DT Ülkemizde bugüne kadar “Masonluk” ve “Siyonizm” hakkında pek çok eser Yayınlanmıştır. Denilebilir ki, bunların vulgarize (avâmi) bir uslübla yazılarak mes'eleyi —— | labana indirmek gayreti güdenlerinden, akademik seviyedekileri ne kadar L&o Taxil'in şu yınladığımız eserinden -az veyâ çok- istifâde etmemiş olanı yok gibidir. Böyle olduğu haldı bugüne kadar, bu eserin artık nüshası bulunamayacak bir durumda olan Osmanlıcası, yenl İ GT TT TÜ GETER İN AA Yayınevimiz, Türk yayın hayâtı için büyük bir eksiklik olan ve ülkemizin tâlihini nzlmat'tan beri ne ölçüde karıştırıp karanlıklaştırdıkları mâlüm bulunan masonların gerçel Üzlerini bir görgü şâhidinin ağzından ortaya koyan böyle bir eseri yeniden yayınlamaktan ĞA Riş —Sebil Yayınevi
-MASONLARIN ESRÂRI-
SEBİL YAYINLARI Nu :259 L&o TAXİL DİZGİ TERTİBİ :Sebil MAS ONALARIN SAYFA :Sebil ESRARI BASKI-CİLD KAPAK : Bayrak Matbaası Mütercimler: E. M.—M. R YAYINA HAZIRLAYAN : Tuncay BAHADIR Osmanlıca'dan sâdeleştirerek : Ali İhsan BAHADIR nakleden: ©CopIySrBiNgh9t78-S9E7B5İ-5L80-Y0A3Y3I-N2EVİ Abdurrahman ACER İSTANBUL T unusbÜaSğıTKSelÜE:cBDaİ0dA.2LR16-N-Yuİ5:A5SY3TI2/NA51E0N1V5Bİ1DUoLğancılar 2008 www.sebilyayinevi.com
TAKDİM İÇİNDEKİLER YAZAR VE ESER HAKKINDA MÜTERCİMLERİN ÖNSÖZ! BİRİNCİ BÖLÜM LOCALAR -MÂVİ MASONLUK- BİRİNCİ KISIM: REMZİ MERTEBELER İBKİİRNİCNİCİ SISNIINFI:F: KÇAILRFAAKLALROCALSOICASI ÜÇÜNCÜ SINIF: Ü. STADLAR LOCASI (Orta Oda) . MASON ZİYÂFETLERİ MMÂAVSİONMATSEOŞRNİLFUÂTKI S...IRLARININ HE'YET-İ Mi RÜSHÂNİ MECLİS (CİHKAİPNİCTİREBSÖ)LÜ-KMIZIL MASONLUK. ... 203 İKİNCİ KISIM: RÜHÂNİ MERTEBELER . 209 İKİNCİ SINIF: KÂMİL ÜSTADLAR MECLİSİ 4. Derece: Gizli tad .... 5. Derece: Kâmil Üstad 6. Derece: Samimi Kâtib 7. Derece: Hâkim ve İdâri Âmir . 8. Derece: Dâire İdâri Âmiri ÜÇÜNCÜ SINIF: SEÇİLMİŞLER M 9. Derece: Dokuzların Seçilmiş Üstâdı . 10. Derece: Onbeşlerin Seçilmiş Meşhüru 11. Derece: Yüce Seçilmiş Şövalye ... DÖRDÜNCÜ SINIF: MUKADDES KUBBE 12. Derece: Üstâd-ı Âzam Mimar ... 13. Derece: Kral Burcu (Royale-Arche) Leo Taxil in eserinin “Farmasonlar Maksad ve Meslekleri” ismiyle basılmış : Şark ve Kılıç Şövalyesi 279 olan Eski Türkçe tercümesinin kapağı. 16. Derece: Kudüs Prensi 18. Derece Gül-Haç/Le Rose-Croix
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM “AREOPAGE”LER yâhud SİYAH MASONLUK ÜÇÜNCÜ KISIM: FELSEFİ MERTEBELER ALTINCI SINIF 19, Derece: Kudüs'ün Bü ük Rühâni Reisi 20. Derece: Büyük Patrik 21. Derece: Prusyalı Şövalye ..... 22. Derece: Lübnan Prensi-Royale-Hache SARAY 23. Derece: Çadır Reis 24. Derece: Çadır Prens TAKDİM 25. Derece: Tunç Yılan 26. Derece: Şükran Prensi Ülkemizde bugüne kadar “Masonluk” ve “Siyonizm” hakkında pek çok eser yayınlanmıştır. Denilebilir ki, bunla- YEDİNC27İ. DSeIrNeIcFe:: MBâÜbYeÜdKin LOYCücAe Kumandanı .... rın vulgarize (avâmi) bir üslübla yazılarak mes'eleyi tabana 28. Derece: Güneş Şövalyesi . indirmek gayreti güdenlerinden akademik seviyedekileri- 29, Derece: Saint Andre'nin Büyı k İskoçyalısı .... 329 ne kadar L&o Taxil'in şu yayınladığımız eserinden -az veyâ AREOPAGE çok- istifâde etmemiş olanı yok gibidir. Böyle olduğu halde bugüne kadar, bu eserin artık nüshası bulunamayacak bir BİRİNCİ C30İ.LDDİerNeceS:ONKUadovşe B(ÂKaZdIosMchÜ)LÂŞöHvaAlZyeAsiLA. R durumda olan osmanlıcası, yeni harflere çevrilerek umümi efkâra sunulmuş değildi. ORMAN MASONLDUÖĞRUDÜYNÂCHÜUBDÖLKÜARMBONÂR—İLİK| Bugün onu, lâtin asıllı yeni harflerle umümi efkâra 4- Büyük Üstad İyi Kuzen Rutbesi . n sunarken bu eserin ehemmiyetini gösterecek bir noktaya KARBONARİLERİN SİYÂSİ TE'SİR VE İCRAATLERİ ...... 384 bilhassa işâret etmek isteriz: Osmanlıcası, târihsiz olarak İstanbul'da Hikmet Matbaası'nda basıldığı zaman -tahmi- 1- ADOPTİON MEZKHAEDBIİN. MASONLUĞU. nimizce- masonların amansız bir düşmanı olan Sultan II. Abdülhamid Han, Osmanlı tahtında oturmaktaydı. Böyle 2- PALLADİOUE MEZHEBİ . olduğu halde kitabın mütercimleri eserin üzerine isimleri- a-Yedi Hakimler Tartkati ni yazmaya cesâret edemeyerek “Elif. Mim.” ve “Mim. Ra.” b- Palladium Tarikati ... harflerini koymakla iktifâ etmişlerdir. Hikmet Matbaası'nın ESRÂRENGİZ EĞLENCELER ise Filibeli Ahmed Hilmi'ye âid olduğu bilinmektedir. De- ğerli müdekkik Ziyâ Nur'a göre Ahmed Hilmi'nin 1914 ALTINCI BÖLÜM yılındaki âni ölümünde masonların parmağı vardır ve bu YÜCE İDÂRE YÂHUD BEYAZ MASONLUK.. şübheli ölüm, bu kitabı tab' etmiş olmaktan neş'et etmiştir. YÜCE İDÂRE HAKKINDA MÜLÂHAZALAR
8 MASONLARIN ESRÂRI HAYÂT- LI(E1O85v4e-T1AE9XS0İ7E)LRLE—Rİ' 1. HAYÂTI Matbaa sâhibinin başına, bu eseri sırf tab' etmiş olmak- tan dolayı böyle bir kazâ gelmişse mütercimlere ne olmuş Gerçek adı Marie Gabriel An- olabileceğini tasavvur etmek zor olmasa gerektir. Lâkin mü- toine Jogand-Pages olan müellif 21 tercimlerin kim olduğunu bilemediğimiz için bu hususta bir Mart 1854'te Marsilya'da doğdu. şeyler kendimizi me'zun addetmiyoruz. L&o Taxil müstearını ise daha sonraki zamanlarda kullanma- Bununla berâber eseri okuyanlar, onun muhtevâsına ya başlamıştır ki bunun sebebini ileride zikredeceğiz. Yazılarında za- vâkıf oldukça bu eserin, masonları pek büyük bir ölçüde man zaman Adolphe Ricoux, Paul de Regis isimlerini de kullandı. kızdırmış olabileceğini anlamakta zorluk çekmezler. Tahsilini bir Cizvit? mektebinde alan Taxil'in doğumu ile Yayınevimiz, türk yayın hayâtı için büyük bir eksik- bktdkSFyeaauâuaarrnmlrryilikmşekm2Bara1ıakautinlkuKCarBaaiâçunutAdzzamlmvaâlıbveamrastyaitiıdumılelt,kranşadaılactriteşnteaılrumii'dşlienraka'-m.odiai(loLzkebslâenituatavDell;eryaaşiıumhhtrensSeâlaüekmılsodrkiheyecdncuüklriiazrüiatğeminmeutyheianâePalsdhddaoezveeaaplreeırzalatriTnıe'zemmlyern.s-eianeluıaCksnn,anciymnçzıoamovmİynhsbkainıaeıutsüglsrnl;sılyıldedaüüzriirasklSdkkeuıoaks,ckn1aing5ilstdhâ3eüaâta4shtrvihıuyyıçaenâsnesnybcdükdııiiaolesannfzınendhednniaJeddseanesdtsmsaoeufatYrlatsIaeezyâa)tgfnğahl:yiıniiriıağadny-ircıeiTsmtimDüâiloükrdzogaignkerllööicyıimdrsseynFaeuetıerd'şea'ldüLrdndtaağoiesaernynüırediozamsılKcfİrüibaaasıb.urtzianorg'dlneteKaiısaamnmkYnretelüüraoiyelfslkhAeıesui'osnrn-fikş-i- lik olan ve ülkemizin tâlihini Tanzimat'tan beri ne ölçüde dlçsktmhihsPiiçeeiaaüoaa;ikrsurlvğrsnliesakiuaeıİn,yıyfrTGBinnPıneiıanggâaüanztrntiizplnbaaidlgasaiierktamaüeinolçiraenyançimıkntrieigdnnakeıunnüteeet'gnienfğlızendeinlisuddslsae-kneâzgıonh,eg,asduzitleidteaemnztdamaecykıllimPtrkynreüşeelaaaıaavrhmrmmprekieiisgıalokvşızöşy'amnetafzrşnlaaeltamhıfıımaşaâmoıekusnrnrlaültaşrıaissdmşarlnryaııürtua3aeadoaraş0üsrdtdvttaf.rdıeuaoelln.brınrnaaoaiiddgrlTntibeaıataeiğaçniebnrisni(crminmdtiaabfseühanks-giCalâinsnidayıinfiztynlekezellndiiedsdvivnaarenıisteireekoreitldbs.nğl“bLauesildeid&gr.rraeeiojıiCv,rb.dziitig”ıibzisanenİvruptrn1ikiielvgTg7tkırgaeuilb7aöxisbriueLn3ltbçiarlmrtiaueylüi,enetkitşvPnyrlmhemetçaıembiaieapl'üşunbirslrınablutşel.ıınilgyeitdtinşdnınalriumaüıkiztn)ckaraeielAsr.orskzaınPtiliui1drmkgaaaln8ııa'rpnlld1rtBaaeçiae4i.ufaknk-nfılnıaıanıXrugksynÂşdlIimemınözramVaçıelylârat,.nınlKa.silgneisğıaedlşuirnkCaiübçıusbmlbllheiârdeheersaPhuerermPliraiivlis'aepı,rkinmipantdzirzaaeitlamd'irehmuıskdVvlruiuaahğaeIedsmrrs-ınnIıre---l karıştırıp karanlıklaştırdıkları mâlüm bulunan masonların gerçek yüzlerini bir görgü şâhidinin ağzından ortaya koyan bu eseri yeniden yayınlamaktan şeref duyar. SEBİL YAYINEVİ
10 MASONLARIN ESRÂRI At Nom aeet sörLeAr lesBöL AuDsUpiceGsdÖuLAZ GranDd Örünt de Francc. 1876 senesi arasındaki hayâtı ve faâliyetleri hakkında herhangi bir TEMPLE DES AMIS DE LHONNEUR FRANÇAİS mâlümat bulamadık. Adresse de da Loge Le veritable honncur Cizvitlerden aldığı terbiye dolayısıyla, onlardan gizli ajan- lık yapma vazifesi almış olma ihtimâli olabileceğinden hayâtının “Şire utile auz hömmes * e mkİ,retemViötn, bu devresi nisbeten karanlıktır. üsdöciilrrom,irteNNeuroo'turnTcTodueeecmnovTrpovveeulosaer.evJeeCYxüymReiirmocalirvuimeercsm.uannFrsidzeeluuecVeİ,otrrlaIete”ellroüeienplt:rddi,i Orc do Paris, de & fövrier 1881 Sâdece onun, tahsilini ikmâl ettikten sonra bir müddet gaze- tecilik yaptığını, 1876 senesinde, -ne olduğunu bilemediğimiz bir le lundi 21 fevrier 1881 du suçtan dolayı- aldığı sekiz yıllık cezâyı çekmemek için Cenevre'ye )G6wi.2&1HüHUUfSevruineirNsEN1wL8S81.CiemdeuGnlGVheAruriaatnndühxdeünÖnrr(eeirreanviaMampaardneiicğirseeet s Bpolur kaçtığını ve burada üç yıl kalarak papalık aleyhine yazılar yazma- ya ve bunları neşretmeye başladığını biliyoruz. LDeücvleurrteurodü des Trav.>. proeğe-yveor3banatlds$aÖndRhec4'eÜeuARTraeEvslerpDm6riUoscrdieesJesOvTUoesRndvue,Sseocirura 1 L&o Taxil takma ismini Cenevre'de papalık aleyhinde kale- LL, es, dönt ni me aldığı yazılarında kullanmaya başlayan müellifin 1876 yılın- sur les Profanes : Göbrinl dan sonraki hayâtı kalın çizgilerle ikiye ayrılır: Hristiyanlık -hâs- çt çLdeğoBöpTuaril, saten Katoliklik ve papalık- aleyhinde neşriyât yaptığı ve 1881'de itibâren masonların içinde yer aldığı 1885'e kadar olan ilk devre; #öe 8vTa1.A.0IM.ngonrvndCDTCceietoGlyrlmkieö,lrpyrteVcsvloö.vrunnCel.-h,dareetreoi1voddnP'PrHrülidrouneno,nsSeoaucprnkoseds2e6,ssavldiPaecrlaoanptHŞoiescraiestyi;oofdersjaotunreoerttnrefedliusldFerölT2wreonxdcidm'VaÖdönreneddlreielaerblVeeA1u5v mars e SSi 1885'ten 1900 başlarına kadar olup ve bütün Avrupa'da husüsiyet- Tiredaive le de Fransa'da büyük akisler uyandıran farmasonluk aleyhinde İsir onların rumüz, esrar ve gizli emellerini fâş ettiği ikinci devre. Cahpe iSteÜcRsounidLTacüv\"Se'nüdcreaecri,taçlani he Vi Üç yıl kaldığı Cenevre'den 1879 yılında bir arkadaşının yar- dımıyla Pâris'e geri dönen Taxil, kilise muhâlifi birçok eser yazdı T bLiesL,enSoeFreuorçdKt,a:Viv5l:enie, sorte Pab <aCadlğleiinnbiağe ve bununla da kalmayarak papalık aleyhinde topladığı eserlerle Ihmım Casrax ö bir kütübhâne kurup Anti-Cl&rical (kilise aleyhtârı) adında bir de gazete yayınlamaya başladı. L&o Taxil'in locaya giriş vesikası L&o Taxil'in papalık aleyhindeki yazıları başta Vatikan ol- mak üzere bütün Avrupa'da büyük bir aksülâmel uyandırdı. An- cak o, bu neşriyât sâyesinde hatırı sayılır bir servet kazanıp aynı zamanda kilisenin en büyük düşmanı olan masonlarla irtibata ge- çerek nihâyet 21 Şubat 1881'de “Temple des Amis de /'Honneur Français” adındaki Mason Locası'na girmeye muvaffak oldu. Bu locaya girişini tevsik eden vesikaya göre L&o Taxil'in masonluğa kabül edilişinde, dine muhâlif yazı ve sözlerinin bü- yük te'siri olmuştur. Aldığı iyi terbiye ve gösterdiği din düşmanlı- ği sâyesinde masonlar arasında kendisine kolayca yer bulan Taxil, 24 Nisan 1885'e kadar dine muhâlif yazılarına devâm etti. Ancak bu târihte, bilemediğimiz bir sebebden dolayı, âni- teCkvvlieeuizlfvlhbiaeaBtbrşdulıöaeerlrfrlıgi,malerıeldkikeıçıtbr.seeudarbleiBdldusueeükkrnrluCdeariedyzrdnevıuıinktkılsymaiemryattâeıikaskşriteiümenkzsebaleâtkelrarhteeaerdibdsçanâlaıhileriınralşdddıaraee.ennbdİüepymbrieyeiekükrşkehysruıeokgtrnıiüilunaçşsrbtaiıinr,eFrlridtalokeâmnlelisanişeardmâta-izmkCâivlsşeeıelvmreaetmrvzleeidolrfineberrtgi.ii'yztemlyaiadlehoiağğbilurtlâlubisulfnânteayutneusıstgudiainırndlrddea.aerr
12 MASONLARIN ESRÂRI LÜO TAXİL 13 den kütübhânesini kapatıp bu yazılarına son verdi ve locadan rulduğunu iddia ettiği, masonluğun en yüksek ve en gizli locaları ayrılarak bu sefer de masonluk aleyhinde yazmaya başladı. 2 yıl olduğunu söylediği “idârt masonluk” ve Pike'ın şeytanla münâ boyunca ”Revelations completes sur la franc-maçonnerie (Farma- sebet hâlinde olduğu hakkındadır. sonluk hakkında ifşaat)” adında bir dizi bir broşür yayınladı. Bu yazıların temel fikri masonluğun; satanik, eski putperest din ve Hakkında, evvelâ Katoliklik ve sonra da siyâsi, iktisâdi sâ- ezoterik inançlardan derlenerek teşkil edilmiş eklektik bir kült ol- halarda ve medya üzerinde derin nüfüzları bulunan masonların duğudur. Mezkür broşürlerin bir kısmı da, -“hârici”lerden ve yeni aleyhinde yazmış olduklarından dolayı hakkında pek çok spekü- masonlardan büyük bir sır gibi saklanan- kadın masonluğunun iç lasyon bulunan, 1900 başlarından itibâren âniden susarak sahne- yüzü hakkındadır. den çekilen ve sonraki yaşadıkları hakkında pek mâlümat bulun- mayan L€o Taxil, 31 Mart 1907 tarihinde Sceaux'da öldü Bütün bu ifşaatlar, Katolik basın tarafından büyük bir heye- canla karşılandı ve mason localarının Reform hareketinin netice- Ölümünün keyfiyeti hakkında herhangi bir bilgiye ulaşa- sinde ortaya çıkan muzır bir cemiyet olduğu iddia edilerek hem madık ancak bu kadar düşman kazanan Taxil'in, genç denecek bir Reform hareketleri ve hem de masonluk aleyhinde bir takım yazı- yaşta tabit bir şekilde ölmesini beklemek her halde pek saflık olur. lar kaleme alındı. ZMiyrsâtöroensun demalsa oFnrlaunkc-maalçeoynhnienrdiee) yaFzadırğmıasoensleralre-rMdaeknsasdâdevcee Mebsirlienkile(rLie-s adıyla Türkçe'ye -mütercim ismi olmadan- tercüme ettirerek bas- L&o Taxil işi daha da ileriye götürerek bütün masonların mak cesâretinde bulunduğu Ziyâ Nur Aksun tarafından söylenen Lüsiferyan (şeytana tapan, satanist) olduğunu söyledi. Onun bu ifşaatları neticesinde masonluğun dokunulmazlığı ve üzerindeki Filibeli Ahmed Hilmi dahi şübheli bir bakır zehirlenmesi netice- esrar perdesi nisbeten kalktı ve muhtelif ülkelerde de masonlar sinde Taxil'den çok daha genç bir yaşta hayâta vedâ etmiştir. aleyhine yazılar yazılmaya başlandı. Bizim Eski Türkçe'den sâdeleştirerek günümüz türkçesine Taxil'in iddialarından biri de Albert Pike* tarafından ku- naklettiğimiz Les M; es dela Franc-maçonnerie-Farmasonlar-Maksad ve Meslekleri isimli eserin,Filibeli Ahmet Hilmi tarafından tercüme “ysrübPvMkdvAcKddltiçeiaaooiiâiağuaioğrkznlnknlnimurznılaâeeıidsuâzflfayyryKzİyBcü3M4GtciaerıaeealkiidiiooaunnantıtkdiarrnzenyssılylinmnliKllemâü1lnlaoacktniâee:ü8ıyarıLircurnrrp0evitsadniı1ilielı9tatİalo8nülsstDinazezllm7lbnaaniydrüDelza1eoiBnfviyporaıulnhürmoUmdeamâaaimlnnneynksıRoaştnzminyidadlktoâyâ,ıknânlrüıare.acolnâhşaavdiBnlrekfnmDaıhhtââmşarah.'SllleüiısiakiaiuitıaeşASdıtnkinğdsvamtanitmmaıymaıAücoüvdmyamıenrşisâmeaasteşğdee.PııbriyşığmesieisubkuiyıenıiirkvimutlltteJvkyviahvaKlle,ıeüueieakkeâvltoufuungtnbenakklaefneairenAubbi'ıarlderennutdmmrunnfdaıâertoieaieuaBkşnadkksimlnikytaağtdhokdcaaçâ-zieorşinâieniuıanmctıkğklzfkssğnie'yieietadiiib-seıanlnnADnnunmukiicdilagnıddioeğğniiebvddehlenyirkldrsueioaandnaieseaeeirnkslAenilörpvt,nAkta'ulsyianaıivyialilncdnfghAırendıaPüarkrvuavvri:pıgybrveepekkirtiiİ(iâedualbçıewsnrr1aiiiıppB,'bnglibn8dhluauiniilels0arlaki'ıİgpeJ9AşüiplkllderRnsıo-szrmeulâçaıkpas1ahrgeünssivkod8vuiscıümtlrrmsaeyi8anİngkoıiazneişâikldş9âulemnnruynesaeenlka)nnaıâpnhnnasâÇ3satevaaduroaiei3srnı(gyrriginınyr.aı1hçlöaannaklaıvhaân8ynsçopteğrleyıi0rlaİdaadçıozçpida8ıemenn'nea-tnirenat-lnperıKrSpıek-fmlıl1mtnimaugtreaınle8uiulaeariıcvrnev7clmhİsğsnalgieaerdK5eeâdtikmtıuteyşalnad)laşıanoe'leıieluştnşnbiırmnm'rytıxuibueçilnaintbueınnrinituşunyunradılnbl.noilüd.kKraaâdekcspkeulrladedetlaknsodeanfadeâbseağeFıtgnılvrdnoailllldçraenlıldsuinentı:aiaknedaknmudğikrçdanretşraıetelaeuğetrmdıualniymrtkna,uaaaşyrkiaiiıeılrısanânol,aşlsd,Pkıabığrldtaiciaıfmlı.dicnalkvüamezadurdaiaeeenarn1vık-ita-.kn-,---i5e-- edildiği veyâ ettirildiği husüsunda kâft delil olmasa da eseri onun bastığı kesindir. Eserin üzerinde mütercim ismi ve baskı târihi bu- lunmamakla birlikte Filibeli'ye âid Hikmet Matbaası'nda basılmış olması onun ölümü üzerindeki”şübhe”leri kuvvetlendirmektedir. 2. ESERLERİ: L&o Taxil'in eserleri Arapça dâhil bir çok dile tercüme edil- achSSkariydieciaiçrııçlmsiofaybymılinrsoilenadyı5pn(BrsBatıeenBuiiiuıtud,olzBeİlaaynumcnsekhrYm,'aeegparieşaSlieerkıdaiehltbnrksennıueoeatftiyKrlddclanok,uobAaiekenlaicbmvnrhscrlaDurüefoibğam.auDinnlyı'aârepOmoiyyligAvraniazanelntbytuicrmieaeg2anarçt't0memtekliy0iileket2'loDynlrrı,lnmküeiocirÜiekşZyğüçn.t.stsegüuemhnhitenüt'eia.çrldmcçdti5ikeetüell3al'sikevsieieileınğCds,bmDiivdniaigediültdnl.esrâeniac)iririlrrydiieglesohoâimkeltv(neaaeNblfsyts1iaomSiıia8ğazyaslr8iviıâusa7natyznofşlmcsıınaiütan,açlrâFdieriulvrniçtatsiteiğıimnıenyh'FkrdbuasleiaakıesnknrzblşLoidi.ımoirndebslazeulsmDJmYnıaauMüB)asrriianhıikısiry,uvbtnYceeâdeLarkeriiihnluienbueotomahüdstnbD,eâtiiaeulkücv'lndiUneldeemnıserarditigikülkçlüaeiynayçgr'rnıdelüdşlFneeetçeııirşivğtnraılnhbenkdoeeiideactd(rnkirmlSalSulşeiaikirİmıgkrslyöusiyntioaollnşaennranmtüeomıaiigfngrrnsziaedlz.ıımlttlveaâih.n)ie-e-
