Bilim Tarihinden Prof. Dr. Hüseyin Gazi Topdemir Bilim Tarihi Ne Söyler? Ünlü bilgin ve düşünür İbn Sînâ (980-1037) “Bilim ve sanat takdir edilmediği yerden göç eder” demişti. İnsan zihnine düşen pek çok sorunu ve çözüm önerisini özlü bir şekilde ifade eden bu söz, aynı zamanda dünyadaki entelektüel gelişmenin içinde yer almak isteyen toplumların neler yapması gerektiğini de açıkça ortaya koymaktadır. Buna göre her toplumun öncelikle kendi tarihini, bilim ve felsefe gibi üst entelektüel kültür unsurları bakımından, akılcı ve yöntemsel bir yaklaşımla irdelemesi gerekir. Çünkü yaklaşık iki yüz yıllık bir geçmişi olan bilim tarihi araştırmaları, hiçbir toplumun kesintisiz bir ilerleme gerçekleştiremediğini, ilerlemenin yerini bazen durağanlaşmanın ve gerilemenin aldığını, ancak entelektüel kültür etkinlikleri bakımından durağanlaşmaya başlayan bir toplumun gerekli dinamizmi kazanmasını ve atılım yapmasını sağlayacak unsurların da yine kendi tarihinde saklı olduğunu açıkça ortaya koymuştur. Türk bilim tarihçiliğinin kurucusu Aydın Sayılı (1913-1993) Türk Aydınlanma projesinin ikinci büyük adımını Ortaçağ uygarlıklarının kültürel mirasının anla- Sayılı, Türk bilim tarihi çalışmalarına birçok temel katkı yaptı. Ancak bunlar içinde en dikkat çeki- şılması ve açıklanması oluşturmaktaydı. Bu nedenle Sayılı, hem kendisinin hem de öğrencilerinin ci olan kuşkusuz bilim tarihinin Türkiye’de akademik bir disiplin haline getirilmesidir. Yapıtları ve çalışma alanlarını, bir yandan Klasik Dönem İslam uygarlığının aydınlatılmasını sağlayacak yapıtlar araştırmaları irdelendiğinde, açıkça büyük bir yenilenme projesi bağlamında ortaya konulduklarını üzerinde yoğunlaşmaya, bir yandan da özel olarak Türklerin yüksek uygarlık unsurları olan bilim ve anlamamak olanaksızdır. Büyük yenilenme aslında bir aydınlanma kavramıdır. Sayılı bilim tarihini felsefe alanlarına yaptıkları katkıların gün ışığına çıkarılmasına yöneltti. Bu alanda kendisinin ve Türk Aydınlanmasının bir gereği olarak görmekteydi ve temel ilkesi “evrensel kültür bir bütündür” öğrencilerinin verdikleri yapıtlar uluslararası boyutta etkili sonuçlar elde etti. şeklinde kavramlaştırılmıştı. Böylece çağdaş kültüre ulaştıran sürecin aslında kadim uygarlıkların katkılarından süzülerek gelen bir süreç olduğu açıkça ortaya koyulmuştu. 102
Bilim ve Teknik Mayıs 2011 [email protected] Entelektüel Kültür Öğesi Olarak Bilim Tarihi ve doğru olarak anlamlandırabilmenin en iyi yolu bilim tarihinin verileri- ne dayanmaktır. Ancak bu bağlamda bilim tarihini, modern kuramların Bilim tarihi, bilim denilen bilgi türünün tarih boyunca geçirdiği serü- ön bilgisinin geçmişin soluk gölgelerinde aranması olarak da görmemek veni, alanın seçkin ürünlerinin incelenmesiyle ortaya koymaya çalışan di- gerekir. Çünkü böyle bir durumda Einstein’ın düşüncelerinin Eski Mısır’da, siplinlerarası bir etkinliktir. İlgi alanı geçmiştir ve geçmişin somut bilimsel Newton’un düşüncelerinin ise Mezopotamya’da bulunduğunu ileri sür- başarılarının altında yatan siyasi, toplumsal ve ekonomik durumları analiz mek yanlışına düşülebilir. Oysa bilim tarihinde yapılan çalışmalar her ça- ederek geleceği öngörmek ve tasarlamak gibi yüksek amaçları vardır. Bu ğın kendi içinde değerli olduğunu ortaya koymuştur. amaçlarını belirleyen temel etmen ise ilerleme düşüncesidir. İlerlemeye Benzer şekilde bilim tarihçisi, örneğin MS 150’lerde etkinliklerde bu- derin bir bağlılık ve güven söz konusudur. Çünkü ilerlemeyi toplumsal lunmuş olan Ptolemaios’un gezegen hareketlerine ilişkin açıklamalarını varlığın devamlılığı için zorunlu bir ön koşul olarak kabul eder. Zihniyet Newton’un gök mekaniği açısından düzeltmekle de görevli değildir. O dönüşümünü esas alır ve ilerlemenin zihinde ve zihniyette gerçekleşece- yalnızca her kuramı kendi dönemi ve koşulları içinde değerlendirmekle ğini temel bir kural olarak savunur. yükümlüdür. Bu yüzden gelişmiş uluslar bilim tarihine büyük önem ver- Bilim tarihinin akademik bir disiplin olarak ortaya çıktığı dönem XVIII. mektedir. Bu, iki bakımdan değer taşımaktadır. Bir yandan genç kuşaklara yüzyılın son çeyreğidir. Bu dönem özellikle Batı Avrupa için çok özel bir bilimsel zihniyetin önemini kavratmak ve akılcı davranmalarını sağlamak, dönemdir. Çünkü bu dönem yaklaşık 150 yıl öncesinden gelen Rönesans, diğer taraftan da tarih bilincinin yerleşmesini sağlamak. Böylece genç Aydınlanma ve Bilimsel Devrim süreçlerinin arka arkaya yaşandığı bir kuşaklar sorunlara çözüm ararken kendi bilgi ve becerilerine güvenecek, dönemdir. Bu dönemlerin yarattığı düşünsel değişimin sonucunda, Batı bu konuda en hakiki yol göstericinin bilim olduğu gerçeğinden uzaklaş- kültür kuşağındaki ülkeler ekonomik, toplumsal ve siyasal olarak ilerle- madan yol almayı başarabilecektir. Bu çok önemlidir. Çünkü ancak sürekli meye ve güçlenmeye başlamıştır. İlerlemenin ve güçlü olmanın yarattığı kurtarıcı aramanın gereksiz olduğunun bilincine varmış bireyler kendile- olağanüstü yüksek moral, gerçek gücün ne olduğunun sorgulanmasına rinin ve uluslarının kaderini belirleyebilir. yol açmıştır. Bu sorgulama sonucunda gerçek gücün Bu gerçeği kendi tarihimizde iki büyük lider kavra- bilim ve bilime dayalı yaşam biçimi olduğu ortaya çık- mıştır: Fatih (1432-1481) ve Atatürk (1881-1938). Bilin- mıştır. Bu ise bilimin ve bilimsel bilginin doğasının tam diği üzere XVI. yüzyıl Osmanlı Devleti’nin hem bilim- olarak anlaşılabilmesi için neler yapılması gerektiğinin sel, hem de siyasi olarak zirvede olduğu yüzyıldır. Peki, araştırılmasına ve sonuçta bu araştırmanın sistemli bir bunun nedeni nedir? Bilim tarihi bunun nedeninin XV. biçimde yapılması için de yeni bir disipline gerek oldu- yüzyılda Fatih’in başlattığı büyük entelektüel uyanış ve ğunu göstermiştir. Bu disiplin de bilim tarihidir. kalkınma programı olduğunu göstermiştir. Fatih ente- Bilim tarihi, kültürün, özellikle de entelektüel kül- lektüel anlamda kalkınmanın olmadığı toplumların türün en temel bileşenidir ve başta bilimsel düşünüş ekonomik, siyasal ve sosyal olarak da kalkınamadığını olmak üzere, insanın bütün zihinsel etkinliklerinin fark etmiş ender liderlerden biriydi. Bu amaçla ente- tarihsel serüvenini içermesi bakımından ayrıcalıklı bir lektüel kalkınmanın dayanağı olan üç temel alanda önem taşır. Bu bakımdan bilimsel, kültürel ve siyasi büyük