Important Announcement
PubHTML5 Scheduled Server Maintenance on (GMT) Sunday, June 26th, 2:00 am - 8:00 am.
PubHTML5 site will be inoperative during the times indicated!

Home Explore hayatsağlık dergisi Sayı 4

hayatsağlık dergisi Sayı 4

Published by Hayat Vakfı, 2019-09-21 09:12:44

Description: hayatsağlık dergisi Sayı 4 Mart 2011

Search

Read the Text Version

Sağlık ve Sosyal Bilimler Dergisi Sağlık ve sosyal bilimler arasında bir köprü kur- mayı amaçlayan dergimizin dördüncü sayısıyla .Dört aylık dergi yeniden beraberiz. Mart 2011 Sayı 4 Bu sayımızın ana eksenini ‘modernite’ kavramı oluşturuyor. Özellikle modern devletin ortaya Sahibi çıkışıyla birlikte gelişen ve yeni yönetim teknik- Hayat Sağlık ve Sosyal Hizmetler Vakfı leri çerçevesinde kurulan sağlıklı birey-sağlıklı toplum ilişkisi, sağlık olgusunun toplumsal-si- adına yasal iktidar ilişkileri bağlamında ele alınmasını Ahmet Özdemir mümkün kılıyor. Bu ilişkiselliği, eski çağlardan günümüze kadar geçen süreç içerisinde insicamlı Sorumlu Yazı İşleri Müdürü bir şekilde ‘okuyan’ mülakatımız dergimiz sayfa- Ahmet Özdinç larında sizlerle buluşuyor. Sosyal hayatın hemen her alanında yaşanan bir kırılma hali olan moder- Editör nite olgusu, doğrudan veya dolaylı yoldan sağlık- Bülent Özaltay la rabıtalı birçok alanı etkiliyor ve dönüştürüyor. Bu etkileşimin farklı alanlardaki yansımalarını Yayın Kurulu ele alan çalışmalara ek olarak, sağlığın toplumsal Ali İhsan Taşçı boyutunun altını çizen özgün içerikli makaleler Altay Ünaltay de bu sayımızda yer alıyor. Eyüp Süzgün Hakan Ertin Keyifli okumalar dileğiyle.. M. Alpertunga Kara M. İnanç Özekmekçi Murat D. Çekin Tasarım Uygulama Ahmet Yumbul Baskı - Cilt Pınarbaş matbaacılık ltd. şti. 0212 544 5877 İletişim Hasekisultan mahallesi Küçükmühendis sokağı 7 Fatih İstanbul 0212 588 2545 . 0533 668 0911 Faks. 0212 632 8579 [email protected] ISSN 1309-6001 Dergide yeralan yazılardan yazarları mesuldür. © Yayın hakları yayıncıya aittir. Kaynak gösterilerek alıntı yapılabilir.

içindekiler 04 10 Haberler İşlenmiş Gıdaların Çocukların Zekası Üzerine Etkisi 12 Sultan Gözde Yıldızhan Nişasta Bazlı Şeker 15 Sağlımız İçin Bir Tehdit mi? Ülkemizde Silikozis Ebru Bektaş Nurdan Sezer 16 18 Sağlık Hizmetinin Yeni Gözdesi İlaçta Reklam ‘Evde Bakım’ Kübra Soğukkanlı Zehra B. Bıyık - Furkan İsmail 24 20 Biyosemiyotik Projesi Metin Demir İnternette ‘Sağlıklı’ Bilginin Peşinde Hakan Ertin

38 içindekiler Sağlık ve Çevre: 44 Osmanlı Örneği Nietzsche’de Beden, Sağlık ve Miri Shefer Hastalık Kavramları Bilge Akbalık 52 58 Türkiye’de Modernleşme Çalışmaları ve Tıp Tarihi Osmanlı Devleti’nde Modern Ceren G. İlikan Rasimoğlu Psikiyatrinin Öncüsü: Dr. Luigi Mongeri Şahap Erkoç - Fatih Artvinli 62 66 Kadınlar Neden Kopya Sever? Faysal Soysal Süheyb Öğüt ile ‘Modernite, İktidar ve Beden’ 76 Üzerine Söyleşi Yüzyıl Öncesinden Beden Sağlığına Dair Bir Not Ahmet Zeki İzgöer

haberler UNICEF Pakistan konusunda uyarıyor Pakistan’da geçtiğimiz yıl yaşanan lık veya zayıflıktan ölme riskleri sağlık- sel felaketinden bu yana yaklaşık lı çocuklara göre on kat fazla. Ölmese- sekiz ay geçti. Unicef ’in raporuna göre ler bile, tıbbi müdahaleden mahrum felaket bölgesinde hala on binlerce kalmaları durumunda bu çocukların çocuk yetersiz beslenme sorunuyla gelişimi, dolayısı ile gelecek hayatları karşı karşıya. Sadece Sind eyaletinde olumsuz yönde etkilenmiş olacak. beş yaş altındaki 90 000 çocuk tehdit altında ve bu her 4-5 çocuktan birinin Unicef ’in Pakistan sorumlusu Pas- sorun yaşadığı anlamına geliyor. cal Villeneuve, kaygılı olduklarını ve aylardır kısıtlı miktarda besinle idare Sel bölgesindeki evlerin yaklaşık etmek zorunda kalmanın, çocukların yarısı mevcut yiyeceklerini tüketmiş hastalıklara karşı mücadele güçlerini durumda. Kötü hava şartları ve nem, zayıflattığını belirtiyor. Felaket önce- çadır ve enkazlarda barınan ailelerin sinde zaten birçok çocuğun yetersiz durumunu daha da zorlaştırıyor. beslendiği, mevcut şartların çocukla- rın durumunu daha da ağırlaştırdığı Unicef ’in verilerine göre çocuk- ifade ediliyor. ların % 6,1’i beslenme yetersizliğinin pençesinde. Acil tıbbi yardıma ihtiyacı Zehra Betül Bıyık olduğu bildirilen bu çocukların hasta- Yeni organ kaynağı: Ötenazi Belçika’da ötenazi uygulanan kişi- nörlüğü konusu tıp camiasında yeni ötenazi donörlüğüne izin veren ül- lerden transplantasyon amacıyla bir problem alanı olmaya aday gibi du- keler arasında yapılması öneriliyor. organ alındığının medyaya yansıması ruyor. Yöneltilen eleştirilere mukabil, Halihazırda ‘Eurotransplant’ Belçi- yeni tartışmalara yol açtı. Bu şekilde tartışılan olgularda hastaların kati ve ka, Hollanda, Almanya, Lüksemburg, en az dört vaka olduğu, Antverp ve geçerli rızalarının arandığının altı çi- Avusturya, Hırvatistan ve Slovenya Liege’deki etik kurulların da sözko- ziliyor. Ayrıca etik sorunları minimize arasındaki koordinasyonu sağlıyor. nusu uygulamayı onayladıkları bil- etmek için ötenazi ve transplantasyon diriliyor. Belirtildiğine göre ötenazi süreçlerinin mümkün olduğunca bir- ‘Eurotransplant’ üyesi olan Al- sonrasında organ alımı önünde Bel- birinden ayrı tutulmalarının gerekli manya, ticari amaçlı organ temininde çika mevzuatına göre yasal bir engel olduğu da belirtiliyor. olduğu gibi ötenazi kaynaklı organ bulunmuyor. Buna rağmen, adı geçen transplantasyonlarının da reddedil- kurullar etik açıdan hassas bir konuya Ötenazi donörlüğüne karşı çıkan- mesi gerektiğini ifade ederek muhalif temas ettiklerinin de farkındalar. lar bu durumun ötenaziyi teşvik ede- pozisyon almış durumda. bileceği ve hastalar üzerinde bir tür Bu konu ilk kez geçtiğimiz Aralık baskı oluşturabileceği konusunda en- Halil Aziz Velioğlu ayında Belçika Tıp Akademisi’nin dü- dişelerini dile getiriyorlar. zenlediği bir sempozyumda gündeme gelmiş, daha sonra Avrupa Biyoetik Tartışılan diğer bir husus, böylesi Enstitüsü’nün raporunda da yer almıştı. vakalarda organ paylaşımının nasıl ya- pılacağı. Bu sürecin ‘Eurotransplant’ Ötenazi uygulanan bireylerin do- tarafından yürütülmesi ve paylaşımın 6 hayatsağlık

haberler Avrupa Adalet Divanı kök hücre patentlerini yasaklıyor mu? Avrupa Adalet Divanı insan embri- riyolarından elde edilen kök hücrelere tentlerinin ahlaki olmadığını iddia yosuna ait kök hücre patentlerini dair çalışmaların patentlenmesi aley- ediyor. yasaklayacak mı? 6 Mart 2011 günü hinde görüş bildirdi. Bu ilk açıklama, yapılan ön açıklama, insan embriyola- Divan’ın sözkonusu patentleri iptal Avrupa Adalet Divanı’nın on üç rına ait kök hücre ve genetik dizilim- edebileceği şeklinde yorumlanıyor. yargıcının önümüzdeki günlerde lerine ilişkin yeni patent alınmasının Kök hücreler üzerinde çalışan bilim Bot’un görüşünü değerlendirmesi ve yasaklanabileceğine işaret ediyor. Ay- adamları bu durumdan duydukları altı ay içinde nihai kararını vermesi rıca, alınmış patentlerin de iptali söz endişeyi dile getirerek, Bot’un görüşü bekleniyor. konusu. doğrultusunda verilecek bir kararın Avrupa’daki kök hücre çalışmalarını Muhtemel yasağın, birçok hastalı- Konuya ilgili olarak Almanya’da sona erdirebileceğini ifade ediyorlar. ğın tedavisini geciktirebileceği iddiası açılan bir davaya bakan Alman Fede- Almanya’da açılmış davaya taraf olan ne kadar doğru ve bu yasak nelere mal ral Yüksek Mahkemesi insan embri- Greenpeace örgütü ise kök hücre pa- olacak? Galiba bu soruların cevabını yolarından elde edilen kök hücrelerin da zaman gösterecek. kullanımıyla ilgili kuralların tespiti ve konunun aydınlatılması için meseleyi Taha Hanoğlu Avrupa Adalet Divanı’na taşımış ve görüş istemişti. Divan yargıçlarından Y. Bot, hazırladığı raporda, insan emb- WHO çocukların tükettiği sağlıksız gıdaların pazarlanmasına yönelik kısıtlama öneriyor Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ço- nelik etkili yöntemler geliştirilmesinin daha büyük sorunlarla karşılaşılaca- cukların tükettiği yüksek oranda ve çocuk odası, aile klinikleri, oyun ğının ve bu kötü gidişin ancak resmi yağ, şeker ve tuz içeren gıdaların pa- alanları, pediyatri merkezleri, okullar, makamların alacağı kararlarla engelle- zarlanmasına yönelik dünya genelinde anaokulları gibi çocukların bulunduğu nebileceğinin altı çiziliyor. bir kısıtlamaya gidilmesini önerdi. yerlerde bu tür sağlıksız ürünlerinin bulundurulmamasının önemine dik- Furkan İsmail Çocuklar arasında yaygın olarak kat çekiyor. görülmeye başlanan aşırı kilo, obezite ve buna bağlı sağlık sorunlarının dün- WHO yetkilileri, bu konuya küre- ya genelinde giderek arttığına dikkat sel bir çözüm bulunabilmesi amacıyla, çeken Örgüt, bu kötü gidişin önlen- uluslararası düzeyde reklamcılık sek- mesi için herkesi çözüm konusunda törüne ilişkin yasal düzenlemeler ya- işbirliğine davet etti. pılmasını ve ülkeler arasında işbirliği yapılarak marketlerde satılan sağlıksız WHO sağlıksız ürünlerin tüketimi- gıdaların satışının kısıtlanmasını öne- nin azaltılmasını hedefleyen çalışmala- riyorlar. rın arttırılması ve hükümet yetkililerin buna destek vermesi gerektiğini söylü- Bu konuyla ilgili gerekli önlem- yor. Ayrıca tüketimin azaltılmasına yö- ler alınmadığı takdirde, gelecekte çok hayatsağlık 7

haberler Cinsiyet belirleme testleri yasaklandı Geçen Şubat ayında Sağlık Bakan- gelere sahip olmadığının anlaşıldığı haftasından itibaren anlaşılabiliyor. lığı anne karnındaki bebeklerin belirtildi. Toplatılmasına karar verilen Çoğu merkez, kesin sonuç elde edebil- cinsiyetlerini belirleme amacıyla kul- her iki test, eczanelerin yanı sıra inter- mek için muayeneyi gebeliğin 16. haf- lanılan bazı test ürünlerinin kullanımı- net aracılığıyla da satılıyordu. tasından sonra yapmayı tercih ediyor. nın ve satışının durdurulmasına karar Ancak yasaklanan cinsiyet belirleme verdi. Bakanlıktan yapılan açıklamada, Ultrasonografik muayene ile bebe- testleriyle hamileliğin 10. haftasında ‘Tıbbi Tanı Cihazları Yönetmeliği’nin ğin cinsiyeti hamileliğin en erken 12. bebeğin cinsiyeti konusunda bilgi sa- ‘sağlığın korunması ile ilgili özel ted- hibi olunabiliyor. birler’ başlığı altındaki 19. maddesi ge- reğince, kamu sağlığının korunması ve Türkiye’deki yasal kürtaj süresi (10 ülkemizde piyasaya arz edilmiş ürün- hafta) ultrasonla cinsiyetin belirlen- lerin güvenliğini sağlama amacıyla bir diği süreden daha kısa olduğundan, dizi önlem alınmasının uygun bulun- cinsiyet tercihine istinaden hamileli- duğu ve ‘IntelliGender’ ve ‘Ultimate ğin sonlandırılması mümkün değildi. 10 Weeks’ markalı cinsiyet tahmin Ancak evde yapılabilen bu testlerin testlerinin ilgili mevzuat kapsamında cinsiyet seçimine imkan vermesi etik üretilmediğinin ve ürün güvenliğine ve hukuki açıdan endişe ve eleştirilere ilişkin gerekli işaret, sertifika ve bel- neden oluyordu. Yasin Çırakoğlu Danıştay bazı sağlık personelinin mesai sonrası serbest çalışabilmesinin önünü açtı Türk Sağlık-Sen, kamuda sağlık sayılamayacağı gerekçeleriyle davayı timi Öğretmenliği’ programından hizmetleri sınıfında görev ya- reddetmesi üzerine, Türk Sağlık-Sen mezun olanların sağlık bilimleri lisan- pan ve sağlık bilimleri lisansları olan bu kararı temyiz etmişti. siyeri sayılmasına yönelik kararlarını meslek mensuplarının, mesai saatleri göz önüne alarak, çocuk gelişimcilerin dışında serbest olarak çalışabilmele- Davaya bakan Danıştay 12. Dai- benzeri sağlık personeli kapsamında ri için Sağlık Bakanlığı’na başvurmuş resi, 2368 sayılı ‘Sağlık Personelinin değerlendirilmesi gerektiğini belirtti. ve Bakanlığın söz konusu durumun Tazminat ve Çalışma Esaslarına Dair uygun olmadığı yönünde görüş bil- Kanun’un 4. maddesine göre davaya Danıştay 14.12.2010 tarihli kara- dirmesi üzerine Ankara 13. İdare konu olan meslek mensupları için özel rıyla Ankara 13. İdare Mahkemesi’nin Mahkemesi’ne dava açmıştı. Mahke- bir kanun gerektiğini vurgulamakla kararını bozdu ve belirtmiş olduğu ge- menin fizyoterapist, psikolog, diyetis- birlikte, sağlık ve yardımcı sağlık hiz- rekçelerin gözetilerek, yeniden bir ka- yen gibi meslek mensuplarına mesai metleri sınıfında yer alan söz konusu rar verilmesi için dosyayı geri gönder- saatleri haricinde çalışma hakkı tanı- personelin bu haktan yararlanama- di. Sağlık Bakanlığı ise tam gün yasası yan özel bir kanun olmadığı, eğitim ve masının hak ve adalet ilkesine uygun konusundaki düzenlemenin hem he- öğretim hizmetleri sınıfında yer alan olmadığına karar verdi. Ayrıca, çocuk kimleri hem de diğer sağlık çalışanları- çocuk gelişimi uzmanlarının da sağlık gelişimi uzmanlarıyla ilgili olarak, nı kapsadığını görüşünde ısrar ediyor. ve yardımcı sağlık hizmetleri sınıfında YÖK Yürütme Kurulu ve Bakanlar Kurulu’nun ‘Çocuk Gelişimi ve Eği- Betül Sümbül 8 hayatsağlık

haberler Kızamık tehdidi 2011 yılının başlarından itibaren şimdiye kadar izole edilen 20 virüsün toplanmış kan örnekleri üzerinde Re- vaka sayılarında gözlenen beklen- de yurt dışı kaynaklı olduğunun anla- fik Saydam Hıfzıssıhha Merkezi’nde meyen artış nedeniyle kızamık yeni- şıldığını belirtti. Salgın riski üzerine, yapılan serolojik incelemelerde kıza- den gündeme taşındı. Vaka sayısının İstanbul’da rutinin dışında 9 aylık be- mık bağışıklık oranının % 92 düzeyin- üç ay gibi kısa bir sürede artması ‘Sal- beklere ekstra bir doz aşı ve tüm sağlık de olduğunun tespit edildiği, bu yüz- gın mı var?’ sorusunu akıllara getirdi. çalışanlarına da Kızamık, Kızamıkçık, den genel bir aşı kampanyasına gerek 29.12.2010 tarihinde İstanbul Üniver- Kabakulak aşısı uygulanmasına baş- duyulmadığı, fakat kalan % 8’lik dilim sitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’ne ateş lanmış durumda. içinde olduğunu düşünen, bilen her- ve döküntüyle gelen bir hastada tespit kesin aşı olabileceği ve şimdiye kadar edilen ilk kızamık vakasını takiben Sağlık Bakanı’nın “1975-1990 yıl- bu yolla 3 274 kişinin kendi isteğiyle sonraki aylarda 20’si çocuk, 31’i 20-35 ları arasında doğanları aşılayabiliriz” aşı olduğu belirtildi. yaş arası yetişkin olmak üzere, vaka sa- cümlesine de açıklık getiren Gençer, yısı 51’e yükseldi. bu yıllar arasında tüm dünyada ol- Son olarak 2002’den bu yana kıza- duğu gibi Türkiye’de yürütülen aşı mık eliminasyonu için yürütülen prog- Bu konuda görüşüne müracaat et- kampanyasında da 9. ayda tek doz aşı ramda belirtilen en önemli adımlardan tiğimiz İstanbul İl Sağlık Müdür Yar- uygulandığını, fakat ilerleyen yıllarda birinin de doktorların geri bildirimi dımcısı Doç. Dr. Serap Gençer, yürü- 12. ay öncesinde yapılan aşılarla yeter- olduğunu vurgulayan Gençer, vaka- tülen ‘Kızamık Eliminasyon Programı’ li düzeyde antikor elde edilemediği- ların erken tespiti için Nisan 2010’da sayesinde 2006-2010 yılları arasında nin ve aşının tam tutması için bir doz yayımlanan belgeye göre makülopapü- İstanbul’da sadece yedi kızamık va- daha yapılması gerekliliğinin ortaya ler döküntülü tüm hastaların kızamık kasının bildirildiğini, 2011 senesinde çıkması üzerine 12. ayda ve 7 yaşında şüphelisi olarak bildirilmesinin gerek- görülen bu artışın sebebinin ise Av- olmak üzere iki doz aşı uygulamasına tiği uyarısında bulundu. rupa ülkelerinde binlerce insanı has- geçildiğini söyledi. 1975-1990 yılları ta eden kızamık salgını olduğunu ve arasında doğanların başka sebeplerle Ruken Mermut Kalp krizi için 13 günah keçisi daha mı? Dünyada her yıl 800 bin insan kalp ler üzerineydi. Çalışmalar ilk etapta 64 lanmıştı. Bu krizinden hayatını yitirmektedir. 762’si sağlıklı birey, 22 233’ü koroner rapor, hem o Bu sayının her geçen yıl biraz daha kalp hastalığı veya kalp krizi hikâye- genlerin etkisi- artması bilim adamlarını harekete ge- si olan hasta üzerinde sürdürülmüş. ni onaylıyor, hem çirmiş olmalı. 6 Mart 2011 tarihinde Daha sonra 56 682 kişinin de ilave- de daha önce tanım- Nature Genetics’de (Nat Genet 2011; siyle incelenenlerin sayısı 143 677’ye lanmamış 13 yeni ge- 43: 333-8) yayınlanan bir rapor, tıp ulaşmış. nin varlığını savunuyor. dünyasında yankı uyandırdı. Raporda, DNA’sında tespit edilen Bu genlerin rolü kabul edilse bile, Aralarında İngiltere, Amerika Bir- 13 genetik kodu taşıyan insanların kalp herkesçe bilinen hipertansiyon, diya- leşik Devletleri, Kanada, Almanya ve krizi geçirme risklerinin diğer insanla- bet, sigara kullanımı vb. risk faktörleri İzlanda gibi ülkelerin de bulunduğu ra oranla daha fazla olduğu belirtiliyor. ile ilişkileri incelenmeye muhtaç gibi 16 ülkenin önde gelen üniversitelerin- Daha önceden de bu yönde çalışmalar duruyor. den 167 bilim adamının çalışmaları, yapılmış, kalp krizine sebep olabilece- kalp krizini tetikleyen genetik faktör- ği düşünülen 10 gen araştırılmaya baş- Zeynep Orak hayatsağlık 9

haberler Multipl skleroz tedavisinde oral ilaç heyecanı Multipl skleroz (MS) tedavisi için onaylı ilaçlar subkutan, intramusküler beklentileri karşılamaması, ciddi yan geliştirilen yeni bir ilaç (fingoli- ve intravasküler yolla enjekte edilerek etkiler, maliyet ve enjeksiyonların yol mod), adı geçen hastalıktan muzdarip uygulanıyorlar. Bu ilaçların, enjeksi- açtığı anksiyete bu sorunun nedenleri olanlar için umut kaynağı oldu. Bunun yon bölgesinde nekroz gibi yan etkileri arasında sayılmaktadır. Oral ilaç kulla- nedeni, yeni ilacın ağız yoluyla kulla- olduğu gibi ciddi kafa içi enfeksiyonla- nımının tedaviye devam etmede etkili nılabilir olması. MS için kullanılmakta rı, kalp problemleri ve kanser gibi cid- olacağı düşünülmektedir ki yapılan ça- olan mevcut ilaçların parenteral yolla di yan etkileri de bulunmaktadır. Has- lışmalar da bu yönde sonuç vermiştir. kullanılabilmeleri hastalar için çeşitli taya ilaç uygulanmasında hastanın, sorunlara neden olmaktaydı. hastaneye bağımlılığı da ayrı bir sorun Tüm bu olumsuz durumlar nede- teşkil etmektedir. Klasik MS tedavi- niyle MS tedavisinde oral yolla kulla- Dünya çapında 2,5 milyon kişinin sinde karşılaşılan önemli sorunlardan nılabilen ilaçlara duyulan ihtiyaç uzun etkilendiği bilinen MS, genç erişkin- biri tedaviye devamsızlıktır. Bu durum süredir dile getirilmekteydi. Sözko- lerde görülen nörodejeneratif hastalık- en sık ilk altı ayda görülmektedir ve nusu yeni ilaç FDA’den ve Rusya’dan ların başında geliyor. Günümüzde MS sıklığı % 9-20 arasındadır. Tedavinin onay almış durumdadır. Avrupa’da faz tedavisinde yaygın olarak kullanılan III çalışmaları tamamlanmış, onay al- Yeni sıtma aşısı Sıtma, önlenebilir ve tedavi edile- len sıtma aşısı RTS,S/AS01E’nin ço- bir umut olduğu iddia ediliyor. bilir nitelikte bir hastalık olmasına cuklardaki klinik falciparum sıtmasına Aşı üzerine yapılan bu çalışma, karşın her yıl binlerce insan bu has- karşı en az 15 aylık sürekli etkisinin ka- talıktan dolayı hayatını kaybediyor. nıtlandığı ve sıtmanın endemik oldu- 2007 Mart ve 2008 Ekim tarihleri Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) ğu ülkelerdeki çocuk sıtmalarına karşı arasında Kenya ve Tanzanya’da 5-17 2010 yılı sıtma raporuna göre 2000’de aylık sağlıklı çocuklar üzerinde ger- dünya genelinde 985 000 olan ölüm oranı 2009’da 781 000’e düşmüş du- rumda. Bu gelişmeye rağmen, özellik- le Afrika başta olmak üzere, üçüncü dünya ülkelerinde sıtma ölümleri hala ciddiyetini koruyor. Sıtmanın yaygınlığını önlemede insektisit ve cibinlik kullanılması ile mevcut tedavi yöntemleri bazı böl- geler için etkili olmakla birlikte geliş- tirilecek bir sıtma aşısının hastalığın kontrolünde önemli rol oynayacağı es- kiden beri düşünülüyor ve bu konuda çalışılıyor. Geçtiğimiz Şubat ayında yayınla- nan bir makalede (Lancet Infect Dis. 2011 Feb;11(2):102-9), yeni geliştiri- 10 hayatsağlık