14 MASONLARIN ESRÂRI miştir. Eserlerinin tamâmını görmek ve hangi dile ne zaman ter- cüme edildiğini ortaya koymak bizim çalışmamızın maksadını aşacağından biz burada bir kısmını zikrettik. Taxil'in eserlerinijumümi olarak iki kısımda toplayabiliriz: A1.. ÂKiBlaisseLaMuChaâloltitfei! (E1s8e7r9l)eri: 2. Les Soutanes Grotesgues (1879) 3. La Chasse Aux Corbeaux (1879) 4. Le Fils Du Jösuite (1879) (Ahmed Râsim tarafından Ciz- MÜTERCİMLERİN vit Târihi adıyla tercüme edilip 1304'de (1887) İstanbul'da basıl- ÖNSÖZÜ dı. Yine L&o Taxil'den Kolağası Mehmed Tâhir tarafından Ciz- vit Cemiyeti'nin Tâlimât-ı Hafiyesi adıyla yapılmış ve 1303/1886'da Aziz okuyucu! İstanbul'da basılmış bir tercüme daha mevcuddur ki; iki tercüme de muhtemelen Taxil'in bu eserine âiddir.) Elinizdeki bu eser, Fransa'nın meşhur yazarlarından 5. Calotte Et Calotins (1880-1882) Leo Taxil'in (Les Mysteres de la Franc-Maçonnerie Devoiles) 6. Les Borgia (1881) (Ahmed Râsim tarafından Borjiyalar isimli kitabından alınmıştır. Bizim için mühim bir fâidesi adıyla tercüme edilip 1304'de (1887) İstanbul'da basıldı.) olmayan uzun mukaddimesi ve muhteviyâtının lüzumsuz 7. Les Pornographes Sacrös: La Confession Et Les Confesseurs (1882) olan bir kısım tafsilâtı ve tekrarları kitabdan çıkarılmıştır. 8. La Bible Amusante (1882) 9. Un Pape Femelle (1882) Eserin sonunda farmasonluğun târihi vardır ki, bu 10. Lempoisonneur L&on Xiü Et Les Cing Millions Du Chanoine (1883) kısmın mütalâası, okuyucuya bu mühim cemiyetin ne mak- 11. La Prostitution Contemporaine (1883) satla kurulduğu hakkında ciddi bilgiler vermektedir. 12. Pie Ix Devant L'histoire (1883) 13. Les Amours De Pie Ix (1884) Masonlar, İslâm Âlemi'nde localar açalı çok zaman 14. Les Mattrı Du Pape (1884) olmuştur. Mısır locaları hayli eskidir. Osmanlı toprakların- 15. La Vie De Venillot Immacul (1884) da ise mason locaları yirmi otuz sene evvel açılmıştır. Bu kadar uzun zaman zarfında masonlar memleketimizde pek B. Masonluk Muhâlifi Eserleri: az kişiye sâhib olmuşlardır. Bunların da büyük bir kısmı ise 1. La Franc-maçonnerie Dövoilde (1887) Osmanlı vatandaşı olmayıp bu topraklarda misâfir olanlar 2. Les Mystöres De La Franc-maçonnerie (1886) ve yabancılardır. 3. Le Vatican Et Les Francs-maçons (1886) 4. Confession D'un Ex-libre Penseur (1887) Bu günlerde her nedense masonlardan sıkça bahse- 5. Histoire Anecdotigue De La Troisiğme Republigue (1887) dilmeye başlandı. Muhâkemeler, mechuller üzerine binâ 6. La France Maçonnigue (1888) edilirse doğru bir neticeye varılamaz. Herkes, masonluğu 7. La Mönagerie Röpublicaine (1889) memleketimize yeni gelmiş bir şey zannetti. Halbuki ilk ma- 8. La Corruption Fin De Siğcle (1891) son İocaları açılalı otuz sene olmuştur. 9. Le Diable Au Xixe Siğcle (1895) Masonluk nedir? Bu suâlin cevabını elinizdeki bu
16 MASONLARIN ESRÂRI LÜO TAXİL 17 eser verecektir. Biz, yalnız târihle alâkalı birkaç umümi fikir etmişlerdi. Kiliselerin yerine localar, papazların yerine hi- beyân edeceğiz. ram hikâyesini ve Yahudi masallarını ilmihâl edinen muh- teremler yani loca reisleri, üstadlar kaaim oldu. Avrupa'da insanların bir çoğu, arlık ruhbanların ve Kardinaller, piskoposlar ve asilzâdelerin yerini, asilzâdelerin elinde oyuncak olmaktan usanıp bıktığı ve ban- haklarını geri almak için harekete geçtiği sıralarda, mason kerler, mâahir ve zeki türediler ve şüpheli bir felsefeyi cemiyetleri de bir takım icraata başlamışlardı. Mason reisle- tâkâb rinin ortaya attıkları düsturlar, kalpleri, beşert hürriyet he- eden adamlar aldı. Krâliyet, mutlak monarşi Fransa'dan ko- yecânı ve ümidiyle titreten şeylerdi. vuldu. Kralların yerini, kim olduğu bilinmeyen mason reis- leri aldı. Mason cemiyeti, Avrupa'da insanlığın çoğunun cel- Önceden kralların elinde bulunan mutlakıyeti, bu ne lâdı olan, hükümdarların siyâsi ve ruhbanların dini ib- olduğu meçhul adamlar ellerine geçirdi. En büyük ve en dâdının aleyhinde bulunuyordu. Bu iki sınıfın tahakkümü muktedir bir hükümdârın dahi hiçbir zaman körü ine altında ezilen ekseriyet de aynı fikirde idi. Bu durumda ma- kendine itaate mecbür olan bu kadar sayıda adamı ola- sonlar, hürriyetin muhâfızı ve istibdâdın düşmanı şeklinde mamiışken, bu reisler, herkesin meçhülü olan milliyetçi ve telâkki edilmişti. İhtilâlleri ve inkılâbları idâre eden reisle- masonlar vâsıtasıyla Orta ve Batı Avrupa'da çeşitli derece- rin bir çoğu, bu cemiyete dâhil olarak onun nüfüzunu kendi lerdeki siyâsiler üzerinde tesir bırakmışlardı. Bugün lehlerinde kullanmayı gerekli görmüşlerdi. Büyük Fransız masonlar, Avrupa'da pek müessir olan ictimâi ve siyâsi dahi İhtilâli'ni yapanların çoğu bu cemiyete mensüb idi. Lâkin kuv- mazlum ve mâsum halkın idâresi müstebid hükümdar- vetlerden biridir. Hürriyet aşığı olan insanlar kendi elleriyle lardan ve ahlâksız ruhban sınıfından alındıktan sonra, bu boyunlarına bir ip geçiriyor ve bu ipi, kendilerini güdecek cemiyetin vaziyeti değişti. Farmason cemiyeti, sâhiblerini birilerinin eline vermedikçe rahat edemiyorlardı. Yâni in- kovdukları istibdad tahtına kendileri oturmak istediler ve sanlık, idârecilerini değiştirmeyi kendilerine gâye edinip diyebiliriz ki maksadlarında, bazı yerlerde yarı yarıya, bazı sonra gönül bağlayacağı fikrin şeklini değiştirmekten başka yerlerde de tamâmen muvaffak oldular. bir şey yapmıyordu. Bir iki asır öncesine kadar Avrupa halkı ve işçileri bu hakikati anlamamış gibi davranıyordu. Halk, Avrupa'da insanların çoğu, üzerlerine çöken, ilmi ve mason olduğu için değil, masonluğun, hâlâ zorbalık ve bas- terakkiyi men eden mahalli dinin taassubundan, hurâfeler- kılarından korktukları ruhban sınıfı ve asilzâdelere mâni ve le dolu hikâyelerinden ve din adamlarının istibdâd ve te- düşman olması sebebiyle onlara taraftar görünüyordu. câvüzlerinden kurtuldu. Fakat küçümsenen ve inkâr edilen Ancak uzunca tecrübeler, masonluğun da ruhbanlık bu hikâyelerin yerine bir takım masallar uyduruldu. gibi tahakküme başladığını ve Avrupa'nın hürriyeti ve saa- deti için aynı derecede tehlikeli olduğunu göstermişti. Son İsa Mesih ve Bâkire Meryem inancı yerine Hiram yıllarda aşağı tabakaya mensub halk ve işçi sınıfı içinde ma- Usta hurâfeleri konuldu. Mahalli dine bağlılığı, hür düşün- sonluğa karşı bir cereyân görülmeye başladı. me ile birbirine uygun göremeyenler, bütün mezheblerin en Bu eseri okuyucuya sunmamızın sebebi, cemiyetimiz- anlaşılmazı olan masonluğun mânâsız hikâyelerine ehem- de kurulmasına gerek ve ihtiyâc olmayan farmasonluk hak- miyet vermenin, daha mantıksız bir bağlılık olduğunu fark
18 MASONLARIN ESRÂRI BİRİNCİ BÖLÜM LOCALAR kında tafsilâtlı bilgi vermektir. Eseri yazan Leo Taxil ma- sonluğa girmiş ve çıkmış bir kişi olup yazdıklarının çoğııınu -MÂVİ MASONLUK- bizzât mason yazarların kitab ve makalelerinden deliller BİRİNCİ KISIM getirerek ortaya koyduğundan dolayı bu eser kıymetsiz de- ğildir. REMZİ MERTEBELER BİRİNCİ SINIF Mütercimler ÇIRAK LOCASI E.M.-M.R. KABÜL ÂYİNİ İnsan nasıl farmason yapılır? makbsirıiürarşmbâtecıuccerahımHariucatylele,vmketiıeeynhkdeaaettgymtekiıeâerdznmldeiçeiaknorlt,ğt,iuısknâeeablnzbbdieaaliltmeâıtnrtkae.eimnseaklstefoolarpâirdldsmuaetnağetsuyıbeoinrnlyileleşukrreklyesrokdireceuneğidmbiliilbdyleuieirdtk.ugilirze.lDriieonnmÂlodzealeâraknı-n edvkvfeeaausrzrıllmufaeelprza.kriCıiyefmemalthielrâyreimiezrantisnooilfânaâzlniâsusdaıeğy,ksuidinşıtiklaotfenlraâıalindbedıieklllsmeeaoâcrrnehıirğinairink,âiibnşuielsaerarkağibşşliatiraırlyre|asaırsüircırlaneağcdrtıeatemviecmymeeeüamntrnfieaayâdaesıttdeklâelbevaereretitın saeltrıbneast“BssuBionuiktzmec.uş”evymioikrçyi,elteer,üsitbneetlliiiksrâlbeıednğiıekzrlesrhiizoişklihaşiiçnlbmeiarrezsşşaeöknyiıllzedesöamyyelrseır'llüemlrai:kyteat Bu teklifler ekseriyetle zenginlere veya memleketin
20 MASONLARIN ESRÂRI LÜO TAXİL 21 siyâsi, ilmi ve din? hayâtında söz ve te'sir sâhibi olan kişile- müşkülpesent (zor beğenen) değildir. Cemiyetin ahlâktan re yapılır. Başka bir tâbirle her şeyden evvel halk üzerinde bahsettiği bir hakikattir ve bu dâimâ belirli bir takım netice- nüfüz sâhibi veyâhud da kesesi dolu olan kimselerin cemi- ler vermiştir ancak şu var ki, farmasonluk bu noktada ha- yete katılmalarına pek fazla gayret ederler. reketlerini Talleyrand'ın? şu ahlâk dışı sözüne uydururlar: “Kelâm, insana fikirlerini saklamak için verilmiştir.” Bu son noktada farmasonluk her şeyi kolay kolay be- Localarda, nâmus ehli olan veya en azından kötü şöh- ğenmez. Fransız masonluğunun esas kaanunları ve umümi ret kazanmamış âile babalarının olduğunu biliyorum. Bu- nizamları bu hususta gayet açık ve kat'idir. (258. Mad- nunla birlikte bir fazilet nümünesi sayılamayacak kimselere de: Localar, cemiyetin yükleyeceği mükellefiyetleri yerine daha fazla tesâdüf edilir. Meselâ, bu cemiyete dâhil bulun- getirmeye muktedir olmayan kimseleri kabül etmemeye duğum târihlerde Pâris'te bir “muhterem'”? vardı ki: Saint kat'iyyen dikkat etmelidirler.) Bu kayıt Fransa Mezhebi'ne Michel Bulvarı civârında, bir takım fâhişe tarafından idâ- has olmayıp umümi bir kaanundur. re edilen bir birahânenin sâhibiydi. Geçen sene “Mezâhib Mekteb-i Âlisi” hatibi, -yani masonluktaki makam silsilesi- Cemiyete yabancı olan kimselere, hârici ismi verilir. nin en yüksek rütbelilerinden biri- on dokuzuncu belediye Görülüyor ki, masonluğa bigâne kalmaktan kurtulmak için dâiresi dâhilinde “Chauss&e d'Antin (Şosedanten)” soka- refah seviyesi yüksek olmak gereklidir. Masonluk şübhesiz, ğinda bulunan bir umumhânenin sâhibi idi. Bu iki misal ile az hâsılat getiren sıradan bir dükkân sâhibi veya serbest iktifâ ediyorum. Cemiyete mensüb olan ehl-i nâmus kişiler, bir san'atkârı küçük görmez, hattâ ihtiyâc hissettiği zaman bu gibi adamlarla birlikte çalışmaktan hiç memnun değil- müstakil bir işi ve kazancı yüksek olan ameleyi bile kayıd ve lerdi. Fakat masonluk nâmına, bu memnüniyetsizliklerini kabül eder. Fakat mason localarının kapıları; sıradan ame- gizlemek mecbüriyetinde idiler. lelere, orta seviyede geliri olan kişilere, küçük me'murlara, Dinde inanılması gereken esaslar mes'elesine gelince fabrikalarda ve tarlalarda çalışan ihtiyac sâhibi kimsele- bunun, -hiç olmazsa ilk tecrübeler esnâsında- zerre kadar re kapalıdır. Halk kitlelerinin ne düşündüğüne kesinlikle ehemmiyeti yoktur. Dinsiz, Muhammedi, İsevi, Müsevi ne ehemmiyet vermeyen masonlar, her türlü idâreyi kabüle olursa olsun, aşağıda açıkladığımız şartları hâiz olarak bir her zaman hazırdırlar. locaya takdim edildiğiniz takdirde, mezhebinizin ve dini- nizin, kabülünüze hiçbir mâni teşkil etmeyeceğinden emin Yalnız asrımızda Fransa'yı dikkate aldığımızda gö- olabilirsiniz. Bununla berâber şurayı da işâret etmeden geç- rüyoruz ki, farmasonluk; imparatorluğu, restorasyonu!, memek lâzımdır ki, farmasonlukta, Müsevi Dini'ne mensüb meşrüti idâreyi, 1848 cumhüriyetini, ikinci imparatorluğu namzedlere karşı âşikâr bir temâyül vardır. Bunun sebebi- ve nihâyet şimdiki cumhüriyeti aynı şevk ve arzuyla kabül ni ileride anlay: Hulâsa cemiyet, nakit paraları veya etmiştir. Farmasonluk, her hükümetten sâdece bir şey taleb 2 Charles Maurice de Talleyrand: 1754-1838 yılları arasında yaşayan eder; pek kıymetli ve esrârengiz toplantılarının sekteye uğratıl- maması... ve Fransız İhtilâli'nin hazırlayıcılarından olan meşhur Fransız diplomat. (Nâşir) Cemiyet, mensüblarının güzel ahlâkı husüsunda, 3 Locareislerine verilen ünvan. (Nâşir) ne v1erilİennkılüânbvâvne. c(uNmâhşüirr)iyetten sonra tekrar kurulan krâliyet hükümeti-
22 MASONLARIN ESRÂRI LRO TAXİL 23 mevkileri ttibâriyle hizmet edebilecek kimseler için keyfiye- meklerden bahsedilir. ti değil kemiyeti dikkate alır. San'at erbâbı ve ticârete gelince; onları da işleriyle alâ- Cemiyet kütübhânelerinde, yalnızca farmasonlara sa- kalı münâsebetlerinin ve müşterilerinin farmasonluk sâye- sinde bir hayli genişleyeceği vaadleriyle kandırırlar. Hulâsa tılan kitaplar arasında bir tânesi var ki, namzedlerin mason cemiyetine kabülü husüsunda pek mühim mâlümâtı hâiz- onlarda her temâyül ve isti'dâd, her fikir ve sınıf için bitmez dir. tükenmez iknâ vâsıtaları ve vaad hazineleri vardır. Mason cemiyetinin menfaati için basılan bu kitabın Bu sözler farmasonların, halkı cemiyete dâhil edilebil- adı “Farmasonluğun Tasvirt Târihi”, yazarı ise birâder F.-B.- mek için aldıkları tedbirler ve baş vurdukları usüller hak- T. Clavel'dir. Bu eser, başından sonuna kadar masonluk kında bir fikir verebilir. medhiyesiyle doludur. Bu eserden bir parçayı aynen nak- lediyorum: Namzed, cemiyete intisâb karârını verdikten sonra bir locaya teklif edilir. Onu takdim eden birâder bir kâğıt imzâ “Cemiyet, kayıd ve kabül edilmek istenen kimseye şu eder ve hakkında küçük bir tahkikat yapılır. Namzedin me- süretle hoşuna gidecek bir şekilde tanıtılabilir: ziyetleri ve bilhassa cemiyete ne gibi hizmetlerde bulunabi- leceği husüsunda bir rapor tanzim edilir. Nihâyet loca, rey Farmasonluk; insana kıymet veren ve terakkiyi seven ekseriyeti ile namzedin ilk tecrübelere kabülünü kararlaştı- yüce bir müessesedir ki, bütün âzâları tam bir eşitlik ve kar- rır. Namzedin dâhil olacağı locanın ferdlerine ve civârdaki deşlik içinde yaşarlar. Bu cemiyette, servet ve asâletin insan- bütün localara birer dâvetiye gönderilir. lar arasına koyduğu asılsız ve kıymetsiz farkların, fikirler ve inançlardaki ihtilâfların olabilmesi neredeyse muhaldir. Bir Benimle berâber locaya girenler arasında Doğu Ru- farmason için bütün âlem vatan mesâbesindedir. Farmason, meli ahâlisinden M. Constantin Velitechkoff nâmında biri Dünyâ'nın neresine giderse gitsin, kendisine kapılarını açıp vardı ki; zikredilen eyâletin meclis-i umümisi âzâsından onu en güzel bir şekilde ağırlayacak bir birâderine tesâdüf olup mason cemiyetine girmek için Pâris'e gelmişti. Niyeti eder. Bunun için hiçbir tavsiyeye ihtiyâcı yoktur. Farmason masonluğu vatanında yaymaktı. Siyâst muharriklerin en fa- ünvânı ve bu büyük âilenin kabül ettiği esrârengiz işâretler allerinden olan bu adam, 1886 senesinde Sofya'da vukua ge- ve kelimeler onu tanıtmaya fazlasıyla kâfidir...” tirilen hükümet darbesinin en te'sirli âmillerinden biri idi. Meraklıların içlerindeki son merak kırıntılarını da Bu ihtilâlin neticesinde Prens Alexandre, asker nezâ- izâle etmek için yukarıdaki sözlere ilâveten şöyle söylene- reti altında hudud hâricine çıkarılmıştı. Sonra bu Velitch- bilir: “Cemiyetin dindârâne bir sürette muhâfaza ettiği bir koff, muvakkaten teşekkül eden hükümette maârif nâzırı sır ancak farmasonların müşterek malı olur.” Cemiyetin, olmuştu. zevklerine düşkün olan kimselerin kalplerini celbetmek için de mükemmel hazırlanmış, gayet tantanalı ve şâşâlı ziyâ- Gelelim mason olmak için icrâ edilen usüle: fetlerinden, bu ziyâfetlerde, zihni tatlı bir neşe ve rüyâ gibi Bir cihet vardır ki, mason kabül âyinlerinde aslâ unu- bir sarhoşluk ile saran, kalpleri bir kardeşlik samimiyet ve tulmaz. Mason namzedi, kabül edilmek için locaya dâvet saflığı ile birleştiren hesapsızca içilen içkilerden ve nefis ye- edildiği zaman kendisine kesesini boş bulundurmaması ve evde unutmaması tavsiye edilir.
24 MASONLARIN ESRÂRI Loca reisi para almayı ve loca sandığının menfaatini aslâ unutmayan bir adamdır. Hattâ loca reisi, -tedâriksiz bulunmasın diye- zarüri olarak ödenecek olan mikdârı bir pusula ile evvelden namzede bildirir. Kabül günü locaya girerken vezne odasına uğramam gerektiğini bildiren pusula bana beş gün önceden gönderil- mişti. Bu tezkere şu şekilde yazılmıştı: Pâris Orient'i 6 Şubat 1881 Efendi! Sizin tarikatimize kabülünüze dâir bize ulaş- mış olan istidânıza (dilekçenize) cevâben bildirmek- le iftihâr ederim ki kabülünüzün, fevkalâde bir mâni Zzuhüru müstesnâ olmak üzere, Cadet Sokağı'nda 16 numaralı binâda, Fransa Grand Orient Hoteli'nde ak- şam saat sekizde icrâsı kararlaştırılmıştır. Cemiyetimizin hazinesine teslim edeceğiniz meblâğın ekte gösterilenden ibâret olduğunu bildir- meyi de bir vazife addederim. Kabül harcı :55 Frank Muhtelif Masraflar : 5 Frank Fukarâ sandığı :10 Frank İhtiyat akçesi 15 Frank Üç aylık vergi :8 Frank Yekün 183 Frank Ebedi hürmetlerimin kabülünü niyâz ederim efendim. İmzâ L&o Taxil'in eserinin Fransızca baskısının kapağı Venerable' Lemaire Bu meblâğın çokluğundan şikâyet şöyle dursun, bilâ- ——— (Nâş4ir) Loca reislerinin ünvânı olan “muhterem” kelimesinin Fransızcası.
