MENEMEN: 85 YILLIK YALAN Fiyatı: 11 TL (KKTC 13 TL) YAVUZSayı45 Aralık2015 Tüm Bildikleriniz Tarih Olacak! OLMASAYDI HZ. PEYGAMBER’İN(sav) NÂŞINI AVRUPA’YA KAÇIRACAKLARDI Mehmed Akif’in Meclis’e girmesi nasıl engellendi Özel Dosya: Kösem Sultan 45 DerinTarih @derintarih DerinTarih derintarih derintarih derintarih.com 9 772147 055007
içindekiler 50 YAVUZ OLMASAYDI K A PA K HZ. PEYGAMBER’İN NÂŞINI D O S YA S I AVRUPA’YA KAÇIRACAKLARDI! 38 Mustafa Armağan 42 62 ORTACAĞIN ŞEYTAN ÜÇGENİ “ŞAH İSMAİL BATILILAR TARAFINDAN MEHMED AKİF’İN MİLLETVEKİLLİĞİ CADILAR-SİHİR-TIP KURTARICI OLARAK GÖRÜLDÜ” NASIL ENGELLENDİ? Hetta Howes Prof. Dr. Palmira Brummett Tahsin Yıldırım 72 FAKİRLERİN, YETİMLERİN VE MAHKÛMLARIN DOSTU 66 ÖTEKİ KÖSEM 90 104 RUSLAR VE ERMENİLER KARŞISINDA BİR SELÇUKLULAR GÖZÜNDEN SAKINDIĞI KİTAPLARI MÜCAHİD İMAM ALVARLI EFE BÂTINÎ TERÖRÜNÜ NEDEN ÖNLEYEMEDİ? GÖZ GÖRE GÖRE TALAN EDİLDİ? Hüseyin Kutlu Mustafa Alican Semavi Eyice 04 Bizden Haberler 14 Aktüel 34 İsmail Kara 116 Biz Osmanlıyız 06 Bizden Size 18 Eşyanın Kalbi Kemer 80 İslam Tarihi 120 Derin Yorum 08 Okur Hattı 22 Ayın Kelimesi Yılbaşı 84 Mehmet Çelik 132 Derin Kitap 10 Soru Cevap 24 Ayın Tarihi 96 Şükrü Hanioğlu 138 Vitrindekiler 30 1 Kitap 1 Yazar 110 Öteki Tarih 144 Çizgisel Tarih 12 Bunu da Gördük
BİZDEN HABERLER ARALIK 2015 Okur Hattı: 0212 467 52 52 [email protected] KASIM’DA DERİN Tüm Bildikleriniz Tarih Olacak! TARİH RÜZGÂRI Sayı 45, Aralık 2015 Mısır’daydık kapak dosyalarımız hakkında görüşlerini aldık. Konu ISSN 2147-0553 önerileriniz defterimizde bir bir kayıtlı. Mustafa Armağan 17-19 Kasım günle- Diyalog Dergi Yayıncılığı A.Ş. Adına İmtiyaz Sahibi rinde Yunus Emre Enstitüsü’nün davetlisi Ayrıca 12 Kasım Perşembe günü Genel Yayın MUSTAFA ALBAYRAK olarak Kahire’deydi.“İngiliz Yeni Dünya Yönetmenimiz Mustafa Armağan ve Yayın Kurulu Düzeninde Gazi Mustafa Kemal’den Atatürk’e”başlıklı üyemiz Mahmut Akyürekli’nin katılımıyla gerçek- Genel Yayın Yönetmeni bir konferans veren Armağan’ı çok sayıda Mısırlı ens- leştirilen“100 yıllık kader ortaklığı: Türkler ve Kürtler” MUSTAFA ARMAĞAN titü kursiyeri ve öğrencisi dinledi. Türklerin yanında başlıklı bir konferans düzenledik. Türkçe öğrenen Mısırlı öğrencilerle de buluşan Arma- Yayın Koordinatörü ğan’ın paylaştığı belge ve fotoğraflar ilgiyle izlendi. Okurlarımızı gelecek sene buluşma sözü almadan ÖZLEM KOCUKELİ ÖZBAY bırakmadık tabii ki. Nasipse yine aynı yerdeyiz. Armağan, Enstitü Müdürü Selahattin Emre Çele- Seneye de bekleriz. Yazı İşleri Şefi bi’den eğitim faaliyetleri dışında kültür, sanat ve tarih HALİL SOLAK alanındaki konferans, sergi ve konser etkinliklerinin devam edeceği ve Mısır’daki Osmanlı eserlerinin bir Editör kataloğunun hazırlanacağı müjdesini getirdi. MUNİSE ŞİMŞEK 4 asır boyunca bir Osmanlı eyaleti olan Mısır’la Editör Yardımcıları yolumuzun kesişmesine sevindiğimizi kaydedelim. RABİA ALBAYRAK, OLCAY CAN KAPLAN (Armağan konferanstan sonra öğrencilerle (üstte); altta Mısırlı tarihçi BÜŞRA SEZGİN, SAMET TINAS Ahmed Şarkavi (solda) ve Selahattin Emre Çelebi ile Kahire Yunus Emre Enstitüsü önünde. Sorumlu Yazı İşleri Müdürü BURHAN İSTENCİ Derin Tarih Tüyap’taydı Yayın Kurulu 7-15 Kasım 2015 tarihleri arasında gerçekleştiri- MAHMUT AKYÜREKLİ, SALİM AYDÜZ len 34. Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı’na ilgi hayli büyüktü. Biz de fırsat bu fırsat deyip standımızı ziyaret MUSTAFA BUDAK, M. FATİH CAN eden okurlarımızla hem hasbihal ettik, hem de YUSUF ZİYA CÖMERT, ŞİNASİ GÜNDÜZ MUSTAFA KAÇAR, MUHARREM KESİK BASINDA DERİN TARİH ABDÜLKADİR ÖZCAN, M. NİYAZİ ÖZDEMİR Star, 15 Kasım 2015. LÜTFİ ŞEYBAN, MÜFİD YÜKSEL Danışma Kurulu AHMET AĞIRAKÇA, ALİ BİRİNCİ AHMET DEMİREL, UĞUR DERMAN EKREM BUĞRA EKİNCİ, SEMAVİ EYİCE MEHMET GENÇ, HÜSREV HATEMİ, İSMAİL KARA KEMAL KARPAT, AYKUT KAZANCIGİL MAHMUD EROL KILIÇ, HEATH W. LOWRY ÜMİT MERİÇ, EMİNE GÜRSOY NASKALİ ORHAN OKAY, NORMAN STONE Çeviri Z-ALP ÇEVİRİ (İNGİLİZCE) Grafik-Tasarım SEDA ERTÜRKOĞLU, METİN TAHA YILMAZ Sosyal Medya SUAT ÖZDEMİR Fotoğraf MUSTAFA CAMBAZ, SEDAT ÖZKÖMEÇ Reklam Genel Müdür: ABDULLAH HANÖNÜ Genel Müdür Yrd.: ZİYA KADAM, GÜLAY BAYRAK Reklam Müdürü: AYŞEGÜL DAG Reklam Müdürü: KADER EKEN Rezervasyon Md: ABDULLAH BİLGİÇ 0212 467 65 65 (1727) Mail: [email protected] Baskı ÖZCAN URAL (Satın Alma ve Baskı Müdürü) Abone - Satış - Dağıtım BİRLİKTE DAĞITIM A.Ş. Abone ve Okur Hattı 0212 467 52 52 [email protected] [email protected] Basım Turkuvaz Matbaacılık Yayıncılık A.Ş. Sancaktepe, İstanbul 0212 354 30 00 Kurumsal Dağıtım Turkuvaz Dağıtım Pazarlama A.Ş. Samandıra, İstanbul 0216 585 91 00 www.turkuvazmatbaacilik.com İletişim - Yönetim Yeri Maltepe Mah. Çayhane Sok. No:1 34010 Zeytinburnu, İstanbul 0212 467 65 05 www.derintarih.com - [email protected] Her hakkı mahfuzdur. Dergideki yazı, fotoğraf ve diğer görsellerin izin alınmadan veya kaynak gösterilmeden her türlü ortamda çoğaltılması yasaktır. 4 DERİN TARİH / 2015 ARALIK
YAVUZ SULTAN SELIM’IN DERINLIĞI S ık sık “Biz memur edilmediğimiz hiçbir işe yönelmedik” dermiş. Yavuz Sultan Selim Han’ın Mısır seferine de böyle bir manevî görevlendirme ile gittiğini bize Hasan Can’ın ağzından oğlu Hoca Sadeddin Efendi nakleder. Kendisine sarayında Hasan adlı bir kulun rüya gördüğü, gön- derilen mesajın o rüyada şifrelendiği ayan olur. O da bu Hasan’ı Hasan Can zannederek ona sorar. Rüyayı görmeyen Hasan Can bir tuhaflık olduğunu anlar, sonradan rüyayı görenin Kapıcıbaşı Hasan olduğu anlaşılır. Buna göre öbür Hasan rüyasında uyurken kapı çalınır, açmaya kalkar ki dışarıda kıyamet gibi asker, önde de dört kişi. Başlarında taylesanlı sarık, ellerinde padişahın ak sancağı, bellerinde kılıç. Sonradan Hz. Ali olduğu anlaşılan dörtlüden biri kapı aralığından seslenir: “Bizi Hz. Resulullah gönderdi. Selim Han’a selam edip buyurdu ki: Kalkıp gelsün ki Haremeyn hizmeti ona buyuruldu. Var Selim Han’a söyle.” Huzura giren Hasan Can der ki: “Ben rüyayı anlattıkça mübarek çehreleri kızarmaya başladı ve mübarek gözlerinden yaş geldi. Buyurdular ki: “Biz sana demez miyiz ki bir tarafa memur olunmadan (emir verilmeden) hareket etmemişizdir.” “İşte Memluk seferinin hazırlıkları bundan sonra başladı”, diye de ekler tarihçimiz. Dergimizin kapağına çıkardığımız Portekizlilerin Mekke’yi ele geçirip Kabe’yi yıkma ve Medine’ye girip Efendimiz’in (sav) kabr-i şerifini Lizbon’a kaçırma (hafazanallah) teşebbüsüne dair araştır- mamızı okuduğunuzda bu rüya hadisesini farklı bir gözle değerlen- direceğinizden eminim. Hele ki şu inceliklerini okuduğunuzda Selim Han’ı daha çok seveceksiniz. Celalzade Mustafa anlatır: Bir gün Piri Paşa Mekke ve Medine’ye Anadolu’dan kadı tayin etmek gerektiğini söyleyince Yavuz ona öyle bir kükremiştir ki: “Mekke ve Medine padişahlığı Hz. Peygamberin evlad-ı kiramı elindedir. Ben o memleketleri asker çekerek varıp almadım. Onlar kendiliklerinden güzel edepleri gereği bana itaat ve ikram ettiler ve saygı gösterdiler. Bu izzetin mükafatı üzerime lazımdır. Gece gündüz Allah’a şükr ve niyaz ederim. Haremeyn ahalisine ne denlü himmet, atıfet, riayet ve şefkat mümkünse esirgeme. Lakin sakın ha sakın Mekke ve Medine işlerine müdahale eyleme.” İşte bu tarihin mislini nadir kaydettiği padişahın dünyasını daha iyi anlayabilmek için bu defa Hıristiyan Portekizlilerin kutsal beldelerimizi nasıl tehdit ettiklerine ve keşif seferlerinin karanlık yanına eğileceğiz. Ve göreceğiz ki, Yavuz bu işgali önlemeye memur edilmiş. Yeni yılda ve yeni sayılarda bizden sizebuluşmakdileğiyle. Mustafa Armağan Genel Yayın Yönetmeni
OKUR HATTI twitter.com/derintarih Okur Hattı: 0212 467 52 52 [email protected] @fatihyazici34 / Fatih YAZICI Gündeme uygun bir kapak konusu PAYITAHT IÇIN OSMANLI’DA MEKTEP HAMIDO’YU BIZE TANITIN olmuş. Ekim sayısını çok çabuk OKUMA ÖNERISI MÜFREDATI 12 yıl önce Hamido diye bir okuyunca 3 haftadır @derintarih’siz Derin Tarih her konuda kaynak Frankfurt’ta ikamet ediyorum. kitabın çıktığını duyunca kaldım. niteliğinde. İstanbul’un Fethi Goethe Üniversitesi’nde Eğitim almak istedim lakin ile ilgili Osmanlı, Bizans ve Bilimi alanında Master öğrenci- bulamadım. Yayınevini @ErdemTaser / Erdem Taşer Cumhuriyet tarihçilerinin siyim. Barış pedagojisi alanında aradığımda ellerinde Sadece bu kitap hediyesi için bile yazdığı kaynak kitaplardan okul ve toplumlardaki heterojen- olmadığını ve bir daha alıp okunacak dergi: @derintarih önerebilir misiniz? liği incelemek istiyorum. Osmanlı basılmayacağını söylediler. Ama o dergi şudur budur diyenler: Ahmet Erkan Paşahan / İstanbul mekteplerinde karışık milletlerden Biraz sıkıştırınca birkaç “Cehaletten müthiş fakirlik olamaz” öğrencilerle nasıl ders yapılmış? askerin bütün kitapları zorla ATATÜRK’Ü Hangi müfredata göre hareket aldıklarını (hatta yanlış @nusretaydemir / Nusret Aydemir PUTLAŞTIRAN KIMLERDI? edilmiş? Bu konuda tavsiye ede- basılmış nüshalarını bile) Din kardeşliği uğruna beraber Derginizi 15 aydır aralıksız bileceğiniz kitap veya araştırma ve götürdüklerini, ayrılırken savaşmış iki kardeş. Anadolu almaktayım. Bir tarih sever varsa çok sevinirim. de bir daha basılmaması hepimizin derken şimdi anlıyor olarak çok memnunuz, Gül Yaman / Almanya için gözdağı verdiklerini musunuz? @derintarih mükemmel bilgiler söylediler. Birkaç yıl sonra paylaşıyorsunuz. Ben de HISARDAKI YAZININ bir sahafta bulup okudum. @omerucarr /ÖMERUÇAR size araştırıp da yeterince SIRRI NE? Baskıcı Kemalist Batıcılığına Türk ve Kürt, köklü tarihi, birliği bilgi sahibi olamadığım bir Bahçeşehir Üniversitesi öğrencisi- karşı muhteşem bir Anadolu beraberliği, yaşanan olayları konuyu sormak istiyorum. yim, aynı zamanda tarih meraklı- direnişiyle karşılaştım. okuyun bilgilenin @derintarih Bilgilendirirseniz en azından sıyım. Cevabını aradığım bir soru Okuduktan sonra Hamido’nun 3-4 aile olarak rahata var: Rumeli Hisarı ve planındaki Malatya yerel gazetesinde @omerfaruktakim / Ömer Faruk TAKIM kavuşacağız. Atatürk’ün muhteşem Muhammed yazısı! yıllarca yazdığını duydum ve zamanında adını hiçbir adrese, Bununla ilgili elinizde herhangi yazılarının peşine düştüm. Bu ümmetin evlatlarının üzerinde sokağa vermediğini, hiçbir bir bilgi varsa paylaşabilir misiniz? Lakin yazıları bulamadım. oynanan iki oyunu gösteren müthiş büstünü yaptırmadığını Uğur Kırtan Hamido gibi bir kahramanın iki sayı. Teşekkürler @derintarih savunan, onu sonradan biz unutulmaması gerektiğini putlaştırdık diyen dostlarıma ÖLMEK VAR DÖNMEK YOK düşünüyorum. Bu konuda @tos_vos / Rabki cevap niteliğinde bilgiler Dergiyi her ay heyecanla takip yapacağınız çalışmalar Ekrem Buğra Ekinci hocanın istiyoruz sizden. ediyorum. Bize çok şey katıyorsu- gençliği motive edecek, tarihe röportajı yayınlanmış. Okumalı! Ömer Faruk Top nuz. Merak ettiğimiz konulara yer not düşecek, arşiv niteliği veriyorsunuz. Bu, tarih severler taşıyacaktır. @mrberatalk / Ömür Berat Çalık DT: 27. sayımızdaki Aylin için büyük bir fırsat. Tarık bin Burak Uslu / Eskişehir Vizeler başladı diye biz Tarih Tekiner imzalı “Sevilen, Ziyad Endülüs'ü fethederken