Rüzgârın oyunlarından nasibini sadece kar Şelalesi” olarak da biliniyor. Uyuzsuyu Şela- almaz elbette. Hâkim rüzgârların yönüne göre lesi’nden sonra gökkuşağı tepelerinin altında şekle girmiş, eğilip bükülmüş ağaçlar, zamanın uzanan Davutoğlan Kuş Cenneti’nin berrak su- doğa üzerindeki hâkimiyetini sahneler. Ağaçla- ları ve ışık oyunları insanda sahnenin tepeden rın ayakta kalma ve direnme mücadelesi, ortaya tırnağa değiştiği duygusu yaratıyor... Yeryüzü, seyirlik anlar çıkarır. Nallıhan gökkuşağı tepelerinin salt görüntü- sündeki endamını yeterli bulmamış olacak ki, Beypazarı’ndan başlayan ve Nallıhan tepe- altında uzanan sularda suretini de dahil ediyor lerinde “fevkalade” demekten kendimi alama- kumpanyaya. dığım görünümleri yaratanların en ulvisi olan sulardır. Bu muhteşemliği yaşayabileceğiniz Yeryüzü var olduğu andan günümüze değin yerlerin başında da Uyuzsuyu Şelalesi gelir. kimi zaman rüzgâr, kimi zaman volkan, veya- Nallıhan merkezine yaklaşık 30 kilometre me- hut su gibi değişken olsa da, her defasında sah- safede yer alıyor. Karacasu Köyü’nden altı ki- neye koyulan seyrine doyum olmayan bir tem- lometre uzaklıkta olan Uyuzsuyu Şelalesi, Sa- sil yaratarak şaşırtıyor bizi. Anadolu, yeryüzü rıçalı Dağı’nın zirvesine yakın bir çayırda do- sahnesinde perdelerini açan birçok harikalar ğup ve yaklaşık 50 metreden aşağı dökülüyor. kumpanyası arasında seyir zevki en fazla olan- Sularının soğukluğuyla nam salan diğer birçok lardan. Nallıhan ise, Anadolu kumpanyasının şelaleden farklı olarak Uyuzsuyu Şelalesi, 36 tarihi İpek Yolu’ndan dinozorlara kadar gerilere santigrat derecelik (Celcius) sıcaklığıyla ziya- uzanan en eski ve popülerliği her geçen yıl ar- retçileri şaşırtıyor. Bu nedenle de yörede “Ilıca tan temsillerinden NALLIHAN · ATLAS 51
BU BİR İLANDIR
Küba’da her yerde Che ile Cienfuegos’un heykel ve Castro’nunki yoktur. Nedeni JUAN BARRETO 54 ATLAS · HAZİRAN 2017
CASTRO'DAN SONRA KÜBA KÜBA · ATLAS 55
idel Castro Ruz, 25 Kasım 2016’da hayata veda ettiğinde, ülkesi Küba’nın son yarım asrına dam- ga vurmuş bir liderdi. Aslında görevini ölümün- den epey önce, 2006’da kardeşi Raul’a devretmiş- ti, ama varlığı ülke siyaseti açısından hep yol gös- terici oldu. Temel kararların Fidel’e rağmen alın- ması düşünülemezdi. Ama artık Fidel yok. Fidel’in yokluğu Küba’nın geleceğine dair birçok tartışmanın, -nerede dur- duğunuza bağlı olarak- kaygının, ya da beklenti- nin de yolunu açtı. Pek çok çevrede dünyanın son sosyalist ülkesi olarak kabul edilen Küba yoluna devam edebilecek mi? Yoksa bu deneyi yaşamış diğer ülkeler gibi çözülüp dünya kapitalist siste- minin bir parçası haline mi gelecek? DEVRİMİN ROMANTİZMİ, EKONOMİNİN GERÇEKLERİ Son sosyalist ülke olarak bilinen Küba’nın işi hayli zor. Devrimden sonra ABD ambargosuna rağmen ayakta kalmayı başarması, hatta azım- sanmayacak bir mesafe kat etmesi başta Sovyetler Birliği olmak üzere sosyalist dünyanın desteği ile gerçekleşmişti. Ama 1990’dan sonra Sovyetler Birliği ve bağın- tılı ülkelerde sosyalist sistemin çöküşü Küba için de ekonomik açıdan azımsanmayacak sarsıntı- lara yol açtı. “Yıllarca açlık sınırında bir yaşam” 56 ATLAS · HAZİRAN 2017
KÜBA · ATLAS 57 PEETER VIISIMAA
gibi yorumlara neden oldu bu süreç. büyüyen Küba ekonomisinin bu yıl yüzde 4.6 bü- Şimdilerde nispeten toparlamış görünüyor. yümesi bekleniyor. Bunda turizmin payı çok büyük. Fidel’in görevi Son yıllarda deyim yerindeyse Küba’ya bir tu- devretmesinden önce başlayan turizme Küba’nın rizm akımı oldu. Fidel’in ölümü ve dünya bası- kültürel dokusuna zarar vermeden önem veril- nında “ABD-Küba ilişkilerinin yumuşayacağına” mesinin yanı sıra ülkeye gelenlerin hizmet alma ilişkin haberler, hem Küba’da sosyalizmin çökece- çeşitliliğine seslenen yeni yatırım kararları turiz- ğini düşünenleri “bir son bakış” için ülkeye çeki- min ülke ekonomisindeki payını artırdı. yor, hem de “ABD ile yumuşuyorlarsa hizmet de artıyordur” diye düşünen turistlerin Küba’ya akın Öyleki son yıllarda turizme yapılan yatırımla- etmesine yol açıyor. rın toplam yatırımlar içinde payı yüzde 68’i bul- du. Sanayi yatırımları da geçmiş yıllara oranla Dünyadaki yaygın servet anlayışına göre Küba çok daha yüksek boyutlarda. 2015 yılında yüzde 4 bugün yoksul sayılan bir ülke. Buna rağmen halk 58 ATLAS · HAZİRAN 2017
temel gıda maddelerine miktar sınırlaması olsa kestirmek zor. Düşünün ki, Küba’nın ilişkileri en da ulaşabiliyor. Çocuklara belli bir yaşa kadar iyi olduğu ülke –Çin’le birlikte- Chavez’den bu süt ve et ayrıcalığı var. Eğitim ve sağlık hizmetle- yana Venezuela. Doktor ve öğretmen gönder- ri bedava. Dünyanın en iyileri arasında yer alan dikleri Venezuela’dan petrol yardımı alıyor Küba. hekimlere beş kuruş ödemeden tedavi oluyorsu- Ancak biliyoruz ki, bugün Venezuela’da Chavez- nuz. Herkes kendi evinde oturuyor. ci yönetim kritik bir süreçten geçiyor. ABD’nin baskısıyla yarın iktidarı kaybederlerse, belki Küba için de çok ciddi ekonomik sorunlar orta- ya çıkacak. Öte yandan genç kuşakların hayattan ve gele- cekten ne bekledikleri konusunda kuşkular var. Örneğin gençlerin kıyafetlerine, hatta saç tıraş- larına baktığınızda hali vakti yerinde ülkelerde- ki akranlarının hayatlarına özlem duyduklarını hissedebiliyorsunuz. Bir de devrimi yaşamış kuşak için –doğal ola- rak- artık hayatla vedalaşma zamanı gelmiş. On- ların devrime ve ülkeye bağlılıklarıyla gençliğin o tarihsel döneme duygusal bağı aynı mı gibi soru- lar da akla geliyor. Fakat bir başka özelliği daha var Küba’nın… Aşağıdan yukarı doğru çok ciddi bir toplumsal örgütlenmenin yaratılmış olması. Sokak sokak, mahalle mahalle örgütlenmiş komiteler –tahsis edilmiş bütçenin kullanımı konusu da dahil- tüm yerel kararlarda yegâne belirleyici oluyor. Bunlar azımsanacak şeyler değil. Küba halkının çoğunluğu Katolik ve anlaşıl- dığı kadarıyla dini inançları güçlü, ama bu inanç ülke sevgisiyle birleşiyor. Zira, küçük bir çobanın sapan taşıyla bir devi yere sermesine, yani Da- vut ile Golyat’ın mitolojik hikâyesine yaşadığımız çağda en uygun örnek herhalde Küba ile ABD arasındaki ilişki olsa gerek. Kübalılar, “Patrio o Muerte / Vatan ya da Ölüm” kadar, pekâlâ Da- vut’un mezmurlarından da ilham alabiliyor: “Ka- ranlık ölüm vadisinden geçsem bile kötülükten korkmam!” BU NE KADAR DEVAM EDEBİLİR? KÜBA’YA SEYAHAT Üretim araçlarının yaklaşık yüzde 90’ı devlete Küba’ya, özellikle Türkiye’den düzenlenen se- ait. Küçük aile işletmesi denilebilecek özel mül- yahatler tur şirketleri ile gerçekleştiriliyor. Çünkü kiyet ise yıllar içinde büyüyor. Bu eğilimin önü- bireysel imkânlarla yapılacak seyahatlerin ma- müzdeki süreçte hangi boyutlara ulaşabileceğini liyeti epey yüksek... Bu da gezilecek yerlerin tur KÜBA · ATLAS 59
