Important Announcement
PubHTML5 Scheduled Server Maintenance on (GMT) Sunday, June 26th, 2:00 am - 8:00 am.
PubHTML5 site will be inoperative during the times indicated!

Home Explore 49 - Derin Tarih_Nisan 2016

49 - Derin Tarih_Nisan 2016

Published by sedatfurkanileri, 2019-10-27 12:38:36

Description: 49 - Derin Tarih_Nisan 2016

Search

Read the Text Version

Erken Rezervasyon İndirimi 6 KAL 5 ÖDE 7 Gece’de Sürpriz Paket 7 gece ve üstü konaklaklamalarda 7 farklı indirim ve fırsatlar 0 232 722 22 22 Balayı Çiftlerine Özel Balayı Paketi Sürprizi www.clubfamilia.com Diğer kampanya ve fırsatlarımız hakkında bilgi edinmek için [email protected] 0232 722 22 22 Arayınız.





DEFTER İSMAİL KARA Prof. Dr., Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İslam Felsefesi Emekli Öğretim Üyesi Bekir Topaloğlu HOCA İÇİN RAHMET KAYITLARI Onun sessiz sedasız göçmesiyle İmam Hatip Geçtiğimiz ay kaybettiğimiz Okulları neslinin ilk sağlam sacayağı kırıldı Prof. Dr. Bekir Topaloğlu demek mübalağalı olmayacak sanırım. Bekir klasik bir Kelamcı olmanın Topaloğlu, Hayrettin Karaman ve Tayyar Al- ötesinde İmam-Hatip ve tıkulaç üçlüsünün etrafında, onları 12’ye tamamlayan Yüksek İslam-İlahiyat yakın bir müttefikler (rivayetlere göre yeminliler) hal- camiasının yorulmak bilmez kası vardı, onların etrafında da muhlis ve muhiplerden hizmetkârlarındandı. oluşan birkaç hâle daha. Dış ve yan halkalarda ise daha Akademik çalışmaları büyük bir kalabalık… Bir İmam Hatip camiasının ya- yanında Nesillerin El Kitabı kın-uzak halkaları ve bunun hissiyatı. Onların severek gibi gençlerin yetişmesine kullandıkları ifade ile bir “Nesil”, hatta “Altın Nesil”. yönelik eserleriyle de bilinen hocayı görünmeyen yönleriyle Ama üçlünün statüsü ve itibarı hep ayrı oldu, farklı tanımaya ne dersiniz? kaldı. Yükleri ve vazifeleri, tahammülleri ve dayanık- lılıkları da öyle idi, öyle oldu. Aslında biraz da mem- leketlerinden kaynaklanan farklı mizaçlara, farklı ön- celiklere, farklı özelliklere sahiptiler (biri Oflu, biri Erzurumlu/Çorumlu, biri Kastamonulu), ihtisas alanı olarak da vazife taksimi yaparcasına farklı ilimleri seç- mişlerdi. Bu farklılıklarını müsbet istikamette kullan- dılar ve birbirlerini tamamladılar. Başardıklarının tek tek kendilerinkinden büyük oluşunun sebebi de bu. Onlar bir bakıma merkezdi. Aslında kendilerini mer- kez kıldılar, merkez olmaya hazırladılar da diyebiliriz. Tarihin akışı ve Türkiye’nin talepleri ile iradeleri bir noktada birleşmiş ve onları hem gözlerin ve yolların hem okların ve saldırıların merkezi yapmıştı. Takdirler ve talepler onlara müteveccih olduğu gibi acı ve yıkıcı tenkitlerin, tahripkâr karalamaların mızrakları da he- defte onları gelip buldu. Siyasî, dinî, kültürel bölünmelerin, uyarılmış sert- 52 DERİN TARİH / 2016 NİSAN