adımlar attı. boyutları vardır. Çünkü bir ulusun kendi tarihinin gör- 1) Üniversitesiz kalkınma olmazdı, bu nedenle üni- kemini görmek ve göstermek için başvuracağı en iyi versiteler açtı. alanlardan biri bilim tarihidir. Bu nedenle uluslar tarih- 2) Bilim insanı olmadan üniversite olmazdı, bu ne- te kazanmış oldukları başarıları gün ışığına çıkarabil- denle bilim insanları için bir çekim merkezi oluşturdu, mek için bilim tarihi alanında ciddi ve köklü çalışmalar onlara saygı gösterdi ve büyük değer verdi. yapmak zorundadır. George Sarton (1884-1956) 3) Kütüphanesiz ve kitapsız üniversite olmazdı, yo- Bilim Tarihi’ni akademik bir disiplin haline ğun bir çeviri etkinliği başlattı. Ulusal ve Evrensel Kültür Öğesi getiren George Sarton, aynı zamanda onu bir Olarak Bilim Tarihi hümanizm olarak tanımlamaktadır. Böylece bir yüzyıl sonra Osmanlı Devleti entelek- Bu bakış açısı geri kalmış ancak gelişmeye tüel anlamda dünyayla eş konuma geldi ve pek çok İnsanın entelektüel etkinliklerinin tarih boyunca yönelmiş ülkeler için umut anlamına alanda öne geçti. Peki, Atatürk ne yaptı? O da aynı gelmektedir. şeyleri yaptı. Cumhuriyetin genç tarihine bakıldığında geçirdiği serüvenin öyküsü olarak bilim tarihi, bir toplumun entelektüel yaklaşık ilk 20-30 yıl içinde dünya bilim yazınına hemen hemen her konu- kültür açısından geldiği son noktanın doğru bir biçimde değerlendi- da sayısız katkı yapan bilim ve düşün insanının yetiştiği görülebilir. Feza rilebilmesi için de en doğru seçenektir. Çünkü eğer dünya entelektüel Gürsey, Ratip Berker, Cahit Arf, Behram Kurşunoğlu ve daha birçokları bu etkinlik tarihinin gelişimi tam olarak ve doğru bir biçimde anlaşılmaz dönemin sonucunda yetişmiş bilim insanlarından birkaçıdır. ise tarihteki birçok parlak başarıyı doğru olarak anlamlandırmak olanak- lı olmaz. Bu durumda, örneğin Newton’un (1643-1727) veya Einstein’ın Sınırlandırma Ölçütü Olarak Bilim Tarihi (1879-1955) başarısı birer“mucize”olarak nitelendirilebilir. Benzer şekilde bir toplumda veya bir dönemde ortaya çıkan büyük bir atılım da doğru İnsanın doğduğunda karşısında bulduğu dünyaya aklı, düşüncesi ve değerlendirilemez. Bunun en güzel örneği de, başlangıçta “mucize” ola- duygularıyla kattığı her şeye kültür denir. Bu katkının önemli bir kısmı rak nitelendirilmiş olan Antik Yunan’da gerçekleştirilen bilimsel başarının, yüksek yaratma gücü gerektiren bilim, felsefe ve sanat gibi uğraşlardan aslında bir mucize değil bilginin doğal gelişiminin bir devamı ve sonucu oluşur. Kültürün bu kısmına entelektüel kültür denir. Bilim tarihi ulusların olduğunun, ancak Mezopotamya, Mısır, Babil, Hint ve Çin uygarlıklarında bu etkinlik alanlarındaki başarısının ölçülmesinde de önemli rol oynar. gerçekleştirilen başarıların gün ışığına çıkarılmasıyla doğru şekilde anla- Diyelim ki geçmişte ortaya koyulmuş ve bugünün düşünce, kavrayış ve şılmasıdır. Demek ki, tarihsel süreçte ortaya koyulmuş başarıları hakkıyla bakış açısıyla değerlendirildiğinde “aptalca” görünen birtakım açıkla- 103
Bilim Tarihinden malar, kuramlar var. Bunların doğru bir bakışla de Rönesans sonrası dönemde Batılı toplum- dir. Bu hususu şu şekilde somutlaştırmak müm- anlamlandırılmasında bilim tarihi tek çaredir. ları baştanbaşa değiştirdiği ve bugünkü güçlü kündür: Bilindiği üzere Rönesans, Aydınlanma Çünkü eğer geçmiş kuramlar birer “boş inanç” konumuna taşıdığı bilinmektedir. Dolayısıyla ve bilimsel devrim süreçlerinin devamında, XX. ve “aptalca açıklama” olarak görülecekse, o za- uygarlığın gelişim biçiminin ve bugün ulaşılan yüzyılın başlarına kadar Batı’da bilime yöne- man bugün bizim savunduğumuz “bilimsel” düzeyin anlaşılması için bilim tarihi aracılığıyla lik olumlu bir tavır gelişmişti. Bu olumlu tavır görüşler de gelecekte aynı biçimde değerlendi- bilim-sanayi, bilim-toplum ve bilim-devlet iliş- 1950’li yıllardan itibaren değişmeye başladı ve rilebilir. Bu ise insanlığın uzun soluklu deneyim- kilerinin derinden kavranması gerekmektedir. günümüzde daha çok bilimi olumsuzlamaya lerinin ve kazanımlarının acımasızca harcanma- yönelik bir kampanyaya dönüştü. Bunun ne- sından başka bir şey değildir. Diğer yandan bilimin tarihsel gelişimi ye- denlerini şu şekilde sıralamak mümkündür: terince kavratılmadığından, bilimin doğası, Bununla birlikte, geçmişe yönelişin de öl- yöntemi, nasıl bir etkinlik olduğu konularında 1. Diğer entelektüel uğraş taraftarlarının, çülü ve belirli kurallar çerçevesinde yapılması yeterli bilinç yaratacak nitelikte bir bilim eğitimi bilimin doğasında barındırdığı sağlamlığı ve gerekir. Çünkü yakın veya uzak benzerliklerden verilmediğinden, yüksek bilim eğitimi almış bi- güvenilirliği kendi alanlarına uygulama kaygısı hareketle, bugün ulaşılmış bilimsel başarıların reylerde bile yeterli ve sağlam bir bilim bilincinin hepsinin aslında geçmişte ortaya koyulduğu gelişmediği görülmektedir. Doktor, mühendis, 2. Bilimsel zihniyete karşılık geri kalmış dü- duygusuna kapılmak da olanaklıdır. Bu durum bilim insanı veya eğitimci; insanların günlük ha- şünce anlayışlarını savunulur yapabilme çabası ise bir ulusun sürekli geçmişiyle övünüp dur- yatta karşılaştıkları sorunları çözmeye çalışırken ması ve dolayısıyla da pasif bir konuma düşme- “bilimdışı” ve “bilimötesi” tutumlar sergileme- Gelişmiş toplumlarda bu türden etkinlik- sine yol açar. Bilim tarihçisi yalnızca her kuramı sinin altında yatan neden de nitelikli bir bilim lerin, bilimin gelişmesi üzerinde anlamlı bir kendi dönemi ve koşulları içinde değerlendir- eğitimi almamış olmalarıdır. Günümüzde pek etkisinin olacağını düşünmek gereksizdir. Çün- mekle yükümlüdür. Bilim tarihi ne “maziperest- çok sorunun eskiden olduğundan daha yüksek kü bu toplumlarda bilimsel zihniyet zaten çok liğin” ne de “atiperverliğin” ussal ve eleştirel bir bir oranda fal, sihir, büyü, astroloji ve benzeri bi- etkindir. Diğer taraftan bilimi olumsuzlamak tutum olduğunu söyler. limdışı düşünce formlarına dayanılarak getirilen da zaten bu ülkeler tarafından, az gelişmiş önerilere göre çözülmeye çalışılmasının nedeni veya gelişmekte olan ülkelere yönelik kam- Ayrıca bilim tarihi, bir toplumun bilime katkı de, yetersiz ve yanlış bir bilim eğitimine bağlı panyalardır. Bilimi olumsuzlama kampanyası, yapacak düzeye getirilebilmesi için neler yapıl- olarak bilimsel zihniyetin gelişmemesidir. Bu beklendiği