gelen sosyalist parti ve organizatörlerinin seçimleriyle sınırlanması an- yürüyerek gelip geniş ve uzun Paseo Caddesi’nde lamına geliyor. Öte yandan bir hafta gibi bir sü- kilometrelerce uzunlukta kortej oluşturuyor. Ül- reyle yapılan gezilerde bırakın ülkenin tamamı- kede herkes çalıştığı ve bir sendikaya üye olduğu nı, Havana’nın bile bütün “turistik” merkezlerini için kutlamalar Sendikalar Birliği tarafından or- görmek mümkün değil. Biz bu kez, Gazella Tu- ganize ediliyor. ” 1 de mayo de larga vida / Ya- rizm’le yaptığımız geziden edindiğimiz tecrübe- şasın 1 Mayıs” sözlerinin eşliğinde gelen insanlar lerimizi aktarmakla yetineceğiz. Hemen belirt- ya bir sendikanın ya da bir sivil örgütün pankar- meliyim, gezideki en büyük şansımız rehberimiz tı arkasında toplanıyor. Kortejin sağında solunda İlgihan Ünal’dı; işinin ehli bir rehberin eşliğinde düzeni sağlamakla görevli gençler 16-18 yaşları bir ülkeyi keşfetmek çok önemli. civarında. Bazısı belki daha küçük. Saat 7 buçuğa doğru kortejin bir ucu Devrim Meydanı’na ulaş- DEVRİM MEYDANI VE KÜBA’DA 1 MAYIS tığında ajitatör konuşmasını yapıyor ve sloganlar Havana’nın neredeyse tam ortasında yer alan eşliğinde yürüyüş başlıyor. Meydanda toplanıp miting yapılmıyor. Konuşma yapılırken alandan Devrim Meydanı (Plaza de la Revolucion) 1940’lı geçilip gidiliyor. Bu geçiş saat 9 buçuk 10.00’a ka- yıllarda inşa edilmiş. Meydanın bir cephesinde dar sürüyor. dikey bir anıt ve onun hemen önünde Küba’nın bağımsızlık kahramanı şair ve edebiyat öğretme- Yürüyüş kolunda toplanan insanlara baktığı- ni Jose Marti’nin büyük bir heykeli var. Bu ufak nızda, gerçekten bir bayram neşesi içinde eğlen- tefek adam, neredeyse bütün hayatını sürgünler- diklerini hemen fark ediyorsunuz. Bu meydana de geçirmiş. 1895’te İspanyollara karşı ayaklanma gönülleriyle geldikleri coşkularından anlaşılıyor. başlatmak için bir grup Kübalı sürgünle birlikte Yürüyüş boyunca caddeye yerleştirilmiş kolon- ülkesine dönmüş. Lakin işgalcilerle girdiği bir ça- lardan yükselen propaganda konuşmalarından tışmada vurularak öldürülmüş. insan şunu fark ediyor: İspanyolca hakikaten müthiş bir ajitasyon dili. Anlamasanız bile he- Devrim Meydanı kamu binalarıyla çevrili, çok yecanlanıyorsunuz. Bir de Enternasyonal Marşı büyük bir meydan. Bakanlık binalarının birinin başlayınca duygulanmamak mümkün değil. Ben duvarında Che’nin rölyefi ve “Hasta la Victoria göremedim, ama marşları, meydanda toplanmış Siempre / Daima Zafere Kadar” yazısı var. Bir di- yüzlerce kişiden oluşan bir gençlik topluluğu ça- ğer bina da Camilo Cienfuegos’un rölyefi ve “Vas lıp söylüyormuş. Eh, o mahşeri kalabalıkta her bien Fidel” yazısının olduğu İçişleri Bakanlığı… şeyi görmek zaten imkânsız. Bu yazının hikâyesi çok insanı gülümsetiyor: Fidel halka hitap ederken, Cienfuegos hep yanı başında Bu yılki 1 Mayıs töreninde Devlet Başkanı Raul dururmuş. Fidel de arada bir döner, ona sorarmış: Castro Ruz konuşmadı; ilk kez böyle bir şey oldu. “Nasıl gidiyor?” Cienfuegos’un cevabı her zaman Tek konuşmayı sendikal hareketin lideri yaptı. “Vas bien Fidel / İyi gidiyorsun Fidel” olurmuş. Aslında sert bir kişiliği olan Raul’un özellikle Devrim Meydanı, Küba’da başta 1 Mayıs ol- “düşük profilli” bir liderlik yürüttüğü hissediliyor. mak üzere kutlamaların değişmez mekânı. Anlaşılan Castro’dan boşalan “baba figürü”nün, yerini artık daha kolektif bir yönetime bırakması 1 Mayıs kutlaması Havana’da gün doğmadan gerektiği kanaatinde. Nitekim, görev süresi dolma- saat 04.00’ten itibaren başlıyor. “Yahu öyle şey dığı halde seneye başkanlığı bırakacağı söyleniyor. olur mu” demeyin sakın; töreni kaçırırsınız! On binlerce insan kamyonlarla, otobüslerle ya da Küba’nın yakın geleceğine dair fikir vermesi 60 ATLAS · HAZİRAN 2017
KÜBA · ATLAS 61
ADALBERTO ROQUE 62 ATLAS · HAZİRAN 2017
KÜBA · ATLAS 63
bakımından önemli bir nokta: Fidel’in ölümün- den sonra yapılan bu ilk 1 Mayıs’a 1 milyon 400 bin kişinin katıldığı söylendi. Geçen seneye göre daha kalabalıkmış. Halkın Fidel’den sonra dev- rime ve ülkeye sahip çıktığının işareti olarak de- ğerlendiriliyor bu geniş katılım. Havana’daki 1 Mayıs kutlamalarının bir yönü de, deyim yerindeyse 72 milletten insanın tören- lerde yer alması. Resmi davetli 1600 yabancı de- legenin dışında yürüyüş kortejinde dünyanın her yerinden insana rastlıyorsunuz. Tabii Türklere de. Bu yıl da epey kalabalıktık. Türk bayrakları, Ata- türk, Mahir Çayan, Deniz Gezmiş ya da İbrahim Kaypakkaya posterleri, Beşiktaş pankartı… Her- kes kendi meşrebince bir temsiliyet oluşturuyor. Özcesi, Havana’da 1 Mayıs eşine kolay rastla- nılmayacak bir tecrübe! HAVANA: AÇIK MÜZE ki, bir de çiftlik satın alıp dördüncü karısı Mary Havana, İspanyolca (San Cristóbal de La Ha- Welsh’le burada evlenmiş. Hemingway’in “yazı yazmak için ideal bir yer” dediği Ambos Mun- bana) 500 yıl önce İspanyol sömürgeciler tara- dos Oteli, Obispa Caddesi’nin deniz tarafında. fından kurulmuş. Uzun kolonyal tarihin izleri, Üstat, “Çanlar Kimin İçin Çalıyor” isimli eserinin şehrin özellikle “La Habana Vieja” (Eski Hava- bir bölümünü burada yazmış; “Yaşlı Adam ve De- na) olarak isimlendirilen kesitinin hemen her niz”i ise Havana yakınlarındaki balıkçı köyü Co- sokağında görülüyor. Bunda, devrimden son- jimar’da geçirdiği günlerden esinlenerek... ra Küba kültürüne sahip çıkan yönetimin, şeh- rin tarihi dokusunu korumuş olmasının da payı büyük. Nitekim bu bölge, 1982 yılında UNES- CO tarafından Dünya Kültür Mirası Listesi’ne alındı. UNESCO’nun bu sahiplenişi, ekonomik bakımdan bu tür mimari yenilemelere kaynak ayırmakta zorlanan Küba’da tarihi binaları, ka- derine terkedilmiş görünümünden kurtarmaya başladı. Obispa Caddesi, Eski Havana’nın turistik mer- kezi. Caddenin her iki yanı hediyelik eşya satan dükkânlarla dolu. Bu dükkânların hepsinin dev- lete ait olduğunu hatırlatalım. Obispa Caddesi’nin iki ucunu Ernest Hemin- gway tutmuş! Caddenin bir ucunda üstadın kal- dığı otel, diğer ucunda içtiği bar var. Hemin- gway Küba’ya 1930’ların sonunda gelmiş. 40’lar ve 50’ler boyunca, dünyanın muhtelif yerleri- ne yaptığı seyahatler dışında genellikle bu ülke- de yaşmış. Küba’da kendini kalıcı görmüş olmalı 64 ATLAS · HAZİRAN 2017