okumaktan vazgeçecek değiliz Sürülen, Putlaşan ve Gömülen gemileri yaktı mı? Bazı âlimler SAYFALARINIZA TARIHÎ @derintarih her sayı yığınla yeni Atatürk Anıtları” başlıklı yazıda yakmadı diyor. Ordu ne olursa bilgi demek, teşekkürler. sorunuza cevap bulabilirsiniz. olsun geri dönmesin diye yakmış KIŞILIKLER YAKIŞIR olabilir mi? Derginizin bütün sayılarını oku- @bekiraydogan88 / Bekir Aydoğan TARIHSEVERLERIN Yunus İrin masam bile ilk sayıdan beri takip @derintarih dergisinin son sayısı: YAZILARI YAYINLANIR MI? etmeye çalışıyorum. Tarihî olay- Malazgirt’ten Çaldıran’a ve Lozan’a Derin Tarih’e kaynaklarıyla DT: Sorunuzun ları mecmua sıcaklığında bize kadar Kürtleri işlemiş, öneririm. birlikte hazırladığımız araştırma ayrıntılı cevabını ulaştırmanıza müteşekkiriz. Tarihî yazılarını göndersek yayınlanır Kasım ayında çıkan önemi bulunan fakat özellikle biz @Halukimamoglu / H. İmamoğlu mı? Hangi adrese göndermemiz Endülüs özel sayımızda gençler arasında pek bilinme- Mustafa Armağan, yalanların gerekir? bulabilirsiniz. yen şahsiyetlerimize daha fazla üzerindeki örtüyü kaldırıyor Eşref Mimli sayfa ayırsanız... Biyografileri, @derintarih kasım sayısında fikir hayatları, varsa kitapları vs. DT: Yazılarınızı okurhatti@ Ayın tweeti olmak için orijinal derintarih.com adresine ulaştı- hakkında bilgiler sunsanız tweetlerinizi bekliyoruz. rabilirsiniz. Yayın kurulumuzca nasıl olur? Örneğin Necip uygun görüldüğü takdirde HATASIZ KUL OLMAZ yayınlanabilir. Fazıl, Semiha Ayverdi, Yahya Kemal, Osman Derin Tarih’in 4. Özel sayısında Yüksel… Çalışmaları- (Ah Endülüs) sayfa106’da kullanılan görsel Hatice Abay’a nız bereketli olsun. ait olduğu halde ismi sehven Abdullah Sarı yazılmamıştır. Kendisinden ve okurlarımızdan özür dileriz. 8 DERİN TARİH / 2015 ARALIK
SIZ SORUN TARIHÇILER CEVAPLANDIRSIN! Tarihle ilgili merak ettiğiniz soruları e-maille [email protected] hesabına veya postayla Maltepe Mah. Çayhane Sok. No: 1 Zeytinburnu - İstanbul adresine gönderebilirsiniz. KIZLARINI NIÇIN Prof. Dr. Adnan Demircan SELÇUKLULARDA ÖLDÜRÜYORLARDI? TUĞRA VAR MIYDI? Cahiliye döneminde kız çocuklarını diri diri toprağa gömerek öldürme âdeti Selçuklu sultanlarının da tuğraları var mıydı? bütün kabileler arasında yaygın değildi. Bunu Temîm gibi bazı kabileler uyguluyor- Mehmet Özkan / Ankara lardı. Kur’an-ı Kerim’de çocuk öldürmenin geçim sıkıntısından kaynaklandığına dair Selçuk- luların ilk bilgiler vardır: “Geçim endişesi ile çocuklarınızın canına kıymayın. Biz, onların da sultanı Tuğrul Bey zamanın- sizin de rızkınızı veririz. Onları öldürmek gerçekten büyük bir suçtur” (17/31). dan itibaren tuğranın varlığından bahsedebiliriz. Nitekim Tuğrul Bey, Cahiliye döneminde geçim sıkıntısı çeken bazı insanlar çocuklarını Halife Kaim bi-Emrillah’tan aldığı unvan ve lâkapları mührünün üzerine öldürme kararı verdiklerinde daha çok yük olarak gördükleri, bir yay koydurarak tespit etmişti. Bu işarete tuğra, bunu yazan görevliye Cahiliye döneminde aileye faydası olmayan kızlarını feda ederlerdi. Zira erkek çocuk de tuğraî denilmekteydi. Tuğrul Bey’in kız çocuklarının kabile ve ailenin namını devam ettirecek, gerektiğinde onun tuğrasının Selçuklu madenî paraların- öldürülmesinin için savaşacaktı. Ayrıca Araplar kız çocuğu sahibi olmak- da rastlanan ok ve yaydan ibaret Kınık sebebi neydi? tan pek hoşlanmazlardı. Bu durumu Kur’ân-ı Kerim şöyle damgası olduğu kabul edilmekteyse Zeynep Baş haber verir: “Onlardan biri, kız ile müjdelendiği zaman içi de bunlar zamanımıza ulaşmamıştır. Kalın bir tevkî‘ hattıyla yalnız“sultan” öfke ile dolarak yüzü simsiyah kesilir!” (16/58). Kızların gömü- yazılı birkaç Selçuklu fermanına bakılırsa bunun tuğranın sade şekli İstanbul lerek öldürülmesinin sebebi, toplum nezdinde erkek çocuklara olabileceğini, hatta kelimede geçen denk görülmemeleri ve ekonomik sıkıntılardı. üç elifin ve sondaki nûn kavisinin ilk Osmanlı tuğralarına ilham kaynağı (Geniş bilgi için dergimizin Eylül 2013 tarihli sayısındaki yazıya bakınız.) olduğu söylenebilir. Sultan Sencer’in alâmeti, altta tuğra kavsi (tahte kav- SAHI ISYANLAR Prof. Dr. Abdulkadir Özcan si’t-tuğra) ve üstte tevkî’(Bismillah te- NEDEN ÇIKAR? vekkeltü‘ala’llah) şeklindeydi. Böylece Selçuklu tuğrası damga, hükümdarın Genelde ekonomik sebeplere bağlanan İsyanı’nın görünürdeki tevkî, isim ve elkabından meydana iç isyanların sebebi neydi? Neden sebebi akçenin ayarının gelmekteydi. devletin en güçlü olduğu dönemde düşürülmesiydi. çıkmıştı? Hakan Koçak / Ankara Daha sonra da cülus ve sefer bahşiş- Doç. Dr. Muharrem Kesik leri yüzünden birçok isyan çıkmıştır. 16. Osmanlı dönemindeki iç isyanların yüzyıl sonlarından itibaren ise “Celali devletin en güçlü olduğu zamanlarda İsyanı”adı altında toplanabilecek taşra çıktığını söylemek doğru değil. Farklı ayaklanmalarını görürüz. dönemlerde farklı sebeplerle çıkan 18. asırdan itibaren bunlara güçlü ayan isyanlar var. İsyanları askerî ve sivil olarak ve derebeylerin ayaklanmaları eklendi. ikiye ayırmak mümkün. Her ikisinin ortak Bunlara Kalenderoğlu isyanı gibi Osmanlı sebebi de ekonomiktir. Mesela ilk askerî ordusu seferdeyken çıkan isyanları da ayaklanma olan Edirne’deki Buçuktepe ekleyelim. 10 DERİN TARİH / 2015 ARALIK
“Meydanın Avrupa usulü hayat tarzının numunesi niteliğindeki İstiklal Caddesi ile birleştiği yerde yaklaşık üç asırdır Osmanlı vakarıyla direniyor bir maksem” SUYUN KALBİNİ DAĞLADIK ‘Yarı Frenk, yarı modern’ olmasıyla ünlü Taksim Meydanı’nın bu dört dörtlük soylu Osmanlı eseriyle başlamasını tarihin garip bir cilvesi olarak değerlendirir merhum Çelik Gülersoy. Üstelik Taksim’e ismini veren de o olduğu halde... Maksem 1732-33’de Sultan I. Mahmud tarafından Kasımpaşa-Galata-Beyoğ- lu bölgelerine su dağıtımı için yapılmış. Gelgelelim bir hoyratlık devri açılmış önünde ki kapkara. Çeşmesinin, 15-16 yıl kadar önce tinercilerin geceleri yaktığı ateşten kararan mermerlerini Beyoğlu İtfaiyesi su sıkarak temizlemiş(!), daha doğrusu çatlayıp dökülmeleri için eşsiz bir müdahalede bulunmuştu. Bu yaralı çeşmenin her gün yanı başından onbinlerce çift gözün geçtiğini düşünürsek onu utandırmaya ant içtiğimizi bile söyleyebiliriz. Üzerindeki istiridye kabuğu biçimli süsleme ile altındaki son derece zarif, şiir güzelliğindeki 283 yıllık mermer kabartmalar tinerci ateşinin etkisiyle dökül- müş durumda. Ecdadın şehrin bu nefis su mimarisi örneğini düşündükçe Ahmet Hamdi Tanpınar’ın “Cedlerimiz inşa etmiyorlar, ibadet ediyorlardı” sözünü hatır- lamadan edemiyor insan. Allah’tan kapının üzerinde bir çift kuş evi var da onlar medeniyetimizin ince- lik ve zarafetini ‘modern şehirlilere’ inat haykırmaya devam ediyor... 12 DERİN TARİH / 2015 ARALIK
Bunu da Gördük © MUSTAFA CAMBAZ 2015 ARALIK / DERİN TARİH 13
Aktüel ÖZLEM KOCUKELİ ÖZBAY [email protected] Osmanlı’yı 300 yıllık mücev- BİZANSBİLİMİN ÇİFTE MİNARE’NİN YENİ C herler anlatsa, biz dinlesek… KANATLARI ÇİNİLERİ Vehbi Koç Vakfı Sadberk Hanım ALTINDA M Müzesi dileğimizi işitmiş olacak Anadolu’daki en önemli Selçuklu eser- ki 35. yılını Osmanlı cevhe- Anadolu medeniyetleri lerinden Çifte Minareli Medrese’nin res- Y riyle taçlandırıyor. 3 Aralık’ta üzerine yürütülen torasyonu sırasında yeni çiniler bulundu. başlayacak ‘Cevher’ sergisinde araştırmalara destek Minareler üzerindeki 16 sütunda dörder CM 17-20. yüzyıl arasında Osmanlı Allah lafzı, 5 mukarnas ve şerefe kısmında- İmparatorluğu’nun kuyumcu- veren Koç Üniversitesi, ki yaklaşık 15 bin çini görenleri büyülüyor. TARİHÎ ERMENİ MY luk zevkini yansıtan eserlerle “Geç Antik Çağ ve Bizans Vakıflar Erzurum Bölge Müdürü Kenan buluşacağız. Sadece kuyum- İmparatorluğu” dönemine Ünğan Allah lafızlarının turkuaz mavisi KİLİSESİ HURDA CY culuk zevki mi? Taşı dantel ışık tutarak Türkiye’nin üzerine patlıcan moru renginde çizildiğini, gibi işleyen, onun dilini çözüp kültürel zenginliğine katkıda bunların onarımını ve çizimlerini gerçek- DEPOSU OLDU CMY handiyse sohbete girişen bir bulunacak bir araştırma leştirdikten sonra yerlerine montajlarının zevkin numuneleri refakatinde merkezini faaliyete geçirdi. yapıldığını ifade etti. Türkiye Atom Enerjisi İzmir’in Bayındır ilçesinde K Osmanlı’nın gönül okyanu- Koç Üniversitesi ve Stavros Kurumu’nun giriş kapısının üzerinden sunda kulaç atıyoruz aynı Niarchos Vakfı işbirliğiyle alınan numunelerini incelemesi sonucu birkaç yıl önce restore edilen zamanda. Müzenin Türk-İslam Rumeli Feneri Kampüsü’nde kapının 150 ila 250 yıllık olduğu ortaya bölümünde yer alan, mineli ve kurulan Geç Antik Çağ ve çıkmış. Bu enfes çinilerden hissemize tarihî Ermeni kilisesi depo murassa eserlerin bulunduğu Bizans Araştırmaları Merkezi düşen: Kâh semaya uzanan minarede, kâh 139 parçalık tarihî koleksi- (GABAM)’nin direktörlüğünü toprakta mahfuz bir köprünün ayaklarında niyetine kullanılmaya başlan- yonda elmas, zümrüt, yakut Prof. Dr. Engin Akyürek Selçuklu’nun emanetleri sandığımızdan gibi değerli taşlarla süslenmiş üstleniyor. Geç Antik Çağ da fazla. dı. Sabah’ın haberine göre eşyalar ve ince işçilikleriyle birer ile 1100 yılı aşkın süre mücevher niteliği taşıyan mineli boyunca Anadolu’da varlığını restorasyonu gerçekleştiren eserler bekliyor bizi. Mesela sürdüren Bizans kültürü kemer tokası, yazı kutusu, divit, alanındaki bilimsel çalışma önceki belediye tarafından kaşık, fincan zarfı, sakızlık, şer- ve araştırmaları desteklemeyi betlik, cep saati, yelpaze, broş, kültür merkezi olarak tasarlanan nişan ve terlik… Hatta sineklik, amaçlayan GABAM tütün çubuğu, enfiye kutusu. 3 alandaki önemli bir boşluğu bina yeni belediyenin hurda ve Aralık Perşembe günü ziyarete dolduracak gibi görünüyor. açılacak olan sergi 31 Mayıs’a karton deposu olmuş. Kapısın- kadar sürecek. Osmanlı’nın min- yatür mimarisi diyebileceğimiz da bekçinin dahi bulunmadığı mücevherleri dünya gözüyle görmeden olmaz elbette. binanın içinde bira şişeleri ve 14 DERİN TARİH / 2015 ARALIK atıklar Müslüman-gayrimüslim Bayındırlıları üzüyor. Toprakları- mızın çok kültürlü mirasının ör- neklerinden olan tarihî kilisenin bu özelliğine yakışır bir şekilde değerlendirilmesini diliyoruz. GAZZE ŞERİDİNDE OSMANLI PARASI BULUNDU Gazze’de Şucaiyye Mahallesi’nde Osmanlı dönemine bunların Osmanlı dönemine ait olduğu belirlenmiş. ait madeni paralar bulundu. Gazze Belediyesi Mimarlık Para dediğin küplerde muhafaza olunur. Ya 1. ve Planlama Genel Müdürü Nihad El-Muganni, AA muhabirine yaptığı açıklamada Şucaiyye Mahallesi Dünya Savaşı sırasında İngilizlerin Kudüs’e ilerlemesini Bağdat Caddesi’ndeki kanalizasyon altyapı kazı önlemek için en önemli direnişlerden birine sahne çalışmaları sırasında içinde çok sayıda madeni para olan, 7 Aralık 1917’de düşen Gazze topraklarında yatan olan küpler bulunduğunu söyledi. Yapılan incelemede binlerce Osmanlı şehidi? Onlardan da haber veren olacak mı?
HEP BİRLİKTE EĞİTİMDE MÜKEMMEL BİR İŞ BAŞARDIK. Kişisel gelişim ve eğitim platformumuz ‘‘ALBARAKA AKADEMİ’’, 21. Brandon Hall Group HCM Excellence Awards’ta Eğitimde Mükemmellik Ödülü’ne layık görüldü. Mutluyuz, gururluyuz.