haberler mayı beklemektedir. Ülkemizde ise bu hem de hastanın motive olması sağ- ilaç üzerinde çalışmalar halen devam lanabilecektir. Ayrıca enjeksiyonların etmekte ve yakın bir gelecekte kulla- yol açtığı lezyonların oluşturduğu sı- nıma girmesi beklenmektedir. Fingo- kıntılar giderilmiş olacak ve böylece limod dışında üçü faz III aşamasında hastanın yaşam kalitesi olumlu yönde olan, biri de Avustralya ve Rusya’da etkilenecektir. Bununla birlikte ilacın onay almış dört oral ilaç daha bulun- kullanımının yaygınlaşması için mali- maktadır. yetinin (aylık tedavi maliyeti yaklaşık 4000 $’dır) düşürülmesi gereklidir. Fingolimod’un MS tedavisi açısın- dan önemli bir dönüm noktası olduğu Esra Yutan ifade edilmektedir. Öncelikle hastanın ilaç uygulanması için hastaneye ba- ğımlılığının azalması rahatlatıcıdır ve bu sayede hem tedavinin devamlılığı Diyabetliler için yeni bir umut çekleştirilmiş. Tanzanya’daki çocuklar Diyabetlilere sevindirici bir haber na yol açarak, kandaki insülin miktarı- 12, Kenya’dakiler ise 15 aylık takibe Harvard’dan geldi. Dr. Umut nı artırdığı gözlenmiş. Bu sonuç hem alınmış ve katılımcılar birer ay arayla Özcan’ın Nature Medicine’da yayın- tip 2 hem de tip 1 diyabetli farelerde üç doz aşıya tabi tutulmuş. Üçüncü lanan diyabetin genetik işleyişiyle aynı bulunmuş. dozdan sonra yapılan 12 ve 15 aylık ilgili son çalışması (Nat Med. 2011; takip sonuçlarına göre üçüncü dozdan 17: 356-65), X-box-binding protein-1 Sonuçlar, XBP-1’in artırılmasının, bir ay sonra anti-circumsporozoit an- (XBP-1) ve Forkhead box O1 proteini yalnızca insülin direncinin yüksek ol- tikorlarında anlamlı bir yükselme kay- (FoxO1) arasındaki etkileşimin tip 1 duğu tip 2 diyabetli hastalarda değil, dedilmiş. ve tip 2 diyabetli farelerde kan şekerini pankreasta insülin üretiminin hiç ol- normal seviyeye çektiğini gösteriyor. madığı hastalarda da iyileşmeyi sağ- Çalışma, Kenya Medical Research layabileceğini gösteriyor ve özellikle Institute National Ethics Committee, Özcan, önceki yıllarda endoplaz- mevcut yegâne tedavi yöntemi vücu- the National Institute For Medical Re- mik retikulum (ER) stresi ve insülin da insülin enjekte etmek olan tip 1 search of Tanzania, the Oxford Tropical direnciyle obezite arasındaki ilişkiyi diyabetli hastalara da alternatif tedavi Research Ethics Committee, the London açıklayan makaleler yayınlamıştı. Bu yöntemleri geliştirilmesi bakımından School of Hygiene and Tropical Medi- çalışmada ise, yıllardır kan şekerini umut verici olarak değerlendiriliyor. cine Ethics Committe ve the Western yükselttiği bilinen FoxO1 proteiniyle Yaptıkları bu çalışmalarla XBP-1 ko- Institutional Review Board tarafından XBP-1 arasında doğrudan bir etkile- nusundaki kanıları oldukça değiştiren onaylanmış ve 1964 Helsinki Deklaras- şim olduğu ortaya konuluyor. Yapılan Özcan ve ekibi, karaciğerde XBP-1’i yonu ile İyi Klinik Uygulamalar (GCP) deneylerde ER katlama kapasitesini artıracak ilaçları bulmak için araştır- ilkelerine göre bağımsız bir gözlemci artırma yeteneği baskılanmış mutant malarını sürdürüyorlar. komite tarafından da denetlenmiş. XBP-1’lerin karaciğerdeki aşırı eks- presyonunun, 26S proteozom sistemi İlknur Karagöz Merve Yamanoğlu üzerinden FoxO1 proteininin yıkımı- hayatsağlık 11

güncel tartışmalar İşlenmiş gıdaların çocukların zekâsı üzerine etkisi Beslenmenin vücudumuz üzerindeki etkisi kognitif (bilişsel) gelişmeyle ilişkisi olduğunun ile ilgili her gün yeni tartışmalarla karşıla- gösterilmiş, mikrobesin takviyesinin (vitamin ve şıyoruz. Bu konuda bazı genel geçer bilgilere de mineral) ise sadece beslenmesi yetersiz çocuk- zaten sahibiz. Anne sütünün yararları, yağlı bes- lar üzerinde yararlı olacağı belirlenmişti. Genel lenmenin kalp hastalıkları için tetikleyici unsur beslenmenin çocukluktaki toplam zekâyla olan olduğu gibi bilgiler çeşitli araştırmalarla ortaya ilişkisini inceleyen tek araştırma Nelson ve arka- konulmuş durumda. daşları tarafından İngiltere’de 7-12 yaş arasındaki çocuklar üzerinde yapılmış ve toplam zekâyla o Beslenmenin metabolizmamız üzerine olan andaki diyet arasında bir ilişki saptanamamış. etkilerini sürekli araştırıyor olsak da zekâmıza olan etkisi hakkında ne biliyoruz? Erken çocuk- Yiyecekleri karbonhidrat, yağ gibi izole grup- luktaki beslenme alışkanlıklarının geç dönem- lar halinde değil kombinasyonlar şeklinde tüket- de analitik zekâya yani IQ’ ye olan etkisi nedir? tiğimizden Dr. Pauline Emmett ve arkadaşları İngiltere’de Bristol Üniversitesi’nden bir grup korelasyonları hesaba katarak değerlendirme araştırmacı bu soruyu sorarak yaptıkları araş- yoluna gitmişler ve çok fazla değişken arasındaki tırmanın sonuçlarını geçtiğimiz Şubat ayında bağlantıları da kullanarak geleneksel diyet-sağlık açıkladılar (Northstone K, Joinson C, Emmett P, ilişkisini değerlendirme metotlarını tamamlayıcı Ness A, Paus T. Are dietary patterns in childhood olduğundan PCA yöntemini (Principal Compo- associated with IQ at 8 years of age? A population- nent Analysis-Birincil Bileşkeler Analizi) tercih based cohort study. J Epidemiol Community Health, etmişler. doi:10.1136/jech.2010.111955). ‘Fastfood’la beslenmenin çocukların zekâsına olumsuz et- Dr. Emmett’in önderliğindeki çalışma halen kileri başlığıyla dünya basınında geniş devam etmekte olan ve ALSPAC (Avon Longi- yankı bulan söz konusu makalede, tudinal Study of Parents and Childrens) olarak beslenmenin uzun vadedeki et- kisi hakkındaki çalışmaların bilinen popülasyon bazlı toplum çalışmasına sayıca az ve tartışmalı olduğu, dayandırılarak yürütülmüş ve PCA yön- erken çocukluk dönemindeki temi kullanılarak 3-8,5 yaş arası (erken beslenmenin ilerleyen yıllarda ve orta çocukluk) beslenme alışkanlık- genel zekâya olan etkisi hakkın- larıyla 8.5 yaşında değerlendirilen IQ da bilgilerimizin sınırlı olduğu sonuçları arasındaki ilişkiler incelenmiş. vurgulanıyor. Buna göre, daha sağlıklı beslenmenin IQ Daha önceki çalışma- sonuçlarını arttıracağı hipotezini kurmuşlar. larda anne sütünün Çalışmayı bu kadar önemli yapan en yüksek önemli unsur çalışma metodunun her safhasındaki ince hesaplama- lar. Zekâ (IQ) ölçümü için WISC (Wechsler Intelli- 12 hayatsağlık

güncel tartışmalar gence Scale for Children) kullanılmış. Beslenme alan sonuçların ALSPAC çerçevesinde yürütülen ile ilgili bilgiler 3, 4, 7 ve 8,5 yaşlarında yapılan ve erken çocukluktaki beslenme düzeninin, geç FFQ (Food Frequency Questionnaire ) ile yiye- çocukluktaki davranışları, hiperaktiviteyi ve okul cek ve içeceklerin her yaştaki tüketim sıklığı sor- performansını etkilediği gözlemlenen izleme ça- gulanarak derlenmiş. Beslenme ve IQ arasındaki lışmalarıyla aynı paralellikte olduğu belirtilmiş. ilişkiyi etkileyen çeşitli potansiyel faktörler de hesaba katılarak çalışma yürütülmüş. Buna göre Araştırmanın en önemli yanı 3 yaşındaki bes- cinsiyet, WISC çalışmasının yapıldığı yaş, çocu- lenme ile 8,5 yaşındaki IQ arasındaki ilişkiye dair ğun hayatında yaşadığı stres yaratabilecek olay- bir kanıtın sunulması. Bu durum, beyin gelişimi- ların sayısı, emzirme süresi, günlük enerji alımı, nin en hızlı safhasının 3 yaşında olmasıyla açık- 18.ayda ölçülen HOME puanı (Home Obser- lanmış. Nitekim, referans gösterilen bazı çalışma- vationf for Measurement of the Environment), larda bu dönemdeki kafa büyümesinin bilişsel annenin eğitimi, kendi evlerinde veya kirada ya- gelişim ile ilişkili olduğu gösterilmiş. şamaları, sosyal sınıf, doğumda annenin yaşı ve hamilelikte annenin balık yağı tüketimi de göz Örnek sayısının fazla olması ve diyetin ince- önüne alınmış. lenme yöntemi bu çalışmanın güçlü yanları ola- rak sunulmuş. Ayrıca, birçok değişkenin hesaba Her yaş grubu için PCA ile 3 besin grubu katılmış olması da önemli. Araştırmacılar kendi oluşturulmuş: eksikliklerini de belirtmişler. Bazı çocukların ça- lışmayı tamamlamamaları ve çalışmayı tamam- 1) İşlenmiş gıdalarla beslenme: yüksek yağ layan çocukların tamamlayamayanlara oranla ve şeker içeren, işlenmiş gıdalar ve hazır yemek- sosyal olarak avantajlı olmasının tartışmaya açık lerle beslenme. kısımlar olduğu belirtiliyor. İtirazla karşılaşacak- larını düşündükleri bir noktayı tekrar gözden 2) Geleneksel beslenme: et, un, patates ve geçirmişler: Zayıf diyetle beslenen çocuklarda sebze içeren beslenme. nörolojik bozukluk oranının daha yüksek olması, böylece IQ seviyelerinde düşüş olabileceği. Bu 3) Sağlıklı-bilinçli gıdalar: salata, meyve, seb- yüzden çalışmayı bu çocukları (IQ skoru < 70 ze, balık, makarna, pirinç gibi gıdalarla beslenme. olan) çıkararak tekrarlamışlar, fakat yaklaşık aynı sonuçlarla karşılaşmışlar. Kendilerini eleştirdik- 3 yaş grubundaki beslenmede ‘atıştırmalık’ leri diğer bir nokta, anne zekâ düzeyinin etkisini bir grup daha eklenmiş. Bunlar ‘finger foods’ hesaba katmamış olmaları. Buna mukabil anne- olarak tanımlanan meyve, bisküvi, ekmek ve kek- nin eğitim düzeyi hesaba katılmış ve eğitimin lerden oluşuyor. Her yaş grubundaki beslenme anlama kabiliyeti ile yakın ilişkisi olduğu da be- düzeni ile 8,5 yaşında yapılan IQ sonuçlarının lirtilmiş. Araştırmada 3 yaş altındaki diyete dair değerlendirilmesiyle çarpıcı sonuçlara ulaşılmış. sorular olmasına rağmen, bu yaş grubu ile ilgili 3 yaşındaki ‘işlenmiş’ gıda ile beslenmeyle IQ dü- anlamlı bir beslenme tipi oluşturulamamış ve bu şüşü arasında ve 3 yaşındaki ‘atıştırmalık’ beslen- şekilde ileriki çalışmalar için araştırmacılara açık me ile IQ artışı arasında anlamlı ilişki saptanmış. bir yol sunulmuş. 8,5 yaşındaki ‘sağlıklı-bilinçli’ beslenme ile IQ artışının arasında da anlamlı ilişki saptanmış. Bu Bu çalışma ile zararlı olduğunu tahmin ettiği- ilişkilerin puan artışı üzerinde ne kadar etkili ol- miz işlenmiş gıdaların bazı olumsuz etkileri ka- duğu da hesaplanmış. Buna göre en belirgin fark, nıtlanmış oluyor. Daha kesin bulgular için ayrın- 3 yaşındaki ‘işlenmiş’ gıda ile beslenmenin zekâ- tılı çalışmalara ihtiyaç olsa da, işlenmiş gıdaların ya olan olumsuz etkisi üzerinde görülmüş. çocukların beslenmelerine ne kadar dâhil edile- ceği hususunu gözden geçirmemiz gerekiyor. Araştırmanın tartışma kısmında da belirtil- diği gibi, çalışmanın sonunda 4 ve 7 yaşlarındaki Sultan Gözde Yıldızhan beslenme ile zekâ arasında tam adapte model so- nunda anlamlı bir ilişki kalmamış. Çalışmada yer hayatsağlık 13

güncel tartışmalar Nişasta Bazlı Şeker sağlığımız için bir tehdit mi? Pancar şekerinin (sakkaroz) yerini almaya meklerden sonra yükselmesi, kan insülin düzey- çalışan nişasta bazlı şekerin (NBŞ) insan lerinin yükselmesine neden olur ve ardından kan sağlığı için tehdit oluşturduğu iddiası bir süredir şekeri hücrelerin içine girer. Bu mekanizma in- gündemde geniş yer buluyor. sanda doyma hissine neden olur ve daha fazla ye- mek yenmesini engeller. Fruktoz içeren bir öğün- Tatlandırıcı olarak geniş kullanım sahasına den sonra glukozlu öğüne kıyasla insülin salını- sahip NBŞ, sakkarozdan daha tatlı, daha ucuz ve mının daha düşük olduğu, bu durumun da iştahı taşınması daha kolay. Bu da gıda üreticileri için arttıran ‘ghrelin’ hormonunda daha az baskılanma daha düşük maliyet ve daha yüksek kâr anlamına ve iştahı azaltan ‘leptin’ hormonunda ise daha az geliyor. Ayrıca NBŞ, ilaç sanayiinde dolgu mad- artışla sonuçlandığı bildirilmiştir.4 Bu durum, desi, gıda sanayiinde ise nem çekme, gıda aktivi- fruktozun besin alımını baskılamada glukozdan tesini düşürme ve gıdaların raf ömrünü uzatma daha az etkili olduğu şeklinde yorumlanabilir. Bu amacıyla da kullanılıyor. nedenle fark etmeden tükettiğimiz yüksek fruk- toz, obezite ve obeziteyle ilgili hastalıkların orta- 1970’lerde başlayan NBŞ üretimi, 1980’lerde ya çıkmasında 2000’li yıllardan itibaren bir sağlık yılda 3 milyon ton düzeyinde iken, günümüzde tehditi olarak kabul edilmektedir. 20-30 milyon tonun üzerine çıkmış durumda. Mısır nişastasının kimyasal işlemden geçirilme- Nitekim ABD’de yapılan bir araştırma so- siyle elde edilen NBŞ yüzde 90’lara varan fruk- nucunda, son 35 yılda görülen obezite artışının toz ihtiva ediyor, şeker pancarından elde edilen NBŞ kullanımındaki artışla paralel olduğu bildi- sakkaroz ise yarı yarıya fruktoz ve glikoz içeriyor. rilmiştir.1 Ancak 2005 yılı Dünya Sağlık Örgütü (WHO) verileri incelendiğinde ABD için doğru NBŞ içerisinde yüksek oranda bulunan fruk- olabilecek bu verinin, yani aşırı NBŞ tüketimi ile tozun iştah üzerine etkileri konusunda bugüne obezite arasındaki olası ilişkinin, dünyadaki her kadar birçok çalışma yapılmış. Yemeklerden son- ülke için geçerli olmadığı görülmektedir. Örne- ra ortaya çıkan ve doyma hissi sağlayan en önem- ğin WHO’nun verilerine göre Japonya ve Güney li iki unsurun, kan glukoz ve kan insulin düzeyleri Kore’de NBŞ tüketimleri yüksek iken gerek ka- olduğu biliniyor. Vücut hücrelerinin temel enerji dınlarda gerek erkeklerde obezite görülme sıklığı kaynağı olan kan şekeri (glikoz) düzeylerinin ye- ABD ile kıyaslandığında çok düşüktür. Yine Ar- jantin, Meksika gibi ülkelerde NBŞ tüketimleri düşük iken, obezite oranlarının her iki cinsiyette de neredeyse ABD’yi geçtiği görülmektedir. Do- layısıyla tek başına NBŞ tüketiminin obezite ile ilişkilendirilmesinin doğru olmayabileceği ileri sürülmektedir. 2007 yılında Toronto Üniversitesi’nde Bes- lenme Bilimleri profesörü G. Harvey Anderson tarafından enerji içerikleri aynı (izoenerjik) olan NBŞ, sakaroz ve süt içeren içeceklerin (laktoz, doğada yalnızca sütte bulunan, glikoz ve galak- tozdan oluşan bir disakkarittir) tokluk mekaniz- masına olan etkileri incelenmiştir. Sonuç olarak 14 hayatsağlık

güncel tartışmalar NBŞ, sakaroz ve süt içeren içeceklerin doygunluk NBŞ üretimi 300 bin ton civarında iken, 73 mil- üzerine olan etkilerinin aynı olduğu ve iştah, doy- yon nüfuslu Türkiye’de bu rakam 2009/10 yıl- gunluk, insulin, leptin, ghrelin düzeyleri açısın- larında 540 bin ton civarındadır. Türkiye’de kişi dan NBŞ ile sakarozun etkilerinin benzer olduğu başına 6-7 kg civarında NBŞ düşerken, AB ülke- iddia edilmiştir.2 lerinde kişi başına düşen NBŞ miktarı yaklaşık olarak 1,5 kg’dır. Bugün 500 milyon nüfuslu AB Avrupa ülkelerinde tüketilen şekerin ağırlıklı ülkelerinde 2009/2010 yılında toplam 690 440 olarak sakkaroz kaynaklı olduğu, Avrupa ülkele- ton NBŞ üretim kotası tahsis edilmişken, 70 mil- rinde NBŞ tüketiminin göreceli olarak az olma- yon nüfuslu Türkiye’de ise aynı yıl 406 350 ton sına mukabil, obezite oranlarının ABD’de olduğu NBŞ üretimi yapılmaktadır. 2000 yılı itibariyle, gibi son yıllarda artış gösterdiği belirtilmektedir.2 AB’de toplam 16 ülke NBŞ üretiminden tümüyle çekilmiştir. 8 Aynı yıl ekonomiden sorumlu dev- Yapılan araştırmalar sonucunda, 2007 yılında let bakanı Kemal Derviş Türkiye ekonomisinin en çok kullanılan NBŞ formlarının NBŞ-55 (% krizde olması sebebiyle Uluslararası Para Fonu 55 fruktoz, % 41 glukoz, % 4 glukoz polimerle- (IMF) ile görüşmeler yapmış, Türkiye’de şeker ri) ve NBŞ-42 ( % 42 fruktoz, % 53 glukoz, % üretimi 2001 yılına kadar herhangi bir mevzua- 5 glukoz polimerleri) olduğu rapor edilmiştir.3 ta tabi değilken, 4634 sayılı ‘Şeker Kanunu’nun Buna istinaden NBŞ’nin birden fazla formunun 4.4.2001 tarihinde yürürlüğe girmesiyle birlikte, bulunması ve bu formların her birinin teşkil ettiği şeker pancarı ve NBŞ üreticileri için kota uygu- fruktoz/glukoz oranları dikkate alınacak olursa, laması başlamıştır. Bu kanunla NBŞ’nin ihracatı, bu çalışmalar doğrultusunda yapılan yorumların ithalatı ve kotası resmileştirilmiştir. Yeni ‘Şeker istatiksel olarak anlamlı olmayacağı da ileri sürül- Kanunu’ ile öncelikle şeker fabrikalarının özel- müştür. leştirilmesinin yolu açılmış ve NBŞ kotası ilk aşamada % 10 olarak kabul edilmiştir. Bu kotanın Bugüne kadar yapılan pek çok araştırma, her yıl % 25-50 oranında artırılması konusunda doğalın dışına taşmış şeker metabolizmasının, ise Bakanlar Kurulu yetkilendirilmiştir. pankreas kanserine neden olabileceğini göster- miştir. 2002’de ABD’de 88 802 kadının katılımıy- NBŞ üretimini halen sürdüren sekiz ülke bu- la gerçekleştirilen bir araştırmada, sakkaroz ile lunmaktadır. Bu ülkelerin üretim sebepleri ise pankreas kanseri arasında bir ilişki bulunmamış, pancar şekerini hiç üretememeleri ya da çok az buna karşılık özellikle vücut kitle indeksi yüksek miktarda şeker pancarı üretim potansiyeline sa- olan ve artmış insülin direnci bulunan bireylerde, hip olmalarıdır. Türkiye ise dünyanın dördüncü yüksek glisemik yük ve fruktozdan zengin diye- büyük pancar şekeri üreticisidir. Ortadoğu, Bal- tin, pankreas kanseri olasılığını istatistiksel ola- kanlar ve Kafkasya’da şeker pancarı ekebilen tek rak anlamlı bir biçimde arttırdığı görülmüştür.5 ülke olan Türkiye’de % 10 gibi yüksek bir kota ile NBŞ üretimi yapılmasının, 2001 yılından itiba- Los Angeles Üniversitesi tarafından yürütü- ren milli ekonomide yaklaşık 300 milyon TL’lik len bir diğer çalışmada, fruktozun pankreas kan- kayba neden olduğu ifade edilmektedir. NBŞ seri hücrelerinin çoğalmasını hızlandırdığı ortaya kotasında yapılan her artış da şeker pancarı üre- konmuştur. Pankreas hücre soylarında yapılan timinde daha fazla daralmaya neden olmaktadır.8 araştırmaya göre fruktoz, kanser hücreleri tara- fından enerji kaynağı olarak kullanılabilmekte- Bu tatlandırıcı maddelerin yapımında kul- dir. Araştırma, ABD’de ciddi tartışmalara neden lanılan mısır ve benzeri nişastaların ithal edil- olmuş ve ABD NBŞ için kendi ülkesinde % 2’lik mesinin ülke ekonomisinde meydana getirdiği kota koymuştur.7 Şubat 2011 itibariyle söz ko- boşluğun yanı sıra, önem arz eden problem- nusu kota Almanya’da % 0,89, Fransa’da % 0,49 lerden bir diğeri de genetik yapısı değiştirilmiş düzeyindedir. Yaklaşık 300 milyon nüfuslu AB ülkelerinde hayatsağlık 15

