Important Announcement
PubHTML5 Scheduled Server Maintenance on (GMT) Sunday, June 26th, 2:00 am - 8:00 am.
PubHTML5 site will be inoperative during the times indicated!

Home Explore SAFAHAT-Mehmet Akif ERSOY

SAFAHAT-Mehmet Akif ERSOY

Published by eminyukseloglukaihl, 2019-10-16 14:37:26

Description: SAFAHAT-Mehmet Akif ERSOY

Search

Read the Text Version

548 MÜSAHABE -Y ine şairleniyorsun . . . ne dedin? Millet mi? Sana anlatsam eğer şimdi düşündüklerimi, Ebediyyen bu hayalata edersin de veda', Kalkar artık aramızdan bütün esbab-ı niza ' . Hasta canlandı, o iş bitti, diyorsun . . . heyhat, Olamaz böyle sefil ümmet için hakk-ı hayat! Duyulan nağme-i hürriyyet onun son nefesi . . . Yaşamaz yoksa emin o l k i b u barbar çetesi Medeni Avrupa'nın damen-i irfanında. Asya'nın belki o kumluk Arabistan'ında, Laşe halindeki bir devlete medfen bulunur . . . -V arsa dünyada siyaset o d a hakka ki budur! Gladiston müteveffa bile eyler tahsin! Sen onun yoksa beyim nüsha-i sanisi misin? Çünkü kalbinde bütün nutk-i hakimanenizin, Ruh-i bizan tepinmekte o kart İngilizin! - Kim ne isterse desin . . . Ben pesimistim monşer! - Optimist ol demedik biz de ya ... lakin ben eğer Şimdi kalkar da niçin milletin alisinden Büsbütün kat' -ı ümid etmeli dersem . . . beni sen Hangi ma'kul delilinle edersin ikna' ? Size zannım düşüyor şirndi «hayalata veda ' ! »

MÜSAHABE Haberin varsa eğer memleketin halinden, Na-ümid olmayacaksın onun ikbalinden: Ne yürektir kabaran sine-i milliyyette! Onu bir kerre işit, sonra gelip ölmüş, de. Önden eviadını asker yapıyor, gönderiyor; Arkadan tarla, öküz bakmayarak hep veriyor: Gemi alsın bize millet, diye, .. Yahu utanın, Cı1d-i ma'sfimunu gördükçe bu öksüz vatanın! Pesimizmin yere batsın! Ona hakkın var mı? Sanki yıllarca çalışmış da bu bikes kavmı Adam etmek için, arnali bütün mahv olmuş . . . B u n e ca'li heyecanlar! B u n e beyhfide hurfiş! Doğru yol işte budur, gel! diye sen bir yürü de O zaman bak ne koşanlar göreceksin sürü de! Milletin yok deyip insanlığa isti' dadı, Bırakın siz de bütün sa'yi, bütün irşadı, Dağılıp herkesin efkarına binlerce semfim Doğmadan rfih-i emel ölmeye olsun mahkum! İki Şyydir verecek mülke hayat-ı cavid; O da hiç gevşemeyen azın ile hiç bitmez ümid. Ye's ecelden daha salgın, ona yaklaşmayarak, Yaşamak isteyelim, hem ebediyyen yaşamak.' 1 . SM, c. 4, no. 8 1 , s. 47, l l Mart 1 3 26 (24 Mart 1 9 1 0 ). 549

550 HASBİHAL Ah ki lebrizin iken kainat, Sen yine ey yar-i misal-i hayat, Burka-i mahfiyyete girmektesin; Didemi haybetle çevirmektesin! Ka'be-i dirlarını hulya ile, Rahlini şedd eyledi bin kafile; Mevkib-i enzara fakat sedd-i riih Oldu o estar-ı kesafet-peniih. Perde senin, emr senindir bürün ... Ben ne derim, tek bana giihi görün. Ey bana dünyayı haram eyleyen, Ey bana dünyayı makam eyleyen; Çalkanıyar birn ile ümmidde, Sabnnı seyret dile nevmidde. Çoktan olurdum hele makber-güzin, Olmasa alemdeki feyzin mübln. Ömür benimçün bir ağır bar iken, Serde sefer giiilesi var iken, Sen beni tuttun, bana verdin sükun. Buldu huzuronla teselli derun. Oldu şebabım gibi hep mün'adim, Ah, o yıllar ki enisin idim. Bezm-i kem alinde geçen demlerim,

HASBİHAL Yadıma geldikçe figan eylerim. Yadıma geldikçe dedim gafleten, Gittiği yok hatır-ı avareden. Olmasa eğlencem o hoş hatırat, Ben bu kadar eyleyemezdim sehat. Ey beni insanlığa irşad eden, Ey bana tavrıyle edeb öğreten; Ey bana ahlak nedir gösteren, Ey bana bin ders-i me'all veren; Sen bana bir misli yok üstadsın. Sen bana üstad-ı Huda-dadsın. Ben senin etvarına hayran olur, Ben seni dinim gibi ulvi bulur, · Ö ylece takdis ederim daima. İster isen şahid-i adil: Huda! Bende hüner sorma, o devletli yok. Ehline hürmet arıyorsan o çok. Hiç demedim, hem de demem neyi var .. Dilde ' a la yok, yalınız meyl var. İşte o meylim bile sayendedir, Varsa hilafım onu Allah bilir. Meyl-i ' a la var, onu ishat içün, Meyl-i den1num sana kafi bu gün. Meyl-i ' a la var diye fahr eylemem, Meyl değildir yalınız mültezem. Kesb-i ' a la etmeli insan olan, Meyl yetişmez yalınız bir zaman, Çünkü ' a la guşiş-i tam istiyor; Durmasın ol kimse ki nam istiyor. Yok yere salıha-yı emel dolmuyor, 55 1

552 SAFAHAT DIŞINDA KALMIŞ ŞiiRLERiNDEN Sa'y-i belig eylemeden olmuyor. Hab ile olmuşsa leyalin sabah, Yok o seherden sana bir inşiriih. Günler olursa güzeran zevk ile, Meyl-i ' a la nafile bir gaile. Olmalı encüm gibi şeb zindediir, Kim ki me' aliye eder intiziir. Nefse buzfizatı haram etmeli, Azın, fakat azınini tam etmeli. Sineden arniili bütün silmeli, Maksad-ı bilkat ne imiş bilmeli. Varmalı ol giiyete kim ictihiid: Olmalı atıl yaşayış irtidiid. Nerde ise cevher-i feyz almalı. Olsa. da bi'l-farz deniz dalmalı. Hatve-i ikdiimı metin atmalı. Dağları, viidileri oyuatmalı ! Seyl-i hurı1şiin gibi cı1ş etmeli, Miinia gördükçe hurı1ş etmeli. Dönmemeli biiile çatmak ile: Himmet olursa sökülür dağ bile! Çıktı mı bir kerre yola gitmeli, Durmamalı, tayy-i mekan etmeli. Durmaya gelmez ki zaman durmuyor, Devr ediyor, hem sana hiç sormuyor. Durmaya, eğlenmeye meydan mı var, Arkadaşın eylemiyorken karar? Merhale mahrı1mu değildir tarik, Olsa şu örnrün sana ni'me'r.orefik. Riih-ı me'iiliye çıkan durmasın,

