Important Announcement
PubHTML5 Scheduled Server Maintenance on (GMT) Sunday, June 26th, 2:00 am - 8:00 am.
PubHTML5 site will be inoperative during the times indicated!

Home Explore Boğaziçi Yalıları-Abdülhak Şinasi HİSAR

Boğaziçi Yalıları-Abdülhak Şinasi HİSAR

Published by eminyukseloglukaihl, 2019-10-21 12:59:11

Description: Boğaziçi Yalıları-Abdülhak Şinasi HİSAR

Search

Read the Text Version

Gençliğimizin Boğaziçi'nde, zaten adeta saraylarmahallesi olan Beşiktaş ve Ortaköy'den sonra da,hemen her mahallede,Kuruçeşme'de, Arnavutköyü'nde, Bebek'te,Rumelihisarı'nda, Emirgân'da, İs nye'de,Yeniköy'de, Tarabya'da, Büyükdere'de ve Anadolukıyısının tekmil köylerinde, büyük, güzel eski yalılarvardı. Birçoklarının içlerine girdiğimiz bu yalılarınbugün mevcut olmadıklarını görüyoruz. Yazık ki, bueski yalıların hususiyetleri, mimarileri, müştemila ,tarihleri ve ha raları, eşyaları ve sakinleri hakkındamaluma mız tam değil, bilakis, bir hayli eksik veüstünkörüdür.Yazık ki, eski zamanlarımızda resimle kâfiderecede meşgul olmadığımız için Boğaziçikıyılarındaki sarayların ve saraylar kadar güzelyalıların resimleri yapılmamış r. Ancak o zamankibazı ecnebi ressamların gravürleri sayesinde, SultanMahmud, Sultan Mecid, Sultan Aziz devirlerindekiyalılardan bir haylisinin mamur ve güzel şekilleriniseyredebiliyoruz. Fakat, Lord Byron'm

manzumelerinde methe ği o göz kamaş rıcı, omuhteşem eşyaları nerde? Oturmak bile günahsayılacak kadar temiz sofalar nerde? Üstüne ayaklabasmaya kıyılamayan o güzel halılar nerde?Bunlardan birer hatıra bile kalmamıştır.Yazık ki, edebiya mız Boğaziçi yalılarına bir haylikayıtsız kalmış r. Bu yerlerde yaşayan bütün buinsanların kendilerine has birtakım huylarıbulunacağı tabii olmakla beraber, bu müstesnamuhi n ryakileri arasında bazı benzerliklerinmeydana gelmiş bulunması da yine pek tabiiydi.Onların çoğu, yaşadıkları bu yerlere, içindekaldıkları bu evlere, milli ve mahalli âdetlere bağlı,son derece hisli, aşk dinine salik, sevdiklerine karşıfedakâr, tabiata hayran, bir hayli hülyalı ve bir haylimüsamahalı insanlar değiller miydi? Fakatedebiya mız, kadın, erkek, genç ve ih yar buBoğaziçililerin aralarındaki yakınlıklardan hiçbahsetmemiştir.Yazık ki, bu güzel yerlerde oturanlardan bazılarıda gerçi kendi \"ha rat\" mı yazmışlarsa da bunlar

kendi ömürlerine bile hayli kayıtsızgörünmektedirler. Bu kadar merakla okuduğumuzbu hatıraları kâfi derecede canlı olamamıştır.Bütün Boğaziçi yalılarından olduğu gibi,mesirelerinden, seyranlarından, camilerinden venice hususiyetlerinden nice senelerden beridir,gazetelerde ve mecmualarda neşre ği nicemakaleleriyle en çok ve en iyi bahseden kıymetli birmuharririmiz, Halûk Şehsuvaroğlu olmuştur.Onsekizinci asrın sonlarındaki Boğaziçi yalılarınınbostancıbaşı de erlerine göre listelerini bildiren o;Boğaziçi'nde eskiden yıkılmış olanlarla şimdimevcut bulunan saraylar hakkında bilgi veren o; osaraylar ve köşklerin içlerinde tarihi hadiselergeçmiş olan odalarını öğreten o; bu odalardakieşyalara dair bir fikir veren o; yine yık rılmış olanbüyük ve tarihi yalıları söyleyen o; yanmış bazıbüyük sefarethanelerden bahseden o; ve bilhassabirçok hususi eski yalıları bize anlatan odur. Bukıymetli muharrir, yazdığı \"monografi\" lerle böylecenice yalıların, canlı birer insan gibi, ömürlerini vesergüzeştlerini hikâye ederek, onları simaları ve