ZAMANA ŞAHITLIK EDEN IKI FOTOĞRAF… Rahmetli Bekir Hoca’nın vefatıyla neticelenen hastalığından iki gün önce İSAM’daki odasında buluşmuş ve Günlerim Böyle Geçti adını koyduğu günlüklerine-hatıratına girecek fotoğraflara bakmıştık. Yandaki güzel ve her bakımdan itinalı fotoğraflardan zarfta ikişer tane olduğunu görünce müsaadeleriyle birer tanesini almıştım. Aslında iki fotoğrafı da biliyordum, zaten ikincisi talebesi olduğumuz yıllara aitti. Beni harekete geçiren, fotoğrafların kalitesi kadar arkalarında yer alan fotoğrafçıların mührü ve birindeki tarihti. İlkine “Foto Turan, Çember- litaş” kaşesi basılmıştı. Tarih yoktu ama bunun Yüksek İslâm Enstitüsü talebeliği ve Sultanahmet’te Firuz Ağa Camii imamlığı yaptığı yıllara ait olması kuvvetle muhtemeldi. İkincisinde “Foto Gül, Bağlarbaşı Nuhku- yusu Cad. No. 301 A, Üsküdar. 8 Ocak 1975” mühürleri vardı. leşmelerin ve yarılmaların arttığı 70’li yıllar boyunca lamlı bulmadığım bazı oynamalar ve kırılmalar ol- hizmetleri de çok oldu, bir kısmına kendilerinin sebe- maya başladı. Okuyucuları ve takipçileri arasında si- biyet verdiği tartışmaları, mücadeleleri ve yorgunluk- yaseten onlardan farklı düşünen ama dinî anlayışları ları da. İlerledikçe yoruldular, yükseldikçe daha fazla onlara yakın gruplar, gençler, hatta radikaller de ol- hedef oldular. Resmî ve gayrıresmî destekçileri olduğu du. kadar aynı çevrelerden muhalifleri ve düşmanları da oldu. Birbirini iten (yahut aynı zamanda destekleyen, Bu tablo Cumhuriyet devri Türkiye tecrübesinde, diri tutan) her iki çizgi etraflarını da etkiledi. hususen geniş manasıyla dinî alanda hem muhteva ve çalışma alanları, eserleri, fikirleri açısından hem Dahası İmam Hatip camiası da aynı yıllarda (çok de zamanın getirdiklerine tahammül ve mücadele bi- azalmış olarak bugün de) onlara karşı bölünmüş bir çimi, nihayet etkileri itibariyle fazla örneği olmayan manzara arz ediyordu. Bunun sebeplerinden biri ce- bir vâkıa, henüz ele alınmamış problemlerine rağ- maat ve tarikatlara, dinî gruplara mensup olan İmam men bir başarı sayılır. Hatiplilerin din anlayışlarından, dinî ilimlere ve ule- maya bakışlarından kaynaklanıyordu. Aradaki mesa- Şimdi sacayağın bir direği fani ömür yolunun so- feyi yazdıklarıyla, belki yazma tarzlarıyla merkezde- nunda kırıldı, tahta kılıçlardan biri ilim mücadelesi kiler de bir miktar açtı. Muhtemelen daha etkili ve meydanında, savaş sahrasında düştü. O zafer ve ba- belirleyici ikinci sebep siyasetten, makam mevki ve şarı naralarını hiç duymadı, kulaklarını onlara zaten iktidar bölüşümünden geliyordu. 1969 yılından itiba- sağır hale getirmişti. Ganimet dağlarını hiç görme- ren siyasetin birkaç parçaya böldüğü milliyetçi-muha- di, gözlerinin ferini oralara hiç çevirmedi. O başarı- fazakâr-mütedeyyin-İslamcı çevre mensuplarının si- dan ziyade işe, vazifeye odaklanmıştı; yaşına aldırma- yaset merkezli fakat din görünümlü tutumlarından, dan, gece gündüz demeden çalıştığı büyük bir projeyi sözlerinden onlar da, etraflarındaki hâleler de ziyade- son iş olarak nihayetlendirmek peşindeydi; Arapça siyle etkilenmişti. aslını tahkikli olarak neşrettiği İmam Maturidî’nin Te’vilâtu’l-Kur’an adlı o hacimli tefsirinin Türkçe tercü- Fakat taşradan gelip merkeze yerleşen, kendileri mesini de tamamlamak için her şeyi yapıyor, dua da- bir merkez olmaya yönelen bu üçlü ve ilk dar halka hil her tedbiri alıyordu. zaman zaman aralarında vukubulan fikrî ve taktik ihtilaflara rağmen birbirlerinden kopmadılar, şahsî Ama tedbir takdiri bozmaz demişler... Göç ferma- yönelişlerin, alt tercihlerin, tâli derecedeki fikir ayrı- nı çıktığında “lebbeyk” deyip yola revan olmakta hiç lıklarının, insanî zaafların getirdiği bazı problemlere tereddüt etmedi herhalde. Oflu olmasına rağmen üç- rağmen bunu çatışma ve uzaklaşma konusu yapma- lü arasında ve yakın halkada “yarımca evliya” sadece dılar. Oluşan bazı mesafeler ana stratejiye bir ömür ona münasip görülmüştü çünkü. boyu sadık kalmaktan onları uzaklaştırmadı. Fikirle- rinden de ana hatları itibariyle vazgeçmediler. Sadece Zamanın kuvvetlendirdiği ilk intibalar 90’lı yıllardan itibaren siyasî tercihlerinde benim an- Rahmetli Bekir Hoca’ya daha mülaki olmadan adı- nı bilmiş ve tanımıştım. Herhalde önce ağabeyim 2016 NİSAN / DERİN TARİH 53