HASBiHAL Yoksa oturmakta emel kurmasın! Er yolunun yolcusu da er gerek; Her yiğidin kan değil, dönmemek. Hasılı merd olmalı azın eyleyen, Hatırına gelmemeli rah-zen. Kalb gerek yağsa bela yılmasın, Sine gerek dağ gibi sarsılmasın. Ö yle ya olsun mu la sahibi, ' aCanım pek tatlı bilen zen gibi? Bister-i izzette geçen ömrden, Faide ümm'id edemem hiç ben. İç yüzü neymiş acaba alemin, Kesb-i vukı1f etmek için ademin, Dlde-i im'am açık durmalı; Herkes uyurken uyanık durmalı. Fikrine dar gelmeli de hakdan, Olmalı pervaz-gehi asman. Ruhu şu efiilki bütün yarmalı, Matla' -ı aslisine dek varmalı. Olmalı efkanna aşık midad; Kalmalı rı1şen ona mebde' me'ad. Nüsha-i kübra deniyor ademe, Mazhar imiş hem koca bir aleme; İşte şu makhı1r vücı1d- i basit Anlamak ister nasıl olmuş muhit. Sendeki irfan-ı adimü'l-misal, Sendeki idrak, o parlak kemal, Bunlan elbette yakinen bilir; İlınine esrar yanen gelir. ' iKadrini iclal değil maksadım, 553

554 SAFAHAT DIŞINDA KALMIŞ ŞİİRLERİNDEN Ö yle bir adem daha ben olmadım. Ben kimim, evsafını icmal kim? Doğrusu yoktur o kadar c ür' e tim. Anlatabilmek seni mümkün müdür? Anlamış olsam yalınız elverir. Zatına ey merd-i hakayık-şinas, Yol bulamaz değme tasavvur kıyas. İşte sadedden yine dur olmuşum; Halime koyver ki beni dolmuşum! Merdüm idin dlde�i ahbabda, Şu'le idin meclis-i ashabda, Söyle niçin zulmete kaçtın aziz, Böyle neden olmalı merdüm-giriz? Elverir artık bu kadar ihticab, Bir görün ey nur ki halirtı ha r ab! Aşık-ı hicran-zedenin derdi çok; Derdine derman olacak ferd yok; Her nereye baksam olur rı1-nüma: Ye'simi teşdld edecek bir bela. Leyl-i mesaib gibi muzlim günüm, Gel de elimden tutuver, düşkünüm! Tayfına kani' değilim sadece, Olsa kudumun ne olur bir gece. Nerdesin ey yar-i celail-penah. Hangi megarib sana aram-gah? Ruh-i sebük-seyr eden sen var iken, Şimdi ağır bir yüke girmiş beden. Uzleti ettin edeli ihtiyar, Kuşe-güzin olmaya verdirtı kara Alem-i vahdette bütün hatıram,

HASBiHAL Hatıran ey yar-i lahi-şiyem. İTayf-ı latifin gelerek gizlice, Ruhumu pür-ciiş kılar her gece! Sonra o cezbeyle geçer gündüzüm, Görmez olur bir yeri artık gözüm. Bak haberim yok meğer olmuş bahar, Eylemiş afakı bütün lem'a-dar! Kisve-i hadraya bürünmüş cihan, Didede hem-reng sema hakdan. Feyz ile meşbii' bütün kainat. Aleme gelmiş yeniden bir hayat. Fıtratı bidar görünce nigah, Sandım açılmış seher-i intibah! Sema safa-yı ruha bir misal-i lem'a-bardır; Zemin ikinci bir hayat içinde cilve-kardır. Sahada nefha, neth-i sur ile hem-iktidardır: Serair-i nüşiir her taraftan aşikardır! Çemen çiçekleriyle ol zaman ki mevce-dardır, Gören sanır köpüklü bir latif ciiybardır! Yemine bak, yesiira bak, nukuştur, nigardır, Riyazdır, hiyazdır, feza-yı lalezardır; Kenar-ı selsebildir, miyah-ı bi-karardır, Şu efiş-i feyzden nasib ala n ne bahtiyardır! Gönül nasıl durur ki dem, dem-i tarab-medardır: Bahardır, bahardır, bahardır, bahardır! ı 555 1 . SM, 5, no. 1 2 9, s. c. 407-408, 10 Şubat 1 3 26 (23 Şubat 191 1). Şi­ir <<Sa'di» müsteiir adıyla yayınlanmıştır.

556 CENK ŞARKISI Sebflürreşad cerfde-i slamiyyesinin İkahraman askerlerimize armağanı Yurdunu Allah'a bırak, çık yola: «Cenge! » deyip çek ki vatan kurtula. Böyle müyesser mi gaza her kula? Haydi levend asker, uğurlar ola. Ey sürüden arkaya kalmış yiğit! Arkadaşın gitti, yetiş sen de git. Bak ne diyor, cedd-i şehidin, işit: «Durma git evladım, uğurlar ola. «Durma git evladım, açıktır yolun ... Cenge sıvansın o bükülmez kolun; Süngünü tak, ön safa geçmiş bulun. Uğrun açık olsun, uğurlar ola. «Yerleri yırt!Ul sel olup taşmalıl Dağ demeyip, taş demeyip aşmalı ! Sendeki coşkunluğa e l şaşmalıl Haydi git evladım, uğurlar ola. «Yükselerek kuş gibi Balkanlara, Ö yle satır at ki kuduz Bulgar'a:

CENK ŞARKISI Bir daha Osmanlı'ya güç sırtaral Git de gel evladım ... uğurlar ola. «Düşmana çiğnetme bu toprakları; Haydi kılıçtan gesir alçakları! Leş gibi yatsın kara bayrakları! Kahraman evliidım, uğurlar ola.» * * * Balkan'ı bildin mi nedir, hemşeri? Sevgili ecdadının en son yeri. Bir sıla isterdin a çoktan beri Şimdi tamam vakti . . . Uğurlar ola. Balkan'ın üstünde sızan her pınar Bir yaradır, durmaz içinden kanar! Hangi taşın kalbini deşsen: Mezar! Gör ne mübarek yer ... uğurlar ola. Eş hele bir dağları örten karı: Ot değil onlar, derlenin saçları! Dinle: Şehid sesleridir rüzgarı! Durma levend asker, uğurlar ola. Ey vatanın şanlı gaza mevkibi, Saldırınız düşmana arslan gibi. İşte Huda yaveriniz, hem Nebi. Haydi gidin, haydi, uğurlar ola.1 557 1 . SR, c. 9, no. 215, s. 121, 4 Teşıinievvel 1328 ( 1 7 Ekim 1912). Man­zfune imzasız olarak yayınlanmıştır. Balkan Harbi, 8 Ekim günü baş­lamış bulunuyordu (Eşref Edi b, Mehmed Akif, c. 1 , s. 649, 1938).

558 YARASI OLMAYAN GOCJ]NMASIN Yar-i canım Hoca Fahreddin'e Ümidin her zaman haib, nasibin daima nekbet; Hayatın geçti hüsranlarla ey gün görmeyen millet! Ne devletsiz başın varmış, ne mel'un tali'in, hayret! Müebbed bir hayat ummuş da içmiştin ... Fakat seyret: Nasıl zehr oldu birden diktiğin sahba-yı hürriyyet! Meğer altüst olurmuş en muazzam arş-i istiklal; Meğer parnal edermiş en bülend akvamı izmihlal; Meğer birden ölürmüş altıyüz yıl beslenen amal: Ufuklar, bak, adem renginde zulmetlerle malamaL Ne beklerdik, nasıl çıktın sen ey ferda-yı istikbal! Bu istikbali rü'yamızda görseydik, inanmazdık! «Sabah olmuş» dedik, sezmekle bir avare aydınlık. Ne haybettir: Değilmiş fecr-i kazibler kadar sadık! Cahimi bin hatar kat kat yığılmış, gel de yırtıp çık! İ lahi! Bir ışık göster, bunaldık büsbütün artık! * * *