talihleriyle göstermiş ve duyurmuş oluyor. Boğaziçi,ikide bir çıkan yangınlarla, kıymet bilmeyişimizinkayıtsızlıklarıyla, unutulan taraflarıyla, ar k hiçbahsi geçmeyen ha ralarıyla adeta tanınmaz bir halalırken, Halûk Şehsuvaroğlu, iddiasız bir samimiyet,hakikate azami i na, milli bir görüş ve duyuşkabiliye , romana hiç kaçmayan bir ciddiyet ileyazdıkları sayesinde bu medeniyet, sanat vegüzellik ülkesini her an canlandırabilmektedir. Böylebir muharrire bir alaka, muhabbet ve minne arlıkduymamız pek tabiidir.Bütün bu bildiklerimiz, ha rladıklarımız,duyduklarımız ve okuduklarımızla, diyebiliriz ki, bueski yalıların çoğu, kendilerine göre güzeldi. Pekgüzel sayılacak olanları da, tarihi kıyme bulunanları da vardı. Yık rılan o büyük yalılarınçoğu fazla yüksek görünen vergileriniödeyemediklerinden, diğer tara an da,başkalarının yüksek buldukları fiyatlarakiralanamayarak veya sa lamayarak, nihayet,yıkıcılara verilmeye mahkûm olmuşlar ve kendileribir kere yerle bir edildikten sonra kalan arsaları da

parça parça bölünüp sa lmış r. Bu yalılarınsonuncularının da aynı akibete uğramaları günaholur. Boğaziçi'ni hâlâ süsleyenleri muhafazaya vebunun mucip sebeplerini de izaha çalışmalıyız.Bu yalılar, eski Boğaziçi medeniyetinin birer kalesive birer şahitleriydi. Bu şahitler, şimdi hayliazalmış r. Onların nesilleri, tarihten evvelkizamanların mahlukları gibi tükenmiş, devirlerikapanmış r. Bu eski zaman yalılarının bir tanesinidaha yeniden inşa edip ortaya koyamayacağımızagöre, sonuncu kalan değerlilerinden bir tanesiniolsun kendi kendine yıkılma ve yık rılmadankurtarmalıyız.Zaten bunların sayıları, bugün, Rumeli kıyısındabelki bir iki ve Anadolu kıyısında da belki sekiz onolmak üzere, bütün Boğaziçi'nde bir düzineyidolduramamaktadır. Bu kıymetli eski zamanyalılarının sonuncularının listesini i na ile yap rmalıve bunları ar k, bütün medeni memleketlerde cariolan milli ve tarihi abide ve eserleri korumakanunlarına benzer bir kanunun muhafaza ve

himayesi al na koymalıyız. Bu yalılarınsonuncularını olsun eski, tarihi birer müzelik esergibi saklamak ve korumak milli bir hakkımızdır.Bütün Boğaziçi'nin üstüne treyecek bir\"Boğaziçi Dostları Cemiye \" olsa, bu cemiyetazasının, eski Boğaziçi'nin şöhre , medeniye ,tarihimiz, milli zevk ve şuurumuz bakımından, aklaen uygun olarak ilk meşgul olacakları iş, eski, tarihiBoğaziçi yalılarının cidden kıymetli olan busonuncularının ar k yık rılmalarını önleyecek,onlara bir kanunun temina nı verecek bu kararıaldırmak olacak r. Dileriz ki, bu karar da bir günnafile olmasın.Türk Yurdu, Mart 1955 nr. 242, s. 676678Bir Boğaziçi Yalısı MüzesiBoğaziçi medeniye dediğimiz bu ince ve zarifmucizenin yüksek şahitleri, vefakâr âşıkları, büyükhayranları arasında ecnebiler de vardır. BunlarFransız, İngiliz, İtalyan ve Alman seyyahları,

müverrihleri, şairleri, hikâyecileri, ressamlarıdır ki,Boğaziçi'nin güzelliklerini kendi lisanlarıyla,seyahatnamelerinde, tarihlerinde, şiirlerinde,hikâyelerinde, tablolarında tasvir etmişlerdir. Fakatteşkil e kleri kafile, beklemeye haklı olduğumuzkadar kalabalık olmamış, hele bunlar istediğimizkadar ilhamlı bulunmamışlardır. Boğaziçi dahabüyük muharrirler, müverrihler, şairler, romancılarve bilhassa ressamlarını yetiştirebilmiş olmalıydı.Venedik'in, Rönesans ressamları tara ndanyapılmış ilhamlı, mucizeli, müessir resimleriniha rladıkça insan, Boğaziçi'nin tespit edilmemişgüzelliklerine acıyor. Onal ncı asırda yükselişdevrimizdeki, Kanuni Sultan Süleyman'ınmuhteşem imparatorluğu zamanındaki Boğaziçihaya yazık ki tam olarak yazılmamış ve hele hiçtersim edilmemiş r. Daha sonraki zamanlara aitolarak da ancak birtakım ecnebi ressamların birkaçmetrukatı vardır.Resim, tarihi vesika, kitap ve etnografyabakımlarından bir Boğaziçi müzesi tesisi hayaline

