Important Announcement
PubHTML5 Scheduled Server Maintenance on (GMT) Sunday, June 26th, 2:00 am - 8:00 am.
PubHTML5 site will be inoperative during the times indicated!

Home Explore İnsan Ne İle Yaşar-TOLSTOY

İnsan Ne İle Yaşar-TOLSTOY

Published by eminyukseloglukaihl, 2019-10-20 04:05:56

Description: İnsan Ne İle Yaşar-TOLSTOY

Search

Read the Text Version

ama kadın ne yapsa onları göğüslerinekaldıramıyordu. Beni gördüğünde, canını alayımdiye Tanrı’nın gönderdiğini anlayıp gözyaşlarıdökerek, ‘Ey Tanrı’nın meleği! Kocam kestiğiağacın altında kalıp birkaç gün önce öldü. Kiminkimsen yok; bu günahsızlar ölüp gidecek.Yalvarırım, canımı alma! N’olur, onlarıemzirmeme, kalkıp yürüdüklerini görmemeyetecek kadar izin ver. Çocuklar ana babalarıolmadan yaşayamaz!’ Söylediklerini dinleyip birçocuğu bir göğsüne, diğerini de kollarına uzatıp,göklere yükselip O’nun huzuruna çıktım ve‘Tanrı’m, verdiğin görevi yerine getiremedim;kadının kocası bir ağacın altında kalarak canvermiş; kadın, ikiz yavrularının hatırına canınıalmayayım, çocuklarının büyüyüp yürüdüklerinigöreyim diye yalvarıyor. Bu yüzden, verdiğingörevi yerine getiremedim.’ dedim. Tanrı, ‘Git,annenin ruhunu teslim etmesini sağla ve üçgerçeği öğren: İnsanın içinde ne vardır?.. İnsanaverileni ve verilmeyeni öğren. İnsan ne ile yaşar,öğren. Bunları öğrenip tekrar göklere dön.’Bu sözler üzerine, tekrar yere inip kadına ecel

şerbeti sundum. Bebeler göğüslerinden düştüler.Bedeni yataktan düştü kadının ve çocuklardanbirinin dizlerini ezdi. Kadının ruhunu Tanrı’yagötürmek amacıyla köy üzerinde yükseliyordumki bir esintiye kapılıp yere düştüm. Kadıncağızınruhu, kendi başına göklere yükseldi; bensetekrar dünyaya, o türbenin yanına düştüm.”Yoksul karı koca, evlerinde kimi konukettiklerinin farkındaydılar. Sevgi ve saygıylagözyaşı döktüler. Melek şöyle seslendi: “Birbaşıma ve çıplaktım. İnsanların ihtiyaçlarınınneler olduğunu bilmiyordum; açlıktan içimeziliyor, soğuk kemiklerime işliyor fakat neyapacağımı bilmiyordum. Bulunduğum tarlayayakın bir türbe gördüm; başımı oraya sokupsoğuktan korunabileceğimi düşünerek orayagittim; ancak türbenin kapısı kilitliydi, içerigiremedim. Hiç değilse rüzgârdan korunayımdiye geçip türbenin arkasına oturdum. Karanlıkbasmıştı. Karnım açtı ve donmak üzereydim.Derken, yoldan birinin geçtiğini gördüm. Elindebir çift çizme tutuyor, kendi kendinekonuşuyordu. İnsana dönüştüğümden beri,

ölümlü birini ilk görüşümdü bu; yüzü korkunçgörünüyordu, başımı çevirdim. Adamınsoğuktan nasıl korunacağını, ailesini neyledoyuracağını kendi kendine konuştuğunuduydum. ‘Ben burada açlıktan, soğuktanneredeyse öleceğim; adamsa kendi derdinedüşmüş. Onun bana yardımı olamaz’ diyegeçirdim içimden. Beni gören adamın kaşlarıçatıldı, yüzü biraz daha korkunçlaştı. Bulunduğuyeri bırakıp yolun öte yakasına geçti. Kendimiçok çaresiz hissettim; fakat ansızın onun dönüpgeldiğini gördüm. Başımı kaldırıp yüzünebaktığımda, adamı neredeyse tanıyamıyordum;demin yüzünde ölüm olan adam, canlanmış,gençleşmiş gibiydi; yüzünde Tanrı’nın ilahî ışığıvardı. Yaklaşıp, giymem için bir şeyler verdi,beni yanına alıp evine getirdi. Evinegetirdiğinde, karısı karşıladı bizi ve hemenkonuşmaya başladı. Kadının hâli,kocasınınkinden daha korkunç görünüyordu vesoludukları havada ölümün kokusu vardı; buyüzden, güçlükle soluk almaya başladım. Benimdışarının soğuğuna atılmamı istiyordu. Bunu

yaptığında hemen öleceğimi biliyordum. Kocası,ona Tanrı’yı anımsatınca kadın çarçabuk değişti.Yemek getirip yüzüme baktığında, ben de onabakıp ölümün onun üstünde sözü olmadığınıgördüm. Hayat bağışlanmıştı ona; onun buhâlinde de Tanrı’yı hissettim.Hemen sonra, Tanrı’nın ilk dersini hatırladım:‘İnsanın içinde ne vardır?’ İnsanın yüreğinesevginin egemen olduğunu öğrendim. Tanrı’nınvaat etmiş olduğu şeyleri bana açık etmesiylerahatlıyordum; ilk kez işte bunun içingülümsedim. Ancak öğreneceklerim bitmemiştidaha: ‘İnsana neyin verilmediği’ ve ‘insanın neile yaşadığı?..’Evinizde yaşıyordum. Bir yıl geçti. Gününbirinde, biçimi bozulmayacak, dikişleriatmayacak çizmeler isteyen bir bey geldi.Yüzüne baktığımda, omuzlarının üstündearkadaşımı, Azrail’i gördüm. O meleği bendenbaşka gören olmamıştı; onu tanıyordum; akşamavarmadan, varlıklı beyin canını alacağınıbiliyordum. ‘Adam bir yıl sonrasına hazırlanıyorama akşama varmadan öleceğini bilmiyor!..’