güncel tartışmalar ürünlerden üretilmiş olma ihtimalinin yüksek Kaynakça olmasıdır. Nitekim Toprak Mahsulleri Ofisi Ge- nel Müdürlüğü’nce Mayıs 2007’de Bandırma 1. Bray G. Fructose: should we worry? Int J Obes ve Derince Limanları’na getirilen, 110 bin tonu 2008; 32(Suppl 7): 127-31. Arjantin’den olmak üzere, 250 bin ton mısır ve buğday üzerinde yapılan analizlerde mısırın 2. Akhavan T, Anderson GH. Effects of glucose-to- GDO’lu olduğu ortaya çıkmıştı. 7 fructose ratios in solutions on subjective satiety, food intake, and satiety hormones in young men. Birçok gıda ürünü etiketinde fruktoz uyarısı Am J Clin Nutr 2007; 86: 1354-63. bulunmadığını söyleyen beslenme uzmanları, gıda üreticilerinin denetlenmediğini, gıda etiket- 3. Forshee R, Storey M, Allison D, et al: A critical lerinin üzerinde uyarı bulunmadığını, etiketteki examination of the evidence relating high fructo- uyarıların keyfi olarak yapıldığı, bu nedenle de se corn syrup and weight gain. Crit Rev Food Sci ‘obez ve hasta bir nesille karşı karşıya kaldığı- Nutr 2007, 47(6): 561-82. mızı’ ileri sürüyorlar. Bu tip şekerlerle üretilen gıdaların günde ne kadar tüketileceğinin kişinin 4. Michaud DS, Liu S, Giovannucci E, Willett WC, yaşına, ağırlığına, boyuna, yaktığı kaloriye, ka- Colditz GA, Fuchs CS. Dietary sugar, glycemic dın veya erkek olmasına göre değiştiğini belirten load, and pancreatic cancer risk in a prospective uzmanlar, AB ülkelerinde gıda etiketleri üzerin- study. J Natl Cancer Inst 2002; 94: 1293-300. de bu miktarları yazan uyarılar bulunduğuna, Türkiye’de de bir an önce bu uygulamanın haya- 5. Nöthlings U, Murphy SP, Wilkens LR, Hender- ta geçmesi, halkın bilinçlendirilmesi gerektiğine son BE, Kolonel LN. Dietary glycemic load, ad- dikkat çekiyorlar. AB ve ABD’de oldukça düşük ded sugars, and carbohydrates as risk factors for olan kota sınırlamasının Türkiye’de de aynı oran- pancreatic cancer: the Multiethnic Cohort Study. lara çekilmesi gerektiği de vurgulanıyor. Am J Clin Nutr 2007; 86: 1495-501. Bağımsız bilim adamları ise gerekli önlemler 6. http://www.saglikaktuel.com/haber/nisasta- alınmadığı takdirde fruktozun metabolik sendro- bazli-seker-hakkinda-saglik-bakanligi-bilim ku- ma yol açabileceğini belirtirken, kanser uzman- rulu-raporu-16183.htm ları ve cerrahlar, olası riskleri nedeniyle mısır şu- rubunun gıda maddelerinde yoğun kullanımının 7. h t t p : / / w w w. h a b e r t u r k . c o m / s a g l i k / önüne geçilmesi gerektiğini ifade ediyorlar. haber/602111-kanser-dairesinin-nbs-raporu-ha- zir Ebru Bektaş 8. http://www.sekeris.org.tr/multimedia/pdf/se- ker-is118.sayi.pdf 16 hayatsağlık

güncel tartışmalar Ülkemizde silikozis Silika adı verilen maddenin uzun süre so- 2009 yılından itibaren kot taşlama usulüyle lunmasıyla gelişen bir akciğer hastalığı olan tekstil üretimi Sağlık Bakanlığı tarafından ya- ‘silikozis’in ortaya çıkışı, yoğun sanayileşme saklanmış bulunuyor, ancak buna rağmen illegal hamlelerinin yaşandığı 19. yy. sonları ile 20. yy. yollarla ve son derece sağlıksız koşullarda bu işin başlarıdır. Ülkemizde ise, son yıllarda bu hasta- yaptırılmaya devam edildiğini iddia eden çok sa- lıktan dolayı meydana gelen onlarca ölüm vaka- yıda kişi var. Bazı görüşlere göre bir işçinin sili- sıyla beraber adını duyurmaya başlamıştır. kozis hastalığına yakalanması için altı ay yeterliy- ken, bir başka görüşe göre akciğerlerin silisyum Silikozis, Amerikan Ulusal İşçi Sağlığı ve maddesine en az beş yıl maruz kalması gerekiyor. Güvenliği Enstitüsü’nün verilerine göre en sık Fakat öyle anlaşılıyor ki asıl belirleyici faktör iş- görülen meslek hastalığı olarak kabul ediliyor. çilerin kot taşlama işi esnasında bu tozlara han- Silika tozuna maruz kalan tüm işçiler sözkonusu gi oranda maruz kaldığı. Yapılan araştırmalarda ölümcül hastalığa yakalanma riskini taşımakla birçok işyerinde işverenlerin izin verilen dozların birlikte ülkemizde bu durumdan özellikle kot üzerine çıktığı tespit edilmiş. Ayrıca bu alandaki taşlama işçileri etkilenmektedir. Kot taşlama işi araştırmalara ve denetimlere hastalıktan dola- sebebiyle silikozis hastalığına yakalanan işçilerin yı ölümler meydana gelmeye başladıktan sonra haklarını korumak hem de yeni vakaların önüne ağırlık verilmiş ve uzun yıllar boyunca ilgili de- geçebilmek amacıyla sivil toplum düzeyinde çe- netimin yapılmadığı da ortaya çıkmış. Bunun so- tin bir mücadele yürütülüyor. Geçtiğimiz Ocak nucu olarak da kot taşlama işinde çalışan işçilerin ayında Kot İşçileriyle Dayanışma Komitesi üye- önemli bir bölümü hastalığa maruz kalmış bulu- leri Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile görüşmüş- nuyor. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, kot tü. Görüşmede, kot taşlama işi sebebiyle silikozis taşlama işinde çalışan 85 kişinin yapılan akciğer hastalığına yakalanan işçilere ‘Özürlüler Yasası’ radyografisinde % 30 oranında silikozla uyumlu kapsamında yardım yapılmasını öngören ‘Torba radyolojik bulgular saptandığını açıklamıştı. Ve Yasa’ ile ilgili endişeler aktarılmıştı. Üyeler, yasa ne yazık ki bir kişinin silisyum tozuna maruz kal- taslağının şu andaki halinin işçiler için çok da tat- ması durumu ortadan kalksa bile hastalığın iler- min edici olmadığını, yetersiz kaldığını ifade ede- lemesinin önüne geçilemiyor. rek taleplerini sürdürüyorlar. Torba yasa olarak anılan düzenlemede, silikozis hastası bir işçinin Nurdan Sezer vefatından sonra ailesine maaş ödenmesi ve % 15 iş göremez raporu alan bir işçiye maaş bağlanması gibi bazı eklemeler yapılmıştı. Fakat bunlar işçile- rin taleplerini tam olarak karşılamaktan uzak ka- lıyor. Çünkü Meslek Hastalıkları Hastanesi’nden silikozis raporu alan işçilere iş göremez gelirinin bağlanması için işçilerden sigortalılık ve fiili ça- lışmanın ispatı aranıyor. Oysa kot taşlama işinde çalışan işçilerin büyük çoğunluğu, kayıt dışı veya sigortasız olarak çalıştırılıyorlar. Bu nedenle, iş göremez raporunun bağlanması için sigortalılık veya fiili çalışmanın ispatı gibi yükümlülüklerin kaldırılması talep ediliyor. hayatsağlık 17

güncel tartışmalar Sağlık hizmetinin yeni gözdesi ‘evde bakım’ Gün geçtikçe artan hasta sayısı ve yaşlı nü- başlanmıştı. Yayınlanan son yönerge ile Sağlık fus, sağlık hizmeti alanında kimi sorunları Bakanlığı’na bağlı kurum ve kuruluşlarca da evde da beraberinde getiriyor. Özellikle kronik hasta- sağlık hizmeti verilmesi hedefleniyor. lığı olan hastalarda gelişen erken ve geç komp- likasyonların tedavisi hastanede kalış süresini Evde bakım hizmeti sunumunun aile hekim- uzatabildiği gibi, hastaları aile ortamından uzak leri, toplum sağlığı merkezleri (TSM), aile sağlığı bırakıp sosyal ve psikolojik sorunlara zemin merkezleri (ASM), Sağlık Bakanlığı hastaneleri hazırlamaktadır. Bu durum hastaların hastane bünyesinde kurulan ‘Evde Sağlık Birimleri’ aracı- enfeksiyonlarından etkilenme riskini de arttır- lığı ile verilmesi planlanıyor. Hizmetin hedefinde makta, hastane yataklarının uzun süre kullanımı ise, önceliği yatağa bağımlı ya da kendi imkânla- ise ciddi bir maliyet artışına sebep olmaktadır. rıyla hastaneye ulaşamayan hastalar alıyor. Ayrıca ‘Evde sağlık hizmeti sunumuna ihtiyacı olan bi- kronik hastalığı olanlar, nörolojik hastalar, astım, reylerin muayene, tetkik, tahlil, tedavi, tıbbi ba- KOAH gibi göğüs hastalığı olanlar, kas ve kanser kım ve rehabilitasyon hizmetlerinin evinde ve hastaları da hedef kitlesi arasında sayabileceğimiz aile ortamında sağlanması, gerektiğinde sosyal hasta grupları. Asıl hedef kitlesini ise, zamanla ve psikolojik hizmetler ile bütünleştirilerek veril- hizmetin işleyişi belirleyecek. Verilmesi amaçla- mesi’ şeklinde tanımlayabileceğimiz evde bakım nan hizmetler geniş kapsamlı olup bunların ba- hizmeti, bu tür sorunların üstesinden gelmeyi şında muayene, konsültasyon, tetkik, hemşirelik amaçlıyor. ve gerektiğinde röntgen çekimi gibi hizmetle yer alıyor. Ülkemizde yıllardır eksikliği hissedilen evde bakım hizmeti ile ilgili son yönerge 01.02.2011 Evde Sağlık Birimi’nde görevli hekimin yet- tarihinde Sağlık Bakanlığı tarafından yayınlan- kileri, hastaların temel ihtiyaçları göz önünde dı. Daha önce 10.03.2005 tarihinde 25751 sa- bulundurularak düzenlenmiş. Birimin görevli yılı Resmi Gazete’de yayınlanan ‘Evde Bakım hekimi, uzun süreli kullanımı sağlık raporu ile Hizmeti Hakkında Yönetmelik’ ile özel kurum- belgelendirilen ilaçları reçete edebilme yetkisi- lar tarafından evde bakım hizmeti verilmeye ne sahip olduğu gibi, mevcut sağlık raporlarını da düzenleyip yenileyebilecek. Ayrıca, birim so- rumlusu hekimin talebi doğrultusunda, hastanın sağlık kurumunda görevli ilgili uzman hekim ta- rafından muayene edilmesi, gerekirse uzman he- kimin hastayı evinde konsülte etmesi yönergede zorunlu kılınmış. Birimdeki hekimin en önemli yardımcısı ve destekçisi ise birimde bulundurul- ma zorunluluğu olan hemşireler. Birim görevli- si hemşirelerin sorumlulukları oldukça yoğun. Terminal dönemdeki palyatif bakımdan, hasta- nın ilaçlarının doğru ve düzgün kullanılmasının kontrolüne, kullanılan malzemelerin temizliği ve dezenfeksiyonundan atık materyallerin en uygun biçimde toplanması ve imha edilmesine kadar birçok görevi üstlenmek zorundalar. Hastanın bakımı ve sağlığı konularında hastaya ve ailesine 18 hayatsağlık

güncel tartışmalar eğitim vermek de görevleri arasında. Hastaların Evde bakım hizmetinden yararlanmak iste- kullanması gereken ya da tedaviye yardımcı ola- yen hastalar sağlık kurumundaki ‘Evde Bakım bilecek medikal cihazlar, hizmeti veren sağlık Birimi’ne başvuru formu ile müracaat edilebile- kurumu tarafından temin edilerek zimmet karşı- cek. Taburcu olan hastaların evde bakım hizmeti lığında hastanın kullanımına tahsis edilebilecek. almasına hekimi tarafından karar verilmişse, ilgili Tahsis edilen cihazların kullanımı ve bakımı ko- form hastayı takip eden hekim tarafından hazırla- nusunda eğitim işi hemşirelere ve sağlık memur- nan epikriz ve evde sağlık hizmetinin kapsamını larına düşüyor. belirten belge ile birlikte evde sağlık hizmeti biri- mine iletilerek gerekli koordinasyon sağlanacak. Evde bakım hizmeti uygulamasıyla uzun süre hastanede yatma zorunluluğu ortadan kalkan Halen 63 ilde hastane bünyesinde kurulan hastalara, kendilerini en rahat hissettikleri yer toplam 347 adet ‘Evde Sağlık Birimi’ tarafından olan evlerinde tedavi imkânı sağlanması, hastaya evde sağlık hizmeti verilebiliyor. Bakanlığın he- psikolojik ve sosyal yönden koruyucu, destek- defi ise 81 ilde 500’e yakın ‘Evde Sağlık Birimi’ leyici ve rehabilite edici sağlık hizmeti sunma kurmak. Hizmetin yaygınlaştırılmasının yanı imkânı da tanıyor. Hastaların daha kısa sürede sıra, hastaların böyle bir hizmetten haberdar edil- taburcu olabilmesini sağlayan bu uygulama, ya- mesi konusu da ayrı bir önem taşıyor. Bu konuda taklı tedavi kurumlarında artan yatak taleplerine en büyük görevin aile hekimlerine düştüğü belir- de kısmî bir çözüm olarak görülüyor. Yataklı te- tiliyor. Ancak, yönerge ayrıntılı bir şekilde ince- davi kurumlarındaki bu rahatlamanın kurumda lendiğinde, aile hekimlerinin görevi ne yazık ki sunulan sağlık hizmetinin kalitesini de arttıracağı tam olarak anlaşılamamakta. Kurumların görev- tahmin ediliyor. lendirilmesinde kargaşa yaşanması, evde sağlık hizmetinin yaygınlaştırılması aşamasında büyük Hastanede kalış süresinin kısalması, hastene bir engel teşkil edecek gibi duruyor. Evde sağlık enfeksiyonlarından korunma yönünde de önem- hizmeti alanında sistemli ve kaliteli bir hizmetin li bir adım. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ)’nün ve- verilebilmesi için öncelikle aile hekimliği uygula- rilerine göre hastanede tedavi gören her on hasta- masının düzene girmesi gerekiyor. dan birinde hastane enfeksiyonu ortaya çıkıyor. Hacettepe Üniversitesi Erişkin Hastanesinde, Akla gelen başka bir soru da birimin güven- 1997 yılında yapılan farmako-ekonomik bir de- liğinin nasıl sağlanacağı. Yayınlanan yönergede ğerlendirmeye göre, hastane enfeksiyonunun birimde hangi nitelikteki elemanların bulunması hastanede kalış süresini ortalama yirmi gün uzat- gerektiği ve görevleri ayrıntılı bir şekilde açıkla- ması, ayrıca hastane enfeksiyonu gelişmeyen has- nırken, birim elemanlarının güvenliğini sağla- talarda ölüm oranı % 3 iken, enfeksiyon gelişen yacak bir görevliden bahsedilmiyor. Yönergeye hastalarda ölüm oranının % 20’lere çıkması göz göre evde sağlık hizmeti başvurularının hastanın önünde bulundurulduğunda konunun ehemmi- ikamet ettiği yere gidilerek değerlendirilmesinin yeti daha iyi anlaşılmaktadır. gerekli görülmesi ve toplumun dezavantajlı kesi- mine öncelik verilmesi hususu göz önünde bu- Hastanede yatış süresinin azalmasının tedavi lundurulduğunda, birim görevlilerinin güvenliği maliyetlerinde de ciddi oranlarda azalma sağlaya- meselesi önem kazanıyor. cağı umut ediliyor. Yurtdışında yapılan bazı araş- tırma sonuçları, evde bakım hizmetinin sağlık İlk akla gelen sorunların çözülmesi halinde, hizmeti maliyetlerinde ciddi bir düşüş sağladığını ‘evde bakım hizmeti’ sağlıkta dönüşümünün gösteriyor. Sağlık harcamalarında tasarruf sağla- önemli parçalarından biri olmaya aday gibi görü- yacak olan bu uygulamanın sağlık hizmetlerinin nüyor. diğer alanlarında verilen hizmetlerin kapsam ve kalitesini arttıracağı öngörülüyor. Zehra B. Bıyık - Furkan İsmail hayatsağlık 19

güncel tartışmalar İlaçta reklam Sağlık çevreleri, özellikle eczacılar tarafından na yönelik yapılabileceği hükmü yer almıştı. tepki ile karşılanan ‘ilaçta reklam’ konusu son 1994’te yürürlüğe giren 3984 sayılı ‘Radyo ve aylarda yeniden gündeme geldi. Tartışmalar, 15 Şubat 2011 tarihinde Türkiye Büyük Millet Mec- Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında lisi Genel Kurulu’nda reçetesiz ilaçların reklamı- Kanun’un 22. maddesi şöyle idi: “Reçete ile satışı- nın yapılmasına imkân veren 6112 sayılı ‘Radyo na izin verilen ilaç ve tedavilerin reklamı yapılamaz. ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Diğer ilaç ve tedavilerin reklamları dürüst, gerçeği Hakkındaki Kanun’un kabul edilmesiyle başladı. yansıtan ve doğrulanması mümkün unsurlardan oluşacak ve ferdin zarardan korunması gereklerine Cumhurbaşkanı tarafından onaylanmasının uygun olacaktır.” ardından, 3 Mart 2011 tarihli ve 27863 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren Bunun üzerine, 1990 yılında yürürlüğe giren yasanın 11. maddesi şu şekilde: “Reçeteye tâbi son yönetmelikte 27 Nisan 1996 yılında yapılan olmayan ilaçlar ve tedavilerin reklâmları dürüstlük değişiklikle, reçetesiz satılmakta olan müstah- ilkesi çerçevesinde, gerçeği yansıtan ve doğrulanması zarların Sağlık Bakanlığı’ndan onay alındıktan mümkün unsurlardan oluşacak şekilde hazırlanır.” sonra topluma yönelik tanıtımlarının yapılabile- ceği ifade edildi. 1996, 2005 ve 2009 yıllarında, 1928 yılında yürürlüğe giren 1262 sayılı ‘İs- 1262 sayılı yasaya aykırılık gerekçesiyle, Sağlık pençiyari ve Tıbbi Müstahzarlar Kanunu’ ilaçta Bakanlığı’nca çıkartılan yönetmeliklerin reçete- reklam ile ilgili ilk yasa olma özelliği taşıyor. Bu siz ilaçların tanıtımına izin veren hükümlerinin kanunun 13. maddesi hem reçeteli hem de reçe- yürütmesi Danıştay tarafından durduruldu ve tesiz ilaç tanıtımına ilişkin ilkeleri şöyle belirli- daha sonra bu hükümler iptal edildi. 2005 yı- yor: “İlaçları övmek adına ve bunlara sahip olma- lındaki iptal kararının gerekçesi, “Reçetesiz satışı dıkları tedavi edici özellikleri atıf veya mevcut tedavi yapılabilecek ilaçların tanıtımının, bilinçsiz ilaç kul- edici tesirleri büyütme suretiyle sabit ya da hareketli lanımı sonucunda oluşacak zararları dikkate alarak sinema filmleri, ışıklı veya ışıksız ilan, radyo veya belli sınırlarda ve belli meslek gruplarıyla sınırlı herhangi bir vasıtayla reklam yapılması yasaktır. Şu tutan, topluma ve çocuklara ulaşmasını engelleyen kadar ki; tarifname ve gazetelerde… hastalıklarda yasal düzenlemeyi aşar nitelikte sonuç doğuran, kullanılması faydalıdır şeklinde ilanlara izin veri- ‘görsel, işitsel basına’ ibaresi hukuka aykırıdır ve bu lebilir. Ancak reçetesiz satılmasına izin verilmeyen nedenle yürütmesi durdurulmalıdır” şeklinde açık- ilaçların tıbbi dergilerden başka yerlerde reklamları landı. yapılamaz. Reklam numunelerinin önceden Sağlık Bakanlığı’nca onaylanması lazımdır. Bir ilacın ilmi Türk Eczacıları Birliği’nin (TEB) 2009 yı- vasıfları hakkında hazırlanmış olan filmler Sağlık lında yayınladığı rapora göre, yaşam kalitesini Bakanlığı’nın izniyle ve belirleyeceği yerlerde göste- bozan her şikayetin ve belirtinin teşhisi ve teda- rilebilir.” vi edilmesi, hastalıklardan korunması, fizyolojik fonksiyonların iyileştirilmesi, düzeltilmesi veya Sağlık Bakanlığı, beşeri ilaçların tıbbi tanıtı- değiştirilmesi tıp mesleğinin görev ve yetkisin- mı ile ilgili kuralları açık bir şekilde belirlemek dedir. Burada kullanılacak ilaçların üretimi, sak- amacıyla 1990 yılında ‘Beşeri İspençiyari Tıbbi lanması, ambalajlanması, kontrolleri, hastalara Müstahzarlar Tıbbi Tanıtım Yönetmeliği’ni ya- nasıl uygulanacağının tayini ve açıklanması ise yınlamış ve bu yönetmelikte, reçeteli ve reçetesiz eczacılık mesleğinin görev ve yetkileri içinde yer satılabilecek müstahzarlar arasında herhangi bir almaktadır. Raporda, bu tanımlamalardan yola ayırım yapmaksızın tanıtımın sadece tıp camiası- çıkılarak, iki meslek grubunun çalışmalarının 20 hayatsağlık

güncel tartışmalar halk sağlığının teminatı olduğu ifade ediliyor. şeklinde bir süreç izlendiğinin altı çiziliyor. Şu an İlaçta reklamın sağlık etiğinin temel ilkelerine gerçekleşmekte olanın da, ilacın eczane dışına ters düştüğü ve hastaları birer müşteri, ilaçları da çıkarılmak için izlenen politikanın bir uzantısı meta haline getirdiği belirtiliyor. olduğu ifade ediliyor. Eczacılar, bilimsel tanıma göre uygun doz ve Eczacılara göre reçetesiz ilaçların reklamının koşullarda kullanılmadığında ilacın zehir işlevi serbest bırakılması ‘Tezgâh Üstü İlaçlar’ı (OTC görebilmesi durumunun halk sağlığını tehlikeye Drugs/Over The Counter Drugs) yaşamımıza atan önemli noktalardan biri olduğunu belirti- sokacak, bir süre sonra da eczane dışında satışına yor. Bu yüzden, ilaç seçiminin ve kullanım şek- olanak sağlayacak. OTC ilaçlar, günlük hayatta linin, konuyla ilgili yeterli bilgiye sahip olmayan sıkça rastlanan basit rahatsızlıkların giderilmesi vatandaşın inisiyatifine bırakılmasını son derece için, hekim müdahalesi olmaksızın gerektiğinde sakıncalı buluyorlar. 2004 yılında yapılan bir sadece eczacının tavsiyesiyle kullanılmasında tıb- araştırmada, katılanların % 36,1’inin antibiyotik- bi sakınca olmadığı düğünülen ilaçlardır. Herke- lerin ateşi düşürdüğüne inandığının, antibiyotik- sin alabileceği bu ilaçlarda suistimal ve bağımlılık lerin ağrıyı, halsizliği ve yorgunluğu azalttığına risklerinin artması da söz konusu. 2006 yılında inananların sayısının da azımsanmayacak kadar ABD’de 12-25 yaş arası üç milyondan fazla sayı- çok olduğunun ortaya konması eczacıların bu da gencin, OTC statüsünde bulunan ve market- görüşlerini destekler nitelikte. lerden satılan soğuk algınlığı ilaçlarını tedavi dışı amaçlar için kullanmış olması bu riskleri açıkça Eczacıların endişeli oldukları bir başka konu ortaya koyuyor. ise, ilaç satışını arttırmaya yönelik bir strateji olarak dünyanın gündemine gelen ilaçta reklam Eczacılar, ilaçta reklamı serbest bırakan kanu- olgusunun, hastanın ihtiyacı olmayan ilaçları al- nun Avrupa Birliği’ne uyum süreci masına yol açabilmesi. İlaç reklamlarından etki- adı altında çıkmasını anlamlı bul- lenerek doktorlara ve eczacılara danışmaksızın madıklarını belirtiyorlar. Avrupa bilinçsiz bir ilaç tüketimine yönelecek olan in- Birliği’ne üye ülkelerde, reçeteli/ sanların önemli sağlık sorunlarıyla karşılaşabi- reçetesiz ilaçların sınıflandırılma- lecekleri ileri sürülüyor. ‘Ulusal Zehir Danışma sı, fiyatlandırma politikaları ve geri Merkezi’nin 2006 yılı verilerine göre 49 bin ze- ödeme kapsamına alınıp alınmayacağı hirlenme başvurusunun % 67’sinin ilaç kaynaklı gibi konularda farklı uygulamalar bulun- olması da dikkate alınması gereken bir husus ola- maktadır. Ülkeler kendi toplumlarının özellik- rak vurgulanıyor. lerini dikkate alarak bu sınıflandırma ve politika- ları belirlemekte serbest bırakılmışlardır. TEB’in 2009 yılı raporuna göre, Türkiye’de tüm ilaç harcamalarının yaklaşık % 80’i kamu Öte yandan reçetesiz ilaçta reklamın serbest tarafından karşılanmaktadır. Raporda, yaşanan bırakılması gerektiğini düşünenler, hastaların süreci daha önceden tecrübe etmiş ülkelerde OTC ilaçlara zaten kolayca ulaşılabildiği için ta- olduğu gibi, reklamın getireceği maliyetin ilaç fi- sarının kabul edilmesinin daha iyi olacağını sa- yatlarına yansıması nedeniyle ilaç harcamalarının vunuyorlar. Ayrıca, OTC ilaçlar hakkında üretici artacağı belirtiliyor. Sağlık harcamalarının gide- firmanın tüketiciyi bilgilendirmesi gerektiği ve rek karşılanamayacak boyutlara geldiği ülkelerde, bu mekanizmanın Sağlık Bakanlığı, Reklam Öz- bu harcamaları azaltabilmek için öncelikle reçe- denetim Kurulu, rakip firmalar, sağlık personeli tesiz ilaçların listesinin genişletilmesi, ardından ile tüketiciler  tarafından da takip edileceği için bu ilaçların geri ödeme kapsamı dışında bırakıl- yanıltıcı bilgilendirmenin önüne geçileceği ifade ması ve son olarak da bu ürünlerin eczane dışına edilmektedir. çıkarılarak serbest piyasa koşullarına bırakılması Kübra Soğukkanlı hayatsağlık 21