Aktüel SERGİ HARPUT KALESİ’NDE Tanzimat’tan Cumhuriyet’e UNESCO HAZIRLIĞI Türk Resmi MÖ 8. yüzyılda Urartu Krallığı çanak çömlek, bakır sikke, cam Erken dönem Türk resminin DEZENFEKSİYON ÜCRETİ tarafından yapılan Harput Kalesi ve metal yüzük, mühür, ok ucu, seçkin örnekleri ile Osmanlı TARİHÎ ESERLERE de UNESCO yolunda. Hemen kandil ile Doğu Roma dönemine AKTARILIYOR heyecanlanmayın çünkü biraz ait olduğu tahmin edilen bakır İmparatorluğu’nun son zamanı var. Fırat Üniversitesi (FÜ) tas gibi günlük hayata ilişkin döneminde İstanbul’da Gidenler bilir, Osmanlı’nın ilk Eğitim Fakültesi Güzel Sanatlar eşyalar bulduklarını belirtti. Ayrıca çalışmış yabancı sanatçıların başkentlerinden Edirne’nin her Bölümü’nce yürütülen ve yaklaşık Urartu döneminden kalma yeni eserlerinden oluşan sergi köşesinde ecdat nefesi hissedilir. 10 yıl sürmesi planlanan kazı bir sarnıç ve Elazığ kültürünü Sakıp Sabancı Müzesi’nin Cumhuriyetle birlikte Osmanlı şehri ile restorasyon çalışmalarının yansıtan “kürsü başı” geleneğinin kalıcı koleksiyonu kapsamında hüviyeti üzerinden çekilip alınmış ardından geçici liste için başvuru izlerini taşıyan bir mekan da tespit gezilebilir. 1850-1950 arasında bu şehirdeki ayakta kalabilen tarihî yapılacak. edilmiş. yoğunlaşan koleksiyonda eserler Valiliğin örnek çabalarıyla Raphael, Konstantin Kapıdağlı, ihya edilmeye çalışılıyor. Geçtiğimiz Kazı başkanı Doç. Dr. İsmail Pek çok medeniyetin emaneti- Osman Hamdi Bey, Şeker ay bunlara bir yenisi daha eklendi. Aytaç iç kale kazılarında 18. ve 19. ni muhafaza eden 13 asırlık kaleye Ahmed Paşa, Süleyman Kapıkule Gümrük Kapısı’ndan giriş yüzyıl Osmanlı döneminden kalan UNESCO yolunda gayret diliyoruz. Seyyid, Nazmi Ziya Güran, yapan bitkisel ve hayvansal ürün ta- İbrahim Çallı, Feyhaman şıyan tırlardan alınan dezenfeksiyon ERTUĞRUL 1890 FİLMİ BU AY VİZYONDA Duran, Fikret Mualla gibi yerel ücretinin tarihî yapıların restorasyo- sanatçılar ile Fausto Zonaro ve nu ve eksikliklerinin giderilmesi için Çekimleri bir yıldır devam eden 1985’te 215 Japon vatandaşının Ivan Ayvazovski gibi yabancı harcandığı bildirildi. Ertuğrul 1890 5 Aralık’ta Japon- 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın sanatçıların eserleri Osmanlı- ya’da, 25 Aralık’ta da Türkiye’de talimatıyla İran-Irak savaşından Cumhuriyet köprüsü üzerinde Dezenfeksiyon ücreti ne, açıkla- vizyona girecek. Filmde 1890 kurtarılması. Yönetmen Mitsutoshi rengarenk bir geçit sunuyor. yalım. Ülkeye giriş yapan tırlar, giriş yılında Japonya açıklarında batan, Tanaka’dan filmde bu olayın da Yer: Sakıp Sabancı Müzesi işlemlerini tamamlamalarının ardın- 600’e yakın Osmanlı denizcisinin anlatıldığını öğrendik. Adres: Sakıp Sabancı Cad. No: dan dezenfeksiyon ünitesine girerek şehit olduğu Ertuğrul fırkateyninin 42 Emirgan - İstanbul enfeksiyon tehlikesine karşı sterilize hikâyesinin anlatıldığını biliyor- Tek film, iki hikâye, eski komşu- ediliyor. Tır sürücüleri bu uygulama duk. Ama Türk-Japon dostluğunu ların araya yıllar ve yollar girse de Tarih: Sürekli sergi için 65 lira ödüyor. Edirne Valisi Dur- güçlendiren bir hadise daha var: eskimeyen kardeşlik destanı. Gel sun Ali Şahin, AA muhabirine yaptığı de izleme bu filmi! Kesişen Dünyalar - Elçiler ve açıklamada dezenfeksiyon ücretinin Ressamlar bir kuruşuna bile dokunulmadan yadigar eserler için kullanıldığını, Suna ve İnan Kıraç ücretin valiliğin bu kalem harcama- Vakfı Oryantalist Resim ları için bir kaynak olduğunu söyledi. Koleksiyonu’ndan yapılan Edirne Valiliği’nin bugüne kadar ta- bu seçkide 17. yüzyıldan rihî eserlerin onarımı için 12 milyon 19. yüzyıla elçi portreleriyle 600 bin lira harcadığını da öğrendik buluşuyoruz. Diplomasi sayın validen. Çok isteyen çölde kar- tarihinin dolambaçlı topu yapar dedikleri bu olsa gerek. yollarında gezinirken fırça Edirne Valiliği’ne bu örnek uygulama darbelerinin peşine takılıp için kalbî tebrikler. elçilerin dünya görüşlerini, gezip gördüklerini, görüp de diyemediklerini, yani sırlarını alıyoruz ağızlarından. Yer: Pera Müzesi Adres: Meşrutiyet Caddesi No: 65 Tepebaşı - Beyoğlu - İstanbul Tarih: Sürekli sergi 16 DERİN TARİH / 2015 ARALIK
ŞEYMA AYDIN kemerler, Orta Anadolu ve Trak- ya’da telkari kemer bağlamak “ [email protected] düğün ve eğlencelerde âdet ha- ak budur kim şâh di- line gelmiştir. vanın temâşâ kılmağa/ Gelinlere babası tarafından Düzdi tak-i zer-nigâra kıymetli bir kemer bağlanma- la’lden manzâr güneş” sı geleneği de kızın, kocasının (Güneşin, padişah divanını seyret- hizmetine bel bağladığının mek için altın işlemeli kemere yakut- işaretiydi. tan bir pencere açtığı hakikattir) der Eski manasıyla iki Ahmed Paşa. Fatih Sultan Mehmed’i akarsuyun birleştiği yer güneşe, kemeriyse semaya benzete- anlamındaki tokaya de- rek Sultan’ın divanı gizlice temaşa ğinmeden olmaz. Toka- etmesini latif bir benzetmeyle ifade laşmak iki elin birleş- eder. mesi, mutabakat, Kemer kâh sevgilinin âguşunu anlaşmak demek. bezeyen bir âşık, kâh tekke adabını Bir kemerin öğreten bir sembol olarak kuşatır ta- üzerine kurul- rihin belini. Nerede kullanılırsa kul- duğunda da lanılsın insanoğlu için itidalin rem- kuşattığı beli zi gibidir. Arapça orta, ortalama koruyup kolla- anlamlarına gelen “vasat”, tek- yacağına dair kede kemer bağlama anlamında bir ahit olur. kullanılırmış, buna da erenler Bilhassa İstan- “şed bağlamak” derlermiş. bul’da altın veya Öte yandan Ferit Develli- gümüşten mamul oğlu’nun Türkçe Ansiklope- tokaların üzerine dik Lûgat’ında “bele takılan yeşim ve mercan kuşak, kayış; pantolon, gibi kıymetli taşlar şalvar gibi giyeceklerin döşenirdi. bele rastlayan kısmı” Osmanlı’nın kılıç olarak geçer. Bizim kuşanma törenlerin- memleketin kemer- de padişah Eyüp Sultan leri Anadolu’nun Hazretlerinin türbesini değişik yörele- ziyaret ederdi evvela. rine göre karak- Sonrasında törenle, ter kazanmıştır. kemerden sarkan Mesela Karade- biri uzun, diğeri niz’de altın veya kısa zincirlerden gümüşten hasır kınındaki halka- örgülü, Doğu ve Orta Anadolu’da sevadlı gümüş 18 DERİN TARİH / 2015 ARALIK
Eşyanın Kalbi larla bağlanan kılıç kuşanılırdı. Dö- kasıd’ında Bektaşi gülbanklarındaki Gelenekten moderne nüşte de yol üzerindeki atalarının Delikli işlemeli deri kemer, modern türbelerini ziyaret ederdi. 17 kemer-beste ifadesinin de buradan üretim tekniğini geleneksel dokunuşlarla geldiği söylenir. kuşatmış. Eskiden seyahatlerde tokasız “altın kemer” kullanılırdı. Sağlam ve yumu- Farsça yün kemer anlamındaki Hazine’nin çengal kuşağı şak bir bezden yahut yumuşak sahti- “nemed” Mevlevilerin tennure üze- Topkapı Sarayı hazinesindeki yeşim üzerine yandan (tabakalanarak boyanmış ve rine sardıkları kemerde kendine altın çiçekli ve çift kemer tokalı kemer paha cilalanmış deri) yapılırdı. 4-5 parmak “elif-i nemed” adında bir remz bulur. biçilmez bir 17. yüzyıl mücevheri. eninde iki katlı olarak kesilip dikilen Sağdan sola doğru sarılan bu kemer I. Ahmed’in türbedarı bu kemerlerin iki katı arasına altın tarikata giren müride, mürşidi tara- Padişah türbelerinde sorguçların paralar yerleştirilip teker teker diki- fından üç veya yedi kere dolanarak yanı sıra sandukaların üzerine lirdi. Bu kemerler çamaşır altından sarılırdı. Ayin esnasında da kemeri murassa kemerler sarılırdı. ten üzerine bağlanırdı. Hem yol için takmak mecburiydi. Avrupalının belinde gizli bir harçlık, hem de hava şartla- Beyaz deri üzerine parlak işlemeli kemer 19. rına karşı seyyahı koruyan bir mah- Kadirî ve Rufaîlerin bellerine sar- yüzyıl asilzadeleri için özel olarak hazırlanırdı. fazaydı. dıkları kuşağın genişliği de 8 ila 10 santim arasında olup çuha kumaşın- Tekkelerin vazgeçilmezi dan yapılırdı. Kemerin bir ucuna par- ça parça dikilmiş meşin üzerine üç Kemerler aynı zamanda bir mür- sıra halka iliştirilirdi. Kemerin öteki şidin hizmetine bel bağlamanın da ucuna konan çengeller de halkalara sembolüydü. Misal, “kulluk kemerini iliştirilir ve bu kemeri sadece mürşi- bağlamak” tarikata girmek, “kemer de biat edenler kuşanırdı. sıkmak” ise seyr ü sülûk yolunda gay- retle çabalamak demekti. Bu kemere Yunus, imdi tevbeye gel de “gayret kuşağı” denirdi. Can sendeyken eyle amel Medreselerde, talebelerin hizmet- Aşk ile gel kuşanıgör lerine bakmak üzere seçilmiş özel Bu dervişlik pâlhengini kişiye de ‘kemer’ denilirdi. İmaretten çorbayı alır, medreseye getirerek da- der Yunus Emre. ğıtır, temizlik vs. hizmetlere bakardı. Bu talebe müderris ve öğrenciler ara- Farsça av veya suçlu kişinin bağ- sında adeta elçilik vazifesi görürdü. landığı kemende veya ipe “pâlheng” dermiş eskiler. Aynı zamanda dizgin Bektaşiler zamanında bellerine sar- anlamına da gelir bu söz. Kalenderi dıkları kemere, Hz. Ali’nin (ra) kölesi ve Bektaşilerde pirinç veya gümüşten olan Kanber’e telmihle “Kanber-i Ali” bir mahfaza bu taşı arkadan tutarmış. derlermiş. Yuvarlak şerit veya örme Arkadaki bir halkadan geçen kuşakla kaytandan yapılan bu kemer, bağ va- da beldeki kemerin üstüne ve göbe- zifesini gören armut biçiminde Hacı ğin sol tarafına gelecek şekilde kuşa- Bektaş taşıyla birbirine bağlanırmış. nılırmış. Bir de Farsça, kemer bağlama ma- Bu taş onu bağlayanın, nefsini ke- nasında kemer-beste terkibi vardı. mendine bağlayıp yendiğine, dünya Bektaşi rivayetlerine göre Hz. Ali, Hz. şehvetlerinden kurtulduğuna alamet- Hasan (ra) ve Hz. Hüseyin (ra) başta ol- tir. On iki İmam’a işaret olarak da 12 mak üzere 17 evladına kemer ve silah köşelidir. kuşatmış. Kemerin hikayesi uzar gider. Her birine Esma-i Hüsnâ’dan biri- Sözü Enderunlu Fazıl’a vererek ni telkin etmiş, onlar da kendilerine son bir delik daha açalım bağrın- söylenen ismi zikrederek savaşırmış. da: Ahmed Rif’at Efendi’nin Mir’âtu’l-Ma- Zerrin kemeri bağladı bir ince bel oldu Bir nahli tecelli dimeğe muhtemel oldu. 2015 ARALIK / DERİN TARİH 19
MMeitirnalesr Kendine has ‘İstanbulî’ üslubuyla Sâmiha Ayverdi’nin semâ ve zikrin ruhu arıtmanın, ferahlamanın yolu olduğunu belirten cümlelerini okuyoruz. Ruhî terbiye metodunun bugün ‘hâlâ’ yasaklı oluşunu hatırlayarak... Derunî sağlığa resmî yasak S ene 1954, Celâl Bayar, Cum- Onlar görünmez kudret olan Tan- hurbaşkanı. Eşi Reşîde Hanım rı’dan haber vererek iyiliğe çektikleri Şeb-i Arus merasimini görmek insanların yalnız manevî sağlıkların- üzere Konya’ya gelmiş bulu- dan değil maddî sağlıklarından da nuyor. Biz de grup hâlinde Konya’dayız. sorumluydular. Bu şâirlerin adları ge- İlk defa turizm bereketlerini zenginleş- leneklerine çok bağlı olan Türkler ara- tirmesi için bir sema âyini yapılacak. sında İslâmiyet’ten sonra da yaşamıştır. Hem de türbe-i şerifin içinde. Âyini Vecd hâlinin İslamî tezahürü olan idare edecek olan Afyon Mevlevihânesi sema bu sebeple Türkler’e çok câzip eski postnişini. gelmiştir. Eski Türkler’de Ortaasya’da baksı, Batı’nın psikiyatrislerinden, ruh sağ- şaman ve ozan adı verilen saz şâirleri » Samiha Ayverdi lığı metotlarından çok daha müessir bir hem saz çalar, hem rakseder, hem de (1905-1993) derunî sağlık müjdeleyen bu zevkli me- şiir söylerlerdi. Bu üç sanatla öyle co- tot ne yazık ki Türkiye’de yasak. Amma şarlardı ki halk onların heybetli man- bunu bilen yok. Hayır var. O da cehalet zarasında vicdan duygularının dile gel- ve mâziden nasipsiz kalmış kimselerin diğini duyardı. keyfî, “Olsun, olmasın” buyruklarından ibâret. Baksılar bu işleri yaparken kendilerinden geçer- Sema zikir arıtıcı ve sağlıklı bir duygu ve düşün- ler, taşkın heyecanları, feryatlaşan sesleri ve değişen ce noktasına gelerek ferahlamak yolu olduğu halde yüzleri ile seyredenler ve dinleyenler üzerinde bü- şimdi bu yollar tıkalı. yük tesir bırakırlardı. Ah Tuna Vah Tuna, Sâmiha Ayverdi, Kubbealtı, 2013, s: 19, 20. 20 DERİN TARİH / 2015 ARALIK