DEFTER HOCASI NURETTIN TOP- ÇU VE ARKADAŞLARI ILE Nurettin Topçu İstanbul Erkek Lisesi’ndeki hocalığı devam ederken 1960 İhtilâli’ne kadar İstanbul İmam Hatip Okulu’nda da Felsefe grubu ve Dinler Tarihi dersleri okuttu. Bekir Topaloğlu da oradan talebesi. Hoca’nın 10 Temmuz 1975’te vefatına kadar yakın münase- betleri devam etmiş. Bu fotoğraf 1958-59 ders yılında çekilmiş. Muhtemelen sene sonu. Topçu ortada. Bekir Topaloğlu solda ikinci sıradaki gözlüklü. Onun üstündeki gözlüklü talebe Saim Yeprem. En arkada, pencere önündeki gözlüklü ise Ahmet Kahraman olmalı. (Nurettin Topçu’ya Armağan kitabında rahmetli Bekir Hoca’nın da kısa fakat güzel bir hatıra-değerlendirme yazısı var.) Mustafa Kara’nın kitaplarından olmalı. Rize İmam Ha- ama talebeliğimden beri dersle sohbetin mutlaka bir- tip Okulu’ndan itibaren de (1967) kitapları üzerinden birinden ayrılması gerektiğine inananlardan oldum. hocamız olmuştu. Arapça derslerinde Hayrettin Kara- Bekir Hoca’nın ders tarafı bana göre idi). man’la birlikte yazdığı kitabı okumuş, Yeni Lügat ad- lı Arapça-Türkçe sözlüklerini o günlerden başlayarak 4 yıllık tahsilimiz sırasında bize sadece o dersiy- bir ömür boyu kullanmıştık. le alakalı 3 metni Arapça orijinalinden ve neredeyse baştan sona okuttu (Temel İslamî ilimlere dair muh- Naklen İstanbul İmam Hatip Okulu’na geldiğimde tasar da olsa bir metni baştan sona okutmak ve oku- (Şubat 1969) Hoca oradan ayrılmıştı. Kısmetimiz son- mak çok önemli. Diğer hocalarımız ya hiç okutmadı- ra açıldı, İstanbul Yüksek İslam Enstitüsü’nde, 1973-74 lar veya tadımlıkla sınırlı kaldılar. Bu yüzden belli bir ders yılından itibaren fiilen hocamız oldu. Kendilerin- düzeyde de olsa ilimlere dair bütünlük, tamlık fikri den nizami olarak Kelâm dersi okuduk ama istifade- oluşmuyordu. İlahiyatlarda bugün de önemli prob- miz, doğrudan veya dolaylı öğrendiklerimiz bunun lemlerden biri budur). çok ötesinde oldu. O günlerden vefatının birkaç gün öncesine kadar münasebetlerimiz devam etti, talebe- Bekir Hoca Emâli metnini (şiir halinde yazılmış bir liğimiz de. akâid-kelâm risâlesidir) bize sadece okutmadı, ezber- letti de. Aruz veznine göre takti‘ler (hecelemeyi ve Hiç şüphesiz hususiyet sahibi bir hocaydı. Türki- vurguları vezne göre) yaparak okuyuşları hâlâ tat- ye’nin ayakta olduğu, sınıflarda (Enstitü’nün sınıfla- lı nağmeler halinde kulaklarımdadır. Sene sonu im- rında da) dersten çok nutuk atılıp dava geçildiği, va- tihanlarında bir beytin başını okur, devamını getir- tan kurtarıldığı, yetersiz hocaların vakit doldurduğu menizi ister, okursanız ondan sonra hangi meseleden o yıllarda Bekir Hoca için ilk sıralarda hep ders oldu. bahsettiğini sorardı. O gün, o derste ne okutacağı, nereden başlayıp nerede bitireceği kafasında programlı olarak sınıfa girer ve Ayrıca Teftazanî’nin Şerhu’l-Akâid’ini ve kendileri- hemen işine koyulurdu. Talebelerin davaya dair yahut nin tahkikli neşrini ve tercümesini yaptığı Sabunî’nin kısmen dersle alakalı soruları vardı, onları dinler fa- el-Bidâye fî Usuli’d-Din-Maturidiye Akâidi’ni okutmuştu. kat hep “şu dersi bitirelim, vakit kalırsa konuşalım”la Teksir notlarından ise sorumlu idik, oradaki bahisle- durumu idare ederdi. Öte tarafta beni mazur görsün, ri ayrıca anlatmaz, metin okuma sırasında bazılarına hoş bir şekilde “sağırlığa yattığı” da olurdu. İşini, der- temas eder geçerdi. sini aksattıracak, vaktini haleldar edecek sesleri eli- ni de kulağına getirerek duymaz gibi davranırdı. Ben Önce bu dersler sayesinde biz sınırlı da olsa klasik buna müsbet sağırlık diyor, içten içe memnun olu- metinlerle tanışmış olduk. Doğrusu bunları okuyup yordum (Kendim ne kadar becerebildim bilmiyorum anlayabileceğimize dair cesaret de kazandık. Arapça- ya vukufunun, metne hakimiyetinin üst düzeyde olu- şu da derslerin zevkini ve letafetini artırıyordu. Zevk 54 DERİN TARİH / 2016 NİSAN