İnternette ‘Sağlıklı’ Bilginin Peşinde Hakan Ertin Sağlıkla ilgili kimi internet sitelerinde yer alan üzerinden her türlü bilgiyi, materyali yayınlaya- bir logo dikkatli gözlerden kaçmamıştır. Bu biliyor ve paylaşabiliyor. ‘HONcode’, bu husus logo ne ifade etmektedir? Makalede bu logonun dikkate alınarak, internet sitelerince sunulan sağ- taahhüt ettiği standartlar tanıtılmaya ve tartışıl- lıkla ilgili bilgileri ‘ayıklamak’ için geliştirilmiş. maya çalışılacaktır. İnternetteki muazzam miktardaki bilgi içinden güvenilir ve kaynaklandırılmış olanları, menşei HON (Health On the Net: İnternette Sağlık) kuşkulu olanlardan ayırmak hedefleniyor. Bu Vakfı, internet sayfasında (www.hon.ch) kendini yöndeki ilk adımlarından biri olarak kabul edilen kâr amacı gütmeyen, resmi kurumlarla bağı bu- ‘HONcode’, bugün internet siteleri için en yaygın lunmayan, Birleşmiş Milletler Ekonomik ve Sos- etik standart. ‘HONcode’ uyum sertifikası alan yal Konseyi’nce tanınan bir organizasyon olarak site sayısı 102 ülkede 7 300’e ulaşmış durumda tanımlıyor. İsviçre merkezli kurum, HONcode ve bunu büyük ölçüde Mayo Clinic gibi itibarlı ile dünya genelindeki sağlıkla ilgili internet site- üyelerine borçlu. lerini daha güvenilir hale getirmeyi hedeflediğini ifade ediyor. Kişileri güvenilir olmayan bilgiden korumaya yönelik standartların, bir konsensüse dayanarak HON tarafından 1996’da geliştirilen ‘HON- geliştirildiği belirtiliyor. ‘HONcode’ prensipleri, code’, tıp ve sağlık içerikli internet siteleri için çeşitli ülkelerden site sorumluları, hasta destek bir davranış kodu olmak amacı taşıyor. Birtakım grupları ve sağlık uzmanlarıyla tartışılarak geliş- tirilmiş ve üç tür kitleye hitap ediyor: halk, sağlık prensiplere, bu tür uzmanları ve internette yayın yapanlar. sitelerce uyulması ha- linde, internette bil- ‘HONcode’ sertifikası, site için bir ödül an- gi arayan bireylerin lamına gelmiyor; sitede sağlanan bilginin doğru- daha güvenilir kay- luğunu ve geçerliliğini de değerlendirmiyor. Yal- naklarla muhatap ola- nızca sitenin şeffaflık niyetini gösteriyor ve tespit cağı ileri sürülüyor. edilmiş temel ilkeleri karşılayıp karşılamadığını bildiriyor. Site sorumlularının temel etik kuralla- Günümüzde he- men herkes, internet 22 hayatsağlık

ra uymalarının sağlanacağı ve kullanıcıların oku- Belli bir tedavinin, ticari ürünün ya da hiz- dukları bilginin kaynağını ve niyetini bilmelerine metin yararına/performansına yönelik id- yardımcı olacağı düşünülüyor. HON, yalnızca dialar, yukarıda 4. ilkede çerçevesi çizilen insan sağlığına ilişkin bilgilerle ilgileniyor. şekilde, uygun ve denk düşen kanıtlar tara- fından desteklenir. ‘HONcode’, tıp ve sağlık içerikli internet 6. Şeffaflık: “Erişilebilir sunum ve doğru e-mail siteleri için mecburi değil, ancak gönüllü site- adresi.” Site yapımcıları, mümkün olan en ler ‘HONcode’ uyumluluk sertifikası edinmek açık şekilde bilgi sağlamak için çaba gösterir için başvurabiliyorlar. Bu başvurunun ardından ve daha ileri destek ve bilgi arayan ziyaretçi- HON çalışanlarından bir ekip siteyi denetliyor. ler için iletişim adresi sağlar. Webmaster, eri- Sitenin, HONcode içerisinde ele alınan sekiz il- şim için e-mail adresini sitede açıkça belirtir. keyi karşıladığına karar verilirse, sertifika ücret- 7. Finansal şeffaflık: “Finansman kaynaklar siz olarak veriliyor. Site, HONcode ile uyumlu belirtilmelidir.” Finans, hizmet ve malzeme olduğuna dair bir logo görüntüleyebiliyor. yönünden siteye katkıda bulunan tüm ticari veya ticari olmayan kuruluşların kimlikleri Bu ilkeler şu şekilde sıralanıyor: de dâhil olmak üzere, siteye verilen her türlü 1. Yetkililik: “Yazarın nitelikleri belirtilmelidir.” destek açıkça belirtilir. 8. Reklam politikası: “Reklamlar asıl içerikten Sitenin sağladığı ve sunduğu her türlü tıbbi açıkça ayrılmalıdır.” Eğer reklam bir finan- içerikli bilgi, sağlık profesyoneli olmayan sal kaynaksa, bu açıkça beyan edilir. Site özel kişi ve kuruluşlar tarafından sağlandığı sahipleri tarafından benimsenen reklam po- açıkça belirtilen kısımlar dışında, tıbbi eği- litikasının özet bir tanımını sitede yayınlanır. timli ve nitelikli uzmanlarca verilecektir. Reklam ve diğer promosyonel materyal, site 2. Tamamlayıcılık: “Bilgi, doktor-hasta ilişkisini ziyaretçilerine, siteyi işleten kuruma ait oriji- desteklemeli, onun yerini almamalıdır.” Sitede nal materyal ile bunların ayırt edilmesini ko- sağlanan bilgiler, site ziyaretçilerinin/hasta- laylaştıracak bir kapsam ve şekilde sunulur. ların hekimleriyle mevcut ilişkilerini ikame HON, kendi sitesinde sağladığı arama moto- etmek üzere değil, desteklemek üzere tasar- ru ile ‘HONcode’ sertifikası almış siteler arasın- lanmıştır. da arama yapılmasını da mümkün kılıyor. Buraya 3. Gizlilik: “Ziyaretçi tarafından siteye verilen örneğin ‘kanser’ kelimesi girildiğinde, Google’da kişisel bilginin mahremiyetine saygı duyulma- yapılacak bir aramadan farklı olarak, çıkan so- lıdır.” Kimlikleri de dâhil olmak üzere, hasta nuçlar ‘HONcode’ sertifikalı internet siteleriyle ve ziyaretçilere ait bilgilerin mahremiyetine sınırlı. site tarafından saygı gösterilir. Site sahiple- Ancak ‘HONcode’a yönelik eleştiriler ve en- ri, sitenin konumlandığı ülke ve eyaletteki dişeler de mevcut. İnternet kullanıcısının, gör- sağlık bilgilerinin mahremiyetine dair yasal gerekliliklere fazlasıyla uymayı ve saygı gös- termeyi taahhüt ederler. 4. Kaynaklandırma: “Yayınlanan bilginin, tari- hin, sayfanın kaynağı alıntılanmalıdır.” Uygun olan yerlerde, site içeriğindeki bilgi, verinin kaynağına yönelik açık referanslar ile des- teklenecek ve mümkün olan yerde, bu veriye ulaşılacak HTML linkleri verilecektir. Klinik bilgiler içeren bir sayfanın son güncelleme tarihi açıkça gösterilecektir (ör. sayfanın so- nunda). 5. Doğrulanabilirlik: “Site yarar ve performan- sa yönelik iddialarını kanıtla desteklemelidir.” hayatsağlık 23

düğü ‘HONcode’ logosuna, içerdiğinden fazla fazla hekime başvurmadan önce, diğer görüşleri anlam yükleyerek, onu siteye verilmiş bir ödül tanıyabileceğimiz bir bekleme odası olabileceği- olarak değerlendirmesi ve esasen ‘HONcode’a ni, internet tutkunlarına hatırlatmamız gerekiyor. uymayan bir sitenin, uyumluluk logosu görün- tülemesi gibi kötüye kullanımlar bunlar arasında İnternet ile tanışıklığımız yirmi beş yılı aşma- sayılabilir. Son zamanlarda ‘aktif logo’ kullanımı dı, ancak hastalıklar insanlıkla yaşıt. ‘HONcode’ ile, ikinci sorunun üstesinden gelinmesi hedefle- internet etiğine yönelik olumlu bir adım olsa da niyor. ve hekimin yerini alamayacağını zaten belirtse de, hekim-hasta arasındaki birebir ilişkiye daya- Gelgelelim, ‘HONcode’ ile etik standartların nan, uzun yılların tıp teamülüne karşı internetin sanal dünyada ne derece hayata geçirilebileceği, bir alternatif gibi algılanmayacağının ciddi temini bu alandaki bir numaralı sorun değildir. İnterneti gerekiyor. Yalnızca ‘HONcode’ sertifikalı bir site- güvenli hale getirmekten hala çok uzağız ve gün- den okudukları ile yetinerek migrenini tedaviye lük hayatta giderek daha sık başvurulan internet girişen bir bireyin elde edeceği sonucun, en iyi tıbbı, daha radikal biçimde ele alınması gereken ihtimalle yalnızca hayal kırıklığı olacağını da ha- bir konu. İnternetin, oturduğumuz yerde bize tırlatalım. her cevabı verebilecek bir sihirli değnek değil, en 24 hayatsağlık



Biyosemiyotik Projesi: Doğanın İçinde Kültürü Konumlandırma Girişimi Metin Demir Giriş: Biyosemiyotik ve Vaat Ettikleri değinmekle işe başlayalım. Pozitivizmin ve uzmanlaşmanın yükselişi Türkçede ‘göstergeler bilimi’ şeklinde kar- ile birlikte, bilimlerde önemli ilerlemeler kayde- dilmiş ve departmanlar halindeki bilimler kendi şılayabileceğimiz ‘semiyotik’, kültürün ürettiği içlerinde muzzam derecede gelişmiştir. Fakat 20. göstergeleri kendine konu edinir. Fakat zihnî yüzyılın sonlarında, tek tek bilimlerin kendi içle- fenomenler hayvanlarda da mevcut olduğu için, rinde gelişmiş olmalarının birçok sorunu açıkla- zihnin ürettiği göstergeler insan türünün sahip mada yetersiz kaldığı fark edilmiş, daha bütün- olduğu kültürel alanla sınırlı tutulamaz. Biyo- cül çalışmalar adına disiplinler arası çalışmalara semiyotik ise, öncelikle hayvanlarda semiyotik yönelinmiştir. Özellikle, doğa bilimleri ve sosyal fenomenleri incelemekle işe başlamış, ardından bilimlerin kopukluğunu gidermek ve dünyaya zaman içinde bu yaşayan tüm canlılara teşmil dair daha bütünlüklü bir resim çıkarmak adına edilmiştir. Hatta genetik kodların keşfedilmesi- karşılıklı etkileşimlere girilmiş, yeni bütüncül nin ardından, tek tek hücrelerin de semiyotik bir paradigmalar geliştirilmeye çalışılmıştır. Yüzyı- yapıya sahip olduğunun anlaşılması, yaşayan tüm lın sonunda, bir yandan bütüncül açıklamaların canlıların semiyotik yapılar olduğu fikrine zemin eksikliğini idrak ederken, bir yandan da bütüncül hazırlamıştır. bir açıklamadan mahrum oluşumuzun sıkıntısını çekmekteyiz. Biyosemiyotiğin amacı da, yaşayan sistemler içerisindeki bu semiyotik süreçleri incelemektir.1 Bu doğrultuda, son yüzyılda ortaya çıkan ve Tanımanın, hafızanın, kategorileştirmenin, taklit ülkemizde pek dikkat çekmemiş olan ‘biyosemi- etmenin, öğrenmenin, iletişim kurmanın biyolo- yotik yaklaşım’, sosyal bilimler ile doğa bilimle- jisi biyosemiyotiğin ilgi alanına girer ve yorum- rini bir arada düşünmeye imkân sağlayacak bir lama, semiosis (gösterge ilişkileri), gösterge ve zemin hazırlamaktadır. Bu çalışmada, biyosemi- anlamlandırma tipleri gibi kavram ve araçların yotiğin ne demek olduğunu, sağladığı imkânları uygulamalı analizleri biyosemiyotik tarafından ve kısa bir tarihçesini sunmaya çalışacağım. Fakat bu alanlara uyarlanır. önce ‘semiyotik’ ve ‘biyosemiyotik’ kavramlarına Kısaca biyosemiyotik, canlı sistemler içindeki göstergeler bilimi olarak tanımlanabilir. Semiyo- 26 hayatsağlık

tik biyolojinin temel prensibi ve alâmetifarikası insan kaynaklı üretimlerin bu tekil gösterge-yo- yaşayan sistemlerin mekanik cisimler olmaktan rumlama dairesinin içersindeki bir parça olduğu- ziyade, mesajlar ve metinler olarak anlaşılmasın- nu iddia eder. dadır. Göstergeleri veya sembolleri her zaman tam anlamıyla kültürel olarak görmeyi verili bir Biyosemiyotiğe göre iletişim kurma ve konuş- gerçeklik kabul ettiği için semiyotik, beşeri bilim- ma sadece insan türüne has değildir, tek hücre- lerin sınırları içerisinde kaldığı halde biyosemi- lilerden tüm evrene kadar, kendi kendini idame yotik, Umberto Eco’nun formüle ettiği gibi, insan ettirme kabiliyeti olan her canlı iletişim yetisine ile evrende bulunan diğer canlılar arasındaki ‘se- sahiptir. Biyosemiyotik çerçeve içerisinde, do- miyotik eşiği’ aşmaktadır. Yani, semiyosis insana ğadaki semiyotik eylemin baş aktörleri nesneler, has bir sınır değil, yaşamın her alanında mevcut yorumlayıcılar ve göstergelerdir. Evrende her yer bir varoluş durumudur. Bu açıdan bakıldığında, işaretler ve işaretleşme süreçleri ile doludur; di- aslında yaşam ve semiosis birlikte var olan şeyler ğer bir deyişle, semiosis hayatın her yerindedir. olarak görülebilir. Kalevi Kull’un iddia ettiği gibi, Sebeok’un ifade ettiği gibi, semiyosfer ile biyos- göstergebilim ve yaşam bilimi (life science) bir- fer birlikte varolurlar.3 likte var olurlar; semiyotik biyolojidir ve biyoloji semiyotiktir.2 Hayattaki temel figür insan değil, hatta hüc- reler ya da moleküller bile değil, fakat gösterge- Dolayısıyla biyosemiyotik doktrin, insanlar- lerdir. Batı düşüncesinin, insanı diğer canlılardan daki bilinçli olmayan (non-conscious) göster- üstün kılan şeyin, konuşma yetisi olduğunu var- geler ve kasti olmayan (non-intentional) gös- saydığı göz önüne alındığında, biyosemiyotiğin tergelerle birlikte, hayvanlardaki göstergelerin bu iddianın temelini sarstığı görülmektedir. de varlığını kabul eder ve bunları çözümlemeye çalışır. Bu noktadan hareket eden biyosemiyotik, Doğa-kültür karşıtlığını aşabilme imkânı sun- hayvanlar içinde ve türler arasındaki biyolojik sü- ması, biyosemiyotiğe büyük bir önem kazandır- reçlerin anlaşılması için, diğer doğal bilimlerinin maktadır. Bu özelliği ile o, doğa bilimlerinin ve klasik kavramsal şemalarının yeterli olmadığını felsefesinin sınırlarını genişleterek, klasik düşün- ve aşılması gerektiğini savunur. me yollarımızı ve ahlaki yaklaşımlarımızın temel- lerini yeniden düşünmeye zorlamaktadır. Ayrıca, Böylesine başkaldıran, yeni bir imkân müje- pozitif bilimler ile sosyal bilimler arasındaki kla- delen bir yaklaşım olarak biyosemiyotik, birçok sik yarığın kapanması için yeni bir köprü olduğu sebepten dolayı özel bir ilgiyi hak etmektedir. fikrini müjdelemektedir. Öncelikle, biyosemiyotik, batı düşüncesini de- rinden etkilemiş olan zihin-beden ikileminin Biyosemiyotik, dünyanın her yanında an- zemini sarsmaktadır. Zihne beden üzerinde ön- lamlılıklar bulma çabasıyla, mekanik ve anlam- celik veren ve insanı evrende ayrıcalıklı bir konu- bağımsız bilimleri sorgulamaktadır. Bu açıdan ma yerleştiren insan-merkezci (anthropocentric) bakıldığında, tüm yaşayan canlılar yorumlayıcı yaklaşım evrenin parçalı anlaşılmasına yol açmış, birimler olarak görünmekte ve sübjektif tecrübe- bilgi üretme tarzlarımızı sakatlamış ve dahi çağ- ye sahip böyle varlıklarla dolu bir evren için yeni daş çevresel tahribata sebebiyet veren bir anlayı- bir ahlaki yaklaşımı gerektirmektedir. şa zemin hazırlamıştır. Biyosemiyotik teoriler genel olarak Uexküll İnsan-merkezci yaklaşımı sarsan biyosemi- biyolojisini ve Pierce’in semiyotik şemasını esas yotik, doğa ve insan kavramımızın mahiyetini ye- almaktadır. Bu yüzden, önce kısa bir semiyotik niden şekillendirebilir ve bu sayede tüm kültürel tarihi ve Pierce’in semiyotik sistemi ile başlamak bilimlerin ve pozitif bilimlerin ön kabullerinin uygun olabilir. Ardından Uexküll’ün temel id- değişmesine imkân sağlayabilir. Biyosemiyotik, diaları ve ‘Umwelt’ kavramını inceleyeceğim ve insanoğlunun özel, fakat üstün olmayan bir gös- Sebeok’un biyosemiyotiği bir meta-bilim olarak terge dairesinde yaşadığını ve kültür dâhil tüm kurumsallaştırma çabalarını ele alacak, son ola- rak biyosemiyotik alan içerisinde güncel çalışma- lara değineceğim. hayatsağlık 27

Kısa Semiyotik Tarihi ve C. S. Pierce risi şerh edilerek Aristoteles’in Organon’ unda ki John Deely’e göre, orijinal ve tematik anla- ifadelerle (özellikle Peri Hermenies/Yorum Üze- mını Antik Yunan’da bulmuş, sistematik haline rine kısmı) birleştirmiştir. Boethius tarafından Latin dünyasında kavuşmuş olan ‘semiyotik’ kav- Batıya kazandırılan bu eser Agustine’in bütüncül ramı Grekçe ‘seme’ yani işaret veya semptom ile Doctrine Signorum teorisinin etkisini artırmıştır. ‘semeioun’ yani bir işareti yorumlamak kelimesin- den gelmektedir. Fakat yine de Yunanlılar tara- Sonraki Augustinci çalışmalarda ilgi dış gös- fından bu kelime daha çok tıbbı bir terim olarak, tergelerden ve lafzî ifadelerden uzaklaşarak içsel kabaca modern anlamdaki ‘semptom’ kavramına bilincin göstergelerini (verbum mentis) aramaya benzer bir şekilde anlaşılmıştır.4 yönelmiştir. Özellikle 11. ve 12. yüzyıllarda Aziz ‘Gösterge’nin (sign) başka bir şeye işaret etme Anselmus ve Peter Abelardus, Augustine’in gös- (referent) anlamında kullanılışı ise ilk kez Aris- terge teorisine katkılarda bulunmuş ve geliştir- toteles de görülür. Yorum Üzerine adlı kitabında mişlerdir. şöyle der Aristoteles: ‘Lâfzî sözler zihni tecrübe- nin sembolleridir ve yazılı sözler, lâfzî sözlerin Genel olarak Batıda Ortaçağ semiyotiğinin sembolleridir.. ayrıca tecrübemizi oluşturan şey- genel temaları, Hristiyan pansemiyotik evren ler bizim imajlarımızdır’.5 anlayışı, realizm-nominalizm tartışması ve işaret Aristoteles gösterge kavramını literatüre sok- etme modlarıydı. Ayrıca göstergelerin topolojisi muştur, fakat daha kapsamlı bir gösterge teorisi ve temsil teorisi de Ortaçağ semiyotiğinin ko- Stoikler tafından geliştirilmiştir. Stoikler göster- nuları arasındaydı.7 Semiyotik konular Trivium genin gösteren, gösterilen (yahut anlam) ve dış (yani gramer, retorik ve mantık) içerisinde araş- dünyadaki obje olmak üzre üç elementi bir araya tırılırdı ve özellikle mantık ilmi gösterge kavra- getirdiğini öne sürmüşlerdir. mının öneminin kavranmasında önemli bir yere Geniş çaplı bir şekilde gösterge teorisini Ba- sahip olmuştur.8 tıda ilk ele alan ve göstergeleri inceleyip bir işa- retler teorisi geliştiren kişi Hippo’lu Agustine’dir 13. yüzyılda detaylı bir gösterge teorisi de, pis- (354-430). İlk kez Augustine bir genel gösterge kopos Robert Kilwardby ve Roger Bacon’ın çalış- bilimi ya da doktrini önermiştir. Göstergeyi ve malarında ortaya çıktı. Kilwardby, Augustine’in gösterge ilişkilerini tanımladığı için ilk gerçek ifadesini daha güçlü ya da semiyotik zihniyete kurucu olarak kabul edilir. De Doctrina Christia- daha uygun olacak bir şekilde şöyle değiştirmiş- na (Hristiyanlık Doktrini Üzerine) adlı eserinde, tir: Tüm bilimler, göstergeler ya da gösterilen ‘bir göstergede kendisini duyulara sunan bir şey şeyler üzerinedir. Bu cümle ile, birden çok gös- ve bir de zihne iletilen bir şey vardır’ diye yazar.4 tergeler biliminin mümkün olduğunu göster- Augustin’e göre iki tip gösterge vardır: ‘Signa Na- miştir. Kilwardby’e göre, rasyonel bilim (scientia turalia’ (doğadaki göstergeler) ve ‘Signa Data’ rationalis) ya da göstergeler biliminin mevzusu, (verili yahut uzlaşımsal göstergeler). İkinci tip doğadaki göstergeler, ahlaki göstergeler (signa göstergelerle Augustine, yaşayan varlıkların bir- moralia) ve dilsel göstergelerdir. birlerine hislerini ve düşüncelerini bildirmek için karşılıklı kullandığı göstergeleri kasteder; yani Roger Bacon ise, muhtemelen ortaçağın en bunlar ontolojik değil fonksiyonel olarak tanım- önemli gösterge teorisini üretmişti. İşaretler Üze- lanır. ‘Gösterge bir şeyi işaret etmesi için kulla- rine (De Signis) ve Teoloji Çalışmaları Hülasası nılan bir şeydir’ der.6 Bu ifadeler gösterge ilişki- (Compendium Studii Theologiae) adlı eserlerinde lerini kendi başına ele aldığı kayıtlara geçmiş ilk gelişmiş bir dilsel gösterge teorisi üzerinden an- çalışmadır ve 13. yüzyıla değin Batıda temel teori lamlandırma teorisi geliştirmiştir. Bacon daha olmayı sürdürmüştür. önceki gösterge topolojini yeniden ele alarak, bir Ortaçağ boyunca Augustine’in gösterge teo- araya getirerek ve değiştirerek detaylı bir gösterge sınıflaması oluşturmuştur. Fakat o, bir araç olarak göstergelerin topolojisini çıkarmaktan ziyade işa- ret etme biçimleri üzerinde durmuştur. Nominalizm ve realizm tartışmarıyla birlikte, 28 hayatsağlık