“N oel yılbaşın- AYIN KELIMESI da yortu “küçük bayram” oluyor, fakat dan farklı bir Kestelli ilgili maddede “Hıristiyan bay- kutlama” di- Yılbaşı ramı” açıklamasına yer veriyor. yenler çıkacak. Evet, “noel” (Latince “na- Yılbaşı Noeli! Yılbaşı ile birleşen noel, Batı Hıristi- talis”den, doğum), yani yanlığının festivali. Festival bizde “bay- Hz. İsa’nın doğum günü- o güne mahsus olan paskalya, milâd-ı ram” karşılığı kullanılmaz. Bu “festival” ne izafe edilen kutlama, İsa (İsa’nın doğumu) yortusu.” “Yevm-i uzayıp yılbaşını da içine alıyor. Peki, yılbaşından 6 gün önce, mezkûrde kilisede okunan zemzeme” doğu Hıristiyanlığı bunun neresinde? 25 Aralık’ta. İngilizler (sözü geçen günde kilisede okunan ez- Ortodokslar İsa’nın doğumunu bugün- “christmas” diyorlar ki, gili dua). kü takvimle 6 Ocak’ta kutluyorlar. aynı kapıya çıkıyor. 26 Ara- lık’ta da kutlamalar devam ediyor. Noel Şemseddin Sami “noel ağacı”ndan Bizim de 1925’ten beri resmen tâbi tatili, yılbaşını da içine alacak şekilde da söz ediyor: Abre de noel: “Milâd-ı İsa olduğumuz takvime Miladî takvim de- uzatılıyor ve böylece iki “kutlama” bir- gecesi çocuklara verilecek oyuncak ve niliyor. Yani Hz. İsa’nın doğumunu esas leşiyor... şekerleme gibi hediyeler asılarak tertib alan takvim. Papa 13. Gregory tarafın- Ayırt edebilen beri gelsin! Yılbaşının ve tezyin edilen sun’i ağaç.” dan düzenlenmiş, 1582’den beri kulla- “noel”le alâkası olmadığına, yılbaşında nılıyor. Ama nedense yılın ilk günü Hz. “christmas”ı kutlamadığımıza yemin Açıklamada hem “paskalya”, hem İsa’nın doğum günü değil! kasem ediyorlar. Her ne kadar bir Hı- de “yortu” kelimeleri geçiyor. Hüseyin ristiyan azizi, yani Aya Nikola veya Sen Kâzım ise sadece “yortu” diyor. Bunlar Doğu kiliseleri ise Jül Sezar’a isnad Nikolas olduğunu söylüyorlarsa da yıl- Batı dillerinde kullanılan kelimeler de- edilen Jülyen takvimini esas alıyorlar. başı kutlamalarında Noel Baba’nın dinî İsa’nın doğum tarihi konusundaki far- bir motif olarak görülmemesi gerekti- ğil. Paskalya, Türkçe/Osmanlıca-İngilizce kın buradan kaynaklandığı söyleniyor. ğini iddia ediyorlar. Üzerine hediyeler Redhouse sözlüğünde “easter” kelimesi Fakat Ermeni Patrikliği’nin aylık dergi- asılan yılbaşı ağacına da kabul edilebilir bir yorum getiremiyorlar. ile karşılanırken, yortu için “Christian si Paros anlayış farkını kayda geçiriyor: “Yılbaşı”na, modern sözlükçülüğü- feast” karşılığı verilmiş. Yani “Hıristi- müzün pirlerinden Ahmed Vefik Pa- yan festivali”. “Ermenilerin neden Noel’i dünya şa’nın Lehçe-i Osmanî’sinde rastlıyoruz. geneliyle birlikte 25 Aralık’ta kutla- “Sene-i cedide, sâl-i nev günü” (yeni yıl, Paskalya ve yortu nasıl tefrik edi- madıkları sıkça sorulan bir sorudur: yeni yıl günü) olarak açıklanıyor. Şem- Bütün Hıristiyan Kiliseleri 4. yüzyıla seddin Sami’nin yılbaşı tarifinden çok, lebilir? Resimli Türkçe Kamus’da Raif kadar, 6 Ocak tarihini Mesih’in Kutsal kurduğu örnek cümle mânidar. “Yılba- Doğuş Bayramı olarak kutluyorlardı. şı: Sene-i cedidenin (yeni senenin) baş- Necdet Kestelli paskalyayı “Hıristiyan- ladığı gün. Bugün Firenklerin yılbaşısı- ların büyük bayramı ki o gün Hazret-i dır” (Kamus-ı Türkî). İsa’nın dirilip mezardan çıktığına itikad Yılbaşının firenklere mahsus bir an- ederler” şeklinde açıklıyor. Bu durum- lamı olduğunu büyük sözlükçümüz us- taca ortaya koyuyor. D. MEHMET DOĞAN “Firenkler” deyince, Avrupalılar, Roma kilisesine bağlı olanlar, katolik- [email protected] ler anlaşılmalı. Yani bizim “gâvur”ların (ortodoksların, Ermenilerin, Rumların vs.) bu tarakta bezi yok. Zaten onların “paskalya”sı firenklerin noeli ile aynı değil. Şemseddin Sami Kamus-ı Fran- sevî’de “noel”i şöyle açıklıyor: “Hazret-i İsa’nın yevm-i viladeti (doğum günü) ve 22 DERİN TARİH / 2015 ARALIK
Ancak Roma Kilise- Ramazan gece- lira.” “1935’i de bitirdik. Tayyare piyan- si 25 Aralık’ta kutlanan leriyle Bayram “güneşin doğuşu” pagan geleneğini sabahları. Yanılmı- gosu da bu gece çekilecek (Cumhuriyet, yıkmak için Noel’in kutlanmasını 25 yorsam bizde yılbaşı Aralık’a aldırınca, Roma Kilisesi’nin uy- Beyoğlu’nda başladı.” 31 Aralık 1935). dusu olmayan Ermeni ve Rum Kilisele- Ahmet Haşim’in “Müs- İşte 1935 yılının son günü aynı gaze- ri bu değişimden etkilenmedi. Ermeni- lüman saati”ni hatırlama- ler 6 Ocak Dzınunt ayininin sonunda, nın tam zamanı. Firenk âdet- tede yayınlanan bir ilan: Çurorhnek (suyun kutsanması) töreni lerine teslim oluşumuzun öyle “Yılbaşı piyangosunun en büyük ik- ile Mesih’in vaftizini de kutlamış olu- kendiliğinden olduğunu söyleyebilir yorlar.” miyiz? Bunun bir dönüştürme, “in- ramiyesi ağlebi ihtimal (büyük ihtimal) İsa’nın doğumunun yerleşik put- kılâp” faaliyeti olduğundan şüphe yok. Kader gişesinin biletleri arasında bulun- perest kış festivali kutlamaları ile bir- 80 sene önce… Ramazan Aralık maktadır.” leştirilmesi bu metinde ustaca “pagan ayının ortalarında başlıyor. Bunun du- geleneğini yıkmak” olarak niteleniyor. yurusu resmî Diyanet İşleri Riyaseti İnkılâpçılar kaderi reddediyor, fakat Fakat görülen o ki, Batı Hıristiyanlığı tebliği olarak gazetelerde iki üç satırlık milleti piyango kadercisi yapıyorlar! pagan geleneğine teslim olmuş! yer buluyor. Anlayacağınız, yılbaşı Ra- mazana rastlıyor. Ramazana rağmen yılbaşı kutlama- Cami yaptırmak için balo İşte o günün gazetesinde bir rek- ları sürüyor ve Hilâl-i Ahmer, yani Kı- lam: “Ankara Palas. Muazzam senebaşı zılay, yılbaşı balosu tertipliyor! Yılbaşı Mevzumuz yılbaşı fakat bir türlü reveyonu. Masalar şimdiden tutulmak- haftası Ramazan bayramı haftasına ka- esasa giremedik. rışıyor. Gazeteler Ramazan Bayramını tadır” (Cumhuriyet, 20 Birinci kânun kutlamıyor okuyucuların. Zaten bay- Eskinin ünlü gazetecilerinden (vefa- tı 1964), Selami İzzet Sedes’den okuya- [Aralık] 1935). ramda çıkmıyorlar. Bayramda yalnız Kı- lım: İthal âdetler kelimelerini de getiri- zılay gazetesi çıkıyor. Fitre ve zekâtların “Bizim nesil aşçıbaşı, eslükbaşı, on- yor: Reveyon (revellion). Kamus-ı Fran- Kızılay’a verilmesi ilânları da gazeteler- başı, yüzbaşı, binbaşı bilir; amelebaşı, sevî’de şöyle açıklanıyor: “Gece yarısı de yer alıyor. işbaşı, kuşbaşı, bilir; dedelerimiz: ‘Bir baş ol da istersen soğanbaşı ol’ diye yenen yemek, gece taamı”. Diyeceksi- Kızılay’ın yılbaşı balosu konuyu ye- öğüt verdiklerinden soğanbaşı: ‘Sakın niz ki neden “gece yarısı yemeği” denil- terince açıklamadıysa başka bir örnek koparma’ dediklerinden çıbanbaşı, ‘ol- miyor? Hem de öztürkçeciliğin zirvede verelim: “Câmi yaptırma derneği balo mayı şiddetle reddettiklerinden’ eşşek- olduğu günlerde? Denilemez, çünkü verdi.” Hem de yılbaşında! Buyurun ha- başı bilir; çiftlikte subaşı, Sulukule’de bu “yemek” başka yemek; afedersiniz, beri okuyalım: çeribaşı bilir, köprübaşı, çeşmebaşı, halt yemek! merdivenbaşı, bu arada asasbaşı, cellat- “Karabük. 2. (Telefonla)-Safranbolu başı bilir; ucu paraya dokunduğundan Ülkeyi yönetenler halkı kökten de- Cami Yaptırma Derneği, dün akşam aybaşı bilir ama yılbaşı bilmezdi. Yılba- ğiştirmek istiyorlar. Bunu hayat tarzı (yılbaşı gecesi) dernek menfaatine bir şını sonradan öğrendik. Bizim eskiden meselesi haline getiriyorlar. Ramazan balo vermiştir. Balo geç vakte kadar otuz gecemiz, iki de sabahımız vardı: ve bayram âdetlerini silecek yeni alış- kanlıkları yaygınlaştırmak için çabalı- devam etmiştir” (Cumhuriyet, 3 Ocak yorlar. Yılbaşı büyük ikramiyesi bun- dan veriliyor. “Tayyare (Hava Kurumu) 1960). Piyangosu büyük ikramiye 500.000 Cumhuriyet’te “cami derneği haberi BİRİNCİ SAYFADAN ŞİİR yer almaz” diyenler bakalım ne yapa- Günlük gazetenin ilk sayfasında şiir, caklar! Bu bal gibi “yılbaşı balosu” ha- hem de yılbaşı şiiri. Olmaz ama o zaman beri. Bu şekilde yapılan “cami”yi ve onu olmuş. Edebiyat tarihine geçmiş bir şair yapanların akıbetini siz olsanız merak olan Halit Fahri Ozansoy, yılbaşı şiiri etmez misiniz? yazmış, hem de arı dille! Sonunu da Ebe- dî Şefe hulûs çakarak bağlamış. İşte o zaman bu şiir birinci sayfadan yayınlanır! (Cumhuriyet,1 Ocak 1935) 2015 ARALIK / DERİN TARİH 23
Aralık’ın Dünyası [email protected] RABİA ALBAYRAK Müslümanlar Ferman Anayasa arasındaki ilk çarpışma yürürlükte Aralık 656 - Irak 23 Aralık 1876 - Türkiye Halife Hz. Osman’ın (ra) vefatından sonra yerine Hz. Ali (ra) geçmişti. O sırada Hac vazifesi sebebiyle Mekke’de bulunan Hz. Aişe (ra) validemiz Sultan II. Abdülhamid tarafından seçilen 28 kişilik bir komisyonun dönüş yolunda etrafındakilerin çağrısıyla Medine’ye dönmek yerine taslağını hazırladığı Kanun-i Esasi ilan edildi. Midhat Paşa’nın başı- Bağdat’a hareket etti. Hz. Osman’ın ölümüne sebep olanların bulun- nı çektiği liberal-reformist kanat padişahın haklarını büyük ölçüde masını isteyen Hz. Aişe ile Hz. Ali mektuplaştılar fakat müzakereler sınırlandırmaya teşebbüs etse de padişahın haklarını savunan blok başarıya ulaşmadığından Müslümanlar birbiriyle savaştılar. Hz. onlara geri adım attırdı. Bu anayasa ile meşruti monarşiye geçilse Aişe’nin devesi etrafında gerçekleştiği için Cemel (Deve) Vak’ası de Sultanın yetkileri son derece genişti. diye bilinen hadiseden sonra Hz. Aişe’nin çok üzüldüğü ve bir daha siyasete karışmadığı rivayet edilir. Hz. Ali’nin zaferiyle sonuç- Telsizden lanan savaş İslam dünyasındaki bölünmenin de miladı oldu. keman solosu 7“Otsempaennliın’nı2n.’sniunrdue” 24 Aralık 1906 - Kanada 5 Aralık 1755 - Türkiye Prof. Reginald Aubrey Fessenden in- san sesini uzak mesafelere nakletmeyi 1749’da I. Mahmud tarafından inşaatına başlanan cami Padişa- başardı. Newfoundland açıklarındaki hın vefatı üzerine III. Osman döneminde tamamlandı. Simeon bazı gemilerin telsizlerine bağlana- Kalfa’nın mimarlığını yaptığı caminin ismini günün belli saat- rak Morse sinyalleri yerine insan sesi lerinde içeriyi dolduran ışıktan aldığı rivayet edilir. Normalde gönderdi. Bu ses yabancı bir plak Mahmudiye diye isimlendirilecekken onun ani vefatı üzeri- çalacaklarını duyurduktan sonra ne III. Osman, kendi ismini de çağrıştıran Nur-i Osmaniye kulaklıklarda George Frideric (Osmanlının Nuru) diye adlandırılmasını istemişti. Handel’in “Largo”su yankılandı. Ardından bir keman solosu du- yuldu, sonra bir erkek sesi yayının başarısı hakkında kısaca bilgi verilmesini istedi. Fessenden bu icadı için gerekli enerjiyi bir buharlı makineden sağlıyordu. Kendisinin 500’ü aşkın patentin sahibi olduğunu söyleyelim. Timur’un gözü İzmir’de 1 Aralık 1402 - Özbekistan İzmir, Ankara Savaşı’ndan sonra Timur tarafından fethedildi. 1344’te Latinler İzmir’i Aydınoğullarından almış, sonraki senelerde güçlenen Osmanlı Beyliği fethedememişti. Osmanlıların şehri kesin olarak zapt etmesi ise Sultan II. Murad’a nasip olacaktı. 24 DERİN TARİH / 2015 ARALIK
Aralık’ın Dünyası Fatımîlerin vezir savaşı Japonlardan ölümcül sürpriz 10 Aralık 1150 – Mısır 7 Aralık 1941 - ABD 12. Fatımî halifesi Zâfir-Biemrillâh Hilafet makamına getirildikten sonra İbn Mesâl’i 2. Dünya Savaşı sırasında Büyük Okyanus’taki vezir tayin etmişti. Fakat öbür aday muhtemel ABD müdahalesini önlemek isteyen İbn Sellâr isyan ederek Kahire’ye Japonlar harekete geçti. Havai adalarından yürüyünce vezirlik kendisine verildi. Oahu’daki Pasifik Filosu ve Pearl Harbor askerî Bu sırada Sellâr’ın üvey oğlu Abbas, üslerine düzenledikleri hava saldırısında 12 kaçan Mesâl’in peşine düştü ve savaşı Amerikan savaş gemisi ciddi şekilde hasar alır- kazanarak eski veziri öldürdü. Ne var ki ken 188 savaş uçağı imha edildi. 2.403 ABD askeri Vezirlik yarışı burada bitmeyecekti. Sellâr ile 68 sivilin ölümüyle sonuçlanan Pearl Harbor sal- da üvey oğlu tarafından bertaraf edildi ve dırısı ABD-Japonya ilişkilerinde dönüm noktası oldu. görevi Abbas devraldı. İslakhNipolbeerilnleirbuldu Dünyanın ilk sinema salonu 10 Aralık 1901 – Norveç 1 Aralık 1906 İlk Nobel organizasyonu Stockholm’de dü- Paris’teki Montmartre Bulvarı üzerinde Omnia Pathe zenlendi. Fizik ödülünü Alman asıllı Wilhelm adıyla ilk sinema salonu açıldı. Gösterime giren ilk Conrad Röntgen (solda) alırken Edebiyat film Louis J. Gasnier yönetmenliğindeki Le Pendu ödülüne Fransız şair Sully Prudhomme layık oldu. Bu mekânın en önemli özelliği sadece film görüldü. Barış ödülü ise Henry Dunant ve gösterimleri için inşa edilmiş olmasıydı. FRANSA Frederic Passy’e takdim edildi. Hatırlanacağı üzere Nobel’in 114. yıldönümünde Kimya ödülünü kazanan Türk bilim insanı Aziz San- car kamuoyunda geniş yer bulmuştu. Rusya Müslümanlarına gazete 15 Aralık 1905 - Rusya Ringlerde Türk fırtınası Japonya’yı İslamla buluşturan kişi olarak tanınan Abdürreşid İbra- him, Petersburg’da Türkiye Türkçesi ile Ülfet gazetesini yayımlamaya 8-31 Aralık 1903 başladı. Dinî meselelere ağırlık veren ve bilhassa medrese öğrencile- ri tarafından oldukça ilgi gören yayının önde gelen yazarlarından biri İngiltere Mûsâ Cârullah’tı. Rus hükümetince 85. sayısından sonra kapatıldı. Siyonist Kongresi’nde II. Meşrutiyet müjdesi 26 yaşındaki Mandıralı Ahmed 26-31 Aralık 1909 - Almanya Londra’daki Pavilion salonunda 27 müsabaka yaptı ve hepsinde galip 600 delegenin katılımıyla 9. Siyonist kongresi gerçekleştirildi. Toplantının gelerek tarihe adını yazdırdı. 1,86 önemli kararlarından biri, Basel programı uyarınca Yahudiler için hu- boyundaki, 115 kilo ağırlığındaki kuken güvenceye alınmış bir yurt talebinde ısrar edilmesiydi. Kongre pehlivanın hocası Kurtdereli lakaplı delegeleri Filistin’e göç yasağının üzerinde özellikle durdular. Ayrıca 5 Mehmed pehlivandı. ay önce Osmanlı’da ilan edilen II. Meşrutiyet, Siyonist çabaların gelece- ği adına bir şans olarak değerlendirilmişti. 26 DERİN TARİH / 2015 ARALIK