kapılınca ve bugünkü fakirliğe ve yokluğa rağmen,hamdolsun daha birçok kıymetli eserlerbulunabileceğini düşündükçe, insan yine memnunoluyor. Boğaziçi'ne dair, muhtelif lisanlardaki nicemühim eserlerin dilimize tercümeleri yoktur.Bunların muayyen bir kütüphanede topla lmasıpek yerinde olacağı gibi, en mühimlerinin detercüme ve tabını teşvik edebilirdik. Bizim hakiki birvelinime miz olan Evliya Çelebi'nin Seyahatname'sibile, en klasik kitabımız olmasına rağmen, dahahâlâ en asli, en doğru, en tam ve izahlı bir taba nailolamamıştır.Gönül is yor ki, bir Boğaziçi müzesinde, yazı,kitap, resim olarak Boğaziçi'ne ait eserler vevesikalar, Boğaziçi'nin en kutsi ha raları, ne yazık kizevale mahkûm güzelliklerinin bütün şahitleribarındırılsın. Müzenin kütüphanesinde, Boğaziçi'nedair her lisandaki kitapların hepsi ve resimgalerisinde bütün Boğaziçi tabloları, gravürleri,fotoğrafları, röprodüksiyon veya kopya olarakbulundurulsun. Müzeye konacak bu kitaplar,vesikalar ve resimlerin evvela listeleri hazırlanmalı ki

bu ayrı bir mevzu, adeta bir ilim teşkil eder sonrabunların koleksiyonlarının yapılmasınabaşlanmalıdır. İ raf etmeli ki, bu, uzun zamanaih yaç gösteren işleri, ancak bütün ömrünü buişlere vakfedebilecek olan, yarının genç bir Boğaziçiâlimine havale edebiliriz. Bu âlimin de, ancakmilliyetçilik dinine salik olması elzemdir. Ziramilliyetçilik olmadan bu muhabbet kurur. Yapılacako kadar iş vardır ki, bir genç âlimin bu işlere bütünömrünü vakfetmesi dahi fazla gelmez. Mesela, hâlâbugün bile ve yalnız İstanbul'da değil, ha a mühimAvrupa devlet merkezlerinin bazılarında, antikacı veeski kitapçı dükkânlarında, Boğaziçi devirlerininha raları ve vesikaları daha bulunabiliyor ve sa nalınabiliyor. Bizim meraklılarımız, mütehassıslarımızve âlimlerimizin ise bunları sa n almaya ne paraları,ne de imkânları vardır. Şahsen küçük hizmetlergayet mahdut kalır. Ara sıra, belli başlı Avrupaşehirlerine araş rma seyahatleri yap rılabilse,an kacı ve eski kitapçı dükkânlarından birtakımkıymetli ha ralar topla rılmış olur. Hiç olmazsa,bunların kataloglarını devamlı olarak ge rtmeklazımdır. Böyle vazifeleri başarabilecek mahalli

müzeler bir an evvel tesis edilmelidir. Bu, şimdiyapılmayacak olursa, asıl milli tarihimize aitha raların da gitgide kaybolmaları, unutulmalarıtehlikesi karşısındayız.Bir Boğaziçi müzesinde topladığımız Fransızca,İngilizce, İtalyanca, Almanca ve sair lisanlarda bukitaplar, bu ecnebi ressamların resimleri yalnızbizim için faydalı değildir, bunlar memleke mizegelen turistleri de alakadar eder. Çünkü bu eserlerihep bir arada görünce, memleketlerimuharrirlerinin, sanatkârlarının da Boğaziçi'ningüzelliklerine e kleri şahadet kendilerine dahaziyade tesir edecektir.Ancak, zavallı, muazzam İstanbul, afet denilenyangınlarla o kadar çok kere yanmış ve Boğaziçi'ninde tarihi, ahşap yalıları, ne kıymetli ha ralarımahvolmuştur ki, eğer bir müzelik servet toplansa,bütün bunlar bir ahşap yalının cidden fanimevcudiye ne ar k emanet edilemez. Bu kıymetliha raların bir Boğaziçi yalısına değil, hiç olmazsakârgir bir binaya, onlara yakışacak bir eski saraya,

