Sayı 62 Mayıs 2017 Fiyatı: 11 TL (KKTC 13 TL) Tüm Bildikleriniz Tarih Olacak! Latife Hanım’ın 91 yıldır gizlenen mektubu ‘Kemal Paşa Çakma Napolyon’dur’ Mustafa Alican Söyleşi Moğollar İslam HASAN AKSAY Dünyasına Nasıl Zarar Verdiler? Ekrem Buğra Ekinci Hüsamettin Arslan Necip Fazıl'ın Şeyhi Parlementer Sistemin Abdülhakîm Arvâsî Darağaçları 62 DerinTarih @derintarih DerinTarih derintarih derintarih derintarih.com 9 772147 055007
iÇiNDEKiLER 04 Bizden Haberler 34 DOSYA 06 Bizden Size 08 Okur Hattı Parlamenter 38 10 Soru-Cevap Sistemin “Kemal Paşa 12 Bunu da Gördük MHDüausrhaaamrğreaetçmtilnaVrAaırrosllan Büyük Bir Asker Değil” 14 Eşyanın Kalbi Mobilya 18 Aktüel Mustafa Armağan, Mehmet Çelik 22 Ayın Tarihi 24 1. Dünya Savaşında Bu Ay 42 26 Miras Metinler Nurettin Topçu 28 Allah Resulüne Suikastler Yavuz Bülent Bâkiler: “Tabutluk İşkencelerinin Müsebbibi Hasan Adnan Demircan Âli Yücel’dir” 32 Söyleşi: Kerime Senyücel Konuşan: Olcay Can Kaplan Konuşan: Özlem Kocukeli Özbay 62 İlk Osmanlı Meclis-i Meb‘usanı ve İngiltere Şükrü Hanioğlu 80 Laiklik Politikalarının Değişmez Umdeleri Var mı? İsmail Kara 112 1 Kitap 1 Yazar Durali Yılmaz Konuşan: Sami Akbıyık 116 Sivas Kampı Nevzat Çiçek 120 Ayın Kelimesi: Muzdarip D. Mehmet Doğan 126 Derin Kitap Halil Solak 128 Vitrindekiler 70 74 134 Bulmaca Ertuğrul 7 Soruda Moğollar İslam ve Söğütlü Dünyasına Nasıl Zarar Verdi? 136 Çizgisel Tarih Yatları Mustafa Alican Hasan Aycın Semavi Eyice 2 DERİN TARİH / 2017 MAYIS
MAYIS 2017 106 Tüm Bildikleriniz Tarih Olacak! Ruhu Deliren Adam Sayı 62, Mayıs 2017 ISSN 2147-0553 Mustafa Özel İmtiyaz Sahibi Diyalog Dergi Yayıncılığı A.Ş. Adına 102 122 MUSTAFA ALBAYRAK Fatih Yürekli İngiliz İşgaline Hilafet Genel Yayın Yönetmeni İnsan Yetiştirmek Kalkanıyla Direndi MUSTAFA ARMAĞAN Yavuz Bahadıroğlu Tuğrul Oğuzhan Yılmaz Yayın Koordinatörü ÖZLEM KOCUKELİ ÖZBAY 86 94 Yazı İşleri Şefi Osmanlı’dan Hasan Aksay: HALIL SOLAK Cumhuriyet’e “Turan Güneş’i İki Devrin Âlimi Cumhurbaşkanı Editör Seçseydik, 12 Eylül MUNISE ŞIMŞEK Ekrem Buğra Ekinci Olmayacaktı” Editör Yardımcıları OLCAY CAN KAPLAN Konuşan: Olcay Can Kaplan BÜŞRA SEZGIN ÖZTÜRK, SAMET TINAS Sorumlu Yazı İşleri Müdürü BURHAN İSTENCİ Yayın Kurulu MAHMUT AKYÜREKLI, MUSTAFA BUDAK M. FATİH CAN, MEHMET ÇELİK, ADNAN DEMİRCAN MUSTAFA KAÇAR, AVNİ ÖZGÜREL, LÜTFI ŞEYBAN MÜFİD YÜKSEL Danışma Kurulu AHMET AĞIRAKÇA, ALİ BİRİNCİ, AHMET DEMIREL UĞUR DERMAN, D. MEHMET DOĞAN EKREM BUĞRA EKINCI, SEMAVİ EYİCE MEHMET GENÇ, ŞİNASİ GÜNDÜZ, HÜSREV HATEMİ İSMAİL KARA, KEMAL KARPAT, AYKUT KAZANCIGIL MUHARREM KESİK, MAHMUD EROL KILIÇ HEATH W. LOWRY, ÜMİT MERİÇ, MEHMET NİYAZİ ÖZDEMİR, NORMAN STONE, RAMAZAN ŞEŞEN Grafik-Tasarım SEDA ERTÜRKOĞLU, METIN TAHA YILMAZ Çeviri Z-ALP ÇEVIRI (INGILIZCE) OSMANLICA DERGI (OSMANLICA) Sosyal Medya: SUAT ÖZDEMİR Fotoğraf MUSTAFA CAMBAZ, SEDAT ÖZKÖMEÇ Reklam Genel Müdür: ABDULLAH HANÖNÜ Genel Müdür Yardımcıları: ZİYA KADAM GÜLAY BAYRAK ALTINDAĞ Reklam Grup Müdürü: MERYEM BAHADIR Reklam Müdürü: AYŞEGÜL DAG Rezervasyon Müd: ABDULLAH BİLGİÇ 0212 4676565 (1727) Mail: [email protected] Baskı ÖZCAN URAL (Satın Alma ve Baskı Müdürü) Abone - Satış - Dağıtım BİRLİKTE DAĞITIM A.Ş. 0212 467 52 52 www.birlikte.com.tr [email protected] [email protected] Basım Turkuvaz Haberleşme ve Yayıncılık A.Ş. Sancaktepe, İstanbul 0216 585 90 00 Kurumsal Dağıtım Turkuvaz Dağıtım Pazarlama A.Ş. Samandıra, İstanbul 0216 585 90 00 www.turkuvazmatbaacilik.com İletişim - Yönetim Yeri Maltepe Mah. Fetih Cad. No: 6 34010 Zeytinburnu, İstanbul 0212 467 65 05 www.derintarih.com - [email protected] Her hakkı mahfuzdur. Dergideki yazı, fotoğraf ve diğer görsellerin izin alınmadan veya kaynak gösterilmeden her türlü ortamda çoğaltılması yasaktır. 2017 MAYIS / DERİN TARİH 3
Bizden Haberler ———————————————————————————————————— » Genel Yayın Yönetmenimiz Mustafa Armağan 5 yılın serencamını gözleri dolarak anlattı. 5. YAŞINI KUTLADI Nisan 2012’de başlayan © SEDAT ÖZKÖMEÇ » Mustafa Armağan, Çiçek ve Uğur Derman ile. tarih yolculuğumuzda 5 yılı geride bıraktık. » Soldan sağa Çiçek Derman, Uğur Derman, Mehmet Genç, İsmail Kara 6 Nisan Perşembe ve Adnan Demircan. akşamı gerçekleştir- diğimiz program- da tarih, siyaset, edebiyat, sanat ve yayıncılık dünyasından dostlarımız bizi yalnız bırak- madı- lar. 4 DERİN TARİH / 2017 MAYIS
———————————————————————————————————————— 5. Yıldönümü » Albayrak Holding’in Topkapı’daki merkez binasında gerçekleştirilen program video gösterimi, katılımcı konuşmaları ve akşam yemeğiyle devam etti. » Ayaktakiler, soldan sağa: Mahmut Bıyıklı, İsmail Taşpınar, Mehmet Fırıncı, Adnan Demircan, Yavuz » Mehmet Fırıncı, eski Devlet Bahadıroğlu, Mehmet Genç, Aykut Kazancıgil, Özlem Özbay, Mustafa Budak, Uğur-Çiçek Derman, Hilal Bakanı Hasan Aksay ile. Kazan, Mustafa Armağan, İsmail Kara, Hüsrev Hatemi, Can Alpgüvenç, M. Niyazi Özdemir, Mustafa Özcan, Haluk İmamoğlu. Oturanlar, soldan sağa: Halil Solak, Metin Taha Yılmaz, Olcay Can Kaplan, Samet Tınas. » Mehmet Genç, Arzu Enver Eroğan ve Hüsrev Hatemi ilgiyle dinlenen konuşmalarında » 5 yıllık yolculuğumuzun kısa hikâyesini Derin Tarih’in unutturulan tarihimizi hatırlatma mücadelesine vurgu yaptılar. anlatan video gösterimi ilgiyle izlendi. 2017 MAYIS / DERİN TARİH 5
Bizden Size [email protected] TARIHI SONSUZA KADAR TUTUKLAYAMAZSINIZ G eçen ay dergimizin 5. yıl toplantısında ülke- mizin yüz akı misafirlerimizle ilk günün he- yecanıyla buluştuk, hâlleştik, yeni ufuklara yürüme kararlılığımızı bileylemiş olduk. İlk günden beri bize “Gazanız mübarek olsun” diye- rek candan destek veren hocalarımızdan Mehmet Genç gecemizde yaptığı veciz konuşmasında hepimizin kula- ğına küpe olacak cinsten bir tespitte bulundu. Dedi ki: “Normalde geçmişte olanlar değişmez; değişmesi ge- reken gelecektir. Toplumlar değişmeyen geçmişi öğ- renip geleceklerini değiştirmeye çalışır. Hâlbuki Cumhuriyet döneminde öyle bir hata yapılmıştır ki, değişmemesi gereken mazideki olaylarla oy- nanmış ama değişmesi gereken gelecek tutuk- lanmış, değişmez hâle getirilmiş. Tarihçiliğimi- zin temel sorunu budur.” Her kelimesine can u yürekten katıldı- ğım tespiti dergimizin de kulağına küpe olarak asıyor ve uzun zamandır günde- me getirmeyi ertelediğimiz Latife Ha- nım’ın Türkçesi ilk kez bu sayıda gün yüzüne çıkacak mektubunu açıklıyo- ruz. Latife Hanım’ın özel evrakı 2005 yı- lında kamuya açılacaktı ama tutukluluk hâli ailenin veya devletin baskısı üzerine 2030 yılına kadar uzatıldı. Onlar uzattıkça merak taşları çatlamaya başladı ve İngi- lizcesi ilk kez 10 yıl önce Rifat Bali tara- fından ortaya çıkarılan bir Latife Hanım mektubu nihayet Türkçesiyle huzurlarını- za arz-ı endam etti. “Hakikatlerin bir gün ortaya çıkmak gibi kötü bir huyları vardır” demiştik yıllar önce. İşte o ka- dar sakladınız, yasakladınız da ne oldu? Hakika- tin her zaman yalandan daha hızlı koştuğunu ve yarışı kazandığını herkes görüp öğrenecek bir gün. Yine dopdolu sayılarda buluşmak dileğiyle hayırla ka- lınız. Mustafa Armağan Genel Yayın Yönetmeni 6 DERİN TARİH / 2017 MAYIS
Okur Hattı 0212 467 52 52 [email protected] KUDÜS ÖZEL SAYISI SOYAĞACINA ÖZEL İLGİ RESMÎ TARİHE DEPREM ETKİSİ İyi günler Derin Tarih Ailesi. Yayına @gulersalih43 / minzo başladığınız tarihten itibaren @canbulaismail / ismail canbulat @derintarih Kudüs özel sayısı bekliyoruz. derginizi takip eden on binlerden Zordur “gerçek ve derindeki tarihi” yazmak! Siz İnşallah tüm sayılar gibi hakkınca dolu biriyim. 8. Özel Sayınızda Osmanlı muvaffak oldunuz. Bize dayatılan resmî tarihi yerle dolu bir özel sayı... soyağacı verdiniz. Mümkün ise bu bir eden ilminize sağlık! @derintarih görselin tek bir parça halindeki @mustafarmagan UFUKLARIN EFENDİLERİ şeklini sizden isteyebilir miyiz? Elektronik ortamda ulaştırmanızı NİCE YILLARA! @Dilarra10 / DİLARA dört gözle bekliyorum. Çerçeveletip Derin Tarih dergisinin son yayınlanan çalışma odamın en özel köşesinde @umtylmz37 / Ümit YILMAZ özel sayısı muhteşem, bence hemen görmek istiyorum. Şimdiden Allah, @derintarih ekibi olarak sizlere nice yıllara almalısınız. Ufukların Efendileri teşekkür ediyorum. sağlıkla huzurla bereketle merhaba demeyi Osmanlılar diye çıkmış bu sefer Ferhat Kılınç eriştirsin İnşaAllah. İDEOLOJİK DEĞİL, İLMÎ DT: Bu sayımızın hediyesi olan MUSTAFA ÖZEL’İN KALEMİNDEN @1_amazon / İnci Küçüktabak ekimizde siz değerliMehmed okVauhdettin yucularımıza @Halukimamoglu / Haluk İmamoğlu TARİH; ideolojik bakışla değil bilim ve Reşad Yükü servete dönüştürmek, Beyaz Adam’ın büyük belgelerle öğrenilir! @derintarih Lütfen marifetidir. Mustafa Özel kaleminden @derintarih okuyalım. takdim ediyoruz. II. @mustafarmagan. Gyy nisan sayısı Abdülhamid EN İYİ YOL ARKADAŞIM Abdülmecid Abdülaziz V. Murad HER ZAMANKİ GİBİ “GERÇEKLER” @sahinpolat97 / Şahin Polat III. I. III. IV. II. @HRMemre / Emre Çiftci Her zamanki gibi son sayı yine harika Mustafa Abdülhamid Selim Mustafa Mahmud Emeğinize sağlık. Her zamanki gibi GERÇEKLERi olmuş, emeğinize sağlık. Hediyeler için de yazmaya devam etmişsiniz. Keyifle okuyorum. teşekkürler, yolculuklarımın vazgeçilmezi... II. II. II. III. I. III. Süleyman Ahmed Mustafa Ahmed Mahmud Osman III. I. I. II. IV. İbrahim IV. Mehmed Ahmed Mustafa Osman Murad Mehmed II. II. I. I. II. III. Mehmed Bayezid Selim Süleyman Selim Murad Orhan I. I. I. II. Gazi Murad Bayezid Mehmed Murad Osman Gazi BİZİ INSTAGRAM’DAN TAKİP EDİN! Bizi instagram üzerinden takip etmek için, www.instagram.com/derintarih veya QR kodu kullanabilirsiniz. 8 DERİN TARİH / 2017 MAYIS