YARASI OLMAYAN GOCUNMASIN 559 Fakat h y şaşkın, istimdiid için Hak'dan yüzün var meı? Kitabullah'a ü se en bakan gözler de ağlar mı? y kktMuhakkar gördüğün kuvvet bu gün bir bak, muhakkar mı? Demezdin, ruhu Kur'an'ın Hikaydiyle muztar mı? o Ya sen muztar kalır, feryad edersen, aldırırlar mı! Evet, sen böyle bir ferdii-yı malışer-hizi ummazdın. Haberdar y y n r e le e le oldu; ü düg ln. Pek de kumazdın! Kudurmuştan beter bir hiile geldin, dunnadın azdın! Düşen ma'sfima çıkmak gayr-i kabil bin çukur kazdın: Gömüp ahlakı, artık fuhş için bab-nameler yazdın! Utanmak i m y rsun anladık, lakin ne isterdin: b lio, Şu milletten ki levsiyyatı bir «meslek» d yip verdin? eİbadullahı saptırdın, fakat bir yol mu gösterdin? Görürsen nerde bir namus, fuhş-abada gönderdin; Sezersen kimde na-merdane bir fıtrat, kanat gerdin! * * * Bıyık kırpık, sakal y n u da tımaklar birer paot k rmak; Yıkanmaz bir surat; sol gözde beyzi cam, fakat parlak; Hamamsız ensenin sırtında bir yağ var: Kayar yavşak! Şu, kalçınlarla kıvnk pant l n altında, aokıskıvrak Seken Osmanlı centilmende hiçbi duygu yok mutlak r ... Utanmak ver, yeter, kabilse Allah'ım, utandırmak! ı 1 . SR, c. 9, no. 222, s. 249. 29 Teşrinisani 1328 ( 1 2 Aralık 1912).

560 «BERLiN HA TIRALARI»NDA NOKSAN DOKSAN SEKİZ MISRA Fakat bu, ırzını deliala vermiş, alçaklar Muhiti levse henüz bulmayınca amade; «Di yasetin edebi şekli sökmüyor sade ... �<Bir öyle felsefe lazım ki: Susturup halkı, «Birer birer kınversin kuyiid-i ahlakı. · «Mukaddesatını millet bırakmıyor hala; «Fezayı köhne bir «Allah»tır etmiş istilii! «0 iridirilmelidir Arş-ı Kibriya'sından, «Ki biz de kurtulalım şunların riyasından! «Ne istesen yapamazsın: Elin kolun bağlı. «Ta'assubun rolü hala ne müdhiş anlamalı! «Mahalle halkı evimden, gelir, yabancı koğar . . . «Evet, hayat-ı husiisiyyemin de kahyası var! «Karım dekolte çıkarmış gelenlerin yanına . . . «Peki, nedir dokunan bunda komşunun kanına? «0 penbe göğsü verirken tablatin keremi, «Aceb ne fıkr ile vermişti, gizlesin diye mi? «'Kadın sevilmek içindir' bu felsefi düstiir «Teammüm ettiği gün kalmaz ortalıkta fütur.

BERLiN HA TIRALARI'NDA NOKSAN DOKSAN SEKİZ MISRA 561 «Yegane il.rili, zira, bu günkü meskenetin «Şudur ki: Sosyete yok bir yerinde memleketin. «Ü olmadıkça da insan bu inkılaba güler! «Çoğaldı, farzediniz, her tarafta sosyeteler ... «Hayat-ı aşka henüz mübtedi giren erkek, «Muvaffakıyyet ümidiyle çok şey öğrenecek: «Komilfo olmayı ir kerre önceden kuracak; b«Zekası incelecek, azmi artacak duracak. «Giyinmek öğrenecek bir zaman e>lup, belki . . . «Giyinmek i ş mi dedin! Onda sokreler var ki! . . . « B u incelikleri idrilke yükselince şebil.b, «Zuhfıra başlayacak orta yerde istirkab: «Ün onbeş erkeği birden esir eden kadını «Dezarrne etmeye herkes olanca san' atını, «Olanca nakdini arzetmek ihtiyacıyle, «Aman! deyip koşacak, elde yoksa, tahslle. «Nedir o serveti Garb'ın ya bankalar dolusu? «Tabiatiyle olur: Çünkü işliyor balosu: «Kadın sefahate vurdukça erkeğin sa'yi «Çoğalmıyor mu? .. Bu düstfır-i iktisadiyi «Kabul edeydik eğer biz de böyle kalmazdık. «Bütün bu şeyleri kaç kerre söyledik, yazdık! «Fakat kim anlayacak? Bome, gördüğün kafalar, «Geniş düşünmenin imkanı yok, hemen patlar! «Birinci sözleri: «Allah», ikinci işleri: «Din», «Üçüncü hamlede vicdana, Hakk'a, Şer'a yemin! «Devirmedikçe bu evhil.rı fikrimiz yaşamaz; «Ne yapsa, çünkü, muhatablarıyla anlaşamaz. «Şu var ki yıkmak için riske etmenin yolu yok:

562 SAFAHAT DIŞINDA KALMIŞ ŞİİRLERİNDEN «Hükumetin liberal tavrı daima ekivok. «Muhiti entoleran görmesiyle, mevki' i ni «Halas için tutacaktır uvertöman dini. «Ya hapse kalkacak artık, ya sürmek isteyecek . . . « Ü halde diplomatik bir tarik alıp yürüsek . . . «Rober Kolej'deki dahi-i san'atin kalemi «Vurur bu darbeyi isterse . . . Çünkü haddine mi «Hükumetin ona kalkıp da i 'tiraz etmek? «Herifte handıralar çifte, tek de olsa direk! «Ya nazlanırsa? Evet, nazlanırsa yalvarırız . . . «Niyaza pek yüzü yoktur, hemen kanar, yalınız, «Dehaların çoğu 'eksantrik' denir ya hani, «Bu personajda da var bir cünun kılıklı mani! «Nedir mi? Arzedeyim ... Gülmeyin fakat: Namus! «Sakın bu çifte heciidan çıkan sada-yı abus, «-Ki boş beyinleri buldukça öttürür çın çın ! ­«Sevimli şiiiri göstermesin titiz, hırçın. «Onun sanldığı ahenk-i Iiifzadır, yoksa «Sığar mı fıtrat-ı azadı kayd-i namusa? «Fransa halkını tasviri var ya Bismark'ın; «Bunun da hali o ta'rife benzemez mi bakın: «'Görülmemiş bu herifler kadar garib unsur . . . «Liberte narnma serdet uzunca bir diskur; «Sonunda hepsini döv, kimse i 'tiraz edemez. «Liberte anladık amma bu yaptığın ne? demez! ' «Bizim edibe de bir gürledin, deminki sesi, «Kuşiidedir size artık harim-i ailesi! . . »