mesela Beylerbeyi Sarayı'na yahut Göksu Kasrı'nakonulmaları tercih edilebilir.Fakat, bu tahayyül ve ümit edilen Boğaziçimüzesinin asıl hedefi, bilhassa bizim milli Boğaziçimedeniye mizin etnografyasını teşkil edecek olanbütün bir eski zaman yalısı eşyasının, gözlerikamaş racak sure e, hepsinin, oldukları gibi, biryalının içine yerli yerlerine konularak toplanmasıdır.Bunun için, in hap olunacak yalı, bilhassa asıl klasiküslupta, sofalarıyla, odalarıyla, sedirleriyle,merdivenleriyle, haremi ve selamlığıyla, hamamıylave kayıkhanesiyle, bahçesiyle ve sair teferrua yla,hülasa, vak yle yaşanmış olan tam bir eski zamanhaya yla, hâlâ birkaç tanesi daha mevcut olanlararasından, mütehassıslarımızın en layık bulacaklarıolmalıdır. Köprülüler Yalısı harap olmayabaşladığından, kurtarılması için, insanın belki buyalıyı tercih edeceği geliyor. Fakat bu harap yalıayrıca tamir edilebilse, müzemiz için başka bir yalımuhakkak daha uygundur. Yalılar arasında in hapedilecek, en büyük, en muhteşem olanı değil, belkidaha mütevazı, ancak, Boğaziçi'nin bir eski

zamanının gündelik halindeki bir yalı numunesiolmalıdır. Böyle bir yalı müze bugünün mühim birnoksanını telafi edecektir. Bu yalının eşyaları, antikadükkânlarındaki gibi lüzumsuz yığın lar teşkiletmemeli, ancak bir yalı için lüzumlu bütün klasikeşyalar, süsler, tam bir eski zaman Boğaziçi haya nıcanlandıracak şekilde tanzim edilmelidir. Bueşyaların tarihi veya maddi kıymetleri de olsaşüphesiz daha iyidir, fakat olmasa da mahzuruyoktur. Sırf etnografya bakımından canlı vemüntehap olmaları kâfi gelir.Bu eşyaların, bu tezyini sanat eserlerininilanihaye artabilen hususi kıymetleri ayrı birmeseledir.Boğaziçili yalının kayığı, tabiidir ki, al nda,kayıkhanesindedir. Kayıkhane rutubetli sularamaruz bulunduğu için, yalı-müzemiz bu noktadabir is sna yapmalıdır: Kayık, bilhassa en zarif vegüzel bir eser olduğundan, onun, yalının mermersofasında, bir havuz önünde, bir zerafet ve zevknumunesi olarak durması daha münasip olur.

Boğaziçi'nin bir kısım insanlarca inkâr edilen, birkısmınca bilinmediği için sayılmayan, ve bir kısmıtara ndan da eski zaman şeyleri olması i barıylatezyif edilen bu eski ve ince medeniye nin şahitleriortaya konunca, bunları yeni ve mühim bir kısıminsan da hayranlıkla görmüş olacak r. Bütünmüzelerimiz, devam edegelen tarihimizi göstermek,anlatmak, duyurmak, sevdirmek bakımlarındankıymetli ve faydalıdırlar. Topkapı Sarayı Müzesi,Türk ve İslâm Eserleri Müzesi, Askerî Müze, DenizMüzesi ve diğerleri gibi, müstakbel Boğaziçimüzemiz de, ilanihaye, tarihimizin,medeniyetimizin, müzelerimizin en kıymetlilerindenbiri olmaya, umarız ki namze r. Medeniyetlertarihi rollerini ikmal edince, onların ha ralarının birmahfaza, yani bir müze içine konulmaları lazımgelir.Türk Yurdu, Şubat 1955 nr. 241, s. 594596“Boğaziçi Mehtapları gibi Boğaziçi Yalıları da rüyaolmuş bir gerçeğin zaman ve mekân içindetasviridir. Mehtaplar, Boğaziçi’nin birinci

senfonisiydi; gümüş senfoni... Yalılar, Boğaziçi'ninikinci senfonisidir; altın senfoni...”(Ruşen Eşref Ünaydın İstanbul, Mayıs 1955)“Abdülhak Şinasi Hisar, bu ince ciltle Boğaziçi’ninbütün şiirini bildirmiş, bütün güzelliklerini anlatmış,bütün medeniye ni tarif ve icmal etmiş oluyor.Boğaziçi köyleri kadirşinas iseler, birer sokaklarına,sokaklarının hâlâ en sessiz, en asude ve en rüyalıkalmış olanına Abdülhak Şinasi nin ismim vermeküzere birbirleriyle yarışa girmelidirler.”(Nahit Sırrı Örik Türk Sesi, 8 Ocak 1955)Bugüne kadar dergilerde kalmış olan “KöprülülerYalısı”, “Yalıların Sonuncuları” ve “Bir Boğaziçi YalısıMüzesi” başlıklı yazıların da eklenmesiyle, BoğaziçiYalıları ilk kez bu baskıda tamamlanıyor.


Like this book? You can publish your book online for free in a few minutes!
Create your own flipbook