© SEDAT ÖZKÖMEÇ “Hz. Mevlana İslamıyla barışmamız gerek.”Küs müydük peki? Osman- lı’dan bugüne Hz. Mevlana algı- sındaki değişimin ve gelenekten kopan İslamî düşüncenin izlerini uzmanıyla sürdük. 30 DERİN TARİH / 2015 ARALIK
1 Kitap 1 Yazar PROF. DR. MAHMUD EROL KILIÇ: HZ. MEVLANA’DAN SÜREKLİ BAHSETMEMİZİN SEBEBİ ONU ÖTEKİLEŞTİRMEMİZ! KONUŞAN: OLCAY CAN KAPLAN yor. Anadolu İslamının kurucu babala- felsefesi ve pedagojinin anlamlandırıl- rı dediğimiz İbn Arabî Hazretleri, Hz. ması da bu yoldan geçiyor. [email protected] Mevlana ve Hz. Yunus Emre’den mey- evlevîlik Osmanlı zihni- dana gelen bu üçlü nasıl ki Osmanlı Yunus Emre veya Mevlana’nın şiirle- yet dünyasını nasıl et- ve Türkiye İslamını şekillendirdiyse, rinin vezinlerini öğrenciye öğretmek, kilemişti? İslam coğraf- Cumhuriyet dönemi Müslümanlığının felsefelerini işliyor olmak anlamına yasının son yıllarda kan da kurucu babaları olmalarını temen- gelmez. Türk Dili ve Edebiyatı dersle- ve gözyaşıyla harman- ni ederiz. Bu sayede ülkemizdeki “din- rinde Yunus Emre’ye değiniyor olmak, lanan hüznüne Hz. Mevlana’nın öğretileri dar”ların dindar olmayanlara yaklaşı- bir Türk şairine referansta bulunmak cevap verebilir mi? Prof. Dr. Mahmud Erol mı da değişecektir. Kurucu babaların yeterli değildir. Yunus Emre’nin üslu- Kılıç ile yeni kitabı çerçevesinde konuştuk. işlediği İslamın Osmanlı Müslüman- bu itibariyle şiiriyetle işlediği aslında larını ilmiye, seyfiye ve kalemiye sı- bir İslam metafiziğidir. Bu İslam anla- Hz. Mevlana adı en çok zikredilen nıflarını ihata etmesi ve onların ente- yışının bugün İmam-Hatip liseleri ve ama gerçek manada tanınamayan lektüel dünyalarının şekillenmesinde İlahiyat fakültelerindeki İslam forma- şahsiyetlerden. Mirasından tam ma- bu kişilerin emeğinin geçmesi rafine tını şekillendirmesi gerek. nasıyla istifade edebiliyor muyuz? edilen dinî bir hayat ortaya çıkarmıştı. Estetize edilmiş şiiri, edebiyatı ve mu- AYIRMAYA DEĞİL BİRLEŞTİRMEYE GELDİK Özellikle günümüz Müslümanları- sikisiyle bir medeniyet inşa edilmişti. Mahmud Erol Kılıç nın, genel ve özel anlamda Anadolu Müslümanlarının bu mirasla barış- Hz. Mevlana Moğol istilasından son- Sufi Kitap, 2015. ması gerekiyor. Çünkü Türkiye Cum- ra Anadolu’nun tekrar ayağa kalk- huriyeti İslamî düşünceyi gelenekten masına vesile oldu. Peki bu coğraf- kopararak ithal düşüncelerle şekille- ya yeniden nasıl canlanacak? Şeb-i nen bir yapı inşa etti. Şüphesiz o da Arus töreni yeterli mi? bir zenginlikti ama açmazları vardı. Bu da ister istemez Kemalizmin yap- Kesinlikle değil. Bütün merasim ve mak istediği şeyle örtüşüyordu. Bina- ritüeller işin ikincil, yani törensel kıs- enaleyh İslam dünyasının din algısı mıdır, doktrindir asıl önemli olan. Hz. son dönemde maalesef İslamı salt bir Mevlana’nın hayatında çok nadirdir hukuk ekolü olarak formatlamıştır. sema ve törenler. Onun haricinde ne Sadece ceza hukukunu öne çıkarması; yaptığına bakmak lazım... Bunun için rahmet, marifet, estetik, iz’an, hik- hayat felsefesinin, İngilizlerin dediği met, irfan, cemal gibi tecellilerin bol olduğu muazzez İslam dinini düşman- gibi way of life’ın benimsenmesi gere- larının dahi yapamadığı derecede in- dirgeyerek güdükleştirmiştir. kiyor. Hz. Mevlana’nın, İbn Arabî’nin sözleri felsefe odağında, irfan ocağın- Bu anlayış nasıl ortadan kalkacak? da işlenerek insan ve toplum anlayış- Bu anlayışa son vermek için Hz. larının çıkarılması gerekiyor. İnsan Mevlana İslamıyla barışılması gereki- 2015 ARALIK / DERİN TARİH 31
Genel olarak tasavvufla barışma sü- ama aslında bu kanunen yasak! Bu- ise semazenden çok izleyici var! Bu da recine girilmeli mi? rada bir tezat yok mu? işin ruhunu biraz zedeliyor açıkçası. Ama bu zedelenmiş halinde bile bir Elbette. Mevlana ve Yunus’un, her Evet, açık bir tezat hem de! Buna bereket var! yiğidin yoğurt yiyiş tarzı gibi, kendi- şöyle bir formül bulunmuş: 30 Kasım lerine has birer üslupları var. Onlar 1925’te çıkan 677 sayılı kanuna göre Mevlevî semâ’ının gösteri formatın- hadiseleri tasavvufun süzgecinden ge- bir kimseye şeyh, mürşit, halife, der- dan çıkarılması için ne yapılmalı? çirirler. Başka bakış tarzları da olabilir. viş gibi unvanların verilmesi yasakla- Onlara da saygı duyarız. Mesela Selefi narak tekkeler kapatılmış. Ama belli Bunun için Mevlevîhanelerin -ve bakış açısının neler yaptığını ve yapa- zorlamalar neticesinde bugün folklor tabii diğer tekkelerin- üzerindeki ki- bileceğini, kapasitesinin ne olduğunu, dansı statüsü altında -ki Kültür Ba- litlerin kaldırılması gerek. Nasıl ki, nasıl bir toplum ve dünya öngördüğü- kanlığı’na göre sema da aşağı-yukarı Alevi vatandaşlarımız dergâhlarının nü özellikle Ortadoğu’da çok yakından folklorik dans olarak görülmekte- Tür- açılabilmesi için Avrupa İnsan Hakları izliyoruz. Bu gördüğünüz Selefilik de- kiye turizmine katkısı da göz önünde Komisyonu’na başvurabiliyorsa bütün ğil, diyenler varsa bize izah etsinler. bulundurularak tamamen şova dönüş- manevî ocaklara da aynı muamele ya- Biz de görelim Selefiliğin neler yapa- türülmüştür. pılmalı; bu kanun derhal kaldırılmalı- bileceğini… Ben bütün bakış açıları- dır. Bir Alevi vatandaşın Alevi dedesi- na saygı duyuyorum. Ama tasavvufî Aslında gerçek mânâda semaya iz- ne gidip ritüellerini gerçekleştirmesi tecrübenin kâinata ve insana katkısı leyici alınmaz. Semalar kapalı kapılar nasıl ibadet özgürlüğüyse bir Mevlevî geçmişte kendisini ispatlamıştır. ardında, ışıklar kapatılarak yapılır. dervişinin kendi şeyhine hizmet edip seyr-i sulûkunu yapmasında ne gibi Şeb-i Arus törenlerinde devletin Böylelikle kimse izleyemez. Züvvar bir mahzur olabilir? Bu yasak bir dev- üst düzey yetkililerinin katılımıyla maksuresi denilen ziyaretçi kabini ilk re aitti, o devir de geçti gitti… Beşerin Mevlevî âyin-i şerifi yapılıyor. Garip getirdiği kanun ilâ nihaye değildir. Al- defa 19. yüzyılda Galata Mevlevîhâne- si’nde yabancı diplomatların ayinleri izlemesi için ihdas edilmiştir. Bugün 32 DERİN TARİH / 2015 ARALIK
dışarıdan bakıyor olmamız. Ben nor- 1 Kitap 1 Yazar malleşmeyle beraber tasavvufun çok konuşulacağını zannetmiyorum. 2015 ARALIK / DERİN TARİH 33 İnsanlarda Şeb-i Arus vesilesiy- le Mevlevîliği diğer tarikatlardan daha yüksekte görmek eğilimi var. Bu algının sebebi sizce nedir? Bu algının sebebi Hz. Mevlana’nın dünya çapında bilinmesiyle alakalı. Buna mukabil Anadolu’da bazı tarikat- lar evrenselliği yakalayamamıştır. Me- sela Halvetîliğin Hz. Pir Hüsameddin Uşşakî kolu Batı Anadolu, İstanbul ve Rumeli’de belirli yerlerde devam etmiş bir yol. Ama Hazret’in görüş ve eserle- ri dünyaya yayılmış değil. Dolayısıyla etki alanı çok mahdud olmuş. Bu açıdan baktığımızda Mevlana ve Mevlevîlik ile kıyas edilemez. Aynı şe- kilde İbn Arabî de dünyaya mâl olmuş bir sufi. Bunların hepsi aslında aynı şeyi söylüyorlar. Kimi çok yazıp çok söylediği için diğerlerinden daha fazla tanınabiliyor. Mesele bundan ibaret. » Hz. Mevlana’nın Türbe-i Şerifi lah’ın Kur’ân’da getirdiği bazı kaidele- ri değiştirdiğini (mensuh) görüyoruz. Allah, tabiri caizse, güncelleme yapı- yorsa biz beşer olarak nasıl yapmayız? Benim derdim şu: Görselliğin içeri- sinde Mevlevîliğin “tüketilmesinden- se” işin ruhuna ve felsefesine vurgu yapılması gerekiyor. Osmanlı’nın maddî-manevî olarak Mevlevîli- ği desteklediği çok açık… Kı- rım’dan Yemen’e, Bağdat’tan Kefe’ye kadar İmparatorlu- ğun en uzak köşelerinde bile Mevlevîhaneler var. Ancak Osmanlı’da devlet tarafından icra edilen bir sema töreni tarzı yok. Zaten Osmanlı’da ta- savvuf üzerine çok konu- şulmazdı. Bir şeyi yaşarsanız ondan çok bahsetmezsiniz. Bi- zim sürekli “tasavvuf”, “Mevlana” dememizin sebebi onu ötekileştirip
YUSUF AKÇURA’NIN MEZAR TAŞI NİÇİN BİR MİNARE? DEFTER Yusuf Akçura’nın başına İslâmı, ezanı, ebedî bir sesi ve çağrıyı hatırlatan Süyüm Bike Camisi minaresini dikmesiyle Nazım Hikmet’in tepesine ebedîliği, kökü-köklülüğü, enginliği, kucaklayıcı kanatları hatırlatan çınar dikmesi arasında çok büyük bir farklılık yok. İkisi de aynı şeyi istiyor. İSMAİL KARA Son dersimiz 25 Mayıs 2007 Cuma görünce ihtiyar elden gitti, talebe ar- günü akşamı olacaktı. Dersin daimi kadaşlarla o tarafa saptık. » Prof. Dr., Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi talebeleri mümkünse o gün birlikte İslam Felsefesi Emekli Öğretim Üyesi. Akif’in mezarını ziyaret etmeyi ve Uzaktan gözüktüğünden daha gü- oradan derse gelmeyi teklif etmişlerdi. zel ve vasıflı taşlardı bunlar. Hatları M ezar taşı bir düşünce tarihi Gittik, Fatihamızı okuduk. Bir miktar ve süslemeleri de öyle. İlmiye sınıfına konusu ve meselesi olur mu onlara düşünce tarihi konusu olarak mensup zevatın taşları ve sarık baş- diye yazmıştım. İsterseniz ölüden diri Akif’in mezarının hikâyesini anlattım: lıkları tam da üzerinde konuşulacak çıkar mı diyelim. Bu defa bir mezar ilk yapılışı, buraya taşınması, mezar cinsten. Başları vurularak şehit edi- ziyareti sürpriziyle başlayacağım. taşının, lahidin eski ve yeni hali, ya- len yol büyüklerine hürmeten bî ser nındaki iki dostu, etrafı… Ardından ü pâ (başsız ve ayaksız) taşların al- 2006-2007 güz ve bahar dönem- Çarşamba’da İmam Hatip Okulu ta- tında gizlenmiş erenlerinkiler de öyle. lerinde Tarık Zafer Tunaya Kültür lebesi iken özellikle bahar aylarında Demek ki melâmîler de buralara uğ- Merkezi’nde ayda iki defa olmak üze- ders çalışma ve dinlenme hatta otlar ramış, işaret taşları döşemişler. Ka- re “Safahat Dersleri” vermiştim. Yıl üzerinde güreş tutma yeri olarak sık dın mezar taşlarında harika çiçekler, boyu katılan arkadaşlarla birlikte sık geldiğimiz bu mekânla ilgili hatı- hayat ağaçları, güzel meyveler, ince Safahat merkezli olarak yeni İslâm ralarımı naklettim… (bk. Derin Tarih, süslemeler bizi karşılıyor… yorumları, medeniyet, ulûm-fünûn, sayı: 17, Ağustos 2013) tarih-israiliyat, asrın idraki, mil- Velhasıl kısa bir mezar taşları der- let-milliyet, ahlâk, insan, tasavvuf… Her şey gibi burası da, başta si… kavramları ve konuları üzerinden Akif’in mezarı ve etraf düzenlemesi Akif’in refakatinde yol almıştık. Bu olmak üzere çok değişmişti. Oradan da ayrılıyoruz derken tam dersleri ihdas etmemin sebebi büyük arkamızda yeni fakat enteresan bir şairin vefatının 70. sene-i devriyesinin Ziyaret bitti, mezarlığın çıkış ka- mezar taşı daha bize bakıyor. Vakti- sönük geçeceği gibi -maalesef neticede pısına doğru yöneldik, oradan birlik- miz daralmasına rağmen gayriihtiyari haklı çıkacağım- bir hisse kapılmam- te Tünel’e, derse geçeceğiz. Kapıya oraya doğru yöneliyoruz. Yusuf Ak- dı. yakın sağ tarafta serpuşu, hattı, taş çura’nın mezarı imiş meğer… Alt ka- işçiliği iyi duran eski mezar taşlarını idesinde iri harflerle bir yazı: “Kazan Süyüm Bike Minaresi”. 34 DERİN TARİH / 2015 ARALIK
Minareyi mezar taşı yapmak! » Farklı bir minare, farklı bir mezar taşı “kuvvetli” bir vasiyet dışında böyle bir tercihin yapılacağına ve o yıllarda Kazan’da, coğrafya olarak çok Yusuf Akçura’nın mezar taşı Kazan’daki uygulanacağına pek ihtimal vermiyorum. uzaklarda bırakılmış, dönem olarak Süyüm Bike Camisi minaresinin (sağda) çocukluk çağında kalmış, fikir ve inanç güzel bir stilizasyonundan ibaret. dürreşit İbrahim, Ömer Faik Numan- olarak büyük ölçüde terkedilmiş bir Minarenin aynı zamanda bir geçit zâde, Zeki Velidi Togan,… büyük sembolü, bir minareyi Akçura olan kaidesi de mezar taşında ihmal gibi birinin mezarının başına dikmek edilmemiş ve “işaret/gönderme yazısı” Osmanlıcılıktan başlıyor, İslâmcılık- bir şeyler ifade ediyor olmalı. Hem de için kullanılmış. Hem de “Yusuf Akçura” tan geçiyor, sürüklenmeler, zaruretler ölüm, mezar ve ziyaret kültürünün çok yazısından çok daha büyük hurufatla. ve tarihin icbarları neticesinde Türk- kuvvetli olduğu bir dünyada… Her şe- çülük ve milliyetçilikte karar kılıyorlar. yin altüst olduğu, dinî unsurların za- Süyüm Bike Müslüman Tatarlar Daralıyor, mütecanisleşiyor, tektipleşi- yıflatıldığı, paranteze alındığı bir za- ve Kazan tarihinde mühim bir isim. yorlar. manda… 16. yüzyılda Rus Çarına kafa tutmuş bir kahraman idareci hatun. Kazan’ı Zaman içinde dinî fikirleri, İslâmla Yusuf Akçura (Kazan 1876-İstanbul tarümar eden, Müslüman halkı kılıçtan olan irtibatları da zayıflıyor, büzüşüyor, 1935) bıktırıcı derecede sıkıntılı fakat geçiren Çar Korkunç İvan’ın tahribinden kuruyor. Akçura gibi Paris’teki, belki aynı zamanda ümit ve arayışlarla dolu kurtulan ender yapılardan biri Süyüm Harbiye’deki eğitim yıllarından iti- bir hayatın içinde üç farklı devri yaşa- Bike Minaresi. Onun için Müslümanlığın, mış modern dönem Türk aydınlarından Kazan’ın, Tatarların sembolü olmuş. sadece biri. Çağdaş Türk düşüncesi tarihi, hususen milliyetçilik-Türkçü- Baktığım kaynaklarda Akçura’nın lük-Turancılık çizgisi açısından ön sı- mezarının yapılışına ve minare tercihine rada olanlardan biri olduğu herhalde dair bilgilere tesadüf edemedim. Ama tartışma götürmez. şeyden önce Rusya Müslümanlarından. Sultan Abdülhamid’in saltanat yıl- Kadîmcilerle ceditçiler arasında bir larında Kazan’dan İstanbul’a çocukluk yol bulmaya çalışıyor. İslâm onlar için ve tahsil yıllarını yaşıyor, ilk memuri- hem din hem milliyet hem de kimlik. yetlerinde bulunuyor, ilk mücadeleleri- Aynı veya yakın coğrafyadan, aynı veya ni ve ilk yazı denemelerini veriyor. Har- yakın zaruretlerle, benzer arayışlarla biye’de okuyor, Jöntürklere katılıyor, Osmanlı topraklarına, İstanbul’a ge- Avrupa’da tahsilini sürdürüyor, istib- len başka mesai ve fikir arkadaşları da dadı görüyor, sürgüne gönderiliyor… II. var: Ahmet Ağaoğlu, Halim Sabit Şi- Meşrutiyet devri diğer birçok aydın ve bay, Sadri Maksudi Arsal, Zakir Kadi- Jöntürk gibi onun da gelişip serpildiği ri Ugan, Ayaz İshaki, Abdullah Battal yıllar, devr-i hürriyet; İttihat ve Terak- Taymas, Hüseyinzade Ali Turan, Ab- ki’ye yakınlık, fikir ve siyaset adamlığı, hocalık, dergiler, yazılar, eserler, der- nekler… Cumhuriyet devri 1923-1924 sonra- sı itibariyle onun için de son ve keskin bir yol ayrımına işaret ediyor; ilk iki dönemin devam eden bazı tarafları var şüphesiz ama değişen, farklılaşan, hatta kırılan yönleri daha fazla. Milli Müca- dele’nin başlarında Ankara’ya gitmek- te tereddüt göstermiyor, inkılaplara açıkça destek veriyor, üst bürokraside, üniversitede, Meclis’te yer alıyor, Türk Tarih Kurumu başkanlığı yapıyor, za- ten âşina ve teşne olduğu yeni fikirlere, yeni hayata kolay adapte oluyor… Akçura için daha fazlası var: Her 2015 ARALIK / DERİN TARİH 35