gibi gelişmekte olan ülkelerde et- ması gerektiğini de somut örneklere dayanarak durumu İbn Sînâ şöyle açıklamaktadır: kili olmuştur ve bu ülkeler başlattıkları gelişme gösterebilen bir uğraştır. Bu anlamda bakıldı- programlarını ya terk etmiş ya da sıradanlaştır- ğında tarihin çeşitli dönemlerinde, bazı bölge- “Vakarını gözeten bir bilim insanının reddi- mıştır. Bilimsel bilginin doğasının geniş toplum lerde, gerçekten bir altın çağ yaşandığı, bazen ne teşebbüs etmeyeceği iki türlü bilgi vardır. kesimlerine doğru olarak öğretilmesi bu türden karanlık bir döneme girildiği, bir çöküş yaşan- Bunlardan biri önsel yani apriori bilgilere ilişkin yaklaşımları da etkisiz hale getirecektir. dığı görülür. Bilim tarihi, bilgi birikiminin artışı şeyleri içeren bilimlerdir. Bu önsel bilgiler örne- ve azalışı ile toplumun ilerleyişi ve gerileyişi ğin şunlardır: Bir bütünün, kendi kısımlarının Bu nedenle tarihimizin en az bilinen alan- arasında tam bir koşutluk olduğunu gösterir. birinden daha büyük olduğu ve aynı şeye ayrı larından biri olan bilim etkinliğinin ayrıntılı bir Farklı dönemlerin siyasi ve ekonomik durumla- ayrı eşit olan iki şeyin birbirlerine de eşit olduğu. şekilde, tarihe mal olmuş yapıtlar gün ışığına rını, felsefelerini, dünya görüşlerini inceleyerek Olsa olsa bir deli bu gibi sorunların müphem ol- çıkarılacak şekilde ciddi çalışmalar yapılarak bilimin gelişimine veya gerilemesine neden duğunu ileri sürebilir ve ancak illa hır çıkarmaya incelenmesi bir zorunluluktur. Bunun için özel- olan düşünceleri ve davranışları saptamak ve hevesli bir kişi bunlara itiraz edebilir. Bunların likle de uluslararası niteliği olan, dünya bilim ve bu yolla geleceğe ışık tutmak mümkündür. Bu itirazları da makul insanlarca dikkate alınmaya kültür topluluklarını etkileyip yönlendiren bü- anlamda, örneğinTürklerin düşünülenin aksine layık itirazlar olmaz. (.....) Bir de ciddi ve seviyeli yük kültür merkezlerini ve bu niteliklere sahip yüksek düzeyli kültür yaratan bir ulus olduğu- bir bilim insanının ilgilenmek istemeyeceği ikin- bilim insanlarını kendi bilim tarihimiz açısından nu kanıtlamanın tek yolu, geçmişte ölümsüz ci bir tür bilgi vardır ki, bu türden bilgiler aşağı yüksek nitelikli çalışmalarla aydınlatıp yön- yapıtlar verdiklerini ve bugün de vermeye de- ve değersiz bilim dallarını oluşturur ve gerçek lendirmemiz gerekir. Benzer şekilde, örneğin vam ettiklerini göstermekten geçer. Öyleyse bi- bilim insanı kendisini bunların kat kat üstünde Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerinde ente- lim tarihi ulusal ve uluslararası pek çok yanlışın hisseder. Örneğin sihir (.....) ve benzer diğer fal lektüel kültür ögelerine karşı belirginleşmiş tu- düzeltilmesinin de yollarından biridir. çeşitleri. Saygın bir kişiliğe sahip bir bilim insanı tumların analiz edilerek, geleceğin Türkiye’sinin bu gibi şeylere itibar etmez, bunları üzerinde biçimlenmesi için gerekli alt yapının oluşturul- Bilim Tarihi Başka Ne Söyler? durulmaya değer saymaz. Astroloji için de du- ması gereklidir. rum böyledir. Kavrayış derinliğine ve sağlam Bilim tarihine yeterince duyarlılık gösteril- bilgiye sahip her bilim insanı için bu bilim da- GFKıaönykdnbıkeaorkkğl,lauMr, Z.,.F, MelseetfoedToalorjiih,iK, RenemanzMi Kaittbaabaesvıi,,11994850.. mediği takdirde, çeşitli sakıncaların ortaya çı- lına ilişkin her şeyin güçlü bir temelden yoksun ÇKoevy:réK, uAr.t,uYluenşiDçaiğnBçeilri,mAirnainYaDyoınğulaşruı,, 1989. kacağı açıktır. Bu, her şeyden önce gençlerde olduğu gerçeği açık ve seçiktir.” SULainnyidıvlıbe,reAsrigt.,y,“DoBf.iClCimh.,icTTahagreoiB,h1ie9gP9ien2rns. ipnegkstoiffi WİçienstdeernBiSlcgiievneceB, ilim”, yanlış bir tarih bilinci gelişmesine neden olur. ABinlikmarKaaÜvrnaimveırsSietmesip,o1z9y8u4m. u Bildirileri, Bu bağlamda gençler toplumsal ilerlemenin Bütün bunlar, bir ulusun entelektüel başarı- Sayılı, Aydın, “İbn Sînâ’da Astronomi ve Astroloji”, altında yatan temel dinamiklerin, bilim ve bili- larını ortaya koymanın en iyi yollarından birinin DİbenrSleîyneânD: AoğyudmınuSnauynılıB, TinTinKc,i1Y9ıl8ı4A.rmağanı, me dayalı uygulamalar değil de bilim dışı veya bilim tarihi olduğunu açıkça göstermektedir. TTeokpedlie,mS.irv,dH.,.BGil.i,m“FTraarnichiisnBe aGciorinş’,ınNBoiblieml, 1A9n99la.yışı”, metafizik unsurlar olduğunu düşünmeye baş- Bu aynı zamanda, bilimsel zihniyetin gelişme- Felsefe Dünyası, Sayı. 30, Türk Felsefe Derneği, 1999. layabilir. Oysa bilim ve teknolojinin, özellikle diği toplumlarda bilimsel çalışmalar yapılsa TPTooegppeddmeemmYiiarry,, ıHHnl..aGGrı..,,v2Fe0e0Uls9en.fea,t,PYe.g,eBmilimYaTyıanrliahriı,, 2009. bile, toplumun gelişmeyeceğinin açık ifadesi- 104
Bilim ve Teknik’le Kırk Yıl Alp Akoğlu Bilim ve Teknik Mayıs 2011 Mayıs 1971 Bilim ve Teknik’in 40 yıl önceki sayısı olan 1971 yılının Mayıs sayısında yer alan başlıklar şöyle: Antiohos’un Dillere Destan Definesi, Sentetik Deterjanlar, Atom Çağının Başladığı Gün, Okyanuslar Nasıl Oluştular? Prostaglandine: Çabuk Kaybolan İzler, Çayın Tarihi, İnsanın “İçindeki” Saat, Röntgen Işınlarının 75’inci Yıldönümü, Düşünmek ya da Düşünmemekte Direnmek, Yaşayan Yaratıkların Esas Nitelikleri Nelerdir?, Polimerize Su Hakkında Şüpheler, Kompüter Cevabı Nasıl Bulur? Derginin Mayıs 1971 sayısında Nemrut’taki uygarlığı ve kalıntılarını ele alan Antiohos’un Dillere Destan Definesi kapak konusu olarak seçilmiş. Bu sayımızda bu yazıdan değil, bize çok daha ilginç gelen “Atom Çağının Başladığı Gün” başlıklı yazıdan alıntılar yaptık. Atom Çağının yor ve dört, sekiz ve daha fazla nötron üretiyor- Emniyet kontrolü bakımından üç adet tahta Başladığı Gün du. Yavaş ilerlendiği taktirde böyle bir zincirleme çubuğa dayanıyorduk, bunlardan her biri kadmi- reaksiyon ısı meydana getirecek ve bu da enerji- yum şeritlerle sarılıydı ve yığının içinden geçiyor- İnsanlığın kaderini değiştiren, taş baltanın, ye dönüştürülebilecekti. Eğer reaksiyon yeter de- du. En iyi nötron süngeri olan kadmiyum her tür- ateşin, tekerleğin bulunması ve endüstri devrimi- recede hızlı ilerlerse, bu taktirde de dev bir bom- lü atomik yangını önleyecekti. mine giriş gibi olayların çok azının tam zamanı- ba elde ediliyordu. nı tespit etmek kabildir. Fakat bunlardan biri, bel- 09:45’te Fermi elektrikle çekilen çubuğun çe- ki de hepsinin en büyüğü ve önemlisinin ne za- Hepimizin içinde bir