamak amacıyla telefonun hareketlerini me sayısı 7 milyardan fazla. ve pozisyonunu uygulamalara aktarabilen ivmeöl- çer, ekranda birden fazla parmağı aynı anda kullana- Mobil uygulamalara erişimde App Store’un orta- rak farklı işlemleri yerine getirebilme ve gelişmiş in- ya koyduğu bu başarı, diğer üreticilere de ilham kay- ternet tarayıcısı gibi özelliklerle donatılan bu telefon, nağı oldu. Palm tabanlı sistemler için App Catalog, kendinden sonra gelecek aygıtlar için örnek model Google’ın Android mobil işletim sistemiyle çalışan oldu. Bugün öyle bir zamanda yaşıyoruz ki, bundan aygıtlarını hedefleyen Android Market, Microsoft birkaç yıl önce dokunmatik arayüzlerden kullanış- Windows Mobile platformuna özel Windows Mar- sız olduğu gerekçesiyle köşe bucak kaçan kullanıcılar ketplace for Mobile, Nokia’nın Symbian tabanlı tele- artık dokunmatik ekrandan ibaret bir telefon kullan- fonları için uygulamalar sunan Ovi Store, Samsung mayı bir prestij olarak kabul ediyor. Bada platformunu hedefleyen Samsung Apps ve RIM’ın BlackBerry cihazı için hazırladığı BlackBerry Uygulama sayısı 1 milyona gidiyor App World sırayla pazardaki yerlerini aldılar. Ancak bunların bazıları Türkiye’den erişime açık değil. Ör- 2007 yılında ilk iPhone ile yeni nesil akıllı telefon neğin Android işletim sistemine sahip akıllı telefon- anlayışının üç aşağı beş yukarı belirlenmesinin ardın- lar tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de çok yay- dan, ikinci büyük adım 2008 yılında App Store adı ve- gın olmasına rağmen, ülkemizden Android Market rilen uygulama dükkânının açılmasıyla yine Apple’dan erişimi sağlanamıyor. Ne zaman sağlanabileceği ko- geldi. O güne kadar akıllı telefon uygulamalarının da- nusunda da bir bilgi yok. ğıtımı, uygulamayı yazan şirketin internet siteleri üze- rinden veya birçok uygulamayı bir arada sunan bazı katalog siteleri üzerinden gerçekleştiriliyordu. Tıpkı bilgisayarlarda olduğu gibi önce kullanım amacını be- lirliyor, daha sonra işinize yarayacak uygulamanın pe- şine düşüyor ve indirip kurulumunu gerçekleştiriyor- dunuz; bu aslında hayli zahmetli bir işlemdi. Apple ise App Store ile uygulama seçimi ve indirme işini tama- men telefon üzerinden erişilebilen bir platforma taşı- yordu. Bu platform üzerinden istediğiniz uygulama kategorisine girebilecek, bedava ve ücretli seçenekler arasında dolaşabilecek, diğer kullanıcıların bu uygu- 19

Akıllı Telefonda Her Şeyin Bir Uygulaması Var parmağınızı ekranda dolaştırmaya başlıyorsunuz ve kendinizi etkileyici seslerin kollarına bırakıyorsu- Tüm bunların üstüne görünen o ki, bu platform- nuz. Uygulama, canlı bir konserde enstrüman olarak ların erişimi sadece akıllı telefonlarla da sınırlı kal- kullanılabilecek kadar başarılı. mayacak. Tablet bilgisayarlarını hazırlayıp piyasaya süren veya sürme hazırlığında olan şirketler, mobil Flight Update: Havaalanına gideceksiniz, aca- uygulama dükkânlarını bu aygıtlara içerik sağlamak ba uçak rötar yaptı mı? Amerika’dan gelen yakınını- için bir platform olarak konumlandırıyor. Akıllı te- zın uçağı şu an nerededir, saat kaçta inecek? İki haf- lefonların giderek yaygınlaşmasının yanı sıra kulla- ta sonrası için planladığınız seyahatte gideceğiniz ye- nıcılar arasında benzer bir akım oluşturacağı düşü- re acaba hangi havayolları, saat kaçta uçuyor? Bu tarz nülen tablet bilgisayarların da bu platformlardan fay- soruların cevabını bulmak için akıllı telefonunuzdan dalanması, bu işin benzer bir ivmeyle büyümeye de- Flight Update uygulamasını çalıştırıp ilgili hava yol- vam edeceğini gösteriyor. larının adını, uçuş numarasını veya kalkış-varış nok- tasını girmeniz yeterli. Üstelik dünyadaki tüm hava Hayal gücünü zorlayan uygulamalar: Akıllı tele- yolu şirketleri ve uçuşlar destekleniyor. fonların sunduğu özellikler uygulama erişim kolay- lığıyla birleşince, bu iş profesyonel yazılım geliştiri- Mobile Mouse: İvmeölçerlerle donatılmış akıl- cilerin tekelinden çıkarak çok daha geniş bir kesi- lı telefonunuzu havalı bir fare olarak kullanmak is- me hitap etmeye başladı. Hazırladıkları uygulama- terseniz Mobile Mouse uygulaması emrinize amade. yı uygulama platformları üzerinden dağıtarak sata- Uygulamayı telefonunuzda çalıştırıp masaüstü bilgi- bileceklerini ve bu yolla gelir elde edebileceklerini sayarınızdaki küçük uygulamayla kablosuz bağlan- gören meraklılar, ellerindeki aygıtların özelliklerini tı üzerinden eşleştirdiğinizde, telefonunuzu hava- farklı şekillerde bir araya getirerek birbirinden ya- da serbestçe hareket ettirerek bilgisayar ekranında- ratıcı uygulamalara imza atmaya başladılar. İşte bir- ki imlece yön verebilirsiniz. Tıklamalar da telefonun birinden ilginç mobil uygulamalar arasından bizim ekranına dokunarak hallediliyor. gözümüze takılanlar. Barcode Scanner: Bir ürün gördünüz, almak isti- Lightsaber Unleashed: Yıldız Savaşları serisinin yorsunuz ama içinize başka yerden daha ucuza bula- hayranıysanız, eminim siz de elinize bir ışın kılıcı bilir miyim diye kurt düştü. Telefonunuzu çıkarıyor- alıp sallamayı hayal etmişsinizdir. Lightsaber uygula- sunuz, uygulamayı çekip barkodun fotoğrafını çeki- masıyla bu isteğinizi bir miktar olsun karşılayabilir- yorsunuz. Uygulama internet üzerinden barkodun siniz. Uygulamayı çalıştırıp ekrana dokunduğunuz- hangi ürüne ait olduğunu buluyor ve çevrimiçi alış- da ışın kılıcı o kendine has sesiyle açılıyor ve telefonu salladıkça ivmeölçer yardımıyla sanki gerçek bir ışın kılıcı sallıyormuşçasına sesler çıkarıyor. Dilerseniz aynı uygulamaya sahip bir diğer arkadaşınızla Blu- etooth bağlantısı kurup düello da yapabiliyorsunuz. Night Recorder: Gece horlayıp horlamadığınızı veya neler sayıkladığınızı merak ediyorsanız Night Recorder tam size göre. Uygulamayı çalıştırdığınız- da önce mikrofon hassasiyetini ayarlayarak kaydın hangi ses şiddetinin üzerinde başlayacağını tanım- lıyorsunuz. Daha sonra telefonu yatağınızın yanına yerleştirip uykuya dalıyorsunuz. Uygulama belir- lediğiniz eşiğin üzerinde bir ses algıladığında oto- matik olarak kayda geçiyor ve ses kesildiğinde dos- yayı kaydedip yeni bir ses için beklemeye koyulu- yor. Böylece sabah kalktığınızda sesleri dinleyerek siz uyurken saat tam olarak kaçta neler olmuş öğ- renebiliyorsunuz. Bebot: Dokunmatik ekranlı telefonlarda piyano ve gitar tarzı enstrümanların çok sayıda başarılı ör- neğini bulabilirsiniz. Ama müzik ve sesle biraz ilgi- liyseniz Bebot’u mutlaka denemeniz gerek. Kullan- ması da son derece kolay ve eğlenceli: Uygulamayı çalıştırıyorsunuz, kullanacağınız sesi seçiyorsunuz, 20

>> Bilim ve Teknik Ocak 2011 Hipstamatic: Akıllı telefonunuzla çektiğiniz fo- veriş sitelerinde ürünün kaç liraya satıldığını size bir toğrafları analog birer kare haline dönüştürmek is- rapor olarak sunuyor. Fiyat aklınıza yatarsa alıyorsu- terseniz, Hipstamatic’e göz atmanızda fayda var. Bu nuz, yatmazsa başka yerden daha ucuza bulmak için uygulama, dilediğiniz türden analog lensler arasın- dolaşmaya devam ediyorsunuz. dan seçim yapmanıza ve telefonunuzla çektiğiniz fo- toğrafların sanki bu tarz lensle çekilmiş gibi işlenme- Whole Food: Yemek yapmak istiyorsunuz, ama sine olanak sağlıyor. Sonuçlar gerçekten etkileyici. evde fazla malzeme yok ve siz de dışarı çıkıp bir şey- iBoost: Otomobilinizi modifiye ettirdiniz ve hız- ler almak istemiyorsunuz. Kolayı var. Akıllı telefonu- lanma performansının bu işlemden ne kadar etki- nuzda Whole Food uygulamasını çalıştırın, evdeki lendiğini merak ediyorsunuz. iBoost, bu konuda si- malzemeyi girin, yazılım da size bu malzemelerle ya- ze bilgi verebileceği iddiasında. Telefonu yolcu koltu- pabileceğiniz yemek tarifleri önersin. İşte bu kadar. ğuna yerleştirip performans denemesi yaptığınızda, uygulama ivmeölçerler yardımıyla hareket değişim- White Noise: Geceleri başınızı yastığa gömmek lerini algılayarak aracın performansı hakkında sayı- yerine kamp ateşinin çıtırtısı, denizden gelen dalga- sal bilgiler sunuyor. Daha sonra da bunları grafikler ların çıkardığı sesler veya sakin yağan bir yağmur eş- eşliğinde size gösteriyor. liğinde uyumak istiyorsanız White Noise tam da ara- Scanner Pro: Elinizde kâğıda basılı bir belge var, dığınız şey. Bu uygulamayla küçük bir derenin şırıl- ama siz bunu üzerinde düzenlemeler yapabileceğiniz tısından gök gürültülü sağanak yağışa kadar dilediği- bir metin belgesi haline getirmek istiyorsunuz. Tele- niz sesleri kullanarak kendinize huzurlu bir dinlen- fonunuzun kamerasını çalıştırın, belgenin müm- me veya uyku ortamı sağlayabilirsiniz. kün olduğunca net bir fotoğrafını çekin ve görüntü- yü Scanner Pro uygulamasına verin. Uygulama op- 100 pushups: 100 tane şınav çekmenin sizin için tik karakter tanıma tekniğinin yardımıyla görüntü- artık bir hayal olduğunu mu düşünüyorsunuz? Bu deki metni ayrıştırsın ve size üzerinde çalışabileceği- uygulama, 6 haftalık bir program eşliğinde sizi bir de- niz bir dosya olarak sunsun. İşte bu kadar. fada 100 adet şınav çekmek için hazır hale getirece- SoundHound: Gittiğiniz herhangi bir yerde duy- ği iddiasında. Günlük olarak belirlenen programlara duğunuz müzik çok hoşunuza gitti ve kim söylemiş harfiyen uyduğunuzda ve uygulamanın mevcut per- öğrenmek istiyorsunuz. Hemen telefonunuzu çıkarı- formansınıza dair sorduğu sorulara doğru cevap ver- yorsunuz, SoundHound’u çalıştırıyorsunuz ve par- diğinizde bu hedefin gerçekleşebileceği belirtiliyor. çanın bir kısmını telefonunuza dinletiyorsunuz. So- Sıkılmadan uygulayabilirseniz işe de yarayacak gibi. undHound bu bilgiyi ana sunucuya göndererek ana- liz ediyor ve kim söylemiş, hangi albümdeymiş kar- şınıza getiriyor. İşin daha da güzel tarafı bu uygula- ma kendi kendinize mırıldandığınız parçaların bile kime ait olduğunu bulup getirebiliyor. Dragon Dictation: Bir şeyleri uzun uzadıya yaz- mak yerine söylediğiniz şeylerin yazıya dökülmesi- ni istiyorsanız, Dragon Dictation uygulamasını kulla- nabilirsiniz. Dragon Dictation, siz konuştukça sesini- zi kaydediyor ve konuşmanız bittiğinde ana sunucu- ya göndererek çözümletip söylediklerinizi metin ola- rak karşınıza getiriyor. Ama yalnızda İngilizce söyle- nenleri anlayıp metne çevirebildiğini de hatırlatalım. The Elements: iPad için özel olarak tasarlanmış bu uygulama belki de hayatınızda görebileceğiniz en güzel periyodik tablo uygulaması. Tablo üzeri- ne dizilmiş küçük ve hareketli simgeler arasında ge- zinerek ilginizi çeken element hakkında bilgi alma- nız, örneklerini görmeniz, geometrik yapısından Dünya’da ve evrende hangi sıklıkta rastlandığına ka- dar her türlü detayı öğrenmeniz mümkün. Anlatıl- ması zor, gerçekten görülmesi gereken bir uygulama. 21

Akıllı Telefonda Her Şeyin Bir Uygulaması Var Profesyonel bilişim Earthquake: Dünya genelindeki depremlerden The Early Edition: İnternetteki haber kaynakları- yazarlığı kariyerine 2000 anında haberdar olmak mı istiyorsunuz? Konu- nı veya okumak istediğiniz siteleri RSS beslemeleri yılında PC Magazine munuzu işaretleyin, size hangi yakınlıktaki ve han- üzerinden takip ediyorsanız, The Early Edition bu işi Türkiye dergisinde editör gi şiddetin üzerindeki depremlerden haberdar ol- hayli kolaylaştıran bir uygulama. İlgilendiğiniz siteye olarak başlayan Levent mak istediğinizi belirtin. Belirttiğiniz koşullarda dair beslemeleri uygulamaya tanımladığınızda, uy- Daşkıran, aralarında Chip, bir deprem olduğunda uygulama sizi haberdar ede- gulama tüm bu beslemelerden haberleri düzenli ola- Windows.Net Magazine, cektir. Dilerseniz herhangi bir sınır koymadan tüm rak çekiyor ve alt alta bir liste olarak değil, sanki bir Hürriyet ve Sabah gibi dünyanın sismografik güncellemelerini de buradan gazete sayfası gibi sunuyor. Özellikle çok sayıda site yayınların da yer aldığı takip edebilirsiniz. takip edenler için ideal bir yaklaşım. onlarca basılı ve çevrimiçi yayına makale, derleme Discover: Wikipedia’dan bir şeyler okumayı sevi- Starwalk: Gökyüzü gözlemleri ilginizi çekiyor- ve çevirileriyle katkıda yor, ama web sayfaları arasında dolaşmayı fazla çeki- sa, Starwalk’ı kesinlikle edinmelisiniz. Uygulama te- bulundu. 2001’den ci bulmuyorsanız Discover adlı uygulamaya bir göz mel olarak o an bulunduğunuz konum ve saat bilgi- beri Bilim ve Teknik ve atmanızda fayda var. Discover, ilgilendiğiniz Wiki- si üzerinden gökyüzünde hangi cisimleri görebilece- Bilim Çocuk dergilerine pedia başlığını buluyor ve bunu metniyle, görseliy- ğinize dair detaylı görüntüler sunma işini üstleniyor. yazılarıyla her ay düzenli le yeniden harmanlayarak gerçek bir kitap sayfası gi- olarak katkıda bulunan bi karşınıza getiriyor. Uygulama size günün başlığı Daşkıran, haftalık BThaber ve ilgilenebileceğiniz konular gibi farklı okuma seçe- Gazetesi’nde Haber nekleri de sunabiliyor. Sorumlusu olarak görev yapıyor. LaDiDa: iyi şarkı söyleyemiyorsanız bile, biraz yardımla bu konuda neler yapabileceğinizi görmek istiyorsanız LaDiDa’yı bir denemekte fayda var. Uy- gulamayı çalıştırıyorsunuz, bir müzik türü ve tem- po seçiyorsunuz ve kafanıza göre mikrofona bir şeyler söylemeye başlıyorsunuz. Uygulama sesi- nizin tınısını ve temposunu arka plandaki müziğe oturtup karşınıza getiriyor. Şimdiden söyleyeyim, şaşırmaya hazır olun. 22