Soru - Cevap SIZ SORUN, TARIHÇILER CEVAPLANDIRSIN! Tarihle ilgili merak ettiğiniz soruları e-maille [email protected] hesabına veya postayla Maltepe Mah. Fetih Cad. No: 6 Zeytinburnu - İstanbul adresine gönderebilirsiniz. Prof. Dr. Necmettin Alkan HİLMİ PAŞA HAİN MİYDİ? Doç. Dr. Muharrem Kesik Prof. Dr. Adnan Demircan Makedonya Genel Müfettişi Hüseyin Hilmi Paşa’nın, 1908 ihtilalini haber ÇAŞNİGÎRİN GÖREVİ ABDULLAH B. SEBE aldığı halde Sultan II. Abdülhamid’den NEDİR? YAHUDİ MİYDİ? sakladığı yönündeki iddialar doğru mu? Selçuklularda Emir-i Çaşnigîr diye bir Abdullah b. Sebe hangi millettendi? Sakine Akarca / İzmir unvan olduğunu gördüm. Acaba bu kişi Mehmet Can Yılmaz / İzmir Resneli Niyazi Bey’in dağa çıkışının ne iş yapıyordu? Abdullah b. Sebe’nin kişiliği etrafında Hüseyin Hilmi Paşa tarafından bilinip Suna Kerimoğlu / Tekirdağ belirsizlikler olduğu gibi kimliği bilinmediği sorusuna esas teşkil eden iddialar, İSAM Kütüphanesi’ndeki 5 adet Eski Müslüman Türk devletlerinde hususunda da farklı görüşler mevcuttur. belgeye dayanmaktadır. Bu belgelerde hükümdar sofralarına nezaret edip İslam tarihi kaynaklarında bu tartışmalara yemekleri kontrol eden saray görevlisine Niyazi Bey isyan hazırlıklarından, ayrıntılı olarak yer verilmektedir. hangi gün, nasıl ve kimlerle hareket verilen addır. Onun Hz. Osman (ra) döneminde Farsça çâşnî (lezzet) ve gîr (tutan) Müslüman olan Yemenli bir Yahudi edeceğinden açıkça bahseder. 1 kelimelerinden oluşmuştur. “Ekâbir-i olduğu rivayet edilir. Hakkındaki Temmuz 1908 tarihli bir telgrafta Resneli hâs” denilen saray büyükleri arasında rivayetlerin tek kaynağı Taberî’nin Niyazi, arkadaşı Osman Efendi’ye, Cuma yer alan çaşnigîrin esas görevi, başvurduğu isimlerden biri olan Seyf günü hareket edileceğini belirtmekte ve maiyetindekilerle birlikte sultanın b. Ömer’dir. Annesinin siyahî bir kadın sofrasını hazırlamak ve zehirlenme olduğu rivayeti mevcuttur. Bundan dolayı kullanılacak silahların saklanmasından ihtimaline karşılık yemekleri tadıp kendisine İbnü’s-Sevda (siyah kadının bahsetmektedir. Gerçekten de Niyazi Bey’in isyanı bu telgrafta temas ettiği kontrol etmektir. oğlu) da denmiştir. Büyük Selçuklulardan itibaren çeşitli gibi başlamış ve devam etmiştir. İslam devletlerinde rastlanan çaşnigîrler, Söz konusu telgraf Sultan hükümdarın en güvenilir emirleri Abdülhamid’in güya isyanı önlemek arasından seçilirdi. ve soruşturmak üzere görevlendirdiği Vazifelerinden biri de ziyafetlerde Hüseyin Hilmi Paşa’nın eline geçmesine rağmen, mevcut bilgilere göre, Paşa Sultana hizmet etmekti. buna engel olmak için herhangi bir teşebbüste bulunmamış ve İstanbul’u da bu durumdan haberdar etmemiştir. Telgraflar bir şekilde hasıraltı edilmiş; iş işten geçtikten ve isyan başladıktan ancak iki gün sonra Yıldız Sarayı’na gönderilmiştir. Bütün bu malumatı yan yana getirdiğimizde, Hüseyin Hilmi Paşa’nın ihtilâl hazırlıkları hakkındaki bu kritik belgeleri isyandan önce ele geçirdiği ama bunlar hakkında işlem yapacağı yerde bir şekilde göz ardı ettiği söylenebilir. Hüseyin Hilmi Paşa’nın isyana göz yumduğu iddiasını destekleyen başka bir delil de kişiliği ve Jön Türklere duyduğu sempatidir. 10 DERİN TARİH / 2017 MAYIS
Bunu da Gördük ———————————————————————————————————— Kahve Kokulu Kartal Yuvası 12 DERİN TARİH / 2017 MAYIS
———————————————————————————————————————— Kahire Kalesi Mızıka çalındı düğün mü sandın Al (yeşil) beyaz bayrağı gelin mi sandın Yemen/e gideni gelir mi sandın T ürküde anlatıldığı gibi Anadolu insanı için Yemen sev- kokulu Taiz’i süzüyordu. Ta ki, Mayıs 2015’te bombalanıncaya gililerin ve kınalı kuzuların gidip gelmediği muhayyel kadar… bir coğrafyadır. Eyyûbîler, Resulîler, Zeydîler, Tahirîlerin ardından Yemen, 1917’de Osmanlı hâkimiyetine girdi. Osmanlı 2011’de başlayan Arap Baharının en çok sarstığı ülkelerden valileri vilayetin tarihî ve kültürel merkezi olan Taiz şehrindeki biri de Yemen olmuştu. Eski diktatör Ali b. Salih ile muhalifler Kahire Kalesi’nde ikamet ederlerdi. Hani o lezzetli kahveleriyle arasında patlak veren çatışmalar kısa sürede büyük bir mezhep dünyaya nam salmış ve Evliya Çelebi’nin havasını, suyunu, bah- savaşına dönüştü. İç savaş yüzünden on binlerce insan hayatını çelerini öve öve bitiremedği güzel şehirde... yitirdi. Yüz binlercesi ülkeyi terk etti. Dahası bugün milyonlarca kadın ve çocuk açlıkla pençeleşiyor. Savaşın bu acımasızlığın- Sabr Dağı’na inşa edilen kalenin Salihîler döneminde dan insanlar gibi tarihî miras da nasiplenmiş. Taiz’in ufkunu tamamlandığı biliniyor. Osmanlı’dan önce hapishane olarak süsleyen o muhteşem Kahire Kalesi’nin de bağrı delik. kullanılmış. 4 ana kapısı bulunan bu muhkem yapı 120 metre yükseklikten, yuvasına kurulmuş bir kartal gibi, 1000 yıldır kahve Munise Şimşek 2017 MAYIS / DERİN TARİH 13
Eşyanın Kalbi —————————————————————————————————————— İKBAL BETÜL ARMAĞAN GÖZLÜ [email protected] H ayatımızın vazgeçilmezleri onlar. Mekânlara ruh veren, hane- lerin nadide köşelerini süsleyen, göz zevkimizi okşayan yegâ- ne parçalar. Ortaya çıkmaları ihtiyaca binaen olsa da bir kısmı zamanla yalnızca estetiğe hitap etmek amacıyla evlerimizdeki tahtları- na kurulmuşlar. Peki acaba gizemli ormanların derinliklerinde, bin bir ağacın gövdesinde uyuyan bu nadide ev eşyaları nasıl bir serüven yaşa- yıp da odalarımıza kurulmuşlar? Gelin birlikte görelim. Mobilyanın hikâyesinde Çin ve Roma iki merkez olarak görülür. Bir süre sonra Çin’i de etkisi altına alan Roma tarzının Avrupa’da gösterdi- ği yayılma Ortaçağda gerilemiş, 1400’lerden itibaren kapitalizmin ge- lişmesiyle ikinci sıçramasını Hollanda’da gerçekleştirmiş. Ardından Fransa sarayı, 18. yüzyıldan sonra Avrupa’nın çeşitli bölgelerinde geliştirilen tarzların yeniden üretildiği ve moda olarak bütün Av- rupa’ya yayıldığı bir merkez işlevini görmüş. Mobilya kelimesi Latince “mobilis”ten gelerek İtalyanca “mo- bili”, Fransızca “meuble” gibi birçok dile girmiş. 1851’de mobilya sanayiinin Avrupa’daki gösterişi, Kırım Savaşı sırasında İstan- bul’a gelen İngilizler ve Fransızlar, yapımı tamamlanan Dolma- bahçe Sarayı’nın da etkisiyle Osmanlı sarayında Avrupa tarzı mo- bilya kullanımı hız kazanmış. Sini yerini masaya, minder ve iskemle yerini sandalye ve koltuğa, sandık yerini dolaba bırakmış. Tabii bütün bunların benimsenmesinde saray kadar Pera semtinde yaşayan Avrupa- lılar, Levanten ve gayrimüslim yurttaşlar da etkili olmuş. Ayrıca Sultan II. Abdülhamid usta bir marangoz olduğu için bizatihi yeni modalara imza atmış, Yıldız’da kurduğu marangozhane ve çini fabrikası ehemmi- yetli adımlar olmuştu. Ev eşyası yapımı geleneksel olarak yalnızca marangozların işiyken, Fransızca “ebeniste”den (abanoz) ebenist ve Almanca “Tauschhiren”- den (Tauschirer: altın ve gümüş kakmacı, Arapça tahsiyya’dan) tavşan adı atında ince marangozluk işleri yapan esnaf gelişmiş. Osmanlı döne- minde açılan sanayi mektepleri, Sanayi-i Nefise Mektebi (Güzel Sanatlar Akademisi), Cumhuriyet döneminde Ankara’da açılan Gazi Enstitüsü ile Avrupalı ve Avrupa’da eğitim görmüş hoca ve ressamların mobilya zev- kinin gelişiminde büyük rolleri olmuş, Mobilyada seri üretim yapan şirketlerin kurulması ve çam, sunta, formika gibi dönem dönem moda olan yeni malzemelerin kullanılma- ya başlamasıyla yastık ve şilteler, seccade ve havlularla döşenmiş misa- fir odalarının yerini salona bırakması çakışacaktı. Bu süreçte her ne 14 DERİN TARİH / 2017 MAYIS
—————————————————————————————————————— Mobilyanın Tarihi kadar ev hanımları radyo, televiz- Antika bir şifoniyer Tuğralı orta masa yon, sehpa, masa gibi eşyaların üs- Elbise dolabı olarak Dolmabahçe Sarayı’nda tünü el işleriyle donatsalar da yeni kullanılan şifoniyerler ilk Kırmızı odada kullanılan tarz teşrifat kendini kabul ettirdi. defa 17. asırda kayıtlara pirinç masa Sultan Ardından tahtaların bozuk yerle- geçmiş. Abdülmecid tuğralıdır. rinin görünmemesi ve evin içine Sekiz köşeli küçük masa renk getirmesi için eşyaların kır- layan sandık” anlamına geliyordu. Dolmabahçe Sarayı’nda yer mızı, yeşil gibi parlak renklere bo- Konsol: Tablasının arka yanı du- alan sekiz köşeli ve sekiz yanması adeti Avrupa’da 16. yüzyı- ayaklı orta masa Tamirhane-i lın sonundan itibaren yerini cilaya vara gelecek şekilde yerleştirilen Hümayun’da yapılmış bırakmaya başladı. 18. yüzyıldan ve daha çok sehpayı andıran, üstü- eserlerden biridir. itibaren Fransa’da yeni malzeme, ne süslü ve büyük ayna konulan, Ahşap tabure moda ve adlarla üretilen değişik lüks eşya sayılan möble İtalya’da Farklı boyutlarda yapılan biçimlerde dolap ve sehpalar Os- “gösteriş aynası” olarak yaygınlaş- tabureler, kullanımı manlı’nın son döneminden 1970’le- tı. pratik eşyalardır. re kadar Türkiye’de zenginlerden Pirinç komodin üst sınıfa yayılan, klasik ev döşe- Portmanto: Fransızca “porteman- Genellikle yatak me anlayışının temelini oluşturdu. teau” ilk kez 16. yüzyılda kayıtlara odalarında katlanmış geçmiş. çamaşırlar için kullanılan Asırlık serüven komodinler 19. yüzyılda Vitrin: Fransızca “vitrine”, “ver- yaygınlaştı. İsterseniz belli başlı mobilya re” (cam) kelimesinden türetilmiş. parçalarının tarihi serüvenlerine Salonlarda evin porselen ve kristal Klasik antika sandalye birkaç cümle ile değinelim: takımlarının sergilendiği vitrinler Avrupaî hayatın 1800’lerin ortalarına doğru moda yaygınlaşmasıyla Gardırop: Fransızca “garde-robe”- olmuş. O zamanın zenginleri vit- birlikte sandalye dan dilimize geçmiş. Aslında 13. rinlerini Paris’ten getirtirmiş. hayatımızın vazgeçilmez yüzyılda dolap anlamını kazanmış mobilyalarından biri ve Ortaçağda şato surlarına hen- Zaman mobilyaların üzerinde hâline gelmiştir. dek ya da ırmağın üstüne gelecek fazlasıyla değişikliğe kapı arala- biçimde yapılmış asma tuvalet hüc- mış. Bu değişimde modanın ve tek- resine verilen bir ad olmuş. nolojinin olduğu kadar geniş aile- den çekirdek aileye dönüşen bir Şifoniyer: Fransızca “chiffonier” hayat tarzının ve metropol hayatı- ilk olarak 1640’da kayıtlara geçmiş. nın da büyük etkisi var. Üst üste çekmeceleri olan çamaşır dolabına verilen addır. Velhasıl gitgide küçülmeye, por- tatif hale gelmeye ve daha az ki- Komodin: İtalyanca “comodine”, şiye hitap edecek şekilde dizayn Fransızca “commode” 17. yüzyılda edilmeye başlandı mobilyalar. Ba- çekmeceli sandığa verilen “kolay- zı modeller ise içlerine yerleştiri- lık” anlamında bir addır. Gardrop len türlü teknolojik sistemler saye- gibi 18-19. yüzyıllarda “oturağı sak- sinde çok daha pratik hale geldiler. Klasik, vintage, spor, country der- ken birçok modelde dizayn edilen tasarım ve renklerle mekânlarımı- zı süsleyen bu eşyalar gelecekte de peşimizi bırakmayacağa benziyor. Teknolojiye inat. Kim bilir? 2017 MAYIS / DERİN TARİH 15
