Important Announcement
PubHTML5 Scheduled Server Maintenance on (GMT) Sunday, June 26th, 2:00 am - 8:00 am.
PubHTML5 site will be inoperative during the times indicated!

Home Explore Bilim ve Teknik Dergisi 535. Sayı - Haziran

Bilim ve Teknik Dergisi 535. Sayı - Haziran

Published by sedatileri, 2019-10-27 10:24:17

Description: Bilim ve Teknik Dergisi 535. Sayı - Haziran

Search

Read the Text Version

“SoyuTehlikedeki Deniz Canlılarımız”Posteri ve“Güneş İzleme Gözlüğü”Derginizle Birlikte... TBeilkivmenik 6 HAZİRAN 2012 Venüs’ün Güneş’le Dansı Venüs 6 Haziran 2012’de Güneş’in önünden geçecek... Bir sonraki Venüs geçişi 105 yıl sonra... TBeilkivmenik Aylık Popüler Bilim Dergisi Haziran 2012 Yıl 45 Sayı 535 5 TL Bilim ve Teknik Haziran 2012 Yıl 45 Sayı 535 İnternetle Gelen Devrim İnternetle Gelen Devrim Eğitimde Fırsat Eşitliği Geleceğin Karbonu İnsan Vücudunda Denge Okyanus Derinliklerinde Neler Oluyor? 35 9 771300 338001

GettyTBeilkivmenik Aylık Popüler Bilim Dergisi Yıl 45 Sayı 535 Haziran 2012 “Benim mânevi mirasım ilim ve akıldır” Mustafa Kemal Atatürk Bilgi teknolojilerinin ve özellikle internetin eğitim amacıyla kullanımı, geleneksel eğitimin bilinen sorunlarına çözüm üretilmesine önemli katkılar sağlıyor. Bilgi teknolojileri sayesinde bilgiye erişim zahmetsiz ve düşük maliyetli olabiliyor. Böylelikle bilgiye erişimdeki eşitsizlikler kısmen ortadan kalkıyor. Zaman ve mekân sınırlaması olmaksızın çalışma imkânı sağlaması, internetin en önemli faydalarından. Yazarımız Bahri Karaçay“Eğitimde Fırsat Eşitliği: İnternetle Gelen Devrim”başlıklı yazısında eğitim ve öğretimde yaşanan büyük dönüşümü ele aldı. Kısaca, anlatılan derslerin videoya alınarak dünya çapında ihtiyacı olan herkese internet yoluyla sunulması olarak ifade edebileceğimiz çalışmalar, eğitim ve öğretimde bir dönüşüm başlatmış durumda. Yazarımız“Bir zamanlar ulaşılmaz olan veya ulaşılması için olağanüstü çabalar gerektiren bilgi ile aramızdaki yegâne‘engel’içimizdeki öğrenme arzusuna ve internet bağlantısı olan bir bilgisayara indirgenmiş durumda”diyor yazısının girişinde. Dünyanın en ünlü ve akademik olarak en başarılı üniversitelerinden hocaların verdiği dersler, ücretsiz ve engelsiz olarak tüm dünyadan öğrencilerinin takibine açılıyor. Büyük kısmı için yeterli düzeyde İngilizce bilmek gerekirken, bir kısmı eğitimcilerimizce Türkçe’ye çevriliyor. Hepsinden önemlisi, yazımızda dünyadaki başarılı örneklerinden bahsedilen video ders uygulamalarının ülkemizde de başlıyor olması. Milli Eğitim Bakanlığı ile yapılan, eğitimde FATİH Projesi işbirliği protokolü kapsamında TÜBİTAK, eğitim öğretim içeriklerinin tüm öğrencilere eşit koşullarda ulaştırılmasına destek sağlamaya yönelik çalışmalar başlattı. Bu kapsamda ders anlatımlarının videoya kaydedilerek ücretsiz olarak herkesin erişimine açılması desteklenecek. Bu işbirliğiyle MEB’in ihtiyaçlarına yönelik gerekli Ar-Ge faaliyetlerinin yürütülmesi amaçlanıyor. Ayrıca TÜBİTAK Bilim ve Teknik, Bilim Çocuk ve Meraklı Minik dergileri FATİH Projesi kapsamında dağıtılacak tabletlerde yer alacak ve dergilere akıllı tahtalardan erişim sağlanacak. Eğitimizin vazgeçilmez araçlarından kurşun kalemin ucu katışıksız karbondan. Karbon doğada en çok bulunan elementlerden. Çokluğunun yanı sıra karbon sürekli bizleri şaşırtan haberlere konu oluyor. Arkadaşımız Murat Yıldırım’ın yazısı“Geleceğin Karbonu”başlığını taşıyor. Arkadaşlarımız Alp Akoğlu ve Zeynep Ünalan, ODTÜ’de açılan“Bilimi Hızlandırıyoruz”adlı serginin açılışı için Türkiye’ye gelen Avrupa Nükleer Araştırma Merkezi CERN’ün Başkanı Prof. Dr. Rolf Heuer ile Higgs deneyinin son durumu, tartışmalı Opera deneyi, CERN’deki araştırmaların günlük yaşama yansımaları ile bilim ve toplum etkinlikleri üzerine bir söyleşi gerçekleştirdi.“Tropikleşen Akdeniz ve Beklenen Ziyaretçiler” başlıklı yazısında arkadaşımız Bülent Gözcelioğlu, Süveyş Kanalı’nın açılmasının Akdeniz ekosistemine olumsuz etkilerine dikkat çekiyor. Dergimizin ekinde“Soyu Tehlikedeki Deniz Canlılarımız”posteri veriyoruz. Ayrıca 6 Haziran’da yüzyılın en önemli gök olaylarından birine tanık olacağız. Venüs Güneş’in önünden geçecek. Geçiş herkesin izleyebileceği bir gök olayı, yalnız özel bir gözlükle gözlem yapmak gerekiyor. Dergimizin ekinde Venüs geçişini güvenli bir şekilde izleyebilmek için özel yapılmış gözlük veriyoruz. Saygılarımızla Duran Akca Sahibi Yazı ve Araştırma Grafik Tasarım - Uygulama Mali Yönetmen TÜBİTAK Adına Başkan Alp Akoğlu Ödül Evren Töngür H. Mustafa Uçar Prof. Dr. Yücel Altunbaşak ([email protected]) ([email protected]) ([email protected]) Genel Yayın Yönetmeni İlay Çelik Sayfa Düzeni / Web İdari Hizmetler Sorumlu Yazı İşleri Müdürü ([email protected]) Sadi Atılgan İmran Tok Duran Akca Dr. Özlem Kılıç Ekici ([email protected]) ([email protected]) ([email protected]) ([email protected]) Yayın Kurulu Dr. Bülent Gözcelioğlu Yazışma Adresi Abone İlişkileri Fiyatı 5 TL Dr. Kıvanç Dinçer ([email protected]) Bilim ve Teknik Dergisi (312) 468 53 00 Yurtdışı Fiyatı 5 Euro. Doç. Dr. Burak Aksoylu Dr. Özlem Ak İkinci Atatürk Bulvarı Faks: (312) 427 13 36 Dağıtım: DPP Prof. Dr. Salih Çepni ([email protected]) No: 221 Kavaklıdere 06100 [email protected] http://www.dpp.com.tr Dr. Şükrü Kaya Dr. Zeynep Ünalan Çankaya - Ankara İnternet Baskı: PROMAT Yrd. Doç. Dr. Ahmet Onat ([email protected]) Tel www.biltek.tubitak.gov.tr Basım Yayın San. ve Tic. A.Ş. Doç. Dr. Gökhan Özyiğit Dr. Murat Yıldırım (312) 427 06 25 e-posta http://www.promat.com.tr/ Prof. Dr. Şeref Sağıroğlu ([email protected]) (312) 468 53 00 [email protected] Tel (212) 622 63 63 Redaksiyon Faks ISSN 977-1300-3380 Baskı Tarihi: 29.05.2012 Sevil Kıvan (312) 427 66 77 ([email protected]) Bilim ve Teknik Dergisi, Milli Eğitim Bakanlığı [Tebliğler Dergisi, 30.11.1970, sayfa 407B, karar no: 10247] tarafından lise ve dengi okullara; Genelkurmay Başkanlığı [7 Şubat 1979, HRK: 4013-22-79 Eğt. Krs. Ş. sayı Nşr.83] tarafından Silahlı Kuvvetler personeline tavsiye edilmiştir.

İçindekiler 16 Eğitimde fırsat eşitliğini yakalamak açısından, insanlık olarak olağanüstü bir zaman diliminden geçiyoruz. Bir zamanlar ulaşılmaz olan veya ulaşılması için olağanüstü çabalar gerektiren bilgi ile aramızdaki yegâne“engel”içimizdeki öğrenme arzusuna ve internet bağlantısı olan bir bilgisayara indirgenmiş durumda. Google’ın, Wikipedia’nın ve YouTube’un parmaklarımızın ucuna getirdiği dünyanın bilgisine, son günlerde dünyanın en parlak beyinlerine sahip MIT, Harvard ve Stanford gibi üniversitelerin profesörlerinin verdiği dersler de eklendi. Dijital devrimin en güzel yanı ise bu paha biçilmez bilgi akışının bedava olması. Eğitimdeki bu değişimin, uygarlığın çok daha hızlı ilerlemesini sağlayacağına kesin gözüyle bakılıyor. 24 Kesilmemiş elmas parçasını kurşun kaleminin ucuyla çevirerek incelerken kafasının içinde bir ışık yandı. Kaleminin ucu kurşun değil grafitti elbette. Grafit katışıksız karbondu, aynen elmas gibi. Grafit bilinen en yumuşak elementlerden biriyken elmas doğada bulunan en sert maddeydi. İkisinin arasındaki tek farksa kristal yapılarının farklı olmasıydı. Karbon düzenli bir kristal yapıya sahip olmadığında, tüten küçük sobasındaki kurum gibi olurdu. Neyse, artık masaya dönüp elması nasıl keseceğine karar vermeliydi. 56 Jeolojik devirler boyunca devamlı değişen yeryüzü, bu süreçte sayısız canlının yaşamına da tanıklık etmiştir. Milyonlarca yıl içinde, çok uzun dönemlere yayılarak gerçekleşen çevresel ve iklimsel değişimlerde birçok canlının soyu tükenirken bazıları da yeni koşullara uyum sağlamış ve soylarını devam ettirebilmiştir. Çevresel koşulların değişimi günümüzde de devam ediyor. Doğal süreçlere ek olarak insan faktörünün devreye girmesiyle çevresel değişiklikler hayli kısa sürelerde gerçekleşmeye başlamış ve canlıların soylarının ciddi biçimde tehlike altına girmesine neden olmuştur.

Haberler ..................................................................................................................................................... 4 + Güneş’in Önünden Ay Geçti! / Alp Akoğlu......................................................................................... 10 76 Kozmik Buluşma / H. Tuğça Şener Şatır - Dicle Kolukısa............................................................... 12 Türkiye Doğası Ctrl+Alt+Del / Levent Daşkıran........................................................................................................... 14 Bülent Gözcelioğlu Eğitimde Fırsat Eşitliği İnternetle Gelen Devrim / Bahri Karaçay................................................. 16 84 Türkiye’nin FATİH Projesi / Mustafa Akgül........................................................................................ 22 Sağlık Geleceğin Karbonu / Murat Yıldırım................................................................................................... 24 Ferda Şenel CERN Başkanı Prof. Dr. Rolf Heuer ile Bilim ve Toplum Üzerine / 86 Alp Akoğlu - Zeynep Ünalan.................................................................................................................. 32 Gökyüzü ASIMO: İlk İnsansı Robot / Börteçin Ege............................................................................................ 36 Alp Akoğlu Nobel Ödüllü Bacalar / Kadir Demircan............................................................................................. 42 88 “PC’lerden Sonraki Çağın” Başlangıcı: Tablet Bilgisayarlar / Levent Daşkıran............................ 48 Bilim Tarihinden Tropikleşen Akdeniz ve Beklenen Ziyaretçiler / Bülent Gözcelioğlu................................................ 56 H. Gazi Topdemir Protein Trafiğini Düzenleyen Etiketler / Abdurrahman Coşkun..................................................... 64 93 İnsan Vücudunda Denge: İç Ortam ve Homeostazis / Şenol Dane................................................. 70 Yayın Dünyası İdrîsî / Hüseyin Gazi Topdemir ............................................................................................................ 74 İlay Çelik 94 Zekâ Oyunları Emrehan Halıcı

Haberler Gölhisar Venüs rıyla TÜBİTAK Bilim ve Teknik dergisince şimi sağlanacak. Fındık yağı temelli bu yeni Geçişi Gözlemi düzenlendi. Bu tarihten sonra şenliğin orga- besin, farklı nedenlerle anne sütü alamayan nizasyonunu TÜBİTAK Ulusal Gözlemevi bebekler için de kullanılabilecek. ACS Jour- Alp Akoğlu üstlendi. nal of Agricultural and Food Chemistry der- gisinde yayımlanan çalışmaya göre, Georgia Denizli Gölhisar Belediyesi TÜBİTAK 15. Ulusal Gökyüzü Gözlem Şenli- Üniversitesi’nden Prof. Casimir Akoh ve Ulusal Gözlemevi’nin desteğiyle Ve- ği 24-26 Ağustos 2012 tarihinde Antalya meslektaşları anne sütünün bebek maması nüs geçişinin de gözleneceği bir etkinlik Saklıkent’te yapılacak. Üç gün iki gece sü- tasarlanmasında model olarak kullanılması düzenliyor. 5-7 Haziran tarihlerinde gerçek- recek şenlikte her yaştan gökyüzü merak- fikrinden yola çıkmış. Anne, hamileliğin leştirilecek etkinlik herkese açık olacak. lısına yönelik çeşitli etkinlikler yapılacak. son üç ayında bebeğe -özellikle beyninin ve Etkinlikte gündüzleri çoğunlukla seminer- diğer organlarının gelişimi için çok önemli 5 Haziran akşamı Venüs geçişi ve genel ler, atölye çalışmaları, Güneş gözlemleri ve olan- dokosaheksaenoik asiti (omega 3 yağ astronomi konularında verilecek iki semi- Ulusal Gözlemevi gezisi gibi etkinilikler yer asiti) ve araşidonik asiti (omega 6 yağ asiti) nerden sonra sabahın ilk ışıklarına kadar alacak. Geceleriyse çıplak gözle ve teleskop- doğal olarak sağlıyor. teleskoplarla gökyüzü gözlemi, sonar da larla gökyüzü gözlemleri yapılacak. Venüs geçişi gözlemi yapılacak. 6 Haziran Fakat erken doğmuş bebekler yeterli akşamı da yine teleskoplarla gece gözlemi Atölye çalışmalarında çocuklara da yö- miktarda dokosaheksaenoik asit ve araşido- yapılacak. Etkinlik ertesi sabah sona erecek. nelik çeşitli etkinlikler yer alacak. Teleskop nik asit almamış oluyor. Anne sütünde de Ayrıntılı bilgi için: yapımı ve gökyüzü fotoğrafçılığı gözlem az miktarda bulunan bu yağ asitleri, erken şenliğinin diğer etkinliklerinden. Gökyüzü doğan bebeğe yeterli gelmiyor. Hatta anne- http://www.golhisar.bel.tr/ gözlemlerinde ise takımyıldızlar tanıtıldık- lerin süt veremediği durumlarda, erken do- http://www.tug.tubitak.gov.tr/ tan sonra teleskoplarla Güneş, gezegenler, ğan bebekler bu yağ asitlerinden tamamen bulutsular, yıldız kümeleri ve gökadalar gibi TÜBİTAK 15. ceşitli gökcisimleri gözlenecek. Ulusal Gökyüzü Gözlem Şenliği Şenlikle ilgili ayrıntılı bilgiye ve katılım koşullarına şu adresten ulaşabilirsiniz: Alp Akoğlu http://senlik.tug.tubitak.gov.tr 1998yılında Bilim ve Teknik dergisi gökyüzüne meraklı okurla- Fındık Bebeklerin rıyla buluşmak için Ulusal Gökyüzü Göz- Hizmetinde lem Şenliği’ni başlatmıştı. Bu yıl 15 yaşına basan şenlik, 2009 yılına kadar TÜBİTAK Özlem Ak İkinci Ulusal Gözlemevi’nin çok önemli katkıla- Anne sütünde az miktarda bulunan, an- 4 cak erken doğmuş bebekler için önem- li ve gerekli bir besin maddesi, bebek ma- malarına eklenerek bebeklerin sağlıklı geli-

Bilim ve Teknik Haziran 2012 mahrum kalıyor. İşte bu nedenle de bebek azalan kraliçe arı sayısına bağlı olarak yeni Falcon 9/Dragon kapsülü, Cape Canave- mamalarının içeriğinde bu önemli besin kolonilerin oluşma şansının da azalması. ral Hava Kuvvetleri Üssü’nden yerel saatle kaynaklarının bulunması ve anne sütüne 03:44’te kusursuz bir kalkış gerçekleştirdi. yakın bir yapıda olmaları gerekiyor. Yapılan başka bir araştırmada ise Fransa Motordaki bir arıza yüzünden 19 Mayıs’ta- Ulusal Tarım Araştırmacıları Enstitüsü’nden ki kalkış iptal edilmişti. Kargo kapsülü 3300 Son zamanlarda pek çok bebek mama- Mickaël Henry ve meslektaşları bal arılarına kg’a kadar yük taşıyabilmesine rağmen bu sına alglerden elde edilen triasilgliserol for- (Apis mellifera) düşük seviyelerde thiamet- ilk test uçuşunda sadece 540 kg’lık bir kargo mundaki dokosaheksaenoik asit ve araşido- hoksam denilen başka bir neonikotinoid yüklendi. Dragon’a yüklenen kargonun ço- nik asit ekleniyor. Fakat anne sütünün içeri- yedirmiş. Bu arıların besin bulmak için ğunu astronotlar götürülen yiyecek ve giye- ğindekilerle aynı olmayan bu yağ asitlerinin çıktıkları yolculuktan dönerken kovanları- cek oluşturuyor. Ayrıca yerçekiminin etkile- sindirimi hakkında bazı endişeler var. Prof. nı bulma yeteneklerinde de azalma olduğu rini araştırmak üzere öğrenciler tarafından Akoh ve ekibi fındıktan, anne sütündeki tespit edilmiş.Araştırmacılar bu bulgular hazırlanmış 15 deney de kargoya dahil. dokosaheksaenoik asite ve araşidonik asite ışığında neonikotinoid türü pestisitlerin benzer yapıda bir yağ asidi elde etti. Fındık kullanımının yasaklanması ya da daha sıkı Eğer bu uçuş başarıyla tamamlanır ve yağından elde edilerek bebek mamalarına kontrol ve düzenlemeler yapılması gerekli- kapsül ve kargo zarar görmeden Dünya’ya eklenecek bu asitlerin elde edildiği araştır- ğini düşünüyor. ulaşırsa, daha önce uzay istasyonuna sadece ma, Georgia Üniversitesi, Türkiye Çamlıca kargo gönderebilen ABD de uzay istasyo- Kültür ve Yardım Vakfı ve İstanbul Üniver- Hâlihazırda Almanya, Fransa ve nundan Dünya’ya kargo getirebilecek. Daha sitesi tarafından desteklenmiş. Slovenya’da bu pestisitlerin kullanımına önce sadece Rus Soyuz Kapsülü bunu başa- sınır getirilmiş. ABD’de de arıcılar Çev- rabiliyordu. Arılar re Koruma Ajansı’ndan başka bir neo- Pestisitlerden nikotinoid olan clothianidin pestisidi- Kalkıştan üç gün sonra Dragon kapsülü Nasibini Alıyor nin yasaklanması talebinde bulunmuş ve uzay istasyonu birbirine yaklaşacak. İs- tasyondaki astronotlar kenetlenme ve ayrıl- Özlem Ak İkinci Özel Sektör manın güvenliğini test edecek. Eğer testler Uzaya Kargo başarıyla sonuçlanırsa robot kol yardımıyla Yeni yapılan iki araştırmaya göre, yay- Göndermeye kapsül istasyona kenetlenecek ve astronot- gın olarak kullanılan bir grup pestisit Başlıyor lar kargoyu boşaltacak. Kapsül üç hafta is- böceklerin davranışlarını etkiliyor ve popü- tasyona bağlı kalacak ve istasyondaki 600 lasyonlarında azalmaya neden oluyor. Neo- Murat Yıldırım kg kargo kapsüle yüklenecek. Robot kol nikotinoid grubu pestisitler, tüm dünyada yardımıyla kapsül istasyondan ayrılacak ve özellikle kolza (kanola) gibi önemli bitkileri 22Mayıs 2012’de SpaceX firmasına ait yörüngesinden çıkarak paraşüt yardımıyla korumak için kullanılıyor. Fakat bunun arı- Falcon 9 adlı bir roket Dragon adın- Kalifornia açıklarında Pasifik Okyanusu’na lara zararlı olduğunu söyleyen araştırma- daki kargo kapsülünü yörüngeye başarıyla düşecek. cılar, bu grup pestisitler nedeniyle arıların oturttu. Bu uçuşun amacı uluslararası uzay sindirim sistemi parazitlerine daha açık hale istasyonuna kargo götürmek ve istasyondan NASA başkanı Charles Bolden konuyla geldiğini vurguluyor. yüklenen kargoyu Dünya’ya geri getirmekti. ilgili açıklamasında “Şu an özel sektörün ortaya koyduğu yeniliklerin kucaklandığı İngiltere’deki Stirling Üniversitesi’nden yeni bir geleceğin eşiğindeyiz. Bu misyonu David Goulson ve meslektaşları, Bombus tamamlamak için hâlâ çok işimiz var, fakat cinsinden 75 arı kolonisini incelemiş. Be- iyi bir başlangıç yaptık” dedi. sinlere karıştırılan makul seviyelerdeki imi- dacloprid adı verilen neonikotinoid grubu 5 pestisiti tüketen arıların çoğalma yetenek- lerinde büyük ölçüde yavaşlama görülmüş. Bu koloniler kontrol kolonilerine göre % 85 daha az kraliçe arı üretmiş. Asıl problem ise

Haberler dünyanın dört bir yanındaki üni- “Işınla Çekmek” versitelerden 68 takım katıldı. İs- Gerçek mi Oluyor? Konya Selçuklu tanbul Teknik Üniversitesi ATA Ta- Belediyesi’nden kımı, Illinois, Virginia Tech, MIT gibi Murat Yıldırım 1000 ABD’nin en iyi üniversitelerini geride Bilim ve Teknik, bırakarak 4. oldu. Bu sonuçla, yarışma Bilim kurgu hayranlarının istek listele- 1000 Bilim Çocuk tarihi boyunca Türk takımlarının aldığı rinin başlarında gelen “tractor beam” Aboneliği en iyi dereceye ve ABD dışından katılan mikro büyüklükte gerçek oluyor. “Tractor ülke takımları içinde alınan en başarılı beam” ifadesi, bir maddeyi ışıkla harekete Bülent Gözcelioğlu ikinci dereceye imza atılmış oldu. Bu yıl geçirmek ve özellikle ışık kaynağına çekmek 16.sı düzenlenen yarışmada takımlardan, anlamında kullanılıyor. Bilim kurgu edebi- Konya Selçuklu Belediyesi, Selçuklu’da insansız, elektrik motorlu ve uzaktan radyo yatında sıklıkla kullanılan bu olgu, A*STAR okuyan ilköğretim ve lise öğrencileri- kontrollü uçurulan bir hava aracının tasa- Data Storage Institute’taki Haifeng Wang ve ni bilimi sevmelerine, daha iyi ve kolayca rımını, üretimini ve görevleri yerine getire- arkadaşları tarafından gösterildi. anlamalarına katkıda bulunmak amacıyla cek uçuşları gerçekleştirmeleri istendi. Bu TÜBİTAK Popüler Bilim Dergileri’ne abone sene temel uçuş görevleri olarak 4 dakika- Einstein ve Planck’ın öncü çalışmaların- yaptı. Belediye bu kapsamda 1000 ilköğre- lık boş uçuş, 3 tur boyunca 8 alüminyum dan bu yana ışığın maddeleri iten bir mo- tim öğrencisini Bilim Çocuk dergisine, 1000 blok taşıma uçuşu ve iki litre su barındıran mentumu olduğu biliniyor. Bunun yanında lise öğrencisini de Bilim ve Teknik dergisi- bir su tankından 100 m irtifada suyun tah- bir lazer ışınının kesiti boyunca lazer ışını- ne 1 yıllık abone yaptı. Selçuklu Belediyesi liye edilerek geri dönülmesi olarak belir- nın şiddetini değiştirerek bir cismi ışının bunun yanı sıra yedi ayrı bölgede bulunan lendi. İTÜ Uçak ve Uzay Bilimleri Fakültesi merkezinden kenarlara doğru itmek şu an kütüphanelerinde de öğrencilere ve halka öğrencilerinden oluşan ATA Takımı, görev kullanılan bir teknik. Örneğin biyoteknoloji hizmet veriyor. uçuşlarından sonra 167,41 puanla yarışma- uygulamalarında lazer bu şekilde kullanıla- yı 4. olarak tamamladı. Yarışmada birinci rak hücreler hareket ettiriliyor. İnsansız Hava San Jose State Üniversitesi (308.34 puan), Aracı Yarışları’nda ikinci Kaliforniya Üniversitesi (186.76 Wang ve arkadaşlarının çalışmasına ka- İTÜ ATA Takımı puan), üçüncü ise (177.16 puan) Kolorado dar, tek bir ışınla çekme başarılamamıştı. 4. Oldu Üniversitesi oldu. Grup, Bessel ışınları adı verilen özel lazer Takım kaptanı Uçak Mühendisliği 4. ışınları kullanıyor. Bessel ışınlarının özelliği Bülent Gözcelioğlu sınıf öğrencisi Sercan Ertem, VESTEL, ise lazer ışınının kesiti boyunca güç dağılımı- ASELSAN, TÜBİTAK, İTO, TAI, GEDON, nın özel bir şekilde hazırlanması. Normalde Amerikan Havacılık ve Uzay Enstitü- İTÜ Rektörlüğü ve İTÜ Uçak Mühendis- lazer ışını bir cisme çarptığında geri yansıya- sü’nün 13-15 Nisan 2012’deki İnsansız liği 1984 girişlilerin sponsorluğunda ya- rak o cismi lazer kaynağından uzağa iter. Ku- Hava Aracı Yarışları’nda İTÜ ATA Takımı rışlara katılan ATA uçağının, önümüzdeki ramsal olarak, Wang ve arkadaşları yeterince 4. oldu. Amerikan Cessna uçak firması ve yıl ilk üçte yer almayı hedeflediğini söy- küçük cisimlere çarpan Bessel ışınlarının geri Raytheon Füze Sistemleri’nin desteğiyle ledi. Türkiye’den 8 takımın katıldığı yarışı değil de ileri yansıyarak cismi lazer kaynağına yapılan Tasarla, Yap, Uçur (Design/Bu- ODTÜ’nün Nymph Noir Takımı 23., Hava doğru iteceğini gösterdi. Bu ışınlarla otomo- ilt/Fly) İnsansız Hava Aracı Yarışması’na Harp Okulu’nun Scorpion Takımı 36. sıra- billeri ve insanları uzay gemilerine çekmek da tamamladı. mümkün olmayacaksa da, hücrelerin hare- 6 ket ettirilmesi ve incelenmesi için bu yöntem kullanılabilir. Ayrıca NASA da başka geze- genlerin atmosferlerinden parçacık toplamak için keşif araçlarında “tractor beam” teknolo- jisi kullanmayı düşünüyor.