<<< Bilim ve Teknik Ocak 2011 Ama bir de sürprizi var: Telefonu ve tableti gökyüzü- ne doğru çevirdiğinizde, uygulama dahili pusula ve GPS yardımıyla baktığınız yerde tam olarak ne gö- receğinizi de size söyleyebiliyor. Bu haliyle gökyüzü- ne açılan bir siber pencereye benziyor ki, gerçekten hayret verici. Word Lens: Son zamanların en popüler ve adın- dan söz ettiren uygulaması olan Word Lens’in yap- tığı iş çok ilginç. Diyelim ki bir yere gittiniz ve kar- şınızda yabancı dilde yazılmış bir tabela duruyor. Uygulamayı çalıştırıyorsunuz ve tabelanın fotoğra- fını çekiyorsunuz. Uygulama da tabelada ne yazdı- ğını yine aynı tabela görüntüsü üzerinde, ama bu kez sizin anlayacağınız dilde görüntülüyor. 23

Zeynep Ünalan Dr, Bilimsel Programlar Uzmanı, TÜBİTAK Bilim ve Teknik Dergisi Suyun Gariplikleri Hok2Osi…jendDeonğa(Od)amki eeyndtaenmaegleelleenmbeirnmtleorldeeknülo. lBaun hidrojen (H) ve yönüyle basit gibi görünse de garip özellikleriyle su halen çözüme ulaşmamış, önemli bilimsel konu başlıklarından biri. Hayatın olmazsa olmazı, insanlığın en önemli doğal kaynağı olan bu renksiz, tatsız, kokusuz sıvı beklenmedik fiziksel ve kimyasal özelliklere sahip. Suyun gizemli özellikleri Dünya’da yaşama olanak sağlarken bilim insanları da suyu su yapan nedenleri araştırmaya, su moleküllerinin nasıl bir arada bulunduğunu ve su molekülleri arasındaki hidrojen bağlarını anlamaya çalışıyor. Sudaki Sır Perdesi Yıl 1963. Erasto Mpemba adında Tanzanyalı bir il- larını sınıfta öğretmeni ve arkadaşlarıyla paylaşıyor. köğretim öğrencisi okul projesi için dondurma yap- Ancak öğretmeni, ısı yasalarına aykırı bu duruma maya çalışıyor. Küçük dondurma kâselerine kayna- pek ihtimal vermediğinden olsa gerek Mpemba’yı mış sütü boşaltıyor. Genelde kaynamış sütü soğuduk- pek ciddiye almıyor. İşin peşini bırakmayan öğrenci tan sonra buzdolabına koyarız. Ancak Mpemba ace- gözlemini bir gün okullarına fizik semineri vermek leden kaynar sütle dolu kâseleri de buzluğa atıveriyor. üzere gelen Denis Osborne’a da anlatıyor. Amatör Bir süre bekleyen Mpemba şaşırtıcı bir olgu ile karşı- mutfak deneyini laboratuvara taşıyan Osborne’un so- laşıyor: Kaynar sütün soğumuş olandan daha çabuk nuçları altı yıl sonra Mpemba’nın da isminin yer aldı- donduğunu fark ediyor. Küçük öğrenci şahit olduk- ğı bir makalede açıklanıyor. 24

>>> Bilim ve Teknik Ocak 2011 Literatüre Mpemba etkisi olarak giren bu olguya ait ilk gözlem Aristo’ya ait (MÖ 350). Sonrasında Francis Bacon ve Descartes de sıcak suyun soğuk sudan daha çabuk donduğunu kaydetmişler. Aslında bu kayıtlardaki ifade- ler çok da doğru değil. Çünkü bu olgu her sıcaklıkta ve durumda gözlene- miyor. Belli başlangıç koşulları gerekiyor. Çünkü suyun koyulduğu kabın şeklinden, soğuk sıcak su arasındaki sıcaklık farkına kadar birçok etken donma süresini etkiliyor. Mpemba etkisi iki sudan biri 35 santigrat dere- ce (°C) diğeri 5°C iken daha belirgin gözlenebiliyor. Mpemba etkisi kayna- mış sıcak suyun buharlaşarak kütle kaybetmesi, sıcak suyun içinde soğuğa oranla daha az çözülmüş gaz olması gibi nedenlerle açıklanmaya çalışılmış, ama hiçbiri Mpemba etkisinin tek ve yeterli açıklaması olarak görülmüyor. Suyun henüz tam açıklamasını bulamamış tek olağan dışı davranışı bu değil. Suyun ısı kapasitesi beklenenin çok üstünde bir değere sahip. Bir gram suyun sıcaklığını 1 °C yükselmek için gerekli ısı miktarı olarak ta- nımlanan ısı kapasitesinin yüksek olması, suyun sıcaklık değişimine di- rendiğinin bir göstergesi. Bu aynı zamanda suyun fazla miktarda enerji de- polayabildiği anlamına geliyor. Bir kilo suyu belli bir sıcaklığa yükseltmek için suya verilmesi gereken ısı enerjisi miktarı, aynı miktarda altını aynı de- receye ısıtmak için gereken ısıdan 30 kat daha fazla. Bir diğer değişle su, ay- nı miktardaki ve sıcaklıktaki altından 30 kat daha fazla ısı enerjisi depola- yabiliyor. Bu özellik suyun ısı kalkanı ve ısı deposu olarak kullanılmasına olanak sağlıyor. Her şeyden önemlisi suyun bu özelliği sayesinde insanla- rın ve büyük oranda su içeren canlı organizmaların vücut sıcaklıklarında büyük değişimler olmuyor. Suyun ısı kapasitesinin yüksek olmasının yanı sıra ısıyı diğer sıvılardan daha iyi iletmesi vücudumuzda ısının eşit dağıl- masına yardımcı oluyor. 25

Suyun Gariplikleri Ekosistemler de devamlılıklarını suyun yüksek Suyun yüksek ısı kapasitesi okyanuslardaki sı- ısı kapasitesine borçlu. Sadece suyun değil su bu- caklık değişimlerini eksi 1-2 santigrat derecey- 26 harının da sıcaklığını değiştirmek zor. Buzun ve le +35 santigrat derece arasında sınırlıyor. Bu- su buharının ısı kapasitesi suyunkinin yarısı kadar. na karşın karadaki sıcaklık farkı çok daha yüksek. Yine de havada ani bir sıcaklık değişimi meyda- Sibirya’da sıcaklık -70°C’yi bulurken ekvator ya- na getirmek için su buharına yüksek miktarda ısı kınlarında yaşayanlar zaman zaman +58°C’yi gö- enerjisi aktarılması gerekiyor. Bu da pek mümkün rebiliyor. Dünyamızda hiç su olmasaydı karalar- olmadığından iklim değişimleri yavaş ve sorunsuz daki sıcaklık değişimi -200°C’den +200°C’ye kadar bir şekilde gerçekleşiyor. çok daha geniş bir aralıkta gerçekleşecekti. Şekillerindeki simetriye hayran olduğumuz kar Suyun ısı kapasitesi bir yönüyle daha diğer sıvı- kristalleri yağmur damlalarının donması ile değil lardan ayrılıyor. Diğer sıvılarda ısı kapasitesi sıcak- su buharının birden donup katılaşmasıyla orta- lıkla birlikte sürekli artarken su ısıtıldığında ısı ka- ya çıkıyor. Yağmur aşağılara inerken katılaşıp su- pasitesi düşüyor; 35°C’de en düşük değerini alıyor, lu yağmur dediğimiz şekilde yağabilse de bu du- ısıtmaya devam edildiğinde tekrar artıyor. Benzer rumda simetrik kristal yapı oluşmuyor. Doğadaki bir davranış suyun yoğunluğunun sıcaklıkla değişi- kar ve buz altıgen simetriye sahip su kristallerin- minde de kendini gösteriyor. Katılar ısındıkça gen- den meydana geliyor. Kristal yapıyı 60° döndürdü- leşir ve yoğunlukları düşer. Ancak buz için durum ğümüzde aynı şekli elde ediyoruz. böyle değil. 0°C’deki buzu ısıttığımızda yoğunlu- ğunun arttığını ve +4°C’ye ulaşıldığında en yüksek değere ulaştığını görüyoruz. Suyun bu özelliği, bu- zun daha az yoğun olduğu için su üzerinde yüzme- sini sağlıyor. İşte bu durum gezegenimizdeki sula- rın derinlerden yüzeye doğru donmasını ve tüm sualtı yaşamının yok olmasını engelliyor. Buzul ça- ğında bile göl, deniz ve okyanus sularında yaşamın devamlılığına olanak veriyor. Suyun donarken ge- nişlemesi toprak oluşumunda da rol alıyor. Kayala- rın içerisinde donan su genleşerek kayanın parça- lanmasını ve küçük parçalara ayrılmasını sağlıyor. Suyun yüksek ısı kapasitesi bütün bir gölün donmasını önemli ölçüde geciktiren bir diğer et- ken. Okyanus sularının donmamasında tuzlu ol- masının da katkısı var. Nasıl bir etkisi olduğunu küçük bir deneyle görebiliriz. İçinde kırık buz par- çalarının olduğu bir buzdolabı poşetine biraz da tuz katıp poşeti kapatalım. Poşeti yoğuralım ve tuz buza iyice karışıp da buzun erimesini sağladıktan sonra, tuzlu suyun sıcaklığını termometreyle ölçe- lim. Tüm buz erimiş olsa da termometrenin suyun donma sıcaklığı olan 0°C’den daha düşük bir de- ğer gösterdiğini görürüz. Bunun nedeni tuz mole- küllerinin buzdaki su molekülleri arasındaki bağ- ları kopararak buzun erimesine yol açması. Suda sadece tuz değil şekerler, asitler, alkol ve protein- ler de çözünüyor. Hatta bunlar gibi hidrofilik (su- yu-seven) maddelerin dışında hidrofobik (sudan- korkan) bazı yağlar da suda bir miktar çözünebi- liyor. Suyun iyi bir çözücü olmasında çift kutup- lu (dipole) olması önemli rol oynuyor. H2O mole- külünün H atomlarının olduğu tarafta pozitif yük yoğunluğu varken, O atomunun olduğu tarafta ne- gatif yük yoğunluğu var. Bu durum, bir yandan su

>>> Bilim ve Teknik Ocak 2011 molekülleri arasındaki bağların elektrostatik çe- yun sıvı halden gaz hale geçerkenki hacim değişi- kim etkisiyle kuvvetini arttırırken diğer yandan mi de olağanüstü fazla. İşte bütün bunların sonu- da suyun içine katılan artı eksi kutuplu bir mad- cunda su doğada her üç halde de (katı, sıvı ve gaz) denin su moleküllerini etraflarına çekip hidrofilik bulunabilen eşsiz bir madde olma özelliğine kavu- bir karakter sergilemesine neden oluyor. Örneğin şuyor. suya atılan sodyumklorürün (NaCl) pozitif yük- lü kısımları (Na+) suyun oksijeniyle, negatif yük- Suyun esrarengiz davranışları sıcaklık değişi- lü kısımları (Cl-) suyun hidrojeniyle bağ kuruyor. miyle sınırlı değil. Su, basınç değişiminin bir sıvıda Sonuçta NaCl suyun içinde çözünmüş oluyor. Su- meydana getirmesi beklenen davranışları da ser- yun çift kutuplu yapısı su molekülleriyle hücre za- gilemiyor. Örneğin bir sıvının basınç altında daha rı arasındaki kuvveti de (adezyon kuvveti) güçlen- zor yayılmasını bekleriz. Ancak su basınç arttıkça diriyor. Bu kuvvet sayesinde su ağaçların odun bo- daha kolay yayılıyor. Su tahmin edilenden çok da- rularındaki hücre zarlarına tutunarak yapraklara ha yüksek ağdalılığa (vizkoziteye) sahip. Bal ya da kadar ve insanların en küçük kılcal damarlarından yağ kadar olmasa da benzer yapıdaki diğer mole- hücrelerine kadar ulaşabiliyor. küllere kıyasla vizkozitesi yüksek. Üstüne üstlük 33°C’nin altında, suya uygulanan basınç arttıkça, diğer sıvıların aksine, vizkozitesi azalıyor. Hidrojen Bağları: Su benzeri çözücülere kıyasla çok yüksek Suyu oluşturan hidrojen ve oksijen elementleri- erime ve kaynama sıcaklığına sahip. Suyun erime nin yapısı ve oluşturdukları su molekülünün kim- sıcaklığı kendine benzeyen moleküllere, örneğin yası hayli iyi bilinse de, bir yığın su molekülünün H2S (hidrojen sülfür), H2Se (hidrojen selenür) mo- bir arada nasıl durduğu yeni yeni aydınlığa kavu- leküllerine kıyasla 100°C daha yüksekken, kayna- şuyor. Bilim insanları suyun, ancak bir kısmından ma sıcaklığında bu fark 200 dereceye çıkıyor. Su- bahsedebildiğimiz, tüm aykırı davranışlarının su moleküllerinin ortaklaşa davranışından kaynak- landığını düşünüyor. Su molekülündeki iki hafif hidrojen atomu ve kütlesi hidrojene göre 16 kat daha fazla olan bir oksijen atomu arasında elektron paylaşımı söz ko- 27