KÜBA · ATLAS 65
Odanın bulunduğu kata çıktığınızda büyük Tabii asıl enteresan olan yakın tarihin izleri… bir fotoğrafı ve duvara monte edilmiş daktilo- Küba’daki devrimci hareketin miladı, 26 su karşılıyor sizi. Deniz manzaralı 511 numaralı odası bıraktığı gibi korunmuş. Otelin terasında Temmuz 1953’te Moncada Kışlası baskınına ta- Havana’ya bakan güzel bir bar var. rihleniyor. Kışla 1953’te Fidel Castro önderli- ğinde yaklaşık 135 gerilla tarafından basılmış- Obispa Caddesi’nin diğer ucunda yer alan Flo- tı. Devrimci hareketin ikinci kilometre taşı ise ridita Bar, az değil, 200 senelik bir müessese. “He- üç yıl sonra gerçekleştirilen Granma Çıkarma- mingway’in barı” diye bilindiği için favori uğ- sı. Meksika’da sürgünde olan 82 Kübalı devrimci rak yerlerinden. Büyük yazarın içerde bronz bir 2 Aralık 1956’da Granma yatıyla Küba’ya çıkar- heykeli var, her zamanki yerinde bara yaslanmış ma yaptı. Başlarında Castro vardı. Niyetleri dik- “daiquiri”sini bekliyor. Daiquiri, mekânın gele- tatörlüğe karşı gerilla savaşı başlatmaktı. Ama neksel ve favori içkisi. Rom, limon suyu, şeker ve daha kıyıya vardıklarında Batista güçlerinin sal- bir tür kiraz likörü ezilmiş buzla “shake” edilerek dırısına uğradılar. 82 kişiden aralarında hareke- hazırlanıyor. tin dört komutanı Fidel Castro, Che Guevara, Camilo Cienfuegos ve Raul Castro’nun da ol- DEVRİM MÜZESİ duğu 12 kişi hayatta kaldı; Sierra Maestra Dağ- Havana’da bugün Devrim Müzesi olarak kul- ları’na çekildiler. 1959 yılbaşında zafere ulaşan mücadele işte böyle başlamıştı. Müzede bu olay- lanılan tarihi bina, eskiden başkanlık sarayıymış. lara dair çok sayıda fotoğraf ve obje var. Yapımına, hükümet binası niyetiyle 1909 yılında başlanmış, 1920’de bitirilmiş. Mimarları Küba- Belki Küba devriminin bir parçası olarak gö- lı Rodolfo Maruri ve Balçikalı Paul Belau. İnşaat rülmeyebilir ama, Kübalı gerillaların Afrika’da ilerlerken dönemin başkanı Mario Garcia Meno- Kongo ve Angola’daki isyan hareketleriyle gir- cal’ın eşi binayı çok beğenmiş. Başkan da karısı- dikleri fiili dayanışma ilişkisine ait fotoğraflar nın hatırını kırmamış, binaya el koymuş. ve açıklamalar da müzede yer alıyor. Bina, devrimden sonra 1965’e kadar hükümet, Devrim Müzesi ile ilgili enteresan bir husus: ardından da Küba Komünist Partisi’nin merke- “Devrim Müzesi” denilince, genellikle bir “kut- zi olarak kullanılmış. 1974’te Devrim Müzesi siyet” atfedilir. Akıllı uslu, huşu içinde gezilir, olmuş. gibisinden… Kübalıların hiç böyle bir “sıkıntısı” yok. Müzenin geniş bir salonunda ve ortasında- Binanın hemen önünde bir tank! Castro bu ki avluda Kübalı gençler ziyaretçilere toplu dans tankı Domuzlar Körfezi’nde ülkeyi işgal etme- dersleri veriyor. Katılanların sayısı kimi zaman ye çalışan güçlere karşı kullanmış. Müzedeki bir 30’u, 40’ı buluyor; hep birlikte müzik eşliğinde duvarda kurşun izlerini görebilirsiniz. İzler, 1957 “en çılgın” Küba danslarını icra ediyorlar. De- yılının Mart ayında diktatör Batista’ya karşı bir mek istediğim şu: Sürüp giden hayat, her şeyden grup öğrenci tarafından düzenlenen başarısız su- daha önemli. Fidel de arkadaşlarına dermiş ya, ikast girişiminden kalma. “bu dünyada hiçbirimizin hayatı bir mısır tane- sinden daha önemli değil” diye… Zaten külleri Müzeyi, tarihsel sürekliliği izleyebilmek için en de şimdi Santiago de Cuba’da, üzerinde sadece üst kattan başlayarak gezmekte fayda var. En üst “Fidel” yazan ve mısır tanesini andıran bir ka- kattan aşağılara indikçe Küba’nın sömürge öncesi yanın içinde. kültüründen İspanyollara karşı verilen bağımsız- lık savaşına uzanan bir sürece tanıklık ediyorsunuz. 66 ATLAS · HAZİRAN 2017
KÜBA · ATLAS 67
dükkânlarda halka PURO FABRİKASI malzemenin kullanıldığını bilmiyorsunuz. Üç-beş Havana’da olmazsa olmazlardan biri de Küba lira tasarruf edeyim derken “çöp” satın almanız da mümkün. purolarının üretildiği bir fabrikayı görmek. Fab- rika dediysem, öyle aman aman bir sanayi tesisi Sözünü ettiğim, sokakta el altından puro sat- değil. Birkaç katlı büyükçe bir bina. Tabii Küba ma işi yasadışı olmakla birlikte, aslında bir ölçü- purolarının esasen çiftliklerdeki tütün üretimin- de de aleni. Yani bizim gördüğümüz şeyi devlet den başlayıp satışa hazır hale gelene kadar uzun görevlilerinin görmemesi mümkün değil. Müze- bir hikâyesi var. Lakin ziyaretçiler bu sürecin fab- lerin, turistik mekânların önünde şapka gibi he- rikadaki bölümünde sadece sarım aşamasına ta- diyelik eşya satışı da devlet dükkânlarına alterna- nıklık ediyor. Uzun sıralara dizilmiş kadınlı er- tif bir piyasa oluşturuyor. Ama bunlara müdahale kekli işçiler puroları elde sarıyor. edilmediği anlaşılıyor. Belli ki bu türden küçük çaplı “bireysel girişimler” devlet tarafından artık Havana’daki fabrika 1902 yılında yapılmış. O hoş görülüyor. zamandan bu yana faaliyette. Halen 625 işçi ça- lışıyor. Günde sekiz saat, haftada beş buçuk gün Küba’nın para birimi Peso. Ancak iki fark- mesai yapıyorlar. Fabrikanın üretim kapasitesi lı Peso kullanılıyor. Biri halkın kullandığı CUP günlük 30 bin puro. denilen ulusal para. Diğeri sadece turistlerin kullandığı CUC (konvertibl Peso). CUC’un de- Küba’da en sık rastlayacağınız hadiselerden biri ğeri CUP’un 25 katı ve aşağı yukarı Euro’ya eşit. sokakta puro satanlar. Puro satışı devlet tekelinde Yanınızda ABD Doları götürmeseniz iyi edersi- olduğu için yapılan iş aslında yasadışı. Satıcılar ya- niz. Bozdururken yüksek oranda vergi uygula- nınıza yanaşıp “Habana, Cohiba…” gibi bir şeyler dıkları için kaybınız olur. Euro’yu tercih etmek söylüyor. Naçizane tavsiyem, bu işe itibar etmeyin. daha uygun. Çünkü sattıkları puronun nasıl yapıldığını, hangi 68 ATLAS · HAZİRAN 2017
ARAÇ&YAKIT TANIMA SiSTEMi Aytemiz’in Araç & (0216) 330 02 98 [email protected] www.aytemizayt.com.tr