ve letafeti yahut talebenin dikkatini celbetmeyi sesi- YUSUF CEMIL ARARAT’IN ni alçaltıp yükseltmek, atraksiyonlar yapmak yahut BIR BEYTININ HIKÂYESI parlak cümleler kurmak yoluyla değil mana ve yo- ÜZERINDEN… ğunluk, ciddiyet, meselenin ehemmiyetini hissettir- me üzerinden sağlardı. Hocalık yapanlar bilecekler- Bekir Hoca, Hafız Yusuf Cemil Ararat merhumdan dir, aslında tekdüzelikte bunu sağlamak çok zor bir Arap edebiyatı dersleri almış, Cahiliye devri şiiri oku- iştir ama o bunun yolunu bulmuştu. muştu. 14 Ocak 2011 günü hatıratı üzerinde konuşurken fahri hocalarından Yusuf Cemil faslına gelmiştik. Bilir Hoca ayrıca metnin söylediği ile kendisinin o konu misin dedi, meşhur: hakkındaki fikrini de usulünce birbirinden ayırırdı. Birinci sırada olan metnin ne dediğinin tam olarak Ol ganiyem ki bu bâzar-ı fenâda feleğe aktarılması, anlaşılması idi. Sonra ek malumat verir, Metelik vermek için bende bozukluk yoktur kendi fikirlerini açıklar, bazan esprili, bazan tebes- sümle muhalefet şerhlerini de düşerdi. Fakat metne beyti onundur. Ali Fuat Başgil’in bir yazısında adını meydan okumak, “eski ulema bu meseleyi anlamadı” vermeden bu beyti kullanması üzerine Yusuf Cemil bey gibi şimdi moda olan kaba ifadeler kullanmak onun irticalen ikinci bir beyit söylemiş. Bekir Hoca bu beytin lügatinde ve takrir tarzında yoktu (yüksek lisans ve ilk kelimesini hatırlayamadı ama istirhamım üzerine doktora derslerinde, özellikle Fütûhat takrirlerinde lütfetti, ikisini de defter-i meşahire yazdı: böyle cümleler kurduğunu sonraları başkalarından duydum ama bunu kısmen ihtisas dersi oluşlarına at- … nice âh etmeyeyim Yusuf fettim). Semen-i bahse satılmış beytim. Birkaç latife… O kelimeyi hatırlayınca not edecek, karşılaştığımızda bana verecek, ben de bu sayfaya ekleyecektim. Şimdi “Sahabe günah işler mi işlemez mi?” Soru ve me- hepsi eksik kaldı. (Not. sele bu. Akâid-Kelâm kitaplarında peygamberlerin is- ‘Düşük fiyat’ manasına met sıfatlarına, yani günah işlemez oluşlarına temas gelen “semen-i bahs” edildikten sonra Hz. Peygamber’in ashabının günah Kur’an-ı Kerim’de Hz. Yu- işleyip işlemeyeceği meselesi de ele alınıp tartışılır. suf’un yok pahasına köle Biz de derste, metin eşliğinde bu konuyu okuduk, tar- olarak satıldığını ifade için tıştık. Hoca metinde olmayan bazı bahislere de temas geçmektedir. Yusuf Cemil etti. Fakat bir Karadenizliden beklenmeyecek latife Bey bunlara da işaret cümlesi meğer bahsin sonundaydı. Sesini hiç yükselt- etmiş oluyor). meden son değerlendirme olarak “sahabe elbette gü- nah işler” deyiverdi birden, bir nefes miktarı durduk- Ve Bekir Hoca’nin eski tan sonra devam etti: “biz bile işliyoruz!”… harflerle tuttuğu Günlük- ler’inin ikinci defterinin Emâlî’deki “itikadî” mısralardan biri de şöyle: Ve ilk sayfası. Ekim 1975’in lem-yel‘an Yezîden ba‘de mevtin… Yani aşırıya kaçanlar ilk günlerine dair notlar hariç Yezid’e vefatından sonra kimse lanet okumadı. ihtiva ediyor. Hoca bu problemin niçin kelâm kitaplarına girdiğin- den bahis açtı, Sünnî-Şiî ihtilaflarıyla alakasına temas etti, güzel güzel hassasiyetleri özetledi. Birden başını kaldırdı ve “bak, müellif de duysun, şimdi ben lanet okuyorum” deyip sesini yükselterek güzel ve vurgulu bir “la‘netullahi aleyhim ecma‘în” çekti, sözü bitirdi. Kitaba dönüp bıraktığı yeri ararken devam ediyordu: Buna lanet okunmayacak da kime okunacak be kar- deşim!... Hoca ve yakın arkadaşları Yeni Selefî akıma yakın insanlardır, bu sebeple dervişmeşrep tarafları olmak- la beraber tasavvuf ve tarikatlarla, halk Müslüman- lığıyla “zâhiren” mesafelidirler. Kendilerine yönelen -bence bir kısmı haklı- tenkitlerin bazıları da bura- 2016 NİSAN / DERİN TARİH 55

