Sayı 63 Haziran 2017 Tüm Bildikleriniz Tarih Olacak! Papa aforoz edince Kraliçe Elizabet Osmanlı'dan nasıl yardım istemişti? Prof. JERRY BROTTON Derin Tarih için yazdı Fiyatı: 11 TL (KKTC 13 TL) Ramazan Medeniyeti \"Ramazan her yıl tıpkı bir kuyruklu yıldız gibi gelir.\" ÖZEL DOSYA Amerika'nın görünmeyen yüzleri Yunan Tarihçi Osman Bakar Dimitri Kitsikis ile söyleşi Endülüs'ün \"İzmir’in İşgaline İzin Veren Avrupa’yı Aydınlatan İngiltere ve Fransa’dır\" Altın Çağı 63 DerinTarih @derintarih DerinTarih derintarih derintarih derintarih.com 9 772147 055007
BekliySoirzilar Zekât ve bağışlarımızı bekleyen milyonlarca kardeşimizle birlikte, Ramazan'ın bereketini yeryüzüne yayalım.
————————————————————————————————————————— Xxxxxxxxx Bizden Size [email protected] BIR IFTIRA VE LINÇ KAMPANYASI B undan 63 ay önce Edip Cansever’in şiirinden hareketle “Bir men- dil niye kanar?” diyerek yola çıkmıştık. “Diş değil, tırnak değil, bir mendil niye kanar?” diye soruyordu şair. Kanayan bir yer vardı lâkin vücut bunun farkında değildi. Biz mendil olmayı, kanamayı teşhir etmeyi tercih etmiştik. Suçumuz, hastalığını hastanın yüzüne vurmak- tı. Teşhis yanlış diyorduk, tedavi de. Karşılığını linç edilerek aldığımızı biliyorsunuz. Susturma ve yasaklatma, “Urun!” demek Yeniçerilerden kalma alış- kanlığı birilerinin. Bağırıp çağırma, hakaret, iftira ve hatta alenen söv- me, saymalar… Sosyal medya birileri için sadece hakaretgâh anlamı- na geliyor olabilir ama cümle âlem biliyor hakikati böyle susturmanın mümkün olamayacağını. İyi bilinmeli ki, bu tam bir susturma ve bastırma girişimidir… Yalnız bizi susturma girişimi değil, Türkiye’de alternatif düşünme çabasını ve bir file fare değil, fil olduğunu hatırlatma çabasını bitirme operasyonu- dur. Ecdadıyla yeniden buluşma yönünde başlayan büyük hareketi çelme- leme kalleşliğidir. Ve biliyoruz ki bastırılan, asla yok olmayacak, er veya geç bir yolunu bulup geri dönecektir. Gerek sosyal medyada, gerekse yazılı ve görsel medyada Derin Tarih’e yönelik menhus linç girişiminin Latife Hanım’ın Türkçede ilk kez yayın- ladığımız mektubuyla ilgili olduğunu pekala biliyoruz. Diğer bahanele- rin kurt-kuzu hikâyesi olduğunu da… Ayrıca Mayıs sayımız Savcılık tarafından, hem de ayın 18’inde toplatıl- dı, şu günlerde hukukî süreç devam ediyor, bu sebeple meselenin üzerine şimdilik gitmiyoruz. Adaletin tecelli edeceğine ve demokratik bir ülkede basının tarihî hakikatleri nasıl ise öyle bilme ve okuruna bildirme hakkı- nın kutsal olduğuna inanıyoruz. Bütün yaşanan olumsuzluklara rağmen, Kâzım Karabekir Paşa’nın de- diği gibi, hakikatin bir sis değil, bir güneş olduğu inancımızı vicdanımı- zın en derinlerinde muhafaza ediyor ve o solmaz güneşin günün birinde yalan ve iftira sislerini dağıtacağına bütün imanımız, kalbimiz ve aklı- mızla inanıyoruz. Hakikatin ve adaletin tarih alanında tecellisi için cansiperâne bir şe- kilde mücadele veren dergimizin en halis dayanağının şu veya bu resmî makam olmadığını, sadece ve sadece okurlarımız, daha doğrusu gönül dostlarımız olduğunu bir kere daha ispatladığınız için hepinize hassaten teşekkür ediyor, Allahu Teala’nın bu zor zamanda yar ve yardımcımız ol- masını diliyor ve bu tekerleğin “tümsekte” kalmayacağını siz Sonsuzluk Kervanı’nın takipçilerine duyurmayı en kutsal vazife addediyoruz. Üstad Sezai Karakoç’un satırları her şeyi özetlemiş aslında: “Onlar sanıyorlar ki, biz sussak mesele kalmayacak. Halbuki biz sus- sak, tarih susmayacak. Tarih sussa, hakikat susmayacak...” Bol hakikatli sayılar dileğiyle Ramazan-ı Şeriflerinizi tebrik ediyor, du- alarınızı bekliyoruz. Hayra açılsın kapılarınız. Mustafa Armağan Genel Yayın Yönetmeni 2017 HAZİRAN / DERİN TARİH 1
iÇiNDEKiLER 01 Bizden Size DOSYA 04 Basında Tarih 06 Okur Hattı 08 Soru-Cevap 10 Bunu Gördük 46 12 Eşyanın Kalbi Saç Kurutma Makine Ramazan Medeniyeti 14 Aktüel 16 Ayın Tarihi Mustafa Armağan, Yavuz Bahadıroğlu, Cemalettin Server Revnakoğlu 18 1. Dünya Savaşında Bu Ay 108 20 Durmak Yok Yola Devam! Endülüs’ün Batıyı Aydınlatan Mustafa Armağan AMOlsutmhınaanrYrüBezmaükVararol 26 Ayın Kelimesi Siyaset 28 42 Ab Sevdasından Kimlik Kurucu Babalar’dan Armagedon’a Kartındaki “Din/Millet” ABD’de Dinî Hareketler Hanesine… İsmail Taşpınar İsmail Kara 92 Dimitri Kitsikis: İzmirin İşgaline İngiltere ve Fransa İzin Verdi Konuşan: Samet Tınas 102 Avrupa’nın İnsan Yiyen İnsanları Andreas Weiser 120 Derin Kitap 84 114 Halil Solak Sultan Liberal Sömürgeci Abdülhamid’in 122 Vitrindekiler Batıyı Mustafa Özel Kızdıran 4 126 Bulmaca Hamlesi 128 Çizgisel Tarih Arif Emre Gündüz Hasan Aycın 2 DERİN TARİH / 2017 HAZİRAN
HAZİRAN 2017 98 Tüm Bildikleriniz Tarih Olacak! Viran Olan Kütüphaneler Sayı 63, Haziran 2017 ISSN 2147-0553 Semavi Eyice İmtiyaz Sahibi Diyalog Dergi Yayıncılığı A.Ş. Adına 54 76 MUSTAFA ALBAYRAK Adnan Demircan: Kraliçe I. Elizabet Genel Yayın Yönetmeni Hz. Peygamber’den Sultan III. Murad’la MUSTAFA ARMAĞAN Ramazan Nasihatleri Niçin İttifak Yaptı? Yayın Koordinatörü Konuşan: Olcay Can Kaplan Jerry Brotton ÖZLEM KOCUKELİ ÖZBAY Samet Tınas Yazı İşleri Şefi 88 34 MUNİSE ŞİMŞEK Ekmekçi Hayk Efendi Zübeyir Nişancı: Editörler İslamofobi Amerikalı OLCAY CAN KAPLAN, SAMET TINAS Fatih Can Müslümanları Editör Yardımcısı Güçlendirecek BÜŞRA SEZGİN ÖZTÜRK Konuşan: Olcay Can Kaplan Sorumlu Yazı İşleri Müdürü BURHAN İSTENCİ Yayın Kurulu MUSTAFA BUDAK, M. FATİH CAN, MEHMET ÇELİK ADNAN DEMİRCAN, MUSTAFA KAÇAR AVNİ ÖZGÜREL, MÜFİD YÜKSEL Danışma Kurulu AHMET AĞIRAKÇA, ALİ BİRİNCİ UĞUR DERMAN, D. MEHMET DOĞAN EKREM BUĞRA EKİNCİ, SEMAVİ EYİCE MEHMET GENÇ, ŞİNASİ GÜNDÜZ, HÜSREV HATEMİ İSMAİL KARA, KEMAL KARPAT, AYKUT KAZANCIGİL MUHARREM KESİK, MAHMUD EROL KILIÇ HEATH W. LOWRY, ÜMİT MERİÇ, MEHMET NİYAZİ ÖZDEMİR, NORMAN STONE, RAMAZAN ŞEŞEN Grafik-Tasarım SEDA ERTÜRKOĞLU, METİN TAHA YILMAZ Çeviri Z-ALP ÇEVİRİ (İNGİLİZCE) OSMANLICA DERGİ (OSMANLICA) Sosyal Medya: SUAT ÖZDEMİR Fotoğraf MUSTAFA CAMBAZ, SEDAT ÖZKÖMEÇ Reklam Genel Müdür: ABDULLAH HANÖNÜ Genel Müdür Yardımcıları: ZİYA KADAM GÜLAY BAYRAK ALTINDAĞ Reklam Grup Müdürü: MERYEM BAHADIR Reklam Müdürü: AYŞEGÜL DAG Rezervasyon Müd: ABDULLAH BİLGİÇ 0212 4676565 (1727) Mail: [email protected] Baskı ÖZCAN URAL (Satın Alma ve Baskı Müdürü) Abone - Satış - Dağıtım BİRLİKTE DAĞITIM A.Ş. 0212 467 52 52 www.birlikte.com.tr [email protected] [email protected] Basım Turkuvaz Haberleşme ve Yayıncılık A.Ş. Sancaktepe, İstanbul 0216 585 90 00 Kurumsal Dağıtım Turkuvaz Dağıtım Pazarlama A.Ş. Samandıra, İstanbul 0216 585 90 00 www.turkuvazmatbaacilik.com İletişim - Yönetim Yeri Maltepe Mah. Fetih Cad. No: 6 34010 Zeytinburnu, İstanbul 0212 467 65 05 www.derintarih.com - [email protected] Her hakkı mahfuzdur. Dergideki yazı, fotoğraf ve diğer görsellerin izin alınmadan veya kaynak gösterilmeden her türlü ortamda çoğaltılması yasaktır. 2017 HAZİRAN / DERİN TARİH 3
Dosya ————————————————————————————————————————— İftira ve linç kampanyasına ne dediler? Dergimize yönelik iftira ve linç kampanyasına basın-yayın camiasından bir elin parmağını geçmeyecek sayıda fakat gür sesler yükseldi. Adedi sınırlı lâkin cesameti büyük bu cevapları paylaşıyoruz. Yeni Akit, 17 Mayıs, 2017. Yeni Söz, 18 Mayıs, 2017. Star, 12 Mayıs, 2017. Karar, 20 Mayıs, 2017. Yeni Akit, 13 Mayıs, 2017. 4 DERİN TARİH / 2017 HAZİRAN
2017 HAZİRAN / DERİN TARİH 5
OkDuorsyHaa—t—tı———0o—k2u1r2—h4at6—t7i@5d—2e5ri2—ntar—ih.c—om—————————————B—Çiro—yke—Tree—şge—iktkm—üi—ryloe—rru—:)z—! —————— YANINIZDAYIZ! OKURLAR SİZİNLE! HAKİKAT GÜNEŞ GİBİ DOĞACAK Tüm Derin Tarih ailesi olarak @ylmzbnymn / Bünyamin Yılmaz Allah yardımcınız olsun. Okurlar @Halilcolak53 / Halil İbrahim Çolak Arkanızdayız @derintarih biz gerçekleri yanınızda. Gelişmeler okur kitlenizi #derintarih her zaman arkanızdayız senle gördük. İki çakal havladı diye yolu- caydırmayacaktır. Zorlukları birer @mustafarmagan hocam onlarda güç varsa bizde muzdan dönecek değiliz! imtihan vesilesi olarak gören biz hakikat var. Hakikat güneş gibi elbet doğacaktır. müminler bu şerden bir hayır YALAN DEĞİL, GERÇEK! çıkacağına inanıyoruz. Yılgınlığa İKİ YÜZLÜLÜK! düşmeden “Tüm bildikleriniz tarih @kenan_alpay / Kenan Alpay olacak” sözünü bundan sonra da @mehmedkaya / Mehmet Kaya Derin Tarih’in yayınladığı mektup için yerine getireceğinizi biliyoruz. Türkiye’de basın özgürlüğü yok diye sızlananların, kimse sahte veya muharref diyemiyor. Derin Tarih dergisinin toplatılması karşısında Toplumsal linç kampanyasının ardından Safiye Erol / İstanbul sevinç naraları atmaları ikiyüzlülüktür. toplatma kararı bu yüzden. EN BEĞENDİĞİM DERGİ İSLAMA HAKARETE NİYE SESSİZLER? KEMALİST ZORBALIK! Derin Tarih’in toplatılma kararı alınan 62. sayısından alıp @musaozbek_ / Musa Özbek @umitelonu / Ümit Elönü arkadaşlarıma ve yakın çevreme Derin Tarih dergisine toplatılma kararı getirilmiş. Kemalist zorbalığına, 5816 zulmüne tepki dağıttım. Gelen tepkileri duymanızı Karikatür dergileri her gün İslama ve değerlerine olarak toplatılan Derin Tarih dergisinden isterdim. Herkes gerçeklerin hakaret ediyor ama toplatılmıyor. aldım! ortaya çıkmasını sabırsızlıkla bekliyormuş. Bu hukuksuz karar ALIN, ALDIRIN! ŞİMDİ DAHA DEĞERLİ ve linç sizi doğru bildiğiniz yoldan alıkoymasın. Yüce Rabbimden @DanismendBey / Danişmend Gazi @BRAHMGEER / İbrahim Geçer niyazım odur ki, bu dergiye İfade özgürlüğü kasan, ezberletilenlerin @derintarih Derin tarih dergisi şimdi her verdiğiniz emekler ahirette sevap dışında okuyamayan, papağan gibi yalan tarihi zamankinden daha değerlidir. Ne Fetöizm olarak karşınıza çıksın. konuşanlara inat daha fazla @derintarih alın ne de Kemalizm. 15 Temmuzun kahraman aldırın! ruhu bize yeter. Mustafa Ergüç / Erzurum BİZİ İNSTAGRAM’DAN TAKİP EDİN! Bizi instagram üzerinden takip etmek için www.instagram.com/derintarih veya QR kodu kullanabilirsiniz. 6 DERİN TARİH / 2017 HAZİRAN
————————————————————————————————————————— Xxxxxxxxx NUN Okulları, NUN Eğ t m ve Kültür Vakfına a tt r. BEYKOZ BEYKOZ 2017 HAZİRAN / DERİN TARİH 7
Soru - Cevap SIZ SORUN, TARIHÇILER CEVAPLANDIRSIN! Tarihle ilgili merak ettiğiniz soruları e-maille [email protected] hesabına veya postayla Maltepe Mah. Fetih Cad. No: 6 Zeytinburnu - İstanbul adresine gönderebilirsiniz. Prof. Dr. Mustafa Kaçar FRANSIZ ASILLI MIYDI? Prof. Dr. İsmail Taşpınar Prof. Dr. Adnan Demircan Humbaracı Ahmed Paşa’nın Fransız asıllı olduğu ve sonradan Müslüman SİYON DAĞI NİÇİN ÖNEMLİ? KUŞATMAYI NEDEN KALDIRDI? olduğu doğru mu? Siyon Dağı Yahudiler için neden önemli? Hz. Peygamber (sas) Taif’i bir süre Alihan Topuz / Samsun kuşattığı hâlde fethetmeden geri dönü- Makbule Yeter /Çankırı Osmanlı İmparatorluğu’nun yor. Sebebini açıklayabilir misiniz? 18. yüzyılda başlattığı yenileşme Siyon, Kudüs Hz. Davud tarafından hareketlerinin gerçekleşmesinde fethedildiğinde (MÖ 10. yüzyıl) Ferit Bilgiçer / Afyon emeği geçen isimlerden biri Fransız Yebusilere ait kalenin bulunduğu asıllı Humbaracı Ahmed Paşa’dır. Asıl dağdır. Kudüs’te yer alan ve “Süleyman Hz. Peygamber (sas) Mekke’yi adı Alexander Comte de Bonneval idi. Mabedi” olarak da bilinen Bet Ha- fethettikten sonra Müslümanlara Özellikle Osmanlı ordusunun modern Mikdaş (Beytü’l-Makdis) tepesine inşa saldırmak için hazırlık yapan kabilelere silahlar ve savaş tekniklerine göre edildiğinden Yahudilerin kutsallık karşı harekete geçti. Huneyn Gazvesi’nde yeniden dizayn edilmesi için çalıştı. atfettikleri ve “Tanrı’nın Tepesi” olarak çevredeki müşrikler ağır bir yenilgiye Alexander Comte de Bonneval 1675’te isimlendirdikleri bir yerdir. Yahudilerin uğratıldı. Ardından Hz. Peygamber Fransa’da doğmuş, önce bir Cizvit inancına göre yeryüzünün merkezi geçmişte Mekkelilerle işbirliği yapan okuluna devam etmiş, 12 yaşındayken Kudüs’tür. Onun merkezinde ise ve Huneyn’de düşman kuvvetlerini Fransız donanmasına katılmıştı. 1688’de Siyon Dağı ve tepesindeki Süleyman destekleyen Tâif şehrini kuşatma altına deniz teğmenliğine terfi etti. Savaşlarda Mabedi’nin üzerine inşa edildiği Even aldı. Tâif sağlam surlarla korunuyordu. gösterdiği kahramanlıklarla büyük Şatiah (Muallak Taşı) bulunmaktadır. Şehrin savunması da Huneyn ve Evtas şöhret kazandı. Bir sene sonra Fransa Hz. İbrahim oğlunu burada kurban savaşlarında yenilgiye uğrayan kabileler ordusundan ayrılarak önce Venedik, etmek istemiş, Hz. Yakup da semaya tarafından güçlendirilmişti. Buna daha sonra İtalya’ya sığındı. Fransa’ya yükselen gizemli merdiveni (sülem) karşılık Müslümanlar uzun süreli bir karşı savaşmak amacıyla Avusturya burada görmüştür. Tevrat tefsiri olan kuşatma yapmaya hazırlıklı değillerdi. ordusuna katıldı. 5 Ağustos 1716’da Midraş’ta, Hz. Âdem’in Siyon Dağı’nda Üstelik verimli topraklara sahip olan Varadin (Peterwarden) Savaşı’nda bulunan Kudüs Mabedi’nin toprağından, Tâiflilerin erzakları bitene kadar asla Avusturya ordusunda kumandan olarak dünyanın ise Siyon’dan başlayarak teslim olmayacakları da aşikârdı. Osmanlılarla da savaştı. Avusturya prensi yaratıldığı nakledilir. Hz. Davud’un adıyla Yaklaşık bir ay boyunca Eugène ile arası açılınca rütbeleri geri birlikte anılan Kudüs’e, “Davud şehri netice alınamayınca alınarak 5 yıl hapse mahkûm edildi. Siyon” da denilmektedir. Günümüzde Hz. Peygamber, bazı Affedilince tekrar Venedik’e geçen Hz. Davud’un kabrinin yer aldığına sahabîlerle yaptığı Bonneval, burada bir yıl kaldıktan sonra inanılan makam da Siyon Dağı’ndadır. istişareden sonra 1729’da Osmanlı Devleti’ne sığındı. kuşatmayı kaldırdı. Gazve sırasında 11 Bir süre sonra İslamiyeti kabul sahabî şehit oldu. Buna ederek Ahmed ismini aldı. mukabil Tâifliler kısa Sultan I. Mahmud’a süre sonra Medine’ye gönderdiği iki dilekçe gidip Müslüman ile Osmanlı Devleti için çalışmak oldular. istediğini beyan etti. 1731’de Sadrazam Topal Osman Paşa tarafından ordunun ıslahatında görevlendirildi ve böylece paşalığa kadar yükseldi. 8 DERİN TARİH / 2017 HAZİRAN
2017 MAYIS / DERİN TARİH 9
Bunu Gördük —————————————————————————————————————— 10 DERİN TARİH / 2017 HAZİRAN
——————————————————————————————————————— Cenne Ulu Camii Cenne’nin Yolu Mali’nin Cenne (Djenne) şehrine düşen- 8 Asırlık ler alçak kerpiç evlerin üzerinden yükselen devasa Kumdan kumdan bir kaleyle karşılaşırlar. Fakat bu manzara İman sizi yanıltmasın. Çünkü karşınızdaki bir kale değil, Bekçisi dünyanın en büyük kerpiç camiidir. Afrika’nın ken- dine has renkli ve hareketli kültürüyle İslam iç içe geçince ortaya bu mimarî şaheser çıkmış. Ebediyet ve dünyanın geçiciliği böyle bir abideye dönüşmüş. 13. yüzyılda Müslüman olan Mali kralı Koi Konbo- ro tarafından inşa edilen Cenne Ulu Camii kerpiç- ten yapıldığı için pek dayanıklı sayılmazdı. 1834-36 yıllarında ikinci defa inşa edilen mabed bugünkü hâlini 1907’de aldı. Bir dış duvarla çevrilen ve sütun- larla desteklenen bina toprak bir çatıyla örtülmüş. Çatıdaki seramik kapaklar gündüz ısınan binanın geceleri serinletilmesine hizmet ediyor. Tavanı des- tekleyen 90 adet ahşap direğin yer aldığı iç kısımda 3 bin insan namaz kılabiliyor. Ön cephesinde üç mi- naresi olan caminin dışındaki ahşap kirişler hem dekoratif bir vazife üstlenmiş, hem de her yıl yapı- lan tamiratta iskele olarak kullanılmakta. Evet, dayanıksız bir malzemeden yapılan Cenne Ulu Camii’nin dış cephesi her yıl yeniden sıvanıyor. Hem de büyük bir festival eşliğinde. Crepissage de la Grand Mosquée adı verilen bu şenlik sırasında Cen- neli erkekler Nijer nehrinin killi toprağına tereya- ğı katılarak yoğrulan çamurla dış cephesini sıvıyor. Kadınların su taşıyarak katkıda bulunduğu bu ritü- ele Afrikalı müzisyenler eşlik ediyor. Dünyanın her tarafından gelen ziyaretçilerle festival her geçen yıl daha da renklenmekte. Kadim bir İslam şehri olan Cenne her yıl bir nevi iman tazeliyor. 2017 HAZİRAN / DERİN TARİH 11