KÜBA’NIN ARABALARI Havana Limanının ağzından başlayıp kıyısı bo- Küba, dünyanın en büyük klasik Amerikan yunca uzanıp gidiyor. Akşam saatlerinde ve ge- celeri özellikle gençlerin topluca eğlendikleri bir arabaları müzesi… Sokaklar, Chevlolet, Ford, alan Malecon… Buick, Dodge, Plymouth’un 1959 öncesi modelle- rinden geçilmiyor. Dahası bunlar ticari taksi ola- Bu caddedeki Amerika Birleşik Devletleri’nin rak kullanılıyor. Küba’da sık rastlanan otomobil- elçilik binasından söz etmeden geçmek olmaz, ler arasında, vaktiyle sosyalist ülkelerden getiril- çünkü burası bir mini propaganda savaşı alanı. El- miş olan ucuz ve gösterişsiz modeller de var. Da- çilik 2015 yılında iki ülke arasındaki ilişkiler kıs- hası, yeni model Avrupa ya da Uzakdoğu otomo- men normalleştikten sonra açıldı. Gerçi öncesin- biller de artık yaygın olarak kullanılıyor. Lakin de İsviçre elçiliği gibi kullanılsa da Amerikalılar hükümet tarafından bu otomobillerden alınan binada faaliyet gösteriyordu. Amerikalılar binaya vergi miktarı dudak uçuklatacak kadar yüksek… yerleştirdikleri elektronik panolardan Kübalıların Bu durumda akla gelen ilk soru, bu fakir ülke- “aklını çelecek” yazılar yayınlıyor. Mesela bunlar- de kim bu kadar para verip yeni otomobil alır? dan biri George Bush’un lafı: “Bu ülkeyi nasıl yö- Yurtdışında çalışan ya da akrabası olan Kübalılar, neteceğini bilen bunca insanın taksi şoförlüğü, ya cevabı veriliyor bu soruya… Tam da bu noktada da berberlik yapması ne üzücü!” Küba’nın buna belirtmek gerekiyor: Geçmişte yasakken, artık cevabı, elçilik binasının karşısına her biri 20 met- yurtdışından kişisel para transferi devlet kontro- re boyunda 100’den fazla bayrak direği dikmek ol- lünde ve vergiye tabi olmak kaydıyla serbest. muş. Direklere siyah zemin üzerine beyaz yıldızlı bayraklar çekilmiş. “Bayrak dağı” deniliyor buna; MALECON BULVARI çünkü Amerikalıların elektronik tabelasının gö- Havana’nın en meşhur bulvarı resmi ismi Ave- rülmesini engelliyor bu bayraklar… nida de Antonio Maceo olan Malecon Bulvarı. Elçilik binasının yakınında kucağında çocuk 70 ATLAS · HAZİRAN 2017
taşıyan Jose Marti heykeli var; binayı işaret ediyor. Çocuğa “bunlar düşmanın, iyi tanı” der gibi… Ve Santa Clara… 20’nci yüzyılın en büyük ikonlarından Ernesto Che Guevara’nın şehri. Che, tabii ki Arjantinli ama Santa Clara onun komutanlığını üstlendiği birliğin teslim aldığı ve Küba Devrimi’nin kaderini değiştiren şehir. Che, 1959 yılı biterken, Batista ordusuna soluk aldı- racak ikmal malzemesi ve cephanelik taşıyan bir treni Santa Clara’da durduruyor ve el koyuyor. Havana’dan destek gelmeyeceğini anlayan yerel birlik komutanı teslim oluyor. Santa Clara’nın düştüğü haberini alan diktatör Fulgencio Batis- ta büyük bir panik içinde dolarlarını, altınlarını toplayıp ülkeyi terk ediyor. Böylece Havana yolu ardına kadar açılıyor. Che’nin naaşı, Bolivya’da öldürülen 16 geril- layla birlikte Santa Clara’da bir tepenin üzerinde, defnedilmiş. Mozolenin olduğu bölümde bir de Che Müzesi var. Doktor önlüğünden tıbbi cihaz- lara, günlüklerinden, silahlarına kadar bu müze- de görmek mümkün. Che gerilla hareketini organize etmek için git- tiği Bolivya’da 1967’de yargısız infazla öldürüldü. 72 ATLAS · HAZİRAN 2017
EMPERYALİST DEVLETLERİN 20. YÜZYILDA ORTA DOĞU’YA YÖN VEREN KİRLİ OYUNLARI James Barr’ın, Orta Doğu’nun kaderine yön veren ve bugün bölgenin âdeta gayya kuyusuna dönüşmesinde hatırı sayılır bir rol oynayan İngilizler ile Fransızlar arasındaki gizli kapaklı mücadeleyi kaleme aldığı Kırmızı Çizgi Orta Doğu’nun yakın tarihine ilgi duyan herkesin mutlaka okuması gereken bir kitap. Kudüs’ü anlamak dünyayı anlamaktır. “Dünya’nın sığınağı Suriye’dir, Suriye’nin sığınağı Filistin’dir; Filistin’in sığınağı Kudüs’tür, Kudüs’ün sığınağı Tapınak Dağı’dır; (…)Tapınak Dağı’nın sığınağı ise Kubbetü’s Sahra’dır.” Montefiore yeni arşivler, güncel akademik çalışmalar, kendi ailesine ait belgeler ve tüm yaşamı boyunca süren araştırmasından hareketle, kutsal ve mistik olanın, kimlik ve imparatorluğun özünü, Kıyamet’e sahne olacağına inanılan bu şehrin benzersiz tarihi içinde açıklığa kavuşturuyor. Bu tarih, hem ilahi hem de dünyevi bir mevcudiyete sahip tek şehir olan Kudüs’ün nasıl Kudüs olduğunun hikâyesidir. twitter.com/pegasusyayinevi facebook.com/pegasusyayinlari instagram.com/pegasusyayinlari www.pegasusyayinlari.com
UNESCO listesindeki Che’nin nereye gömüldüğü yıllarca sır olarak kal- yeryüzünde canlıların evrimini tasvir ediyor ve dı. 30 yıl sonra Bolivyalı emekli bir general Val- 120 metre uzunluğunda. legrande’de bir uçak pistinin altına gömüldüğünü açıkladı. 1997’de Che’nin cesedine ulaşıldı ve ölü- TRİNİDAD münden 30 yıl sonra Küba’ya getirildi. Küba’nın güneyinde Sancti Spiritus bölgesinde VİNALES VADİSİ yer alan Trinidad da UNESCO’nun listesinde. 70 UNESCO listesinde yer alan vadi, Küba’nın en bin nüfuslu kentin tarihi 16’ncı yüzyılın başları- na uzanıyor. Özelliği, bütün Karayipler’de mimari batısında, Pinar del Rio bölgesindeki, aynı ismi dokusu belki de en iyi korunmuş kentlerden biri taşıyan kentin hemen kuzeyinde. Vadinin özel- olması. Dolayısıyla kolonyal mimarinin en güzel liği, tabiatın en eşsiz görüntülerine sahip olma- örneklerini Trinidad’da bulabilirsiniz. sı. Sierra de los Organos Dağları’nın çevrelediği vadi, hem hakikaten yeşil bir cennet, hem de ül- CAYO SANTA MARİA kenin önemli tarım merkezlerinden biri. Vadide, Esasen turistler için tasarlanmış bir tatil belde- bir bölümü tekneyle dolaşılan iki tane mağara bu- lunuyor; Indio ve Jose Miguel mağaraları. si. Adanın kuzeyinde Buena Vista Körfezi’nde yer alan takımadaların birbirine karayoluyla bağlan- Mağaraların girişinde iki “yerli” ziyaretçiler içi- masıyla oluşturulmuş. Bölgede bir dizi tatil köyü ne ayin düzenliyor! Bir omuzunuza gizli bir kafesten “her şey dahil” usulü faaliyet gösteriyor. Özellikle getirdikleri “Gavilan”, diğerine de “Jutia” koyuyorlar. Kanadalı turistlerin favori mekânı. İlki bir doğan türü, ikincisi ise endemik bir sıçan. En dikkate değer ve belki de yegane özelliği Vinales’te yerden bazıları üç yüz metre yüksek- muhteşem bir sahile ve denize sahip olması. Sizi liğe uzanan kalker kayalıklar var. Bunlardan biri Karayipler’e çağıran posterlerdeki uçsuz bucaksız sanat eserine dönüştürülmüş. “Tarih Öncesi Duva- beyaz kumlar, turkuazdan laciverde ve maviden rı” (Mural de la Prehistoria) ismindeki kaya resmi, de mavisiyle göz kamaştıran o deniz işte 74 ATLAS · HAZİRAN 2017