BERLiN HA TIRALARI'NDA NOKSAN DOKSAN SEKİZ MISRA 563 Deyip de Zangoc'a baş vurdular. O mecnun da Mukaddesatma halkın, ibada, Ma'bı1d'a Savurdu pencereden havruz uğratırcasına, Gelip gelip tıkanan levsi pis kanhasınal Boşandı yerlere küfrün bir öyle murdarı: Ki bağlayıp ebediyyet ipiyle a'siirı Süpürge yapsalar imkanı yok temizleyemez! Bütün cihiinı dolaş: Garb'ı, Şark'ı, her yeri gez ... Görür müsün bakalım böyle bir kuduz ilhad, Ki ferşi çiğneyerek Arş'a hırlasın? Heyhiit! Cinayetin bu şena' a t kadar mülevvesini İşitmek istemez insan, değil ki görmesini. Sizin çocuklarınız dini belliyor ilkin; Esas-ı terbiyeniz malıvı adeta şirkin. Bizim çocuklar için, şimdi, ilmihal oldu, Gömüp de hufre-i miiziye Hayy-i Ma'bı1d'u, Ne var ne yoksa mukaddes, onunla bitti demek! Şebaba hak veririm . . . Çünkü üç beyinsiz inek Yazıp dağıttı o mel'un beriit-ı isyanı; Sahilerin yüreğinden kopardı imanı! Okuttu sonra da «San' at mukayyed olmayacak» Deyip hayadan, edebden bütün bütün «mutlak» Paçavralar ki nigiih ürperir temasından!l ı. Buraya dere olıinan 98 mısra, \"Berlin Hatıralan\"nın 300. sayfasın­daki: «Heva-yı f şuh u kudurtan z h rli eiZanbak'lar!>> mısraından son­ra noktalarla gösterilmiş olan yere gire ekt rci. Safahat'ın beşinci i ak tb nı ıteşkil eden «Hiitıralar», Sebilürreşad m cmu s d neşr unurkeaına olen, yuk ndak 98 ai mısra da sırası gelin­ce, 25 Ağ tos 1334 u s(1918) tarihli 367. s y daıa yayınlanmıştır. An-

564 SAFAHAT DIŞINDA KALMIŞ ŞİİRLERİNDEN cak eser, kitap halinde neşr ol unurken -Giriş bölümünde belirtilen miiniler yüzünden- eski harfli üç baskıya da alınamayarak, yeri noktalarla işaretlenip, eksikliği bir dipnotu ile belirtilmiştir. Bu not ilk iki baskıda <<Buradan elli beyit eksiktir>>, sonuncuda ise «Bura­dan yüz satır eksiktir» şeklindedir. Fakat görüldüğü gibi noksan olan yüz d e ğil, doksansekiz mısradır. O zamanki züppelerin kullandıklan Fransızca .kelimeleri, onların ağzından bilhassa kullanmış olan Mehmed A kif merhum, şiirin Se­bilürreşad neşrinde, bu kelimeler için bir de lügatçe yapmıştır ki, aşağıya aynen alındı: Dekolte: Göğsü bağn açık. Sosyete: Kadın erkek karışık meclis. Komilfo: İ bnüzzaman. Sökre: Sır, incelik. Dezarme: Silahı elinden alınmış. Borne: Mahdud, dar. Riske: Tehlikeye atılmak. Liberal: Mezhebi geniş. Ekivok: Meşkilk, iki yüzlü .. Entoleran: Mutaassıp. Uvertoman: Açıktan açığa. Diplomatik: Kumazcasına. Rober Kolej: Amerikanların bir müessese-i diniyyeleri. Eksantirik: Tahtası eksik. Personaj.· Eşhiis-ı mühimmeden. M ani: İ ptilii. Liberte: Hürriyet. Diskur: Nutuk.

565 «KİŞİ HİSSETTİGİ NiSBETTE YAŞAR» Şair Eşref Asırlardır ki «insliniyyet»in olmuş da mahkı1mu, Asırlar var ki, İslam'ın hederdir hı1n-i mazlı1mu . .. «Ne gördün, Şark'ı hep gezdin?» deyip sor. Gördüğüm: Yer yer Yıkılmış hlinümanlar; devriJip gitmiş hükumeti er; Serab olmuş kanallar; dümdüz olmuş bürc ü barı1lar; Dökülmüş abrı1lar; bahsedilmiş zinde bazı11ar; Bük lm ş beller; incelmiş oyunl r; coşmayan kanlar; üübaDüşünmez başlar; aldırmaz yürekler; paslı vicdanlar; Kasap görmüş koyundan beş beter yılgın cema'atler; Tezellüller, tazarru ' l ar, esaretler, şena' ader; Örümcek bağlamış tütmez ocaklar; yanmış orinanlar; Ekinsiz tarlalar; ot basmış evler; küflü harmanlar; Cema'atsiz İmamlar; kirli yüzler; secdesiz başlar; «Gaza» namıyla dindaş öldüren biçare dindaşlar; Ipıssız aşiyanlar; kimsesiz köyler; çökük damlar; Mesaisiz sabahlar; fikr-i ferda bilmez akşamlar! ..... G ç rk n ağiadım g çtie e eem , dururken ağiadım durdum; B ü tün bunlardı, zira, gezdiğim alemde meşhı1dum. Mezaristan kesilmiş rehgüzanm hüzn-i dı1radı1r . . . Ne topraktan güler bir yüz, ne göklerden güler bir nur! Zeminden yükselir feryadı yüz binlerce alamın; Ufuklar kıpkızıl bir halkadır boynunda İslam' ı n !

566 SAFAHAT DIŞINDA KALMIŞ Ş İİ RLER İ NDEN Göğüsler hırlayıp durmakta, zincirler daralmakta; Bunalmış kalmış üçyüz elli milyon cansa gırtlakta! «Ne yapsam, neyle kurtarsam şu tya mı nl y n halkı?» ş ieeDeyip, ezberde olsun, gezdiğin viik:i' midir Şark'ı? B im beynim ağ e nsır, yillmd gözüm ök rmüş ... Peki. Lakin, Senin görgün yolundaymış da keskinmiş de idriik:in, Ne gördün, söyle evlactırn, ne duydun, lutfen izah et? Hayır, hacet de yok iza.J:a, pek meydanda mahiyyet! o ma.J:ıiyyet fakat iğrenç, o mahiyyet fakat çirkin! «Niçin?» dersen, sıkılmak hiss-i insanisi yok ilkin! Evet, beyni m ğ rs ı dıar... Kainatım, çünk , ühep feryad . . .İşitmem başka bir ses milletim eylerken istimdad. Gözüro görmez, evet, zira muhltim kapkaranlıktır; Fakat sinernde imanım müebbed fecr-i sadıktır. Kör olmaz ağlayan gözler, sağırlaşmaz tutuşmuş beyn; Yaşarmaz gözle yanmaz beyni lhikat addeder bir eyn! şGeçilmez kahkabadan her taraf yangın içindeyken . . . Yanan bir sineden, lakin, n e istersin? Nedir öfken? Beraber ağlamazsın, sonra, kör dersin, sağır dersin. Bu hissiziikten insanlık hem iğrensin, hem ürpersin! Ne ibret, yok mu, bir bilsen kızarmak bilmeyen çehren? Bırak tahslli, evlactım, sen ilkin bir haya öğren! ı 1 . Yedinci Safahat'taki<<Şarb başlıklı şiirin (bkz. s. 4 1 1 ) ilk ve çok farklı bir şekl olan bu manzume, Safahat'ta yoktur. i Farklılığı bese b y e buraya alın­i lmıştır. Şiirin ilk yayını ebilü e ad ı 19 Eylül 1334 Srr ş'n ( 191 8) tarihli 370. sa­yısındadır. Manzumenin son kısmında Akif Bey'in kend s e hakaret eden bi gence hi­i inr tap ettiği görü m kl e tedir. Bu hadise yi, ş r n son kısmını «Haya Öğren i kin» ii ilbaşlığı ile yeniden neşr eden Eşref Edi b, şu şekilde artiannaktadır (Sebilür­reşad, c. 14, no. 329, 9 A ralık 1961): <<Robert Kolej'de milliyetten uzak laştmlm ş ı bir kız. e d ğv r i i bir konferans­ta Akifin «beyni sağır, gözü kör» olduğunu söylemiş. Bunun üze ne Akif ribu şiiri yazmıştır.»

