Important Announcement
PubHTML5 Scheduled Server Maintenance on (GMT) Sunday, June 26th, 2:00 am - 8:00 am.
PubHTML5 site will be inoperative during the times indicated!

Home Explore 41 - Derin Tarih Ağustos 2015

41 - Derin Tarih Ağustos 2015

Published by sedatfurkanileri, 2019-10-26 09:53:15

Description: 41 - Derin Tarih Ağustos 2015

Search

Read the Text Version

Fiyatı: 9 TL (KKTC 11 TL) WILLIAM ENGDAHL İNGİLİZLERİN PETROL Savaşı Tüm Bildikleriniz Tarih Olacak! Tutanaklar Nutuk’taSayı41 Ağustos2015 Sansürlenmiş Erzurum Kongresi hakkında bildiklerinizi UNUTUN! 41 DerinTarih @derintarih DerinTarih derintarih derintarih derintarih.com 9 772147 055007



içindekiler 62 Erzurum Kongresi hakkında bildiklerinizi unutun! K A PA K TuTanaklar nuTuk’Ta SanSürlenmiş D O S YA S I Mustafa Armağan, Şükrü Hanioğlu, Mustafa Budak, Mehmet Çelik 32 38 54 ErMEnİlEr BİZAnS’I dEĞİl TArİHTEn KİM MESUl OlACAK? BAlKAnlAr’dA SElÇUKlU’YU TErCİH ETMİŞTİ İsmail Kara OSMAnlI MİrASIndAn nE KAldI? Muharrem Kesik Semavi Eyice 44 114 İnGİlİZlErİn PETrOl OYUnU OSMAnlIYI nASIl YIKTI? William Engdahl 86 94 KOvBOY EfSAnESİ SUlTAn Iv. MUrAd KİMdİ? dEvrİn 500 YIllIK HESAP: AMErİKA’nIn SOn SIĞIr ÇOBAnlArI İSKEndEr’İ Mİ OSMAnlI’nIn nErOn’U MU? OSMAnlIlAr vE KIZIlBAŞlAr lonn Tylor Abdülkadir Özcan Tufan Gündüz 02 Bizden Haberler 14 Miras Metinler 30 Eşyanın Kalbi Masa 128 İslam Tarihi 04 Bizden Size 16 Genç Kalemler 100 Mehmet Saray Söyleşi 136 Mim Kemâl Öke 08 Okur Hattı 18 Aktüel 106 Siyasî Cinayetler 138 vitrindekiler 10 Soru Cevap 22 Ayın Kelimesi Kent 112 Gündem 142 Bulmaca 26 Ayın Tarihi 120 Yavuz Bahadıroğlu 144 Çizgisel Tarih 12 Bunu da Gördük 2015 AĞUSTOS / DERİN TARİH 1

BİZDEN HABERLER AĞUSTOS 2015 Okur Hattı: 0212 467 52 52 [email protected] İFTAR EŞLİĞİNDE TARİH ŞÖLENİ Tüm Bildikleriniz Tarih Olacak! Ramazan, rahmetli Süheyl Ünver’in dediği bulundular. Genç ve dinamik dergi mutfağı, Sayı 41, Ağustos 2015 gibi bir kuyruklu yıldız gibi semamıza dokundu hocalarımızdan gelen takdirlerle motive oldu. Tabii ISSN 2147-0553 ve üzerimize kuyruğundaki altın tozlarını serpip teknik açıdan bazı eksiklerimiz de ‘dost acı söyler’ gitti. Onun şehrayini altında kurulan sofralar bir sözü gereğince masaya yatırıldı. Siyasetin dışında Diyalog Dergi Yayıncılığı A.Ş. Adına İmtiyaz Sahibi baştan diğer başa gönül dostlarıyla doldu taştı. kalmamızın olduğu kadar bundan sonra da kal- MUSTAFA ALBAYRAK Dergimizin kıymetli yayın kurulu üyeleriyle bir maya devam etmemizin gerekliliği vurgulandı ve araya geldiğimiz Mihrabad Korusu, 29 Haziran planladığımız projelerin detayları görüşüldü. Genel Yayın Yönetmeni akşamı yalnız bir iftara değil, tam bir tarih şölenine MUSTAFA ARMAĞAN de ev sahipliği yaptı. İsmail Kara, Şükrü Hanioğlu, Böylesine kesretli nice dost sofralarında buluş- Mehmet Genç, Mahmut Erol Kılıç, Abdülkadir mak ümidiyle sonraki Ramazan’ı iple çekiyoruz. Yazı İşleri Şefi Özcan, Uğur Derman, Beşir Ayvazoğlu, Mustafa ÖZLEM KOCUKELİ ÖZBAY Özel, Mustafa Budak, Kayıhan Abdülhamid Osma- C noğlu, Muhammed Harb, Müfid Yüksel, Mahmut Editörler M Akyürekli, Fatih Can, Haluk İmamoğlu, Mehmet HALİL SOLAK, MUNİSE şİMşEK Y Nuri Yardım, Muharrem Kesik, Metin Uçar, Vehbi CM Vakkasoğlu, Ömer Faruk Yılmaz, Ömer Hakan Yayın Koordinatörü MY Özalp ve nice tarih dostunun katıldığı iftarımızda RABİA ALBAYRAK CY neler konuşuldu neler! CMY Editör Yardımcıları K Yakın tarih sorgulamasında kayda değer bir yol OLCAY CAN KApLAN, BüşRA SEZgİN kat ettiğimizi ifade eden hocalarımız dergimiz- deki çeşitliliğin daha da artması için önerilerde Sorumlu Yazı İşleri Müdürü BURHAN İSTENCİ BASINDA DERİN TARİH Yayın Kurulu MAHMUT AKYüREKLİ, SALİM AYDüZ MUSTAFA BUDAK, M. FATİH CAN YUSUF ZİYA CÖMERT, şİNASİ güNDüZ MUSTAFA KAÇAR, MUHARREM KESİK ABDüLKADİR ÖZCAN, MEHMED NİYAZİ ÖZDEMİR, MüFİD YüKSEL Danışma Kurulu AHMET AĞIRAKÇA, ALİ BİRİNCİ AHMET DEMİREL, UĞUR DERMAN EKREM BUĞRA EKİNCİ, SEMAVİ EYİCE MEHMET gENÇ, HüSREV HATEMİ, İSMAİL KARA KEMAL KARpAT, AYKUT KAZANCIgİL, MAHMUD EROL KILIÇ HEATH W. LOWRY, üMİT MERİÇ EMİNE güRSOY NASKALİ, ORHAN OKAY MİM KEMÂL ÖKE, NORMAN STONE Çeviri Z-ALp ÇEVİRİ (İNgİLİZCE) OSMANLICA DERgİ (OSMANLICA) Grafik Tasarım SEDA ERTüRKOĞLU, HARUN YüCEL Sosyal Medya SUAT ÖZDEMİR Fotoğraf MUSTAFA CAMBAZ, SEDAT ÖZKÖMEÇ Milat, 12 Temmuz 2015. Reklam Genel Müdür: ABDULLAH HANÖNü Genel Müdür Yrd.: ZİYA KADAM, güLAY BAYRAK Reklam Müdürü: AYşEgüL DAg Rezervasyon Müdürü: ABDULLAH BİLgİÇ 0212 612 29 30 (1727) Mail: [email protected] Baskı ÖZCAN URAL (Satın Alma ve Baskı Müdürü) Abone - Satış - Dağıtım BİRLİKTE DAĞITIM A.ş. Abone ve Okur Hattı 0212 467 52 52 [email protected] [email protected] Basım İhlas gazetecilik A.ş. Yenibosna - Bahçelievler, İstanbul 0212 454 30 00 Kurumsal Dağıtım Turkuvaz Dağıtım pazarlama A.ş. Samandıra, İstanbul 0216 585 91 00 www.turkuvazmatbaacilik.com İletişim - Yönetim Yeri Yenidoğan Mah. Kızılay Sok. No: 39 Bayrampaşa, İstanbul 0212 467 65 05 www.derintarih.com - [email protected] Her hakkı mahfuzdur. Dergideki yazı, fotoğraf ve diğer görsellerin izin alınmadan veya kaynak gösterilmeden her türlü ortamda çoğaltılması yasaktır. 2 DERİN TARİH / 2015 AĞUSTOS



Ruhu olan biR deRgi çıkaRmak D ergi çıkarmak dostlukları da düşmanlıkları da geliştirir. Bu kesin. Kıskançlıkları yuvalarından da çıkarabilir, sevenlerinizin dualarıyla gönlü- nüzü bir balon gibi hafifletebilir de. Geçenler- de bir dostumuz “Derin Tarih’in farkı, bir ruhu olması, bunu oluşturmak kolay değil” deyince 3,5 yıldır yüklendiğimiz nice külfet buharlaşıverdi zannettim. Bir de yazar iftarımızda konuşulanları özetlesem ayağı- mızın yerden kesildiğine hükmederdiniz. İltifatları namı- nıza kabul ediyor, hatalar veya eksiklerimiz söylenince de üzerimize alıyoruz. Önemsediğimiz iki ‘kitle’ var: Yazarlarımız ve okurları- mız. Aralarında köprü olduğumuzun şuurundayız. Yazarla- rımızı memnun etmek ilk hedefimiz, zira onları memnun etmemiş olsak derginin niteliğini koruyamayız; ikinci hedefimiz okurları memnun etmek, zira onlar olmasa dergi hayatta kalamaz. Dolayısıyla yazar memnuniyeti nitelikli okuru besleyecek, okur memnuniyeti de nitelikli yazarları derginin kozası içinde tutacaktır diye düşünüyoruz. Hatalarımız olmuyor mu? Olmaz olur mu? “Hatasız kul olmaz” diye bir köşeyi açarak bizi uyarın, bildirin, hataları- mızı düzeltelim diye hassaten rica etmiştik. Sadece memnu- niyetinizi değil, iyi niyetli, yapıcı eleştirilerinizi de hasretle beklediğimizi tekrarlayalım. Okurun ilgisini daima üzerinizde tutmak ve onu sürekli kılmak ciddi bir mesele… Şunu rahatlıkla söyleyebiliriz: Derin Tarih (fakir hariç) genç ve dinamik ekibiyle ve Tür- kiye’nin en nitelikli tarihçi kadrosuyla en azından bir şeyi başardı: Sağlıklı bilgiden kopmadan ve sulandırmadan da popüler tarihçilik yapılabilir ve geniş bir kitleye okutulabi- lir. Bu da yetmiyor, dünyadaki tarihçilerle temas kuruyor, yazılar yazdırıyor, söyleşiler yapıyoruz, özgün belgelerle daralan ufkumuzu genişletmeye çalışıyoruz. Ek kitaplar ve- riyoruz, posterler, mektuplar vs. Bütün derdimiz, gücümüz ve nefesimiz yettiğince size sağlıklı bilgi akışını sağlamak. Başlarken ‘Tüm bildikleriniz tarih olacak!” demiştik. Bu- güne kadarki 6 bin sayfalık yayınımızla bunu başardığımız gibi çok daha fazlası için çalıştığımızı müjdeleyebiliriz. Yahya Kemal “Bazı yerler vardır ki ruh eser” der. Derin Tarih de sayfalarında “ruh esen” bir dergi olma yolunda. 41 (+3 özel sayıyla 44) sayılık mace- ramızın dertleşmesini “Daha nice 40 sayılara” diye noktalayalım. Nasip olursa dertleşecek zamanı- mız olacak bol bol çünkü. Yeni sayılarda buluşmak dileğiyle hayırla kalınız. bizden sizeMustafaArmağan Genel Yayın Yönetmeni

Vodafone Cep Cüzdan ile 5 TL indirim cebinde Ödemenizi Vodafone Cep Cüzdan’ın temassız ödeme özelliğini kullanarak yapın, 5 TL indirim kazanın. Vodafone İndirmek için: NFC (temassız ödeme) uyumlu Android işletim sistemli telefon ve NFC SIM kart kullanımı ile Cep Nakit Kart aktivasyonu gerekmektedir. Vodafone Cep Cüzdan, Vodafone hatlı aboneler tarafından iOS ve Android işletim sistemli telefonlarda kullanılabilen ve kredi kartı, Cep Nakit ile birçok finansal işlemi yapmaya olanak tanıyan bir uygulamadır. Cep Cüzdan Temassız Ödeme Kampanyası, 20 Eylül 2015 tarihine kadar geçerlidir. NFC uyumlu SIM kartlar stoklarla sınırlıdır. Vodafone aboneleri, NFC’li SIM kart ve NFC’li cihaz sahibi olmaları durumunda, temassız POS cihazlarında temassız ödeme yapabilirler. iOS işletim sistemli telefonlarda NFC teknolojisi kullanılamamaktadır. Abonelerin Vodafone bayilerinden aldıkları NFC uyumlu SIM kartın içerisindeki Cep Nakit Kart’ın aktivasyonunun bayi çalışanları tarafından gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Aktivasyon tamamlandığında Cep Nakitlerine otomatik 5 TL hediye yüklenecektir. Kampanyadan faydalanan aboneler, 5 TL hediyelerini temassız POS cihazları bulunan noktalarda kullanabilirler. Bu ürün bir Vodafone Elektronik Para ve Ödeme Hizmetleri A.Ş. ürünüdür. Vodafone Cep Cüzdan hakkında ve NFC uyumlu SIM kartların bulunduğu mağazalarımızla ilgili detaylı bilgi için: vodafone.com.tr/Servisler/Cep-Cuzdan.php

SPORU HER ŞEYDEN ÇOK SEVENLERE, HER ŞEYDEN ÇOK SPOR DIGITURK’TE. Spor Toto Süper Lig İngiltere Premier Ligi İspanya La Liga İspanya Süper Kupa Brezilya Ligi Audi Cup 2015

Formula 1 ATP Masters 1000 PBC Boxing Wimbledon Tenis Turnuvası Türkiye Basketbol Süper Ligi Turkish Airlines Euroleague

OKUr HATTI twitter.com/derintarih Okur Hattı: 0212 467 52 52 [email protected] @ismaeltaspinar1 / İsmail Taşpınar Derin Tarih’in 40. sayısı hayırlı olsun. İLHAM KAYNAĞIM TÜrK-KÜrT KArDEŞTİr ZAFEr Mİ, GALİBİYET Mİ? 40 bin kere maaşallah! OLDUNUZ! Aylardır derginizi okuyorum 1915'de zaferle sonuçlanan Dergiyi beğenerek ve ilgiyle ve çok memnunum. Gittiğim Çanakkale deniz savaşlarında @ToktasSeymanur / Ş. Toktaş takip ediyorum. Kafamdaki berberden tutun da askerlik İtilaf devletlerinin bu cepheyi @derintarih Karanlıktan aydınlığa birçok sorunun cevabını sizin- dönemimde nöbet tuttuğum açmasındaki en önemli maksat kavuşmanın adı DERİN TARİH’TİR. le buldum. Mayıs sayısındaki yere kadar derginizi bıraktım İstanbul'un işgali ve Rusya'ya Emanetinizi itinayla saklayacağım. Süleyman Fethi Bey yazısını ki başkaları da okusun diye. O yardım gönderilmesiydi. Deniz çok sevdim. Bu makale bana derece yazdıklarınıza güveniyor savaşında aldığımız galibiyet @ikicihan1907 / Cihan Cihan ilham kaynağı oldu ve tez ve yayılmasını istiyorum. Ufak İtilaf devletlerinin planını Çok özel bir mektup. Bu mektubu konumu Süleyman Fethi bir ricam olacak: Necip Fazıl’ın bozdu. Lakin 1918 yılında İtilaf bizle buluşturan Derin Tarih ekibine Bey olarak düşünmeye İstanbul şiiri, Peygamber Efendi- devletleri İstanbul'u işgal ettiler. şükranla... başladım. Emeği Bu ahvalde Çanakkale bir zafer geçen herkese miz (sav)’e yazılan mektup, midir yoksa mağlubiyet mi? @z_kdgn / Zeki Akdoğan çok teşekkür Çanakkale Harbi’nin gör- Çanakkale Savaşı'nda alınan ediyorum. İyi ki selleştirilmesi, kartpostallar, galibiyet İstanbul'un işgalini sa- Temmuz sayısı sanki Ecdat’tan gelen varsınız. Ayten vb. inanılmaz hoşuma dece ertelemiştir denilebilir mi? bir nefes gibi… Bu güzel duyguyu Uçar / Erzurum giden ve ilgilendiğim Yeşim Doğanay / İstanbul yaşattığınız için teşekkürler. eklerinizdi. Bunlara güzel KALEMİNİZ KESKİN bir tane daha ekler misiniz? Kürt DT: 1915 yılında Çanakkale @pofuduktosbaa / Ebrar Fındık GAZANIZ MÜBArEK kökenli insanların yazmış oldu- geçilseydi başkentimiz dahi OLSUN ğu “Türkler ve Kürtler kardeştir” “kahren”, yani savaşla işgal edil- Mektuptan ve yazmaktan uzak Derin Tarih’ten sonra gerçek vurgusu yapan bir mektup miş olacaktı. Oysa Mondros’la olan bir nesil olunca daha da bi tarihin ne kadar derinlerde var. Bu mektubu bulup hediye gelen, “hukuken” işgaldir ve hoşumuza gitti açıkçası, teşekkürler. olduğunu, her sayıda daha olarak vermeniz bizi bölmek geçici olacaktır. Nitekim Lozan da fark ediyoruz. Üzeri isteyenlere karşı en güzel cevap imzalanınca gitmişlerdir. @ibrahimturk27 / İbRaHiM TüRk örtülmüş gerçeklerin keşfi olacaktır. Allah yardımcımız Tüyleri diken eden o mektup için için çıktığınız bu yolculukta olsun. VİDEO DESTEKLİ CD sonsuz teşekkürler.. Derin Tarih sessiz yığınların tarihe bakışı Ömer Kaya / Ankara HEDİYESİ ailesine selamlar… konusunda onlara “sayha Hazırladığınız başarılı ve etkili olduğunuz için” teşekkür ÖYLE ULVİ Bİr dergi için tebrik ederim. Ger- @sezerakyol_ / Sezer Akyol ediyor ve daima zirvede HEDİYEYDİ Kİ… çekten 16 yıllık eğitim haya- Bu ülkede güzel şeyler düşünüp, kalmanızı diliyorum. Rabbim Mayıs ayından bu yana derginizi tında öğrenemediğimiz birçok güzel şeyler yapan güzel insanlar kaleminizi tarih kalemizin almaktayım. Lakin çok uzun bilgiyi bu çalışma neticesinde halen var. Teşekkürler @derintarih hakikatleri için çarpışan kılıç, zamandan beri varlığından öğrenebiliyoruz. Her ay dergiyi okur kitlenizi muhafız, dergiyi haberdarım. Paylaştığınız önemli en iyi şekilde hazırlamak için çok @betuulbyrk / Betül Bayrık kaleden neşredilen ferman, makaleler, verdiğiniz hediyeler yoğun bir tempoyla çalıştığı- Türkiye`nin doğruları aktaran tek yazar kadrosunu ise serdar takdire şayan. Özellikle Temmuz nızı tahmin etmek güç değil. tarih dergisi. Karanlıktaki sırlar açığa kılsın. sayınızda biz okuyucularınıza Ancak buna ilave olarak her çıkıyor... @derintarih İsmail Yıldız / Diyarbakır armağan ettiğiniz Abdülaziz derginin kapak konusuyla ve Han'ın Hz. Peygamber’e (sav) derginin içeriğiyle ilgili görsel @alperentomakin / ALPEREN CİLT KABI İSTİYOrUZ mektubu ömür boyu itina ile materyallerden oluşan ve ek @derintarih dergisi Temmuz baskısı Elimizde 40 sayı ve 2 özel sayı saklanacak bir eser. Bu duyarlılı- olarak verilecek bir CD’nin çok sayfa 16’daki analiz mutlaka okun- ile birlikte 42 sayılık koca bir ğınızdan ötürü bütün emektar- faydalı ve ilgi çekici olacağını malı! Özellikle Türkçe öğretmenleri külliyatımız oldu çok şükür. lara teşekkürü borç bilirim. düşünüyorum. Özellikle konuyla tarafından... Dergileri muhafaza edebil- Mustafa Ünlü / Karabük ilgili videolar veya canlandır- memiz için Derin Tarih dergisi malar, hatta animasyonlar çok @kamilozkaynak / Kamil Özkaynak cilt kapaklarının tekrar satışa iyi olurdu. Bilhassa bahsi geçen Kemal Tahir günümüzdeki tarih sunulmasını bekliyoruz. konu savaş ve cephelerse harita müfredatına ders veriyor adeta; Mustafa Deneci / Konya üzerinde oluşturulacak animas- teşekkürler Derin Tarih... yonlar konunun kavranması için DT: Yakında müjdemizi önemli bir destek olur. @musaaydogdu / M. AYDOĞDU bekleyiniz. Oğuz Türk Bahçecioğlu / İstanbul Dergi şu ramazan gününde bayram hediyesi gibi. Özel mektup benim için özel bayram hediyesi oldu. @m_erdogan53 / M. Erdoğan @derintarih Haziran sayısında Çerkesler’e yapılan zulümü öfkeyle ve üzüntüyle okudum. Batı’nın iki yüzlülüğünü bir kez daha teyit ettim. Ayın tweeti olmak için orijinal tweetlerinizi bekliyoruz. 8 DERİN TARİH / 2015 AĞUSTOS