korku vardı. Alman ön- kilmesi emrini verdi. Nötron faaliyetleri artıyor- man başladığını dakikası dakikasına söyleyebili- cüleri herhalde böyle bir bombanın yaratılma im- du. 10:37’de Fermi Weil’e “el çubuğunu 4,5 met- riz: Dünya 2 Aralık 1942’de saat 15.36’da atom kanlarını önceden tahmin etmişlerdi. Eğer Nazi- reye çek” dedi. İşte o zaman sayaç büyük bir hızla çağına girmiştir. ler bunu önce bulmayı başarsalardı, daha birçok işlemeye başladı. Fermi belirli bir düzeyde dura- memleket onların eline geçecekti. İşte kazanılma- cağına işaret etti ve gerçekten o da o düzeyde dur- Sahne pek elverişli bir yerde kurulmamış- sı için mücadele etmemiz gereken yarış buydu. Biz du. Arada sırada Weil’e çubuğu birkaç santimetre tı. Chicago Üniversitesi’nin çoktandır kullanıl- zincirleme reaksiyonun mümkün olup olmadığını çekmesini emrediyordu. Her seferinde nötron fa- mayan atletizm sempozyumunun altında kara, meydana çıkarmak zorundaydık. aliyetinde bir artış oluyordu. Hepimizin heyecanı esintili, iyi aydınlanmamış berbat bir avlu. Ora- da buna orantılı olarak artıyordu, hatta kalplerin da bir yığın uranyum ve küçük bir ev büyüklü- “Metalürji Projesi” (gizli kod ismi buy- çarpıntısı dayanılmaz bir hale gelmişti. ğündeki grafit briketler arasında saniyede bin- du) üzerine yapılan çalışmaların çoğu Chicago lerce milyon nötron dünyaya geliyor ve saniyede Üniversitesi’nde yoğunlaşmıştı. Bu müessesenin Sonra birdenbire gerginlikler ortadan kalktı. yaklaşık 28.000 km hızla dışarı fırlıyorlardı. Her üyelerinden Arthur Holly Compton bu işin başıy- Fermi “haydi, yemeğe gidelim” dedi. Bu adeta Ge- biri başka bir uranyum atomunun kalbine çar- dı ve İtalyan bilgini Enrico Fermi de esas projenin neral Wellington’un Waterloo Savaşının ortasında pıyor ve bu atomun iki nötron vererek parçalan- yöneticisiydi. İşe başladığımız zaman önümüzde öğle yemeği paydosu vermesine benziyordu. Bütün masını sağlıyorlardı. soru işaretlerinden başka bir şey yoktu. Biz tabi- çubuklar içeri sokuldu, sayaçlar yavaşladı ve yal- i uranyumun kendiliğinden birkaç nötron ışıdığını nız arada bir “tik” işitilmeye başlandı. Bu, istira- Hepimiz hayretler içerisinde ağzımızı aça- biliyorduk. Fakat onlar çok hızlı giden ve bir yere hat halinde bile yığın 100.000 nötron üretiyordu. maz olmuştuk. Bu sessizliği yalnız nötron üre- çarptığı zaman seken, fakat çarptığı cismi kırama- timini izleyen ve kaydeden sayaçların tıkırtı- yan bir golf topu gibi, atomu parçalayamayacak Saat 14’te yeniden işe başladık, daha hızlı ola- sı bozuyordu. Bütün mantığımız bize emniyet- kadar hızlı gidiyorlardı. Oysa yavaş hareket eden rak. Saat 15’te sayaçların kontrol ve ayar edilme- te olduğumuzu söylüyordu. Fakat hepimiz şim- bir top çarptığı şeyin içinde kalırdı. si gerekti, süreç yavaşlatıldı ve çıkan sesler tekrar diye kadar insanoğlunun ayak basmamış oldu- bir mana ifade etmeye başladı. Kalem, grafik ka- ğu, bilinmeyen bir arazinin eşiğindeydik. Bütün Bu nötronların hızını frenleyebilmek için elde ğıdından dışarı çıkmıştı. 15:19’da Fermi el çubu- o uranyum yığınının üzerindeki kontrolü kay- bulunan en iyi olanak grafitti. Belki bunun için ğunun 30 cm kadar daha dışarı çekilmesini istedi. betmemiz ihtimali vardı, böyle bir durumda yal- özel bir kafes yapıp uranyum parçacıkları grafi- Sürgülü hesap cetveliyle bir şeyler hesap etti ve ya- nız biz değil, koskoca Chicago şehrinin kalabalık te sarılabilirdi. Bir uranyum parçacığından gelen nında duran Compton’a “bundan sonraki 30 cm büyük bir kısmının yerle bir olması ve radyoak- nötronlar grafitin içinden geçerek hızlarını azal- işi tamamlayacak” dedi. 15:36’da el çubuğunun tif bir çöp yığını haline gelmesi işten bile değildi. tırlar ve başka bir uranyum parçacığının atom- son 30 cm’si de dışarı çekilmişti. larına çarparak orada bir parçalanma meydana Bilim bazen çok ağır adımlarla yürür, fakat getirebilirlerdi. Yığın ısınıyordu. İlk zincirleme reaksiyon baş- atomun parçalanması insanı şaşırtıcı bir hızla lamıştı. Korkunç ve kötüye yorulan bir sessizlik ilerlemiştir. Bununla beraber daha çözülmesi ge- 7 Kasım’da Fermi hazır olduğumuzu söyledi. içinde insanlık yeni bir çağa giriyordu. Önümüz- reken büyük sorunlar vardı. Bir atomu nötron- Büyük yığın için yeter derecede grafit, uranyum deki yığın bir an için emniyetli fakat bir an son- la parçalamak kabil olunca iki nötron elde edi- madeni ve uranyum oksidi toplanmıştı. İlk hesap- rası için tehlikeli olabilirdi. 15:53’te Fermi Zinn’e liyor, bu da tekrar bir parçalanmaya vesile olu- lar yığınımızın en uygun şeklinin 8 metre çapında döndü. “Çubuğu içeri sok” dedi. Çubuğun içeri bir küre olacağını meydana çıkarmıştı. Eldeki en girmesiyle faaliyet hafifledi. Büyük dram sona aktif uranyum ortada olacaktı ve onun biraz uza- ermişti ve biz bilinmeyene doğru başarılı ve em- ğında da daha az aktif olan oksit bulunacaktı. niyetli bir seyahat yapmıştık. 105
Matemanya Muammer Abalı π’ye Karşı Pi sayısını çok konuştuk bu sayfalarda. Varsayımlarımıza göre, evrenin neresinde olursa olsun, bir düzlemde, verilen bir noktadan eşit uzaklıktaki noktalar bir çember oluşturur ve gene evrenin neresinde olursa olsun, bu çemberin çevre uzunluğunun çapına oranı daima sabittir ve pi diye adlandırılıp Yunan alfabesindeki π işaretiyle gösterilir. π sayısının irrasyonal bir sayı olduğunu biliyorsunuz. 3,14159... diye sonsuza gider. Bu sayıyı bilmem kaçıncı basamağına kadar ezberden okuyan nice insan var. Ne işe yarayacak o ayrı konu. Matematikte son derece yaygın kullanılıyor. Bu sayfalarda hedeflediğimiz matematik seviyesinden daha ileri seviyelerde örnekleri var. Ünlü eşitlikler ve transformasyonlar var. Bunların arasında Fourier Tranformasyonları, Gauss Dağılımı, Cauchy İntegral Formülü, Riemann Zeta Fonksiyonu sayılabilir. Bu π öyle bir sayı ki, neredeyse her yere burnunu sokar desem yeridir. Bunları size Emre Bozkurt adlı okurumuzun bir iletisi nedeniyle İşte fotoğrafı aşağıda: yazıyorum. İleti aynen şöyle: Bu belgede Π, yaklaşık 3,1605 olarak hesaplanmış. Bir dairenin “Merhabalar, alanını bulmak isteyen, dairenin çap uzunluğunun 1/9’unu kesmeli, Pi sayısının 3,14 alınarak kullanılması yerine 2pi olarak 6,28 alınma- kalan uzunluğun üstüne bir kare kurmalıymış. Bu karenin alanı, da- sının matematiğin anlaşılması ve öğrenilmesi konusunda çok faydalı irenin alanıyla aynı olurmuş. Daha