KidzMondo 2017 1. KidzMondo 2. KidzMondo 3. KidzMondo 0212 348 10 00 #kidzmondoistanbul | www.kidzmondoistanbul.com O ORLAR M
76 ATLAS · HAZİRAN 2017
NAZİLLİ / AYDIN NAZİLLİ · ATLAS 77
Samet Kafkas, üzerinde beyaz önlüğü, henüz yaşına girme- miş bebeği annesinden alıp, yan odaya geçti. Kendisi ka- dın doğum mütehassısı bir profesör doktor. Muayene odasından “bunun ilk aşısı- nı yapacağım annesi” diye bekleme odasına seslendi. Ve ardından aşıyı titizlikle uyguladı. Bebek hiç ağlamadı, ilgiyle baktı sadece. Hayır, ortada enjektör yoktu. İşlem için elekt- rikli gitar kullanıldı. Gitar amfisi açıldı, gitarın tellerine vuruldu ve bebeğe dinletildi. Bebeği annesine teslim ederken “evet, müzik aşısı ta- mam!” dedi Samet Bey gülerek. Burası Nazilli’den Aydın’a giderken, il merke- zine artık bir taş atımlık mesafede bir apartman dairesi. Muayene odasında bir ultrason cihazı ve bir muayene masası olmasa bir müzik stüd- yosunda olduğunuzu da düşünebilirsiniz. Gitar amfileri, gitarlar, bir buzuki, bir banjo diye uza- Ömer Kavur’un, Yusuf Atılgan’ın romanından sinemaya uyarladığı Anayurt Oteli, Nazilli’de çekildi. yıp giden liste, öyle artık ha deyince bulama- Araya kaptırıp bir Pink Floyd ya da Cream sıkış- yacağınız 60’lardan kalma bir hammond orga tırdığımız da oluyordu.” kadar uzanıyor. Düğün orkestralarının Santana çaldığı o yıl- Samet Kafkas, doğma büyüme Nazillili. Bu- larda ne kadar çok çiftin ilk dansını Santana’nın gün 63 yaşında; 70’li yıllarda ünü Nazilli’nin “Europa” ya da “I love you too much” parçalarıy- dışına, yakın çevrede Aydın ve Denizli’ye de ya- la yaptığını şöyle anlıyoruz: “İşler o kadar iyiydi yılan, o vakitlerde epey ses getirmiş Dinamikler ki, babamın 500 lira aylık aldığı bir dönemde grubunun gitaristi. Bir nevi eski bir yerel rock ben 16 bin 500 liraya yeni bir gitar almıştım” yıldızı. Peki ne tarz müzik çalıyorlardı? “Dü- diyor Kafkas. ğünlerde, özel davetlerde dans müziği yapıyor- duk. Santana’dan girip Bee Gees’ten çıkıyorduk. Siyah beyaz eski bir fotoğraf karesinde grubuy- la sahnede görünüyor. Hayır, Dinamikler değil. 78 ATLAS · HAZİRAN 2017
Bir önceki grubu Nazilli Gızanlar Orkestrası. Ma- İşin efsaneliği şu yüzden: Davulcu Nihat Örerel lum efeler diyarındayız ve yeniyetme efe adayla- kendi performansını sonradan tetkik etmek için rına da “gızan” (kızan) deniyor. Sırtta cepkenler, bir kasetçalar marifetiyle bu konseri kaydeder. üstte başta üç etekler. Tarih 1969. Devir Anadolu Seneler sonra, evdeki kasetleri ayıklarken çoktan pop devri ve aynı kıyafetlerle tarzın yaratıcısı ve unuttuğu bu kaydı bulur. isim babaları Moğollar, turnelerinde Nazilli’den de geçmişler. Sadece Moğollar mı? Apaşlar, Kar- Bu boğuk kayıt bir şekilde gün yüzüne çıkar ve daşlar; yani dolayısıyla Cem Karaca da o yıllarda internette yayılarak zaman içinde bir fenomen bu Ege kasabasını şenlendirenlerden. haline gelir. Dünyanın birçok yerindeki 70’lerin “saykodelik” müziğine tutkun koleksiyoncular, Ama işin en efsane tarafı 1974 yılında bir “bootleg” tabir edilen bu tarz “gayrı resmi” ka- gece Erkin Koray’ın Nazilli’de verdiği konser. yıtların meraklıları da bu sayede, haritada yerini NAZİLLİ · ATLAS 79
YANSIMA NOKTASI 80 ATLAS · HAZİRAN 2017
1970’lerde Anadolu turuna çıkan müzik grupları İzmir’den sonra Aydın’ı ve Denizli’yi atlayıp doğrudan Nazilli’ye gelirlerdi ... gösteremeyecek olsalar da yeryüzünde Nazilli diye bir yer olduğunu öğrenirler. Youtube’da “Erkin Koray+Nazilli+Mesafeler” diye aratırsa- nız neden bahsedildiği anlayacaksınız. Mesela 1973’te üç küsur dakikayla plağa kaydedilen “Mesafeler” parçasının konserde iki bölüm ha- linde toplam 28 dakika olarak yorumlandığını ve bu sürenin büyük bir bölümünde de Erkin Koray’ın sadece çığlık attığını duyacaksınız. İnternette bu kaydı dinleyen günümüz genç- lerinin “böyle bir müzik bugün İstanbul’da bile çalınmaz, 1974’te Nazilli’de nasıl olmuş?” diye yazdığını ve sahnede dakikalarca şarkı söylemek yerine çığlık atan bir adamın o zamanın Nazil- li’sinde infial yaratıp yaratmadığını sorunca gü- lümsüyor Kafkas. Sonra işin sırrını kestirmeden veriyor: “Benim babam Sümerbank fabrikasın- da işçiydi. Kumaş katlama bölümünde 38 sene çalıştı. Annem de. Sümerbank lojmanlarında doğdum ben. Daha çocukken trombon, trompet çalan adamların olduğu caz konserlerini izlemiş- tim. Kuyruklu piyanoya ilk o fabrikada dokun- dum. Haftada iki gün çocuk filmleri gösteren bir sinema vardı. Diğer günler dünya sinemasının önemli filmleri oynardı. O filmlerin bazıları o tarihlerde belki İstanbul’a bile uğramamıştır. O gün konserde benim gibi işçi çocukları, o fabrikada çalışanlar, o kültürde yaşayan diğer Nazilliler vardı. Devrin tüm grupları turneye çıktıklarında İzmir’den sonra Aydın’ı Denizli’yi pas geçip Nazilli’ye gelirlerdi.” “Peki, o günün Nazilli’sinden, o kültürden geriye ne kaldı” diye sorunca duraksamadan ce- vaplıyor: “Hiçbir şey! 87’de özelleştirme kararı aldılar, 2002’de de fabrikayı kapatıp çürümeye terk ettiler. O kültürü de jiletle kazıdılar… ” “ŞEHİR BAŞTAN AŞAĞIYA NEON…” Akşamüstü, sıcaklığın gayet yüksek olduğu bir günün sonunda Nazilli tren istasyonunun yanı başındaki kahve dopdolu. İlçenin dört bir NAZİLLİ · ATLAS 81
tarafında karşınıza çıkan tüm parklar gibi. Ha- desenlerini incelemek, üretimi yerinde görmek- vada insanın içini ferahlatan hoş bir koku var. miş amacı. Eyüboğlu tren ilçeye vardığında kar- Sokakların çoğunda kaldırım boyunca dizili tu- şılaştığı manzarayı şöyle anlatıyor: runç ağaçlarının çiçeklerinden geliyor. Ve tuhaf bir şekilde, aranızda aşağı yukarı 100 kilometre- “Bir de ne görelim şehir baştan aşağı neon lik bir mesafe bulunduğunu bilmenize rağmen ışıkları içinde. Nazilli dediğin nedir ki, Anado- denize çok yakın olduğunuzu düşünmekten lu’da küçük bir kaza değil mi? Gecenin on iki- kendinizi alamıyorsunuz. sinde ışık, elektrik ışığı içinde yüzen bir Anadolu kasabasını görmek insanı nasıl sevindirmez... Bu istasyon binasına 1953’ün 7 Ekim günü Nazilli’nin iki yakasını bir araya getiren bir ışık varan akşam treninden inenlerden birisi şair fermuarı ta Basma Fabrikası’na kadar uzanmış. ressam Bedri Rahmi Eyüboğlu’ymuş. Sümer- (…) Birkaç adım ötede aynı ışıklarla donanmış bank Basma Fabrikası’nda dokunan kumaşların birkaç otel sıralanmış. Burası kaza değil vilayet 82 ATLAS · HAZİRAN 2017