Bilim ve Teknik Haziran 2012 SİSMOKUL olan sismik istasyonlar algılayıcı (sismo- sismik dalga hareketi, cisim ve yüzey dal- Okullarda metre) ve kayıtçıdan oluşuyor. Okulun gaları, kırılma, yansıma ve dağılma pren- Sismoloji Projesi arazisinde uygun bir yere gömülen algıla- siplerini öğrenerek problemleri çözmeye yıcıda kaydedilen sismik olaylar kayıtçı ile başlayacak, bu bilimin uygulanması ve de- Mehmet Ergin kaydedilerek arşivleniyor. Ayrıca okuldaki neyimleriyle fen bilimleri konusunda daha herkesin ilgisini çekebilecek, görünür bir katılımcı olacaklardır. Ülkemiz bilindiği gibi aktif bir deprem yerde LCD ekranı kurularak günlük sismik kuşağı üzerinde yer alıyor. Tarihte aktivite canlı olarak izlenebiliyor. Okuldaki Bu sayede depremler, volkanlar, tsuna- ve yakın geçmişte oluşan yıkıcı deprem- proje sorumlusu öğretmen ve öğrencilere miler hatta yakın yerlerdeki patlatmalar ler, ülkemizdeki yapıların ve birikimlerin eğitim veriliyor, aletsel alt yapı tanıtılıyor gözlenebilecek, bunların yerlerini bulma, geçmişte olduğu gibi gelecekte de tehlike ve istasyonların nasıl işletildiği anlatılıyor. sismik izlerin yorumlanması, ortamın sis- altında olduğunu açık bir şekilde ortaya İleride proje kapsamındaki diğer okullarla mik aktifliği ve tektonik süreçler konusun- koyuyor. işbirliği yapılarak ortak bir internet sayfası da katkı sağlayabileceklerdir. hazırlanması ve her türlü bilginin bu or- Depremle ilgili bilimsel bilgilerin doğru tamda paylaşılması planlanıyor. Öğretmenler ve öğrenciler canlı bağlan- anlaşılabilmesi, sahiplenilmesi ve gelecek tı sayesinde gerçek zamanda diğer istasyon kuşaklara sağlıklı aktarılabilmesi ve özel- PROJEDEN BEKLENEN SONUÇLAR bilgilerine de ulaşarak etrafta neler oldu- likle deprem biliminin (sismoloji) daha iyi Okullarda sismometre olmasının öğren- ğunu öğrenebilecek, bu bilgileri paylaşıp anlaşılmasına katkıda bulunmak amacıyla ciler için en heyecanlı anı bir deprem kay- birlikte düşünerek problemleri çözmeye SİSMOKUL başlığı altında bir proje tasar- dedildiği zaman yaşanacaktır. Depremlerin yönelik önemli adımlar atabileceklerdir. landı. gerçek zamanlı olarak kaydedilmesi önemli bir gelişmedir ve genç beyinlerin yer bilim- Kaydedilen deprem kayıtlarının yani SİSMOKUL NEDİR? leriyle ilgili düşüncelerini geliştirecektir. verilerin alışverişi okullar arasında iletişimi Ülke çapında ortaokul ve lise öğrenci- Öğrenciler kendi işlettikleri sismik istas- artıracak, hatta bu tür çalışmaların ürünle- leri ne yönelik, okullarda yer bilimlerini yon sayesinde bir sismometreyle tanışacak, ri gelecekteki bilimsel çalıştayların başlan- sismolojik araştırmalar yoluyla inceleyen, onun nasıl korunacağı ve kullanılacağı, ne gıç noktası olacak ve bilimsel etkinliklerin deneysel ve uygulamalı bir eğitim prog- ölçtüğü, kaydettiği verilerle ne yapılabilece- artmasına, bilimsel sosyalleşmenin sağlan- ramıdır. SİSMOKUL okullar aracılığıyla ği konusunda bilgileneceklerdir. masına neden olacaktır. öğretmenlere ve öğrencilere ulaşarak on- Sismoloji ile tanışan öğrenciler, sismo- ları bilim insanlarıyla bir araya getirmeyi lojinin temel aldığı ana matematik ve fizik http://www.sismokul.mam.gov.tr/ hedefleyen, okul toplumunu doğal risklere kavramlarıyla gerçek dünyayı araştıracak, EMSC Newsletter, Europian-Meditteranean Seismological karşı daha iyi bilgilendirecek ve duyarlı ol- Center, No.24, December 2009 masını sağlayacak bir araçtır.Eğitim amaçlı http://www.emsc-csem.org/Files/docs/data/newsletters/ SİSMOKUL projesinin temel yenilikçi fik- newsletter_24_low.pdf ri, okullara sismoloji istasyonları yerleştire- www.bgs.ac.uk/schoolseismology rek bilimsel ve teknik yaklaşımlarla sismik www.seismoatschool.ethz.ch risk eğitimine odaklanılmasını hedefleyen www.edurisk.it bir program olmasıdır. www.eduseis.net SİSMOKUL projesi, genç yaştaki öğren- cilere bilimi daha ilgi çekici hale getirmek, öğrencilerin deneyimlerini kendi büyük- leriyle paylaşmalarını sağlamak ve yerbi- limlerini gelecek vaat eden bir akademik disiplin olarak düşünmelerini sağlamak amacıyla tasarlanmıştır. Bilimsel öğrenme aracı olarak sismoloji bilimini kullanarak, ortaokul ve lise düze- yindeki okullarda çevresel ve yer bilimleri alanında eğitim verilmesini kapsar. Pilot uygulama için İstanbul’da bir okul seçilerek projeye başlanmıştır. SİSMOKUL projesinin uygulanmasına, okula yerleştirilecek olan aletsel alt yapının hazırlanıp kurulmasından sonra istasyon- ların işletilmesiyle başlanıyor. İşletilecek 7

Haberler kayıtların bu şekilde yorumlanmasıyla eski ince bir durgun hava katmanı ile çevrilmiş çağlardaki iklimsel değişiklikler hakkında durumda olduğu görülmüş. Bu da yaprakla- Yaprak daha doğru tahminler ve yorumlar yapılabi- rın çok fazla ısınmasını engelliyor, ayrıca bu Damarlarının leceği belirtiliyor. ince hava katmanı sayesinde yapraklar daha Mimarisi hızlı soğuyor. Bu durum, küçük yapraklı bit- Bitkilerin yaşamında önemli bir yere kilerin neden daha çok sıcak ve kuru iklim Özlem Kılıç Ekici sahip olan yaprak damarlarının mimari şartlarının yaşandığı bölgelerde bulundu- yapısının oluşumu ve bu yapıyı belirleyen ğunu açıklıyor. Ayrıca yaprak damarlarının Yapraklar nefes alıp veren, terleyen, bit- hususların neler olduğu konusunda çok az bilgisayar görüntüleri incelendiğinde, küçük kiyi besleyen birer solunum organı şey biliniyor. Yaprak büyüklüğü ve yaprak yapraklardaki ana damarlar birbirlerine çok olarak bitkilerin yaşaması için vazgeçilmez damar sistemleri arasında kurulan matema- yakın olduğu için, birim yaprak alanı başına kısımlarından biri. Bitkinin topraktan aldığı tiksel bağlantılar, yaprak yüzeyindeki bazı düşen ana damarların hem uzunluğunun maddeleri, güneş ışığından yararlanarak fo- doğal motiflerin nasıl oluştuğu konusuna hem de sayısının çok fazla olduğu anlaşıldı. tosentez denilen kimyasal bir süreçle bitki- açıklık getirebilecek. NSF tarafından des- Ana damarların uzunluğunun ve sayısının nin besini haline getirirler. Bitkiye yeşil renk teklenen bu araştırmada, farklı bölgelerden fazla olması da özellikle kuraklık sırasında veren klorofil maddesi bu süreçte önemli rol toplanan yüzlerce bitki türünün yaprakları, suyun daha etkili bir şekilde taşınmasını oynar. Yaprak damarları, yaprak yüzeyinde damarlarını belirgin hale getiren özel bir sağlıyor. Küçük yapraklardaki yoğun da- besin maddelerini ve suyu taşıyan iletim kimyasal madde ile işlem gördükten sonra, marlaşma, damarların herhangi bir yerinde borularıdır. Yaprak yüzeyindeki ana ve ara yüksek çözünürlüklü bilgisayarlarda görün- bir tıkanıklık olduğunda suyun rahatça ta- damarlar yaprağın biçimine ve büyüklüğü- tülendi. Araştırma ekibi çeşitli bölgelerden şınması için alternatif yollar bulunabilmesi ne bağlı olarak farklı yapılarda ve desenlerde toplanan farklı bitkilerin yaprakları arasında açısından avantaj sağlıyor. (paralel, tüysü, el biçiminde ve ağsı) olabilir. tahmin edilebilen ilişkiler buldu. Geniş yap- raklardaki ana damarların, yaprak yüzeyin- Temelde bitkilerin yaprakları birbirini Kaliforniya Üniversitesi’nden bir grup de birbirlerinden uzak olduğu görüldü. Bu takip eden iki aşamada gelişiyor. İlk önce doğa bilimci, zaman içinde gelişen ve farklı- ilişki, yaprağın fiziksel yapısına, fotosentez tomurcuk şeklindeki yaprak belli belirsiz laşan yapraklardaki damarların detaylı yapı- ve terleme gibi fizyolojik etkinliklerine bağlı büyümeye başlar. Daha sonra büyüme ve sını temel alan yeni matematiksel kurallar ve olmaksızın tüm geniş yapraklarda aynıy- gelişme belirgin bir şekilde hızlanır ve yap- formüller ortaya koydu. Kolay uygulanan bu dı. Bunun aksine, küçük yapraklardaki ana rak gerçek büyüklüğüne ulaşır. Ana damar- kurallar sayesinde fosil kayıtlara bakılarak damarların ise yaprak yüzeyinde birbirle- lar çok yavaş gerçekleşen ilk aşamada oluşur geçmiş zamanlardaki iklimsel durum, bit- rine çok yakın, nerdeyse üst üste yerleştiği ve hızlı seyreden ikinci aşama başlamadan kilerin yapısal ve fiziksel özellikleri tahmin görüldü. Yaprağın büyüklüğünün bitkilerin ana damarların yaprak üzerindeki sayısı ve edilebilecek. Araştırmanın sonuçları Nature çevrelerine uyumunu belirleyen özellikler- yoğunluğu son halini alır. Hızlı gerçekleşen Communication dergisinin Mayıs sayısın- den biri olduğu biliniyor. Örneğin küçük ikinci aşama sırasında ana damarlar yapra- da yayımlandı (http://www.nature.com/ yapraklı bitkiler genelde kuru ve güneşli or- ğın uzunluğuna ve genişliğine bağlı olarak ncomms/journal/v3/n5/full/ncomms1835. tamlarda yaşar. Bu tür bitkilerin, küçük yap- birbirlerinden uzaklaşır, yaprak yüzeyinde html). Elde edilen bulguların ekoloji çalış- raklarındaki damar desenleri sayesinde ku- yayılır ve kalınlaşırlar. Ara damarlar ise asıl malarına önemli katkı sağlayacağını düşü- rağa karşı daha dayanıklı olduğu belirtildi. olarak ikinci aşamada ana damarların ara- nen araştırmacılar, oluşturulan formüller ve Birbirine yakın olan damarlar sayesinde ku- sında oluşmaya başlar. Yaprak gelişmesini kuramlar sayesinde küçücük yaprak parça- raklık sırasında suyun taşınması daha kolay tamamlarken ara damarların dallanması da cıklarına bakarak yaprakların gerçek büyük- oluyor. Küçük yapraklı bitkiler daha dikkatle tamamlanır. lüğü hakkında fikir sahibi olabiliyor. Fosil incelendiğinde bu yaprakların etrafının çok Aynı çalışmada ana damarların ve ara damarların birbirlerinden bağımsız olarak evrimleştiği bulunmuş. Ana damarlar ile yaprak büyüklüğü arasındaki ilişkinin, ara damarlar için geçerli olmadığı görülmüş. Ana damarlar büyük yapraklarda birbir- lerinden uzakta bulunur ve daha geniş bir alana yayılırken, ara damarların sayısının, yaprak büyüklüğünden bağımsız olarak çok fazla olabildiği gözlenmiş. Yaprak parçalarını barındıran fosillere bakıp ana damarların yapısını incelenerek damar uzunluğu hakkında fikir sahibi olan uzmanlar, bir matematik formülü yardımıy- la yağrağın gerçek büyüklüğünü hesaplaya- biliyor. Ayrıca damar desenlerine bakılarak o bitkinin yaşadığı dönemdeki iklim şartları ve ekosistem tahmin edilebiliyor. 8

Bilim ve Teknik Haziran 2012 Yaprak damarlarının zaman içinde nasıl tırmalarda DNA’ya bilgi yazmak ve silmek saatleri sayesinde gün uzunluğundaki deği- farklılaştığına bakıldığında, milyonlarca yıl başarılmıştı, ama aynı DNA parçasına tekrar şiklikleri algılıyor. Biyolojik saat insanlarda, önce çiçekli bitkilerin neden birçok geniş yazmak mümkün olmuyordu. hayvanlarda, böceklerde, bitkilerde ve diğer yapraklı bitki türünden daha baskın oldu- organizmalarda biyolojik süreçleri 24 saatlik ğu ve yaygınlaştığı da anlaşılıyor. Genelde Yapılan bu yeni araştırmada, depolama periyodlara uyumlu hale getiriyor. çiçekli bitkilerin yapraklarında yoğun bir ortamı olarak DNA, DNA’ya yazmak ve sil- damarlaşma deseni oluyor. Özellikle de mek için ise bakterileri enfekte eden virüs- Imaizumi ve arkadaşları çalışmalarında, ara damarların sayısı ve yaprak yüzeyin- lerden (bakteriyofaj) elde edilmiş “recombi- bitkilerin mevsimsel değişiklikleri algılama de kapladıkları alan çok fazla. Bu da çi- nases” adı verilen enzimler kullanıldı. Virüs- ve çiçeklenme mekanizmasında önemli bir çekli bitkilerin her türlü iklim koşulunda ler bu enzimleri enfekte ettikleri bakterinin role sahip güneş ışığıyla etkin hale gelen daha etkili fotosentez potansiyeline sahip DNA’sına kendilerini bağlamak için kullanı- FKF1 proteinini araştırmış. FKF1 protei- olmasına ve dolayısıyla hayatta kalabilme yor. Yapılan çalışmada enzim DNA’nın belir- ni her gün öğleden sonra sentezleniyor ve şansının yüksek olmasına neden oluyor. li bir parçasına giderek orada ufak bir deği- etkinliği biyolojik saat tarafından düzenle- şiklik yapıyor ve gönderilen yeni bir sinyalle niyor. Kısa günlerde sentezlendiğinde öğle- DNA’da Bilgi değişikliği eski haline çeviriyor. Bu değişmiş den sonraki gün ışığının yeterli olmaması Depolanması ve değişmemiş gen parçaları bilgisayar bit- nedeniyle etkin hale geçemiyor. Daha uzun leri olan 1’e ve 0’a karşılık geliyor. Araştır- günlerde üretildiğinde ise bu foto reseptör Murat Yıldırım macıların hedefi 1 bitlik hafızayı ilk önce proteini ışığı kullanarak “çiçeklenme pro- 1 byte’a çıkarmak ve DNA’yı değiştirmek teini” olan FT proteininin de dâhil olduğu Biyomühendisler hücre içindeki DNA’ya için gereken bir saatlik süreyi kısaltmak. çiçeklenme mekanizmasını etkinleştiriyor. bilgi yazıp silmeyi ve tekrar yazmayı ba- Böylece bitkiler biyolojik saat sayesinde gün şardı. Şu an sadece 1 bit’lik bilgi depolana- Bitkiler uzunluğundaki değişiklileri algılıyor. bilse de bilgi depolamayı ve işlemeyi hücre Çiçeklenme içinde mümkün kılmasından ötürü bu araş- Zamanlarını Bu mekanizma çoğalmak için uygun tırma önemli. Belki de bu sayede doktorlar Nasıl Biliyor? olmayan, günlerin kısa gecelerin uzun ol- bir gün kanserli bir hastaya yerleştirecekleri duğu kış aylarında bitkinin çiçeklenmesini bir cihaz sayesinde kanserli hücrelerin bö- Özlem Ak İkinci önlüyor. Çalışmada Arabidopsis bitkisi- lünme hızını takip etme imkânına kavu- nin çiçeklenmesiyle ilgili tahminler, Edin- şacak veya hücre yaşlanırken hücre içinde Başarılı bir şekilde çoğalabilen bir bitki- burgh Üniversitesi’nden biyoloji profesörü neler olduğunu kaydedebilecekler. nin çiçeklenme zamanının belirlenme- Andrew Millar’ın geliştirdiği matematiksel sinde çiçeğin biyolojik saati, gün uzunluğu modelleme ile gerçekleştirilmiş. Bu mate- Stanford Üniversitesi’nden Jerome Bon- ve bir dizi moleküler olay görev yapıyor. matiksel model, bitkilerin gün uzunluğunu net “canlı bir hücrenin içindeki DNA’ya bilgi algılama prensiplerinin anlaşılmasına da yazıp silebiliyoruz; hücrenin içine hesapla- Genetik çalışmalarda yaygın olarak kul- yardımcı olmuş. Bu prensiplerin diğer bitki- ma ve mantığı sokabiliyoruz” açıklamasını lanılan hardalgiller ailesinden küçük bir lerde, örneğin pirinçte de geçerli olduğunu yaptı. bitki olan Arabidopsis bitkisi, yapılan yeni düşünen araştırmacılar bu bulgular ışığında, bir çalışmada da model bitki olarak kulla- bitkilerinin gün uzunluğuna gösterdiği tepki Bilim insanları insan vücudunun içine nılmış. Washington Üniversitesi’nden biyo- bilinirse, daha iyi mahsul elde edilebileceği minik bilgisayarlar yerleştirmeyi uzun za- loji profesörü Takato Imaizumi eğer çiçek- kanısında. Hayvanlardaki proteinin henüz mandır hayal etmelerine karşın bu kadar lenme zamanının mekanizması bilinirse ve bitkilerdeki kadar iyi anlaşılmadığını vurgu- küçük bilgisayarlar bugünkü teknolojiyle düzenlenebilirse bunu hızlandırarak ya da layan araştırmacılar bu çalışmadan öğren- hâlâ tasarlanamıyor. Bu yüzden araştırma- geciktirerek alınacak mahsulün miktarının dikleri prensiplerin hayvanlarda da geçerli cılar biyolojik araçlara, örneğin DNA’ya ve artırılabileceğini belirtiyor. Böylece bunun olmasını umut ediyor. enzimlere yöneldi. Daha önce yapılan araş- daha fazla gıda ve biyoyakıt üretimi için bir fırsat olacağını vurguluyor. Çiçekli bitkiler yılın belli bir zamanında yapraklarında çiçeklenmeyi uyaran FT de- nilen özel bir protein (Flowering Locus T) üretiyor. Bu protein yapraklardan, ileride yaprağa ya da çiçeğe dönüşecek ancak he- nüz farklılaşmamış hücrelerin bulunduğu bölüm olan sürgün uca giderek çiçeklenme- yi uyarıyor. Gün uzunluğundaki değişiklikler pek çok organizmaya mevsimsel değişiklikler konusunda bilgi veriyor. Bitkiler de biyolojik 9

Alp Akoğlu GAyünGeeşç’tini! Önünden 6 Haziran’da Venüs Güneş’in önünden geçecek. Bu ender gök olayını nefesimizi tutmuş bekliyo- olsa da, uzaklıktaki değişime bağlı olarak Ay’ın gökyüzündeki görünür büyüklüğü değişir. Ay, ruz. 20 Mayıs’ta buna benzer bir gök olayı, bir halkalı Güneş tutulması gerçekleşti. Ay, Güneş’in Güneş’e uzak olduğu sırada Güneş’ten küçük görünür. Eğer tutulma bu sırada gerçekleşirse Ay önünden geçti. Bu tutulma Asya’nın doğusundan başlayıp Pasifik Okyanusu’nu kat ederek Güneş’i tam olarak örtemez ve tutulma şeridinin ortasındaki bir gözlemci, tutulma ortasında ABD’ye kadar uzanan bir şerit üzerinden izlenebildi. Güneş’i bir halka şeklinde görürür. Ay’ın bize dönük yüzü karanlık olduğundan görünmez. 20 Mayıs’taki tutulma bir tam Güneş tutulması değildi. Yani Ay Güneş’i tamamen örtmedi. Dola- Bu fotoğrafı, tutulmayı izlemek üzere ABD’nin Colorado Platosu’ndaki Monument Valley’ye yısıyla yalnızca tam tutulmalarda görebildiğimiz Güneş’in taç katmanı ve renkküredeki parlama- (Anıt Vadisi) giden Tunç Tezel çekti. Aslında fotoğraf tutulmanın belli aşamalarında çekilen fo- lar görülmedi. Ama Ay ve Güneş gökyüzünde ince bir halka oluşturacak şekilde bir araya geldi. toğrafların üst üste birleştirilmesiyle oluşturulmuş. Bu sayede aynı görüntüde tutulmanın farklı aşamalarını görebiliyoruz. Gerçekte büyüklükleri çok farklı olsa da, Ay ve Güneş’in gökyüzündeki görünür büyüklükleri bir- birine çok yakın. Bu nedenle Ay Güneş’le aramızdan geçtiği zaman Güneş’i tamamen örtebilir. Biraz erken olacak belki ama şimdiden müjdemizi verelim. 1 Haziran 2030’da ülkemizden de bir Ne var ki, Güneş tutulmalarının hepsi tam tutulma olmaz. Çünkü Ay’ın yörüngesi elips biçimin- halkalı tutulma gözlenecek. Üstelik tutulma hattının ortası İstanbul’dan Çanakkale’ye uzanıyor. dedir ve bize olan uzaklığı 356.000 ile 407.000 km arasında değişir. Çıplak gözle fark etmek zor Marmara bölgesinin tamamı bu halkalı tutulmayı görebilecek. 10

11

H. Tuğça Şener Şatır Dicle Kolukısa Kozmik Buluşma Astronomlar yaklaşık 5 milyar yıl sonra gerçekleşecek kozmik bir buluşma için şimdiden heyecanlı. Çünkü bu buluşmadaki çiftlerden biri içinde yaşadığımız Samanyolu Gökadası. Samanyolu ve Andromeda gökadaları yakın (!) bir gelecekte birleşip yeni bir gökada meydana getirecek. Peki ya bizler bu olaya tanık olabilecek miyiz? Gökada etkileşimleri, evrenin oluşum süre- Andromeda’ya Yakından Bakış cinin bir parçası. Büyük Patlama’dan yakla- şık bir milyar yıl sonra, yani ilk gökadala- Andromeda Gökadası’nın Samanyolu’nun iki- rın meydana geldiği dönemde, bu çarpışmaların gü- zi gibi görünüyor, ama aslında pek de öyle değil. nümüze kıyasla daha sık yaşandığı biliniyor. Göka- Andromeda’nın görünür kütlesi Samanyolu’nunkine daların evrimini anlamak için bu çarpışmaları ve so- göre daha fazla olsa da içerdiği karanlık madde mik- nucunda meydana gelen yeni yapıları incelemek ge- tarı beklenenden az. Andromeda’nın çapı 220 bin ışık rekiyor. Günden güne gelişen teknolojiye paralel ola- yılı, yani Samanyolu’nunkinden yaklaşık 120 bin ışık rak teleskopların ve gözlem tekniklerinin de gelişme- yılı fazla. Andromeda’nın içerdiği yıldız miktarı da si yapılan araştırmalara farklı bir boyut kazandırıyor. Samanyolu’nunkinin neredeyse üç katı kadar. Günümüzde Hubble Uzay Teleskobu’nun çektiği fo- toğraflarla gökada çarpışmalarının farklı evrelerine İşte bu muazzam kütle saniyede 120 km hızla bize tanık olabiliyoruz. Ayrıca bilim insanlarının yaptığı doğru geliyor. Peki biz bunu nasıl anlıyoruz? Gökci- araştırmalar ve canlandırmalar sayesinde çarpışma- simlerinden aldığımız ışığın tayfındaki çizgiler olma- ların süreçlerini öngörebiliyoruz. Hatta Zooniverse- sı gerekenden daha uzunsa, o gök cisminin bizden Galaxy Zoo gibi halkı bilimle buluşturan projeler sa- uzaklaştığı anlaşılır. Andromeda’nın tayfında durum yesinde canlandırmalara kişisel olarak katkıda bulu- biraz farklı. Gözlem sonuçları, Andromeda’dan bize nabiliyoruz doğru gelen ışığın dalga boyunun olması gereken- den kısa olduğunu gösteriyor. Bu da demek oluyor ki Andromeda bize yaklaşıyor. 12

>< Bilim ve Teknik Haziran 2012 “Milkomeda” Evrenin ilk dönemlerinde birbirine yakın konumda Geleceği Şimdiden Görebilmek oluştukları düşünülen Andromeda ve Samanyolu gö- kadaları, içinde bulundukları Yerel Gökada Kümesi’nin Özellikle Hubble Uzay Teleskobu’nun çektiği fotoğ- en büyük iki üyesi. Gökada kümeleri kütleleri görece raflar ve SDSS’nin (Sloan Digital Sky Survey-Sloan Di- birbirine yakın ve birbirine çekimsel olarak bağlı, iki ya jital Gökyüzü Taraması) arşivlediği yaklaşık 930.000 da daha fazla gökada içeren yapılardır. Samanyolu ve gökadaya ait gözlem verisi baz alınarak hazırlanan Andromeda arasındaki etkileşimin kanıtı birbirlerine canlandırmalar, milyarlarca yılda gerçekleşen bu olay- uyguladıkları çekim kuvvetidir. Bu kuvvet, aralarında ları gerçeğe yakın halleriyle görebilme şansı veriyor. yaklaşık 2,5 ışık yılı olan bu iki gökadayı günümüzden John Dubinski’nin Samanyolu ve Andromeda galak- yaklaşık iki milyar yıl sonra buluşturacak. silerinin çarpışma süreci için hazırladığı simülasyon, San Diego Süperbilgisayar Merkezi’ndeki Blue Hori- Gökadalar önce birbirlerinin etrafında dönecek. zon (Mavi Ufuk) adlı süperbilgisayarın eseri. Bir gö- Günümüzden 2,5 milyar yıl sonra gökadaların kar- kadanın içinde bulunan tüm parçacıklar dahil edil- şılıklı etkileşimleri nedeniyle belli belirsiz bir kuyruk diğinde, ki John Dubinski Milkomeda için hazırladı- oluşacak. Gökada çarpışmalarına özgü bu yapı aslında ğı simülasyonda 300 milyondan fazla parçacık kul- onların içinde bulunan ve çarpışmanın etkisiyle uza- lanmıştır, canlandırmaları hazırlamak günler sürebi- ya savrulan gaz, toz ve çok sayıda yıldızdan oluşur. İki lir. Simülasyonlar, çarpışma esnasındaki gaz yoğunlu- gökada, aralarında yıldızlardan, gaz ve tozdan ve de ğunu, gökadaların merkezlerindeki karadeliklerin bir- muhtemelen gezegenlerden oluşan bir köprü varken birleri ile olan etkileşimlerini ve yeni yıldız oluşum- birbirlerinin çevresinde dönmeye devam edecekler. larını her bir bölge için farklı olarak inceleme olana- ğı da sağlar. Seçilen parametrelerin değişkenliği, örne- 3,5 milyar yıl sonra ikinci bir çarpışma olacak ve ğin içerdikleri maddenin yoğunluğu, birbirlerine göre bunun ardından gökadalar birbirinden uzaklaşıp 4,5 hızları ve konumları farklı olursa çarpışmanın süreci milyar yıl sonra yeniden yakınlaşacak. Günümüz- ve meydana getireceği yeni gökadanın şekli de ona gö- den beş milyar yıl sonra gökbilimcilerin adını şimdi- re değişir. Çünkü bir çarpışmanın sonucu, sadece gö- den koyduğu “Milkomeda” doğmuş olacak. Bu yeni kadaların birbirlerine ne kadar yaklaştığıyla değil, bir- gökadanın şekli normalden biraz daha farklı olacak. birlerine yaklaşım açıları ve dönüş yönleriyle de ilgili- Çubuklu sarmal tipteki Samanyolu ile sarmal tipteki dir. Gökadalar birbirlerine yaklaşırken farklı yönlerde Andromeda birleşerek eliptik bir gökada oluşturacak. dönüyorlarsa hızlı değişimler meydana gelirken, aynı yönde dönmeleri durumunda geçici olarak birbirleri- Yeni gökada görece yaşlı yıldızlardan oluşsa da çar- nin hareketlerini artırabilirler. Her etkileşim bir birleş- pışma sürecinde karşılaşan gaz ve tozdan yeni yıldız- meyle sonuçlanmayabilir. Birbirlerini görece uzaktan lar oluşmaya başlayacak. Ancak yıldızların arasındaki etkileyip yollarına devam eden gökadalar de vardır, fa- mesafeler çaplarının kabaca milyon katı olduğundan, kat etkileşim çarpışmaya sebep oluyorsa birleşme ka- çarpışma olasılıkları neredeyse sıfır. Örneğin Güneş’i çınılmazdır. Tıpkı Milkomeda örneğinde olacağı gibi. bir pinpon topu büyüklüğüne indirgediğimizde, bize en yakın yıldız olan Proksima Erboğa, yani diğer pin- CKoayxn, Ta.kJl.a, rLoeb, A., “The collision between hEtvtapn:/s/,wNw. Ww..g,aWlaixlkyidnysnoanm, Mic.s.Io.,r“gT/he mass of the pon topu, bizden1600 km uzakta olacaktır. Bu kabaca the Milky Way and Andromeda”, MNRAS, Cilt 386, As.n9d29ro-9m4e2d, aAgğaulsatxoys”,2M00N0.RAS, Cilt 316, Sayı 4, İzmir ile Iğdır arasındaki mesafe kadardır. Sayı 1, s. 461-474, Mayıs 2008. Young, K., “Andromeda galaxy hosts a trillion stars”, Loeb, A., Cox, T. J., “Our galaxy’s date with destruction”, CNhewapSmcieannt,isSt.,-“STphaecem, 6agHnaifziicreannt2A0n0d6r.omeda Galaxy”, Güneşimize Ne Olacak? AWsatrtokninosm, Ly.ML.a, gEavzainnse,,Ns..2W8-.3, A3,nH, Ja.zHir.a,n“T2h0e08m. asses of 25 Kasım 2006, www.astro.caltech.edu CthieltM40i6lk,ySaWyıa1y,asn. d26A4n-2d7r8o,mTeemdamgaulzax2i0e1s”0,.MNRAS, Modellere göre çarpışma sürecinde Güneş vakti- nin çoğunu Samanyolu merkezinden yaklaşık 65 bin ışık yılı kadar uzakta geçirecek. Andromeda’ya geç- me ihtimali çok düşük. Güneş, yaklaşık 390 bin ışık yılı genişliğindeki alana yayılacak olan enkaz yığını- nın içinde bulunacak ve beş milyar yıllık birleşme sü- recinin sonunda yani Milkomeda oluştuğunda, çok- tan kırmızı bir dev yıldıza dönüşmüş olacak. Eğer bu manzarayı görebilme şansımız olsaydı, gökyüzünü ta- mamen kaplayan devasa bir gökadanın parlaklığıyla karşı karşıya kalırdık. 13