26 MASONLARIN ESRÂRI LEO TAXİL 27 kis bana karşı ttidâl gösterildiğini ttirâfa mecbürum. ve titreyen elleriyle bıyığını karıştırıyordu. Hizmetçi kardeş Âzâsı olmaya namzed bulunduğum “Fransız Şe- kulağıma: “Bu bir Türk paşasıdır!” dedi. Ancak bu adam bir Türk paşası değil, yukarıda söylediğim, Doğu Rumeli mec- refinin Dostları Mâbedi Locası (Temple des Amis de lis-i umümisi âzâsından Velitchkoff idi. Saat sekize doğru VHonneur Français*” en eski, âzâsı en çok ve kasası en gelip üzerimizi aradılar ve her birimizi “tefekkür hücresi” zengin olan localardan biriydi. Bu sebebden dolayı bu loca adı verilen küçük birer odaya koydular. âzâsı ve âzâ olmak isteyenler o kadar çok yolunmazlar. Tefekkür hücresinin duvarları siyah boyalı idi ve hüc- Gerek Pâris'te ve gerek diğer şehirlerde olan locala- rın bir çoğuna giriş, bundan çok daha fazla bir paraya mâl reye giden, insanın içine sıkıntı verici kasvetli koridorun olur. Hattâ öyle ki bâzen namzed 250 ilâ 300 franka kadar duvarlarına insan iskeletleri ve kol kemikleri üzerine ma- masrafa katlanmak mecbüriyetinde kalır. Namzedi locaya takdim eden kişi bütün masrafların 160-170 frank olacağını son kafaları resmedilmiş ve hüzün verici cümleler yazılmış- söylese de namzedin masrafının yazılı olduğu pusula o de- tı. Hücrenin penceresi yoktu. İçerisini tamâmıyla aydınla- recede elâstikiyeti hâizdir ki, uzana uzana yukarıda dediği- tamayan bir hava gazı lâmbası ile hücrede eşyâ olarak bir miz mikdâra kadar çıkar. Lâkin ne zarar! Şeref(!), elbette bir masa ve bir sandalye, masanın üzerinde bir ölü kafası ve ölü külfet mukaabilidir. kemikleri bulunuyordu. Masanın dayalı olduğu duvara bir horoz ile bir kum saati resmedilmiş ve “Teyakkuz ve Sebat Çırakların Kabullerinde İcrâ Edilen Âyin “(uyanıklık ve kararlılık) yazılmıştı. Duvarlara yazılmış di- Müstakbel loca reisimin tavsiyesi üzere kesemi iyice doldurarak belirtilen saatte Fransa Grand Orient Hoteli'ne ğer yazılar ise şunlardı: gittim. Zâten masonlardan biri, kabül âyinine geç kalma- “Eğer seni buraya sevk eden boş bir tecessüs ve merak mam için ihtiyâten evime kadar gelip beni almıştı. Zirâ tavşansız tavşan yahnisi olmayacağı gibi, namzed ve kabül hissi ise defol git!..” âyini olmadan da parlak ve eğlenceli bir gece olmaz. Konak- “Eğer hatâlarının yüzüne çarpılmasından hoşlanmı- ta “hizmetçi kardeş” adı verilen bir hizmetkâr tarafından kabül olundum. Beni, beklemek üzere kütübhâne dâiresine yorsan, bizim aramızda rahat edemezsin!..” getirdi ve birkaç dakika süküt ve tefekkür hâlinde bekleme- “Eğer kalbinde sakladığın bir kötü niyet varsa titre!.. mi tavsiye etti. Dâirede benden evvel gelmiş iki efendi bulu- nuyordu. Bunlar diğer iki namzed idi ki, onlara da bana ol- Zirâ biz seni kalbinin derinliklerini okuruz!.” duğu gibi süküt ve tefekkür tavsiye olunmuş idi. Bunlardan “Eğer insanların kendilerini diğerlerinden farklı ve birisi; zayıf, asabi, siyah saçlı, siyah sakallı ve halim simâlı bir adamdı. Biraz heyecanlı görünüyordu. Odada geziniyor üstün görme vesilesi saydığı şeylere meraklı ve mübtelâ isen çık!. Burada bu gibi şeyler yoktur!..” (Nâş5ir) Mason Jocalarının her birinin kendine mahsus bir nâmı vardır. “Eğer rühun korktuysa daha ileri gitme!. Sebât eder- sen bir takım unsurlar vâsıtasıyla temizleneceksin!. Karanlı- ğın girdâbından çıkacak ve nüru göreceksin!.” “Senden en büyük fedâkârlıklar ve hattâ hayâtını fedâ etmen taleb edilecek, kabüle hazır mısın?!” Namzed, beyaz örtülü masanın üzerinde bir kalem, bir hokka ve üzerinde şu üç suâl yazılı bir kâğıt bulur:
28 MASONLARIN ESRÂRI Tefekkür Hücresi 1) Bir adamın vatanına karşı vazifeleri nedir? 2) Bir adamın kendi nefsine karşı vazifeleri nedir? 3) Bir adamın hemcinsine karşı vazifeleri nedir? Bu üç suâlin altı boş olup namzedin vereceği cevab- ların yazılacağı yerdir. Daha altında ise üzerinde siyah bir çizgi ile vasiyetnâme sözü yazılmış olup altında da yazı ya- zılması için yer bırakılmıştır. Bir namzed tefekkür hücresine götürülürken hizmetçi kardeş kendisine boğuk bir sesle şu sözleri söyler: “Yakın bir zaman sonra yeni bir hayâta başlayacaksın. Oraya otur, suâllerin cevâbını ve vasiyetnâmeni yaz!” Hizmetçi kardeş, bu sözleri söyledikten sonra kapıyı kapatır ve namzed iskelet ve kafa kemikleriyle yalnız kalır. Her locanın tefekkür hücresi bu kadar sâde değildir. Bazılarının duvarlarında yayılır-açılır-kapanır bölmeler olup namzed yalnız kalır kalmaz, hiç beklemediği sırada duvar açılır ve namzedin gözüne bir takım dehşet verici manzaralar çarpar. Böyle tefekkür hücrelerine “dehşet oda- sı” adı verilir. Dehşet odalarında şu hâdiseler cereyân eder: Namzedin hiç beklemediği bir sırada hava gazı kısılır ve duvardaki bölmelerden biri açılır. Perde kendi kendine kalkar ve namzed, hafif ışıklı kandiller ile aydınlatılan bir mezar, bir mağara görür. Henüz kesilmiş kanlı bir insan ka- fası namzedin gözüne ilişir ve namzedin dehşetten kanının donduğu sırada duvardan gelen bir ses şöyle bağırır: “Hârici! Titre! Orada gördüğün kafa, sırlarımızı ifşâ eden bir hâin mensübun kafasıdır. Bize intisâb edip sırları- mazı ifşâ eden hâinleri bu şekilde cezâlandırırız. Bunümüne senin uyanmana sebeb olsun. Titre hârici! Titre!.” Sonra per- de iner, bölme yerine gelir ve hava gazı lâmbası eski hâlini alır. Bu çirkin komedyayı oynamak için kullanılan vâsıta-
30 MASONLARIN ESRÂRI LBO TAXİL 31 lar pek basittir. Kesik ve kanlı başın konulduğu koy geniş ve aşırı hassas olduğu anlaşılan namzede icrâ edilir. Maksad içi boştur. Masonlardan biri bunun içine girerek deliğinden başını çıkarır, karşıdan gören ise kesilmiş ve kütük üzerine ise, namzedi korkutup sadâkatini te\"min etmektir. konulmuş bir kafa zanneder. Bu komedyayı oynayan aktör gözlerini kapalı ve ağzını yarı açık tutar. Yüzü ölü yüzüne Ahvâli, tedkik edildiği esnâda metin olup şübheye ve benzemek üzere pudralanmıştır. tenkide meyyâl olduğu anlaşılan namzedler kabül olunur- ken bu kabil budalaca maskaralıklara mürâcaat edilmez. Bâzen de kandillerde kâfurt* karıştırılarak yapılmış fitil yanar. Bunun çıkardığı ışık, çehreye ölü rengi verir. Bu Masonluk, daha doğrusu mason reisleri, bu şekilde usülü hokkabazlar çok kullanır ve adına “cehennem salata- tuzaklarına düşen zavallılarla alay etmeyi pek severler lâkin sı” derler. oynadıkları oyunların ortaya çıkmasından hoşlanmazlar. Bu sebebdendir ki imtihanlar, namzedin mizâcı ve seviyesi- Bazı kereler bu komedyanın, namzedi korkutma işi ne göre değişiklik arz eder. göreceği yerde hakikaten komedya şekline müncer oldu- ğu da vâki olmuştur. Meselâ masonun biri, dehşet odasına Namzed, tefekkür odasında yukarıda târif ettiğimiz girip de perde ve bölme açılır açılmaz kanlı kesik kafayla manzaraları seyretmekle meşgülken, locada namzedi bek- karşılaşınca birden dehşete düşer. Ancak kafaya dikkatli ba- leyenler ne yaparlar? kınca onun kasabanın limonatacısı olduğunu anlayıp onu tanır ve: İstitrâd* kabilinden şunu da söyleyelim ki farmason- lar, birkaç mezhebe ayrılmıştır. Mezheb, masonluk meclis- “- Vay! Bizim limonatacı Baba Gasbar” der. i âlisi ve müteaddid dârüssınâalar yâni localar” tarafından Kesik kafa hiç istifini bozmadan kemâl-i ciddiyetle: kabül ve tasdik edilmiş bir âyin ve merâsimler manzümesi “Hârici! Sus!” deyince komedya meydâna çıkmış müânâsına gelir. olur. Dehşet odalarında bâzen başka manzaralar da gös- Bu eserde, masonlukta mevcüd bilcümle mezhebler terilir. Meselâ resimli bölme, duvarlara gerilmiş olan siyah ve bunlardaki mertebe ve merâsimler hakkında ayrı ayrı kumaşlar üzerindedir. Bu kumaş cilâsı alınmış bir aynayı mâlümat verilecektir. örtmektedir. Hava gazı lâmbası kısıldığı sırada odaya bitişik bir odadaki “lanterne magigue” yâni sihirbaz feneri, ayna Bu mezheblerden ilk olarak “İskoçya Mezhebi”ni üzerine bazı müdhiş manzaralar aksettirir. Bunlar, namzedi anlatacağız. Dünyâ'da, masonluğun en yaygın ve en meş- tehdid etmek maksadıyla gösterilen bir takım cinâyetlerdir. hüru, bu mezhebe tâbi olanıdır. İskoçya Mezhebi; Fransa, Aynada bâzen gittikçe büyüyen şeytan ve ifrit” şekilleri, bâ- İtalya, İngiltere, İskoçya, İrlânda, Belçika, Prusya, Ham- zen de birini boğazlamakla meşgul maskeli adamlar görü- burg, Bavyera, Saksonya, Hesse, Lüksemburg, Macaristan, lür. Bu hile ve komedyalar daha ziyâde, tahkikat esnâsında Yunanistan, İspanya, Portekiz, İsviçre, Liberya, Amerika Birleşik Devletleri, Kanada, Meksika, Küba, St. Dominik, 6 Beyaz ve yarı şeffaf olup kolaylıkla parçalanan bir madde.(Nâşir) Haiti, Brezilya, Şili, Kolombiya, Peru, Arjantin, Uruguay, Venezüellâ'da yaygındır. Bu eserde, farmason mezhebleri 7 Cin tâifesinden, çok muzır, şerir ve korkunç bir cins. (Nâşir) arasındaki farklar, ayrı bir fasılda anlatılacaktır. Yukarıdaki 8 BLiorcaslöazra,söy“laetrökleyne” a yâfnıkiradâirçüinsdseınâbaaşk-akâbrihrânbea-hisadınakvelreitlimre.k.(Nâşir) 9
32 MASONLARIN ESRÂRI LEO TAXİL 33 târiflerle Fransız Mezhebi arasında bir fark olduğu takdirde işlenmemiş kaya parçası, “J” harfli direğin sağında, tepesin- bu farkları, dipnotlarla okuyucuya arz edeceğim. de piramid bulunan bir küb ve bu direğin başlığı üzerinde bir tesviye âleti, diğer direğin başlığı üzerinde de bir şâkul, Kabül merâsimini iyice anlayabilmek için, kabül salo- kaya parçası altında bir makasla tokmak, kübün altında bir nunda bulunan eşyâ ve edevâtı güzelce kavramak lâzımdır. parmaklıklı pencere, locanın üst kısmında diğer bir parmak- Kabül salonu kare veyâ dikdörtgen şeklinde olup baştan lıklı pencere ve bunun sağ tarafında şuâlar yayan bir güneş, başa kırmızı kumaşlarla döşenmiştir.'? Bu salona “temple- güneşin içinde bir baş, parmaklığın sol tarafında ortasında mâbed” adı verilir. Salonun dört köşesi, dört ana cihetten ay ve ötesinde berisinde serpilmiş yıldızlar bulunan bulut, (şark, garb, cenüb, şimâl) biriyle isimlendirilir. Salona gi- kaya parçasının üstünde bir çizgi tahtası, kübün üzerinde rilecek büyük kapının bulunduğu cihet, garb kabül edilir. bir üçüncü parmaklıklı pencere ve bu nakışların hepsini Kapının iki tarafında, içi boş iki adet tunç direk vardır. Bu dâiresi içine alan yedi çift düğümlü bir kordon. İşte bu loca- direklerin başlarında üçer tâne yarılmış nar resmi vardır ki daki resimlerin hepsi, locadaki vazifelilerin remizleridir. tazammun ettiği mânâyı -edebe mugâyir olduğu için- söy- leyemeyeceğiz. Salona girerken sağdaki direğin tepesinde Masonlar, locadaki müzâkerelerine ve hattâ ziyâfet- Fransızca “J” harfi ve sol direkte de “B” harfi kazılıdır.\" Bu direklerin içi aydınlatılır ve “J”, “B” harfleri fener camı gibi lerine iş unvânı verirler. Bu resimli muşamba, masonlarca ışık verir. Lâkin çırakların mevcüd olduğu celselerde sâdece fevkalâde muhteremdir. Bu levhanın üzerinde yürümek ya- sol direk aydınlatılır. saktır ve bu yasağı çiğneyen masonlar para cezâsına mah- küm edilirler. Masonluk esrârına vukufun ilk ve en aşağı mertebesi- ne “çırak-apprenti” mertebesi adı verilir. Masonların dediğine bakılırsa bu levha, tahmin edi- len her şeyin fevkınde bir kudsiyyeti hâizdir. Masonluğun Sağ, taraftaki direğin önünde üçgen şekilli bir masa merâsim kaanunnâmesi, bu levhayı açıp da yere sermekten- vardır ki bu, “birinci mubassır(gözetici) kardeş”in yeri- se, çini parça üzerine resimleri çizmeği tavsiye ile diyor ki: dir. Soldaki direğin önündeki masa ise, “ikinci mubassır kardeş”e mahsustur. Mubassırlar, reisden sonra locanın en “Her celsede tebeşirle esrârengiz levha- mühim rütbelileridirler. Bu üç reisten her birinin elinde, iki yı çizmek ve celseye son verildikten sonra bir başlı bir ağaç tokmak vardır. süngerle bu resimleri silmek muvâfıktır tâ ki Salonun, çini ile döşenmiş olan ortasına “Tocanın lev- esrârengiz levha, nâmahremlerin eline düşmek hası” ismi verilen resimli bir muşamba serilmiştir. Bu mu- tehlikesine kalmasın.” şambadaki resimler; peyke (tahta sedir) basamakları, “J” Lâkin locaların ekserisi bu tavsiyeye ehemmiyet ver- ve “B” harfli iki direk, direk başları hizâsında ve kapının üstünde açık ve bacakları yukarı bir pergel ve buna yapış- miyor ve her celsede levhasını seriyor. Büyük girişin karşı- mış bir gönye tahtası, “B” harfli direğin sol kısmında bir sına ve salonun nihâyetine gelen yerinde üç basamakla çı- kılan ve etrafı trabza ile çevrili bir peyke (tahta sedir-kürsü) 10 Fransız Mezhebi'nde kabül salonları, mavi kumaşlarla tefriş edilir. vardır. da “1J1” yazıFlrıadnısrı.z Mezhebi'nde bunun tersidir. Yâni sağ direkte “B”, solda İşte “Orient-Şark” nâmı verilen bu kürsüdür. Bu mümtâz mevkide loca reisi oturur. Peykenin üzerinde dört
34 MASONLARIN ESRÂRI nüdy(eMbeızegdrşuaeöb.ishlrlâagtşmin“emieneDılşkaâdnrMillkekeu-il)imnhviaeditİçevbiMnearngurârdçübkendeıio?ıamkmrtırdüiluüışdşhnsrreatek.fidrsffua-ltrkğfebeaDBeuarnruneşikdaırallfariatkıhvldnoaaaaüadlryrzkadtııeiıvulSnrradğa.drüiıcudaçznrnılmkgdSeraeaie.”ârnsa?lydaaesınbkaşnııâçeâsinranksmümkelıısılinzla“nıeritdvsnaeesmhmoristliaiı”şltbrdieltmrına“aarsmbrd.şidiabıreafuhrfnı.rf!nsaaş?dfâbeaByf”ufeadiasbıgıfmâslrüıâıân-n.l-- VEMPLE drmdmükyleaieaaieznhrrrnem,iltbriaeuierrğiy“.nrbdçaSişdeSlezouaenaenMıyyrbğrihauâkiünânbm”nğnicddytârrseeaaaaünfsorpkiiigkaılzyhöfaulakâasnıımlrmaıknlyılmlılııdetgşınaculaıdöıranşınrnırtüe.nytrağnaıiehurbdünitnmi*mırşeakutslhlumıiâe“db,rşvlşrüeaeiaiağsğfk'bafrrnşliaçübaerıfaiââğrklmislıtibıbenkuoiiybirnrkktâevbmıâbnikâlahbrikıeıinkıyrlçlı,âlk”ııvlçıdela,zvimrıer“badlb.işılpvurçraaeaal.onrLrtup”cılloncedanuacuesıırkkalrrkcsn..âiaeılhrsdbenaiiıtrMBrçı(ueu.rbypvahıaşeraştyireıpgKlgkerfıeiaefarltllağeiay)dfıv-na-,ı-e- mvosakaalâdaruhırydpnşseıaıbursâsbıinPddrnıkieaudinyrask.“baeiyağünrledçiitsmagnıiiennnddöa“inhğşeameetvrikeiihdlbroiâmğsnbroudkıluehad”rtadeboeirrdroşteelenamki”msliüaıiçnknrüd.dkiağümYeziivrmeehinarersemâadubepihıkebitnyu“edktlkareâuânnentneiimubnirddnaakhhükiaaazmreibdrhumeairlnaşnâçesudba”aneık ıi; SEUMLSe ACC Shâayzeibnâendıârnınhârveicisnoldetavreafhdaatiabyinni 1 sında masasının daha aşağı- vaziyette mihmandâ- Bir mason locasının plânı 12 İpekten yapılmış olup üstü ipek, altı pamuk olan kumaş cinsi. (Nâşi13r) FMruaknsaıdzdemsezhdeelbtian-dgeünebşayırşaığkı sveaçöanrtüdnelütna, r(eNngâişirm)âvidir. 14
36 MASONLARIN ESRÂRI LEO TAXİL 37 rın'5 masaları vardır. “Müdhiş kardeş” veyâhud “büyük ehl-i hıbre”” nâ- mını alan ve masonluğa girişte geçirilen imtihanlara nezâret Üzerlerinde tenekeden yapılmış kalın mumlar bulu- eden zât, peykenin son basamağı sırasında mihmandârın ön üçtnüçaeknnüenkcşüeüçasmmüadudamendldearşvpıaaenrmyddıkaret.nne,pienBsiisrneaürdlseot,nütuânnnüdezeseiürçiolmntaudanberaasfbmısunıuarmşlaakmroydınanaunnlalmnyauarşnabtıiunrrde“.ralockBaüv-u-e nın yıldızları” adı verilir. tarafına gelen mahalde, “teşrifâtcı kardeş” hazinedârın kar- llluâanmtdbmaaalyaaBrmuıâhktuviâfrdeiâyfyâethiekuti tdiedğdiiâremdeim?kzedyleeâşnecmfbefabğalfaialşnarkrdaebnvuselaulnmodunuurdvma.al,ralGraiarrdideşsadialnleornhisuaavğaihavtyeidygıâasnrzo-tı- şısında bir iskemlede; diğer iki ehl-i hibre de mubassırların şdbauiozranlluuıdtruaakrSvnı.aedmlyıoârSnadâuinçynroeeğbkaülâçtleaınrrvış.aunnadıEakührkssaeeustrbmüiibnvyeeaarvdaışgrbreeudklıelrkndi.ii;nrdeekskıalsleomorlıniuunnpndaayıdgleegddnıüiiznşeloşşineiğkniinlikelieddroiigrğ.öuri-lee yanında otururlar. “Çatı kiremitlerini döşeyen kardeş”'* nâ- yşos“pâilıŞınmaridiaânmallânalürmasSmatügasâmiflod“rürolniCfenlalerziuraenennrczsüeeiibsseiyiksâai”camdnğeıiüntfnüarvtâbrçeeaıamrzrrfıiaeaıftlskanaei,dnrvaaevfresbsiılıinüoirrdtrktiaa.uanulclnarifuruoBad”ltilauaram;ricrunuavbcreküilaşçasiürssmo.vnsâıle!ıclr*rüatliakaccirrdiinaehhcferietvtetaaicikrnndeiddeedılereer.rgkeeeicylleâKeedniarensi-e ncsbdaâüoulrmsnaeıtlrklaalurivkı“en“rOioorkllrieiaütfreraiz.nlaketlkr”erilinyodyceâevaken”diihbğavüŞeteyıarrrüilkmknı'uidrnmaairushtâchibfekaeiillsrsilletelaarerkmrııaimnosntaoeunrdluâaidrişra.rt,iervİ“âikkdoi ortssleıatordklcaeuarkndblıoeunclkaeulâofanztrâlulısipo”nı- mını alan bir zât, mâbedin iç tarafında, girişin önünde yalın kılıç ayakta durur. Kabül salonunun kapısının açıldığı sofaya “avlu” nâmı verilir. Burada masa ve üzerinde bir aded “geldi gitti” defteri olup locanın âzâsı defterin sol sahifesini, misâfirler sağ sahifesini imzâ ederler. Bâzı mâbedlerde iki tarafı mer- divenli dehlizler de vardır. (mâbedler hakkında daha fazla tafsilâtı lüzumsuz buluyoruz.) Celselerde masonlar muhtelif rutbe alâmetleri taşır- lar. Çıraklar, beyaz deriden pek küçük bir önlük takarlar ve ucunu kaldırmağa mecburdurlar. Kalfalar, çırakların önlü- ğü gibi bir önlük takarlarsa da ucunu kaldırmazlar. Üstâd- ların ön ise siyaha kaplanmış kırmızı işlemeli (Fransız mezhebinde mâvi işlemeli) beyaz satendendir. Ortalarına “m.b” harfleri nakşedilmiş ve resim olarak çizilmiştir. Üstâdlar, sağdan sola doğru bir de mâvi kordon ta- karlar ki bunun ucundaki güle “elmâs” denilen altından bir gönye ve pergel asılıdır. Localarda husüsi vazifesi olanlar (yâni; reis, hatib, mubassır v.s.) kordonlarını boyunlarına takarlar, ucu gö- ğüslerine gelir. Bu ucundaki güle asılı olan “elmâs” loca vazifelilerinin rutbe ve vazifesine göre değişir. Loca reisinin elması bir gönye, birinci mubassırın bir tesviye âleti, ikinci mubassırın bir şâkul, hatibin bir açık kitab, kâtibin çapraz o(tNuârşu11ir65r,) Mihmandâr: Misafi: -met ve yardım eden. Misafiri ağırlayan. Füsrtaândslıazr miesezhheebrinikei ttaârbaifalodcaalaortduraurlşairm.âle çıraklar, cenüba kalfalar iki kalem, hazinedârın iki anahtar, büyük ehl-i hıbrenin bir 17 Ehl-i hıbre: Ehl-i vukuf, bilirkişi. (Nâşir) lünç18olaAccaağbınadbaunnabuTnüark“çbeekçnieiskiamrdevşe”rdidleerm?ekBu uykgaduanrduru.zun(Mbüirterciümnvlânerg)ü-