ORDUNUN DUASI Yılınam ölümden, yaradan, askerim; Orduma, «gazi» dedi Peygamberim. B i r dileğim var, ölürüm isterim: Yurduma tek düşman ayak basmasın. Amin! desin hep birden yiğitler, «Allil.hu ekber! » gökten şehidler. Amin! Amin! Allil.hu ekber! Türk eriyiz, silsilerniz kahraman . . . Müslümanız, Hakk'a tapan müslüman. Putlan Allah tanıyanlar, aman, Mescidimin boynuna çan asmasın. Amin! desin hep birden yiğitler, «Allil.hu ekber! » gökten şehidler. Amin! Amin! Allil.hu ekber! Millet için etti mi ordum sefer, Kükremiş arslan kesilir her nefer, Döktüğü kandan göğe vursun zafer, Toprağa bir damlası boş akrnasın. Amin! desin hep birden yiğitler, «Allil.hu ekber! » gökten şehidler. Amin! Amin! Allil.hu ekber! Allil.hu ekber! Ey Ulu Peygamberimiz nerdesin? Dinle miniirernde öten gür sesin! 567

568 SAFAHAT DIŞINDA KALMIŞ ŞİİRLERİNDEN Gel, bana yar ol ki cihan titresin, Kimse dönüp süngüme yan bakmasın. Amin! desin hep birden yiğitler, «Allah u ekber!» gökten şehidler. Amin! Amin! Allabu ekber! Allahu ekber! ! ı . Mehmed Akifin Milli Mücadele yıllarında (1921-22) yazdığı bu eser, Ali Rifat B y tarafından ebestelenmiş ve Erkan-ı Harbiye'ce orduya ta'mim olunmuştur.

569 ŞARK'IN YEGAN DAHİ-İ SAN' ATİNE E Yanık bağrında, yıllardır, kanar mızrabının yadı, Gel ey biçare Şark'ın, Şark'a küsmüş gitmiş evladı. Zaman ıssız, mekan ıssız, görünmez kimse meydanda, Gel ey dahi-i gaib san ' atin pek bikes arkanda. Bütün cevvinde ölgün ruhu inler bir derin ye'sin, Bu viran kubbe yüksek bir figan ister ki ses versin. Evet, yüksek, senin fıdun kadar yüksek figan ister; Gel ey Davfıd-i san'at Sur-i Malışer'den neva göster! Uyansın, gel ki, mızrabınla Şark'ın dalgın eb' adı; Kıyametler koparsın, her telin bin sesle feryadı. Türab olmuş emeller silkinip çıksın mezarından; Hayat emvacı fışkırsın muhitin ruh-i zarından. Gönüller cezbelensin, cezbeler Mevla'ya tırmansın, Fezalar kudretin «Lebbeyk» tUfanıyle çalkansın. Gel ey Peygamber'in fevka'l-beşer fıtratta evladı, Bugün, biçare san'at bekliyor, bir senden imdadı. Gezen lakayd ayaklardır bugün kudsi hariminde, Nasıl na-mahrem izler var görürsün Şark'a bir in de. Melez, soysuz, şerefsiz parçalardan başka şey yok hiç; Ne düşkün zevk-ı milli; besteler piç, şah-eserler piç. Asalet ruhu bin fetretle sarsılmış, harab olmuş, Yürekler çöl kesilmiş, duygular yer yer serab olmuş. Bu çöl, tUfanlar ister cevv-i san'atten ki ürpersin, Sen ey dahisi Şark'ın yoksa bir yağmur mu beklersin? , O müdhiş iidunun birden çakıp göğsünde bin mahşer, Denizler püsküren her nevhadan yağınazsa şimşekler,

570 SAFAHAT DIŞINDA KALMIŞ ŞİİRLERİNDEN Bu zulmeder kımıldanmaz, bu kavmimuş zemin kanmaz; Nasıl kansın ki vadi öyle yağmurlarla ıslanmaz. Ne terler döktü, alnından Büyük Cedd'in, ne uğraştı, o terlerdir ki serpildikçe kumdan vahalar taştı. Bütün gözler kararmışken behimiyyetle, küfranla, Nasıl yükseldi yurdun kalbi liihuti bir imanla. Nasıl fışkırdı ümmi sinelerden öyle hisler ki, Hayal etmezdi insaniyyetin biçare idriiki. Zaman artık senin ... Gel sen de yükselt öyle bir viih , aBu ıssız çölde hiiib inleyen binlerce ervaha. O peygamberdi lakin ... Doğru, peygamber değilsin se ... n Fakat bir san'atin var, şüphesiz ayat-I kudretten. Ne müdhiştir o ayet: Kaydı yok yarlında eyya ınm , O coşkunlukta tebliğin, taşkınlıkta ilhamın! o Gel ey Peygamber'in fevka'l-beşer fıtratta evladı, Uyansın, gel ki, mızrabınla Şark'ın dalgın eb'adı.ı 24 Reöıülahir 1 3 49 18 Eylül 1 9 30 1. Bu manzumenin üç neşrine rastlandı: a) Eşref Edib, Mehmed Akif adlı eserinde c. l, s. 65 1), \"Şark n 'ıYegane Dahisine\" başlıklı bölümde: \"Şe­.rif Muhyiddin'e y a zdı ı ğ manzum mektubun serlevhası böyledir. Bu şiir 42 mısradan ibarettir. Şöyle başlar:\" diye izahat verdikten sonra, manzu­m n n e ibaştan 14 mtsraını vermekte ve \"matbuatta intişar etmemiştir\" de­mektedir ... b) Ömer Rıza Doğru!, l 9 43'te hazı ay p yayınladığı, Safa­rlıh t n a ı 'latin harfli ilk baskısının sonuna, Safahat dışında kalmış şiirlerden derleyip koyduğu 16 parçarun ara ı a \"Şerif s nMuh ddy ii en '\" baş!ığt ile bu manzumenin 38 mısramı da almtştır. N o k sa kalan dört mısra, n şiirin son­dan ikinci ve üçüncü beyitleridir ... c) Ş i irin 42 mİ$ralık tam metni, \"Şark'ın Y eg nae Dilhi-i S a n 'atine\" başlığı ve eski harflerimizle yazılmış bir metninin klişesi ile birlikte, Taha Toros tarafm an dTarih ve Toplum, no. 39, s. 146, Mart 1987), Şerif M u h y id di in 'n ağabeyi Şerif Abdülm e ­cid'in verdiği evrak an tçıkanlarak yayınlanmıştıL_ Yukandaki neşri -bir­kaç ufak farkı bulunan-bu üç yayından sitifade ederek hazırladık:

İKİNCİ ARİZA Ey bad-i saba, ahde vefa, böyle mi sizde? Yelkenle koşarken hani, kırlarda, denizde, Hatırlamadın Heybeli'den geçmeyi, heyhat ! . . Güya edecektin, hani, takdim-i tahiyyat, Hilvanlılann sevgili Abbas'ına bizden. Ey bad-i sabii, kurtulamazsın, elimizden. Biz, neyse, fakat, şiiirimiz var ki, beladır; Söz dinletemezsin, ukaladır, sukaladır. Asnn hani yüz kıble değiştirse şu'ünu, Tek ibre bilir, kendisi ancak; o da: Burnu. Bin söyle onun doğrusudur, vechesi, şaşmaz, Her hatvede sürçer, yıkılır, sulhe yanaşmaz. Düşkünse bugün, kimse değil, kendisi bildi, Beyninde sekiz bin senedir, köhne mebadi; «Er geç» tutacak bunları dünya diye bekler; ı Zulmette pinekler gibi aviire sinekler. Yahu, bu tu z aklada beşer, avianacak mı? Yirminci asır akbabalardan da bunak mı? İdriike bakın Sonra ömür altmışa gelmiş; . . . Aklın yeri başmış, yaş olaymış, ne güzelmiş. Y e tmez gibi vaiz kesilip ettiği kem küm, İster edebiyyata kadar, bulsa, tehakküm. 1. \"Er geç\" dönecek bunlara . . . 57 1