gösterge kavramı 14. yüzyılda merkezi bir kavram konusuna ayrılmıştır. Ona göre, düşüncelerimi- haline gelmiştir. Okhamlı William, sık sık göster- zin göstergelerini bulmak elzem bir bilimdir.10 ge kavramından bahsetmiş ve küllîler sorununu yeniden formüle etmeye imkan verecek şekilde Her ne kadar semiyotik tarihinin kökeni mantikî temel kavramları semiyolojik olarak ye- klasik Yunan dönemine kadar götürülebilse ve niden tanımlamaya girişmiştir. Zihnî gösterge gelişimi Ortaçağlar boyunca izlenebilir olsa da, (verba mentis), Okham’ın semantik mantığının disiplin olarak modern semiyotik bir 19. yüzyıl- odağındaydı. da karşımıza çıkmaktadır. Bu dönemde birbirle- rinden bağımsız olarak Charles Sanders Pierce Rönesans dönemi semiyotik tarihi yazımının (1839-1914) ve Ferdinand de Saussure (1857- merkezi figürü İberyalı filozof John Poinsot’tu. 1913) semiyolojiyi geliştirmiştir. Bu ikisi iki te- Poinsot ilk kez Treatise on Signs (1632) (Göster- mel semiyotik paradigmadır.11 geler Üzerine İncelemeler) adlı kitabında siste- matik olarak semiyotiğin konusunun bütünlüğü- İlki Saussure’ün semiyolojisi ve Fransız yapı- nü ve mümkün bir inceleme alanı olduğunu gös- salcılığıdır. Genel Dilbilim Dersleri’nde Saussure, termiştir. Realistleri de nominalistleri de takip et- dilsel göstergeyi, bir kavram (gösterilen) ve lafzî memiş ve bir göstergenin dış dünyada bir obje ya imajın (gösteren) bir terkibi olarak yeniden ta- da içsel bir temsil olarak bir işareti göstermek için nımlar. Ona göre, gösterge bir obje ve bir sözü varolduğunu iddia etmiştir. Poinsot‘un gösterge birleştirmez; aksine o bir ses birimi (gösteren) anlayışı özünde üçlü bir ilişkidir; yani z için y ola- ile bir zihnî kavram (gösterilen) arasındaki zihnî rak x. Bu demektir ki, gösterge bir düşünce veya bir ilişkidir ve bir kağıdın iki yüzü gibi ayrılmaz gerçek varlık değil, fakat işaret etme aracıdır.9 bir şekilde bağlı olan bu ikisinin birliği göstergeyi meydana getirir.12 Cogito merkezli Kartezyen düşüncenin 17. yüzyılda sahneye çıkışı ile birlikte, zihin üstünlük Saussure’e göre, ‘gösteren’ ve ‘gösterilen’ ara- kazanmıştır. Descartes, hayvanların dilden yok- sında hiçbir doğal ve mantıksal ilişki yoktur ve bu sun oldukları için akıldan da yoksun olduklarını ikisinin ilişkisi keyfi yahut uzlaşımsaldır. ‘Çiçek’ öne sürer.7 Ona göre, içsel fikirler, apaçık ve tüm objesi ile ‘ç-i-ç-e-k’ harfleri arasında hiçbir zorun- insanlar için anlaşılabilirdir. Bu nedenle hiçbir lu bağ yoktur. Bu harflerin ona atfedilmesi tama- dile, göstergeye, referansa ihtiyaç duymazlar. Bu men toplumsal uzlaşıya dayanır ve harflerin tek dönemden itibaren ana ilgi tüm insanlar için or- özelliği o şeyi yapı içerisindeki diğer şeylerden tak bir dil icat etmeye yönelmiştir. Rasyonlist dü- ayırmaktır. Saussure ayrıca, dil yetisini ‘langue’ şünürler, özellikle Port Royal Ekolü, Aklın Genel (dilin genel yapısı) ve ‘parole’ (söz, dilin bireysel Grameri (Grammaire Générale et Raisonnée) pro- kullanımı) şeklinde ikiye ayırmaktadır. jesi bağlamında ikili zihinsel göstergeler üzerine dayanan, rasyonalist bir semiyotik geliştirmişler- Saussure’nin sisteminde herşey göstergedir dir. Yine aynı zamanlarda, Leibniz, göstergelerin veya herşey gösterge olarak ele alınabilir. Göster- doğası üzerine düşünmüş ve evrensel bir felsefî ge alanı dışında hiçbir şey yoktur. Semiyolojinin dil oluşturma projesine girişmiştir. toplum içerisindeki tüm göstergelerin bilimi ve dilbilimin de bu genel semiyoloji biliminin bir Semiyotik tarihinde belkide en önemli figür, parçası olması gerektiğini öne sürmüştür. Ona İngiliz emprisizminin kurucusu John Locke‘tur. göre semiyoloji tüm sosyal fenomenlere uygula- Nominalist fikirlere dayananan Locke, semiyo- nabilecek küllî bir disiplindir.12 tik (semeiotike) kelimesini bilimlerin üç dalından biri olarak kullanan ilk moderndir. İnsanın Anla- Yine bu bağlamda semiyotiği bütüncül bir di- ma Yetisi Üzerine Bir Deneme adlı kitabının 21. siplin olarak telakki eden Charles Sanders Pierce; bölümünde bilimleri Physica, Practica, ve Semeio- Sebeok, Hoffmeyer ve Barbieri gibi birçok biyo- tike diye üçe ayırır. Üçüncü bölüm olan Semeioti- semiyotikçiyi etkilemiş olan bir figürdür. Biyose- ke ya da göstergeler doktrini, göstergelerin doğası miyotiğin aslında Pierce’ci semiyotik üzerine inşa edildiğini söylemek mümkündür. Kimyacı, astronom, matematikçi, mantıkçı hayatsağlık 29

Charles S. Pierce, tarihi geleneğe derin nüfuzu ile tanınmaya zorlar. Biz ‘kendinde şeyler’le doğru- gösterge ilişkilerine dair ileri seviye bir mantık te- dan ilişkiye geçebiliriz, fakat bilme edimimiz ta- orisi geliştirmiş ve bu kompleks teori neredeyse mamen görecelidir. Sadece gerçekliğin kendisini gösterge teorisinin tüm problemlerini ve konu- bize sunduğu kısmı bilgi sağlayabilir. Fakat yine larını içine almıştır. Ayrıca Pierce’ın semiyotiği de Pierce, gerçekliğin doğru bir şekilde temsil Saussure’ün semiolojisine göre çok daha esnek edildiğine inanır. İnsanoğlu gerçekliğe gösterge- olduğu için biyosemiyotikçilerin amaçlarına ler yolu ile nüfuz eder ve kendisi de bir gösterge daha uygundur. olduğu için kendi kendine erişimi, tıpkı dış dün- yaya ulaşımı gibi aslında bir semiyotik ilişkiler Pierce’a göre, bir gösterge, birisi için, bir şeyin meselesidir. Böylece dış dünyanın nesnel bilgisi yerini belli bir açıdan ve belli bir ölçüde tutan bir ve iç dünyanın öznel bilgisi tek bir semiyotik pa- şeydir. O birine bir göndergedir; yani o kişinin radigma içerisinde incelenebilir. zihninde eşit bir işaret yahut daha gelişmiş bir gösterge yaratan birşey. Bu yaratılan şeye ilk gös- Pierce’a göre, semiyotik ilişkiler üç üçleme tergenin ‘yorumcusu’ (intepretant) diyor. Bunun (trichotomies) şeklinde düşünülmelidir. Bu üç- objesi ise, bir şeyin yerini tutan göstergedir.13 lemeler Tablo 1’de görüldüğü gibi şematize edi- lebilir. O halde anlamlandırma biribiri ile ilişkili üç adet kavramdan oluşur: Obje, gösterge ve yo- Bu üçlemenin ilki olan Birincilik alanında va- rumcu. Fakat bu üçlü arasında bir teselsül ilişkisi roluş, basitçe kendinde varoluştur: Bir şeye gön- vardır. Yorumcu sonraki aşamada bir gösterge deride bulunmaz hiç bir şeyin ardında değildir. olarak ele alınabilir ve bu da yeni bir yorumcu- Öznel birincil tecrübeler alanıdır ve doğrudan ya dönüşür, ardından bunlar da yeni bir gösterge tecrübe edilir. İkincilik alanı, nesnenin yorum- olur ve böyle devam eder. Bu sonsuz yorumcu te- cuya etkisidir. Üçüncülük alanı ise, şeylerin ve selsülü bir başlangıç noktası belirlememize veya bireylerin birbirleriyle ilişkiye geçtikleri ve anlaş- bir objeye dayanmamızı engeller.14 tıkları dilsel olarak ifade edilebilen alandır.15 Pierce kendi radikal semiyotik teorisinde, Pierceçı biyosemiyotik, bilinci, birincilik ala- hem rasyonalizmin dualizmine hem de birçok nında gerçekliğin bir parçası olarak görür; diğer empirik bilimin materyalist monizmine karşı, bir deyişle bu alanı bilincin fenomenal tecrübesi realizm ve idealizmi kendi objektif idealizmi içe- oluşturur. Birinciliğin, ikincilik alanındaki ger- risinde birleştirerek felsefî bir alternatif geliştirir. çekliğin maddi yönü ile varoluşu veya maddenin Ona göre gerçeklik, sadece zihnî bir yaratım ol- içsel yönünün canlılarda bilinç ve tecrübe olarak maktan ziyade, kendisini bir şey olarak bilinçte kendini tezahür ettirişi ikincilik alanına tekabül Göstergelerin kendi ilişkilerine Göstergenin objesi ile olan Göstergenin yorumcusu ile olan göre ilişkisine göre ilişkisine göre İKON BİRİNCİLİK NİTEL GÖSTERGE (İcon) CÜMLE BİRİMİ (FIRSTNESS) (Quali-sign) Benzerlik ilişkisi (Rheme) Bir Nitelik Örn. Fotoğraf Doğru veya yanlış olmayan, Örn. Kırmızı hissi herhangi bir mümkün objeyi gösteren gösterge Örn. Açan güller İKİNCİLİK TEKİL GÖSTERGE BELİRTİ ÖNERME (SECONDNESS) (Sin-sign) (Index) (Dicent) Fiziksel bir ilişki Bilgi, veren göstergelerdir Bir tekil olay ya da hadise Örn. Ateş-duman Örn. Ev yeşildir Örn. Bir ev Tablo-1: ÜÇÜNCÜLÜK KURALGÖSTERGE SEMBOL ARGUMAN Semiyotik ilişkiler (THIRDNESS) (Legi-sign) (Symbol) (Argument) Nedensiz ve uzlaşımsal gösterge Bir yasanın göstergesidir Uzlaşımsal gösterge Örn. Dilsel gösterge Örn. Güneş doğudan doğar Örn. genel bir isim 30 hayatsağlık

eder. Nihayet bilinç sahibi sosyal hayvan olarak di. Tartu Üniversitesi’nde zooloji eğitimi gören insanda dilsel genel ifadeler şeklinde ortaya çıkan Uexkull, çalışmalarına Baltık Denizi’ndeki de- göstergeler üçüncülük alanı oluşturur.2 Böylece, niz omurgasızları faunasını çalışarak devam etti. ‘Üçlemeli’ (Triadic) semiyotik, nesnel ile özneli, Okuduğu dönemde Tartu’nun biyoloji depart- madde ve zihni üçlü kategorilerinde süreklilik manı akademik camiada kendisinden söz ettiren içerisinde biraraya getirerek geleneksel ikili epis- bir konumdaydı ve Avrupa biyolojisini etkileyen temolojik yaklaşımın prangalarını kırmaktadır. hem Darwinci hemde von Baerci biyologları içe- risinde barındırıyordu. Pierce felsefesinde bir diğer önemli ontolo- jik inanç, şans ve kaosun birincilik alanının te- Mezuniyetinden sonra Uexküll, Hildeberg mel karakteristiği olduğunu söyleyen ilke olan Üniversitesi Fizyoloji Enstitüsü’nde, ‘enzim’ kav- ‘Thysism’dir. Bu ilke zihnin doğada alışkanlıklar ramını ihdas eden Wilhelm Kuhne’nin önderli- edinme kapasitesine sahip olduğunu iddia eden ğindeki bir grup ile çalışmaya başladı. Masküler evrimci teoriye eşlik etmektedir.2 Kaos ve şans, fizyoloji alanındaki çalışmalarından ötürü kendi- birincilik alanında görülür ve alışkanlıklar oluş- sine Hildeberg Üniversitesi tarafından fahri dok- turma ve evrimleşme bu imkâna dayanır. tora ünvanı verildi. Bireysel düzen yahut yasalılık, potansiyel ni- Jakob von Uexküll teliklerle dolu ve bireysel olarak ortaya konan bir (1864 - 1944) şey olarak İkincilik alanında görülür. Üçüncülük alanına ise, dinamik objeler ve göstergeler içeri- Eski bir akvaryumda çalışmalarına başlayan sindeki genel bilgiler girer. Üçlü gösterge sistemi, Uexküll, nihayetinde Institut für Umweltforschung birinci kişi tecrübesi ile nesnel bilgiyi semiyotik (Çevre-Araştırmaları Enstitüsü) yöneticisi oldu kategorilerde bir araya getirir.11 ve 1940’a kadar bu görevi sürdürdü. Ömrünün son dönemlerini Capri adasında geçiren Uexküll, Bununla birlikte diğer semiyotik paradigma- 1944’te bu adada hayata gözlerini yumdu.16 lardan farklı olarak, Pierceci semiyotik sadece bilinçli iletişim göstergeleri ile ilgilenmez; semp- Biyolog Jakob von Uexküll tüm hayatını hay- tomlar, cansız doğadaki modeller gibi bilinçli vanlar üzerinde çalışmaya vakfetti. Öncelikle bir olmayan göstergeleri de içine alır. Pierce semi- zoolog olarak işe başladı, ardından masküler nöro- yotiği sistematik olarak, bedenin ve doğanın bi- fizyolojide öncü çalışmalar yaptı. Bu çalışmaların linçli olmayan (non-intentional) göstergeleriyle sonunda, genelde canlı organizmalarda ‘negatif ilgilenen tek semyotiktir ve vücuttaki istemsiz geri bildirim mekanizması’ denilen, ‘Uexküll nö- örüntüler (aksama, su çiçeği gibi) veya doğadaki romasküler regülasyon yasası’nı ortaya koydu.4 farklılıklar (bir kasırganın izi) gibi şeyleri de gös- terge olarak kabul eder. Bu bilinçsiz göstergelerin kullanımı biyosemiyotik açısından önemli bir kaynak olmuştur. Semiyotik geleneği kısaca özetledikten sonra, biyosemiyotiğin temeli olan Uexküll’ün teorileri- ne ve ‘Umwelt’ kavramına geçebiliriz. Biyosemiyotiğin Babası: Jakob von Uexküll Biyosemiyotik literatür içerisinde Uexküll, bi- yosemiyotiğin kurucu babası olarak kabul edilir ve onun ‘Umwelt’ kavramı bu literatürde merkezi bir kavram olmuştur. Jacob Johann von Uexküll, 8 Kasım 1864’te Estonya Keblas’ta eğitimli aristokratik Baltik- German bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gel- hayatsağlık 31

Kimi kaynaklarda Uexküll vitalist, anti-ev- ramı çalışmalarının odağını oluşturur. Bu neden- rimci veya mistik olarak algılanmıştır. Fakat ede- le Uexküll’ün tüm çalışmaları temelde Umwelt- biyattan17, mimariye18, dilbilimden19, felsefeye, forschung (Umwelt Araştırmaları) olarak adlan- antropolojiden, psikolojiye kadar bir çok farklı dırılabilir. sanat ve bilim dalındaki uzmanlar onun iddia- larının önemini kabul etmişlerdir. Hatta son za- Umwelt teorisini örneklendirmek için, Uex- manlarda bazı çalışmalar Uexküll’ü sibernetik ve küll çayırdaki bir bitki sapına farklı türlerin zavi- yapay zekâ çalışmalarının öncüsü sayıyorlar.20 yesinden bakmanın nasıl bir şey olduğunu anla- tır. Çiçek toplamaya çalışan küçük bir kız bu bitki Felsefede Herman Keyserling, Ernst Cassi- sapını sadece dekoratif bir şey olarak görür. Bitki rer, Ortega y Gasset, Martin Heidegger, Hans sapının sadece renkli bir çiçekcik olması yeterli- G. Gadamer, Giorgio Agamben, Gilles Deleuze dir ve belki de toplayabilmek için kolayca alınabi- ve Marleu Ponty; edebiyatta Rainer M. Rilke, lir olması önemlidir. Bir karınca, bu sapta çiçek- Thomas Mann, Gottfried Benn ve Raoul Haus- ciğin yapraklarına ulaşıp ordan besin elde etmek mann; tıpta Thure von Uexküll; ekolojide Arne için düz ideal bir yol görür. Bir tükürük böceği, Naess ve semiyotikte Thomas Sebeok’u ve diğer bu sapta delebileceği ve kendi köpükle kaplı yu- birçok çağdaş önemli figürün ondan etkilendiği vasına lazım olan materyale ulaşabileceği bir yol söylenebilir.16 görür. Son olarak bir inek, onu çiğneyebileceği tadı ve hazmı güzel bir şey olarak düşünür. Bizim Uexküll’ün çağdaş ününün en önemli kaynağı Umweltimiz için güzel bir çiçeği ayakta tutan bir ise, semiyotik biyoloji dünyaya tanıtan Sebeok’un şey olan çiçek sapı, çayır tükürük böceği için içi kitabı The Sign and Its Masters (Gösterge ve Üs- sıvı dolu bir pipet olurken, aynı çiçek sapı karınca tadları) adlı eserini biyolog Jacob von Uexküll’e için yukarı çıkılacak düz bir yol ve inek için gü- adaması ve bu kitapta ondan bahsetmesidir. zel bir yemeğin lezzetli bir lokması haline gelir. Dört farklı Umwelt aslında bir çiçek sapındaki Uexküll’ün düşüncelerini anlamak için önce- belli bir plana (Bauplan) tabidir. Dört farklı dün- likle onun fizyoloji ve biyoloji ayrımından yola ya ayrı ayrı bölünse de, belirli bir plan çevresinde çıkabiliriz. Ona göre fizyoloji, organik sistemler sayısız yeni planlarla birleşerek uyumlu bir bütün hakkındaki bilgiyi kendi deneysel metodlarının oluşturur. Organik ve inorganik nesnelerin her yardımıyla nedensellik bağlamında organize et- bir parçası, bir hayvan öznenin yaşam sürecinde melidir ve biyolojiye veri sağlamalıdır. Fizyoloji- anlam taşıyıcı olarak rol oynamak suretiyle be- den farklı olarak biyoloji ise, bilimsel metodları lirerek, bir büyük senfoninin parçası olurlar. Bir kullanarak fakat onun ötesine geçip, canlıların senfonide notaların ve her aletin farklı ses ve yere kendi kompleks ekolojik çevrelerine aktif bir şe- sahip olması, her birinin belli bir açıdan öneme kilde uyum sağlamalarına yarayan amaçsal yete- haiz olması ve her birinin bir şekilde bütünlüğe neklerini, nedensellik bağlamında keşfetmelidir. eşlik etmesine benzer şekilde, her Umwelt’te Öyleyse biyoloji, organizmaların interaktif birli- hayat senfonisinin bir parçasıdır. Birbirine denk ğini ve etraflarındaki dünyayı nasıl duyumladık- düşen iki Umwelt’e Uexküll ‘Kontürpart’ (Kon- larını yakalamak için bütünsel olanla ilgilenme- trapunkt) der. Yani harmonik olarak birbirine ba- lidir.21 ğımlı iki farklı nota konturlarında ve ritmlerinde farklı olsa da, uyumlu bir bütün oluşturmasına Kökleri ‘anlam’ kavramına dayanan teorik bir benzer şekilde, apayrı Umwelt’ler de doğa senfo- biyoloji geliştirmek için, Uexküll tüm çalışmala- nisinde birbiriyle içiçe girerek bütünlük oluştu- rını canlı organizmaların kendi çevrelerini öznel rurlar.22 olarak nasıl algıladıkları ve bu algıların onların davranışlarını nasıl belirlediği sorununa adamış- Barbieri de, Umwelt ile ilgili mekân algısına tır. Umwelt und Innerwelt der Tiere (1909) (Hay- dair güzel bir örnek verir. Biz içinde yaşadığımız vanların İç ve Dış Ortamı) adlı çalışmasında, bir dünyayı üç boyutlu olarak algılarız, fakat bu bi- organizmanın öznelleşmiş ve anlamlı dünyası iç dünyasını belirtmek için kullandığı Umwelt kav- 32 hayatsağlık

zim iç kulağımızdaki yarım daire kanalları saye- süreç kapalı devre karşılıklı bir etkileşimdir. Or- sindedir. Aynı gerçeklik, benzer çevre yarım daire ganizmanın sinir sistemi, reseptörler, duyu ağları kanalları olan tüm canlılar için doğrudur; fakat (Merkorgann), efektörler, etki ağları (Wirkorgan) yarım daire kanalları olmayan canlılar için doğa ile donanmıştır. üç boyutlu değildir. Peki, o zaman, tüm canlılar için nesnel bir çevre olduğundan bahsetmemiz Bir organizmanın Umwelt’indeki bir objenin mümkün olur mu? Ya da bizim gördüğümüz et- belirli bir özelliği reseptör hücreleri uyarır, bu rafımızdaki dünyanın tam olarak hakikat oldu- obje ilgili duyu ağı için özel bir ipucudur (Merk- ğundan bahsedebilir miyiz?23 mal) ve bu ağ için hareket etticidir (Merkmal-Trä- ger). Etki ağı, etraftaki özel etkileyicilere bağlıdır. Her biyolojik yaşam formu, bir diğerinden ta- Etki ağındaki belirli hücrelerin aktive olması et- mamen farklı olan bedensel yapısı sebebiyle, koca raftaki etkileyicilere eşlik eder ve bu efektörler evrenin sadece belli bir yönüne ve belli bir par- bir obje üzerinde etki ettiğinde, etkileyen göster- çasına uygundur. Her tür, kendi yaşama dünyası ge (Wirkmal) işlevsel bir ipucu olarak sergilenir içerisinde kendi yaşamını inşa eder. ‘Umwelt’; ya da obje tarafından harekete geçirilir (Wirkmal- etrafımızdakileri dünyamız olarak aldığımız işte Träger). böyle bir zihni baloncuktur.22 Uexküll’e göre hiç bir hayvan kendisinin merkezinde olduğu Uexküll birbirine bağımlı işlevsel çemberler umwelt alanından çıkamaz. Nereye giderse gitsin olarak hayvan yaşamları tanımını örneklendir- kendi Umweltiyle sınırlandırılmıştır.24 mek için bir memeli ve bir dişi kenenin ilişkisi- ni anlatır. Memelinin üzerindeki kıllar, kene için Umwelt, çevrenin duyularla algılanan bir çekici özelliğin taşıyıcılarıdır (Merkmalsträger). yönü değil, türe özgü nesnel bir dünyadır. İçe- risinde bu türün tek tek üyelerinin yaşadığı, ha- Memelideki bütrik asit reseptör hücreleri uyarır. reket ettiği ve kendini o türün bir üyesi olarak Buna denk düşen duyu ağı memelide bulunan varettiği fiziksel çevrenin elementleriyle birlikte ipucu (Merkmal) olarak kullanılacak özellik-gös- daha geniş anlamlı bütünsel bir yaşam dünyası tergesi (Merkzeichen) üretir. Kıllı olma ipucu, kıl- oluşturur.25 ların arasında sürünerek hayvanın çıplak tenine ulaşmaya vesile olması için etki ağına tesir eder. Uexküll’ün en büyük kavrayışlarından biri, Çıplak tene gelince, kıllılık ipucu kaybolup yeri- hayvanların aynı uyarana çok farklı şekillerde ni, teni delme ipucunu yaratacak olan, vücut ısısı- tepki verebileceğidir. Bu, hayvanların sadece belli nın termik ipucuna dönüşür. Burada, kan emme işaretlerin bilinçsiz alıcısı makinalar değil, bila- işlemi için bir diğer ipucunu oluşturur. İçsel re- kis yorumlayıcı özneler olduğu anlamına gelir. ceptörler bir süre sonra doyma göstergeleri üretir Yorumlamak, işaretlere anlam yükleyerek onları ve tenden ayrılması için keneyi uyarır, o da aşağı dönüştürmeye işaret eder. Böylece diyebiliriz ki, düşer ve yere yumurtalarnı bırakır. hayvanlar önceden programlanmış makinalar de- ğil, dünyanın yorumcularıdır, semiyotik birim- lerdir, yorumlayan öznelerdir. Ne var ki, Uexküll gösterge (sign) kavramı yerine ipucu (cue) kav- ramını kullanmıştır. Bundan dolayı Sebeok onu ‘kripto-semiyotikçi’ (şifre-semiyotikçi) olarak adlandırır.23 Uexküll, Umwelt’leri açıklamak için işlev- sel döngü (Funktionskreis) kavramını kullanır. Bir Umwelt işlevsel ve operasyonel (Merkwelt and Wirkwelt) olmak üzre iki dünya gerektirir. Bu iki kısım, bir organizmayı kendi Umweltine uyumlu hale getiren mekanizmayı tamamlar. Bu hayatsağlık 33