DEFTER HOCA ARKADAŞLARI, HOCA TALEBELERI ÖNÜNDE SAF TUTTULAR Bekir Hoca’nın yıllarca hizmet yaptığı Marmara İlahiyat Akşam ağabeyim Mustafa Kara’dan iki vefat tarihi geldi. Fakültesi Camii’nde, 10 Mart Perşembe günü ikindi nama- Biri “Hayrettin Karaman hocanın dilinden” yazılmıştı: zını müteakip kılınan cenaze namazını en yakın arkadaşı ve meslektaşı Hayrettin Karaman kıldırdı. Diyanet İşleri başkanı Kulun Bekir için saf saf olduk yâ Hak Mehmet Görmez tezkiyede bulundu. Tayyar Altıkulaç ve Rahmetin umarız dilhûn olduk yâ Hak Hayrettin Karaman konuşma yaptılar. Talebelerinin muh- Bir melek uçarak tarihin söyledi: temelen çok azı katılabilmişti ama cami ve avlu dolmuştu, “Ah şimdi yetim-i akran olduk yâ Hak” güneşli bir Mart günü onların ve cemaatın hüsn-ü şehadet- leriyle, dualarla, gözyaşlarıyla rahmet deryasına uğurlandı. 1437 Sonra Ahmet Özel ve Ahmet Karataş meslektaşlarımızın tarihlerini de gördük. lardan kaynaklanıyordu. Bu nazik meseleler normal dürdü: “Ben şeyh olsam, efendi hazretleri içimden ge- olarak derslere de yansırdı. Kelâm kitaplarındaki ba- çeni bildi diyecektin, ama kelâm hocası olduğum için hislerden biri de mucizeyle irtibatlı olarak ele alınan tahmin etti deyip geçeceksin.” keramet konusudur. İslamda Hıristiyanlıktan hayli farklı olarak mucize ile keramet irtibatlı fakat ayrı Kelâmcının kerameti dersimizi de böyle almıştık. ayrı ele alınır (Batı dillerinden farklı olarak ikisi için kullanılan kelimeler de ayrıdır). Bir hatıratın hatıraları… Kara kaplıdaki ana cümle “evliyanın kerameti hak- 90’lı yılların ortalarından itibaren Bekir hoca ile tır” şeklinde kurulmuştu. Hak olmasına haktır da ke- sohbetlerimizin konularından biri de hatıraları ol- ramet nedir ve ortalıkta keramet olarak dolaşanlar muştu. Uzun müddet ben ilk İmam Hatip neslinin neyin, kimin kerametidir? Bekir Bey rahmetli biraz hatıralarının ehemmiyetini kendimce usul ve âdâba da tebessümle bunları anlatırken bir talebenin par- riayet ederek anlattıkça, kendileri için medreseden mağı kalktı. “Söyle bakalım efendi” dedi (neşeli ol- gelme bir akademisyen olmayı da ilave ettikçe o vak- duğu zaman talebeye böyle veya “molla” diye hitap tim yok, onunla uğraşamam, elimde şu şu işler var de- ederdi). Talebe daha cümlesine başlamadan, “şunu so- yip erteledi durdu. Hocamız olduğu için bize de her racaksın değil mi?” diye onu karşıladı. Bizim gülüş- seferinde susmak düşüyordu. Fakat bir sohbetimizde melerimiz arasında talebe “evet hocam, nereden bil- 1975 yılından beri muntazam günlük tuttuğunu söy- diniz?” deyince, “keramet böyle oluyor işte” dedi ve leyince hem çok sevinmiş hem de içimden işin yarısı kendine mahsus kontrollü çeyrek gülüşüyle sözü sür- tamam demiştim. Öncesini de mutlaka yazdırmalıy- dık ama nasıl? 56 DERİN TARİH / 2016 NİSAN