Eşyanın Kalbi —————————————————————————————————————— S İKBÂL BETÜL ARMAĞAN GÖZLÜ [email protected] aç kurutma makine- temimin birleştirilmesinden rı daha da arttı. 1950’lerde el- İlk göz ağrısı si gündelik hayatımızı doğan bu cihazın icat aşaması de kullanılabilir ebatlara geti- Modern ve komplike saç pratik hâle getiren en oldukça garip. 1910’larda elekt- rilen kurutma makinelerinin kurutma makinelerinin yaygınlaşması 1960’ları buldu. atası, ince ve sade ilginç icatlardan. Saç dipleri- rikli ev aletleri yaygınlaşırken, Bu dönemden sonra gözle gö- formuyla öne çıkıyor. rülür değişimlere sahne olan nin soğuğa karşı hassasiyetini sanayicilerin her makineye bu icadın yapımında kullanı- Sert rüzgârlar misali lan parçalar hafifletilerek ci- Kuaförlerde saçlar azaltarak üşümeyi önlemeye birçok işlevi yakıştırma çabası hazın elde kullanımı pratik yoğun sıcak hava hale getirilmiş, bir yandan da yardımcı olmasının yanı sıra vardı. Mesela ilk elektrikli sü- 100 watt’tan 500 watt’a kadar üfleyen bu mizample artırılan elektrik kapasitesi ile makinesiyle kuaförlerin saçlara çeşitli şe- pürge reklamlarında saçları- daha fazla etki gücü oluştur- ması amaçlanmıştı. biçimlendirilirdi bir killer vermek amacıyla kullan- nı bu makineyle kurutmakta zamanlar. Ne var ki bu dönemdeki ku- dıkları başyardımcı. Önemini olan bir kadın resmi kullanıl- rutma makineleri can güven- Mücevher kutusu gibi liği açısından riskler barındı- Özel kutusu içinde fazla fark ettirmese de birkaç mış. Bu reklamda süpürgenin rıyordu. Bunların en önemlisi, 1960’ların sofistike kazara suyla temas ettiğinde, ve şık saç kurutma dakikalık bir elektrik kesinti- emici özelliği olduğu kadar üf- kullanıcıyı şiddetli bir elektrik makinesi. akımına maruz bırakmasıydı. si dahi, ona ihtiyaç duyduğu- leyici özelliğinden de yararla- 1970’lerde Tüketici Ürünleri Güvenlik Komisyonu’nun ça- muz ana denk geldiyse bize nılması gerektiği vurgulanı- lışmaları ile buna bir çözüm aranmış ve cihazların yanında bu cihazın ne denli elzem ol- yordu (İlk süpürgeler rüzgârı birer kullanım kılavuzu veril- mesine karar verilmiş. duğunu hatırlatmaya yetiyor. hem içeri, hem dışarı verebil- Günümüzdeki modern saç Boyundan büyük işler başaran me özelliğini haizdi). kurutma makineleri hem çok hafif, hem de çok şık gö- bu küçük kahramanın tarihî Aslına bakarsanız saç ku- rünümlere sahip. Ayrıca eski- ye nazaran çok daha güçlüler. serüvenini okurken hayli şaşı- rutma makinesinin icadı ilk Neredeyse 2000 watt’a ulaşan motor güçleri sayesinde geç- racağınızı garanti edebilirim. elektrikli süpürgelerin motor- mişten bugüne en etkili dizay- na sahipler ve bu sayede kul- Elektrikli süpürge ve blen- larının yavaş çalışmasından lanıcılarına bir hayli zaman kazandırıyorlar. derin (karıştırıcı) motor sis- hâsıl olmuştu. Blenderin pa- Bir elektrik süpürgesi ve tentinin alınmasının ardın- bir blenderin birleşiminden dan Wisconsin şehrinde ya- doğan bu icadın ileride bambaşka bir cihaz- pılan çalışma ve araştırmalar la birleştirilmeye- ceğini kim iddia neticesinde blender için üre- edebilir ki? tilen hızlı motorlar elektrikli süpürge fikriyle birleştirilmiş ve hemen ardından Racine ve Cyclone adlı ilk kurutma ma- kineleri 1920’de halkın beğeni- sine sunulmuştu. Şunu da söylemeden geç- meyelim: İlk saç kurut- ma makineleri oldukça ağır, verdikleri hava da hayli sıcaktı. Yine de elektrikli süpürgele- rin yerini almayı ba- şarmışlardı. Sonraki süreçte ısısı ve hızı ayarlanabilir ha- le getirilince kullanımla- 12 DERİN TARİH / 2017 HAZİRAN
————————————————————————————————————————— Xxxxxxxxx 2017 HAZİRAN / DERİN TARİH 13
Milli Şairimiz Aktüel ÖZLEM KOCUKELİ ÖZBAY [email protected] MEHMET AKİF’İN ZEYTİNCİLİK HAKKINDA TERCÜMESİ VARMIŞ Milli Şairimiz Mehmet Akif Ersoy’un zeytincilikle ilgili bir tercüme eseri olduğunu biliyor muydunuz? Halkalı Ziraat Mektebi’nde görev yaptığı yıllarda Fransızcadan çevirdiği Zeytin Ağacı adlı esere ilk kez ulaşıldı. 1328-29’da formalar halinde hazırlanan ve baskısı 5 Mayıs 1329’da (18 Mayıs 1913) tamamlanan eser Ali Birinci ve Yusuf T. Günaydın tarafından bir ki- tapçıda keşfedilmiş. L. Degrully ve E. Guillaud-Viala Pierre’nin kitaplarının tercümesini esas alan eserde İtalyanca ve Türkçe kaynaklardan ekler de mevcut. Günaydın, kitabın bilindik Akif portresinin dışında kalan bir çalışma olduğunu belirtiyor: “Bugüne dek mesleki bir çalışmasının olduğuna dair hiçbir belge ya da kanıt yoktu. Genel okuyucuya hitap eden bir kitap değil. Zeytin yetiştirmeyle ilgili konular var. Akif’in eserleri arasında ter- cüme-derleme olarak yer alması gerek.” Eser hakkında ayrıntılı bilgi için Birinci ve Günaydın’ın Dergâh dergisinin Mayıs sayısındaki yazısına müracaat edebilirsiniz. SERGİ ZYEEYNNİ EYLERBİENYE TTÜARŞBINEDSIİ “EVIMDEYIM: BIR DÖNÜŞ HIKÂYESI” Ankara Devlet Resim ve Heykel Müzesi envanterine kayıtlı olup geçmiş yıllarda çalınan, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın çalışmaları sonucu bulunup Türkiye’ye getirilen 56 eser“Evimdeyim: Bir Dönüş Hikâyesi”adlı sergiyle, aynı müzede ziyarete açıldı. Sergiyi gezen Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı tarihî eser kaçakçılığının sadece“içeride olup biten”bir mesele olmadığına işaret ederken Türkiye ve başka pek çok ülkede, özellikle 19. ve 20. yüzyıldan itibaren çok ciddi bir sanat talanının söz konusu olduğunu belirtti. Şu sıralarda 28 Şubat döneminde çalınan eserlerin peşinde olduklarını söyleyen Avcı’nın,“Hırsız malıyla koleksiyon kuranlar rahat uyumasınlar, onların da bir gün kapılarını çalacağız. Eserlerimizi tekrar gelecek kuşakların hizmetine sunacağız”sözleri dileriz tarih hırsızlarının kulağına ulaşır. Yer: Ankara Devlet Resim ve Heykel Müzesi Adres: Hacettepe Türkocağı Sok. Altındağ – Ankara Tarih: Sürekli sergi Batman’daki Ilısu Barajı’nın tamamlanma- esaslı bir yazıyı hak etse de şimdilik kısa bir sıyla sular altına kalacak olan 5,5 asırlık tarihî izahla yetinelim: Otlukbeli Savaşı’nda ordu Zeynel Bey Türbesi Hasankeyf Yeni Kültürel komutanı olan, Akkoyunlu hükümdarı Uzun Park Alanı’na taşındı. 8 adet “kendinden tah- Hasan’ın oğlu Zeynel Bey savaş meydanında rikli modüler taşıyıcının” (SPMT) kullanıldığı şehit düşer. Kahramanlığı ile Fatih Sultan işlemin yalnızca proje aşaması 16 ay sürmüş. Mehmed’in de takdirini kazanmış olan Zey- Yaklaşık 6 aylık uygulama süresinin ardından nel Bey adına babası Hasankeyf’te bir küm- 2 kmlik taşıma yol yapılmış. bet yaptırır. Akkoyunlu döneminde Anadolu ile İran ve Azerbaycan kültürleri arasındaki Taşıma işlemini gerçekleştiren firma yakın alışverişin canlı bir hâtırası olan yapı yetkilisi İnşaat Mühendisi Oğuz Çetin’den mimarisiyle Azerbaycan, sırlı tuğla ve mozaik Türkiye’de ilk defa bu kadar yüklü tonajlı bir çinili süslemeleriyle İran ve Timurlu, baklava aracın karayolu üzerinden geçtiğini öğre- motifli pandantiflere benzeyen kubbe geçiş- niyoruz. Ayrıca Zeynel Bey Türbesi dünyada leriyle de Celâyirli ve Osmanlı dönemi Irak aynı yöntemle taşınan en eski yapıymış. yapılarını hatırlatır. Peki türbesi geçtiğimiz ay basını hayli Dileriz tebdil-i mekânda ferahlık bulur. meşgul eden Zeynel Bey kimmiş? Cevap 14 DERİN TARİH / 2017 HAZİRAN
————————————————————————————————————————— Xxxxxxxxx Mezopotamya’nın Efes’i Dara’daki KAÇIRILAN EL 14 asırlık galeri mezar, su sarnıcı ve YAZMASINI YINE zindan ziyarete açıldı. TARIH DEDEKTIFI MARDİN’DE 14 ASIRLIK MEZARLIK KURTARDI! Mardin’de Dara antik kentindeki Roma 505 yılında, Doğu Roma İmparatorluğu’nun Konya’daki Yusuf Ağa Yazma dönemine ait, yüzlerce kişinin bir arada doğu sınırını Sasanilere karşı korumak için Eserler Kütüphanesi’nden 17 gömülü olduğu galeri mezar, su sarnıcı ve askerî amaçlı bir garnizon kenti olarak yıl önce çalınan Şerh el-Kanun zindan sergilenmeye başlandı. “Yeniden diriliş kurulmuş. Kaya içine oyulan yapılardan oluşan törenleri”nin yapıldığı alan Dara kazıları için antik kent İranlılar, Romalılar, Araplar arasında fi’t-Tıbb isimli eserin İngil- önemli bir bulgu. Peki, kentin önemi nereden el değiştirmiş; 15-16. yüzyıllarda Osmanlı tere’de satışa sunulacağını geliyor? Mezopotamya’nın Efes’i kabul edilen topraklarına dahil olmuş. Taş evleri, kozmopolit öğrenen Kültür ve Turizm Ba- kent Mardin’in 30 km güneydoğusundaki Oğuz kültürü, camileri, manastırları ve kiliseleri ile kanlığı, eserin TC Devleti’ne ait köyü yakınlarında yer alıyor. Arkeolojik kayıtlara hangi yüzyılda olduğunuzu unutturan bu kadim olduğunu ispatlayarak satışını bakılırsa İmparator Anastasius’un girişimleriyle şehri ziyaret için bir sebep daha! durdurdu. Selçuklu dönemine ait 800 yıllık el yazması eserin, YAZMA ESERLER ARTIK ÜCRETSİZ FUAT SEZGİN’İN KİTAPLARINA EL KONULDU! İngiltere’deki Sotheby’s Müza- yedeevi’nde satışa sunulması Müjde! Yazma Eserler Kurumu’na bağlı 17 Geçtiğimiz ay dünyaca ünlü bilim tarihçimiz halinde 30-40 bin Avroya alıcı ildeki 22 kütüphanede bulunan eserleri Prof. Fuat Sezgin’in kütüphanesinin Türkiye’ye bulması öngörülüyordu. 1224 ücretsiz şekilde temin edebileceğiz artık. getirileceği haberiyle heyecanlanmıştık. Ne yılında Selçuklu dönemi âlim- dunyabizim.com’dan M. Murtaza Özeren’in var ki, Gülhane Parkı’nda bulunan İslam Bilim lerinden Fahreddin er-Razi’nin haberine göre son tüzük değişikliğinden ve Teknoloji Tarihi Müzesi’nin kütüphanesine nesih hatla yazdığı Arapça önce bu kütüphanelerde mevcut eserler dahil edilmesi planlanan kitaplara Alman eserin satışa sunulacağını fark dijital veya basılı kopya alınmak istendiğinde gümrük makamları el koymuş. Frankfurter edenlerden biri, Hollanda’daki çok fahiş fiyatlar talep ediliyordu. Artık bu Allgemeine’nin haberine göre gerekçe Hocanın Utrecht Üniversitesi’nde İslam kütüphanelerdeki 200 bini yazma olan üniversite malına kendi malı gibi davranması Bilim Tarihi üzerine dokto- 520 bin eserden araştırmacılar rahatça ve “geceler süren bir çalışma sonucunda ra yapan Hüseyin Şen oldu. faydalanabilecek. Ayrıca Osmanlı arşivleri üniversite binasını boşaltması” imiş. Ayrıca Eserle ilgili bilgileri araştırarak de dijital kopyası olan belgeleri internet gümrük çalışanlarına göre kitaplar çok eski, karşılaştıran ve satışa sunula- sitesi üzerinden kullanıma açtı. Devlet bu yüzden de ülke kanunlarına göre millî cak şerhin Türkiye’ye ait oldu- Arşivleri’nin sitesine girip, ödemeyi kültürel değer kategorisinde. Dileriz haber ğunu tespit eden Şen, durumu internet üzerinden yaparak belgeye erişim yayınlandığında sıkıntı çözülmüş olur; bize de bakanlık yetkililerine aktardı. sağlayabiliyorsunuz. Gülhane’nin yolunu tutmak düşer! Bu girişimlerin ardından yazma eserin Türkiye’ye iade edilerek Konya’daki Yusuf Ağa Yazma Eserler Kütüphanesi’nin raf- larında yer alması bekleniyor. Hatırlayacaksınız, Hüseyin Şen aynı kütüphaneden 17 yıl önce çalınan iki el yazması nadide eserin, El-İşaret ve’t-Tenbihat fi’l-Mantık ile Miftahu’l-U- lum’un da 22 Haziran 2015’te Türkiye’ye iadesini sağlamıştı. El yazmalarının peşinde bir tarih dedektifi gibi iz süren Hüseyin Şen gibiler tarih hır- sızlarını meslekten (!) caydırır mı dersiniz? 2017 MAYIS / DERİN TARİH 15
Haziran’ın Dünyası “Kim, faziletine inanarak ve karşılığını Allah’tan bekleyerek Ramazan orucunu tutarsa, geçmiş günahları bağışlanır.” (Buhârî, Îmân 28, Savm 6) 1 Haziran 1973 Yunanistan Kralın Saltanatı Askeri Görene Kadar Yunanistan’da monarşi kaldırıldı ve cumhuriyet ilân edildi. Son kral II. Konstantin 1964’te babasının ölümüyle başa geçmişti. Solcuların orduya sızmasından şüphelenerek Başbakan Papandreu’yu vazifeden alsa da 1967’deki askerî darbeyi önleyemedi. Konstantin ailesiyle Roma’ya kaçarken yerine önce nâib tâyin edildi, ardından monarşi tamamen kaldırıldı. Elinin Hamuruyla 7 Haziran 1557 Yörüngede 48 Tur! Türkiye Rusya 16 Haziran 1963 Rus asıllı Valentina Vladimirova Tereşkova uza- ya çıkan ilk kadın kozmonot olarak tarihe geçti. Namzetler arasından dirayeti, cesareti ve arzusuyla ön plana çıkan Tereşkova, Vostok 6 uzay modülüyle dünya yörüngesinde tam 48 tur attı. 71 saat (yaklaşık 3 gün) sonra dünyaya indiğinde NASA’nın Mercury prog- ramındaki 6 astronotun yapamadığını başarmıştı. 27 Haziran 1931 Ukrayna Bin Tereddüdün Romancısı Helikopterin Babası Çıraklıktan Kalfalığa Türkiye 15 Haziran 1961 İsmini meşum 15 Temmuz hadisesinde ezberlediğimiz helikopterin patenti Mimar Sinan’ın “kalfalık” eseri Psikolojik romanlarıyla tanınan Peyami Safa Igor Sikorsky tarafından alındı. olarak tanımladığı Süleymaniye İstanbul’da vefat etti. Yoksulluk ve hastalık- Sikorsky, ürettiği S-6-B için Rus Camii ibadete açıldı. Sahn-ı Se- larla geçen çocukluk döneminde düzenli ordusundan sipariş almış ve dört man medreselerini tamamlayan bir tahsil hayatı olamamış; memur olarak motorlu büyük bir uçak üzerinde cami ve külliye sadece Osmanlı çalışırken, bir taraftan da kendisini yetiştir- çalışmaya başlamıştı. 12 yaşındayken değil, dünya mimarisinin de mişti. 62 yıldan geriye hazine değerinde bir geliştirdiği ilk oyuncak helikopter, en seçkin eserlerinden. Kanuni miras kaldı: Dokuzuncu Hariciye Koğuşu, montajı plastik bantlarla yapılmış Sultan Süleyman’ın istediği üslup Fatih-Harbiye, Yalnızız, Bir Tereddüdün Ro- olsa da, ustalıklı aksamı dolayısıyla ilk ile tanzim edilmiş; ön cephesi manı, Matmazel Noralya’nın Koltuğu… başarılı tasarımı kabul edilir. Kâbe’ye yönelik olmak üzere bütün yapıların, şehrin diğer bölgelerinden nasıl görüneceği çok önce hazırlanan çizimlerle belirlenmişti. Tamamlandığında nasıl bir manzara sunacağı da Sinan tarafından kâğıda geçiril- mişti. HAZIRLAYAN: SAMET TINAS 16 DERİN TARİH / 2017 HAZİRAN
Cumhuriyet 29 Ekim 1937 Bayrak Hasreti Türk bayrağı sevdalılarının yalnızca Anadolu ve Rumeli’de yaşadığını mı düşünüyordunuz? Bir zamanlar Türk bayraklarının dalgalandığı Şam sokaklarındaki ihtiyarların bayrak hasreti, onu öpmek için birbirleriyle yarışları göz yaşartıyor. Feridun Kandemir’in eşsiz üslubuyla sizi baş başa bırakalım. Şam’ın Berede (nehri) kıyısındaki meşhur yazlığı Zübdani’deyiz. Günlerden Pazar, her taraf kalabalık… Gazinoların önünde, asfalt yol boyunca sonu görünmeyen bir otomo- bil dizisi uzayıp gidiyor. Gayri ihtiyari durmuş, ona bakıyorum. Yanımda iki gölge peyda oldu. Tertemiz kıyafetli iki yerli ihtiyar… Birinin gözleri görmüyor, sopasına dayanmış, iki bük- lümdü. Öteki onun kolunda idi. Durdular sessiz sedasız, yanımda durdular. Al bayrak, rüzgâ- rın okşayışıyla hafif hafif dalgalanıyor. Gözle- ri görmeyenin kolundaki ihtiyar “Hıhhh!” diye sarsılarak fırladı, koştu. Bayrağı, açtığı avuçla- rına doldurdu, başını eğdi, öptü, öptü, öptü… Ortalık pazar keyfi, neşesi içinde, herkes kendi aleminde idi. İhtiyar, gözleri görmeyen arkadaşı- nın yanına dönerken, benzi sararmış, mosmor du- dakları titriyordu. Âma arkadaşı sordu: - Beni bıraktın da nereye gittin ya hayyu? (kardeşim) - Söylesene, nerede idin? - Onu gördüm, dayanamadım, gittim, yüzü- me gözüme sürdüm, doya doya öptüm... - Kim o? - Türk bayrağı… - Nerede… Sahi mi? Söyle nerede? Ah ya hayyu, ne olursun, götür beni de ona. İki ihtiyar, el ele, birbirlerine sokulmuş, heye- can içinde, sarsıla sarsıla, bayrağa doğru koştu- lar... Artık bakamayacağımı anladım, gözlerimi yumdum... 2017 HAZİRAN / DERİN TARİH 17