Suyun Gariplikleri tasına birer su molekülünün yerleştiği bir dörtyüz- lü (tetrahedral). Ancak bir kap su arka arkaya düz- gün bir şekilde sıralanmış, simetrik dörtyüzlü ya- pılar silsilesi olarak düşünülmemeli. Hidrojen bağ- larının kovalent bağlarla hizalandığı simetrik tet- rahedral yapılar, sudakine oranla buzda daha fazla. Genelliklerde şekillerde buz içindeki hidrojen bağ- ları molekül içi bağlarla aynı doğrultuda gösterilir, aslında bu bağlar sürekli olarak sağa sola ufak hare- ketler yapar. Ancak bu hareketlerin zaman içinde- ki ortalaması şekillerde gösterildiği gibidir. Bu ara- da hizalanmanın gerçekleştiği anlarda hidrojen ba- ğının kuvvetinin arttığını da belirtelim. Buzu eritmek, suyu kaynatmak için enerji vere- rek hidrojen bağlarını koparmak gerekiyor ve su- yun ısı kapasitesinin yüksek olması bu bağları kır- jmenansıünlfzüorr)lmuğoulenkaübllaeğrliaanrıaysoınr.dÖakrni ehğidinroHje2nS (hidro- bağları, H2O arasındaki hidrojen bağlarına göre -sülfür ok- sijenden daha kütleli olsa da- çok daha zayıf. Ha- liyle suyun hidrojen bağlarını koparmak için çok nusu. Atomlar elektron paylaşarak yörüngelerin- daha fazla ısı verilmesi gerekiyor. Bağlar kırılana deki elektron sayısını tamamlarken aralarında olu- kadar soğurulan ısı, hidrojen bağlarının potansiyel şan kovalent bağ sayesinde birbirlerine kenetleni- enerjisini yükseltmek için kullanılıyor ve sonuçta yor. Bir tek su molekülü değil de bir kap suda ise suyun ısı kapasitesi artıyor. her bir su molekülünü diğer su moleküllerine bağ- layan hidrojen bağları da var. Hidrojen bağı kova- Hidrojen lent bağa kıyasla 10 kat zayıf olsa da güçlü bir bağ bağları olarak tanımlanıyor ve suyun garip özellikleri bu bağın gücüne ve geometrisine bağlanıyor. Kovalent bağlar H2O’daki oksijen, etrafında bulunan iki H2O mo- lekülüne bağlanırken, iki hidrojenden her biri bi- rer H2O’ya bağlanıyor. Sonuçta her bir su molekülü dört hidrojen bağıyla çevresindeki dört su molekü- lüne bağlanmış oluyor. Bu moleküllerin beraberce oluşturduğu geometrik yapı, köşelerine ve tam or- Kuantum Etkileri Sudaki hidrojen bağlarını kuvvetlendiren bir di- ğer etken de “sıfır nokta enerjisi”. Kuantum fiziği- ne göre bir sistem en düşük enerji seviyesinde ol- sa bile enerjisi sıfırlanmıyor ve sıfır nokta enerjisi denen düşük bir enerjiye sahip oluyor. Sıfır nokta enerjisi kuantum fiziğinin temelinde yer alan He- isenberg belirsizlik ilkesiyle yakından ilintili. Zira bir sistemin enerjisinin tam olarak tespit edilme- 28

>>> Bilim ve Teknik Ocak 2011 lar. Saçılan ışık miktarının dalga boyuna göre deği- sinin imkânsızlığı olarak tanımlanan Heisenberg şim gösteren saçılma tayfından, hangi dalga boyun- belirsizlik ilkesine göre vakumda sürekli bir enerji daki ışınların daha çok soğurulduğu ve saçıldığı gö- dalgalanması var. Bu da enerjiyi tam olarak belirle- rülebiliyor. Bu da su moleküllerinin yapısı, araların- yemememize, yani enerjide belirsizliğe yol açıyor. daki hidrojen bağları ve bu bağların kuvveti hakkın- Belirsizlik ilkesi tabii ki moleküller arası ortamda da bilgi içeriyor. da geçerli. Su molekülleri arasındaki alan enerjisi- nin dalgalanmasının hidrojen bağlarına etkisi olu- Bu çalışma kullanılan yöntem bakımından yeni yor. Enerjideki ufak değişimler hidrojen bağlarının olmasa da araştırmacıların saçılma tayfı üzerine yap- uzunluğunun değişmesine, bu da bağların kuvveti- tıkları yorum hayli farklı. Saçılma tayfında ilk dikkat nin değişmesine yol açıyor. Atomaltı ölçekteki böy- çeken, biri küçük dalga boyunda diğeri daha büyük lesi küçük bir değişimin hayatımıza şaşırtıcı dere- dalga boyunda iki tepe oluyor. Araştırmacılar, saçıl- cede büyük bir etkisi var. Zira bu etki olmasay- ma tayfındaki büyük dalga boyundaki tepenin tetra- dı, su hayat kaynağımız olamayacaktı. Cambrid- hedral yapıdaki molekül topluluğundan, küçük dal- ge Üniversitesi’nden Felix Frank sıfır nokta ener- ga boyundaki tepenin ise düzensiz yapıya sahip su jisinin önemini şöyle özetliyor: “Bir su molekülü molekül topluluğundan geldiğini düşünüyor. Saçılan alın ve sudaki hidrojen atomunu, hidrojenin ağır ışının dalga boyunun küçük olmasını hidrojen ba- izotopu olan döteryum ile değiştirin. Sonuçta ya- ğının zayıf olmasına bağlayan araştırmacılar bu ka- pısı aynı ancak zehirli bir sıvı elde edersiniz. Arala- dar zayıf bir hidrojen bağının, su moleküllerinin da- rındaki tek fark sıfır nokta enerjisindedir.” Hidro- ha düzensiz dağıldığı bir yapıya işaret ettiğinde ısrar jenin atom çekirdeği bir protondan meydana gelir- ediyorlar. Daha yalın bir ifade ile, bir miktar suyun ken döteryum çekirdeği bir proton ve bir nötron- tek çeşit bir sıvı olmadığını, içinde iki farklı motif dan oluşuyor. Bu durumun sıfır nokta enerjisinde içerdiğini iddia ediyorlar. İddiaya göre su molekül- doğurduğu fark ise bu iki molekülün vizkozitesi- lerinin bir kısmı tetrahedral yapılanma gösterirken ni, erime ve kaynama sıcaklıklarını tamamen fark- bu yapıların aralarına serpiştirilmiş bir grup su mo- lı kılıyor. lekülü de düzensiz bir yapı sergiliyor. Aslında bu id- dia yeni değil, yıllar önce X ışınının kâşifi Wilhelm Kabul edilen görüşe göre su esnemez tetrahed- Röntgen de su moleküllerinin iki farklı şekilde grup- ral bir yapıya sahip değil. Hidrojen bağları arasın- landığını ileri sürmüş. Ancak sadece her bir su mole- daki alanda gerçekleşen enerji dalgalanmaları su- yun statik değil, çok daha dinamik bir yapı kazan- masına katkı sağlıyor. Hidrojen bağlarının uzunlu- ğu gibi yönü de sıcaklık, basınç ve sıfır nokta ener- jisindeki dalgalanmaların etkisiyle değişebiliyor. Birçok sıvıdaki kimyasal bağlar, sıcaklığın ve ba- sıncın değişmemesi durumunda yıllarca aynı ka- labilirken suda durum çok farklı. Su molekülleri arasındaki bağlar saniyenin trilyonda birinde kırı- lıp tekrar oluşuyor. Buzda ise bu süre bir saate ka- dar uzayabiliyor. Yeni Modeller Işığında Sır Perdesi Aralanıyor Stanford, Stockholm ve Tokyo üniversitelerinden üç araştırma ekibi (Anders Nilsson’ın ekibi, Lars G. M. Pettersson’ın ekibi, Shik Shin’ın ekibi) 2010 yılın- da ortak bir makale yayımlıyor. Makalede araştır- macıların su molekülerindeki elektron bulutların- dan saçılan X ışınını inceleyerek ulaştığı sonuçlar yer alıyor. Deneyde öncelikle su X ışını bombardı- manına maruz bırakılıyor. lşığı soğuran elektron- lar enerji seviyelerini değiştiriyor ve eski seviyele- rine dönerken belli dalga boylarında ışık saçıyor- 29

Suyun Gariplikleri külünün dört komşu moleküle bağlandığı tetrahed- Örneğin buzun yoğunluğunun sudan daha dü- ral yapıyı içeren bilgisayar simülasyonlarının suyun şük olması ve sıcaklık arttıkça tetrahedral yapıların çoğu özelliğiyle uyumlu sonuçlar vermesiyle tek tip, azalması, moleküllerin birbirine daha yakın ko- tetrahedral motifli su modelinden yana oylar çoğal- numlanabildiği düzensiz yapıların oranının artma- mış. X ışını saçılma tayfında görülen iki tepeli yapı- sı ile açıklanıyor. Yine suyun ısı kapasitesinin çok nın suyun yoğunluğundaki dalgalanmalardan kay- yüksek olması “alınan ısı hidrojen bağlarını kopar- naklandığını savunan ve çalışmayı yapan ekibin mak yerine düzenli motiften düzensiz motife ge- yorumlarına katılmayan bilim insanları da var. İki çişe harcanıyor” açıklamasıyla aydınlığa kavuşu- motif içeren su modeli geleneksel su modeliyle bir yor. Genelde sıvılardan sıcaklıkları arttıkça sıkış- noktada daha çakışıyor. Geleneksel su modeline göre tırılabilirliklerinin artmasını bekleriz. Ancak su- hidrojen bağlarının en fazla %10’u bozulmuş kabul yun sıcaklığı 46°C’ye yükselince daha zor sıkıştırıl- edilirken yeni modele göre bu oran çok daha yüksek. dığı gözleniyor. Bu da yine iki motifli modelle, sı- Çünkü söz konusu deneyi yapan araştırmacılar saçıl- caklık arttıkça düzensiz motiflerin artmasıyla açık- ma tayfındaki tepelerin yüksekliğinin hangi tip (tet- lanabilir. Basıncın artması da düzensiz motiflerin rahedral ve düzensiz tipler) motiften daha çok bu- artmasıyla sonuçlanıyor. Basınç arttıkça H2O mo- lunduğunu gösterdiğini söylüyor. Düzensiz yapıdaki leküllerinin daha rahat hareket edebildiği düzen- Ha e2Odilemnodleaklügallebroinyduetkeipeelseikhtraoynlilayrüdkasnekg.eBlduiğyienididsiu- siz yapılar arttığı için, suyun yayılabilirliğinin art- modeli, geleneksel modelle arasındaki tutarsızlıkla- ması da artık çok şaşırtıcı gelmiyor. Ayrıca X ışını ra rağmen suyun garip özelliklerine mantıklı açıkla- saçılma teknikleriyle yapılan deneyler yüksek ba- malar getiriyor. sınçta su moleküllerinin birbirinden uzaklaştığını gösteriyor. Su neden renksiz sorusunun cevabı su mole- küllerinin soğurma tayfında gizli. Soğurma tayfı- na baktığımızda suyun görünür bölgedeki elekt- romanyetik dalgaları soğurmadığını, bir diğer de- yişle suyun 400-700 nanometre dalga boyundaki ışığı soğurmayıp tamamen geçirdiğini görüyoruz. Alttaki grafik değişik elektromanyetik dalga boy- ları için suyun soğurma katsayısını gösteriyor. Gra- fikteki derin çukur bölge, soğurma katsayısının çok düşük olduğu mordan kırmızıya kadar uza- nan görünür ışık bölgesine denk geliyor. Şimdi bir de morötesi olarak tanımlanan daha düşük dalga boyundaki bölgeye dikkat edelim. Yani grafikteki renkli tayfın sol tarafına. Bu dalga boylarında su- yun soğurma katsayısı çok yüksek. İşte bu özelliği sayesinde atmosferdeki su buharı Güneş’ten ge- len zararlı morötesi ışınları soğuruyor. 106 10.000 cm-1 1000 cm-1 100 cm-1 10 cm-1 105 Soğurma katsayısı (cm-1)104 103 10-3 Dalgaboyu 10-2 10-1 1 mm 100 10 1 0,1 0,01 10-3 10-4 10-5 10-4 30

<<< Bilim ve Teknik Ocak 2011 Suyu anlamak için bilim insanlarının tahminlerin İki motifli su modelinden esinlenerek çalışma- ve varsayımların ötesine geçmesi gerekiyor. Kendi- larını yönlendiren araştırmacılar da var. Frances- ne araştırma konusu arayanlara duyurulur. Su hâlâ co Roe, Sean Garrett-Roe ve Peter Hamm bilgi- keşfedilmemiş bir okyanus. sayar benzetimiyle su moleküllerinin nasıl küme- lendiğini anlamaya çalışan ve bunun için iki mo- KRhayttnpa:/k/wlawr w.lsbu.ac.uk/water/ Robson, D., ve Marshall, M., “Many Mysteries of tifli su modelini kullanan araştırmacılardan. Son http://www.newscientist.com/article/dn18473-the- TWoaktuers”h,iNmeaw,STc.,ieHnatirsat,dŞau, bYa.,tH20o1ri0k.awa, Y., Takahashi, O., makaleleri birkaç ay önce Journal of Physical Che- many-mysteries-of-water.html Senba, Y., Ohashi, H., Pettersson, L.G.M., Nilsson, A., mistry dergisinde yayımlanan ekipten fizikokim- Emrumiye Arlı, Prof Dr. Yüksel Ufuktepe, Suyun Shin, S., “High resolution X-ray emission spectroscopy yacı Peter Hamm suyun çift yapılı olduğunun git- hidrojen bağı ve özellikleri, Ç.Ü Fen Bilimleri of water and its assignment based on two structural tikçe daha çok netlik kazandığını söylüyor. Biyo- Enstitüsü, Yüksel Lisans Tezi, 2008 http://fbe.cu.edu.tr/ mSaoytıi4fs-”6, ,Csh. e3m87ic-a4l0P0,h2y0si0c8s.Letters, Cilt 460, log ve kimyacılar arasındaki genel kanı suyu anla- makale_ayrinti.aspx?makale_id=307 madan moleküler seviyede biyolojinin anlaşılama- yacağı. Zira su fotosentezden protein katlanması- na, DNA’dan enzimlerin işleyişine kadar her yerde kendini gösteriyor. Suyu ilginç kılan ve onu bu kadar eşsiz yapan nedenler hâlâ tam olarak bilinmiyor. Son on yıl- da bu konuda yapılan araştırmalar artsa da sayıları suyun hayatımızdaki önemiyle karşılaştırılınca ye- tersiz kalıyor. İşin diğer ilginç yanı bu araştırmalar suyun kendisi kadar beklenmedik sonuçlar veriyor. 31

Bülent Gözcelioğlu BTKüourtrakunilyuiekyMoBraihlliçesi Botanik bahçeleri, doğal bitkilerin, canlı li olduğundan hareket edilerek Türkiye Mil- bitki koleksiyonlarının olduğu, bitkiler- li Botanik Bahçesi Ankara’da, büyük kısmı Ta- le ilgili bilimsel araştırmaların yapıldığı rım ve Köyişleri Bakanlığı arazisi içinde yak- (sistematik, botanik, bahçe bitkileri, peyzaj vb.), laşık 2.500.000 m2 büyüklüğündeki bir sahada bitki sergilerinin bulunduğu, soyu tehlikede olan kurulacak. Lodumlu mevkiinde (Eskişehir yo- bitkilerin koruma altına alındığı yerlerdir. Bota- lu üzerinde) kurulacak botanik bahçesinin ye- nik bahçeleri aynı zamanda doğa ve bitkiler dün- ri seçilirken bazı ölçütler göz ününde tutulmuş. yasıyla ilgili eğitimlerin de (bitki tanıma, bitki Ankara’nın beş büyük üniversite yerleşim alanı biyoçeşitliliği vb.) yapıldığı yerlerdir. Ülkemizde arasında kalması, mevcut hareketli topografya- bazı üniversitelerin ve vakıfların küçük ölçekli sıyla farklı peyzajlara imkân veren yapısı, su yü- olarak yaptıkları botanik bahçeleri var. Bununla zeylerinin varlığı, mevcut bitki türü sayısının birlikte Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından 1500’ün üzerinde olması, sulama altyapısının ol- ilk ulusal botanik bahçesi de kuruluyor. ması, erozyon ve sulama tipleri için Tarım ve Kö- yişleri Bakanlığı Araştırma Enstitüsü bünyesin- Ülkemizin bitkilerini tanımak, endemik ve de yapılmış araştırma parsellerinin bulunması nadir bitkilerini koruma altına almak için bir bunlardan bazıları. ulusal botanik bahçesi kurulmasının gerek- 32