Ctrl+Alt+Del Levent Daşkıran Taşınabilir Pil Hücresi Cebinizi Tek Dolumda 14 Kez Şarj Edecek Uzun süreli bekleyişin ardından Fuel Cell teknolojisi nihayet gerçek hayatta mantıklı bir kullanım alanı nisini takarak saatler boyunca aygıtın şarj olmasını beklemenize gerek bulacak gibi görünüyor. kalmadan çalışmaya devam edebilecektiniz. Cep telefonlarının, dizüs- tü bilgisayarların ve benzer taşınabilir cihazların yakın gelecekte bu Fuel Cell. Teknolojiyle yakından ilgileniyorsanız, daha önce bu say- yeni sistemle enerji sağlayacağı öngörülüyordu. Fikir güzeldi, ama ne- falar da dahil olmak üzere, bu konu hakkında mutlaka birkaç şey oku- dense hep fikir olarak kaldı. muşsunuzdur. Fuel Cell teknolojisini kullanan cihazlar, bugüne kadar alıştığımız pil hücreleri yerine içi alkolle dolu küçük tüplerden ener- Neyse ki yurt dışında hemen hemen her türden elektronik oyunca- ji sağlayacaklardı. Böylece piliniz bittiğinde kartuşu çıkarıp yerine ye- ğı bir arada bulabileceğiniz Brookstone mağazaları, nihayet bu tekno- loji için mantıklı bir kullanım alanı bulmuş gibi görünüyor. Brookstone mağazaları ve Fuel Cell teknolojileri üzerine çalışan Liliputian Systems iş birliğiyle geliştirilen oyun kartı destesi büyüklüğündeki yeni bir şarj cihazı, üzerine takacağınız küçük yakıt hücrelerinden güç alacak ve tek bir yakıt hücresiyle bir akıllı telefonu 10-14 kez şarj edebilecek. Üs- telik cihazın sadece akıllı telefonları değil, USB üzerinden şarj olan her şeyi şarj edebileceği belirtiliyor. Böylece çantanızda taşıyacağınız kü- çük bir aygıt ve birkaç yedek kartuş sayesinde, elektriğin olmadığı yer- lerde bile yanınızdaki elektronik cihazları nasıl şarj edeceğinizi düşün- mek zorunda kalmayacaksınız. Cihazın bedeli tahminen 100-200 dolar, güç kartuşlarının tane- si 3-5 dolar arasında olacak. Aygıtın yıl sonuna kadar piyasaya sürül- mesi bekleniyor. Detayları lilliputiansystemsinc.com adresinde bula- bilirsiniz. 500 Kişinin Twitter Mesajları Müzik Eserine Dönüşürse 500 kişininTwitter’da yazdıklarını analiz ederek müzikale çeviren sitenin arkasındaki Twitter. İngilizce anlamı kuş cıvıltısı, şakıma. Bir defada 140 ka- fikir ve uyguladığı yöntem son derece ilginç. rakterden daha fazlasını yazamadığınız sosyal ağın adı. Güzel isim, akılda kalıcı, insanın kulağını okşayan bir tınısı da var. 14 Peki, bir grup Twitter kullanıcısının internet üzerinden yazdıkla- rını gerçek seslere dönüştürseydiniz, acaba ortaya nasıl bir müzik çıkardı, hiç düşündünüz mü? İşte The Listening Machine adı verilen projeyi geliştirenler, yu- karıdaki sorudan hareketle hayli ilginç bir deneye imza atmış. Önce İngiltere civarında 500 kişilik bir Twitter kullanıcı grubu belirlemiş- ler ve bu grubun attığı mesajları analiz etmeye başlamışlar. Örne- ğin atılan mesajlarda pozitif ifadeler mi (muhteşem, süper), nega- tif ifadeler mi (olmamış, sıkıcı), yoksa tarafsız ifadeler mi (teknik te- rimler) daha ağırlıklı? Atılan mesaj sanat, iş dünyası, eğitim, sağlık gibi önceden belirlenmiş 8 ana kategoriden hangisine dahil? Fark- lı kategorilerde mesaj atma sıklığı nedir? Daha sonra tüm bu parametreleri farklı enstrümanlarla, tem- polarla ve tonlarla ilişkilendirmişler ve anlık olarak gelen bilgile- re bağlı olarak niteliği değişen bir müzikale imza atmışlar. Örne- ğin negatif mesajların ağırlığı arttıkça müziğin tonu daha hüzün- lü bir hal alıyor. Farklı kategorilerdeki mesajlar farklı enstrüman ve notaları harekete geçiriyor. Atılan mesajların sıklığı parçanın tem- posunu etkiliyor. Neticede hem düşünce ve uygulama yöntemi, hem de ortaya çıkan sonuç açısından son derece ilginç bir proje. Sonuçları din- lemek için thelisteningmachine.org adresini ziyaret edebilirsiniz.

Bilim ve Teknik Haziran 2012 [email protected] Prize Ne Gerek Var, Bir Ethernet Bağlantısı Yeter 5-13 vat arası güç kullanan yeni nesil istemciler çalışabilmek için Ethernet lışmak için sadece ethernet bağlantısına ihtiyaç duyu- bağlantısından başka bir şeye ihtiyaç duymuyor yor. Yani ethernet ağ bağlantısı üzerinden güç sağladığı- nız sürece aygıtı prize takmanıza gerek kalmıyor. Aygıta Bilişim endüstrisinde son yılların en çok konuşu- ethernet üzerinden güç sağlayabileceğiniz bir altyapıya lan konularından biri enerji tasarrufu olunca, bu konu- sahip değilseniz, ayrıca prizden de besleyebiliyorsunuz da yeni çözümler de sürekli karşımıza çıkıyor. Bunun son veya elektriğin ikide bir kesildiği yerlerde bu ikisini birbi- zamanlarda ortaya çıkan güzel örneklerinden biri de rinin yedeği gibi de kullanabiliyorsunuz. HP’nin yeni istemcisi. HP’nin 3M işbirliğiyle ve hepsi bir arada mantığıyla tasarladığı t410 All-in-One modeli, ça- İstemcinin harcadığı toplam güç 5-13 vat arası, yani pazarlamacıların deyimiyle “Buzdolabınızın içini aydın- latan lambadan daha az”. Texas Instruments’ın DM8148 yongaya gömülü sistem tasarımı ve dahili sayısal sinyal işleyiciye sahip (DSP) ARM işlemciyle donatılmış bu mo- delin 18,5 inç ekranında HD kalitesindeki videoları gö- rüntüleyecek kadar becerikli olduğu söyleniyor. 3M’in buradaki katkısı ise ekran üzerine yerleştirilen polarize filtre sayesinde çok az güç harcadığı halde parlak görün- tü verebilen ekran tasarımında gizli. İstemcinin yaz aylarında 429 dolardan piyasaya çık- ması bekleniyor. Detayları bit.ly/hpt410thin adresinde bulabilirsiniz. “Görevimiz Tehlike” Ekibine Yakışır SSD Disk riyel ve askeri uygulamalar için geliştirdiği “RunCore In- RunCore Invincible SSD adlı disk serisi, vincible SSD” ürün serisi, ucunda yeşil ve kırmızı renk- tek bir düğmeyle diski tamamen te iki düğmenin yer aldığı özel bir kabloyla birlikte ge- silebiliyor veya diski kızartarak imha liyor. Kabloyu diske bağlayıp yeşil düğmeye bastığınız- edebiliyor. da güvenli silme adı verilen bir süreç devreye giriyor. Bu da diskin içindeki tüm bellek hücrelerinin üzerini an- lamsız veriyle doldurarak diskteki bilgileri ulaşılamaz ha- le getiriyor. Kırmızı düğme ise daha eğlenceli. Bu düğ- meye bastığınızda kablo üzerindeki devre, diskin kaldı- ramayacağı kadar yüksek miktarda akımın, disk içindeki bileşenlere ulaşmasına izin veriyor ve diskteki tüm bel- lek hücrelerinin ortalarından çatlayana kadar pişmeleri- ne sebep oluyor. Renk körlüğü olanlar için tam bir kâbus. Ürün hakkında detaylı bilgiyi ve nasıl çalıştığına dair videoyu www.runcore.com adresinde bulabilirsiniz. Bilim ve Teknik dergisinin Mart 2011 sayısında- ki köşemizde SSD’lerin, yani bellek tabanlı sabit disk- lerin içindeki bilgiyi tutma konusunda ne kadar inat- çı olduklarına değinmiş, SSD’lere yazılan bilgileri silme- nin ne kadar dertli olduğunu uzun uzadıya anlatmıştık. Aslına bakarsanız SSD disklere yazdığınız sadece tek bir dosya veya klasörü geri getirilemeyecek şekil- de silmek istiyorsanız anlattıklarımız hâlâ geçerli. An- cak SSD’yi içindeki bilgiler geri getirilemeyecek ölçü- de tamamen silmek istiyorsanız, onun kolayını RunCo- re bulmuş. Şirketin yüksek güvenlik gerektiren endüst-

Bahri Karaçay EİDğniteitmevderrFniırmsaet EtşliteliğiGelen Eğitimde fırsat eşitliğini yakalamak açısından, insanlık olarak olağanüstü bir zaman diliminden geçiyoruz. Bir zamanlar ulaşılmaz olan veya ulaşılması için olağanüstü çabalar gerektiren bilgi ile aramızdaki yegâne “engel” içimizdeki öğrenme arzusuna ve internet bağlantısı olan bir bilgisayara indirgenmiş durumda. Google’ın, Wikipedia’nın ve YouTube’un parmaklarımızın ucuna getirdiği dünyanın bilgisine, son günlerde dünyanın en parlak beyinlerine sahip MIT, Harvard ve Stanford gibi üniversitelerin profesörlerinin verdiği dersler de eklendi. Dijital devrimin en güzel yanı ise bu paha biçilmez bilgi akışının bedava olması. Eğitimdeki bu değişimin, uygarlığın çok daha hızlı ilerlemesini sağlayacağına kesin gözüyle bakılıyor. 16

Her şey 2004 yılında başladı. Salman Khan >>> Bilim ve Teknik Haziran 2012 Boston’da bir yatırım şirketinde çalışıyor- tercih ettiğini söylüyordu. Aslında basit gibi görünen du. ABD’nin New Orleans şehrinde Bang- bu seçimin arkasında çevrimiçi öğrenimi değerli kı- Khan Akademisinin kurucusu ladeşli bir baba ve Hindistanlı bir annenin çocu- lan bazı gerçekler var. Bunlardan en önemlisi çevri- Salman Khan ğu olarak 1976 yılında dünyaya gelmişti. MIT’den miçi öğrenimin zaman kısıtlamasını ortadan kaldır- iki diploması ve Harvard’dan MBA’sı olan üstün ba- ması. Öğrenciler dersleri istedikleri zamanda ve is- şarılı ve iş dünyasında, özellikle yatırım sektörün- tedikleri yerde, kendi odalarının konforunda dinle- de geleceği çok parlak biriydi. Ondan yaklaşık iki yebiliyor. İkinci önemli nokta öğrenimin hızıyla il- bin beş yüz kilometre uzakta, doğduğu şehir New gili. Klasik sistemde öğretmen öğretim hızını sınıf- Orleans’ta yaşayan, yedinci sınıf öğrencisi kuzeni taki öğrencilerin ortalamasına göre ayarlamak duru- Nadia ailesi ile birlikte Khan’ın düğününe katılmak munda. Ortalama hızda öğrenen öğrenciler için bu üzere Boston’a gelen misafirler arasındaydı. Laf ara- yöntem iyi sonuçlar veriyor, ama yavaş öğrenen öğ- sında Khan Nadia’ya birkaç matematik sorusu sor- renciler için önemli bir dezavantaj teşkil ediyor. On- muş aldığı cevaplardan etkilenmişti. Fakat ertesi gün lar konuyu tam kavrayamadan bir sonraki konuya kahvaltıda Nadia’nın annesi ile konuşurken kuzeni- geçildiği için bu öğrenciler sınıfa ayak uydurama- nin matematik dersinde zorluk çektiğini ve bir üst yıp geri kalıyor. Dersleri YouTube’dan izlediklerin- seviyeye geçemediğini öğrenecekti. Khan, düğün- de ise kontrol tamamen kendi ellerinde olduğu için den sonra New Orleans’a dönen Nadia’ya önce tele- anlamadıkları yeri öğreninceye kadar tekrar ediyor- fon ve internet üzerinden “yahoo doodle” programı lar. Nitekim pilot bölge olarak seçilen Los Altos’da bir ile yardım etmeye çalıştı. Daha iyi nasıl yardım ede- okulda, matematik derslerinde Khan Akademisi’nin bileceğini düşünürken, biraz da işyerinden bir arka- videoları kullanıldığında önemli bulgular elde edil- daşının tavsiyesi üzerine, bilgisayarının başına geçip di. Bu denemede öğrenciler yeni bir konuyu video- kulaklığını ve mikrofonunu taktı, sanki kuzeni ya- lardan ve Khan Akademisi’nin web sitesindeki alış- nındaymış da ona ders anlatıyormuş gibi matema- tırmaları yaparak öğrenirken, öğretmenler de bil- tik anlatmaya başladı. Elektronik bir kalem ve sü- gisayarları başında öğrencilerin ilerlemesini izledi. men (pad) üzerinde yazıyor, bir yazılım yardımıyla Öğrencilerin ne hızla öğrendiği, hangi sorular üze- da yazdıklarını ve sesini kaydediyordu. Kaydettikle- rinde ne kadar zaman harcadığı, hangi sorularda ta- rini YouTube’a yükleyip adresini e-posta ile kuzenine kıldığı gerçek zamanlı izleniyordu. Yeni bir konuyu gönderdi. Youtube’a konulacak videolara 10 dakika- öğrenirken öğrencilerin ilk birkaç dersten sonra iki lık sınırlama getirildiği için Khan da derslerini onar gruba ayrıldığı, bir grup hızlı öğrenip ilerlerken bir dakika ile sınırlı tuttu. Sonuç olağanüstüydü, Nadi- grup öğrencinin de yavaş öğrendikleri için geri kal- a bu dersler sayesinde matematik sınavlarından çok dığı gözlendi. Ancak dönemin ilerleyen haftalarında iyi notlar alarak bir üst seviyeye geçti. Fakat aynı za- çok ilginç bir şey oldu ve yavaş öğrenen öğrenciler manda çok ilginç bir şey daha oldu. Dünyanın dört hızlı öğrenenlerle aralarındaki farkı kapatmaya baş- bir yanından önce onlarca, sonra yüzlerce ve niha- ladı. Bu durum çok önemli bir gerçeği gün ışığına çı- yet binlerce insan bu videoları izlemeye başladı. Ço- karıyordu: Yavaş öğrenen öğrenciler temel kavram- cuklarının videolar sayesinde derslerdeki başarısının ları öğrendikten sonra hızlı öğrenenlerle aralarında- arttığını bildiren ebeveynlerden teşekkürlerle do- ki farklı hızla kapatıyordu. Bu gerçek, klasik eğitim- lu e-postalar gelmeye başladı Kahn’a. Hiç tanımadı- de “yavaş öğrenir” diye damgalanan ve bu durum- ğı çocuklara yardım etmeyi, sadece kendisi ve daha dan bir türlü kurtulamayan öğrencilerin aslında ye- da zengin olmak isteyen bir avuç insan için çalışma- terince şans verilmediği için “yavaş öğrenir” grubun- ya yeğleyen Kahn, 2009 yılında yatırım şirketinde- da kaldığını, öğrenme hızlarına uygun eğitim sağ- ki işinden ayrıldı ve zamanını evinin bir köşesinde- landığında bu çocukların da hızlı öğrenenlerle ay- ki masasının başında, bilgisayarına ders anlatmakla nı düzeye ulaşabildiğini gösteriyordu. Dijital eğitim, geçirmeye başladı. Çalışmalarını “Kahn Academy” öğrenme hızından kaynaklanan bu önemli problemi (www.khanacademy.org) adı altında, kâr amacı güt- ortadan kaldırmıştı. meyen bir kurum olarak devam ettirmeye başladı. Amacı “çağdaş kalitede dersleri dünya çapında ihti- Videolardan yararlananlar arasına microsoftun yacı olan herkese bedava sunmak” idi. kurucusu Bill Gates gibi isimler de katılınca Khan Akademisi’nin başarısı daha da arttı. Gates hem ha- TED’de yaptığı bir konuşmada bu işe nasıl başla- tırlamak istediği bazı konular için hem de kendi ço- dığını anlatırken, kuzenlerinin YouTube videoları- cuklarına yardımcı olmak için Khan’ın videoları- nı izlemeyi aynı konuyu onun ağzından dinlemeye nı izlediğini belirtiyordu. Servetinin önemli bir bö- lümünü insanlığın yararına yapılan çalışmaları des- 17

Eğitimde Fırsat Eşitliği İnternetle Gelen Devrim Her ay yaklaşık 3,5 milyon kişi Khan Akademisi’nin 3200’ü aşkın videsunu izleyerek matematik, biyoloji, işletme, bilgisayar vb konuları öğreniyor. teklemek üzere kullanan Gates, Khan Akademisi’nin 3,5 milyon kişinin izleyip yararlandığı 3200’ü aşkın insanlık için önemli bir eğitim aracı olduğunu göre- Khan Akademisi videosunu dilimize kazandırmak rek maddi açıdan desteklemeye başladı. Büyük bir ülkemiz için de büyük bir kazanım olacaktır. kısmını Gates ve Google’ın sağladığı 15 milyon do- lara yakın bağış sayesinde Kahn, tek kişilik şirketi- Salman Khan’ın çalışmalarından etkilenenler ara- ne bilgisayar mühendisi ve yazılımcılar ekledi. Los sında Stanford Üniversitesi’nden, yapay zekâ konu- Altos’ta uygulanmaya başlayan pilot proje bu yeni sunda dünya çapında üne sahip iki profesör de var: ekibin ürünüydü. Sebastian Thrun ve Peter Norvig. Thrun ve ekibi Pentagon’un açtığı bir yarışmada Nevada Çölü’nde Pilot programa katılan öğrenciler dersin vide- 212 km giderek ödül alan bir robot otomobilin arka- osunu bir önceki akşam evlerinde izliyorlar. Ertesi sındaki isim (Stanford Üniversitesi Thrun’un bu ba- gün ders saatinde sadece problem çözüyorlar. Böy- şarısı nedeniyle 2 milyon dolar ödül alıyor). Yakın le bir yaklaşım da öğrencinin problem çözme bece- zamanda Google’ın gizli projeler dairesi Google X’in risini geliştirmesine ve yaratıcı olmasına yardım edi- başına getiriliyor. Bu projelerden birinde geliştirdik- yor. Öğrenciler problemler üzerinde çalışırken öğ- leri şoförsüz otomobil Kaliforniya trafiğinde tam retmen de onların performanslarını gerçek zaman- 160 bin kilometre yol kat ediyor. Thrun son günlerde lı olarak bilgisayarından izliyor. Her bir öğrenciye ait “Google Gözlük” (görüş alanındaki her şeyi kayde- grafik, öğrencinin hangi soru üzerinde çalıştığını ve debilen, internet bağlantısı sayesinde yön gösteren, her bir soru için ne kadar zaman harcadığını göste- adres bulan, görüş alanındaki pek çok şey hakkında riyor. Öğrenci belli bir soruda takılıp kalınca o öğ- bilgi aktaran, sözlü komutlarla mesaj gönderen, aynı rencinin grafiğinde kırmızı bir işaret beliriyor. Öğ- zamanda telefon da olan ve saplarından birinin bi- retmen de o öğrencinin yanına giderek ona proble- raz kalın olması dışında normal gözlükten hiçbir far- mi çözmesinde yardımcı oluyor. Khan, program ge- kı olmayan bir gözlük düşünün) projesinde de çalışı- liştirilirken öğretmenlerin görüşlerinin alındığını ve yor. Daha önce NASA’da bilim adamı olarak çalışmış program uygulanırken de buna devam edileceğini olan Norvig ise Google’ın araştırma faaliyetlerini yö- bildiriyor. Şimdiden öğretmenlerden gelen öneriler netiyor. Yapay zekâ konusunda yazdığı kitap bu dal- doğrultusunda programa bazı eklemeler yapılmış. da yazılmış en iyi kitap olarak kabul ediliyor. Khan Akademisi’nde dersler İngilizce, ama ders- Thrun, Salman Kahn’i ilk defa kendisinin de ko- lerin diğer dillere çevrilerek ana dili İngilizce olma- nuşmacı olarak katıldığı ve yapay zekâ konusun- yan veya İngilizce düzeyi yeterli olmayan öğrenci- da bir konuşma yaptığı TED konferansında tanıyor. lerin de faydalanmasına çalışılıyor. Her ay yaklaşık Onun Khan Akademisi’ni tanıtan konuşmasını din- 18

liyor. Daha önce YouTube’u kullanarak ünlü profe- >>> Bilim ve Teknik Haziran 2012 sörlerin derslerini belli bir ücret karşılığında pazar- University of Pennsylvania ile anlaşarak bu üniversi- lamayı düşünürken, Khan’ı dinledikten sonra onun telerde verilen dersleri aktarmak üzere kurdu. Kol- Dünyaca ünlü gibi, kendi verdiği dersleri dünyaya açmaya karar ve- ler ve Ng felsefelerinin Khan Akademisi ile benzer Amerikan üniversitelerinin pek çoğu riyor. Fikrini Norvig’e açıyor. Birlikte verdikleri ya- olduğunu, öğrencinin dersleri kendi öğrenme hızıy- derslerini internet üzerinden pay zekâ dersini 2011 yılı sonbaharında internet üze- la takip etmesini sağlamaya öncelik verdiklerini be- bütün dünya ile paylaşacaklarını rinden bütün dünyaya açmaya karar veriyorlar. Bin lirtiyor. Bir diğer amaçları da öğrencilerin kendi ara- açıkladı. ile iki bin arasında öğrencinin derslere ilgi duyaca- larında birbirlerine yardımcı olmasını sağlamak. Bu- ğını tahmin ediyorlar. Yalnız bu arada Yapay Zekâ nun için de Coursera’da öğrenci forumları yer alı- Birliği’nin bin civarındaki üyesine de bir e-postayla yor. Şimdilik çoğunlukla fen bilimleri derslerini içer- böyle bir ders açma planlarından bahsediyorlar. Ders mekle beraber Coursera›nın amacı sosyal bilimleri için başvuranların sayısı birkaç hafta içinde 190 ül- de içermek ve onlar için de değerlendirme program- keden 160 bin öğrenciye ulaşıyor. Katılımcılar, li- ları geliştirmek. Tahmin edileceği gibi sosyal dersle- se öğrencisinden emeklilere kadar geniş bir yelpaze rin sınav kâğıtlarının değerlendirilmesi, fen bilimle- oluşturuyor. rine göre çok daha karmaşık ve zor. Fen bilimlerinin pek çoğunda çoktan seçmeli sorular ve cevabı evet ya Bu olağanüstü başarı üzerine Thrun ve Norvig da hayır olan sorular sorulabilirken, örneğin yazarlık oluşturdukları bir ekiple UDACITY adlı, kâr amacı konusundaki bir sınavın değerlendirilmesi çok da- gütmeyen bir şirket kurarak sadece Stanford’dan bir ha karmaşık bir yaklaşım gerektiriyor. Bununla bir- avuç öğrencinin ulaşabildiği derslerini bütün dün- likte şimdiden sosyal konulu derslerin sınavlarının yaya açıyorlar (http://www.udacity.com/). Şirketin değerlendirilmesi için işe koyulmuş öğretim üyeleri web sitesinin girişinde “Üniversite eğitiminin kalite- var. Koller, dersleri alan yüzbinlerce öğrenci arasın- li ve düşük fiyatlı olabileceğini düşünüyoruz. İnter- dan üstün yetenekli olanları, kendilerinden izin al- net aracılığıyla en iyi öğretmenleri, dünyanın her kö- mak şartıyla ilgili konularda uzman arayan şirketler- şesinden yüz binlerce öğrenci ile buluşturduk” ifa- le tanıştırmayı ve böylece onlara iş imkânı sağlamayı desine yer veriliyor. Khan Akademisi orta öğreni- planladıklarını da bildiriyor. me ağırlık verirken UDACITY üniversite eğitimine odaklanıyor. UDACITY’nin klasik anlamdaki çevri- Mayıs ayının ilk haftasında da Harvard ve MIT miçi derslerden farkı, öğrencilerin sadece videoları güçlerini birleştirerek EDx (www.edxonline.org) adı izlemekle kalmayıp etkileşimli bir ortamda öğrenim altında, her iki üniversitede verilen derslerin pek ço- görmesi, bunun sonucu olarak sınavlara girebilme- ğunu bedava olarak dünyaya açacaklarını açıkladı. si, alıştırma çalışmaları yapabilmesi ve ayrıca dersin öğretmenine soru sorabiliyor olması. Program deği- şik ülkelerdeki öğrencilerin kendi aralarında çalış- ma grupları oluşturmasını ve internet üzerinden or- tak projeler üzerinde çalışmasını da sağlıyor. Sınav- ların değerlendirilmesinde ileri bilgisayar teknoloji- leri (yapay zekâ) kullanılıyor. Katılım ve dolayısıyla soru sayısı çok fazla olduğu için öğrenciler önce ken- di aralarında soruları oyluyor, öğretmenler de en faz- la oy alan, bir diğer deyişle çoğunluğun kafasını meş- gul eden soruları yanıtlıyor. Geçtiğimiz Nisan ayında yine Stanford Üni- versitesi’nden bilgisayar bilimleri profesörleri Daph- ne Koller ve Andrew Ng, özel sektörden aldıkları 16 milyon dolar destekle Silikon Vadisi’nde bir şir- ket kurdu. «Coursera» adındaki şirketin (www.cour- sera.org) amacı, UDACITY gibi, üniversite dersleri- ni internet üzerinden ücretsiz olarak dünyanın dört bir yanındaki öğrencilere ulaştırmak. Ancak UDA- CITY kendi derslerini hazırlayıp sunarken, Koller ve Ng şirketlerini ABD’nin en prestijli üniversitelerin- den Princeton, Standford, University of Michigan ve 19