572 SAFAHAT DIŞINDA KALMIŞ ŞİİRLERİNDEN Hülya mı dedin, hem de ne divanece hülya, Ahlak ile zincirieyecek san'ati guya ! . . Bir yosma ki çıplak daha munis, daha dilber, Endişe-i namus ile örtünse, ne derler! Endişe-i san'atle eder, hulki tehammül, Endamım, rü 'ya gibi örterse de bir tül. B i r tül ki şafaklıirla, seherler gibi şeffaf, Bir tü! ki durolmuş sulann kalbi kadar sM, Bir tül ki esiri mi nedir tar ile pudu, Örterken açar büsbütün avare vücudu. Artık bunu ölçüp biçecek terzi, tabi'i Dört peşli giyen çulha değil, zevk-i bedi'i! . . Ey zevk-i bedi'iye kıyan şair-i mecnun! . . İflas-ı karl'lıayla bunaldın mı? Oh olsun. Kumlarda sürün, iniere gir, dağlara tırman! Kabil mi senin bir daha ilhama kavuşman! Evrad oku, efsunlu mürekkebli sular iç, Bin bekle, bin uğraş . . . O peri gelmeyecek hiç! Lakin gelecek -evlere şenlik- sıra dev ler, Bakkal, kasap, eczacı, hekim, kahveci, berber, Ev sahibi, ekmekçi, manav, sebzeci, fulcu, Silkip dökecek her biri koynundaki borcu. Sen, dil dökeceksin, edebiisem diye heyhat, Karşındaki yaranla bir ay sonra mülakat. Beyhude o diller, o nefesler, o emekler, Yaran seni terk etmeyecek, gitmeyecekler. Ey san'ate zincir düşünen şair-i evh3.{n! Hasret misin ilhama, evet, al sana ilham:

İKİNCİ ARİZA En seçme zebanileri karşında cahimin, Boy boy gezedursun, kimi kafir, kimi mü'min. Döndükçe nazarlar sana şimşek gibi çaksın, Kurtul görelim, şimdi, nasıl kurtulacaksın! Feryadına kimdir koşacak? Kim, kimi dinler, «Burhan» diye inierken ufuklada zeminler. İlıvan-ı safanın kimi medyun, kimi müflis; Gökkubbenin altında ne tek his, ne de munis! Bir tane Paşa'ın var, o da gördün ya, pamuklar Düşkün diye, gitmiş, Yakacık'larda uyuklar! Hamiş: Ey bad-i saba, öyle değil sen beni dinle: Son cümleyi yazdınsa, çizip kendi elinle, Hamiş de kenar bir yere çek, söyleyeyim yaz: Elbet Paşa'mın nüsha-i sanisi bulunmaz. Tek nüsha çıkarmış, çıkarırken onu hilkat; Tezhibi de, tehzibi de bambaşka hakikat. Şirazesi din, dini salabetle mücehhez; Servetçe düşer, belki, fakat kendisi düşmez. Allah'a dayanmış, onu sağlam bilir ancak; Bilmez ne demektir pamuk ipiiğne dayanmak.' 573 1 6 Temmuz 1932 I . Bu manzume «Gölgelen>deki «Bir Ariza»nın devamı olup, metni üç ke­re yayınlanmıştır: 1 . Eşref Edi b, Mehmed Akif, c. 1, s. 652, 1 938; baştan sadece 24 mısra. / 2 . Hasan Basri Çanıay, Akifnilme, s. 214-216, 1956. / 3. Sabit Ayasbeyoğlu, Mehmed Akifin Safahat'ta Bulunmayan Bir Şiiri Üzerine, İslam Medeniyeti Mecmuası, yıl 1, no. 9, s. 19-23, 15 Nisan 1968. Manzumenin sonundaki «Hilmi ş» bölümü yalnız «Akifname» neş­rinde bulunmaktadır. Metinler arasında farklılık vardır. Buraya aldığımız metni, her üçünden ve Ayasbeyoğlu'nun klişesini yayınladığı asıl metin­den istifade ederek hazırladık.

574 NAZlM PARÇALARI 1 Bir gün azıcık kazınayı vurdum yere, nagah Aks etti derinden bana şu nale-i cangah: Zinhar yavaş vur ki bu toprak yığınında Bilsen ne kadar baş, ne kadar göz yatıyor ah!2 * * * Bir gün satılık bir köle gördüm gidiyordu Biçare dönüp sahibine böyle diyordu: Çok bende bulurlar sana benden iyi, lakin Bulmak bana zatın gibi heyhat ne müınkinP * * * Yandım o güzel teranelerden Ey bülbül-i nev-neva-yı lahı1t! 1 . Bu başlığı, birinci Safahat'ta Mehmed Akif Bey de kullanmıştı. Manzumeler tarih sırasına konulmaya çalışılmıştır. 2. Resimli Gazete, no. 69, s. 820, 26 Mart 1 3 1 4 (7 Nisan 1 8 98), Sa'di'den tercüme. 3. Aynı yer. Sa'di'den tercüme.

NAZIM PARÇALARI Duysaydı şu lahn-i hak-pesendi Davud bile olurdu mebhud! ı * * * Oluyor yad-ı haziniyle gönül ınalıv-ı garam O tabi'i, o rebi'i nagamatın hiifız! Sen fıgan etmelisin, ben dahi mest olmalıyım Başka yok zevki bu illernde hayatın hiifız! 2 * * * İdaline dair duyulan, söylenilen hep Tahmindir ey herter-i idrilk olan Allah! Meclis dağılıp ömr ise payana erişti Biz evvel-i vasfında, tehayyürde iken ah! 3 * * * Ya bu illernde vefa yok zaten, Ya vefasız bütün ebna-yı zaman; Kime ok atmayı öğrettiruse Sonra bir gün beni de aldı nişan!4 * * * 575 1. Aynı gazete, no.77, s. I014. 28 Mayıs 1 3 1 4 (9 Haziran 1 8 98). Sa'di'den tercüme. 2. Aynı yer, Sa'di'den tercüme. 3. Aynı gazete, no.82, s. l075, 2 Temmuz 1 3 1 4 ( 1 4 Temmuz 1 8 98), Sa'di'den tercüme. 4. Aynı yer, Sa' di' den tercüme.

576 SAFAHAT DIŞINDA KALMIŞ ŞİİRLERİNDEN Olsaydı beşer gaybı da idrake muzaffer, Bir kimseye aslidelik olmazdı müyesser. ı * * * Bulsan da benim halimi şayeste-i nefret Sen hulk-i kerimaneni terk etme, ne hacetP * * * Derim hep ederken nesi'ın ihtizaz Seher vakti, ser bezemin-i figan: «Beni hiç yad eylerliğin var mıdır? Hayalimden ey bir zaman çıkmayan! » 3 * * * Nevmid-i visal eyleme artık beni ey merg, En son emelimdir, şunu bari heder etme; Canan geliyor, can gidiyor, şimdi, İlahi, Bir lahza eman ver de, Kıyamet'te diriltme.4 * * * I . Servet-i Füm1iı, c. I 6, no. 399, s. 135, 22 Teşrinievvel 1 3 1 4 (3 Kasım 1 8 98). Sa'di'den tercüme, «Bedayi'ü'l-Acem» yazısı için­de. 2. Aynı dergi, no. 401 , s. 1 7 0 ( 1 7 Kasım 1898), Sa'dl'den tercüme. 3. Aynı yer, Sa'di'den tercüme. 4. Aynı dergi, no.403.