sonraki çalışmalar da hemen he- olduğu iddia ediliyor. Hatta şöyle bir video ve internet sitesi var: (.....). men benzer bir çizgi izleyip hep çap üzerinden hesaplamalar şeklinde TÜBİTAK Bilim ve Teknik dergisi yazarlarının bu konudaki görüşlerini ilerlemiş. Dairenin içine ya da dışına çizilen düzgün çokgenlerin kö- merak ediyorum? Böyle bir şeyin olması sizce nasıl kolaylıklar sağlar?” şegenleri çizilerek elde edilen üçgenlerin alanları üzerinden yapılan bu yaklaşımlar, daima“dairenin sabit oranını”(sonradan bizim pi sayısı Bize bir web, bir de video adresi eklemeyi de diye adlandırdığımız büyüklüğün ilk adı buymuş) çap üzerinden he- ihmal etmemiş okurumuz. saplamışlar. Sanırım, bu tarihi gelişme, “dairenin sabit oranı” hakkında çok da düşünmemize gerek bırakmadan günümüze kadar gelmiş. Ben TÜBİTAK adına da, Bilim ve Teknik Dergisi adına da konuşa- mam. Ancak kişisel görüşümü sizlerle paylaşmak da isterim: Bugünlerde, matematik çevrelerinde Π yerine başka bir sembol kullanmak ve bunu 2Π’ye eşit kılmak, böylece “dairenin sabit oranı”nı, Öncelikle, Π sayısının tanımında bir tuhaflık olduğunu kabul et- çevrenin yarı çapa oranı olarak yeniden tarif etmek yönünde bir kam- mek gerekir. Bir çember, çapıyla değil yarı çapıyla tarifleniyor az önce panya var. Dediğim gibi r varken neden 2r peşinde koşalım ki! Üstelik anlattığımız gibi. Yani eğer çemberin uzunluğu Ç, yarıçapı da r ise, de bu, birçok formülde gereksiz yere 2 çarpanını taşıyıp durmamıza Π = Ç/2r olarak tanımlanmıştır. Burada 2r çap malumunuz. Oysa Π = neden olurken! Ç/r olarak tanımlanırsa, paydadaki 2 çarpanı gereksiz yere orada bu- lunmayacak. Matematiğin genel minimalist kurallarına daha uygun. Ancak bu durumda Π, yani bildiğimiz 3,14159... değerini değil bunun 2 katı olan 6,28... değerini alacak. Biz buna alışık değiliz doğrusu. Yani bütün matematik yapısında Π, mevcut değeriyle eşitliklere giriyor, her türlü kuramsal tasarımlarımızda bu şekliyle kullanıyoruz. Kanımca Π, alışkanlıklarımızın ve yerleşmişliğinin dışında, bulunduğu müstes- na yeri 2Π’den daha fazla hak etmiyor. Bana kalsa ben Π’yi hiç tered- düt etmeden 2Π ile değiştirir, çember ile o çemberin tarifinin temelini oluşturan büyüklüğe, yarıçapa bağlardım. Daha iyi olurdu. Böylece Π de orada burada 2 çarpanıyla birlikte dolaşıp durmazdı. Tarihsel olarak neden 2Π değil de Π’nin tercih edilmiş olduğunu anlamak için binlerce yıl geri gitmemiz gerekir. Hatırlayacaksınız, Eski Mısır’dan beri dairenin alanına eşit kare oluşturmak diye bir problem vardı. Bu konuda bildiğimiz ilk kayıt “Rhind Papirüsü” denilen bir bel- gede. 106
Bilim ve Teknik Mayıs 2011 Asal Sayı Üreteci Asal sayıları nedense çok severiz. O nedenle olsa gerek, mı kaldı. Bütün ıssız adalar bulundu, boş yere niye uğraşa- güzel de bir ad vermişiz: Asal sayılar. Aslolan sayılar yani. Bu caksın?” Dedesi gülmüş. “Eğer ıssız ada bulunmuş olsaydı za- sayılar asıl, diğerleri sonradan olma, türeme der gibi. Pek ten ıssız ada olmazdı. Siz nereden bileceksiniz ki ıssız adanın haksız sayılmayız böyle demekle, ama gene de asal olmayan olup olmadığını? Adı üstünde, ıssız ada” demiş, ikinci ayakka- sayıların, mesela 10 sayısının da çok esaslı bir görevi var sayı- bısını da giyip valizi elinde çıkıp gitmiş. lar kuramında. Gel gör ki, ben şimdiye kadar 10’un özellikle- rine merak salan kimseyi görmedim: Biz nereden bilelim ki böyle bir formülün olmadığını? Merhabalar, Henüz bulunmadığına göre, ıssız ada. Bir gün bulunur Ben matematik konuları hayranı bir öğrenciyim. mu, bilinmez. Benim merak ettiğim konu:”Niçin asal sayıları veren bir ma- tematik formülü bulunamıyor?” Cevaplandırırsanız memnun Aslında asal sayı üreten bazı formüller var. Herhalde soru olurum. İyi çalışmalar. aslında “bütün asal sayıları eksiksiz olarak üreten” bir formül olup olmadığı. Evet, böyle bir formül yok. Olamaz demeye Hüseyin Buğra SERT dilim varmıyor. Böyle bir formülün, sabit katsayılı bir polinom olarak bulunamayacağı ispatlanmış olmakla birlikte, başka Hüseyin Buğra Sert arkadaşımız da istisna değil. formlarda formül olamayacağına dair bir kesinlik yok. Bir hikâye vardır: Neden sorusuna verilecek yanıt sanırım şu kadar: Var mı, yok mu bilmiyoruz da ondan! Yaşlı adam bir sabah torununa “ben ıssız ada keşfetmeye Daha bulamadık da ondan! gidiyorum” demiş. Eşyaları hazır, ayakkabısının birini bağla- mış, ikincisi elinde. Torun gülmüş: “Dede, bu çağda ıssız ada Sevgiyle kalın. 107
Yayın Dünyası İlay Çelik kâşifine Nobel Ödülü getirebileceğini düşün- düğü olası keşifleri sıraladığı ek bölüm. Alfa ve Omega Kitapta evrenin doğuşu, Büyük Patlama, kozmik arka plan ışıması, süpernovalar, kara Alfa ve Omega evrenbilimle ilgili temel Evrenin Başlangıcı ve Sonu delikler, kara cisimler, kırmızı devlerle beyaz kavramları ve bu alandaki son gelişmeleri cücelerin ölüm dansı, karanlık madde ve ka- merak eden ve anlamak isteyen herkes için... I .Charles Seife ranlık enerji, karşı-madde, atomaltı parçacıklar, Çev. Nedim Çatlı uzay-zamandaki bükülmeler, süpersimetri, ge- Bellek Metaforları Metis Yayınları, Metis Bilim, Eylül 2010 nişleyen evrende madde ve hayatın muhtemel sonu gibi çok sayıda konu ele alınıyor. Zihinle ilgili fikirlerin tarihi nsanoğlunun varoluşundan Douwe Draaisma beri kafa yorduğu olgulardan Seife, kitabın ilk bölümlerinde evrenbilimin Çev.Gürol Koca biri içinde yaşadığı evren. Her gerçek anlamda bir bilim olarak ortaya çıkış öy- kültürde evrenin doğuşu, düzeni ve akıbetiy- küsünü anlatıyor ve evrenbilimin gelişiminde, BMetis Yayınları, Metis Bilim, Haziran 2007 le ilgili ilkel evrenbilim olarak da nitelenebi- sonuncusunun halen devam etmekte olduğu- ilim tarihine ilişkin popü- lecek birtakım inançlar ve fikirler var olmuş. nu söylediği, üç devrime vurgu yapıyor. Seife’ye ler bilim kitapları sade- Günümüzde artık tamamen bilimin bir araş- göre bu devrimlerin ilki evrenin merkezine ce bilimsel araştırmala- tırma alanı haline gelen evren, popüler bilim Dünya yerine Güneş’i koyarak Aristoteles ev- rın gelişimini anlatmakla kalmıyor, insanoğlu- yazınında da en çok ilgi çeken ve merak uyan- renbilimine temelden meydan okuyan Koper- nun düşünme biçimlerinin evrimine, insanlık dıran konular arasında. Bu ilgi de aslında kar- nik kuramıydı. İkinci devrim Hubble teleskopu tarihine ve tarih öncesine ait farklı dönemle- şılıksız bırakılmış