1. Dünya Ey milletimin lahzada halkettiği ordu! / Baktın ki bütün bir vatan elden gidiyordu, Savaşı’nda Boğdun coşarak düşmanın gayzını kanda / Derler ki, esaret denilen halka cihanda Bu Ay Faruk Nafiz Çamlıbel Hıristiyanların ve Musevilerin Berlin Sefâret-i Seniyyesi’nden Kudüs Endişesi “Mahrem” Bilgi 23 Haziran 1917 Kudüs 30 Haziran 1917 Türkiye İngilizler tarafından Kudüs’e yapılan saldırıya İtalya’nın da katıldığı, Başta İngiltere ve İtilaf devletlerinin Kudüs’ün kaybedilmesi halinde münferiden Osmanlı ile, el altından savaş kazanılmış olsa bile şehrin da Avusturya-Macaristan’la barış iadesini engellemek hususunda girişiminde bulundukları, bu bütün Hıristiyan ve Musevi teşebbüslerindeki maksadın öncelikle dünyanın birleşeceği, bu sebeple bütün birliklerin Kudüs’ün müdafaası İttifak devletleri arasındaki mevcut için toplanması gerektiğine dair Viyana birliği bozmak, Almanya’yı yalnızlaştırıp Sefareti’nden gelen şifreli bir telgraf Bâb-ı nihai olarak da ezmek olduğu Âlî Hariciye Nezareti Şifre Kalemi tarafından hakkındaki malumatı içeren “mahrem” deşifre edildi (HR. SYS, 2113/6-7). bir telgraf Berlin Sefareti’nden Bâb-ı Âli’ye gönderildi (HR. SYS, 2298/4-57). Saf Değiştirmek 7 Haziran 1917 - İngiltere Pahalıya Mal Oldu Britanya’nın 23 Haziran 1915 İtalya Alman Hırsı Isonzo Nehri kuzeydoğu İtalya ile Avusturya-Macaristan İngiltere, Belçika’nın güneybatısında bulunan İmparatorluğu arasındaki tabii sınırı teşkil ediyordu. Başta Messines’deki Alman hattını yarıp geçmeyi kafasına İttifak devletleri arasında yer alan İtalya 1915’te İtilaf koymuştu. Önce lağım döşenerek asıl taarruzun devletlerinin yanında yer aldıktan sonra bu sınır hattı başlatıldığı Messines sırtındaki muharebe, savaşın en üzerinde dört büyük ve başarısız taarruz gerçekleştirdi. katı biçimde planlanmış ve en sıkı şekilde yönetilmiş Çok az toprak kazandığı bu taarruzlar sırasında 180 muharebesidir. Alman cephe hattının alınamaz binden fazla insanını kaybetti. Avusturya-Macaristan ise diye düşünülen bir kesiminin birkaç saat içinde ele 130 bin civarında askerini feda etti. geçirilmesiyle sonuçlanmıştır. 18 DERİN TARİH / 2017 HAZİRAN HAZIRLAYAN: BÜŞRA SEZGİN ÖZTÜRK
Son Sultan’ın son oğlundan mektup var! Sultan II. Abdülhamid’in en küçük oğlu Şehzade Abid Efendi’nin (1905-1973) Kadir Mısıroğlu’na yazdığı mektuptan bir parça... Hatırat yazmağa gelince: azdır. Nihayet yirmi sahifeyi geç- Yetmiş yaşını geçmiş bir baba bu Ben kendimde hatırat yazmağa mez. Bir vakitler (yirmi kadar se- yaştaki bir çocuğunu adam yerine bir hak tasavvur etmiyorum. Ne ne evvel) İsmail Hami (Danişmend) koyup da gemişteki hadiseleri, ne yazabilirim? Churchill gibi, De Ga- Bey merhum da çok ısrar etmişti. yaptığını ve ne yapmadığını anla- ul gibi adamların haırat yazmağa ‘Babanızla Selanik’de, Beylerbe- tır mı? Hususiyle (hele) onun gibi hakları vardır. Hayatlarında çok yi’nde beraberdiniz. Bildiklerinizi ihtiyatlı bir baba! şey yapmış, görmüş kimselerdir. yazıp bana gönderin’ demişti. Se- Fakat benim yaptığım bir sahife bi- kiz on cümle yazıp göndermiştim. Kaynak: Kadir Mısıroğlu, Geçmiş Günü le tutmaz ve o sahifenin muhtevi- O kadar. Ben babamla 2,5 yaşım- Elerken II, 2. Basım, İstanbul 2012, yatı gayet zayıf ve basit olur. Gör- da Selanik’e gittim. 1918 Şubat’ın- Sebil Yayınevi, s. 153. düklerime gelince, onlar da pek da vefatında 12,5 yaşımdaydım. 2017 HAZİRAN/ DERİN TARİH 19
TARİH ATLASI MUSTAFA ARMAĞAN Araştırmacı - Yazar DURMAK YOK, YOLA DEVAM Yıllarca eleştirdiğimiz B iliyorsunuz, dergimizin Latife Hanım’ın 91 yıl önce ya- ve kaldırılmasını ümitle yınlanmış olan mektubunu kapağa taşıdığımız Mayıs beklediğimiz 5816 sayılı sayısı savcılıkça toplatıldı. Hakkımızda soruşturma “Atatürk aleyhine başlatıldı ve 26 Mayıs günü Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılı- işlenen suçlar” başlıklı ğında ifadem alındı. Hukuki süreç devam ettiği için dava hak- kanunun ağına sonunda kında bir yorumda bulunmak doğru olmaz. Cenab-ı Hakk kâfi Derin Tarih de takıldı. ömür nasip ederse ileride bugünlerin de ‘derin tarih’ini yaz- Merak ettiklerinizi mak isterim. Ancak dergimiz ve şahsım adına uğradığımız cevaplandırırken linçe, inanılmaz haksızlıklara, adice iftiralara ve bini bir para- değişmeyen tavrımızı ya giden yalan haberlere bir nevi cevap olmak üzere aşağıdaki da bizim ağzımızdan açıklamayı okurlarımızla paylaşmak, daha doğrusu bir hasbi- duymanızı istedik. hal etmek ve bu suretle tarihe küçük bir not düşmek ihtiya- cını duyuyorum. Azımızı çok görün diyeyim de siz anlayın… 20 DERİN TARİH / 2017 HAZİRAN Mesele ezcümle şudur: Reisicumhur Gazi Mustafa Kemal Paşa ile 2,5 yıl evli kalmış olan Uşşakizade Latife Hanım’ın bir Bakanlar Kurulu kararı ile boşandıktan (5 Ağustos 1925) yaklaşık 6,5 ay sonra Amerika Birleşik Devletleri’nin Boston şehrinde çıkmakta olan Boston Sunday Advertiser adlı İngilizce gazetenin 21 Şubat 1926 tarih- li nüshasında bir mektubunun neşrolunduğuna dair bilgi, ilk olarak 2007 yılında basılan İngilizce bir kitaptan öğrenilmiş- tir. Araştırmacı Rifat N. Bali imzalı New Documents on Atatürk: Atatürk as viewed through the Eyes of American Diplomats başlıklı kitap The Isis Press adlı yayınevi tarafından İstanbul’da 978- 975-428-347-1 ISBN numarasıyla yayımlanmıştır. İlgili kitabın 17 ila 27. sayfaları arasında neşrolunan mektup hakkında ba- zı açıklayıcı bilgiler verilmiş, mektubun tam metni İngilizce olarak yazılmıştır. Tabiatıyla Latife Hanım’ın bu önemli mektubu kitabın yayı-
» Latife Hanım söylüyor! Latife Hanım’ın Boston Sunday Advertiser gazetesinde çıkan mektubunun Türkçesi ilk defa Derin Tarih’in 62. Sayısında yayınlandı. mından itibaren hemen ilgi uyandırmayı başarmış ve ba- nıf ülkeler sırasında bulunduğunu göstermekten başka sınımızda birden çok gazetede yazarla söyleşi veya mek- bir izah getirmek zordur. tubun özeti ve tartışması yapılmıştır. Burada bir fikir vermesi bakımından Sabah gazetesinde çıkan ilgili habe- Dünyanın her yerinde politikacıların özel hayatları ka- rin linki verilmiştir http://arsiv.sabah.com.tr/2007/12/10/ muoyu tarafından merak edilir. Yaşayanların da, ölmüş haber,5890CE329BF049959BBF8C1A06FAC981.html olanların da… Nitekim İngiliz kraliyet hanedanın özel ta- rihçileri olduğu gibi tarihte yaşanan sembol şahsiyetlerin Biz de 10 yıl önce neşredilmiş bulunan bu İngilizce ma- hayatları ve yakınlarının onlar hakkındaki görüşleri de kale ve Türkçe haberlerin izini takip ederek Boston Sunday tarihçiliğin önemli bir kolunu teşkil eder. Nitekim yakın Advertiser adlı gazetenin koleksiyonunun mevcut bulundu- yıllarda Amerika Birleşik Devletleri’nin iç savaştan sonra- ğu Boston Halk Kütüphanesi’ne (Boston Public Library) baş- ki kurucusu kabul edilen Başkan Abraham Lincoln hak- vurarak gazetenin dijital kopyasını temin ettik. Bundan kında şok eden gerçekler ortaya çıkmış, zenci bir kölesin- sonrası tercüme ve yayına hazırlama aşamasıydı. den çocukları olduğu iddiası ortaya atılmış ve bu mevzu kamuoyunu ve tarihçileri bir süre meşgul etmiştir (Bkz. Nitekim haberi Mayıs 2017 tarihli Derin Tarih dergisinde https://www.theatlantic.com/magazine/archive/2000/05/ “Latife Hanım’ın 91 yıldır gizlenen mektubu: ‘Kemal Paşa keeping-lincolns-secrets/378181/ ) çakma Napolyon’dur’” başlığıyla kapaktan duyurduk. 2007 yılında İngilizcesi yayımlanan orijinal metni Türkçeye ek- Kaldı ki, Latife Hanım’ın olduğu belirtilen mektuptaki siksiz çevirerek ve yayıncılık namusumuz gereği tek bir açıklamalar arasında ailevî mahiyette, sadece karı kocayı harfine dahi dokunmadan olduğu gibi okurlarımıza tak- ilgilendiren mahrem sırlar da bulunmamaktadır. Görüşle- dim etmeyi kutsal bir vazife bildik. ri, boşanmış bir refikanın kocası hakkındaki sübjektif de- ğerlendirmelerinden ibarettir. Bunda Bakanlar Kurulu ka- Hakikatleri ortaya çıkarmak gibi bir misyonla yola çı- rarıyla ve Medeni Kanun’un çıkması beklenmeden “Boş kan bizler elbette bunu yaptığımız için birilerinden takdir ol” denilerek cahil bir kadın gibi boşattırılmasının verdiği ve tebrik beklemiyorduk. Takdirnamemizi okurlarımızın gurur kırıklığı ve bundan doğan kızgınlık da rol oynamış ve en yanılmaz yargıç olan tarihin vereceğinden eminiz. olabilir. Lakin Latife Hanım’ın kızkardeşi Vecihe Hanım’ın Asıl Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Gazi Mustafa Ke- torunu M. Sadık Öke de mektubun büyük teyzesine ait ol- mal gibi tarihî bir şahsiyet hakkında 2,5 yıl evli kaldığı re- duğunu inkâr etmediği gibi daha cüretkârca ifadeler kul- fikası tarafından yazılmış olan bir mektubu 91 yıldır giz- lanmakta ve bu boşanmanın özü itibariyle geçersiz olduğu- leyenlerin suçlanması gerekirken tarihî bir belgeyi ortaya nu dahi iddia edebilmektedir (Bkz. Teyzem Latife, Haz.: Fatih çıkardığımız ve neşrettiğimiz için suçlanıyor olmaya, ma- Bayhan, İstanbul, 2011, Pegasus Yayınları, s. 346-347.) alesef ülkemizin demokratik bakımdan ikinci, üçüncü sı- 2017 HAZİRAN / DERİN TARİH 21
TARİH ATLASI Sorular ve cevaplar Hukuk ne diyor? Burada yeri gelmişken hatıra gelebilecek bazı soruları Kaldı ki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin 10. mad- da cevaplandırmak isterim: de ile ilgili kararlarının çoğunda belirtildiği gibi; ‘İfade özgürlüğü, 10. maddenin 2. fıkrası sınırları içinde, 1) Yayımladığımız belge orijinal midir? Bunu Boston sadece lehte olduğu kabul edilen veya zararsız veya Public Library’nin email hesabından kolaylıkla öğrenmek ilgilenmeye değmez görülen ‘haber’ ve ‘düşüncelere’ mümkündür. (Meraklısı için kütüphanenin e-mail adre- değil, aynı zamanda aleyhte olan, çarpıcı gelen veya sini buraya yazalım: [email protected]) Kaldı ki, bugüne rahatsız eden ‘haber’ ve ‘düşüncelere de’ uygulanır. kadar bahis konusu mektubun bu gazetede yayımlandı- Bunlar, ‘demokratik toplumun’ olmazsa olmaz un- ğından asla şüphe edilmemiş, yani uydurma/fabrikasyon surları olan çoğulculuk, hoşgörü ve açık fikirliliğin bir belge olduğu aklı başında hiç kimse tarafından iddia gerekleridir.” edilmemiştir. Keza AİHM’in 1976 tarihli ünlü Handyside kararında şu 2) Mektup Latife Hanım’a mı aittir? Bu hususta fark- husus bilhassa vurgulanmaktadır: lı görüşler var. Rifat Bali’nin kitabına Önsöz yazmış olan tarihçi Andrew Mango sahih (otantik) olmadığını iddia “Bu bir prensip kararıdır. İfade özgürlüğü, sadece etmektedir. Torunu M. Sadık Öke ise mektubun havası- muteber insanların, herkesin kabul ettiği düşünce- nın teyzesinin yazım tarzına benzediğini söylemektedir. lerin değil, devletin ve halkın bazı kesimlerini inci- Benim kanaatim de mektubun ancak Latife Hanım tara- tici, rahatsız edici, şoke edici fikirlerin de ifade edi- fından yazılmış olabileceği merkezindedir. Çünkü mek- lebilmesini kapsar. Birilerini rahatsız etse de, halkın tuptaki mahrem ayrıntıları başka birinin bilip de bu in- bu fikirleri, haberleri alma hakkı bazılarına ayıp ol- tizam ve üslup içinde sıralaması, dile getirmesi kolay bir masın diye yumuşatılamaz.” iş değildir. Aksi olsa mutlaka belli noktalar aşikâr olarak sırıtırdı. Tarihte bazı belgeler hakkında şüphelerin bu- Keza Avrupa Mahkemesi’nin ifade özgürlüğü ile ilgili lunmasına ilk kez rastlamıyoruz. O sırada vezir bulunan önüne gelen davaların çoğunda kullandığı bu kritere ben- Karamanoğlu Mehmed Bey’in Türkçeyi resmî dil yaptı- zer bir ölçü de Amerika Yüksek Mahkemesi tarafından Ter- ğına ilişkin ‘fermanı’ bilim adamları arasında hâlâ tar- miniello/Chicago davasında da kullanılmıştır. Hakim Doug- tışılmaktadır. Oysa fermanı sultan/padişah çıkarır denil- los’a göre; mektedir! Bunların ne olduğuna elbette tarihçiler karar verecektir, yargı veya idare değil. Nitekim Batı emper- “Söz hürriyeti asıl amacına şüphesiz, huzursuzlu- yalizminin sözde Ermeni soykırımı/katliamı iddialarına ğa teşvik ettiği, hoşnutsuzluk yarattığı, hatta fertle- karşılık Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdo- ri hiddete tahrik ettiği takdirde hizmet etmiş olur. ğan’ın 2015 yılında ‘Bu işi tarihçilere bırakalım’ çağrısın- İfade ve beyanlar çoğu zaman tartışmaya davet edi- da bulunduğunu biliyoruz. Öyleyse bu mektup meselesi- ci, meydan okuyucudur. Önyargılı hükümlere darbe ni çözme işini de ehil olan tarihçilere bırakmamız icap indirebilirler ya da mevcut ve kurulu düzeni bozucu etmez mi? derin etkiler meydana getirebilirler.” 3) Peki mektubun içeriğindeki bilgiler doğru mudur? Keza Amerikan Yüksek Mahkemesi Texas v. Johnson da- Buna bir yayıncı sıfatıyla ben cevap verme hakkını ha- vasında ifade özgürlüğünün bu özelliğini şu şekilde vur- iz değilim. Tarihçiler önlerine yeni bir belge geldiğinde gulamıştır: onu değerlendirir. Ölçer biçer ve kararlarını en doğru şe- kilde verirler. Sonuçta her hatıra veya belge sübjektif- “Bizim hükümet sistemimizde ifade özgürlüğü- tir. Bu sübjektif bilgilerden yola çıkarak objektif bir re- nün fonksiyonu, onun tartışmaya davet etmesidir. sim çizmek de tarihçilerin başta gelen ödevidir. Önemli Gerçekten de ifadeler, eğer huzursuzluğa sebep ola- olan, yasaklamadan, sansürlemeden, kısıtlamadan belge- cak şartlar doğuruyorsa, şartlarına uygun olarak lerin yayınlanması ve tarihçilerin sansürlenmemiş, ya- memnuniyetsizlik yaratıyorsa veya insanların öfke saklanmamış, kesilip biçilmemiş, kırpılmamış belgeleri ve kızgınlık duygularını tahrik ediyorsa ifade özgür- objektif bir şekilde yorumlamasına zemin hazırlamaktır. lüğünün yüksek amacına en iyi hizmet etmiş olur.” Sonuçta tarihî belgeleri ortaya çıkarmak için kurulmuş bulunan Derin Tarih dergisi de bunu yapmıştır. Kamuoyu- Amerikan Yüksek Mahkemesi yine Texas v. Johnson kara- na İngilizcesi zaten 10 yıl önce yayınlanmış bir belgeyi rında ifade özgürlüğünün asıl fonksiyonunu, mevcut dü- Türkçe olarak doğru bir şekilde sunma görevini yerine zenin en temel varlığına ilişkin şeylerde farklı düşünme getirmek, dünyanın her yerinde tarih dergilerinin, keza hakkı tanındığı zaman yerine getireceğini belirtmiştir. ilgili basın mensuplarının temel işlevleri, hatta işleri ara- (Bkz. Kasım Karagöz, “İfade Özgürlüğü ve İnsan Hakları sındadır. Bir tarih dergisine neden tarihî bir belgeyi ya- Avrupa Mahkemesi Kararlarında Sınırlandırılması Soru- yınladın? diye sormanın, bu sebeple onu toplatmanın ve nu”, Doktora Tezi, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Ens- eser sahibini suçlamanın ne kadar adilane bir karar/fiil titüsü Kamu Hukuku Anabilim Dalı, Ankara 2004, s. 79.) olacağının takdiri değerli okurlarımıza aittir. Biz de tamamen bu ilkeler çerçevesinde hareket ettik ve okurlarımıza resmî tarihten farklı düşünmenin ve bil- gilendirmenin yollarını açma noktasında bir misyonumuz olduğunu 62 ay önce kamuoyuna beyan ettik; bu yolda öz- gürce bugüne kadar kesintisiz ve sorunsuz bir şekilde ya- 22 DERİN TARİH / 2017 HAZİRAN