DEFTER İSMAİL KARA » Bir çevrenin ve bir psikolojinin adamı Bu mısraları kim nasıl anladı-anlı- Yusuf Akçura’nın 1330/1914 yılında basılan yor tam bilmiyorum ama Yusuf Ak- Nevsâl-i Millî’ye verdiği fotoğraf, elyazısı ve imzası. çura’nın başına İslâmı, ezanı, ebedî Artık ittihad-ı İslâm yazıları yazdığı Sırat-ı Müstakim- bir sesi ve çağrıyı hatırlatan Süyüm Sebilürreşad yazarlığı bitmiş, milliyetçi-Türkçü Bike Camisi minaresini dikmesiyle damarının iyice kuvvetlendiği Türk Yurdu devri Nazım Hikmet’in tepesine ebedîliği, başlamıştır ama yine de modern mânada da olsa kökü-köklülüğü, enginliği, kucaklayı- İslâmla olan kuvvetli ilgisi devam etmektedir. cı kanatları, mezarlıkta mutlaka ça- putu (bağlılık ve irtibatı), evliyalığı Fotoğrafının altına ana düşünce istikametlerinden hatırlatan çınar dikmesi arasında çok biri olarak yazdığı cümleler şunlar: büyük bir farklılık yok. Belki de aynı şeyi istiyor ve söylüyor, aynı şeyi ya- “Bin bu kadar yaşınlık [yaştaki] İslâm ağacına, bu yeni fikir aşılandıktan sonra, kurumaya yaklaşmış o sâl-hurde [yaşlı, devri geçmiş] ağacın bir daha yeşil yapraklar açıp tatlı yemişler vermesi, ihtimal pıyorlar. haricinde değildir”. Geliyoruz aynı yere: Bu topraklar- da millî olan dinî olan değilse nedir? baren maddî tarihe, iktisadın belirle- Niçin bu kadar açık “dinî” Soru çok ama bir tanesiyle bitirebi- yiciliğine daha fazla ilgi gösterenleri, bir tercih? liriz: Şimdi kim mezarı başına kuvvetli pozitivizme ve hümanizme bel bağla- bir işaret, bir kimlik göstergesi olarak yanları var. (Erken söylenmiş şu cüm- Anadolu’da bir köy mezarlığına bir minare yahut bir çınar dikilmesini leler Akçura’nın: “Bir memleketin ah- gömün beni vasiyet eder, edebilir? Solcusundan, vâl-i iktisadiye ve ictimaiyesi malum sağcısından, milliyetçisinden, kemalis- olmazsa vekâyi-i tarihiye katiyyen Ve de uyarına gelirse, tinden, İslâmcısından… Belki de aynı anlaşılamaz”. “Ben beşeriyetin haya- Tepemde bir de çınar olursa şeyi istiyor ve söylüyor, aynı şeyi ya- tında asıl müessir[in] ihtiyac-ı maddî Taş-maş da istemez hani… pıyorlar. “Taş-maş da istemez hani...” ve ondan mütevellit kuvâ-yı maddiye dediğine bakmayın; çınardan daha iyi olduğuna inananların şakirtlerinde- Bu mısralar Nazım Hikmet’in âhir ve büyük taş mı olurmuş?! nim”.) Muhtemelen göçmen olmanın ömründe -ve hiç değilse fiilen- yersiz da sevkiyle pratik ve pragmatik ola- yurtsuz kaldığı, muhtemelen dinî irti- Tektip kaba ve mânasız mermer yı- nı öne çıkaranları (Avrupa’da felsefe batlarının da hayli zayıfladığı bir za- ğınları dururken… tahsili yapan Mehmet İzzet’e “bize manda yazdığı şiirlerden birinde yer filozof değil demirci lazım” diyen de alıyor. (Büyük sanatkârlar ve müte- Birgivî Mehmed Efendi’nin başın- Akçura’dır), Türkçülük-Turancılık fekkirler herhalde zihnen yersiz yurt- daki servi ağacını, asırlara hükmederek suz kalamaz, taht kurup oturacağı gelen o efsunlu dünyayı gördünüz mü? “seyyar bir vatan” bulur, kurarlar.) Mimarisini, dallarını, kuşlarını... üzerinden İslâmiyet öncesi Türk ta- rihine daha bir iştiyakla yönelenleri » Bir merkez arayışı... de var. Dini “ictimai bir vâkıa” düze- yinde ele almaya başlayan, dinî mü- Yusuf Akçura 1910 yılı başında kendisi gibi hem balâtsızlık vadisine, ateizm çukuruna Rusya Müslümanlarından olan hem de Sırat-ı düşenleri de… Müstakim yazarı Halim Sabit’e Berlin’den yazdığı mektupta şunları söylüyor: Fakat neticede başınıza dikilecek mezar taşı olarak Kazan’dan, çocuk- “Şimdi bugünlerde beni epey işgal [meşgul] eden luk yıllarınızdan kalma da olsa bir Sırat-ı Müstakim meselesinden bahse girişeyim. minareyi, İslâm dininin şiarı haline Biliyorsunuz kırk-elli seneden beri İslâm gelmiş mühim bir unsuru tercih edi- [Müslümanlar] arasında bir eser-i intibah [uyanış belirtisi], bir hareket-i ıslahiye cereyanı var. (…) yorsunuz. “Fâtiha” gibi, “Hüve’l-bâ- Lâkin henüz bunun muntazam, iyi bir merkezi ki” gibi hiçbir dinî unsur ve ifade yok. Bu merkezin merkez-i hilafette [hilafet taşımayan mezar taşının kaidesine merkezi İstanbul’da] olması tabii en muvafık[ı]dır. “Kazan Süyüm Bike Minaresi” de Gerçi Mısır Abduh zamanında o istidadı almıştı. yazdırarak. (…) Niçin imanlı, kalbi muhabbet-i İslâmiye [İslâmiyet aşkı] ile dolu, gayur, cesur, sağlam Niçin ve nasıl? birkaç genç merkez-i hilafette böyle yüksek bir hedefi gaye-i hayal [ideal] edinmesinler?”. 36 DERİN TARİH / 2015 ARALIK
ORTAÇAĞIN ŞEYTAN ÜÇGENİ Cadılar-Sihir-Tıp Narnia HETTA HOWES » Cadı kazanı sadece Günlükleri’nden Harry Potter’a “[email protected] kadınlara mı özgüydü? pek çok sinema evmediğiniz kocanızdan Sihir ve büyü ile uğraşanlar yapımı izleyenleri kurtulmak mı istiyorsu- sadece kadınlar değildi. “büyülüyor”. Peki nuz? Kendinizi bala bula- Eğitim alan erkekler de sihir üzerine yazılmış yıp tahıl ambarında yuvar- bu işle uğraşabilirlerdi. modern eserlerin lanın, sonra bu buğdaylardan yapılmış Erkeklerin sihirle ilgilenmesi köklerinin Ortaçağa unu kullanarak ona ölümcül bir ek- problem olmazken dayandığını biliyor mek pişirin. Çiftliğinizdeki malları ar- kadınlarınki şeytanî bir çaba muydunuz? Londra tırmak mı istiyorsunuz? Satirlerin ve olarak nitelenmiştir. Üniversitesi’nde küçük cinlerin oynaması için kapının önüne çocuk ayakkabıları ve okla yay doktora tezi bırakın. Eğer şanslıysanız yaptığınız yazmakta olan Hetta bu iyilik karşısında komşularınızın Howes cadılardan mallarının bir kısmını çalabilirler.” kara büyüye, Ortaçağ’da yazılmış kitaplarda ge- engizisyondan çen bu sıra dışı büyüler ve tıbbî tavsi- tıbba sihrin Avrupa yeler sihrin ta kendisi değil mi sizce? serüvenini inceledi. Ancak bu garip inanışların yanı sıra Ortaçağ tarihi, bu dönemde yaşamış insanların Rönesans’ı görmüş torun- larından daha aydınlanmış olduğunu ortaya koyuyor. Nasıl mı? Günümüzde sadece birer masal kahramanı olan cadılar -hani şu bur- nunda devasa bir sivilcesi olup par- maklarında lanet taşıyan çirkin ve yaşlı kadınlar- tarih sahnesine 15. yüz- yılda çıkıyor. Her ne kadar Rönesans ve Keşifler Çağı olarak adlandırılsa da takip eden yüzyıllar (Rönesans 14. yüz- yıldan 17. yüzyıla kadar sürmüştü) yal- nızca acımasız cadı avlarına değil, sih- rin gerçekliğine dönük yeni bir inanca da tanıklık etmişti. Ortaçağda sihir pratiği henüz ‘ka- dınlara özgü’ bir uğraş diye tanımlan- 38 DERİN TARİH / 2015 ARALIK
Avrupa Tarihi mamıştı. Hatta 14. yüzyılın ilk yarısına ait mahkeme kayıtla- rına bakılırsa kara büyü ve sihir dahil bu tür karan- lık güçlerin peşinde ko- şanlar erkeklerdi daha ziyade. Bunun sebebi, sihir türlerinin en kor- kuncu olan ölülerle konuşmanın yalnızca yetenek, talim ve hazır- lık değil, aynı zamanda -hepsinden daha önemli- si- eğitimi gerekli kılmasıy- dı ki, kadınların eğitime erişi- mi erkeklerden çok gerilerdeydi. Ölülerle konuşma sihrine onların ruhlarını çağırmak, yer değiştirme veya illüzyon numaraları yapmalarını ve evrenin sırrını açıklamalarını iste- mek de dahildi. Ölülerle konuşma sır- larını veren pek çok kitap Latince ter- cümeler olduğundan bu işe girişmek isteyen herkesin iyi derecede Latince bilmesi gerekiyordu. Günah keçisi kadınlar oldu! Heinrich Kramer’in 1487 yılında yayınlanan Malleus Maleficarum (Ca- dıların Çekici) adlı kitabından sonra kadınlarla şeytani sihir arasında özel bir bağlantı kurulmaya başlandı. Kra- mer kadınların ‘ruhsal zayıflıklarının’ ve kötüye olan doğal eğilimlerinin on- ları şeytanın cazibesi karşısında daha güçsüz kıldığı konusunda uyarılarda bulunuyordu. Ona göre “bütün cadılar şehvet sonucunda ortaya çıkıyor” ve kadınların “kontrol edilmeyen” cin- selliği onları meydana gelecek şeytani olayların potansiyel suçluları haline getiriyordu. Kadınlara yönelik bu artan vurgu- ya paralel olarak sihrin algılanışında da bir dönüşüm gerçekleşti. Kanıtlar Ortaçağ kilise yetkililerinin (bunların halefleri ileride cadı avlarına öncülük edecek kişilerdir) sihrin gerçek oldu- ğuna inanmadıklarını ancak yine de sihir yaptığını ileri sürenleri cezalan- dırdıklarını ortaya koyuyor. 10. yüzyılda yaygın olarak kullanı- lan büyücülük kitabı Canon Epis- 2015 ARALIK / DERİN TARİH 39
» ‘İlk günah’ın cezasını kadınlar çekti Kadınlar suçlamaların hilafına, sihirle kötü amaçlar uğruna değil, hastaları iyileştirmek, kötülükleri def etmek üzere ilgileniyorlardı. Fakat Ortaçağ zihniyeti şeytani işlerle uğraştıkları iddiasıyla onları cezalandırdı. Bu tavır doğrudan Hıristiyanlıktaki “ilk günah” inancıyla açıklanabilir. copi’de şeytanın yalanlarıyla baştan şekilde cezalandırmaktan çekinme- etmeden bakirelere diktirebilirlerdi; C miştir. ne de olsa bu, zeytinlerin büyümesini M çıkarılan kadınların gece yarısı “belli hızlandıran bilimsel bir yöntemdi. Y hayvanların” sırtlarına binerek Tanrı- Sihir mi, tıp mı? CM ça Diana’yla birlikte uçabileceklerine Sempatetik sihir de çok bilinen baş- MY inandıkları yazar. Kitap bu kadınları, Bugün bize sihir gibi gelen bazı pra- ka bir teknikti; tesirli sonuçlar elde CY gerçekten bu tür şeyler yapabilecek- tikler Ortaçağ’da tıp ya da bilim olarak etmek için taklitten faydalanıyordu. CMY lerine inanmaları sebebiyle “aptal” ve adlandırılabilirdi. 13. yüzyılda yaşamış Örneğin bir akbaba ciğeri, ciğer has- K “şapşal” diye niteler. Kadınlar metinde Fransız rahip Auvergneli William pek talığı bulunan hastalara ilaç olarak kötü niyetlerle sihir yaptıklarından çok sihri batıl diye yaftalayıp lanet- verilebiliyordu. Bu esnada belli bir ziyade “kandırıldıkları” için eleştirilir. lemiştir. Ne var ki William “doğanın hikâyeyi anlatmanın iyileşme gücünü sihrinin” bazı kısımlarının bilimin bir hastaya aktaracağına dair inanış üze- Ne var ki görünüşe göre 15. ve 16. kolu olarak nitelendirilmesi gerektiği- rine kurulu karmaşık bir sempatetik yüzyıllarda engizisyon yargıçları ka- ni ileri sürmüştür: tabii bu sihrin uy- sihir versiyonu olan hikâye sihirleri de dınların şeytanla işbirliği yaparak ger- gulayıcıları güçlerini kötülük ya da suç yara lapası gibi bir dizi “tıbbî” teknikle çekten de sihir yapabileceklerine inan- işlemek için kullanmazsa. Mesela fok bir arada uygulanıyordu. maktadır. Kadınların sebt (sabbath) derisi yıldırım çarpmasını engellemek gecelerinde (diğer cadılarla bir araya amacıyla bir tür sihir gibi kullanılabi- Bir tıbbî esere göre Kudüs’teki geldikleri ayinlerde) Hıristiyan inan- lirdi. Akbabanın vücudunun parçaları Zeytin Dağı’ndan toplanmış zeytinin cını terk edip bebekleri yediklerine, koruyucu bir muska olarak takılabilir, yağına batırılmış pamuk, bir yan- ayrıca cinsel sapıklıklar ve başka ağza çiftçiler zeytin ağaçlarını hiç endişe dan İsa’nın kanıyla kör gözleri açılan alınmayacak eylemlerde bulundukla- Longinus adındaki adamın hikâyesi rına inanılıyordu. ORTAÇAĞIN de anlatıldığında kanı durduruyordu. YALAN MAKİNESİ! Anlaşılan, dini anlatılar ile sihir iç içe Ardından tapınılan şeytanlar bir geçmişti. işaret almak üzere ele geçirdikleri ka- Ortaçağda tedavi amacıyla uygula- dınları izliyor, sonra da onların emirle- nan bir dizi yöntem modern okuyucuya Her ne kadar Ortaçağ’da bu yön- rini yerine getiriyorlardı. Örneğin eğer daha ziyade sihir gibi görünür. Mesela temlerden bazıları Hıristiyan Kilisesi bir cadı, süpürgesini suya sokup bazı bir doktor hekimlere hastalarının tarafından batıl inanç diye tanımlan- sözler söylerse şeytan fırtına ya da sel eline bir mine çiçeği koymalarını mışsa da sihir, cadı avlarının başladı- çıkarabilirdi. öğütlüyordu. İnanışa göre ğı zamana dek hiçbir zaman şeytani mine çiçeği hastanın yalan büyüyle özdeşleştirilmemişti. Cadılık- Ne var ki bu tür sihirler her zaman söylememesini sağlıyor, bu la suçlanan kadınlar, asıl olarak sihir zararlı değildir. Cadılar anlaşma ya- da doktorun hastalığa yaptıklarından ya da hastaları iyileş- pılarak hastalıkları iyileştirebilir ve teşhis koymasını tirmek için hikâye anlattıklarından sihirlerini başka olumlu alanlarda da kolaylaştırıyordu. değil, şeytani şeylere bulaştıkları için kullanabilirlerdi. Ancak engizisyon suçlanıyorlardı. Buna rağmen pek çok yargıçları bütün sihirlerin şeytanlar kadın, karanlık güçlerin kendilerine ve iblis tarafından gerçekleştirildiğine musallat olmalarından korkarak sihir inandığından bu tür eylemleri de aynı yapmayı bırakacaktı. Ortaçağ tarihi” bize büyü, otlar ve batıl inanışlarla iç içe geçmiş hikâye ve pratikleri içeren sihirli bir karışım sunuyor. Bazı örnekler bize garip gelse de, o dönemde insanların yaşadıkları dünyayı anlamaya ve kontrol etmeye çalıştıklarının delili. Tıpkı bugün bi- zim yaptığımız gibi. 40 DERİN TARİH / 2015 ARALIK