38 MASONLARIN ESRÂRI LÜO TAXİL 39 ldkcteeeeecstşeevrkh,eitulfisârbüt.evcskeıtçniıbniarklaâbkirmırdelıetçbş,aisvneteholnb-niiirşialghenıülbrbarizrredılüekrırol.iılnçu,pYbümikirashlâemokkaraanlkıdriuâtvkebrıeıslbnıiimrdkbakiarrudmzeelişkslvraeeeardtibiiin-,r “- Mâbedin dışı güzelce mahfüzdur.” cümlesini söyler. ramv“ntaieytaaltaakkalğahbreratuıl”ndaRıvaCreknunreiüaarâblszlue:msvkerseeoa.ritriluiynaarleMdierçurnue.ırdlblzieaarirtBcviskiieaersrn.yğkıeeıaçedrtilBelriucoaozntedkrdauğaaetrmirkuozadidrk.knael)umşaltarlöok.maşnkmnaalmâırseaMdblkrokaueaıinrlnndhnblaitdeanelekrbekırmarilaesiıkshamçauamlpmüsnaıaMzüsrıka(esıdlnsartnaraaiıntyrnıüaıkeaznvkleaıaârblrpmmoiidaaecrıntsaetçreıro.lırken.rkarleturiiaovSasnkrıi-ki--- Bunun üzerine ikinci mubassır birinci mubassıra hitâben: “- Birinci mubassır vazifesi nedir?” kardeş! Bir loca mubassırının ilk “-Birinci mubassır kardeş! Bürük ehl-i hıbre kardeş Birinci mubassır: vazifesini yaptı. Mâbed hâricen mahfüzdur. Şimâl müfreze- nceanlkairrıe“n-miEtmylaesnMoiunphteoklriuerpmem!oiltmlBauednımvkealzdaiifrğeıi,nnıimâabnveeldaimmnaükftrıteraz.ve”alnıenrıdne sine gelince; orada bulunanların hepsi masondur.” der. güzel- bulu- Birinci mubassır reise hitâben: “- Muhterem! Mâbed dâhilen ve hâricen mahfüzdur. “- Öyleyse kardeşim vazifeni yap!” Her iki müfrezeyi teşkil eden zâtlar da masondur.” Birinci mubassır, büyük ehl-i hıbreye: Muhterem bir tokmak darbesi daha attıktan sonra: “- Birinci ehl-i hıbre kardeş, mâbedin “- Birinci mubassır kardeş! Mubassırın locadaki ikinci olup olmadığını anla! Vazifeni yap!” güzelce mahfüz vazifesi nedir?” diye sorar. Birinci mubassır: szrmdrnııiiıöürrrnp,ıncsnibeaaurmavyvleâldBaeuBkunbeünudıyeianankübdnuaieekldnnkdakceçiigriinleiımühmdnsmlzkee-ueeaiçmrbnrırmeeaiikdkhassanneırssieiş;ıbonearroin,lelblçkiuaaarprmkpptoi,ıaâlneccrubmboıiopibelmrlimdüaehakoefyshdalırel-sırmeeilğdadzdebıeede:öinhrşlınlı.ıeekbmdrlreiüaBeykgrğuoeeıünrdnknetnozlaıkrlerdaloadrmieleştiaşeann,dertikdaekieiikmkzçkrnbıeacilriroıihevfcrledııameegnndurirısdalribaaeialtrşosa.hivknban-eıia-e--- “- Bütün kardeşlerin muntazam vaziyette olup olma- dıklarını anlamaktır.” Reis: “- Birinci ve ikinci mubassır kardeşler! Her biriniz müf- rezesindeki masonların muntazam vaziyeti alıp almadığını anlayınız ve bana bildiriniz. (Bir tokmak darbesinden sonra) Hazır olunuz! Kardeşlerim yüzlerinizi şarka çeviriniz!” Bu emri müteâkib bütün masonlar, dörtte üç nisbetin- de, şark ciheti olan peykeye doğru teveccüh ederler ve “çı- raklık nizâmı, vaziyeti” denilen vaziyeti alırlar. Bu vaziyet mason olmayanlar tarafından bilinemez zirâ her mason, şarka doğru dörtte üç nisbetinde teveccühle öyle bir vaziyet almış olur ki her birini ancak mubassırlar gö- rebilir, diğerleri göremez. Şâyet locaya bir hârict girmiş olsa derhal yakayı ele verir, çünkü yanındakilerin vaziyetini gö- remeyeceğinden onları taklid edemez ve binâenaleyh foyası ortaya çıkar. Mubassırlar bu teftiş işini ikmâl ettikten sonra yerlerine dönerler. İkinci mubassır (birinciye hitâben): “- Birinci mubassır kardeş! Şimâl müfrezesi kardeşleri vaziyet almıştır.” Birinci mubassır (reise hitâben):
40 MASONLARIN ESRÂRI LRO TAXİL 41 “- Muhterem üstâd! Her iki müfrezenin kardeşleri de “- Bana geliniz, kardeşlerim! (Bütün masonlar yüzle- vaziyet almıştır.” rini reise çevirirler ve ona bakarlar.) İşâret vâsıtasıyla (hep- si çırak mertebesinin işâretini yaparlar.) batarya vâsıtasıyla Reis: (her mason husüst bir sürette ellerini üç kere birbirine vu- “- Birinci mubassır kardeş! Masonlar saat kaçta çalış- rurlar.) ve esrârengiz alkış vâsıtasıyla bilcümle masonlar: maya başlarlar?” Birinci mubassır: “- Houze! Houze! Houze!\"” “- Öğle vaktinde muhterem üstâd!” Reis: Reis: ”- Kardeşlerim! Kâinât'ın Ulu Mimârı şerefine, (falan î’- Saat kaçtır, ikinci mubassır kardeş?” yer yüce meclisi, yâhud falan yer şark-ı âzamı) nâmına ve İkinci mubassır: onun himâyesiyle (locanın husüst unvam yâd edilerek...) “- Muhterem! Öğlen vaktidir.” çıraklar locası işe başlamıştır, oturunuz.” Reis: Bu emri müteâkib herkes oturur. Reis, kâtibe, bir ev- “- Mâdem ki öyledir, birinci ve ikinci mubassır kar- velki celsede alınan kararların zabıtnâmesini okutur. Mason deşler, çırak hüviyetini hâiz bu muhterem locanın (locanın ıstılâhında zabıtnâmeye “levha” adı verilir. husüst unvânı, bağlı bulunduğu memleket ve tâbi olduğu Eğer orada bulunanlardan bir masonun zabıtnâme mezheb yâd edilir.) çalışma devresini açmak üzere kardeş- Hakkında dermeyân edeceği bir mütâlâa veyâ itirâz varsa lerimizi benimle hareket etmeye dâvet ediyorum.” ayağa kalkar, bir kere ellerini birbirine vurduktan sonra, Birinci mubassır: müfrezesine kumanda eden mubassıra doğru kolunu uzatır - İkinci mubassır kardeş, cenüb müfrezesini teşkil ve emir alıncaya kadar bekler, emir almadan söz söyleye- eden kardeşler! Muhterem üstâd, bu hürmete lâyık locanın mez. çalışma devresini açmak üzere bizi kendisiyle birlikte hare- Söz istenildiğini gören mubassır, reisi haberdâr eder. ket etmeye dâvet ediyor.” Reis izin verdiği takdirde mubassır, söz isteyeni haberdâr İkinci mubassır: eder ve o da mütâlâalarını arz eder. “-Ey şimâl müfrezesini teşkil eden kardeşler! Muhterem Söz söyleyen, reise hitâb etmeye ve orada bulunan- üstâd bizi kendisiyle birlikte hareket etmeye dâvet ediyor.” lardan birini muhâtab yapmamaya mecbürdur. Söylenecek Bu hitâblardan sonra ikinci mubassır, birinciye hitâben: sözlerin ancak zabıtnâme muhteviyâtına âid olması şarttır. “- Birinci mubassır kardeş! İlân, müfrezemde icrâ edil- Mülâhazalar dermeyân edilmiş ve haklı bulunmuş ise miştir.” zabıtnâmede gerekli düzeltmeler yapılır. Sonra birinci mu- Birinci mubassır (reise hitâben): bassır tokmakla vurarak: “- Muhterem! İlân şimâl ve cenüb müfrezelerinde icrâ “- Muhterem! Her iki müfrezede de süküt hâkimdir.” edilmiştir.” Reis: Bunun üzerine reis husüsi ve farklı bir şekilde tok- makla üç kere vurduktan sonra: 19 Fransız Mezhebi'nde başka bir kelime kullanıldığı da vâkidir. Houze İbrânice bir lâfızdır.
42 MASONLARIN ESRÂRI LÜO TAXİL 43 “- Hatib kardeşi karar vermeye dâvet ediyorum!” Tahkik esnâsında bir teşitfat me'muru ziyâretçilerin ara- Hatib: sında bulunur. Ehl-i hıibrelerin avdetinde, ziyâretçilerin mason “- Son ictimâımızda çizilen levhanın kabülüne karar olduğu tahakkuk ederse reis, ikinci mubassıra hitâben: veririm.” Hatibin her zabıtnâmede söylediği söz budur. Sebeb “- İkinci mubassır kardeş, teşrifat me'muruna, ziyâ- veyâ mütâlâa belirtmeden karâr verir! retçi kardeşlerimizin rutbe ve makamlarına lâyık ihtirâm- la?' mâbede alınmalarını söyle!” der ve ziyâretçiler salona Reis: girer. “- Kardeşlerim! Locadaki süküt ve hatib kardeşin ver- diği karâra nazaran levha (yâni zabıtnâme) kabül edilmiştir. Kısa bir nutuktan sonra reis ziyâretçileri loca âzâsına Bu kabülü tasdik edelim.” “çırak bataryasıyla yâni çırak mertebesine mahsüs bir sü- Bu dâvet üzerine herkes sağ kolunu uzattıktan sonra rette ellerin birbirine vurulmasıyla” alkışlatır ve misâfirle- baldırı üzerine şiddetle indirir, vurur ve artık bu son kabül ri oturmaya dâvet eder. Her birisi rutbesinin tcâb ettirdiği ve beğenme alâmetinden sonra zabıtnâme tasdik edilmiş mevkiye geçer oturur. olur. Şimdiye kadar târif ettiğimiz şeylerin hepsine “âile iş- Ziyâretçilerin locaya girişleri esnâsında çıraklar, esrâ- leri” adı verilir ve bu işlerin konuşulduğu celsede rengiz işâreti yapmakla berâber husüsi bir tarzda yürürler. loca âzâsı hâzır bulunur. Misâfir ve ziyâretçiler bu sâdece (Masonlarda her rutbeye mahsüs bir yürüyüş tarzı vardır.) esnâda hizmetçi kardeşle berâber avlu yâni bekleme salonunda va- Geç kalan, geç gelen ziyâretçi olursa, husüsi bir şekil- kit geçirir. Zabıtnâmenin tasdiki muâmelesi bittikten sonra de kapıyı çalar. Ehl-i hibre kardeş kapıyı yarı açarak ziyâret- reis, teşrifat müdürüne hitâben şöyle der: çiyi imtihân eder, “- Teşrifat müdürü kardeş! Avluya gidip ziyâretçi kar- deş olup olmadığını anlamak lütfunda bulun!” Bu sırada birinci mubassır bir tokmak vurarak der ki: Teşrifat müdürü avluya bakıp geldikten sonra misâfir “- Muhterem! Bir farmason eli kapıyı çalıyor.” veyâ ziyâretçi yoksa haber verir, varsa: Muhterem: “- Muhterem! Bu muhterem atölyeye yabancı (şu ka- “- İkinci mubassır birâder bakınız kapıyı çalan kim- dar) kardeş mesâimize iştirâki taleb ediyorlar.”der. dir?” İkinci mubassır: Bunun üzerine reis büyük ehl-i hıbreye “ziyâretçileri gidip kiremitlemesini” yâni mason olup olmadıklarının tah- “- Muhterem! Kapıyı çalan, bu atölyeye girmek iste- kik etmesini emreder. yen bir ziyâretçi kardeştir.” des Kiremitleme yâni tahkik: Parola, geçiş parolası, mukad- Gecikmiş olan ziyâretçi içeri girer, esrârengiz işâreti yapar ve mukarrer olan yürüyüşü icrâ eder. kelime, işâret ve sâire gibi şeyleri sormaktan ibârettir.”* Muhterem: “- Nereden geliyorsunuz, kardeşim?” Ziyâretçi: 20 Eserin husüsi fasıllarında bu işâret ve kelimeler ve sâire hakkında 21 Bu ihtirâmlar husüsi bir nizamnâme ile rutbe ve makamlara göre mâlümat verilecektir. tâyin edilmiştir.
44 MASONLARIN ESRÂRI LRO TAXİL 45 “- Saint-Jean Locası'ndan, muhterem.” Ziyâretçi sâdece bir üstâd ise, yan taraftaki sıralardan Muhterem: birine oturur, daha yüksek bir rutbeye mâlik ise “şark”a çı- “- Saint-Jean'den ne getiriyorsunuz?” Ziyâretçi: kar ve dâirevi sıralardan birine oturur. Bâzen muhterem, bir “- Size, bağlılık ve itaat; bütün birâderlere de neş'e, tecrübe olmak üzere elinin bir hareketiyle ziyâretçiyi tevkif sıhhat ve saâdet.” ettirir ve ona sütunları gösterir. Fakat yüksek rutbeli ziyâ- Muhterem: retçi, taklidden başka bir şey olmayan bu işârete ehemmiyet “- Daha başka bir şey getirmiyor musunuz?” atfetmez ve yüksek mevkiye oturur. Ziyâretçi: “- Locamın üstâdı size üç defa selam gönderdi.” Görülüyor ki, bu garib ve iddialı merâsim ile bir hayli Muhterem: zaman kayboluyor ve ne oluyorsa iskeletli odada korkudan “- Saint-Jean Locası'nda ne yapıyorlar?” tir tir titrer bir halde bekleyen biçâre namzede oluyor. Ziyâretçi: Nihâyet, muhâberelerin kâtib tarafından okunması- “- Fazilete mâbedler inşâ ediyor, redâet ve fezâhate”? zindanlar hazırlıyorlar.” nu müteâkib muhterem, meclisin toplanma sebebi hakkın- Muhterem: da mâlümat verir. (Bu sebeb zâten cemiyet müntesiblerine, “- Buraya ne yapmak için geliyorsunuz? Ziyâretçi: gönderilen dâvetnâmelerle bildirilmiştir.) “- İhtirâslarıma galebe çalmak, irâdemi itaat altına al- Evvelki ictimâlarda vuku bulmuş iki intihab ile bir ya- mak ve masonlukta yeni terakkilere mazhar olmak için.” Muhterem: bancının cemiyete kabülü...gibi. “- Atölyenizde bir vazife ile meşgül oluyor musunuz? Aynı zamanda iki namzedin birden kabül merâsimi Ziyâretçi: “- Evet (yâhud hayır) muhterem.” de icrâ edilebilir. O zaman locada hazır olanlar sağ ellerini Muhterem: kaldırmak ve büyük bir gürültüyle dizleri üzerine indirmek “- Matlübunuz neden ibârettir, birâderim?” süretiyle namzedlerin kabülü husüsunda rey belirtir. Ziyâretçi: “- Aranızda bir mevkiye nâil olmak, muhterem.” Muhterem, büyük ehl-i hıbreye: Muhterem: “- Müdhiş birâder, yabancının yanına gidiniz ve ken- “- Sizin mevkiiniz mevcuddur. Size tahsis edilen mev- disine sorulan suâllerin cevâbıyla vasiyetnâmeyi taleb edi- kii işgâl ediniz.” niz! Sonra onu mâbedin kapısına getirecek ve hazır oldu- 22 FeRzeâdhâaet:t: ReKzöitlüllikü,k,rüfsevnaâyllııkk,. ba(yNaâğşıilrı)k. ğunu bize haber edeceksiniz.” Müdhiş birâder emre itaatle tefekkür hücresine gide- rek vasiyetnâmeyi ve üç suâlin cevablarını alır. Merâsim rei- si, bir kâğıdı kılıcın ucuna geçirir ve bir zafer edâsıyla locaya getirir. Bunun gibi yabancının saatini, para çantasını, yüzü- , kısacası üzerindeki bütün kıymetli eşyâları mihrâbın üstüne koyar. Muhterem, meclise vasiyetnâmeyi ve üç suâ- lin cevâbını okur ve bu vesika bundan sonra cemiyetin zabıt
46 MASONLARIN ESRÂRI LO TAXİL 47 defterinde kalır. kimdir?” Bu merâsimden sonra korkunç kardeş yabancının ya- Korkunç kardeş: nuna dönerek onu kabül resmine hazırlar. Bu hazırlıklar aşa- “- Sâkin olunuz kardeşim! Kimse sizin müsâadeniz ğıdaki gibi icrâ edilir. olmadan bu mukaddes yere girmek kasdında değildir. Ka- pıya vuran adam ışık isteyen bir yabancıdır ki bunu bizim Namzedin şapkası, elbisesi, sol ayakkabısı çıkarılır ve hürmete lâyık locamızdan mütevâzı bir sürette taleb etmek- yerine terlik giydirilir; pantolonunun sol paçası dize kadar kırılır; kolu ve göğsü açık kalacak sürette sol eli gömlekten tedir.” çıkarılır; eğer mevsim müsâid olmazsa -hava soğuk ise- Kapı açıldığı gibi yine sessizce kapanır. omuzlarına bir palto atarlar. Gözlerini, balo salonlarında İçeriden ikinci mubassır heyecanla: “kurt” diye isimlendirilen maskeye benzeyen, sâdece göze “- Birinci mubassır kardeş, korkunç kardeş mâbede tesâdüf eden kısmında delik bulunan farklı bir maskeyle ör- terler. bir yabancı sokmak istiyor.” Birinci mubassır daha büyük bir heyecanla: Kadim an'anelere aşırı bağlılıklarıyla meşhur localar- “- Muhterem! Müdhiş kardeş, lâyık görüldüğü takdir- da namzed, baştan ayağa kadar çıplak hâle getirilir ve boy- nuna takılan bir ip vâsıtasıyla yönlendirilir. de aramıza kabül edilmeyi arzu eden bir yabancıyı takdim ediyor.” Bu hazırlıklar nihâyete erince namzed, bir müddet kendi etrâfında döndürülür, bir çok merdivenden indirilip Muhterem, dehşet verici bir sesle: çıkarıldıktan sonra “kayıp ayaklar” salonuna getirilir. Ora- “- Kardeşler; kılıçlarınızı kuşanınız! Mâbedin kapısı- da namzed, iki-üç defa kendisini kapıya çarpacak sürette nun önünde bir yabancı bulunuyor... Ne iddia ediyor, ne şiddetle itilir. istiyor?!” Kabül merâsimi komedisi, mâbedin içindekilerle dı- Birinci mubassır: şındakiler arasındaki bir muhâvere ile başlar. İçeride ikinci “- Işık istiyor, bir şey iddia etmiyor, yalnız niyâz edi- mubassır bir tokmak darbesi indirdikten sonra der ki: yor.” “- Birinci mubassır birâder! İşittiniz mi, bir yabancı eli Muhterem: mâbedin kapısını çalıyor?” “- Ne olursa olsun; bu yolda bir lütfa nâil olmayı ümid Birinci mubassır bir tokmak darbesiyle: ettiği için mutlaka büyük bir küstahdır.” “- Muhterem! Bir yabancı kapıyı çalıyor.” Müdhiş kardeş, hâlâ kapının dışında ve namzedin ko- Muhterem: “- Bakınız, kimdir bizim işimizi sekteye uğratan lundan tutarak: cür'etkâr?” “- Kardeşler; bu yabancı hürdür ve güzel ahlâk sâhibi Bekçi kardeş sessizce kapıyı aralar ve kılıcının ucunu, namzedin çıplak olan göğsüne dayayarak kuvvetli bir sesle: bir kimsedır.” “- Mâbedin kapısını zorlamaya cüret eden küstah İçerideki iki mubassırdan; ikincisi birincisine, birincisi de muhtereme bu sözleri aynen nakleder. Muhterem: “- Mâdem ki müdhiş kardeş böyle söylüyor, bu ya-
48 MASONLARIN ESRÂRI Çırakların kabül âyini manzaralarından: Çırağın gözlerindeki bağ açılırken bancının ismini, yaşını, doğduğu yeri, meslek ve san'atını, şimdiki ikaametgâh adresini sorunuz.” Bekçi kardeş kapı arkasından müdhiş kardeşe bu so- ruları sorar. Cevabları da aynı sürette muhtereme tebliğ olu- nur, Muhterem: “- Sor bu cür'etkâra! Niyeti haktkaten masonluğa ka- bül edilmek midir?” Muhteremin bu emri mâlüm vâsıtalarla mürâcaat ede- ne tebliğ edildikten ve alınan cevablar da yine aynı şekilde muhtereme ulaştırıldıktan sonra muhterem: “- İçeri bırakınız!” Birinci mubassır: “- İçeri bırakınız!” İkinci mubassır (büyük ehl-i hıbre'ye hitâben): “- Hâriciyi içeri bırakınız!” der. Ehl-i hıbre kardeşlerden biri, husüst bir âletle, büyük kilitlerin açılmasından hâsıl olan sese benzer bir ses çıkardı- ği hengâmda, bekçi kardeş kapıyı açar. Müdhiş kardeş kolundan tuttuğu namzede: “- Atlanacak bir küçük hendek var. Bacağını biraz aç ve atla!” der. İçeri girerler, herkes süküt eder. Birinci ve ikinci mu- bassırlar birbirini müteâkiben: “- Hârici, iki müfreze arasındadır.” derler. Namzedin girişinden sonra kapı tekrâr kapanır. Bü- yük ehl-i hibre namzedin çıplak göğsüne kılıcını dayar. Reis: “- Hârici! Göğsünün üzerinde ne hissediyorsun? Göz- lerinde ne var?” Namzedin vereceği cevab müdhiş kardeş tarafından onun kulağına söylenir, o da aldığı cevâbı reise söyler: “- Bir kalın bağ gözlerimi örtüyor. Göğsümde bir silâh
50 MASONLARIN ESRÂRI LEO TAXİL 51 ucu hissediyorum.” nuyorsunuz? “- Efendi! Hıyânetini cezâlandırmak için dâimâ hazır olan bu demir, efrâdından olmak istediğin cemiyete ihânet Kabül edilecek namzedin girişi ânında garib görüne- etmek bedbahtlığına düçâr olursan, kalbini yırtacak piş- cek bir takım hallerin icrâsını muvâfık gören cemiyet hak- kında fikriniz nedir? manlığın remiz ve işâretidir. Şu itimad ve teşebbüsünüz sakın biraz hafiflikle yapıl- Gözlerini örten bağ, taassub ve cehâlet içinde kalan mış olmasın? adamın mânen kör bulunduğuna alâmettir. (Bir an süküttan sonra) Cemiyetimize girecekler olanlarda aradığımız sıfat- Şu içinde bulunduğunuz acz ve za'f hâlini ye lar: Azami safvet(saflık-temizlik), mutlak itaat ve her hâle süistimâl edebileceğimizden korkmuyor musunuz? Silâh- mukaavemet edebilecek bir sebâttır. sız, müdâfaasız ve yarı yarıya çıplak nefsinizi, tanımadığı- nız kimselerin keyfine nasıl teslim ediyorsunuz? Şimdi size soracağım suâllere vereceğiniz cevablar, Şu geçirdiğiniz imtihân ahlâkı sizce bâzı endişeler do- hakkınızda ne düşünmemiz lâzım geleceğini bize bildire- cektir.” ğuruyor mu?” Bundan sonra birinci istintak başlar ve artık vereceği Reis, bu suallerin her birini namzede sordukça, cevab cevabları namzedin kulağına kimse söylemez. Cevablarını vermesi için ona vakit bırakır. Cevab aldıkça, namzedin se- tamamen kendisinin vereceği sualler şunlardır: viyesine göre mülâhazalar ortaya koyar. Reisin, üzerinde en “Buraya gelmekten maksadın nedir? iği sual, namzedin farmasonlar hakkında ne düşündüğünü öğrenmek için sorduğu suâldir. Sorduğu so- Acaba sizi buraya sevk eden efkâr içinde fazla bir de- rulara cevab aldıktan sonra reis, ciddiyetle: recede merâk ve tecessüs fikirleri bulunmasın? “- Efendi!. Farmasonluk kendi kendine doğmuş Farmasonluk hakkında ne fikirde bulunuyorsunuz? Serbestçe cevab veriniz ve bilhassa hakikati söyleyi- bir cemiyettir. Prensibini “akıl”dan alır ve bundan dola- niz. yı umümidir. Onun, kendine mahsus bir menşei vardır ki Geçirmeye mecbür olduğunuz imtihan ve tecrübeler dinlerin menşe'leri ile karıştırılmaması lâzımdır. Bu cemiyet için hazır mısınız? herkese hürriyet, itikad ve iktidârını bahşettiği halde kendi- si dinlerin tahakkümünden kurtulmuştur. Her ne kadar asli Bizim aramıza girenlerin deruhde ettikleri taahhüdle- akidesi değişmez ise de masonluk, her şeyden daha fazla te- ri biliyor musunuz? rakki taraftârıdır ve hakikatin araştırılmasına hiçbir hudud Sizi bu locaya takdim eden kimdir? Bu adamı uzun zamandan beri tanıyor musunuz? koymaz.” der. Bu adam masonların ne yaptıkları husüsunda size mâlümat verdi mi? Reis, bundan sonra uygun görürse namzede birkaç Kapalı olduğunuz odada gördüğünüz şeyler sizde ne soru daha sorar. Bu sorular, namzed hakkındaki tahkikaa- gibi tefekkürler meydâna getirdi. tın göstereceği lüzüm ve şekle göre tertib edilir. Sonra kabul âyini devâm eder ve reis tekrar söze başlar: “- Başladığınız iş hakkında ne kadar düşünseniz az- İçinde bulunduğunu hal için ne gibi mütâlâada bulu- dır!. Size tekrar hatırlatıyorum ki dehşetli imtihanlar geçire-