Erkin Koray’ın 1974’te Nazilli’de verdiği efsanevi konser, kentin 1970’lerdeki gelişmişliğine örnek olarak gösteriliyor. merkezi diyorum. Burasını bu hale Sümerbank Yöresel eski kıyafetler ya da bir zamanların fabrikası soktu diyorlar.” mutfak ve tarım aletlerinden Nazilli evlerinden toplanmış eski radyolara, pikaplara dek birçok ZEBERCET’İN OTELİ nesne sergileniyor. Duvarlarda da Kuvayi Milliye İstasyon binasının tam karşında eski bir bina saflarında çarpışmış efsane efelerin fotoğrafları ve hayat hikâyeleri asılı. Ve bir de camekân içinde bir var. Bir zamanlar namlı efelerden Demirci Meh- top kumaş: Sümerbank Basma Fabrikası 2002’de met Efe’nin konutuymuş, 1952’den itibaren de kapanmadan önce üretilmiş son basma… uzun yıllar boyunca otel olarak kullanılmış. Burası Ömer Kavur’un ünlü filmi, Yusuf Atılgan’ın aynı O son top basma üretildiğinde Nazilli nüfu- adlı romanından uyarlanan 1987 tarihli “Anayurt su 146 binin üzerindeydi. Aradan beş yıl geçip Oteli”nin çekildiği Ankara Palas. 2010’dan bu ya- 2007’ye gelindiğindeyse 140 bine düştü. Günü- naysa kapısında “Etnoğrafya Müzesi” yazıyor. müzde ilçe nüfusu yaklaşık 150 bin. Dönemi NAZİLLİ · ATLAS 83
ABD’de 1861 yılında başlayan İç Savaş nedeniyle pamuk fiyatları artınca bundan olumlu etkilenen kentlerden biri de Nazilli oldu. yaşayanlar bunun o müzede sergilenen son bas- de 1866-1870 yılları arasında Nazilli’den kalkan ma topuyla doğrudan alakalı olduğunu söylü- vagonlar durmaksızın İzmir Limanı’na pamuk yor. “İlk etkilenen esnaf oldu” diyorlar. “Daha balyaları taşıyorlardı. Zira 1861’de başlayan Ame- önce işleri çok iyiydi. Önce Kuşadası’ndaki yaz- rikan İç Savaşı nedeniyle dünya pamuk borsasın- lıklar satıldı, sonra sıra arabalara geldi.” da fiyatlar çok yükselmişti. Çünkü pamuk barut yapımında kullanılan bir maddeydi. Bu nedenle Demiryolu Nazilli’yi ikiye bölmüş. Hattın ku- Anadolu’da üretilen pamuk on yıl boyunca İngi- zeyi bugün Türkiye’nin en fazla kestane üretilen lizler için büyük önem taşıdı. Çukurova gibi Söke yeri. Bursa mı? Orası kestanenin en fazla işlen- ve Nazilli de bundan payını aldı. diği yer, en fazla üretildiği yer değil. Hammad- de Nazilli’den. Kuzey tarafı ayrıca zeytin, incir, Yerel büyük toprak sahibi beylerin yanına, üzüm, kiraz ve çilek üretiminde de zirvede. geniş araziler satın alan İngiliz tüccarlar da ek- lendiler böylece. Topraklar satın aldılar, büyük Hattın güneyindeyse geniş bir ova. Büyük çiftlikler kurdular. Ticaret ve üretim arttıkça, Menderes Nehri kıvrılarak süzülüyor. Ovada zenginlik ve para da artıyordu. Ama tabii her pamuk başta olmak üzere buğday, arpa, mısır, zaman olduğu gibi herkes için geçerli değildi bu! narenciye ve baklagiller yetiştiriliyor. Bu yüzden isyanlar, çatışmalar da kaçınılmazdı. Nazillili köylülerin 1883’te topraklarını ele geçir- Demiryolunun Nazilli’ye gelişi epey eski: meye karar veren İngiliz tüccarların çiftliklerini 19’uncu yüzyılın ikinci yarısı. Osmanlı sarayın- basıp işgal ettiklerini ve onları geri adım atmaya dan imtiyaz alarak bu işe girişen Ottoman Ra- mecbur bıraktıklarını yazıyor tarih kitapları. Ne ilway Company adlı İngiliz şirketinin amacı as- de olsa Atçalı Kel Mehmet Efe’nin hatırası he- lında o dönemde yolcudan ziyade buradan İzmir nüz çok tazeydi. Limanı’na mal taşımaktı. Buharlı makinelerin Avrupa fabrikalarında üretimi artırması, Avrupa KEL MEHMET EFE kapitalizminin ve Sanayi Devrimi’nin yükselişi Sanayi Devrimi’ni 19. yüzyıl başlarında ıska- büyük bir hammadde ihtiyacı doğurmuştu. Arpa, buğday ve boya sanayisi için meyankökü ile pala- layan Osmanlı’nın batı karşısında güçsüzleştiği, mut… Sonra ayrıca üzüm, incir, tütün… Ama en Fransız Devrimi’nin etkisiyle Balkanlar’da çö- çok da Britanya’nın buhar gücüyle durmaksızın zülmenin hızlandığı ve isyanların ardı arkasının çalışan dokuma fabrikaları için pamuk. Özellikle kesilmediği dönemler. Osmanlı yönetimi çareyi yerel derebeylerin, voyvodaların yetkilerini ar- tırmakta, eyaletleri demir yumrukla yönetmekte bulmuştu. Kel Mehmet bugün Esenköy adını taşıyan Nazilli köyü Arpaz’da annesiyle birlikte Arpaz beyinin karın tokluğuna ırgatlığını yapan köylülerden biriyken bir halk kahramanına dö- nüşen ilginç bir karakter. Bugün Esenköy’e girdiğinizde ilk dikkatini- zi çeken o alışılageldik köy fotoğrafının içinde bambaşka bir tarzda dimdik yükselen bir yapı. Burası Arpaz Kalesi ya da bazı kaynaklarda den- diği gibi Arpaz Kulesi. Hacı Hasan Bey burayı Rodos’tan taş ustaları getirterek 19’uncu yüzyıl başlarında inşa ettirmiş. Yapı, bir güvenlik ku- lesi, ardında konak ve ambarları, müştemilatı ile bir şatoyu andırıyor. Irgat Kel Mehmet’in birinci kusuru bey kı- zına âşık olmak. Ve bir de aşkını kalbine göm- meyip annesine kızı istetmek. Karşılık olarak 84 ATLAS · HAZİRAN 2017
NAZİLLİ · ATLAS 85
sıkı bir dayak yedikten sonra annesiyle birlikte Arpaz’dan kovulunca yakınlardaki Atça’ya yer- leşiyor. Sonrası bir tür Zapata ya da Robin Hood hikâyesi. Kel Mehmet Efe adamlarıyla beyin “şa- to”sunu basıyor, fakirlere dağıtmak üzere 20 bin altına el koyuyor ve konağı ateşe veriyor. Ancak işler burada bitmiyor. Fakir köylüler, diğer zeybekler ve efeler bu halk kahramanının etrafında toplanınca Atçalı Kel Mehmet tüm Aydın vilayetinin yönetimini eline geçiriyor. Vergilerden bunalmış halkın büyük desteğiyle bölgede ayrı bir yönetim kurmakla kalmayıp Kel Mehmet mühürüyle imzaladığı yeni bir para bile bastırıyor. Tarihe “Aydın İhtilali” olarak geçen bu hadi- senin finaliyse benzer hikâyelerde olduğu gibi. Neredeyse tüm Ege’yi zapteden Kel Mehmet’e karşı Osmanlı askerleri büyük bir taarruza geçi- yorlar ve efeler savaşı kaybediyorlar. Atçalı Kel Mehmet de çarpışmalarda vuruluyor. Geriye kulaktan kulağa aktarılan bir hikâye ve “Duman vurdu aman şu dağların efem de başına / Gah- pe Osman aman bakmıyor da efem yaşına” gibi birçok türkü kalır. Atçalı Kel Mehmet’in isyanını kendi adına para basmaya dek vardırması belki tuhaf ya da 1800’lü