PROF. DR. PALMIRA BRUMMETT ŞAH İSMAİL BATILILAR TARAFINDAN KURTARICI OLARAK GÖRÜLDÜ Brown Üniversitesi öğretim üyesi Palmira Brummett Avrupa’da Şah İsmail’in Mesihvârî bir kişilik oldu- ğu, Hıristiyan rahiplerin tavsiyelerini izlediği ve askerleri tarafın- dan yenilmez olarak görüldüğü şeklinde dedikodular yayıl- dığını, tüccarların hikâyeleri ve ca- susların raporla- rıyla da bu imajın desteklendiğini belirtiyor. 42 DERİN TARİH / 2015 ARALIK
Söyleşi KONUŞAN: HALİL SOLAK ğu-batı, hem de kuzey-güney ticaret yollarında çok önemli merkezlerin [email protected] kontrolünü eline geçirmişti. Buna ek ir çiçekle bahar gelmez ama olarak Halil İnalcık’ın belirttiği gibi bir kitapla tarihte çok şey idarî ihtiyaçlarını mesafe ve iletişim değişebilir derler. Bunun lojistiğine uygun bir biçime sokmuş- çarpıcı bir örneğini Os- lar, yeni fethedilen topraklarda yaşa- manlı Denizgücü adlı yan insanları ve yönetim biçimlerini eseriyle Prof. Dr. Palmira Brummett’e bünyesine alabilen esnek bir iktidar borçluyuz. Keşifler Çağı’nda Osmanlılara modeli kurmuşlardı. başrollerden birini veren, tarih kitap- larında birkaç paragraf la geçiştirilen Doğu ve batı sınırlarında iktidara Yavuz Sultan Selim ve denizcilik bahsi- boyun eğmeyen ve zaman zaman is- ni büyük resmin içinden değerlendiren yanlara öncülük eden yarı bağımsız Brummett’le “gerileme”, İmparatorluğun toprak ağalarını kontrol altında tu- ömrünü uzatan faktörler, Osmanlıların tabilmek için esnek bir strateji geliş- denizlerdeki mücadelesi ve yeni tarihçiliği tirdiklerini söylemeliyiz. Elbette her konuştuk. zaman başarıya ulaştıklarını söyleye- meyiz ancak çok uzun bir zaman dili- Öncelikle merak ettiğim şu: Os- mi boyunca epey başarılılardı. Bunla- manlı tarihine ilginiz nasıl başla- rı söylerken Osmanlı’nın devşirme ya dı? da yeniçeri sisteminde ifadesini bulan askerî gelişiminin etkisini küçümse- Osmanlı tarihine ilgim Chicago Üni- mek niyetinde değilim. Fakat tarihî versitesi’nde başladı. Okulum medeni- olarak Osmanlı’nın askerî gücüne ve yetler üzerine yapılan çalışmaların bir ‘barut imparatorluğu’ olduğu ol- önemli bir çalışma alanı oluşturduğu, gusuna yapılan vurgunun ekonomik yoğun bir entelektüel görüş alışverişi gücün ve pragmatik iktidar anlayı- olan bir yerdi. Ruben Smith’in İslam şının önemini gözden kaçırma riski Medeniyeti dersini almıştım. Bu ders taşıdığını düşünüyorum. kaderimi belirledi. Sonrasında Fazlur Rahman’la İslam üzerine çalıştım. As- Osmanlı tarihini kuruluş, yükse- lına bakılırsa başlarda Pakistan’ın bö- liş, duraklama, gerileme ve dağıl- lünmesi üzerine çalışmak istiyordum. ma dönemlerine ayırmak yaygın Ama o zamanlar Chicago’da Osmanlı bir alışkanlık. Bu tasnif sizce ne tarihi üzerine çalışan seçkin bir hoca kadar anlamlı? grubu vardı: Richard Chambers, Fahir İz, Günay Kut ve hem babam, hem ho- Bütün dönemselleştirmeler gibi cam dediğim Halil İnalcık. Osmanlı bu da belli başlı önemli hadiseler, çalışmalarına başladığım andan itiba- kurumlar ve hareketlerin yorum- ren üzerine yoğunlaşabileceğim o ka- lanmasına dayanıyor. Fakat Osmanlı dar çok konu çıktı ki karşıma, bir daha İmparatorluğu çok uzun ömürlü ol- da bırakamadım. duğundan ve çok geniş bir coğrafya- da hüküm sürdüğünden tarihini dar Dünya tarihinin en uzun ömürlü bir şekilde tanımlanmış zamansal ya imparatorluklarından Osmanlı’nın da coğrafî kategorilere ayırmak biraz başarısını neye bağlıyorsunuz? zorlama oluyor. Aralarında Linda Dar- ling, Virginia Aksan, Selim Deringil Zaman içinde etkisi farklılık göste- ve Baki Tezcan’ın da bulunduğu çok ren çok sayıda faktörden bahsedebi- sayıda tarihçi bu geleneksel dönem- lirsek de, bana göre en önemli faktör, selleştirmeyi reddetmiş ve 400 yıl beşerî ve iktisadî kaynaklara erişimi- süren uzun “gerileme” dönemi fikri nin olması ve esnek yönetim anlayı- artık terk edilmiştir. şıydı. İmparatorluk erken dönemle- rinden itibaren çok geniş zirâî, yeraltı ve orman kaynağına sahipti. 16. yüz- yılın başına gelindiğindeyse hem do- 2015 ARALIK / DERİN TARİH 43
Bana göre Osmanlı tarihyazımını etkileyen sorunlardan biri, “modern” ya da 19. yüzyılın sonları ile 20. yüz- yılın başlarında gerçekleşmiş süreç ve olayları, daha erken dönemleri tanımlamak için kullanma eğilimi. Bir başka sorunsa 1. Dünya Savaşı ve İmparatorluğun dağılmasını, Osman- lı geçmişinden topyekûn bir kopuş olarak görme eğilimi. Bana kalırsa bunun yerine Osman- lı İmparatorluğu’nun 15. yüzyıldan 19. yüzyıla kadar çok uzun bir süre boyunca devam eden “erken modern” (söz gelimi ticaret, ulaşım, kültür ve hukuk gibi alanlardaki genel eğilim- leri dikkate alarak), ardından 19. yüz- yıl sonlarına doğru başlayıp 1930’lu- 40’lı yılların ulus-devletlerine kadar devam eden post-emperyal mandalar çağına uzanan “modern” dönem şek- linde incelenmesi çok daha doğru yo- rumlar getirmemizi sağlayabilir. 2007’de yazdığım “Geç Osmanlı İstanbul’unda Toplumsal Cinsiyet ve İmparatorluk” başlığını taşıyan ma- kalemde Osmanlı tarihinde “yeni bir imparatorluk çağı” olduğunu ve bu dönemde (II. Abdülhamid’in Meşru- tiyet yanlılarınca iktidara getirildiği 1876’dan 1914’e kadar) İmparatorluk içinde radikal dönüşümlerin meyda- na geldiğini ileri sürmüştüm. Yaygın olarak 2. Viyana Kuşatması sonrası “gerileme” olarak adlandı- rılıyor. Bu tabir akademik çevreler- de terk edilmesine rağmen maale- sef ders kitaplarında hâlâ mevcut. Öte yandan Mehmet Genç Osmanlı büyümesinden ziyade, asıl bu “geri- lemeyi(!)” mucizevî saymak gerekti- ğini belirtiyor! Katılıyor musunuz? Mehmet Genç çok haklı! Ders ki- tapları güncel akademik tartışma- ların en az 10 yıl gerisinden geliyor. Bu sorunun çözümlerinden biri şu: Osmanlı tarihi üzerinde uzmanlaşan- lar dünya ve Batı tarihini anlatan ders kitaplarının yazım sürecine dahil edilmeli ve orta dereceli okulların ta- rih öğretmenleriyle bir araya getiril- 44 DERİN TARİH / 2015 ARALIK
Söyleşi OSMANLI ÇALIŞMALARI YENİ BİR EVREDE Osmanlılar üzerine son dönemde Emine Fetvacı’nın Picturing History at the the Ottomans: Sovereignty, Territory and yapılan çalışmaların bakış açısı genişli- Ottoman Court [Sarayın İmgeleri: Osmanlı Identity in the Early Modern Mediterrane- yor, tarihyazımına dair sınırlar yeniden Sarayının Gözüyle Resmi Tarih, YKY: 2013] an [Osmanlıları Haritalandırmak: Erken tanımlanıyor ve örneğin geçmişte çok başlıklı kitabını önerebilirim. Fetvacı bu Modern Akdeniz’de Egemenlik, Toprak ve az ilgilenilmiş “Osmanlı çevre tarihi”gibi kitapta Osmanlı kitabi kültürünü yeni bir Kimlik] başlıklı kitabım haritacılığa ve Ak- yeni konular araştırılıyor. Özellikle ilgimi perspektifle ele alıyor. Osmanlıların dünya deniz’deki dünya görüşlerine odaklanıyor. çeken Osmanlı metinlerine, anlatılarına ve Akdeniz tarihi içinde ve görselliğine ilişkin yeni yaklaşımlar, konumlandırıldığı bir kitap Osmanlı’daki haritacılığa duyulan ilgi ve olarak Walter Andrews ve toplumsal cinsiyet üzerine yapılmış teorik Mehmet Kalpaklı’nın 2005’te çalışmaların Osmanlı’ya özgü bağlamlara yayınlanan Age of Beloveds nasıl uyarlanabileceği üzerine yapılan [Sevgililer Çağı] adlı kitabını çalışmalar. önerebilirim. Bu kitap, Os- manlı edebiyatını daha geniş Örnek olarak Osmanlı Araştırmaları/ anlamda dünya ve Akde- Journal of Ottoman Studies dergisinin niz’deki patronaj, cinsellik ve son sayıları verilebilir. Sayılardan birinde şiir bağlamına oturarak ilginç Osmanlı’da haritacılık ve seyahatnameler noktalara dikkatimizi çeker. ele alınıyor. Diğer sayı ise Virginia Aksan Bu eğilimlerin bazılarıyla tarafından düzenlenen ve Osmanlı’da ortak bir biçimde Cambridge birey konusuna odaklanan sempozyum- Üniversitesi Yayınları’ndan da sunulan bildirileri içeriyor. Osmanlı çıkan yeni kitabım Mapping görselliği ve patronajı konularında meli. Şimdilerde Osmanlı İmparator- Osmanlı Denizgücü’nde keşifler gibi kategoriler altında tanımlamak luğu’nun hem İspanya ve Rusya gibi çağında Osmanlılara başrolü veri- emperyal bir Avrupalı güç, hem de bir yorsunuz. Sizce bugüne kadar Os- güç. Bu problemi Journal of Medieval Akdenizli güç olduğu fikrini benim- manlıların etrafındaki dünyadan and Early Modern Studies (Kış 2007, setmek için çalışmalar yürütüyoruz. habersiz ve Avrupa’dan kopuk ya- şadığı gibi yüzeysel bir tarzda ince- 37:1) dergisindeki “Akdeniz Vizyonla- Marshall Hodgson’ın İslam’ın Se- lenmesinin sebebi nedir? rı: Bir Sınıflandırma” başlıklı maka- rüveni adlı kült eserinde dediği gibi lemde ayrıntılı olarak ele aldım. Bir sebebi, dünyanın din temelin- imparatorluk ile devlet arasındaki de, yani elimizdeki örnekte İslam ve İmparatorluğun vizyonu kalıplaşmış ve nisbeten yapay sınırla- Hıristiyanlık temelinde medeniyet ra odaklanmak, kültürün, fikirlerin, kategorilerine bölünmesi. Diğeriyse 16. yüzyılda dünya dengelerinde ne insan ağları ve malların nasıl bu sı- Asya ve Avrupa arasında yapılan kıta- değişiyor da denizgücü yükseliyordu? nırların ötesine geçtiğini anlamamızı sal ayrımdır. Bu ayrımlar, geleneksel zorlaştırır. Neyse ki, son yıllarda Av- tarihyazımındaki belli başlı eğilim- Osmanlılar denizcilik yapılan, rupa’nın farklı bölgelerinin tarihini lerden ve Osmanlı İmparatorluğu’nun uzunca bir süredir denizcilikle uğra- araştıran tarihçiler ile Osmanlı İmpa- üzerinde yer aldığı toprak parçaları- şan kişilere ve denize dayalı kültürel ratorluğu ve Ortadoğu üzerine çalışan nın Ortaçağ’da ya da erken modern ve ekonomik ilişkilere sahip bir yerde tarihçiler arasında çok daha fazla iş- dönemde değerlendirilme şeklinden kurulmuştu. birliği var. Dünya tarihçilerinin çalış- kaynaklanıyor. malarıyla birlikte bu işbirliği ve genç 16. yüzyılın ortalarına gelindi- Osmanlı tarihçilerinin oluşturduğu Bir de İmparatorluğun çok büyük ğinde Akdeniz’in üç yakasında ege- şimdiki nesil, Osmanlıları ve onların olmasını ve tarihyazımı bağlamında mendi. Dolayısıyla asıl Osmanlıların içinde yaşadığı dünyayı anlamlandır- baş edilmesi zor bir olgu olmasını sa- üst düzey bir deniz gücüne sahip ol- mak için kullanageldiğimiz kısıtlayı- yabiliriz tabii. Osmanlı İmparatorlu- mamasının daha şaşırtıcı olacağını cı görüşleri hızla ortadan kaldırıyor. ğu’nu pür din, inanç, etnisite, kültür düşünüyorum. Zira gemi yapımı için ya da sosyo-ekonomik örgütlenme gerekli kaynaklara sahipti. Pek çok limana giriş çıkışları kontrol etmek istiyorlardı. Bu limanları korumak, 2015 ARALIK / DERİN TARİH 45