52 MASONLARIN ESRÂRI Çırakların kabül âyini manzaralarından ceksiniz. Mâruz kalacağınız tehlikelere mukaavemet edebi- lecek cesâreti içinizde hissediyor musunuz?” Namzed müsbet bir cevab verdiği takdirde reis der ki: “. Öyle ise artık ben sizden mes'ül olamam!. (Biraz durakladıktan sonra) Müdhiş kardeş, bu hâriciyi mâbedin dışına, bizim esrârımıza vâkıf olmak isteyenlerin geçmek mecbüriyetinde olduğu yerlere götürünüz.” Bu emir üzerine namzed, dehşet verici bir sürette ya- kalanır ve mâbed hâricindeki avluya sevk edilir. Evvelce de yapıldığı gibi, bulunduğu yeri tâyin edememesi maksadıyla dolaştırılır ve nihâyet iki kanadı açılmış olan mâbed kapısı- nın önüne getirilir. Kapının önünde iki kuvvetli masonun tuttuğu kalın kâğıttan yapılmış bir perde bulunur ki bu, at cambazlığı ya- pılan yerlerde süvâr'lerin, içinden geçtikleri kâğıtlı çember- lere benzer. Müdhiş kardeş: “- Bu hâriciyi ne yapmak lâzım?” diye sorar. Muhterem: “- Mağaraya atılsın!” emrini verir. Bu emir üzerine iki kuvvetli kardeş namzedi yakala- dıkları gibi yerinden kaldırıp kâğıtlı çembere doğru fırla- tırlar. Kapının iç tarafında olan bir şiltenin üzerine düşer. Bunun üzerine mâbed kapısı gürültülü bir şekilde kapanır. Kapı kapanırken bir demir halka, dişli bir demire çarpılarak güyâ iri iri kilitler anahtarlanıyormuş gibi sesler çıkarılır. Herkes süküt içinde kalır. Namzedin kâğıtlı çemberden geçip üzerine düştüğü şilte yere konulur. Namzed bu şilte üzerinde yüz üstü yat- makta iken reis, mihrâba şiddetli bir tokmak darbesi indir- dikten sonra: “- Hâriciyi kaldırınız, ikinci mubassırın yanına getirip
54 MASONLARIN ESRÂRI LÜO TAXİL 55 diz çöktürünüz!.” emrini verir ve bu emir derhal yerine ge- kaldırılır. tirilir. Reis: Reis: “- Ey hârici!, Senin hakkında her şeyin muharrikine? “- Mâdem ki öyledir, sana delâlet edecek olan mechül hefpdlycdikehklaaetaçiâüüiaderriüsmnrkdtnıalkenâe.lğaândan#hclsdtabütuiaeeieiçlr!mrytrkanamrdlE.eiü)liiayümtSızzhveeşoeüivuanycKHlKeynniadeeaâadlsannârriarabeultidnlrubdeağrçeıââçıisneayktutşasmldkkseluılmimııriaıhinvemnruvşdnnavirıg!eaziedeirmnölee!Utmâruıdl!eİmyltnevudh.l.âBeaeluutyitvukinâıieumdmkrMrt.iOhK!.eaia,hseâsvt'lârdgielıOmmrâöOnaeRmirbiâe'nârti!şrcutrknrltımeiehıeu'anesyyl!mvBaılnriedeaveöennıleerryninüıiklnltaaaM,emiüsfzUrmgtıâtluolşakeeezfbeınunsamonlzuıdrelseelilânbnaesutşdehmuliuziMlüriüennvndeiriren!cibituivmmşdâumenrktiâlhekieiÂ.eazruarlvedmglanıâeleedeiek!nb*rfrçtenBlauibioil!zeenirzpiteOrOvâze!lulh'ieir.tniceançiumnltieminhaiaazn(ğniahazriü?Udenşiıkorrekmnrnükuıiimlüçamsynâheşaüdmtuyoaledrvskiaelnkyaaaaa--t-h-r--- ele kendini teslim et!” Herkes: Müdhiş kardeş, namzedin elinden tutup onu tahta se- dire doğru götürür. Herkes süküt etmektedir. “- Âmin!” Reis: Reis: “- Hârici! Ben burada girmek istediğin cemiyetin veki- “- Hârici! Cemiyete girmek fikrinde sebât ediyor mu- liyim. Cemiyet tarafından âzâsı arasına girmene müsâade sunuz?” olunmadan evvel, ben senin kalbini tedkik etmek ve ahlâk Namzed, vereceği muvâfakat cevâbı üzerine ayağa hakkındaki fikirlerini bilmek isterim. Şimdi sana soracağım teaÂllMsedneaizduleryinhaanriiıa.2şnnşm225ır4ıd3\"blnre(iamdairNceakâaBYMnB)şvnkbuuüaşiaitrcrserrıcaleoig)rmıdüne.tkaarmlei,kZollaslâmoseraitil,an'nmhdd,ıeadunıesbğ,vnoAukuanriarTilsdrnamısmaşıenretierşr.ornkımıo'etl'nalnien(ddunıNbıunndâ“-eğğ,,şeiMlıubikie,trimrib)Tşdâdüaeâebretnikâs-ürtelınııriml'yineânndnmırPÂeinteaztevnaabhctçmmmueıüea”lârldiaâdmezâksrıd,mtaddeıeeynrkmieelaündelzatirfbniâl.aickielrlırbâklnevLiaeıdeâlhşikeamlciheüreeenadsenstkitk-iılâerybddtaoluliiileıklagâktn“hevetMetneriitdişlieemrâesplrâmhkâoeerkknck-ük(arei-nilıa-l--k yeni suallere sâfiyetle cevab ver. Evvelâ sorayım ki: S Dehşetli bir tehlike seni tehdid etse kime güvenirsin? Namzed bu suâle, muktedir olduğu cevâbı verir. Reis, onun verdiği cevâba göre fikirlerini söyledikten sonra: “- Mânevi imtihâna başlayacağız, oturunuz efendim!” der. Namzedin arkasına kırık ayaklı ve üstü çivi uçlarıyla dolu bir iskemle konulur. Reis sualleri sorar. Namzed muk- tedir olduğu şekilde cevab verir. Reisin sorduğu sualler şunlardır: “Cehâlet nedir? Niçin câhiller inadcı, hiddetli ve tehlikeli olurlar? Taassub ve hârikaperestlik** hakkındaki fikrinizi söy- ler misiniz? Hatâ nedir? Boş itikadlar hangileridir? Yalan nedir? Şehvet nedir? İnsana fâideli midirler? Görenek nedir? 26 Bir takım tabiatüstü hâdiselere tapınma. Meselâ Güneş ve Ay tu- tulması hâdiselerinde, bunun hakiki fâili olan Allah'ı görmeyip, bu cisim- lere ulühiyyet izâfe ederek onlara kulluk etme. (Nâşir)
56 MASONLARIN ESRÂRI LBO TAXİL 57 Ahlâk ilmi nedir? ku ve dehşet tarafından İcâd ve ibdâ edilmiş ve taassuba Kaanun nedir? götürücü hârikaperestlikten başka bir şey değildir. Taassutî, Tabiat kaanurıu nedir? rühu pek ziyâde yüceltebilir fakat hârikaperestlik onu zelil Fazilet nedir?” ematsumsheutbyeirNveaefmâmizhdeâetsrdaiirizkanafpgıenörvdreeamsrnütelyciseokeğr”riudze.dchiealvkMeaknbuılhnadmtraüeaklriâehmmautzkâaradielafralbererkdili:aenbusrsaaoydnaerdaidn“edtraec- eder. Gerek taassub ve gerek hârikaperestlik, halkın saâde- tinin en büyük iki düşmanıdır.” Yalan hakkında masonlar tarafından yapılan târif pek nâzik bir kaçamak yolunu ihtivâ eder. Muhterem der ki: “- Yalan şeyler söylemek, yalan şeyler nakletmek de- “- Taassub; mecnünâne bir iştir. Kendisine kudsiyyet mektir. Yalan söylemek değildir!.” ymmsbhriyiaiuüzâearkbâynbsrmfieeeıraühckşanmaösleamnutkagdtadailriaılrkedlseırşımö“rk.t.rizateiş.üıumkrtBBetououloeB-liiknldairymsandlue-emefşbslfiabioteekilan”ubrrblr?ierienar?n.hsâabetmtgdiuTfâaaıenadlmknnıâaeıüiarebsbml.dmenuseslıuiniaçbrB,“şi;uırt,mckkakbıeiaibaidanliraskır'ilrsmüıdi.tuumnşeatbâliaseufnBraasnbieiesâivrmvrdsviisıçşumeiıberevlşldudkgmkageanıeilrnlnbneıâilecnklıdfev,ekeieeitldtnlHeaeitlrlübiveeıibldge”ineaârlltzh'etetmiüadrâşyheatkcbtns-ani-eei-?- Mânevi ve ahlâki imtihanlar son bulduğunda tecrübe- ler başlar. Reis der ki: “- Efendi, muvâfık cevablar verdiniz. Size söylediğim şeylerden tamâmıyla memnün olup olmadığınızı samimi- yetle beyân etmenizi ricâ ederim.” ği Namzed buna kendince bir cevab verir. Reis ciddi bir vaziyet aldıktan sonra der ki: : “- Efendi! Mâbedlerimizde toplanmamızın sebebi, kötü temâyüllerimize ve şiddetli ihtiraslarımıza sed çekmek, si ve sâire için sarf edilen kuvvete dahi mecâzen “taassub” cemiyetimizin hâricinde kalan halkı karışıklığa sürükleyen nâmı verilir. Taassubların çoğunda tehlikeli olan, süistimal- alçakça menfaatlerin üstüne çıkmak, ictimâi menfaatlere lerdir, zirâ taassub olmazsa insan büyük işlerde muvaffak mugâyir olan arzülarımızı teskin etmeyi öğrenmektir. olamaz. Lâkin kör dini Kendimizi ıslah etmeye aralıksız olarak çalışıyoruz. lım! Hârikaperestlik taassubdan kaçalım ve ona karşı koya- boş korkularla dolu, yalan bir mezhebdir. Yanlış anlaşılmış, İnsan ancak temâyül ve alışkanlıklarını bu süretle tanzim nilmesi lâzım gelen akla mugâyir ve Hüdâ hakkında edi- etmek sâyesindedir ki rühuna irfân ve “ayn-ı fenn-i hayat” fikirlere zıd bir mezhebdir.* denilen bu mükemmel dengeyi vermeye muvaffak olur. Fa- Hârikaperestlik, câhillerin, korkak kat bu mesâi pek müşkül, cemiyetimize kabül edildiğiniz ruhların ve hattâ takdirde icrâsından geri durmamaklığınız lâzım gelen bir tedkikaat yapmamayı ttiyâd edinmek takım fedâkârlıklara muhtacdır. Farmason olmak fikri ve boyunduruğundan kendini kurtaramayan âlimlerin dinidir. Dinlerin çoğu, kor- emelinde sebât ediyorsanız, mânen kemâlâta ermek husü- sunda kesintisiz bir sürette çalışma kararını almanız icâb bulu2n7anlOarrtıan ÇahğerkAevsriunp: gözü döanüEnndgeizidsiryiondirMi ayhakkeımlemlalearriı tcaerzaâfsıınndaanvesruiçlelnu etmektedir. Hâlâ fikrinizde sâbit misiniz Mösyö?!” Namzed tasdik cevâbını verir. isim. (Nâşir) 28 Verdiği cevablar Allah'tan bahsedilmez. neticesinde dinsiz olduğu anlaşılan masonlara Muhterem:
58 MASONLARIN ESRÂRI LEO TAXİL 59 “- O halde geri kalan tecrübelerden de muzaffer bir içindeki sıvının, kalbinde fesad bulunan insanlar üzerinde sürette çıkmaya muvaffak olduğunuz takdirde ne gibi şart- gâyet seri ve müdhiş tesirleri vardır!.” lar dâhilinde sırlarımıza vâkıf olabileceğinizi size bildirece- ğim... Mösyö, her cemiyetin bir takım kaanunları ve âzâsı- Namzed tasdik cevâbını verir. nın ifâya mecbür oldukları bâzı karşılıklı vazifeleri vardır. Muhterem (müdhiş kardeşe hitâben): Şümul dâiresi pek belli olmayan bir takım taahhüdler altına “- Yabancıyı mihrâba yaklaştırınız!” girmek pek ihtiyahkârâne bir hareket olmayacağı için, sizin Müdhiş kardeş yabancıyı mihrâbın basamaklarının de deruhde edeceğiniz vazifelerin ne olduğunu söylemek aşağısına getirir. Muhterem: bu muhterem cemiyetin irfânının şânındandır. Bu vazifele- “. Ehl-i hıbre kardeş, yalan yere yemin edenler için rin birincisi, aramızda işittiğiniz, keşfettiğiniz her şey hak- pek tehlikeli olan yemin tasını yabancıya veriniz!.” kında tamâmıyla ketum olmak; ikincisi, faziletli olmanın Müdhiş kardeş, namzedin eline bir mihver üzerinde tcâblarına riâyetkâr kalmak, hayırhâh olmak, kardeşlerimi- diğerin- ze yardım etmek ve ihtiyaclarını gidermeye çalışmak, başla- dönen iki gözlü bir tas verir. Bu gözlerin birinde su, rına gelen felâkette onların acılarına ortak, dertlerine devâ de de gâyet acı bir sıvı vardır. Muhterem: olmak, nasihatlerinizle, irfan ve itibârınızla onlara yol gös- “. Yabancı, size söyleyeceğim şeyi tekrar etmek süre- terip yardım etmektir. Hâricde nâdir birer meziyet olarak addedilen bu faziletler, farmasonluk câmiasında alışkanlık tiyle matlüb olan yemini edeceksiniz!. hâline getirilmiş günlük vazifelerin ifâsından ibârettir. Vazi- Üzerimde icrâ edilen bütün tecrübeler hakkında ta- fenizin üçüncü kısmı, farmasonluğun umümi nizamlarına kalacağıma nâmusum üzerine yemin ede- muvâfık hareket etmek, bu locanın ve bu locada hükümrân mâmıyla ketum olan mezhebin husüsi kaanunlarına riâyet ve bu muhterem rzsrkmMNöieeıuaönamtdndysül.miıaue”ynnrznöe-e-ltN“.ndse”-bagaktaieğarrmmlŞsBâizbzıâNurrknueeye.aıleddimsesüdnMsmıdzsiövıuteeızfnbhrlaydıduetktereaarerekcmrinshiıareiçsöalfitonezalırtllmeşinmmeersıek.ürıdrekidnalaemss,Mhrilâniöiunbtdh-zdeişıhvöeüeknkettlnritardaeencibirüıhrkkiârteraldsüeüeâülmâınezcddzvaeeüvıeemrrrârst.atianoimezsnbnknasei-Mrrdrmgaaaiüeeözlmrdedzkez.ehoedd.drscihyui.eaööiüşddçkznnrmıa:ueedplkrTübeldaebrianudkkrarüridşraöaâırlnaapnkdanrkaüerıltşr:vbaısetuernüasdnscınıoiatanv!nkamıysı.ıiky-üsan”zija-- cemiyetin ekserisi nâmına size tebliğ edilen emirleri harfiy- yen yerine getirmektir. Size farmasonluğun başlıca vazifele- temâs ettirir ettirmez muhterem şiddetli bir tokmak darbesi ri hakkında mâlümat verdim, hâlâ emelinizde sâbit kadem ve tecrübelere devâm etmek husüsunda ısrarcı mısınız?” itânnedi'imridinerâğ“t-ivışeiNkektleoikkrzgkiöubdrteüumycniouerueobmdlii,uryyoosrreM?s?öl!!es.:yöBVu?i!c.dlââtniYfıünzısızvıçikzbagilriblienzrieizhnirinezdevmkeiirdidğböiu- Namzed tasdik cevâbını verir. Muhterem: “- Daha ileri gitmeden sizden nâmusunuz üzerine ye- min vermenizi taleb edeceğim. Fakat bu yemin mukaddes bir tas üzerine olacak, şâyed kalbiniz temiz ve ızhâr ettiği- niz emel hâlis ise tam bir emniyetle bu tastan içeceksiniz! Eğer kalbinizde bir hile veyâ bir fesad varsa zinhar yemin etmeyiniz, bilâkis bu tası kendinizden uzaklaştırınız!. Zirâ
60 MASONLARIN ESRÂRI LÜO TAXİL 61 nüştü?!. Yabancıyı uzaklaştırınız!.” Muhteremin bu sözü “- Müdhiş kardeş, yabancıyı yakalayınız ve ona ilk se- üzerine namzedi ite kaka iki sütunun arasına götürürler. yahati yaptırınız! Onu sizin gayretli ellerinize tevdi ediyo- Muhterem: rum, onu sağ sâlim geri getiriniz!.” “- Eğer bizi iğfâl etmek maksadında bulunuyorsanız Müdhiş kardeş namzedin elini tutar ve “Kalkınız!” di- muvaffak olmaktan kat'iyyen ümidinizi kesiniz!. Tecrübele- yerek onu salıncaklı sandalyeden kaldırır. rinizin neticesi bunu açıkça bize gösterecektir. Bana ttimâd ediniz, eğer böyle bir fikriniz varsa derhal çekilmek, hakkı- Namzede, loca, şarktan başlanarak cenub tarafından nızda daha hayırlı olur!. Şu an hâlâ gitmek husüsunda ser- sür'atle dolaştırılır. Bu birinci ve namzed için gâyet rahatsız- bestsiniz, fakat az sonra iş işten geçmiş olacak!. İhânetiniz lık verici olan seyahat devâm ettiği müddetçe zavallıya pek hakkında hâsıl edeceğimiz kanâat sizin için pek kötü olacak- fenâ oyunlar oynanır. Evvelâ gâyet ağır bir yürüyüş ile ha- tır!. O zaman güneş ışığını görmekten ferâgat etmeniz lâzım reket ettirilir, daha sonra birdenbire sür'atli bir şekilde koş- gelecektir!. Yapacağınız şey hakkında iyi düşününüz!..” turulmaya başlanır. Birdenbire durulur. “Başınızı eğiniz, önünüzde bir kemer var!” denilir. Onun üzerinden atlanı- Burada şiddetli bir tokmak darbesi daha iner. Muhte- lacak bir mâni olduğunu bilerek sıçramasını tenbih ederler. rem: Yürüyüp dururken bir merdiven basamağına çıkmak icâb ediyormuş gibi birdenbire “Sağ, ayağınızı kaldırınız!.” der- “- Müdhiş kardeş, yabancıyı yakalayarak tefekkür ler ve hârici fenâ bir adım atarak bâzen düşer. Tekerlekler sandalyesine atınız!.” üzerine konulmuş hareketli tahtaların üstünden yürür, bir- Müdhiş kardeş gâyet kaba ve sert bir şekilde namzedi, denbire tahtalar çöker ve zavallı namzed uçuruma düşüyor- ayakları salıncaklı koltukların ayaklarına benzeyen bir san- dalyeye iter. Ehl-i hıbre, sandalyeyi düzensiz hareketlerle ve muş gibi korku hisseder. gözleri bağlı olduğu için ne olduğunu anlayamayan namze- Tecrübelerin en garibi ve en münâsebetsizi “nihâyetsiz di fevkalâde rahatsız edecek bir sürette sallamaya başlar. merdiven” diye tâbir edilenidir. Dik duran iki kulis arasına Namzed bu çirkin vaziyette tartaklanırken muhterem konulmuş değirmenci merdiveni tasavvur ediniz ki kulis- tekrar söze başlar: lerin ortasında dönüyor, kayıyor. Bu âlet iki kısma ayrılır ki bu sâyede serbest olan kısım inmekte olan kısmı üzerine “- Biz buradan uzaklaşalım kardeşler! Bu adam vicdâ- konulmuş şekilde kalır. nıyla baş başa kalsın ve gözlerini kapayan karanlığa mutlak bir yalnızlığın korkusu eklensin!..” Hârici kendi tırmanışının, âletin muntazaman inme- siyle te'sirsiz kaldığının farkında olmayarak mütemâdiyen Dört-beş kar'deş uzaklaşıyorlarmış gibi ayaklarıyla çıkar. Bu bitmez tükenmez basamakları olanca kuvvetiyle gürültü çıkarırlar. İki dakika kadar büyük bir sessizlik hâ- kim olur. Muhterem birdenbire: çıktığı halde olduğu yerden bir basamak bile yükselmez. Merdivenin yanında rahatça oturan müdhiş kardeş, hârici- “- Hey Mösyöl, Alacağınız karar ve tutacağınız hare- nin elinden tutar ve ona kesintisiz bir şekilde tırmandıkları ket tarzı hakkında iyice düşündünüz mü?!. Vazgeçecek mi- hissini vermek için dâimâ kolunu sallamaya devâm eder. siniz, yoksa tecrübelere devam mı edeceksiniz?!,” Namzed “nihâyetsiz merdiven”de mümkün olduğu kadar Namzed muvâfakat cevâbı verir. Muhterem:
62 MASONLARIN ESRÂRI LEO TAXİL 63 fazla tutulur. Bu münâsebetsiz lâtifenin bâzen yarım saat İkinci mubassır: dahi sürdüğü olur. Biçâre hârict, göğsü tıkanmış olduğu halde soluk soluğa çaba gösterir, buram buram ter döker. “- Kimdir 0?” Bir adım daha atmaya gücü kalmadığı zaman makine dur- Müdhiş kardeş: durulur ve sonuna geniş bir tahta konulur. Müdhiş kardeş “- Farmasonların arasına girmek isteyen hârici!.” der ki: “- Biraz gayret ediniz, kulenin tepesine çıkmamıza altı İkinci mubassır: basamak kaldı.” Hârici son kuvvetini sarfederek geniş tah- tanın üzerine çıkar. Orada hazır bulunanlardan yirmi kişi “- Bu talebi arza nasıl cesâret etmiş?! onun etrâfını çevirerek ciğerlerinin bütün kuvvetiyle üfle- Müdhiş kardeş: meye, büyük yelpâzeler sallamaya, büyük rüzgârları ve bo- *- Zirâ bu adam hür ve güzel ahlâk sâhibidir.” raları taklide başlarlar. Müdhiş kardeş: Namzedi tekrar sütunların arasına getirirler. “- Deniz seviyesinden 1500 metre yüksekte bulunu- yoruz, kendinizi boşluğa atınız!.” der. Namzed bir parça İkinci mubassır: tereddüd ettiği halde şiddetle arkasından itilir ve evvelce “- Öyle ise girsin!.” mMağaraya girişinde kullanılmış olan döşeğin üzerine düşer. Birinci mubassır (bir tokmak indirdikten sonra): Bu ilk seyahat devâm ettiği müddetçe orada bulunan- lar devamlı bir faaliyet hâlindedir. Mâbed, büyük bir gürül- “- Muhterem, birinci seyahat nihâyet bulmuştur!.” tü husüle getirmeye yarayan bir çok alet ve edevât ile mü- Muhterem (hâriciye hitâben): cehhezdir. Kum ile dolu bir manivelâ vâsıtasıyla dönen içi “. Bu seyahati bana izah ve sizde husüle getirdiği boş pirinç silindirler dolunun, düşerken çıkardığı sesi taklid te'sirleri ifâde edebilir misiniz?” eder. Sâir içi boş silindirler gergin ipek kumaşları şiddetle Namzed cevab verir. hışırdatarak rüzgâr ıslıkları çalar. Tavana asılmış büyük ba- Muhterem (tekrar söze başlayarak): kır levhalar bir kol ile uçlarından sarsıldığı zaman müdhiş gök gürültüleri hâsıl eder. Orada bulunanlar ise boğazlanır- öl, İcrâ ettiğiniz seyahat, beşer hayâtının bir casına feryadlar, çocuk inlemeleri, vahşi hayvan sesleri çı- misâlidir. İhtirasların velvelesi, menfaatlerin çatışması, te- kararak, uluşarak, haykırarak ahvâlin dehşetini bir kat daha şebbüslerin zorlukları, işlerin çetinlikleri, sizi zarara uğrît- artırırlar. O zaman biçâre namzed bitâb ve perişan halde mak için gayret eden bekçilerin, azminizin önüne koyduğu garba sürüklenir. Orada, kendine gelmesi için bir elektrik mâniler, fazilet erbâbını yaralayan kinler, nefretler, hileler, cihazına konulur. felâketler... Bütün bu şeyler, kulaklarını sağır ve sizi sersem Bu şiddetli darbe hâriciye bir çığlık kopartır. İkinci eden gürültüler, geçtiğiniz yolun arzetmiş olduğu mâniler mubassır derhal üzerine atılarak tokmağı şiddetle göğsüne ve zorluklarda mündemicdir. Dış hayatta mukadder olan indirir. bu felâketlerden ihtimal siz de bir hisse aldınız! Mösyö, ma- sonluk bu şeylere tahammülü öğretir ve felâketlere karşı lâtif teselliler hazırlar.” Muhterem, bu izâhattan sonra namzede vasiyetnâ- mesi ve iskeletli odadaki kâğıda yazdığı cevablar hakkın- da bâzı sualler sorar. Namzedin cevablarından, herhangi bir dine inanmadığı anlaşılırsa ona Cenâb-ı Hakk'tan bah-