MACERA HİÇ BU KADAR ÇEKİCİ OLMAMISTI! Size en yakın yetkili satıcı için: (0.216) 493 19 19

siz sorun tarihçiler cevaplandırsın! Tarihle ilgili merak ettiğiniz soruları e-maille [email protected] hesabına veya postayla Yenidoğan Mah. Kızılay Sk. No: 39 Bayrampaşa-İstanbul adresine gönderebilirsiniz. hacerÜlesved neden Kaçırıldı? selçuKlu Bandosu Bahreyn Karmatîlerinin lideri Ebu Tahir el-Cennabî 930 yılında, Hac döneminde Selçuklularda da mehter takımı var mıydı? Mekke’ye bir baskın düzenledi. Binlerce insanı öldürerek cesetlerini Zemzem Seyfettin Arıkan / Balıkesir kuyusuna attırdı. Kâbe’nin kapısını tahrip ederek Hacerülesved’i yerinden söküp Davul çalmak Asya toplumlarının genelinde görülen bir gelenek. Bahreyn bölgesindeki Ahsa’ya (Hecer) götürdü. Hacerülesved 950’ye kadar 20 yılı Selçuklularda Askerî Mızıka’nın, yani bandonun özel bir surette çaldığı aşkın bir süre burada kaldıktan sonra Mekke’ye getirilerek yerine konul- Nevbet (Nöbet) adı verilen müzik aynı zamanda bir saltanat alametiydi. du. Taşın Abbasi Halifesi Mutî Lillah ya da Fatımî Halifesi Mansur Sadece hükümdarlar beş vakit nevbet çaldırabilirlerdi. Melikler ise üç vakit Karmatîler Billah tarafından fidye ödenmek suretiyle geri alındığına dair iki nevbet çaldırabiliyorlardı. Bunu beşe çıkardıklarında isyan işareti kabul edi- Hacerülesved taşını farklı rivayet mevcut. lirdi. Askerî Mızıka (Tablhâne, Mehter niçin kaçırdılar? Ebu Tahir el-Cennabî’nin Hacerülesved’i kendi memleketine Takımı), savaş zamanları da önemli bir görev icra etmekteydi. Davul Gülsüm Kara neden götürdüğü hususunda çeşitli yorumlar yapılmıştır. Bazı- ritmleriyle ordu önceden eğitildiği üzere bazı savaş taktik ve komutlarını Erzurum larına göre Karmatîlerin amacı Hac ibadeti için insanları Mekke anlıyor, emredilen görevi bu şekilde yerine getiriyordu. Orduyu savaşa yerine Ahsa’ya gitmeye teşvik ederek ekonomik çıkar sağlamaktı. şartlandırmak, hazır ol komutunu vermek, zaferi müjdelemek, dağılan Fakat Müslümanlar yine Mekke’yi tercih ettiler. Ayrıca o yıllarda ve kaçmaya yüz tutan birlikleri topar- lamak ya da geri çekilmek için verilen Karmatîler arasında Mehdi’nin zuhur edeceği ve İslam şeriatını kaldıracağı komutlar bunlar arasındadır. Askerî Mızıka’nın çaldığı müzik aletlerinin inancı hâkimdi. Hacerülesved’in sökülüp götürülmesinin, bunu ifade etmek üzere başında davul gelmektedir ki, buna kös ve nekkâre gibi isimler de verilir. sembolik bir anlamının olması muhtemeldir. Ancak Mehdi uzun süre gelmediği Bunun dışında boru (ney, borazan, zurna, trompet) ve zil (çan) gibi müzik için Hacerülesved’i iade etmeyi kabul etmişlerdi. Prof. Dr. Adnan Demircan aletleri de kullanılmaktaydı. dÜrziler MÜslÜMan Mıdır? Meşhur Haçlı yazarı Albertus, 1101 yılında Merzifon yakınında Haçlılar ile Dürziler Müslüman mıdır, Hıristiyan mı? Hakim Biemrillah’ı ilah kabul etmeleri Türkler arasında yapılan savaşı anla- İnanç esasları nelerdir? Dürzileri İslamın temel inançlarından tırken Türk ordugâhında davullar ve Hülya Eryiğit / Malatya uzaklaştırmaktadır. borazanlar çalınarak askerlere komut verildiğinden bahseder. Dürzilik, Fatımî Devleti’nin 6. halifesi Dürziliğin günlük hayatı belirleyen 7 Hakim Biemrillah döneminde (996-1021), Esas’ı şöyledir: Doç. Dr. Muharrem Kesik Vezir Hamza b. Ali tarafından kurulan ba- tınî özelliklere sahip dinî bir fırkadır. Fırka Namazın yerine sadece fırkaya mensup adını önemli bir propagandisti olan olanlara karşı“doğru sözlü”olmak, zekatın Anuş Tegin (Neştekin) ed-Derezî’den yerine mezhep mensuplarını kapsaya- almıştır. Araştırmacılar Dürziliğin, batınî karakteri ve gizliliği kendisine cak şekilde“din kardeşlerini korumak”, prensip edin- orucun yerine İslam dahil önceki mesi sebebiyle, dinlere ait bütün ibadetlerin terki gerçek yüzünü öğrenmenin mümkün anlamına gelen“var olmadığını belirtmektedirler. olmayana ibadet- Bununla beraber ibadete ten vazgeçmek”, ihtiyaç kalmadığı düşünce- siyle İslamdaki ameli yü- Haccın yerine Hz. Mu- kümlülükleri reddederler. hammed (sav) dahil bütün Hakim Biemrillah’ın ilah ve Peygamberleri kapsayan“İblis Hamza b. Ali’nin yaratılışın esası olduğu- ve azgınlardan uzak durmak”, na inanmak, onun vezirlerini tanıyarak 7 Kelime-i Şehadet’in yerine Esas’ı kabul etmek temel inanç esaslarıdır. “Hakim Biemrillah’ı ilah ka- bul etmek, cihadın karşılığı olarak da Hakim Biemrillah’ın hükümleri- ne rıza göstermek ve boyun eğmek”tir. Prof. Dr. İsmail Taşpınar 10 DERİN TARİH / 2015 AĞUSTOS



AHDE VEFASIZIN KULA VEFASI OLUR MU? E skiden insanlar ölmez, ve- leri restore etmek adı altında başla- fat ederlerdi. Canı bahşe- tılan cinayetler serisine onun “aya- den Yüce Rabb’e dönmenin kucu taşı” da eklenmiş durumda. adıydı vefat. Osmanlı’da vefat ede- ne vefa vardı. Madem o Rabbi’ne 2012 yılında İznik’teki kabrinde varmıştı, kullar dahi ona vefa ey- başlatılan restorasyonda hazirenin ler, ardından cenaze namazını kı- bakımsızlığı giderildi giderilmesi- lar, dua ederlerdi. Kabre konulduk- ne ancak sapasağlam haldeki aya- tan sonra unutulup gitmesin diye kucu taşı nasıl olduysa sırra kadem güzel bir mezar taşı veya makamı- bastı. Çandarlı ve evlatları, tevazu na türbe yaptırılırdı. kokan kabirlerinde ziyaretçilerin şaşkın bakışları arasında tarihten Osmanlı’nın izleri yavaş yavaş silinmenin hüznünü yaşamaktalar. silindikçe “vefa” da usulca çekilip gitti aramızdan. Fatih devrinin bü- Takvimden yarın hangi yapra- yük sadrazamlarından Çandarlı Ha- ğın düşeceğini bilmemenin kede- lil Paşa da bu vefasızlıktan nasibini rini bize miras bırakanlara “dur” alanlardan. Son yıllarda tarihî eser- diyecek bir ehl-i hamiyyet yok mu- dur memlekette? 12 DERİN TARİH / 2015 AĞUSTOS

Bunu da gördük © Mustafa Cambaz 2015 AĞUSTOS / DERİN TARİH 13

Miras Metinler efendiler 1. Dünya Savaşı yenilgiyle bitince yurt dışına firar eden nereye? İttihatçıları sert bir dille eleştiren yazarlardan biriydi Refik Halid. İttihatçılar tarafından 1913’te Sinop’a sürülmüş, Z iyafet bitti, fakat ağzınızı silmeden, elinizi yıka- 1917’de Ziya Gökalp sayesinde kurtulmuştu. Enver, Cemal madan, bir de acı kahvemizi içmeden efendiler ve Talat Paşaların yurt dışına kaçışından 4 gün sonra, 6 Ka- nereye? Yaz başlangıcında sırtı karnına yapışmış, sım 1918 tarihli Zaman gazetesindeki yazısıyla ortalığı yan- gın yerine çevirip buharlaşanları ısırıcı diliyle ifşa etti. Cihan sarı, sıska, cansız birtakım tahtakuruları çıkar, Harbi’nin ardındaki hazin manzarayı keskin ve kıvılcımlar saçan kalemiyle kazıdı şuurumuza. Unutulmasın istedik. iğne gibi vücudumuza batarlar, derimizi haşlarlar, kanımızı » Refik Halid Karay emerler, sonra sabaha karşı etli canlı, iri yarı şuraya buraya (1888-1965) kaçarlar... Galiba şafak attı, güneş doğuyor; tahtakuruları başlarına götürüp satırlardan geçirdiniz; babaları, evlatları nereye? yoktan yere harcayarak Anadolu içerisinde dul kadından, yoksul yetimden başkasını bırakmadınız. Ne oluyordunuz? Kedisiz evlerde fareler vardır; kilerlere girerler, dolapları Bu kanlı işgüzarlıklar, bu canavar akını, bu fitne ve fesat si- yaseti ne fayda verecekti? Ne kazanacaktık? Dünyayı mı ala- delerler, şunu, bunu kemirip, sağa sola koşuşup baş köşede caktık, Mısır’a sultan mı olacak, Hind’e şah mı gidecektik? gezerler, bir pıtırtı olunca deliklere girerler... Galiba koku Sizin sadrazamlıkla, seraskerlikle, nâzırlıkla gözleriniz doymamıştı, a padişah heveslileri... Şam’da, Halep’te az aldınız, kedi geliyor; koca fareler nereye? daha namınıza hutbe okutup, isminize sikke kestirecekti- niz. Yiğitlik sizde, kahramanlık sizde, avurt zavurt sizde, Dul annelerin haylaz çocukları vardır; sandıkları kırarlar, caka tavır, hepsi sizdeydi... Şimdi böyle sinsi sansar gibi ta- vandan tavana nereye? paraları çalarlar, bohçaları aşırıp Yahudi [eskiciye] satarlar Evet, nereye gidiyorlar? Mahalle kahvesinden bir adım- ve sonra korkup sokak sokak kaçarlar... Galiba foyanız mey- da sadârete, meyhane peykesinden bir basışta nezârete, tu- lumbacı koğuşundan bir hamlede vilâyete eren bu türediler dana çıktı, yakanız ele geçecek, ziyankâr evlatlar nereye? nereye gidiyorlar? Kendileri kürklere büründüler, milletin derisini soydular... Anamıza sövdüler, babamızı dövdüler, Vurdular, kırdılar; yaktılar, yıktılar; astılar, kestiler; kas- hulâsa bacağından yakalayıp bu devleti yerden yere vurdu- lar, paçavraya çevirdiler. tılar, kavurdular; nihayet leşimizi meydanlara sererek yılan İşte milleti artık büsbütün öldürdüklerinden emin olsun- gibi kaçtılar; memlekete düşmanları sokarak üzerimizden lar... Kollarımızda bir zerre kuvvet kalmış olsaydı, yakala- rından yapışır öcümüzü alırdık... Halbuki kollarını sallıya aştılar... sallıya, yüzümüze tüküre tüküre gittiler. Eli sopalı, beli palalı, gözü kanlı paşalar damdan dama Aşkolsun! At da size yaraşır; meydan da. Bizde bu ölü kan, sizde o yaman surat olduktan sonra bir gün olur yine nereye? gelirsiniz... Biz size: ‘Kırk katır mı, kırk satır mı?’ diye sora- madık; yarın sizin bize, ‘Ölümlerden ölüm beğen!’ demek Siz âmir olmadınız, sergerdelik [kabadayılık] ettiniz... Siz artık hakkınızdır. Lâyığımız olan paşalar! Topumuzun başı- nı bir kılıçla uçurmadan nereye? valilik yapmadınız, asesbaşılık [polis şefliği] ettiniz... Efelere taş çıkardınız; zorbalara parmak ısırttınız... ‘As’ deyince sıra sıra darağaçları kurulur, ‘yak’ deyince alev alev meşaleler tutuşur, ‘bas!’ deyince tabur tabur jan- darmalar üşüşürdü... Elinizde zindan anahtarları, belinizde idam ipleri, sırtınızda darağaçları vilâyet vilâyet dolaştınız... Beş senedir her tarafta kargalara insan leşinden öbek öbek ziyafetler çektiniz; akbabaları çocuk ölüsü ile besleyip kar- talları artık Âdem etinden tiksindirdiniz. Muhalif mi? Al aşağı... Muharrir mi? Vur başına... Türk mü? Sür ölüme... Rum mu? İste parasını... Ermeni mi? Kes kafasını... Arap mı? Çek ipe... Kadın mı? Gönder eve... Hay- dut mu? Buyurun köşeye... Külhanbeyi mi? Gelsin yanıma... Yahudi mi? Sor fikrini... Kalan kimseye at sopayı... Paraları koy cebine... İşte sizin programınız bu! Palalarla sopalarla işe giriştiniz; sürülerle insanları dağ 14 DERİN TARİH / 2015 AĞUSTOS



Genç Kalemler Hnaedrıemdkenöyg’eülniyiosmr?i [email protected] L H adımköy 2000’li yıl- Hadımköy’e dönüşmüş. Hadim Ba- Hadim Baba’nın türbesi, cami- larda sanayicilerin ba’nın kabri, adını taşıyan caminin nin yola uzanan alt ucunda. Cami gözdelerindendi. İstan- avlusundaki türbede. Hakkında avlusunun solunda eski mezar taş- bul’daki hızlı büyüme çok az bilgi bulunan caminin II. ları, sağ tarafta imam evi ve Hadim yüzünden konut bölgeleri arasında Abdülhamid döneminde inşa edil- Baba’nın bizzat açtığı söylenen su sıkışıp kalan birçok sanayi kurulu- diği, resmî açılışının da aynı yıl ya- kuyusu bulunur. şu soluğu orada almıştı. pıldığı biliniyor. İki şerefeli bir minareye sahip Bir zamanlar köy olan bu yer- 1956 yılında esaslı bir onarım Hadim Baba Camii, 1520 metreka- leşmeye adını veren Hadim Baba, geçiren caminin kitabe ve hazi- reye kurulu olup orijinali taş duvar Fatih Sultan Mehmed zamanında resi orijinal halini büyük ölçüde şeklinde olsa da maalesef restoras- burada yaşamış, Padişah’ın hâdim korumuş. Tabir caizse içinden ma- yon sonrası betonarme bir görünü- (hizmetli) ağalarından olup halka neviyat tüten Hadım Baba Camii, me bürünmüş. Geçirdiği tamirat- ve hükümdara hizmetlerinden do- yakınlarda İstanbul İl Özel İdare- larla asli özelliklerini kaybetmiş layı bu adla anılmıştır. si’nin eliyle ihya edildi. olan cami, şimdi daha muntazam bir görünüm kazanmış. Hadim Baba halk arasında sevi- 2014 sonlarına doğru hizmete len, sayılan bir zat olmalı. Padişa- ve ziyarete açılan türbe ve cami, Balkan Savaşları sırasında çok hın bağışladığı toprakları, buraya tarihî dokusu korunarak yeni yü- önemli hizmetleri olan Hadımköy getirilen Türklere vererek bir yer- züne kavuşturulmuş ve etrafını sa- Tren İstasyonu’nu da faaliyete ge- leşim meydana getirmiş ve kendi ran ağaçların sakladığı bir alanda çiren “imarcı Sultan” II. Abdülha- ismini vermiş. Hadimköy zamanla yeniden boy göstermiş oldu. mid’in yaptırdığı Hadımköy Has- tanesi, Balkan Savaşları sırasında yaralılarımıza ve salgın hastalık- lara yakalanan bölge halkına hiz- mette bulunmuş, bir nevi Hadim Baba’nın yardım misyonunu asır- lar sonra devam ettirmiştir. Birçok hekim ve sağlık persone- linin görev yaptığı hastane dimdik ayaktaysa da Türk Silahlı Kuvvetle- ri tarafından boş olarak korunmak- ta. Anlaşılan bir himmet ehli daha lazım ona hayat vermek için. Taylan Maral İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü Teknoloji Transfer Uygulama ve Araştırma Merkezi Görevlisi. 16 DERİN TARİH / 2015 TEMMUZ