Bir akşam lütfetti, telefonla evden bendenizi aradı. melen benim dışımda danıştıkları da olmuştur ama İlk latife ve tebrik cep telefonumun olmayışı üzerin- den oldu. İkincisi ise hatıratı için benimle görüşmek metinleri kimseye okutmadığını söylüyordu. istediği haberi vesilesiyle. İşaret buyurdukları üzere 12 Ocak 2011 günü, öğleden sonra heyecanla ve zevkle Bu aşamadan sonra Hoca beni fazla aramaz oldu. İSAM’daki odasındaydım. Sebebini anladığım için sessiz kaldım. Basılması için Hoca’nın tarzını biliyordum. Aslında kendine göre bazı kararlar vermişti. Fakat bana, eski konuşmaları- hatıratını Ensar’a verdiğini bile dışardan öğrendim. mızı da kısmen dahil ederek uzun sayılabilecek bir özet yaptıktan sonra çikolata kutusunu çıkardı, “sade- Orada 5-6 ay beklemiş. Sebebi malî sıkıntı olarak söy- ce bir tane alacaksın ama” esprisiyle ikramda bulun- du ve “söyle bakalım efendi, şimdi ne yapacağız?” diye leniyordu, Hoca da sanki buna inanmış gibi idi ama sözü bana bıraktı. elbette gerçek sebep o değildi. Sonra hatırat Ensar’dan Konuştuk ve o gün başladık. Benden ilk istediği şey eski harflerle yazdığı günlük defterlerini Latin harfle- alındı ve Tayyar Bey’in teklifiyle bir daha gözden geçi- rine aktaracak güvenilir bir talebemi tavsiye etmem- di. (Bu talebe görüşmelerimiz neticesinde Esra Evsen rildi, bazı tasarruflarda bulunuldu. oldu, iki gün sonra onunla birlikte Hoca’nın huzurun- da idik.) Fikir edinmem için de günlük defterlerden Hoca’nın talebi üzerine bundan sonraki görüşme- birinin orijinalini bana verdi. Bugüne kadar başka el ve göz görmemiş mahrem bir defterle yanından ay- miz kitabın hangi yayınevinde yayınlanabileceği rıldım ve Fakülte’ye geçer geçmez tamamına baktım, bir kısmını okudum. üzerinde oldu. İz Yayınları’nın uygun olabileceğini Çok güzel yerleri vardı. Realist tesbitleri ve sert söyledim ve ilk temasları sağladım. Bu arada her iki sayılabilecek tenkitleri de. Bunların bir kısmı hoca- larına, yakın arkadaşlarına, talebelerine, çevresine, hocamız da son tashih ve tasarrufları bana ayrı ayrı cemaatlara, meşhur isimlere, üstadlara; İlahiyat’ta, Diyanet’te, İSAM’da… olup bitenlere uzanıyordu. Ho- anlattılar. Vefatıyla neticelenen hastalığına yakalan- ca “benim şahsî bir meselem yok, bunları İslam dün- yası niçin bu duruma düştü sorusuna cevaplar bul- madan iki gün önce (4 Mart, Cuma) odasında görseller mak için yazdım” diyordu. Hatta bir seferinde “benim işim insanlarla değil Allah’la” bile deyivermişti. üzerinde konuşmuştuk. Israrım üzerine evden fotoğ- Sonra 75 öncesini Hoca yazmış, ben de okuyup not- raf albümü ile resmi evrakının, yazışmaların oldu- lar ve tekliflerimle iade etmiştim. Bana göre mühim fakat muhtasar yazılmış hatta atlanmış kısımlar var- ğu klasörleri getirmiş- dı. İşaret ettiklerimin az bir kısmını yazdı, bazı ila- velerde bulundu. Halbuki bazı bahisleri detaylandı- ti. Fotoğraf albümünü 1975 yılından racak, mufassal halini yazacak kimseler yoktu artık. taramaları için İz’den Karadenizli de olsa talebenin ısrarı bir yere kadar ola- biliyordu. gelen Hamdi Akyol ar- beri muntazam kadaşımıza emanet et- Fakat günlükler Latin harflerine aktarılıp Hoca’nın tik, ben de Hoca’nın günlük tuttuğunu tashihinden geçerken bunların bugün nasıl yayınla- olmadığı bir gün ge- nacakları da mesele olmaya başladı. Bunu da birkaç lip dosyalara bakacak söyleyince hem defa konuşup müzakere ettik. Kendi fikirleri giderek günlüklerin tamamının olduğu gibi yayınını sonra- ve kitaba girecek bazı çok sevinmiş hem ya bırakarak bunlardan bir özet yapmaya doğru kay- belgeleri, yazışmaları de içimden işin dı (Bana da “evdekilere söyledim, bana emr-i Hak va- seçecektim. Birden ge- yarısı tamam ki olursa bunların hepsi sana gelecek, vakti gelince len ağır hastalığı bende aynen yayınlanmalarını istiyorum” dedi. Bu konuda odasına gidip evrakına kendilerine edeben hiçbir şey söylemedim ve sorma- dım). Kitabın nasıl neşredileceği hususunda muhte- bakma dermanı bırak- demiştim. madı. Her şey gibi fani dünyaya da hükmeden takdir nice niyetleri ve işleri noksan ve nâtamam ko- yup bırakmıştır! Te’vilât’ın tercümesi gibi Hoca’nın ha- tıratı da öyle oldu. Bakalım bundan sonra kaderin sev- ki nasıl cereyan edecek? * Hayrettin Karaman Hoca’nın cenaze namazından sonra yaptığı konuşmada son söz olarak söylediği hüz- nümüzün ve acılarımızın ifadesi oldu: “Ateşte yanma bilgisi var, bir de ateşte yanmanın kendisi. Biz şimdi ateşte yanıyoruz…” Süleyman Çelebi’nin o güzel mısraına sığınarak bi- tirelim; bitirelim ki ateş yemyeşil bahçeye dönüşsün: “Olâ kim rahmet kıla ol Pâdişah.” 2016 NİSAN / DERİN TARİH 57

 Doğu’dan Batı’ya ——————————————————————————————————— Bizans tasvirkırıcılığı İslam düşüncesinden mi etkilenmişti? Bizans tarihinde 726-843 yılları arasında tasvirlerin yasaklan- dığını, var olanların da kırıldığını biliyor musunuz? İkonoklazm olarak adlandırılan ve uymayanların korkunç cezalara maruz kaldığı bu ilginç hareketin sebebi neydi? Yoksa İstanbul’un kapıla- rına dayanan Müslümanlardan mı etkilenmişlerdi? 58 DERİN TARİH / 2016 NİSAN

———————————————————————————————————————— Tasvirkırıcılık CASİM AVCI 726-843 yılları arasında Bizans III. Mikhail adına devleti yöneten devletinin gündemini işgal eden ve İmparatoriçe Theodora’nın girişi- [email protected] etkilerini din, siyaset, sosyal hayat miyle 843’te toplanan sinodun tas- izans tarihinin en dikkat ve sanat alanlarında birden hisset- virler kültünü yeniden kabulüyle çekici sayfalarından bi- tirmiş olan İkonoklazm hareketi sona erer. ri şüphesiz dinî resimle- iki devreye ayrılır. rin kutsallığına ve onla- Tasvirler bu dönemde toplanan ra ibadete karşı çıkan İkonoklazm İlk devre İmparator III. Leon’un dört konsilin gündemini oluştur- (İkonoklasmus) hareketi veya mü- 726’da yayınladığı tasvir aleyhta- muştur. 754 yılında toplanan kon- cadelesidir. “İkonaların kırılması” rı fermanıyla (Ekloga) başlar ve VI. sil tasvirlere cephe alıp tasvir ta- anlamına gelen İkonoklazm, Türk- Konstantinos adına devleti yönet- raftarlarını mahkûm ederken, çede “İkonakırıcılık”, “Tasvirkırıcı- mekte olan İmparatoriçe Irene’nin 787’deki İznik konsili aksi bir ka- lık”, “Suretkırıcılık” şeklinde ifade 787’de tasvir kültünü yeniden can- rarla tasvirler kültünü canlandırdı. edilir. Bu hareket Hz. İsa, Hz. Mer- landırmasıyla biter. V. Leon döneminde 815’te toplanan yem ve aziz tasvirlerine tazim ve Ayasofya konsili ise tasvir aleyhta- ibadeti, bâtıl inanç ve âdet olarak İkinci devre Irene ve halefleri- rı kararıyla ikinci İkonoklazm dö- görülen kandil yakma ve tütsüle- nin tasvir taraftarı tutumlarından nemini başlatmıştı. 843 yılı sinodu me gibi diğer uygulamaları ve aziz sonra 813 yılında tahta çıkan Erme- İkonoklazm mücadelesini bitiren kalıntılarına (elbise-kemik parçala- ni İmparator V. Leon’un tekrar tas- toplantı olmuştu. rı, İngilizcede relics) saygıyı redde- virlere cephe almasıyla başlar ve diyordu. 2016 NİSAN / DERİN TARİH 59