diye düşündüm. Hemen, Tanrı’nın ikincibuyruğunu anımsadım: ‘İnsana verilmeyennedir?’İnsana sevginin egemen olduğunu biliyordum.Artık ona neyin verilmediğini de anlamıştım:Kendi gereksinimlerinin bilgisi... İkinci kezgülümsedim. Hem arkadaşımı görmekten, hemde Tanrı’nın ikinci buyruğunu esinlemesindendolayı bahtiyardım.Fakat bilmem gerekenler bitmemişti: ‘İnsanınne ile yaşadığı...’ Tanrı, son dersi deesinleyinceye kadar beklemeyi sürdürdüm.Altıncı yıl, kadınla ikiz çocuklar geldiler; kızlarıhemen tanıdım ve hayatta kalmayı nasılbaşardıklarını öğrendim.Neler yaşadıklarını öğrenince düşündüm:Anaları, çocukları için bana yalvarmış, buyavruların kendi başlarına yaşamayacaklarınısöyleyince inanmıştım; fakat onlarla yabancı biriilgilenmiş, besleyip büyütmüştü. Kadının onlarıöz çocuğu gibi sevdiğini görünce gözyaşıdöktüm; kadında can bağışlayan Tanrı’nınvarlığını sezdim. İnsanları yaşatan şeyi,

öğrenmem gereken son şeyi de öğrendim. Tanrı,beni bağışlayıp son dersi de esinlemişti; üçüncükez gülümsedim.”Melek sözlerine son verince, üstündekielbiseler yok oldu ve insanın gözünündayanamayacağı kadar güçlü bir ışıkla kaplandı.Sesi o kadar yükseldi ki göklerden geliyorgibiydi. Melek:“Anneye, çocuklarının neye ihtiyaçlarıolduğunun bilgisi bağışlanmadı. Varlıklı bey degereksiniminin ne olduğunu bilmiyordu.Kimselere, karanlık çöktüğünde, çizme mi,cesedine giydirilecek terliklere mi gereksinimiolduğu açıklanmadı. O günahsız yavrular sağkaldıysa, annelerinin özeni sonucu değil, onlarıhiç tanımamasına karşın, merhamet edip sevgibesleyen bir kadın var diyeydi; insanların tümükendilerini nasıl rahat ettireceklerini düşünerekdeğil, insanlara verdikleri sevgiyle var kalırlar.Daha önceleri, Tanrı’nın insana hayattan tatalması için arzular bağışladığını biliyordum;bugünse anladığım şu ki gerçek, bunları kat kataşıyor.

Biliyorum ki Tanrı, kullarının ayrı ayrı değil,beraberce yaşamalarını istiyor; bu yüzden herbirine kendi gereksinimlerini değil, hepsi içingerekenleri esinliyor.Biliyorum ki insanlar sadece kendilerinidüşünerek var kalıyor gibi görünseler de aslındaonlara hayat veren tek şey ‘sevgi’dir. SevenTanrı’ya; Tanrı, sevene yaklaşır. Sevgiyi vareden sadece O’dur çünkü.”Melek, Tanrı’ya şükrederken sesi bütünbarakayı inletti. Barakanın damı yarıldı, gözkamaştıracak kadar parlak ışınlar göğe doğruyükselmeye başladı. Simon, karısı, çocuklaryerlere kapaklandılar. Melek gökyüzüneyükselmişti.Simon, gözlerini açtığında barakası eskisigibiydi.SONSİS YAYINCILIK DÜNYA

KLASİKLERİ SERİSİ1. Ana Maksim Gorki2. İki Şehrin Hikayesi Charles Dickens3. Denemeler Montaigne4. Ölü Canlar Gogol5. Madam Bovary Gustave Flaubert6. Faust Goethe7. Suç ve Ceza Dostoyevski8. Vadideki Zambak Balzac9. Babalar ve Oğullar Turgenyev10. Sefiller Victor Hugo11. Hacı Murat Tolstoy12. Benim Üniversitelerim Maksim Gorki13. Genç Warther’in Acıları Goethe14. İtiraflarım Tolstoy15. Beyaz Diş Jack London16. Kırmızı ve Siyah Henri Beyle Stendhal17. Kumarbaz Dostoyevski18. Vahşetin Çağrısı Jack London19. Yüzbaşının Kızı Puşkin20. Beyaz Geceler Dostoyevski

21. Anna Karenina Tolstoy22. Karamazov Kardeşler (2 Cilt) Dostoyevski23. Savaş ve Barış (2 Cilt) Tolstoy24. Robinson Crusoe Daniel Defoe25. İnsan Ne İle Yaşar TolstoyKitap mı?..Hemen...www.hemenkitap.comİnternet Satış


Like this book? You can publish your book online for free in a few minutes!
Create your own flipbook