İNCİLER Kılıçdaroğlu’ndan Tarih Gafı: Meğer Çanakkale’de Almanlarla da savaşmışız! SAMET TINAS [email protected] T arih bilmediğimiz tün o gemiler tek kur- mâlum. İnsanları- mız dizilerden ve kulak- şun atmadan boğazdan tan dolma tarih öğreni- yor. Peki bu milleti idare geçtiler; Dolmabahçe ve sevk edecek liderler ne durumda? önünde demirlediler ve C İstanbul’u işgal ettiler.” M Milyonlarca insana hi- Y tap eden liderlerin hiç Şimdi soruyoruz Ke- değilse danışmanlarına mal Kılıçdaroğlu’na: CM danışmaları gerekmez mi? Hangi yedi düvel? İşte Kemal Kılıçdaroğ- Çanakkale’de mütte- MY lu 5 Nisan 2017 günü NTV ekranlarında bakın fik ordu ve donanmala- CY ne inciler saçmış ortalı- ğa: rı İngiltere ve Fransa’dan CMY “Çanakkale’de yedi oluşmaktaydı. Yani iki K düvelle çarpıştık mı, çar- pıştık. Tâ Avustralya’dan, devlet. Avustralya ve Ye- İngiltere’den Fransa’dan, Almanya’dan bir sürü ni Zelanda Kolordusu di- insan geldi, savaş gemi- leri geldi. Çanakkale’yi ye adlandırılan Anzak geçmek ve İstanbul’a gir- mek istiyorlardı. Her ka- askeri de yine Britanya rış toprağında şehit kanı vardır. Ama Çanakkale İmparatorluğu’nun ordu- geçilmez destanı yazıl- dı. Üç yıl sonra bir kişi- sunda savaşıyordu. ye yetki verildi. Gitti bir antlaşmayı imzaladı. Bü- Hadi “yedi düvel” de- din, Almanya nasıl der- sin? Anlamak mümkün değil. Bugün ilkokul çocuğu dahi bilir ki, Almanya 1. Cihan Harbi’nde düşma- nımız değil, müttefiki- mizdi. “Almanya’nın yanında harbe girdiğimiz için biz de yenilmiş sayıldık” saf- satasını da mı duymadın ey Kılıçdaroğlu? © İlustrasyon: METIN TAHA YILMAZ 16 DERİN TARİH / 2017 MAYIS
2017 MAYIS / DERİN TARİH 17
Aktüel ÖZLEM KOCUKELİ ÖZBAY [email protected] ARABA SEVDASI’NDAN ÖNCE HAYAL-İ CELÂL VARMIŞ Edebiyatımızın ilk realist romanı kabul edilen Araba Sevdası’nı ve yazarı Recaizade Mahmud Ek- rem’i bilmeyen var mı? Ya ağabeyi Recaizade Mehmet Celâl’den ve kaleme aldığı Hayal-i Celâl adlı romandan haberdar olan? İlk kez duyuyor olmanız normal çünkü 140 yıldır unutulmuş olan bir eserden bahsediyoruz. Sabancı Üniversitesi’nden Engin Kılıç’ın Latinize edip sadeleştirdiği eser 1873-74 arası gibi erken bir tarihte yayınlanması bakımından Türkçedeki ilk romanlardan biri olma özelliği taşıyor. Recaizade Mahmud Ekrem, Araba Sevdası’nda Bihruz Bey üzerinden “alafranga züppe” tipinin en meşhur örneklerinden birini vermişti. Kılıç’ın açıklamasına göre bu romandan 23 yıl önce ağabeyinin yazdığı Hayal-i Celâl’de ise Şeyda Bey üzerinden pek alafranga olmasa da, züppe tipinin erken bir örneğini görebiliyoruz. Evlenmeye çalışan bir gencin bu uğurda uygunsuz girişimlerinin itibarını yitirmesine ve toplumsal ilişkilere zarar vermesine yol açışının anlatıldığı roman Koç Üniversitesi Yayınların- SERGİ dan çıktı. TÜRK SINEMASINDA USTALAR İstanbul Modern Sinema, Kültür ve Turizm C ÇİNGENEKAYIP PARÇALARI KEVİINZE DIÖ’NNÜIYNOR Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğü’nün M katkılarıyla“Türkiye Sinemasında Ustalar”adlı Y yeni bir projeye başladı. İlk misafir“ustasız usta” CM unvanına sahip,“Sinemacılar Dönemi”olarak MY anılan dönemin öncüsü Lütfi Akad. 95 yıllık hayatı CY ve filmografisiyle Türkiye sinemasının hikâyesini CMY yansıtan, 100. yaşını andığımız Akad’ın sinemasını inceleyen arşiv sergisi, filmografisinden bugüne kadar gün yüzüne çıkmamış set fotoğrafları, film kareleri, orijinal senaryolar ve afişler gibi 100 parçalık arşiv malzemesini bir araya getiriyor. K Yer: İstanbul Modern Adres: Kılıçali Paşa Mah. Meclis-i Mebusan Cad Beyoğlu / İstanbul Tarih: 18 Mayıs 2016 - 4 Haziran 2017 Zeugma Antik Kenti’ndeki “Çingene Kızı” Üniversitesi’yle temasa geçtiklerini ve FUAR mozaiği ortaya çıktığı ilk günde etkileyici göz- parçaların teslimine yönelik görüşmelerin leriyle, daha doğrusu ABD’ye kaçırılanlardan devam ettiğini belirtti: “Uluslararası hukuka DERGI FUARI BAŞLIYOR arda kalan parçalarıyla Gaziantep’in simgesi göre zaten bize göndermek zorundalar. Bir Gelenekselleşen Uluslararası Dergi Fuarı’nın 8.’si haline geldi. Geçtiğimiz ay mozaiğin ABD’ye taraftan hukuki boyutu, bir taraftan da işin Sirkeci Garı’nda 4-9 Mayıs tarihlerinde kapılarını kaçırılan parçalarının Türkiye’ye getirilmesi karşılıklı diyalog boyutunu götürüyoruz. ONE açıyor. Albayrak Medya Grubu’nun sponsorlarından için Dışişleri ile Kültür ve Turizm bakanlık- Derneği çatısı altında Demet Sabancı ve ekibi, olduğu fuarda Derin Tarih ve grup bünyesindeki ları nezdinde girişimlerde bulunuldu. Kayıp sivilden üniversiteyle iletişime geçiyor. Buraya parçalar Ohio Eyaleti’ndeki Bowling Green getirilmesiyle ilgili lobi çalışmasını başlattılar. Derin Ekonomi, Nihayet, Gerçek Hayat, Cins, Devlet Üniversitesi’nin Wolfe Sanat Merke- Bizler de bakanlıktan bakanlığa, yerelden Lokma, Bilge Minik ve Bilge Çocuk dergileri zi’nde sergileniyor. Mozaiğin 4’te 3’ünün eksik yerele uluslararası hukuka uygun bir şekilde okurlarla buluşacak. Buradan sözümüzü verelim, olduğunu söyleyelim de hırsızlığın boyutlarını çalışmayı başlattık.” standımızda siz misafirimizi bekliyor olacağız. hesap edin. ABD mozaiğin kayıp parçalarını iade ederek Mozaiğin, tarihî yerleşim birimindeki bir Çingene Kızı’na borcunu ödeyebilir fakat tari- villanın yemek odasının tabanındaki birçok himize borcunu nasıl ödeyecek? Türkiye’den bölümü tahrip edilmiş mozaiğin parçası kaçırılan ve halen ABD’de bulunan sayısı belir- olduğunu hatırlatan Gaziantep Belediye siz tarihî eserimizi düşününce bu borç hanesi Başkanı Fatma Şahin, Bowling Green Devlet kabardıkça kabarmıyor mu sizce de? 18 DERİN TARİH / 2017 MAYIS
Aktüel PROTESTAN ASKERDEN Topkapı Sarayı’nda, tarihindeki en NAPOLYON’A kapsamlı restorasyon, konservasyon, ISRAIL MEKTUBU teşhir ve tanzim çalışması Kudüs’teki Ulusal Kütüpha- devam ediyor. ne’de açılan bir sergide İrlanda TOPKAPI SARAYI’NDA TARİHÎ RESTORASYON asıllı Protestan bir Fransız askerin Napolyon Bonapart’a Topkapı Sarayı Müzesi tarihinin en büyük 24 iş olduğunu, bunların toplam 220 milyon yazdığı Şubat 1799 tarihli mek- restorasyonunu geçiriyor. 2000’lerde hız kazanan liraya mal olacağını belirterek “Bu, Topkapı tup dikkat çekiyor. Herhangi zemin etütleri, güçlendirme, restorasyon, teşhir Sarayı tarihinde gerçekleştirilen en kapsamlı bir maruzatı dile getirmek için ve tanzim çalışmaları son hızla sürüyor. Seferli restorasyon, konservasyon, teşhir ve tanzim yazılmış bir mektup değil bu. Koğuşu, Fatih Köşkü, Kilerli Koğuşu, III. Ahmed projesidir” şeklinde konuştu. Bu süreçte Topkapı Kütüphanesi, Harem 1-2-3. etaplar, Beşirağa Sarayı’nı ziyaret edemeyecek miyiz peki? Endişe İngilizlere isyan edip Fran- Camii, Matbah-ı Amire Koğuşları, Gülhane etmeyin, ziyaretler aksamıyor. Müze Başkanı sız ordusuna katılmış olan Hastaneleri, Askeri Depolar ve arkasındaki istinat Prof. Dr. M. Sabri Küçükaşçı’dan sarayın bu ciddi Thomas Corbet adlı asker, duvarlarındaki restorasyonlar devam ediyor. restorasyon sürecinden geçerken müze olarak Napolyon’dan Yahudilerin bu- Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı devam eden günkü İsrail topraklarına yer- hizmete devam ettiği haberini aldık. leşmeleri için yardım istemiş. “Size Doğu’yu fethettiğiniz bu BEYKOZ KASRI ARTIK MÜZE HERAKLES LAHDİ DE YURDA DÖNÜYOR dönemde Yahudi halklarına seslenmenizi ve ordularınıza Yapımı 1845 yılında Mısır Valisi Mehmed Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı, Herakles katılmaları için çağrı yapmayı Ali Paşa tarafından başlatılan ve Sultan lahdinin Türkiye’ye iadesi yönünde karar tavsiye ediyorum” diye yazmış. Abdülmecid’e armağan edilen Beykoz alındığı müjdesini verdi. 2010 yılında Cenevre Ayrıca Yahudilerin 1800 Mecidiye Kasrı müze olarak hizmete açıldı. serbest limanında gerçekleştirilen envanter yıldır ülkesiz insanlar olarak 1854’te tamamlanan kasır ilk olarak Sultan kontrolü sırasında el konulan lahit MÖ 2. yüzyıl dünyanın dört bir köşesine tarafından biniş kasrı olarak, sonra da devlet Roma dönemine ait. Cenevre ve Antalya dağılmış olarak yaşadıklarını erkânı ve elçi kabulünde kullanılmış. Dârü’l- Cumhuriyet Başsavcılıklarınca yürütülen ve her fırsatta aşağılandıklarını eytâm (Yetimler Yurdu) olarak hizmet vermiş çalışmalarda lahdin Perge Antik Kenti’nde belirtmiş. Bir Hıristiyan Pro- bir süre. Cumhuriyet döneminde ise hastane 1960’lardaki kaçak kazılarda bulunduğu ve yurt testan niçin böyle bir mektup ve prevantoryum yapılmış. 1997’de Millî dışına çıkarıldığına ilişkin delillere ulaşılmış. İade yazsın ki diye düşünüyor insan Saraylar Daire Başkanlığı’na tahsis edilerek kararına İsviçre Federal Mahkeme nezdinde hâliyle. Biz bu mektubu Cor- 2005-11 yıllarında kapsamlı bir restorasyon itiraz edilse de bu itirazın Bakanlığın girişimleri bet’in diğerkâmlığına yorsak geçirmiş. Beykoz sırtlarında, teraslar halinde sonucunda geri çekilmesiyle iade kararı da tarihçi Dr. Levy Rubin farklı yükselen bir arazinin tepesindeki kasır hem kesinleşmiş oldu. Dolayısıyla lahdin ülkesine bir açıklama getiriyor: “Burada tabiat, hem de tarih ziyafeti sunuyor. dönmesine sayılı günler var gibi görünüyor. farklı bir Siyonizm görmek- teyiz. Zamanın Protestanları, 20 DERİN TARİH / 2017 MAYIS Yahudilerin Kutsal Topraklara gidip yerleştikleri zaman Hıristiyanlığı kabul edeceği- ne inanıyorlardı. Hatta bazı Yahudiler Napolyon’un Doğu fetihlerini bir kurtuluş olarak değerlendirmekte, onu Mesih olarak görmekte idi.” İsrail devletini ilk tahayyül eden Theodore Herzl’den bir asır önce yazılmış mektup, bugünkü Hıristiyan-Yahudi ilişkilerine de farklı yorumlar getirecek cinsten.