Eğitimde Fırsat Eşitliği İnternetle Gelen Devrim Dünyaca ünlü Massachussets İki üniversitenin otuzar milyon dolar katkısı ile kâr Khan daha başından beri bu işi kâr amaçlı bir şir- Teknoloji Enstitüsü (MIT) amacı gözetmeyen bir organizasyon olarak kuru- kete dönüştürmek için teklifler aldığını, fakat hiçbiri- ve Harvard Üniversitesi, EDx ile lan EDx, MIT’nin Aralık ayında açıkladığı ve ay- ni kabul etmediğini belirtiyor. Onun amacı dünyanın derslerini bütün dünyaya nı amaçla geliştirdiği MITx sistemini kullana- hemen her köşesindeki çocuklara bedava eğitim gö- açacaklarını açıkladı. cak (MITx’in ilk online dersi olan “Devreler ve türebilmek. Bununla beraber Khan’dan esinlenerek Elektronikler”e (Circuits and Electronics) 120 bin bu işi ticari amaçla yapmak üzere yola çıkanlar da var. 20 öğrenci kayıt yaptırmış ve bunlardan 10 bini dersi Örneğin “The Floating University” ABD’nin en pres- başarı ile tamamlayarak sertifika almış). Harvard tijli üniversiteleri olarak bilinen ve ülkenin kuzey-do- Üniversitesi rektörü Drew Faust ve MIT’nin rek- ğusunda yer alan, aralarında Harvard, Yale, Colum- törü Susan Hockfield, EDx’in duyurulduğu basın bia, Cornell ve Princeton’ın da bulunduğu “ivy lea- toplantısında EDx’in şimdilik bir başlangıç oldu- gue” üniversitelerinin profesörlerinin verdiği dersle- ğunu, ancak eğitimi daha geniş kitlelere ulaştırma- ri, özel stüdyolarda kaydedip belli bir ücret karşılığın- nın yanı sıra eğitimin daha iyi nasıl yapılabilece- da ilgilenenlerin hizmetine sunuyor. Bu derslerin en ğinin araştırılması için de olağanüstü bir platform ilgi çekici yanı “süperstar” denilebilecek, çoğu kendi oluşturacağını bildiriyordu. Hockfield “bu dersle- alanları dışında da tanınan bilim insanlarından ders ri alan yüzbinlerce öğrenciden elde edilecek veri- dinlemeyi sağlıyor olması. Harvard Üniversitesi’nden ler öğrencilerin nasıl öğrendiğini, daha iyi öğren- psikoloji profesörü, aralarında How the Mind Works meleri için neler yapılması gerektiğini öğretecek” ve Blank Slate gibi çok satanların bulunduğu on üç diyordu. Yine aynı basın toplantısında konuşan kitabın yazarı Steven Pinker ve Harvard Üniversitesi EDx’in ilk başkanı, MIT’nin Bilgisayar Bilimleri eski rektörü ve Obama yönetiminde Ulusal Ekonomi ve Yapay Zekâ Laboratuvarı müdürü Anant Agar- Konseyi’ne başkanlık yapmış Larry Summers bunlar- wal, Salman Khan’dan çok şey öğrendiklerini, hat- dan sadece ikisi. ta kendi aralarında Khan tarzı video anlamına ge- len “KSV” (Khan Style Video) diye bir terim da- Bu girişimlerin Khan Akademisi’nin tartışılmaz hi kullandıklarını belirtiyordu. (Harvard ve MIT, başarısını yakalayıp yakalayamayacağını zaman gös- EDx’teki dersleri tamamlayan öğrencilere sadece terecek. Çünkü daha önce benzer bazı girişimle- o dersi tamamladıklarını gösteren, fakat üzerinde rin başarısızlıkla sonuçlandığı biliniyor. Columbia Harvard veya MIT’nin imzası olmayan bir sertifi- Üniversitesi’nin başlattığı, Chicago ve Michigan üni- ka vermeyi planlıyor). versitelerinin de katıldığı “Fathom” sistemi ve Yale, Princeton ve Stanford üniversitelerinin kâr amaçlı

kurduğu “AllLearn” girişimleri başarısızlıkla sonuç- <<< Bilim ve Teknik Haziran 2012 lanmış. Dünya çapında ün yapmış üniversitelerin bilgisayar programları (yapay zekâ) kullanarak eği- derslerinin bedava olarak bütün dünyaya açılması- timi her öğrencinin kişisel ihtiyaçlarını karşılayacak Bahri Karaçay, Iowa nın daha küçük üniversiteleri nasıl etkileyeceğini ise şekilde geliştirmeleri (kişisel eğitim) ile orantılı ola- Üniversitesi Tıp Fakültesi zaman gösterecek. cak. Böyle bir sistemde öğrencilerin kişisel perfor- Pediatri Bölümü, mansları en ince detaylarına kadar takip edilebilece- Çocuk Nörolojisi Kürsüsü Bütün bu gelişmeler yüzyıllardır devam edegelen ği için, öğretimin etkinliği de artmış olacak. Ülkemi- öğretim üyesidir. “öğretmen anlatır, öğrenci dinler” şeklindeki klasik, zin kitle eğitimini (açık öğretim fakültesi, TRT Okul) Nörolojik doğum kusurları didaktik öğretim sisteminin, biraz da teknolojik ge- yıllardır uyguluyor olması kişisel eğitimi olanaklı kı- üzerinde genler düzeyinde lişmelerin zorlaması ile ilk defa sorgulanmaya baş- lacak, etkileşimli dijital eğitimin başarılı olma şansı- yaptigi araştırmalar Amerikan ladığını gösteriyor. Artık ilkokuldan üniversiteye ka- nı da çok artırıyor. Saglik Enstitusu (NIH) dar eğitimin her basamağında öğrencinin nasıl daha tarafindan destekleniyor. iyi eğitileceği konusunda çözümler aranıyor. Özellik- Eğitim alanındaki bu olağanüstü gelişmelerin, asıl Karaçay’ın ilk kitabı le Batı’nın gelişmiş üniversitelerinin hemen hemen hedef olan öğrencilerin en iyi düzeyde eğitimine ne “Yaşamın Sırrı DNA” TÜBİTAK hepsinde internet ortamında eğitim konusunda uy- oranda katkı sağlayacağı, ne ölçüde etkin olacağı he- Popüler Bilim Kitapları gulamalar ve yeni denemeler yapılıyor. Değişik ku- nüz bilinmiyor. Bu konuda yapılacak bilimsel araş- arasında yayımlandı. rumlar arasında yaklaşım farkları olmakla birlikte, tırmalar bu ve benzeri soruların cevaplarını ortaya ortak bir gerçek var: Giderek artan bir hızda dijital koyacak. Ancak dijital eğitimin geleceğin eğitiminin www.bahrikaracay.com/blog eğitim reformunu yaşıyoruz. Bu geçişten yana olan- önemli bir parçası olacağı şüphesiz. Ümit ederiz bu lar çoğunlukta, ama eskinin ve alışılmışın verdiği ra- makale, hem ülkemizde hem de dünyanın dört bir hatlığı feda etmek istemeyen ve yeniliklere ayak uy- yanındaki üniversitelerde başarılı bilimsel çalışma- duramayanların direnci şimdilik bir engel teşkil edi- lar yapan ve öğrencilerin gözdesi profesörlerimize, yor. Yakın tarihimiz ulus olarak yeniliklere açık ol- Stanford’tan Thrun ve Norvig veya MIT’ten Agar- duğumuzu, bu yenilikleri günlük yaşantımıza uygu- wal gibi, derslerini kaydedip YouTube üzerinden lamada istekli olduğumuzu gösteren örneklerle dolu Turkiye›deki öğrencilere iletmeleri için bir esin kay- (cep telefonu, internet ve sosyal paylaşım sitelerinin nağı olur. kullanımı gibi). Ülkemizde dijital eğitim reformu- nun belki de ilk basamağını Fatih Projesi oluştura- Yazarın notu: Bu makalenin amacı eğitimde ya- cak. Hem ilk ve orta, hem de yüksek öğretim kurum- şanan dijital reformdan okuru haberdar etmek ve bu larımızın dijital reformu gerçekleştirmesi, karmaşık konudaki gelişmeler hakkında okurun yüzeysel de olsa bilgi sahibi olmasını sağlamaktır. Dijital eğitim reformunun derinlemesine incelenmesi ve yol gös- terici önerilerin sunulması bu makalenin amacı ve kapsamı dışındadır. LKeawynina,kTl.a,r“Harvard and M.I.T. Team Up to Offer Free www.khanacademy.org Online Courses”, The New York Times, 2 Mayıs 2012. www.udacity.com Bacow, L. S., Bowen, W. G., Guthrie, K. M., Lack, www.edxonline.org K. A., ve Long, M. P., “Barriers to Adoption of Online www.coursera.org Learning Systems in U.S. Higher Education”, Ithaka S&R, http://ecampus.oregonstate.edu/ online-education-trends/articles/296/, 1 Mayıs 2012. 21

Mustafa Akgül Türkiye’nin FATİH Projesi Doç. Dr., Bilkent 2010 yılı Kasım ayında Milli Eğitim Bakanlığı FA- ye ve hayata bakışında olumlu yönde bir gelişme ol- Üniversitesi Endüstri TİH Projesi’niduyurdu. FATİH, Fırsatları Artırma duğu, motivasyonlarının yükseldiği görüldü. Bir di- Mühendisliği Bölümü ve Teknolojiyi İlerletme Hareketi sözcüklerinin baş ğer olumlu gelişme de öğrencilerin ailelerinde göz- harflerinden üretilmiş gözükse de bir yandan bilgi- lemlendi. Bilgisayar ailenin ufkunu değiştirdi, haya- 22 nin fethini bir yandan da İstanbul’un fethini çağrış- ta tutunmasını sağladı. Her çocuğa dizüstü bilgisayar tırıyor. Bir başka deyişle, eğitimde köklü bir dönü- projesi ülkelerin milyonlarca bilgisayar satın alması- şümü temsil etmesi isteniyor. FATİH Projesi’nin in- nı, dolayısıyla fiyatın 100 $ civarında olmasını ve öğ- ternetin ve bilişimin hayatımıza getirdiği değişikliğe, rencilere dağıtılmasını hedefliyordu. meydan okumaya MEB’in cevap arayışı olarak gör- mek gerekir. İnternet, özellikle web 2.0 sonrası, sosyal ağlar yoluyla sıradan insanları, geniş kitleleri buluşturup İnternet, Sanayi Devrimi kadar büyük bir değişi- ürettikleri her türlü içeriği öne çıkardı. İnsanlar üret- mi temsil ediyor. Hayatın her yönünde köklü deği- tiklerini paylaşıyor ve birlikte üretip eğlenip öğreni- şimler yaşıyoruz. Sektörler yok oluyor, yeni sektörler yorlar. Wikipedia, açık ders malzemeleri, linux gibi doğuyor, yeni meslekler ortaya çıkıyor. İşin temelin- projelerle insanlığın ortak malı olan, herkesin sınır- de bilgi ve enformasyonun gelişmesi demek bilgi ve sızca kullanabileceği ürünler imece usulüyle gelişti- enformasyon içeren elektronik aygıtların üretilme- rilmeye başlandı. si, saklanması, işlenmesi ve sunulmasının kolay, hız- lı ve ucuz olması demektir. Bunun sonucunda insan- FATİH Projesi aşamalı olarak ana okulundan lise- ların bilgiye erişiminde, kendi aralarında haberleş- lere kadar tüm eğitim seviyelerini kapsamayı hedefli- mesinde, bilgi/belge/sayısal nesne paylaşımında sıç- yor. İlk aşamada her okula güçlü bir internet altyapı- rama yaşandı. Yaşam internetin etkisiyle değişmeye sı kurulması, ortak kullanım için yazıcı ve doküman başladı. Çalışma, eğlenme, öğrenme, alışveriş, haber- okuyucu (tarayıcı) ve her sınıfa da bilgisayarla des- leşme, kamu hizmetleri gibi hizmetlerde önemli de- teklenen kara tahta büyüklüğünde, ğişimler meydana geldi. etkileşimli LED ekranların konması hedefleniyor. Bunların sonucunda bilgisayar kullanabilmek, İkinci aşamada elektronik kitaplar ve onlar için ge- bilgi okur yazarı olmak temel bir yurttaşlık hakkı ha- rekli cihazların yerleştirilmesi düşünülüyor. line geldi. Devletler okur yazarlığın yanı sıra bilgi/bi- lişim okur yazarlığını, bilgi ve internete erişimi temel FATİH Projesi 15 milyon öğrenciyi, 620 bin sını- kamu hizmeti olarak verme yoluna girdi. Anayasala- fı ve o civarda öğretmeni kapsıyor. Bu çok büyük bir ra bu yönde maddeler eklenmeye başladı. proje. Bu tür büyük projeler kaçınılmaz olarak risk- lidir. Çok iyi planlama, koordinasyon, izleme ve göz- Bilgi teknolojileri kullanabilmenin yanı sıra bu den geçirme gerekir. Hedeflerin, başarım ölçütleri- teknolojileri daha kaliteli bir eğitim vermek için de nin önceden belirlenmesi ve izlenmesi gerekir. Uy- kullanabilmek, dünyanın uzunca bir süredir ka- gulamanın pilot projelerle başlanması, çıkan sonuç- fa yorduğu bir konu. Mektupla eğitim, film ile eği- lara göre yaygınlaştırılması gerekir. tim, radyo-tv ile eğitim, uzaktan eğitim, web temel- li eğitim sürecinin sonunda e-öğrenme dediğimiz, FATİH Projesi’nin yukarıda anlattığımız, dışa- eğitimde mobil teknolojileri ve bilgi teknolojilerini rıdan görünen yüzüne destek olacak bir çok parça- de kullanma arayışı tüm dünyanın gündemine otur- sı var. En başta öğretmenlerin eğitilmesi, kazanılma- du. ABD’de ve Tacikistan’da yapılan bazı deneyler 100 sı ve okullarda sürekli desteklenmeleri gerekir. Bu tür $’lık bilgisayar projesine, o proje de her çocuğa bir köklü değişim projelerinde değişimi yönetmek, in- dizüstü bilgisayar projesine yol açtı. Yapılan deney- sanların değişimden korkmasından kaynaklanan di- lerde, çocuklara bilgisayar verildi ve evlerine götüre- rençlerin kırmak en zor iştir. Bunun yolu paydaşları bilecekleri söylendi. Bilgisayarlara eğitim yazılımla- sürece dahil etmekten, diyalogdan, hoş görü ortamı rı ve malzemeler yüklüydü. Öğrencilerin öğrenme- yaratmaktan geçmektedir. E-öğrenme klasik eğitimi zenginleştiren, ona destek veren bir yapıdadır, ama önemli bir paradigma değişiminin de habercisidir.

>< Bilim ve Teknik Haziran 2012 Bu tür projelerde derslerin içeriği ve bu içeriğin Bu projeyi başarılı bir şekilde hayata geçirmek he- sunum senaryosu önem kazanıyor. Genç kuşakların pimizin, başta MEB ve TÜBİTAK olarak kamu ku- ilgisini çekecek, çoklu ortam malzemeleriyle destek- ruluşlarının, üniversitelerin, bilişim ve eğitim sektör- lenen ders malzemeleri önem kazanıyor. Bunların lerinin, ilgili STK’ların ve yurttaşların ortak sorum- değişen teknolojiye ve insan davranışına uyumlu ha- luluğu ve görevidir. Bu nedenle, FATİH Projesi’nin le gelmesi ancak belli bir süreç içinde olacaktır. Ba- tüm paydaşların katılımı ile saydam, planlı ve bilim- kanlık, mevcut kitapları çoklu ortam malzemeleri ile sel olarak hayata geçirilmesi gerekir. Ülkemizde bu zenginleştirilmiş kitaplara yani z-kitaplara döndür- konularda yaşadığımız önceki deneylerden ve uy- meye çalışıyor. Çoklu ortamın sınıf ortamına girme- gulamalardan edindiğimiz deneyimlerden ve başka si, öğrenmenin bir parçası olması olumlu bir gelişme. ülkelerin deneyimlerinden yararlanmalıyız. Süreç, Öte yandan öğrenme kaynaklarını bir kitapla sınırla- plan ve programlar, ortak aklımızı ortaya çıkarmak ma çabası, çağımızdaki gelişmelere ters bir yaklaşım. için açık ortamlarda, tüm paydaşların katılımı ile tar- Öğrenmenin sorgulayıcı, yaratıcı bir karakter kazan- tışılmalıdır. ması için öğrencinin farklı kaynaklarla, farklı bakış açılarıyla karşı karşıya gelmesi, onları özümsemesi TÜBİTAK FATİH Projesi’ne gerekir. Web 2.0 (sosyal ağlar, bloglar ve wikiler), web Destek Veriyor 3.0 (anlamsal web) ve akıllı cihazların ürettiği veriler- Bilim ve Teknik, Bilim Çocuk ve den oluşan nesnelerin interneti gibi gelişmeler sonu- Meraklı Minik Dergileri cunda, internette bulunan kültür ürünlerinde ve her FATİH Projesinde türlü enformasyonda yani içerikte çok ciddi bir pat- lama söz konusu. Wikipedia gibi kaynaklar, açık ders T.C. Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), T.C. Bilim, Sa- malzemeleri, meraklı öğretmenlerin ürettiği içerikle- nayi ve Teknoloji Bakanlığı ile TÜBİTAK arasında re erişim önem kazanmakta. İnsanlar her yerde, her Eğitimde FATİH Projesi işbirliği protokolü yapıldı. ortamda bilgiye erişim, eğlence, çalışma ve öğrenme- Bu işbirliğiyle MEB’in ihtiyaçlarına yönelik gerekli yi birlikte yapmak istiyor, arkadaşlarıyla birlikte öğ- Ar-Ge faaliyetlerinin yürütülmesi amaçlanıyor. İş- reniyorlar. Dolayısıyla, öğrencilerin bağımsız hareket birliği, Eğitimde FATİH Projesi kapsamında gerekli etme, öğrenmeyi öğrenme, ulaştığı bilgi kaynaklarını teknik çalışmaların yapılabilmesi amacıyla teknik değerlendirme yeteneğini kazanması önemlidir. personel desteğinin sağlanması, proje kapsamın- da alınacak donanımlar ve yazılımlar için teknik FATİH Projesi’nin parçaları arasında öğretmen ve destek, içeriklerin öğrenci ve öğretmenlere ulaştı- öğrenciyi destekleyen içerik bankaları ve yönetimsel rılmasında uygun yöntemin belirlenmesi ve buna sistemler de var. Daha önemlisi, projenin 27 il ve 52 uygun yazılımların geliştirilmesi, akıllı tahtalarda okulu kapsayan bir pilot çalışma aşaması var. Proje ve tabletlerde kullanılacak içeriklere ait yönetim bu pilot çalışma sonunda üst sınıflardan alt sınıflara, ve güvenlik yazılımlarının geliştirilmesi gibi alan- şehirlerden kırsala doğru genişleyecektir. ları kapsıyor. Bunların yanı sıra TÜBİTAK yüküm- lülükleri arasında projede işlerin yürütülebilmesi FATİH Projesi’nin ülkemizde içerik ve bilişim için gerekli teknik personel ihtiyacını belirlemek sektörünün gelişmesine önemli ivme kazandırma ve gerektiğinde temini için destek vermek, yazı- potansiyeli var. 15 milyon öğrenciden 10 milyonuna lım ve donanım altyapısının mimari tasarım çalış- tablet bilgisayar dağıtılması, her yıl 3 milyon-3,5 mil- malarına destek vermek, içeriklerin dağıtım stan- yon tabletin dağıtılması söz konusu. Hindistan 100 dartlarının belirlenmesi amacıyla yürütülecek tek- $’ın altında tablet üretme sürecinde. Bu kadar büyük nik çalışmalar için destek sağlamak, tabletlerde talep, ülkemizde göreceli olarak ucuz tablet üretimi- yer alacak içeriklerin tüm öğrencilere eşit koşul- ne ortam sağlayabilir; ülkemizin yazılım sektörüne larda ulaştırılmasına destek sağlamak, akıllı tahta- ve derslerde kullanılacak düşünsel eserleri üreten içe- larda ve tabletlerde kullanılacak güvenlik yazılım- rik sektörüne önemli bir ivme verebilir. larının geliştirilmesine destek sağlamak yer alıyor. Bu projeyi düzgün olarak hayata geçirebilmek TÜBİTAK Bilim ve Teknik, Bilim Çocuk ve Merak- çok önemli. Toplam maliyeti büyük bir proje. Başa- lı Minik dergileri FATİH Projesi kapsamında dağıtı- rılı bir şekilde hayata geçirebilirsek ülkemiz bilgi top- lacak tabletlerde yer alacak ve dergilere akıllı tah- lumu olma yolunda önemli bir sıçrama kaydedecek- talardan erişim sağlanacak. tir. Dünya ile rekabet için önemli bir yatırım olacak- tır. Ama bu proje başarısız olursa, mali kaybın da çok ötesinde kayıplarımız olacaktır; bunların en başında zaman kaybı ve moral bozukluğu gelecektir. 23

Murat Yıldırım Geleceğin Karbonu Kesilmemiş elmas parçasını kurşun kaleminin ucuyla çevirerek incelerken kafasının içinde bir ışık yandı. Kaleminin ucu kurşun değil grafitti elbette. Grafit katışıksız karbondu, aynen elmas gibi. Grafit bilinen en yumuşak elementlerden biriyken elmas doğada bulunan en sert maddeydi. İkisinin arasındaki tek farksa kristal yapılarının farklı olmasıydı. Karbon düzenli bir kristal yapıya sahip olmadığında, tüten küçük sobasındaki kurum gibi olurdu. Neyse, artık masaya dönüp elması nasıl keseceğine karar vermeliydi. 24

>>> Bilim ve Teknik Haziran 2012 Kömür formunda da olsa antik çağlardan Elmas beri bilinen sınırlı sayıdaki elementten bi- ridir karbon. Herhalde bu yüzden olacak, Karbonun allotroplarından biri olan elmas ge- karbon dendiğinde gözlerimizin önüne kömür ge- nelde renksiz ve şeffaf olmasına rağmen içindeki lir. Zaten Latincede “carbo” kömür anlamına gelir. farklı katışıklarla ve kusurlarla maviden kırmızıya Dünya’nın kabuğunda en çok bulunan elementler- kadar farklı tonlarda olabilir. Elmasın kendine has den biri olan karbon hayatımıza biz istemesek de parıltısının sebebi görece yüksek olan optik ayrılı- çeşitli hallerde giriyor. Evlerimizi ısıtan doğalgaz- mıdır (farklı renklerin farklı açılarda kırılarak bir- da ve kömürde. Yemeğimizde ve yemeğimizin ya- birinden ayrılması). Dünyada bir senede çıkarı- nına katık ettiğimiz ekmekte. Küresel ısınmada se- lan 27 ton civarındaki doğal elmasın % 80’i mü- ra gazı CO2 olarak atmosferde. Hepimizin korku- cevher alarak değerlendirilemediği için endüstride lu rüyası organik kimya olarak lise müfredatında. kullanılır. Endüstride kullanılmak üzere 1950’ler- den itibaren yüksek basınç ve sıcaklık altında yıl- Karbon temelli yaşam formları olduğumuzu lık 110 ton civarında sentetik elmas üretiliyor. El- duymuş olmalısınız. Karbon yapabildiği karar- masın özellikle sertliği ve yüksek ısı iletkenliği, en- lı kovalent bağlar sayesinde Dünyamızdaki haya- düstriyel ve bilimsel alanda kesme, delme, zımpa- tın temelini oluşturur. Karbon, atomları arasında- ralama ve yüksek basınç gerektiren uygulamalarda ki güçlü ve kararlı bağlar sayesinde uzun zincirler kullanılması için ideal. halinde kararlı moleküller oluşturabilir. Bu sayede karbon nerdeyse sonsuz sayıda bileşik oluşturabi- Yüzüncü Yıl Pırlantası lir, bu da doğadaki binlerce farklı organik molekü- lün de kaynağıdır. Karbonun bilinen tüm bileşik- Pırlanta genelde kesilmiş ve işlenmiş elmasa verilen isim. Yaklaşık 25 se- lerinin sayısı, hidrojen ve karbon hariç diğer tüm ne önce bulunan Yüzüncü yıl pırlantası yaklaşık 274 karatla (55 gr) dünyanın elementlerin aralarında yaptıkları bileşiklerin sayı- üçüncü büyük elması. (Bir karşılaştırma yapacak olursak, Kaşıkçı elması 86 ka- sından daha fazla. rattır.) Ünlü elmas şirketi De Beers’in elmas madenlerinde, X-ışını taramasıyla bulunmuştur. Ham olarak çıkarıldığında 599 karat olan elmas, De Beers’in yü- Evrende en çok bulunan dördüncü element olan züncü yıl kutlamalarında ilk kez sergilenmiştir. İçinde ve dışında hiçbir kusu- karbon allotroplar açısından da güzel bir örnek. Bu ru olmayan elmas, mükemmel bir renge sahiptir, yani renksizdir. Bu paha bi- arada, allotropi bir elementin kimyasal özellikle- çilmez elmasın ağırlığı, Gabi Tolkowsky liderliğinde bir ekip tarafından 5 ay gi- ri aynı kalırken farklı fiziksel özellikler gösterme- bi bir zamanda 50 karat kadar azaltıldı. 1991’de şu anki haline getirildi. Pırlan- si anlamına geliyor. Karbonun en çok bilinen al- tanın fiyatı ilan edilmemiş olsa da, modern tekniklerle bulunmuş ve kesilmiş, lotropları elmas, grafit ve amorf karbon. Amorf son zamanların en ihtişamlı pırlantasının 1991 yılında sergilenirken 100 mil- karbon genellikle doğada grafit ve elmas dışında- yon dolara sigortalandığı biliniyor. ki karbon formlarına, örneğin kuruma ve kömüre verilen isim. İkisi de neredeyse tamamıyla karbon atomlarından oluşmasına rağmen grafitin ve elma- sın fiziksel özellikleri tamamıyla farklı. Elmas tet- rahedral bir kristal yapıya sahipken, grafit bal pe- teğine benzeyen altıgen yapılardan oluşan düzlem- sel katmanlardan oluşur. Elmas doğal olarak bu- lunan en sert maddeyken, grafit yumuşak olduğu için kurşun kalemlerde uç olarak kullanılır. Hayatımızın içine bu kadar girmiş olan karbon hâlâ bizi şaşırtmaya devam ediyor. Gün geçmiyor ki karbonun değişik bileşikleri ve allotroplarıyla il- gili yeni araştırma haberleri gelmesin. Araştırma- ların çoğunda materyallere özelliklerini geliştir- mek ve iyileştirmek için karbon ekleniyor veya çe- şitli formlardaki karbonun özelliklerinden fayda- lanılıyor. Bu yazıda karbonun allotropları ve on- lar üzerinde yapılan araştırmalardan bahsedeceğiz. Merak etmeyin, yazı boyunca organik kimyaya ih- tiyacınız olmayacak. 25

Geleceğin Karbonu Elmasın içindeki kuantum bilgisayar Grafitten süper kapasitör Geleneksel bilgisayarda bilgiler 1 veya 0 olan Rice Üniversitesi’nden Prof. Pulickel Ajayan ve bitler halinde yazılır. Kuantum bilgisayarın teme- araştırma grubu oksitlenmiş grafit kâğıdı ener- li ise hem 1 hem 0 olabilen kuantum bit, kısa- ji depolayan bir süper kapasitöre dönüştürdü. ca kubittir. Kubitlerin bu “çakışma” özelliği ve ku- Araştırmacılar grafit oksitle kaplanmış kâğıtta la- antum seviyelerinin enerji bariyerlerinden sıza- zer kullanarak 1 mikrometre hassasiyetle desenler bilmesi, bir gün kuantum bilgisayarların optimi- oluşturdu ve bu esnada grafit oksidi indirgeyerek zasyon problemlerini geleneksel bilgisayarlar- elektrik iletkenliği kazandırdı. Grafit oksit ıslatıldı- dan çok daha hızlı çözmesine olanak verecek. Ku- ğında ağırlığının % 16’sı kadar suyu emerek elekt- bitler için önerilen adaylardan biri atomaltı par- rot olarak kullanılabiliyordu. Kapasitör desenlerin- çacıkların spin özelliği. Fakat spinlerde depola- de enerji depolamayı ve boşaltmayı başardılar ve nan bilgi bir süre sonra kaybolur. Güney Kalifor- kapasitörün zarar görmeden binlerce devir yaptı- niya Üniversitesi’nden Daniel Lidar’ın liderlik et- ğını gözlemlediler. Sonuç olarak grafit oksitle kap- tiği araştırma grubu bu problemi elmas kullana- lanmış kâğıt üzerindeki desenler, dışarıdan hiçbir rak çözmeye çalışıyor. Araştırmacılar elmas krista- şey kullanılmadan enerji depolamada kullanılabi- lindeki iki farklı kusuru kullanarak, bir azot atomu- lecek kapasitörler haline geliyor. Üretilen cihaz hiç nun çekirdeği ile bir elektronu eşleyerek iki kubit- kimyasal kullanılmadan, yüksek bir elektro-kimya- ten oluşan hibrit bir sistem oluşturdu. Mikrodalga- sal performans ve potansiyel gösteriyor. Bu tekno- lar yardımıyla sistemdeki bilgiyi korumayı başaran lojinin küçük ve orta boy elektronik cihazlara güç araştırmacılar, sistemde uyguladıkları kuantum al- sağlamakta kullanılabileceği düşünülüyor. Lityum goritmanın, bilginin normalde kaybolması gere- pillerde ve yakıt hücreleri araştırmalarında yeni ken zamanın 100 katı kadar zaman sonra bile % imkânlar doğması umuluyor. 90 oranda çalıştığını gördü. Grafit Grafit karbonun bir diğer allotropu. Grafitle el- Elmas ısıyı iletip elektriği iletmezken grafit elektri- masın zıt kardeşler olduğunu daha ilk bakışta fark ği çok iyi iletir ve ısı yalıtkanı olarak kullanılır. El- edebilirsiniz. Saydam ve sert elmasın yanında ışı- mas kristalleri 3 boyutlu tetrahedral (eşkenar dört- ğa geçit vermeyen grafit yumuşacıktır. Grafit yu- yüzlü) yapıdayken, 2 boyutlu düzlemlerden oluşan muşaklığı sayesinde kayganlaştırıcı olarak kulla- grafitteki düzlemlerin yapısı altıgen tavuk kafesi te- nıldığı halde, katı elmas zımpara olarak kullanılır. line benzer. Ama elmasa en büyük darbe kimya bi- liminden gelir: Karbonun en kararlı hali elmas de- ğil grafit. Bir başka deyişle yerin üstündeki elmas- lar yavaş (ama çok çok yavaş) grafite dönüşüyor. 26