Aktüel özlem kocukelİ özBAY [email protected] Kahramanmaraş’ta yaşayan ÇERKES ETHEM’İN NÂŞI Şevket Canlı TBMM Dilekçe Ko- TÜRKİYE’YE GETİRİLECEK Mİ? misyonu’na gönderdiği dilekçeyle Çerkes Ethem’in “naaşının bulun- osmanlı’nın İŞTE OSMANLI’NIN EN ESKİ KUR’AN’LARDAN duğu yerden uğruna neslinden mahremtarİhİ İLK OKLARI BİRİ İNGİLTERE’DE çIKTI! vazgeçtiği bu topraklara alınmasını” talep etti. İlginçtir, TBMM konuyla ARAPÇADA Osmanlı’nın ilk fethinde kullanılan En eski Kur’an-ı Kerim bölüm- ilgili Bakanlıklarla iletişime geçse 727 yıllık oklar gün yüzüne çıkarıldı. lerinden biri neredeymiş biliyor de dişe dokunur bir sonuç alamadı. Mustafa Armağan’ın kaleme 1288’deki ilk fethe mazhar olan kutlu musunuz? İngiltere’deki Birming- Millî Savunma Bakanlığı “Bakan- aldığı osmanlı’nın mahrem yer neresi mi? Karacahisar kalesi. Kale ham Üniversitesi Kütüphanesi’nde. lığın görev, yetki ve faaliyet alanı Bizanslılardan alınmış ve hutbe oku- Karbon testine bakılırsa geçtiğimiz içinde kalan bir hususun olmadığı” tarihi kitabı Arapçaya tulmuş. Anadolu Üniversitesi Edebiyat ay bulunan iki parşömendeki el cevabını verdi. Dışişleri Bakanlığı çevrildi. Timaş Yayınlarının Fakültesi Sanat Tarihi Bölüm Başkanı yazması yaklaşık bin 370 yıl öncesine Çerkes Ethem’le ilgili kendilerinde TEDA, Thaqafa Publishing Prof. Dr. Erol Altınsapan kalenin ancak ait olup sayfalar 568 ve 645 yılları herhangi bir yargı kararı bulun- ve Arab Scientific Publishers altıda birini kazabildiklerini ve 90 ok arasında yazılmış olmalı. Peki bu madığını bildirdi. İçişleri Bakanlığı işbirliğiyle gerçekleştirdiği ucu çıktığını belirtti: “Ok uçlarının, ne demek? Cevabı Birmingham ise kendilerinde herhangi bir bilgi baskı şimdiden Arap okurlarının Osman Bey’in kaleyi fethi sırasında Üniversitesi Hıristiyanlık ve İslamiyet olmadığını kaydetti. Bunun üzerine teveccühüne mazhar oldu. kullanıldığını tespit ettik. Uçların bu Profesörü David Thomas versin: “Bu Dilekçe Komisyonu çareyi Başba- Okurları sarayın kapıları kadar geniş araziye dağılmış olması el yazmaları, İslamiyetin kurulduğu kanlık’a başvurmakta buldu. Başba- kapandığında kendileriyle baş bunu kanıtlıyor. Fetih sırasında 5 ayrı ilk yıllara ait. Kur’an, 610 ve 632 yılları kanlık TBMM’yi Adalet Bakanlığı’na başa kalan padişahların mahrem tip ok ucu kullanılmış. Bunların uzun arasında indirildi. Bu el yazmalarını yönlendirdi. Adalet Bakanlığı ise dünyalarına götüren Armağan, mesafeli, bir kısmı zırh delici gibi farklı yazan kişinin, Hz. Muhammed’le aynı Meclis’ten işbirliği istedi. onların hususi meraklarından tipleri var”. İlk kez 1999’da başlatılan dönemde yaşadığını, hatta peygam- çalışmaların 2011’den bu yana Prof. beri tanıdığını düşünüyoruz”. Hicaz Şaka yapmıyoruz. Kurtuluş Sava- dindarlıklarına, aile Altınsapan tarafından yürütüldüğünü Arapçasında yazılmış Kur’an, üniver- şı’nda ayaklanmaları bastırarak An- sevgilerinden özel yeteneklerine hatırlatalım. Toprak oklara gözü gibi site kütüphanesinde Ortadoğu’dan kara hükümetinin elini güçlendiren bakmış demek ve ilk fethi hatırlatmak gelen kitap ve belgeleri gözden geçi- ancak düzenli orduya katılmadığı savaş meydanlarından uzak, istercesine zamanı gelince birer birer ren bir doktora öğrencisi tarafından için aynı hükümet tarafından vatan gönüllere yakın bir yolculuğa karşımıza çıkarmış. Kim bilir hafıza- bulunmuş. İslam tarihinin nadide haini ilan edilmiş biri hakkında dev- çıkarıyor bizi. Pardon, eksik oldu: mızın çöllerine gömdüğümüz daha mirası uzak diyarlarda gün yüzüne let kurumlarında herhangi bir bilgi bizi ve artık bütün Arapları. neler var hatırlanmayı bekleyen. çıktıkça mutlu oluyoruz elbette; ama ve belge yok! Sonuç? Dilekçe Ko- biraz buruk, biraz istifham içeren bir misyonu bir Bakanlar Kurulu kararı mutluluk bu. çıkarılıp çıkarılamayacağı konusunu inceliyor. Hatırlayalım, üzerine EFES RESMEN DÜNYA MİRASI! askerî birlik gönderilmesi üzerine Yunanlarla anlaşan Çerkes Ethem, Türkiye’nin yabancı turistlerce en çok ziyaret edilen ören yerle- Ürdün’ün başkenti Amman’a yerleş- rinden olan Efes Antik kenti UNESCO Dünya Miras Listesine girdi. mişti. 1948’de burada vefat etti ve Müjdeyi geçtiğimiz ay twitter hesabından duyuran Kültür ve Turizm Kabartay Mezarlığı’nda defnedildi. Bakanı Ömer Çelik, Efes’in antik dönemin en önemli merkezlerin- Ankara hükümetinin yanlış iliklediği den biri olduğuna, tarih öncesi dönemden başlayarak Helenistik, o ilk düğme var ya. Ağartılması pek Roma, Doğu Roma, Beylikler ve Osmanlı dönemlerinde yaklaşık 9 müşkil bir kara miras bıraktı bize. İlk bin yıl kesintisiz yerleşim alanı olarak kullanıldığına işaret etti. Efes düğmeye dönsek bile Ethem Bey’in bu unvanı son taşına kadar hak etti anlayacağınız. cevabı ne olurdu dersiniz? 18 DERİN TARİH / 2015 AĞUSTOS



Aktüel KAZIKLI VOYVODA’NIN KALESİ SERGİ FİLM PLATOSU OLACAK Haremeyn Sergisine Kavuştuk “Kont Drakula” ve “Kazıklı nın. Kaledeki Ceylan Yolu tarihî Harameyn-Osmanlı çALINAN YAZMALAR Voyvoda” diye bildiğimiz Eflak kaynaklarda “gizli geçit” diye yer ABD’DEN çIKTI Voyvodası III. Vlad’ı duyunca alıyormuş. Pek çok tutsağın hapis Döneminde Mekke ve Medine tüyleri ürpermeyen var mıdır? tutulduğu kalenin en önemli esiri fotoğrafları Malezya ve Konya’daki Yusuf Ağa Yazma Eserler Neyse ki kötü bir haberle çıkmadı Kazıklı Voyvoda imiş tabii. Suudi Arabistan’dan sonra Kütüphanesi’nden 15 yıl önce çalınan karşımıza bu kez. Esir tutulduğu iki el yazması eser ABD’deki bir üni- rivayet edilen Tokat Kalesi’nin, Yaklaşık 360 merdivenden nihayet İstanbul’da. Sultan versitenin özel koleksiyonundaymış kazı çalışmalarının ardından oluşan Ceylan Yolu’nun tamamı- II. Abdülhamid’in Yıldız meğer. Bunu fark eden de Hollanda film çekimlerinin gözde mekanı nı 3 ay sonra açmak niyetinde Albümlerinden ve Medine Utrecht Üniversitesi doktora öğrencisi olması bekleniyormuş. Tokat Valisi olduklarını belirten Can, “Tokat Hüseyin Şen olmuş. ABD’deki Pennsyl- Cevdet Can, Tokat Kalesi’ndeki Kalesi, dünyada kale merkezli Müdafii Fahreddin Paşa’nın vania Üniversitesi Yazma ve Nadir Eser Ceylan Yolu’nun açılması için çekilecek filmlere plato olacak. koleksiyonundan oluşan Kütüphanesi Lawrence J. Schoenberg Mayıs ayında başlatılan çalışma- Böyle bir gizli geçit, kendisini fotoğraflar arasında hangi koleksiyonunda Selçuklu dönemine larda bir ay içinde yaklaşık 40 koruyan geçit Türkiye’de başka kareler yok ki! 1908’den 1918’e ait iki el yazması eser olduğunu fark basamağın gün yüzüne çıkarıldı- kalede yok” diyor. Restorasyonun kadar Kâbe, Hicaz Demiryolu, etmiş. Durumu Başbakan Ahmet Da- ğını söyledi. Can’dan öğreniyoruz bitmesini merakla bekliyoruz. Ka- Medine’deki sel felaketi, Surre vutoğlu’nun eşi Sare Davutoğlu, Konya ki, başka hiçbir kalede olmayan zıklı Voyvoda’nın ayak bastığı bu alayları yanında Peygamber Yazma Eserler Kütüphanesi Müdürü pek çok özelliği varmış burası- mekan bizce ürpertici senaryolar aşığı Fahreddin Paşa’nın Bekir Şahin ile Kültür ve Turizm Bakan- için biçilmiş kaftan. sadece IRCICA arşivinde lığı yetkililerine bildirmesinin ardından bulunan koleksiyonunda yapılan incelemede, eserlerin Yusuf PADİŞAHLARIN HOBİLERİ çOCUKLAR seçilen fotoğraflar da bizi Ağa Yazma Eserler Kütüphanesi’nden İçİN KARİKATÜRLENDİ 2000 yılında çalınan 103 el yazması bekliyor. eserle 7 Arap harfli matbu eserin Çocuklar için renkli ve ten Sayfalar serisinin bu beşinci Yer: Taksim Sanat Galerisi arasında yer aldığı belirlenmiş. Kütüp- eğlenceli çizimlerle hazırlanan kitabını Metin Reis hazırlamış, Adres: Cumhuriyet Cad. haneye 5544 demirbaş numarası ile Osmanlı Padişahlarının Hobileri Erdoğan Oğultekin resimlemiş. Belediye Gezi dükkanları No: kayıtlı El-İşaret Ve’t-Tenbihat Fi’l-Mantık ve Bilinmeyen Yönleri kitabı çıktı. Çocuklarınız, Osmanlı padişahları ve 5545 demirbaş numarası ile kayıtlı Çarpıcı karikatür- 24 Taksim - İstanbul Miftahu’l-Ulum adlı el yazması eserler, leriyle çocukların sefer ve fetihlerden arda Tarih: 10 Ağustos’a kadar. bakanlığın girişimleriyle 22 Haziran’da ilgisini çekerken kalan zamanlarda neler Türkiye’ye getirilip kütüphaneye Osmanlı tarihini ve yapmışlar, hangi alan- Kitap Sanatları ve Hat konuldu. padişahların günlük larda, kimlerden eğitim Koleksiyonu hayatlarına dair almışlar öğrensinler Hüseyin Şen ismi bir yerlerden pek çok ayrıntıyı istiyorsanız, bundan iyi Kuruluşunun 10. yılını tanıdık geliyor olabilir. 35. sayımızda eğlenerek öğren- hediye olur mu onlara? kutlayan Sakıp Sabancı yayınlanan “Takiyüddin Efendi öldürül- melerini sağlıyor. Hem padişahlardan Müzesi (SSM), çağdaş dü mü?” başlıklı yazıyı Salim Aydüz’le Kuşak Yayınlarının feyz almak gibi kıymetli bir tasarım ve sergileme birlikte kaleme almıştı Hüseyin Şen. Karikatürlerle Tarih- bir armağana hangi anlayışıyla yenilenen Atlı AA’dan Ayşe Büşra Erkeç’in haberine çocuk hayır der ki? Köşk’teki“Kitap Sanatları ve göre araştırmaları sırasında, “Konya Hat Koleksiyonu”nu ziyarete Yusuf Ağa Kütüphanesi’nden çalınan açtı. SSM koleksiyonlarının yazma” yazan bir görsel gördüğünü ve arşivinin dijital ortama anlatan Şen, “Satır sayısı ve hangi aktarıldığı yeni teknolojik tarihe ait oldu gibi bilgiler vardı. Ba- düzenlemeyle, Türk ve İslam kanlığın sitesine girip, çalınan yazma sanatının nadir elyazması eserlerle ilgili bilgilere baktım. Bilgileri teyit ettim, büyük oranda benzerlik kitapları sayfa sayfa gösteriyordu” diye konuştu. inceleyebiliyoruz. İslam sanatının 14. yüzyıldan Dileğimiz o ki bu hadise örnek 20. yüzyıla kadar uzanan teşkil eder de tarih hırsızlığı, araştırma- dönemine ait, ünlü hattatların larını dedektif titizliğiyle yürüten genç ve kitap sanatçılarının elinden tarihçilerimiz sayesinde son bulur. çıkmış 200’den fazla eserin yer aldığı sergide yok yok! Başta Kuran-ı Kerim nüshaları olmak üzere nadir elyazması kitaplar, kıta ve murakkalar, levha ve hilyeler, tuğralı ferman ve beratlar bizi bekliyor. Yer: Sakıp Sabancı Müzesi Sakıp Sabancı Cad. No:42 Emirgan - İstanbul Tarih: Sürekli sergi 20 DERİN TARİH / 2015 AĞUSTOS

Vakıf Emeklilik’in emeklilikle ilgisi yok, şimdiden rahat gelecekle ilgisi var! Eğlenmenin ve öğrenmenin yaşı olmadığını bilenler, hayatta birçok şeyi deneyip hepsinden farklı lezzet almayı sevenler, yeni uğraşlar keşfedip bunu alışkanlık haline getirenler Hobi Kulübü’nde buluşuyor! Hobi Kulübü’nün yüzlerce noktasındaki özel avantajların yanında ilk seans ücretsiz ve indirimli psikolojik destek, alışveriş indirimleri, VIP hizmetler ve Medikal Asistans hizmetine kadar her şey Hobi Kulübü’nde! Yaşam Kulüpleri hizmetlerinden katılımcılarımızın yararlanabilmesi için yatırılan düzenli aylık katkı payı tutarının en az 150 TL olması gerekmektedir. Yaşam Kulübü hizmet ve içerikleri ödenen katkı payı veya toplam portföy büyüklüğüne göre değişiklik göstermektedir. Yaşam Kulüpleri hizmetleri ile ilgili detaylı bilgi www.simdidenrahatgelecek.com internet sitesinde yer almaktadır. Yaşam Kulüpleri kapsamında sağlanan hizmetlerin anlaşmalı kuruluşlardan kaynaklı olarak aksaması ya da hizmetin katılımcının beklentilerini karşılamayacak şekilde gereği gibi verilmemesi durumlarından Vakıf Emeklilik sorumlu değildir. Vakıf Emeklilik, kulüp içeriklerini ve kapsamını değiştirme hakkını saklı tutar.

