Important Announcement
PubHTML5 Scheduled Server Maintenance on (GMT) Sunday, June 26th, 2:00 am - 8:00 am.
PubHTML5 site will be inoperative during the times indicated!

Home Explore baa220215ef45e478acaddaf8ab2a456

baa220215ef45e478acaddaf8ab2a456

Published by Muallim Bey, 2021-03-21 18:15:04

Description: baa220215ef45e478acaddaf8ab2a456

Search

Read the Text Version

ATASÖZLERİ VE DEYİMLER E-BOOK ÇALIŞMASI

HAZIRLAYANLAR Ezgi Mermer - İbrahim Bitik İlkokulu 4-F Kahramankazan/Ankara Ahmet Artuç - Atatürk İlkokulu Gürpınar/Van

DEYİMLER Ağzı Kulaklarına Varmak: Bir durum karşısında çok sevinmek, mutlu olmak, keyifli olmak. Ağzı sulanmak: İmrenmek, hoşlanılan, beğenilen bir şeyi edinme isteğini duymak.

Ağzı var dili yok: :Oldukça sessiz, sakin, kendi halinde, konuşmayıp susan, derdini anlatmayan. Altı okka etmek: Birini kollarından ve bacaklarından tutup yukarı kaldırarak sallamak veya götürmek.

Ateş bacayı sarmak: Bir iş veya olayın önüne geçilememesi, tehlikeli bir durum alması. Ateşle oynamak: Çok tehlikeli bir işin üstüne üstüne gitmek.

Avucunu yalamak: Umduğunu ele geçirmemek, beklediğini elde edememek. Ayağını yorganına göre uzatmak: Harcamalarını giderlerine göre dengeleyerek yapmak.

Bir baltaya sap olmak: Belirli bir iş edinmek, bir iş yapmaya başlamak, boş gezmeyi bırakıp belirli bir iş yapar duruma gelmek. Bire bin katmak: Olan bir şeyi çok abartarak anlatmak, bir olayı ya da başkasının sözünü aktarırken birçok şey eklemek.

Boynu kıldan ince olmak: Doğru ve haklı yargı karşısında verilecek her cezaya razı olmak. Boyunun ölçüsünü almak: İddia üzerine giriştiği bir işi başaramayıp yetersizliğini anlamak

Çam devirmek: İstemeksizin, ayrımında olmaksızın, karşısındakine dokunacak ya da kötü bir sonuç doğuracak söz söylemek. Çantada keklik olmak: Elde edilmesi o denli kesin ki elde edilmiş sayılır.

Çiçeği burnunda olmak: Çok taze, çok yeni olmak Çorbada tuzu olmak: Yapılan işte ya da bir hizmette küçük de olsa bir katkısı katkısı olmak, ona emeği geçmek.

Dağdan gelip bağdakini kovmak: Sonradan katıldığı bir işe pek emeği geçmediği halde bütününe sahiplenmek istemek ya da bir yere sonradan gelip orada öteden beri emek veren kimsenin yerini almaya çalışmak. Daldan dala atlamak: Sık sık konu, düşünce ya da fikir değiştirmek.

Dolap çevirmek: Hile, düzen ve dalavere ile iş yapmak. Eli kalem tutmak: Düşündüğünü güzel bir anlatımla, gereği gibi yazmayı bilmek.

Eli maşalı olmak: Kavgacı, dayak atmayı seven kimse. Elini yüzüne bulaştırmak: Bir işi gerektiği gibi yapamamak, başarısız olmak, becerememek.

El üstünde tutulmak: Çok değer verilip sevilmek, kendisine büyük ölçüde saygı gösterilmek Ekmek kapısı olmak: Geçim sağlanılan işyeri, iş.

Eli kulağında olmak: Gerçekleşmek üzere, olması çok yakın. Etekleri zil çalmak: Büyük bir sevinç yaşamak, çok sevinmek.

Göz bebeği olmak: Pek değerli, çok sevilen, sevgili, çok önem verilen (kimse) Göze girmek: Davranışları ya da yeteneğiyle sevgi ve güven kazanmak

Göz gezdirmek: Bir yeri, bir şeyi incelemeden bakıp geçmek ya da çabucak incelemek. Göz göze gelmek: Bakışlarına denk gelmek, bir bakışla karşılaşmak

Gözlerinin içi gülmek: Çok sevindiği yüzünden, gözlerinin parlayışından belli olmak. Gözleri yuvalarından fırlamak: Aşırı heyecan, korku veya öfke gibi nedenlerden gözleri yuvasından fırlayacakmış gibi açılmak.

Gözünü boyamak: Gösterişle aldatmak, bir şeyi iyi gibi göstermek, kandırmak, yanıltmak. Gözünü dört açmak: Bir hileye düşmemek, kandırılmamak, aldanmamak için çok dikkatli olmak.