» Mecburî kanun CHP’nin mutlak hâkim olduğu yılların ardından iktidara gelen Adnan Menderes Ticânîlerin heykellere saldırmasından sonra 5816 sayılı kanunu çıkarmak mecburiyetinde kaldı. yın yaptık. Ülkemizi bölmek ve işgal etmek isteyen FETÖ lar ve tecavüzler vuku buluyordu. Özellikle bu saldırıların ve PKK benzeri odaklara karşı millî birlik ve beraberliği- önlenmesine yönelik çıkarılan kanun, önce Meclis genel mizi savunan sayılarımız yanında Kût’ul-Amâre gibi unu- kurulunda reddedilmiş, sonra başvurulan İsviçreli bir Ya- tulmuş bir zaferimizi ortaya çıkarmak ve sonunda Sayın hudi hukukçu olan Ernst Hirsch’in yardımıyla bugünkü Cumhurbaşkanımız tarafından da sahiplenildiği üzere formülasyona kavuşturulmuş olan kanunu bu defa komis- resmî tarihe bir itiraz getirme çabamızın, eğer mevcut yondan geçirmekte zorlanılmış ve 7’ye 7 çıkan oylamada olandan farklı bir yol tutturmamış olsaydık mümkün ola- çekimser kalan 1 kişi ikna edilemeyince başkanın oyu iki mayacağını takdirlerinize sunuyoruz. oy sayılmak suretiyle, ancak bu şekilde epeyce zorlanarak yeniden genel kurulun huzuruna gelebilmiştir. 5816 diye bir kanun Hem komisyonda, hem de genel kurulda kıyasıya eleş- İlginç olan, farklı olan, aykırı olan, donmuş kalıpları tirilen 5816 sayılı kanun tasarısı, ölmüş bir “kişi” için imti- sarsar ve zihinlere yeni düşünme yolları açar. Fikir haya- yazlı bir kanun çıkarılmasının mümkün olmadığı gerek- tı da bu sayede genişler ve tekâmül eder. Ama 5816 sayılı çesiyle hukuk prensiplerine aykırı bulunmuş, keza 1924 kanun gibi fertlere yanlış yapma hürriyetini tanımayan, Anayasası’nın bütün Türk milletini eşit (müsavi) kabul onları farklı düşündükleri için cezalandırmayı amaçlayan eden 69. maddesine de tamamen aykırı olduğu ifade edil- kısıtlayıcı kanunların darlığını ve köhneliğini aşamazsak miştir (Hürriyet, 5 Mayıs 1951). ülkemizde hem ifade özgürlüğüne, hem de bilimsel-fikri gelişmeye çelme takmış oluruz ki, kanunun çıktığı gün- Diğer taraftan eleştirilere cevap veren ve kanunun çık- den bu yana geçen 56 yıllık pratik de maalesef bu istika- ması için seferber olan Başvekil Adnan Menderes de Mec- mette tecelli etmiştir. liste şunları söylemiştir: Öte yandan dergimizin ihlal ettiği iddia edilen 5816 sa- “Arkadaşlar, biz tenkit hürriyetini kaldırmıyo- yılı “Atatürk aleyhine işlenen suçlar” diye isimlendirilen ruz. (…) Mevzuda buraya geldiğimiz zaman bunun (inkı- kanun çıkarıldığı tarihte özellikle Ticani tarikatı mensup- lapların) tenkidini bizzat bizler yapmışızdır ve bu tenkidi ları tarafından Atatürk büst ve heykellerine alenen saldırı- yapmakta devam edeceğiz. (…) Onun eserlerinden bugü- nün zihniyetine uymayanlarını kabul etmemekte, ten- 2017 HAZİRAN / DERİN TARİH 23
DTAosRyİaH—A—T—L A—S—I ———————————————————————————————————— » Resmî tarihin karşısında Unutturulan zaferimiz Kût’ul-Amâre’yi kapağa taşıdığımız Nisan 2016 tarihli 49. sayımız ve 15 Temmuz Destanını kapağa taşıdığımız Ağustos 2016 tarihli 53. sayımız resmî tarihe karşı tutumumuzu göstermesi açısından önemli. kit etmekte elbette devam edeceğiz. Bizim maksadımız lioğlu gibi bazı milletvekilleri, “Yarın üniversitede inkılâp tenkit hürriyetini, vicdan hürriyetini, fikir hürriye- dersleri okutan bir hoca Atatürk’ün Nutuk’u haricinde bir tini takyit etmek (sınırlamak) değil, tahkir ve terzil şey söylerse hocayı mesul mü edeceğiz?” diye bugünleri (rezillik çıkarma) hürriyetini kaldırmaktır. Biz bu- işaret edercesine konuşuyor, Sait Bilgiç gibi bir milletveki- nu istiyoruz.” li de “Atatürk bir melek değil, her insan gibi beşeri zaafları var. Tarihçi böyle bir nokta üzerinde duracak olursa ceza- Bir başka seferinde ise kanunu niçin çıkardıklarını, ya- landırılacak mı?” diyerek haklı bir soru soruyordu. Başba- ni esbab-ı mucibesini şu şekilde açıklamıştır: kan Menderes ise çıkacak kanunun fikir özgürlüğünü en- gellemeyeceğini söylüyordu ama uygulamaya bakılınca “Kırşehir’de bir heykelin burnuna çekiç vuruluyor. İs- vaktiyle eleştirenler haklı çıktı. 5816 sayılı kanun bugün tanbul Kırşehir’e akın ediyor. Filan yerde gene bir heyke- bir derginin ve insanın hayatıyla oynayacak kadar kısıtla- lin bir tarafı kırılıyor. Bütün gazeteler bunu mevzu olarak yıcı, fikirleri sansürleyici ve cezalandırıcı mahiyette olum- ele alıyor. (…) sonra arkadaşlar hükümet tedbir almadı, di- suz bir rol üstlenmiş durumdadır. ye daha şimdiden bu kürsüde konuşuluyor. Bu memleke- tin sathına serpiştirilmiş olan heykeller taarruza uğradığı 5816 sayılı kanunun kaldırılması gerektiğini yalnız takdirde bunun günahı niçin hükümete teveccüh etmiş ol- Prof. Cemil Koçak gibi seçkin tarihçiler değil (Tarihin Bu- sun? (…) Demek ki hükümetin siyasetini yıkmak için aley- ğulu Aynası: Efsaneler Çökerken, İstanbul, 2013, Timaş Yayın- hte bir delil olarak kullanmak kasdı da mevcuttur. Bundan ları, s. 171-176), 2012 yılında bizzat Cumhuriyet Halk Par- istifade etmek isteyenler olacaktır. (…) Atatürk heykelleri- tisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da dile getirmiş ve ni hükümete bir hücum vasıtası olmaktan çıkarmak çok “Atatürk’ün kanunla korunmaya ihtiyacı olmadığı- yerinde olur…” (Haz.: Faruk Sükan, Başbakan Adnan Mende- nı” beyan etmiştir. http://www.haberturk.com/polemik/ res’in Meclis Konuşmaları, Ankara 1992, s. 73-75.) haber/714304-ataturku-koruma-kanununa-gerek-yok Demek ki 31 Temmuz 1951 tarihli “Atatürk aleyhine Basın hür mü? işlenen suçlar” diye isimlendirilen 5816 sayılı kanun, ge- rekçesi ve esası itibariyle Atatürk heykellerine yönelik te- Velhasıl dergimizin toplatılmasına dayanak olarak kul- cavüzleri önlemeye, bunun üzerinden hükümeti zor duru- lanılan 5816 sayılı kanun günümüzde artık işlevini yitir- ma düşürmek isteyenlere yönelik bir hukuki tedbir olarak miş, AİHM kararlarına aykırı olduğu gibi Anayasamızın gündeme getirilmiş ve Atatürk’ü eleştiri hakkını kimse- 26 ve 28. maddelerinde özgürlükleri kısıtlayan maddeler nin elinden almak için çıkarılmamıştır. Gerçi Sinan Teke- 24 DERİN TARİH / 2017 HMAAZYİIRSAN
————————————————————————————————————————— Xxxxxxxxx içinde “Atatürk aleyhine işlenen suçlar” sayılmadığı için Tarih tutulması yaşıyoruz de Anayasaya aykırı bir duruma düşmüştür. Anayasanın kısıtlamadığı bir hakkı kısıtlayan bu kanun uyarınca bir 5816 sayılı kanun Anayasanın bu maddesine de aykırı- derginin ve dergide çalışanların kaderiyle oynanması ve dır ve aynı şekilde Anayasa ile çatıştığı durumlarda Ana- cezalandırılması hukuka uygun değildir. yasa hükmü geçerli olmak icap eder. Kanunlar Anayasaya uygun olmak zorundadır. Dolayısıyla 5816 sayılı kanun Anayasanın ifade hürriyetini düzenleyen 26. maddesi AİHM kararlarına ve evrensel hukuk normlarına, ifade aynen şöyle der: özgürlüğüne aykırı olduğu gibi Anayasaya da aykırıdır. Bir belgeyi olduğu gibi neşretmiş bulunan dergimiz Ana- (1) Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim yasanın basına sağladığı serbestlik hükümleri gereğince veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açık- toplatılamaz ve hakkında cezai veya idarî işlem yapıla- lama ve yayma hürriyetine sahiptir. Bu hürriyet, resmî maz. makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir alma ya da verme serbestliğini de kapsar. (…) Kaldı ki Türk Ceza Kanunu’nda 2004 yılından önce ca- ri olan 162. madde, bir eserden yapılan bir alıntıyı, aynen (2) Herkes, bilim ve sanatı serbestçe öğrenme ve öğret- iktibası, içeriğine katılmadığını beyan etse bile iktibas me, açıklama, yayma ve bu alanlarda her türlü araştırma edenin cezadan ari sayılamayacağını amirdi. Ancak 2004 hakkına sahiptir. düzenlemesinde bu madde kaldırılmış ve yerine de yeni bir madde konulmamıştır. Dolayısıyla TCK 5237 düzenle- (3) Bu hak ve hürriyetlerin kullanılması; millî güvenli- mesiyle bir metni aynen iktibasın suç olmadığını kabul ğin, kamu düzeninin, genel sağlığın, genel ahlâkın, baş- etmiş, kanun koyucu bu hususta hiçbir şey söylememeyi kalarının şöhret veya haklarının, özel veya aile hayatının tercih etmiş, neticede iktibası suç olmaktan çıkarmıştır. korunması, suçların önlenmesi, devlet sırrı olarak usûlün- ce belirtilmiş bilgilerin açıklanmaması, yargının bağım- Derin Tarih dergisi de 21 Şubat 1926 tarihinde Boston’da sızlık ve tarafsızlığının sağlanması, savaş kışkırtıcılığının çıkan bir gazetedeki İngilizce haberi, 2007 yılında Türki- engellenmesi, her türlü ayrımcılık, düşmanlık veya kin ve ye’de yayınlayan bir yayından öğrenmiş ve tek bir keli- nefret savunuculuğunun önlenmesi amaçlarıyla sınırlana- mesine bile dokunmadan, aynen, olduğu gibi çevirtip ya- bilir.” yınlamıştır. Sorumlu ve namuslu bir yayıncının yapması gereken de bundan başkası değildir. Burada sayılan sınırlama şartları arasında “Atatürk aleyhine işlenen suçlar” mevcut değildir. Kanun koyucu Piyasada (…) (…) yani bip bip diye geçilerek sansürlenen, Anayasada böyle bir suç tespit etmemiştir. Kanunlar Ana- atlanan, çıkarılan kısımlarla malul yüzlerce yayın okurla- yasaya uygun olmalıdır ve kanun ile Anayasa tearuz etti- rına fikir ve basın namusu bakımından yanlış ve yanıltıcı, ğinde, yani çatıştığında Anayasa hükmü kabul edilir. Pren- eksik vs. yüz kızartıcı bilgiler sunarak bilgilenme hakkı- sip budur. nı çiğner ve hafızasına zarar verirken, bunu uygulamayıp okurunu tarihî bir belgeden nasılsa öyle haberdar etmiş Keza Anayasamızın 28. maddesi şöyledir: olan bir derginin bu namuslu ve dürüst tavrının idare ve “Basın hürdür, sansür edilemez. (…) Devlet, basın ve hukuk makamlarımızca takdir edilmesini beklerdik. An- haber alma hürriyetlerini sağlayacak tedbirleri alır. cak bir kere daha üzülerek gördük ki ülkemizin hukuki Basın hürriyetinin sınırlanmasında, Anayasa- ve demokratik standartları henüz bu olgunluk seviyesine nın 26 ve 27 nci maddeleri hükümleri uygulanır. ulaşamamıştır. Umalım ki, bu son vak’a olsun. Devletin iç ve dış güvenliğini, ülkesi ve milletiyle bölün- mez bütünlüğünü tehdit eden veya suç işlemeye ya da Yoksa Lord Kinross’un ünlü Atatürk biyografisinin her ayaklanma veya isyana teşvik eder nitelikte olan veya Dev- baskısında biraz daha makaslanarak kuşa çevrilmesine lete ait gizli bilgilere ilişkin bulunan her türlü haber veya benzer utanç verici sansürlemelere daha çoook uzun za- yazıyı, yazanlar veya bastıranlar veya aynı amaçla, basan- man rastlamaya devam ederiz (merak edenler 1970 tarihli lar, başkasına verenler, bu suçlara ait kanun hükümleri Sander Yayınevi baskısı ile 2016 tarihli Altın Kitaplar bas- uyarınca sorumlu olurlar. (…) kısını karşılaştırıp faciayı kendi gözleriyle görebilirler: Süreli veya süresiz yayınlar, kanunun gösterdiği suçların Sander baskısında s. 709-711; Altın Kitaplar baskısında s. soruşturma veya kovuşturmasına geçilmiş olması hallerin- 493-495). de hâkim kararıyla; Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünün, millî güvenliğin, kamu düzeninin, genel Lakin güneş tutulduğunda güneşe bir şey olmadığı, ahlâkın korunması ve suçların önlenmesi bakımından ge- onun ziyasından mahrum kalanlara yazık olduğu gibi kay- cikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunun açıkça beden de hakikat olmaz. Biz oluruz. O hakikatler ile ara- yetkili kıldığı merciin emriyle toplatılabilir. (…)” mıza gireceklere fırsat vermemek elinizde tuttuğunuz ve Görüldüğü gibi Anayasanın 28. maddesinde de getiri- yıpratılmak, hatta kapatılmak istenen derginin ilk gün- len kısıtlama ve toplatma kararlarında “Atatürk aleyhine den itibaren şiarı olmuştur ve bundan sonra da olmaya de- işlenen suçlar” diye bir ifade geçmemektedir. Dolayısıyla vam edecektir. Anayasamız basın hürriyetini garanti altına almakta ve bir yayının hangi hallerde sınırlanıp toplatma kararının Baskılar bizi yıldıramaz, yolumuzdan döndüremez. verilebileceği hususunu aydınlatmaktadır. Böyle biline. Öyleyse durmak yok, yola devam. 2012701H7AMZİRAYAINS / DERİN TARİH 25
Ayın Kelimesi ————————————————————————————————————— AYIN KELIMESI Siyaset Siyaset Meydanı! S oru: Siyaset nerde yapılır? D. MEHMET DOĞAN limesini mânalandırmaya çalışırsak, Cevap: Siyasetgâhda! doğru sonuca varabilir miyiz? Ya Pir Ama hangi “siyaset”? [email protected] Sultan Abdal’ın şu mısralarında geçen “Günlük dilde kullanılma sıklığı yük- “siyaset günleri” tamlaması anlaşılabi- sek kelimelerin başında siyaset gelir” şekilde yürütmek şeklinde olan idare- desek hata etmiş olmayız. Zaman za- cilik... lir mi? man Latincesi tercih edilip “politika” dense de, siyaset hâlâ dilimizden düş- Bu açıklamanın yetersizliği ortada. Hızır Paşa bizi berdar etmeden, meyen kelimelerden. Siyasete olum- Keşke hepimiz 115 yıl önce yayınlanan Açılın kapılar Şah’a gidelim, suz anlamlar yüklemek yaygındır, fa- bu sözlüğün ifade ettiklerini başka ke- kat politika kelimesi ekseriya daha limelerle açıklamaya çalışmadan anla- Siyaset günleri gelip çatmadan, olumsuz mânada kullanılır. yabilsek! Bu anlamı ile siyasetgâh ke- Açılın kapılar Şah’a gidelim. 20. yüzyılın başında (1902) yayınla- “Hızır Paşa bizi berdar etmeden” di- nan Ali Nazima-Faik Reşad imzalı Mü- yor Pir Sultan. Yani darağacına çekme- kemmel Osmanlı Lügati’nde siyaset şöyle den, idam etmeden! Sivas valisi olduğu tarif ediliyor: “1. Umur-ı teb’ayı, mesa- tahmin edilen Hızır Paşa, Safevî (İran) lih-i devleti mihver-i lâyıkında cereyan devleti taraftarı olarak isyana katılan ettirmek sûretiyle olan hâkimlik.” Bu Pir Sultan’ı idam ettirir. birinci anlam şöyle açıklanabilir: Te- baanın işlerini, devlet işlerini uygun Siyasetgâh yukarıda adı geçen söz- lükte “Mahall-i ceza” olarak açıklanı- yor. Yani, ceza yeri! “Siyaset meydanı” da bu durumda aynı anlama geliyor! Siyaset günleri de ceza, daha ötesi 26 DERİN TARİH / 2017 HAZİRAN
—————————————————————————————————————————— Siyaset idam günleri! Topkapı Sarayı’nı ziyaret tebi var. Hem de 19. yüzyıldan beri. SİYASETİN RESMÎ edip de Bab-ı Hümayun’a yakın “Siya- Fransızların Ecole Libre des Sciences Poli- KİSVESİ: FIRAK! set çeşmesi”ni görenler artık suyu ke- tiques dedikleri çok meşhur mekteple- silmiş olan bu çeşmenin neler gördü- ri var, bizde “siyans politik” denilir ge- Artık sadece Meclis Başkanının ğünü tahayyül edebilir mi! çilir. (Benzerini Siyasal Bilgiler Okulu giymesi mecburî olan bu kıyafet olarak açtık, Mekteb-i Mülkiye’yi tadil Tek Parti döneminin tabula- “Siyaset kelimesinin seyislikle ilgi- ederek!) rındandı. Bir zamanlar siyasiler si var” desem, “o da ne?” diyenler çı- Avrupa’daki meslektaşları gibi bu kacak. Seyislik “at idaresi” demek! Atı Siyaset Avrupa’nın işi! 18. yüzyıl- kıyafeti giymeye mecbur tutulur- yönetmek, evvela “terbiye etmek” de- dan beri dünya siyaseti Avrupa üze- du. İsmet Paşa, Lozan’a kalpakla mek. Seyislik kolay değil, ince iş. Bu rinden yürüyor. 20. yüzyılın ikinci ya- gitmiş, fakat antlaşmanın yüzden seyisin yaptığı iş düpedüz si- rısında bu biraz değişti, Amerika öne imza törenine silindir şapka yasettir! geçti. Fakat Amerika siyaseti Avrupa ve frakla katılmıştı. Frak siyasetinin mütemmimi idi. Hele 2. batıcı siyasetin kisvesi Bir canlıyı, atı yönetmek elbette Dünya Savaşı’ndan sonra komünizmle olmuştu. Bu yüzden insanı yönetmekle kıyaslanmamalı. kapitalizm arasında Soğuk Harb 1945’te yayınlanan Yine de benzerlik çok. Bu yüzden eski çatışması döneminde. Türkçe Sözlük’te “fırak” sözlüklerde “siyaset” kelimesinin kar- kelimesinin karşısında şu şısında “edeb, ilim, tâlim” kelimelerini Avrupa kültürünün üretimi komü- açıklama vardır: “Uzun görmek şaşırtıcı olmaz. Hatta Ahterî’de nizm 70 yıl denendi ve kapitalizme ye- etekleri, dar olan “nizam-ı âlem (dünya düzeni) ve edeb” nildi. Ondan sonra dünya yeni siyaset belden itibaren, deniliyor. Meninski, “disiplin” karşılı- arayışına girdi. “Medeniyetler çatışma- yalnız arka kısmı ğını veriyor. sı!” mı dediniz? Avrupa “medeniyeti!”- kalacak surette nin kendi dışında varlık gösteren un- biçilmiş, siyah Sanmayın ki siyaset bundan ibaret. surlara saldırısı mı? resmî erkek ce- Bu kelime “ceza, ukubet” anlamı da keti ve takımı. kazanmış. Hatta “ölüm cezası, idam” Türkiye böyle bir saldırı ile karşı (Sıcak mem- tarihimizde yerleşmiş bir anlamı. karşıya. 100 yıl önce de böyleydi, 100 leketlerde Günlük hayatta siyasetin “kurnazlık, sene önce kalınan yerden devam edi- bunun beyazı kurnazca hareket, beceriklilik” anla- yoruz. Mehmet Âkif boşuna “tek dişi ve etek kısmı mına kullanılmasına da alışkınız. kalmış canavar” demedi. tamamıyla kaldırılmış Siyasetin “akıllı, tedbirli ve ihtiyat- Tükürün Ehl-i Salîb’in o hayasız yüzüne! şekli kullanı- lı davranış” anlamı da hatırdan çıka- Tükürün onların aslâ güvenilmez sözüne! lır.)” rılmamalı: Medeniyet denilen maskara mahlûku görün: 2. (1953) O zat-ı muhteşem kim hanesinde istirahat yok Tükürün maskeli vicdânına asrın, tükürün! ve 3. (1959) Ya müflistir ya mecnundur ya hükmünde siyaset yok. baskılarda Başka bir siyaset mümkün mü? Hü- kelime “frak” (Şeyhülislam Ârif Hikmet şöyle söy- seyin Kâzım Kadri Türk Lügati’nde siya- olarak sözlüğe lüyor: O muhteşem adam müflis, deli seti şöyle açıklıyor: “Emr ü nehiy sû- alınmış, tarifte çok veya siyasetle hükmetmiyorsa evinde retiyle icra-yı hükümet; nâsı dünya ve fazla değişiklik rahatlık olmaz!) ahirette bais-i necat olan doğruluğa yapılmamıştır. sevk ü irşad; idare-i memleket, hükü- Ancak 7. baskıda Siyasetin kanı mete taallûk eden işler.” (1983) tarifte normalleşmeye “Siyaset” devletler arasındaki ilişki- Emir ve yasak suretiyle yönetme, gidilebilmiştir: “Resmî leri anlatacak şekilde de kullanılır. Bu insanları dünya ve âhirette kurtuluşa törenlerde giyilen, uzun durumda diplomasi ile eş anlamlıdır. götüren doğruluğa yöneltme ve irşad, etekli, eteğin arkası beline Merhum Mehmed Âkif işte bu “siya- memleket idaresi, hükümete ait işler. kadar yırtmaçlı, siyah, resmî set”i kastediyor olmalıdır: erkek ceketi ve takımı.” Bu tarifin Müslüman hassasiyeti Siyasetin kanı: Servet; hayatı: Satvettir ile yapıldığı tahmin edilebilir. “İyiliği Zebünküş Avrupa bir hak tanır ki: Kuvvettir! emretmek, kötülüğü men etmek” ya- ni “emr-i bi’l-mâruf, nehy-i ani’l- mün- Büyük şairimiz siyasetin kanının ker.” Bu anlamıyla siyasetin herkese servet (yani para), hayatının ezici güç ait bir sorumluluk olduğunu ve İslamî olduğunu belirttikten sonra “düşkün- yönetimin esasını teşkil ettiğini söyle- lere zulmeden Avrupa bir hak tanır yebiliriz. ki: Kuvvettir” diyor. Dünya siyasetinin 100 yıl sonra da bu minval üzere “İçinizden hayra çağıran, iyiliği em- olduğundan şüphe edilebilir mi? reden ve kötülüğü yasaklayan bir top- luluk olsun; onlar kurtuluşa erenler- Batıda siyasetin, politikanın mek- dir” (Âl-i İmran, 104). 2017 HAZİRAN / DERİN TARİH 27