Kene örneğinde gördüğümüz üzere, bir kene ki Glotteral köyünde biyosemiyotik alanında ilk için üç tane gösterge ya da ipucu vardır: Bütrik özel toplantının gerçekleştirilmesinin ve ulusla- asit, kıllar ve vucut sıcaklığı. Bunlar kenenin rarası bir toplantının yapılmasının ardındaki te- Umweltinin diğer Umweltlere eklemlenmesi mel güçtür. Aynı yıl biyosemiyotik üzerine yapı- için yeterli uyaranlardır. Uexküll, “bir kenenin lan çalışmaların ilk derlemesi, karısı Jean-Umiker Umwelti bir memeliye nazaran daha basit ya da Sebeok’un editörlüğünde yayınlanmıştır.27 daha fakirdir ama bu nakıslık kenenin işini başa- rıyla gerçekleştirmesini ve uygun davranmasını Sebeok, semiyolojik yaklaşımlar tarafından engellemez” der.21 sağlanan klasik gösterge çalışmalarının sınırları- nı genişletmiştir. Semiyotik olarak adlandırılan Kene kendi uyaranları ve tepkileri ile kendi gösterge çalışmaları, daha çok niyetli, istemli ve dünyasında yaşar. Kör ve sağır olan kene, ama- bilinçli göstergelere odaklanırdı. Buna mukabil, cına ulaşmak için on sekiz sene bekleyebilecek insan ve insan-olmayan hayvanlardaki, niyetli ve kadar ne yaptığının bilincindedir. Kurulmuş bir niyetli-olmayan göstergeler üzerinde çalışarak makine değil, belli bir amaç üzere, belli hedeflere ilgi alanını genişletmiştir. Niyetli-olmayan gös- odaklanmış bir canlı olarak kendince anlamlı işa- tergeleri içeren Pierceçı semiyotiği kendine mo- retleri yorumlamakla meşguldür ve dünyaya üç del olarak seçmiş ve Uexküll, Heine Heidegger, gösterge üzerinden anlam verir. Giorgio Profi gibi isimlerin çalışmalarını da oku- yarak biyosemiyotik görüşün gelişmesine katkı- Biyosemiyotiğin Kurucusu: Thomas Sebeok da bulunmuştur. Thomas Albert Sebeok, biyosemiyotiğin be- lirginleşip kurumsallaşmasında en önemli figür- Biyosemiyotik, tüm canlı varlıklardaki göste- dür ve sonraları tüm çalışmalarını Küresel Semi- gelerin bilimi olduğu için Sebeok’un semyotiği, yotik (Global Semiotic) adlı kitabında sentezle- biyoloji, etiyoloji, tıp, sosyal bilimler, linguistik miştir.26 gibi insan praksisinin ve bilgisinin diğer alanlarını Biyosemiyotiğin nüveleri Jakob von bir araya getirmiştir. Biyosemiyotik, göstergelerle Uexküll’de bulunsa da, Sebeok, çok yerinde bir ilişkili disiplinleri kendi alanına dahil edecek bir hamle ile Uexküll biyolojisi ve Pierce semiyotiği- meta-bilim olma ihtimalini sunmaktadır. Bu lafzi ni bir araya getirmiş, bu ikisini evrimci bir anlayış ve lafzî olmayan insanî göstergelerden, hayvan içerisinde, simbiyosisin semiyosis ile bir ve aynı ve diğer organizmaların göstergelerine, insan ve şey olduğu tezine ulaşmıştır. Bugün biyosemiyo- insan-olmayan canlılar arasındaki niyetli veya ni- tik çerçeve bir bilim olabilmişse, bunu Sebeok’un yetli-olmayan göstergelerden, hücrelerin göster- yılmak bilmez çalışmalarına borçludur. gelerine kadar tüm gösterge düzeylerine teşmil Sebeok, 1920’de Budapeşte’de doğdu. Fin- edilebilir. Küresel semiyotik, gösterge tiplerini, Altay dilcisi olarak akademik kariyerine başladı. yorumlanan-yorumlayan ilişkilerini tanımlar ve Macaristan’dan Cambridge’e genç bir akademis- ayrıca gündelik ve bilimsel bilgi üretiminde bilgi yen olarak gitti. Ardından, 1937’de Amerikaya edinme yolları ve araştırma metodlarının şekille- göç etti ve 1944’te Amerikan vatandaşı oldu. rini belirler. Semiyotiğin birleştirici işlevi, insan 1945’te Romen Jakobson ve Charles Morris de- yaşamına, bütünlüğü içersinde tek bir hücreden netiminde doktorasını aldı. Tüm hayatını boyun- tüm yeryüzüne kadar pratik yönelimli bir yakla- ca Indiana Üniversitesi üyesi olarak akademik şım teklif eder. kariyerini sürdürdü.4 1945’ten sonra Sebeok, zoolojik ilgilerinin Sebeok’un bazı temel düşüncelerini şöyle kaynağı olacak psikolinguistik alanında yazmaya özetleyebiliriz: başladı. Sonra bu çalışmaları biyosemiyotiğe dö- nüşecekti. Ayrıca kendisi semiyotiğin en önemli 1) Yaşam, semiyosis (göstergeler ağı)’dır. Se- kaynaklarndan biri olan uluslararası Semiotica miyosis, obje ve yorumcuyu içeren üçlü işbirliği- dergisinin editörüydü ve Friedburg’un yanında- nin üretimi, hayatın tüm kademelerine atfedile- bilir. 2) Umwelt, en önemli modeldir. Tüm yaşa- 34 hayatsağlık

yan canlılar kendi evrenlerinin türe-özgü model- Thomas A. Sebeok lerini/Unweltlerini yaratırlar. (1920 - 2001) 3) Biyosferde, en alt seviyede bakterilerden Sebeok, bu modelleme sistemleri teorisi vası- en üst seviyede tüm yeryüzüne değin, küresel bir tasıyla, dil ve konuşmayı birbirinden ayırır. Ona iletişim ağı vardır. göre, zoosemiyotik birincil bir modelleme sis- temidir ve ikincil konumda olan dildir. Üçüncü 4) Endosemiyotik; genetik, immün, metabo- seviye modelleme sisteminde de kültür yer alır. lik, nöral bir çok katmanda organizmaların içinde Sebeok terminolojisinde, dil yetisi, sözsüz tür- içi gerçekleşir. modelleme yeteneğine tekabül eder ve insansı canlılara (hominid) evrimin başında, mevcut 5) Simbiyosis semiyosis’in bir biçimidir. Bi- dünya aracılığı ile farklı dünyalar üretmeye im- yolojik kavram olan simbiyosis, felsefî kavram kân tanıyan ve sonuçta da homo sapiens sapiensin olan semiyosis’in muadilidir. dünyasına ulaştıran bir kapasitedir. 6) Dil, sentaktik yapı ile ortaya çıkar. Hay- Evrimci biyoloji ile aynı çizgide, Sebeok da vanların gösterge sistemlerinde sentaktik yapılar dilin türe-özgü ikincil bir modelleme sistemi ol- olmadığı için, dil sadece insana özgüdür.28 duğunu ve sayısız modeller ürettiğini düşünür. Başka deyişle dil, sonsuz sayıda modeller yarat- Sebeok biyosemiyotiğinde merkezi kavram- mak için parçaları yanyana getirme ve ayrı koyma lardan biri ‘modelleme’dir. Bu kavram, semoisis yeteneğidir. Biyosemiyotik aracılığıyla Sebeok, bağlamında algılanan canlı varlıkların hareket- insan dilinin kökeninde zoosemiyotik birincil lerini ve yaşamlarını açıklamak için kullanır. Bi- modelleme sistemi yattığını, dil yetisinin ikincil yosemiyotik alanında yapılan son çalışmalarında ve kültürün ise üçüncül modelleme sistemi oldu- Sebeok, modelleme kapasitesinin tüm yaşam ğunu iddia eder.30 formlarında mevcut olduğunu açıklamıştır. Kısacası, Sebeok için semiyotik, insan zihni- Sebeok’un model kavramı, aslında Mos- ne ve kültürüne has değildir; fakat biyoloji ile bir- kov-Tartu Ekolü denen semiyotikçilerin, özel- likte var olur ve biyolojik süreçler özünde semi- likle Lotmann’ın model kavramı ile Uexküll’ün yotik süreçlerdir. Tüm türler kendi Umwelt’ine Umwelt kavramının bir sentezidir. Bu aşılama sa- sahiptir. Bir Umwelt’in semiyotik modelleme sis- yesinde Sebeok, Moskov-Tartu Ekolü’nün insan temi, türün çevresiyle ilişkiye girdiği göstergeler merkezci ‘modelleme’ kavramının alanını geniş- letmiştir. Lotmann’ın ‘Modelleme Sistemleri Teorisi’, semiyotik fenomenleri, modelleme süreçleri ola- rak analiz eder. Semiyotik açıdan görülen bir mo- dellme teorisi, bir türün kendi algısal girdilerini işlemek ve kodlamak için gereksinim duyduğu özel bir model geliştirme ve üretme kapasitesi olarak tanımlanabilir. Biyosemiyotik araştırmalar, tüm yaşayan can- lıların aktif bir şekilde kendi türe-özgü dünyala- rını sürdürdüklerini göstermiştir. Sebeok’a göre, içinde bulunduğu türe özgü, özel modelleme yöntemleriyle modellenmiş, şekillenmiş ve inşa edilmiş bir dünyaya ait bireyler (insan veya başka bir canlı) olmadan ne iletişim ne de anlamlandır- ma gerçekleşebilir. İletişmek ve işaretleşebilemek için türe-özgü bir tarzda bina edilmiş bir dünyaya ihtiyaç vardır. İletişim ve anlamlandırma, dünya oluşturmak açısından ancak aposterioridir.29 hayatsağlık 35

aracılığı ile belirlenir. Temel insan Umwelt’inin lardır. Bugün biyosemiyotik içindeki ana akım- modeli dildir. Konuşma ise, evrimin bir parçası lar genel bir çerçevede tasnif edildiğinde ortaya olarak iletişimsel bir ileri seviye adaptasyondur. şöyle bir tablo çıkmaktadır: Kopenhang Ekolü, Bu nedenle Sebeok, hayvan dilinin olma ihtima- Tartu Ekolü, Barbieri Ekolü, Prag Ekolü ve Siber- lini reddeder. Çünkü ona göre, hayvan semiyotiği semiyotik Yaklaşım. dilsel sentaktik yapıdan mahrumdur.31 Günümüz biyosemiyotiğinin bir alan olarak Sebeok’un Antik dönemden Locke’a, kurulmasında en önemli adım 1980’lerde Co- Pierce’den çağdaşları Jakobson, Morris, Heideg- penhang Üniversitesi’nde başlayan bir dizi resmi ger, Uexküll, Thom, Lotmann ve Prodi’ye kadar olmayan, fakat münbit çalışmalardır. Bu çalışma- önemli figürleri takip etmesi, ‘büyük semiyotik lar sonucu ortaya çıkan ürünler, 2001’den beri gelenek’ dediği bu çizgide insan bilimleri ile po- senelik olarak düzenlenen ve halen devam eden zitif bilimleri birleştirmeye temel teşkil edeceğini ‘Uluslararası Biyosemiyotik Toplantıları’ ile de- düşünmesinden kaynaklanır. vam etmektedir. Kısaca, engin bilgisi ile Sebeok, semiyotikçi- Tüm bu olayların ve aktivitelerin neredeyse leri ve biyologları bir araya getirmeye çalışarak, merkezinde olan ve adı biyosemiyotik alanıy- pozitif bilimlerle sosyal bilimler arasında bağ ku- la sıkça anılan Danimarkalı moleküler biyolog racak bir alanı sistemleştirmiştir. Ömrünü zoose- Jesper Hoffmeyer (1942– ) ve onunla birlikte miyotiği ve biyosemiyotiği daha ileriye götürecek yapay zekâ üzerine çalışan Claus Emmeche ile sayısız makale, ansiklopedi maddeleri ile kitaplar ayrıca teorik biyolojici Kalevi Kull ve sibernetik- yazarak semiyotiği zenginleştirmeye ve geliştir- çi Søren Brier, 1990’ların başlarında Kopenhang meye, evrendeki göstergeleri ve anlamları bul- Üniversites’inde ‘Biyosemiyotik Grubu’nu kur- maya adamıştır. Ayrıca, semiyotik tarihi yazmak dular. için büyük çabalar sarfetmiştir. Hayvan bilincine yönelik, insan ve makine merkezci indirgemeler- Özellikle Richard Dawkins’in ‘Bencil Gen’ le mücadele etmiştir. Semiyotiğin ve biyolojinin kavramının çok popüler olduğu zamanlarda, gen kalıplarını genişletmiş ve ayrıca sibersemiyotiğe, dizilimi ve kopyalama teknolojilerinin hızlı gelişi- yapay zekâ çalışmalarına, semiyotik ve bilim ala- minin indirgemeci bir yaklaşıma zemin hazırladı- nında birçok yeni eğilime ilham kaynağı olmuş- ğı bir zamanda, Hoffmeyer, organizma ile genom- tur. lar arasında indirgemeci olmayan bir anlayışı dile getirmek için çaba sarfediyordu. Ona göre, canlı Biyosemiyotiğin Dallanıp Budaklanması doğada tek hücreli canlılarda en düşük seviye- Marcello Barbieri, biyosemiyotiğin gelişim deki gösterge süreçlerinden hayvanların bilişsel çizgisini şöyle özetler: Biyosemiyotik olayının bu sosyal davranışlarına değin, tüm fenomenler iç- güne kadar ki kırk yıllık ömrü iki evreye ayrıla- kin anlam ve anlamlandırma süreçlerine sahiptir. bilir. İlk evre olan 1961–1977 arası dönem, ge- Herşey başlangıçta bu kadar organize ve anlamlı nellikle birbirinden kopuk girişimlerin görüldü- olmayan bir evrenden sadır olmuştur.1 ğü koordine olunmamış dönemdir. Fakat ikinci evre olan 1977–2001 arasındaki dönem, tek tek Hoffmeyer, 1984 yılında, başlangıçtaki for- fikirlerin oturacağı alıcı bir ortamın oluştuğu ve mülasyonu olan biyolojideki analog-dijital ‘kod Thomas Sebeok’un basiretli denetiminde önemli dualitesi’ teorisini yayınladı. Bu teoride canlı sis- katkıların yapıldığı, alanın kollektif gelişim evre- temler, evrim içerisinde, gendeki bir dijital kod sidir.1 veya genotip ile canlının bütünündeki analoğu Bu katkılar moleküler biyoloji, embriyoloji, veya fenotip arasındaki karşılıklı ikili etkileşimle dinamik sistem teorisi, bilim felsefesi, zooloji, tanımlanıyordu. Hoffmeyer’e göre gen, hafıza ve robotik, nörobiyoloji ve psikoloji gibi muhtelif kendilik-temsili için; canlı beden ise, gerçek dün- alanlardan gelmiş ve her biri kendi disiplini içeri- yada eylem ve ilişkisel eylemler için bir kodtur. sinde kendilerini ifade edecek patikalar bulmuş- Kısa zaman sonra Hoffmeyer, ileride Kopen- hang Üniversitesi’nde ‘Bilim ve Doğa Felsefe- 36 hayatsağlık

si Araştırmaları Merkezi’ başkanı olacak Claus ve Peder Voetmann Christensen gibi isimlerle Emmeche ile yoğun bir işbirliği içerisine girdi. gerçekleşti. Dinamik sistem teorisi, yapay zekâ, bilim tarihi ve bilim felsefesi ile ilgili kaleme aldıkları bir dizi Bu grup, senelik düzenlenecek biyosemiyo- çalışma ile biyosemiyotik içindeki önemli figür- tiğe hasredilmiş uluslararası bir konferans dü- lerden oldular. Zaman içinde felsefeci ve edebi- zenlemeyi nihayet 2001 yılında başardılar. İlk yat eleştirmeni Frederik Stjernfelt de bu gruba başlarda kendileri dışında kimsenin konferansa katıldı. Ardından, Fransız matematikçi ve teorik ilgi gösterip göstermeyeceği konusunda oldukça biyolog René Thom, özellikle ‘yıkım teorisi’ (ca- mütereddidlerdi; fakat ilk Uluslararası Biyosemi- tastrophe theory) çalışmaları ile gruba katılarak yotik Toplantıları görülmemiş bir başarıya imza önemli katkılarda bulunmuştur.4 Ayrıca mikro- attı. Toplantı, 24-27 Mayıs 2001’de Copenhang biyolog Mogens Kilstrup ile Sibernetik ve İnsan Üniversitesi Moleküler Biyoloji Enstitüsü’nde, Bilgisi adlı disiplinerarası bir dergi kuracak olan tam da Wilhelm Johannsen’in ‘gen’ kavramını biyolog ve sibernetikçi Søren Brier de bu halka- 1909’da bilim dünyasına kazandırdığı odada ger- nın önemli fertlerindendir. çekleşti. 18 ülkeden 30 konuşmacının katıldığı konferansta, nörobiyoloji, zooloji, yapay zekâ, Son olarak, Humberto Maturana ve Francisco linguistik, moleküler biyoloji, sibernetik, meta- Varela’nın, “bir kendilik ve kapalı organizasyon sistemler geçiş teorileri ile bilim felsefesi dahil sistemi olarak hücre tekrar tekrar üreyerek kapa- olmak üzere geniş yelpazede sunumlar yapıldı.4 lı ve içsel organizasyonları olan canlı sistemleri yaratması” şeklinde ifade ettikleri ‘autopoiesis’ Kopenhang-Tartu Ekolü’nden ayrı olarak, (kendi kendine oluşma ya da eyleme) kavramı Marcello Barbieri bir başka semiosis modeli ge- ve teorisi, Copenhang biyosemiyotik ekolünün liştirdi. 1980’lerde geliştirdiği teorisinde genotip, tekâmülünde muazzam bir öneme sahiptir.1 fenotip ve hücrenin ribonükleoprotein sistemi- nin bulunduğu ‘kod-üreticisi’ olan ribotip’e da- Estonya Tartu Üniversitesi’nde Jakob von yalı üçlü bir sistem önerdi. Protein sentezinde, Uexküll Merkezi küratörü ve 1970’lerde Sovyet- üç nükleotid (göstergeler), uyarlayıcılar olarak ler Birliği’nde semiyotik yaklaşımla teorik biyo- bilinen özel bir bileşimin veya iki ayrı tanıma sü- loji çalışmalarına dair ilk araştırmaların yapılma- recini (nükleotid ve aminoasit dünyası) bir araya sına organizatörlük yapan teorik biyolog Kalevi getiren bileşimin vasıtasıyla, aminoasit (obje) Kull, Jesper Hoffmeyer ile 1992’de Thure von üretiminde bir araya gelirler. Yani, genetik kodun Uexküll’ün Glotteral’daki konferansında karşılaş- yönetimi yorumlamaya dayanmadığı için hücre, tılar. Bu andan itibaren Kull, Sebeok-Hoffmeyer bir yorumcuya değil bir ‘kod üreticisi’ne sahiptir. biyosemiyotik ekolünün de facto tarihçisi oldu. Bunlar neredeyse tüm canlı sistemlerde ve tüm Bunun yanı sıra, Kull’ün 1993’ten beri Tartu durumlarda aynıdır ve dünya üzerindeki tüm ya- Üniversitesi’nde verdiği biyosemiyotik dersleri şam tarihi boyunca geçerlidir. Bu yapıda, temel bugün halen devam etmekte ve Uluslararası Bi- semiyotik sistem, gösterge, anlam ve koddan olu- yosemiyotik Toplantıları’nın yapılmasına katkıda şan bir üçlüdür ve semiyosisin kökeni (semiyotik bulunmaktadır. eşik) yorumlamanın kökeni (hermenötik eşik) ile denk düşmez. Sebeok topluluğu ile Hoffmeyer topluluğu- nun burada biraraya gelmesi, çağdaş biyosemi- Biyosemiyotik okullar içinde sayılabilecek bir yotik alanının gelişiminde bir dönüm noktasıydı. diğer yaklaşım ise, biyo-hermenötik teoriyi geliş- Sebeok’un tarafında ‘semiyotikçilerin biyolojiyi tiren Prag Ekolü’dür. Uluslararası Biyosemiyotik keşfi’, John Deely, Myrdene Anderson, Floyd Toplantıları’nın açılışında, Praglı hücre fizyolo- Merrell ve Martin Krampen ile gerçekleşirken; jisti Anton Markoš ve Fatima Cvrˇcková, canlı Hoffmeyer kanadında ‘biyologların semiyolojiyi sistemlerin kökten hermenötik olduğu şeklinde keşfi’ Hoffmeyer’in kendisi ile Claus Emmeche, bir anlayışı ileri sürdüler. Søren Brier, Mogens Kilstrup, Frederik Stjernfelt Onların canlı organizmalara yönelik yaklaşı- hayatsağlık 37