Mayıs’ın Dünyası Şu kırık abideyi yükseltecek taştasın; Fatih’in İstanbul’u fethettiği yaştasın. Arif Nihat Asya 29 Mayıs 1453 Türkiye Ne Güzel Komutan! Fatih Sultan Mehmed 53 günlük bir muhasaradan sonra İstanbul’u fethederek Hz. Muhammed’in (sas), “Onu fetheden kumandan ne güzel kumandan, onu fetheden asker ne güzel askerdir” hadis-i şerifine mazhar oldu. Birçok tarihçi için Orta Çağ’ın sonu kabul edilen Fetih, Osmanlı Devleti’ni bir imparatorluk hâline getirmişti. Fabrika Bacası Mı, 11 Mayıs 1949 Demir Bayan Mı? Tayland Fransa 6 Mayıs 1889 Fransız İhtilali’nin 100. yılı vesilesiyle inşasına başlanan Eyfel Kulesi 2 yıl, 2 ay, 5 gün sonra ziya- rete açıldı. Zamanla Paris’in sembolü hâline gelen 324 metre uzunluğundaki yapı önceleri fabrika ba- casına benzetilse de bugün “Demir Bayan” (Iron Lady) namıyla dünyanın en gözde cazibe merkezlerinden. 9 Mayıs 1936 İtalya Siyam’dan Tayland’a Zamane Dede Roma Hayali Yine ‘Kral’ın Ülkesi Efendisi’ne Veda! Suya Düştü Eski adı Siyam olan ülke resmen Türkiye 30 Mayıs 2004 Tayland adını aldı. Uzun müddet Benito Mussolini İtalya Faşist mutlakiyetle idare edilirken, Kral Büyük hâfız Kâni Karaca hayatını kaybetti. İmparatorluğu’nu ilân etti. İtalya VII. Rama’dan sonra 1932’de Üsküdarlı Ali Efendi’den devraldığı Âsım kıra- Habeşistan’ı işgal ettikten sonra kansız bir ihtilalle parlamenter atinin temsilcisi olup Türk musikisinde kâbına Almanya ile Berlin-Roma mihverini monarşiye geçilmişti. 2. Dünya erişilemez bir mevki elde etti. Âmâ gözlerine kurmuş, böylelikle Hitler’in Savaşı esnasında bir dönem rağmen binlerce âyin ve makamı ezbere İtalya üzerindeki tesiri artmıştı. Japonların hâkimiyetine giren bilen Üstad Kâni Karaca Mevlevî ihtifallerinin Mussolini “Roma İmparatorluğu’nu Tayland, bugün 67 milyonluk vazgeçilmez mevlithânıydı. canlandırma” maksadıyla Almanya nüfusuyla dünyanın en kalabalık ile birlikte 2. Dünya Savaşı’na girse 20. ülkesi. Halk tarafından çok de “aşırılıklar çağı”nı bitiren harbin sevilen ve 70 yıl iktidarda kalan sonunda mağlup oldu. Kral Bhumibol Adulyadej’in geçtiğimiz Ekim ayındaki vefatı dünya gündemini bir hayli meş- gul etmişti. HAZIRLAYAN: SAMET TINAS 22 DERİN TARİH / 2017 MAYIS
1. Dünya Bu vatan toprağın kara bağrında / Sıradağlar gibi duranlarındır Savaşı’nda Bir tarih boyunca onun uğrunda / Kendini tarihe verenlerindir. Bu Ay Orhan Şaik Gökyay Artois’te Fransız Karaborsaya Geçit Yok! Mağlubiyeti 24 Mayıs 1917 Türkiye 30 Mayıs 1915 Fransa Osmanlı topraklarında savaş Fransız Genelkurmay Başkanı durumundan istifade edip Mareşal Joffre Almanları Fransa’dan temel ihtiyaç maddelerini tek çıkarmak amacıyla Artois’da elde toplamak suretiyle fiyatların büyük bir taarruz başlattı. artmasına sebep olan karaborsacılar Önce bazı başarılar elde türemişti. Bu kişilerin engellenmesi edildiyse de çok geçmeden amacıyla Men-i İhtikar Komisyonu çarpışmalar sonuçsuz kaldı ve kurulması kararlaştırıldı. Çalışma yarma harekâtı gerçekleştirilemedi. esasları hakkında ise bir kanun layihası Başarısızlığın yüksek patlayıcı güçte hazırlandı (MV, 247/47). top mermisi eksikliğinden kaynaklandığı yorumu gazetelere yansıdı. Fransa’nın 26 Mayıs 1917 - İtalya muharebedeki kaybı yaklaşık 100 bin askerdi. Anadolu Garanti, Alman Ya Osmanlı? Donanmasına İngiltere’den Türklere karşı savaşmakta isteksiz davranan İtalya’nın Tarihî Darbe savaş sonrasında niçin Sina Cephesi’ne asker sevk ettiğinin şifresi çözüldü. Karargâh-ı Umumî İstihbarat 31 Mayıs 1916 İngiltere Şubesinden Hariciye Nezareti’ne gönderilen belgede İtalya’nın aslında Anadolu’da elde etmeyi planladığı İngiltere savaşın en büyük deniz muharebesinin yerleri pazarlık unsuru olarak kullanmak niyetinde olduğu cereyan ettiği Jutland’de çok fazla savaş gemisi ve açıklanıyor: ‘(…) İtalya Türklere karşı ciddî bir harb icrâ insan kaybetmiş olmasına rağmen, Almanya’nın Açık etmekten ziyade âtiyyen Anadolu’daki gayâtını te’min Deniz Filosu karşısında kesin bir zafer elde etti ve Alman ve teshile medâr olacak bir ayak basamağı düşünüyor. Donanması bir daha aynı güçle denize açılmadı. Yine de Bir Osmanlı kıt’a-i arazisinin işgali ile İtalyanların harb Almanya. İngiltere’ye 6,784 denizci ile 14 savaş gemi kayıp arzusunun yükseltebileceği Milan’da ümid ediliyor’ (HR. verdirdiği için gurur duyabilirdi. Kendisinin kaybı ise 3,039 SYS, 2113/5-13). denizci ile çoğunluğu küçük ve yaşlı 11 savaş gemisiydi. HAZIRLAYAN: BÜŞRA SEZGİN ÖZTÜRK 24 DERİN TARİH / 2017 MAYIS
Miras Metinler ————————————————————————————————————— Türk-İslam sentezi fikrinin mimarlarından, Hareket dergisinin kurucusu ve büyük fikir adamı Nurettin Topçu Serdengeçti’nin Mayıs-Haziran 1952 tarihli sayısındaki yazısında Fatih’i Fetihten 5 asır sonrasının İstanbul’unda uyandırıyor ve evlâdına hitabını satırlara aktarıyor. FATİH SULTAN MEHMET HAN’IN HİTABI » Nurettin Topçu D evirler açıp, devirler kapıyan Fatih uyanıyor; silkiniyor, etrafına şöyle hi- Ya Ayasofya’nın minarelerindeki ezan sesi- 26 tap ediyor: “Bu etrafımda gördüğüm ni kim susturdu? O minarelerde okunan ezan, kâbuslar nedir? Üç tepede üç haçlı zaferi görü- Allah’ın adı yanında Peygamber’in adını gökle- yorum. Bu şehrin fethine anahtar olsun diye re dağıtırken ecdadına bağlı ruhlarda beni de inşa ettirdiğim büyük Peygamberin ismini taş- düşündürüyordu da ondan mı? Bin haçlı ordu- la yazan Rumelihisarı’nın üstünde Protestan- su bunları yapamazdı! Siz nasıl yaptınız? Bunu lar nakus inletiyorlar”. asıl yapanlar, şimdi hürriyet kahramanları di- ye başka bir tepede abide altında defnolunmuş- Bu bir sestir: Fethin, Fatihin sesi. Bizler bir lar, taziz olunuyorlar. (…) dağız! Bizler bu sesi dağlar gibi aksettirmekle vazifeliyiz. Bu vazife mukaddes bir vazifedir. Bakışlarım daha uzaklara dalarak, düş- Biz bu yola her şeyimizi varımızı yoğumuzu, man emelleriyle minarelerinde ezan sesleri canımızı, cananımızı koyduk! İstiyoruz ki bu susturulan Ayasofya’nın kubbesinden Irak ve ses, ocak ocak bütün Anadolu köylerini, kent- Acem’in hudutlarına kadar bütün Anadolu’yu lerini kasabalarını, şehirlerini fethetsin. Gaf- kucakladı. Nice yüz bin şehit kanıyla üzerin- lette olanlar uyansın! Bu ses vatanı sıra dağları, de birlik kurduğumuz bu vatan ne kadar pe- engin denizleri, hür gökleriyle çepçevre kuşat- rişan olmuş! Kurduğumuz birlikse ayaklar al- sın. Fethin sesi, Fatihin sesi yeni yeni basüba- tında. (…) Şaşırmış ahfadım, bedbaht evlâdım! delmevtlere yol açsın. Gönüller bu sesle dol- Ruhlarınız bambaşka makinelerden çıkarken sun! Bir kıyam olsun, milli bir kıyam! Bunlar onlarla aynı millet yapısını yapmak mı istiyor- yıkılsın artık! Putlar kırılsın artık! sunuz? (…) Beş yüz yıl önce bana kılıcımın hediyesi Sizi bir millet yapan ecdadınızı inkâr etti- olan bu ülkenin semâlarında, bugün nail oldu- rerek, size düşman olan bu yabancı varlığa ğum “ba’sü ba’delmevt” sırrıyla etrafıma bakı- Türk milleti dedirtmek istediler. (…) Kimden yorum. İstanbul, asırların değiştirdiği bir şehir. intikam aldınız? Ecdadınızdan mı? Şüphe gö- Evlâdım taşra mülkünün vârını ona harcamış- türmez, gerçek atalarınızdan mı? Mabetler lar. Onun şimdiki binalarının ihtişamı yanın- ambar yapılıp ayetlerin üzerinde bitler dolaşır- da Topkapı sarayımız eski bir medrese halinde ken, nice sultanlarınız beton saraylarda, devir- kalmış. Bizden sonrakiler nefislerine hizmet mekliğime feleğin vefa etmediği Batı Roma ço- etmişler. Biz cami, medrese, çeşme, imâret cuklarının terennümlerini mırıldanıyor! Koca yaptırdık. Onlar köşkler, apartmanlar, devlet Sinan’ın Allah’a el ve kanat açan âbidesi olan sarayları, oyun yerleri yaptırmışlar. Bizim vak- mâbedin kapısında, üç kıtada kalkan kullan- tiyle kıyamete kadar Muhammed ümmetine mış ataların bedbaht evlâdı, mihraba doğru hayır kastiyle kurduğumuz vakıfların yerinde, tükürüp geçen İslâm çocuğunun lâkayt nazar- halkın yağmasına vesile olan menfaatler do- ları önünde, gökgözlü haçlı çocuklarının ayak- laşıyor. Bizim düşmandan aldığımız ganimeti larına kadar eğilmiş, terlik çeviriyor! (…) Öyle onlar milletten almışlar. İslâm halkının tehlil bir cihât açmalısınız ki, onda disiplin şuursuz- ve dua ile doldurduğumuz ağızlarından, şimdi luğa, huzur ihtirasa feda edilmesin. Ahlâk kai- hep menfaat ve birbirlerine şekavet yâdı dökü- desizlikle, Allah ümitsizlikle çiğnenmesin. (…) lüyor. Yollarını ne kadar şaşırmışlar! (…) Yürüyün, bunlar yıkılsın artık! Yürüyün, put- lar kırılsın artık!
İslam Tarihi——————————————————————————————————————— Allah Resulüne (sas) DefalSarucaikast Düzenlenmişti 28 DERİN TARİH / 2017 MAYIS
———————————————————————————————————— Hz. Peygamber’e Suikast Tebliğ başlayınca Hz. Peygamber (sas) pek çok düşman kazandı. Mekkeli müşriklerin başını çektiği İslam düşmanlarına Yahudiler ve münafıklar da eklenmişti. Şimdi onu öldürmek için planlar yapacaklardı. ADNAN DEMİRCAN [email protected] lerini ilan ettiler. Ancak bu yüklü ödül de işe yaramadı. İslam düşmanlarının girişimleri sonraki yıllarda da R esulullah (sas) daha peygamberliğini ilan etti- ği andan itibaren Mekkeli müşriklerin tepkisiy- devam etti. Bedir Savaşı’nın ardından Mekkeli Umeyr le karşılaşmıştı. O tebliğde ne kadar kararlıysa b. Vehb el-Cümahî adlı birinin Safvan b. Ümeyye’ye gi- müşrikler de onu durdurmak hususunda o kadar inat- derek, “Borcum ve ailem olmasaydı gidip Muhammed’i çıydı. Suikast dahil her yola başvuracaklardı. öldürürdüm. Bedir’de ileri gelenlerin öldürülmesiyle felaket büyüdü. Muhammed’in çarşılarda dolaştığını Suikast girişimlerinin ilki, hicret sırasında gerçek- duydum” dediği rivayet edilir. Bunun üzerine Safvan b. leşti. Mekkeli müşrikler Müslümanların Medine’ye gi- Ümeyye, sözünü tutarsa ona borcunu ödemeyi ve aile- dip yerleşmesini tehdit olarak algılamışlardı. Medine sinin geçimini sağlamayı garanti etti. ticaret yolu üzerindeydi ve Müslümanların orada ya- şaması kervanlarının güvenliği için bir tehdit oluştu- Umeyr gizlice Medine’ye gitti. Zehir sürdüğü ve bi- ruyordu. Mesele Dârü’n-Nedve’deki bir toplantıda ele leylediği kılıcını kuşanmıştı. Hz. Peygamber’e doğru alındı. Toplantıya Mekkelilerin hepsi değil, sadece Hâ- yürüdü. O anda orada bulunan Hz. Ömer (ra) onu yaka- şimoğullarıyla gerginlik yaşayan kabileler iştirak et- ladı ve Resulullah’a götürüp onun Umeyr b. Vehb oldu- mişti. ğunu ve silahıyla mescide girdiğini söyledi. Ve karar açıklandı: “Kureyş’in her boyundan iri yarı Hz. Peygamber ile Umeyr arasında şu konuşma ge- ve güçlü birer delikanlı seçilecek, onlara keskin birer çer: kılıç verilecek, sonra toplanıp hep birlikte onu öldüre- cekler!” (Belâzurî, I, 306). Böylece Resulullah’ın katlin- - Seni buraya getiren sebep ne? den bütün boylar sorumlu olacak; Abdümenâfoğulları, - Bizi görüştürürsünüz diye yanınızda esir olan oğ- Kureyşlilerin hepsine birden savaş açamayacakların- lum için geldim. dan durumu kabullenmek zorunda kalacaklardı. - Öyleyse bu kılıç neyin nesi? - Allah’ın lanetlediği kılıçlardan biri! Bedir’de bize Karardan haberdar olan Hz. Peygamber kendi yata- bir faydası oldu mu ki? İndiğimde onu boynumda asılı ğına Hz. Ali’yi (ra) yatırarak Hz. Ebubekir’in (ra) evine unutmuşum. gitti. Suikastçılar Efendimizi öldürmek için gittiklerin- - Niye geldiğine beni inandır! de karşılarında Hz. Ali’yi buldular. Ona “Amca oğlun - Esirim Vehb b. Umeyr b. Vehb için geldim. nerede?” diye sorunca “Hiçbir bilgim yok” cevabını al- - Safvan sana benim öldürülmem karşılığında bor- dılar (Belâzurî, I, 307). cunu kapatma ve ailenin geçimini sağlama garantisi verdi, değil mi? Allah yapmak istediğin şeye engel ola- Hz. Peygamber ile Hz. Ebubekir müşrikleri şaşırt- caktır. mak maksadıyla Sevr mağarasına giderek orada birkaç - Şehadet ederim ki Allah’tan başka ilah yoktur ve gün kaldılar. Bu sırada Âmir b. Füheyre o civarda Hz. sen de Allah’ın elçisisin. Yemin ederim ki bu gökten ge- Ebubekir’in koyunlarını otlatıyordu. Gündüzleri uzak- len bir vahiydir. Vallahi bu planı Safvân’dan ve benden laşıyor, geceyi onların civarında geçiriyordu. Böylece başka hiç kimse bilmiyordu. Resulullah ile Hz. Ebubekir koyunların sütünden içe- Hz. Peygamber onu ve Bedir Savaşı’nda Müslüman- rek aç kalmıyorlardı. lar tarafından esir alınan oğlunu serbest bıraktırdı. Mekke’ye dönen Umeyr Müslüman olduğunu ilan Hz. Ebubekir önceden müşrik olan Abdullah b. Uray- ederek insanları İslama davet etti. Daha sonra İslamın kıt ed-Dilî adında biriyle kendilerine rehberlik yapması önde gelen savunucularından biri olarak Medine’ye için anlaşmıştı. Hicret yolculuğu onun mihmandarlı- hicret edenlerden olacaktır (Belâzurî, I, 365). ğında gerçekleştirildi. Müşrikler Hz. Peygamber’i ellerinden kaçırdıklarını anlayınca onu ölü ya da diri getirene 100 deve verecek- 2017 MAYIS / DERİN TARİH 29