 Doğu’dan Batı’ya ——————————————————————————————————— Hemen belirtelim, İkonoklazm onlara tazim edilmemesiydi (Çı- Konstantia’ya yazdığı mektupta mücadelesi sona erdikten sonra Kitab-ı Mukaddes’te tasvirin ya- İkonoklast yazı ve belgelerin he- kış, 20/4; Levililer, 26/1; Tesniye, 5/8). saklandığını hatırlattıktan sonra men hepsi imha edilmiş olduğun- bütün Hıristiyan toplumu ve kilise- dan, bu dönemle ilgili bilgiler iko- Pavlus’un Romalılara mektubun- lerde resmin yasaklanmış olduğu- na taraftarı Bizans yazarlarının da suret yapmanın yanlışlığı dile nu belirtmişti. eserlerinden elde edilebilmektedir. getiriliyordu (Pavlus’un Romalılara Dolayısıyla sınırlı ve tek taraflı ol- Mektubu, 1/22, 23). Önde gelen Hı- Tasvir düşmanı imparator duklarını baştan söyleyelim. ristiyan ilâhiyatçılarından Orige- nus (ö. 254?) ve Kıbrıslı Epiphanius 7. yüzyılda Armenia’da görülen İkonoklazm mücadelesi resmî (ö. 413) da tasvir karşıtı görüşler be- tasvir karşıtı bir hareketten son- olarak 8. yüzyılın ortalarına doğ- yan etmişlerdi. ra 8. asrın başlarında Bizans Ana- ru başlamış olmakla birlikte, tas- dolu’sunda özellikle Nakoleia (Se- vir aleyhtarı hareketin zihnî ve 310-312 arasında toplandığı tah- yitgazi) piskoposu Konstantinos tarihî arka planı uzun bir süreci min edilen Elvira konsilinin aldığı ve Klaudiopolis (Bolu) metropoli- içine alır. kararlar arasında kiliselerde resim bulundurulmaması, tazim veya ti Thomas gibi ruhban sı- Hıristiyanlığın ilk asırlarından ibadet kastıyla duvarlara işlen- nıfının önde gelen itibaren tasvirler hakkında fark- memesi de yer alıyordu. 4. temsilcilerinin yü- lı görüş ve tartışmalar başgöster- yüzyıl teologlarından rüttüğü tasvir miştir. Her şeyden önce Kayseria piskoposu Eu- düşmanı akım Eski Ahid’de Hz. Musa’ya sebius (ö. 340) İmpa- Allah tarafından veri- rato- len 10 Emir’den biri putlar ve resimlerin riçe yapılmaması, 60 DERİN TARİH / 2016 NİSAN