mı, Hans George Gadamer’in tarihsel hermenö- gibi görünen yeni bir yaklaşımın emekleyerek tiği ile Lovelock ve Margulis’in kendi kendini ida- bize doğru ilerlediğini görmekteyiz. me ettiren sistemler teorisine dayanır. Markoš’a göre, başlangıç anından beri hayat varolmayı hiç Kaynakça kesmedi ve sürekli aktüel durumlarla karşı karşı- ya kaldı. Tüm bunları hafıza, hatırlama ve hatır- 1. Barbieri M (Ed). Introduction to Biosemiotics. ladıklarını yeniden yorumlama ile gerçekleştirdi. The new biological synthesis. Dordrecht: Sprin- Dolayısıyla yaşam, haddi zatında hermenötik bir ger, 2007. süreçtir. 2. Brier S. �B�i�o�s�e�m��i�o�t�ic�s�.��In��:�I�n�t�e�r�n�a�t�i�o�n�a�l��E�n�c��y�c�lo��- Kendi bilimsel çalışmalarının ustaca bir yo- pedia of Language and Linguistics. Vol. 2, 2006: rumu olan Yaşam Kitabının Okuyucuları (Rea- 31-40. ders of the Book of Life) adlı eserinde Markoš, bir organizmanın canlı organizasyonlarının her an 3. Sebeok TA. A Sign is Just A Sign. Bloomington: kendini ve etrafındakilerle ilişkisini değiştirdiğini Indiana University Press, 1991. ve hiçbir makine mantığının yahut matematiksel formülasyonun bunun açıklamasını veremeyece- 4. Favareau D. Essential Readings in Biosemiotics, ğini belirtir. Gadamer ile birlikte Markoš, bilgi- Anthology and Commentary. New York: Sprin- nin doğasının hermenötik olduğunu ve bilginin ger, 2010. köklerinin bir önceki hamleye göre her moment- te sürekli kendilerini değiştiren tecrübe, tarih ve 5. Aristotle. On Interpretation (çev. EM Edgehill). yapılarda bulunduğunu öne sürer.1 eBooks@Adelaide, 2007. Son olarak, siber-semiyotik, biyosemiyotiğin 6. Augustine. De Doctrina Christiana, Book I yeni bir branşı olarak ilgiyi hak ediyor. Søren Bri- Chapter 1. 1963 er, biyosemiyotik ve bilgi sistemleri ile sibernetik ve otopoietik sistemleri içine alan bir haberleşme, 7. Nöth W. Handbook of Semiotics, Bloomington: iletişim ve biliş felsefesi olan ‘sibersemiyotik’ de- Indiana University Press, 1990. diği disiplinleri aşan bir alan geliştirdi. Wiener’in ‘bilgilendirici’ (pan-informational) paradigması- 8. Meier-Oeser S. Medieval Semiotics. Stanford nı yaratmak için önceden işaret ettiği girişimle- Encyclopedia of Philosophy, 2003. rin devamında; Brier’in bilgilendirme, kodlama ve işaret gibi terimleri bu sistemler için siberne- 9. Deely J. Basics of Semiotics. Bloomington: India- tik bağlamda kullanılır. Özetle, sibersemiyotik, na University Press, 1990. muhtelif varlık düzeylerini kabul eden semiyotik ve enformasyonal bir teoridir. Bu sibersemiyotik 10. Locke J. An Essay Concerning Human Unders- çerçeve, Pierce’ın üçlü semiyotiğini, otopoiesis tanding [1689]. eBooks@Adelaide, 2004. ve ikinci seviye sibernetik dâhil sistemik ve siber- netik görüşlerini biraraya getirir. 11. Brier S. The paradigm of Peircean biosemiotics. Signs 2008; 2: 30-81. Buraya kadarki tarihsel şema göz önüne alın- dığında, biyosemiyotiğin, semiyotiğin bir alt- 12. Saussurre F de. Course in General Linguistics. branşı olmadığı, tersine insan bilimleri ile pozitif Illinois: Open Court, 1983. bilimleri bir araya getirecek yeni bir paradigma sunan ve gelişen bir meta-bilim ya da bir çok bi- 13. Innis RE. Semiotics, An Introductory Anthology. limi içine alabilecek bir şemsiye-disiplin olduğu Indiana University Press, 1985. söylenebilir. Dolayısıyla sadece biyolojiyi ve se- miyotiği etkilemekle kalmayıp insan, yaşam ve 14. Silverman K. The Subject of Semiotics. New varlık gibi kavramlarımızı da kökten değiştirecek York: Oxford University Press, 1983. 15. Pierce CS. A Guess at the Riddle, Chapter 1. 1887. 16. Kull, K. Jakob von Uexküll: an introduction. Se- miotica 2001; 134(1/4): 1–59. 17. Herwig M. The unwitting muse: Jacob Von Uexkull’s theory of Umwelt and twentieth-cen- tury literature. Semiotica 2001; 134(1/4): 553- 92. 18. Botar OAI. Notes towards a study of Jakob von Uexküll’s reception in early 20th century artis- 38 hayatsağlık

tic and architectural circles. Semiotica 2001; 25. Deely J. Umwelt. Semiotica 2001; 134(1/4): 134(1/4): 593-7. 125-35. 19. Cowley SJ. Language and Biosemiosis: Toward 26. Sebeok TA. Global semiotics. Bloomington: In- Unity? Semiotica 2006; 162(1/4): 417-43. diana University Press, 2001. 20. Emmeche C. Does a robot have an Umwelt? Ref- 27. Sebeok TA, Umiker-Sebeok J (eds). Biosemio- lections on the qualitative biosemiotics of Jakob tics: The semiotic web 1991. Berlin: Mouton de von Uexküll. Semiotica 2001; 134(1/4): 653-93. Gruyter, 1992. 21. Rüting T. Jacob Von Uexküll-Theoretical Bio- 28. Kull K. Thomas A. Sebeok and Biology: Building logy, Biocybernetics and Biosemiotics. European Biosemiotics. Cybernetics and Human Knowing Communications in Mathematical and Theoreti- 2003; 10(1): 47-60. cal Biology 2004; 6: 11–6. 29. Sebeok TA, Danesi M. The Forms of Meaning: 22. von Uexkull J. The Theory of Meaning, in A Modeling Systems Theory and Semiotic Analy- Stroll Throught the Worlds of Animals and Men sis. Berlin: Mouton de Gruyer, 2000. [1934]. In: D Favareau. Essential Readings in Bi- osemiotics, Anthology and Commentary. New 30. Petrili S, Ponzio A. A Tribute to Thomas A. Sebe- York: Springer, 2010. ok. Biosemiotics 2008; 1: 25–39. 23. Barbieri M. Has Biosemiotics Came of Age? Se- 31. Stjernfelt F. Sebeotics at the threshold: Reflecti- miotica 2002; 139(1/4): 283-295. on around a brief Sebeok introduction. Semioti- ca 2003; 147(1/4): 485–494. 24. von Uexkull J. An introduction to Umwelt. Semi- otica 2001; 134(1/4): 107-10). hayatsağlık 39

Sağlık ve Çevre: Osmanlı Örneği Miri Shefer Çevremize, yani hem doğa hem de inşa etti- Türkiye’den çevre dostu kavramlar ve davranış ğimiz bir alan olarak bizleri kuşatan muhite kalıplarına İslami yorum getiren birçok düşün- son yıllarda giderek daha fazla bir farkındalık için- ce kuruluşu, düzenlenen çok sayıda konferans, de yaklaşılıyor. Bunun en önemli göstergelerin- bildirge ve yayınlar mevcuttur. Amerikalı düşü- den biri, canlı organizmaların gerek birbirleriyle nür Seyyid Hüseyin Nasr ve Ankara Üniversitesi gerek çevreleriyle kurdukları ilişkileri inceleyen İlahiyat Fakültesi’nden felsefe tarihçisi İbrahim bir disiplin olan ekolojinin giderek daha popüler Özdemir gibi isimler İslami ilkelere dayalı somut hale gelmesidir. Çevre, bireyleri bir takım süreç- davranış modelleri önerme çabası içerisindedir- lere ve hiyerarşilere bağlayan bir sistem, bir ağ ler. (bir topluluk da diyebiliriz) olarak adlandırılabi- lir. Her birey veya grup, karşılıklı olarak birbirini Müslüman bilim adamı ve entelektüellerin besler ve etkilenir. Ekoloji disipliniyse değişik hareket noktası, evrensel ve dünya çapında oldu- türleri ve bu türlerin doğa ve insan varoluşunu ğu iddiasında olan Batılı çevre anlayışından ayrı nasıl devam ettirdiklerini değerlendirir. ve bundan bağımsız şekilde var olan özgün bir İslami çevre düşüncesinin olduğudur. Bundan Çevreye ilişkin olarak dünya üzerinde hâliha- 60 sene önce, UCLA’dan Ortaçağ İslamı uzma- zırda devam eden ve ahlaki değerlerden tutun da nı Gustave E. von Grunebaum, ortaçağ Arap şiiri biyoloji ve coğrafyaya kadar uzanan genişlikteki üzerinden birçok Müslüman Arap’ın doğaya ol- tartışmalar siyasetçileri, aktivistleri, din ve bi- dukça kayıtsız kaldıkları ve ondan ilham alma- lim adamlarını bir araya getirmiştir. Bu durum, dıkları şeklinde bir genellemede bulunmuş olsa dünya üzerindeki belli başlı dinlere mensup din da, bugün biliyoruz ki Müslüman toplumlarda adamlarının veya akademisyenlerin, kendilerinin başka söylem tarzları (teolojik, mistik vb.) vardır mensup oldukları veya diğer dini inançlardan ve bunlar doğaya dair bir bilince sahiptirler. hareketle görüşlerini ortaya koyarak bu tartışma- lara neden katıldıklarını açıklamaktadır. Bunlar Temel İslam kaynaklarına (Kuran, hadis, fı- arasında elbette Müslüman bilim adamları ve en- kıh) yönelen Müslüman bilginler ve entelektü- telektüeller de var. Malezya’dan, ABD’den veya eller, İslami etik ve önceliklerle uyumlu bir doğa kavramına ilişkin değerler sistemi ortaya koyma 40 hayatsağlık

arzusundadırlar. Örneğin, insanların doğadan havuzlar, kaynaklar, tepeler ve türbelerin etrafını yararlanma ve doğayı kullanma yetkisi olduğu- kuşatan alanlar gibi açık kamusal alanlarda göz- nu, ama bunların belirli sınırlar dâhilinde olması lenebilir. ‘Yeşil ciğerlerin’ mezar ve mezarlıklarla gerektiğini tartışmaktadırlar. İslami düşünceye özdeşleştirilmesi tesadüfî değildir, çünkü buralar göre hem insan hayatı hem de doğa bu dünyada kimi zaman Osmanlı yerleşimlerindeki açıktaki bir amaca sahiptir ve insanların olduğu gibi canlı tek yeşil alanlardır. ya da cansız tüm doğanın da haklara sahip oldu- ğu savunulur. Bu yüzden de fiziksel ve de ahla- Sırasıyla Türk, İran, Müslüman ve Bizans ki gereklilikler birbirleriyle dengeli biçimde ele geleneğinden etkilenmiş zarif bahçecilik kültü- alınmalıdır. rü, Osmanlı İmparatorluğu’nun da dâhil olduğu Müslüman toplumların pek çoğunun bilindik Çevre ve temel doğal kaynaklar bağlamında fiziksel yüzünü oluşturur. En ünlü ve itina ile ahlak ve adalet talebinin dile getirilişinde ‘tarih’ hazırlanmış bahçeler saltanata ait olmakla bera- önemli bir rol oynar. Kendi çevresinde bir özne ber, bahçeler sadece toplumdaki elitlere mahsus olarak faaliyette bulunan insanların davranışları- değildi. Şahıslara ait bahçelere ilaveten herkesin na dair geçmiş bize ne söyleyebilir? Daha önce- ulaşabildiği, cami etrafları, hatta mezarlıkların içi ki toplum ve kültürlerde var olan doğa ve onun de dâhil olmak üzere her yerde bulunabilen res- içinde yer alan insanoğluna yönelik hangi algılar mi ya da gayrı resmi halk bahçeleri de mevcut- vardır? Çevreye bakış açısı ve bununla ilgili me- tu. Evliya Çelebi’nin İstanbul’a dair anlattıkları seleler kültürel olarak inşa edilir. Bundan dolayı, bunu teyid etmektedir. 17. yüzyıl’da yaşamış bir toplumların çevreye ilişkin tasarruflarından yola Osmanlı gezgini olan Evliya Çelebi, zamanında çıkarak bu toplumların sosyal kurumlarını ve Osmanlı İmparatorluğu’nu baştan başa gezmiş, kültürel öncelikleri yeniden inşa edebiliriz. Buna hatta İmparatorluk sınırları dışına da çıkmıştır (4. ilaveten, halihazırda yaşadığımız ekolojik kriz Mehmet’in Habsburg kralı I. Leopold’e 1660’lar- durumunda, geçmiş şu andaki koşullarımızla ya- da gönderdiği elçilik heyetinin genç bir üyesi ola- kından ilgilidir ki bu da geçmişi çevre gözlüğüyle incelememiz için bir başka nedendir. Bakewell Ottoman Garden Missouri - ABD Osmanlı örneği, çevre ve çevre üzerindeki insan deneyimlerine yönelik derinlikli çalışmalar için oldukça ilgi çekicidir. Osmanlı İmparatorlu- ğu, içinde farklı iklimlerin, topografyaların, ta- rımsal üretim geleneklerinin ve yaşam tarzlarının olduğu üç kıta üzerine yayılmıştı. Merhum coğ- rafya tarihçisi Walf-Dieter Hütteroth farklı böl- geler sıralamıştır: Balkanlar ve Karadeniz Kıyıla- rında serin ve nemli dağ ormanları, Anadolu ve Suriye’de bozkırlar, Arnavutluktan Yunanistan’a her daim yeşil Akdeniz ormanları, Güney Ana- dolu ve Suriye kıyı şeridi, Arabistan ve Kuzey Afrika’nın boş çölleri. Osmanlı İmparatorluğu 600 yıl boyunca hüküm sürdüğü için, insanoğlu ve doğa arasındaki uzun süreli ve tanımı gereği hızlı olmayan etkileşimleri takip edebiliriz. İnsanın doğa içindeki faaliyeti ile insan-doğa arasındaki ilişki en iyi biçimde, Ortadoğu’daki şehir merkezlerinin ‘yeşil ciğerlerinde’ yani şeh- rin etrafında yer alan mezarlıklar, ırmaklar, göller, hayatsağlık 41

rak Viyana’da da bulunduğu bilinir.) Tüm seya- Tipik bir Osmanlı bahçesinde her dem yeşil hatlerini detaylı bir biçimde kaleme alan Evliya ağaçlar (selvi, meşe, sedir ve çam türleri), meyve Çelebi’nin gözdesi, memleketi olan İstanbul’dur. ağaçları (turunç, limon, şeftali, elma, incir, zeytin, Gerçekten de kendisi, İstanbul tasvirine eserinin kiraz ve nar), sebzeler, çiçek tarhları ve saksıları girişinde yer verdiği gibi koca bir bölümü de bu (lale, leylak, yasemin, iris, gül, fulya ve nergis), başlığa ayırmıştır (19. yüzyıldaki ilk baskısı yapı- çalılar, sarmaşıklar ve bunlara ilaveten çeşme ya lan 10 ciltlik eserin bir cildinin tamamı). Chicago da havuzlar ile kimi zaman da hoşa giden sesler Üniversitesi’nden Robert Dankoff ’un ömrünü çıkaran hayvanlar yer alıyordu. adayarak tamamladığı eserden Evliya Çelebi’nin başarılı bir hikâye anlatıcısı olduğunu da öğreni- Osmanlı-Türk şehirlerinde (ki İstanbul ve yoruz. Çelebi, anlatısını kendini metheder şekil- Bursa bunların en önde gelen örnekleridir), su ve de örüntüler ve abartılarla çeşni katarak popüler yeşillik şehir mekânını güzelleştirmek için kulla- ve eğlendirici bir edebiyat eseri ortaya koyar. nılırdı. Modern dönemin birçok yazarı, Osman- Elbette bu, kendisinin tasvirlerinin (konumuz lılarda bahçelere gösterilen ilgiyi hem Arapların gereği bahçelerin) uydurma olduğu anlamına hem de Türklerin tarihsel kökenleri üzerinden açıklamaktadır. Örneğin, her iki kültür içinde Tarabya - İstanbul gelmiyor, sadece biraz mübalağalı olduğu söyle- Arabistan çöllerinde ve Orta Asya düzlüklerinde nebilir. sudan mahrum olma gerçeği suya yönelik, özel- likle de akan suya yönelik genel bir kadir kıymet Evliya Çelebi, İstanbul’u oluşturan birçok bilme durumunu doğurmuştur. Böylesine bir mahalle ve köye eserinde yer verir ve genel anlatı açıklama pek de ikna edici değildir ama birçok içinde her bir yerdeki cami, okul ve diğer kamu Osmanlı için suyun bolluğu ve yeşillik cennet- kurumları gibi önemli yapıları kendi gözünden le özdeştir. Su yaşamı temsil eder ve yağmur da aktarır. Sadece bahçelerin varlığından bahset- Allah’ın insanlığa nimetlerinden biri olarak kabul meyip bunların detaylı bir şekilde biçimlerini edilir. ve büyüklüklerini de belirtmesi son derece il- ginçtir. Seyehatname’de İstanbul bahçelerinin Bu açık alanlarda insanlar, genellikle öteki hepsi değil, sadece o devirde en bilindik olanları dünyada yaşayabilecekleri asudeliği tadabilirler- yer alır. Bununla birlikte, Evliya Çelebi eserinde di. Böylelikle bahçeler, insanların, daha sıkı adap Başkent’te yer alan yüzlerce bahçe ve yürüyüş yo- kurallarının olduğu kamusal alanlarda yabancıla- luna yer vermiştir. ra açamayacakları mahrem duygu ve düşüncele- rini ifade etmek için davet edildikleri güvenli özel mekân metaforu haline geldi. Bahçeler, kamu içindeki davranışlardan (resmi olarak vurgula- nan disiplin, sertlik, ciddiyet, ağırbaşlılık ve or- todoksluktan) azade olarak bir şekilde rahatlığa kavuşulan ama bununla birlikte daha zarif ve kül- tür etiketine sahip olunan bir başka adap kalıbına sahip olunması gereken mekânlardır. Bu rahatlama durumu Osmanlı bahçelerinin informel-resmi olmayan karakterinde aranmalı- dır. Bahçeler açık asimetrik planlara sahipti. Bir iddiaya göre, Osmanlıların göçebe ya da yarı gö- çebe geçmişleri, onların doğayı en bakir haliyle bırakmalarına neden olmuştur. Bu düşünce çizgi- sinden hareket edip etmediğini bilmesek de Nur- han Atasoy bize Osmanlı kültürünün –ki buna dair kanıtlar sadece elit kültürüne ilişkindir- gö- 42 hayatsağlık

çebe geçmişinin bakiyesini çadır folklorunda ve ların dışında bahçelerin oldukça pratik bir işlevi Adalar - İstanbul taşınabilir büyük bahçe çadırlarında sürdürdü- daha vardı. Bu bahçelerde, saray mutfaklarına ğünü söylemektedir. Yerleşik hayata geçmeden çiçek, meyve ve sebze sağlayarak sarayın erzak önceki Osmanlı geçmişi Osmanlı bahçe zevkinin masrafını düşüren, tarıma açık alanlar vardı. Ar- anlaşılması için yeterli değilse, İslam dünyasında- tan ürünler pazarlarda satılarak gelir de sağlanır- ki diğer bahçe kültürleriyle yapılacak bir muka- dı. Bu saltanat bahçelerinin ortak niteliği olan yese daha somut bir bakış açısı sağlayabilir. Os- zevkin, faydanın ve kârın bir arada bulunması, manlı bahçeleri, Müslüman İspanya ya da İran’ın Osmanlı’ya Bizans’tan mirastı. çarbağ (dört bahçe) adı verilen ve mekânın mer- kezinde yer alan bir havuz ya da çeşme etrafına Saray bahçelerinin tersine, halk bahçeleri inşa edilmiş dört ayrı kareye bölünmüş bahçe bi- bütçeye bir katkı sağlamaz ve buralarda erzak çiminden de ayrılır. Oysaki kimi uzmanlara göre haline gelecek sebze ve meyve yetiştirilmezdi. bu formel bahçe tarzı ‘Müslüman bahçe’sinin bir Hastaneler dahi çoğu zaman bahçelerini has- prototipini oluşturmaktadır. Osmanlı İmparator- taların tedavisi için kullanmazlardı. Elbette bu luğundaki bahçeler, Hıristiyan Avrupa’nın katı bahçelerde meyve ağaçları vardı, ama bunların bir resmiyet içinde düzenlenmiş abidevi bahçe- tasarrufları pratik işler için değildi. Edebi ya da lerinden de farklılık gösterir. Osmanlı bahçeleri daha çok, geometrik olmayan ve haz vermeye yö- resimli kaynaklar bu bahçelerde yetiştirilen tıbbi nelik düzenlenen Mısır bahçelerine benzer. Yine bitkileri de ortaya koymuyor. Bu kaynaklar daha ortak İslami mirasa rağmen, bahçe kültürüne çok günümüzün ‘materia medica’ incelemelerine ait terimlerin ifade edilişlerindeki farklılıklar da benziyorlar. Aşağı yukarı alfabetik bir sıra takip hayret vericidir. Hem Osmanlılar hem de İranlı- ederek şifalı bitkilerin (buna ilaveten sebzeler lar, İslam ve Fars geleneklerine bağlı olsalar da, ve kimi zaman da hayvansal ve mineral ürünle- Osmanlılar ve İtalyanlar sözcüklerini klasik An- rin) neye benzedikleri, neye iyi geldikleri, nasıl tikiteden alıp ortak bir Akdeniz kültürü, iklimi, hazırlanıp kullanıldıkları hakkında okuyuculara fauna ve florasını paylaşırlar. bilgiler sunuyordu. Bunlardan bazıları resimliy- di. Ne var ki kaynaklarda, ilaçların hazırlanması Diğer yandan, Osmanlı bahçelerinin kendi için kullanılan bitkilerin doğal yetişme ortam- aralarında yapılacak bir karşılaştırma da geçerli ları olarak her zaman bahçelerden bahsedilmez. tek bir biçimin söz konusu olmadığını gösterir. Bu tarz bitkiler elbette bahçelerde de yetiştirili- Bu durum da Osmanlı bahçelerinin değişmez yor olabilir, ama bunun hakkında malumatımız bir modele göre değil, kültürel ve işlevsel kaygı- larla tanzim edildiği olgusunu doğrular. Osmanlı bahçeleri içindeki temel ayrım noktasıysa salta- nat bahçeleriyle diğerleri arasındadır. Kendile- rine has boyutları ve çeşitlilikleriyle farklılaşan saray bahçeleri diğerlerinden daha fazla işlevi yerine getiriyordu. Saray bahçelerinden bazıları, Osmanlı’nın kazandığı bir zaferin şerefine düzen- lenmişti ve dolayısıyla da hem imparatorluğun hem de o anda tahtta bulunan sultanın büyüklü- ğünü temsil ederdi. Yabancı heyetlerin karşılan- ması, Osmanlı bürokratlarıyla buluşmaları ya da donanmanın denize indirilişi gibi belli başlı bazı kutlamalar Topkapı Sarayı bahçesindeki köşkler- de ve gezinti yerlerinde icra edilirdi. Göze hitap etme, zaman geçirme ve siyasete yönelik amaç- hayatsağlık 43

yok. Bu noktada, Osmanlı hastaneleri ortaçağ nın ardından, günümüzde tekniğin dışında kalan İngiltere’sindekilerden farklılık gösterir. İngiliz olguların da tedavi sürecinin başarıya ulaşmasına bahçeleri hem içinde bulundukları kuruma yakıt, çok büyük katkılarının olduğu fark edilmeye baş- yiyecek ve tıbbi bitki sağlarlar, hem de kuruma lanmıştır. Zira günümüzde artık kısa süren tedavi taze süt, tereyağı, peynir ve et sağlayan sığırlar daha iyidir. Ancak yeni gibi gözüken bu ilgi as- için bir otlama mekânıdır. lında çok da yeni değildir; zira çevrenin, bahçe- ler örneğinde olduğu gibi tıpta kullanılması ve Orta Doğu’daki bahçeler, hastanelere ve nü- kontrol altına alınması, içinde Osmanlının da yer fusun sağlıklı kesimlerine maddi açıdan sınırlı aldığı birçok geleneksel tıbbî sisteme kadar geri veya göze daha az görünen katkılar sağlarlardı. gitmektedir. Bahçeler, o zamanın bütüncül tedavi anlayışının yani holistik terapinin, önemli bir bileşeniydiler. ‘Dizayn Yoluyla Tedavi’ yöntemi, teorik ve Bu noktada, günümüz tıbbında sağlık harcama- pratik bakımdan popülerlik kazanıp daha çok tecrübe edildikçe elbette daha tafsilatlı hale gele- Sarayburnu - İstanbul ları arttıkça ve hastalar üzerinden rekabet kızış- cektir. Günümüzde, tüm veçheleriyle ‘iyi olmayı’ tıkça daha da önem kazanan “Healing by Design” teşvik eden ‘iyileştirici bahçe’ kavramıyla daha (Dizayn ile Tedavi) şeklindeki modern kavram özgün bir alanı ifade eden ‘sağaltıcı manzara’ üzerinde düşünmek faydalı olacaktır. Bu kavram, kavramı arasında bir ayrıma gitmek yaygın bir hem sağlık alanında çalışanları hem de giderek yaklaşımdır. Osmanlılarda sağlık kavramı doğa- hastalar ile ailelerini, tedavi süreci içerisinde yer ya bütünleşmiş olduğu için böylesine bir ayrım alan düzenlenmiş, tasarlanmış (dizayn edilmiş) Osmanlı dönemi için anakronik kalmakla birlik- bir çevrenin rolüne önem atfetmeye yöneltmek- te bu terimler, gerek tıbbî gerekse diğer alanlarda tedir. bahçelerin ne olup olmadığını anlamamıza yar- dım edecektir. Tıbbi hizmetlerle bu hizmetlerin sunulduk- ları binalar birbirinden ayrı düşünülemeyeceği Osmanlı bahçeleri tüm cepheleriyle esenli- için, mimari ‘Dizayn Yoluyla Tedavi’nin önemli ğin geliştirilmesine yönelik bir çevre sağlıyordu. bir cephesini oluşturmaktadır. Tam da bu nok- Aynı zamanda Osmanlılar, bahçelerin de aynı tada, binaların hem içindeki mekân hem de çev- ilaçlar gibi özgün tıbbî durumlar için etkili birer resindeki doğal çevre ele aldığımız tedavi yolu şifa kaynağı olabileceğine inanıyorlardı. Bu bağ- açısından öne çıkmaktadır. Tıbbi tekniğin, ruhî lamda, Osmanlıların bahçelerin tedavi edici rol- ve zihnî olana yıllardan beridir üstün tutulması- lerine ilişkin anlayışları, yukarıda belirtilen her iki modern kavramı da ihtiva eder. Bu bahçeler genellikle, acı gibi fiziksel semptomları hafiflet- meyi, psikolojik gerginliğin azaltılmasını ve esen- lik hissinin güçlendirilmesini sağlar. Hastalar üzerinde olumsuz bir intiba uyan- dırdıklarındaysa, bahçeler tedavi sürecinde ters etki de yaratabilirler. İyileştirici bir bahçe, usta- lıkla bir araya getirilmiş yolları kullanarak has- talar üzerinde olumlu etkiler bırakabilir. Bunun en gözle görüleni bahçelerin estetik yanıdır. Bah- çeler ziyaretçilerini gözüne güzel gözükmelidir; bahçeyi tanzim edenle hastanın estetik tercih- leri uyuşmadığı takdirde, bahçeyi tanzim ede- nin zevki hastada elbette ters bir etki yaratabilir. Bahçelerin iyileştirici etkisine, günümüzde sert peyzaj elemanları olarak tabir edilen katı ya da taş 44 hayatsağlık