Özel Dosya ——————————————————————————————————————— KURUCU BABALAR’DAN ARMAGEDON’A ABD’de Dinî Hareketler Amerika’yı kimler kurdu? Hıristiyanlık’taki mezhep çatışmalarıyla kapitalizmin doğuşu arasındaki paralellik nedir? Dünyayı kıyamete zorlamak isteyen mezhep hangisi? Demokrasinin temel prensipleri ne zaman yazıldı? İşte ABD’yi şekillendiren dinî hareketler… İSMAİL TAŞPINAR [email protected] 1648’de Avrupa’da Westfalya Antlaşması imzalandığın- da, Otuz Yıl Savaşları resmen sona ermişti. Din savaşları 1776’da kurulan Amerika Birleşik Devletle- olarak isimlendirilse de asıl sebebin siyasî olduğu gayet iyi ri’ndeki inanç sistemleri, başta İngil- biliniyordu. 1440’tan beri Kutsal Roma Cermen İmparator- tere olmak üzere Avrupa’daki dinî ha- luğu’nu temsil eden Katolik Habsburg Hanedanlığı’nın, bir reketlerden beslenmiştir. Bu sebepledir ki hem Avrupa’da Protestan olan İsveç Kralı Gustave-Adolphe’un karşısında Hıristiyanlığın farklı mezhepleri arasında yaşanan gerilim- mağlup olduğu resmen ilân edildi. Ancak Protestan Kral’ın ler, hem de din-devlet ilişkileriyle ilgili çatışmalar Ame- bu savaşlarda en yakın destekçisinin Fransız Katolik Kar- rika’ya da taşınmıştır. Nihayetinde göçmenler tarafından dinal Richelieu olduğu herkes tarafından bilinmekteydi. kurulan bu yeni ülke farklı inançlar ile devlet arasında ken- dince bir uzlaşma sağlamayı başarmıştır. 28 DERİN TARİH / 2017 HAZİRAN
—————————————————————————————————————ABD’de Dinî Hareketler 2017 HAZİRAN / DERİN TARİH 29
Özel Dosya——————————————————————————————————————— » Din-devlet işleri ayrılıyor Zira Augsburg Antlaşması, sadece Ka- tekim Reform Hareketi’nden sonra 1648’de imzalanan Westfalya Antlaşması’yla farklı tolik ve Lutherci Protestanlar arasın- irili ufaklı birçok mezhep ve dinî ha- mezheplere mensup Hıristiyan krallar birbirlerinin da varılan bir antlaşma idi. Buna gö- reket gün yüzüne çıkmaya başlamış- inançlarına müdahale etmekten vazgeçtiler. re, “halkın dini, idarecisinin dinine tı. Fakat bu küçük mezhepler ve dinî Günümüzde din-devlet işlerinin birbirinden tabidir” (Cujus regio ejus religio) hükmü hareketler idarecilerin karşısında et- ayrılmasının miladı kabul edilen antlaşmanın kabul edilmişti. Westfalya Antlaş- kin olacak temsil gücüne sahip değil- imzalanış anına dair bir tablo (ressam: Gerard ter ması ile bu hükmün ilahiyatçı Jean lerdi. Bunlar arasında Anabaptistler Borch). Calvin’in (1509-64) kurduğu Kalvinci olarak bilinen hareketleri zikretmek mezhebi benimseyen Protestan kral- mümkündür. Anabaptistlere göre Nitekim savaşın sona ermesiyle bir- lar için de geçerli olacağı kabul edil- “yeni doğmuş olan çocukların vaftiz likte Cermen Krallığı gerileme evre- miş oldu. Böylece 1530’da kabul edi- edilmelerinin hiçbir hükmü yoktur”. sine girerken, Fransa gücüne güç ka- len Augsburg İman Esasları’nı kabul Buna göre vaftizin, Hz. İsa’nın haya- tarak tarih sahnesine dönüyordu. edenler listesine Kalvinciler de dâhil tında olduğu gibi yetişkin bir kişinin edilmişti. Artık Calvin’in mezhebini tercihi ile yapılması gerekir. Zira vaf- Bu antlaşmayla daha önce ya- benimseyenler özgürce dinlerini ya- tiz olmak Hz. İsa’nın getirdiği mesajı pılmış olan ve 1555’te kabul edilen şayabileceklerdi. kabul etmek mânâsına gelmektedir Augsburg Antlaşması’nın hükümle- ve kişinin kendi rızasıyla yapacağı bir rinin İsveç Kralı ve halkı için de ge- Ancak 1648’de imparatorluk içeri- tercih olmalıdır. çerli olacağı resmen kabul edildi. sindeki bazı krallıklar veya beylik- ler daha önce kabul ettikleri Lüter- Aynı dönemlerde İngiltere’de ciliği terk ederek tekrar Katolikliğe John Smyth’in (1570-1612) liderliğini dönmeyi seçtiler. Bu gelişme halkla- yaptığı hareket rağbet görüyordu. rın ikilemde kalmasına yol açtı. Ni- John Smyth İngiltere Kralı VIII. Henry 30 DERİN TARİH / 2017 HAZİRAN
—————————————————————————————————————ABD’de Dinî Hareketler tarafından 1534’te kurulan Anglikan KURUCU BABALAR “saf” (püriten) ve dindar bir hayat ya- Kilisesi’ne mensup bir din adamıydı şamak için bu ülkeyi de terk ederek ama Mennonitler mezhebini benim- semişti. Ancak bu yeni mezhebi ter- Dinî baskılardan kurtulmak ve Amerika’ya ‘hicret etmeye’ karar ver- cih etmesi sebebiyle Anglikan mez- daha iyi bir dinî hayat yaşamak için diler. Bu hicretin 16 Eylül 1620’de ger- hebinin katı uygulamaları yüzünden manevî olarak kirlenmemiş “Yeni çekleştiği kabul edilir. Bugün Kuzey İngiltere’yi terk ederek Amsterdam’a Kudüs”ü kurma hayaliyle Ameri- Amerika olarak bilinen topraklara yerleşmek mecburiyetinde kalmıştı. ilk hicret eden kişilere “Hicret eden 1609’da burada ilk Baptist Cemaati’ni ka’ya hicret eden “Kurucu Babalar” kurdu. 1612’de Londra’ya giden John Kurucu Babalar” (Pilgrim Fathers) adı Smyth’in bazı öğrencileri, orada yeni Baptist kiliselerin kurulmasına öncü- yeni yerleştikleri topraklarda hangi verildi. Mayflower adlı yelkenliyle bu- lük edeceklerdi. esaslar çerçevesinde yaşayacakla- günkü Massachusetts’te yer alan Ply- Amerika’yı Püritenler kurdu rına dair ortak bir antlaşma metni mouth şehrinin bulunduğu yere gele- Aynı dönemlerde Anglikan Kilise- si tarafından tercih edilen ılımlı Lü- hazırladılar (21 Kasım 1620). Hepsini rek bu şehri kurdular. tercilik yerine Kalvinci yaklaşımı be- nimseyen ve hem Hıristiyanlığı, hem temsilen 35 dindar “Muhacir Baba” Amerika’daki Hıristiyanlık anla- de Anglikan Kilisesi’ni Katolik Kilise- bu metni imzaladı. Mayflower Paktı yışını kökten etkileyecek olan Jean si’nin her türlü kalıntısından temiz- olarak da bilinen antlaşma, Ameri- Calvin (1509-64), Protestan hareke- leyerek saflaştırmak istedikleri için ka Birleşik Devletleri’nde demok- tin önemli mezheplerin Kalvinciliğin ‘püriten’ adını alan hareketler ve rasi pratiğinin temel esasları kabul kurucusudur. Calvin’e göre, cennet- mezhepler irili ufaklı birçok alt mez- edilmektedir. ten “düşmüş olan” insanın, Tanrı’nın heplere ayrılmış haldeydiler. Bunla- emirlerini bütünüyle yerine getirme- rın bir kısmı ilahiyat ve inanca dayalı Bir yıl sonra böyle bir ülkeye si mümkün olmadığı gibi ameller- doktrinlerde birbiriyle farklılık gös- yerleşmelerine imkân verdiği için le Tanrı’nın rızasını kazanması da terirken, bir kısmı da dinin uygula- ‘Tanrı’ya Şükür’ kutlaması yapmak mümkün değildir. Buna göre İsa Me- maya yönelik yorumlarında farklılık üzere bir araya geldiler (1621). Bu sih’e inanan insan, sadece Tanrı’nın gösteriyorlardı. gün ABD’de Başkan Lincoln’un giri- karşılıksız lütfuyla kurtuluşu elde şimiyle 1863’ten beri ‘Thanksgiving edebilir. Ancak bu lütuf herkese na- Bunların en önemlilerinden biri, Presbiteryen Kiliseler olarak bilinen Day’ (Şükran Günü) adıyla resmî sip olmaz. Sebebini anlamasalar da, mezheptir. Bunlar kilise işlerinin yö- netimini “ihtiyarlar” (presbiter) kon- olarak kutlanmaktadır. bazı insanlar Tanrı tarafından seçil- seyi adını verdikleri kurullar ve din adamları (pastörler) tarafından yöne- miş, bazıları ise mahkûm olmuştur. tilmeyi benimsemişlerdi. Bunların yanında, “her inananlar topluluğunu Kilise müessesesinin bireyin dinî oluşturan cemaatlerin otonom olma- sını” dinî bir esas kabul eden Kong- tolik Kilisesi’nin İngiltere’ye müda- hayatına müdahalesini kesinlikle regasyonalistler” mezhebi de mühim bir kesimi temsil etmekteydi. halesini reddetse de çok ciddi bir de- reddeden Kalvinizm’e göre kişi töv- VIII. Henry’nin ölümüyle birlik- ğişme olmadı. besini Tanrı’ya doğrudan kendisi te 1553’te tahta çıkan ve koyu bir Katolik olan kızı Marie Tudor, İngil- Hıristiyanlığı Katolik Kilisesi’nin sunmalıdır. Kuzey Amerika’nın ko- tere’nin tekrar Katolik Kilisesi’ne bağ- lanması yönünde karar alacaktı. Bu her türlü kalıntısından kurtarmak lonizasyonunda önemli bir rol ala- gaye uğrunda gerçekleştirdiği zalim- ce uygulamalar sebebiyle Katolikliğe gerektiğine inanan ve dinî uygula- cak olan İskoçyalı ve Hollandalı Kal- dönmeyi kabul etmeyen 300 Protesta- nı odun yığınları üzerinde yaktırdı- mada Kalvinci yorumu benimseyen vinci Protestanlar, Calvin’in bireyin ğı kaydedilir. İşte bu dönemde birçok Protestan ülkeyi terk etmek mecbu- Püritenler bu uygulama- sorumluluğu ve çalışma- riyetinde kaldı. 1558’de tahta geçen üvey kız kardeşi I. Elizabet tekrar Ka- ya karşı çıktılar. I. Jacqu- sına yönelik bu vurgu- es zamanında baskılar sunu çok önemsediler. daha da arttı. Bunun Onlara göre Tanrı’nın üzerine bazıları ül- lütfu kendini kişi- keden ayrılmayı nin dünyevî başarı- tercih etti. Bun- sında göstermek- lar hem din ve teydi. Bu sebeple devlet işlerinin Calvin, modern birbirinden kesin demokrasinin bi- olarak ayrılması- reyin çalışma ahla- nı, hem de bu yüz- kına vurgusuyla da den ülkeyi terk etme- » 16. ABD Başkanı modern kapitalizmin yi tercih ettikleri için kurucusu kabul edile- kendilerine ‘ayrılıkçılar’ Abraham Lincoln cektir. Nitekim bu, Hol- adını vereceklerdi. landa ve İngiltere ile bir- Önce dinlerini daha ra- likte özellikle Amerika’da hat yaşayabileceklerini düşündükle- sanayi ve tüccar toplumların ortaya ri Hollanda’ya kaçtılar. Ancak daha çıkışına neden olacaktır. 2017 HAZİRAN / DERİN TARİH 31
Özel Dosya——————————————————————————————————————— Kalvinciliğe göre kilisenin idare- hatta zalim bir idareci bile olsa devlet ve kutsanmaktadır. Bugün özellikle si, her bir kilise cemaatinin kendi idaresinde ve dünyevî işlerde ona ita- Amerika’nın güneyi ile orta-batı ke- seçeceği din adamı ve teşkil edecek- at etmelidir. siminde birçok müntesibi olan Meto- leri kurullarca gerçekleşmelidir. Bu dist mezhebi bilhassa bireysel dindar- kurullarda yer alan ve din adamı ol- Bu görüşler günümüzde Ameri- lığa ve manevî tecrübeye ehemmiyet mayan “laikler”in kilise idaresinde ka’nın en etkin mezhepleri olan Ana- vermeyi savunur. Din kardeşliğinin belirleyicilikleri önemlidir. Calvin’e baptist ve Presbiteryen kiliselerinin tecrübe edilmesine önem verdiğin- göre kilise devletin müdahale ede- idare biçimini belirleyen görüşler ola- den doktrin konularıyla hemen hiç meyeceği hür bir alana sahip olmalı- caktır. Amerika’daki din ve devlet iş- ilgilenmez. Baptistlerin aksine, ço- dır. İnançlı Hıristiyanlar, ibadetler ve lerinin birbirine saygılı iki ayrı alan cukların vaftiz olmasını kabul eder. inanç doktrinleri konusundaki kilise- olarak varlılarını sürdürme kuralı Metodistler insan kaderinin bütünüy- nin bu otonomisini devlete karşı ko- Calvin’in bu görüşüne dayanır. le Tanrı’nın elinde olduğuna inanan rumalıdır. Bununla birlikte sivil hü- kaderci Kalvincilik’ten ayrılmakta- kümetin kaidelerine saygı duymalı, Armagedon kehaneti dır. Bu mezhep özellikle fakirler ve toplumun alt kesimiyle siyahî Pro- » Püriten ahlakın meyveleri Yine Wesley kardeşler olarak da testanlar arasında yaygınlık kazana- Amerika’daki en baskın mezhepler olan bilinen Charles (1707-88) ve Oxford caktır. İlginçtir, günümüzde 10 bin Anabaptist ve Presbiteryen mezhebi Reform Üniversitesi’nin rektörü olan John kişiden fazla mensubu bulunan ırkçı hareketinin öne çıkan isimlerinden Jean Calvin’in Wesley’in (1703-91) kurduğu Metodist Ku-Klux-Klan hareketinin 1915’te ye- fikirlerinden beslenir. Ayrıca onun savunduğu Mezhebi, başlangıçta Anglikanlar içe- niden canlanmasını sağlayan kişi de püriten ahlak ABD demokrasisi ve kapitalizminin risinde ortaya çıkan ve Kalvinci dinî bir Metodist papazıydı. de kaynağı kabul edilir. hareketlerden etkilenen mezhepler- den biridir. Ancak Wesley kardeşler Avrupa’daki dinî yozlaşmadan ka- tarafından Amerika’ya taşınan bu çarak Amerika’ya yerleşen püriten hareket zamanla Anglikan Kilisesi’n- Protestanlar, bu yozlaşmanın özellik- den tamamen bağımsız bir mezhe- le evrimcilik ve bilimsel iddialarla Ki- be dönüştü. Bununla beraber hareke- tab-ı Mukkades arasındaki tezatlarda tin kurucuları olan Wesley kardeşler kendini gösterdiğini kabul ediyorlar- günümüzde hâlâ Anglikan Kilise- dı. Din ve bilim çatışmasında, bilime si tarafından aziz kabul edilmekte 32 DERİN TARİH / 2017 HAZİRAN