sayılmaz; evrenbilime iliş- sayesinde elde edilen verilerle, evrenin büyük- rin sosyal, kültürel, entelektüel ve teknolojik kin, usta kalemlerin ürünü çok sayıda popü- lüğü konusunda daha gerçekçi bir anlayış ge- atmosferine dair pek çok bilgi de sunabiliyor. ler bilim kitabı yayımlanıyor, hatta bunlar ara- lişmesi ve evrenin doğuşuna ilişkin ilk bilgilerin Popüler “bilim tarihi” kitapları bu yönleriyle sından önemli sayıda eser Türkçeye de çevri- elde edilmesiydi. Seife, süpernovaların haberci- birer genel kültür hazinesi işlevi görebiliyor. liyor. İşte bunlardan biri, bilim yazarı Charles si olduğu üçüncü devrimin ise bilim insanlarını Ayrıca bir bilim alanını doğuşu ve evrimi içeri- Seife’nin yazdığı Alfa ve Omega adlı eser. Çe- “insanlığın başına musallat olmuş ebedi sorula- sinde tanımak, kişinin o alana ilişkin anlayışını virisi geçtiğimiz yılın Eylül ayında yayımlanan rı”cevaplamanın eşiğine getirdiğini, hatta bun- da zenginleştirebiliyor. Metis Yayınları’nın çe- Alfa ve Omega, bilim insanlarının evrenin baş- lardan birinin cevaplandığını anlatıyor. virisinin ilk baskısını 2007’de yayımladığı Bel- langıcına ve sonuna ilişkin gizemleri aydın- lek Metaforları adlı kitap, okura tam da bunla- latmaya en yakın konumda bulunduğu gü- Seife bilim yazarlığındaki tecrübesi sayesin- rı sunabilen bir popüler bilim kitabı. nümüzde evrenbilimin ilgilendiği temel ko- de evrenbilimin anlaşılması zor, karmaşık ko- nuları, bu alandaki temel kavramları, evrene nularını sade bir dille, formüller kullanmaksı- Bellek olgusu felsefe, psikoloji, psikiyat- dair neyin nasıl bilinebildiğini, bilinemeyen- zın, ustaca benzetmeler yardımıyla, fizik konu- ri ve günümüzde bilişsel bilimler olarak ad- leri ve ileride bilinebilecekleri, her yaştan ve sunda temeli olmayanların bile anlayabileceği landırılan alanlar dahil pek çok bilim dalının her kesimden insanın anlayabileceği popüler bir biçimde aktarıyor. Yazar yer yer açıklayıcı çi- konu aldığı bir olgudur. İnsanoğlu kaçınıl- bir dille anlatıyor. zimlerden de yararlanmış. Kitabın en ilginç bö- maz olarak kendini insan yapan özellikler üs- lümlerinden biri de yazarın Nobel’e layık oldu- tüne kafa yormuştur. Zihnin çeşitli yönleri de ğunu öngördüğü, eğer bir gün başarılabilirse Charles Seife Amerikalı bilim yazarı, gazeteci, öğ- retim üyesi. Princeton Üniversitesi Ma- tematik Bölümü’nden mezun oldu; Yale Üniversitesi’nde matematik, Columbia Üniversitesi’nde gazetecilik yüksek li- sansı yaptı. Yazıları Science, New Scien- tist, Economist, Scientific American gibi birçok dergide yayımlandı. Bilim ve ma- tematik konulu televizyon program- larına danışmanlık da yapan Seife, ha- len New York Üniversitesi’nde gazete- cilik dersleri veriyor. Kitapları şunlar: Sı- fır: Tehlikeli Bir Düşüncenin Yaşamöykü- sü (2000, Evrim), Decoding the Universe (2007), Sun in a Bottle: The Strange His- tory of Fusion and the Science of Wishful Thinking (2008), Proofiness: The Dark Arts of Mathematical Deception (2010) 108
Bilim ve Teknik Mayıs 2011 Douwe Draaisma Zihne ve belleğe ilişkin pek çok olgu, sü- restlerin Antarktika seyahatleri gibi konuların reç ve kavram öteden beri ancak başka (ge- anlatıldığı kitap kaliteli fotoğraflar ve sevimli Douwe Draaisma (1953) Hollanda’da- nellikle daha somut) kavramlarla benzerlik- çizimlerle zenginleştirilmiş. Kitabın sonunda ki Groningen Üniversitesi’nde psikolo- ler kurularak tarif edilebilmiş. Bu da zihinle ve okurların anlamakta zorluk çekebileceği ke- ji ve felsefe eğitimi almıştır ve halen aynı bellekle ilgili araştırmalarda çok sayıda me- limelerin yer aldığı küçük bir sözlük ve dizin üniversitenin Psikoloji Tarihi ve Teori- taforun ortaya çıkması sonucunu doğurmuş. yer alıyor. Bol resimli bu kitabı küçük okurla- si bölümünde öğretim üyeliği yapmak- Bilgiler ve fikirler gelişip değiştikçe metafor- rımız kendileri okuyabilecekleri gibi henüz tadır. Utrect Üniversitesi’ndeyken bellek lar yenilenmiş, bazı metaforlarsa çağlar bo- okuma bilmeyen okurlarımız da ebeveynle- dilinin metaforik doğası hakkında yaz- yunca etkisini sürdürmüş. Kitapta mum tab- riyle birlikte inceleyebilir. Kitabın tüm okurla- dığı tez 1993’te De metaforenmachine. letlerden kitaplara, fotoğraftan bilgisayarlara rımıza yeni yerler keşfetme ve öğrenme me- Een geschiedenis van het geheugen (Bel- ve hologramlara kadar, bilgi depolamak için rakı kazandırmasını ve okuma sevgisi aşıla- lek Metaforları, Metis, 2007) adıyla ki- kullanılan pek çok aracın belleğe ilişkin meta- masını diliyoruz. taplaşmış, Hollanda Ulusal Psikologlar forlarda nasıl kullanıldığı anlatılıyor. Kitap bel- Enstitüsü’nün verdiği Heymans ödülünü lek araştırmalarının (ve düşüncelerinin) bir ta- “Acaba Antarktika’da yaşamak nasıldır? kazanan kitap hem kendi dilinde hem de rihini oluştururken bir yandan da metaforla- Penguenler buzun üzerinde çevrildiği sekiz dilde büyük ilgi görmüş- rın bilimsel bilgiyi ifade etmede, aktarmada nasıl hızla hareket eder? tür. Yazarın 2001’de yayımlanan Waarom ve hatta üretmede ne kadar önemli olabildi- Güney Kutbu’nu kim keşfetti? het leven sneller gaat als je ouder wordt. ğini gözler önüne seriyor. Foklar neden o kadar şişman? Over het autobiografische geheugen (Yaş- landıkça Hayat Neden Çabuk Geçer, Me- Yazar engin birikimi ve titiz araştırmacılığı Lucy Bowman tis, 2008) adlı kitabıysa daha da büyük sayesinde tarihsel akışı çarpıcı ilişkiler ve zarif yankı uyandırmış ve on bir dile çevril- bağlantılar kurarak aktarıyor. Usta ve akıcı an- Lucy Bowman çocuk kitapları yaza- miştir. Draaisma bu kitapla Hollanda’da latımı hayli yoğun bir bilgi yükünü anlaşılır bi- rı. Yayımlanan eserlerinden bazıları: İlk dört ödül almıştır: “En iyi düşünsel de- çimde sunuyor. Kitapta belleği (ya da zihni) tarif Okuma-Minik Hayvanlar TÜBİTAK Po- neme” kitabına verilen J. Greshoff Ödü- etmede kullanılmış pek çok tarihi çizim, bellek püler Bilim Kitapları, 2010, Çıkartmalı lü, bilgi ve bilim alanında en iyi inceleme araştırmaları ve araştırmacılarına ilişkin pek çok Kıyafetleriyle Kızlar Tatilde, İş Banka- kitabına verilen Euroka Ödülü, Jan Han- belge ve fotoğraf bulunuyor. Kitabın sonunda sı Kültür Yayınları, 2010, Çıkartmalı Kış lo Edebi Deneme Ödülü ve Ulusal Psiko- da kitaptaki birtakım notlara ilişkin kaynakça, il- Eğlenceleri Kitabım, İş Bankası Kültür Ya- loglar Enstitüsü’nün psikoloji alanını en lüstrasyon listesi ve dizin yer alıyor. yınları, 2010, Rainforest: Level 2: Internet iyi tanıtan kitaplara verdiği medya ödülü. Referenced (Beginners Nature), Seasho- Draaisma deneysel psikolojinin ilk dö- 2007’den beri kitapçı raflarında yer alan Bel- re (Usborne Beginners), Christmas Sticker nemlerinde kesinlik kavramının rolü üze- lek Metaforları hem bilim tarihi meraklılarının, Book (Activity Books) ve Bugs: Level 1: In- rine yaptığı araştırmaların sonuçlarını hem genel kültür okurlarının, hem de dille ve ternet Referenced (Beginners Nature) The Age of Precision: F. C. Donders and the edebiyatla ilgilenenlerin ilgisini çekebilir. Measurement of Mind (Kesinlik Çağı: F. C. Bu soruların cevaplarını ve buz üzerinde ya- Donders ve Zihnin Ölçümü, 2002) adlı ki- Antarktika şamın nasıl olduğu ile ilgili ilginç bilgileri bu tapta yayımlamıştır. 