Ayın kelimesi B undan 80 sene Kent önce, 1935’te ağır bir zihin Şehri ten türetilmiş hiçbir keli- ameliyesinden Kentleştirmek! me yoktu. geçirildiğimizi unutma- lı mıyız? Bu düpedüz bir 19. yüzyılın meşhur lügatçisi Müter- 7. baskıda (1983) ise beyin “operasyon”uydu. artık “şehir”den “kent”e Maddî değil, manevî... Ka- cim Asım’ın Kamus Tercümesi’ne baka- atıfta bulunuluyor ve açık- fatasımızı fiziken açma- lama “kent”te yapılıyordu. dılar, beynimize neşter biliriz: “Türkîde karyeye denir”. Karye, Yeni türetilmiş kentçi, atmadılar fakat muhteva- yani köy! kentçilik, kentlerarası, sıyla oynadılar. Bin yıllık kentleşme, kentli, kent- dil birikimimizi iptale kal- Divanü Lügati’t-Türk’de, “kend”in sel, kentsoylu kelimeleri kıştılar, yerine 7-8 bin keli- sözlüğe ithal ediliyordu. melik “cep kılavuzu” koymak istediler. şehir, kasaba, kale manaları olduğu, 11. baskıda, 2011’de tü- Bu bir başlangıçtı. Dimağımızı tahdit fakat Oğuzlar ve onlara uyanlarca retmelerde artış sürüyor: etmek için defalarca müdahale ettiler. köye “kend” denildiği belirtilmekte- Kentlilik, kentsellik, kent- dir. Kaşgarlı’nın coğrafyasından ülke- taş ve kenttaşlık gibi yeni uydurmalar- Şehrimizi tarumar ettiler. Şehir, ler aşarak Batıda vatan tuttuk, aradan la sözlük acayip “zenginleştiriliyor”. yani medine... Medeniyet birikimimi- yüzyıllar geçti. Göçerlikten yerleşikli- Kent konseyi, kent meydanı, kent zin görünürleşme mekânı olan yer. ğe geçtik ve Anadolu’da şehirlilik aslî müzesi, kent ormanı... Bunlar günü- 1935’te şehre “şar” diyemediler ama karakterimiz oldu. müzde belediyelerin tabelalarında yer şarbay (belediye başkanı), şarbaylık alıyor. Fakat onlar hâlâ şehri yöneti- (belediye), şardaş (şehirli, hemşehri), TDK kent’e 1945’te “şehir, kasaba” yorlar! Bu arada da bu şehir-kent farkı şar kurulu (belediye meclisi) gibi söz- dedi. Yani birinci hamlede kasaba de- nedir diye düşünmüyorlar. ler icad ettiler fakat hiçbiri halka mal nilmişti, ikinci hamlede şehre terfi “Kent”i ayakta tutan, “başkent” ke- olmadı. “Şâr” yabancı değildi bize, ettirildi, kasaba da ihmal edilmedi. limesi. Ankara “başkent” yapıldığında çünkü halk “şaar” veya “şeer” diyordu. Üçüncü hamle sözlüğün 2. baskısında kullanılan tâbir “makarrı-ı idare”dir, Halkla doğrudan konuşan mutasavvıf 1955’te yapıldı. Kent’in karşısında sa- yani idare merkezi... Saltanat ilga şairlerimiz başta Yunus, hem “şehir” dece “şehir” yazıldı. Bu baskıda olduğu edildiğinden “payitaht” denilemezdi. hem “şâr” diyordu: gibi 3. baskıda da (1959) henüz “kent”- Bir süre başşehir (Cep Kılavuzu [1935], Hey Emrem Yunus biçare, bulunmaz D. mehmet DoğAn Türkçe Sözlük [1945]) denildi, Türkçe Sözlük’ün 2. baskısında (1955) ilk defa derdine çâre/Var imdi gez şârdan şâra, şöyle [email protected] “başkent” kullanıldı. Görünen o ki, garib bencileyin. başkent “başşehir”den bir hece kısa ol- duğundan daha fazla revaç buldu. Ondan bir asır sonra Hacı Bayram, Kent “köy”ken 1930’larda kasaba- “Nagehan ol şâra vardım/Ol şârı yapılır gör- laştırılmış, 60’lardan sonra şehirleşme aşamasında! Doğumuzda ise hâlâ köy... düm” deyerek adeta Yunus’un sesini yankılıyordu. 16. asırda Nimetî’nin lü- Batı Türkçesinin bir kolu Azerbay- gatinde, şehir için “Türkîde şâr derler” can türkçesi. Azerbaycan dilinin 4 kaydı var. ciltlik “izahlı lügati”nde (2006) kend (k nd, “ ” e ile a arası bir ses, kapalı Farsça şehr’in dilimize nasıl yer- e) şöyle tarif ediliyor: “Ahalisi esasen leştiğini bilenler, “kent” kelimesine kend tasarrüfatı ile meşgul olan ya- o zaman hemen “şehir” diyemediler. şayış mıntıkası: Büyük kend, kiçik kend.” Türkiye’de yakından tanınan Türkçeden Osmanlıcaya Karşılıklar Kıla- ünlü şair Bahtiyar Vahabzade’den bir vuzu’nda “kent”in karşılığı verilirken beyitle örneklemişler tarifi: “kasaba” yazdılar (1935). Yeddi kend üç şeher görürem ancak Kend/kent’in Soğdca veya Sakaca- Bu dağın başında bir bakışla ben. dan Farsçaya ve Uygur Türkçesine geç- tiği sanılıyor. Manası nedir derseniz, 22 DERİN TARİH / 2015 AĞUSTOS



Ayın Kelimesi » Şehirler kentleştirilirken mimari de bu değişimden nasibini aldı. Muhteşem manzaralar ise gravürlere sıkışıp kaldı. Hatta “şeherle kend arasındaki 19. asırda Türkçe kelimeleri sözlük- ve kışlaklardan farklı olan, halkın bir zıddiyeti aradan kaldırmak”tan da lerimize sokan Ahmed Vefik Paşa “ken- arada yaşadığı yer. 2. Çiftçilerin bir söz ediliyor. “Kend tasarrüfatı”, yani d”i şöyle açıklıyor: “Faris-i kadimden arada yaşadığı kasabadan küçük yerle- “kendde yapılan işler”in açıklaması, ta’ribi kand, cend”. Vefik Paşa, “eski şim birimi... Kışlak/kışla kelimesinin bu yerleşimin köy olduğunu apaçık Farsçadan Arapçalaştırılmış” olduğu- Türkistan coğrafyasında, kış geçirilen ortaya koyuyor: “Halk tasarrüfatının nu belirtiyor ve Ahsıkend, Semerkand, köy manasına geldiğini de hatırlata- ekinçilik (tarım), hayvandarlık (hay- Taşkend, Hokand (TDK’nin yayınladığı lım. vancılık) ve meşeçiliği (ormancılık) Latin harfli baskıda “Havkand” olarak ihata eden sahası”. aktarılmış), Hocend, Yarkend örnekle- Uygur ülkesinde hâlâ “Yarkend” var. 16. asırda Yarkend Hanlığı’nın Okumaya devam edelim. “Kend rini veriyor (Lehçe-i Osmanî, tab’-ı cedid merkezi. Şimdi ise Kaşgar vilayeti- salmak: Yaşayış yeri düzeltmek, yeni ne bağlı bir nahiye, yani bucak. Yar- kend bina etmek. Bir sıra Türk dillerin- 1307/1890). kend’in Kaşgar’dan sonra ikinci büyük de mürekkep kend, gasaba vs. yaşayış Hüseyin Kâzım Kadri’nin Türk leh- şehir olduğu söyleniyor. Fakat farklı mıntıkaları adlarının ikinci terkip his- bir “şehir”le karşı karşıyayız: Yarkend, sesi. Mes. hacıkend, daşkend, yarkend, çeleri sözlüğü mahiyetindeki Türk Lü- Taklamakan çölünün batı ucunda, bir- kasımkend, konakkend.” gati’nde “garp” yani batı Türkçesi ile birinden hayli uzak mahallerden mey- dana gelen bir vaha şehirmiş. Sözlükte “kend”le yapılan keli- ilgili bir açıklama yok. Azerî lehçesin- meler de var: Kendarası, köyler arası deki manası, kelimenin Farsçadan geç- Neden şehir yerine kent denilmesi- demek. Kendaşırı: Kendleri geçerek. tiği belirtilerek veriliyor: Köy, karye! ni istediler bizden? Türkçe olduğu için Kendbekend: Bir kendden o biri ken- mi? Yani asıl mesele Türkçecilik miy- de. Kendcik: Kiçik (küçük) kend. Ken- Kent’in Uygur Türkçesinde şehir di? Fakat kent şehirden daha Türkçe dçi: Kendli. Kendçilik: Kendlilik. Ken- değil ki? İlle de Türkçe olacaksa Türk- distan: Kend yeri. Kendistanlı: Kendli. karşılığı kullanıldığını DLT’den aktar- lerin yerleşik hayat tecrübesi tarihin- Kend kesek: Kend ve ona bitişik yer... mıştık. Peki bugün durum ne? Hazırki den çıkarılacak kelimeler yok muydu? Zaman Uygur Tilinin İzahlı Lügati’ne Vardı elbette: Balık, ordu, uluş... Kendli’nin köylü, kendliliğin köy- lülük demek olduğunu bu Lügat’te te- bakalım (Şincan Halk Neşriyatı 2011): Şehir yerine kent denilmesinin psi- reddüte mahal bırakmayacak şekilde “1. Malûm hususiyetleri bilen şe- kolojik arka planında şehirlerimizin görmeniz mümkün. Köy kelimesinin köyleşmesi yatıyor olabilir mi? Köyle- sözlükteki açıklaması bunu pekiştiri- her hem de kışlaklardan perklenip rimizi şehirleştiremedik fakat şehirle- yor: Köy=Kend. turduğan ehali yaşaydagan cay. 2. rimizi kentleştirdik! Dehkânlar toplaşub olturaklaşkan ye- zadan kiçik mamuri barlık”. Açıklanmadan önce kelimenin köne/köhne “eskimiş” olduğu belirti- liyor. 1. Bazı özellikler açısından şehir 24 DERİN TARİH / 2015 AĞUSTOS



Ağustos’un Dünyası [email protected] RABİA ALBAYRAK Bekliyorlar ama neyi? 3 Ağustos 1955 – İngiltere İrlandalı yazar Samuel Beckett’ın en bilinen tiyatro eseri Godot’yu Beklerken Londra’da ilk kez sahnelendi. Absürt tiyatronun kült eser- lerinden sayılan oyunda 2. Dünya Savaşı’nın bunalımlı atmosferiyle kuşatılmış insanın psikolojik tahlili- nin yapıldığını söyleyebiliriz. Oyunun iki ana ka- rakteri Vladimir ve Estragon (Didi ve Gogo) arasında geçen konuşmalarda zamanla hafıza aradan çekilir, gerçekliğin kesinliği kaybolur. Ve Godot’yu beklemeye koyulurlar. Godot’nun kim ya da ne olduğu ise bilinmez. Bu esnada aralarında geçen ve okurun ilk elden anlam veremediği diyaloglar varoluşçuluk felsefesinden yansımalar taşır. Körfez Savaşı’nın fitili ateşlendi 2 Ağustos 1990 - Kuveyt İran-Irak Savaşı’nın ardından yediği ekonomik darbeyi hafifletmek isteyen Saddam Hüseyin, Kuveyt’i işgal etti ve burası Irak’ın 19. vilayeti haline geldi. İşgal yüzünden petrol fiyatları patladı. Başta ABD olmak üzerek dünya ayağa kalktı ve ‘Çöl Fırtınası Harekâtı’ olarak bildiğimiz Körfez Savaşı başladı. Aynı dönemde BM’nin masasında Filistin konusu vardı. İşgal Ortadoğu’daki dengeleri altüst etmiş oldu. Şah ile Yavuz karşı karşıya öHtitelseirn’edoeknyaventuos 23 Ağustos 1514 - Türkiye 24 Ağustos 1939 - Polonya Şah İsmail’in İran’ı olduğu kadar yeni işgal ettiği toprakları da Şiileştirme projesi Osmanlı sarayına kadar dayanmıştı. Anadolu’da organize ettiği Almanya’nın imzaladığı Versay Antlaşması gereğince Polonya’daki isyanlar ve Kızılbaşlığı yayma faaliyetleri Yavuz Sultan Selim’i bu meseleye Danzing şehrinin özerkleştirilmesi beraberinde büyük bir kriz kesin bir çözüm bulmaya mecbur bıraktı. Ulemadan savaş fetvasını alır getirdi. Almanların Doğu Prusya ile bağlantısını kesen bu gelişme almaz Şah İsmail’in üzerine yürüdü; Çaldıran ovasındaki savaşın galibi Panzerler için savaş sebebiydi. Polonya hükümeti direnince ABD Osmanlılar oldu. Bu zaferle Safevi tehlikesi durdurulurken Doğu Anadolu Başkanı Franklin Delano Roosevelt, Hitler’e saldırıda bulunmaması tamamen Osmanlı hakimiyetine girmiş oldu. için diplomatik kanallardan bir itiraz gönderdi. Biz de insanız! 9 Ağustos 1904 – Fransa Kötü çalışma şartları, sömürgecilik yarışının hız kazandığı yıllarda Avrupa’nın alnında kara bir lekeydi. Paris’te düzenlenen uluslararası madenciler kongresinde asgarî ücretin tespit edilmesi ve çalışma süresinin sekiz saat olarak düzenlenmesi talep edildi. 26 DERİN TARİH / 2015 AĞUSTOS

Sevgiyle üretilen her üründe, her eserde ‘destansı’ bir yan vardır. Destanlar nesillerle birlikte daha da büyür, sonsuzluğa uzanan kolları daha da güçlenir, köklenir. İlk defa 90 yıl önce Karadeniz topraklarında filizlenen ve bölgeye umut aşılayan çay da işte böyle bir destanın konusudur. Karadeniz topraklarını seven çayı biz de çok sevdik, büyüttük, paylaştık. 90 yıllık sevginin adı ÇAYKUR…

Çav Pisa 9 Ağustos 1173 - İtalya Yavru vatan annesine kavuştu Pisa’nın sembollerinden eğikliğiyle ünlü Pisa Kulesi’nin yapımına baş- landı. Şehirdeki katedralin çan kulesi olarak tasarlanan, 56 metre yükseklik- teki 294 basamaklı binanın inşa süreci hayli uzun sürdü. Cenova ve Venedik’e karşı Pisa’nın güç ve zenginliğini göstermek amacıyla yapılan ve gün geçtikçe eğilen kule yüzbinlerce turis- tin uğrak mekânlarından biri. Ayrıca Galile’nin ünlü deneyine evsahipliği yapmasıyla da meşhurdur. 1 Ağustos 1571 - Kıbrıs Bir gecede ‘Utanç Duvarı’ Kanuni Sultan Süleyman’ın donanmasının Malta önündeki başarısızlığı Avrupa’da ‘Osmanlı’nın fetihleri duruyor mu?’ sorusunu akıllara getirmişti. Ta ki 1570’in ba- harındaki Kıbrıs seferine kadar! Fethin önündeki tek risk, Batı’dan gelebilecek bir Haçlı donanmasının yardımıydı. Haçlılar geç kalınca 3 Temmuz 1570’de Lefkoşa 13 Ağustos 1961- Almanya alındı. Magusa kalesi ise bir yıllık direnişin ardından düştü. Sonrasında İnebahtı’da 2. Dünya Savaşı’nın ardından işgal kuvvetlerinin talanına donanması imha edilse de 3 yıllık ittifak projesinin galibi Osmanlı uğrayan Almanya’da ABD ve Avrupa ülkenin batısına oldu ve Venedik 7 Mart 1573’de Kıbrıs üzerindeki bütün hakla- nüfuz ederken Rusya doğusunda hâkimiyet kurmuştu. rından vazgeçerek adadaki Osmanlı hakimiyetini tanıdı. Komünist rejimin otoriter yönetimi Doğu Almanya’daki insanların Batı Almanya’ya kaçmalarına sebep oluyordu. Ruslar çözümü bir gecede inşa ettikleri 46 kilometrelik Alis’in tekâmül kapıları Berlin Duvarı’nda buldular. 1989’da Sovyet bloğunun çöküşüne kadar varlığını koruyan duvar iki kutuplu Soğuk Savaş döneminin de sembolü oldu. 2 Ağustos 1865 - İngiltere Utanç Duvarı’nın yıkılışı törenlerle Lutwidge Dodgson tarafından kutlanmıştı. Lewis Carroll mahlasıyla kaleme alınan Alis Harikalar Diyarında’nın ilk baskısı yayımlandı. Romanın kahramanı Alis’in bir tavşan deliğinden girerek değişen dünyası ve okuyucuyu içine çeken serüvenleri sadece çocukların değil, aynı zamanda yetişkinlerin de okuması gereken klasikler arasına girdi. Kimi yorumcuların Alis’in geçtiği her kapının ardından form Taht kavgası değiştirmesi ile insanoğlunun manevi tekâmülü arasında bağlantılar kurduğunu sözlerimize ekleyelim. mezarda bitti Deyrihanna’da doğdu, Endülüs’ü kurdu 14 Ağustos 755 – İspanya Ağustos 1609 – Fas Abbasilerin Emevi ailesi katliamından kurtularak Fas Sultanı Ahmed el-Mensur’un vefatı üzerine oğulları bir diyardan ötekine sürüklenen, üstelik tehlikeli taht mücadelesine girişti. Abdullah, Zeydan ve Muhammed yolculuklarla mücadele eden Abdurrahman b. düellosunun galibi zaman zaman değişse de tahtın son sahibi Muaviye’nin beklediği destek Endülüs’ten geldi. Bu Muhammed’in oğlu Abdullah oldu. Başta kardeşi Muhammed bölgedeki Yemen asıllı kabilelerin yardımıyla Gırnata ile Zeydan’a karşı ittifak kuran Abdullah ise onu devre dışı sahillerine çıktı. Bir süre önce ailesine bağlı bulunan bıraktıktan sonra Muhammed’e de komplo hazırlığına girişince Endülüs’te iktidarı ele geçirerek isyanları bastırdı ve yeğeni bunu öğrendi ve evinde boğularak öldürüldü. İspanya’da yaklaşık üç asır sürecek Endülüs Emevi Devleti’nin kurucusu olma şerefine nail oldu. 28 DERİN TARİH / 2015 AĞUSTOS

Köklü geçmişten güçlü geleceğe... Eğitimim için vaktim ÜAnhimveertsYiteesseivndi en Ahmet Yesevi Üniversitesi Türkistan Yerleşkesi yok diyenler... Eğitimde Kendini geliştirmek zaman ve isteyenler... mekân engelini Fırsatı kaçırdım kaldırdık... diyenler... Türkiye Türkçesiyle İnternet Üzerinden Eğitim Programlar YÜKSEK LİSANS • Bilgisayar Mühendisliği ÖN LİSANS • Eğitimde Ölçme ve Değerlendirme • Eğitim Yönetimi ve Denetimi • Bilgisayar Programcılığı • İngiliz Dili Eğitimi • İşletme LİSANS • Sağlık Kurumları İşletmeciliği • Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi • Bilgisayar Mühendisliği • Turizm İşletmeciliği • Bilgisayar ve Öğretim • Türk Dili ve Edebiyatı* • Yerel Yönetimler Teknolojileri Öğretmenliği • Yönetim Bilişim Sistemleri • Endüstri Mühendisliği • Yönetim ve Organizasyon • Yönetim Bilişim Sistemleri www.turtep.edu.tr • TÜRTEP ön lisans ve lisans programlarına alınacak öğrencilerin yerleştirme işlemleri, ÖSYM tarafından yapılmaktadır. * 2015-2016 Bahar döneminde açılacaktır.