İslam Tarihi——————————————————————————————————————— Hz. Cebrail haber verdi Hicretten sonra Müslümanlar Medi- ne’de Yahudilerle birlikte yaşadı. Müş- riklerin yanı sıra Yahudilerin de Hz. Peygamber’i öldürmeye yönelik giri- şimleri olduğunu biliyoruz. Bunlardan biri Uhud Savaşı’nın ardından gerçek- leşti. Hz. Peygamber Medine’ye gelen Amiroğulları kabilesinin talebi üzeri- ne çoğu Ashab-ı Suffa’dan olan 70 ka- dar Müslümanı Kur’an öğretmek ve İslamı tebliğ amacıyla onlarla birlikte gönderdi. Ne yazık ki kafiledekiler Ma- une kuyusu civarında pusuya düşürü- lerek şehit edildiler. İçlerinden sadece Amr b. Ümeyye kurtulabilmişti. O da Medine’ye dönerken kendisini takip » Geçtiğimiz yıllarda Hadis-i Şeriflerden yola çıkarak Hz. Peygamber’in (sas) evi yeniden ettiklerini düşündüğü iki kişiyi öldür- canlandırılmıştı. Cidde’de yapılan replika online bir müze olarak internetten gezilebiliyor. dü. Hâlbuki bunlar düşman olmadık- ları gibi Müslümanlarla anlaşma yap- mış bir kabiledendi. aralarında konuşmaya başladı. Huyey daşlar! Ne olur bu kez bana itaat edin, Bunun üzerine Hz. Peygamber tela- b. Ahtab, “Muhammed birkaç arkada- sonra yine muhalefet edersiniz! Valla- fi için ölenlerin yakınlarına diyet öde- şıyla gelmiş. Sayıları bir elin parmak- hi böyle bir şey yaparsanız ihanet et- meyi teklif etti. Kararlaştırılan meb- ları kadar bile değil. Bu evin üstün- tiğimiz ona haber verilir ve bu onunla lağın toplanmasına -Medine Vesikası den üzerine taş atıp öldürün. Bir daha aramızdaki sözleşmeyi bozmak anla- maddelerine göre- Nadiroğulları Yahu- onu böyle yalnız bulamazsınız. Eğer mına gelir. Sakın yapmayın!” sözleriy- dilerinin de katkı yapmasını isteyen öldürülürse ashabı etrafından dağı- le plana karşı çıktı. Hz. Peygamber, yaşadıkları mahalle- lır. Onunla birlikte olan Kureyşliler de Ne var ki Amr b. Cihâş kayayı Re- ye gitti. Bu talebe olumlu cevap veren kendi memleketlerine giderler. Bura- sulullah’ın üzerine atmak için hazır- Nadiroğulları, “İstediğin kadar yardım daki Evs ve Hazrecliler de sizinle dost- lanmıştı. Fakat tam fırlatacaktı ki, Hz. ederiz! Sen bizi pek ziyaret etmezdin. luk anlaşması yapmış kimseler olarak Peygamber aniden oturduğu yerden Otur, yemek yedirelim” dediler. Bir kalırlar. İleride yapmayı düşüneceği- kalkıp uzaklaştı. Etraftakiler tuvalet evin duvarının dibinde gölgede oturup niz bir iş önünüzde duruyor” dedi. ihtiyacı için kalktığını zannettilerse sohbete başladılar. Bunun üzerine Amr b. Cihâş teklifi de, Medine’ye dönmek niyetiyle ayağa Bu sırada Nadiroğullarından birileri kabul etti. Sellam b. Mişkem ise “Arka- kalkmıştı. Öte yandan Nadiroğulları mahalle- sine beraber gittiği heyet bundan ha- “PEKI ŞIMDI SENI KIM KURTARACAK?” bersiz oturuyor, sohbete devam edi- yordu. Vakit uzayınca Hz. Ebubekir, Hicretin 3. yılında Müslümanlara saldırmak üzere bir grup müşrik toplanmıştı. “Boşuna bekliyoruz” diye ayaklandı. Haber Medine’ye ulaşınca Hz. Peygamber (sas) 450 kişiyle yola çıktı. Liderleri Bu sırada Huyey b. Ahtab, “Ebü’l-Kâsım Du‘sûr b. el-Hâris ve arkadaşları Müslümanların geldiğini haber alınca onları (Muhammed) acele etti. Biz onun ihti- gözetlemeye başladılar. Konakladıkları bir yerde Du’sûr, Resulullah’ın bir ağacın yacını gidermek ve ona yemek yedir- altına uzandığını gördü. Elinde kılıç gizlice ona yaklaşırken şöyle dedi: mek istiyorduk” diyerek durumu ört- bas etmeye çalıştı (Vâkıdî, I, 364-365). - Bakalım bugün seni elimden kim kurtaracak? - Allah! İşin aslı, Hz. Peygamber Cebrail (as) Du’sûr bu sözü duyunca kılıcını elinden düşürdü. Resulullah kılıcı alarak sordu: vasıtasıyla suikast planından haberdar - Ey Du’sûr! Şimdi seni benden kim kurtaracak? edilmiş, bunun üzerine oradan ayrıl- - Hiç kimse! Şehadet ederim ki Allah’tan başka ilah yoktur ve Muhammed mıştı. onun elçisidir. Allah’a yemin olsun ki, bundan sonra asla senin aleyhine kimseyi toplamayacağım. Bu hain girişimle Nadiroğulları Me- dine Vesikası’nı imzalarken verdikle- Bunun üzerine Resulullah ona kılıcını geri verdi. Du’sûr arkadaşlarının yanına ri sözde durmamış ve Müslümanlara ihanet etmiş oluyorlardı. Sonuçta Hz. giderek olanları anlatıp onları İslama davet etti (Belâzürî, 377-378). Peygamber’in emriyle oturdukları ma- 30 DERİN TARİH / 2017 MAYIS
———————————————————————————————————— Hz. Peygamber’e Suikast » Cidde’deki replika evdeki temsili mutfak eşyalarının » Kureyşlilerin kendisini öldürme planlarından haberdar olan Hz. Muhammed’in (sas) Hz. bulunduğu köşe. Ebubekir (ra) ile birlikte konakladığı mağaranın bulunduğu Sevr Dağı. halle muhasara edilecek ve yaptıkları- - Peki bunu neden yaptın? ren tebliğ sürecinde yüzbinlerce in- nın cezası olarak Medine’den sürüle- - Babamı, amcamı ve kocamı öldür- sanın imanını kurtarırken pek çok ceklerdi. dün ve kavmimin varını yoğunu al- düşman da kazanmıştı; hatta onların dın. Dedim ki, eğer o peygamber ise suikast girişimlerine de maruz kaldı. Yahudilerin Hz. Peygamber’e bir yaptığımı keçi ona haber verir. Eğer başka suikast girişimi de Hayber’in hükümdar ise ondan kurtuluruz. Ne Lakin arkasında müşrikler, Yahudi- fethinden sonra gerçekleşti. ceza vereceksen ver. ler ve münafıkların bulunduğu sui- Kaynaklarda Hz. Peygamber’i ze- kast girişimlerinin hepsi de akim Fetihten sonra Zeyneb bt. el-Hâris hirlemeye çalışan kadına Peygamberi- kaldı ve peygamberlik vazifesi Al- adında Yahudi bir kadın Hz. Peygam- mizi zehirlemeye teşebbüs ettiği için lah’ın izniyle dar-ı bekaya irti- ber’in hangi hayvanın etini sevdiğini değil, Bişr’i öldürdüğü için kısas uygu- haline kadar devam et- öğrendi. Bir keçiyi pişirerek ona ik- landığı rivayet edilir (Vâkıdî, II, 677-678). ti. ram etti. Yanındaki sahabiyle birlikte Hz. Peygamber yaklaşık 22 yıl sü- sofraya oturan Allah Resulü yemeğin zehirli olduğunu anlayıp hemen arka- daşlarını uyardı. Fakat etten bir lok- ma yemiş olan Bişr b. el-Berâ’nın rengi bembeyaz oldu, ardından da vefat etti. Bunun üzerine Resulullah Efendi- miz Zeyneb’i yanına çağırttı. Araların- da şöyle bir diyalog geçti: - İkram ettiğin keçinin kollarına ze- hir sürmüşsün. - Kim söyledi? - Keçinin kolları söyle- di. - Evet, zehirledim. » Hz. Muhammed’i (sas) taşlayan Adnan Demircan müşrikleri ve ashabın dininde sabit Prof. Dr., İstanbul Üniversitesi İlahiyat kadem oluşunu tasvir eden bir Fakültesi Öğretim Üyesi. Osmanlı minyatürü. 2017 MAYIS / DERİN TARİH 31
Gündem ———————————————————————————————————————— YAPIMCI VE YÖNETMEN KERİME SENYÜCEL “Sürgüne Yazlık Elbiseleriyle, Kıştan Önce Döneriz Düşüncesiyle Gittiler” Mart ayında TRT Belgesel’de yayınlanan “Bilûn Sürgünün Son Tanığı” Sultan Abdülmecid’in torunu Bilûn Hanım Sultan’ın bi- yografisi merkeze alınarak hazırlanan emek ve vefa mahsulü bir belgesel. Yapımcı ve yönetmeni Kerime Senyücel çekim süreci ve sürgünün bilinmeyenleri hakkındaki sorularımızı cevapladı. KONUŞAN: ÖZLEM KOCUKELI ÖZBAY mid’in ablası Mediha Sultan’ın toru- tının geçtiği yerlerde bize yol göster- nu), Osman Nami (II. Abdülhamid’in di. Ayrıca hanedandan biriyle gidince Başucumuzda kızı Ayşe Sultan’ın oğlu) ve Bilûn Ha- kapılar daha çabuk açılıyor. Genel ola- her zaman bir nım Sultan (Sultan Abdülmecid’in to- rak Osmanlı ailesi bazı genç üyeler dı- kase içerisinde, bir avuç runu). Hatta bu beş kişiyle yaptığım şında medyaya her zaman mesafeliler. vatan toprağı vardı. Bir röportajları Hânedanın Sürgün Öykü- “Osmanoğlu’nun Sürgünü” çalışmala- de bayrak... Hiçbir za- sü-Başucumda Bir Avuç Vatan Topra- rımın başladığı 2005 yılına dönersek, man unutmadık onu.” ğı adıyla kitaplaştırmıştım. Yaklaşık Bilûn belgeseliyle beraber ABD, Fran- 10 yıllık sürede dördü hayatını kay- sa, İsviçre, İngiltere, Lübnan, Ürdün, Osman Nami Osmanoğlu betti. Şu anda sadece 1918 doğumlu Suriye ve İstanbul’da 100 civarında ha- (Sultan II. Abdülhamid’in torunu) Bilûn Hanım Sultan hayatta. Belgesel- nedan ve aile üyesine ulaşabildim. de Bilûn Hanım Sultan’ın sürgüne git- Sizden belgeselin kısa hikâyesini dinle- meden önceki çocukluk yıllarıyla ilgi- Beyrut’ta Bilûn Hanım Sultan dışında yelim önce. Çekimler hangi yıl başladı, li dramatik çekimler Yıldız Sarayı ve nerede gerçekleştirildi? Hanedandan Ihlamur Köşkü’nde yapıldı. hanedandan kimler var? kimlere ulaşabildiniz? Bilûn Hanım Sultan’ın kızı Nahide Belgeseli çekme fikri nasıl doğdu? Bilûn Sürgünün Son Tanığı belgeseli- 1918 doğumlu Bilûn Alpan bugün Jarallah annesinin yanında yaşıyor, nin çekimleri ağırlıklı olarak 2015’te ona kol kanat geriyor. Kendisinden yapıldı. Ama başlangıç çekimleri bun- 99 yaşında. Sultan Abdülmecid’in to- 10 yaş küçük kardeşi Yavuz Alpan, kı- dan 10 yıl öncesine gidiyor. 2005 yılın- runu, Şehzade İbrahim Tevfik Efen- zı Cynthia ve torunu Aya hep birlik- da “Osmanoğlu’nun Sürgünü” belgese- di’nin kızı olan Fatma Zehra Sultan’ın teler. Beyrut’ta Osmanlı hanedan ve li çerçevesinde, Lübnan’da Bilûn Alpan kızı. Son şahit olması onun biyografi- ailesinden diğer üyeler de var. Mese- ve ailesiyle kısa bir çalışma yapmış- sini merkeze alan, Beyrut’ta bir hane- la Alp Osmansoy. Sultan Abdülaziz’in tım. Ancak o yıllarda Lübnan’daki iç dan belgeseli çekme fikri verdi bana. kızı Esma Sultan’ın torunu. Mimar. savaş bu çalışmayı çok kısa bir süreyle Ayrıca orada bugüne kadar medyada Karısı Arwa ile Beyrut’ta yaşıyor. Ora- sınırlandırmama neden olmuştu. görünmemiş bazı hanedan mensupla- da doğup büyümüş; ancak gayet güzel rı ve arşivleri de vardı. Türkçe konuşuyor. Yanlarında çalışan 2005’te 3 Mart 1924 sürgününe şa- Ermenilerden öğrendiğini söylüyor. hit olan beş hanedan mensubu hayat- Beyrut’ta hanedan üyeleriyle görüşebil- Diğer bir örnek Emel Adra ve Cemil taydı. Ertuğrul Osman (Sultan II. Ab- Adra kardeşler. II. Abdülhamid’in to- dülhamid’in torunu), Burhaneddin mek zor olmalı. runu Nemika Sultan’ın torunları. On- Cem (Sultan Abdülmecid’in torunu), Beyrut çekimlerini II. Abdülha- lar da Beyrut’ta yaşıyorlar. Emel Ad- Fethi Sami Baltalimanlı (II. Abdülha- ra’nın kızı Rima Karimah televizyon mid’in torunu Harun Osmanoğlu ve yapımcısı. oğlu Orhan Osmanoğlu’yla yaptık. Ha- run Efendi 1974’ten önce sürgün haya- 32 DERİN TARİH / 2017 MAYIS