Gözü yükseklerde olmak: Bulunduğu durumdan daha üstün bir yere ulaşma arzusu, amacı gütmek. İğneyle kuyu kazmak: Yetersiz araçlarla, küçük ama sürekli ve sabırlı çalışmalarla, çok güç olan, çok ağır yürüyen bir işi başarmaya çalışmak.

İki ayağı bir pabuca girmek: Bir iş yaparken zor ve sıkıntılı duruma düşmek. Kalbi çarpmak: Çok heyecanlanmak.

Kan Ağlamak: Çok büyük bir üzüntü içinde bulunmak. Kanı kaynamak: Birine içten bir sevgi beslemek, yakınlık duymak.

Karnı zil çalmak: Çok acıkmak. Kulak kesilmek: Hiçbir şeyi kaçırmamaya çalışarak, çok büyük bir dikkatle dinlemek.

Maymun gözünü açtı: Geçen bir olaydan ders alındığını anlatan bir söz. Ok yaydan çıkmak: Geri dönüşü olmayan bir davranışta bulunmak ya da bir iş yapmak.

Pireyi deve yapmak: Küçük, basit bir olayı büyütüp mesele yapmak, abartmak. Salla başı al maaşı: Bir iş yapmadığı hâlde ay başlarında muntazam olarak maaşını alır.

Ucuz atlatmak: Güç ve tehlikeli durumdan az bir zararla sıyrılmak. Yumurta kapıya dayanmak: Çok sıkışık zor bir duruma gelmek.

ATASÖZLERİ Acele işe şeytan karışır: Aceleyle yapılan iş yanlış, eksik ve hatalı olur. Bu nedenle bir işi düşünüp taşınarak yapmak gerekir. Aç ayı oynamaz: Çalışmasından, emeğinden kazanç sağladığınız hayvan ya da insanı doyurmalı, ona iyi bakmalısınız ki çalışmasını sürdürebilsin.

Adam adamı bir kere sınar: Bir kimse, huyunu suyunu bilmediği bir kişiye bir kez aldanır; bir daha aldanmaz. Ağaç yaş iken eğilir: İnsanoğlu çocukken daha kolay eğitilir, büyüğü eğitmek zordur.

Ak akçe kara gün içindir: Para, insanın sıkıntılı, dar zamanında gereklidir. Öyle zamanlarda elde avuçta ne varsa harcamaktan kaçınmamak gerekir. Ayağını yorganına göre uzat: Yapacak olan harcamalar hiçbir zaman geliri aşmamalıdır. Kişi gider ve gelirlerini unutmamalıdır. Buna göre dengeli davranmalı ve bütçesine dikkat etmelidir.

Balık baştan kokar: İnsanlar, kendilerini yöneten ve öncü kurumundaki kimseleri kendilerine örnek alırlar. Bir toplumda baştakilerin tutumu bozuk ise, onları kendilerine örnek alan milletin tutumu da bozuk olur. Bu durumda toplumda her şey bozulur. Bir elin nesi var iki elin sesi var anlamı: Bir işin birlikte çok daha hızlı ve kolay biçimde yapılabileceği şeklinde ifade edilebilir. Her insanın gücü ve imkânı sınırlıdır. O yüzden özellikle zorlu ve büyük işler tek başına yapılamaz.

Büyük balık küçük balığı yutar: Güçlü olan kendinden güçsüzü ya ezer, ya yok eder, ya da kendisine bağlı kılar. Bu durum insan için olduğu kadar, ticarî işletmeler ve devletlerarasında da çoklukla söz konusudur. Çivi çıkar ama yeri kalır: Birine yaptığımız kötülüğü ne denli gidermeye çalışırsak çalışalım, yine de o kötülüğün bir izi ve hatırası kalır. Bunun için kimseyi incitmemeye, kırmamaya gayret edelim.

Çok bilen çok yanılır: İnsan ne kadar çok şey bilirse bilsin, bilmediği daha çoktur. Bilgisine aşırı güvenen kişi, bilmediği şeylere karışır ve bunlarda yanılır. Damlaya damlaya göl olur: Ufak ufak biriken şeyler, yeri geldiğinde gözle görülür bir büyüklüğe ulaşacağı için küçümsenmemelidir.

Denize düşen yılana sarılır: Son derece tehlikeli bir durumla karşı karşıya gelen, çaresiz kalan, kurtuluş için bir çıkar yol bulamayan kişi, bu kötü durumdan kurtulmak için her türlü yola başvurur. Öyle ki, en tehlikeli şeylere bile sarılmaya çalışır, onlardan yardım bekler. Çünkü hiçbir tutar seçeneği kalmamıştır. Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar: Toplumda herkesin kusurunu yüzüne söyleyen kimseler başkaları tarafından sevilmezler. Toplulukta sözünü esirgemeden dosdoğru söyleyen kimseler bazı kişilerin çıkarlarına dokundukları için, çıkarcı kimseler tarafından sevilmezler.