Eşyanın Kalbi ŞEYMA AYDIN [email protected] A ş pişer, onun üstünde pay- ki, masa ve tabak işlevi görebilen bu küm” ya da “tewsi” sözlerini kullanır. laşılır; yaş gelir, nikahın plakalardan dolayı tabak ve masalar Sofra Arapça “sufra”dan gelir. Kaşgarlı baş şahidi olur; yumurta da benzer köklere sahiptir. Mahmud’un “tewsi” ve “işküm” dedi- ği, pişmiş et konan büyük ahşap kap, kapıya dayanır, ödevler Masaların şekillerinin de mühim ağaçtan oyulmuş bir tekne imiş. Sofra- olduğunu belirtelim. Mesela 454-470 nın altına serilen örtü ile yiyenler üst- onun makamında ders vaktine yetiş- yılları arasında hükmettiği varsayılan lerini korur, döküntülerle de tavuklar İngiltere Kralı Arthur ve şövalyeleri- yahut kuşlara ziyafet çekilirmiş. tirilir. Toplantının, kutlamanın, bu- nin yuvarlak masa etrafında toplan- malarının kerameti, öncelik kavgası- Osmanlı sarayının bütün teşrifa- luşmanın ve vedalaşmanın merkez nı önlemekmiş. tıyla kurumlaştığı dönemde sofra kültürü zenginleşmiş. Öyle ki Sultan üssüdür. Hâsılı iyi ve kötü günde, baş Uygur harfli Türkçe metinlerde II. Mahmud’un 72, Abdülaziz’in 40 masa “şire” diye geçer. Şire veya şi- kişilik sinileri bile varmış. Osmanlı sağlığında ve darlığında biricik başvu- rege, içecek veya kımız sürahilerinin sarayının sandalye ve masaya tam konduğu “dört ayaklı sehpa” veya anlamıyla geçişi ise Sultan Abdülme- ru merciidir şehirli fanilerin. “küçük masa” demektir. cid’in yapım emrini verdiği ve inşası 1856’da tamamlanan Dolmabahçe Sa- Ufak tefek sehpalar, hatta sıradan Kaşgarlı Mahmud da saraylarda rayı ile başlar. Şehir halkının masayı hanlar için kurulan büyük çanak şek- tepsilerden zaman içinde üç veya dört lindeki ayaksız sofraları tarif için “iş- geçişi biraz daha zaman alır. ayaklı daha büyük biçimlere bürünür » Tabiatı masaya taşımak İstanbul leh- çesinde simat/ masa. İnsanoğlunun ihtiyaçları devle- Fransa’da 18. yüzyılın başında görülen ve doğaya hayranlığın mobilyalara somat mükellef şince o da ayak uydurmak, büyüyüp yansıması anlamına gelen “Regence sofra anlamına ge- lirmiş. Arapça dizi, serpilmek zorunda kalmıştı. Bugün stili” yazı masasında altın çiçek, yaprak sıra, tabur, vadi ve dal motifleri dikkat çekiyor. anlamına gelen “si- yemek masası, çalışma masası, ame- mat” Mevleviler ve Bektaşilerde tekke liyat masası, ütü masasının yanında yemeği demekmiş. Meşinden daire bi- masa saati/takvi- çiminde kesilmiş ve halkalar dikilmiş türü mi gibi eşyalar toplanınca torba biçi- mini alırmış. Bu masayı modern ihti- dervişler seyahatte kulla- nırlarmış. yaçların ürünü Simat, Anadolu halk ağızlarında senit, semen, değil mi? sement, senedi vb. biçim- Latince “men- sa” olarak geçen masalardan evvel, herkesin kendi ye- meğini yediği ufak tepsi benzeri ve daha çok tabak işlevi gören tah- talar kullanılırmış. Bu tahta tabakalar bize İtalyanca (tavola), Fransızca ve İngilizcede (table) kullanılan masalar hakkında ipucu verir. Bu kelimeler Latince “taba- ka” anlamına gelen “ta- bula”ya işaret eder. Öyle 30 DERİN TARİH / 2015 AĞUSTOS

leriyle sini ve sofra anlamları yanında genellikle et, Köy usulü ekmek, hamur tahtası manalarına da gelir. “Yastıgaç” Yalın ve gösterişsiz rustik olarak nam salmış bu hamur tahtalarının bazılarının masa, 16-17. yüzyıllarda ayakları dahi bulunmazmış. At veya devenin yanına Avrupa köylerinde asılarak kolaylıkla taşınabilen portatif masalarmış kullanılırdı. bunlar. Kaşgarlı Mahmud’un rivayetine göre 11. yüz- Sehpa-masa işbirliği yılda Orta Asya Türkleri bu hamur tahtalarına “yası Masadan ziyade yüksek ayaklı yıgaç” yani “yassı ağaç”, bazen de kısaca “yasgaç” der- sehpa olarak kullanılan bu lermiş. model, Batı’da geniş salonların merkezine çalımla kurulurdu. Osmanlı minyatürlerinde de gördüğümüz üzere sürahiler derin ve büyük çanaklar içine konur. “Seh- Neler fısıldıyor? Dört ayaklı yuvarlak ahşap pa” da Derleme Sözlüğü’nde üzerine bir şeyler konulan masa, görkemli kabartma ve oymalarıyla misafirlere ev anlamında “çatma” diye geçer. Denizli, Tavas ve İçel sahibinin asalet ve zenginliğini çevrelerinde “üç ayaklı sehpa” için “çatgı” derlermiş. duyururdu. Asilzadelere yaraşır Hamal vazifesi gören masalara en ağır ithamı ise Altın varak süslemeli beyaz Eski Türkler yapmış; lamba sahpalarına “çıraklık” de- masa yaklaşık 3 asır önce mekle beraber bir de “ocak eşeği” lakabını yakıştır- Avrupalı asilzadelerin evini mışlar. süslerdi. Masada oturmanın adabı Bin bir desen Masanın teşrifinden önce İslamiyette sofra adabı, en mühim ahlakî ve sıh- Osmanlı evlerinde yemekler hî kuralları barındırır. Bu kuralların anahtarı da ye- ince el işçiliği ürünü bakır sini meğe Allahu Teala’nın ism-i şerifini zikrederek baş- üzerinde yenirdi. lamaktır. Hz. Muhammed (sav) yemek öncesi ellerini yıkamayı ihmal etmez, sağ eliyle, küçük lokmalarla 2015 AĞUSTOS / DERİN TARİH 31 ve önünden yermiş. Yemek eğlence olarak telakki edilmediğinden “işret” sınırları dışında kalmaya özen gösterilirmiş. Fakat hiç konuşmamak mekruh olup Mecusi alameti olduğundan birkaç kelam da olsa soh- bet etmek gerekirmiş. Modern anlamda masa donanımı ve adabı ise zen- gin İtalyan şehir devletleriyle başlar. Mutfak kültü- rüyle birlikte Fransız sarayında oluşur. Rotterdamlı Erasmus’un (1466-1536) yazdığı eğitim ve görgü kitap- ları masa adabı konusunda etkili olmuş. İşte birkaçı: Sandalyenizde kıpırdanıp durmayın, sizi gaz çıkarıyor veya çıkarmaya çalışıyor sanırlar; yutamadığınız par- ça olursa arkanızı dönüp yavaşça çıkarın; sofraya otu- rur oturmaz ellerinizi tabağa daldırmayın. 18. yüzyılda yazıldığı tahmin edilen Risâle-i Garibe alışılmışın dışında bir görgü kuralları kitabı. Öyle ki sözünü dinlemeyen okurlarını uzun beddualar ederek eğitir. İpe sapa gelmez bir lisanla sofra adabı öğretir. Sözün özü, masalar yere yakın ve tevazuun ürü- nüyken modern yeme adabıyla beraber kibirlenip yükselmiş. Yazı yazarken bile dizlerini kullanan in- sanoğlu masaya meyleder olmuş. Modern acziyet eşyaya muhtaçlığı, ihtiyaçlar da zarureti doğurmuş anlayacağınız. Üzerinde misafir ettiklerin kadrini bilsin, yükün tez vakitte hafiflesin ey masa!

ERMENİLER BİZANS’I DEĞİL SELÇUKLU'YU TERCİH ETMİŞTİ MUHARREM KESİK [email protected] S üleymanşah İznik’i başkent Sümeysat (Samsat) ve Malatya’daki yaparak Türkiye Selçuklu kalelere de hâkim oldu. Ayrıca Har- Devleti’ni kurdu. 1084’te put, Palu, Anazarba, Elbistan, Tarsus ve Göksun’u (Keysun) da topraklarına Antakya’nın fethi ise bu kattı. toprakların tarihinde yeni bir safha- Bununla kalmadı, soydaşı Ermeni- lerin yardım ve destekleriyle Urfa’daki nın başlangıcı olacaktı. Böylece Ma- Bizans yönetimine son verdi. Şehrin yönetimine Gürcistan prensi Davit’in lazgirt Savaşı’nı izleyen yıllarda Gü- çadır muhafızı Ermeni Abukapoğlu Vasil’i atamış (1077-78) fakat onun neydoğu Anadolu bölgesinin olduğu ölümünden sonra karışıklıklar çıkınca oğlu Barsama’yı (Barsam, Parsama) vali gibi Antakya’nın da fiilen İstanbul ile olarak göndermişti (1083). bağlantısı kesilmiş oluyordu. Philaretos Ermenilerin çoğunlukta olduğu Antakya’yı da ele geçirmeyi Süleymanşah’ın Antakya’yı fethe kafasına koymuştu. 1073’te Bizans dükü Iosephos Tarkhaniotes’in ölü- giriştiği sıralarda şehrin Bizans va- münden faydalanıp şehirdeki Erme- ni yandaşlarıyla ilişki kurarak Doğu lisi, Philaretos Brachamios adlı bir Roma idaresine karşı ayaklanmalar çıkardı. Sonunda şehrin yönetimi Ermeni asilzadesiydi. Malazgirt Sava- ona bırakıldı. Halka oldukça sert dav- randığı bilinen Philaretos, 1084’te şı’ndan sonra Ermeniler Anadolu’da şehre İsmail adında Türk asıllı birini şıhne (askerî vali) tayin ettikten son- Doğu Roma (Bizans) hâkimiyetinin ra Urfa’ya döndü. zayıflaması nedeniyle Fırat nehri kı- Sadece halka mı? Philaretos’un oğlu Barsama’ya karşı da hayli acı- yıları, Malatya, Kilikya, Antep (Delük) masız olduğu, hatta onu hapse attır- dığı bilinir. Babası şehirden gidince ve Urfa’ya çekilip bazı küçük prens- Barsama hapisten kurtuldu ve Şıhne likler kurdular. Philaretos bunların en büyüğünün kurucusuydu. Vaspurakan (Van Gölü çevresi) Ermenilerinin soylularından olan Philateros, Malazgirt Savaşı sırasın- da Palu’daki Bizans kuvvetlerinin de komutanlığını yapmıştı. Doğu Roma hâkimiyetinin zayıfladığı bu dönem- de etrafına topladığı Ermeni ve Frank kuvvetleriyle Maraş civarında bir Er- meni prensliği kurdu. Bizans’a mey- dan okuyarak Maraş-Urfa arasındaki bölgeyi ele geçirdi. Çok geçmeden 32 DERİN TARİH / 2015 AĞUSTOS

Işın Demirkent, Haçlı Seferleri, Dünya Yayıncılık, İstanbul, 1997. Selçuklu Tarihi Evet, zaman zaman mücadele ettiler. Buna rağmen Ermeniler, Bizans veya Haçlıların acımasız idaresindense Müslümanların hâkimiyetini tercih etmişlerdi. Acaba neden? İsmail’le anlaşmak suretiyle Süley- manşah’a haber yollayarak onu şehre davet ettiler. Süleymanşah gizlice An- takya’ya ulaşarak şehre hâkim oldu. Philaretos Antakya’dan sonra elin- deki Urfa ve Maraş’ı da kaybetti. Hâ- kimiyeti altındaki yerleri yeniden elde edebilmek için çareler aradı. Çö- züm belliydi: Melikşah’la görüşmek. Değerli hediyeler alarak yanına gitti. İslamiyeti kabul etmesi üzerine Sul- tan da onu Maraş’a vali tayin etti. Malazgirt Zaferi’nden sonra Da- nişmendliler Sivas, Amasya, Tokat, Niksar, Kayseri ve Çorum’u içine alan bölgede Selçuklulara tâbi bir beylik kurmuşlardı. Sınırlarını genişletmeye başlayan Danişmendliler bölgede ya- şayan Ermeni prensliklerinin yönetim ve egemenliklerini sona erdirdiler. Danişmend Gazi hemen hiçbir di- renişle karşılaşmaksızın Sivas’ı ele geçirmiş ve Ermenilerin oturdukla- rı Kilikya’ya hâkim olmuştu (1085). Ölümünden sonra yerine geçen oğlu Gümüştegin Gazi, Ermeni ve Sürya- ni halkın da yardımlarıyla Malatya’yı ele geçirmiş (1102), halka dokunma- yarak “işlerine dönmelerini” bildir- mişti. Ortodoks Bizans Devleti adına Malatya’yı idare eden Gabriel’in bas- kı ve tahakkümü altında ezilmiş 2015 AĞUSTOS / DERİN TARİH 33

Işın Demirkent, Haçlı Seferleri, Dünya Yayıncılık, İstanbul, 1997. » Haçlılara Ermeni yardımı tiyanlar onun ölümü için büyük ma- Ceyhan ve yörelerindeki Buldacı’nın tem tuttular” şeklinde kayıt düşmüş- hükümranlıkları da ortadan kalktı. Haçlılar Antakya’yı, siyasî çıkarları tür. doğrultusunda onların yanında yer Selçuklu egemenliğinin zayıfla- almayı tercih eden Ermenilerin desteğiyle Selçuklu Sultanı Kılıç Arslan da masından faydalanan alabilmişlerdi. Haçlıların işgalden sonra Ermeni halkına daima adil davran- Ermeniler, Haçlıların Müslümanlara yaptığı zulmü gösteren bir mış, Doğu Roma ve Haçlılara yardımıyla savunma- minyatür. karşı mücadelesini sürdürdü- sı kolay olan Toros ğü sıralarda bile tebaası olan dağlarında yeni bir olan halka yiyecek, giysi ve özellikle gayrimüslim halklar kendisine tarım aletleri dağıtmış; dahası zinda- sevgi, saygı ve güvenle bağlan- na atılanların serbest bırakılması ko- mışlardı. 1107’deki ölümü üzerine nusunda buyruk çıkartmıştı. Böylece yine Urfalı Mateos, “Sultanın çoğunluğu Ermeniler ve Süryanilerin ölümü sebebiyle Hıristiyan- oluşturduğu Sivas ve Malatya’da yaşa- lar büyük matem tuttular. yan halkın refahını sağlamaya gayret Çünkü o, her bakımdan iyi göstermişti. ve tatlı bir zattı” ifadelerini kullanmıştır. Elbistan Er- Danişmend Gümüştegin Gazi’nin menilerinin de Haçlıların bu adil davranışı çağdaş Ermeni ve değil, Kılıç Arslan’ın teba- Süryani kaynaklarına da aksetmişti. ası olmayı yeğlediklerini Bunlarda “Gümüştegin Gazi’nin iyi söyleyelim. bir hükümdar olduğu, zamanında Sivas ve Malatya halkının bolluk ve Kılıç Arslan’ın ölü- mutluluk içinde yaşadığı” şeklinde münden sonra hem Haç- kayıtlara rastlanır. 1105’te ölümü lıların, hem de Doğu üzerine Ermeni tarihçi Urfalı Mate- Roma’nın saldırılarını os, “Danişmend Ahmed Gazi iyi bir artırmaları üzerine Tür- adam, memleketi imar eden, Hıris- kiye Selçukluları bir tiyanlara karşı çok merhametli bir süre Orta Anadolu’ya kişiydi. Tâbiiyetinde bulunan Hıris- çekilmek zorunda kal- dılar (1107-10). İzmir ve civarındaki Çaka Beyliği sona erdi. Karadeniz kı- yılarındaki Karategin ile 34 DERİN TARİH / 2015 AĞUSTOS