Bilim ve Teknik Ocak 2011 Türkiye Milli Botanik Bahçesi Projesi • Halkın çalışma konularına ilgisini sürekli kı- www.tagem.gov.tr Nasıl Başladı? lacak aktivitelerin düzenlenmesi Fotoğraf: Kazım Çapacı TÜBÌTAK-Türkiye Sanayi Sevk ve İdare • Botanik bahçelerinde yapılan araştırmaların Enstitüsü’nün (TÜSSİDE) moderatörlüğünde, ve çalışmaların konferans, seminer, sergiler, göste- 2008 yılında, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafın- riler ve çeşitli yayınlarla tanıtımının yapılması ve dan ilgili sektör temsilcileri, kamu araştırmacıları bilgi verilmesi ve akademisyenlerle “Milli Botanik Bahçesi Strate- ji Belgesi Oluşturma Çalıştayı” gerçekleştirildi. Bu • Doğa müzesi, zooloji, maden, hayvanat bah- çalıştayda Türkiye Milli Botanik Bahçesi’nin kuru- çesi, paleontoloji gibi bilim müzeleri ile ortak ça- luş ve işletilmesinde Tarım ve Köyişleri Bakanlığı lışmalar yapılması adına yönetim ve koordinasyonun sağlanmasının TAGEM (Tarımsal Araştırmalar Genel Müdürlü- • Bitki koleksiyonlarının oluşturulması ve ben- ğü) tarafından yürütülmesi kararlaştırıldı. Bunun zer ekolojilerden bitkilerin bir araya getirilmesi, bu yanında Hacettepe Üniversitesi, Atatürk Orman sayede karşılaştırılmalı çalışmalar yapılması Çiftliği ve Orman Genel Müdürlüğü gibi kurum ve kuruluşlarla da işbirliği yapıldı. • Bitkilerin ekonomik, kültürel ve estetik yön- den katkılarının insan yaşamına tanıtılması TAGEM tarafından, arazinin imara uygun ha- le getirilmesi, peyzaj mimarisi projelerinin hazır- • Bitki koruma, üretim, peyzaj tasarım ve plan- lanması, ilk yetiştirme, ekim ve dikimlerin yapıl- lama konularında kuramsal ve pratik bilgiler ge- ması için üretim materyallerinin sağlanması, ço- liştirilmesi ğaltımı işlemleri gerçekleştirilecek. Bunun yanı sı- ra altyapı, toprak, arazi ve kanal hazırlıkları, gü- • Çevre sorunlarının çözümü için gerekli dav- venlik ve işgücü gibi ihtiyaçlar da karşılanacak. Bu ranışların, düşünce yapısının, stratejiler ve teknik- süreçte, Türkiye Milli Botanik Bahçesi’nin sistem- lerin geliştirilmesi li ve kurumsal şekilde yapılanmasını gerçekleştir- mek üzere ihtiyaç duyulan bilimsel danışmanlık • Tehlike altında bulunan ve sayıları hızla aza- da Gazi Üniversitesi ve Ankara Üniversitesi tara- lan ya da nadir bulunan bitkilerin korunmaya fından verilecek. alınması, üretilmesi, tohumlarının saklanması İncelenen yabancı botanik bahçesi örnekle- • Ekonomik yönden yarar sağlayacak bitkilerin rinde de görüldüğü gibi Türkiye Milli Botanik belirlenmesi ve ülke ekonomisine kazandırılması Bahçesi’nin kuruluş sürecini 5-10-15 yıl gibi sü- reçlerde tam olarak bitirmek mümkün görünmü- Amaçlar yor. Çünkü botanik bahçelerinde kullanılan mal- zemeler sürekli gelişir. Hedeflenen fiziki yapılan- Türkiye Milli Botanik Bahçesi’nin kurulması- malar ile araştırma hedeflerinin gerçekleşmesi bir- nın temel amacı ülkemiz bitki çeşitliliğinin sap- birine bağımlı olmakla birlikte yapım ve yönetim tanması, bunların sürdürülebilir kullanımı için te- süreçleri ayrı ayrıdır. Parkın fiziki yapılanmasının mel ve uygulamalı araştırmalar yapılması ve olu- 5 yıl içinde bitirilmesi amaçlanıyor. şan birikimin paylaşılmasını sağlamak . Bunun ya- nı sıra; Türkiye Milli Botanik Bahçesi’nde aşağıdaki konularda çalışmaların yürütülmesi planlanıyor: Bitki çeşitliliğinin iyi belgelenmiş koleksiyonlar oluşturularak korunmasını ve gelecek nesillere ak- • Familya, cins ve tür olarak etiketlendirilmiş tarılmasını temin etmek bitkilerin sergilenmesi, incelenmesi ve araştırıl- ması Bitki çeşitliliğinin temsil edildiği dünya stan- dartlarında bir herbaryum ve ilgili bir kütüphane • Bitki fizyolojisi, biyokimya, bitki üretimi, bitki kurmak kimyası, farmokoloji, peyzaj mimarlığı, ekoloji ve genetik dallarında çalışmalar yapılması Bitki çeşitliliğinin hayati önemi ve değeri hak- kında toplumsal bilinç ve farkındalık oluşturmak • Okul öncesi ve okul çağı çocukları ile lisans, için ulusal ve uluslararası eğitsel, sosyal ve kültürel yüksek lisans, doktora öğrencilerinin ve halkın öğ- etkinlikler gerçekleştirmek retici ve eğlendirici programlarla eğitilmesi Politika belirleyici ve kanun yapıcılara konuyla ilgili bilgi vermek, geri bildirim ve farkındalık or- tamları oluşturmaya katkıda bulunmak Faaliyetlerin sürdürülebilirliğini sağlamak amacıyla özkaynak gerçekleştirme ve geliştirme faaliyetlerinde bulunmak da amaçlar arasındadır. 33

İlay Çelik Bilimsel Programlar Uzman Yardımcısı, TÜBİTAK Bilim ve Teknik Dergisi Küremiz Isınıyor... Kuşkunuz mu Var? İklim değişikliği günümüzün küresel ölçekte yaşanan en önemli çevre sorunlarından biri. Küresel iklimde yaşanmakta olan ve yaşanması beklenen ısınmanın insan yaşamına doğrudan ve dolaylı pek çok olumsuz etkisi olacağı öngörülüyor. Aslında bu etkilerin bir kısmı görülmeye başladı bile. Küresel ısınma aniden meydana gelen bir değişiklik olmadığından ve her yerde aynı olumsuz etkiler görülmediğinden, ısınmanın günlük hayatta gözlenen sonuçlardan yola çıkılarak fark edilmesi pek kolay değil. Ancak iklimbilimcilerin büyük çoğunluğu ısınmanın gerçekleştiği ve büyük ölçüde de insan faaliyetlerinden kaynaklandığı konusunda uzlaşıyor. Kuzey kutbundaki buz tabakası 2005 - Kaynak: NASA Goddard Uzay Uçuş Merkezi Bilimsel Görüntüleme Stüdyosu 34

İklim çok sayıda değişkenin çok yönlü ilişki- >>> Bilim ve Teknik Ocak 2011 ler içerisinde rol oynadığı karmaşık bir olgu. An cak bu, iklimin bütünüyle anlaşılmaz oldu- “Karbondioksit oranı fazla düşük” Kuzey kutbundaki buz tabakası 1979 ğu anlamına gelmiyor. İklimbilimciler iklimi belir- leyen değişkenleri ve bunların etki mekanizmaları- Kuşkucuların bir kısmı atmosferdeki karbondi- nı anlayabilmek için, her geçen gün daha da geliş- oksitin küresel iklim değişikliğine sebep olamaya- tirdikleri çeşitli özel yaklaşımlar ve yöntemler kulla- cak kadar düşük oranda olduğunu, ayrıca insanla- nıyor. İklim araştırmaları küresel ısınmanın gerçek- rın oluşturduğu karbondioksit miktarının volkaniz- leştiğini ve büyük ölçüde insan faaliyetleri sonucun- ma faaliyetleri ve başka doğal kaynaklara göre çok da oluştuğunu giderek artan bir kesinlikle ortaya ko- düşük olduğunu iddia ediyor. Oysa iklimbilimciler, yuyor. Tüm bu araştırmaların ışığında, dünya çapın- atmosferde düşük oranda olmasının (% 0,04) kar- da kanaat önderleri ve karar vericiler, küresel ısınma bondioksitin iklim dinamiklerindeki önemi konu- sorununu öncelikli konular arasına alarak küresel öl- sunda tek başına bir fikir veremeyeceğini belirtiyor. çekte çözüm arayışlarına ve çözüme herkesin katkı vermesini sağlayacak uluslararası anlaşmalara yöne- liyor. İklim olayları çok yönlü olduğu için bireysel gözlemlerin genel eğilimler konusunda fikir verme- si mümkün değil. Yine de, küresel iklim değişikliğine ilişkin tüm araştırmalara, bunların yayınlanmış so- nuçlarına ve araştırmaların küresel siyaset üzerinde- ki yönlendirici etkilerine rağmen, dünya kamuoyun- da “küresel ısınma kuşkucuları” olarak da adlandıra- bileceğimiz kişi ya da gruplar, kimini kişisel gözlem- lerinden yola çıkarak oluşturdukları itirazlarla kü- resel ısınmanın bir aldatmaca olduğunu, dolayısıyla küresel ısınmaya karşı önlemler almanın gereksiz ol- duğunu iddia ediyor. İşte küresel ısınma kuşkucularının iddia ve itiraz- larından bazıları: 1880-2008 Arasında Dünya Yüzeyindeki Küresel Ortalama Sıcaklıklar 1774-2008 Arasında Dünya Atmosferindeki Karbondioksit Konsantrasyonu 14,8 390 Atmosfer 14,4 ölçümleri 370 Sıcaklık 0C 14,0 Buzul parçalarında 350 yapılan ölçümler 13,6 ppm 13,2 330 1880 1906 1932 1958 1984 2010 310 290 270 1740 1770 1800 1830 1860 1890 1920 1950 1980 2010 Küresel ortalama sıcaklıklar 1906’dan 2005’e 0,74 °C’lik bir artış gösterdi. 18. yüzyılın ortalarından beri fosil yakıt ve çimento kullanımı atmosfere milyarlarca Hükümetler Arası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) 2007’deki değerlendirmesinde ton karbondioksit salınmasına sebep oldu. bu yüzyıl içinde, sera gazı salımlarının ne kadar çok ve çabuk azaltılabileceğine Endüstri Devrimi öncesinde atmosferdeki karbondioksit seviyeleri 280 ppm bağlı olarak değişmek üzere fazladan 1,8 ila 4,0 °C’lik bir artış tahmin etti. civarındaydı. 2007 yılına gelindiğinde bu seviye 384’e ulaşmıştı ki bu % 37’lik bir artış demek. (Bir maddenin derişimini, yani yoğunluğunu belirtmek için Kaynak: GISS, Worldwatch Institute Climate Change Reference Guide’dan kullanılan ppm birimi toplam madde miktarının milyonda biri, örneğin bir milyon molekülde bir molekül, anlamına gelir ve çok düşük miktarları belirtmek için kullanılır.) Kaynak: Neftal et al., Etheridge et al., NOAA,Worldwatch Institute Climate Change Reference Guide’dan 35

Küremiz Isınıyor... Kuşkunuz mu Var? “Küresel ısınma on yıl kadar önce durdu.” Fizikçi John Tyndal’ın 1859’da göstermiş olduğu gi- Kuşkucuların bir diğer itirazı bir zamanlar küresel bi karbondioksit düşük konsantrasyonlarda bile kı- ısınma olmuşsa bile bunun artık devam etmediği yö- zılötesi ışımayı emerek bir sera gazı etkisi gösteriyor. nünde. Bu düşüncelerinin altında, son yıllarda yaşa- Kimyacı Svante Arrhenius 1869’da bir adım daha ile- nan sıcaklıkların dünyanın en sıcak yılı olan 1998’de- ri giderek karbondioksitin iklim üzerindeki etkisini ki sıcaklıklara göre daha düşük olması yatıyor. Bu tür belirlemek üzere yaptığı zorlu hesaplamalar sonucu bir yaklaşım istatistiksel açıdan yanlış bulunuyor. İk- karbondioksit oranını iki katına çıkarmanın 6°C’lik lim değişimleri günlük sapmalarla değil uzun vade- bir artışa sebep olacağını öngörmüştü, ki bu değer li eğilimlerin belirlenmesiyle anlaşılabiliyor. Isınma günümüzün çok daha karmaşık hesaplamalarının eğiliminin saptandığı uzun süre, sıcaklık artışının hı- öngördüğünden çok büyük bir sapma göstermiyor. zında görülen (ve beklenen) çeşitlilik, sıcaklık ölçüm- lerindeki ve tahminlerindeki belirsizlikler göz önüne Kuşkuların aksine atmosferdeki karbondioksit ar- alındığında on yıl gibi bir sürede görülen duraklama tışına en büyük katkı insan faaliyetlerinden geliyor. ya da yavaşlama, genel eğilimin yanlış olduğunu ka- ABD Jeolojik Etüd Dairesi’ne göre insan kaynak- nıtlamak için fazla küçük bir değişim sayılıyor. lı karbondioksit salımı yılda 30 milyar tonu buluyor ki bu, volkanların ürettiğinin 130 katından fazlası- Peki eğer sıcaklık artışındaki durgunluk bir on yıl na karşılık geliyor. Atmosfere salınan karbondioksi- kadar daha devam ederse, söz konusu kuşkular doğ- tin % 95’inin doğal olaylardan kaynaklandığı doğru, rulanmış mı olacak? İklimbilimciler böyle bir duru- ancak bitkilerin büyümesi ve okyanusların karbon- mun mutlaka küresel ısınma eğiliminin durakladı- dioksiti emmesi gibi olaylar karbondioksiti atmos- ğı anlamına gelmeyebileceğini, zira iklimin karma- ferden geri çekerek bu salımların etkisini neredey- şık bir olgu olduğunu söylüyor. Örneğin 2008’de ya- se tamamen telafi ediyor. Dolayısıyla insan etkisi net yımlanan bir araştırma genel küresel ısınma eğilimi bir katkı olarak kalıyor. Dahası, havadaki karbon izo- devam etse bile okyanus akıntı örüntülerinin kuzey toplarının oranlarındaki değişmelerin incelenmesi yarımkürenin bazı kısımlarında bir soğuma döne- de dâhil pek çok deneysel ölçüm, fosil yakıt kullanı- mi yaratabileceğini öngörüyor. Dolayısıyla ısınmayı mının ve ormanların yok edilmesinin karbondiok- destekleyen onca kanıt varken aksi yöndeki kanıtları sit düzeylerinde 1832’den beri oluşan % 35’lik artışın dikkatli yorumlamak gerekiyor. -milyonlarca yıldır ulaşılan en üst düzey- ana sebebi olduğunu doğruluyor. “İklimbilimciler küresel ısınma konusundaki gerçekleri saklamak üzere gizli bir ittifak içinde.” Komplo teorileri kendilerine her zaman taraftar bulur. İklim değişikliğinin bir komplo ittifakının eseri, bir aldatmaca olduğu iddiası bunun en yaygın örneklerinden biri. Ancak o zaman 150 yıl öncesin- den başlayarak, Arrhenius ve Tyndall da dâhil dün- yanın dört bir yanından çok sayıda saygın bilim in- sanının ve binlerce tartışma götürmez bilimsel ya- yının da böyle bir komplonun parçası olması gere- kir. Ayrıca böyle bir komplonun ABD Ulusal Bilim- ler Akademisi, Kraliyet Cemiyeti (The Royal Soci- ety), Amerikan Bilim Geliştirme Derneği, Ameri- kan Fizik Enstitüsü, Amerika Meteoroloji Derneği gibi çok sayıda bilimsel kuruluşu etkisi altına alacak kadar da güçlü olması gerekirdi. Küresel ısınma kuşkucularını en çok etkileyen ve belki de sayılarının artmasına sebep olan olay- lardan biri Climategate skandalı olarak bilinen, İn- giltere Norwich’teki Doğu Anglia Üniversitesi’nin İklimsel Araştırma Birimi’nden çalınan binlerce 36