64 MASONLARIN ESRÂRI LÜO TAXİL 65 sedilir. Zirâ bu, namzedi orada bulunanların bir kısmını, “- Zirâ bu adam hür ve güzel ahlâk sâhibidir!.” bilhassa yakın bir zamandan beri cemiyete dâhil bulunan Birinci mubassır: kardeşleri renctde edecek cevablar vermeye sevk eder. Fa- “- Mâdem ki öyledir, girsin ve su ile temizlensin!.” Bu emir üzerine namzedin sol eli su ile dolu bir kaba kat namzed, itikad sâhibi olduğunu hissettirirse o zaman üç defa sokulur ve sonra yine iki sütun arasına getirilir. kendisine Voltaire'in “Deizm”” mesleğinden sitâyişkâr bir Muhterem (bir tokmak darbesi indirdikten sonra): sürette bahsedilir. Muhterem: “. Bu ikinci seyahat sizde ne gibi tefekkürler husüle “- Şimdi, müdhiş birâder, artık ikinci seyahate başla- getirdi.” yabilirsiniz.” Garbdan şarka doğru şimâl tarikiyle icrâ edi- Namzed cevab verir. len bu ikinci seyahatte namzed, birincide olduğu gibi sürekli Muhterem: rahatsız edilir. Önünde kendisine korku verecek hiçbir şey “-Mösyö, bu seyahatte evvelkinden daha az müşkülât- bulunmadığı gibi yegâne ses de oradakilerin kılıçlarının bir- la karşılaştınız. Biz bu ikinci seyahatte size fazilet yolunda birine sürtünmesinden doğan şakırtılardan ibârettir. sebât edilirse ilerlendiği nisbette zorlukların azalacağını âşikâr bir şekilde göstermek istedik. Hayır yolunda sebat, Garb tarafına dönerken müdhiş kardeş, birinci mu- sadâsını ancak işittiğiniz kin ve hased velvelesini tedricen bassırın önüne namzedin omzuna hafifçe üç darbe indirir. süküta mahküm eder. Kılıç şakırtıları, faziletkâr adamın ihtiraslarını idâre ve kötü temâyüllerini mağlüb etmek için Birinci mubassır: vermeye mecbür olduğu mütemâdi mücâdeleleri gösterir. “- Kimdir 0?!” Nasıl üç defa aldığınız abdest vücüdunuzu temizlediyse Müdhiş kardeş: fazilet de öylece rühunuzu pâk ve temiz hâle getirecektir. “- Farmasonların arasına dâhil olmak isteyen bir hâ- Su ile temizlik yapmak çok eski zamanlarda başlar. Bu âdet, rici!,” Kadim Mısır rühâni liderleri tarafından mâbedlerin esrârı Birinci mubassır: içinde yok edilmiş olan şu düşünce üzerine binâ edilmiştir: “- Bu talebi serdetmeye nasıl cesâret etti?!” Müdhiş kardeş: “Biz bir günâhın ağırlığı altında Dünyâ'ya geliyoruz. Hayat, evvelki bir âlemde işlediğimiz günâhların cezâsını çektiği- 29 Deizm: Herhangi vahiy mahsülü bir dinin bildirdiğine bağ- miz bir konaklama yeridir ve hayat, bu günâhın pisliğiyle mh uhoalrmraikksıizınyâniAllhaha'rıekestâedecgeetivraerni)ve olâalreamkin kaiblkülsebeedbein (fAarkiastto'Oy'anungöreâleimlk kirli kaldıkça bizim için saâdet aramak muhal bir temen- üzerinde hiçbir tasarruf hakkı olmadığını iddia ve dolayısıyla Allah'ın nâdir.” Asya kavimlerindeki “ruhların tenâsühü” ttikaadı- sâir sıfatlarını ve bununla berâber vahyi, nübüvveti ve âhiret hayâtı gibi nın yanlışhklanndan uzak olan bu fikir, mantık ve hikmet birçok akideyi inkâr ederek Kâinât'ın düzenini sâdece akla ve tabiat hâdi- nazarında rağbet görür.” selerine ircâ eden felsefi sistem. (Tafsilât için bkz. Hüsâmeddin Erdem, Muhterem bu izâhatten sonra namzedin tefekkür oda- “Deizm”, DİA, c.IX, Ankara 1994) sındaki suallere yazdığı cevablar üzerinde ısrâr eder ve bu fikirleri biraz daha genişletmesini taleb eder. Bu fikir kadim yunan filozoflarından beri var olmakla berâber bunu tervic edip yeniden sistemleştirerek onun en mühim iki temsilcisi olan Voltaire ve Rosseau'nun mason olmaları ve masonların da Tanrı'yı, “Kâinât'ın Ulu Mimârı” şeklinde isimlendirmeleri dikkate şâyândır. (Nâ- şir)
66 MASONLARIN ESRÂRI LEO TAXİL 67 Muhterem: Muhterem: “-Bizi size bir takım sualler sorulmasına sevk eden hu- “- Böyle aliyyülalâ bir lütfa nâil olmayı ümide nasıl sus âdi bir merak veyâ gurur değildir. Biz sizin fikirlerinizin cesâret ediyor?!.” câsusu değiliz, vicdânınızın zayıf noktalarını ve hatâlarını Müdhiş kardeş: aramıyoruz. Belki her şeyden evvel sizi tanımak istiyoruz. “- Zirâ bu adam hür ve güzel ahlâk sâhibidir.” Zâten kendiniz de gördünüz ki biz sizin cevablarınıza ttirâz Muhterem: etmiyoruz, sâdece dinliyoruz. Rühunuzun büyüklüklerini “- Öyle ise alevle temizlensin tâ ki hârici pisliklerden ve yüksekliklerini görmeye kendisinde eser kalmasın!.” yücelmeniz husüsunda sizi çalışıyoruz tâ ki bir kat daha Namzed şarkın basamaklarını indiği esnâda müdhiş cesâretlendirelim. Kendinizi kardeş onu üç defa alevlerle ihâtâ eder. Bu hususta kullan- zorlamadan söyleyiniz, iyi yönlerinizi bize göstermekten korkmayınız. Vicdânınız da icrâ edeceğiniz araştırmalar ve dığı âlete “kurt ayağı lâmbası” denir. Kurt ayağı lâmbası, keşiflerde icâb ettiği takdirde size yardım edeceğiz. Söyle- uzun, mâdeni ve içi boş bir silindir şeklindedir ki ucunda yiniz Mösyö, dışarıdaki hayâtınız esnâsında hiç âlicenablık dâirevi bir kalburla çevrili ispirto lâmbası vardır. Bu kalbu- gösterdiniz, hiçbir defa âd? menfaatlerinizi hakir gördünüz run delikleri silindirin içinde bulunan yanıcı bir toza menfez mü?! Âdil, hayırhâh, hayırkâr, bastretli oldunuz mu?! teşkil eder, o süretle ki silindirin bir başından üflendiği za- sahte mahviyeti bertaraf ediniz! Biz sizi dinlemekten, Şimdi man tozlar ispirto lâmbasına giderek tutuşurlar ve kalburun mâne- deliklerinden alev şeklinde çıkarlar. Bu toz yosun cinsinden viyâtınızın hakik? kıymetini takdir etmekten ve rühunuzun kibrit-kurt ayağı denilen nebâtın yüksek taraflarından elde derinliklerine nüfüz etmekten memnün olacağız.” edilir. Namzed cevab verir. Muhterem: Birinci mubassır: “- Mösyö, seyahatiniz sona erdi. Gözdünüz ki son “- Müdhiş kardeş, hâriciye üçüncü seyahati icrâ etti- seyahatiniz diğerlerinden çok daha zahmetsiz oldu. Bu si- riniz.” zin gâyenize vâsıl olmak husüsunda gösterdiğiniz sebat ve aeddiılmirl.arBZlueamiüyçnüürnühcneüürlütsrüe.rylüahNaamtmânzideeldreirndceenbniurbtesmyüiokzlüulnyeelntadiğgiiçaerrbiiçdsianinndseeşrabriecksratâ metânetin mükâfatıdır. (Burada küçük bir duraklama) gider. Şarkın merdivenlerinden çıkıldıktan sonra müdhiş Muhterem: kardeş hâricinin elini tutar ve muhteremin omzuna üç hafif “- Mösyö, sizi gayretinizden ve cesâretinizden dola- darbe indirir. yı tebrik ederim ve bu devamlı böyle gayretli olmanızı te- Muhterem: menni ederim. Zirâ bir takım tecrübelerden daha geçeceksi- “- Kimdir 0?!” niz. Ferdleri arasına dâhil olmak istediğiniz cemiyet sizden Müdhiş kardeş: daha başka fedâkârlıklar da taleb edecek. Meselâ bir gün bir Gk7 “- Farmasonlar arasına dâhil olmak isteyen bir hâri- cemiyet düşmanının cezâlandırılması husüsunda iştirâk ve yardımlarınıza ihtiyâc hissedecek olan cemiyetin devamı ve selâmeti için kanınızı son damlasına kadar dökmenizi iste-
68 MASONLARIN ESRÂRI LEO TAXİL 69 yecek. Buna râzı olacak mısınız?!” kazınmış bir demir mühür vardır. Bu mühür ateşte kızdırıl- Namzed tasdik cevâbını verir. dıktan sonra cemiyete yeni dâhil olan kardeşin vücüduna Muhterem: basılır ve onun üzerinde silinmez bir işâret meydâna getirir. Vücüdunuzun arzu edeceğiniz bir kısmına bu mührün ba- “- Mösyö, vaadinizin âdi bir söz olmadığına kaani sılmasına râzı oluyor musunuz tâ ki bu şanlı mührü kar- olmak isteriz. Bu arada tomarınızın açılmasına râzı oluyor deşlerinize göstererek “ben de farmasonum!” demeye hak musunuz?” kazanasınız.” Evvelki tecrübelerin kendisine hiçbir zarar vermemiş Namzed müsbet cevab verir. olduğunu gören namzed ekseriya müsbet cevab verir. “Mason mührü” işi bir çok değişik sürette icrâ edilir. Kaanun, namzedin gösterdiği kısmın kuru bir bezle ovul- Bununla beraber tereddüd gösterecek olursa muhte- masından sonra büyük bir sür'atle oraya bir buz parçasının rem, bu tereddüdü pek yakın bir zamanda yemek yemiş yapıştırılmasını emrediyor. Fakat localarda en fazla kulla- olduğu için kan almanın zararlı neticeler doğurması ihtimâ- rulan usuller şunlardır: Söndürülen şamdanın dibini veyâ linden hâsıl olduğu zannında gibi görünür. küçük bir kadehin, içinde kâğıd yakılarak ısıtılan dibini etin üzerine koymak. Muhterem: Bu da bittikten sonra bir diğer tecrübe başlar. Bu sefer “- Cerrah kardeş, namzede yaklaşarak nabzını yokla- bir yalan söylenilerek namzedden para istenilir. Fakat bu yınız!.” Bir ehl-i hıbre bu vazifeyi yerine getirir ve kan alın- tecrübe evvelkiler gibi bir korkutmadan ibâret kalmaz, para masında bir mahzür olmadığını söyler. Şu halde namzed te- hakikaten alınır. reddüd etsin etmesin kendisine yeni bir komedya oynanır. Muhterem, namzede hitâben: Muhterem: “- Farmasonlukla alâkalı vazifelerin ikincisini tatbik “- Cerrah kardeş, vazifenizi icrâ ediniz!.” etmenin zamânı geldi. Vefât etmiş kardeşlerimizden biri- Bir ehl-i hibre kardeş namzedin kolunu yakalar ve siv- nin dul kalmış ve acı bir sefâlete düşmüş zevcesi bu sabah- ri uçlu bir değnek parçasını şiddetle onun üzerine bastırır. tan beri yardımınızı taleb ediyor. Muhtaclara tahsis edilen Diğer bir kardeş elinde tuttuğu dar ağızlı bir sürâhiyi eğe- parayı dağıtmaya me'mur edilen kardeşi şimdi size gön- rek kolun baskı yapılan yerine bir parça ılık su döker. Suyun dereceğim. Bu sefil âile için gönlünüzden kopanı yavaşça geri kalanını da namzedin kendi kanı zannetmesi için gü- kendisine vereceksiniz. Dikkat ediyor musunuz? “Yavaşça rültü ile yere döker. Bu iş bu süretle sona erer ve namzedin bildireceksiniz” dedim. Zirâ bir farmasonun yapacağı hayır- kolu askıda kalır. Lâkin okuyucu sakın tecrübelerin sona er- lar ve iyilikler, ucb ve riyâ eseri olmamalıdır. Bir farmason diği fikrine kapılmasın, daha kızgın demir tecrübesi vardır. için iyilik, gizli kalması lâzım gelen mukaddes bir vazifedir. Muhterem: “- Mösyö, farmason olan her yabancı artık kendi ken- Kalbinize ve aynı zamanda vâsıtalarınıza mürâcaat ediniz, dinin hâkimi olmaktan çıkar. O, kendisinin değil, bütün yeryüzüne yayılmış mukaddes ve gizli bir cemiyetin malı- tâ ki size tavsiye edilen dul kadın ve çocuklarına karşı göste- dır. Geçen yılların bir masonun diğerini tanımasına mânt ol- receğiniz lütufta, tâkatinizden fazla bir şey yapmış olmaya- maması için her locada üzerine esrârengiz ve remzi işâretler
70 MASONLARIN ESRÂRI LEO TAXİL 71 sınız. Bizim taleb ettiğimiz, şefkatiniz nisbetinde mümkün işleri nâmına on frank vermeye mecbur tutulmuştu. Böyle olan haddir.” iken yalandan bir dul kadın ve duâları müessir çocukları Eğer namzedde tereddüd alâmetleri zuhür ederse masalıyla namzedden hile ile para almaya başka isim veri- kabul nizamları gereğince reis, şöyle nâzik bir sürette ısrâr lemez. Dul kadın masalının uydurma olduğu, her namzede eder: aynı hikâyenin tekrâr edilmesi ve bu masalın mason âyin kitaplarında bulunmasıyla sâbittir. Namzedi kabul için ya- “- Efendi, sizden taleb edilen bu sadaka, daha mukad- des vazifelerin icrâsına mânft olacaksa, artık bir fazilet sayı- pılan tecrübeler, orada bulunanlardan isteyenlerin namzede lamaz. Bu vazifeler: 1fâsına söz verilmiş taahhüdler, iâşesi soracakları suallerden sonra son bulur.” Bu suallerin çoğu gülünecek şeylerdir. Muhtelif localarda işitilen bu sualler- lltaaerr,'mbisinezfeâeldteiatbllteeacrteikneveâiçlvâeriecfdeâbrndulılenurin,aycütakelkrebdiiayğekiraebdiailklmvveeassziâiifregelederirred.kire.nİştBeçuonbcluuankr-- den bâzı nümüneler zikredeceğiz: hareketlerini adâlet kaaideleri üzerine binâ edecek adamın alacaklılarıdır. “Efendi medüzün salı* üzerinde bulunsanız ne ya- Bu vazifeleri yerine getirmeksizin mürüvvetli görün- pardınız? Efendi, zannediyor musunuz ki Ay'da yaşayanlar mekisteyen adam hakkında ne düşünebilirsiniz? Siziumümt bulunsun? Eğer varsa hangi dine mensubdurlar? Efendi, bir insanlık vazifeleri hakkında aydınlatmayı domuz kasabının karısı birbirine bitişik iki çocuk doğurdu. ilk teklifime gelelim: Yukarıda saydığım arzu ettim. Şimdi Birinin iki ciğer var, yüreği yok. Diğerinin iki yüreği var, vazifelerin icrâsı- ciğeri yok. Acaba bu ikizden hangisi kardeşinin rühunu ta- na halel getirmeden, bana emânet edilen mücevherlerinizin şıyor?!” kıymeti olan akçanın bir kısmını bahsi geçen fakirlere vere- bilir misiniz?” Şu kadar var ki bu gibi sorular alelâde namzedlere Bu ihtiyatlı sorulur. Eğer namzed siyâset âlemine, fenne veyâhud ede- verir: ve beliğ nutuktan sonra muhterem emir biyâta müntesib ve ehemmiyetli olursa, sualler namzedi ic- timâi fikirlerini anlamak maksadıyla sorulur. “- Mihmandar kardeş namzedin yanına gel ve kendi- sine söylediğim hayırlı iş için ne vereceğini anla!” Masonlara intisâb ettiğim zamanlarda neşretmekte olduğum “Ruhban Taraftarlığı Düşmanı” isimli gazetede Mihmandar kardeş namzedin yanına gelir ve namzed Gambetta*? hakkında yazdığım bir yazı üzerine locada bu- onun kulağına vereceği sadakanın mikdârını söyler. O da lunan bir doktor tarafından bâzı sualler sorulduktan sonra yavaşça reisi haberdâr eder. Reis: diğer biri şöyle bir soru sordu: “- Efendim, bu muhterem loca sadakanızı kabül edi- maso3n0larVilHâzy.et Slüolceaylmaraınn'ddaanbu ktaelcarnübevleerh,âlâbu hakyaadtatrala oldaan bbiirtmekze.çinMienselsüâ- yor ve size teşekkürlerini takdim ediyor. Dul kadınla çocuk- atmrüeknsaüis31ındiçeytanMilikaltteoısrllüiıotrj.iii'dçddmeieasinavektleegkdlöiziflleereniderhblaaeyğral.lı Snoanmrazedzeavalbluıyamübmâermeek yhearyivneanıkneçimnei-n dzliaerrdiıdcnieılnniMka”saaslfoıdannidalılnnâuınğebuunvveermiermm.cüübseüâsNrasatdimrezsseiaddndueaaklaatdyreaaıcyrnaüdnibaneanslraeanreklemıikdngeelriloisilmârunkınekuniz:“.d”Nohlaaaymnı--r mahsülü bir sal. devl3e2t aGdaammıb.et(tNaâşiBre)njamin Clamenceau (1841-1931): Fransız siyâset ve
72 MASONLARIN ESRÂRI LEO TAXİL 73 : “- Efendi, bir papaz uçurumun kenârına tutunmuş ve nizde bulunsun, namzed yemin edecektir. (Namzede hitâ- düşmeye mahküm bir halde iken sizden yardım istese onun ben) Efendi, etmek üzere olduğunuz taahhüdde din, ahlâk hayâtını kurtarmak üzere imdâdına koşar mısınız?” ve kaanunlara mugâyir hiçbir şey yoktur. Bu yemin ağırdır, Ben: bu yemini tam bir rızâ ile etmeniz lâzımdır. Muvâfakat edi- “- Hayırl!, yuvarlarım!.” Bilâkis kendisine bir tekme atarak uçuruma yor musunuz?” reis: sonra Bu cevâbım şiddetli alkışlara nâil olmuştu. Gelelim Namzed muvâfakat cevâbını verice siz “yemin sadede: Alelâde ve fevkalâde sualler tükendikten sonra “. Size yemin süretini okuyacağım, muhterem netice olarak şöyle der: ederim” diyeceksiniz. Yemin Süreti nadbvğinaliıautr,:ınmniın,lzmdşakâıeeağyddaiıbıNr,“bün-kaelıoavmrzldaâiEzaakbfmneişeveettdlednriaisdhrölrimâeıy,hmeinllaseteao:kmrâoc.kegnlaıesaedkçncitBaaiıauinbnrğzünidıdliimnazğçıüiıegzekzneaiddârrzimakekılhüilkemaşıktrrieiâelztrfebedeârvicineertur.üzdsbouivboenniNyelrruearemncmrmsaeşeüzekyyyrlheaevemaderekiizmklmeıerşetioncâyelhidbkuilraüspdlaürziirrâruyüohdzilaloiz.lskmyl.o”ekeaucyıcdanBdneyıauia-k-n- “Ben (ismi ve mahlası söylenir) Kâinât'ın Ulu Mimârı ve şu hürmete lâyık meclisin huzürunda, bütün hürriyetime mâlik olduğum halde, bana verilecek mason esrârını, muntazaman iş- leyen bir mason locasında bir nâmuslu masondan başka kimseye ifşâ etmeyeceğime yemin ve bunu alenen samimi kalb ile taahhüd ederim. Kardeşlerimi seveceğime ve ihtiyac hissettiklerinde onlara yardım edeceğime yemin ederim. Eğer şu yeminime ihânet eder- sem, boğazımın kesilmesine muvâfakat ediyorum.” yerîıil:öığlnree“t-tseiMtn,ü!dthâiSşokni rakoanraddaeş“,btiranaahghmöüzndeyldeeniriinnbiirkiönacrşizesimenutdbmeaesksaıdrüızmekraeradtoemnaşu-e Namzed yemin ettikten sonra iki müfreze arasına gö- “şark”a götüreceksiniz.” türülür. Reis: “. Bfendi, ettiğiniz yemin münâsebetiyle bir endişe hissediyor musunuz? Kendinizde yemininize riâyet etmek sü.îıdş“ırrzeış,.zedankriraainayksrnd”oedeıanrMeklmaişüa”lk,ngdrbıdoömhietnniünuaaşurültmüzmmmrezküa,urkaesmliaşdıknrineabedrıaev,sşekbdaiaöamrnüğaybarsanauekptmuntleünzimraenrlıegrm.dşaedrıetlriiıSıronbbv.nyıieeerernrrlraiâiiNrgbnnyöaedeamnrkemziüynızdlegçpeıehıetdtkirivuiabrşgetrinuelarlla.rbirkiua.rnaeknBlriidkdnTrbıuei“ieil,rüşğışnççrcuiiumfnbciâeuuahmktslmirurtuzâânbüanrebaasbeatdımsınânin-n--- kuvvetini hissediyor musunuz? Nüra nâil olduğunuz vakit üzerine koyar. bu yemini tekrâra muvâfakat ediyor musunuz?” Namzedin cevâbından sonra muhteret O“-raHdaaydih,azıbrütüonlankabrüdteüşnlermiamsioznlavraz,ifennaimzizedyaipnınıze!tr.â”fını kuşatırlar ve kılıçlarını onun kalbine doğrulturlar. İkinci mubassır namzedin gözlerindeki bağı çıkarmak üzere arka- sına geçer, müdhiş kardeş elinde “kibrit otu” lâmbası oldu- Muhterem: ğu halde namzedle arasında bir metre kalacak bir mesâfede yerini alır. Muhterem: “- Kardeşlerim, kalkınız ve vaziyet alınız! Kılıçlar eli- “- Birinci mubassır kardeş, siz ki bu mâbedin ilk mün-
74 MASONLARIN ESRÂRI LEO TAXİL » çatırekatsısi.ıbnlOdenariunidcearnâraemtıbtizirğaiisimgniiüzrc.mâedyeŞeuleldnâeyanımkzesbdaub,ılruyvomerassoemnbulâstuuıkynlluaaz?m”huâzraifctfleirk rur. _ Üü Birinci mubassır: Muhterem: #2 Namzed, nüru müşâhede etmenizden evvel ettiği- “- Evet muhterem.” niz yemininizi kayıtsız şartsız yeniliyor musunuz? Namzed: Muhterem: “- Evet Mösyö!” “- Onun için ne istiyorsunuz?” ;: n Birinci mubassır: Muhterem: “.2 Yemininizi te'yid etmek zamânı geldi. Bu yemini “- Ziyâ, nur.” size tekrar okuyacağım ve siz söylediklerimi harfi harfine Muhterem: “- Ziyâ vücüda gelsin!.” tekrâr edeceksiniz!.” ve namzed onun a kzdeuarvr.vbeeAtdylMeneuıhiütkzfielanrecmieyaemnrmdeukabtaopskamsmrüıaldrğahıkiynşlbaaimr kzaaeülrçdedivenaşğhıur“gsöküzudllraeetrrgbieenatiyiarviğuröır.r”utre.nlâmbÜbaçğaüısnıcnçaöü- 5 Muhterem yemini tekrar okur sözle- Muhterem: rini tekrâr eder. ”: Muhterem: reediescleerğii“-nitBzaiirzaifmdıendgaifznalzilaskizaoealanvrueanrklialretceıe'mkmıiznaemiertmlmueevrlâ.iefsıinkFiazî.onlâamBrıuayknlaacedmraiiâyyyeeett- dlrmMvaeaeaütkmtzşiaeklhkyaeaüaraclrMcen“-auzukâğhnıodıSltllaıniaaegkçnıcrölriezaarıkenığrenaimııcalznnieıaeıyğnrziirnıımniendiaâidozsynbaiğbidea,urlitndurkıiodâknrnifrıilğaldyaiıroörükçmrnlaz.abaleeirstdrnroaıiAnrsğnktialıseozkfanieıkıırlmnzkııgçdoatnlöyaakasmankrtrü,die.didnrhrdatiifdreyiembatokeârçrasym.emim”ea,üısdnüohdvzhneiaealnrşyuiyâkntaeıbkrinudreırıostzrmrsuıaüâa--n-r min eder misiniz?” Muhterem: Namzed: “- Evet, yemin ederim.” Muhterem pedrogğerluinluğbua,şınabütüçünhafhifaredkaertbleeriv'nuiızîai'ı'akh:ayra “. Pergelin taryalaerekv.vcliiuhScaukğıenltuıçm,eleikdyöilyenehüundsetdâüebsitruodnkidemzdaaiğlçıeösnkizmkeıkülışıvmcrüıınrkoşliaükndzıleırcnioıanlmess%uoenldLi\"ıne.fdlfıiyr(lemMbeuaykhşeaıtnvearrhaeayzmkaıo,--r “- Merâsim reisi kardeş, yemini yenilemesi için nam- bir vaziyette tutar.) zedi “şark”a götürünüz!.” ml(bâiBuyzunırkdavadenM-lKaoaubclhKasamkântonıuianeınnhrnırâtazetve'emmrrıbuaineeylhnm(eatUvnğelaavrkukeyıuelürmkıscMcaâieiıirbnrmdirâsesücraşizeslzıiieeâmmshri!lişiy.efeyn)ear:eetretmSfiaihzâsnnaezeofââ,inmsflıkıınmab:auriıtvrdkgaeaardbşadaeif_dnkımreabnbesdbüaîdlınveucdıhe'ibeüm-umdriuemryG.r.en)ietzAimtair.e-âm; ytktlaıeeor,r.m.nâyuSsâOolnnrmiNraeuaaddşsmeaaznğâeodibldbeduielirula,ğdu“upınc,emamrelnügmasteirolâyllhdeaetebrlkumioelniulsduhdmenruüâdğamdbyuueiaağkutbvieaskrceahhvauiakvnclleuuedneehdlaüuiaççslsrıüaekıçğsr”ıeigrkdaökikğvziaasityzanüanidibunıyııeemytıveütahrzezaeeaifrtyitidkfeınuorçtı-e-e--