Selçuklu Tarihi prenslik kurdular. Prensliğin sınırla- 1137-38’de Kilikya’ya düzenlediği se- » 11. ve 14. yüzyıllarda kullanılan rını genişletmek amacıyla da Selçuk- fer dönüşünde esir aldığı Ermeni I. Le- lu şehirlerine saldırılara başladılar. von ve ailesini İstanbul’a götürmüş- sikkeler Bizans İmparatoru I. Manuel tü. O tarihten I. Levon’un Comnenus adına basılmıştı. Bir Derhal harekete geçen 12 bin ki- oğlu II. Toros’un İs- yüzünde Hz. İsa (solda), diğerinde şilik bir Selçuklu ordusu, Ruben’in tanbul’dan kaçıp Manuel’in tasviri görülür. oğlu Toros’un yönetimine geçen Ki- tekrar Kilikya’ya likya’yı fethe çıktı. Anazarba civa- geldiği 1145 Ermenileri etrafına toplayıp Kilikya rında Ermeniler bozguna uğratıldı. yılına kadar Ki- Ermenilerinin başına geçti (1145) ve Ardından Maraş’a doğru harekete likya Ermeni- civar kaleleri ele geçirdi. geçerek Prens Goğ-Vasil’in elindeki leri hakkında Pertus (Gaban yöresindeki Berdus, pek fazla bilgi Haçlıların da yardımıyla Doğu Ro- Birtis) kalesine kadar ilerleyen Sel- mevcut değil- malı Kumandan Andronikos karşısın- çuklu ordusu burayı kuşatıp sıkış- dir. Ancak bu da kazandığı başarıdan sonra (1152) tırdı. Vasil, dayısı Bedros ile birlikte sırada Kilikya’da Misis’i aldı. Özellikle Bizans’tan ele karşı saldırıya geçmeyi denediyse de tek güçlü Ermeni geçirdiği topraklarla prensliğinin başarılı olamayarak Göksun’a çekil- sülalesi olarak Doğu arazisini genişletmeyi hedefledi. Tar- mek zorunda kaldı. Roma’ya her zaman sadık sus’a hücum ederek denize kadar kalmış olan Hetumlular bulunuyor- uzanan bölgede hâkimiyet tesisine Haçlı yardımı du. çalıştı. 12. yüzyıl ortalarından itibaren İstanbul’dan kaçarak gizlice Kilik- Ermeni hâkiminin bu yayılma si- kaynaklarda Türkler ile Ermeniler ya’ya ulaşan II. Toros, kendisine sadık yaseti, Doğu Roma İmparatoru Manu- arasındaki ilişkiler hakkındaki bilgi- el’i, Sultan I. Mesud (1116-55) ile bir ler çoğalır. Bunlar genellikle prens- antlaşma yapmaya itti. Esasen II. To- liklerle yaşanan siyasî mücadeleler ros’un zaman zaman Selçuklu toprak- şeklinde kendisini gösterir. larına saldırması, hatta bu saldırılar sı- rasında 3 bin Türkün ölümüne neden Doğu Roma İmparatoru Ioannes, olması ve gittikçe güç kazanmasından dolayı Sultan Mesud da çıkarları açı- » Doğu Roma mı, Türkler mi? sından II. Toros’a karşı Doğu Roma ile ittifakı uygun görüyordu. Anadolu Selçukluları döneminde Ermeniler Bizans’ın dinî baskıları sebebiyle Selçuklu Sultanı, İmparatorun adil olduklarını düşündükleri Türkleri gönderdiği para ve hediyeleri kabul desteklediler. Kilikya Ermenileri Kralı II. etti. Danişmendli Yağıbasan’ı da ya- Levon, Kraliçe Keran ve beş çocukları nına alarak ordusuyla harekete geçti (Toros Roslin, 1272). (1153). Başlangıçta büyük korkuya kapı- lan Ermeniler daha sonra dağlara çıkarak geçitleri tutup direnişe 2015 AĞUSTOS / DERİN TARİH 35

başladılar. Bu durum karşısında iler- öncekinden daha büyük miktarda al- yince Tell-Hamdun’u kuşattı (27 Mayıs lemek istemeyen Sultan, II. Toros’a tın ve gümüş göndererek, “Ermenilere 1154). elçi gönderip, “Biz senin memleketi- karşı öfkemi teskin için kalelerini yık, ni tahrip etmek için gelmedik. İtaat kiliselerini yak ve bütün memleketle- Sultan Mesud ordusuyla burada edip cebren almış olduğun toprakları rinin ateşe verilmesini emret. Yüreğim bulunduğu sırada oğlu Kılıç Arslan’ın İmparatora iade et, o zaman bize bir ancak bu suretle soğuyacaktır” diyerek adamlarından Yakup Beğ’i, 3 bin as- evlat ve dost olacaksın” dedi. Selçuklu Sultanını yine sefere teşvik kerle Antakya topraklarına akın yap- etti. makla görevlendirdi. Yakup Bey Ama- Hiç beklemediği bu tavır karşı- nos Dağı ile sahil arasındaki dar bir sında son derece sevinen II. Toros, Kendi çıkarlarını da göz önünde geçidi aştıktan sonra Templier (Ta- Sultanın elçilerini günlerce alıkoy- bulunduran Sultan Mesud, 1154 baha- pınak) şövalyelerinin ve II. Toros’un duktan sonra onlarla beraber bir elçi rında büyük bir orduyla, bu kez daha kardeşi Stefan’ın baskınına uğraya- gönderdi ve Sultana, “Bir hükümdar hazırlıklı olarak harekete geçti. Önce rak askerleriyle birlikte hayatını kay- olan sizlere gönül rızası ile itaat edi- Misis, ardından Anazarba üzerine yü- betti. Bu haber Selçuklu karargâhın- yoruz. Çünkü bizim gelişmemizi rüdü. Ancak bu kaleleri ele geçireme- da büyük üzüntü yarattı. hiçbir vakit kıskanmadığınız gibi topraklarımızı da tahrip etmediniz. ERMENİ-HAÇLI İŞBİRLİĞİ Diğer taraftan Kilikya ve Konya’da Memleketimizi Romalılara (Bizanslı- ortaya çıkan veba salgını ve şiddetli lara) vermek hususuna gelince, bunu İki halk arasında iyi ilişkiler Sultan fırtına Selçuklu ordusunu zorluyor- asla kabul edemeyiz” şeklinde cevap I. Kılıç Arslan zamanında da devam du. Hastalık orduya yayılmış, hayvan- verdi. etti. Bu devrede Ermenilerin küçük lar telef olmuştu. Bu yüzden Sultanın prensliklerin idaresinde her türlü hâcibi de aralarında olmak üzere sağ Bunun üzerine Sultan baskı yap- dinî ve idarî faaliyetlerinde bağımsız kalan askerlerin büyük kısmı yaya madı, dostluk ve ittifak ahidnâmesi yaşadıkları anlaşılmaktadır. Bunun- kaldı. Selçuklu ordusu ağırlıklarını yazdırıp yeminle tasdik ettikten son- la birlikte bazı Ermeni grupların ve silâhlarını bırakarak geri çekilme- ra bir elçi vasıtasıyla Ermeni hâkimi- Haçlılarla işbirliği yaparak Selçuklular ye başlayınca Ermeniler dağlardan ne gönderdi. Sonra da hiç kimseye adına yönettikleri Urfa’yı onlara teslim inerek takibe başladılar. Zaman za- zarar vermeden geri döndü. ettikleri (Ermeni Toros) ve orada ilk man saldırıya geçerek Selçuklu kuv- Haçlı prensliğinin kurulmasına (1098) vetlerine ağır kayıplar verdirdiler. Hezimetle sonuçlanan sefer yardımcı oldukları bilinir. Öte yandan Geride bırakılan ağırlık ve silâhlar da Haçlıların Antakya’yı almalarına da onların eline geçmişti tabii. Doğu Roma İmparatoru ertesi yıl (Haziran 1098) büyük ölçüde Erme- (1154) Sultan Mesud’a tekrar elçi ve Takip Develi’ye kadar sürdü. So- niler destek vermişti nunda Sultan Mesud, Toros’la anlaş- (Ermeni Firuz’un iha- ma yapmak zorunda kaldı. Kilikya’ya netiyle). Ayrıca yine bu devrede Güneydoğu Anadolu ve Suriye’nin kuzeyindeki bazı prens- likler Selçuklulara karşı zaman zaman Haçlıların yanında yer almaktan geri kalmamışlardı. Anlaşılan o ki, bu dönemde Ermeni prenslikleri siyasî çıkarları doğrultusun- da hareket etmişler; ancak pek çoğu Hıristiyanların yöne- timindense Selçuklu hâkimiyetinde yaşamayı tercih etmişti. 36 DERİN TARİH / 2015 AĞUSTOS

Selçuklu Tarihi © Mustafa Cambaz onları yeniden yurt ve topraklarına yerleştirdi, boşalmış şehir canlandı. yapılan ikinci sefer başarılı olamadı- » Anadolu’da Ermeni izleri ğı gibi çok sayıda insan, hayvan, silah Kılıç Arslan, daha önce Toros’tan ve teçhizat kaybına yol açmıştı. Bugünkü Kars sınırları içindeki Ani kenti, aldığı Pertus kalesi önlerine geldiği Ermeni inanışınca kutsal sayılır. Kentin zaman direnmenin yersizliğini anla- Bir anlaşmazlık sonrasında Da- merkezindeki Ani Katedrali bu inanışın en yan Stefan da isyanı bırakıp itaatini nişmendli Yağıbasan ile mücadele önemli sembollerindendir. 1064’te Sultan bildirdi. Sultan bu önemli kaleyi kar- (Ekim 1155) etmek zorunda kaldığı Alparslan’ın burayı fethinden sonra katedral deşi Toros’un da onayıyla ona dirlik bir dönemde II. Kılıç Arslan, eniştesi “Fethiye” adıyla camiye çevrilmişti. olarak geri verdi. Musul Atabegi Nureddin Mahmud’un düşmanca hareketleriyle karşılaş- tirdi. Ordusuyla Göksun’a II. Kılıç Arslan Ermeni isyan ha- mıştı. Fırsattan istifade etmeye geldiğinde çıkan kargaşa reketleri sebebiyle Maraş ve dolay- çalışan Toros’un kardeşi Stefan, sebebiyle kaçan halkı da- larında ortaya çıkan huzursuzluğu Maraş Selçuklu Emirinin bir vet ederek eski yurtlarına bertaraf ettikten sonra geri döndü Ermeni köyüne saldırmasını yerleştirdi. (Ağustos 1157). Bununla birlikte Sen- bahane ederek 1156’da Maraş’ı cerşah’ı Ereğli’ye, Argunşah’ı Niğ- işgal etti. Ermeni ve diğer Hı- Öte yandan Besni (Be- de’ye ve Tuğrulşah’ı da Elbistan’a ristiyanları öldürüp mal ve hisni) Selçuklu beyi, Sul- melik atadı. Böylece tedbiri elden mülklerine el koyarak şehri bırakmıyor; devletinin güney sınır- yakıp yıktı. Bunun üzerine tanın “Hıristiyanlara larını, sık sık karşı karşıya geldiği ve II. Kılıç Arslan derhal hare- karşı merhametle hare- kendisini hayli meşgul eden Ermeni kete geçti. Stefan’ın ise bir ket etmesi” hususunda saldırılarından korumak amacıyla kısım halkı ve Salibhioğlu verdiği buyruğu yerine önlem almış oluyordu. Mar Dionysius adlı şehir getirmemişti. Vergileri papazını yanına alarak artırması üzerine bazı Ortodoks Bizans Devleti’nin baskı- Maraş’tan kaçmaktan baş- Ermeniler gizlice Ste- larından rahatsızlık duyan Ermeniler ka çaresi kalmamıştı. fan’ı şehre davet etmiş- Danişmend Gümüştegin Gazi’nin adil lerse de bir Ermeninin davranışlarından oldukça memnun Şehre giren Sultan halka ihbarı sonucunda Bes- olmuşlardır. Gümültegin Gazi’nin iyi davrandı. Daha önce ka- ni’den kaçmak zorunda vefatının ardından matem tutmaları çıp şehre dönen Ermenile- kaldılar. Ermeni ve Sür- ona olan bağlılıklarını ve sevgilerini rin bağ ve tarlalarını geri yani kaynaklarında ifade gözler önüne sermektedir. verdi. Yalnız Ermeni hal- edildiği üzere bunu ha- kını kışkırtıp isyana zor- ber alan âlicenab Sultan Tarihi süreç içerisinde zaman za- layan bir papazı idam et- man Haçlıların kışkırtmalarıyla Sel- çukluların karşısında yer alan Erme- niler yaptıklarının hata olduğunu kısa sürede anlamışlar ve siyasi gelecekle- rini adil Selçuklu hâkimiyetinde gör- müşlerdir. Tarih yine coğrafya kader- dir diyen İbn Haldun’u haklı çıkarmış, Anadolu’da beraber yaşayan Selçuklu ve Ermenileri birlikte hareket etmesi- ne sebep olmuştur. Muharrem Kesik Doç. Dr., İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi. 2015 AĞUSTOS / DERİN TARİH 37

TARİHTEN KİM MESUL OLACAK? “Tarih, kendisiyle bize intikal eden bütün hadiseleriyle, herbirimizin bin yıllık ömrünü, bin yıllık yaşını hatırlamak suretiyle, herbirimizi bir milletin ferdi yapmıştır. İşte buna kültürün hayatı denir. ” defter İSMAİL KARA ve zaaflarını büyük ölçüde/bir şekilde lere, kişilerin ve toplumların arayışla- tayin eder, etkiler. Bunu kişinin, top- rına göre değişiklikler, bazan zıtlıklar » Prof. Dr., Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi lumun ve siyasi yapının kuvvet ve za- gösterir. Burada dönemin ruhu ve ana İslam Felsefesi Emekli Öğretim Üyesi. afları olarak da görebiliriz. temayülleri kadar bizzat tarihçinin, ilim adamının konumu, halet-i ruhi- T arih fikri ve tarih yazımı, ilk ba- Bu durumda tarih, yalnız geçmişte yesi ve gelecekle ilgili beklentileri de kışta insanın “geçmiş”le, “olmuş olmuş bitmiş olayların sıradan topla- öne çıkar. bitmiş”le alakalı bir tasarımı ve teşeb- mı, altalta-yanyana dizilmesi, tarih- büsü olarak görünse de bu eksik ve lendirilmesi değil, aynı zamanda gele- İslâm dünyası, Osmanlı Devleti ve- yanıltıcı bir intibadır. Tarih faaliyeti ceğe doğru seyreden mevcut “kolektif Türkiye “tarih yaşı”nın, geçmiş tecrü- öncelikle insanın bugünü ve geleceğine temsil”in, “şahsi ve ictimai hafıza”nın, besinin, hafızasının ve buna bağlı ola- doğru seyreder. Bir başka deyişle tarih maşeri vicdanın odaklandığı ve birik- rak genel tarih telâkkisinin bir kuvvet tasavvuru geçmişi bugüne getirmek, tiği canlı, hareketli bir yerdir. Zaten değil de (aynı zamanda) bir zaaf olarak bugünle irtibatlandırmak, bugünü ve tarihle aktif veya pasif olarak irtibata algılanmaya başlaması hadisesiyle 19. geleceği geçmişle birlikte, geçmişin geçen herkes geçmiş olayları anlarken yüzyılda tanıştı dense yeridir. Sadece üzerinden anlamak ve inşa etmektir. ve yorumlarken bile biraz da kendi- bizim yaşadığımız zorlu bir tecrübe de sinin ve döneminin tarihini anlar ve değildi bu. Fakat bu durumun, İslâm Geçmişle, tarihle bugün ve gelecek yorumlar. Tanpınar’ın ifadesiyle, “geç- dünyasının tarihinden, yani kendisin- arasındaki bu çift yönlü yolculuk, ne- miş zaman bizdeki aksiyle tekevvün den şüphe etmesi mânasına geldiğini rede, nasıl, niçin durduğunu kavramak [oluşum] halinde” olur. Bütün tarihle- işin başında farketmek gerekir. isteyen insanoğlunun esas itibariyle ri aynı zamanda “çağdaş tarih” yapan kaçınamayacağı ve vazgeçemeyeceği da bu gerçektir. Tarihin tasfiyesi (hem temizlenme- bir şeydir de. Çünkü insanın farkında si hem de devredışı bırakılması) ve olsun olmasın yüzlerce, binlerce yıl ge- İnsanın geçmişle/tarihle bir şekilde parçalanması (hem tarihin bütünlük- rilere, elest bezmine doğru giden fizikî irtibatı kaçınılmaz olmakla beraber ten uzaklaşması, hem de iyi ve kötü ve ruhî yaşı, yani tarihi, hafızası ken- bunun nasıl ortaya çıkacağı ve ne şe- dönemlerinin, kahraman ve hainlerin dini aşan bir vâkıa olarak onun kuvvet kilde, hangi kodlarla, ne türden değer değişmesi, giderek gri bölgelerin kay- yargılarıyla, hangi psikoloji ile sürece- bolması…) bu şüphenin problemli fa- ği kültür dairesine ve özellikle dönem- kat anlaşılabilecek neticelerinden sa- 38 DERİN TARİH / 2015 AĞUSTOS

dece birkaçıdır. Müsbet işleyen tarafı » Büyük tarihçileri olmayan iyi bir çıkış olarak gördüğü isim Ahmet Refik da yok değil; tarih aktüel ihtiyaçlara ve Altınay’dır. Münasebette olduğu tarihçiler icbarlara göre yeniden kurgulanmak ve büyük bir ülke! olarak da Mükrimin Halil Yinanç ve Osman yorumlanmak istenmektedir. Nurettin Topçu Türkiye’nin Maarif Turan’ı biliyoruz. Nurettin Topçu’nun önemli yazılarının bir kısmı, Osman Turan’ın Tarihi kendinin meselesi Davası kitabında milli eğitim sisteminin Türk Ocağı’nda aktif görevler üstlendiği haline getirmek yoğunlaşacağı ders alanlarını üç başlık dönemde Türk Yurdu dergisinde çıkmıştır. altında ele alır: Tarih, Felsefe, Sanat/Edebiyat. Türk Yurdu yazarlığı bununla sınırlıdır. Modernleşme döneminin parçalı ta- Tarih alanı duygu/kalp terbiyesi, geçmişe/ rih anlayışındaki tarihi kopuk halkalar insanlık tecrübesine eğilme ve kendini Üstteki fotoğrafta iki âşina yüz, Topçu ve halinde algılamak, asr-ı saadete dönüş/ aramak/iç gözlem açısından eğitimin bütün Turan Dergâh Kitapçılık’ın açılış gününde tarihi belli bir dönemde dondurmak/ kademelerinde önem arzetmelidir. Tarihin sohbet ediyor. Yıl 1974. tarihi yanlış anlaşılmış ve kötü yaşan- bir üst kademesi kültür-medeniyet-üslup mış bir tortular manzumesi olarak de- arayışlarına yoğunlaşmak zorundadır. Bir de “millet mistikleri” var. Onlar bugünkü ğerlendirmek... gibi problemlerin, mu- ve yarınki tarihin önünde yürüyen büyük hafazakâr-milliyetçi-mütedeyyin (sonra Maddi ve rasyonel tarihçiliğe mesafeli şahsiyetlerdir. İslâmcı) çevrelerde, Cumhuriyet devri duran Topçu’nun tarih terbiyesi açısından boyunca iniş çıkışlarla birlikte varlık- larını koruduğu rahatlıkla söylenebilir. ve bunun üzerinden Osmanlı, Selçuklu Hemen belirtilmelidir ki Topçu’da dönemini perdeleyerek İslâmiyet önce- Cumhuriyet devrini tenkit etmek, res- Bu çevrelerin tarihe bakışı açısından sine uzanma teşebbüslerini, Türk tarih mi tarih tezini geçersiz kılmak mak- üzerinde durulması gereken farklılıklar- tezini geçersiz kılmaya, zayıflatmaya sadıyla son dönem Osmanlı tarihinin dan biri, Osmanlı tarihine olan vurgu- matuftur. bazı figürlerini öne çıkarma, yüceltme nun ideolojik ve sembolik anlamlarla temayülü açık veya örtük olarak hemen yüklü olarak yeniden canlılık kazanma- Cumhuriyet devrinde “kendi” tarihi- hiç yoktur. Eserlerinde Kanuni sonrası sı hadisesidir. Bir tür tarihe kısmi dö- miz olarak Selçuklu-Osmanlı tarihine, Osmanlı tarihi, siyasi, sosyal ve kültü- nüş de diyebileceğimiz bu farklılık bir yani modernleşme döneminde geriye rel açılardan, hususen insan ruhunun taraftan Osmanlı modernleşmesinin, itilen, perdelenen tarihe vurgu yapan yüceltilmesi zaviyesinden tenkide çokça Osmanlı ve İslâm tarihini giderek daha ve yaygınlığı açısından olmasa da derin- açık bir alan olarak işlenmektedir. Lale fazla paranteze alma temayülünün ten- liği itibariyle çok önemli olan bir isim Devri ve bu devrin şairi olarak Nedim kidini içerirken diğer taraftan da Cum- rahmetli Nurettin Topçu’dur. Tarih tamamen olumsuz bir devir ve tip ola- huriyet ideolojisinin tarih ve din alanın- konusunda da onun ihyacı ve bütünlük rak görülür. İnsan ruhunun süflileştiği, daki “devrimci” yönelişlerini, İslâmiyeti arayan bir tavır ortaya koyduğunu söy- siyaset felsefesinin içine kapandığı ve leyebiliriz. 2015 AĞUSTOS / DERİN TARİH 39