>>> Bilim ve Teknik Haziran 2012 Grafiti kille karıştırılarak kullanıldığı kurşun Mikro hava araçları kalemlerden de biliyoruz. Yüksek elektrik iletken- liği sayesinde pillerde ve ark lambalarında elektrot Mikro hava araçları, insansız ha- olarak kullanılabiliyor. Endüstride kuru kayganlaş- va araçlarının en yeni alt kümele- tırıcıların gerekli olduğu uygulamalarda grafit to- rinden biri. Bu kümeye ait olabil- zu kullanılıyor. Dökümhanelerde yüksek sıcaklık- mek için tüm boyutları 15 santimet- lardaki metallerin dökümü için kalıp olarak veya reden küçük olmak zorunda olan bu çelik içindeki karbon oranını artırmak içi kullanı- araçlar, uzaktan kumandalı veya oto- labiliyor. Grafit ayrıca lastikte, otomobil balatala- nom olabilir. Askeri, ticari ve araştır- rında, kibritte ve motor yağlarında katkı malzeme- ma alanlarında kullanılmak amacıy- si olarak da kullanılıyor. la geliştirilen bu araçların ileride bö- cek kadar küçültülebilmesi bekleni- yor. Şu an kullanımda olan insansız da çalışan araştırmacılar için böcek- hava araçlarının en küçüğünün ka- ler ve kuşlar sürekli bir ilham kayna- nat açıklığının 1 metre civarında ol- ğı. Hafiflik ve dayanıklılığın optimi- duğunu hatırlatarak, hedeflenen ge- zasyonunun gerekli olduğu bu alan- lişmenin ne kadar iddialı olduğu- da kullanılan malzemelerin başında na dikkat çekelim. Bu araçların te- fiber karbonla güçlendirilmiş kom- mel amacı, çeşitli sebeplerle yerden pozitler geliyor. ulaşılması güç olan bölgeler hakkın- da uzaktan ve gerektiğinde fark et- tirmeden bilgi toplamak. Bunun ya- nı sıra hobi olarak ve hava fotoğraf- çılığı için de kullanılıyorlar. Bu alan- Fiber Karbon Karbonun malzemelerin güçlendirilmesi için zit malzeme olarak kullanılır. Plastikle karıştırılıp kullanılması ile ilgili olarak büyük bir olasılıkla fi- kullanıldığında ortaya çıkan güçlendirilmiş plas- ber karbonla güçlendirilmiş malzemeleri duymuş tik, ağırlığına göre çok yüksek bir sağlamlığa ve ka- olmalısınız. Fiber karbonun yani fiber grafitin çapı tılığa ulaşır. Fiber karbon, grafitle veya diğer kar- 5-10 mikron arasında, uzunluğu da 5-10 mm civa- bon malzemelerle karıştırıldığında malzemenin rındadır. Tamamıyla olmasa da çoğunlukla karbon yüksek sıcaklığa dayanıklılığını arttırır. atomlarından oluşur. Karbon atomları grafit ben- zeri kristalleri fiberin uzun eksenine paralel ola- Organik Elektronikler rak oluşturur. Bu kristal yapı, fibere boyutlarına ve ağırlığına göre çok yüksek bir sertlik ve dayanıklı- Piknik masasının üzerine serdiğiniz plastik ör- lığın yanı sıra kimyasal direnç ve yüksek sıcaklığa tüde çocuğunuz çizgi film seyrederken sizin de dün karşı direnç kazandırır. Bu özellikleri karbon fibe- akşam kaçırdığınız dizinin son bölümünü, hem de rin tekstilden uzay sanayisine, havacılıktan rüzgâr hiçbir bağlantıya ihtiyaç duymadan, seyredebilece- tribünlerine, yakıt hücrelerinden basınçlı gaz de- ğinizi düşünebiliyor musunuz? Peki ya şarjı biten polanmasına kadar birçok alanda kullanılmasını ucuz masa örtünüzü piknik bittikten sonra çöpe sağlar. Örneğin en dayanıklı fiber karbonun elasti- atabilmeyi? Eğer bütün bunları hayal edebiliyorsa- kiyet modülü çelikten on kat kadar büyüktür. (Ay- nız, siz de organik elektronikle uğraşan araştırma- nı uzunluktaki fiber karbon ve çeliği iki katına ka- cıların hayallerini paylaşıyorsunuz. dar uzatmak için gerekli kuvvet fiber için 10 kat daha fazladır.) Fiber karbon çelikten 5 kat daha ha- 2000 yılında Nobel Kimya Ödülü iyot katkı- fiftir. Metal yorgunluğu ve oksitlenme açısından lı poliasetilen iletkenliği ile ilgili çalışmalarından da metallere karşı bariz bir üstünlüğü vardır. Fiber ötürü Alan J. Heeger, Alan G. MacDiarmid ve Hi- karbon genelde diğer maddelerle beraber kompo- deki Shirakawa’ya verilmişti. Pahalı olan inorganik iletken ve yarı iletkenler yerine etrafımızda bolca 27

Geleceğin Karbonu Elektronik kâğıt ve mürekkep Elektronik kâğıt ve mürekkep, sıradan kâğıt ve mürekkep gibi görünen çok kullanımlık bir görüntüleme teknolojisidir. Elektronik kâğıt üzerindeki işaretleri ve yazıları göstermek için ışık yaymak yerine normal kâğıttaki gibi dışarıdan gelen ışığı yansıtır ve üzerindekileri çok uzun bir süre herhangi bir güç kaynağına bağlanmadan muhafaza eder. Fakat üzerindeki görüntüler is- tendiği zaman silinebilir ve değiştirilebilir. Sürekli olarak yenilenmediği için görüntü daha sabit durur ve okunması daha rahat olur. Şu an için mürekkep tüm renklerde olmasa da elektronik kâğıt güneş ışığında rahatlıkla okunabi- lir ve mürekkebin kâğıtla kontrastı normal bir gazeteninkiyle aynıdır. Bu tek- nolojinin çok yakın zamanda elektronik etiketlerde, ilan panolarında, otobüs duraklarında ve elektronik kitaplarda kullanılması bekleniyor. bulunan karbonu ve hidrojeni temel alarak, ucuz ve Grafen hatta tek kullanımlık elektronik cihazlar yapmak or- ganik elektronik alanındaki araştırmacıların odak Karbonun en çok bilinen allotropları elmas, gra- noktası. Bunları duyduktan sonra, eskiden anneleri- fit ve amorf karbon hakkında konuştuktan sonra ya- mizin kullandığı plastik tabakların hammaddesi me- kın zamanlarda bulunan ve doğada saf olarak büyük laminin uygun işlemlerden geçirildikten sonra elekt- miktarlarda bulunmayan diğer allotroplardan bah- riği ilettiğini duymak sizi şaşırtmayacaktır. İletken sedelim. İlk önce size, üstün özellikleri sebebiyle ge- polimerler kullanımdaki inorganik iletkenlere göre leceğin malzemeleri arasında gösterilen, karbonun 2 daha hafif, esnek ve tabii ki daha ucuz olacak. Orga- boyutlu formu grafenden bahsedelim. Grafitin bal nik elektronik araştırmaları, sadece iletkenleri ve ya- peteğine benzeyen iki boyutlu düzlemlerin üst üste rı iletkenleri değil organik ışık yayan diyotları, die- gelmesinden oluştuğunu söylemiştik. Bu düzlemler- lektrik maddeleri de araştırıyor. den sadece tek bir atom kalınlığındaki bir katmanın diğer katmanlardan ayrıştırılmasıyla ortaya çıkan Organik elektronik polimerler inorganik elekt- iki boyutlu kristal yapı grafen olarak adlandırılıyor. roniğe bazı alanlarda alternatifler ve hatta inorganik 2010 yılında Manchester Üniversitesi’nden Andre elektroniğin yetersiz kaldığı bazı alanlarda da yeni Geim ve Konstantin Novoselov “grafen isimli iki bo- seçenekler sunuyor. Fakat organik iletkenlerin inor- yutlu materyal üzerinde yaptıkları çığır açan deney- ganik maddelere göre dirençleri yüksek ve iletken- leri için” Fizik dalında Nobel Ödülü’nü aldılar. Özel- likleri düşük olduğu için her alanda inorganik eşle- likle ilk başlarda araştırmacıların bu tek atom kalın- niklerinin yerlerini almalarını beklemek, en azından lığındaki yapıyı nasıl elde ettiğine ise inanamayacak- şimdilik, imkânsız. sınız. Uygulanan süreçte “para bandı” olarak adlan- dırdığımız şeffaf yapışkan bantlar kullanılarak grafit Organik elektronik uygulamalardan biri akıllı atomik seviyeye kadar inceltiliyor ve daha sonra elde cam. Organik bir filmle kaplanmış bir camın ışık ge- edilen grafen örnekleri incelenmek üzere hazırlanı- çirgenliği voltaj uygulanarak kontrol edilebilir. Uy- yordu. Daha önce tek atom kalınlığında düzlemlerin gulanan voltajla organik filmin optik özellikleri de- var olabileceğinden bile şüphe duyulurken hiç umul- ğiştirilerek ışığın geçişi kısmen veya tamamen en- mayacak bir şekilde para bandı imdadımıza yetişti, gellenir. Bu sayede bir odanın ışıklandırması, do- ama bant bu sefer birleştirmiyor, ayırıyordu. laylı olarak da sıcaklığı kontrol altına alınabilir. Ön- görülen diğer bir uygulama ise organik güneş pille- ri. Organik güneş pilleri hem ham madde, hem işle- me, hem de kurulum açısından çok daha ekonomik. 28

>>> Bilim ve Teknik Haziran 2012 ze materyal karbon nanotüp. Burada bahsettiğimiz 2004 yılında yayımlanmaya başlanan öncü araştır- yapıyı neden 3 boyutlu değil de 1 boyutlu diye ta- malarda, grafene ait üstün ve yeni teknolojik uygula- nımladığımıza gelince: Karbon nanotüplerin yarı- ma imkânları vaat eden özellikler bulununca, grafe- çapları genelde 1 nanometreden küçüktür (1 nm = ne hücum başladı. Şu an çok farklı alanlarda grafenin 1 mm’nin milyonda biri). Fakat nanotüplerin boy- olağanüstü özelliklerini kullanmayı amaçlayan birçok larının yarıçapa oranı yüz otuz iki milyonda bire çalışma yürütülüyor. Üç boyutlu materyallerden fark- (132.000.000:1) kadar çıkar ki bu bilinen tüm ma- lı olarak, elektronlar grafen üzerinde çok daha fazla teyallerinkinden daha yüksektir. hareket edebiliyor. Bunun sonucunda grafen elektrik akımını yarı iletkenlere kıyasla 10-100 kat kadar da- 90’lı yıllarda tek duvarlı karbon nanotüplerün ha iyi iletiyor. Bu özelliği onu geleceğin elektronik- olağanüstü iletkenlik özelliklerini tahmin eden ku- leri için uygun bir aday haline getiriyor. Şu an MIT ramsal makalelerin yayımlanmasıyla birlikte, ark ve Hughes araştırma laboratuvarları gibi enstitülerde deşarjında bulunanan karbon nanotüplerin keş- grafenden entegre devre ve transistor üretme çalışma- fi bir anda nanotüpleri popüler bir araştırma ko- ları devam ediyor. Yüksek elektrik iletkenlikleri ve op- nusu yaptı. 90’lı yılların nanotüp araştırmalarının tik geçirgenlikleri nedeniyle şeffaf elektotların kulla- başlangıcı olarak kabul edilmesine rağmen, Sov- nılabileceği olası uygulamalar arasında dokunmatik yet Rusya’da 1950’li yıllarda yayımlanan makale- ve LCD ekranlar, organik LED’ler ve güneş pilleri yer lerde nanotüp görüntüleri kullanılmıştı ve farklı alıyor. Enerji yoğunluğu yüksek ultra kapasitör yapı- grupların nanotüpler hakkında araştırmaları var- mından elektronların yükleri yerine spinlerinin kul- dı. Ama nanotüpler meşhur olmak için 90’lı yılla- lanıldığı “spintronik” cihazların yapımına kadar farklı rı beklemek zorunda kalacaktı. Diğer karbon baz- alanlarda kullanılmak üzere grafen inceleniyor. lı materyallerde de bahsettiğimiz sağlamlık, daya- nıklılık elektrik ve ısı iletkenliği nanotüpler için de Tek atom kalınlığındaki grafen helyum da dâhil fazlasıyla geçerli. Nanotüpün metal veya yarı ilet- olmak üzere gaz ve sıvıların geçişine izin vermiyor. ken özellik göstermesi, üzerindeki karbon atomla- Tek bir istisna dışında: Su. Su grafen yokmuşçası- rının birbirine göre konumlarına bağlı olarak de- na buharlaşabiliyor, su buharı molekülleri grafenin ğişir. Nanotüplerdeki duvarlar bir veya daha faz- içindenden geçebiliyor. Bu özellik alkolün ısıtılması la katmandan oluşabilir. Birbirinden bağımsız, iç ve vakum kullanılmadan oda sıcaklığında saflaştırıl- içe geçmiş ortak merkezli silindirlerden oluşabile- masında çığır açabilir. Maliyetlerin düşürülmesinin cekleri gibi, eskiden defterlerimizi ve kitaplarımı- alkollü içecek ve özellikle biyolojik yakıt endüstrisin- zı kapladığımız kap kâğıtları gibi kendi üzerlerine de önemli etkileri olacaktır. kıvrılmış, rulo benzeri bir yapıda da olabilirler. İç içe geçmiş ortak merkezli silindirler neredeyse sür- Yakın gelecekte grafeni görmeyi beklediğimiz tünmesiz olarak birbirlerine göre hareket edebilir. alanlardan biri de biyoloji. Grafeni kullanarak has- Bu özellik kullanılarak nanometre büyüklüğünde talık tanısı ve bakteri tespitinde kullanılacak sensör- bir rotor ve uzayıp kısalan nanomekanik kollar ya- ler yapılabileceği öngörülüyor. Bu konuda en iddia- pılabileceği düşünülüyor. Tek duvarlı karbon na- lı projelerden biri grafeni nano elektrot olarak kulla- narak DNA dizilimini araştıracak ucuz cihazlar yap- mak. Grafenin özelliklerini kullanarak bakterileri öl- dürmekse başka bir araştırma alanı. Bu kadar farklı konularda araştırılan grafeni gün- lük hayatta görmememizin en büyük sebebi grafenin endüstriyel olarak kullanıma uygun bir üretiminin olmayışı. Şu an üretilen grafen endüstriyel kullanım için pahalı olsa da bu konudaki araştırma geliştirme çalışmaları hâlâ sürüyor. Karbon nanotüpler Grafenin iki boyutlu olduğunu söylemiştik. Şimdiyse bir boyut daha aşağı iniyoruz. Şerit halin- deki grafenin iki ucunun uzunlamasına ince bir si- lindir oluşturacak şekilde bir araya getirildiğini ha- yal edin. Gözünüzün önüne gelen 1 boyutlu muci- 29

Geleceğin Karbonu O tarihten bu yana da ark deşarjı nanotüp üreti- minde en yaygın yöntemlerden biri olarak kullanı- Karbon nanotüpler ve Şam çeliği lıyor. Atımlı lazerler grafit hedefe odaklandığında grafiti buharlaştırır. Gaz halindeki karbon atomla- Haçlılar Müslümanlarla karşılaştıklarında Müslümanların özellikle esnek rı daha soğuk yüzeylerde bir araya gelerek nano- fakat keskin kılıçlarına hayran olmuşlardı. Her birinde de farklı desenler var- tüpleri oluşturur. Kimyasal buhar biriktirme yön- dı. Bu kılıçlar o zamanın en iyileriydi ve etraflarında birçok efsane oluştu. Bun- temindeyse buharın biriktirileceği yüzey metal ka- lardan en ünlüsünü siz de tarihi filmlerde görmüş olabilirsiniz: Böyle bir kılıç talizörlerle kaplanarak yüksek sıcaklıktaki bir böl- üzerine düşen bir ipek mendili ikiye bölüveriyordu. Haçlılar bu kılıçlarla bu- meye alınır. Karbon içeren bir gaz karışımı bölme- günkü Suriye civarında karşılaştıkları için kılıçların yapıldığı çeliği ve desen- ye eklenir ve karbon atomları metal parçalara tutu- leri Damascus (Şam) olarak adlandırmışlar. Bu kılıçların yapıldığı malzemenin narak nanotüpleri oluşturur. Kimyasal biriktirme en büyük sırrı, farklı karbon oranlarına sahip çeliklerin beraber kullanılmasıy- yöntemleri şu an endüstriyel üretim için en elveriş- dı. Bu çeliklerden biri Hindistan ve Sri Lanka’dan gelen Wootz’du. Bu yöntem li yöntem olarak görünüyor. Farklı özelliklere sahip 17. ve18. yüzyıla kadar kullanıldıysa da orijinal reçete ve tekniklerin 13. yüz- nanotüpler değişik yöntemlerle ayrılabiliyor, ancak yıl civarında kaybolduğu düşünülüyor. Kılıçlar tamamlandıktan sonra asitle henüz endüstriyel ihtiyaçlara cevap verebilecek bir aşındırılıyor ve farklı karbon oranlarına sahip çelikler ışığı farklı yansıtıyor ve süreç yok. Şu an kullanılan en etkili yöntem olan desenler ortaya çıkıyor. Her ustanın kendine ait deseni olduğu da rivayetler ultra santrifüj tekniklerinin geliştirilmesi, bu ihti- arasında. Desenlerden bazıları Türk kıvrımı, Muhammed’in merdiveni, gözya- yaca cevap verebilir. şı, yağmur damlası isimleriyle biliniyor. Titizlikle saklanan bu tekniğin kaybol- masının en önemli sebebinin Hindistan’dan gelen hammaddenin ticaretinin Şu an karbon nanotüpler nano-mühendisliğinin zamanla azalması ve yok olması olduğu düşünülüyor. hayali olan “tek tek kullanım” noktasından uzak. Karbon fiberler gibi diğer materyalleri güçlendir- Bu kılıçların sırrını çözmek için 17. yüzyıldan kalma numuneler üzerinde mek için genelde toplu halde katkı maddesi olarak yapılan araştırmalarda karbon nanotüplere rastlandı. Bu çok şaşırtıcıydı. Ya- kullanılıyorlar. Rüzgâr tribünlerinden spor malze- pım sırasında yüzlerce kat olacak şekilde kendi üzerine katlanan bu çelikte melerine, botlardan bisiklet parçalarına kadar kar- karbon nanotüplerin oluşmasında, hammadde olarak kullanılan, özellikle de bon nanotüpler kullanılıyor. Çoklu duvarlı karbon Hindistan’dan gelen çelik külçelerdeki katışıkların rolü olduğu düşünülüyor. nanotüplerin, atomik kuvvet mikroskoplarında öl- çüm ucu olarak kullanılmaya ve satılmaya başlan- notüpler günümüz elektroniklerini küçültmekte ması ise nano büyüklükte kullanımın örneği. Ato- kullanılabilir. Metalik nanotüpler yüksek iletken- mik kuvvet mikroskobu, nano büyüklükte bir öl- likleri sayesinde kolaylıkla elektrik tellerinin göre- çüm ucunun herhangi bir yüzey üzerinde hareket vini üstlenebilir. Nanotüplerden yapılmış alan et- ederek yüzeyle etkileşmesi sonucunda oluşan kuv- kili transistörler kullanılarak 2001 yılında molekül veti ve kuvvetteki değişiklikleri ölçerek yüzey hak- büyüklüğünde “Değil” mantık kapısı gösterildi. Şu kında bilgi verir. Bu ölçümün çözünürlüğü 1 nano- an nanotüplerin elektronik uygulamaları, iletken metrenin altında, yani optik yöntemlerle ulaşabile- veya yarı-iletken özellik gösteren nanotüplerin se- ceğimizin çok üstündedir. çici olarak üretilmesine bağlı. Üzerinde çalışılan ve prensipte çalıştığı gösterilen karbon nanotüpler- Potansiyel olarak karbon nanotüplerden beklen- den yapılmış başka elektrik devre elemanları hatta ti çok yüksek. Karbon nanotüplerin üstün mekanik nano büyüklükte bir radyo alıcısı da var. özellikleri sayesinde gündelik giysilerimizden kur- şungeçirmez yelek ve benzeri askeri ekipmanlara ka- Bu kadar farklı özelliklere sahip bu yapıların la- dar farklı eşyaları hafifletirken güçlendirmesi bekle- boratuvar ortamında bin bir zorlukla sentezlendi- niyor. Bir yandan da uzay asansörü gibi, şu an ancak ğini düşünüyorsanız haklısınız, ama kısmen. Labo- bilim kurgu eserlerinde görülen fikirleri gerçeğe dö- ratuvar ortamındaki üretim yöntemleriyle ilgili kı- nüştürmesi umuluyor. Kontrol edilebilen iletken ve sa bir bilgi vermeden belirtelim: İste ve dumanda, yarı iletken özellikleri sayesinde karbon nanotüpler- ama özellikle metan, etilen ve benzen gibi madde- den yapılacak elektrik kabloları, kâğıt üzerine yazı- ler yakıldığında ortaya çıkan iste ve dumanda, çe- labilen piller, süper hatta ultra kapasitörler yakın ge- şitli büyüklük ve kalitede nanotüpler vardır. Tek bir lecekte hayatımıza girmesini beklediğimiz icatlar. O süreçte çok sayıda nanotüp üretmek için ark deşar- kadar ki karbon nanotüplerde süper iletkenlik göz- jı, lazerle aşındırma, yüksek basınçta karbon mo- lemlediğini düşünen araştırma grupları var. Dokun- noksit ve kimyasal buhar biriktirme gibi yöntem- matik şeffaf ekranlar başka bir kullanım alanı olarak ler kullanılır. Nanotüpler 90’lı yılların başında, es- öngörülüyor. Diğer bir yandan güneş enerjisini ko- nasında grafit üzerinde biriken iste bulunmuştu. laylıkla ve yüksek bir yüzdeyle emebilmeleri saye- 30

sinde belki de yakında nanotüplerden yapılma gü- <<< Bilim ve Teknik Haziran 2012 neş panelleri de göreceğiz. Aynı şekilde yüksek emi- şünülürken, kurum ve iste de çok az miktarlarda bu- 31 lim özelliği sayesinde, radar dalgalarını yansıtmayan lunduğu görüldü. Rusya’da karbon bakımından zen- hayalet uçak kaplamalarında kullanılması önerilen gin madenlerde de fullerenler bulundu. Uzayda da maddelerden biri çoklu duvarlara sahip karbon na- 2010 yılında fullerenler keşfedildi. Hatta bazı gökbi- notüpler. Benzer prensiple, kanserli hücrelerin içine limciler Dünya’ya hayatın “buckyball” yapılar içinde sokulan karbon nanotüplerin radyo dalgalarıyla uya- gelmiş olabileceğini iddia etti. rılarak etraflarındaki kanserli hücreleri yakarak yok etmesi de kanserle mücadele için önerilen bir yön- İlk başta aklınızı kurcalayan soruyu cevaplayalım. tem. İlaçların karbon nanotüplerden yapılan kapsül- Evet, bu küresel bir kafese benzeyen, içi boş molekül- lerle sadece gereken dokulara ve hücrelere ulaştırıl- lerin içine farklı atom ve iyonlar hapsedilebiliyor. İç- ması başka bir araştırma konusu. Elektrik enerjisini lerindeki boşluklarda atom ve iyon hapsedilenler en- depolamak için farklı yöntemlerle nanotüp kullanıl- dohedral fulleren olarak adlandırılıyor. Bu yeni mo- masını önerenler var, ama daha da ilginci hidrojenin leküller farklı özellikler gösteriyor. Tıbbi araştırma- de nanotüplerle depolanması mümkün görünüyor. larda, aynen nanotüplerle olduğu gibi, etiketlemede Hidrojenin yakıt olarak kullanılmasının önündeki ve ihtiyaç duyulan molekülleri hücrelere bozulma- en büyük engellerden biri hidrojeni verimli bir şekil- dan ulaştırmada kullanılma ihtimalleri araştırılıyor. de depolayamamak. Hidrojen genelde sıvıya dönüş- Hidrojenin yakıt olarak depolanmasında da “buck- türülerek depolanıyor, bu da hidrojenin yakıt olarak yball” önerilen maddelerden biri. Rhondite adı veri- verimini düşürüyor. Eğer nanotüpler beklendiği gibi len, yeni geliştirilen bir çelik türünde “buckyball” ya- kullanılabilirse hidrojeni gaz halinde, yüksek yoğun- pılar ipe dizilmiş tespih taneleri gibi diziliyor ve çeli- lukta depolamak mümkün olacak. ğin dayanıklılığını üç kat artırıyor. “Buckyball” Yapısının son derece kararlı olması, ilginç şek- li ve kısmende bahsettiğimiz özellikleri sayesinde, İki boyutlu grafenle başladığımız yolculuğumuz- “Buckyball”dan birçok bilim kurgu romanda gelece- da tek boyutlu karbon nanotüplere uğradıktan son- ğin malzemesi olarak bahsedilir. Nanoteknoloji, sü- ra sıfır boyutlu moleküllere geldik. 1 nm boyunda per iletkenlik, güneş pilleri ve ısıya dayanıklılık gi- bir futbol topu düşünün. 60 tane karbon atomun- bi alanlarda fullerenler üzerinde çalışmalar devam dan oluşan bu yapı fullerenlerin en meşhurlarından ediyor. Bilim adamları fonksiyonel grup veya meta- “buckyball”. Eğer “Fulleren de ne?” derseniz: Fulle- lik katkı ekleyerek “buckyball”un farklı özelliklerini ren tamamıyla karbondan oluşan, içi boş molekülle- inceledi. Alkali metalik katışıklı “buckyball”lar, bir re verilen ortak isimdir. 1985 yılında Richard Smal- molekül için yüksek sayılabilecek sıcaklıklarda süper ley, Robert Curl, James Heath, Sean O›Brien ve Ha- iletkenlik gösterdi. “Buckyball” aynı zamanda dalga- rold Kroto bu küresel yapıyı ilk keşfettiklerinde, yap- parçacık ikiliğine sahip olduğu gösterilen en büyük tığı küresel kubbelerle meşhur Buckminster Fuller’e moleküldür. Karbonun allotropları arasında oda sı- ithafen, yapıya “buckminsterfullerene” olarak adlan- caklığında çözünenler sadece fullerenler. Katı halde- dırdılar. Bu yapıların genel ismi Fulleren olarak kalır- ki “buckyball” normalde grafit kadar yumuşakken, ken 60 karbon atomundan oluşan dünyanın en kü- sıkıştırıldığında elmastan daha sert hale geliyor. çük futbol topunun adı “buckyball” olarak kısaltıldı. Biz de karbonun yeni allotroplarının farkına vardık. Gelişimin önündeki engellerden biri de artık bu- Kâşifler Kroto, Curl ve Smalley bu yeni molekül sını- lunacak ve öğrenilecek yeni bir şey kalmadığını san- fının keşfindeki rollerinden ötürü 1996 Nobel Kim- maktır. Yüzyıllardır gözümüzün önünde olan ve ya Ödülü’nü kazandı. Daha önce bahsettiğimiz silin- hakkında her şeyi bildiğimizi düşündüğümüz kar- dirik karbon nanotüpler fullerenlere bir örnek. Silin- bonla ilgili çalışmalara son 20 sene içinde üç Nobel dirden başka küresel ve elipsoid şeklinde fullerenler Ödülü verildi. Hiç ummadığımız bir şekilde karbon de var. En küçük fakat kararsız fulleren, 20 karbon hayat kalitemizi değiştirmeye ve geliştirmeye başladı. atomundan oluşur, ancak yüzlerce atomdan oluşmuş Yapılan araştırmalara bakılırsa da karbon tekrar tek- yapılar da var. İlk başlarda doğal olarak bulunmadı- rar keşfedilerek hayatımıza daha da çok girecek. Ne ğı sanılan bu yapılar daha sonra uzayda, atmosferde diyelim? Tekrar hoş geldin karbon. ve yeryüzünde yapılan araştırmalarda keşfedildi. At- mosferde çakan yıldırımlar esnasında oluştuğu dü- Kaynaklar http://oolong.co.uk/oo/carbon http://www.chemicool.com/elements/carbon.html http://www.compositeshop.com/mainmenu.html http://www.carbonfibergear.com/blog/ http://www.personal.reading.ac.uk/~scsharip/tubes.htm http://www.electrochem.org/dl/interface/sum/sum06/sum06_p23.pdf