—————————————————————————————————————ABD’de Dinî Hareketler » Mahşerin dört atlısı “Dört Evanjelist” adlı tablodaki misyonerlerin her biri Matta, Markos, Luka ve Yuhanna olarak isimlendirilen dört kanonik İncil’i temsil eder (ressam: Jacob Jordaens). 19. yüzyıldan itibaren ABD’de yaygınlaşan Evanjelizm ülkede tutucu bir kitlenin oluşmasına yol açmıştır. karşı Kitab-ı Mukaddes’teki her türlü ler %22’lik bir yekûn teşkil etse bile bir göstergesi. Bu nedenle dinî alana bilginin harfiyen kabulü ve müdafa- yüzlerce alt mezhepten oluşan Pro- müdahale etmediği müddetçe dün- asını esas alan muhafazakâr anlayış, testanlar Amerika’daki Hıristiyanla- ya işlerinden biri olan devletin idare günümüzde kürtaja karşı çıkması ve rın %52’sini oluşturmakta. Nüfusun edilmesi konusunda onun alacağı her aileyi oluşturan değerlerin korunma- yaklaşık dörtte üçünün Hıristiyan ol- türlü karara saygılı olmak gerekir ka- sı şeklinde varlığını sürdürür. duğu Amerika’da, Kalvinci Protestan- naatindedirler. lık en etkili mezhep olarak varlığını Kitab-ı Mukaddes’teki kehanetle- sürdürmektedir. İsmail Taşpınar rin de harfiyen anlaşılması gerektiği- Doç. Dr., Marmara Üniversitesi Dinler ni savunan bu muhafazakâr anlayış, Calvin’in doktrinleri bugün de Tarihi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi. kişilerin amelleri Tanrı’nın lütfunu Amerika’nın dinî kültürünü belirle- elde edecek kadar saf olursa Mesih’in meye devam ediyor. Bireyin başarısı- gelişinin bile gerçekleşebileceği yö- nı ilahî lütfun bir işareti kabul eden nünde bir inancın doğmasını sağla- Kalvincilik ve türevleri olan Anabap- mıştır. İşte Kitab-ı Mukaddes’te be- tist, Presbiteryen ve Metodist mez- lirtilen ahir zamandaki Armagedon hepler ile bunların Kitab-ı Mukad- Savaşı’nın Ortadoğu’da çıkarılarak des’teki ahir zaman kehanetlerini Mesih’in gelişini çabuklaştırılacağı esas alan ‘millenarist’ vurgusu güçlü, inancı ile Amerika’daki siyasî yapı- radikal ve fanatik kesimini oluşturan lanmanın bu yönde teşkilatlanması- ‘Evanjelikler’e göre, Trump’un başa- nı savunan Evanjelik hareket bu dü- rılı bir iş adamı olması, onun Tanrı şüncenin bir ürünü olacaktı. tarafından desteklendiğinin önemli Bu anlayışı savunan Amerika’da- ki Protestan hareketlerin önemli bir kısmı, ironik bir şekilde Amerika’nın Hıristiyanlaştırılmasına, yabancı din ve kültürlerin etkisinden korunma- sı gerektiğine inanan muhafazakâr Katoliklerle aynı fikri paylaşmakta- dırlar. Geleneksel-ailevî değerlerin korunması ve kürtaja karşı olan Kato- likler, dolaylı olarak Amerika’nın ida- resinde Evanjeliklerin tabii destekçisi konumundadır. Bugün ABD’deki Hıristiyanlığın, öncelikli olarak hem Protestan, hem Kalvinci, hem Püriten, hem de devlet müesseselerinin kilise kurumundan ayrılmasını savunan ve bu yüzden “Ayrılıkçı” kabul edilen radikal bir Hıristiyanlığı benimsemiş bir gelene- ğe dayandığı söylenebilir. Günümüz- de en büyük mezhep olarak Katolik- 2017 HAZİRAN / DERİN TARİH 33
Özel Dosya ——————————————————————————————————————— İSLAMOFOBİ UZUN VADEDE AMERİKALI MÜSLÜMANLARI GÜÇLENDİRECEK KONUŞAN: MUNİSE ŞİMŞEK 11 Eylül 2001 saldırılarının ardından dünya gündemine oturan İslamofobi, Müslümanlardan duyulan korkuyu ifade etmek için kullanılsa da içinde gizli bir İslam düşmanlığını barındırıyor. Şehir Üniversitesi Sosyoloji Bölümünden Yrd. Doç. Zübeyir Nişancı ile İs- lamofobi ve ABD’deki Müslümanların yaşadıklarını masaya yatırdık. ABD, İngiliz sömürgeciliğiyle mücadele ederek Buna mukabil Soğuk Savaş’la birlikte Ame- rika yeni bir hegemonya tarzı inşa etti. Yeni kurulan bir ülke. Bu sebeple başlangıçta an- diyoruz çünkü bunun klasik kolonyalizmden bazı farkları var. Amerikan kolonyalizmini ti-kolonyalist bir söylem geliştirdi. Bu özelliğini görünür hâle getiren en büyük örnek Viet- nam Savaşı’ydı. Dünya bu sırada bir taraftan ne kadar koruyabildi dersiniz? ABD’nin kolonyalist yüzüyle karşılaşırken di- Özellikle vurgulamak istiyorum ki, bir tane ğer taraftan ülke içinde karşıt hareketlerin de ortaya çıktığını gördü. Devletlerinin bir ülkeyi Amerika yok. Bir dışarıdaki Amerika var, yani işgal edip sömürmesinden bütün Amerikalılar ABD’nin uluslararası arenada gördüğümüz yü- hoşnut değildi. Soğuk Savaş’tan sonra ise Irak’ı zü, bir de iç dinamikleri var. Tarihî dönemlere işgal etti ve Ortadoğu’ya müdahalesi arttı. Fakat göre de farklılıklar mevcut. ABD küresel güç içeriden bunlara tepki verenler hep oldu. Dola- olarak 1. Dünya Savaşı’ndan sonra ortaya çık- yısıyla ABD’nin sömürgeciliği de, anti-kolonya- tı. Zaman zaman İngiltere, Fransa gibi hege- list tavrı da içindeki kavgalarla devam etti. mon güçlere yönelik kolonyalizm karşıtı çıkış- ları oldu. 2. Dünya Savaşı’ndan sonra SSCB ile birlikte dünya siyasetine yön veren iki süper güçten biri hâline geldi. Hatta birincisi oldu. 34 DERİN TARİH /2017 HAZİRAN
—————————————————————————————————————————— Söyleşi Batı’daki genel İslam karşıtlığıyla İs- ha kısmî bir şiddet vurgusu mevcuttu. Oysa şimdi şiddet merkezli bir yakla- lamofobi arasında benzerlik var mı? şım var. Bugün güvenlik ön plana çı- Benzerlikler de var, farklar da... karılıyor. Elbette bu, ekonomiyle de alakalı. Yeni konseptte İslam, güven- Benzerliğine gelirsek, iki argümanda lik veya barışın karşısında olan, hatta da iki karşıt dünya tasavvur ediliyor. onu tehdit eden bir inanç sistemi ola- Aydınlanma döneminde ilerleme para- rak gösteriliyor. digmasının etkisiyle geri kalmışlık ar- gümanı öne çıkarılıyordu. Bir tarafta Bu şiddet sarmalı nasıl başladı sizce? medenî dünya, öbür tarafta onun ge- Tavuk mu yumurtadan, yumur- risinde kalmış bir dünya vardı. Orta- doğu ve İslam dünyası genellikle ge- ta mı tavuktan meselesine döndü bu lişmişliğin karşıtı veya ötekisi olarak hadise. Ancak şöyle bir gerçeklik var: tasavvur ediliyordu. Ayrıca bugün- 11 Eylül saldırısı sonrasında Irak işgal den farklı olarak -egzotize etmek ve- edildi. Amerika’daki sistemi kontrol ya barbar diye nitelemek şeklinde- da- edenler eliyle Ortadoğu’da şiddet tır- mandırıldı. Robert Pape dünyadaki in- © Fotoğraf: SEDAT ÖZKÖMEÇ tihar bombacıları üzerine bir araştır- ma yaptı. 1970’lerden sonraki intihar saldırılarının nasıl ve ne zaman yapıl- dığını inceledi ve bunları bir kitap ola- rak yayınladı. Elde edilen sonuca göre bütün intihar saldırıları doğrudan iş- gallerle ilgiliydi. Mesela Irak işgal edil- meden önce bölgede, ne de ABD’ye ne de başkalarına yönelik hiç bir saldırı yoktu. Filistin ve Lübnan’da da aynı. İs- rail’in müdahale ettiği yerlerde saldırı- lar gerçekleşiyordu. Hatta Amerikalı- lar ondan araştırmasını paylaşmasını istediler. Robert Pape veri ve bulgula- rını internette yayınladı. Şu an Amerika’da devam eden buna benzer bir proje daha var. Hükümet de bazı Amerika üniversiteleri de bu tezi desteklemekte. Açıkça “intihar saldırı- ları ve terör eylemlerinin sebebi bizim işgal girişimlerimiz” diyorlar. İslamo- fobi etrafında konuşmak gerekirse şid- detin başka bir şiddete karşı meydana geldiğini kabul ediyorlar. Ama medyaya hâkim görüş bu değil. Evet. Medyaya hâkim bir görüş var, buna göre Müslümanlar şiddete yat- kın. Şiddetin kaynağı onların dinleri. Ancak şunu da vurgulamak gerek: Na- sıl Amerikalılar İslam dünyasındaki olumsuz haberleri öne çıkarıyorlarsa biz de oradaki olumsuzlukları önem- siyoruz. Amerikan medyası tek sesli değil. Şiddetin kaynağının kendi dev- letlerinin politikaları olduğunu dillen- direnler de var. Ancak biz bunlardan haberdar olamıyoruz her zaman. 2017 HAZİRAN / DERİN TARİH 35
Özel Dosya ——————————————————————————————————————— Amerikan toplumunda Müslümanlara ZÜBEYİR NİŞANCI KİMDİR? karşı korkuyu besleyen faktörler neler? Halen İstanbul Şehir Üniversitesi Sosyoloji Bölümü öğretim üyesi. İslamofobiyi besleyen dinî, tarihî ve Boğaziçi Üniversitesi Sosyoloji mezunu. Lisansüstü eğitimi için 2004 yılında ABD’ye gitti. Yüksek lisans eğitimi aldığı Harford Seminary siyasî faktörleri anlamak için Avrupa- bünyesindeki Din Araştırmaları Enstitüsü’nde çalıştı. Doktora eğitimi- lılar ile Müslümanların tarihteki ilk ni Loyola Üniversitesi Chicago Sosyoloji Bölümü’nde aldı, aynı üniver- karşılaşmalarına kadar geriye gitmek sitede Din Sosyolojisi, Sosyal Hareketler ve Medya Sosyolojisi dersleri gerekir belki de. Ancak günümüzde İs- verdi. 2015’te Türkiye’ye döndükten sonra çalışmaya başladığı Şehir lamofobinin üretilmesinde medya -en Üniversitesi’nde Din Sosyolojisi, Sosyolojiye Giriş ve İstatistik dersleri az dünya siyaseti kadar- başat faktör. vermektedir. Medyada bir Müslüman gördüğünüzde hep aynı imaj tekrarlanıyor: kocaman darmadağınık bir sakal, farklı bir kıya- fet ve itici bir insan… Dolayısıyla Müs- lüman eşittir şiddet, Müslüman eşittir medenileşmemiş insan olarak sunulu- yor. Bu sebeple insanlar tanımadıkla- rı kişilerden korkuyor. Medyanın gü- cü sayesinde İslamofobiyi üretmek çok kolay. İnsanlara çok hızlı görseller ve haberler sunuluyor. Yani medya yeni bir gerçeklik kurgu- luyor? Aynen öyle. Yeni bir imaj oluştu- ruyor ve bunu bir algıyla beraber su- nuyor. Fakat günümüzde bu algının kırılması da zor olmuyor. Özelik- le göçmenlik tecrübesinden dolayı kozmopolit şehirlerde ve çoğunluk- la demokratların yaşadığı yerlerde Müslümanlar komşularıyla selamlaş- tıklarında çok farklı tecrübeler yaşa- nabiliyor. Mesela Vietnam’da savaşmış bir Amerikalı, “Ben nefret ederdim Müslümanlardan” diyor. Sonra yakı- nına iki Müslüman aile taşınınca ön- yargısını fark ediyor. Müslümanlar da bunu da iyi kullanıyor. Donanımları var, kültürlüler. Çeşitli meslek grup- larına dağılmış durumdalar. Eğitimli gruplar, maddî kaynakları da var. Gi- dip insanlara merhaba diyor, kendile- rini tanıtmaya çalışıyorlar. İşyerinde, okulda ve diğer alanlarda iletişime ge- çiyorlar. Dolayısıyla o tecrübeyi yaşa- yan Amerikalı da değişiyor. Avrupa’ya kıyasla Amerika toplumu da buna müsait sanırım? Avrupa’yı yakından tanımıyorum ama gözlemlediğim kadarıyla Ameri- ka’dan farklı. Amerika toplumu daha açık ve Müslümanlar bundan istifa- de ediyor. Avrupa daha asimilasyon- cu, Amerika daha çok entegrasyo- 36 DERİN TARİH /2017 HAZİRAN
—————————————————————————————————————————— Söyleşi na önem veriyor ve çeşitliliğe daha panoların birçoğunda “Benim adıma eşitsizlikler devam ediyor. Şehirlerde yatkın. Dolayısıyla Müslümanların Irak’a girme!” veya “Benim adıma iş- siyahların yaşadığı bölgelere gidin, işi Amerika’da daha kolay. Ayrıca di- gal etme!” ifadelerinin yazıldığı afişler korkasınız. Beyazların oturduğu böl- ğer göçmenler, üniversiteler, kilise- asılıydı. Arabaların arkasına benzer geler ise cennet gibi. Ekonomik, sis- ler, STK’lar, hatta siyasilerle kolayca cümlelerin yer aldığı stikerlar yapıştı- temik, hatta hukukî olarak da eşitlik- ittifaklar kurabiliyorlar. Amerika’da- rılmıştı. Anlayacağınız savaş karşıtlığı sizlikler devam ediyor. Elbette kâğıt ki Müslüman nüfusu ile Avrupa’daki oldukça yaygındı. üzerinde fark yok ama aynı suçlardan Müslümanlar arasında sosyo-demog- siyahların tutuklanma veya mahke- rafik açıdan çok ciddi farklar mev- Böyle bir kriz anında Müslümanlar meye sevk edilme oranlarının daha cut. Amerika’daki Müslüman nüfus ve diğer göçmenler Demokratları yan- fazla olduğunu görüyorsunuz. daha eğitimli, refah düzeyi daha yük- larında bulabiliyor. Elbette bu doğru- sek, sosyal ve siyasî olarak daha dona- dan Demokratların Müslümanları ve- Öte yandan siyahların yaşadığı ay- nımlı. Ayrıca kendilerini rahatça ifa- ya göçmenleri çok sevdiği anlamına rımcılık ve buna tepki olarak ortaya de edebilecekleri platformlar mevcut. gelmiyor. Ama en azından Cumhu- çıkan hareket Müslümanların da fay- ABD’li Müslümanların hem kabiliyet- riyetçilere muhalefet için göçmenle- dasına oldu. Ayrımcılıklarla mücadele leri hem kaynakları var. Bulundukla- ri ve Müslümanları destekliyor ve sa- kültürü yerleşti. İnsanlar daha dikkat- rı ortam da buna müsait. Dolayısıyla vunuyorlar. Müslümanlar da onlarla li. Siyahların verdiği mücadele karşılık karşılaştıkları meydan okumanın ar- bağlantılar kuruyor. Sonuçta Müslü- buldu toplumda. Kanunî, ekonomik kasından daha güçlü bir şekilde çıka- manlar o meydan okumaya karşı bir veya politik kazanımları oldu. Diğer biliyorlar. yol veya kanal bularak o sisteme en- ayrımcılığa uğrayan gruplar siyahla- tegre oluyor. rın kazanımlarından istifade ediyor- Trump iktidara geçer geçmez lar. Siyahlar veya diğer azınlıklardan Trump “Muslim ban”ı getirdiğinde Müslümanlara destek verenler var sırf “Müslüman yasağı”nı getirdi. ABD’yi bir sürü Amerikalı pankartlarla buna göçmen oldukları için. meydan okudu “Amerika Müslüman- yeni bir İslamofobi dalgası mı bekliyor? dır” veya “Müslümanlar Amerikalıdır” İleride Amerika toplumunun içindeki Her türlü göçmenlik tecrübesi zor- sloganlarıyla. Trump’ın açıklamasın- dan sonra bir hâkim, “bu yasağı kal- gerilimler sertleşecek öyleyse? dur. Göçmen karşıtlığı varsa daha dırıyorum” dedi. Birçok şehrin oto- Sertleşti zaten. Ekonomik eşitsiz- zordur. Belirsizlik varsa daha da zor- riteleri de yasağı tanımayacaklarını dur. İnsanların zihinlerindeki “Aca- belirttiler. Pek çok avukat şu an Müs- likler arttı. Araştırmaları takip ediyo- ba?” endişesi bile onları korkutmaya lümanları ücretsiz savunuyor. Ameri- rum, siyasî kutuplaşmalar artıyor. Si- yeter. Göçmen polisi gidip insanları ka’daki Müslümanlar kendilerini sa- yahların mağduriyetleri var. 2050’de evlerinden çıkarabilir. Ayrıca İslamo- vunabiliyor ve ittifaklar kurabiliyor. beyazların nüfusunun yüzde %50’nin fobi Müslümanların Amerika’da va- Dolayısıyla kısa vadede Müslümanlar altına düşeceği söyleniyor. Bunda Mek- roluş endişelerini artırıyor. Ama ben zorluk çekecekler, emniyetsizlik hissi- sika’dan gelen Hispaniklerin payı çok uzun vadede gelişmelerin Müslüman- ne kapılacaklar, saldırıya uğrayacaklar yüksek. Toplumsal dinamikler deği- ların lehine sonuçlanacağını düşünü- ama uzun vadede bu gerilimden daha şiyor. Ülkenin kurucu unsurları azın- yorum. Neden derseniz Amerika’da güçlü çıkacaklar. 11 Eylül’de olduğu gi- lıkta kalacak. Yerleşik düzendeki im- keskin bir ayrım var: Cumhuriyetçi- bi. 11 Eylül’den sonra Müslümanların tiyazlarını kaybetmek istemeyen bu ler ve Demokratlar. Cumhuriyetçiler sayısı ve görünürlükleri ciddi şekilde güç grupları değişimden rahatsız. Bu bir şeyi katı bir şekilde destekliyor- arttı. sebeple yeni gelenleri şeytanlaştırabi- sa Demokratlar -her zaman olma- liyorlar. sa da- bunun karşısında yer alıyor. Siyahilere yapılan ayrımcılıkla ilgili İslamofobi söylemini de çoğunluk- Genel olarak göçmenlere karşı tep- la Cumhuriyetçiler yükseltti. Trump neler söyleyebilirsiniz? ki var. Özelikle Müslümanlara karşı. da Cumhuriyetçilerin desteğiyle ikti- Amerika için çözülmesi daha zor Elbette buna bütün beyazları dahil dara geldi. Onlar bunu yükseltirken edemeyiz. İleriye dair kesin ifadeler Demokratlar buna karşı çıktı. Hata bir problem. Değişiyor ama ortadan kullanmam çok doğru değil ama gele- yaptıklarını dile getirdiler. Hatta Müs- tamamen kalkması çok zor. Trayvon ceğin ekonomik ilişkilerin seyrine gö- lümanların kapısını çalıp “sizin yanı- Martin cinayetinden sonra birkaç ki- re şekilleneceğini söyleyebiliriz. Çok nızdayız” dediler. Kapılara mektup- şi sokakta polis tarafından öldürüldü uzun vadede Müslümanlar da Ameri- lar, camilere notlar bıraktılar. veya şiddete uğradı. Bunlar da büyük kan toplumunun bir parçası olacak- tepkilere yol açtı. Bunda sosyal med- lar. Senato’da da olacaklar. Keith Elli- Irak savaşı 2003’te başlamıştı. Ben yanın da etkisi olduğunu düşünüyo- son şu an kongredeki ilk Müslüman. 2004’te oraya gittim. Ne bekliyorsu- rum. Daha görünür olacaklar. Kendilerini nuz? Herkesin savaşa destek vermesini daha çok Amerikalı olarak tanımlaya- değil mi? Kaldığım eyalet Demokratla- Obama’nın başkan olması bir şeyle- caklar. rın yaygın olduğu bir yerdi. Şehirdeki rin değiştiğini gösterir elbette. Ancak siyahi olduğu için tepki de aldı. Sosyal 2017 HAZİRAN / DERİN TARİH 37
ABD’NİN İLK SİYAH PİLOTLARI ÖZGÜRLÜĞE UÇTULAR ABD’de siyahlara ayrımcılığın en katı uygulandığı kurumlardan biri de orduydu. Siyahların korkak olduğuna inanılıyordu. Fakat Tuskegee Havacıları 2. Dünya Savaşı’nda gösterdikleri performansla bu algıyı yerle bir ettiler. MUNİSE ŞİMŞEK [email protected] 38 DERİN TARİH / 2017 HAZİRAN