defteR İSMAİL KARA » Fetih fikri üzerinden tarihi anlatmak yaptığı konuşma metinlerinden, daha ötede tarihin menfi veya menfi Büyük Fetih kitabı Topçu Hoca’nın hacim yazdığı yazılardan oluşmaktadır). gibi gözüken/karanlık gösterilen taraf- “Osmanoğullarının ele aldığı, Fatih’le larının da omuzlanmasına işaret edil- olarak küçük fakat tarih fikri ve siyaset Yavuz gibi dâhi devlet adamlarının siyasî mesi bu zaviyeden başlı başına önem- düşüncesi açısından önemli eserlerinden tarihe insan zekâsının hârikalarından biri lidir. Kendisine kulak verelim: biridir. Tarih düşüncesi meselelerinin yoğun halinde tevdi ettikleri devlet anlayışı, olarak ele alındığı ikinci eseri herhalde merkeziyetçi ve otoriteli devletti. Aynı “Tarih gözlerimizin önüne bütün Yarınki Türkiye olmalıdır. Büyük Fetih’teki zamanda hukuk-ı ibaddan [kul hakkından] bir mesuliyet manzarası sermektedir. yazıların bir diğer hususiyeti İstanbul’un hükümdarı şiddetle mesul edici totaliter Bir milletin hayatı, bir medeniyetin fethi ve Fatih’i anma toplantılarında, esasa dayanıyordu. (…) Onda otorite yani eserleri gelecek nesillerin mesuliyet- Çanakkale şehitleri merasimlerinde tam iktidar, ortaçağın İngiltere krallığıyla li ellerine emanet ediliyor. Ecdadının yapılan konuşma metinleri olmalarıdır. Papalık devletinde olduğu gibi hükümdarın hatasından da mesul olan biziz. Tari- Aynı zamanda Cumhuriyet ideolojisinin keyif ve iradesinden doğma değildir. Halkın he bir kader gibi varis olmak demek, tarih anlayışına bir tavır alış olan bu anma dimağını teşkil eden ilmiye sınıfına yani geçen nesillerin, iyi ve fena bütün ha- toplantılarının yapılmasına öncülük münevverlere dayanır ve her hareketinden reketlerinin mesuliyetini omuzlarına yapanlar arasında Topçu ön sıradadır. Belki Allah’a hesap vermeğe mecburdur” (Büyük yüklemek demektir. Kendi mukadde- bu konuda en fazla metin yazan kişi de Fetih). ratını kendi ellerine alamayan millet odur (Mehmet Akif kitabı da aynı tavır alışla kaybolmağa mahkûmdur. Toprağın büyük şairin vefatının sene-i devriyelerinde ve tarihin size yüklediği, maddede ve ruhta anane haline gelmiş binbir me- kuşatıcı yorumlardan yoksun kaldığı Tarihe yönelik bu tavırların ve yo- suliyet omuzlarınızda ağırlaşıyor. Bu bir zaman diliminde bazı zevklerin rumların arkasında, Topçu’nun tarihi mesuliyeti kendinizden başkalarının (hatta sanatların) yükseliş göstermesi esas itibariyle bir övünme/hamaset omuzuna yüklerseniz vatanı ve tarihi tek başlarına önem atfedilecek unsur- veya kavga alanı olarak değil, fikir kaybedeceksiniz. Anane bunun için lar olarak mütalaa edilmez. mücadelesinde çok özel bir yere yerleş- bizimdir. (...) Hakiki vatandaş bir va- tirdiği ve felsefi/ahlâki olarak yeniden tanın tarihiyle beraber bütün mesuli- Muhafazakâr çevrelerin “muktedir yorumladığı “mesuliyet” kavramı et- yetini üzerine almak iradesini yaşatan ve evliya padişah” derecesine çıkardık- rafında ele alması ve ferdi/milli şahsi- insandır” (Yarınki Türkiye). ları II. Abdülhamid de eserlerinde -bir yeti inşa eden önemli bir unsur olarak iki yer hariç- pek müsbet bir padişah değerlendirmiş olması yatmaktadır. “Tarih, kendisiyle bize intikal eden olarak yer almaz. (Yazılarında Vahdet- bütün hadiseleriyle, herbirimizin bin tin’in geçtiğini ise hiç hatırlamıyorum. Modernleşme tarihi boyunca en ba- yıllık ömrünü, bin yıllık yaşını hatır- Topçu’nun eserlerinde son devrin büyük şat temayül olan tarihin tasfiyesinin lamak suretiyle, herbirimizi bir mille- müsbet istisnası Akif, bir ölçüde de Na- onun yazılarında açık veya örtük ola- tin ferdi yapmıştır. İşte buna kültü- mık Kemal ve Hüseyin Avni Ulaş’tır.) rak sürekli tenkit edilmesi ve bir adım rün hayatı denir. Bu hayatta binlerce hareket yaşanmıştır ve bunların hepsi kültürün varlığını meydana getirmiş- tir. Bu varlıkta, Malazgirt’te, Hay- ber’de parlayan kılıç bulunduğu gibi Bağdat’da kurulan medrese ve Niza- mülmülk’ün teşkilatçı kudreti vardır. Onda şeriat ve kanun önünde eğilen başlar olduğu gibi Yıldırımlarla Ya- vuzların otoriter ve mesul devlet an- layışları vardır. Onda saban arkasında koşan çiftçi bir milletin nasırlı elleriyle Selçuk mimarisinin secdeye kapanan parlak mihrabı yanyana görülmekte- dir. Onda Hz. Ebubekir gibi Allah’a teslimiyet sevgisi, Hz. Ömer gibi me- suliyet ihtirası yaşatan hükümdarlar, veliler, halk sınıfları ve devlet adam- ları vardır”. “Bir Türk ferdi, biyolojik 40 DERİN TARİH / 2015 AĞUSTOS

bakımdan yirmi, otuz, kırk (...) ya- Bu tarihin, birbirini tamamladık- mi hırsından alınmış ve üretilmiştir. şında olabilir. Fakat ruhi bakımdan ları için vazgeçilmez, aynı zamanda “Biz [ise] bu kuvvet iradesini, fertte o, bin yaşındadır” (Yarınki Türkiye). “milliyet” meselesini vuzuha kavuş- var olmak iradesinin karşılığı olan bu “Mazinin bu ulvi mirasına mukadde- turdukları için önemli üç unsuru var- yapıcı aşkı İslâm dininden, onun âle- sat denir” (Kültür ve Medeniyet). dır: 1. İslâm (din, kültür), 2. Anado- me yayılma idealinden aldık” (Yarınki lu (toprak, vatan) ve 3. Türk (insan, Türkiye). Şahsiyet olma yolundaki insanın ve millet). Bu kavramlar tek tek veya milletin hayatında vazgeçilmez önem- birlikte, Cumhuriyet ideolojisi dahil Bu yorum döneminin, İslâmı mer- de olan “kendini aramak” azmi veya olmak üzere 19. asrın ikinci yarısından kezden uzaklaştıran, buna karşılık “iç gözlem” hareketleri içteki âleme ve itibaren bütün akımların ve düşünce yeterince tarif edilmemiş olsa da coğ- tarihin içine doğru yürünerek müm- adamlarının üzerinde durdukları kav- rafya ve kültür unsurları itibariyle kün olabilir. Bir tür tarihi kendine ramlar oldukları için Topçu’da nasıl İslâmiyet öncesi Anadolu’suna, Orta mal etmek… Kendini aramaktan veya yer aldıklarına kısaca bakmak gerekir. Asya’ya atıfta bulunan “Türk” mil- iç gözlemden uzaklaşmak ise otomat liyetçilik anlayışlarına ve tarih yoru- ve taklitçi olmaya, bu da gayrıahlâ- Ona göre millet yalnızca bir ırkın muna kökten karşı çıkmaktadır. Ziya kiliğe ve çürümeye varacaktır. Çünkü değil, ırkı da “varlık” haline getiren Gökalp ve Turancılık, Ege-Sümer-Hi- otomat olmak irade, hareket, isyan ve bir tarihin ve coğrafyanın muhassala- tit Anadoluculuğu ve İslâm vurgusu kararlılığı terketmek, taklit ise başka- sıdır. “Ölü bir coğrafya”ya ruh üfle- dolaylı olan dar kültür milliyetçiliği sı olmayı, tabiri caizse herkesleşmeyi yen, “şuur halini almamış bir tarihi” tenkitlerinin merkezileştiği alanlardan baştan benimsemektir. canlandıran ise “millet olma hamle- biri de burasıdır. si”dir. Milletlerin oluşumuna bakıldı- Topçu’nun tarih telakkisi, 1071 ğında bu “hamle” meselâ Fransızlarda Nurettin Topçu’nun bugünü açıkla- Malazgirt Savaşı, yani Anadolu’nun dil ve kültür ocağından, Almanlarda mak/inşa etmek için Osmanlı tarihi- Müslümanlaşması ile başlayan “bin ırk davasından, İngilizlerde ekono- ne dönüş çerçevesinde merkeze aldığı yıllık tarih” kavramsallaştırması etra- kişi/dönem, Selçuklu-Osmanlı çizgi- fında vücut bulur. Sırf millet değil, bu topraklarda yaşayan insanlar da fiziki » Hocaya bayram ziyareti olarak kaç yaşında olursa olsunlar te- Talebeler bir bayram ziyaretinde hocalarının evinde. Muhtemelen 60’lı yılların ortaları. varüs ettikleri unsurlar itibariyle ru- hen/tarihen bin yaşındadırlar. Soldan: Emin Işık, Cemil Kıvanç, Nurettin Topçu, Ezel Erverdi, Sedat Çelikdoğan (ayakta), Abidin Işık, Muzaffer Civelek, Turgut Yemişçi, Ercüment Konukman (önde). 2015 AĞUSTOS / DERİN TARİH 41

defteR İSMAİL KARA sinin birçok bakımdan en üst temsilci- tiren, Akşemseddin merkezli olarak a) Tarihin bizimle, içinde yaşadı- si olarak Fatih ve dönemidir. Yıldırım tasavvufu ve insanın ruhi terbiyesini, ğımız dönemle birlikte yeni varoluş- Bayezid’le Yavuz Selim merkezî kişi- kısaca maddi fetihler yanında manevi lar ve tezahürler kazanan güçlü ve liğin ikinci halkasını oluşturur. Fatih fetihleri öne çıkaran... bir semboldür. reel bir yönü olmakla beraber tarihin sembolü, kol ve kılıç kuvvetiyle ger- bizzat kendisi tek tek insanlardan ve çekleştirilen fetihleri yapmaktan ötede Tarih nasıl talih olabilir? dönemlerden bağımsız olarak hareket otoriteyi tahkim eden, devleti istikrara eder; tarihin kendine mahsus bir ta- kavuşturan, adaleti sağlayan, kurduğu Dönemiyle irtibatlı olarak Top- biatı, bir ruhu, bir hareket kabiliyeti medreseler ve âlimlere verdiği değerle çu’nun tarih telakkisinde dikkate alın- ve kapasitesi vardır. Bu tarihi, tek tek ilmi, sanatı, aklı/felsefeyi muhkemleş- ması gereken önemli hususların altı insanlardan önce o insanların da için- çizilmek gerekirse; de ete kemiğe büründüğü coğrafya, » Tarih: Kültürün hayatı din-kültür ve millet olma şuuru inşa “Hiçbir asır 20. asır kadar kaderci Halbuki tarih insan hareketlerinin çokluğu eder. İnsanoğlu “bir” tarihin devamı ve tezadları içinde bir müddet ilerleyip ve takipçisidir/devamı ve takipçisi ol- olmamıştır. Her asır nasların, fikirlerin sonunda hepsinin de bir çukurda olduğunu mak zorundadır. fakat 20. asır hayatın kadercisi olmuştur. öğreten, insan hayatının ‘doğmak, cefa Mukadderini, hiçbir devrin insanı 20. çekmek ve ölmek’ gibi birinde öbürünü b) Tarihte inkıtalar ve fetret dö- asrın adamı kadar sabırla ve müsamaha kurtarıcı hiçbir unsur ihtiva etmeyen nemlerinin olması ile insanın tarihi ile karşılamamıştır. Bu sabrın bir sebebi, cevherlerden yapıldığını anlatan bedbin ve inkıtalı idrâki farklı şeylerdir. Şah- engin tazyikin çaresiz zebunu ve istikbal için imansız bir üstaddır. Tarih bize siyet olma yolundaki insan kendi ta- mahkûmu olduğunu bilmesidir. Fakat asıl üstad değil, samimiyetle danıştığımız dost rihindeki inkıtaların da mesuliyetini sebep bu asrın insanının tarih tanıması, olmalıdır. O zaman bilgilerin en kıymetlisi omuzlamak; onları anlamak, çözmek insanlık hakkında erişilecek hikmetlerin olabilir. Tarihi iyi bilen asrımızın çocuğu, zorunda olduğu için bu hat üzerin- en bedbinini ele geçirmesidir. 19. asrın tezat halinde birçok şeylere aynı zamanda de diyelim ki zafer veya mağlubiyet/ sonunda Avrupa’nın en iyi tanıdığı ve inanıyor, iki düşmanı aynı zamanda güç veya zaaf kendi tecrübesinin bir dört elle sarıldığı ilim tarih olmuştu. sevebiliyor” (Yarınki Türkiye). parçası olarak aynı değere ve ağırlığa sahiptir. c) “Bir” insanın, “bir” milletin tarihi, içiçe daireler halinde diğer insanların ve milletlerin tarihine; in- sanlık tecrübesine de açılır, açılabilir, (açılmalıdır?). Bu açılmanın önünde mutlak mânialar yoktur. Burada ih- mal edilmemesi gereken husus daire- lerin uzaklık ve yakınlık dereceleri ile yatay-dikey irtibatlarının, hiyerarşisi- nin doğru ve yerinde tesbitidir. d) Aynı zamanda boğucu ve bık- tırıcı olabilecek çokça teferruatın, derin acıların, yüzlerce, binlerce he- zimetin, ahlâkî zaafiyetin biriktiği havuz olan tarihin bu yönü pasif ve menfi tarafıdır. Buna karşı dikkatli ve hassas olunmalıdır. Tarihte realite fikri ve somut bilgi peşinde koşma ar- zusu bir üst fikirden ve onları çevre- leyen hâlelerden kopuk kaldığı zaman ümitsizliğe ve karamsarlığa kaynaklık edebilir. 42 DERİN TARİH / 2015 AĞUSTOS



İNGİLİZLERİN PETROL OYUNU OSMANLI’YI NASIL YIKMIŞTI? 19. yüzyılın sonunda Almanya’nın siyasî ve ekonomik olarak Kıta Avrupa’sındaki en güçlü aktör haline gelmesi İngiltere’yi Osmanlı petrolleri üzerinden nasıl bir egemenlik oyununa sürüklemişti? DERİN YORUM lıya satma, dönemin başlıca ekonomik dövme demir üretiminin %49’unu ger- öğretisi halini aldı. çekleştiriyordu. 1912 yılına gelindiğin- F. William Engdahl de bu oran %12’ye kadar düşmüştü. Londra’daki ticaret bankaları ve » Beijing University of Chemical Technology, sigorta şirketleri büyürken İngiltere 1873 yılında İngiltere tarihinde Bü- ziyaretçi profesör, Wiesbaden, Almanya. içindeki sanayi yatırımı ve moderni- yük Bunalım olarak bilinen ciddi bir zasyon 1870 yılından sonra yavaşladı ekonomik bunalım yaşandı. 1896’ya 19 yüzyılın sonuna gelindiğin- ve düşmeye başladı. Bunun bir sonu- kadar neredeyse çeyrek yüzyıl boyun- . de İngiltere, dünyanın en cu, sanayileşmiş Kuzey İngiltere’nin ca etkisini artırarak devam ettiren bu önde gelen emperyal gücü olmasının ekonomik egemenliğinin güneydeki bunalım, 1914’te patlak veren Büyük yanı sıra, ekonomik anlamda hızla kö- Londra’ya ve Londra’nın uluslararası Savaş’a zemin hazırlayan şartların tüye gidiyordu. 1850’den sonra İngil- finansta giderek artan rolüyle bağlan- oluşmasında çok büyük rol oynadı. tere sermayesinin ülke dışına akışında tılı olarak finans ve hizmet sektörle- 1873 bunalımı İngiltere’nin sanayi ciddi bir artış meydana geldi. ABD İç rine kayması oldu. İngiltere kömür, alanındaki rekabet edebilirliğini daha Savaşı’ndan sonra ve 1870’lerin başla- makine ve çelik gibi ‘gözle görülür’ da azalttı. Fiyat seviyeleri muntaza- rında Almanya, Kıta Avrupası ve La- malların ticareti yerine denizaşırı man düştü; deflasyon, kâr marjı ve tin Amerika’da meydana gelen sana- ülkelere yapılan yatırımların ve hiz- ücretlerdeki düşüşle birleşti. Devasa yileşme süreciyle birlikte Londra’dan metlerin getirilerine, yani ‘gözle gö- miktarda sermaye atıl durumda kaldı başlayan bu sermaye akışı, adeta sele rülmeyen’ mallardan para kazanmaya ya da kazanç elde etmek üzere yurt- dönüştü. Yatırım getirisi yurtdışında başladı. dışına yöneldi. ülke içine göre çok daha yüksekti. Bu durum, 1846 yılında Tahıl Yasası’nın 1846 yılında serbest ticaretin uy- 1800’lü yılların son çeyreği İngilte- iptali ve bunun neticesinde Birleşik gulamaya konulmasıyla İngiltere’nin re’nin dünyanın en önemli ekonomik Krallık içerisindeki ücretlerin düşü- ithal ürünlere olan bağımlılığı arttı. gücü olarak sahip olduğu hakim ko- rülmesi amacıyla tarımda serbest 1860’ta İngiltere kömür üretiminde numu kaybedişinin başlangıcını oluş- ticaretin uygulamaya konmasının so- dünya lideriydi; hammaddenin %60’ı turdu. nuçlarından biriydi. Ucuza alıp paha- sanayide ve donanmada kullanılıyor- du. 1912 yılına gelindiğinde bu oran 1870’lerden itibaren Alman İmpa- %24’e düştü. Benzer bir şekilde 1870 ratorluğu Kıta Avrupası’nda çok güç- yılında İngiltere dünyadaki toplam lü yeni bir ekonomik aktör olarak or- taya çıktı. 1890’lı yılların ortalarında 44 DERİN TARİH / 2015 AĞUSTOS