<<< Bilim ve Teknik Ocak 2011 e-posta ve başka dosyaların yayımlandığı bir kor- Küresel Sera Gazı Salımların Başlıca Kaynakları, 2004 Ormansızlaştırma, Çimento üretimi sanlık vakasıydı. Yayımlanan e-postalar arasında biyokütle bozunması ve gaz yakımından kaynaklı CO2 verilerin saptırılmasıyla ilgili tartışmalar olarak de- vb. kaynaklı CO2 ğerlendirilen az sayıdaki e-postanın, bir hilecilik girişiminin mi yoksa özel samimi bir havada tartı- Fosil yakıt CH4 (% 14,3) şan bilim insanları arasındaki bir sohbetin mi bel- kullanımından gesi olduğu ise tartışmalı. Ayrıca küresel ısınma ve- kaynaklı CO2 rilerinin organize biçimde değiştirildiği ve birbiriy- le tutarlı dev bir sahte veri kümesi oluşturulduğuna N2O (% 7,9) İnsanın ürettiği başlıca sera dair hiçbir delil de yok. F-gazları (%1,1) g(ivkCealHizam4lza)o,rdıftelkooğakrirlşsubiimtog(naiNndz2iliOnao)rkk.s(aSCityeFn(rCCaa’Olkge2lraa),zdrmılanahdreıitala)nn sadece biri; aerosoller, örneğin İklimbilimciler verileri sakladıkları yönünde- nolojiler büyük ölçüde denenmemiş durumda oldu- siyah karbon, ve toprak ki suçlamalara hayli tepkili. Çünkü Gavin Schmidt ğu için amaçlanan etkiyi ne ölçüde gerçekleştirebile- kullanımındaki değişimler, adlı iklimbilimcinin de belirttiği gibi iklim değişik- cekleri, bunu başarsalar bile ne gibi yan etkiler yara- örneğin ormansızlaşma, ısınmaya liğine ilişkin verilerin çoğu halka açık veritabanla- tabilecekleri bilinemiyor. Karbondioksiti atmosfer- etki eden diğer etmenler arasında. rında yer alıyor. den uzaklaştırmaya yönelik olmayan yöntemlerinse, ısınmada şiddetli bir geri dönüş olmaması için, ke- Kaynak: IPCC, Worldwatch Institute “Karbon ayak izini azaltmak yerine sintisiz devam ettirilmesi gerekiyor. Öte yandan jeo- Climate Change Reference Guide’dan başka teknolojik çözümler” mühendislik sistemlerinin yönetimi siyasi açıdan çı- kar çatışmaları yaratma potansiyeli taşıyor, zira han- Mevcut yaygın iklim değişikliği politikalarına yö- gi iklim koşullarının “en iyi” diye nitelendirileceği nelik eleştiri yapan pek çok kişi, çevrecileri sıklık- ülkeden ülkeye değişebilir. Bunlar bir yana, her du- la karbondioksit salımlarını azaltmaya yönelik dü- rumda karbondioksit salımının ve birikiminin azal- zenlemelerle ilgili takıntılı olmakla ve karbondiok- tılması herhangi bir jeomühendislik çözümünü de sit üretmeyen enerji kaynakları oluşturmak ya da je- kolaylaştıracaktır. omühendislik yöntemleri kullanmak gibi teknolojik çözüm seçeneklerine ilgisiz kalmakla suçluyor. Ne olursa olsun elde olan tüm imkânları kullana- rak küresel ısınmayla doğrudan mücadele etmek ye- Aslında insanlığın, bu tür teknolojiler kullanıma rine geleceğin teknolojilerine güvenmek sorumsuz- hazır olana kadar karbon salımlarını sınırlamadan luk olarak kabul ediliyor. idare edip edemeyeceği daha önemli bir soru. Bu so- runun cevabı ise büyük ölçüde olumsuz görünüyor. Karbon ayak izimizi küçültmek Öncelikle karbon salımıyla ilgili hiçbir önlem alın- madığı takdirde daha da artacak olan karbondiok- Küresel iklim değişikliği konusunda daha pek çok sit seviyeleri, atmosferde ve okyanuslarda daha fazla kuşku dile getiriliyor. İklimbilimcilerin ise, yöntem- ısı birikmesine ve iklimsel sonuçların daha da kötü- lerindeki belirsizlikler dâhilinde olduğunu kendile- ye gitmesine sebep olacak. Ayrıca, NASA’dan iklim- rinin de kabul ettiği hususlar dışında, bunlara vere- bilimci James Hansen’in belirttiği gibi karbondioksit cek cevapları hazır. Görünüşe göre küresel ısınma düzeyi şu anki değerinde sabitlense bile okyanusla- “komplo teorilerine” ayıracağımız vakti ve enerji- rın emdiği ısının zamanla açığa çıkacak olmasından yi kişisel tercihlerimizi karbon ayak izimizi küçült- dolayı yüzey sıcaklıklarında önümüzdeki yirmi otuz me yönünde değiştirmeye ayırmak, uzun vadede ge- yıl içerisinde 0,5°C’lik artış olacağı tahmin ediliyor. zegenimizin sürdürülebilirliğine daha fazla katkıda bulunacak. Üstelik iklim değişikliği, artan karbonidoksit ora- nından kaynaklı tek çevre krizi de değil. Atmosfer- RKeanynniaekJl.a,“rSeven Answers to Climate Contrarian Reference Guide”, Worldwatch Institute, 2010 http:// deki yüksek karbonsioksit düzeyleri okyanusların wNwonws.esnciseen”,tSifciiceanmtiefircicAamn.ecroimca/na,rKtiacsleım.cfm20?0id9.=hstetvpe:/n/- www.worldwatch.org/files/pdf/CCRG.pdf asitliğinin artmasına da sebep oluyor ki bu durum answers-to-climate-contrarian-nonsense Collins W., Colman R., Haywood J., Manning M. mercan resiflerine ve diğer deniz canlılarına telafi- McKeown A., Gardner G., “Climate Change R., Mote P., “The Physical Science Behind Climate si mümkün olmayacak biçimde zarar verebilir. Bu Change”, Scientific American, 2004. zararları azaltmanın tek yolu ise karbon salımlarını kontrol altına almak ve azaltmak. Jeomühendislik -dünya iklimini doğrudan çeşit- li teknolojiler kullanarak değiştirmek- ise genellikle iklim değişikliğine karşı ancak son çare olarak kul- lanılabilecek bir yaklaşım olarak görülüyor. Bu tek- 37

Alp Akoğlu Yıldızların Yaşam Öyküsü Bundan yaklaşık yüz yıl önce Ejnar Hertzprung ve Henry Norris Russel, yıldızların parlaklıklarıyla renkleri arasında bir bağlantı olduğunu keşfetti. Hertzprung ve Russel parlaklık-sıcaklık grafiğini çizdiklerinde yıldızların rastgele dağılmadığını gördüler. Yıldızların büyük bir bölümü “ana kol” adı verilen bir çizgi üzerinde yoğunlaşıyordu. Bazı yıldızlar da bu çizginin dışında, belli bölgelerde kümeleniyordu. Gökbilimciler sonradan H-R Diyagramı olarak adlandırılan bu grafiğin yıldızların yaşam öykülerini anlattığını gördü. Eta Karina Mu 106 Cephei Mavi Süperdevler 105 Rigel YATAY KOL 104 Spika Deneb Kırmızı Süperdevler 103 1 milyon yıl Aldebaran Arkturus 102 Kırmızı Devler 100 milyon yıl Vega Sirius A 10 Parlaklık (Güneş = 1) ANA KOL 1 milyar yıl ödül evren töngür 1 Güneş 10-1 10 milyar yıl 10-2 Sirius B Proksima Procyon B Centauri 10-3 Beyaz Cüceler 10-4 Kırmızı Cüceler 10-5 1 trilyon yıl 30.000 20.000 10.000 6000 4000 2500 Yüzey Sıcaklığı 38

>< Bilim ve Teknik Ocak 2011 Yıldızlar gaz bulutlarının kütleçekiminin et- H-R Diyagramı kisiyle yoğunlaşmasıyla oluşur. Bu gaz bu- lutları da çok büyük oranda hidrojenden H-R diyagramı, gökbilimcilerin yıldız evrimini oluşur. Yoğunlaşan gazın merkezindeki basınç ve anlaması ve ifade etmesinde önemli bir yere sahip. sıcaklık, hidrojen atomu çekirdeklerini kaynaştıra- Yıldızlar yaşamlarının büyük bölümünü ana kolda cak derecede yükseldiğinde tepkimeler başlar. Bu geçirir. Ana kolu oluşturan yıldızlar, çekirdeğinde tepkimeler sırasında kütlenin küçük bir kısmı da hidrojen tepkimeleri gerçekleşen yıldızlardan olu- enerjiye dönüşür. İşte yıldızların parlamasını sağ- şur. layan bu enerjidir. Yıldız bu aşamada “doğdu” sa- yılır. Çekirdekte meydana gelen tepkimeler sonu- Yaşamının sonuna yaklaşan bir yıldızın çekir- cunda oluşan ısı yavaş yavaş yıldızın dış katmanla- değinde hidrojen tükenmek üzereyken tepkime- rına ulaşır ve buradan da uzaya yayılır. ler yavaşlar ve bunun sonucunda çekirdek çökme- ye başlar. Bu sırada sıkışmanın etkisiyle sıcaklık ar- Gökbilimciler, bir yıldızın oluşumundan yakıtı- tar, artan sıcaklık çekirdeğin çevresindeki hidroje- nı tüketip bir karadelik, nötron yıldızı ya da beyaz nin tepkimeye girmesine neden olur. Bu tepkime- cüceye dönüşene kadar gerçekleşen süreci bir in- ler yüksek bir enerji ortaya çıkarır ve bu enerjinin sanın yaşamıyla ilişkilendirir ve bu süreci “yıldızın yarattığı basınç yıldızın dış katmanlarını dışa doğ- yaşamı” olarak adlandırır. Yıldız temel yakıtı olan ru iter ve yıldız şişer. hidrojeni tüketinceye kadar, yani yaşamının bü- yük bölümünde kararlı bir şekilde parlar. Çekirdek Artık ölüm sürecine girerek kırmızı deve dönü- kaynaşmaları sonucunda yıldızın çekirdeğinde, şen yıldızlar ana koldan uzaklaşır. Yandaki çizim- başta helyum olmak üzere hidrojenden daha ağır de de görüleceği gibi hidrojenini tüketerek şişme- atom çekirdekleri oluşmaya başlar. Büyük kütleli ye başlayan kırmızı devler kolun yukarısında yer yıldızların merkezlerinde biriken helyum da kay- alır. Kırmızı deve dönüşen yıldız şiştikçe yüzey sı- naşmaya başladığında yıldız için uzun bir “ölüm” caklığı düşer. Zaten bu nedenle renkleri kırmızı- süreci de başlamış olur. ya dönüşür. Yine diyagramdan anlaşılacağı üzere bu yıldızlar yüzey sıcaklıkları düşük olmasına kar- Güneş gibi sıradan bir yıldız yaklaşık 10 milyar şın çok ışırlar. Çünkü şiştikleri için yüzey alanları yıl kadar yaşar. Büyük kütleli yıldızlarsa hızlı ya- çok artmıştır. şayıp genç ölür. En büyük kütleli yıldızların öm- rü birkaç milyon yılı geçmez. Buna karşılık küçük Yıldızlar kırmızı dev aşamasının sonlarına doğ- kütleli yıldızlar çok uzun, bir trilyon yıl yaşayabilir. ru çekirdeklerindeki yüksek sıcaklığın ve basıncın Bu bir çelişki gibi görünebilir; ancak yıldızın küt- etkisiyle burada biriken helyumu karbona dönüş- lesi büyüdükçe merkezindeki sıcaklık artar, bu da türmeye başlar. Ortaya çıkan çok yüksek enerji yıl- tepkimelerin çok daha hızlı gerçekleşmesine, dola- dızın rengini maviye dönüştürür. Bu aşamada yıl- yısıyla yakıtın çabuk bitmesine neden olur. Bu ne- dız H-R diyagramında sola doğru yatay olarak iler- denle küçük kütleli yıldızların yüzeyleri görece so- ler. Bu nedenle H-R diyagramında kırmızı ve ma- ğuk, büyük kütleli yıldızların yüzeyleriyse sıcaktır. vi dev yıldızların bulunduğu bölgeye “yatay kol” Küçük kütleli yıldızlarda yüzey sıcaklığı 2000-2500 deniyor. Tüm yaşam sürelerine kıyasla bu aşama- derece kadar az olabilirken, çok büyük kütleli yıl- lar (kırmızı dev, özellikle de mavi dev aşaması) çok dızların yüzey sıcaklıkları 30.000 derece kadar ola- daha kısa sürer. Bu nedenle diyagramda bu aşama- bilir. da az sayıda yıldız görülüyor. Günlük yaşamımızdan da bildiğimiz üzere, Mavi dev olan yıldız bir kez daha kırmızı dev kendiliğinden ışık yayan cisimlerin yaydıkları ışı- aşamasından geçer ve bundan sonra dış katmanla- ğın rengi cismin sıcaklığıyla ilgilidir. Örneğin kır- rını uzaya savurur. Geriye yıldızın sıcak çekirdeği mızı renkte gördüğümüz elektrikli sobanın diren- kalır. Artık tepkimelerin gerçekleşmediği çekirdek, cinin sıcaklığı 2000° kadardır. Evlerimizde kullan- sıcak ve yoğun bir cisim olan bir beyaz cücedir. dığımız bir akkor ampulün içindeki filaman sarı ışık yayar. Bu filamanın sıcaklığıysa 3000° civarın- Beyaz cüceler çok sıcak ama küçük oldukların- dadır. Eğer bir cismi daha fazla ısıtabilirsek sıcak- dan az ışırlar. Bu nedenle diyagramda ana kolun al- lığının giderek maviye döndüğünü görebiliriz. Yıl- tında (sönük yıldızların bulunduğu tarafta) ve sol- dızlarda da durum benzerdir. Sıcak yıldızların ışığı da (sıcak yıldızların bulunduğu tarafta) yer alırlar. mavi, soğuk yıldızlarınkiyse kırmızıdır. İşte yıldızların bu diyagramdan da okuyabilece- ğimiz uzun yaşamlarının kısa hikâyesi özetle bun- dan ibaret. 39