————————————————————————————————————ABD’nin İlk Siyah Pilotları “Irkçılık ideolojik bir düşünce değil, aksine psikolojik bir hastalıktır.” Malcolm X P ek bilinmese de Tuskegee Hava- siyahlar geri hizmetlerde görev yap- 1941’de verdiği onayla askerî bir ma- cıları’nın 2. Dünya Savaşı’ndaki mışlardı. Bulaşık yıkamak, tuvalet te- hiyet kazandı. Nihayet siyahlar ha- üstün başarıları Amerika’daki mizlemek veya yemek pişirmek onla- va kuvvetlerine katılabileceklerdi. ırkçılık tarihinde bir kırılma nokta- rın işiydi. Harp Akademisi’nin 1925’te Eğitim aynı yılın Haziran’ında başla- sı olmuştur. Onlar ABD Hava Kuvvet- yayınladığı bir araştırma raporu, “Si- dı. Okul ilk yıl 13 kişiyi kabul etti ve leri’nde pilot olma hakkı kazanan ve yahîler zihinsel yönden alt seviyede, bunların 5’i mezun oldu. İleride siyah operasyonlara katılan ilk siyahlardı. doğuştan itaatkâr ve tehlike karşısın- pilotlara komutanlık yapacak olan Performanslarıyla büyük bir önyargı- da korkaklardır” diyor ve onların sa- Benjamin O. Davis de ilk mezunlar yı yıktılar. Ancak ırkçılığın kılcal da- vaşmaya elverişli olmadıklarını beyan arasındaydı. Yetiştirildikleri üniversi- marlara kadar işlediği bir toplumda ediyordu. Bu yüzden ordu kapılarını tenin isminden hareketle ABD’nin ilk bu hiç de kolay olmamıştı. onlara tamamen kapamıştı. siyah pilotlarına Tuskegee Havacıları denildi. 2. Dünya Savaşı’nda kullan- Kölelik ABD’de 1865’te Başkan Ab- Siyah Amerikalılar pilot olarak or- dıkları uçakların kuyruk renginden raham Lincoln tarafından resmî ola- duya katılmak için uzun bir mücade- dolayı da “Kırmızı Kuyruklar” adıyla rak kaldırılsa da bunun sosyal hayatta le verdiler. Başvuruları defalarca ge- anıldılar. hiçbir karşılığı olmamıştı. Sokaklar- ri çevrildi. 1. Dünya Savaşı sırasında da “Jim Crow yasaları” (bir komedyen- 1917’de yaptıkları başvuru bunların il- Tuskegee Havacıları için 1943’te den hareketle siyahlarla alay etmek kiydi. İki dünya savaşı arasında, sivil İtalya’da 332. Avcı Filosu kuruldu. Pi- için kullanılan bir isim) hüküm sürü- havayollarında kullanmak amacıyla lotundan mühendisine, aşçısından yordu. Siyahlar toplumun her alanın- olsa bile, hiçbir siyaha uçuş lisansı ve- motorcusuna kadar hepsi siyahlardan da dışlanıyor ve dahası şiddete maruz rilmemişti. 1931’de bir STK kurucusu oluşturulan filo Kuzey Afrika, Sicil- kalıyorlardı. Beyazlarla aynı işte ça- Walter White ve Tuskegee Üniversite- ya ve İtalya’daki operasyonlara katıla- lışamıyor ya da aynı işi yapsalar bile si’nin yöneticilerinden Robert Moton rak tecrübe kazandı. Başarılı olmala- aynı ücreti alamıyorlardı. Akla gelebi- siyah gençlerin pilot olarak eğitilme- rını veya öne çıkmalarını istemeyen lecek her yer -tren, otobüs, tramvay, sini amaçlayan bir proje hazırlayıp yığınla insan vardı. Pentagon onlara asansör, lokanta, tiyatro, kütüphane, kongreye sundu. Projenin amacı or- ciddi görevler vermiyordu. Gözetle- sinema ve kilise- siyah ve beyazlar dunun 1925’te yayınladığı raporun ge- me ve devriye gezme gibi sıradan işler için ikiye bölünmüştü. Hatta tuvalet- çersizliğini ispatlamaktı. Siyahlar da yapıyorlardı. Üstelik hurdaya çıkmış ler bile… Sadece beyazlara özel kamu- pekâlâ bu işi yapabilirlerdi. Cevap yi- eski uçakları kullanmak zorundaydı- sal alanlar vardı ki, bunların kapıla- ne aynıydı. Ancak pes etmediler. Hü- lar. Buna rağmen Kırmızı Kuyruklar rında “sadece beyazlar için”, “siyahlar kümete baskı yapmaya devam ettiler. ümitsizliğe kapılmadılar. Canla başla giremez” ikazları bulunuyordu. Bazı- Sonunda 1939’da ABD kongresi proje- çalıştılar. Projenin devamı için başka larının nefreti “köpekler ve siyahlar yi onayladı. Buna göre siyahî gençler şansları yoktu. giremez”, “hayvanlar ve siyahlar gire- Alabama’daki Tuskegee Üniversitesi’n- mez” levhaları asacak kadar büyüktü. de pilot olarak eğitilecekti. Masraflar Bir gün bekledikleri fırsat ayakla- hayırseverler tarafından karşılanaca- rına geldi. Akdeniz üzerinde devriye Bu doğrultuda ABD ordusunda ge- ğından devlet bütçesinden harcama uçuşu yaparken birkaç Alman uça- nel kanaat siyahların zeka, beceri ve yapılmayacaktı. ğıyla burun buruna geldiler. Kısa bir entelektüel birikimlerinin komplike it dalaşının ardından biri dışında Al- işler için yeterli olmadığı yönündeydi. Başlangıçta sivil uçuşları kapsayan man uçaklarının hepsini düşürdüler. Bu sebeple 1. Dünya Savaşı’na katılan proje Başkan Franklin Roosevelt’in Tuskegee Havacıları kaçan uçağı ta- 2017 HAZİRAN / DERİN TARİH 39
Özel Dosya——————————————————————————————————————— kip ederken kendilerini birden İtal- dı ve kavgaya dönüştü. 2 gün süren » Eşitlik için uçtular ya’nın Pantelleria adasındaki askerî kargaşa neticesinde 61 siyahî subay Tuskegee Havacıları 2. Dünya Savaşı’nda bir havaalanının üstünde buldular. tutuklandı. ABD Hava Kuvvetleri’nde en zorlu görevlerin üstesinden gelerek Fırsatı kaçırmayıp ateşe başladılar. subay olsalar da mahkeme karşısında siyahların zeka ve birikim açısından Havalanmaya çalışan İtalyan ve Al- beyazlarla eşit değillerdi. beyazlardan hiçbir farkları olmadığını man savaş uçaklarıyla birlikte havaa- ispatladılar. lanının tamamını yerle bir ettiler. Bu Cephede de durum değişmiyordu. başarıları sayesinde Roma, Napoli, Sa- Tuskegee Havacıları’ndan esir düşen- lis tarafından sokak ortasında öldürü- lerno ve Anzio operasyonlarına katıla- lerin -yaklaşık 30 kişi- durumu daha lüyor. ABD şehirlerinde siyahlar hâlâ bildiler. vahimdi. Nazilerin nazarında insan kendilerine ayrılmış semtlerde yaşı- bile değillerdi. Bu yüzden her türlü yor. Pek çok beyazdan daha varlıklı ol- Tahrip ettikleri hedef ve düşürdü- eziyeti tattılar. Ancak esir kampların- dukları hâlde bankalar siyahlara kre- ğü uçak sayısı ABD Hava Kuvvetlerini daki beyaz Amerikalıların onlarla ay- di verirken kılı kırk yarıyor. etkileyince ordu daha fazla siyah pi- nı yerde kalmak istememesi bundan lot yetiştirme kararı aldı. 1943 yılının çok daha acı vericiydi. ABD’de asırlardır devam eden ırk- Eylül’ünde filonun başına Albay Da- çılığın kaynağı aslında çok derinlerde vis getirildi. Bundan sonra Avrupa’da- Şiddet tırmanıyor yatıyor. Çünkü siyahların Amerika’da- ki operasyonlarda görevler almaları ki serüvenleri diğer göçmenlerden için filoları bölgedekilerle birleştiril- 2. Dünya Savaşı bitmiş ama ABD’de- farklıydı. Onlar 16. yüzyıldan itibaren di. Kendilerine yeni uçaklar verildi. ki ayrımcılık bir türlü sona ermemiş, kıtaya “ölü taşıyıcı” (tumberio) denilen En ciddi görevleri Almanya’daki ha- tam tersine daha da şiddetlenmişti. gemilerle köle olarak getirilmişlerdi. va operasyonlarında bombardıman Sokaklarda linç edilen veya evi ateşe Yaklaşık 300 yıl boyunca gayri insani uçaklarına eskortluk yapmaktı. Gö- verilen siyahların sayısı gün geçtikçe şartlarda çalışarak beyaz adamın refa- züpek oluşları ve bombardıman uçak- artıyordu. hına katkıda bulundular. larından hiç ayrılmamaları sayesinde bu işin de üstesinden geldiler. Çok az 1955 yılında Alabama’da otobüs- fire veriyorlardı ki, bu yüzden bütün te bir beyaz yerine oturmak için si- beyaz pilotlar onlarla uçmak isteye- yah bir kadından kalkmasını istedi. cekti. Bu isteğe karşı çıkan Rosa Parks tu- tuklanıp hapse atılınca “Otobüs Eyle- Kısacası Tuskegee Havacıları’nın mi” başladı. Siyahlar bir yıl boyunca deyimiyle “cesaretin rengi yoktu”. otobüse binmediler. Protesto amacıy- Onların başarıları ABD ordusunda- la her yere yürüyerek gittiler. 1963’te ki ırkçılığı yumuşattı. Başkan Harry Martin Luther King’in liderliğinde ay- Truman 1948’de orduda ayrımcılığı nı amaçla Washington’a bir yürüyüş yasaklayacaktı. düzenlendi. İsyanlar arttıkça polis da- ha sert davranıyordu. Bütün zorlukla- Öte yandan okula başladıkları an- ra rağmen siyahların hak ve özgürlük dan savaş sonuna kadar ırkçılık peş- mücadelesi 1964’te meyvesini vere- lerini hiç bırakmamıştı. Katı kuralla- cekti. Çıkarılan bir yasayla ayrımcılı- rı ve hiyerarşik bir yapısı olan orduda ğa son verildi. Fakat nefret kolay kolay ayrım çok keskindi. Irkçı tepkiler yü- bitmeyecekti. zünden eğitim merkezleri, sırasıyla Michigan, Kentucky ve Indiana olmak Önce siyah Müslüman lider Mal- üzere üç defa taşındı. colm X öldürüldü (1965), ardından da Martin Luther King (1968). Bütün Askerî tesisler daima ikiye bölün- bunlar yaşanırken ilk siyah pilotların müş oluyordu. Siyahların beyazlar başarı hikâyesi Beyaz Saray’a baskı için ayrılan kısımlara girmeleri ya- yapan insan hakları örgütlerine ve so- saktı. Bar ve kulüpler ayrıydı. Sava- kaklardaki siyahlara ilham ve cesaret şın en şiddetli günlerinde Tuskegee vermişti. Vazgeçmeyeceklerdi… Havacıları Avrupa’da canla başla sava- şırken eğitim üssünde beyaz subaylar Biraz yumuşamış olsa da ABD’de- aynı mekânda oturmak istemeyecek ki ırkçılık tamamen sona ermiş değil. kadar siyahlardan iğreniyorlardı. Barack Obama’nın 8 yıl devlet başkan- lığı yaptığı bir ülkede siyahların dış- 5 Nisan 1945 akşamı ABD Freeman landıklarına inanmak elbette güç. An- üssünde birkaç siyah subay beyazlar cak tersini düşünmek için çok güçlü için ayrılan bölüme gidince aşağılana- deliller mevcut: Mesela her yıl yüzler- rak geri çevrildiler. Gerginlik tırman- ce siyah, silahsız oldukları halde, po- 40 DERİN TARİH / 2017 HAZİRAN
————————————————————————————————————ABD’nin İlk Siyah Pilotları » Lavabolar bile ayrıldı Ülkeleri için canlarını ortaya koyan Kızıl Kuyruklar komutanları Benjamin Davis ile birlikte (en üstte). Bu fedakarlığa karşın ABD’de siyahlar beyazlarla aynı lavaboyu bile kullanamıyorlardı. Tarihin gördüğü en acımasız güneyli bir beyaz tarafından öldürü- rupalı beyazlarla eşit kategoride ola- ırkçılık lecekti. mazlar. İşte bu bakış açısı emperya- lizm ile birleşince tarihin gördüğü en Ancak 19. yüzyılda gerçekleşen Sosyo-ekonomik şartlar bir kenara acımasız ırkçılık türü çıktı ortaya. hızlı sanayileşme onların kaderini bırakıldığında ırkçılığın asıl kaynağı değiştirdi. Kuzey eyaletlerinde artık beyaz adamın insan ve tarihe bakı- Darwin, Marx veya Hegel gibi Batı kölelere ihtiyaç kalmamıştı. Fakat şındadır. Avrupa merkezci tarih an- medeniyetine öncülük etmiş pek çok ekonomisi siyahların çalıştırıldığı pa- layışına göre tarih Doğu, Yunan, Ro- ideolog düşüncelerini bu skala üzeri- muk, tütün ve şeker kamışı üretilen ma-Cermen ve modern Avrupa olarak ne inşa etmişti. Bu yüzden ABD’nin si- büyük çiftliklere dayanan güney eya- dönemlendirilir. Her bir basamak me- yahlara uyguladığı ayrımcılık ile Hit- letleri buna şiddetle karşı çıktı. Kuzey deniyet açısından gelişmişlik düzeyi- lerin faşizmi arasında sadece bir ölçek ile Güney arasındaki bu anlaşmazlık ni gösterir. İnsanlık Avrupa’da, yani farkı vardır. Malcolm X’in vurguladı- ülkeyi iç savaşa sürükledi (1861-65). Ari ırkta kemale ermiştir. ğı gibi “ırkçılık psikolojik bir hastalık- Savaşın galibi kuzeyliler olunca ABD tır”. başkanı Abraham Lincoln sözünü tu- Bu skalada Doğu ise insanlığın il- tarak 1865’te siyahlara özgürlüklerini kel versiyonunu temsil eder. Dolayı- vermişti. Bu yüzden aynı yıl fanatik sıyla Afrikalılar, Amerika yerlileri, bütün Asyalılar ve Müslümanlar Av- 2017 HAZİRAN / DERİN TARİH 41
DEFTER DEFTER İSMAİL KARA Prof. Dr., Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İslam Felsefesi Emekli Öğretim Üyesi AB SEVDASINDAN KİMLİK KARTINDAKİ “DİN/MİLLET” HANESİNE… Kimliklerdeki İslâm ve 1980-1995 yılları arasında Sainte Pulcherie Fransız Kız Ortaokulu’n- Müslümanlık hanesiyle da Din Dersi hocalığı yapmışlığım var. Birçok bakımdan istifade oynamak bu topraklar- ettiğim, zevkle çalıştığım bir görev oldu benim için. Bir kısmıyla daki millet meselesiyle hâlâ görüştüğüm talebelerim ise hayatımın en kıymetli kazançları ara- oynamak mânasına geli- sında sayılır. Bu okulda hocalığa başladığımda Din Dersi seçmeli idi. yor. Çünkü Osmanlıların Ayrıca mecburi olan Ahlâk Dersi’ne de ben giriyordum. Okulun %10-15 son döneminde ve Cum- civarında Türk uyruklu gayrımüslim öğrencisi vardı, onlar da Ahlâk huriyet devrinde, yeni Dersi’nde talebemdi. bir millet olma, yeni bir milliyet oluşturma İslâm 1982 Anayasası iki dersi birleştirdi ve Din Kültürü ve Ahlâk Bilgi- ve Müslümanlık üzerin- si başlığıyla ilkokulun 4 ve 5., orta ve liselerin ise bütün sınıfları için den sağlanmış ve inşa bu dersi mecburi hale getirdi. (Seçmeli dersin adı Din Dersi idi, artık edilmişti. Din Kültürü olmuştu. Bugün de öyledir. Kimsenin umurunda değil ama devrin devletlü paşaları ve çoğu zaman iktidarın emrinde çalışan bü- yük hukukçular dersin mecburiliğini bu kelime operasyonu üzerinden laiklikle uyumlu hale getirmişlerdi. Nasıl olsa demokraside çözüm tü- kenmezdi. Din sahasındaki muğlaklık ve müphemlikler de…) Din Kültürü ve Ahlâk Bilgisi dersi mecburi hale getirildiği zaman Türk vatandaşı gayrımüslim talebelerin dersten muaf tutulması bile- rek ihmal edilmiş veya unutulup atlanmıştı. Birkaç ay sonra mevzu- at bu istikamette tashih edildi. Doğrusu da bu idi. (Arada söyleyelim, bu satıların yazarı bütün problemlerine ve zaaflarına rağmen Türkiye şartlarında Din Dersinin mecburiliğini savunmanın daha doğru bir yol olduğu kanaatındadır.) Mevzuat tashihi yapıldı fakat nüfus cüzdanla- rındaki din hanesinden kaynaklanan bazı problemlerin bu yeni düzen- leme ile de çözülmediğini nereden bilebilirdim. Bir sabah okula gittiğimde rahibe olan müdire hanımefendi beni ka- pıda karşıladı ve nazik bir konuda benimle görüşmek isteyen bir veli- nin öğretmenler odasında beklediğini söyledi. Odaya geçtim, bekleyen başarılı ve sessiz sakin bir talebemin annesiydi. “Hayırdır, bir yaramaz- 42 DERİN TARİH / 2017 HAZİRAN
YİRMİ SENE İÇİNDE “MİLLET”TE BÜYÜK DEĞİŞME Aynı kişinin, Rizeli Karaalizâde Yusuf Ziyaeddin Efen- di’nin 1321/1905 tarihli nüfus tezkiresinin “Milleti” hane- sinde “İslâm” yazılı. 1340/1924 tarihinde Rize İmam Hatip Mektebi muallimliği için düzenlenen nüfus evrakında ise din hanesi yok, “Milliyeti” hanesinde ise “Türk” yazılmış. 1330/1914 tarihli Nüfus Kanunu’nun 3. Maddesi nüfus kayıtlarının hangi bilgileri ihtiva edeceğini düzenliyor. Ad ve aile lakabından sonraki ilk bilgi diniyle ilgili: “Sicill-i nüfus zükûr ve inâsın isim ve şöhretiyle Müslümanların dinini ve gayrımüslim ahalinin din ve mezhebiyle hangi cemaata mensup olduğunu ve pederinin isim ve ma- hall-i viladetiyle validesinin ismini ve vilayet ve kaza itiba- riyle mahal ve tarih-i viladetini ve ikametgâhını ve sanat ve sıfatıyla okur yazar olup olmadığını (…) hâvi olacaktır” (Takvim-i Vekâyi, 17 Şevval 1332/26 Ağustos 1330, s. 1). 1972 tarihli Nüfus Kanunu’nun 43. Maddesinde de din hanesi biraz aşağıya inmekle beraber var: “Aile kütükleri; ailenin bütün fertlerinin cinsiyetini, adı, soyadı, baba ve anası adiyle soyadlarını, sağ olup olmadıklarını, il ve ilçe itibariyle doğum yeri ve tarihlerini, vücutlarındaki belirli değişikliklerini, dinini, okur-yazar olup olmadıklarını, medeni hallerini ve diğer şahsi hal değişikliklerini ihtiva eder.” 46. Maddenin bir cümlesi ise şöyle: “(…) Ad ve so- yadının değiştirilmesi, din değiştirme suretiyle de olsa mahkeme karariyle yapılır (…)”. (Mevzuat bilgileri için hukukçu talebem Ali Adem Yörük’e müteşekkirim). lık yok inşallah” dedim. “Bir yaramazlık yok hocam ama Kurmaca ve gerçek bir derdimiz var, biz çözemedik, onu size danışmaya gel- dim, idare de sizinle görüşmemi ısrarla tavsiye etti” dedi ve Tarihin uzun zamanların içinden sürükleyip önümüze anlatmaya başladı: Biz Süryaniyiz, ailemiz Cumhuriyet’in getirip yığdığı böyle problemler var/dı. Başka ülkelerin ve ilk yıllarında Mardin’den İstanbul’a göçtü. Fakat o sıkıntılı milletlerin tarihinde de oldu, var/dır. Bugün kimseyi renci- yıllarda nüfus cüzdanlarımızın din hanesine İslâm yazıldı. de etmeden bu problemlerin çözülmesi gerektiği tartışma Devlet bunu bizi koruma amaçlı yaptığını söyledi veya ima dışı olmalı. Mesele bu değil. Mesele Türkiye’de gayrımüs- etti, biz de öyle kabul ettik. İsim ve soyisimlerimiz de öy- limlerin veya kendisini Müslüman kabul etmeyenlerin ledir. Geldik bugünlere. Şimdi gayrımüslim öğrencileriniz problemlerinin İslâm ve Müslümanlık hanesi tahrip edi- için Din Dersi’nden muafiyet düzenlemesi yapıldı ama bi- lerek, zorlanarak, aşağıya çekilerek, rencide edilerek ya- zim nüfus cüzdanlarımızda İslâm yazılı olduğu için çocuk- pılması, yaptırılmasıdır. Hemen söyleyelim, bu tahrip, zor- larım kanunen Din Kültürü ve Ahlâk Bilgisi dersine gir- lama ve rencide etme sadece bugünün, dünün meselesi mek zorunda gözüküyor. Ne yapmamı tavsiye edersiniz? değil; İslâm dünyasının ve Türkiye’nin bütün 19. ve 20. (ve (Bu problemi sühuletle nasıl çözdüğümüzü anlatmanın ye- elbette 21.) yüzyıl tarihi biraz da bunun, Müslümanların ri burası değil.) rencide edilmesinin, doğrudan veya dolaylı yollarla burun- larının sürtülmesinin tarihidir. Başkaları için istenen hak O günün şartlarında Alevi olduklarını ancak ikinci, hukuk yahut eşitlik Müslümanlar için eşitsizliğe, hak hu- üçüncü senede ve mahremâne bir eda ile bana söyleyen ta- kuk tanımazlığa müncer olageldi. lebelerim ve veliler de oldu fakat onlardan böyle bir talep ve şikâyet hiç duymadım, herhangi bir ima hissetmedim. Bu konularda baş ve yardımcı aktörler de bazan yaban- Sure ve duaları ezberlemekte, namaz kılmayı öğrenmekte cılar, onlarla ittifak kuran gayrımüslimler, bazan da suret-i bir isteksizlik yahut dolaylı direnç de görmedim. haktan görünen yahut kafası karışık, tefrik kapasitesi za- yıflamış kendi dindaşları ve yurttaşlarıdır. İçerinin ve 2017 HAZİRAN / DERİN TARİH 43