——————————————————————————————————— Bilûn Sürgünün Son Tanığı » Bilûn Hanım Sultan, kendisinden 10 yaş küçük kardeşi Yavuz Alpan ve babası Selami Süleyman Alpan’la. » Yapımcı ve Yönetmen Kerime Senyücel, Bilûn Hanım Sultan ile birlikte. » Harun Osmanoğlu, Bilûn Alpan’ı Beyrut’ta ziyaretinde. Görüşmelerinizden edindiğiniz izlenime sıtır. Bu yüzden önemli bir örnektir. Gözlemlerinize göre Bilûn Sultan’ın sür- Sürgünden sonra ailesiyle Romanya’ya göre sürgünün ilk yılları nasıl geçmiş? gitmiş, ardından Fransa Nice ve St. gün konusundaki hissiyatı nedir? 1924 sürgününden sonra haneda- Tropez’de yaşamış. Büyükbabası Şam Bilûn Hanım Sultan’da büyük bir Valisi Kâzım Paşa’nın çağrısı üzerine nın bir kısmı Avrupa’ya gitti. Ne de Hayfa’ya, Filistin’e gitmişler. Oradan vatanseverlik ve vatanına kırgınlık olsa Tanzimat’tan beri Fransa, İsviç- da 2. Dünya Savaşı yıllarında Osman- duygusu yan yana yaşıyor. 6 yaşında re ve Almanya kâh eğitim, kâh sağlık, lı hanedanının önemli bir bölümünün ülkeyi terk ettiği halde düzgün bir İs- kâh gezi amaçlı gittikleri yerlerdi. Za- yaşadığı Beyrut’a geçmiş ve bugüne tanbul Türkçesiyle konuşuyor. Hayatı- ten bu sürgünün de birkaç aylık oldu- kadar hayatını orada geçirmiş. nın 80 yılı Arapça konuşulan bir ülke- ğunu düşünüyorlardı. Batılılaşmaya, de geçtiği halde kırık dökük, günlük modernleşmeye, hatta Cumhuriyet’e Kendisini çekimlere ikna etmek kolay konuşmaya yetecek bir Arapça bilgisi karşı değillerdi. Karmaşık günler du- var. Bu arada 1952’de hanedanın kadın rulunca politikaya karışmadan bir ke- olmasa gerek? üyelerine af çıkınca İstanbul’u ziyaret narda yaşama imkânı bulacaklarını 2015 Ağustos’unda, danışmanımız etmiş ama yerleşme ve vatandaşlık al- umuyorlardı. Ama kadınların sürgünü ma çabaları uzun, engelli ve yorucu ol- 1952’ye, erkeklerin ise 1974’e kadar sür- Orhan Osmanoğlu ile ön araştırma muş. Bu çabalar sürerken iç savaşların dü. Oysa onlar Mart ayında sadece yaz- için Beyrut’a gittiğimde konuya mesa- sürdüğü Lübnan’da evi ve eşyaları yağ- lık elbiselerini yanlarına almışlar, hiz- feli bakıyordu. Hatta tanışmış ve çalış- malanmış. Bu yüzden kendisine “Siz metkârlarına da gelmeden önce, kış mış olmamıza rağmen pek de istekli aslında bir vatanseversiniz” dediğim- bastırmadan evlerinin havalandırıl- değildi. Halife Abdülmecid sürgünün de, “Vatandan ne anladım ki? Ne gör- masını tembih etmişlerdi. Avrupa’ya ilk yıllarında para sıkıntısı çekmesine düm ki?” şeklindeki cevabı hissiyatı- gidenler, özellikle gençler önce kendi- rağmen Amerika, İngiliz, Fransız bası- nın bir özeti bence. lerini özgür ve mutlu hissettiler. Ama nından ülkesi ve Cumhuriyet aleyhi- sınırlı paraları bitince yapayalnız kal- ne para karşılığı röportaj vermesi için Belgesel nasıl bir misyon üstleniyor? dılar; ailenin büyük bir bölümünün ya- yaptıkları teklifleri kabul etmemiştir. Osmanlı Hanedan mensuplarını şadığı ve eski Osmanlı toprakları olan Hanedan üyeleri uzun ve zor sürgün Ortadoğu’ya dönüş yaptılar. Burada ai- yıllarında ülkeleri aleyhine tek laf et- tanıma imkânı bulduğumuz, “Osma- le üyeleri vardı, üstelik eski Osmanlı memişlerdir. Bilûn Hanım Sultan’ı, noğlu’nun Sürgünü” adlı belgeselin ta- topraklarında saygı görüyorlardı. kızı Nahide ve kardeşi Yavuz Alpan’ı mamlayıcısı olan Bilûn, Sürgünün Son belgeselim için ikna etme konusun- Tanığı belgeseli, tarihimizin özellikle Bu noktada Bilûn Hanım Sultan’ın haya- da yeğeni Cynthia Alpan’ın çok büyük son dönemiyle ilgili önyargıların gide- yardımı oldu. Belgeselin de danışmanı rilmesinde faydalı olacaktır. tını nasıl değerlendirmek gerekir sizce? olan Cynthia, yavaş yavaş belgesel ça- Bilûn Hanım Sultan’ın hayatı ön- lışmasını kabullenmelerini sağladı. Not: “Bilûn Sürgünün Son Tanığı” belgeseli için Face- book sayfası: https://www.facebook.com/Bilun-Sürgü- ceki soruda bahsettiğim çizgiyi yan- nün-son-tanığı-510593882421098/?fref=ts Twitter sayfası: https://twitter.com/BilunBelgesel 2017 MAYIS / DERİN TARİH 33
DERİN YORUM HÜSAMETTİN ARSLAN Prof. Dr., Uludağ Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi. [email protected] 16 Nisan’da Türkiye PARLAMENTER darağaçlarının, idam sehpalarının ve askerî SİSTEMİN darbelerin gölgede bıraktığı 94 yıllık bir DARAĞAÇLARI devri geride bıraktı. Yönetim sivil iradeye P arlamenter sistemi, politik holiganlarının yaşlı ve bunak boyun eğdi ve eli sopalı zihniyetiyle birlikte 16 Nisan 2017’de tarihe gömdük. Yeni askerin ve beyaz sistemin savunucularının karizmatik ve efsanevî lideri Türklerin iktidara Erdoğan yönetim sistemi değişikliğini Eyüp Sultan’ın, Fatih’in, çöreklendiği günler Yavuz’un, Menderes’in ve Özal’ın kabirlerinde Fatiha okuyarak geride kaldı. çok anlamlı bir jestle tescil etti. Geçmişe ve imparatorluğa saygı. Bir vefa ve kadirşinaslık örneği. Parlamenter sistem savunucu- 34 DERİN TARİH / 2017 MAYIS larının lideri Kılıçdaroğlu da, Mustafa Kemal’in kabrini ziyaret etseydi, taraftarları açısından çok anlamlı ve Erdoğan’ın jestine iyi bir karşılık olabilirdi. Fakat o bunu yapamadı; çünkü refe- randum sonuçları kesinleştiğinde parti genel merkezinin önün- den “Kılıçdaroğlu istifa” sloganları yükseliyordu. Yapması gere- ken politik manevrayı yaptı ve partisi içinde fokurdayan cadı kazanının gürültüsünü susturmak için referandumun geçersiz olduğunu ilan etti; “Kılıçdaroğlu istifa” sloganı atan “Hayırcı- lar”ı susturdu ve parti içi kavganın kamuya yansımasını böyle- ce önlenmiş oldu. “Referandumda hile var” aslında “CHP hasta ve ölüyor” anlamına geliyor olabilir. İzninizle öncesini (Takrir-i Sükûnu, Tek Parti ve millî şefler dönemini) şimdilik bir yana bırakalım; 1946’dan 1990’a Türki- ye’de “parlamenter sistem” bir idam sehpaları, bir darağaçları re- jimidir. Bu darağaçlarını ve idam sehpalarını kuran failler bel- lidir: askerî elitler, rejimin garantörü yargıçlar ve mahkemeler, politik partiler, tek parti rejiminin yarattığı “resmî” patronlar ve bütün bu politik çıkar gruplarının sözcülüğünü yapan “resmî aydınlar” ya da “rejimin” borazanları. Sözde parlamenter siste- mimizin idam sehpalarının ve darağaçlarının sorumluları bun- lardır. Gözümüze çok ve farklı görünmeleri yanıltıcıdır. Burada mo- noblok bir yapı, bir “sistem” bahis konusudur. Çoğul izlenimi bırakan bu monoblok yapıdan daima tek bir ses çıkmıştır; sah- te bir “parlamenter sistemin” sesi; Menderes, Erbakan, Özal ve Erdoğan sistemin tasarlanmamış, düşünülmemiş çocuklarıdır.
» Tarihimizdeki büyük leke Parlamenter bir sistem olarak kurulsa da İstiklal Mahkemeleri, darağaçları ve idam sehpaları Türkiye Cumhuriyeti’nin tarihini lekelemiştir. Bu yüz kızartıcı uygulamalardan Adnan Menderes gibi bir başbakan ve bakanlar da nasibini almıştı. Yassıada duruşmalardan bir kare. Onlar tek parti sisteminin, parlamenter sistemin çocukla- idam sehpasıdır. 1789 Fransız Devrimi’nde, 1917 Ekim Dev- rı değil; “sistemin” çocukları değil; sistemin dışarda bırak- rimi’nde ve “devrim” diye nitelenen büyük politik olaylar- tığı, ısrarla “iplemediği” ve geçmişini reddettiği bir halkın da idam sehpası ya da darağacı “sol”un dinidir. “Yumurta- çocuklarıdır. ları kırmadan omlet yapamazsınız” (Lenin); idam sehpaları kurmadan “sol” düzenler, siyasî yelpazenin “solunda” dü- Başkanlık referandumu sürecindeki “hayır” sesi, Türki- zenler kuramazsınız. Türkiye “solu”nun (Kemalist elitlerin, ye’deki “müesses” hale gelememiş bir parlamenter sistemin radikal sol grupların, HDPKK elitlerinin; Erdoğan’dan nef- trajik feryadıdır. Referandum süreci boyunca “hayırcılar” ret etmek dışında hiçbir politik “esprisi” olmayan zıpırların “hayır” diyerek parlamenter sistemin 1960’ta darağacına çı- ve elbette Bahçeli’den ve Erdoğan’dan nefret dışında hiçbir kardığı Menderes, Polatkan ve Zorlu’nun, 12 Mart 1971’de kayda değer özellikleri bulunmayan MHP’lilerin) Erdoğan idam sehpasına çıkardığı “devrim şehitlerinin” (Deniz Gez- için de bir idam sehpası ya da darağacı kurmak için yanıp miş ve diğerlerinin), 1980 darbesinde parlamenter sistemin tutuştuklarını düşünmememiz için hiçbir neden yok! Tür- kurduğu darağaçlarında can veren “sosyalist” ve “ülkücü kiye’de parlamenter sistem idam sehpalarıyla işlemiştir. Re- şehitlerin” katillerini kutsadılar. AB gibi Batılı emperyal/ ferandum “hayır” ile sonuçlansaydı, idam sehpaları mem- egemen kurumlarla birlikte Erdoğan’ı “idam” cezasını ge- leketin kaderine dönüşebilirdi. Abartıyor muyum? Hiç de ri getirmekle suçlayarak “katil” bir sistemi; bu “katil” sis- abartmıyorum. Siz bilirsiniz! temin militer, politik, entelektüel ve jüritokratik elitlerini savundu. “Sivil” inisiyatif olarak Başkanlık sistemi “Hayır” oylarıyla bir idam sehpası rejiminin yanında yer Demokratik rejimlerin kurucuları “siviller”dir; askerler alan “hayırcılar,” açıkça ya da zımnen, bilinçli ya da bilinç- (oligarşi) değil, hukukçular (jüritokrasi) değil, bilim adamla- siz, etik veya ahlaki bir utanmazlıkla “idam-karşıtlığı”na so- rı/âdemleri (seküler teokrasi) değil, din adamları (teokrasi) yundu. Oysa politik bir kategori olarak “sol”un, sadece Tür- değil, sadece erkekler değil, sadece kadınlar değil, sadece kiye’de değil, bütün dünyada alamet-i farikası “giyotin” ve 2017 MAYIS / DERİN TARİH 35
DERİN YORUM yaşlılar değil, sadece gençler değil. Demokratik rejimler po- 16 Nisan referandumundan çıkan “evet,” ister kabul edin litikacıların yönettiği ve egemen olduğu rejimlerdir. Politik ister etmeyin, Cumhuriyet “mit”inin (Cumhuriyet devleti- rejimlerin karakterini belirleyen şey, kurucu hamle ve bu nin değil), Kemal Paşa ve İsmet Paşa mitlerinin bir “mit” hamleyi yapan faillerin toplumdaki kimlikleridir. olarak ölümünün tescilidir. Cumhuriyet Halk Partisi’nin Her rejim bir “kurucu mitoloji” ve mitik/mitolojik ku- “sol”un “solu”na kayan genç mensupları ve HDPKK’lı Kürt- rucu şahsiyet ya da şahsiyetlerle doğar. Osmanlı İmpara- çü radikaller için Mustafa Kemal bir “faşist,” Cumhuriyet torluğu Şeyh Edebali mitolojisinden doğmuştu. Cumhuri- rejimi “faşizm”den başka bir şey değil! yetimizin kurucu mitolojisi “modern bilim ve teknoloji” (pozitivizm); kurucu mitik şahsiyetleri Mustafa Kemal Pa- Yeni kurucu hamle şa ve İsmet Paşa’ydı. Ben ve neslim bu mitoloji ve mitolojik Yeni bir “kurucu hamle,” yeni bir “kurucu mitoloji,” ye- kahramanlarla büyüdük. Onlar Cumhuriyetimizin seküler ni bir “derin devlet,” yeni bir “derin cumhuriyet” zamanı. peygamberiydi. Yeni kurucu hamlenin failleri 1923’teki kurucu hamlenin “Modernler” miti (destan, efsane) aşağılayarak kökten failleri gibi “asker” değil “sivil”; asker politikacı değil, sivil reddetmiş ve onu “modern bilim”in karşı kutbuna havale politikacı. Yalnızca sivil politikacıların kurdukları rejimler etmiştir. Mit de tıpkı gelenek ve din gibi “bilim”e aykırıdır. “demokratik” etiketini hak edebilir. Fakat “mit”in kökten reddi de bir “mit”tir. Türkiye’nin la- Osmanlı İmparatorluğu döneminin şartlarında dünya- isist modernleri bizim “mitlerimizden/efsanelerimizden” da egemen politik rejimini benimseyerek bekasını sürdür- nefret ederler; Batılı mitlere bayılırlar. Mit bir “mit” olması müştü. 