Alp Akoğlu CERN Başkanı Zeynep Ünalan Prof. Dr. Rolf Heuer ile Bilim ve Toplum Üzerine 32 Avrupa Nükleer Araştırma Merkezi CERN’ün Başkanı Prof. Dr. Rolf Heuer ODTÜ’de açılan “Bilimi Hızlandırıyoruz” adlı serginin açılışı için Türkiye’deydi. Bundan iki yıl önce kendisiyle bir röportaj yapmış, o sırada gündemde olan Büyük Hadron Çarpıştırıcısı ile ilgili konuları konuşmuştuk. Rolf Heuer’le bu kez daha çok bilim ve toplum etkinlikleri, Higgs deneyinin son durumu, tartışmalı Opera deneyi ve CERN’deki araştırmaların günlük yaşama yansımalarıyla ilgili sohbet ettik. Röportajımıza geçmeden önce, CERN’ün ve son tema, temel araştırmaların gündelik yaşamı- 8 Temmuz’a kadar ziyaretçilere açık olan mızdaki teknolojik uygulamalara yansımasıyla ilgili. “Bilimi Hızlandırıyoruz” adlı sergisinin içe- Ziyaretçiler bu temanın yer aldığı odada etkileşim- riğini kısaca hatırlatalım. ODTÜ kapalı tenis kortla- li ekranlar yardımıyla teknolojinin değişik alanlarını rındaki 400 metrekarelik bir alanda hazırlanan ser- keşfediyor, günümüzdeki hangi uygulamanın hangi gi farklı odalarda sergilenen beş ana temadan oluşu- araştırmaya dayandığını öğrenebiliyor. yor. Sergi, çoğunlukla dokunmatik ekranlardan olu- şan etkileşimli ortamlarda sunuluyor. Bunun yanı sı- Bu sergi ilk kez CERN’e üye olmayan bir ül- ra duvarlarda konuyla ilgili hem Türkçe hem de İngi- keye gönderiliyor. ODTÜ Rektörlüğü ile Fizik lizce bilgilendirici panel ve posterler bulunuyor. Bölümü’nün desteğiyle serginin Türkiye’ye getiril- mesinde büyük emeği geçen ve bizi CERN Başkanı Serginin girişi ziyaretçileri evrenin başlangıcına, Prof. Dr. Rolf Heuer ile buluşturan ODTÜ Fizik Bö- Büyük Patlama anına götürüyor. Buradan girilen ilk lümü öğretim üyesi Doç. Dr. M. Bilge Demirköz’e te- odada Büyük Patlama’dan itibaren evrenin tarihi anla- şekkür ederiz. tılıyor. Ziyaretçiler bu odada Büyük Patlama’yı zemi- ne yansıtılan bir sunumla sanki onun içindeymiş gi- bi hissederek izleyebiliyor. İkinci oda ziyaretçileri par- çacıkların dünyasına götürüyor. Burada canlandırma- larla ve etkileşimli anlatımlarla maddenin yapı taşları ve temel kuvvetler tanıtılıyor. “Gizem Odası” adı veri- len üçüncü oda görebildiğimiz maddenin evrenin yal- nızca % 4’ü olduğu gerçeğinden yola çıkarak geri kala- nın gizemini çözmeye yönelik çabaları anlatıyor. Dördüncü tema CERN’de yapılan araştırmala- rı özetleyen sergilerden oluşuyor. Bu sergiler pos- ter, panel ve ekranların yanı sıra Büyük Hadron Çarpıştrıcısı’nın mıknatıslarından birinin gerçek bo- yuttaki bir maketini ve ATLAS dedektörünün oran- tılı olarak küçültülmüş maketini de içeriyor. Beşinci

>>> Bilim ve Teknik Haziran 2012 Duyduğumuz kadarıyla bu Türkiye’ye ilk gelişiniz. Bu du- ğını da öğreniyor, ki bu da çok önemli. CERN’de yapılanların bi- rumda size, ülkemize ilk defa gelenlere sorulan malum lim ve teknolojiye etkisini özetleyen bir panel var. Bu paneli gören “Türkiye’yi nasıl buldunuz?” sorusunu yöneltmek aklımızdan bir öğrencinin dikkatini çekebilirsek, bu bizim için kazanımdır. geçiyor. Ancak karşımızda uluslararası bir laboratuvarın baş- kanı olunca sorumuzu şöyle değiştirmek istiyoruz, bilim ve Bunun gibi başka etkinlikleriniz var mı? teknoloji konularında Türkiye’yi nerede gördüğünüzü sormak Bundan daha küçük ve montajı daha kısa süren iki sergimiz istiyoruz. Bilimsel araştırmacıları açısından Türkiye’yi nasıl de- daha var. Bilim söyleşilerimiz var. CERN’de çalşan bilim insanları ğerlendirirsiniz? Bu arada tabii ki isterseniz Türkiye hakkında değişik yerlerde halka açık konuşmalar yapıyor. Genelde salonlar genel fikrinizi ve ilk izlenimlerinizi de paylaşabilirsiniz? tıka basa dolu oluyor. Ayrıca yerel okullara yönelik bilim toplum etkinliklerimiz de var. Fransa’da çocuklar okula hayli erken baş- Havalanını, otele kadar olan yolu ve oteli biliyorum. Haliyle lıyor. Yani bu etkinlikler 5-12 yaş arası öğrenciler için. Bu etkin- şu anda ilk izlenimlerimi aktarmak çok zor ve bir saaate kadar da likler çerçevesinde çocuklar resim yapıyor ve hayallerindeki bi- ayrılıyorum. ODTÜ’deki sergi ve TAEK ile görüşmek için çok kı- lim insanının çiziyor. Derken laboratuvarı gezip araştırmacıların sa süreliğine buradayım. gerçekte nasıl çalıştığını gözlemliyorlar. Her geçen gün bu etkin- liğe katılmak isteyen okulların sayısı artıyor. Ayrıca öğretmenle- O zaman ülkemize tekrar gelmelisiniz ve sizi uzun süreliği- re yönelik etkinliklerimiz de var. Çok değişik bir etkinliğimiz da- ne ağırlamalıyız. ha var. Atomaltı parçacıkların çarpıştırıldığı CERN’de bir sanat- çıyı ve bir fizikçiyi bir araya getiriyoruz. Yani bir sanatçyla ve bir Umarım... Türk araştırmacıların bilim camiasındaki yeri so- fizikçiyi çarpıştırıyoruz diyebiliriz. Bu tür etkinlikler bilimi top- rusunun ancak CERN ile alakalı kısmına cevap verebilirim. luma ulaşılabilir kılıyor. CERN’de Türkiye’den gelen çok iyi araştırmacılar var. Bu duru- Tüm bu etkinlikler biraz da CERN’e olan mali desteğin deva- mun CERN-Türkiye ilişkilerinin artmasıyla daha da iyiye gide- mının gelmesi amacıyla toplumun desteğini artırmak için de- ceğini düşünüyorum. Bir ülkenin CERN üyeliği gündeme gelin- ğil mi? ce CERN’den özel bir ekip o ülkeyi ziyarete gider. Türkiye’yi ziya- Evet, toplumun desteği gerekli. Her şeyden önce toplum “bu ret eden ekibin geri bildirimleri iyiydi, hiç sorun yaşanmadı. Eko- tür araştırmalar yapılmalı” demeli. Bu etkinlikler sayesinde bir nominiz iyiye gidiyor. Tüm bu sebeplerle ben de Türkiye’yi en kı- araştırma laboratuvarı sadece bilimsel dergilerde değil gazeteler- sa sürede CERN ailesi içinde görmek istiyorum. de de yer alyor. Bu durumu politikacılar ve mali destek veren ku- ruluşlar da görüyor. Bakıyorlar ki halk ilgileniyor, o zaman her- Bildiğiniz gibi bizler TÜBİTAK’ın Bilim ve Toplum halde “Hmm... bu benim için bir oy daha demek” diye düşünü- Dairesi’nde çalışıyoruz. CERN’in başkanıyla ülkemizde buluş- yorlar. (Gülüyor) Görünür değilseniz destek almanız zorlaşır. mak güzel. Bizim için daha güzel olan ise bu ziyaretinizin bir 2008’de veri toplamaya başlayan Büyük Hadron Çarpıştırı- bilim ve toplum etkinliği aracılığıyla gerçekleşiyor olması. Bu cısı deneylerinde 2012’de olmamıza rağmen henüz bir keşif ya- tür etkinlikleri neden önemli buluyorsunuz? pılmadı. Ama toplum zaman zaman parçacık fiziğine yapılan maddi destekte kısıntı yapıldığını duydu. Bu kısıntılara para- Bence bilim toplum faaliyetleri sadece önemli değil, aynı za- lel olarak toplumun desteğinde ve ilgisinde 2008’den bu yana man hayati de. Bir çok insan günlük yaşantısıyla bilim arasında azalma var mı? bağlantı kuramıyor ve bu yüzden bilimin gerekli olmadığını dü- Parçacık fiziği gerçekten sabır gerektiren bir alan. Size bu ko- şünüyor. Aslında çevremizdeki birçok şey bilime dayanıyor. Bu nuda bir anımı anlatayım. Bir gazeteci bana “keşif bekliyoruz, yüzden bilim konusundaki farkındalık artırılmalı. Bilimin öne- minin fark edilmesi için sık sık bilim üzerine konuşmamız, tartış- mamız gerekiyor. Bilim konuşmayı bırakıp sadece araştırma yap- mak yeterli değil. Böyle yaparsak zaman içinde bu araştırmaların niye yapıldığını fark etmeyen, önemini idrak edemeyen bir top- lum oluşur ki bu bir noktada araştırmaların sona ermesine kadar gider. Bu konuda toplumu suçlayamayız, şimdiye kadar ziyaret ettiğim tüm ülkelerde bilime merak duyulduğunu gördüm. Suç biraz da bilim insanlarında. Araştırmacılar toplumla bağ kurma- yı ihmal etmemeli. Peki, ODTÜ’deki CERN sergisini ziyaret eden birinin neler kazanacağını düşünüyorsunuz? Her şeyden önce ilginç ve iyi olduğunu düşünmelerini iste- rim. Özellikle genç ziyaretçilerin bilimin cazibesini hissedeceği- ni sanıyorum. Bilimde neyin nasıl yapıldığını anlamak zor ola- bilir, ama bilim insanlarının hangi soruları sorarak işe başladığı- nı bilmek de çok önemli. Bu sergi o sorulara da yer veriyor. Ser- giyi gezenler teknoloji ile bilimin iç içe olduğunu, teknolojisiz bi- lim yapılamayacağını ve CERN’de hangi teknolojinin kullanıldı- 33

CERN Başkanı Prof. Dr. Rolf Heuer ile Bilim ve Toplum Üzerine bulduklarını öne sürmediler. Yalnızca ölçümlerinin ilgi çekici so- nuçlar ortaya koyduğunu ve bunu doğrulamak gerektiğini söyle- hâlâ bir şey yok mu?” diye sormuştu. Ben de “sabırlı olmamız ge- diler. Amaçları gözden kaçırdıkları bir şey olup olmadığı konu- rekiyor” diye cevap vermiştim. O zaman gazeteci “ama ben o ka- sunda geri bildirim almak için bilimsel camiayı gelişmelerden ha- dar sabırlı değilim” dedi. Ben de kendisine sabırlı olmayı öğren- berdar etmeki. mesi gerektiğini söyledim. Başka bir konferansta aynı gazeteci ya- nıma yaklaşıp “Beni tanıdınız mı?” diye sordu. Kendisini tanıt- Bilimsel yaklaşımla hareket edince, eğer sonuca inanmıyorsa- mak için de “Hani şu sabırsız gazeteci” dedi ve sabırlı olmayı öğ- nız genellikle bir açıklama yapmazsınız. Ama bu şekilde hareket rendiğini eklemeyi de ihmal etmedi. ederseniz bilinenin ötesine geçmek için gelişme de sağlayamazsı- nız. Bilimsel araştırmalarda meslektaşlarınıza gözlemlerinizi bu Parçacık fiziğindeki keşifler için sinyali arka plandan seçip çı- şekilde aktarmanız normaldir. karmak, o karmaşa içerisinden sinyali tespit etmek gerekiyor. Bu- nu hep şu örnekle anlatırım: Bir sürü kar tanesinin içinde, sadece Einstein’ın ışık hızının aşılamayacağı fikrinin tersini öne süren belli bir şekilde olan bir tanesini aradığınızı düşünün. Böyle kül- bu sonuç elbette önemsenecektir. Bu nedenle sonuçlar dikkatle fetli bir iş tabii ki zaman alacaktır. Bu örnekte özel kar tanesi sin- hazırlanmış bir basın duyurusuyla açıklandı. “Bunun yanlış bağ- yali, diğer kar taneleri ise arka planı betimliyor. lanmış bir fiber optik kablodan kaynaklandığını anlamış olmaları gerekirdi” diye de düşünülebilir, ama bu şanssızlık olarak da yo- Bütçe kesintilerine gelecek olursak, bugüne kadar böyle bir ke- rumlanabilir. (Ölçümler fiber optik kabloların yanlış bağlanması sinti olmadı. Ama gelecekte ne olacağını bilemem. ABD’de işler nedeniyle yanlış olmuştu.) her zaman daha zor. Japonya’da da benzer sorunlar yaşanmıştı. Avrupa ülkelerinin bütçe konusundaki yaklaşımı genellikle ma- BT: Bir yanda nötrinoların kozmik hız limitini aşmış olabi- kul. Yani durum ülkeden ülkeye değişebiliyor. leceğini söyleyen deney sonuçları, bir yanda da kozmik hız sını- rının aşılamayacağını söyleyen Einstein’ın özel görelilik kuramı Son aylarda CERN biri Higgs parçacığı araştırmaları, diğeri dururken bir parçacık fizikçisi olarak sizin bu konudaki ilk iz- ise OPERA deneyi ile ilgili olmak üzere iki defa bilim gündemi- leniminiz neydi? Bunun büyük bir keşif olabileceğini mi yoksa ne taşındı. Bu iki gelişmeden bahsedebilir miyiz? bir yerlerde bir hata olduğunu mu düşündünüz? Higgs ile başlarsak, 2012 yılına iki Büyük Hadron Çarpış- RH: Ben tarafsız kaldım. Gördüğünüz gibi yeterince yaşlı ve tırıcısı deneyi olan CMS ve ATLAS deneylerinin Higgs parça- deneyimliyim. “Bu sonuçlar bir başka deney tarafından kanıtla- cığı ile ilgili son durum açıklamasıyla girdik. CERN’den gelen nana kadar bekleyip göreceğim” dedim. Eğer bu gerçekleşirse iş- açıklama bir şeylerin gözlendiği, bunun Higgs olabileceği ama te o zaman ben de heyecanlanacağım. İlginç oldukları halde, so- Higgs parçacığının keşfedildiğini kesin olarak iddia etmek için nuçlar inanılması güç buldum. Bence özellikle genç araştırmacı- daha çok erken olduğu yönünde idi. Başta yaşanan heyecan da- ların bundan çıkaracağı önemli bir ders var. O da hiçbir zaman ha sonra yerini kafa karışıklığına bıraktı. Yapılan açıklama top- tek bir deneyin sonuçlarına inanmamak gerektiği. Fizikte ve baş- lum tarafından pek iyi anlaşılmadı. ka bir çok alanda bunun gibi çok ilginç sonuçlar veren, ama baş- kaları tarafından tekrarlanamayan deneyler var. Ama bu noktada RH: Her şeyden önce veri toplamaya ara verilen 3 aylık bir za- şunu tekrarlamakta fayda var: Burada orataya bir varsayımla çı- man dilimine girdiğiniz zaman, destek veren kuruluşlara o ana kılmadı, duyurulan yalnızca bir ölçümün sonuçlarıydı, ki bu da kadar toplanan verilerin ne gösterdiği üzerine bir açıklama yap- hatayı bulmamıza yardımcı oldu. mak, bu kurumlara durum değerlendirme raporu sunmak duru- mundasınız. Geçen Aralık ayında bu raporu sunduk ve 2011’de BT: Opera deneyinin koordinatörünün istifası bu olayla mı toplanan verilerin Higgs konusunda kesin bir şeyler söylemek ilişkiliydi? için yeterli olmadığını belirttik. Bu sene toplanacak verilerle Higgs’in yer alabileceği kütle aralığı daha netleşecek, kütle aralı- RH: Bunun tamamen deneyi yürüten ekibin içindeki tartış- ğı küçülecek. Deneyler belirli bir kütle aralığında bir sinyal gör- malardan kaynaklandığını düşünüyorum. Grubun liderini seçen dü. Ancak bu sinyalin belirginleşmesi ve arka plandaki parçacık- deneyin fizikçileri ile grubun lideri arasında bir anlaşmazlık ola- lar arasından sivrilmesi gerekiyor ki “evet, bu sinyal Higgs diyebi- bilir. Eğer deneyin yapılış şekliyle ilgili bir tartışma söz konusuysa lelim”. Bu senenin sonuna kadar toplanacak verileri de ekleyince grubun liderinin yerini bir başkasına bırakması doğru bir adım- Higgs bozonunu keşfedecek duruma geleceğiz. Higgs’i bulup bu- dır diye düşünüyorum. Olayların nasıl geliştiğini tam olarak bil- lamadığımızı kesin olarak ilan edebileceğiz. Higgs’in olmadığını miyorum, ama istifanın bizim isteğimizle olmadığını söyleyebi- ilan etmek de bir keşif aslında. Ama eğer var ise biliyoruz ki 125 lirim. Giga elektorn-Volt civarında olmalı. BT: Nötrinoları bir kenara bırakıp daha genel konulara ge- BT: Opera deneyini yürütenler “nötrinoların ışıktan hızlı lirsek, bir parçacık fizikçisi olarak evreni nasıl tanımlarsınız? hareket ettiğini gözlüyoruz” açıklamasını yaparken biraz sabır- sız mı davrandılar? RH: Bir parçacık fizikçisi olarak evreni tanımlamam zor. Çün- kü onunla ilgili pek fazla şey bilmiyorum. Evrenin ancak % 4 ila RH: Bunu söylemek zor. Opera deneyinde çalışanlar ve de- % 5’inin ne olduğunu anlatabilirim. Geri kalanı hakkında bilgim neyin sözcüsü, bu açıklamayı yapmak için her şeyin tamam ol- yok. Evrende görebildiğimiz maddeden çok daha fazlasının oldu- duğunu düşündü. Yani ölçümlerin doğru olduğuna eminlerdi. ğunu biliyorum, ama bunun ne olduğunu bilmiyorum. Evrenin Açıklamada da temkinli davrandılar ve ışıktan hızlı nötrinoları 34

bu günkü şekline sahip olabilmesi için bu içeriğe ihti- <<< Bilim ve Teknik Haziran 2012 yacı olduğunu biliyorum. Evrenin karanlık enerji de- nen, ama ne olduğunu bilmediğimiz bir tür enerji sa- Bu örnekleri artırmak mümkün, ama bence en CERN Başkanı Prof. Dr. Rolf Heuer yesinde gittikçe hızlanarak genişlediğini biliyorum. önemlisi bilgi aktarımı. Burada çalışan araştırmacı- ODTÜ Rektörü Prof. Dr. Ahmet Acar ile lar başka araştırma kurumlarına, özel sektöre ya da birlikte sergiyi gezerken. Evrenin % 95’inin ne olduğunu konusunda bir eğitim kurumları gibi yerlere gittiklerinde burada fikrimin olmadığını ve nasıl anlatacağımı bilmediği- edindikleri bilginin yayılmasını sağlıyorlar. mi biliyorum. Ama evrenin görünen kısmı olan % 5’inin de tamamını bildiğimizi söyleyemem. Evrenin Yine bir başka örnek, demetlerin hızlandırıldığı yapıtaşları olarak 12 temel parçacığı, temel parçacık- borulara çok yüksek düzeyde vakum uygulanır. Bu lar arasında etkileşim sağlayan parçacıkları biliyoruz. teknoloji sayesinde daha verimli güneş panelleri üre- Yıllardır süren araştırmalar sayesinde bunların işle- tilebiliyor. Bu paneller güneş ışığından sınırlı derece- yişiyle ilgili epeyce bilgi sahibiyiz. Ama hepsi yalnız- de yararlanabilen bölgelerde de paneller kullanılma- ca o % 5’in içinde. sına olanak tanıyor. Şu anda maddenin hâkim olduğu bir evrendeyiz, ODTÜ’nün de dahil olduğu CMS deneyi kapsa- ama bunun nedenini yani madde ile karşı-madde mında yüksek manyetik alanda çalışabilen foton de- miktarı arasındaki küçük farkın neden kaynaklandı- dektörlerinin geliştirilmesi gerekti. Bunun için man- ğını tam bilmiyoruz. Özetle evrenin % 5’lik bölümü- yetik alanda çalışabilen küçük silisyum yongalar şek- nü tamamen olmasa da büyük ölçüde anlamış oldu- linde dedektörler geliştirildi. Bu teknoloji sayesinde ğumuzu söyleyebiliriz. Ama önemli ve ilginç olabile- örneğin PET tarama ve MR görüntüleme teknoloji- cek bazı bileşenleri henüz keşfetmediğimizi de söy- leri tek bir cihazda birleştirilebilir. Biz ayrıca izotop- leyebiliriz. larla da çalıştığımız için izotop üretimi de yapmamız gerekiyor. İzotoplar yine tanı amacıyla tıpta kullanı- BT: Parçacık fiziği çoğu insan için anlaşılması lıyor. zor bir alan olabilir. Toplum yine de CERN’de ya- pılan araştırmaları merak ediyor, özellikle de bun- Temel araştırmalar bu uygulamalar için dayanak ların günlük yaşama yansımalarını. www (World oluşturuyor. Temel araştırmalar yapılmazsa bu uy- Wide Web) ve tıbbi görüntülemede kullanılan gulamaların hemen hemen hiçbirinin geliştirileme- PET (Pozitron Emisyon Tomografisi) tarama gi- yeceğini söylemek mümkün. Ama temel bilimin ya bi önemli buluşların CERN’deki çalışmaların yan da araştırmaların topluma doğrudan ulaştırılması ürünleri olduğunu biliyoruz. Bunlar gibi başka ör- için buna aracılık edecek mekanizmalara da gerek- nekler de var mı? sinim var. RH: Bunlar çok önemli örnekler elbette. Burada- BT: Şişeden bir cin çıksa ve size üç dilek hakkı ki araştırmaların topluma yansıması iki şekilde ola- verse, neler dilerdiniz? bilir. Bunlardan biri araştırmaların yansımaları, di- ğeri de araştırmalar için geliştirilen aygıtların yansı- RH: İlk olarak, politikacıların bilimin uzun vadeli maları. Araştırmalar sırasında büyük miktarda bil- bir vizyon gerektirdiğini anlamalarını isterdim. Yal- gi birikimi elde edilir. Bunların bir şekilde günlük nızca bir ya da iki yılı düşünerek değil, uzun vadeli yaşama etkisi olabilir. Ama bunun ne şekilde ve ne planlar yapmak gerekiyor. Araştırmaları zora sokan, zaman olacağını tahmin etmek çok zor. Verdiğiniz bu kısa dönemli planlar. örneklerden yola çıkarsak, örneğin PET taramada, CERN’deki çalışmaların iki tür etkisini de görmek İkinci dileğim, insanların bilimsel konularla ilgili mümkün. Araştırma kısmına bakacak olursak, po- daha fazla konuşması. Ben futbolu çok severim, ama zitron bir karşı-maddedir. Karşı-madde araştırma- bugün herkes sadece futbolla ilgili konuşuyor. Bun- lar sonucunda keşfedildiğinde kimse onun bir gün dan yüz yıl önce insanlar görelilik kuramını konu- hastanelerde kullanılacağını düşünmemiştir. Şunu şuyordu. Futbol da konuşulsun, ama isterdim ki bir da belirtmek gerekir ki bu araştırmaların başlama- kafeye gittiğimizde bilimden de biraz bahsedildiği- sıyla PET tarama teknolojisinin geliştirilmesi arasın- ni duyalım. da yaklaşık 40 yıl var. Diğer yandan PET tarama bi- zim buradaki büyük deneyler için geliştirdiğimiz de- Bir diğer dileğim, insanların araştırmaların he- dektör teknolojisinden yararlanır. PET taramanın bu men bir ürüne dönüşmesini beklemekten vazgeçme- anlamda burada yapılan çalışmaların faydalı bir şe- si. Çünkü bu araştırmacıları bilgi birikimi oluştur- kilde topluma yansımasına güzel bir örnek oluştur- maya değil, uygulamaya yönelik çalışmaya zorluyor. duğunu söyleyebiliriz. Sayın Heuer’a bize zaman ayırıp sorularımızı yanıtladığı için teşekkür ederiz. 35

Börteçin Ege ASIMO İlk İnsansı Robot Bilim kurgu romanlarının vazgeçilmez kahramanları insansı robotların yapımı insanlığın en büyük rüyalarından biri. Japon Honda firmasının 1986 yılından itibaren geliştirmeye başladığı ASIMO adlı insansı robot, yıllardan beri dünyanın en gelişmiş insansı robotu olma özelliğini geçen yıl da başka hiçbir robota kaptırmadı. Merkezi Almanya’nın Frankfurt kentindeki Honda Avrupa Araştırma Enstitüsü’nün Kasım 2011’de yaptığı açıklamaya göre, ASIMO’nun yeni bir modeli geliştirildi. Bu sevimli insansı robotun yeni modelinin bırakın yürümeyi, artık kolaylıkla koşup zıplayabildiği, engebeli arazilerde bile kolaylıkla ilerleyebildiği, misafirlere ikram yapabildiği, hatta kendisine atılan toplara vurup insanlarla dans edebildiği bildiriliyor. Gelecekte ASIMO’nun hasta bakıcı ya da doğal afetlerde kurtarma görevlisi olarak birçok farklı alanda kullanılması planlanıyor. Bir gün siz de böyle bir robota sahip olmak istemez miydiniz?