maddelerden mamul unsurlardan ziyede yeşillik, sıyacak olan genel bir kamusal mekân bilincinin doğal ışık, gölgelendirme ve suyun kullanıldığı geliştiği yüzyıldır. Sahip olduğu maddi birikim- (çeşmeler ve havuzlar bahçe içinde veya dışında le giderek büyüyen bir orta sınıf kendi gündelik kullanılan ve revaçta olan unsurlardı) ‘yumuşak’ yaşam pratiklerini bahçelere, şehir dışındaki ko- unsurlarla ulaşılır. ruluklara ve su kenarlarına aktarmaktadır artık. Hamadeh’in bakış açısına göre giderek büyüyen Böylesine güzel bir çevre söz konusu oldu- kamusal mekân anlayışı, sosyalleşme veya giyim ğunda hastaların sadece o ortamda bulunmaları kuşam örüntülerinde kendini ifade ederek insan- yeterlidir; şifa binanın içinde hekimler aracılı- ları evlerinden dışarıya çıkarıp kamusallığın oda- ğıyla ortaya çıkarken burada hastaların çevrele- ğına doğru yerleştiren moderniteye doğru gidişin riyle kurdukları doğrudan etkileşimle gerçekle- bir parçasıdır. Elbette günümüzde evden dışarıya şir. Diğer yandan, bahçelerin iyileştirici gücünü çıkma ve eğlence birbirinin içine geçmiş durum- arttıran diğer bir mekanizma insanların sadece o bahçe içinde bulunmalarının ötesinde, bahçe dadır ve bu anlayışın Orta Doğu bağlamında baş- Hasbahçe mekânını daha etkin bir biçimde kullanmalarını langıcı on sekizinci yüzyıla tekabül etmektedir. Kağıthane - İstanbul sağlayan tasarım unsurlarıdır. Günümüzdeki kay- naklar bizlere statik bir bahçe tasarımı sunmakta- On sekizinci yüzyıl modern İstanbul’daki dır. Osmanlı bahçeleri, erken modern dönemde o çok bilindik kamusal eğlence mekânları- Avrupa’da görülen ve ziyaretçilerin yürümesine nın ortaya çıktığı yüzyıldır. Taksim ve Büyük tahsis edilmiş yollar bulunan bahçeler gibi de- Çamlıca’daki belediye parklarının on dokuzun- ğildir. Belki de farklı bir iklime sahip olmasından cu yüzyıl ortasında Sultan Abdülaziz tarafından ötürü, Osmanlı bahçeleri insanların sadece keyif kurulmasından önce bile kamu arazileri yoğun için uzun yürüyüşlere çıkmak yerine gölgelikler- olarak dinlence ve gösteri mekânı olarak kulla- de oturdukları, etrafa bakıp temiz hava aldıkları nılıyordu. Bunlar arasında Ortaköy en bilinen mekânlardır. Günümüzde dahi, bahçe içindeki örneklerden biridir. On sekizinci yüzyıl boyunca yollar, banklar ya da oyunlar hastaların doğayı ‘köy’, ünlü kahvehaneleri, tavernaları ve Boğaz’da sadece seyretmektense farklı şekillerde tecrübe yer alan ahşap yalılarıyla halk için bir çekim mer- etmelerini ve böylelikle daha fazla yarar sağlama- kezi olmuştur. Yazımızı girizgâhımıza bir gönder- larını mümkün kılmaktadır. meyle nihayete erdirelim: günümüzde çevre geç- mişteki karar ve eylemlere çok şey borçludur. İyileştirici bahçeler hem şehrin karmaşasın- dan hem de evin veya işyerinin kendine has telâ- şesinden uzakta özel alanlardır. Bahçeler, tama- men önüne geçilemese de dışarıdan gelen ses, kir ve yabancı gözlerin bakışlarının en aza indirildiği yerlerdir. Erken modern dönemde özel bahçeler, dışa dönük büyük bahçelerden farklı olarak içe dönük mekânlardır. Bu tür bahçelerde ziyaret- çiler kendileri için asude ve huzurlu, mahrem alanlar bulma fırsatını yakalıyorlardı. Diğer bir ifadeyle, bahçeler dünya içinde ayrı dünyalardı. Bahçelerde seçkin ve bireysel özel zamanlar geçirme alışkanlığı on yedinci ve on sekizinci yüzyılların bir özelliğidir. Shirine Hamadeh’in ortaya koyduğu gibi on sekizinci yüzyıl Osman- lı bahçe kültürüne has özelliklerin değişmeye başladığı bir dönemdir. Kendisinin ifadesiyle onsekizinci yüzyıl, izleri bahçe kültürüne de yan- hayatsağlık 45

Nietzsche’de Beden, Sağlık ve Hastalık Kavramları: Bir Modernite Eleştirisi Bilge Akbalık Nietzsche felsefesini karakterize eden en te- Nietzsche felsefesinin, kendisi için bütün- mel özellik, sayısız farklı temayı içinde ba- leştirici bir rolü olan ‘yaşamın olumlanması’ rındıran topyekûn bir modernite eleştirisi olarak kavramı çerçevesinde oluşan bir yaşam felsefesi okunabilir olmasıdır. Ancak böyle bir okumanın olduğunu söylemek hata olmayacaktır. Bununla tam anlamıyla hakkının verilebilmesi, Nietzsc- birlikte, bu felsefi tavrı ancak Nietzsche’nin 19. he için modernitenin ne olduğunun doğru bir yüzyıl Avrupa’sının hastalığı olarak işaret ettiği şekilde anlaşılmasıyla mümkündür. Felsefe ta- nihilizmin incelenmesi anlaşılır kılabilir. Bernard rihinde, kavramları üretildikleri koşullardan ba- Reginster’a göre Nietzsche’nin sıklıkla başvurdu- ğımsız, başlı başına bir inceleme nesnesi olarak ğu ‘Dionysos’a karşı Çarmıhtaki’ ikiliği bu tavrın gören eğilimler var olsa da, kanımca kapsamlı bir ifadesidir. Reginster’a göre ‘Dionysos’ haya- bir kavramsal değerlendirme ancak o kavramla- tın olumlanmasını, ‘Çarmıhtaki’ ise hayatın red- rın içinde oluştuğu bağlamın ışığında yapılabilir. dedilişini simgeler. Her ne kadar Nietzsche, ilk Nietzsche’nin modernite eleştirisinin bu bağlam- dönem eserlerinde, son döneminde ‘nihilizmin da taşıdığı ayrıcalıklı durum ise, Nietzsche’nin, başlangıç formu’ diye nitelendirdiği pesimizm ile eleştirdiği çağın değerlerinin, belirtilerini düşün- kurduğu yakın ilişkiden dolayı sonraki dönem- ce tarihinin kilit noktalarında görebileceğimiz şe- leriyle çelişiyor gibi görünse de, Nietzsche pesi- kilde bir süreklilik taşıyor olduğunu düşünmesin- mizmi ciddi bir transformasyona tabi tutmuştur. de yatar. Çünkü Nietzsche’nin ifade ettiği şekilde, Nietzsche’ye göre pesimizm, modern insan için “[Tek tek felsefi kavramlar] düşünce tarihinde, ne zorunlu olarak bir düşüşün göstergesidir, ancak kadar ansızın ve rastgele bir biçimde ortaya çıkı- her zaman böyle olmak zorunda değildir. Güçlü yor görünürlerse görünsünler, yine de bir kıtanın bir pesimizm de mümkündür. Yunanlıların trajik faunasının üyelerinde olduğu kadar ortak bir sis- çağı, Nietzsche’ye göre pesimisttir, çünkü ha- teme aittirler” Peki Nietzsche nasıl bir dönemde yata içkin olan acıyı yansıtır. Ama bu pesimizm düşüncelerini kaleme almıştır, katı bir eleştiriye kaynağını güçten alır, çünkü Nietzsche’ye göre, hedef gösterdiği ‘modernite’ nedir ve kavramsal Sokratik kültürle beraber gelen akla mutlak gü- dayanaklarını nerelerde bulmaktadır? venin getirdiği kuru optimizmin aksine, trajik 46 hayatsağlık

pesimizm hayata içkin olan bu acıyı tanır ve ha- Friedrich Nietzsche yatı bu acıyla birlikte olumlar. Bu anlamdadır ki, (1844 - 1900) Nietzsche modernitenin kaynağını Yunanlıların trajik çağının sonlanışında görmektedir. Bu sonu şehvetin sınırlarını hissetmeye başlamıştır.” Bu getiren Sokrates, Nietzsche için modernitenin noktada, Nietzsche’nin nihilizmi aşmak ve yaşa- değerlerinin hem kaynağı hem de saf bir şekilde mı olumlamak için giriştiği proje, önce varolan zuhur eden halidir. Nietzsche’nin bilimin ide- değerleri değerden düşürüp, ardından da değer- olojisiyle ortak tuttuğu bu akılcılık, 19. yüzyıl lerin yeniden bir değerlendirmesini yaparak mo- Avrupası’ndaki nihilizmin de kaynağıdır. Aslında dern insanın yaşamındaki hiçlik hissinden sıyrı- bilimin kendisi de pesimizmden bir kaçış ola- lacağı yeni değerleri yaratmaktır. Geleneksel ah- rak anlaşılabilir. Ama getirdiği değerler güçten lakın değerleri olan ‘iyi’ ve ‘kötü’nün geçerliliğini yoksun bir pesimizme, daha doğru bir ifadeyle, kaybettiği bu noktada, yaşamı olumlayacak yeni 19. yüzyılda kendini gösterdiği haliyle nihiliz- değerler kurarken Nietzsche’nin ölçütü ‘sağlık’ ve me neden olur. Nihilizmi Nietzsche en yüksek ‘hastalık’ olacaktır. Ancak hayatın bu değerlerle değerlerin kendini değerden düşürüşü, amacın tümden bir olumlanmasının sunulabilmesi için, yokluğu ve ‘Neden?’ sorusunun cevapsızlığı du- öncelikle Nietzsche’nin Batı felsefesinin beden rumu olarak görür. Bu çağda bilimde gerçekleşen anlayışına savaş açması gerekmektedir. gelişmeler insanoğlunun ilgisini mistik olandan materyal olana çekmiştir. Mekanistik kavramlarla Geleneksel batı felsefesinin ve onun değerleri açıklanan evren bu kez içine insanoğlunu da al- üzerine kurulu modernitenin beden algısı, beden mıştır ve onu aynı yasalara tabi olarak sunmuştur. ile ruh ya da tin arasındaki dualite üzerine kuru- Böyle bir evrende artık Tanrı’ya ihtiyaç yoktur ludur. Nietzsche, felsefe tarihinde beden anlayışı- ve Tanrı’nın ölümü beraberinde o güne kadar na dair eski Yunan’dan beri süregelen bir devam- en değerli kabul edilen ahlaki değerlerin de de- lılık görür. Çağlar boyunca felsefe terminolojisini ğerden düşmesini getirmiştir. Esasen hâlihazırda biçimlendirdiği söylenebilecek Platonik metin- değerden düşen bu değerler Nietzsche’nin eleşti- lerde beden varoluşun vazgeçilmez ama nahoş risinin de odağıdır. Ancak Nietzsche’ye göre, eski bir parçası olarak görülür. Ruh-beden ikiliği içe- değerleri yerinden oynatan akılcı modernite zih- risinde ruh, insan varoluşunun akıl sahibi parçası niyetinin dayanak bulduğu bilim, yerinden ettiği Tanrı’nın yarattığı boşluğu mutlak bir ‘hakikat’ fikriyle doldurmaya çalıştığından, eski değerler- den gerçek anlamda bir kopuştan söz edilemez. Ancak bu ‘hakikat’ fikri ulaşılmazlığıyla Tanrı’nın sahip olduğu statüyü çağrıştırıyor olsa da, insa- noğlunun yaşamını temellendirebileceği değerler sunmaktan acizdir. O güne kadar sahip olduğu, üstüne üstlük gönüllü bir şekilde bıraktığı değer- lerin yokluğunda insan nihilizme sürüklenmiştir. Teselliyi, dinin sunduğu öte dünyada bulan in- san, artık öte dünyasından da yoksundur. Dini yerinden eden bilim, yerine yaşama yönelik daha sağlıklı bir tavır getirememiştir. Nietzsche’ye göre bilimsel kültür sınırsız bir optimizmle be- zenmiştir, bu anlamda da Sokratiktir. Modern insan, bir yandan Sokratik değerlerle harmanlan- mıştır, öte yandan ise “bilgiye duyulan Sokratik hayatsağlık 47

olarak mükemmelliği, bütünlüğü ve kalıcılığı ar- sal olarak yerini bulmuş olan beden-ruh ayrımı zularken, beden kusurlu, ızdıraba ve bozulmaya dinin doktrinleriyle bütünleşerek yerini sağlam- yatkın doğası ve ölümünün kaçınılmazlığıyla va- laştırır. Hristiyanlık için beden Tanrı yolundan roluşun özünün bulunacağı doğru adres değildir. sapmanın ve günahın kaynağıdır ve bu nedenle Öte yandan beden, ruhun arzuladığı değerlere ruha tam itaatinin sağlanması için zaptedilmeli- ulaşmasına, hem varlığıyla onu sınırlayarak hem dir. Böylelikle irrasyonel beden ve rasyonel ruh de mükemmellikten çok uzak ihtiyaçlarıyla onu dualizmi kutsal olanla desteklenir. Kutsallığa da- yolundan saptırarak engel olur. yandırılarak sağlamlaştırılan bu ayrımı, yüzünü zamanının skolâstik Aristocu dünya görüşün- ‘Phaedo’da konuşan Sokrates’e göre filozof den bilime çeviren Kartezyen düşünce, ayrımın mümkün olduğu kadar kendini bedenle meşgul felsefi temellerini geliştirmek suretiyle modern etmemelidir, çünkü bedenin eşlik ettiği her dü- felsefeye bağlar. Kartezyen felsefe beden ve ruhu şünme eylemi beden tarafından aldatılmaktadır. iki ayrı töz olarak ortaya koyarak aralarında ku- En nihayetinde hakikatin doğası, kompozit ya- rulacak herhangi bir etkileşimi imkânsızlaştırır. pısıyla değişime ve yok olmaya mahkûm olan Descartes’ın yöntemsel kuşkuyu kullanarak varlı- bedene değil, yalın ve mutlak olan ruha yakındır. ğından şüphe duyamayacağı bir dayanak arayışın- da vardığı sonuç, onun bedeni, hatta çevresindeki Hastalığı sırasında Platonik metinlerde bedenin tümden reddedil- bütün dünya gerçekte varlıktan yoksun olabilse (1899) mediği ve iyi bakılmasının önerildiği ifadeler gö- de aklının, bir başka deyişle ruhunun, varlığın- rülebilse de beden algısı araçsal olmaktan öteye dan şüphe etmesinin mümkün olmadığıdır. Dü- geçmez. Beden ve ruh birbirine yabancıdır, ara- şünen öznenin özsel olan tek özelliği düşünüyor larında kurulabilecek ilişki ise ancak ruhun bede- oluşudur; beden ise yalnızca ikincil bir vasıftır. nin içinde konumlandırıldığı bir ‘kapsama’ iliş- Kartezyen felsefenin düşünce tarihine beden-ruh kisi olabilir; mademki ruh beden içinde ikamet ikiliği konusunda damgasını vurduğu esas nokta etmek zorundadır, öyleyse beden ruhun temiz ve ise bedeni yaşayan bir beden olarak değil, salt bir sağlıklı ikametgâhı olmalı, bu nedenle uygun bi- makine olarak algılamasıdır. Bu makinenin canlı- çimde bakımı yapılmalıdır. lığının kaynağı ise ruha yüklenmiştir. Nietzsche’nin, modernitenin değerlerinin ta- Descartes’ın ölümünden Nietzsche’nin yaşa- rihsel olarak taşıyıcılığını yaptığını düşündüğü dığı ve bilimlerin alanlarının birbirinden ayrıla- ikinci önemli kaynak ise ‘halkın Platonculuğu’ rak modern görünümünü kazandığı 19. yüzyıla olarak değerlendirdiği Hristiyanlık’tır. Kavram- kadar geçen yüz elli yılı aşkın süre kavramsal an- lamda pek çok yeniliğe tanıklık etmiş olsa da 19. yüzyılın modern beden algısının oluşması nokta- sında paradigmatik bir yeri vardır. Nietzsche’nin de zamanının bilimsel değişimlerine hem bilhas- sa kendi sağlık sorunları nedeniyle ortaya çıkan yenilikler konusunda ilgili bir birey olarak kişisel düzeyde, hem de bu paradigmatik değişiklik ve beraberinde gelen, kendi deyimiyle, krizin bir kritiğini sunmak amacıyla entelektüel düzeyde ilgisiz kalmasını düşünmek mümkün değildir. Nietzsche’nin felsefesinde kilit rolü olan ‘beden’e dair ilginin ve ‘sağlık’ ve ‘hastalık’ kavramlarının anlaşılması da ancak 19. yüzyılda, özellikle de yaşam bilimlerinde gerçekleşen gelişmeler bağla- mında mümkündür. 48 hayatsağlık

W. C. Dampier’e göre, 19. yüzyılın, bilimsel larıyla boğuşan bir insan olarak çağında sağlığa çağın başlangıcı olduğuna dair, özellikle de in- dair gelişen bu hassasiyetin ve ona bağlı olarak sanoğlunun doğal çevresini biçimlendiren aynı geliştirilen yeni yöntemlerin hem takipçisi hem yasalara ve süreçlere tabi olduğu şeklinde gerçek- de uygulayıcısıydı. Bir yandan kronik mide ve baş leşen paradigmatik değişiklik bağlamında, haklı ağrıları için çeşitli beslenme sistemleri denerken, bir iddiası vardır. Johann Heilbron’a göre yaşam diğer yandan benzer sağlık sıkıntılarından muz- bilimlerindeki vitalist eğilim aslında aydınlanma darip olan çağdaşları gibi, sağlığı için uygun ik- düşüncesiyle beraber artış göstermeye başlamış- lim koşullarını bulmak adına değişik mevsimleri tır. 19. yüzyılda ortaya çıkan gelişmelerle beraber Avrupa’nın değişik bölgelerinde geçiren bir gez- insanın doğasının incelenmesi konusu felsefi gin hayatı sürdürmektedir. Yansımalarını en açık düşüncenin tekelinden çıkmış ve doğa bilimle- ve yoğun bir şekilde ‘Ecce Homo’da gördüğümüz rinin çalışma alanı felsefenin alanını daraltmak gibi, Nietzsche, bedeniyle zihni arasındaki bü- pahasına genişlemiştir. Bu bağlamda yüzyılın en tünlüğü yaşamının her anında deneyimlemişti. önemli gelişmesiyse hiç kuşkusuz Darwinci ev- Onun felsefesini çarpıcı kılan da Nietzsche’nin rim teorisidir. Evrim teorisinin günümüzde bile bu deneyimlemenin ötesinde ‘beden ve ruhu’, sahip olduğu kilit rol düşünüldüğünde, Gregory aralarındaki sözde ayrım temelinde, kavramsal Moore’un belirttiği üzere, 19. yüzyılın yalnızca bir kritiğe konu edinmesidir. bilimin değil, popüler bilimin çağı olması şa- şırtıcı değildir. Yeniden canlanan ‘atomik teori’ Nietzsche’nin moderniteye açtığı savaş, mo- materyalist çağrışımlarıyla beraber hâlihazırda dernitenin ve kendisinin beden algısı arasındaki hüküm süren idealist ve spiritüel yaklaşımları fark ekseninde şekillenir. Nietzsche’ye göre, çağı- sarsmıştır. Popülerliği artan materyalist bakış açı- nın çöküşünün ifadesi olan hayata karşı duruşun sı, enerjinin korunumuna dair termodinamiğin temel bulduğu nokta sahip olduğu çarpık beden birinci yasasıyla beraber dönemin sağlık anlayı- algısıdır. Öyle ki, Nietzsche ‘Şen Bilim’de geniş şına damgasını vurmuş ve hijyenistler ve fizyo- anlamıyla felsefenin bedenin bir yorumlanması, lojistler tarafından bu yasanın bedensel süreçleri esasen yanlış bir yorumlanmasından başka bir açıklamaya yönelik olarak kullanılması büyük ilgi şey olamadığını söyler. Yukarıda da bahsedildiği görmüştür. Yaşam bilimlerindeki popülerliğin gibi, geleneksel felsefe için bedenin ifade ettiği artması, beraberinde bilimsel aktiviteyle profes- şey ölümlülük, kusurluluk, akıl dışılık olagel- yonel bir ilgisi olmayan insanların da bedenlerin- miştir. Ruha ise, bu niteliklerin karşıtları yüklen- de olup bitene dair farkındalıklarının artmasını miştir. 19. yüzyılla birlikte bedenin canlılığı fikri getirmiştir. ‘Nietzsche, Tıp ve Meteoroloji’ adlı yaygınlaşmış, ancak bu fikir de ağırlıklı olarak makalesinde Nietzsche’nin hastalığının ‘kültürel determinist açıklamalarla sınırlı kalmış, biyolo- tarihini’ 19. yüzyılın genel çerçevesi içerisinde- jik bir indirgemeciliğe doğru gitmiştir. Nietzsche ki pek çok farklı etmeni harmanlayarak anlatan içinse beden ne ruhla ne de hayatın geri kalanıyla Moore’a göre termodinamiğin dilinin bedenin bir ayrıma yer vermeden anlaşılmalıdır. anlaşılması için kullanılmasıyla beraber sağlıklı olma durumuna dair, bedenin mental ve fiziksel Nietzsche Batı felsefe geleneğini kavramsal ve rezervlerinin mükemmel bir denge içinde tutul- ussal olanın doğal ve usdışı olan karşısında aşırı masının gerekliliğini vurgulayan bir tavır hâkim değer görüşünün bir ifadesi olarak görür. Ona olur. Dengenin sağlanması ve enerjinin yasala- göreyse ‘doğal olmayan’ öğe, bizim doğamız ol- rıyla anlaşılan zihinsel ve entelektüel aktivitenin maktan çok uzaktır. Diğer bir deyişle gerekli olan bedenin kaynaklarını tüketerek hastalığa neden insanın tekrar doğaya döndürülmesidir, çünkü olmasının önüne geçilmesi için düzenli egzersizi insanın vahşi doğası onun doğal olmayan yönün- ve dengeli beslenmeyi esas alan bir dizi tedbir uy- den, yani tinselliğinden arındırılması ve bu yolla gulanmalıydı. Nietzsche de, kronik sağlık sorun- iyileştirilmesi için tek dayanak noktasıdır. Nietzsche insanın doğanın bir parçası oldu- ğunu düşünür, ama bu onu bedenin herhangi hayatsağlık 49

50 hayatsağlık © Foto: Halil Şirin


Like this book? You can publish your book online for free in a few minutes!
Create your own flipbook