El elden üstündür: Bir toplumda bilgi ve beceri bakımından herkes aynı seviyede değildir. Bir kimse, kendisinden üstün ve yetenekli olan bir başkasının da olabileceğini bilmeli; \"Hiç kimse bu işi benden daha iyi yapamaz\" diyerek büyük konuşmamalıdır. Üstün olandan daha üstün biri her zaman vardır. Gülü seven dikenine katlanır: Seven kişi, sevdiği kimse veya sevdiği iş yüzünden başına gelecek sıkıntılara ses çıkarmadan katlanır. Bilir ki, sevdiğini elde etmek için birçok güçlüğe göğüs germek, fedakârlıkta bulunmak zorundadır.

Güneş girmeyen eve doktor girer: Güneşin insan sağlığı açısından önemi büyüktür. Güneş mikropları öldürür, vücudu güçlendirir. Güneşin girmediği yerlerde mikropların daha çabuk çoğaldığı, güneş yüzü görmeyen insanların da daha çabuk soluklaştığı bilinen gerçeklerdendir. İki kaptan bir gemiyi batırır: Bir iş veya aletin yönetimi, sorumluluğu belli bir kişinin elinde olmalıdır. Bu nedenle bir iş, alet, farklı taraflardan gelen komutlarla, buyruklarla yönetilemez.

İki Karpuz Bir Koltuğa Sığmaz: Önemli bir işi başarmak için bütün gayretimizi ona yöneltmemiz, dikkatimizi dağıtmamamız gerekir. Bir kimse, ne kadar akıllı ve çalışkan olursa olsun, iki büyük işi aynı zamanda yapamaz. Kalem Kılıçtan Keskindir: İdari makamlarda bulunan kişiler, emirlerini yazarlar, bu emirlerin sonuçları çok ağır sonuçlar olabilir, uygulanması zor alabilir, ancak kılıçla bile halledilmeyecek bu işler emirlerin uygulanmasıyla gerçekleşir.

Kelin ilacı olsa başına sürer: Kendi derdine çare bulamayan kişiden, aynı durumda olan başkası yardım beklememelidir. İhtiyaçlarımızı imkânı olan ve aynı zamanda cömert, iyilikseverlere arz etmeli, böylelerinden yardım beklememeliyiz. Mart kapıdan baktırır kazma kürek yaktırır: Mart çok şiddetli soğuk yaşatan kış aylarından biridir. Bazı zamanlar sıcak havalar yaşansa bile bu durum insanları aldatabilir. Özellikle kışın son ayı olduğu için, insanların yakacakları bitebilir. Böyle durumlarda insanlar kazma küreklerin saplarını bile yakmaya yeltenir. İşte böyle durumlar ile karşı karşıya kalındığında Mart kapıdan baktırır kazma kürek yaktırır atasözü kullanılır.

Meyve veren ağacı taşlarlar: Gündelik hayatını yaşayan sıradan insanlarla pek uğraşan olmaz. Ama toplumda bir konum edinmiş, bilgili, becerikli ve başarılı kimse kolayca hedef olur; haksız saldırılara maruz kalır. Sakla samanı gelir zamanı: Gereksiz görülen, işe yaramaz, değersiz kabul edilen en küçük şey günün birinde lâzım olabilir. Bu sebeple önemsiz gördüğümüz şeyleri atıp elden çıkarmamalı, onları saklamalıyız.

Su içene yılan bile dokunmaz: Düşman olsa bile su içen kimseye dokunulmamalıdır. Az bir su bile kişinin boğulup hayatını kaybetmesine yol açabilir. Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır: Herkes tatlı dille söylenen sözlerden etkilenir. Tatlılıkla, gönül okşayarak söylenen söz, azgın düşmanı bile yola getirir. Bu bakımdan insan; okşayıcı, gönül alıcı sözlerle karşısındakinin inadını yok edebilir.

Davulun sesi uzaktan hoş gelir: Olayları dışarıdan seyredenler için her şey hoş ve kolay görünür. Bir şeyin mahiyeti seyrederek değil, bizzat yaşanarak anlaşılır. Üzüm üzüme baka baka kararır: Bir arada bulunan ve arkadaşlık eden kişiler birbirlerinin huylarını kapar.

Yarım elma gönül alma: Gönül almak, hatır sormak için yarım elma gibi küçük bir armağan yeter. Önemli olan, değerli armağan götürmek değil, hatırlayıp aramış olmaktır.


Like this book? You can publish your book online for free in a few minutes!
Create your own flipbook