>>> Bilim ve Teknik Haziran 2012 Yapay Zekânın Tarihçesi rafından organize edilen bu konferan- Vakfı’na verdiği dilekçede, bilgisayar bi- sa günümüzde de yapay zekâ teknolo- limlerinin bu dalı için “yapay zekâ” ifa- Yapay zekânın tarihini Ortaçağ’a ka- jisinin öncülerinden sayılan Marvin desini ilk olarak kullanan da yine John dar götürmek mümkün. MS 9. yüzyılda Minsky gibi isimler de katıldı. Hayli ta- McCarthy’dir). 1971’de yapay zekâ ala- Abbasiler döneminde (750-1256), Musa nınmış LISP yapay zekâ programlama nında verilen Turing Ödülü’ne de layık kardeşlerin hidrolik prensiplerine göre dilinin yaratıcısı da olan John McCarthy görülen McCarthy, ayrıca 1990 yılında çalışan otomatik makineler yaptığı, da- (1927-2011) günümüz yapay zekâ tek- dönemin ABD Başkanı tarafından Ulu- ha sonra Selçuklular döneminde Ebul nolojisinin gerçek öncüsü kabul edili- sal Teknoloji Madalyası ile de onurlan- İzz’in de bu çalışmaları devam ettirdiği yor (Dartmouth Konferansı’nın düzen- dırılmıştır. biliniyor. lenmesi için 1955 yılında Rockefeller ASIMO’ya doğru ilk adımlar Fakat daha sonraki dönemlerde Bilim dünyasında Batı’nın El-Harezmi’nin (780-850) cebir ASIMO benzeri başka çalışmalar da ASIMO’nun doğuşunun hiç de sanıl- üzerine eserleri ile tanışması sonucun- dığı kadar basit olmadığı kolaylıkla tah- da (ikinci dereceden denklemlerin çö- yürütülmekle birlikte, min edilebilir. Dünyaca bilinen bir oto- zümü, sıfır sayısı vb.) bilimsel ve teknik ASIMO’nun bize şu an için belki de mobil üreticisi olan Honda bu konuda- üstünlük giderek Batı’ya geçmeye başlar en gelişmiş örneği sunduğunu ve bu ki çalışmalarına daha 1986 yılında başla- (El-Harezmi’nin Batı bilim dünyasına mıştı. Firmanın en baştan itibaren ama- etkisi o kadar büyük olmuştur ki Batı’da noktada ASIMO’yu ASIMO cı insanlara hizmet edebilecek ve daha cebir anlamına gelen “algebra” ifade- yapan ana faktörlerin başında ise da önemlisi insanlarla uyum içinde ya- si onun bir kitabının başlığındaki “Al- öğrenme yeteneğinin geldiğini şayabilecek bir robot üretmekti (robot Jabr” kelimesinden, günümüz bilgisayar kelimesi ilk defa Çek asıllı yazar Josef bilimlerinin en ana kavramlarından biri söyleyebiliriz Čapek’in 1921 yılında yazdığı Rossum’s olan “algoritma” ifadesi de isminin Batı Universal Robots adlı tiyatro oyununda, dillerindeki telaffuzundan türetilmiştir). hiçbir hakka sahip olmayan işçileri ta- nımlamak için kullanılmıştır). Dolayı- 1642 yılında Fransız matematik- sıyla da tasarlanacak robotun her şeyden çi Blaise Pascal (1623-1662) tarafından önce içinde eşyalar ve insanlar bulunan ilk mekanik hesap makinesinin icat edil- bir odada kolaylıkla hareket edebilmesi, mesinden sonra 1800’lü yıllarda İngi- gerektiğinde merdiven çıkıp inebilme- liz matematik profesörü Charles Babba- si ve engebeli yüzeylerde de herhangi bir ge (1791-1871), Fransız mucit Joseph- sorunla karşılaşmadan ilerleyebilmesi Marie Jacquard’ın (1752-1834) doku- gerekiyordu. Yapılan araştırmalar sonra- ma tezgâhları için icat ettiği bir tekni- sında Honda mühendisleri, insanlar gibi ği kullanarak ilk programlanabilir me- kanik bilgisayarı (analytical engine) ge- hareket etme yeteneğine sahip olacak liştirmeye çalışmış, fakat o zamanki bir robotun tıpkı insanlar gibi iki teknoloji yeterli olmadığı için bacağa sahip olmasının şart projesi yarım kalmıştı. olduğunu tespit etti. Fakat tahmin edilebile- 1940’lı yıllarda İngiliz ve ceği gibi bu konuda sayısız ABD’li matematikçiler ile bilgisayar bilimcilerin (Alan t e k n i k engel vardı: Zamanın tekno- Turing, Nobert Wiener ve lojisinin (mikroişlemciler, algılayıcılar, John von Neumann) katkılarıyla bugün- kamera, yazılım teknolojisi) günümüz- kü bilgisayar bilimlerinin temelleri atıl- de olduğundan hayli geride olması, özel- dı (bilgisayar bilimlerinin Nobel Ödülü likle de bir robot üretilmesi için gerekli sayılan Turing Ödülü ile yapay zekâ ala- el, parmak, bacak gibi esas hareket sağ- nında halen geçerliliğini koruyan ünlü layıcı mekanik ve bunlara ait elektronik Turing Testi’nin adı da Alan Turing’den bileşenlerin (mekatronik parçalar) hayli gelir). hantal ve büyüklüklerine göre de düşük kapasiteli olması, doğada var olan biyo- Yapay zekâ alanındaki ilk ciddi lojik örneklerin henüz yeterince analiz adım 1956 yılında ABD’de de düzenle- edilmemiş olması, vb. nen Darthmouth Konferansı’nda atıldı. ABD’li bilim insanı John McCarthy ta- 37

ASIMO: İlk İnsansı Robot P1-P2-P3 (1993-1997) da olan ASIMO, şimdi 9 km/saat’lik bir hızla hareket edebiliyor. (ASIMO’nun E0-E6 (1986-1993) 1993-1997 yılları arasında geliştirilen 130 cm boyunda olmasına uzun araştır- P1 (Prototype Model 1), P2 ve P3 model- malar sonucunda karar verilmiş. Hon- 1986’da E0 (Experimental Model 0) leri sadece ASIMO’nun günümüzdeki da mühendisleri, yaptıkları araştırma- kod adlı ilk öncü modelin yapımına baş- “atalarını” temsil etmekle kalmıyor, ay- lar sonucu bu boy uzunluğunun insan- layan Honda mühendisleri, bu çalışma nı zamanda ilk gerçek insansı robot ör- larla beraber yaşayacak robotlar için ide- kapsamında iki bacaklı bir model geliş- neklerinden sayılıyorlar. P1, P2 ve P3 al olduğunu tespit ettiklerini belirtiyor. tirmeyi başarır. Fakat ufak bir sorun var- modelleri yürümenin, kolaylıkla merdi- Mühendisler, 130 cm’lik boyu sayesinde dır, robotun bir adım atması beş saniye ven çıkıp inebilme özelliklerinin vb. ya- ASIMO’nun sandalyede oturan bir yetiş- almaktadır. Bunun üzerine gerek insanla- nı sıra, aynı zamanda ellerini ve kolları- kinle daha kolay göz göze gelebildiğini, rın gerekse hayvanların hareket etme sü- nı da kendi kendilerine kullanabilme ye- böylece sahibiyle ve diğer insanlarla da- reçleri incelenir ve 1978-1991 yılları ara- teneğine sahip ilk robot neslini de tem- ha kolay iletişim kurabildiğini, ayrıca in- sında geliştirilen E1, E2 ve E3 modelleri sil ediyor. En gelişmiş öncü model olan sanların yaşadığı ortamlarda daha ko- ile birlikte insan hızında (3 km/saat) ha- P3, 160 cm boyunda ve 130 kg ağırlığın- lay hareket edebildiğini belirtiyor.)Yuka- reket edebilen iki bacaklı ilk robot üreti- da, yapımı Eylül 1997’de tamamlanmış- rıda sayılan ve Honda mühendisleri ta- lir. Artık Honda için bir sonraki adım sa- tır. Amaçladıklarıı robot işlevlerinin bü- dece laboratuvar ortamında hareket ede- yük bir bölümünü P3 ile birlikte hayata bilen değil, insanların yaşadığı ortamlara geçiren Honda mühendisleri, bu aşama- benzer ortamlarda, daha dengeli ve hız- dan sonra kendilerini daha hafif, hızlı ve lı bir şekilde hareket edebilen, bir engel her şeyden önce kendi kararlarını büyük karşısında durduğunda dengesini koru- oranda kendi kendine alabilecek derece- yup devrilmeyen bir öncü tip geliştirmek- de zeki bir robot nesli geliştirmeye baş- tir. 1991-1993 yılları arasında üretilen E4, lar: Artık günümüzün ilk modern robo- E5 ve E6 modelleri ile birlikte bu amaca tu ASIMO doğmuştur! da ulaşılır. Özellikle E6 modeli diğer mo- dellere göre daha hızlı ve dengeli bir yapı- ASIMO için küçük, dadır. 4,7 km/saat’lik bir hızla kaygan ze- insanlık için büyük bir adım minlerde bile kolaylıkla hareket edebil- mekte, merdiven inip çıkmakta ve karşı- 2000 yılından itibaren sürekli geliş- laştığı fiziksel engellerin üstesinden gele- tirilen ASIMO’nun en yeni modeli Ka- bilmektedir. Artık hedeflenen insansı ro- sım 2011’de dünyaya tanıtıldı. Yeni mo- bot üretimi için atılacak tek bir adım kal- deli 130 cm boyunda ve 48 kg ağırlığın- mıştır: E6 modeline iki kol ve iki el takıp nasıl kullanılacaklarını robota öğretmek. rafından artık standart yetenekler ola- rak kabul edilen merdiven inip çıkma, engebeli alanda yürüme, koşma, geriye doğru koşma gibi fiziksel gereksinimle- re cevap verme yeteneklerinin yanı sıra, ASIMO’nun belki de en önemli özelliği “zeki” olması ve bu sayede kendi karar- larını kendi alabilmesi. Yeni ASIMO’nun değerine değer ka- tan ve başka robotlarda (en azından hep- si bir arada) bulunmayan yetenekleri şu şekilde sıralayabiliriz: Ses Tanıma: ASIMO aynı anda konu- şan üç kişinin seslerinden hangisinin ki- me ait olduğunu ve seslerin içeriğini % 70-80 arası gibi yüksek bir başarı oranıy- la belirleyerek kendisine verilen bir ko- mutu anlayabiliyor. 38

<<< Bilim ve Teknik Haziran 2012 Yüz Tanıma: ASIMO sadece kişilerin Geleceğe doğru yavaş, alanda kendi kendine karar alma yetene- seslerini değil, önceden programlanması ama emin adımlarla mı? ğine sahip olması. Günümüz bilgisayar durumunda yüzlerini de (kendisi ve/ve- teknolojilerinin sunduğu imkânlar göz ya söz konusu kişi hareket halinde olsa ASIMO örneğinde de görüldüğü gi- önüne getirildiğinde, bu amaç özellikle bile) tanıyabiliyor. bi yapay zekâ ve robotik konusundaki konunun içinde olmayanlara kolay gö- çalışmalar tüm dünyada hızla ilerliyor. rünebilir. Fakat bu robotların öğrenme Jest ve Mimikleri Tanıma: Sahip ol- Bilim dünyasında ASIMO benzeri baş- yeteneğine sahip olması için hâlâ kökle- duğu görsel yetenekler sayesinde, ASI- ka çalışmalar da yürütülmekle birlikte, ri 1950’li yıllara dayanan yapay sinir ağ- MO bir kişinin el ve kol hareketlerini ta- ASIMO’nun bize şu an için belki de en ları gibi istatiksel öğrenme yöntemleri- kip ederek bunlardan anlam çıkarabili- gelişmiş örneği sunduğunu ve bu nok- nin kullanıldığı düşünülürse, önümüz- yor; dolayısıyla söz konusu kişinin jest deki dönemlerde de gerçekten otonom ve mimiklerini yorumlayarak bunlara tada ASIMO’yu ASIMO yapan ana fak- robotların yapım sürecinin sürünceme- cevap verebiliyor. Buna en iyi örnek de törlerin başında ise öğrenme yeteneği- de kalması, hatta çıkmaza girme olasılı- ASIMO’nun tokalaşmak için kendisine nin geldiğini söyleyebiliriz (bilim dün- ğı hiç de düşük değil. (Yapay sinir ağları, uzatılan ele doğru kendi elini uzatarak yası, robotların merdiven inip çıkma, 1950’li yılında Harvard Üniversitesi’nde tokalaşması. koşma, engebeli ve kaygan zeminde yü- o zamanlar henüz lisans öğrencisi olan rüyebilme, karşılarına çıkan fiziksel en- Marvin Minsky ve Dean Edmonds tara- Parmakları Kullanma: ASIMO, diğer gellerin üstesinden gelebilme gibi, nere- fından bulunmuştur). robotlardan farklı olarak el, kol ve par- deyse sadece fiziksel hareket yeteneği ile mak hareketlerini mükemmel bir şekilde bağlantılı konuları uzun bir süreden be- John McCarthy’nin yanı sıra yapay koordine edebiliyor ve dolayısıyla -tıp- ri aşmış durumda). Artık öncelikli amaç, zekâ teknolojisinin diğer önemli öncüle- kı bir insan gibi- ellerini ve parmaklarını üretilen bir robotun hemen hemen her ri arasında sayılan Marvin Minsky’nin de örneğin şişe açmak, açtığı şişenin içinde- belirttiği gibi, yakın gelecekte bu konuda ki sıvıyı etrafa hiç dökmeksizin yine ken- önemli adımlar atılabilmesi için araştır- di tuttuğu bir bardağa doldurmak ve bu- maların ilk önce daha çok insan beyni- nu ikram etmek gibi görevlerde büyük nin nasıl çalıştığının yani bilinç kavra- bir ustalıkla kullanabiliyor. (ASIMO’nun mının ortaya çıkarılmasına odaklanma- bu yeteneği gerektiği takdirde, özellikle sı gerekiyor. Minsky’e göre insanın öğ- parmak hareketlerinin ön planda olduğu renme yeteneğinin ve davranış şeklinin işaret dillerini öğrenmesini ve uygulama- sadece matematik ve bilgisayar bilimle- sını da hayli kolaylaştırıyor.) ri ile açıklanabilmesi imkânsız. Bundan dolayı önümüzdeki dönemlerde yapay Çarpışmaları Önleme: ASIMO, göz zekâ programlarının sadece teknik ola- yerine geçen iki kamerası sayesinde etra- rak nasıl geliştirilebileceği üzerine değil, fında bulunan bütün cisimleri ve kişile- ri, tam olarak bulundukları konumu, ha- reket ediyorlarsa hangi yöne doğru han- gi hızla hareket ettiklerini kolaylıkla be- lirleyebiliyor, hatta bu cisimlerin ve kişi- lerin kendine doğru gelmesi durumun- da kendi hareket yönünü ve hızını de- ğiştirerek olası bir çarpışmayı önleyebi- liyor. (ASIMO ayrıca ultrason ve termal kameralara da sahip.) İnternet Bağlantısı: ASIMO, yukarı- da sayılan yeteneklerinin yanı sıra inter- netle de bağlantı kurma yeteneğine sa- hip. Bu yeteneğinden özellikle de -ma- kinelerin ve bilgisayarların da anlayaca- ğı, RDF formatında olacak- üçüncü ne- sil Web’de (semantik web) hayli verimli bir şekilde yararlanılacağı açık (bkz. “Ye- ni Bilgi Modelleme ve Programlama Fel- sefesiyle Semantik Web”, Bilim ve Teknik, TÜBİTAK, s. 36-39, Aralık 2011). 39

ASIMO: İlk İnsansı Robot <<< Börteçin Ege, aynı zamanda bu konuda hangi temel felsefelerin de biteceğine dair araştırmalara da geç kalınmadan Viyana Teknik Üniversitesi geliştirilmesi gerektiği üzerine de çok yoğun bir şe- başlanmasında fayda olduğu açık. Bilgisayar Mühendisliği kilde kafa yorulması gerekiyor. Ünlü İngiliz fizikçi Bölümü’nü bitirdikten ve matematikçi Roger Penrose ise bu noktada bir Isaac Asimov sonra, yüksek lisans adım daha ileri giderek, bilim insanlarının, bilinç Isaac Asimov (2 Ocak 1920-6 Nisan 1992), öğrenimini de 2005 yılında kavramını hâlâ tam olarak açıklayamamasının al- ABD’li yazar ve biyokimyacı1920 yılında Rusya’da aynı üniversitede tında fiziğin temel yasalarının tam olarak anlaşı- dünyaya gelen Asimov, 1923 yılında ailesi ile birlikte tamamladı. Yüksek lisans lamamış olmasının yattığını ve bilinç ile ilgili öze- ABD’ye göç etti. New York’ta büyüyen Asimov daha çalışması kapsamında likleri anlayabilmemiz için yeni ilkelere, felsefele- Columbia Üniversitesi’nde- birbiriyle bilgi alışverişinde re, programlama tekniklerine ve hatta yeni man- ki kimya öğrenimi sırasında bulunabilen iki ilişkisel tık tasarımlarına ihtiyacımız olduğunu savunuyor. bilim kurgu romanları yaz- veri tabanını modelleyerek maya başladı. Birçok konu- programladı. 2007 yılında, Fakat bilim insanları, insan bilincinin çalışma da yapıtı olmasına karşın, günümüzde üye sayısı şeklinin aydınlatılması sürecinin daha en az 10- özellikle bilim kurgu eserle- 3500’i bulan ve 15 yıl alacağını tahmin ediyor. Belki de yine bu ri ve popüler bilim kitapları halen Almanya’nın nedenle Honda mühendisleri de ASIMO’nun bir ile tanınmıştır ve robotlarla en büyük semantik web araştırma projesi olmaktan çıkıp insanlar tarafın- ilgili olan bilim kurgu seri- topluluğu olma özelliği dan gerçek hayatta kullanılmaya başlanmasının en leri bunların en ünlüleridir. taşıyan grubu ve Ekim az 15 yıl alacağını tahmin ediyor. Isaac Asimov 2011’de İstanbul, Ankara ve İzmir Semantik Bilim insanlarını düşündüren önemli bir baş- Arthur C. Clarke ve Robert A. Heinlein ile birlik- Web Topluluklarını kurdu. ka soru ise gelecekte robotlarla ve daha genel ola- te gelmiş geçmiş en büyük bilim kurgu yazarların- http://semweb. rak bilgisayarlarla hangi görevleri gerçekten pay- dan biri olarak kabul edilen Asimov, henüz 1940’lı meetup.com/ laşmak isteyip istemeyeceğimiz. Bu konuyu ilk dü- yıllarda ve belki de herkesten önce gelecekte robot- şünenlerden biri Rus asıllı ABD’li bilim kurgu ya- ların aynı insanlar gibi “bilince” sahip olabileceğini zarı Isaac Asimov. Asimov bu konu üzerine da- öngörmüştür. Asimov gelecekte üretilecek bu robot- ha 1940’lı yıllarda kafa yorarak, günümüzde oldu- ların toplum kurallarına en az insanlar kadar saygılı ğu gibi gelecekte de geçerliliğini koruyacağına ke- olması gerekeceğini belirterek, kendi adıyla da anı- sin gözüyle bakılan ilk robot kanunlarını geliştir- lan Robot Kanunları’nı da tanımlamıştır. miş (bkz. Asimov’un Robot Kanunları). İnsanlığın gerçekten istemediği bir şey varsa o da aynı Stanley Asimov’un Robot Kanunları Kubrick’in 2001: Bir Uzay Macerası (2001: A Space Odyssey) adlı filmindeki gibi insan bilincine kavu- 1. Bir robot kesinlikle insanlığa zarar veremez şan bilgisayarların insanlığa karşı harekete geçme- veya tepkisiz kalarak insanlığa bir zarar gelmesine si. Bu nedenle, insan bilincine sahip bilgisayar ve izin veremez. robotların üretilme sürecine paralel olarak, bu ye- ni teknolojilerin sınırlarının nerede başlayıp nere- 2. Bir robot kesinlikle bir insana zarar veremez veya bir insana zarar gelmesine seyirci kalamaz. 3. Bir robot birinci kuralla çelişmediği sürece bir insanın emirlerine uymak zorundadır. 4. Bir robot birinci ve ikinci kuralla çelişmediği sürece kendi varlığını korumak zorundadır. AHRKRuoaoMyusnsnsodehadla,,ke,SWrl“.aAn,.rN,SA“IoDpMrpivOreiogM”a,,chPah.ts,,tcApsh.:r/i1tn/i4afei,scmi3am.luBIosna.shtsefıoümllnihg,dlePeanne.ccaelore,smronn/e,n2”,010. TŞaeckhirnKoloocgaybRaeşv, iŞe.w, ,,Y2a0p0a6y.Zekâ Araştırma ve Uygulama Alanları, s. 2-3, İTÜ, Uçak ve Uzay Bilimleri Fakültesi, Uzay Müh. Bölümü, 2006. ÖHonnemdaliRBoabğoltaicnstı(lHaronda Robotik Araştırmaları), hDtFtpK:/I/(wAolrmlda.nhoYnapdaay.cZomek/âHAornadştaırRmobaoMtiecrsk/ezi), OhtAtpI:/(/Awvwuswtu.drfykai.Ydaep/ay Zekâ Araştırma Enstitüsü), Rhtotpbo:/C/wuwpw(R.oofbaio.atlta/r için Uluslararası Futbol Turnuvası), http://www. SroIGboAcRuTp2(0A1C1M.orYga/epnay/ Zekâ Grubu), http://www.sigart.org/ 40

Kadir Demircan Nobel Ödüllü Bacalar Okyanus Derinliklerinde Neler Oluyor? Avatar, Titanik, Terminatör ve Rambo filmlerinin yönetmeni James Cameron, bu yıl Mart ayında okyanusların en derin yeri olan 11.000 metrelik Mariana Çukuru’na bir dalış gerçekleştirdi. Medyanın yoğun ilgisini çeken Cameron, 7 metre boyunda 1 metre enindeki özel dalış gemisiyle çekeceği belgesel için araştırmalar yaptı. Aynı zamanda bilim adamları için toprak, su ve deniz canlılarından örnekler topladı. Çünkü derinlerde ne olup bitiyor tam olarak bilmiyoruz. Bu dalışı Rusların 2007 yılında kutupların 3000 metre derinlerine inmesine bir misilleme gibi görenler de var. İnsanlar en yüksek dağların zirvelerine veya kutuplara kendi ülkelerinin bayrağını dikti. Sıra okyanuslara geldi. Son yıllarda hız kazanan en derin yerlere bayrak dikme yarışı, bakalım hangi buluşları beraberinde getirecek.

>>> Bilim ve Teknik Haziran 2012 Derin sular dalış yapan dalgıçlarının rekoru 145 met- gayzer denir. Gayzer, İzlanda dilinde “pat- redir). Kıta sahanlığından sonra bir eğim lak vermek” anlamına gelen “gjosa” keli- BBC Wildlife (Vahşi Hayat) dergisi başlar. 3-4 km’lik eğimli yamacın sonun- mesinden türemiştir. Ülkemizin bir çok 2010 yılı Aralık sayısında zooloji alanın- da 4000 metrelik derin okyanus tabanı- yerinde, örneğin Denizli/Karahayıt’ta gay- da yapılmış, tüm zamanların en büyük na ulaşılır. Bu derin okyanus bölgelerinde zer görmek mümkündür. Okyanus taba- 10 buluşunu açıkladı. 1977 yılında keş- okyanus sırtı adı verilen dağlar bulunur. nındaki gayzerler ise hidrotermal çatlak fedilen okyanus derinliklerindeki hidro- Bu dağların toplam uzunluğu 70.000 km veya yarık olarak isimlendirilir. termal çatlaklar (hidrotermal vent) bü- civarında. Okyanus sırtları hidrotermal yük buluşlar listesinde 4. sırada yer aldı. çatlakların ve volkanların bulunduğu yer- İlk kez 1977 yılında Panama Kanalı’nın Fotosentezin 3., Mendel’in genetik çalış- ler. Okyanus tabanına göre ortalama 2500 500 km batısındaki Galapagos Adaları’nın malarının 6. olduğu bu liste araştırmacı- metre daha yüksek olan sırt sistemi, bili- bulunduğu Büyük Okyanus tabanında ların dikkatinin okyanus diplerine yönel- nen en uzun yapılardan biri. Tüm okya- keşfedilen hidrotermal sistemlerin 10 mil- mesini sağladı. Okyanus kelimesi, Cebeli- nuslarda bulunan sırtların eni 1000-4000 yon yıllık geçmişini düşünecek olursak, tarık Boğazı’ndaki akıntıya atfen, “nehir” km, toplam uzunlukları 70.000 km’dir. At- insanoğlu bu sistemi yeni fark etti de di- anlamına gelen Latince “okeanos” kelime- las Okyanusu’nun tam ortasındaki Or- yebiliriz. Hidrotermal çatlaklardan sıcak sinden köken alır. Günümüzde % 5’i keş- ta Atlantik Sırtı’ndaki bir vadi 30 km ge- magma ve gazlar fışkırır. Bu çatlakların, fedilmiş okyanusların ortalama derinliği nişliğindedir. Yeryüzü sürekli hareket ha- magmadaki dev basıncın ayarlanmasın- 300 metredir. Bu derinliğe kadar olan su- linde olduğu için okyanus sırtları boyun- dan okyanus suyunun ısınmasına kadar lar, güneş ışınları ulaştığı için hayatın ve ca çatlaklar oluşmuştur. Bu çatlaklardan birçok faydası vardır. Sıcak magma okya- çeşitliliğin bol olduğu yerlerdir. Okyanus mağma ve sıcak su çıkar. İzlanda’da faali- nus suyuyla temas edince katılaşmaya baş- tabanlarının % 2’si 6000 metrenin altında- yete geçerek havaalanlarının kapatılma- lar. Gazlardaki mineraller de çatlaklardan dır. Bu derinlikten daha aşağılara inildikçe sına yol açan Eyjafjallajokull Yanardağı çıkan suya rengini verir. Buradan fışkıran yeni keşfetmeye başladığımız derin okya- Avrupa’nın en büyük buzullarının altında dumanlar siyah ve beyaz olabilir. Çatlak- nus tabanları karşımıza çıkar. Okyanus ta- yer alan bir sualtı yanardağıdır. lardan çıkan sıvıların katılaşması ile baca- banları kıta sahanlığı, kıta eğimi ve derin lar oluşur. Siyah duman çıkaran gayzerle- okyanus tabanı olarak üç kısma ayrılır. Kı- Okyanus klimaları: re siyah bacalar, beyaz duman çıkaranlara taların sular altındaki kısmı da diyebilece- Siyah ve beyaz bacalar ise beyaz bacalar adı verilir. Gayzerden çı- ğimiz kıta sahanlığı, jeolojik olarak kıtayı kan dumanın rengini, sıvının içindeki mi- oluşturan kara parçasının deniz altında- Sıcak magma çıkışlarının bulunduğu neraller belirler. ki uzantısıdır ve kıtanın bitip okyanusun hidrotermal çatlaklar son yıllarda araş- başladığı yere kadardır. Ortalama uzun- tırmacıların ilgisini çekmeye başladı. Dü- Su, birkaç yüz dereceye kadar ısındı- luğu 60 km olan kıta sahanlığının derin- zenli veya düzensiz olarak yukarı doğru ğında yoğunluğu soğuk suyun yoğunlu- liği 200 m civarındadır (Oksijen tüpü ile su ve gaz fışkırtan sıcak su kaynaklarına ğuna göre azalır. Isınan su bu nedenle yer- küredeki fay kırıkları ve çatkaklardan yu- karı doğru yükselir ve en sonunda yeryü- züne ulaştığında püskürür. Sıcak, deniz suyu kayaçların ayrışmasına sebep olur. Bu olaya hidrotermal değişim denir. Ko- yu renkli silikatlar (örneğin olivin ve pi- roksen) yeni minerallere (örneğin klorit ve serpantin) dönüşür. ABD’nin Oregon eyaleti açıklarındaki Juan de Fuca Sırtı bo- yunca deniz tabanındaki siyah duman ba- calarını oluşturan, metalce zengin çözelti- lerin püskürmesi görüntülenmiştir. Du- manlar yukarıya doğru gökdelen uzunlu- ğunda bacalar oluşturur. Siyah ve beyaz bacalardan çıkan kay- nar su, okyanus suyuyla temas edince eri- miş haldeki mineraller donmaya ve birik- meye başlar. Donan ve üst üste biriken bu mineraller baca şeklinde büyür. 60 met- relik bacalar olduğu bilinmektedir. Ok- yanus klimaları da denilen siyah bacalar 43

Nobel Ödüllü Bacalar lar var. Su, bu çatlaklarda kaloriferde do- ma ve sistemler olmasaydı, nasıl bir çevre laşan su gibi dolaşır. Klima gibi işleyen bu ile karşılaşırdık, hiç düşündünüz mü? Bi- 6000 metre derinlikteki, görünmez tabir sistem, deniz suyunu canlıların yaşama- lim adamları bunları araştırıyor. Zifiri ka- edilen bölgelerde ve 4000 metredeki uçu- sı için uygun sıcaklığa getirirken atmos- ranlık olan ve normalde hayatın mümkün rum bölgelerde yer alır. Siyah duman püs- ferin de ideal sıcaklığa gelmesine katkıda olmadığı zannedilen okyanus diplerinde- kürten bu bacalar, yüksek düzeyde demir bulunur. Bu ve benzeri sistemler sayesin- ki çatlak sahalar, bir çok organizma için ve bakır sülfür içeren mineraller püskür- de çevremizdeki şartlar yaşam için en el- yaşama alanları oluşturur. Buradaki bak- tür. Bilinen en derin baca 5000 metredeki verişli haldedir. Aksi halde bir an bile ya- teriler ve diğer canlılar, okyanus ventilas- Cayman siyah bacasıdır. şamamız mümkün olmaz, elverişli sıcak- yonunda ve metan devridaiminde haya- lık sağlanmadığında ya donar ya da eriyip tın devamı için vazgeçilmezdir. Bakteri- Beyaz duman püskürten beyaz bacalar yok olurduk. ise ağır mineral püskürten siyah bacalara nazaran daha hafif mineraller içerir. Bar- Süzgeç supaplar yum, kalsiyum, silikon ve çinko yönün- den zengin olan beyaz bacaların sıcaklığı Hidrotermal çatlaklar, yerkürenin su- siyah bacalara göre daha düşüktür. Sıcak- pap noktaları gibi Dünya merkezinde- lık beyaz bacalarda 260-300 °C iken siyah ki büyük basıncın ayarlanmasında görev bacalarda 350-360 °C’dir. alır. Çatlaklardan çıkan ve 400 °C’ye va- ran sıcak magma takviyesi, okyanus sula- Hidrotermal çatlaklarda ilginç şeyler rını ısıtarak iklim ve coğrafya üzerinde et- olur. Magmada ve yeryüzü katmanların- kiler oluşturur. İnsanların, hayvanların ve daki mineraller, çeşitli işlemlerden geçi- bitkilerin yaşaması için ideal sıcaklık, ba- rilir. Mineraller, okyanus kazanında pişi- sınç ve nem ayarlanır. Acaba bu mekaniz- rildikten sonra uygun yerlere uygun mik- tarlarda dağıtılır. Peki bu dağıtım şebeke- si nasıl işler? Okyanus diplerinde birbirle- rine bağlı olarak uzanan çok uzun çatlak- 44