76 MASONLARIN ESRÂRI ile çağırılmaya salâhiyet kazandınız. Geliniz, size bütün kardeşler nâmına üç büse kondurayım.” Muhterem, namzedi evvelâ sağ sonra sol yanakla- rından ve sonra da ağzından öper. Şâyed muhteremin ağzı izkscaeaâldtbyilanlaeındgemröya.vândhıFeunasdkiantbikünoyçkâüurakleşusaiğzıbiorlkkaaıctfaslekmadınâınkolaâlaruclrabıskkea!y.anzoSalomdndzureeğaridudnmeuunihçitnyietairpbruıeâflmmbıeüşntsamemebyi-ker önlük takar. Bu muhtelif işler nihâyet bulduktan sonra muhterem şu şekilde konuşur: “- Bizim hepimizde mevcüd dim ediyoruz. En büyük adamlar olan önlüğü size de tak- için bile bu önlüğü tak- mak yüce bir şereftir. Bu önlük size bir farmasonun hayâtını dâimâ faal bir sürette sürdürmesi gerektiğini hatırlatır. Bi- zim husüsi bir kıyâfetimiz olan bu önlük size bizim aramız- da yer alma hakkı bahşeder.” Muhterem, namzede bir çift erkek eldiveni verir ve sözüne devamla: “- Kardeşlerinizin de size hediye ettiği bu eldivenleri alınız. Zinhar onların beyazlığını kirletmeyiniz!. Bir farmasonun elleri dâimâ pak kalmalıdır. (Muhte- rem, namzede bir çift kadın eldiveni verdikten sonra) camıza kadın kabül etmiyoruz fakat onların zarâfet ve Lo- fazi- letlerine karşı bir hürmet nişânesi olmak üzere hâtıralarını ihyâ etmekten zevk alırız.” Namzed kendi eldivenlerini giyer. Muhterem: “- Kardeşim, farmasonlar birbirini tanımak için bir ta- kım gizli işâretlere, kararlaştırılmış bâzı lâfızlara ve kelime- lere, esrârengiz temaslara mâliktir. Başlıca iki işâret çeşidi vardır: Cemiyet işâreti ve tanışma işâreti. Cemiyete mensüb Namzedin yemin resmi olduğunuzu bildirmek için ayakta durmanız ve sağ elini-
78 MASONLARIN ESRÂRL LEO TAXİL 79 zi boynunuzun allına sol ciğeriniz tarafına koymanız, dört na söylersiniz. (Muhterem bu kelimeleri namzede öğretir.) Muntazam İocaların her birini her ziyâretinizde bu işâreti parmağınızı birleştirerek başparmağınızı pergel süretinde vermeniz icâb eder. Size şimdi garib ve akılda kalmayacak ayırmanız ve sol kolunuzu yanınıza bırakmanız lâzımdır. gibi görünen bu işârete pek yakın zamanda alışırsınız. Biz Bu işâret, sizin esrâr-ı cemiyeti fâş ve yeminlerinizi bozdu- farmasonlar her şeyi pergel süretinde tanzim ve tertib ede- ğunuz takdirde bir intikam kılıcının boynunuzu koparaca- riz. Bunun için üç rakamı bizim gizli kelimelerimizden sa- ğını ihtâr eder. Tanışma işâreti de şu sürette verilir: yılır. Birisi size yaşınızı sorduğu zaman da dâimâ üç yaşın- Kendinize çeki düzen verdikten sonra bir baş kesiyor dayım diye cevab vereceksiniz, anlaşıldı mı? Bana bundan gibi bir hareketle sağ elinizi omzunuzun hizâsına ufki (ya- sonra “muhterem” diye hitâb edeceksiniz!.” tay) bir şekilde tuttuktan sonra sür'atle bu kolu indirirsiniz. Temas şu süretle icrâ edilir: Namzed: “- Pekalâ muhterem.” Kendinizi tanıttırmak istediğiniz kimsenin elini alarak Muhterem: başparmağınızı şahâdet parmağının birinci boğumu üzeri- “- Sizi farmason çırağı olarak kabül ediyorum. Şimdi ne koyar ve avucunun içine üç fiske vurursunuz. Bu temas kendinizi benim size öğretmiş olduğum işâret vâsıtasıyla işâreti size bir kardeş tarafından verildiği zaman mukaddes birinci ve ikinci mubassır kardeşlere tanıtacaksınız. Onlar kelimenin sorulması demektir. Parola nâmını verdiğimiz bu sizin mâlümaâtınızı ikmâl edeceklerdir. Teşrifat reisi kardeş, mukaddes kelime sâir esrârengiz kelimelerimizin en mühi- yeni kardeşinizi birinci ve ikinci mubassır kardeşlere götü- midir. rünüz.” Merâsim reisi kardeş namzedi birinci mubassırın ya- Onu asla telâffuz etmemeli ve yazmamalıdır. nuna götürür. Namzed kararlaştırılmış olan işâretleri verir. Hattâ biz bu kelimeyi mezheb kitablarımıza bile kay- Temas işâretini müteâkib kendisine öğretildiği vechile paro- detmiyoruz. Bu kelime farmasonların arasında şu süretle layı verir ve mukaddes kelimeyi heceler. teâti edilir: Birincisi ikincisinin kulağına kelimenin ilk har- Birinci mubassır tokmağını namzedin eline verir ve fini ikincisi de birincisine kelimenin ikinci harfini ilh. söyle- mihrâbın üzerine üç darbe vurdurur. Namzed yine merâ- mek süretiyle tamamlanır. Bu kelime kuvvet mânâsını ifâde sim reisi kardeşin delâletiyle ikinci mubassıra gider. Aynı eder. Onun ilk harfini karşıdaki şimâl sütununun üzerinde şeyleri ikinci mubassır önünde de tekrâr eder. İkinci mu- görüyorsunuz. Size kardeşlerinizin birisi bu kelimeyi sordu- bassır üç darbenin bir farmason mâbedine girmek için şart ğu zaman şu süretle cevab verirsiniz: “Bu kelimeyi ne söyle- olduğunu söyler. Bunun gibi alkışlamak için de elin içine üç yebilirim ne de yazabilirim ancak hecelerim. Siz bana birinci darbe vurulması lâzım geldiğini, yalnız üçüncüde sol aya- harfini söyleyiniz ben de size ikinci harfini bildireyim.” ğin ucunu kaldırıp indirmek lâzım geldiğini bildirir. Bun- (Burada muhterem ve namzed harf harf bu kelimeyi dan sonra namzede “esrârengiz yürüyüş” icrâ ettirilir ve iki hecelerler.) Sonra bizde'bir de “alti ây kelimesi' vardır. Her sütun arasına konulmuş bir taşa üç darbe indirtilir. altı ayda bir değiştirir. Bu işâret iki kelimeden ibârettir. Siz Birinci mubassır tokmağını vurduktan sonra: de kardeşlerinizden biri tarafından taleb edildiğinde bu ke- limelerden birini onun sağ kulağına diğerini de sol kulağı-
80 MASONLARIN ESRÂRI LEOTAXİL 81 “- Muhterem, kararlaştırılmış olan kelimeler, işâretler “- Hoze!.. Hoze!.. Hoze!..” diye bağırırlar. ve temaslar pek mükemmeldir; çırak, “esrârengiz yürüyü- Merâsim reisi kardeş, yeni kardeş için söz ister ve şü” icrâ etti ve taş üzerinde çalıştı.” der, muhteremin muvâfakati üzerine namzedi alent olarak te- Elbiseleri, mücevherleri ve çantası namzede iâde edi- şekküre dâvet eder. lir. Yalnız para kesesi, giriş merâsimi için verilen ve sahte Namzed kendisini kabül şerefine mazhar ettikleri için dul ile çocuklarına verilen meblâğ sebebiyle bir hayli hafif- bütün locaya birkaç kelime ile teşekkür eder. Merâsim reisi kardeş (namzede): lemiştir. “- Şimdi mukarrer işâreti icrâ edeceğiz. Hareketlerimi dikkatle tâkib ediniz!.” Birinci mubassır: Hep birden işâreti icrâ ederek üç defa alkış yaparlar. “- Muhterem, namzed sütunlar arasında bulunuyor.” Muhterem: Muhterem şiddetli bir tokmak darbesi indirdikten “- Merâsim reisi kardeş, yeni kardeşimizi şimâl sütu- nuna götürünüz!” sonra: Merâsim reisi bu emri icrâ eder. “- Ayağa kalkınız ve sıraya diziliniz kardeşler!. Mu- Muhterem: kaddes cemiyetimiz ve bana verilen yüce salâhiyet nâmına “- Bundan sonra siz bu sütun üzerinde duracaksınız. şu iki sütun arasında gördüğünüz ......... birâderimi muh- Bizim mesâimize iştirakte sebat ve gayret göstererek farma- terem farmason ve bu muhterem locanın bir mensübu ilân sonluğa âid faziletlerin kazanılmasıyla farmason sırlarına ediyorum. Bundan sonra onu kardeş tanıyacaksınız ve her nüfüz etmeye ve farmasonluğun, lâyık olanlardan esirge- fırsat düştükçe kendisine yardımda bulunacaksınız. Bunun mediği mertebelere nâil olmaya çalışacaksınız. Yerinize kar- gibi kendisinin taahhüd etmiş olduğu vazifeleri tamâmıyla deşlerim!.” ifâ edeceğine tam bir kanâat ile inanacaksınız. Herkes yerli yerine dağılır. Birinci ve ikinci mubassır kardeşler, sizin sütunları- Namzed gömleğini ve yeleğini düzelttiği, pantolo- nızın civârındaki kardeşlere muhterem cemiyetimizin kıy- nunun son paçasını indirdiği, sol ayakkabısını ve ceketini metli bir şahsa nâil olduğunu müjdeleyiniz. Ben de şarkda giydiği sırada ehl-i hibre kendisinin önüne, üzerine toprak, bu durumu haber vereceğim, onlar da cemiyetimizin bu hava, su, ateş kelimeleri yazılı bulunan bir arma koyar. güzide âzâsının giriş merâsiminde bize tâbi olsunlar.” Birinci mubassır: Herkes armayı okur, sonra muhterem, namzede: “- İkinci mubassır kardeş, siz ki cenüb sütununu tez- “- Sizi hutbesiyle ikaza me\"mür olan hatib kardeşe söz yin ediyorsunuz. Muhterem cemiyetimize dâhil olan fazi- vermezden evvel kendi kendinizi ıslâha çalışınız. letli şahsın giriş merâsimine sizi dâvet ederim.” Size şâkirdliğiniz esnâsında söylenilen cümleleri İkinci mubassır da şimâl sütunu tarafında bulunan hulâsaya ve size garib görünmüş olan bâzı remizleri izâha kardeşe de aynı sözleri tekrâr eder. mecbürum. Bunları karşınızda duran armanın üzerinde gö- Muhterem: rüyorsunuz: “Toprak, hava, su, ateş” Yâni hizmetlerin dört “- İşâretleri tekrâr edelim kardeşler!.” Hepsi birden muhteremi taklid ederek:
82 MASONLARIN ESRÂRI LEO TAXİL 83 unsuru... Su bize üç şekilde tecelli eder: En umümi hâli sıvı hâ- Evvelce namzedler bu dört unsurun linde bulunuşudur. Bu sıvı sıcaklığın te'siriyle buharlaşır, hammül göstermeye mecbür idiler. tecrübelerine ta- soğuğun te'siriyle de katılaşır ve buz olur. Su “onluk hesâb” usülünün kabülü zamânında ağırlık birimi olarak telâkki dtOBceeuoÜhpĞşrybaeaiğtelzıenYenıeznnidakübemişfrnzüeGdenrüirndüsneilciemnüenişezytaiıalaeşşbanâbıinr'eağeladtıtnanileıdesnıkriğuliıveknvaoüealbftdummüloeazeltkurkiganâedioühdinlzemaemnreoemdlvüiaetbğckeâaiafyrğ,baeıeünknzllkıeıükşsroeirhdnaukiitshluıüümnrlcilçrşiaetztbsiıhiirrâvz,..re- edilmiştir. Bir gram, bir santimetreküp suya muâdildir. bdrsMiauiınsntğıoıklütmovıçıjârüzil.n;idcşeüAuassrrizüzıkıd,üomürlırea“z.nurgaüŞbhienenrkrüelşsiie”lgâüüyhnnueovlaaomznrleulavahrcukaaezksyaikyo,leflıaulğrp“ızkabkeaiodurçsetır”us.mupıinlnhÜadvzarekendırrazıi:sneebdiytoeryrkââyprfyaaıeanrnlşudçeaaa--- bir devir icrâ eder. Birinci remzi seyahatiniz bâzı mânileri Üçüncü seyahatiniz sizi alevler arasından geçirdi. Ka- göğüslemek süretiyle size hava içinde bir gezinti yaptırmış- dim zamanlarda kâhinler, ateşi bütün varlıkların menbaı ve tır. Hava, eskilerin anlayışı vechile basit bir unsur değildir. asli maddesi olan bir kuvvet gibi telâkki etmişlerdi. Yüzde yirmi bir nisbetinde oksijen, takriben yetmiş dokuz nisbetinde azot ve pek Orta çağ felsefesi ateşi dört unsurdan biri olarak telâk- rekkebdir. Havada su az nisbette de karbonik asitten mü- ki etmeye devâm etti. Yalnız 18. asır ortasında Lavaz, yanma buharı dahi mevcuddur. Havanın nazariyesini keşfe muvaffak olmuş ve o zaman ki mütefek- ağırlığını evvelâ Galile” keşfetmiş Toricelli* de bunu isbât kirler, ateşi müstakil bir unsur gibi telâkktiden kurtulmuş- etmiştir. lardır. Bu bir unsur, bir vücüd, bir madde değildir. Fakat bir takım terkibler ve hareketlerden hâsıl olan bir neticedir. Bu için Hava, bütün hayat sâhiblerinin hayatlarının devâmı kelime ışık ve sıcaklık düsturunu ifâde eder.” suyu şarttır... İkinci seyahatte su ile temizlendiniz. Eskiler dört unsurdan biri olarak kabül ediyorlar. Susuz hiç- Farmasonluk, ele geçirdiği servet bolluğu ve hiç ol- —bi—r — cisim Zmevcüd olamZaz. — mazsa refah bir halde olan câhilleri kendine meftün etmek öbdcaumöğlrnıuüdn3ş3ıünlnğüaünrGsıaönlygsdiiolalbneneinomabdeniGolsralailaritıynaılüıkezıiepm:dra1âip5niaf6emli4iık-kib1ru6glön4etzr2uairnahydfiıaeılnsnlnkbaâdriraıvnanadrezeadmgseeuırgçhenemkdâçeaikdreitmâyğmekaiekişbaamhtmeıatdeşlaicdnlbeeoürlkreacuikneryztevâuDetllüiaanbnnnâyddzıâeır'fıanilkkılaaamn-t-i ve kandırmak, kendisini ilmi bir müessese süretinde göster- lan İtalyan ilim adamı. (Nâşir) mek için hikmet ve kimyânın en basit, en umümi bâzı haki- 34 Evangelista Toricelli: 1608-1647 yılları arasında katlerini muhterem vâsıtasıyla ikrâr eder. hava basıncı üzerine yaptığı çalışmalarla tanınmış olan yaşayan ve açık mı. (Nâşir) İtalyan ilim ada- Bu güzel ve faydalı şeyleri söyleyen muhterem, ekse- riya sözlerinin dörtte üçünü kendi de anlamaz. Bu nutuk, herkesten yüksek bir yerde bulunan muhteremin önünde saklı bir defterin içinde büyük harflerle yazılmıştır. Her ka- bül merâsiminde muhterem aynı şeyleri tekrâr ettiği ve nu- tuk da büyük harflerle yazılmış bulunduğu için kendiliğin- den konuşuyormuş gibi görünmekte her hangi bir zorluk çekmez. Eğer namzed ahmakça birisi ise bu mâlumât genişli- ği karşısında gözlerini şaşkınlık ve hayretle gözlerini açar ve kendisini büyük bir âlim karşısında zanneder. Bu nutuk, mason terbiyesini ikmâl etmiş olmak için boş ve bâtıl bir- takım fikirleri bir câhile hakikat süretinde kabül ettirmeye
B4 MASONLARIN ESRÂRI LEO TAXİL 85 fazlasıyla kifâyet eder. Ekseriya benim “Fransız Şan ve Şe- ve senâlarını sana ulaştırır ve kardeşlerinin çoğaldığını gör- refi Muhibbânı Mâbedi” nâmındaki locamda vuku bulduğu dükleri bu kutlu günde yaptıkları üstünlük verici ve iftihar gibi bâzen bu büyük Astronomi âlimi ve bu muazzam kim- sebebi olan bütün fiilleri senden bilirler. Onları kemâlin yâger Fransızca lisânının dilbilgisinin câhili bulunur. O za- zirvesine ulaştırmada ve fiillerini himâyede berdevâm ol!. man bütün bu hakikatleri öyle yanlış bir şive ile beyân eder Dâimâ sağlam bir anlaşma, birlik ve mutâbakat güzel fiille- ki kahkahalarla gülmemek mümkün değildir. rinin kuvvetli bir râbıtası olsun!. Siz de ey ketümiyyet, basi- Bu tantanalı ve muhteşem merâsimde nutuk irâd eden ret ve ey dostluk, tevâzü!. Bu atölyenin âzâsının seciyeleri yalnız muhterem değildir. Muhterem, su, ateş, hava hak- olunuz!, Tâ ki avam arasına karıştıkları zaman herkes onla- kındaki nutkunu tamamladıktan sonra sözü hatib kardeşe rın Nür'un* evlâdı olduklarını hekimâne vaziyet ve sözle- bırakır. Mason lisânında mimârt parça nâmı rinden anlasın, âmin!.” ci nutuktan bahsetmeyeceğim. Zirâ bunun verilen bu ikin- resmi bir şekli Herkes âmin der ve merâsime son vererek tekrar otu- yoktur. Hatib kardeşin nutku hemen her zaman aynı mevzü rurlar. üzerine olmakla berâber tafstlât cihetinden dâimâ değişir. Loca hatibleri bu kaaidelere dâimâ riâyetkâr kalırlar. Muhterem tokmakla kürsüye bir defa vurduktan son- Kabül esnâsında bana, zekâ ve fazilet sâhibi bir genç ra: rehberlik etti. Zannıma kalırsa bana delâlet eden bu üstad- ların, masonluğa mahsüs fevkalâde fesâhatleri, bir takım “- Birinci ve ikinci mubassır kardeşler, cemiyetimizi seçilmiş risâlelerden öğreniliyordu. Hakikaten “Büyük Şark teşkil eden kardeşlerin umümi veyâ husüsi bir teklifte bulu- Kütübhânesi”nde “Mason Ziyâfeti, Kurt Yavrularının Ka- nup bulunmayacaklarını sorunuz!.” bül Şekli ve Usülü” gibi kabüle dâir bir takım hitâbe mec- muaları gördüm. Bana bu mecmuaların, muhâbereler için Mubassırlar tarafından bu sualler tekrâr edilir ve ve lüzüm görülen bütün mektub numünelerini ihtivâ eden netice beklenir. Şâyed söz alacak kimse bulunmazsa, ki “Mükemmel Münşeât Mecmuası” ile pek büyük bir münâ- umümiyetle böyle olur, muhterem devâm eder: sebet cihetleri var gibi göründü. Fakat biz şimdilik okuyuculara pek istifâde sağlama- “- Şimdi “teklifler kesesi” ile “sadaka çantası” gezdir- yacak olan buna dâir tafsilâttan vazgeçelim de şâkirdi hay- retten hayrete düşüren kabül âyinlerini tamamlayalım: teceğim. Haydi teşrifatçı kardeş ve mihmandar vekili kar- Hatib, gayet beliğ olan tebligâtına son verdiğinde deş, vazifenizi ifâ edin!” muhterem önündeki kürsüye üç defa şiddetle vurur ve bü- tün kardeşler gibi o da ayağa kalkarak duâ eden bir râhib Teşrifatçı keseyi, mihmandar kutuyu alır ve her iki- gibi ellerini açarak şa'şaalı bir ifâde ile aşağıdaki nutka baş- si de muhteremden başlayarak orada bulunan herkese arz lar: edilir. Vazifenin son bulduğunu ikinci mubassır birinciye, o da muhtereme haber verir. Muhterem bir tokmak darbesinden sonra: “- Kardeşlerim, aranızdan hiç biri teklifler kesesine veyâ sadaka kutusuna lüzüm görür mü?” suâlini sorar. “- Ey Kâinâtın Sânii! Bu mâbedin hizmetkârları, hamd 35 Burada bahsedilen nür, masonların Nür-ı Ziyâ ismiyle yâdettik- leri Şeytan'dır. (Nâşir)
86 MASONLARIN ESRÂRI LEO TAXİL 87 Bu kese ve kutu zâten herkese götürüldüğünden hiç mubassır kardeşler, bu muhterem locanın çıraklara mahsus birinden cevab çıkmaz. Mubassır: “- Muhterem, her iki sıra da süküt ediyor.” meşgüliyet devresine, mütâd esrâr ile son vermek üzere Muhterem: bana katılmaları için kardeşlerimizi dâvet ve haberdâr edi- “- O halde teşrifatçı kardeş ve sen mihmandar kardeş, niz!.” şark merdiveninden yukarıya çıkınız!.” Hatib ve kâtib kardeşler, mihmandar ve teşrifât üs- Mubassırlar, muhteremin bu emrini müfrezelerine tâdıyla berâber muhtereme katılırlar ve mihrâbın üzerine tebliğ ederler. Birinci mubassır, tebliğin icrâ edildiğini muh- yaslanmış oldukları halde “teklifler çantası”nı ve “sadaka tereme arz eder. kütüğü” denilen sadaka çantasını açarlar. Eğer teklifler çan- tasında locaya âid bir şeyler zuhür ederse muhterem, tcâbı- Muhterem (ayağa kalkarak): na bakılacağını meclise söyler. Sadaka çantasının içindekile- “- Kardeşlerim, kalkınız ve vaziyet alınız!.” ri süratle sayılarak alınır ve mikdârı o günün ruznâmesine Evvelâ muhterem, sonra da birinci ve ikinci mubassır- kaydedilir. Muhterem: lar tokmaklar üç kere vururlar. Muhterem: “- Birinci mubassır kardeş, işçiler memnun mudur- “- Bana katılınız, kardeşlerim! İşâret vâsıtasıyla (her- lar?” Birinci mubassır: kes işâret verir) batarya ile (herkes avucuna üçer çırak dar- “- Memnudurlar, muhterem.” besi vurur) esrârengiz alkış vâsıtasıyla (herkes: hoze! hoze! Muhterem: hoze!)” z İkinci mubassır kardeş, kaç yaşındasın?” İkinci mubassır: Muhterem (locanın tâbi olduğu yüce meclisin ismini yâd ederek locanın kapandığını ilân ile): “- Üç yaşındayım.” Muhterem: “- Bugünkü işlerimizi gizli tutacağımıza yemin ede- “- Masonlar ne kadar müddet çalışırlar?” lim ve selâmetle çıkıp gidelim.” İkinci mubassır: Herkes “kabül” mânâsında kolunu kaldırır ve sessiz- ce çıkar. İşte bu süretle bir hârici, çırak derecesinde mason ya- pılmış olur. “- Öğleden gece yarısına kadar.” Mason İlmihâli “- Birinci mubassır kardeş, saat kaçtır?” Birinci mubassır: Farmasonların her derecesine mahsus ilmihaller var- “- Gece yarısıdır, muhterem.” dır ki sual ve cevab tarzında tertib olunmuştur. Tabii ki her Muhterem: derecenin parolası, işâreti, husüsi tavrı, adımı ve temâsı var- “- Mâdem ki gece yarısıdır ve gece yarısı masonla- dır. Bunları ileride tafstlâtlı bir şekilde zikredeceğiz. Lâkin rın, işlerine ara verdikleri tâtil zamânıdır, birinci ve ikinci bu tafsilâttan evvel, diğer iki mertebeye yükseleceklerin ter- fi âyinlerini zikretmeyi ve bâzı teferruât hakkında mâlümat vermeyi daha muvâfık bulduk.