600 yıl. Cumhuriyet devletimiz “bekasını” yalnızca hasebiyle “kötü” değildir; bilime karşıt değildir; çünkü bili- demokrasiyle, demokratik bir devlet düzeni ve rejimi inşa min de “bilimsel” mitleri vardır. Mitsiz toplum ve insan fik- ederek sürdürebilir. Başka her şey laf u güzaftır. rinin kendisi de katıksız bir mittir. “Hurafesiz Geçmişlerine saygı duymayan, Osmanlı’yı toplum ve insan” fikri bile katıksız bir hura- reddeden hiçbir politik parti, hiçbir politik re- fedir. İnsanlar ve toplum mitsiz yaşayamaz; jim demokratik olamaz. Halkının geçmişi- insan aynı zamanda “mit-yapıcı”dır, “hura- ne saygı duymayan, onunla ilişki kurama- fe-yapıcı”dır. yan politik partiler demokratik olamazlar. Modernite eski devirlerin mitlerini öl- Türkiye’de Osmanlı’nın bakiyesi halkla dürdü ve yeni ve “modern” mitler ya- uzlaşamayan, onu hiçe sayan hiçbir po- rattı. Abraham Lincoln, Robespierre, litik parti demokratik olamaz; mezar- Lenin, Mao, Che Guevera; Einstein ve lıklara ve ölülere saygı demokratik; Michael Jackson. Çocuklarımızın sey- ölülere ve kabirlere saygısızlık despo- rettiği çizgi film çağdaş mittir. (Türki- tik bir tutumdur. ye’nin Meclis’inde sarhoş bir milletveki- Tarih, 16 Nisan 2017, Başkanlık refe- li kazara “Einstein ‘hıyar’ın biriydi” deme » Merhum randumu. Sonuç: “evet.” gafletinde bulunsa vekiller bu sarhoş ve- Cumhurbaşkanımız Lozan hapishanesinden çıkmak üzereyiz! kili linç etmek isteyebilir! Modern ve entel Turgut Özal El-Bab’da ve Kerkük’teyiz. Tek parti ve parla- bir kafede bir kendini bilmez yanlışlıkla, “Le- menter sistem hapishanesinden de çıktık. El- nin aslında sosyalist Hitler’di” veya “Che Gueve- hamdülillah! “Yüce Allah’ımız bize istenmeyecek ra kurbanlarının kanıyla beslenen bir manyaktı” dese, onu şeyleri istemeyecek kadar akıl ver!” oracıkta yok etmek isteyen onlarca kişi çıkabilir!) Başkanlık sisteminin, yani yeni Cumhuriyetimizin ku- Cumhuriyetimizin kurucu mitolojik şahsiyetleri asker rucu şahsiyeti/efsanesi/miti Recep Tayyip Erdoğan. Bu efsa- paşalardı; Cumhuriyetimizi apoletlerinden kıvılcımlar fış- neyi Türkiyemizin Osmanlı’nın bakiyesi halkı inşa etti; bu kıran askerler kurdu. Kurucu mitik şahsiyet Mustafa Ke- efsaneyi sadece Recep Tayyip Erdoğan muhibleri değil, aynı mal, kurucu mitoloji içeriği “Aydınlanma ve pozitivizm” zamanda Recep Tayyip Erdoğan düşmanları (sayın CHP’li- olan Kemalizm ya da seküler milliyetçilikti. 1923’ten sonra ler, sayın laisistler, sayın darbeci generaller, cuntalar, sayın Türkiye’yi kurucu askerler ve onların askerî varislerinin yö- Geziciler, sayın HDPKK’lılar) inşa etti. Bu efsanenin yapıcı- netmiş olmasında şaşırmamızı gerektirecek hiçbir şey yok. ları sadece “evetçiler” değil, aynı zamanda “hayırcılar”. Bu Tek partimiz ve askerî darbelerle tekrar tekrar hayata dön- efsaneyi hep birlikte inşa ettik. Keza Erdoğan efsanesinin dürülen parlamenter sistemimiz Cumhuriyetimizin kuru- inşasında Erdoğan dostu ve düşmanı, Türkiye’nin dostu ve cu hamlesinin doğal sonucuydu. Devletimiz Cumhuriyet, düşmanı uluslararası güçlerin katkıları unutulmamalıdır. derin devletimiz ordumuzdu. Tayyip Erdoğan efsanesi bir başarı hikâyesinin tecessü- Fakat artık bitti. “Ordu” olarak “derin Cumhuriyet” bitti; müdür. Efsane, “gerçeklikten” daha gerçek daha reel ola- Mustafa Kemal Paşa miti, “efsane” olma özelliğini kaybede- bilir. rek toplumumuzun geçmişindeki bir hatıraya dönüşüyor. Başkanlık referandumundaki “hayırcıların” hayırlarını Kemalistler Anıt Kabir’de hatıra fotoğrafları çektirmeye ha- hikmete dönüştürmek “evetçilerin” kazanılmış erdemi ola- zırlanıyorlar. caktır. 36 DERİN TARİH / 2017 MAYIS
TARİH ATLASI MUSTAFA ARMAĞAN Araştırmacı - Yazar Mustafa Kemal ile LATIFE HANIM 2,5 yıl evli kalmış KONUŞURSA olan Latife Hanım NELER OLUR? burada yayınladığımız mektubunda ısrarla “Bilmediğimiz geçmiş dışında dünyada yeni bir şey yoktur” Çankaya Köşkü’nde Harry Truman (33. ABD Başkanı) kocasının fikirlerini değiştiren ve onu etkileyen Müftü nikâhı kıymadan önce isimlerini sordu. Geli- bir dişi Mussolini’den ne mehir olarak ne verileceğini öğrenmek istedi gü- (female Mussolini) veyden. Mihr-i müeccel olarak 12.5 dirhem gümüş bahsetmektedir. Peki bu verileceği söylendi. Süt hakkı olarak da 1,500 lira ödenecek- ‘dişi Mussolini’ kimdir? ti babasına (bkz. Çankaya hizmetlilerinden Ali Metin’in hatıraları, 1967). 38 DERİN TARİH / 2017 MAYIS Nikâh şahitleri arasında Fevzi Çakmak ve Kâzım Karabe- kir de vardı. Karabekir Paşa günlüğüne şu satırları not düş- müştü: “29 Ocak 1923 Pazartesi- 4.00 sonra Kemal Paşa’nın nikâhı- na gittik. Paşa Latife Hanım’la karşılıklı oturdular. Fevzi Paşa ve ben Paşa’nın şahidi olarak tarafeynine (iki tarafına). Vali Abdülhalik Bey’le, yaveri Salih Bey hanımın tarafeynine. Pa- şa imama dedi ki: Ben Latife Hanım’la evleneceğim, muame- le-i lâzımesini (gerekli işlemi) yapınız. İmam da tarafeyne (iki tarafa) sordu. Mihr-i muaccel beynehümâda (gelin ile damat aralarında halledecek), mihr-i müeccel 10 dirhem gümüş ola- rak nikâh kıyıldı.” (Günlükler, 2, YKY: 2009, s. 843-844) 10 veya 12,5 dirhem yaklaşık 35-40 gram ediyor. Elbette mesele Mustafa Kemal’in Latife Hanım’a nikâh sırasında kaç gram gümüşü mehir olarak verdiği değil ama bir dinî nikâh ile evlendikleri ve bütün işlemlerin 1917 tarihli Hukuk-i Aile Kararnamesi’ne göre yürütüldüğü açık. M. Kemal bir Bakanlar Kurulu kararnamesiyle eşini boşadığı zaman da henüz İsviç- re Medeni Kanunu’nun kabul edilmesine 6 ay vardır, dolayı- sıyla boşanma işleminin da aynı Hukuk-i Aile Kararnamesi’ne
» Mutlu günlerden bir kare Mustafa Kemal ile Latife Hanım’ın evlendikten hemen sonra çekilmiş bir fotoğrafı. Bunlar Latife’nin mutlu günleriydi. Mütebessim çehresine bakılırsa Çankaya’ya sızacak “dişi Mussolini”den henüz habersiz görünüyor. göre yapılması gerekiyordu. Fakat yapılmadı. Hala evliler mi? Latife Hanım’ın kızkardeşinin torunu M. Sadık Öke’nin Lakin Öke’nin teyzesi Latife Hanım hakkında bir başka iddiasına göre bir Bakanlar Kurulu kararı boşanma için ge- ilginç iddiası var. Diyor ki: çerli değildir, bir. O zaman geçerli olan Hukuk-i Aile Karar- namesi’ne göre M. Kemal eşini bu şekilde “Boş ol” diyerek “Kimse farkında değil ama Mustafa Kemal ile Latife tey- boşamayaz, iki. Çünkü Osmanlı Devleti’nin 1917’de çıkar- zem hala evliler. Neden biliyor musunuz? Çünkü Enver Pa- dığı ve 1926 Ekim’inde yürürlüğe girecek olan Medeni Ka- şa’nın çıkarılmasına ön ayak olduğu 1917 tarihli Hukuk-i nun’a kadar yürürlükte kalacak olan bu kararnameye göre Aile Kararnamesi var. Bu aile kararnamesine göre o dö- boşanma işlemi bir yargı işlemidir. Bu durumda bir yürüt- nemde kadın boşanmayı kabul etmezse ve mücbir (zorun- me mercii olan Bakanlar Kurulu bir ailenin boşanmasına lu) bir sebep yoksa kadı bu boşanmayı onaylayamaz. O sı- hangi yetkiyle karar verebilir? ralar yeni Türkiye Cumhuriyeti kurulmasına rağmen yeni (Medeni) kanun henüz çıkmamıştır. Bununla ilgili bir baş- Gerçi o dönemde böyle pek çok başka usulsüzlükler ve ka kanun da olmadığına göre ve boşanma da bu kanuna hukuksuzluklar da yaşandı, “kanun diye kanun diye ka- göre yapılmadığı için evli sayılırlar. Bu boşanma şeklen nun tepelendi”. Bir başka sözde Bakanlar Kurulu kararna- bu kararnameye uygun ama özü itibariyle uygun değildir. mesiyle 1934 yılında bir Fatih Sultan Mehmed vakfı olan Çünkü Latife Hanım boşanmak istememiştir.” (Teyzem Lati- Ayasofya Camii hukuksuzluğun şahikası olarak müzeye fe, Haz.: Fatih Bayhan, Pegasus: 2011, s. 346-347.) çevrilebilmişti, 1950 yılı başında da Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün annesi Cevriye Hanım Kâbe örtüsünden bir par- Görüldüğü gibi Latife Hanım-Mustafa Kemal evliliği ve ça sipariş etmiş diye gazetede haber çıkınca koskoca Ba- boşanması hala tartışmalı ve karanlık noktalarla dolu. kanlar Kurulu başka işi gücü yokmuş gibi toplanıp gazeteci Hikmet Feridun Es’in yazısını yalanlayabilmişti! Nikâh sırasında aralarında halledileceği söylenen “mihr-i müeccel” de boşanma sırasında ödenmiş miydi? Bu Demek ki hukukla bir oyuncak gibi oynanan dönemde durumda Mustafa Kemal’in sadece üç kere “Boş ol” demesi Bakanlar Kurulu (Heyet-i Vekile) her türlü işe alet edilebilen yeterli miydi? Mahkemeye başvurmasının önü kesilsin için bir maşa kılığındaydı. Onun için Cumhuriyetin henüz 2. yı- mi Bakanlar Kurulu kararını çıkartırmıştı vs. vs. lı dolmadan hiçbir yetkisi bulunmadığı halde Bakanlar Ku- rulu’nun bir karı kocayı boşama işine imza atmasına çok Bütün bu sorulara dergimizin elinizdeki sayısında Türk- da fazla şaşırmıyoruz. çesini ilk kez yayınlamaya cesaret ettiğimiz Latife Ha- nım’ın bilinmeyen mektubu yeni soru işaretleri ekleyecek. Zira Latife Hanım’ın Boston Advertiser adlı ABD gazete- 2017 MAYIS / DERİN TARİH 39
TARİH ATLASI » Ailesiyle köşkte Bir yerde bir tarafın ağzı kapatılıyor ve üstelik başının Latife Hanım, annesi ve kızkardeşleriyle Çankaya Köşkü’nde. üzerinde bir kılıç sallandırılıyor ama karşı tarafa sonsuz küfür ve medhetme özgürlüğü tanınıyorsa orada tarih sinde 21 Şubat 1926’da, yani Medeni Kanun’un TBMM’de tartışması yapılmasını bırakın, tartışma yapılabildiği- kabul edilişinden sadece dört gün sonra çıkan iddiasına ni bile iddia edenin aklından zoru olması gerekir. Lakin göre yeni kabul ettiğimiz İsviçre Medeni Kanunu’na göre Türkiye’de bu yasal “zor”un ne kadar etkili olduğunu ve yargılanmayı beklemektedir (bu arada Latife Hanım’ın sırf bunun için inkılap tarihinin bir türlü Tarih katına Medeni Kanunu Fransızcasından tercüme edenler arasın- yükselemeyeceğini biliyoruz. Bu şekilde tartışmak, mo- da olduğunu hatırlatalım). nologdan öteye gidememekte, bu da farklı seslere muh- taç bulunan tarih sahasını tam bir ‘çorak ülke’ye dönüş- Mektuba göre Latife Hanım mahkemeye kendisinİ bo- türmektedir. şayan kocasına inat çarşafıyla çıkıp tarihî bir savunma yapacak ve bir kısmını bu mektupta dile getirdiği kirli ‘Dişi Mussolini’ kimdir? çamaşırlarını ortaya dökecektir. Dediklerine bakılırsa idamı dahi göze almıştır! Gazi Mustafa Kemal Paşa ile henüz Cumhurbaşkanı olmadan önce, 29 Ocak 1923’te nikâhlanıp 2,5 yıl evli Tabii tabular yapışkan şeylerdir, kolay kolay temizlen- kalmış olan İzmir’in köklü ve zengin ailesi Uşşakizade- mez ama işe de bir yerinden başlamak gerek. Türkçesini lerden Muammer Bey’in kızı Latife Hanım burada yayın- yayınladığımız mektuptan sonra hiçbir şey eskisi gibi ol- ladığımız mektubunda ısrarla Çankaya Köşkü’nde ko- mayacak ve artık mesele, akması gereken vadiye yönele- casının fikirlerini değiştiren ve onu etkileyen bir dişi cektir. Mussolini’den (female Mussolini) bahsetmektedir. Peki bu ‘dişi Mussolini’ kimdir? Yayınımızın, bir tarafın ağzını tıkayan ve başının üze- rinde kılıç gibi sallanan 5816 sayılı Atatürk’ü Koruma Ka- Latife Hanım’ın kızkardeşi Vecihe’nin torunu olan M. nunu’nun kaldırılması sürecini hızlandıracağını ümid Sadık Öke, Fatih Bayhan’a iki yerde (s. 350 ve 390) isim ediyor ve tarihin özgürlüğüne kavuşturulması için elbir- vermeden ima yoluyla tahminini aktarır ve onun İçişleri liği yaparak çalışmamız gerektiğine inanıyorum. Bakanlığı da yapmış ve Paşa’nın çok yakınında bulunan birinin eşi olduğunu söyler. İkinci yerde ise bu kadının vicdan azabı çektiği için İzmir Suikastini haber verdiğini aktarır. Bu tasvirden kim olduğunu çıkarmak mümkün olamadı. Latife Hanım ise bizzat tanıdığı bu kadını şöyle anla- tır: “Sonrasında da ikimizin de tanıdığı o hünerli kadının etkisi altına girdi. O andan itibaren Gazi artık bambaşka bir adamdı. Küstah, fütursuz ve hatta zalimane birine dö- nüşmüştü. Ama ben hala onu seviyor, ona yardım etmeye çalışıyordum. Gazi ne zaman tam bir şovenizm timsali olan bu di- şi Mussolini’nin söylediklerini ciddiye almaya başladı, iş- te o andan itibaren iyi hesap edilmemiş, bazıları gülünç ve saçma, bazıları işleri daha da kötü hale getiren karar- ların altına imzasını atmaya başladı. Tekke ve zaviyele- rin kapatılması, bazı kıyafetlerin yasaklanması, bazıları- nı giymenin zorunlu kılınması gibi pek çok karar böyle alındı.” O “hünerli”, “tam bir şovenizm timsali olan dişi Mus- solini”nin İsviçre’den davet edilen “saray nazırı” Madam Bauer olduğunu tahmin ediyorum. Madam Bauer tam da Latife Hanım’ın Bakanlar Kurulu kararıyla boşandığı 1925 güzünde Çankaya Köşkü’ne gelmiş ve 10 ay kadar kaldıktan sonra gönderilmişti. Demek ki Latife Hanım’ın bu mektubunun ABD’de yayınlandığı Şubat 1926’da hala köşkteydi. Yalnız Latife Hanım, 30 Kasım 1925 tarihli tekke ve zaviyelerin kapatılmasına yol açan karardan söz ettiği- ne göre “dişi Mussolini”nin kendisinin gidişinden sonra 40 DERİN TARİH / 2017 MAYIS