yıllarda Nazilli-İzmir demiryolu açılınca, ekmeğini deve taşımacılığı yaparak kazananlar isyan etti. çok abartılı gelebilir. Ancak bu kadar sulak ve tarihte bilinen ilk parayı basanlar olmuşlar. verimli topraklar tarihin en eski devirlerinden Eğer köy kahvesine girip de Mastaura’ya na- bu yana insanlığı bu bölgede medeniyetler kur- maya sevk etmiş. Ve ürün çeşitliliğinin bu kadar sıl gidebileceğinizi sorar da kısa bir sessizlikle, yüksek olmasının, ticaretin bunca ilerlemesinin ardından sizi baştan aşağı süzen bakışlar ve kim takas ekonomisini zor kılmasından olsa gerek, olduğunuzu anlamaya çalışan meraklı sorularla Anadolu topraklarında değişim aracı olarak pa- karşılaşırsanız bunu köy ahalisinin kuşkulu- rayı ilk akıl eden insanlar da Nazilli’den çıkmış. cuğuna, ya da misafir sevmezliğine vermeyin. Arpaz’a göre tam zıt yönde, Nazilli’nin bir diğer Burası define avcılarının gözdesi bir yer. Nazilli ucundaki Bozyurt Köyü’nün bir kilometre ka- yerel gazetelerinde en sık tekrarlanan haber- dar yukarısında bulunan Mastaura’da Lidyalılar lerin başında Mastaura’da izinsiz kazı yapar- ken jandarma tarafından yakalananlar geliyor. 86 ATLAS · HAZİRAN 2017
DEVECİLERİN İSYANI Bir diğer isyan da 1800’lerin ortalarında ya- Evliya Çelebi, Nazilli Pazarı’nın haşmetini şanan devecilerin isyanı. Ama bu kez sertlik yaşanmamış, İngilizler tren öncesi taşımacılığı uzun uzun anlattıktan sonra tam 47 türlü ürün gerçekleştiren devecilere bazı haklar vererek işi satıldığını söyler. Ardından da yedi iklim gezmiş tatlıya bağlamışlar. biri olarak hiçbir yerde böylelerini yemediğini belirtir. Evliya Çelebi’nin zamanında olduğu gibi Deve halen çok kıymetli bir hayvan buralarda. bu pazara mallar deveyle taşınmıyor artık. Bir Ama artık taşımacılık yapsın diye beslenmiyorlar. zamanlar develerle sadece bu pazara mal taşın- Meşhur deve güreşlerine katılıyorlar. Deve güreşi mıyordu. Kervanlar halinde yola düzülüyor ve mevsiminde binlerce kişinin bir araya geldiği, tüm bölgenin ürünleri İzmir Limanı’na bu şe- mangalların yandığı, kadın erkek beraber eğleni- kilde indiriliyordu. Ta ki demiryolu gelene dek! len ve gençlerin de bu eğlenceye katılmasına göz NAZİLLİ · ATLAS 87
Anayurt Oteli yumulan bir şenlik ortamı oluşuyor. 88 ATLAS · HAZİRAN 2017 Meşhur Nazilli Pazarı, perşembe günleri ku- ruluyor. Eğer Anayurt Oteli filminde Macit Koper’in canlandırdığı Zebercet karakteri gibi bir perşembe sabahı bu pazara girerseniz, film- deki aynı sahneyi yaşayabilirsiniz: Yüzlerce pa- zarcı hep birlikte bereket için dua ederek güne başlıyorlar. Bugün Nazilli Pazarı’nda satılan ürünlerin kalitesi Türkiye’ye o kadar yayılmış ki; İstan- bul’da böyle bir pazarın hasretini çekenler için siparişleri alıp, ürünleri onlar için kargoya veren internet siteleri bile mevcut. Evliya Çelebi gibi, Bedri Rahmi de Nazilli Pazarı’ndan pek etkilenmiş. Ekim ayında kış kapıdayken bu kadar çok sebzenin, meyvenin bolluğuna hayret eder o da. Bir de “sinemada görsem reklam der inanmazdım” dediği başka bir şey vardır: Nazilli sokaklarındaki bisikletli insan bolluğu. Ve gece yarısından sonra Sümer- bank’taki vardiyasından çıkmış, bir başlarına evlerine yürüyen kadınlar. İlginçtir Bedri Rahmi’den birkaç yüzyıl önce Evliya Çelebi de Nazilli sokaklarında yü- rüyen kadınlardan bahsetme ihtiyacı duymuş.
Kendisine bakılırsa kızlarının güzelliğine ve naz- lılığına inanamamış. Hem zaten bu sebeple bu- raya “nazlı ili” denmiş, ilçenin ismi de buradan gelmekteymiş. Her ikisi de bugün kent meydanında bir kah- ve içerken etrafı seyretse, aynı fikirlerinde ısrarcı olurlar muhtemelen. İstanbul’un birçok semti gibi, genç kadınlar rahat giyimleri ve kendinden emin tavırlarıyla dolaşıyor Nazilli’de. SÜMERBANK EFSANESİ Bugün Nazilli’de yaşı yetenlere sadece “Sü- merbank” demeniz yeterli. Size Bedri Rahmi’ye olduğu gibi inanılmaz gelecek hikâyeler anlata- caklar. Üstelik Bedri Rahmi gözüyle tanık olup da inanamıştı, siz sadece dinlemekle yetinecek- siniz. Ama şayet doğru kişiyi bulursanız gözle görebilecekleriniz de var. İlhan Öden işte o Sümerbank efsanesine gö- züyle tanık olamayacaklar için arşiv belgeleri, fo- toğraflar, yazılar yayınlayan eski bir Sümerbank işçisi. Sumerbank.blogspot.com adresindeki blo- gun yaratıcısı. Blog yıllardır o kadar ilgi görüyor ki kendisi bile şaşırmış bu duruma. Blogdaki fotoğraflar sizi de şaşırtabilir. Neler mi onlar? Mesela 1948 yılında fabrikadaki salonda 90 ATLAS · HAZİRAN 2017
MECİDİYEKÖY / ŞİŞLİ - T 0 212 348 78 67 http://www.facebook.com/TrumpAVM https://twitter.com/TrumpAVM http://instagram.com/TrumpAVM www.trumpalisverismerkezi.com
Mevsim baharsa, aylardan sergilenen Adnan Saygun imzalı ilk Türkçe ope- binaların ortasında, fabrikanın yaşadığı dönem- hep çilektir. Nazilli’de ra. “Ne var ki? Cumuriyetin batılaşma hamlesi de etrafına masaların atıldığı bir süs havuzu ve ilkbaharda her gün tonlarca gereği yapılan ve insanların izlemek zorunda o havuzun içinde de bir kadın heykeli var. Bedri olduğu bir etkinlik” diyebilirsiniz. Ama küçük Rahmi’nin elbette gözünden kaçmamış: “Ha- ediliyor. bir ayrıntı var: Operayı sahneleyenler fabrikanın vuzun içinde bir heykeltıraşın elinden çıktığını çalışanları. Ayrıca Bedri Rahmi’yi de izlediğinde zannettiğim bronz bir heykel, bir kadın heykeli. hayrete düşüren Sümerbank İşçi Tiyatrosu’nun İşçilerden birisi yapmış. Fabrikada bronz döktür- oyunlarının fotoğrafları da hâlâ mevcut. Sonra müş. Aman Allah’ım! Akademide bronza değil yılda iki kez yapılan Basma Baloları, konserler, alçıya bile dökmek nasip olmaz!” futbol ve voleybol takımları… Ayrıca işçilerin mesai dışında zaman geçirdikleri golf sahası bile Heykeli yapan Hüseyin Can isimli bir Sü- varmış. merbank işçisi. İlhan Öden’e, “zamanında bu- nun gibi kamu teşekkülleri hakkında çok fazla Bir zamanlar Sümerbank lojmanlarında doğan aleyhte propaganda yapıldı, verimsiz oldukları, bir çocuk, Sümerbank’ta kreşe, anaokuluna, Sü- zarar ettikleri söylendi; hatta bu kurumlarda merbank İlkokulu’na, ortaokuluna ve lisesine gi- çalışmayanlarda “buralarda çalışanların ne ayrı- debilir, ardından emekli olana dek Sümerbank’ta calığı var” tepkisi yaratıldı” denince gözlerinden çalışabilir ve bir gün öldüğünde cenazesi Sümer kıvılcımlar çıkıyor önce. Sonra kızgın bir tonla Camii’den kaldırılabilirmiş. Hikâyede sadece me- şunları söylüyor: “Burası zarar ediyor olabi- zarlık eksik! Sümerbank Mezarlığı yapılmamış… lir son dönemlerinde. Ama o da bilinçli ya da yanlış kararlardan. Ayrıca böyle bir tesis ömür Üretim faaliyeti 1937’den 2002’ye dek süren billah basma üretmek zorunda değildi. Böyle bir ve bugün boş duran, çürümeye terkedilmiş bu 92 ATLAS · HAZİRAN 2017