Esin Benian RCMGOoaesimmllmüişiaaimnMr lSiıinimndaaenrkiivsienin Edirne Selimiye Camisi kesitli aksonometri (kaynak: Doğan Kuban, Osmanlı Mimarisi) 40

>>> Bilim ve Teknik Ocak 2011 Beylikten imparatorluğa Mustafa Cambaz dönüşen Osmanlı’da toplumun o günkü ihtiyaçlarına cevap Mimar Sinan’ın Hayatı verebilecek nitelikte farklı tipte birçok yapı inşa edilmiştir. Kayseri’nin Ağırnas Köyü’nde doğan Abdül- Ancak bu mimari ürünler mennan oğlu Sinan’ın doğum tarihi kesin olarak arasında devletin ekonomik bilinmiyor, ancak 1489 olabileceği hususundaki gö- gücünün birer göstergesi de rüşler yoğunlukta. Yavuz Sultan Selim zamanında olan camiler devşirme olarak toplanan gençler arasında Yeniçe- ön plana çıkar. Osmanlı ri Ocağı’na alınan Sinan, sırasıyla acemioğlan, yeni- camileri incelendiğinde de çeri, atlı sekban, yayabaşı (bölük komutanı), zenbe- mimari açıdan bir gelişim süreci rekçibaşı ve haseki unvanlarıyla Yeniçeri Ocağı’nın yaşandığı ve bu süreçte en büyük subaylarından biri olmuştur. Yavuz Sul- Mimar Sinan’ın katkılarıyla tan Selim ve Kanuni Sultan Süleyman ile birçok se- doruğa ulaşıldığı görülür. fere katılan Sinan’ın askerlik alanındaki bu yükseli- 16. yüzyılda Osmanlı şi askerlik yönünden çok, sergilediği ustalık başarı- Devleti’nin en parlak sına bağlanmaktadır. döneminde yaşamış olan Sinan, Osmanlı sanatının Osmanlı İmparatorluğu’nun en geniş toprak- en büyük yapı ustasıdır. lara sahip olduğu dönemde yaşayan Mimar Si- Günümüz teknik imkânlarına nan, 1539’da Mimarbaşı Acem Ali adıyla tanınan oranla hayli kısıtlı koşulların Alaeddin’in vefatı üzerine, mimarbaşılığa atanmış- söz konusu olduğu “tarımsal tır. Kanuni Sultan Süleyman, II. Selim ve III. Murad düzen” mimarlığında, özellikle dönemlerinde mimarbaşı olarak görev yapmış, im- kubbe mimarisine getirdiği usta paratorluğun gücünü simgeleyen mimarlık başya- çözümleriyle evrenselleşmiş pıtlarının tasarlanmasında ve uygulanmasında bü- olmasından ve mimarlığa yük rol oynamıştır. 1588’de vefat eden Sinan, Os- katkılarından manlı döneminde çok sayıda cami inşa etmiş ol- dolayı “Mimar Sinan”, makla birlikte mescit, medrese, darül-kurra, tür- “Mimarbaşı Sinan” ve be, imaret, darüşşifa, su yolları, köprü, kervansa- “Koca Sinan” unvanlarıyla anılır. ray, saray, mahzen ve hamam olmak üzere birçok Her ne kadar onun yaşamını, eser vermiştir. Ancak onun en büyük arzusu, cema- Türk mimarlığına katkılarını, ati gök kubbe gibi büyük bir kubbe altında topla- sanatını ve eserlerini kısa bir yan, mekân birliği tam, aydınlık ve ferah bir cami yazıda özetlemek hayli güç inşa etmek olmuştur. ise de aşağıdaki satırlarda yaşamından, Osmanlı döneminde cami mimarisinin ve kubbe tekniğinin gelişimine katkısından, Osmanlı mimarisine kazandırdığı üç başyapıttan söz ederek Sinan’ı anacağız. 41

Mimar Sinan ve Osmanlı Cami Mimarisinin Gelişimindeki Rolü Sinan’ın Mimarlığı Katıldığı seferler sayesinde yarım yüzyılı aşkın Mustafa Cambaz süre boyunca araştırma ve gözlem yapma imkânı İznik Hacı Özbek Camisi plan şeması bulan Sinan, kendinden önceki çeşitli kültürle- verilere de bağlı olarak değişik biçimlerde tasarlan- Bursa Ulu Cami plan şeması re ilişkin eserleri izlemiş ancak hiçbir kopyacılı- mıştır. Osmanlı Dönemi öncesinde, Anadolu’da da Edirne Eski Camisi plan şeması ğa ve taklitçiliğe başvurmadan gözlemlerini sen- İslam ülkelerinin oluşturduğu cami biçimleri çok tezlemeyi, kendi üslubunu yaratmayı başarmış- az değişikliğe uğrayarak gelişim göstermiştir. Bu tır. Ayasofya’yı ve Beyazıt Camisi’ni inceleyen camilerde iç mekân, taşıyıcı niteliğe sahip birçok Sinan’ın Süleymaniye’de kendi sentez yöntemleri- ayak veya sütunla bölünmüştür. ne göre ulaştığı yorum da bu tutumunun bir gös- tergesidir. Osmanlı cami mimarisi daha 14. yüzyılda anıt- sal mekân tasarımı açısından büyük gelişmeler Sinan’ın eserleri incelendiğinde akılcılığın ön göstermeye başlamış, özellikle kubbe, mekân tasa- planda yer aldığı görülür. Çizgiler, biçimler ve ha- rımının temel bir elemanı olmuştur. Osmanlı mi- cimler belli bir güzelliği oluşturmak için adeta bir- marlığının erken döneminde, bölgesel inşa tek- biriyle yarışır niteliktedir. Kubbe, kemer ve ayaklar nikleri kullanılarak tek kubbeli (örneğin İznik Ha- sadece yapının yüklerini taşımakta görev almaz- cı Özbek Camisi, İznik Yeşil Cami), çok ayaklı/çok lar; bu elemanlara yapının sanatsal (estetik) değe- kubbeli (örneğin Bursa Ulu Cami, Edirne Eski Ca- rini artırıcı plastik form da verilmiştir. Sinan, ya- misi) ve tabhaneli/zaviyeli (örneğin Bursa Orhan pılarındaki güzelliği bezemeden çok biçim ve çiz- Gazi Camisi, Edirne Muradiye Camisi) cami tiple- gilerin oluşturduğu oran ve orantılarda aramış- rinin kullanıldığı görülür. tır. Her şey önceden düşünülmüş, hiçbir şey tesa- düfe bırakılmamıştır. Yapıyı oluşturan her eleman 15. yüzyılda adeta bir kubbe mimarisine dönü- bir diğerinin devamı şeklinde algılanır, bu sebep- şen Osmanlı mimarisinde çok ayaklı/çok kubbe- le onun eserlerini bir tabloyu seyredercesine izle- li ulu cami tipi terk edilerek Edirne’deki Üç Şere- mek mümkündür. feli Cami (1437-1447) gibi bir sonuca ulaşılmış- tır. Üç Şerefeli Cami, Osmanlı mimarisinin nor- Sinan Ayasofya’yı incelemiş fakat kop- mal gelişme imkânlarını aşarak beklenmedik, şa- ya etmemiştir. Özellikle sentezci bir yaklaşımla şırtıcı bir sanat eseri olarak karşımıza çıkar. Dik- Ayasofya’nın teknik problemlerini ve estetik açı- dan zayıf kalan yönlerini tespit etmeye ve tespit ettiği sorunları da kendi yapılarında gidermeye çalışmıştır. Ayasofya’ya oranla daha sağlam, daha dayanıklı ve estetik açıdan daha zarif yapılar üret- meye çaba göstermiştir. Mimar Sinan, sadece yapının plastiğini doruğa ulaştıran bir sanatçı değildir. Özellikle anıtsal ni- telikteki bir yapıyı kentin en uygun yerine konum- landırarak ve çevresiyle uyumunu sağlayarak şe- hircilik anlayışını da sergilemiştir. Bu yaklaşımının en büyük göstergeleri İstanbul’da Haliç’i ve Boğaz’ı görebilen bir tepede yükseltilmiş Süleymaniye Ca- misi ile Edirne’de tüm görkemi ile kentin her ye- rinden görülebilecek şekilde bir tepeye oturtulmuş Selimiye Camisidir. Sinan Öncesinde Osmanlı Cami Mimarisi Osmanlı’nın dini mimarisi İslam kültürünün gerekleri doğrultusunda oluşmuştur. Dini mima- rinin ana yapısı olan cami, İslam dininin yayıldı- ğı coğrafi sınırlar içinde iklim koşullarına ve yerel 42

dörtgen plana sahip kapalı ibadet mekânı, mihrap >>> Bilim ve Teknik Ocak 2011 önünde bir duvardan diğer duvara kadar uzanan ceki örnekleri geride bırakacak ve onu en büyük büyük bir kubbe ve iki yanda ikişer kubbe ile ör- arzusuna ulaştıracak nitelikte çözümler üretmesi- Edirne Muradiye Camisi plan şeması tülmüş, böylece taşıyıcı ayak sayısı ikiye indirge- ni bilmiş, böylelikle dünya mimarlık tarihine eş- Edirne Üç Şerefeli Cami plan şeması nerek iç mekânın çok sayıda ayak tarafından bö- siz eserler kazandırmayı başarabilmiştir. lünmesi engellenmiştir. Buna karşın mekân bü- İstanbul Şehzade Camisi tünlüğü, ağır taşıyıcı ayaklar ve bunları birleşti- Mimar Sinan, küresel yarım kubbenin geomet- kubbelerinin iç mekandan ren alçak kemerler tarafından zedelenmiş, üst ör- rik saflığını bozmayacak şekilde birtakım biçimsel görünümü (Üstte) tüde de ana kubbe ile yan kubbeler arasında olu- düzenlemeler denemiş, yaşamı boyunca bu dene- İstanbul Süleymaniye Camisi şan üçgen boşluklar ustaca kapatılamamıştır. An- melerin estetik kalitesini de yükselterek çalışmala- kubbelerinin iç mekandan cak bu yapı 100 yıl sonra Mimar Sinan tarafından rını sürdürmüştür. Onun mimarlığında kubbe ya- görünümü (altta). tasarlanan camilerin ana fikrini geliştiren bir öncü pının ağırlık merkezini oluşturmuş, yapı strüktü- olarak önem kazanmıştır. Ayrıca Osmanlı mima- rü de kubbenin desteklenmesi doğrultusunda bi- risinde klasik dönemi hazırlayan yapılar arasında çimlenmiştir. Özellikle anıtsal camilerinde yapı- sayılmaktadır. nın egemen elemanı olan kubbe yapıdan koparıl- mamış, adeta yapı ile bütünleştirilmiştir. İstanbul’un fethinden sonra cami tasarımında yeni açılımlar izlenir. Ayasofya’nın örtü sistemi, Yaklaşık bir asırlık ömrünün yarısını gözlem, Osmanlı cami mimarlığına esin kaynağı olmuş- araştırma ve deneyime adayan Sinan’ın, analiz- tur. Fetihten sonra inşa edilen Eski Fatih Camisi ci döneminde kubbeyi iyi inceleyip kubbe sorun- (1462-1470), Üç Şerefeli Cami’nin ve Ayasofya’nın larını çözebilecek düzeyde olgunluğa ulaştıktan bir uyarlaması olarak görülebilir. Bu caminin sonra üretim dönemine geçtiği söylenebilir. Nite- mekân örtüsünde kubbe-yarım kubbe birlikteli- kim üretim sürecindeki ilk büyük kubbesini Şeh- ği görülür. Nitekim bir büyük kubbe, kıble yönü- zade Camisi’nde (19 metre çapında), ikinci büyük ne doğru bir yarım kubbe ve yanlarda üçer küçük kubbesini Süleymaniye Camisi’nde (26,5 metre ça- kubbe ile genişletilmiştir. O zamana kadarki en pında), üçüncü ve en büyük kubbesini de Selimi- büyük kubbesi (26 metre çapında) ile Fatih dev- ye Camisi’nde (31,5 metre çapında) gerçekleştir- ri camilerinin de en büyüğü olan Eski Fatih Ca- miştir. misi klasik ölçüleri, oranları ve mimarisi ile ken- dinden sonraki İstanbul ve Edirne camilerine ör- Yılmaz Tufan / wowturkey.com nek olmuştur. Eski Fatih Camisi’nin şemasını bir adım daha ileriye götürerek yeni gelişmeye basa- mak teşkil eden İstanbul Beyazıt Camisi (1501- 1505) ise Osmanlı mimarlığına belirli ölçüde si- metri ve oran getirmiştir. Bu yapıda ana kubbe, gi- riş ve mihrap yönlerinde iki yarım kubbe ile açıl- mış ve yan bölümlerin üzerini örten eş büyüklük- teki küçük kubbelerin sayısı dörde çıkmıştır. Bu noktada sözü edilen gelişmelerin, klasik Osman- lı döneminin kapılarını aralamakla birlikte Sinan mimarlığını doruğa ulaştıran basamakları da teş- kil ettiği söylenebilir. Osmanlı Cami Mimarisinin ve Celalettin Güneş Kubbe Tekniğinin Gelişimine Sinan’ın Katkıları Osmanlı cami mimarisinde kubbe tasarımın ölçütü kabul edilmiş, aynı zamanda yapının bi- çimlenmesini yönlendiren çıkış noktası olmuştur. Bu bağlamda anıtsal nitelikteki camilerin tasarı- mında en büyük rolü kubbeler oynamıştır denile- bilir. Bu konuda da Mimar Sinan, kendinden ön- 43