CEMAL PAŞA’NIN DUL » İsviçre’de Klosters köyünde Cemal Paşa, KARISI KÖŞKTE! refikası hanımefendi ve yaveri Başka biri olmalı diye düşünmeye zorluyorum kendimi. Afet İnan olamaz, hem çok genç o tarihte, hem de zaten Latife Hanım’dan sonra köşkün First Lady’si olacaktı, o varken değil. Kendisine İş Bankası’ndaki 2 nolu hesabından 6 Eylül 1925 günü, yani Latife’den boşandıktan sadece 10 gün sonra 500 TL para gönderdiğini bildiğimiz Cemal Paşa’nın dul hanımı Seniha olabilir mi bu kişi? (Türkiye İş Bankası Tarihi, Tarih Vakfı: 2001, s. 624) İnönü’nün torunu Gülsün Bilgehan, büyükannesi Mevhibe Hanım’ın ağzından Seniha Hanım’ın köşkte kaldığı haberinin kulaktan kulağa yayıldığını anlatır ve ekler: “Olacak şey değildi! Dul bir hanım hangi sıfatla Çankaya’da yaşayabilirdi?” kocasını etkilediğini kastediyor olabilir. Bu takdirde Ma- Mektubun hikâyesi dam Bauer üzerinde durmamız gerekir. İnönü’nün toru- nu onu şöyle anlatır: Latife Hanım’ın elinizdeki sayıda okuyacağınız mek- tubundan ilk bahseden araştırmacı Rifat Bali olmuştu. “Çankaya Köşkü’ne, Latife Hanım’ın ayrılmasından kı- New Documents on Atatürk adlı kitabının (The Isis Press: sa bir süre sonra ev idaresi için Madam Baur adlı bir İsviç- 2007) “An unpublished letter by Atatürk’s ex wife Latife reli “saray nazırı” geldi. 45-50 yaşlarında, deneyimli bir Hanım” başlıklı bölümünde mektubun arka planını alın- hanımdı, ünlü Wagner ailesi ile akrabalığı olduğundan tılarla ortaya koyan Bali, metnin İngilizcesini, fotokopisi- bahsediliyordu. Kâhya kadın, Ankara’ya gelir gelmez, ni de ekleyerek neşretmişti. köşke yeni bir düzen getirdi. Garsonlara eldiven taktırıp, livre denilen resmi üniformalar giydirdi.” Mektup Türkçesi yayınlanmadığı ve yayınevi daha zi- yade akademik bir muhite seslendiği için yeterince yan- Bilgehan’ın arkasından gelen satırları sanki “dişi kı bulmadı. Bir süre önce Rifat Bali’ye metni Türkçeye Moussolini”yi hatırlatır cinstendir: çevirmesi halinde yayınlanamaya hazır olduğumu bildir- dim. Sanırım tepkilerden çekindiği için kabul etmedi. Ya- “Kâhya Madam Baur, çocukların bakımını da üstlen- yınladığı metni Türkçeye çevirme teklifimizi de “Ben bu mişti. Fakat bununla yetinmedi. Ankara sosyetesi az za- makaleyi bulmak için çok emek ve para harcadım. Ken- man sonra İsviçreli bayanın dedikodularıyla çalkalanma- diniz bulursanız yayınlayın ama benim metnimi kullan- ya başladı. Denildiğine göre Cumhurbaşkanı, köşkündeki mayın” diye rica etti. sıkı protokolden bunalmıştı; ayrıca, Madam Baur yetkile- ri dışına çıkarak bir ev sahibesi gibi Çankaya ileri gelen- Bu biraz garip mukabele üzerine kendisine teşekkür lerinin eşlerini ziyaret ediyordu. Gazi’ye bu kadarı yeterli edip araştırmaya giriştim. Mektubun yayınlandığı Bos- geldi ve saray nazırı bir yıl kalmadan memleketine dön- ton Advertiser adlı gazetenin koleksiyonu Boston Public dü.” (Mevhibe, Bilgi: 1994, s. 204) Library’de olabilir diye düşündüm bir emaille gazetenin taranmış halini talep ettim. 21 Şubat 2017 günü tarama Demek ki sadece çocuklarla ve garsonlarla ilgilenmek- elimdeydi. Bundan sonrası tercüme, notlandırma ve za- le yetinmeyen, M. Kemal ile ilişki yaşadığına inanılan bir manlama meselesiydi. kadın daha var karşımızda. O kadar kendine güveniyor- muş ki, sanki First Lady imiş gibi devlet ileri gelenlerinin Okuyacağınız mektup ‘önde gelen bir İstanbul gazete- evlerini ziyaret ediyormuş. sinin sahip ve editörüne’ hitaben kaleme alınmış. İsmi verilmiyor olsa da Latife Hanım’ın yazdıkları, hele kocası 1925 yılı Ekiminde Çankaya’ya misafir olan Fahrettin Mustafa Kemal’in bir keresinde “Yunanları yenmeseydik Altay, Madam Bauer’i dans edecek kadar yakından tanı- de en geç 6 ay içinde aç ve çıplak kalacakları için çekil- mış. Bize M. Kemal’in 26 Ekim 1925 Pazartesi günü şöyle mek zorunda kalacaklardı” şeklindeki iddiası ve diğer if- dediğini aktarıyor: şaatı çok konuşulacak. Bizden söylemesi… “Benim eski karım (Latife) toz alırdı bu ise azamet sa- OKUMA ÖNERISI tıyor, yalnız emir vermek istiyor, bir kolayını bularak def ediniz.” (On Yıl Savaş ve Sonrası, İnsel: 1970, s. 407) Teyzem Latife Fatih Bayhan - Mehmet Sadık Öke, Yalnız Madam Bauer öyle kolayından gitmemiş ve er- tesi yaza kadar Çankaya’nın adı konulmamış First Lady’si Pegasus Yayınları, 2011, 400 sayfa gibi davranmaya devam etmişti. Günün birinde Latife Hanım’ın sözünü ettiği ‘dişi Mus- solini’nin kim olduğu ortaya çıkana kadar tahminler ile- ri sürülecektir. 2017 MAYIS / DERİN TARİH 41
de DERİN TARİH ‘te * Türkçede DERİN TARİ İLK KEZ H ‘te * Türkçe BÜYÜK Gazi Mustafa Kemal’in tam 2,5 yıl evli kaldığı Latife Hanım’a göre inkı- lapların arkasında “dişi Mussolini” vardı! 42 DERİN TARİH / 2017 MAYIS
İşte Latife Hanım’ın 91 yıldır gizlenen mektubu “KEMAL PAŞA BİR ASKER DEĞİL” Mustafa Kemal Paşa ile yaklaşık 2,5 yıl evli kalan İzmir’in varlıklı Uşşakizade ailesinden Latife Hanım’ın Türk Tarih Kurumu’na vefatından 25 yıl sonra açılması şartıyla emanet ettiği hatıraları torunlarının baskısıyla yeniden mühürlendi. Dolayısıyla vuslat başka bir bahara kaldı. Lakin gerçeklerin ortaya çıkmak gibi kötü bir huyu vardır. İşte Latife Hanım’ın, ailesinin yasaklayamadığı ‘tehlikeli’ bir mektubu elimizde. Mektupta neler yok ki? Kendisini düşüncesiz ve despot bir kadın gibi gösteren Mustafa Kemal’i “çakma Napolyon” diye eleştiriyor, evlilikleri sırasında etkisi altına girdiğini iddia ettiği kadını da “dişi Mussolini” olarak görüyor. Boston Sunday Advertiser gazetesinde yayınlanan mektubu tek bir kelimesine dokunmadan tercüme ederek yayınlıyor, meraklısı için de İngilizce orijinalini veriyoruz. Tarihin yeniden yazım sürecine Latife Hanım’ın Türkçesini ilk defa yayınladığımız mektubuyla ciddi bir katkıda bulunduğumuza inanıyor, kimilerinin hoşuna gitmese de sansürsüz ve yasaksız tarihe okurlarımızla beraber adım adım ilerlemekten memnuniyet duyuyoruz. 2017 MAYIS / DERİN TARİH 43
Dosya ————————————————————————————————————————— Latife » Latife Hanım’ın 18 yaşındayken Hanım’ın piyano hocası Anna Grosser- bilinmeyen mektubu Rilke’ye imzaladığı fotoğraf. Eski kocasının bilinmeyen yön- İpek Çalışlar Latife lerini açığa vuran Latife Ha- nım, Mustafa Kemal’in Şer’î hu- süre kendi kabuğuma çekildim. As- na düşen, başıma geleni dik durarak kuka göre kendisinden boşanmasını lında bir süredir bugünün geleceği- kabullenmekti. neden kabul etmeyeceğini anlatıyor. ni, dikkatlice planlanmış bu darbeyle yüzleşeceğimi hissediyordum. O za- Hâlâ da dik durmaya devam ediyo- Türk diktatör Mustafa Kemal, ya- man kendi kendime, kaderin karşı- rum. Ama çocuksu hayallerle, içim kın zamanlarda Şer’î hukukun mut- sında boynum kıldan ince dedim; ba- içime sığmayarak gelin gittiğim An- lak hükümlerine dayanarak 22 yaşın- kara’daki evimden çıkarıldığım o daki karısı Latife Hanım’dan boşandı (Not: Latife Hanım 17 Haziran 1898 doğumlu ol- duğuna göre boşandığı 5 Ağustos 1925’te 27 ya- şında bulunuyordu- DT). Söz konusu hükme göre bir erkeğin eşinden boşanması için tek yapması gereken şey, iki şahi- din huzurunda karısına “boş ol, boş ol, boş ol!” deyip mehrini vermekti. (Mustafa Kemal Latife Hanım’a 25 Do- lara karşılık gelen bir miktar mehir vermişti.) (Not: 29 Ocak 1923 günü müftü- nün huzurunda kıyılan nikahta Mustafa Kemal mihr-i muaccel olarak Latife Hanım’a 12,5 dirhem gümüş karşılığı para vermeyi taahhüt etmişti. Bahsedilen 25 Dolar bunun karşılığı olmalı. -Bkz. Ali Metin, Atatürk’ün Şimdiye Kadar Yayınlanma- mış Anıları, İstanbul, 1967, s. 143.- DT) Latife Hanım sonradan devlet bas- kısına maruz kalan, bir zamanların önde gelen bir İstanbul gazetesinin editörü ve sahibine hitaben yazdığı aşağıdaki mektupta kocasının Şer’î hukuka dayanarak kendisinden bo- şanma kararı almasına itiraz edip et- meme konusundaki fikrini neden de- ğiştirdiğini anlatıyor: Sevgili Dostum ve Yoldaşım, Eski kocamın bana karşı sevgisin- de ve hareketlerinde gördüğüm ani değişimlerin yarattığı şaşkınlıkla bir 44 DERİN TARİH / 2017 MAYIS
———————————————————————————————————— Latife Hanım’ın Mektubu İşte Latife Hanım’ın mektubunun yayınlandığı Boston Sunday Advertiser gazetesinin 21 Şubat 1926 tarihli nüshası. © Boston Public Library 2017 MAYIS / DERİN TARİH 45
Dosya ————————————————————————————————————————— » Uludağ eteklerinde 10 gün 2,5 yıl evli kalan Mustafa Kemal ile Latife Hanım şer’i kaidelere göre boşanmıştı. Mustafa Kemal başında kalpağı, Latife Hanım da çarşafıyla 10 gün kaldıkları Bursa’dayken. kara günden beri ben de değiştim. Gazi, ağzımı açmamam ve kendisi aleyhinde hareket etmemem karşılı- ğında bana verdiği sözleri tutmadı. Doğrudan kendi değil ama başkaları- nın ağzından, korkakça ve üstü kapa- lı olarak beni neden boşadığıyla ilgili malum sebepleri sıraladı. Bu dedikoduları önce vatanın dört bir yanına, sonra da bütün dünyaya yaydı. İnsanlara beni düşüncesiz ve despot bir kadın gibi gösterdi. Her ne kadar gerçekle ilgisi olmasa da, bu dedikodulara gülüp geçebilir- dim. Ama Gazi bundan fazlasını yap- tı. Bu kez başka deli saçması sözler yayıp bir devlet liderinin eşi olmak için gerekli zekâ ve diğer melekelere malik bulunmadığımı, resmî işlerine sürekli burnumu sokarak insanların önünde onu mahcup ettiğimi söyledi. Çakma Napolyon Artık bu çakma Napolyon’un bir asker, devlet adamı ve eş olarak sahip olduğu namı sorgulamak boynumun borcudur. Bu vesileyle ülkemizdeki yeni düzenin ve hukuk kurallarının gerçekliğini, vatanımızda tesis edi- len yeni rejimin emanet edildiği yar- gıçların ne kadar cesur ve korkusuz olduğunu da görmüş olacağım. Eğer halka açık bir mahkemede, İsviçre’den alınma kanunlarımızın bu Napolyon özentisi için de bağlayıcı olduğunu dünyaya gösterebilirsem, o zaman kendisi de tıpkı Napolyon gibi dünyaya dönüp gururla, ülkesindeki kanunların mevki ve statü gözetmek- sizin herkes için bağlayıcı olduğunu söyleyebilir. Fakat bana kalırsa Gazi’nin Na- polyon’a duyduğu hayranlık, yüzey- 46 DERİN TARİH / 2017 MAYIS
Search
Read the Text Version
- 1
- 2
- 3
- 4
- 5
- 6
- 7
- 8
- 9
- 10
- 11
- 12
- 13
- 14
- 15
- 16
- 17
- 18
- 19
- 20
- 21
- 22
- 23
- 24
- 25
- 26
- 27
- 28
- 29
- 30
- 31
- 32
- 33
- 34
- 35
- 36
- 37
- 38
- 39
- 40
- 41
- 42
- 43
- 44
- 45
- 46
- 47
- 48
- 49
- 50
- 51
- 52
- 53
- 54
- 55
- 56
- 57
- 58
- 59
- 60
- 61
- 62
- 63
- 64
- 65
- 66
- 67
- 68
- 69
- 70
- 71
- 72
- 73
- 74
- 75
- 76
- 77
- 78
- 79
- 80
- 81
- 82
- 83
- 84
- 85
- 86
- 87
- 88
- 89
- 90
- 91
- 92
- 93
- 94
- 95
- 96
- 97
- 98
- 99
- 100
- 101
- 102
- 103
- 104
- 105
- 106
- 107
- 108
- 109
- 110
- 111
- 112
- 113
- 114
- 115
- 116
- 117
- 118
- 119
- 120
- 121
- 122
- 123
- 124
- 125
- 126
- 127
- 128
- 129
- 130
- 131
- 132
- 133
- 134
- 135
- 136
- 137
- 138
- 139
- 140
- 141
- 142