teşkilatlanma bambaşka alanlara da kolaylıkla dikti beni / Ben taştan bir heykelim / Onun anı- kayabilirdi. Mesela ilk aklıma gelen, artık ne ka- sını yaşatmaktır sonsuza dek görevim / Işılda dar önemli olduğu anlaşılan güneş enerjisi paneli sen de yaşadığın sürece / Hiçbir şeyi dert etme / üretimine başlamak çok kolaydı. Ya da bisiklet… Yaşam kısacık / Ve zaman bedelini ödetir sana / Bence burası özel sektörde çalışınlar “neden bi- Günü gelince.” zim de böyle sosyal haklarımız, güvencemiz, ha- yatımız, çalışma koşullarımız, sendikamız yok” Seikilos’un notalarının yazıldığı mezar taşını demesinler diye kapatıldı!” Tralleis’e gidip de aramayın. Bulamayacaksınız, 1920 yılında çalınıp kaçırılmış. Bugün Danimar- Tesislerden çıkıp da merkeze doğru yürürken ka’nın Kopenhag şehrinde bir müzede sergileni- bir zamanlar bu fabrikada çalışanlar için Sümer- yor. Ama internette ararsanız şarkısının notasyo- bank’ın anısının hâlâ unutulamamış, her dinlen- nunun deşifre edildiğini görebilir ve bu 2 bin 300 diğinde hüzünlenilen eski bir şarkı gibi olmasına yıl öncesinden gelen müziği de dinleyebilirsiniz. hak veriyorsunuz. Efsane haline gelen 1974’teki o konseri veren TARİHİN EN ESKİ NOTALARI Erkin Koray, o yıllarda Seilikos’un şarkısından Gerçi Nazilli ilçe sınırları içinde değil ama ya- haberdar mıydı acaba? O boğuk kayıttan duy- duğumuz kadarıyla konserin başında şöyle diyor kınlarda Tralleis antik kenti var. Burada Seikilos Nazillilere: “Bugün çok az ve öz buradayız. Bu adlı bir müzsyen tarafından 2 bin 300 yıl önce bir sürede en iyi programı yapmaya kararlıyız. Böy- şarkı yazılmış. Seikilos’un şarkısını ayrıcalıklı kı- le olduğumuz için; rüzgâr gibi gelip geçeceğiz. lan şu: Kendisi bestesini notaya alan tarihte bili- Alkış yok! Hiçbir şey! Müzik non-stop devam nen ilk müzisyen. Notaları bir mermere kazıtmış edecek…” ve öldüğünde mezar taşı olarak kullanılmasını vasiyet etmiş. Şarkısının sözleri şöyle: “Seikilos Belki de her şey rüzgâr gibi gelip geçmiyordur, geriye bir şeyler kalıyordur her zaman 94 ATLAS · HAZİRAN 2017
HÂ Â #kidzmondoistanbul | www.kidzmondoistanbul.com M N
96 ATLAS · HAZİRAN 2017
PAKİSTAN / GOJAL ????????? ??????? ?????????? ?????????? Goja??l??b??ö??lg??e??s??i??n??in?? P??a??s??u????K??ö??yü??.???? ?????????? ?????????? ?????????? ?????????? ?????????? ?????????? ?????????? ??????????w yükseliyor. Dik zirvelerin en PAKİSTAN · ATLAS 97
slamabad’dan yola çıkan ci- pimiz kuzeye ilerledikçe rakım yükseliyor, nemli ve sıcak hava geride kalıyor. Kıvrımlı yollar bizi dağların serinliğine doğru götürü- yor. Gün ortasında Pakistan’ın Ko- histan bölgesine ulaşıyoruz. Kontrol noktasında yabancı olduğum fark edi- lince güvenliğimizi sağlaması için yanımıza ve- rilen asker nedeniyle artık riskli yerlerde oldu- ğumuzu anlıyorum. İndus Nehri boyunca bin- lerce yıllık Budist stupalarına rastlıyoruz. Mezo- potamya, Nil Vadisi gibi uygarlığın filizlendiği coğrafyalardan birindeyiz… Jaglot kenti yakınlarında, Chalt Vadisi’n- de Himalayalar, Hindikuş ve Karakurum dağ- larının birleşme noktasına varıyoruz. Güneyde 8 bin 126 metrelik yüksekliğiyle dünyanın en yüksek dokuzuncu dağı olan, ölümcül tırmanış rotaları nedeniyle “katil dağ” olarak da bilinen Nanga Parbat yükseliyor. Pakistanlı dostum Sa- jid Ali’yle kuzeye devam edip toplamda 12 saat yolculuk ve 30’a yakın kontrol noktasından son- ra Gilgit-Baltistan bölgesine ulaşıyoruz. Çarşı- da yabancı olduğumu fark eden devriyeler ka- çırılma riskine karşı yanıma yine koruma veri- yorlar. “Yeryüzündeki cennet” diye adlandırılan Shangri La, K2 gibi görkemli dağlar bu bölgenin doğusunda yer alıyor. Afganistan sınırına doğ- ru arazinin giderek sertleştiği, nüfusun gide- rek seyreldiği diyarlara doğru yolculuğumuzu sürdürüyoruz… Nihayet Hunza ve yukarısında diğer sarp va- dilerin uzandığı dağlık Gojal bölgesine ulaşıyo- ruz. Afganistan ve Çin’le olan sınırı, sıradağların 98 ATLAS · HAZİRAN 2017
PAKİSTAN · ATLAS 99
100 ATLAS · HAZİRAN 2017
Search
Read the Text Version
- 1
- 2
- 3
- 4
- 5
- 6
- 7
- 8
- 9
- 10
- 11
- 12
- 13
- 14
- 15
- 16
- 17
- 18
- 19
- 20
- 21
- 22
- 23
- 24
- 25
- 26
- 27
- 28
- 29
- 30
- 31
- 32
- 33
- 34
- 35
- 36
- 37
- 38
- 39
- 40
- 41
- 42
- 43
- 44
- 45
- 46
- 47
- 48
- 49
- 50
- 51
- 52
- 53
- 54
- 55
- 56
- 57
- 58
- 59
- 60
- 61
- 62
- 63
- 64
- 65
- 66
- 67
- 68
- 69
- 70
- 71
- 72
- 73
- 74
- 75
- 76
- 77
- 78
- 79
- 80
- 81
- 82
- 83
- 84
- 85
- 86
- 87
- 88
- 89
- 90
- 91
- 92
- 93
- 94
- 95
- 96
- 97
- 98
- 99
- 100
- 101
- 102
- 103
- 104
- 105
- 106
- 107
- 108
- 109
- 110
- 111
- 112
- 113
- 114
- 115
- 116
- 117
- 118
- 119
- 120
- 121
- 122
- 123
- 124
- 125
- 126
- 127
- 128
- 129
- 130
- 131
- 132
- 133
- 134
- 135
- 136
- 137
- 138
- 139
- 140
- 141
- 142
- 143
- 144
- 145
- 146
- 147
- 148
- 149
- 150
- 151
- 152
- 153
- 154
- 155
- 156
- 157
- 158
- 159
- 160
- 161
- 162
- 163
- 164
- 165
- 166
- 167
- 168
- 169
- 170
- 171
- 172
- 173
- 174
- 175
- 176
- 177
- 178
- 179
- 180
- 181
- 182
- 183
- 184
- 185
- 186
- 187
- 188
- 189
- 190
- 191
- 192
- 193
- 194
- 195
- 196
- 197
- 198
- 199
- 200
- 201
- 202
- 203
- 204
- 205
- 206
- 207
- 208
- 209
- 210
- 211
- 212
- 213
- 214
- 215
- 216
- 217
- 218
- 219
- 220
- 221
- 222
- 223
- 224
- 225
- 226
- 227
- 228
- 229
- 230
- 231
- 232
- 233
- 234
- 235
- 236
- 237
- 238
- 239
- 240
- 241
- 242
- 243
- 244
- 245
- 246
- 247
- 248
- 249
- 250
- 251
- 252
- 253
- 254
- 255
- 256
- 257
- 258
- 259
- 260
- 261
- 262
- 263
- 264
- 265
- 266
- 267
- 268
- 269
- 270
- 271
- 272
- 273
- 274
- 275
- 276
- 277
- 278
- 279
- 280
- 281
- 282
- 283
- 284
- 285
- 286
- 287
- 288
- 289
- 290
- 291
- 292
- 293
- 294
- 295
- 296
- 297
- 298
- 299
- 300
- 301
- 302
- 303
- 304
- 305
- 306
- 307
- 308
- 309
- 310
- 311
- 312
- 313
- 314
- 315
- 316
- 317
- 318
- 319