Alman İmparatorluğu tarihinde gö- re’nin dış politikasında da önemli bir » Abdülhamid işin başında rülmemiş ölçüde büyük bir ekonomik değişimi gerekli kılıyordu. patlama yaşıyordu. Alman ekonomisi Bağdat-Berlin demiryoluyla İngiltere’ye hızla sanayileşiyor ve öncesinde İngil- Teknolojideki devrim, kömürden ve Fransa’ya karşı Almanlarla işbirliği tere’nin kontrolünde olan piyasalara petrole geçişti. 1890’lardan sonra, gü- yapan Sultan’ın bir diğer önemli projesi ihracat yapmaya başlıyordu. Burada venli petrol enerjisi arayışı, Majestele- Hicaz demiryoluydu. Alman askerlerin yaklaşık 20 yıl sonra bir dünya savaşı- rinin donanması ve hükümeti için en demiryolu çalışması adı altında yaptığı na dönüşecek gerilimin ilk tohumları- önemli gündem maddesi haline geldi. tarihî eser talanı, Padişah’ın projeyle nı görmek mümkündü. Petrolün kontrolüne dönük küresel sa- ilgili bir toplantıyı yönetmesi ve ilk vaş günbegün yaklaşıyordu. trenin Sirkeci Garı’ndan hareketi birlikte 1890’lı yıllara gelindiğinde İngilte- resmedilmiş. re sanayii Almanya içinde sanayi ve Amiral Lord Fisher ya da o zaman- tarım alanında meydana gelen muaz- lar tanındığı ismiyle Kaptan Fisher, savunuyordu. Petrol yakan bir dizel zam patlamayla hem değer, hem de Eylül 1882’de yaptığı bir konuşmada, motorla çalışan bir savaş gemisi, şim- teknolojik gelişim niteliği bakımın- İngiltere’nin kömürle çalışan hantal dikilerin aksine çıkardığı dumanla dan çok gerilerde kalmıştı. ABD’nin gemilerden kurtulup petrolle çalışan yerini belli etmeyecekti; oysa kömür İç Savaş’ın ardından esas olarak ülke gemilere geçmesi gerektiğini savundu. yakan bir gemiyi 10 kilometre öteden içinde büyümeye odaklanmasıyla Al- Fisher bu yeni yakıtın kullanılmaya fark etmek mümkündü. Kömür ya- manya’da sanayi alanında yaşanan başlanmasını destekliyordu. Petro- kan bir geminin azami güce erişmesi gelişmeler yüzyılın sonunda Londra lün İngiltere’nin gelecekte denizleri 4-9 saat arası sürerken, petrolle çalı- tarafından İngiltere’nin küresel çapta- kontrol edebilmesi için muhafaza et- şan bir gemi 30 dakikada azami güce ki hegemonyası karşısındaki en büyük mesi gereken temel stratejik faktör erişebiliyor ve 5 dakika içinde azami “tehdit” olarak görülmeye başlandı. olduğunu iddia ediyor; yakıt olarak hızına çıkabiliyordu. Aynı beygir kömürden çok daha üstün olduğunu İngiltere’nin 1870’lerde karşı karşı- ya kaldığı uzun süreli bunalımın ar- dından Almanya, İngiliz “serbest ti- caret” anlayışından farklılaşan, ulusal sınai ve zirai üretimi hızla artırmaya dönük yeni bir millî ekonomik stra- teji örneği halini aldı. Japonya’nın, 1950’lerde Kore’nin ve daha yakın ta- rihte Çin’in hızla sanayileşmesi, hep bu Alman millî ekonomik modeli ör- nek alınarak hayata geçirildi. Donanma gücünde devrim 1880’lerde İngiltere’nin elitleri ve İmparatorluk destekçileri, Kraliyet Donanması’nın denizler üzerindeki rakipsiz hegemonyasını ve dünya eko- nomisi üzerindeki kontrolünü muhafa- za edebilmesi için donanma teknolo- jisinde devrim yapmanın gerekliliğini fark ettiler. Bu aynı zamanda İngilte- 2015 AĞUSTOS / DERİN TARİH 45

dERİn YORUm F. William Engdahl » F. William Engdahl lunmak üzere” bir komite oluşturul- Churchill bir keresinde şöyle demişti: du. O dönem İngiliz adalarında petrol “İhtiyacımız olan petrolün en azından gücüne sahip iki motor karşılaştırıl- olduğu bilinmiyordu. bir kısmını mülkiyetimiz ya da bir şe- dığında petrolle çalışan bir geminin kilde kontrolümüz altına almalıyız” . motoru kömürle çalışan motorun 3’te Yurtiçindeki güvenli kömürü bir 1’i ağırlığındaydı ve kömüre göre 4’te kenara bırakıp yurtdışından gelen Bu aşamadan itibaren İngiliz filo- 1 oranında daha az yakıt tüketiyor- petrol kaynaklarına bel bağlamak ol- sunda petrol kullanımına geçilmesi, du. Bu ister ticarî, isterse askerî ol- dukça riskli bir stratejiydi. Fisher Ko- İngiltere dışındaki büyük petrol re- sun, bir filo için son derece önemli bir mitesi 1906 yılında petrol meselesini zervlerini kontrol altına almayı amaç- faktördü. Petrolle çalışan motorların karara bağlamadan dağıldı. Ne var layan bir ulusal güvenlik stratejisini kullanıldığı bir filonun seyir yarıçapı, ki 1912’ye gelindiğinde Almanya bü- beraberinde getirdi. 1913 yılında dün- aynı özelliklere sahip kömürle çalışan yük zırhlı gemiler inşa etmeye dönük ya petrol üretiminin %2’sinden azı, motorların kullanıldığı bir filoya göre programı hayata geçirince Başbakan İngiltere İmparatorluğu sınırları için- dört kat fazlaydı. Yani petrol, gelece- Asquith, emekliye ayrılan Amiral Fis- de gerçekleştiriliyordu. ğin yakıtıydı. her’ı 1912 Temmuz’unda yeniden gö- revinin başına dönüp Kraliyet Petrol 20. yüzyılın başına gelindiğinde 1885’te Gottleib Daimler adlı bir ve Dizel Motor Komisyonu’nu kurma- yabancı petrol kaynaklarının uzun Alman mühendis, karayolu taşıtların- ya ikna etti. vadeli denetimi, İngiltere jeopolitiği- da kullanılabilen dünyanın ilk petrolle nin temel unsuru haline geldi. 1909 çalışan motorunu geliştirdi. Petrol ça- İki ay sonra Fisher’in tavsiyesi üze- yılında İngiliz-Basra Petrol Şirketi ğının ekonomik potansiyellerini fark adındaki bir İngiliz şirketi İran Şa- eden, yalnızca Amiral Fisher değildi. rine İngilitere’nin Queen Elizabeth hı’ndan Mezopotamya yakınlarındaki bir bölgedeki petrol araması yapmak 1904 yılında Fisher İngiltere’nin adlı ilk dizel motorlu savaş gemisinin için 60 yıllık imtiyaz kopardı. Petrol Deniz Kuvvetleri Komutanlığına ge- yapımına başlandı. Fisher bu riskli ihtiyacını Ortadoğu’dan karşılama tirildi, yani donanmanın başındaki en petrol programını tek bir argümanla kararı, İngiltere’yi nihayetinde İngiliz yetkili komutan oldu. Vakit kaybet- savunmaya devam etti: “Savaşta hız İmparatorluğu’nun egemenliğini sona meden İngiliz donanmasını kömürden her şeydir”. Bu dönemde Winston erdiren bir savaşın bataklığına sürük- petrole geçirecek planını uygulamaya Churchill Deniz Kuvvetleri Komutanı leyecekti. koydu. “İngiliz donanmasının petrol olarak Fisher’ın yerine göreve gelmiş- kaynaklarını nasıl güvence altına ala- ti ve o da Fisher’in petrol dönüşümü Almanya Osmanlı’ya cağını görüşmek ve tavsiyelerde bu- programını yürekten destekliyordu. odaklanıyor 19. yüzyılın sonlarına doğru Alman sanayii ve Alman hükümeti, denizaşırı ülkelerdeki hammadde kaynaklarına ulaşmak ve Alman mallarının satılaca- ğı potansiyel pazarlar keşfetmek üzere arayışa girdi. Ne var ki sorun, hedef- teki bu az gelişmiş yerlerin daha önce- den rakip imparatorluk güçleri tara- fından, özellikle de İngiltere ve Fransa arasında zaten paylaşılmış olmasıydı. 1894 yılında Alman Şansölyesi Kont Leo von Caprivi Alman Parla- mentosu Reichstag’da yaptığı konuş- mada “Küçük Asya (Anadolu) bir Alman sanayi pazarı olarak bizim için önemli bir yere sahip. Burası hem Alman sermayesinin yatırım yapabi- leceği bir yer, hem de tahıl ve pamuk gibi temel maddeler için bir kaynak niteliğinde. Bu temel malları şimdi satın almakta olduğumuz ülkelerden 46 DERİN TARİH / 2015 AĞUSTOS

er ya da geç bağımsızlı- » Bir haritadan çok fazlası 1902 tarihlerinde Os- ğımızı kazanmak, bizim manlı İmparatoru ile çıkarımızadır” diyerek 1. Dünya Savaşı’nın patlamasından Alman Anadolu Demir- amaçlarını belirtmişti. birkaç ay önce London Petroleum yolları Şirketi arasında Review’de çıkan Mezopotamya (Irak) imzalanan anlaşmalar.” Caprivi Alman sa- petrol yataklarının ayrıntılı haritası. nayiinin ekseriyetinin, İngilizler savaşa girmeden önce petrol 1888 yılında Avus- özellikle de çelik ba- haritalarını hazırlamışlardı bile. turya’dan Balkanlar’a, ronlarının, Deutsche oradan Belgrad’a, Sof- Bank gibi büyük ban- kaldırmak için girişimlerde bulundu. ya’ya ve oradan da İs- kaların, dışişlerinin ve Sultan II. Abdülhamid kendi adına tanbul’a uzanan Şark Genelkurmay Başkanı bir denge unsuru olarak Almanya’nın Demiryolları hizmete General Helmuth von ülke üzerinde artan etkisini memnu- açıldı. Böylece Avus- Moltke idaresindeki or- niyetle karşıladı. Almanya’nın artan turya-Macaristan ve dunun desteğini arkası- etkisi aynı zamanda imparatorluğun diğer Avrupa devlet- na almıştı. ekonomik sorunlarını çözmek için ge- lerinin demiryolları ile rekli yeni bir sermaye kaynağı anlamı- bağlantı kuruldu ve Berlin’in yeni pa- na da geliyordu. Osmanlı’nın başken- zarlar bulma ve patla- ti İstanbul ile Viyana, makta olan sanayii için “19. yüzyılın ikinci yarısının tarihi Paris ve Berlin gibi şe- gerekli olan hammadde- yazıldığında, bir olay hem kendi başı- hirler arasında doğru- leri tedarik etme ihtiya- na sahip olduğu önem, hem de uzun dan bağlantı kurulmuş cı şüphesiz ki doğuya, vadeli sonuçları itibariyle özel olarak oldu. Bunun önemi, ge- özellikle de II. Abdül- ele alınmayı hak edecektir: 1899 ve lecek yıllarda yaşanan hamid’in saltanatı al- bazı olaylarda ortaya tında borç batağında çıkacaktı. yüzen hasta Osmanlı İmparatorluğu’na işaret 1898 yılına gelindi- ediyordu. Osmanlı’daki ğinde Osmanlı Nafıa durum öylesine kötüydü Nezareti [Bayındır- ki, Sultan, Fransız ve İngiliz alacaklı- lık Bakanlığı] Avrupalı şirketlerden ları tarafından saltanatın ekonomisini imparatorluğun Anadolu’nun kalan 1881 yılında bir tefeci kurumun idare- kısmında demiryolu inşaatı yapmak sine bırakmaya zorlanmıştı. Muharrem üzere teklifler aldı. II. Abdülhamid Kararnamesi ile (Eylül 1881) Osman- 27 Kasım 1899’da o dönem Georg lı’nın borcu 191 milyon Sterlinden 106 von Siemens yönetimindeki Deutsche milyon Sterline düşürüldü. Bazı gelir- Bank’a Konya’dan Bağdat’a, ora- lere el konulurken ödemelerin tahsili dan da Basra Körfezi’ne uzanan bir için Düyun-u Umumiye-i Osmaniye demiryolu inşaatı için imtiyaz verdi. Varidat-ı Muhassasa İdaresi (Düyun-u Sultan, Deutsche Bank’a ait Anato- Umumiye [Genel Borçlar]) kuruldu. lian Railway Company’nin [Anadolu Demiryolları Şirketi] Bağdat’a yapı- Düyun-u Umumiye, en büyük iki lacak herhangi bir demiryolu inşaatı alacaklı olan Fransa ve İngiltere ta- için öncelik sahibi olacağının temina- rafından kontrol ediliyordu. Fransa, tını verdi. Anatolian Company öneri- Osmanlı’ya daha fazla borç vermişti. len hat üzerinde pahalı keşif çalışma- Bu idare aracılığıyla Osmanlı’ya bu- ları yürüttü. gün Yunanistan’a uygulanan bir borç Karl Helfferich yönetimindeki köleliği programı dayatıldı. Deutsche Bank demiryolu imtiyazı- nın bir parçası olarak, rayların her iki Demiryolu haritayı tarafında kalan 20 metrelik alandaki değiştiriyor yeraltı madenlerinin işletme haklarını da almak için müzakerelerde bu- Almanlar Osmanlı’nın İngiltere ve Fransa’ya bağımlılığını ortadan 2015 AĞUSTOS / DERİN TARİH 47

dERİn YORUm F. William Engdahl lundu. Deutsche Bank ve destekçisi imtiyazlar edindi. Bölgede petrolün rab’a bağlı Abadan Adası’nda bir Alman hükümeti, hat üzerinde bu- keşfedildiği 1908 yılından sonra bu petrol rafinerisi, depo ve liman in- lunacak bütün petrol kaynaklarının imtiyazlar 1909’da kurulan İngilte- şaatı için Muhammira Şeyhi ile gö- bütün haklarına sahip olma ama- re-Basra Petrol Şirketi’nde devam rüştü. Bu, İngiltere’nin Almanya’yı cındaydı. Almanya İngiltere’ye karşı etti. Şirket aynı zamanda Şattü’l-A- Mezopotamya petrol bölgesinin dı- stratejik bir zafer kazanmıştı ya da öyle sanıldı. Berlin-Bağdat demiryolu ile güvence altına alınan Mezopotam- ya petrolü Almanya’nın petrolle işle- yen yeni bir ulaşım çağına garantili bir şekilde girişinin bileti niteliğindey- di. Almanya’nın Osmanlı’daki bu ba- şarısı sıradan bir hadise değildi. Bir kere Osmanlı İmparatorluğu’nun coğ- rafi konumu stratejik bir öneme sa- hipti; Balkanlar, Çanakkale Boğazı, Basra Körfezi’ndeki Şattü’l-Arab top- rakları, İngiltere’nin Hindistan’la olan ticarî ilişkileri bakımından stratejik öneme sahip Süveyş Kanalı’nı çev- releyen Halep ve Sina şehirlerinden Babü’l-Mendeb Boğazı’ndaki Aden’e dek uzanan bölgeyi kapsıyordu. Berlin-Bağdat demiryolunun son bölümünün yapımını düzenleyen Al- manya ve Osmanlı İmparatorluğu arasındaki bu anlaşma İngiltere’nin stratejik bir konuma ve petrol kay- naklarına sahip Mezopotamya üze- rinde yegane kontrole sahip olma umutlarının da yerle bir edilmesi anlamına geliyordu. Bu durum aynı zamanda Fransa için ağır bir hezimet anlamını taşıyordu. İngiltere devrede İngiltere, Mezopotamya’da ortaya çıkan zafiyetini ortadan kaldırmak için sistematik adımlar atacaktı. 1899 yılında fiilen hâlâ borç batağındaki ve askerî olarak zayıf düşmüş Os- manlı’nın toprağı olan Kuveyt’in il- kesiz Şeyhi Mübarek es-Sabah’la 99 yıllık bir imtiyaz anlaşması imzaladı. 1907’de bu anlaşma ‘daimi kira’ an- laşmasına çevrildi. 1905 yılında Sidney Reilly adında bir İngiliz casusunun çevirdiği do- laplarla Lord Strathcona Basra’da- ki petrol kaynaklarıyla ilgili özel 48 DERİN TARİH / 2015 AĞUSTOS


Like this book? You can publish your book online for free in a few minutes!
Create your own flipbook