NAZlM PARÇALARI 577 Sefiilet olsa hatta müntehası rilh-ı irfanın, Yakışmaz filriğ olmak bir zaman kesb-i faziletten. Cehaletten utanmak kendine aiddir insanın; Fakat eyyam utansın «bi-nasib erbab-ı himmetten! » I * * * Bu bir neşide-i giryan ki her enininden Sımah-ı dehşete çarpar meal-i zar-ı hayat; Yazık ki şi'rimizin böyle en güzininden Nasibimiz oluyor en acıklı hissiyyat!2 * * * Sen ey cihan-ı muvahhid ki milh-i gufrilnı, Mücahedeyle geçirdin Huda nzası içün; N asib-i pakini al durma han-ı kudretten, Helili olur sana Hakk'ın naim lütfu bugün. ü Odur tevakku'umuz bilr-gah-i Mevla'dan: Ki ıyd-i fıtrı said eylesin cihilna bütün; Semadan arza nigilh eyledikçe aynı hilal Umilm alem-i İslilm'ı mübtehic görsün.3 * * * l . Sıratımüstakim (SM), c. 1 , no. 20, s. 3 1 2 , 29 Kfuu1nievvel 1324 ( l l Ocak 1909). Arapça bir kıt' anın tercümesi. 2. SM, c. 2, no. 38, s. 1 8 1 , 14 Mayıs 1325 (27 Mayıs 1909). Kıt'a, dergi adına ve imzasız olarak, <<Sonbahar>> adlı bir manzı1menin altına yazılmıştır. 3. SM, c. 3, no. 58, s. 8 1 , 29 Ramazan 1327/ITeşrinievvel 1325 (14 Ekim 1909). Ramazan Bayramı münasebetiyle yazılan manzı1me, derginin birinci sayfasında, başlıksiz ve imzasız olarak yayınlan­mıştır.

578 SAFAHAT DIŞINDA KALMIŞ ŞİİRLERİNDEN Şark'tan başlayarak Mağrib-i aksaya kadar Dayanan bir koca dünyadaki üç yüz milyon Sineden yükselecek İsm-i Huda hürmetine, Iydin ey ümmet-i merhume mübarek olsun. Bugün iifiikı fürfizan edecek nur-i mübin Parlasın haşre kadar, sönmesin! Amin amin ! ! * * * Şirazidir iç afiyetle ! - Olsun şu da hatırında lakin: Bir tömbekidir bugünkü feyzi, - Sa'dl'yi yetiştiren hakin!2 o * * * Beden hazzeyler amma ruh zevk almaz ataletten: Çalışmak sonra dinleornektir ancak karı dünyanın. Eğer eğlence iş olmaz da iş eğlence olmuşsa, Güzar etmiş demektir zevk içinde ömrü insanın.3 1 . SM, c. 3, no. 68, s. 24ı , 10 Zilhicce 1 3 27/10 Kanunievvel 1325 (23 Aralık 1909). Kurban Bayramı münasebetiyle yazılan manzfime, der­ginin birinci sayfasında, ba ıks z şlıve imzasız olarak yayınlanmıştır. 2. SM, c. 4, no. 80, s. 28, 4 M art 1 3 26 ( 1 7 Mart 19 10). Başlıksız olan m n umeni üzerinde u a zn şsatırlar bulunmaktadır: <<Şirazlı bir arka ad şım vardı. Sizin toprak adam yetiştirmez i e dyikide birde bana takılırdı. Bir gün !arife yollu şu kıt' ayı bir kağı a dyazdım. İçine de elli gram kadar tömbeki koyarak kendisine hediye ettim.>> 3. Küfe] i bir seyyar satıcının resmine yazılmıştır. Altında (21 Mart 1905} tarihi vardır. Tarih ve Toplum, no. 39, s. 146, Taha Toros neşri.

579 LEYLE-İ MEVLİDİ'N-NEBİ ALEVHiSSELAM Zulmette kalan zemin-i Şark'a Saçtın yeniden sema sema nur; Bir feyz-i azim var ki sende Hayran ona bin sabah-ı mahmilr! Ey leyl devam edip gideydin: Ferdayı da nilra kalbedeydin! ı 411 -:.. 1.. ..� ı , . � .r.-. \"\".r' _,... [. ..r« .. '\"\" .. Madam ki gördün bu güzel günleri, artık Ey millet-i merhilme! Hayatın ebedldir. İkbalini te'yid edecek nasr-ı İlahi; Ümmid kavi, çünkü mevaid kavidir. Afakta, enfüste ayan şevk ile, biz de Kalkın edelim, Halik-ı hürriyyete secde.ı * * * 1. SM. c. 4, no. 8 1 , s. 41, 12 Rebiülevvel l 3 28/l l Mart 1 3 26 (24 Mart 1910). Mevlid kandili dolayısıyla yazılan manziime, derginin birinci sayfasında imzasız olarak yayınlanmıştır. 2. SM, c. 4, no. 98, s. 333, 8 Temmuz 1 3 26 (21 Temmuz 1910). 10 Temmuz, Meşrutiyet inkılabının ikinci yıldönümü dolayısıyla yazılan manzume, der­ginin birinci sayfasında imzasız olarak yayınlanmıştır. Üzerinde, başlık ye­rinde bulunan Rum (30) suresinin 4-5. ayetlerinden bir parçadır. Meali: «0 gün mü'minler Allah'ın yardımıyla ferah bulacaklardır.»

580 SAFAHAT DIŞINDA KALMIŞ ŞİİRLERİNDEN Ya Rab, şu muazzam Ramazan hürmetine, Kaldır aradan vahdete hail ne ise; Ya Rab, şu asırlarca süren tefrikadan Artık ezilip düşmesin ümmet ye'se. Madam ki verdin bize bir riih-i nevin . . . Y a Rab, daha bir netha-i te'yid insin ! I * * * Üç yüz milyon sahifelik, bir Mecmı1a demekse müslümanlar; Şiraze-i ictima'ı dindir. Yok rabıta başka, varsa din var. «Bayram! » diye ey kucaklaşan halk, İnsanları hangi kayd bağlar? Sen din ile payidar olursun; Din gitti mi tammar olursun!2 1. SM, c. 5, no. 1 0 5, I, s. 4 Ramazan 1328/26 Ağustos 1326 (8 Ey­lül 1910). Ramazan münasebetiyle yazılan manziime, derginin birinci sayfasında imzasız ve başlıksız olarak yayınlanmıştır. 2. SM, c. 5, no. 109, s. 7 1 , 2 Şe v l 1328/23 Eylül v a1326 (6 Ekim 1910). Ramazan Bayramı münasebetiyle yazılan manzume, der­ginin birinci sayfasında imzasız ve başlıksız olarak yayınlanmış-tır. · ·

LEYLE-İ MEVLİDİ'N-NEBİ SALLALLAHU ALEYHİ VE SELLEM On dört asır evvelki meşimen senin ey leyl, Bir nu r -i serna-pare dOğlriDUŞtU, değil mi? Aguşunu bir aç: Görelim tayfını olsun . . . Sinende nihandır, sanınm, ya d -ı yetimi. Ya Rab, o hariminde yüzen Dürr-i Yetim'in Ta haşre kadar Şer' i ye tim olmasın . . . Amin P Ramazan geldi zamlinında bu yıl, hamdolsun, o biraz belki azaltır çekilen alamı. Hastalık, zelzele, yangın, kanşıklık, kıtlık, Daha binlerce felaket eziyor İ slam'ı. «Halk çok azdı da ondan bu belalar . . . deniyor; » Azınayan yok mu, bütün ehl-i sıyiim azgın mı? Kimse, ya Rab, süfehii onlan irnhal etme; Yoksa bir millet-i ma'sO.meyi pa-mal etme.z * * * 58 1 I . SM, c. 6, no. 1 3 2, s. 17, 14 Rebiülevvel 1 3 29/3 Mart 1327 ( 1 6 Mart 191 1 ) . Mevlid Kandili münlisebetiyle yazılan manzfime, im­zasız olarak derginin birinci sayfasında yayınlanmıştır. 2. SM, c. 6, no. 156, s. 401, 7 Ramazan 1329/18 Ağustos 1 3 27 (3 1 Ağustos 1 9 1 1 ) . Ramazan münlisebetiyle yazılan manzfime, dergi-