2006 yılında da Ont- kitapta bulacaksınız.” regelde geesten. Ziektegeschiedenissen Lucy Bowman (Akıl Hastalıkları) adlı bir kitabı yayımla- Çev. İlay Çelik nan Draaisma’nın Hollandalı psikolog ve TÜBİTAK Popüler Bilim Kitapları, felsefeci Heymans, felsefeci William Ja- mes üzerine ve zaman ölçümünün tarihi BAğustos 2010 ve nörolojinin tarihi konularında kaleme uzlarla kaplı gizem dolu aldığı çeşitli bilimsel makaleleri de vardır. Antarktika kıtası hemen hemen herkes için ilgi bu özelliklerin en temel olanları arasında yer çekicidir. Bu uç iklim şartlarında yaşayan can- alır. Otobiyografik belleği konu alan “Yaşlan- lılar, mevsimden mevsime uzunlukları çok dıkça Hayat Neden Çabuk Geçer” adlı kitabı- değişen gece ve gündüz süreleri, buzlarla nın çevirisi yine Metis Yayınları’ndan çıkan ya- kaplı kıtanın sıra dışı yüzey şekilleri ve daha zar Douwe Draaisma, Bellek Metaforları adlı pek çok özelliği ayrı ayrı merak konusudur. bu kitabında insan belleğiyle ilgili fikirlerin, Çevirisi TÜBİTAK Popüler Bilim Kitapları’ndan araştırmaların ve tartışmaların bir tarihini su- geçtiğimiz yılın Ağustos ayında yayımla- nuyor. Yazar bu kitapta kendi deyişiyle “pers- nan Antarktika adlı ilk okuma kitabı, küçük pektif olarak araştırmacıların teorilerinde kul- okurlarımızı bu ilginç kıtanın gizemli dün- landıkları metaforları ve çizimleri” seçmiş ve yasında renkli bir yolculuğa çıkarıyor. Buzul- bu perspektiften bir bellek tarihi oluşturmuş. ların yapısı, Antarktika’da yapılan çalışmalar, Antarktika’da çalışan insanların yaşamları, Antarktika’da yaşayan canlılar ve macerape- 109
Zekâ Oyunları Emrehan Halıcı Fark Toplamları İkili Sistem Soru İşareti Birbirlerinden farklı 20 pozitif tamsayının 0’dan 9999’a kadar olan sayılar ikili sayı Soru işaretinin yerine gelecek şekli bulunuz. her birinin diğerleriyle olan farklarının sisteminde yazıldığında toplam (büyük sayıdan küçük sayı çıkarılarak) kaç rakam kullanılır? toplamları 5000’dir. Soru 0’dan 9’a kadar olan sayılar için Bu sayılardan 5’i silindiğinde kalan sorulsaydı cevap 26 olacaktı. 15 sayının fark toplamları 0, 1, 10, 11, 100, 101, 110, 111, 1000, 1001g en fazla kaç olabilir? toplam 26 rakam. Örneğin Noktalar Renkli Toplar A<B<C sayıları için fark toplamları (B-A)+(C-A)+(C-B) toplamına eşittir. Hiçbir üçü aynı doğru üzerinde olmayan Beş farklı rengin her birinden en az X adet nokta var. Üç renk kullanarak bir topun bulunduğu 111 adet topunuz var. T EKNO her noktayı diğer tüm noktalarla birleştiren doğrular çizeceksiniz. Bu topları 11 kutuya, her birinde en az E KNO L bir top bulunması koşuluyla rastgele biçimde Koşullarımız: yerleştireceksiniz. Bu koşullara göre yapılacak KNOLO 1. Noktaların oluşturduğu hiçbir üçgen bir yerleştirme sonucunda kutulardan tek renkten oluşamaz. herhangi birinde en az X adet aynı renkte NOLO J 2. Hiçbir noktada renklerin üçü birden top bulunacağı kesin olarak söylenebilir. bulunamaz. OLOJ İ X sayısı en fazla kaç olabilir? Teknoloji Havalimanları X’in alabileceği değer en fazla kaç olabilir? Sol üst köşeden başlayarak ve sadece sağa ya da aşağıya doğru hareket ederek Bir ülkedeki 20 havalimanının tümünden “TEKNOLOJİ” sözcüğünü kaç diğerlerine ya doğrudan ya da aktarmalı farklı biçimde elde edebiilirsiniz? olarak ulaşılabilmektedir. Rastgele seçilecek her üç havalimanı arasında en çok iki Kod Üretimi doğrudan uçuş bağlantısı vardır. “TEKNOLOJİ” sözcüğünün harflerinin Bu havalimanları arasındaki yerlerini değiştirerek 9 karakter doğrudan uçuş bağlantılarının sayısı uzunluğunda kodlar oluşturacaksınız. en fazla kaç olabilir? Üretilecek koddaki hiçbir harfin Not: A ile B arasındaki doğrudan bağlantı “TEKNOLOJİ” sözcüğünde aynı yerde tek bir uçuş bağlantısı olarak olarak olmaması koşul olarak kabul edilirse, kabul edilecektir. Yani A’dan B’ye ve B’den kaç farklı kod üretilebilir? A’ya olarak iki kez sayılmayacaktır. Örnek: Rakam Çiftleri Aynı soru “AMAÇ” sözcüğünden 4 karakterlik kodlar üretmek Kendini oluşturan her rakamın tam olarak için sorulsaydı cevap 2 olurdu: iki kez kullanıldığı ve bu rakam çiftleri MAÇA, ÇAMA. arasında bulunan rakam adedinin tüm rakamlar için farklı olduğu en büyük 110 sayı nedir? Örnek: 987.897 (İki 9 arasında 3 rakam, iki 8 arasında 1 rakam, iki 7 arasında 2 rakam bulunuyor)
Altıgen Bilim ve Teknik Mayıs 2011 Aşağıdaki altıgeni 2 a) iki parçaya ayırıp tekrar birleştirerek 1. şekli, b) üç parçaya ayırıp tekrar birleştirerek 2. şekli elde ediniz. 1 Geçen Sayının Çözümleri Çarpma İşlemi Elde edilecek çarpım sonucu Yuvarlak Masa en fazla 211.680 olabilir. Masada oturanların sayısı en az 17’dir. Örnek çözüm: Örnek çözüm: 425 17 14 809 16 10 637 1 2 42x80x63 = 211.680 3 1 Komşu Rakamlar 5 Bu özelliğe sahip en büyük sayı 3.689.740’tır. 9 On Altı Sayı 15 4 6 13 552 farklı biçimde yapılabilir. 14 önce 5 2 sonra 17 Soru İşareti 13 6 15 4 135 12 7 11 8 1, 3 ve 5 numaralı topların değişik kombinasyonlarıyla 8 16 12 1’den 9’a kadar olan sayılar elde ediliyor. 11 9 (Yanyana olan toplar toplanıyor. 10 Alttaki top ise üsttekilerden çıkarılıyor.) 7 Sihirli Altıgen 3 Yerleşim yandaki şekilde görüldüğü gibi olacaktır. Tam Kare Toplamları 3 12 4 104 9 10 (1+4+9+16+25+49=104) 75 18 Olanaksız Tam Kare Toplamı 128 11 2 6 Bu özelliğe sahip sayılarin tümü: 2, 3, 6, 7, 8, 11, 12, 15, 18, 19, 22, 23, 24, 27, 28, 31, 32, 111 33, 43, 44, 47, 48, 60, 67, 72, 76, 92, 96, 108, 112, 128 Dokuz Top En az 8 tartı yapmak gerekir. Sayı Üretimi Üretilebilecek en büyük sayı 9.842.573.601’dir.