askerî ulaşımı ve tedariği sağlamak Osmanlı’nın do- niyetindeydi. Bu, impa- için bir donanmaya ihtiyaçları vardı. ğuya yayılmasının ratorluğun daha geniş 16. yüzyılda hiçbir imparatorluk de- başlıca amacı, Şah anlamda bir Osmanlı ve nizleri (Akdeniz, Hint Okyanusu ya da İsmail’in Doğu Ana- İslam hegemonyası viz- Atlantik) kontrolü altına alamamıştır. dolu ve Irak’taki yonunu benimsediği bir saldırgan eylem- dönemdir. Denizlerin hakimi olmak için baş- lerine son vermek, ka imparatorluklarla mücadeleye gi- Suriye ve Mısır’ın Bu vizyon Piri Reis’in ren bütün imparatorluklar da, gerekli siyasî ve ekonomik nitelikleri haiz denizciler ve diğer de- kaynaklarını kont- Kitab-ı Bahriye’sinde or- niz adamlarının eksikliğinden mus- rol altına almak ve tariptir. Ancak devasa ticarî çıkarları Mekke, Medine ve taya konulmuştur. Seydi bulunan, kilometrelerce uzanan bir Kudüs gibi şehirleri Ali Reis’in kullandığı dilde kıyı şeridine sahip bir imparatorluk, ele geçirerek meş- de izlerini sürmek mümkün, gemilerini korsanlara karşı korumak ruiyetini sağlam- çünkü o da Güney Asyalı Müs- için bir donanma gücüne mecburdur laştırmaktı. lümanların, Kanuni’nin emperyal ve bunu çok büyük filolarla değil, kü- girişimlerini desteklediğini söyler. çük, hızlı ve iyi silahlandırılmış dev- Sultan’ın Irak’ın kutsal bölgeleri üze- riye birlikleriyle başarıyordu. rindeki egemenliğini memnuniyetle Osmanlılar buna ek olarak Ege ve karşılayan Matrakçı Nasuh’un Beyân-ı Adriyatik’te çeşitli ticaret ve deniz üs- Menâzil-i Sefer-i Irakeyn’inde bu eğili- leri kurmaya çalıştıkları Takımada’da Venedik gibi rakiplerini dize getir- mi görmek mümkün. mek için de donanma gücüne ihtiyaç Osmanlıların hayalini kurduğu duyuyorlardı. ya da tahminde bulunduğu şeyler ile Özetle kendilerini denizdeki güçle- pratik olarak denizlerden elde ede- rini artırmaya dönük bir ortamın ve bilecekleri elbette birbirinden ayrı durumun mirasçısı olarak buldular. O iki olgu. Ancak emperyal rakipleri zamanlar II. Bayezid ve Yavuz Sultan Portekiz, İspanya ve sonra İngiltere Selim hem düşmanlarına korku sal- gibi Osmanlılar da, esasen kontrol mak, hem de Osmanlıların Batı Ak- etmelerinin mümkün olmadığı uzak deniz ve Kızıldeniz’e açılma hedefini diyarlar üzerinde hak iddia etme eği- kolaylaştırmak amacıyla devasa bir limindeydiler. donanma yapımı başlatmışlardı. Osmanlıların yakınlara kadar Osmanlıların doğuya yayılma poli- daha çok kara devleti olarak tasvir tikalarının denizlere egemen olma edilmesinin sebepleri nelerdir? çabasıyla ilgisi var mıydı? Osmanlı ordusu ve yeniçerilerin Osmanlı’nın doğuya yayılmasının imparatorluğun ilk döneminde elde başlıca amacı, Şah İsmail’in Doğu ettikleri muazzam başarılar Osman- Anadolu ve Irak’taki saldırgan eylem- lı’nın kuvvetli ve son derece düzenli lerine son vermek, Suriye ve Mısır’ın bir askerî makine olarak görülmesine siyasî ve ekonomik kaynaklarını yol açmış olabilir. Bu sınıflandırma kontrol altına almak ve Mekke, Medi- 16. yüzyıl Avrupa’sına dair muhay- ne ve Kudüs gibi şehirleri ele geçire- yilede ve Avusturyalı Busbecq gibi rek meşruiyetini sağlamlaştırmaktı. diplomatların seyahatnamelerinde Ancak 16. yüzyılın başlarında Cidde, açıkça görülür. Medine ve Mekke’yi korumak, Hint Okyanusu’ndaki ticaret merkezleri- Bununla birlikte Osmanlılar, kara nin kontrolünü sağlamak amacıyla ordusuna donanmadan daha fazla Portekizlilerle mücadele edebilmek özen vermiş ve kaynak ayırmıştır. için donanma gücünü de genişletmek Osmanlı İmparatorluğu’na “deniz im- paratorluğu” vasfını yakıştırabiliriz. Bir deniz gücü olarak varlığını sür- dürmüştür. İmparatorluk bünyesinde kara yoluyla ulaşılması mümkün ol- 46 DERİN TARİH / 2015 ARALIK
Söyleşi PİRİ REİS’İN EN İLGİNÇ TARAFI! Konu Piri Reis’i yorumlamaya nın en ilginç yanı, bir Osmanlı deniz geldiğinde asıl uzmanın Thomas kumandanının, Osmanlıların da en Goodrich olduğunu söyleyebilirim. önemli aktörlerinden biri olduğu bü- Goodrich Kitab-ı Bahriye’nin seyrüse- yük Akdeniz dünyasını kafasında nasıl fere dair pratik hedefler ile emperyal, canlandırdığını ayrıntılı bir şekilde törensel amaçları bağdaştıran bir ortaya koymasıdır. Bu, 16. yüzyıldaki metin olduğunu ortaya koydu. dünya görüşünün çok ilginç ve güzel bir örneği. Bana göre Piri Reis’in çalışmaları- mayan topraklar vardı. Osman- ta “Şah İsmail Efsanesi” arayışında olan Batılılar tarafından lı toprakları ayrıca deniz üzerin- üzerine yazmıştım. Doğ- kurtarıcı olarak görüldü. den işleyen çok geniş bir ticaret, bilgi rudan Şah’ın kendisiyle ve kültür ağının parçasıydı. Siyasî oportünizm Şah İsmail ile ilgili çok fazla kanıtı- Venedik hakimi (Doge) ve Papa gibi Portekizlilerin hedefi mız yok. Bununla bir- çeşitli Hıristiyan liderler arasında likte görünüşe göre Şah kurulan diplomatik ilişkilerin önünü Şah İsmail’in 16. yüzyılın başında- İsmail, Batı İran’ın ve Doğu Anado- açtı. Fakat bu ilişkiler herhangi bir as- ki “büyük kapışma”da oynadığı rol lu’nun heteredoks toplumsal yapısını kerî ittifakla sonuçlanmadı. Bununla biraz küçümseniyor mu ne? ve ataları katledilmiş bir sufi şeyh ai- birlikte Şah İsmail, II. Bayezid ve Ya- lesinden gelme bir çocuk-kral olarak vuz gibi Osmanlı sultanlarının batı Şah İsmail’in “büyük kapışma”da sahip olduğu ünü bir avantaja çevir- cephelerine yoğunlaşmasını engelle- oynadığı rol, şimdilerde yaygın ola- miş karizmatik ve kararlı bir liderdi. miş oldu; Şah İsmail efsanesinin gücü rak kabul ediliyor. Şah İsmail’i diğer- Şah İsmail Avrasya tarihinin çok ancak Çaldıran Savaşı’ndan sonra ya- lerinden ayıran, askerî girişimleri ne- kritik bir anında iktidara geldi: Bir vaş yavaş silinmeye başladı. ticesinde elde ettiği başarılar ve hem yanda Osmanlılar, diğer yanda Porte- bir şah, hem de bir şeyh olarak sahip kizliler güçlenirken, dinî meşruiyet Osmanlıların Kızıldeniz’deki faa- olduğu ikili rolün karizmatik gücü. ve ticarî hegemonya savaşı da bütün liyetlerini rakipleriyle mukayese Hem Osmanlılar, hem de Avrupa’daki şiddetiyle sürüyordu. Böyle bir bağ- ettiğimizde nasıl bir tabloyla karşı- çeşitli Hıristiyan krallıklar İsmail’in lamda Şah İsmail’in ilk dönemlerde laşıyoruz? sertliğinden ve mucizevi güçlerinden aldığı kayda değer başarılar, hem epey etkilenmişler. Dolayısıyla ünü Avrupa’nın Hıristiyan krallıkların- Genel olarak baktığımızda Kızılde- erken dönemlerden itibaren kendi da, hem de Osmanlı’nın egemenliği niz’i Avrupalı rakiplerinden koruma ülkesinde ve diğer ülkeler nazarında altındaki bölgelerde büyük ilgi uyan- ve İran Körfezi’nde çeşitli üsler inşa sahip olduğu fiilî gücü artırmıştır, tâ dırmıştı. etme noktasında başarılı olmuşlardı. ki 1514’te Çaldıran’da ağır bir yenilgi Avrupa’da İsmail’in Mesihvârî bir Kızıldeniz’de (ya da Basra Körfezi’nde) alana kadar. kişilik olduğu, Hıristiyan rahiplerin bulunan filolara adam ve ikmal sağla- tavsiyelerini izlediği ve askerleri ta- mak zorlu bir işti. Kerestelerin uzun Şah İsmail’i ‘Doğudan gelip Batıyı rafından yenilmez olarak görüldüğü mesafeden taşınması gerekiyordu; kurtaracak bir kahraman’ olarak şeklinde dedikodular yayılıyor, tüc- eğitimli denizcilerin sayısı çok azdı tasvir eden ‘efsane’ hakkında ne carların hikâyeleri ve casusların ra- ve Kızıldeniz’de yol bulmak epey bü- düşünüyorsunuz? porları da bu imajı destekliyordu. yük bir sorundu. Daha da önemlisi Şah İsmail Sünni John Tolan’ın editörlüğünü üst- İslamın ve Hıristiyan kralların top- Ancak Portekizliler Hint Okyanu- raklarına doğru hızla yayılan Osman- su’nu ya da en azından bazı kıyılarını lendiği Medieval Christian Perceptions lıların ölümcül bir düşmanı olarak denetim altında tutma eğilimindeyse of Islam (Ortaçağ’da Hıristiyanların tasvir ediliyordu. Dolayısıyla kısa sü- de, Mekke’ye o uzun süre hayali ku- reliğine “Türk”lere karşı bir müttefik rulan saldırıyı gerçekleştirip Osman- İslam Algısı) başlığını taşıyan kitap- lı’nın bölgedeki prestijini yerle bir etme planını hiçbir zaman uygulama- şa geçiremediler. 2015 ARALIK / DERİN TARİH 47
Söyleşi Osmanlıların Hint Okyanusu’na nun yerine, Sultan’ın Güney Asyalı luğu olduğunu anlatan “yüzen fil” açılmasını engelleyen neydi? Müslümanların tabii önderi olduğu şeklinde muhteşem bir benzetme- retoriğini kullanmayı tercih ettiler. niz var. Biraz açabilir misiniz? Hint Okyanusu’na kayda değer bir Osmanlıların Hint Okyanusu’nda biçimde açılmak, devasa bir insan gü- donanmaya daha büyük çaplı bir ya- Burada siyaset bilimci William cüne ve gemi tedariğine sahip olmayı tırım yapmaları muhtemelen lojistik Thompson’ın modelini kullandım. gerektirirdi ki, Osmanlı İmparatorlu- olarak uygun değildi. Thompson devletleri ve imparator- ğu’nda bunlar yoktu. Salih Özbaran, lukları filler, yani karada egemen Cengiz Orhonlu ve M. Yakub Mughul “Osmanlı’nın 16. yüzyılda sınırla- olan askerî güçler ile balinalar, yani gibi tarihçilerin yaptığı çalışmalar, rını genişletmekteki amacı Avrupa denizde egemen olan güçler şeklinde Osmanlıların Hint Okyanusu’nda kar- ülkelerinin keşif yolculuklarının ikiye ayırmıştı. Bense Osmanlı İmpa- şı karşıya kaldığı sınırları ortaya koy- amacıyla aynıydı” diyorsunuz. Peki ratorluğu’nun hem bir fil, hem de bir muştur. ya Amerika’yı Osmanlı keşfetseydi? balina olduğunu söyledim. Osmanlı İmparatorluğu emperyal hedefleri- Öte yandan The Ottoman Age of Şükür ki bir tarihçiyim ve “ya şöyle ni gerçekleştirmek için hem karada, Exploration kitabının yazarı Giancar- olsaydı” türünden sorulara cevap ver- hem de denizde bütün gücünü kul- mek zorunda değilim. Osmanlıların landı. lo Casale, Kanuni döneminde Hint motivasyonlarıyla ilgili söylediğim Okyanusu’na dönük büyük bir emper- şey şuydu: Osmanlı İmparatorluğu Osmanlıları deniz gücü olarak de- yal stratejinin geliştirildiğini ileri sü- hem bir Avrupa, hem de bir Asya ğerlendirdiğimizde daha büyük mâ- rer. Casale, Osmanlı İmparatorluğu’n- imparatorluğudur ve her halükârda nada Akdeniz bölgesinde yürütmüş daki asker şahsiyetlerin stratejileri ve bu iki tür imparatorluk arasındaki olduğu faaliyetleri çok daha farklı politikaları ile bunların içinde aktif sınırları çok kesin hatlarla çizmemek görmek mümkün. Osmanlı İmpara- bir rol aldığı nüfuz ve ticaret ağlarını gerekir. torluğu’nun İslamî ya da “Doğulu” dikkatli şekilde incelememiz gerekti- bir kimliğe sahip olduğu gerekçesiyle ğini söylerken haklı. Osmanlı İmparatorluğu tıpkı diğer farklı olduğunu varsaymak yerine, dünya imparatorlukları gibi gücü, Avrupalı imparatorluklar için kullanı- Ne var ki, elimizdeki delillere ba- zenginliği ve prestiji hedefleyen fay- lan analiz kategorilerini Osmanlı’ya karak Osmanlı İmparatorluğu’nun uygulamak ve bunun nasıl sonuçlar Hint Okyanusu’nda Aden’in doğusuna dacı (oportünist) bir yapı olarak görül- doğuracağını görmek istiyordum. uzanacak uzun vadeli bir girişim için hazır olduklarını düşünmüyorum. meli. Osmanlı’nın bir İslam impara- 1538 ve 1554 yıllarında gerçekleşti- torluğu olduğu önemli bir veri fakat rilen donanma keşifleri böylesi bir bu, Osmanlı İmparatorluğu ile rakip girişimin ne kadar imkân dahilinde imparatorluklara ilişkin faydalı mu- olduğunu görme amacını taşımaktay- kayeseler yapmamızı engellememeli. dı, fakat bu girişimler başarısız oldu. “Bir Dünya Gücü Olarak Osman- Ayrıca Osmanlılar Portekizlilerin lılar” adlı makalenizde Osmanlı- silah gücünden de çekiniyorlardı. Bu- ların sadece bir kara devleti değil, aynı zamanda bir deniz imparator- PALMIRA BRUMMETT KİMDİR? Brown Üniversitesi Tarih Bölümü öğ- adlı kitapları Türkçeye tercüme edildi. retim üyesi. Doktorasını 1988’de Chicago Son alarak Avrupa’daki Osmanlı imgesini Üniversitesi’nde tamamladı. Geniş bir ilgi haritalar üzerinden okuduğu Mapping alanına sahip olup Osmanlı tarihini dünya the Ottomans: Sovereignty, Territory and tarihi içinde değerlendiren çalışmalarıyla Identity in the Early Modern Mediterranean dikkat çekmiş, kitap ve makalelerini bu adlı kitabını neşretmiştir. çerçevede kaleme almıştır. Çalışmalarını kültürlerarası etkileşime Keşifler Çağında Osmanlı Denizgücü ve teksif eden Brummett halen öğrenci ye- Doğu Akdeniz’de Diplomasi (Timaş: 2009) tiştirmeye ve yeni eserler kaleme almaya ve İkinci Meşrutiyet Basınında İmge ve devam ediyor. Emperyalizm: 1908-1911 (İletişim: 2003) 48 DERİN TARİH / 2015 ARALIK
Search
Read the Text Version
- 1
- 2
- 3
- 4
- 5
- 6
- 7
- 8
- 9
- 10
- 11
- 12
- 13
- 14
- 15
- 16
- 17
- 18
- 19
- 20
- 21
- 22
- 23
- 24
- 25
- 26
- 27
- 28
- 29
- 30
- 31
- 32
- 33
- 34
- 35
- 36
- 37
- 38
- 39
- 40
- 41
- 42
- 43
- 44
- 45
- 46
- 47
- 48
- 49
- 50
- 51
- 52
- 53
- 54
- 55
- 56
- 57
- 58
- 59
- 60
- 61
- 62
- 63
- 64
- 65
- 66
- 67
- 68
- 69
- 70
- 71
- 72
- 73
- 74
- 75
- 76
- 77
- 78
- 79
- 80
- 81
- 82
- 83
- 84
- 85
- 86
- 87
- 88
- 89
- 90
- 91
- 92
- 93
- 94
- 95
- 96
- 97
- 98
- 99
- 100
- 101
- 102
- 103
- 104
- 105
- 106
- 107
- 108
- 109
- 110
- 111
- 112
- 113
- 114
- 115
- 116
- 117
- 118
- 119
- 120
- 121
- 122
- 123
- 124
- 125
- 126
- 127
- 128
- 129
- 130
- 131
- 132
- 133
- 134
- 135
- 136
- 137
- 138
- 139
- 140
- 141
- 142
- 143
- 144
- 145
- 146
- 147
- 148
- 149
- 150
- 151
- 152
- 153
- 154
- 155
- 156
- 157
- 158
- 159
- 160
- 161
- 162
- 163
- 164
- 165
- 166
- 167
- 168
- 169
- 170
- 171
- 172
- 173
- 174
- 175
- 176
- 177
- 178