582 SAFAHAT DIŞINDA KALMIŞ ŞİİRLERİNDEN Düşman sesi duymak istemezsen, Kardeş sesidir, uyan bu sesten! Kalkınca görür ki akşam olmuş, Vaktiyle uyanmayan bu sesten.ı * * * O yeşil toprağın ey yüzler ağartan Karesi, Şimdi binlerce şehidin kanayan makberesi. Sana hasret kalan evladın için dünyada Varsa kalırolmadan aram edecek yer neresi? Hani gökkubbenin altında görülmüş mü eşin? Dağların bağ, hele viidilerin altın deresi! Ey benim her taşı bir ma'bed-i iman yurdum, Seni er geç bana mutlak verecek Ma'bı1d'um!2 nin birinci sayfasında imzasız olarak yayınlanmıştır. Üzerinde, başlık yerinde bulunan A'riif (7) suresi 155. iiyetin bir kısmıdır. Meiili: «içimizdeki beyinsizlerin işledikleri yüzünden, bizi heliik eder misin, Alliih'ım? ... » 1 . Hasan Basri (Çantay) Bey'in Bahkesir'de, 17 Ekim 1918- 1 3 Mart ı ı 9 9 tarihleri arasında çıkardığı «Ses» gazetesi için Mehmed Akif Bey tarafından yazılmış olan bu kıt'a, gazete yayınlandığı müddetçe, başlığının altında bulunmuştur. 2. Yeni Gün Gazetesi, 30 Haziran 1 3 38 (I 922) Ankara. Balıkesir'in Yunanlılar tarafından işgalinin ikinci yılı dola y ısıyla yazılmıştır. Karesi, Balıkesir'in o zamanki ismidir.

TEBRİK Tann'nın yurdunu sarmış da yanan sinesine, Yine bir mahşeri inler ki, bu gün, Imanın: Ne ayaklarda, ne başlarda, ne vicdanlarda, «Kayd-ı dünya! > > denecek limesi yok, dünyanın. Oh! Bir nı1r-i mücerred ki bulutsuz, üryan, Gördüğüm parçası manzı1me-i bi-payanın. Dönüyor vecd ile bir lahza karar eylemeden, V e eh-i Baki'sine dalmış, dönüyor Rahman'ın. İşte bir böyle tecelli dilerim ben sana da: Ki tamam olmak için Rabb'ine itminanın, Sinmesin -kalbini imanla dönen duygulara­En ufak gölgesi dünya ile mafihanın. ' * * * Bana hiç bakmayan o gözlerden Bir nazar beklesem ne var çok mu? Deme çeşm-aşinalığım yoktur; Çeşmine aşinalığım yok mu?2 583 1. Mehmed Akifin, Mahir İz'e gönderdiği 5 Temmuz 1928 tarihli mektu­bundan. Neşreden M. Uğur Derman, Mehmed Ak f en Mektuplar, itKub­bealtı Akademi Mecmuası, yıl 5, sayı 4, Elcim 1976, s. 14-15. Manzilme, Kurban Bayramı tebriki için Abbas Halim Paşa'ya yazılmıştır. 2. Mehmed Akif Bey'in gençliğinde yazdığı bir kıt'a. Miiliir İz Bey'den naklen, Eşref Edib, Mehmed Akif, c. 2, s. 304, 1 9 39.

584 SAFAHAT DIŞINDA KALMIŞ ŞİİRLERİNDEN Ne yazdıysam eser nfunıyle hepsinden rücu' etti ; mSözün ma'nası yok, ma'na için söz bulmak imkansız! ! * * * Ya Rab, senin üç türlü kulun var, bu muhakkak; Bir kısmına her şeyleri bol bol veriyorsun ... Bir kısmına lakin keremin muktesid olmuş, Nur istese bilfarz ona petrol veriyorsun. Bir kısmı da aç kalmak için bağlı kapında, Ekmek dese biçare, hernan yol veriyorsun.2 * * * Hikmet ne ezelde yazmamaktan Ya Rab, bizi de ganiyy-i şakir? Aç karnma çok mu kulluk ettik, Olduk da bugün fakir-i sabir?J * * * 1 . Hakim Sen1li'den tercüme. Mahir İz Bey'den naklen, Eşref Edib, Mehmed Akif, c. 2, s. 304. 1939. 2. M. Uğur Derman Bey'in merhum Mahir İz' den duyarak tesbit et­tiği metin. Mahir Bey'in yakın talebesi ve üstad hattatlanmızdan eczacı M. Uğur Derman Bey, merhum Hoca'nın, Akif Bey'in bu mısralannı sık sık okuduğunu bildirmektedir. 3. H. Basri Çan tay, Akife Dfur Hatıralar, Fetih gaz., 27 . 1 2 . ı 957.

NAZlM PARÇALARI Arkamda serilmiş yere bir mazi var, Karşımdaki müstakbelim ondan da harab. mn ortada, bir çöl ki, sudan vaz geçtim, Yok ye'simi aldatmaya bir damla serab.' * * * 585 «Nasıl dört ngiliz dünyayı oynatmakta, hayrettir, İBunun elbette var bir sım?» derler. İ ngiliz der ki: «Sefil eviadı şayed ırkıının cür'etli şeylerse, Necib eviadı onlardan edidir elli kat be1ki.»2 KIT'A Viranelerin yasçısı baykuşlara döndüm, Gördüm de hazanında bu cennet gibi yurdu. Gül devrini bilseydim onun, bülbül olurdum; Ya Rab, beni evvel getireydin ne olurdu? . . . Ağustos 1 9 35 1. Ayda Bir mecmuası. no. l l , Temmuz 1 9 36. 2. M. E. Erişirgil, İslamcı Bir Şiiirin Romanı, s. 204, 1956. Kıt'a 1 9 23-25 yıllannda yazılmış olabilir.

586 SAFAHAT DIŞINDA KALMIŞ ŞİİRLERİNDEN KASR-I GÜLŞEN Kasr-ı Gülşen'sin evet, lakin gönüller şen değil. Durduğum, mazine hürmet, yoksa neşvemden değil. Var mı loş sinende canandan kalan nur izleri? Ey yeşil yurt, istenen senden odur, sinen değil... 4 Eylül l 9 35 RESMİMİN ARKASINA Hepsi göçmüş, hani yoldaşlannın hiçbiri yok! Sen mi kaldın, yalınız kafileden böyle uzak? Postu sermekse meraının yola, serdirmezler; Hadi, gölgenle beraber silinip gitmene bak. RESMİM İÇİN 1 9 35 Şu serilmiş görünen gölgeme imrenmedeyim ... Ne saadet, hani ondan bile mahrllmum ben. Daha bir müddet eminim ki hayatın yükünü, D izfe rim titreyerek çekmeye mahkumum ben. Çöz de artık yükümün kördüğüm olmuş bağını, Bana çok görme, lahi, bir avuç toprağını!. . . İ1 9 351 I . Son dört kıı'a manzılme Eşref Edib Bey'in kitabında (c. l , s. 1 3 3, 653) yayınlanmıştır. Kasr-ı Gülşen: Abbas Halim Paşa'nın köşkü· dür. Kıt'a, Paşa'nın vefatından sonra yazılmıştır.


Like this book? You can publish your book online for free in a few minutes!
Create your own flipbook