TÜBİTAK Bilim ve Teknik Dergisine Gönderilen Yazı ve Görsellerin Sahip Olması Gereken Özellikler 1. TÜBİTAK Bilim ve Teknik dergisi popüler bilim ya- Alp, S., Hitit Güneşi, TÜBİTAK Popüler Bilim Kitapları, 2002. zıları yayımlayan bir dergidir. Bu nedenle dergimizde yayımlanan yazılar genel okuyucu tarafından anlaşıla- Şeker, A., Tokuç, G., Vitrinel, A., Öktem, S. ve Cömert, S., bilecek düzeyde, net, yalın ve teknik olmayan bir Türk- “Menenjitli Vakalarda Beyin Omurilik Sıvısındaki Enzimatik çe ile yazılmış olmalıdır. Yazılar, başlık, sunuş, ana me- Değişimler”, Çocuk Dergisi, Cilt 1, Sayı 3, s. 56-62, 1 Mart 2008. tin, alt başlıklar, çerçeve metinleri ve görsel malzeme- lerden oluşmaktadır. Soylu, U. ve Göçer, M., “Göller Bölgesi Sulak Alanlar Du- rum Değerlendirmesi,” Göller Bölgesi Çalıştayı, 8–10 Aralık Başlık: Konuyu en iyi ifade edebilecek nitelikte, kı- 1995. sa ve ilgi çekici olmalıdır. http://www.news.wisc.edu/16250 Sunuş: Yazının sunuşu başlığın hemen altında yer alır ve konunun önemini, yazının ilginç yanlarını oku- Anahtar kavramlar: Konuyla ilgili en çok beş adet yucuda merak uyandıracak biçimde anlatan birkaç kı- kısa açıklamalı anahtar kavram verilmelidir. sa cümleden oluşur. Bu kısım sayfa düzeninde farklı bir yazı karakteriyle, ana metinden ayrı biçimde baş- Görsel malzemeler: Yazıda ele alınan düşünceyi lığın altında yer alacaktır. destekleyici ve açıklayıcı fotoğraf, çizim, grafik gibi su- nuşu zenginleştirici öğelerdir. Görsel malzemeler ya- Ana metin: Ele alınan konunun, savunulan düşün- yın tekniğine uygun kalitede, yeterli büyüklük ve çö- cenin ve ilgili olayların örneklerle açıklandığı bölüm- zünürlükte (baskı boyutunda en az 300 dpi) olmalı- dür. Yazılar yapılan bir araştırmayı tanıtmaya yönelik dır. Açıklama gerektiren görsellerin alt ve iç yazıları ve olabilir. Ancak bu gibi durumlarda dahi dergimizin bir görselin kaynağı yazı metninin altında mutlaka veril- popüler bilim yayın organı olduğu göz önüne alına- melidir. Yazarın temin ettiği görsel malzemelerin telif rak, yazının önemli bir kısmının konuyu çok genel hat- hakkı sorumluluğu yazara aittir. Yazar gerekli izinleri ları, temel bilgileri ve kısa bir gelişim tarihçesiyle oku- almakla yükümlüdür. ra tanıtması gerekmektedir. Burada teknik terimlerin ve temel kavramların net bir şekilde açıklanması bek- 2. Yazı .txt ya da .doc formatında, elektronik ortam- lenmektedir. Yazının geri kalan kısmında araştırmaya da [email protected] adresine iletilmelidir. Seçi- özel hususlardan ve araştırmanın genel katkısından len görsel malzemelerin nerede kullanılması istendi- bahsedilmeli, önemi ve yaygın etkisi vurgulanmalı- ği metinde işaretlenmiş olmalıdır. Görsel malzemeler dır. Varsa, konu hakkındaki başlıca görüş farklılıklarına metnin içinde değil, ayrıca gönderilmelidir. işaret edilmeli, ancak ayrıntılı tartışma ve yargılardan kaçınılmalıdır. Çok ender durumlar dışında yazıda for- 3. Bilim ve Teknik dergisine ilk defa yazı gönderecek mül bulunmamalıdır. kişilerin yazılarını eğitim durumlarını ve yazdıkları konu- daki yetkinliklerini gösteren 40-60 kelimelik bir özgeç- Alt başlıklar: Ana metinde işlenecek konuyla ilgili mişi fotoğraflarıyla birlikte göndermeleri gerekmektedir. farklı görüşlerin ve durumların anlatıldığı paragraflar alt başlıklarla ayrılabilir. 4. Dergi yönetiminden onayı alınmış özel durumlar dışında, bir yazı 1800 kelimeyi geçmemelidir. Çerçeve metinler: Ana metinde ele alınan konu- yu destekleyici, konuya yeni açılımlar getiren, kimi za- 5. Yukarıdaki koşulları yerine getirdiği takdirde öne- man uzmanlar dışındaki okuyucuların anlayamayaca- rilen yazılar, Yayın Kurulu, Konu Editörleri ve Bilimsel ğı nitelikteki teknik kavramları açıklayan, kimi zaman Danışmanlar tarafından değerlendirilir. Yayımlanması- uzman görüşlerinin yer aldığı kısa metinlerdir. Çerçe- na karar verilen yazılar redaksiyon sürecine alınır ve ya- ve metinler yazarın kendisi tarafından hazırlanabile- zarın onayıyla yazı yayımlanma aşamasına getirilir. ceği gibi, konunun uzmanına da yazdırılabilir. 6. Yazının; bilimsel, etik ve hukuki sorumluluğu ya- Kaynaklar: Yazının başvuru kaynakları mutlaka lis- zarlarına aittir. te halinde yazının sonunda verilmelidir. Kaynaklar aşağıdaki örnek biçimlere uygun şekilde yazılmalıdır: 7. Yukarıdaki koşullar kabul edilerek dergimize gön- derilen ve yayımlanan yazıların her türlü yayın hakkı, TÜBİTAK Bilim ve Teknik dergisine aittir. Not: Dergimiz için yazı hazırlamak isteyenler için daha geniş bilgi içeren “Popüler Bilim Yazarları İçin El Kitabı” http://biltek.tubitak.gov.tr/bdergi/popülerbilimyazarligi.pdf adresindedir.
Search
Read the Text Version
- 1
- 2
- 3
- 4
- 5
- 6
- 7
- 8
- 9
- 10
- 11
- 12
- 13
- 14
- 15
- 16
- 17
- 18
- 19
- 20
- 21
- 22
- 23
- 24
- 25
- 26
- 27
- 28
- 29
- 30
- 31
- 32
- 33
- 34
- 35
- 36
- 37
- 38
- 39
- 40
- 41
- 42
- 43
- 44
- 45
- 46
- 47
- 48
- 49
- 50
- 51
- 52
- 53
- 54
- 55
- 56
- 57
- 58
- 59
- 60
- 61
- 62
- 63
- 64
- 65
- 66
- 67
- 68
- 69
- 70
- 71
- 72
- 73
- 74
- 75
- 76
- 77
- 78
- 79
- 80
- 81
- 82
- 83
- 84
- 85
- 86
- 87
- 88
- 89
- 90
- 91
- 92
- 93
- 94
- 95
- 96
- 97
- 98
- 99
- 100
- 101
- 102
- 103
- 104
- 105
- 106
- 107
- 108
- 109
- 110
- 111