Mimar Sinan ve Osmanlı Cami Mimarisinin Gelişimindeki Rolü Ayasofya’nın plan şeması İstanbul Eski Fatih Camisi plan şeması Mustafa Cambaz Edirne Selimiye Camisi kubbelerinin iç mekandan görünümü İstanbul Beyazıt Camisi plan şeması Sinan’ın “çıraklık eserim” diye tanımladığı ilk İnşası Şehzade Camisi ile aynı yılda tamamla- İstanbul Şehzade Camisi plan şeması büyük eseri Şehzade Camisi’dir. Bu cami Kanuni nan Üsküdar Mihrimah Sultan Camisi ise Eski Fa- İstanbul Üsküdar Mihrimah Sultan Sultan Süleyman tarafından, 21 yaşında ölen oğ- tih Camisi ile Şehzade Camisi’nin bir varyasyonu Camisi plan şeması lu Şehzade Mehmed’in hatırasına 1543-1548 yılla- ve kubbe + üç yarım kubbe denemesi olarak de- İstanbul Süleymaniye Camisi rı arasında inşa ettirilmiştir. Bu yapıda kubbe-ya- ğerlendirilebilir. Mimarbaşı, Şehzade Camisi’nde plan şeması rım kubbe problemini ele alan Sinan, Ayasofya’nın mutlak bir merkezî plan uygulamasına rağmen bu ve Beyazıt Camisi’nin plan şemalarını aşarak ide- yapıda farklı bir çözüme gitmiş, enine gelişmiş iba- al bir merkezî plan oluşturmuştur. Kapalı ibadet det mekânı denemelerinin ilkini gerçekleştirmiştir. mekânının üst örtüsü, dört taşıyıcı ayak üzerine Bu yapıda Şehzade Camisi’nin giriş yönündeki ya- oturan büyük kubbe ve bu kubbeyi dört yönde çe- rım kubbe ile iki köşe kubbesinin yerine 5 kubbe- viren yarım kubbeler ile köşelerde yer alan küçük li bir son cemaat yeri ve köşelere de iki ince mi- kubbelerden oluşmaktadır. Sinan’ın bu camideki nare yerleştirerek yüksek ve ahenkli bir cephe ta- yeniliği, bilinen bir plan şemasını farklı bir şekil- sarlamıştır. Son cemaat yerini ise sütun ve kemer- de yorumlayarak anıtsal boyutlarda kullanmış ol- ler üzerinde, meyilli çatı ile örtülü geniş bir revak- ması ve ideal bir merkezî plan oluşturmasıdır. Ni- la çevrelemiştir. Bir diğer yaklaşımla da, Eski Fatih tekim bu plan şeması, kendisinden sonra inşa edi- Camisi’nde ana kubbenin iki yanında yer alan iki- len Eminönü’ndeki Yeni Cami’de, Sultanahmet şer küçük kubbe yerine birer büyük yarım kubbe Camisi’nde ve Yeni Fatih Camisi’nde de kullanıl- yerleştirmiştir. mıştır. Sinan, Şehzade Camisi’nin dış mimarisin- de de daha önce görülmemiş bir eleman kullana- Mimarbaşı Sinan, 1550-1557 yılları arasında rak yeniliğe gitmiştir. Kapalı ibadet mekânının iki Kanuni Sultan Süleyman’ın kendi adına inşa ettir- yanında revaklar düzenleyerek ağır kitle etkisini diği Süleymaniye Camisi’nde ise sultanın gücünü hafifletmiş ve yan revakların ortasına yerleştirdi- de simgeleyecek nitelikte büyük boyutlu bir cami ği girişlerle de planın merkezîliğini vurgulamıştır. tasarlamıştır. Bu yapıda, Beyazıt Camisi’nde uygu- Şehzade Camisi ile kendi üslubunu ortaya koyma- lanmış olan kubbe + iki yarım kubbeli plan şeması- ya başlayan Sinan, aynı zamanda hem anıtsal mi- nı denemiştir. Ölçü itibariyle Ayasofya’ya yaklaşan marinin hem de “Osmanlı klasik mimarisi” olarak Süleymaniye’de, kendi çağının teknolojisini kulla- tanımlanan bir dönemin yolunu açmıştır. narak daha güçlü bir iç mekân etkisi yaratmayı ba- şarmıştır. Ayasofya’yı ve Bayezid Camisi’ni incele- 44

yen Sinan, yeni eseri için en uygun oranları ara- >>> Bilim ve Teknik Ocak 2011 mıştır. Aynı zamanda iç mekân ile dış kitle etki- Plan şeması açısından Üç Şerefeli’nin özdeşi kabul si birlikte düşünülmüştür. Sinan’ın “kalfalık ese- edilen Sinan Paşa Camisi’nde, dikkate değer gelişme İstanbul Rüstem Paşa Camisi plan şeması rim” dediği Süleymaniye’de büyük kubbe, dört bü- olarak, iç mekândaki taşıyıcı ayakların inceltilmesin- İstanbul Edirnekapı Mihrimah Sultan yük taşıyıcı ayak üzerine oturarak giriş ve mihrap den ve kemerlerin yükseltilmesinden söz edilebilir. Bu Camisi plan şeması yönünde iki yarım kubbe ile desteklenmiş, yarım yapıda Üç Şerefeli’nin planını tekrarlayan Sinan, Üç İstanbul Süleymaniye Camisi kubbeler de iki çeyrek kubbe ile genişletilmiştir. Şerefeli’de izlenen iç mekân sorunlarını çözümlemeye Yan bölümler de beşer kubbe ile örtülmüş, ancak çalışmıştır. Bu denemesinden sonra da mihraba para- birbirine eşit kubbelerin monotonluğu yerine bir lel olarak enine gelişim gösteren dikdörtgen bir planın büyük bir küçük kubbe (a-b-a-b-a) ritmi ile deği- üzerini, mekân birliğini ve bütünlüğünü sağlayarak şik bir etki yaratılmıştır. Dolayısıyla ortada kalan örtebilmek için birtakım girişimlerde bulunmuştur. kubbe, köşelerdeki kubbelerle aynı genişlikte tutu- Rüstem Paşa Camisi’nde dikdörtgen planın üze- larak yan bölümler iç mekânla birleştirilmiştir. So- ri ortada büyük bir kubbe (dört köşeden eksedra- nuç olarak iç mekânda mistik bir ferahlık ve geniş- larla desteklenmiş), yanlarda da üçer adet aynalı to- lik etkisi yaratılmıştır. noz ile örtülmüştür. Ancak bu örtü sisteminde bü- yük kubbenin sekiz ayağa oturması, iç mekânda du- Sinan’ın Süleymaniye ile Selimiye inşaatı ara- varlardan bağımsız dört adet büyük serbest taşıyıcı sındaki süreçte dikkatini Edirne’deki Üç Şerefe- ayağın yer almasına yol açmıştır ki bu da mekânsal li Cami’ye de yönelttiği görülür. Üç Şerefeli’den bütünlüğü kısmen zedelemiştir. Plan olarak Rüstem 100 yıl sonra İstanbul Beşiktaş’taki Sinan Paşa Paşa Camisi ile hemen hemen benzer oranlara sahip Camisi’nde (1555), Rüstem Paşa Camisi’nde (1561) Edirnekapı Mihrimah Sultan Camisi’nde ise Rüstem ve Edirnekapı Mihrimah Sultan Camisi’nde (1562- Paşa’daki aynalı tonozların yerine küçük kubbeler, 1565) Üç Şerefeli’nin varyasyonlarını denemiştir. eksedraların yerine de pandantifler kullanılmıştır. Mustafa Kumbar 45

Mimar Sinan ve Osmanlı Cami Mimarisinin Gelişimindeki Rolü Ancak her iki yapıda da yan bölümler daha alçak dar ahenkli bir düzene sahip iç mekan, strüktür ele- (düşük kotta) tutularak merkezî kubbe vurgulanmış, manları ile bütünleştirilmiştir. Strüktür elemanlarının böylelikle gerek Üç Şerefeli’ye gerekse Sinan Paşa’ya ustalıkla kullanımı, gerek iç mekanın gerekse yapı kit- göre, iç mekânın algılanışında ve yapının dış görünü- lesinin oluşumunda en büyük rolün sahibidir. Zemin- şünde farklılık yaratılmıştır. den ana kubbeye kadar tüm strüktür elemanlarının İstanbul Piyale Paşa Camisi Mimar Sinan’ın Rüstem Paşa Camisi ile başladı- kademeli yükselmesi, yapı dışında olduğu gibi içinde plan şeması ğı sekizgen deneyimi (büyük kubbeyi sekiz adet taşı- de hareketliliği sağlamaktadır. Ayrıca ana kubbe ile bu İstanbul Zal Mahmud Paşa Camisi yıcı ayak üzerine oturtması), Osmanlı’nın ve kendi- kubbeyi destekleyen yarım kubbelerin arasında ölçü plan şeması sinin başyapıtı kabul edilen Edirne’deki Selimiye Ca- farklılığının olması hem yapı içinde hem de yapı dı- misi ile doruk noktasına ulaşmıştır. Sinan’ın amacına şında dikkatleri tek kubbe üzerine çekmektedir. Ana İstanbul Azapkapı Sokollu tam olarak kavuştuğu, arzusunun gerçeğe dönüştüğü kubbenin dört köşesine yerleştirilen minareler ile se- Camisi plan şeması eseri, “ustalık eserim” diye tanımladığı Edirne Selimi- kiz köşesindeki ağırlık kulelerinin de bu izlenimdeki İstanbulTophane Kılıç Ali Paşa ye Camisi’dir. Sultan II. Selim döneminde, 1568-1575 payları büyüktür. Camisi plan şeması yılları arasında inşa edilen Selimiye, kubbe altı mekân Sinan Selimiye’de, revaklı avlunun ortasına yerleş- birliğinin tam olarak çözüldüğü bir örnek olarak kar- tirdiği şadırvan ile dışarıda, ana kubbe aksındaki mü- şımıza çıkar. Sinan bu yapısında cemaati aynı kubbe ezzin mahfili ve müezzin mahfilinin altında yer alan altında toplamayı ve büyük bir açıklığı tek kubbe ile küçük iç şadırvan ile de iç mekânda merkezîliği vur- geçmeyi başarmıştır. Caminin plan şeması, gördüğü- gulamıştır. Ayrıca iç mekânda olduğu gibi revaklı av- müz tüm cami plan şemalarından farklı olarak he- luda da tekdüze yapılaşmadan söz etmek mümkün de- men hemen tüm geometrik formları içerir. Zeminden ğildir; son cemaatte bir büyük bir küçük sivri kemerli yaklaşık 43 metre yüksekteki 31,5 metre çaplı kubbe, revak dizisi, diğer üç yönde düşük kotta (daha alt sevi- 8 büyük ayak (filayağı/pilpaye) ile taşıtılmış ve yapı- yede) geniş sivri kemerli revaklar ve üst örtülerinde üç nın köşelerine doğru yönlenen dört eksedra ile daha farklı büyüklükte kubbeler görülmektedir. Güneydo- da geniş bir alan oluşturma yoluna gidilmiştir. Ana ğu yönünde (kıble cephesinde) mihrap nişi yapı dışına mekânın zemindeki dikdörtgen şeması, düşük kotta taşırılmış ve iki yanına sivri kemerler ile küçük yuvar- kalan mahfillerle sağlanmıştır. Mahfillerin sona erdi- lak kemerlerden oluşan revaklar yerleştirilmiştir. Ku- ği kotta ise plan bir kareye dönüştürülmüştür. Eksed- zeydoğu ile güneybatı yönlerindeki yan cephelerde ise ralarla bir yandan kubbe kasnağının yuvarlağı hazır- revaklı bölümlerin birinden yapı içine giriş verilmiş ve larken, diğer yandan kareden sekizgene yumuşak bir bu revaklarda farklı kemer dizileri kullanılmıştır. geçiş sağlanmıştır. Kubbe kasnağının yuvarlağı da onu Şehrin her köşesinden görülebilecek şekilde, şehre örten 31,5 metre çaplı kubbeyle sıfır noktasına ulaş- hâkim bir noktada konumlandırılmış Selimiye’nin en mıştır. Mimar Sinan büyük kubbeyi, kübik hareketsiz önemli özelliklerinden biri de akustiğidir. Selimiye’nin dört duvar üzerine koymak yerine, dikdörtgenden yu- içinde ezan okuyan müezzinin yankılanan sesi, akus- varlağa değişimi yumuşak geçişlerle sağlanan hareketli tiğin mükemmelliğini gösterirken ruhumuzun derin- bir gövdeye taşıtarak yapıyı monotonluktan da kurtar- liklerine kadar inmektedir. mıştır. Ayrıca duvarlara açılan çok Şüphesiz Selimiye Camisi, Mi- sayıda pencere ile ferah ve aydın- mar Sinan’ın hayatı boyunca edin- lık bir iç mekân yaratmıştır. diği deneyimlerin bir bileşkesidir. Mimar Sinan, Selimiye’nin Ancak Sinan, gerek Selimiye’nin yüzyıllarca ayakta kalabilmesini inşası sırasında gerekse inşasın- sağlamış, mekân-strüktür ilişki- dan sonra, yaşamının sonuna de- sini, estetiği de göz önüne alarak ğin kubbeli yapının strüktürel ve mükemmel bir kompozisyonla biçimsel sorunları üzerinde çalış- birleştirmiştir. Geniş bir iç mekân, malarını sürdürmüştür. iyi seçilmiş bir yapı strüktürünün Örneğin Piyale Paşa Cami- verdiği tüm imkânlarla gerçekleş- si (1571) Sinan’ın, Osmanlı’nın tirilmiştir. Eşsiz kubbenin sekiz erken dönemine ait çok ayaklı- ayak tarafından taşıtılması ve bu çok kubbeli camiler grubun- ayakların yapı içinde dengeli bir da yer alan Bursa Ulu Cami ve biçimde yerleştirilmiş olması, ya- Edirne Eski Camisi gibi örnek- pı statiğine verilen önemi göster- leri ele aldığı bir yapı olarak mektedir. Zeminden kubbeye ka- Edirne Selimiye Camisi planı karşımıza çıkmaktadır. Strük- (kaynak: Doğan Kuban, Osmanlı Mimarisi) 46

<<< Bilim ve Teknik Ocak 2011 Mustafa Cambaz Trakya Üniversitesi Mimarlık Bölümü’nden Edirne Selimiye Camisi (1577) bazı yenilikler görülmekle ve küçük boyutlu 2000 yılında mezun olan olmakla birlikte Selimiye’nin varyasyonu niteliğinde- Esin Benian, yüksek lisans türel ve mekânsal düzen açısından katı ve kasvet- dir. Sinan, Tophane Kılıç Ali Paşa Camisi’nde (1580) ve doktora eğitimini li bir etki yaratan erken dönem örneklerine oran- ise Ayasofya’nın plan şemasına geri dönmüş, yan bö- aynı bölümde tamamladı. la Piyale Paşa Camisi, gerek strüktürel öğelerin dı- lümleri ayıran duvarları ortadan kaldırarak genişli- Yüksek lisansta Bulgar şarıya yansıtılmasıyla gerekse pandantiflerin dışa- ği uzunluğuna yakın bir cami mekânı yaratmıştır. Bu Ortodoks kiliseleri üzerine, rıdan izlenebilmesiyle farklılık göstermektedir. Ay- yapının bir cami olmasına karşın, Ayasofya’ya oranla doktorada modern mimari rıca iç mekânda kubbe ile örtülü ünitelerin yanla- bir bazilikadan beklenebilecek nitelikleri daha belir- üzerine çalıştı. 2001 rında mahfillere yer verilmesi, bu tip yapılarda da gin taşıdığı, hatta Sinan’ın Ayasofya ile hesaplaşması yılında Trakya Üniversitesi mekân genişlemesinin mümkün olabildiğinin bir olarak görülebileceği ifade edilmektedir. Mimarlık Bölümü Mimarlık göstergesidir. Girişin tam mihrap ekseninde yer al- Tarihi Anabilim Dalı’nda maması ve iki farklı giriş ile ibadet mekânına ula- Son söz olarak, araştırma görevlisi şılması da bir başka yenilik olarak değerlendirile- Mimar Sinan’ın sadece Osmanlı mimarisine de- olarak başladığı görevine, bilir. Böylece ibadet mekânına girenlere dolaylı bir ğil, günümüz mimarisine de katkısı büyüktür. Sinan, 2008’den itibaren mekân algılama süreci yaratılmıştır. özellikle Selimiye ile hem sanatının ve ustalığının bü- öğretim görevlisi olarak yüklüğünü kanıtlamış hem de mimarlığa örnek bir devam ediyor. Selimiye son cemaat yeri kemerleri eser teşkil etmiştir. Selimiye konumu, elemanların Mustafa Cambaz birlikteliği ve mekân-strüktür ilişkisinin yarattığı es- Sinan’ın Selimiye’den sonraki eserleri de özel- tetik ile günümüze yalnız dini bir yapının özellikleri- likleri ile göz dolduran küçük tekrarlardır. Eyüp’te- ni değil, tüm tasarımlarda düşünce ve estetiğin nasıl ki Zal Mahmud Paşa Camisi (1575-1580), enine ge- birleştirilebileceği fikrini de taşımıştır. lişmiş dikdörtgen planın son derece özgün bir çö- Sinan’ın Osmanlı cami mimarisine katkılarını, züme ulaştırıldığı yapıdır. Azapkapı Sokollu Camisi birkaç eseri üzerinden okuyucularla paylaştığımız bu yazı ile Türk mimarlığının yolunu açan büyük üstadı bir kez daha anmış bulunuyoruz. AK5.saBlyaannsaaımkpla,a,r1O9.9, T9.ürk Sanatı, Remzi Kitabevi, KYauyrıannla, rAı,.,1M98im6.ar Sinan, Hürriyet Vakfı ÜSÇtanrmüivkletırübsreiütl,enNsüi.nB, SaAisnnımaanl-i’tYıniakyMİınnicmeMlaeernrlmıkğeıenzsidi,,a1Y9Yıl9ad8pız.ı Teknik Özer, B., “Cami Mimarisinde Çoğulculuğun Kuban, D., Osmanlı Mimarisi, YEM Yayın, 2007. Temsilcisi Olarak Mimar Sinan”, Yapı-75, s. 27-52, Ekim 1987. 47