88 MASONLARIN ESRÂRI LO TAXİL 89 Zikrettiğimiz ilmihaller matbüdur. Bir hârici, çırak de- bir enâniyet hissi olduğunu fark etmez ve kendisini avâmın recesinde masonluğa kabül edileceği zaman, çıraklığa mah- fevkınde bir şey olmuş zanneder.** sus matbü ilmihallerden bir tâne kendisine verilir. İleride görüleceği üzere bunlar esrârengiz remizlerle doludur. Sual Çırak Localarının Alelâde Celseleri ve cevablardan tamâmıyla açık bir mânâ çıkarmak mümkün Çırak locaları en az ayda bir defa toplanır. Lâkin ek- değildir. Şurasını da hatırda bulundurmak gerekir ki; ma- seriyetle on beş günde bir toplantı yapılır. Ayda iki k_ere sonların esrârına ilk üç dereceye nâil olanlar yâni çırak, kalfa ve yapılan bu toplantıların en mühimleri “celse-i âdiye” nâmı üstad derecelerine çıkanlar vâkıf olamazlar. Bu eseri tâkib eden- ler göreceklerdir ki; masonlukta “esrâra vâkıf” olabilmek verilenidir. ; için 30. dereceye ve “Kadoş Şövalyesi” ünvânına nâil olmak Bu celselere devâm bir derece mecbüridir. İki celseden lâzım gelir. diğerine “komite celsesi” denilir. Komite celselerinde, loca- ların idâresine âid meselelerle iştigâl olunur. Bundan dolayı, Çıraklıkla 30. derece arasındaki mesâfe pek uzundur. locada belirli bir vazifesi olan idâre heyeti âzâsı hâricindeki Farmasonlar, sırlarını her önüne gelene, her masona telkin masonlar bu celselere nâdiren giderler. Çırak celselerinin en etmezler. Kadoş şövalyesi olmak için farmasonluğun ara- mühim meşgüliyetleri, nainzed kabül etmek ve konferans dığı istidâdlara mâlik olmak ve sadâkat ve irtibâtını uzun vermektir. tecrübelerle isbât etmiş bulunmak lâzımdır. Farmasonluğun; siyâset, felsefe, ictimâiyyât ve din Kabül âyinlerinden çıraklara mahsüs olanını arzettik. Namzed kabül edilen celselerin faydaları, namzedler- hakkındaki hakiki nazariye ve maksadları, artık dönmeme- den alınan resmi giriş parası ve yeni masonların büyük bir si ve sırları ifşâ etmemesi yüzde yüz te'min edilmiş olanlara arzuyla icrâ ettikleri teşvik ve devşirmedir. Hakikaten her tedricen bildirilir. Farmason reisleri, bu gibi namzedleri seç- yeni mason, müsâid gördüğü ve itimâd ettiği dostlarıîu ma- mede ve hazırlamada emsâlsiz bir mahâret gösterirler. son yapmayı arzü eder. Arkadaşlarının üzerindekinüfüzunu kullanarak onları teşvik eder. Bu, insanın tabiatinden gelen Çıraklara gelince; tecrübe ve imtihanları geçirip kabül edilen çırak, locadan çıktığında kendinde büyük bir yor- fıtri bir haldir. İnsan, kendince hoş ve güzel şeylere sevdik- gunlük ve sersemlik hisseder. Hâlet-i rühiyyesine gelince; lerini de ortak etmek ister. Lâkin yeni bir masonu sevk eden bu, yeni masonun seviye ve emeline göre değişir. Ekseriya his yalnız bundan ibâret değildir. Namzed, geçirdiği tecrübe hâsıl olan his, büyük ve mühim bir cemiyete intisâbdan hâsıl ve imtihanların mâhiyetini iyi anlayamamıştır. Vâkıa; kan olan iftihar ve memnüniyettir. Hemen her yeni mason, işi- almak ve sonu gelmeyen merdivenden yuvarlanmanın birer tip gördüğü şeyler sebebiyle büyük bir merâka kapılır. Eğer komedyadan ibâret olduğunu biliyorsa da bu komedyanın ne sürette cereyân ettiğine vâkıf değildir. Zirâ gözleri kapalı bbcskiioeorrnmmkiceaydeçdeemytriyeaeyücnezeıtgenifarrvmagasenienskrbaimeknevbieknrvtievepen,skeohbbirieifkkbrtmaiçieknhotâikrindn,emieğâtinamlbâsveeusâk,ılmzmıvkaneeysnaödmzdialâseğhçiriarlnlüıeşdrıiorn.ololyaelnEmymkaaeasnyrekaaercntklageğibrbbıuiiu 36 Daha ince hesablarla mason olanlar da vardır. Mısır gibi şark bölgelerinde hesablar ekseriya alelâde menfaatlerden ibâret kalır. Maso_n olanların yüzde doksan emeli; himâye kazanmak, me'mur nlı_nak ve iş. bdaulimcatkimâfgibsiigoâdrita mkakusmapdalnayradısrı.naOndlâahrila oglömrea,ktımra.son olmanın bir mânâsı
90 MASONLARIN ESRÂRI LEO TAXİL 91 ddbsiklâdeöeaaihvycrd.ikalealkeşcDıeeeonsdibmlıiimiaerytncoikdakrheeka.amnlnnekadillHrıaaıtryrtneaııdtcnpeâirsügabydöybmeeaıruanseinıscmvuoeeannykmsüaoizsmnbvtdoeteüen'isylhiomüaraldeikrnmorılaâkoabyksriaıkadraninğdıkmegaaerlörardltztıeaaüerlrfskrııikaürlnizr.ıinlrsiasçedai,etı,nedrdşeeovcmdnkieiaiakk;rst.oiçyernıat.Brlpimaturkeığİlryşıaaıetrk-e- Bu hatiblerin masonluğa ettikleri hizmet çok büyük- sltmaiaayrzâka.safibıüHnLlbediârarkneâirycnienlkvisaoheeanrdzfoeelrcmhaekaünlaykssbamelündüalerendgeketvadcâeberiliülrillei.brrn.dâaeymiBznuyeiüdkkiscoebrnâkufleeurdtnaemnmreseakclzea.lritaDbifmoielalassyekoifınislıoalyvar-e- tür. Onlar çırakları, daha mühim esrârı telâkkiye hazırlarlar, Konferanslarda, gündemdeki siyâst ve dini dinleyicilerin dikkat ve merâkını faâliyette bulundururlar. masonluğa has sembolizm (rumüzât) hakkında meseleler, nir. söz söyle- Hatibler, locaları sıra ile dolaşıp konferanslar verirler. Verdikleri konferanslar hep bir lüzüm ve hikmete mebnidir. Dint konferanslarda, çıraklara remizlerle söylenen Bu yüksek rutbeli kardeşler “kadoş” rutbeli masonlar olup sözlerin çoğu, çocukluk zamanlarında telâkki olunan yanlış gizli reisler tarafından idâre edilirler. fikirleri terk lüzümuna dâirdir ki bu, nezâketle dini âdet ve itikadları terk etmeyi tekliftir. Hatib, Locaların meşgüliyetlerinden birisi de çırakların ev- akli ilhamlara tâbi olmak lüzümundan dini ilhamlara değil, lâtlığa kabül âyinleridir ki; buna “kurt yavrularının kabülü” bahseder. Siyâsi ba- nâmı verilir, mason vaftizi demektir. hisler, masonluğun tâkib ettiği mesleğe göre değişir. Mason localarında medeni nikâh ve cenâze merâ- Konferansların maddeleri, masonluğun medhi ve yü- simleri ile de iştigâl edilir. Vefât etmiş meşhür masonların celiğine âid şeylerdir. hâtırasını yâd etmek için merâsim dahi icrâ edilir. Bu nevi Masonluğu medh esnâsında merâsime, kendileri mason olmadıkları halde evlenen veyâ sözler sarf edilir. Bununla berâber Hiram hakkında bâzı vefât eden masonla yakınlığı olan kişiler, müstesnâ olarak Hiram hakkında söyle- kabül edilir. Lâkin mason esrâr, edevât ve eşyâlarına vâkıf Mosccnlialeeeerrdlvdndisıâiunreğbğ.sdıuömenBznevZiılurreaeyvrai,akvcinldeezelüblâıuvşhsveaeüeytdrnhçüedtıaekireymsvğaâceeeikklerzlkoisalrnsrmi.efüzarersâhur.iBhütskauanbiünteünlislcnihiüigtivöâhmkedbnaarıaetcesktihenlobrdainaeunylmhnsaaaüactrlbnaiiüdtkbreairhnntzkckiaiibaakydrkbâdaeıcaderdenşeşildkselsoaai,melyidulrşede.bdiiirnğbbliemuerrühylaeiuştcsnbeii--iyb-r olmamaları için her türlü ihtiyâti tedbire mürâcaat olunur. Bu türlü merâsimlerin tafsilâtı husüsi olarak başka bir fasıl- da bildirilecektir. Çırak localarında bir takım ziyâfetler de verilir ki ile- ride tafsil edeceğimiz bu ziyâfetlere kadınlar kabül edilmez. Bununla berâber bâzen husüsi sürette verilen ziyâfetlere masonlar, masonluğa mensüb olmayan akrabâ ve dostlarını da berâberlerinde götürebilirler. Bu türlü ziyâfetlerin diğer mason ziyâfetleriyle hiçbir münâsebeti yoktur. Bu son ziyâfetler, mason zevcelerinin şübhe ve vesve- selerini defetmek için yapılır. Dolayısıyla mason olanlarla mason olmayanların berâberce katıldıkları bu nevi ziyâfet- ler alelâde şeylerdir. Bu umümi ve âdi ziyâfetlerle “androjen kadın ziyâ- feti” denilen toplantılar arasında çok büyük farklar vardır. Bu kabil ziyâfetlere yalnız mason olmayanlar değil, çırak rutbeli masonlar dahi kabül edilmezler. Kadınları kabüle
Ka MASONLARİN ESRÂRI LEO TAXİL 93 mahsüs bu gizli ziyâfetler yalnız kadın masonlardan değil, “- Müdhiş kardeş ve siz merâsim müdürü kardeş, yer- çırak masonlardan dahi gizlenir. Onlara, kadınların hiçbir lerinize oturunuz!” şekilde kabül edilmedikleri iddia olunu, yâni yalan söylenir ve çıraklar aldatılır. Sonra muhterem bir tokmak darbesi daha vurarak: onldileonucpaglesareireçs“kıtiKlenmaididdiaıknmlniâelerlgizüönidsmiyetâaeftsremietellçşevemgnererüiyi”lleneachmoeamkzlkutuekikndrıtul.nereddsraCiaeerledsdsreeaeeğlryieilçnrıddvrieeharkurlsmelüeroslck.otalc1aelibadraâmıhr,üieskcleiüellsreltireânifd-- “- Birinci mubassır kardeş, nâmus erbâbı olan her ada- âytaiefdtsâeitlıi ihLmvâoâencrleatmuleamdrâeiıttnğmiişveneirâçiizmnlâüenhkcıoienvğmiumnlduamehcenaâşkkgeübmluoeirlsayandeiatdliâerzyâr.ailnnhdıTazâekrnkitıhainbaidrhaibhkaüihddeismlceeeetrrtmâidiğ-e-i mın vazifesi nedir?” simden bahsedece, Birinci mubassır: kvMlşmlieuaoaaslcronkaealgl”rydeaaegrulkrüğPı:iznauynnerâeelamriıkyonâaaetvğyn,uıedıvdrreınırdmnsdiueilalyidka,traittu.hığtaealinnlmBt,iauünlzsdilo,çteeniemrnrşluraiyeiâatfrbmhaiımötârerumlkthmeâaütüznerleâdadimyirnüünılleşreımnükkcüokeçmvirvkeişeamhityranrâlâdinoâyneşnebaşabifeısedrdmn“buaeieişkrrcrınuueliaryığtnl.arioak.yknıaHdlmzMgeııaıeürrrk---.n- “- Hür irâdesiyle ettiği her taahhüdü yerine getir- ktaahpkıiskın“a-edTieklşaerndiafra.t...g.mi.düikdnaiürzrd,üeşikakpaüırçydıekşe,raeçtmıüçraıdpğhıirbışnuırzak!ad.ra”deşbluelumnâmbaeddıiğnı mek.” Bekçi kardeş kapıyı açar, teşrifat müdürü üç kere: Muhterem: “- (gelmeyen kişinin ismini söyleyerek) ...... kardeş!. “-Bir mason, nâmuslu bir adam ve mason gibi iki hay- Loca sizi çağırıyor.” siyetli, taahhüdünü ifâya borçlu mudur?” Sonra bekçi kardeş kapıyı kapatır. Birinci mubassır: Birinci mubassır: “- Muhterem, ...... kardeş “-Şüphesiz mason demek, her şeyden evvel nâmuslu, üç kere dâvet olunduğu istikaamet ehli bir adam demektir.” halde icâbet etmedi.” Muhterem: Muhterem: “- Taahhüdlerini tutmayan mason, hakikati inkâr et- miş, nâmus ve istikaamet aleyhinde bulunmuş olmaz mı?” Birinci mubassır: “- Şübhesiz, muhterem.” Muhterem: “- Bu dereceye tenezzül eden bir adam neye müste- haktır?” Birinci mubassır: “- Birâderleri tarafından hakir görülmeye ve cemiyet- ten kovulmaya!.” Muhterem: “- Kardeşlerim, ayağa kalkınız ve vaziyet alınız! (Her- kes ayağa kalkarak vaziyet alır.) Mason kardeşlerim! İçi- mizden birisi, demin imâ eylediğimiz hâli irtikâb etti. Onu, vazifesini ifâya iâde için mümkün olan bütün vâsıtaları kul- landık, fayda vermedi. Artık zarüretten dolayı ...... kardeşi içimizden çıkarmaya mecbür olduk. Birinci ve ikinci mubassır kardeşler, benim “şark”ta
94 MASONLARIN ESRÂRI tlân etmekte olduğum gibi siz de müfrezelerinizde “mâtem bataryası” yapacağımızı tlân ediniz!” Mubassırlar esbâb-ı mücibesini tekrâr ederek mâtem bataryasını ilân ederler. Muhterem, mihrâba bir tokmak vu- rur. Mevcüd kardeşler şapkalarını giyerler, kenarlarını alın- larına doğru indirirler ve hepsi yüzlerine bir teessür ifâdesi verirler. Muhterem, bir tokmak darbesi daha vurur. Teşrifat müdürü kardeş, kovulan kişinin isminin yazılı olduğu kâğı- dı mangala atar!. Muhterem: Wöretddü kardeşin masonluktan kovulduğunu tlân ede- YZ İıılcyehm kardeşlerim, evet inleyelim, ne felâket!.” Muhterem, bir ü tokmak darbesi daha vurur. Bu defa herkes sağ, avucuyla sol kolunun üst tarafına üç kere vurur. Boğuk bir gürültüye benzeyen sadâ peydâ olur. İşte mâtem bataryası budur. Her mason koluna vururken “in- leyelim!” sözünü söyler. Batarya sonunda herkes hafif bir inleme sesi çıkarır. Muhterem: “- Dikkat! Birâderlerim, bir ikinci mâtem bataryası daha yapacağız. İnleyelim kardeşlerim!” Oradakiler bataryayı icrâ ederek: “- İnleyelim! İnleyelim! İnleyelim!. He... he... he... Muhterem, mihrâba üç kere sür'atli tokmak darbesi indirir. Herkes şapkasını çıkarır. Şeffaflarda ve bayraklar- daki siyah tüller çıkarılır, lâmbalar yakılır. Muhterem: “- Üçüncü bir batarya daha yapacağız. Lâkin bu, ümid bataryası olacaktır. Kardeşlerim! Ümid edelim ki artık ara- mızda böyle bir hâin daha peydâ olmaz ve hiç kimse böyle bir harekete cesâret etmez.” iş Bu defa el ele vurulmak üzere batarya yapılır ve her- Taahhüd ettiği meblâğı te'diye etmeyen bir birâderin kes üç kere bağırır: cemiyetten tardı
96 MASONLARIN ESRÂRI “- Hoze!. Hoze!, Hoze!.” Lacalarda yapılan tatlı merâsimin biri de büyük rut- beli masonların bir locayı ziyâreti münâsebetiyle yapılanı- dır. Bâhusus küçük memleketlerdeki localarda, bir kadoşun ziyâreti mühim bir hâdise sayılır. Böyle ziyâret geceleri, Kâinât'ın Ulu Mimârı şerefine yakılan tütsüler, kesif bir du- man tabakası meydâna getirir. İKİNCİ SINIF KALFALAR LOCASI Kalfaların Kabül Âyini “- Parlak yıldızı gördün mü?” “- Nasıl parlak yıldız, hangi yıldızdan bahsetmek isti- yorsun? İzâh et ki sana cevab verebileyim.” “- Hayır, daha fazla söylemem lüzumsuzdur. Görme- Mişsin, bir şey görmemişsin azizim, çıraklıkta kalmışsın.” İşte kalfa derecesindeki bir masonun, çırak derecesin- deki masona karşı kibri. Hakikaten kalfa rutbeli masonun kibirlenmeye hakkı vardır. Zirâ o, parlak yıldızı görmüştür. İnsan, panayır yerlerinde üç yüz kilo ağırlığındaki kadınla- rı ve bu gibi garib şeyleri seyretmek için yirmi otuz santim ücret verir. Mason İocalarında parlak yıldızı seyretmek için ise kırk ilâ altmış frank ücret verilir. Size şimdi bir “üç nokta” kardeşin mağrürâne “ben alev saçan parlak yıldızı gördüm.” diyebilmek hakkına na- sıl nâil olduğunu hikâye edelim. Mâlumdur ki namzed bir kere çırak sıfatıyla kabül edildikten sonra mensüb olduğu locanın bâzı toplantıların- da hazır bulunmaya başlar. Fakat bunlar, çırakların bulun- masında mahzur görülmeyen alelâde toplantılardır. Ekseriya güzel bir mason gecesi geçireceğini ümid miş olan birinci dereceden bir çırak, izzet-i nefsine ağır et- ge-
Search
Read the Text Version
- 1
- 2
- 3
- 4
- 5
- 6
- 7
- 8
- 9
- 10
- 11
- 12
- 13
- 14
- 15
- 16
- 17
- 18
- 19
- 20
- 21
- 22
- 23
- 24
- 25
- 26
- 27
- 28
- 29
- 30
- 31
- 32
- 33
- 34
- 35
- 36
- 37
- 38
- 39
- 40
- 41
- 42
- 43
- 44
- 45
- 46
- 47
- 48
- 49
- 50
- 51
- 52
- 53
- 54
- 55
- 56
- 57
- 58
- 59
- 60
- 61
- 62
- 63
- 64
- 65
- 66
- 67
- 68
- 69
- 70
- 71
- 72
- 73
- 74
- 75
- 76
- 77
- 78
- 79
- 80
- 81
- 82
- 83
- 84
- 85
- 86
- 87
- 88
- 89
- 90
- 91
- 92
- 93
- 94
- 95
- 96
- 97
- 98
- 99
- 100
- 101
- 102
- 103
- 104
- 105
- 106
- 107
- 108
- 109
- 110
- 111
- 112
- 113
- 114
- 115
- 116
- 117
- 118
- 119
- 120
- 121
- 122
- 123
- 124
- 125
- 126
- 127
- 128
- 129
- 130
- 131
- 132
- 133
- 134
- 135
- 136
- 137
- 138
- 139
- 140
- 141
- 142
- 143
- 144
- 145
- 146
- 147
- 148
- 149
- 150
- 151
- 152
- 153
- 154
- 155
- 156
- 157
- 158
- 159
- 160
- 161
- 162
- 163
- 164
- 165
- 166
- 167
- 168
- 169
- 170
- 171
- 172
- 173
- 174
- 175
- 176
- 177
- 178
- 179
- 180
- 181
- 182
- 183
- 184
- 185
- 186
- 187
- 188
- 189
- 190
- 191
- 192
- 193
- 194
- 195
- 196
- 197
- 198
- 199
- 200
- 201
- 202
- 203
- 204
- 205
- 206
- 207
- 208
- 209
- 210
- 211
- 212