DEFTER DEĞİŞME VAR, DEVAMLILIKLAR DA… 1936 tarihinde Rize’de düzenlenen defter halindeki bir nüfus cüzdanında din hanesi “İslâm” olarak doldurulmuş, mezhebi hanesi umumiyetle olduğu gibi boş bırakılmıştır. Buna karşılık 1944 yılında Yine Rize’de hazırlanan bir başka nüfus cüzdanında ise mezhep hanesinde herhalde istisnai bir örnek olarak “H.” kısaltması var. Muhtemelen Hanefi mezhebine işaret ediyor. Alevi bir vatandaşın din hanesinde İslâm yerine Alevi yazıl- masını talep eden başvurusu üzerine Türkiye’nin 2010 yılında AİHM’nde mahkum edilmesi gidişatı belirlemiş ve değiştirmiş gibi görünüyor. Mahkeme kimlik kartının din hanesine Alevi yazılması talebini Aleviliğin İslâmiyetin bir alt grubu olduğu gerekçesiyle reddederken din hanesinin doldurulma mecburi- yetini mahkumiyet konusu yapmıştır. Din hanesinin “gizlenmesi”/çipte saklanmasıyla ilgili son düzenlemenin İçişleri Bakanlığı’nın tasarrufu olduğu anlaşılıyor. dışarının uzun yıllardır kullandığı panislamizm, irtica, ci- geçmiş Müslümanların eşzamanlı olarak ve içiçe gelişen had (kutsal savaş), istibdat (despotizm), cariye-türban-çar- Avrupa hayranlığı ve Avrupa düşmanlığı bu baskıların ve şaf, terör, şiddet, şeriat devleti, ortaçağ, eşitsizlik, skolastik, kabullerin arasında ortaya çıkan tereddütlerin, şahsiyet bo- örümcek kafa, sakal-şalvar-tesbih… aslında ve çoğunlukla zukluklarının veya korunma biçimlerinin, hadi politikala- Müslümanları, Müslümanlığı rencide etmenin, bastırma- rının da diyelim, bir parçasıdır. Bir başka şekilde söylersek nın uyarılmış ve büyütülmüş ön araçları, sahte meşruluk korunmak ve beka fikri için Avrupa/Batı düşmanlığı, açıl- hazırlıkları ve siyasi hileleridir. mak ve devamlılığı sağlamak için Avrupa taklidi, muhab- beti, hayranlığı hatta aşkı içiçe, yanyana… İçiçe var olan, Cevdet Paşa’nın Tezakir’deki anlatımı ve yorumu bu me- gelişen, hatta birbirini besleyen zıtlıklar bunlar. Bu zıtlık- yanda örneklerden sadece biri olarak zikredilebilir. Paşa ları taşımak ve benimsemek açısından Müslüman ülkele- birbuçuk asır önce olmuş bitmiş bir hadiseden bahsetme- rin diyelim ki laik kesimi ile dindarları arasındaki farkın, sine rağmen sanki yakın dünü ve bugünleri anlatıyor gibi- olsa olsa bir derece farkı olduğu rahatlıkla söylenebilir. dir. Tarihin canlılığı ve aktüelliği yahut “geçmiş geçmez” dedikleri herhalde bu olmalı. Birlikte bakalım: Millet din demekse ‘nation’ ne olacak? “Bu Fermanın [1856 tarihli Islahat Fermanı’nın] hük- Bugün Türk devletinin verdiği yeni kimlik kartlarında münce tebea-i Müslime ve gayrımüslime kâffe-i hukukta artık din hanesi yok. Taşıyacağınız nüfus cüzdanınızda İs- müsavi [eşit] olmak lazım geldi. Bu ise ehl-i İslâma pek ziya- lâm olduğunuz görülmeyecek. “Herhangi” bir “eşit” kişi gi- de dokundu. (...) Ehl-i İslâmdan birçoğu, ‘âbâ vü ecdâdımı- bisiniz artık; dünya vatandaşı (“Milletim nev-i beşerdir, va- zın kanıyle kazanılmış olan hukuk-ı mukaddese-i milliye- tanım rûy-i zemin” kelâm-ı kibârı ne zaman söylenmişti mizi [diniyemizi] bugün gâib ettik. Millet-i İslâmiye millet-i bu topraklarda?). Güya isterseniz/rıza gösterirseniz iç bilgi- hâkime iken böyle bir mukaddes haktan mahrum kaldı. lerde (karnınızda) din hanesi yer alacak, görülebilecekmiş. Ehl-i İslâma bu bir ağlanacak ve matem edecek gündür’ de- Nüfus memuru size soruyor, ekranda gösteriyor ve ona gö- yü söylenmeğe başladılar. Tebea-i gayrımüslime ise ol gün re kaydediyor(muş). raiyet silkinden çıkıp millet-i hâkime ile tesâvi [müsavat, eşitlik] kazanmış olduklarından onlarca bir yevm-i meser- Nereden ve ne zaman çıktı bu? Avrupa Birliği süreciyle ret [sevinç günü] idi.” ilgili en büyük hamleyi gerçekleştiren, ama bir müddettir söylem itibariyle Avrupa karşıtlığı yapan, tarihî çizgi ile ir- Bunlar geçmişte içerden ve dışardan şark meselesi, me- tibatlı söylersek Batı düşmanlığı ile sevdasını birlikte taşı- denileştirme, sömürgecilik, Tanzimat ve ıslahat, muasır yan mevcut iktidar Soğuk Savaş sonrası dönemin belirleyi- medeniyet seviyesi, ulûm-fünûn, aydınlanma üzerinden/ ci ve baskıcı küresel temayülleri ve kimlikçi-azınlıkçı AB gerekçesiyle oldu, şimdi bunlara ilaveten küreselleşme, pa- standartlarına uyum için bu düzenlemeyi yaptı. Yani ken- zar ekonomisi, liberalizm, tarihin sonu, refah, laiklik, de- di görünür kimliğinden din hanesini siyaseten veya doğru- mokrasi, insan hakları, kimlik-azınlık politikaları üzerin- luğuna inanarak kaldırdı. Elbette hiç sormadan benimkin- den/gerekçesiyle oluyor. Bunlar aynı zamanda bir baskı ve den, bizimkinden de… (Bizimkinden dediğime bakmayın, yönlendirme; tehdidi algılama ve yönlenme biçimi. İslâm birçok parti ve grubun, birçok “sivil toplum” kuruluşunun, dünyasının ve Türkiye’nin, modern eğitim süreçlerinden 44 DERİN TARİH / 2017 HAZİRAN
birçok aydının yıllardır bunu istediğini, bunun için kanun DİYANET’TEN BEKLENMEDİK teklifleri verildiğini biliyoruz. Mütedeyyin çevrelerden, es- KİMLİK YORUMU… ki ve yeni İslâmcılardan da bir şikâyet, bir tenkit duyma- dık. Dünya vatandaşı olmayı fazilet bilen çok insanımız var Bir önceki Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu’nun artık. 2010’da Devrin Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğ- nüfus cüzdanlarındaki din hanesinin kaldırılması istikame- lu da üzerine hiç vazife değilken “din hanesi kaldırılmalı” tindeki açıklaması siyasi konjonktürle hayli uyumlu yakla- şeklinde beyanat vermişti.) şımlarını göstermesi açısından dikkat çekici idi (Radikal, 24 Eylül 2010, s. 14). Meselenin aktüel-siyasî ve pratik-pragmatik tarafını, çe- lişik yönlerini anlamak hiç zor değil. Yıllardır, hatta asır- 13 Ocak 2010 tarihli Milliyet gazetesinde şu haber yer lardır bildiğimiz ama gına getirmediğimiz zor ve çapraşık almıştı: “BDP Tunceli Milletvekili Şerafettin Halis nüfus cüz- meseleler bunlar. Fakat nüfustaki İslâm ve Müslümanlık danından din hanesinin çıkarılması için (…) Meclis Başkanlı- hanesiyle oynamak aslında bu topraklardaki millet mese- ğı’na sunduğu kanun teklifinde 2006 tarihli Nüfus Hizmetle- lesiyle oynamak mânasına da geliyor. Çünkü Osmanlıların ri Yasası’nın 7/1-e fıkrasının yürürlükten kaldırılmasını istedi. son döneminde ve Cumhuriyet devrinde, açıkça söylensin Teklifin gerekçesinde, Anayasa’nın 24’ncü maddesinde ‘her- söylenmesin, mütecanisleşme/homojenleşme, yeni bir mil- kes vicdan, dinî inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir. Kimse let olma, yeni bir milliyet oluşturma İslâm ve Müslümanlık ibadete, dinî ayin ve törenlere katılmaya, dinî inanç ve üzerinden sağlanmış ve inşa edilmişti. Yeni Türkiye’nin İs- kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz’ ifadesinin yer aldığına lâmı paranteze alarak, baskılayarak varlık alanına çıkabi- dikkat çekilerek 24 Nisan 2006 tarihinde yürürlüğe giren leceğini düşünen Cumhuriyet ideolojisi kurucularının İs- 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu’nun 7/1-e fıkrasında ise lâm hanesindeki bütün tahribatlarına ve biçimsizleştirme “Nüfus Cüzdanına bireyin dini de yazılır” ifadesinin bulun- teşebbüslerine rağmen yeni millet homojenleşmesini bir duğu kaydedildi. Bu durumun bireyi, dinî inanç ve kanaatini şekilde İslâm ve Müslümanlık üzerinden yapmanın dışın- açıklamaya zorlama anlamı taşıdığı, düşünce, din ve vicdan da salim bir yolun olmadığının tamamen farkında olduk- hürriyetine aykırı olduğu ifade edilen gerekçede şöyle ları anlaşılıyor. Zaten milletle dinin aynı mânaya geldiğini, denildi: ‘Nüfus cüzdanlarına dinin zorunlu olarak yazılması Türkle Müslümanın birbirinin yerine kullanıldıklarını iyi Anayasaya aykırılık gösterdiği gibi Türkiye’nin imza koymuş bilen, yakından gören, tecrübe eden bir kültürün ve süre- olduğu, başta Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Birleşmiş cin, hatıraları canlı cephelerin içinden geliyorlardı. Milletler Siyasi ve Medeni Haklar Sözleşmesi olmak üzere birçok sözleşmeye de aykırıdır. Hatırlamak lazım ki Lozan mübadelesiyle Yunanistan’a gönderilenlerin bir kısmı ırk itibariyle Türktü, Türkçe ko- Anayasanın 2. maddesi, ‘Türkiye Cumhuriyeti demok- nuşuyorlardı fakat Hıristiyan oldukları için Rum muamele- ratik, laik ve sosyal hukuk devletidir’ dese de, Türkiye’deki si gördüler, yeni Türk vatandaşı olamadılar; buna karşılık siyasi yapılanmanın karakterinden ve başta Diyanet İşleri Yunanistan’dan ve Ege adalarından gelenlerin önemli bir Başkanlığı olmak üzere, kurumların ve kurum kadrolarının kısmının ırken Türk olmakla alakaları yoktu, ayrıca Türk- niteliğinden, devletin Sünni-İslâm yönünün baskın olduğu çeleri de hayli zayıftı, bunlar da Müslüman oldukları için görülür. Böyle olunca da ülkemizdeki farklı din ve inanç- Türk muamelesi görerek Anadolu topraklarına gelip yerleş- ların kendilerini açığa vurmaları, özgürce ibadet etmeleri, tiler, eşit Türkiye vatandaşı oldular. Onları yabancılıktan kendilerini özgürce tanımlamaları da zor bir hal alır. Başta, kurtaran, eşit hale getiren ne ırktır ne de başka bir şeydir, kendilerini sadece ‘Alevi’ olarak tanımlayan, tanımlamak sadece Müslüman oluşlarıdır, nüfus cüzdanlarındaki İslâm isteyen Aleviler olmak üzere, farklı din ve inanç sahiplerinin hanesidir. Anadolu toprakları 18. yüzyılın ikinci yarısından bir hukuksuzlukla karşılaştıkları söz konusudur. Bu durum itibaren 72 kavimden Müslümanı sorgusuz sualsiz kabul hem Anayasaya hem de Türkiye’nin imza koyduğu Uluslara- eden, içine sindirebilen tek Müslüman coğrafyadır. Bugün rası sözleşmelere aykırılık göstermektedir. 5490 sayılı kanu- de devam ediyor bu istisnai özellik (Bu sebeplerle Batılı mâ- nun 7/1-e fıkrasının kaldırılması demokratik, laik ve sosyal nada “ulus devlet” Türkiye tecrübesi için mutlaka kullanı- bir hukuk devleti için zorunludur.” (Milliyet, 13 Ocak 2010. lacaksa ancak tırnak içinde kullanılabilir). http://www.milliyet.com.tr/bd-p-li-vekil-halis-ten-kimlik- ten-din-hanesi-cikarilsin-teklifi-siyaset-1185576/). * Yorulmadıysanız yazının başındaki tecrübeye de döne- rek bir soru ile bitirelim: Nüfustaki din hanesini kaldırdık- tan sonra Din Dersi’nin mecburiliğini yahut Diyanet İşleri Başkanlığı’nın devlet çatısı altında (muhteva ve kapasite iti- bariyle olmasa da) devâsa bir kurum olarak yer almasını ne ile, nasıl anlayıp açıklayacak ve savunacaksınız? Yoksa bana ne, niye savunacakmışım mı diyorsunuz? O zaman müsaadenizle soruyu değiştireceğim: Kendiniz kal- maya, kendinizi, milletinizi/dininizi anlamaya ve savun- maya, görünür kılmaya ihtiyacınız yok mu? 2017 HAZİRAN / DERİN TARİH 45
Dosya ————————————————————————————————————————— Orucun yüzünde unuttuğumuz KUTSAL TEBESSÜM Ramazan Medeniyeti DOSYA 46 DERİN TARİH / 2017 HAZİRAN
————————————————————————————————————— Ramazan Medeniyeti Atalarımızın inşa ettiği Ramazan mede- niyeti artık sadece nostaljik sohbetlerin konusu. Peki dijital çağın metropollerinde eski Ramazanların manevî iklimine nüfuz etmek mümkün mü? Osmanlı İstanbul’un- da olduğu gibi bugün de aynı sofra etra- fında, aynı kutsalın çeşmesinden susuzlu- ğumuzu giderebilir miyiz? MUSTAFA ARMAĞAN [email protected] Yazdıklarına bakılırsa, Fransız ro- “İstanbul’da bütün dinlere karşı bü- mantizminin sembollerinden Gérard yük bir müsamaha vardır ve bu olayı de Nerval, koca bir yaz mevsimini ge- buna misal olarak kaydediyorum” di- çirdiği Osmanlı başkenti İstanbul’un ye noktalar. her köşe bucağında yeni bir hayret sarhoşluğu yaşamıştır. Özellikle de “Ne akıl almaz bir şehir bu!” der Ramazan akşamlarının hür atmosfe- bir başka yerde. “İhtişam ve sefalet, ri, bu sarhoşluğu iyiden iyiye koyulaş- gözyaşı ve neşe; başka yerlerdekinden tırmış görünmektedir. daha çok keyfilik, hem de daha çok özgürlük var burada.” 1843 yılının Ramazan’ıdır ve Beya- zıt Meydanı’ndaki kahvelerde oynatı- Bu akıl almaz şehri hele Ramazan- lan Karagöz oyunlarını “Avrupalılar larda “dopdolu bir özgürlük” sisinin için anlaşılmaz” görür Nerval. İçtiği sardığını söyleyen kişi ise hemşehrisi suyun nereden geldiğini ve hangi yı- Theophile Gauthier olacaktır. lın suyu olduğunu tadar tatmaz anla- yan su tiryakilerini de hayret kuyu- Özgürlük, hem de Ramazan’da? Bu- larından seslenerek anlatır bize. Hele gün hepimize biraz dudak büktüren bir seferinde öyle bir olaya şahit olur bu sözler, iki romantik babanın, Ner- ki, nutku tutulur neredeyse. val ile Gauthier’nin bizi yanıltmak için seçtikleri birer kurgu olabilir mi Sultan Abdülmecid, ziyarete git- acaba? Bugün bir yasak ve haram çe- tiği Galata Mevlevihanesi’nden tam telesine indirgenmiş olan hakiki Ra- çıkmak üzereyken yoldan bir Rum mazanlarımız, bu iki yabancının sa- cenaze alayının geçtiğini fark eden tırları arasından bize selam yolluyor muhafızlar, alayın yolunu değiştirt- olabilirler mi? mek isterler ama Bizansvarî giyimi ve başındaki Bizans tacı ile Şarlman ka- Bu defa çağdaş bir Fransız, François dar mağrur görünen Başrahip kim- Georgeon, sorularımıza “Evet özgür- seyi dinlemeyip yoluna devam eder. lük” diye cevap veriyor. “Evet özgür- Padişah, ancak cenaze alayı geçip git- lük; çünkü öncelikle Ramazan ayında tikten sonra çıkar tekkeden. Nerval daha fazla “boş zaman” vardır… Çün- ise bu manzara karşısında sözlerini, kü Ramazan şehirde çok daha büyük bir hareketlilik demektir. İstanbul sakinleri için gezme fırsatları art- 2017 HAZİRAN /DERİN TARİH 47
Search
Read the Text Version
- 1
- 2
- 3
- 4
- 5
- 6
- 7
- 8
- 9
- 10
- 11
- 12
- 13
- 14
- 15
- 16
- 17
- 18
- 19
- 20
- 21
- 22
- 23
- 24
- 25
- 26
- 27
- 28
- 29
- 30
- 31
- 32
- 33
- 34
- 35
- 36
- 37
- 38
- 39
- 40
- 41
- 42
- 43
- 44
- 45
- 46
- 47
- 48
- 49
- 50
- 51
- 52
- 53
- 54
- 55
- 56
- 57
- 58
- 59
- 60
- 61
- 62
- 63
- 64
- 65
- 66
- 67
- 68
- 69
- 70
- 71
- 72
- 73
- 74
- 75
- 76
- 77
- 78
- 79
- 80
- 81
- 82
- 83
- 84
- 85
- 86
- 87
- 88
- 89
- 90
- 91
- 92
- 93
- 94
- 95
- 96
- 97
- 98
- 99
- 100
- 101
- 102
- 103
- 104
- 105
- 106
- 107
- 108
- 109
- 110
- 111
- 112
- 113
- 114
- 115
- 116
- 117
- 118
- 119
- 120
- 121
- 122
- 123
- 124
- 125
- 126
- 127
- 128
- 129
- 130
- 131
- 132
- 133