Yasemen Say Özer RHvHeoaaKmmmaaaaummDnoılöaMsnrıReimmomiaraisi Hamamlar yapıldıkları dönemlerde bir yandan yaptıranın gücünü gösteren prestij yapıları olmuş, teknolojik yeniliklere öncülük etmiş bir yandan da zamanın en önemli toplanma, sosyalleşme mekânları olmuşlardır. Mimariyi de biçimlendiren bu değerleri en fazla Roma Dönemi hamamlarında görebiliriz. Her ne kadar bu hamamların önemli kısmı yok olup gitmişse de kalanları, harabe halinde olsalar da, görmeye ve anlamaya çalışabiliriz. Muğla’nın Köyceğiz ilçesindeki Kaunos Roma Hamamı bize bu şansı veren yapılardan biridir. Palaestra’da spor yapanlar, Evlerimizdeki banyoların bugünkü ka- vazo resmi dar konforlu olmadığı, hatta evler- de hiç banyo olmadığı zamanlarda, Kaynak: Simon, E., Die Griechischen Vasen, yıkanmak için mahalle hamamlarına gidi- Hirmer Verlag München, 1981, sayfa 81. lirdi. Hamama her zaman sadece yıkanmak 48 için gidilmezdi, orası özellikle kadınların ay- nı zamanda sosyal hayatı paylaştıkları bir mekândı. Bazen tüm gün süren hamam sefa- ları için yapılan hazırlıklarla, yaşananlar adeta törensel bir havaya bürünürdü. Günümüzde eskisi kadar sık kullanma- sak da, hamamların kültürümüzde her za- man yeri vardır. “Türk hamamı” dediğimizde ise, sadece bizim değil tüm dünyanın tanıdığı bir kültür ve o kültürün mimarisi gözümüz- de canlanır. Temizlik ve yıkanma geleneğinin yanı sıra hamamlardaki sosyal yaşantı da ha- mam mimarisinin gelişmesi ve biçimlenmesi açısından önem taşır.

Bir su yapısı olan hamam sadece bize özgü bir ya- >>> Bilim ve Teknik Ocak 2011 pı türü değildir. Özellikle eski uygarlıklara ait mima- lanırdı. Genel yani halka açık hamamlardan ise köle- ri yapıları incelediğimizde hamamlara sıkça rastla- ler hariç zengin, fakir ayrımı gözetilmeden herkes ya- Palaestra’da spor yapanlar, vazo rız. Bu yapıların çoğu günümüzde harabe halindedir, rarlanabilirdi. resmi fakat izlerini sürmeye kalktığımızda rahatlıkla An- tik Çağdan beri kentsel yaşamın en önemli kamusal Ortalama bir Romalı için iş çıkışı hamama gitmek, Kaynak: yapıları arasında olduklarını söyleyebiliriz. Başka bir çeşitli oyunlar ve bedensel egzersizlerin arkasından Himmelmann, N., anlatımla, zamanımızdan yüzlerce yıl önce, Eski Yu- tanıdıklarıyla sohbet etmek, sıcak suyla banyo yap- Herrscher und Athlet Die Bronzen von Original, nan, Roma ve Bizans uygarlıklarında da hamamların mak yeri başka bir şeyle doldurulamayacak bir alış- Olivetti, Milano, 1989. var olduğu ve kentliler tarafından sıkça kullanıldık- kanlıktı. Bu alışkanlıkla ilgili en çok anlatılan anek- ları bilinmektedir. dot, Roma imparatorlarından birinin, kendisine ne- MÖ birinci yüzyıla ait strigil den her gün bir kez hamama gittiğini soran bir ya- Özellikle Roma döneminde yapılan hamamlar, bancıyı iki kere gitmeye zamanı olmadığı şeklinde http://en.wikipedia.org/wiki/Strigil zamanlarının en büyük yapılarıydı. Roma dönemi- yanıtlamış olmasıdır. ne ait, bilinen en büyük ikinci hamam olan Roma’da- ki Caracalla Hamamı’nı 1600 kişi aynı anda kulla- Hamamlar kentlerin en gözde toplanma, buluşma, nabiliyordu, kapladığı alan 130.000 m² idi. 3-4 kişi- hoş zaman geçirme mekânlarıydı. Hamamın göz- nin rahatça yaşadığı evlerimizin 80-100 m² olduğu- de kamusal mekân olmasının nedeni insanların sağ- nu düşünürsek, mekânın büyüklüğü konusunda bir lık ve temizlik için banyo yapmanın dışında spor yap- fikrimiz olabilir. Caracalla Hamamı’yla aynı dönem- mak, sosyal ilişkiler kurmak, yemek içmek, alışveriş de yapılan başka bir hamam da, 65.000 m²’lik alanıy- yapmak, hatta kütüphanesinden yararlanmak ama- la şu anda açık hava müzesi olarak kullanılan ve ba- cıyla da zamanlarının çoğunu burada geçirmek iste- zılarımızın görmüş olabileceği Ankara’nın Ulus sem- mesiydi. Günümüzde büyük kent insanlarının çoğu tindeki Roma Hamamı’dır. Romalıların hüküm sür- nasıl boş zamanlarını alışveriş merkezlerinde geçiri- düğü Akdeniz havzasındaki her kentte olduğu gibi, yorsa, iki bin sene önce de Romalılar zamanlarını ha- Anadolu’daki kentlerde de mutlaka en az bir hamam mamlarda geçirirdi. Günümüzün alışveriş merkezle- vardır. Bu yazının konusu olan Kaunos Roma Hama- rine kütüphane, spor salonu, yüzme havuzu ve ban- mı ise güneybatı Anadolu’daki, kısmen ayakta kala- yoyu da eklersek bir Roma hamamını adeta yeniden bilmiş önemli Roma hamamlarından biridir. canlandırmış oluruz. Kaunos Roma Hamamı’nın yapısını, Romalıların Gündelik Yaşamda Hamamlar nasıl bir hayat yaşadıklarına bakarak anlamak ve an- latmak galiba daha iyi olacak. Zaten mimarlık da as- Güneş doğmadan önce uyanan kentli Romalıla- lında sosyal hayatın bir ifadesi olduğuna göre, böyle rın ilk işleri kahvaltı etmek olurdu. Yoksullar bir yan- bir yaklaşım bize bir hamam yapısının mimarisiyle dan işlerine gitmek için hazırlanırken bir yandan da ilgili önemli ipuçları verecektir. ayaküstü ekmek, su, şarap, zeytin ve belki peynirden oluşan kahvaltılarını yapardı. Zenginler ise et, balık, Eski Roma’da Hamam Kültürü sebze, meyve, bal (şeker henüz bilinmiyordu) ve ek- mekten oluşan zengin bir kahvaltıya otururdu. Kah- Roma kültüründe thermae, balneae, balineae, bal- valtıdan sonra yetişkinler günlük işleriyle ilgilenir- neum ve balineum terimleri hamam ya da hamam- lar anlamına gelirdi. Eski Yunancada sıcak anlamı- na gelen thermae çoğunlukla daha büyük, konfor- lu ve sıcak suyu olan hamamlar için kullanılırdı. Ha- mam için kullanılan terimlerden thermae sözcüğü- nün günümüzde sıcak suyu olan hamamları tanım- layan ”termal” sözcüğü şeklinde karşımıza çıkması rastlantı olmasa gerek. Eski Roma kültüründe hamamların işlevi salt yı- kanma ile sınırlı değildi, daha farklı işlevleri de vardı. Kentlerde hem özel, hem de genel kullanıma açık ha- mamlar bulunurdu. Kişilere ait özel hamamların bir kısmı, bir çok odası olan şatafatlı mekânlardı. Villa- lardaki özel hamamları evin sahibi ve misafirleri kul- 49

Roma Dönemi Hamamları ve Kaunos Roma Hamamı Mimarisi Caracalla Hamamı’nın 1899 yılında ken çocuklar okuma, yazma ve matematik öğrenmek se öğleden sonraları hamama giderdi. Günümüz- çizimle canlandırılmış hali amacıyla okula gitmek üzere evden çıkardı. Gün do- den yaklaşık iki bin sene önce, belki de hamamların ğumunda işlerine başlayanlar, öğlen saatlerine doğru gündelik yaşama ilk girdiği dönemlerde, hamam- Kaynak: işlerini bitirip soluğu hamamlarda alırdı. Artık sıra ları kadınlar ve erkekler birlikte kullanırdı. Daha http://en.wikipedia.org/wiki/Caracalla_baths, eğlence ve dinlencedeydi. Hamamların temizlendi- sonraları ayrı girişleri ve mekânları olan hamamlar ği ve suyunun hazır olduğu, çatılarında bulunan bir yapıldı, ancak spor yapılan avlular, ısıtma ve servis Ankara, Ulus’taki Roma çanın çalınmasıyla halka duyurulurdu. Genel ola- alanları ortak kullanılmaya devam edildi. Hamamı’nın canlandırılması rak gündüzleri kullanılan hamamların bazı durum- larda gece de açıldığı ve kullanıldığı biliniyor, ancak Hamamlara giriş ücretliydi, ama ödenen ücret Kaynak: bu çok sık rastlanan bir uygulama değildi. Çünkü son derece azdı. Örneğin bizim paramızla hesapla- Yegül, F., Baths and Bathing in Classical gece kullanımı özellikle aydınlatma maliyeti ve gü- maya kalkarsak ödenen ücret neredeyse birkaç ku- Antiquity, the Architectural History venlik açısından sorunlar yaratıyordu. ruşa karşılık gelirdi. Erkeklerin işte olduğu sırada Foundation and MIT, 1995, sayfa 419. yani sabahtan öğleye kadar hamamı kullanabilen Roma hamamlarında sıcak, soğuk, ılık banyo- kadınlar, hamama giriş ücreti olarak nedense er- lar ve servis mekânları dışında en önemli mekân keklerin iki katı ücret öderdi. büyük avlulardı. Adı ve kökeni Eski Yunan’dan ge- len ve palaestra denilen, dikdörtgen ya da kare şek- Roma Hamamları linde olabilen bu geniş alanlarda spor yapılır, çeşit- Nasıl Kuruldu ve Gelişti? li oyunlar oynanırdı. Güreşmek, boks yapmak, disk atmak, ağırlık kaldırmak, çeşitli top oyunları oyna- Arkeolojik kazılardan ve eldeki yazılı kaynaklar- mak banyo öncesi buralarda yapılan temel sporlar- dan elde edilen bilgilere göre, MÖ birinci yüzyıl- dı. Hemen hemen tüm Romalı erkekler bu etkinlik- da, yani günümüzden 2100 sene öncesindeki Roma lere katılır, bazı kadın sporcular da antrenman yap- kentlerinde hamamlar vardı. En eski hamamlar ge- mak için palaestrayı kullanırdı. lişigüzel seçilen yerlerde değil de, şifalı olduğu bi- linen sıcak su kaynaklarının yakınlarında kuruluy- Sporun hemen arkasından yapılan ilk şey vü- du. İlk zamanlarda hamamların sayısı azdı, çünkü cutlara zeytinyağı sürmek olurdu. Sabun biliniyor- insanlar sadece iş yaparken kirlenen ellerini, kolları- du, ancak herkesin kolayca erişebildiği bir temizlik nı ve ayaklarını, haftada bir de pazara giderken vü- malzemesi olmadığı için vücutlardaki kiri atmak cutlarının tümünü yıkardı. Hamamların halk ara- için uygulanan yöntem buydu. Hamama gelen- sında kullanımının artmasının en önemli nedenle- ler bu işi kişi kendi kendilerine yapamadıkları için rinden biri, doktorların sağlıklı yaşam için spor, ma- yanlarında kölelerini getirirlerdi, ayrıca hamamda saj ve diyetle birlikte mutlaka vücut temizliği yani çalışan kişiler de vardı. Yağlanmanın ardından stri- banyo yapmayı önermesiydi. Ayrıca bazı hastalıkla- gil denilen metal bir araçla vücut kirden arındırılır, ra iyi geldiği düşünülen şifalı sularda banyo yapmak bir tür keselenme sonrasında banyo başlardı. özellikle önerilmekteydi. Kalabalık kentlerdeki büyük hamamlarda mut- İkinci yüzyıldan itibaren ünü ve kullanıcı sayısı laka kadınlar için ayrı bir bölüm olurdu. Kadınla- artan hamamlar gelen talep sonucu daha büyük ve ra ait bölümü olmayan hamamlarda ise çözüm şöy- kapsamlı yapılmaya başlandı. Beşinci yüzyılda artık le idi: Kadınlar sabahtan öğleye kadar, erkekler- Roma kültürünün önemli bir parçası haline gelmiş olan hamamlar, Roma egemenliğinin olduğu her yerde coğrafyaya uygun bir şekilde ve kentin nüfus sayısıyla orantılı olarak inşa edildi. Hamam yapıları- nın olmadığı bir Roma kenti düşünülemeyecek ol- ması bir yana sadece Roma’da 900 hamam olduğu biliniyor. Hamamları Kimler, Neden Yaptırırdı? Kamusal yapılar olan hamamları imparatorlar ve kentin zenginleri yaptırırdı. İmparatorların hamam yaptırmalarının nedeni halkın sempatisini kazan- mak ve bonkörlüklerini gösterebilecekleri bir anıt bırakmak istemeleriydi. Örneğin 211-217 yıllarında 50


Like this book? You can publish your book online for free in a few minutes!
Create your own flipbook