>>> Bilim ve Teknik Haziran 2012 Baca ağzının yukarıdan görüntüsü nındaki deliklerden daha derinlere geçer. tırıldığında bazı gazlar ve elementler ba- Kimyasal işlemlerden geçirilen sular ba- kımından zengin değildir. Çok fazla hel- ler, yeryüzünden 60 km yüksekte ve ok- calardan tekrar okyanusa verilir. Bacalar- yum ve hidrojen sülfür içerir, ayrıca man- yanusların 11 km derinlerinde yaşayabi- dan püskürtülen su, deniz suyunun aksine gan yoğunluğu deniz suyuna göre çok faz- lir. Atlantik Okyanusu’nun 3,8 km altında asidiktir (pH 3) ve sıcaktır. Bu suyun bile- ladır. Okyanus tabanından daha derinler- Titanik’i “yiyenler” barofilik bakterilerdir. şimi de değişiktir. Bazı elementler, mese- deki bir sistem, bir süzgeç gibi deniz suyu- Oralarda neler oluyor? Canlılar oralarda la magnezyum bu sudan uzaklaştırılmış- nu alır, damıtma ve arıtma işlemlerinden ne yapıyor? Okyanus sularının devridai- tır ve bu su normal deniz suyu ile karşılaş- sonra tekrar okyanusa bırakır. minde iş gören çatlaklarda serin ve alka- li olan deniz suyu (pH 8) okyanus taba- Nobel Ödüllü Sünger Metan Gaz Devrimi ve Arkealar Haberlerde okyanusların 4 km altındaki, durdurma ihtimali olduğu bilgisi kamuo- Metan devridaimi, Dünya atmosfer siyah ve beyaz baca denilen yarıklarda sı- yu ile paylaşıldı. Daha sonraki çalışmalar- gaz sistemindeki bilinen en önemli me- caklığın 250 °C olduğunu, yüksek basıncın da bu maddenin hücre büyümesini, hüc- kanizmalardan biri. Bu devridaim ve bu- hüküm sürdüğü bu bacalardan asit ve gaz redeki mikrotübüller üzerinden durdur- radaki ekosistem için hidrotermal çatlak- püskürdüğünü okuyor, duyuyoruz. Ger- duğu keşfedildi. Discodermolide’nin li- lar önemli. Yakıt olarak da kullanılan me- çekten de okyanusların derinlikleri haber sans haklarını alan Novartis firması 2004 tan, küresel ısınmaya neden olan sera gaz- konusu edilmeye değer. 2010 Nobel Kim- yılında hastalar üzerinde klinik çalışma- larından biri. 2600 metre derinlikteki be- ya Ödülü, tüplü dalış yapan dalgıçlarının lara başladı. Okyanus diplerini keşfetme yaz bacalarda keşfedilen, metan üreten ar- deniz tabanlarından topladığı, ağzı, mide- yarışı tüm hızıyla devam ediyor. Keşfedi- keabakteri Methanococcus jannaschii bu si, gözü ve kemikleri olmayan Discoderma len birçok canlı ve bunlardan elde edilen konuda ilginç bir örnek. dissoluta adlı deniz süngeriyle yapılan ça- maddeler biyoteknoloji firmalarına ilham lışmaya verildi. 1990 yılında bu canlıdan kaynağı oluyor. Nobel Komitesi’ne de bu Karbondioksiti besin olarak kullanan elde edilen ve discodermolide adı verilen keşifleri yapanlara teşekkür edip Nobel Methanococcus jannaschii bizler için za- maddenin, kanser hücrelerini büyümesini Balosu’nda ödül takdim etmek kalıyor. rarlı olan karbondioksiti kullanarak me- tan üretir. M. jannaschii tüm genomu orta- ya çıkarılan ilk arkea bakterisidir. Biyotek- noloji firmaları, M. jannaschii proteinle- ri üzerine çalışarak daha şimdiden kanser 45

Nobel Ödüllü Bacalar Okyanus Keşiflerinde Yeni Bir Dönem Başlıyor kemoterapi ajanı olarak kullanılabilecek Yazımız baskıya girerken Discover der- noloji firmaları da bu canlıları nasıl ürüne proteinler ve mekanizmalar ile ilgili çeşit- gisinin Haziran ayı sayısını gördük. Konuyu dönüştürebiliriz diye düşünüyor. li verileri kamuoyuna sundu. M. jannasc- kapağa çıkarmışlar. O yazıdan ilginç satırlar: hii gibi arkealar, olağanüstü çevre koşulla- 2016 yılında bitirilmesi beklenen Av- rında yaşayabilir. 250 °C kadar yüksek sı- “Okyanus gözlem ve girişim grubu 770 rupa Disiplinlerarası Deniz Tabanı Gözlem caklıklarda ve yüksek basınç altında yaşa- milyon dolarlık bir proje hazırladı. Gü- Programı (EMSO) ile Karadeniz’in de dahil yabilen ekstremofil (en aşırı koşullarda ya- ney Amerika’dan Grönland’a kadar okya- olduğu on iki ayrı bölgenin taranması bek- şayabilen) arkeaların dayanıklılığının bir nus tabanına kablo döşeniyor. Deniz su- leniyor. Benzer araştırmalar Ulusal Okyanus nedeni hücre zarlarındaki eter bağları ve yu kimyası, deniz akıntıları, fotosentez, ve Atmosfer Merkezi’nin (NOAA) Aquarius özel yağ bileşiklerinin sayısıdır. Eter bağla- hayvan etkinlikleri, volkanik patlamalar ve adlı sualtı üssünde devam ediyor. rı hücre zarlarını yüksek sıcaklıklarda güç- depremler izlenecek. Çalışmalar iki bölge- lendirir. Derin okyanuslarda insan hücre- de yoğunlaşıyor: Çok fazla metan gazının Artık uzay turistliği gibi sualtı turistliği sinin zarı tereyağı kıvamını alır. Hücrede depolandığı bir bölge olan Hydrate Okya- de mümkün. Burada yemek yiyebilir, sev- hayat durur. Bu tip bakterilere ilave olarak, nus Sırtı ve Axial Seamount adlı aktif su- diğinize evlenme teklif edebilir veya derin bacaların çevresinde 2-3 metre uzunlu- altı yanardağı. Burası da hidrotermal çat- düşüncelere dalabilirsiniz. Astronatlara it- ğunda solucanlar ve sıcak suyu seven yen- lakların olduğu bir bölge ve ilginç canlıla- hafen buraya dalış yapanlara “aquanot” de- geçler gibi çok ilginç canlılar yaşar. rın keşfedilmesi bekleniyor. Bu iki bölgeye niyor. James Cameron’un Deepsea Challen- şu ana kadar 1000 km’lik kablo döşenmiş. ger adlı gemisinden başka, buralara yolcu Aşırı Koşullarda Yaşayan (Ekstremofil) Bakterilere Örnekler Robot kameralar okyanus tabanını sürek- taşıyan Triton36000 ve Virgin Oceanic gibi li izliyor. 2014 yılına kadar su altındaki yir- gemiler de var. Triton36000 üç yolcu taşı- Polaromonas Soğuk sever. -12 °C ile -40 °C’deki mi ayrı bölgenin bu şekilde birbirine bağ- yor ve 10 km derinliğe 74 dakikada iniyor. Antarktika buzunda yaşar. lanarak okyanus tabanlarının keşfedilme- 1960’larda bilim kurgu filmlerinde gördük- Thermus aquaticus Sıcak sever. 75 °C-80 °C sıcak suda yaşar. si planlanıyor. lerimiz artık gerçek oluyor. 2014 yılında ilk Halocaccus Tuz sever. Tuz gölünde yaşar. denizaltı istasyonunun açılması planlanı- Barofilik bakteriler Basınç sever. Okyanus derinlerinde, Axial Seamount 10-15 yılda bir patlayan yor. Burada bir haftalık tatilin bedeli 15.000 4000 km’de yüksek basınçta yaşar. aktif bir yanardağ. Bu patlamalar sırasında dolar. Balaylarını Fiji Adaları’nın binlerce Helicobacter pylori Asit sever. püskürttüğü magmada ve gazlarda DNA metre altında geçirmek isteyenler muhak- Midemizdeki asitli ortamda yaşar. analizi ile yeni canlılar araştırılıyor. Biyotek- kak çıkacaktır. Bu da işin ekonomik getirisi.” Deinecoccus Radyasyon sever. Yüksek doz radyasyonda yaşar. Aquaspirillum magnetotacticum Pusula bakteriler. Mikro pusula bakteriler demir tanecikleri içerir. Magnotaktikler bu özellikleri ile sulu ortamda besinlere doğru yönelir. 1 7 2 °C 1 2 60 °C 3 6 150 °C 4 Çizim: Rabia Alabay 5 400-450 °C 1200 °C 1. Soğuk deniz suyu magmaya doğru ilerler. 2-3. 150 °C de yerkabuğunun değişimi. 4. Magmaya doğru yaklaştıkça su, iyonlarına ayrılır. Magnezyum hidroksit oluşur. Fazla H iyonu yüzünden asitlik artar. 5. Deniz suyu kaynar. 450 °C. Sülfat, iyonlarına ayrılır. +2 değerlikli demir +3 haline geçer. 6. Bakır, Çinko, Altın, Demir ve Sülfür gibi atomlar kayaçlardan ayrılarak yukarı doğru harekete geçer. 7. Siyah ve beyaz bacalar oluşur. 46

Ayağımın üzerinde otobüs var <<< Bilim ve Teknik Haziran 2012 kolay değil. 7000 metre derinlikte su basıncı metre- 2008 yılında “Derin Deniz Macerası” adlı bir pro- kare başına ortalama 5000 ton suyun ağırlığı kadar- Doç. Dr. Kadir Demircan je ile okyanus bacalarının daha detaylı olarak araştı- dır. Bu ayağımızın üzerinde bir yolcu otobüsü kadar 1972’de Kütahya’da doğdu. rılması planlandı. Çok uluslu bir proje olan 21 gün- ağırlık olması anlamına gelir. Ancak tüm zorluklara 1994’te Cerrahpaşa Tıp lük bu araştırma dalışını, dünyanın her yerinden öğ- rağmen insanoğlunun azmi, gayreti, araştırma mera- Fakültesi Tıbbi Biyolojik renciler internet üzerinden takip etti. kı ve keşfetme heyecanı sayesinde yeni teknolojik ge- Bilimler Bölümü’nden mezun lişmeler ortaya çıkıyor. oldu. 1999’da yüksek lisans Guam Adası yakınlarındaki, Dünya’nın en de- çalışmasını tamamladı. 2001- rin yeri olarak bilinen, 11.000 metrelik Mariana Geleceğin Eczaneleri 2005 yıllarında Japonya’nın Çukuru’na bile inilmeye başlandı. Japonya, ABD ve Okayama Üniversitesi Rusya bu yarışta önde görünüyor. Bir Japon denizal- Okyanuslar dev birer eczane. Derin sularda keş- Tıp Fakültesi Moleküler tısı, Mariana Çukuru’nda yüksek basınca dayanıklı, fedilmeyi bekleyen nice canlı bizleri bekliyor. Son Biyoloji ve Biyokimya Ana protista ailesinden foraminifera adlı tek hücreli can- yıllardaki yeni ilaçların ve teknolojilerin büyük bir Bilim Dalı’nda doktora, 2005- lılar buldu. En aşırı ortamlarda yaşayabilen bu can- kısmı denizlerden çıkıyor. Maden şirketleri nikel 2009 yıllarında da doktora lılar, araştırmacılara yeni buluşlar için ilham kaynağı mineralini, petrol ve gaz şirketleri yeni enerji kay- sonrası eğitimini tamamladı. oluyor. Şu an için bakterilerin yaşadığı bilinen üst sı- naklarını, ARGE çalışanları biyoteknolojik ürün- 2009’da yardımcı doçent, caklık sınırı 113 °C. Ancak araştırmacıların işi hiç de leri, deniz biyologları yeni canlı türlerini ve iklim- 2011’de doçent oldu. Halen ekosistem ilişkilerini ortaya koymak için büyük gay- Fatih Üniversitesi ret içinde. Bu araştırmalar sonucunda henüz haber- Tıp Fakültesi Tıbbi Genetik dar olmadığımız birçok keşfin yapılması bekleniyor. Anabilim Dalı’nda öğretim NASA bu iş için 17 milyar dolarlık bir bütçe ayır- üyesi olarak çalışıyor. mış durumda. Siyah ve beyaz bacaların çevresindeki Aynı zamanda, Adli Tıp mikroorganizmaların, M. Jannaschii ve Discoderma Kurumunda Biyoloji İhtisas dissoluta gibi canlıların araştırılması ile yeni bilgile- Dairesi Başkanı olarak rin ortaya çıkması herkesin temennisi. Araştırmala- görev yapıyor. rın sonucunda, insan sağlığı ve biyoteknoloji konu- İlginç Bilgiler Riftia denizlerdeki en hızlı büyüme larında faydalı ürün ve teknojilerin piyasaya veril- Yerküre üzerindeki en yüksek dağ özelliğine sahip canlıdır. mesi bekleniyor. Yeni keşfedilen 300’den fazla canlı Everest değil. Bu rekor 9449 metre Boyu 2 günde 1,5 metreye ulaşır. türünden iki metrelik solucanlara ve kaynayan suyu ile Hawaii’deki Orta Atlantik Sırtı’nda Lamellibrachia luymesi de seven yengeçlere kadar farklı farklı canlıların bilim yer alan Mauna Kea dağına ait. boyu 3 metre olan dev bir solucan ve araştırma hayatımıza neler getireceği büyük me- Bu dağı okyanusların en derin yerine türüdür. Ancak bu boya rak konusu. Ülkemiz ve dünyamız denizler, göller ve koysak deniz yüzeyine ulaşmak ulaşmaları için 250 yıl gerekir. akarsularla dolu. David Cameron’un 11.000 metreye için 1,6 km yüzmek gerekir. Rimicaris exoculata 350 °C’lik dalışı kamuoyunun dikkatini geleceğin ecza depo- Ortalama 1500 - 4000 metre hidrotermal yarıklarda yaşayan su olan okyanuslara çekti. Çünkü denizler bilim in- aralığında bulunan okyanus bir istakozdur. Gözü yoktur, sanlarına ilham veriyor. Leonardo Da Vinci’nin de- çatlakları 1977 yılında keşfedildi. 1 metrekarede 2000 adet bulunabilir. diği gibi “İsterse ustaların ustası olsun, kim doğadan Hidrotermal çatlakta ölçülen en Siyah bacalarda, boyu 5 cm olan değil de yapay bir şeyden ilham alıyorsa tüm emek- yüksek sıcaklık 403 °C’dir. Ortalama başka bir istakoz türü leri boşa gidiyor demektir” Herhalde araştırmacılar basınç 300 atmosferdir. 1 atmosfer, Alvinocaris lusca da bulundu. doğru yerden ilham aldığı için güzel sonuçlarla kar- 760 mm’lik bir cıva sütununun 27 ülkeden 2000 araştırmacı şılaşıyorlar. Çılgın sular çılgın araştırmacıları bek- 0 °C’de oluşturduğu basınca eşittir. hidrotermal yarıkları araştırmak liyor. Okyanusların derinlerine, bacalara doğru bir Denizlerde 100.000 dağ var. için İnterRidge adında seyahate çıkmaya ne dersiniz? Bunların sadece 200’ü detaylı bir konsorsiyum oluşturdu. olarak araştırılmış. Okyanus diplerinde altın, gümüş, SAKtğareyuensptao,ksAl2a.,0r“0S9e.cwrewtswo.pf tohpesdcie.ceop”m, P/oscpiutelacrhS/cience, http://www.nobelprize.org/nobel_prizes/ Dünyamızı bir bilardo topu kadar bakır ve çinko gibi değerli madenleri aQrituic,lJe.,/2“O00c9ea-0n7o/garuagpuhsyt:-D20e0a9th-isasnude-rseebcirrtehtsi-ndethepe deep”, chemistry/laureates/2010/ küçültebilseydik, ancak o zaman aramak için şirketler kuruldu. Nature, Cilt 465, s. 284-286, 20 Mayıs 2010, www. http://www.nytimes.com/2012/03/08/science/earth/ tepeler ve vadiler ortadan kalkar, Yani yakın gelecekte okyanus nGaetrumrea.nco, Cm./Rn.e,w“Ds/i2v0e1rs0e/1st0y0le5s1o9f/fsuulbl/m46a5ri2n8e4vae.hnttming on james-cameron-prepares-to-dive-into-mariana- Dünya’nın yüzeyi dümdüz olurdu. diplerinde çalışan madenciler 1othf0et7h,ueSltNaryaaıst3lioo2wn, assalpyArfecaaadd14ienm0g2y0Mo-1fid4S-0cCi2e5any,c1mes0aUAnSğRAuiss(tePo”,NsP2Ar0oS1c)e0,e.Cdiinltgs Utrestnacöhm.hetrm, Tl., Prof. Dr., Jeolojiye Giriş-2 Ders Notları Siyah bacaların çevresinde boyları gündeme gelebilir. Kanada Cressey, D., “Marine biology: Out of the blue”, Nature, http://www.istanbul.edu.tr/eng2/jeoloji/akademik/ 3 metre olan, Riftia adı verilen şirketi Nautilus derin denizlerde Cilt 467, s. 514-515, 30 Eylül 2010. gj/ders-uygulama/jeolojiyegiris-II/okyanusal- dev solucandır yaşar. maden arayacak olan http://www.nature.com/news/2010/100929/ Bhaavroznaleasr,.pJ.,d“fWhats really at the bottom of the ocean. ilk şirket. The new era of aquatic exploration begins”, Discover, s. 26-32, Haziran 2012. full/467514a.html Hellwarth, B., “Into the deep: sea base alpha”, Discover, s. 33-39, Haziran 2012. 47

Levent Daşkıran “TPaC’lberldeentSoBnrialkgi Çiasğıan”yBaaşrlalnagırcı Tablet bilgisayarlar, aslında 20 yıldan uzun bir süredir bir şekilde hayatımızın içindeydi. Ancak 2010 yılında iPad ortaya çıkana kadar kimsenin dikkatini çekmediler, tüketiciye kendilerini kabul ettirmeyi başaramadılar. Oysa şimdi herkes tabletlerden bahsediyor,“PC’lerden Sonraki Çağ”adlı yeni bir kavramı dile getiriyor. Sahi ne oldu da tabletler binlerce yıl sonra“yeniden”bu kadar popüler oldu?

>>> Bilim ve Teknik Haziran 2012 Yıl 2009. Apple kapalı kapılar arkasında dün- Daha Önce Denediler, Başaramadılar yanın en iyi saklanan endüstriyel sırlarından birine son şeklini vermek için uğraşıyordu. Tabletlerin sadece 2010 yılından Yıl 2001. Microsoft’un Yönetim Söylenenlere göre içerde hazırlığı yapılan şey, insan- beri hayatımızda olduğunu sanıyor- Kurulu Başkanı Bill Gates’in Comdex ların kişisel bilgisayarlara bakış açısını değiştirecek sanız yanılıyorsunuz. Uzun zamandır Fuarı’ndaki konuşması sırasında şirke- ölçüde devrimsel niteliklere sahip bir ürün olacaktı. birçok kişi veya şirket, tablet bilgi- tin yazılım mimarlarından Bert Keeley sayarlarla benzer ilkeleri paylaşan elinde yeni bir cihaz tutuyordu. Bu ci- Üstelik bu, şirketin endüstriye yön veren ilk ham- ürünleri tüketicilerle buluşturmanın hazın ekranını çevirip klavyesinin üze- lesi değildi. Apple 2007 yılında iPhone’u piyasaya sü- hayalini kurdu. Bunlardan bazıları rine kapatarak bir tablet bilgisayara rerek bugün bildiğimiz anlamda bir akıllı telefonun kavramsal tasarımlardan ibaret kal- dönüştürebiliyor ve özel kalemi yardı- nasıl olması gerektiği konusunda rehberlik etmiş, dı, bazıları hayata geçti, ama hiçbiri mıyla dokunarak kullanabiliyordunuz. 2008 yılında gündeme getirdiği App Store ile mobil uzun süre ayakta kalamadı. İşte size Microsoft’un dokunmatik ekranlarla cihazlar için ideal uygulama ekosistemini ve satın al- birkaç örnek. uyum sağlamak üzere özelleştirdiği ma modelini yaratmış, birkaç yıl içinde ürünü geniş “Windows XP Tablet PC Edition” sürü- çapta kabul gören yaygın bir “arzu nesnesine” dönüş- Yıl 1968. Amerikalı bilgisayar mü- müyle desteklenen ve “Microsoft Tab- türmüştü. O yüzden hemen hemen herkes, bunun hendisi Alan Kay, çocukların sayısal let PC” olarak adlandırılan bu cihazla- bir adım sonrasında ne geleceğini merak ediyordu. içeriğe ucuz ve kolay yoldan ulaşma- rın ilk örnekleri 2002 yılında piyasada sını sağlayacak özel bir bilgisayar fikri boy göstermeye başladı. Bill Gates’in Aslında Apple’ın bir tablet bilgisayar tasarımı ortaya attı. Kay dokunmatik ekran ve deyimiyle bu tasarım, takip eden 5 yıl üzerinde çalıştığı bir süredir bilinen bir şeydi. Hat- buna bağlı bir klavyeyle kontrol edi- içinde bilgisayar endüstrisinin en çok ta ürün ortaya çıkmadan önce adını doğru tahmin len, hafif ve son derece ucuz bir ürün tercih edilen cihazlarından biri ola- etmeyi başaranlar bile vardı. Ama kimse tabletin son hayal ediyordu. Kay’ın Dynabook adı- caktı. Olmadı. 2005 yılına gelindiğin- halinin neye benzeyeceğini bilmiyordu. O dönem nı verdiği ve bugün bildiğimiz anlam- de dünyada bu cihazlardan toplam 1 Wall Street Journal gazetesinde yayımlanan bir ma- daki tablet bilgisayarların atası olarak milyon bile satılamamıştı. IDC’ye göre kalede yer alan ifadelerle “üzerinde 10 emrin yazı- kabul edilen bu kavramsal tasarım 2009 yılındaki satış rakamları ise satı- lı olduğu tabletten beri hiçbir tablet bu kadar büyük hiçbir zaman üretilmedi. lan toplam 162 milyon PC’nin 1 milyo- bir heyecana yol açmamıştı.” nunu zar zor oluşturuyordu. 80’ler ve 90’lar. Apple dahil ol- Meraklı bekleyiş, 27 Ocak 2010’da Apple’ın o dö- mak üzere birçok şirket, dokunmatik nem hayatta olan yöneticisi Steve Jobs’un sahneye çı- ekranları temel alan farklı tasarımlar kıp iPad adı verilen cihazı tanıtmasıyla sona erdi. İlk ortaya koydu. Varlığı ve fotoğrafları izlenimler, aygıtın büyük ekranlı bir iPhone’dan far- henüz bundan birkaç yıl önce ortaya kı olmadığı yönündeydi. 1024x768 çözünürlüğünde çıkan 80’lerden kalma Apple Bash- 9,7 inçlik ekrana sahip, 1 santimetreden biraz kalın, ful, Grid Systems’in ürettiği GridPad, tıpkı iPhone gibi sadece dokunarak kullanabileceği- Wang Laboratuvarları’nın ürünü Fre- niz, hatta iPhone ile aynı işletim sistemini kullanan, estyle ve Apple’ın 90’lardaki ikinci 10 saat pil ömrü vaat eden, WiFi ve 3G bağlantı seçe- tablet denemesi Newton. Hiçbiri kay- nekleri bulunan bir tablet. da değer bir varlık ortaya koyamadı, çoğu seri üretime bile geçemeden iPad, ilk anda çok büyük beklentileri olan bir ke- silinip gitti. simi hayal kırıklığına uğratmış gibi görünüyordu. Cihazın içerik ve uygulamalar bakımından tıpkı iPhone’da olduğu gibi App Store’a ihtiyaç duyan ka- palı bir yapı ortaya koyması, ilk piyasaya çıktığı dö- nemlerde birden fazla programı aynı anda çalıştır- maya izin vermemesi (sonradan işletim sistemi gün- cellemeleriyle bu özelliğe kavuştu), internet tarayıcı- sının Flash animasyonları desteklememesi, USB bağ- lantısı bulunmaması gibi sebeplerle birçok kişi daha cihazı eline almadan iPad’e burun kıvırmaya başladı. 49

“PC’lerden Sonraki Çağın” Başlangıcı: Tablet Bilgisayarlar benzer ürünlerde daha önce rastlanmamış ölçüde başarılı video ve içerik görüntüleme becerisi ve do- Apple ise bu yeni ürünü bir içerik tüketim platfor- kunmatik kullanıma göre tasarlanmış yüz binlerce mu olarak konumlandırmayı seçmiş, yazılım ve do- uygulamanın yer aldığı, günden güne genişleyen bir nanım platformunu kurgularken içeriğe erişimi te- yazılım platformu. mel almıştı. Şirket böyle bir aygıtla dilediğiniz an in- ternet sayfalarında dolaşmanızı, e-posta alıp gönder- Bununla birlikte iPad serisinin dezavantajları da menizi, kitap okumanızı, video izlemenizi, fotoğraf vardı elbette. Her ne kadar zengin çeşide sahip ol- görüntülemenizi, arada sıkıldıkça da oyun oynama- sa da kendi içine kapalı ve denetim altındaki uygula- nızı bekliyordu. Daha fazlasına ihtiyaç duyanlar için ma ekosistemi, USB desteğinin sadece aksesuar yar- bilgisayarlar vardı zaten. dımıyla ve sınırlı olarak sunulabilmesi, bellek geniş- leme yeteneğinin olmaması, alternatif büyüklüklerin Ürün, duyurusu yapıldıktan 2 ay kadar sonra 3 asla gündeme gelmemesi gibi konular cihazın eleşti- Nisan 2010’da ABD’de satışa çıktı. Çıktığı gün de tam rilmesine neden oluyordu. 300 bin adet satıldı. İnanılmaz bir şekilde, insanlar daha önce benzerini görmedikleri bir aygıta sahip ol- Bu durum, iPhone üzerindeki iOS mobil işletim mak için dükkânların önünde geceden kuyruğa giri- sistemine alternatif olarak, Android adını verdiği yordu. 3 Mayıs’ta satış rakamları 1 milyonu çoktan mobil işletim sistemini farklı üreticilere lisanslayarak geçmişti bile. 2010 yılının sonuna gelindiğinde ise kendi ekosistemini yaratan Google’ı harekete geçirdi. 14,7 milyon iPad satılmış, Apple kendi yarattığı yeni Zaten diğer üreticiler de tablet piyasasındaki gelişimi segmentin yaklaşık % 85’ini ele geçirmişti. fark etmiş ve giderek büyüyen bu pastadan gecikme- den pay almak için arayışa girmişti. Böylece tıpkı iP- Böylece bilişim endüstrisinde tablet devri resmen hone serisine rakip olarak konumlanan Android iş- başlamış oldu. letim sistemine sahip akıllı telefonlarda olduğu gibi, iPad serisinin karşısına da Android tabanlı tabletler Android’in tabletlere özgü Yeni Sınıfta Rekabet Kızışıyor rakip olarak çıkmaya başladı. sürümüyle çalışan ilk ürün olan Motorola Xoom, kendinden Apple’ın bu başarısı, aslında tüketiciler üzerinde Android tabanlı tablet üreticilerinin genel yakla- sonra gelecek diğer modellerin daha önceki ürünleriyle oluşturduğu beklenti kadar şımı, iPad üzerindeki sınırlamaları kaldıracak ve tek- de standardını belirleyen bu yeni ürünle vaat ettiklerini sunabilme konusunda nik özellikleriyle üstünlük sağlayacak farklı ürün- ürün oldu. gösterdiği becerinin de bir sonucuydu. Parmak do- ler ortaya koymaktı. İlk tasarımlardan itibaren de bu kunuşlarına baştan sona uyum sağlamak üzere do- anlayış kendini göstermeye başladı. Tıpkı iPad’de ol- nanımla bütünleşecek şekilde sıfırdan yazılmış, akı- duğu gibi parmaklarınızla dokunarak kullanabildi- cı tepkilere sahip bir işletim sistemi, kâğıt üzerinde ğiniz Android tabletlerde SD kartlarla bellek kapa- kalmayıp gerçek kullanıma yansıyan uzun pil ömrü, sitesini genişletebiliyor, USB girişiyle harici aygıtla- ra bağlayabiliyor, HDMI çıkışıyla görüntü aktarabi- liyor ve 7 inç gibi alternatif büyüklükleri tercih ede- biliyordunuz. Bu sırada Google, Android işletim sisteminin akıllı telefonlar için hazırlanmış sürümünün tablet- ler için bazı özelleştirmelere ihtiyacı olduğunu düşü- nerek, tabletlere özgü yeni Android sürümleri üze- rinde çalışmaya başladığını duyurdu. Bu çabanın ilk örneği olan Honeycomb kod adlı Android 3.0 işle- tim sistemi, Motorola’nın iPad’in pazardaki konu- munu zorlama iddiasıyla piyasaya sürdüğü ilk tableti olan Motorola Xoom tablet aracılığıyla kullanıcılar- la buluştu. Sonrasında Android 3.0 ve şu ara yeni ye- ni yaygınlaşmaya başlayan Android 4.0 serisini takip eden tablet işletim sistemleri, Android tabanlı tablet üreten düzinelerce markanın yüzlerce farklı mode- linde kullanılmaya başlandı. Neticede bugün tabletler üzerinde farklı işletim sistemleri de yer almakla birlikte, yakın gelecek bu iki platformun etrafında şekillenecek gibi görünüyor. 50


Like this book? You can publish your book online for free in a few minutes!
Create your own flipbook