———————————————————————————————————————— Tasvirkırıcılık baş gösterdi. Ermeni Bardanes-Phi- lerinden biri haline gelmişti. Diğer 726 yılında tasvir karşıtı bir fer- lippikos (711-713), imparatorluk sa- taraftan, fikirlerince saf ruhani bir man yayınlayıp Hz. İsa ve aziz re- rayındaki 6. ekümenik konsili tas- din olmak sıfatıyla Hıristiyanlığın simlerine ibadeti yasaklayarak ke- vir eden resmi ortadan kaldırtmış, tasvirler kültünü reddetmesi ge- sinlikle kaldırılmalarını istedi. saray önündeki kitabenin yerine rektiğini düşünen tasvir düşmanı İlk olarak sarayın ana girişindeki de kendisinin ve Patrik Sergios’un mülahazalar da hiç eksik değildi bronz kapı üzerinde bulunan Hz. resmini koydurtmuştu. Bu hareket İsa tasviri yerinden söküldü. An- daha sonra dinî muhtevalı resimle- (Bizans Devleti Tarihi, Çev. Fikret Işıltan, cak tahmin edileceği gibi halk bu- re karşı çıkarken kendi resimlerini Ank., 1991, s. 149). na tepki gösterdi. Tasviri kaldıran yaymaya çalışan İkonoklast impa- asker oracıkta linç edildi. ratorların tutumlarıyla paralellik Bizans’ta tasvir aleyhtarı hare- arz eder. keti devlet politikası haline getirip Rahipler diri diri gömüldü ona resmîlik kazandıran, İmpara- İkonoklazm mücadelesi öncesin- tor III. Leon olmuştu. Çocukluğunu Bu gelişme Yunanistan’da da in- de Bizans’ta tasvirlere yönelik yak- Germanikeia’da (Maraş) geçirdiği fial uyandırdı. Hellas Theması (Gü- laşımı ünlü Bizans tarihçisi Georg için Arapça konuştuğu ve Anatoli- ney Yunanistan’daki Bizans idarî Ostrogorsky şöyle özetler: kon Theması strategosluğu (Bizans birimi) ve Kiklad adalarından III. döneminde Orta Anadolu’nun ida- Leon’a karşı teşkil edilen Agallianos “Grek kilise çevresinde aziz tas- resinden sorumlu askerî valilik) dö- ve Stephanos komutasındaki do- virlerine tapınmak son asırlar için- neminde Müslüman Araplarla ya- nanma başkente kadar ilerledi. Üs- kın ilişkilere girdiği tahmin edilen telik başında imparator adayı Kos- de, özellikle Iustinianos III. Leon’un tasvirlere açıkça cephe mas vardı. Ayaklanma kanlı şekilde sonrası devrede gittikçe alması, tahta çıkışından yaklaşık bastırılırken Kosmas ve Stephanos daha ziyade yayılmış 10 yıl sonrasına rastlar. yakalanarak öldürüldü. Başarısız- ve Bizans dindarlı- lıkla sonuçlansa da bu ayaklanma- ğının en önemli Yukarıda bahsedilen ve başkent lar İmparator için ciddi bir uyarı ni- tezahür şekil- İstanbul’da bir süre kaldıkları an- teliği taşıyordu. Tepkilerin etkisiyle laşılan Anadolulu tasvir düşmanı olsa gerek, III. Leon daha ihtiyatlı piskoposlar Konstantinos ve Tho- davranmaya başladı. Nüfuzlu dinî mas’ın etkileri yanında, yaz ay- çevrelerle müzakerelerde bulundu. larında Girit yakınındaki Theras Papa II. Gregorius (715-731) ve İstan- (Santorin) ve Therasias adaları ara- bul patriği Germanos’un (715-730) sındaki bölgede meydana gelen muvafakatlarını almayı denediyse şiddetli volkanik patlama bardağı de sert bir tepkiyle karşılaştı. taşıran son damla olmuştu. İmpa- rator bu patlamayı resimlere iba- İmparatora Bizans sınırları dışın- dete karşı Allah’ın verdiği bir ceza dan da tepki geldi. Emevi sarayında olarak yorumladı. Vaazlarında tas- dedesi ve babasından sonra çeşitli virlere ibadetin doğru olmadığını malî görevler almış olan Ortodoks anlatmaya çalıştı. Daha sonra Pa- kilisesinin önde gelen teolog ve pa’ya da yazmış olduğu gibi kendi- azizlerinden Ioannes Damaske- sini sadece İmparator değil, başra- nos (Yuhannâ ed-Dımaşkî) eserle- hip olarak görecekti. rinde tasvirleri savundu ve konu- yu doktriner anlamda izah etmeye » Bunu Müslümanlar yapmadı çalıştı. Tasvirler sembolik mahiyet 8. yüzyıl ortalarında başlayan İkonoklazm taşıdığı için tasvir kültünün putpe- hareketinin arka planında kilise çevresindeki restlikle ilgisi olmadığını vurgula- dinî unsurların tasvirine muhalif bir duruş dı. Ayrıca devletin kiliseye müdaha- mevcuttu. Yıllarca bakiyeleri devam eden le hakkı olmadığı görüşündeydi. bu başkaldırının örneğini Hollanda’daki Utrecht Katedrali’nin 1566’da tahrif edilen İmparator için otoritesini kullan- tasvirlerinde de görüyoruz. maktan başka çıkar yol kalmamış- tı. Fakat bu, kanuna uygun şekilde olmalıydı. 2016 NİSAN / DERİN TARİH 61

 Doğu’dan Batı’ya ——————————————————————————————————— » Bizans’ta din-devlet çekişmesi dığı için azledilecek, yerine Anasta- rek halk nezdinde büyük İkonoklazm mücadelesinin dinî bir mahiyeti sios getirilecekti. itibar kazanmış olan III. olsa da, devlet ve kilise arasındaki siyasî Leon’un prestijinin tasvir rekabetin etkisi de bu gerilimde büyük pay Tasvir karşıtı doktrini resmî dev- karşıtı politikası yüzün- sahibiydi. 15. yüzyıla ait, Hz. İsa’nın tapınağa let politikası ve kilise dogması ha- den sarsıldığını ekleyelim. sunuluşunu gösteren ikona. line getiren imparatorluk fermanı ülke içinde devlet eliyle zor kulla- Kendisi ateşli bir tasvir 17 Ocak 730’da devletin en yük- nılarak uygulanmaya çalışıldı. An- taraftarı olan Bizans tarih- sek dinî ve dünyevî temsilcilerini cak başkentten uzak olan İtalya’da çisi rahip Theophanes, İm- (silention) imparatorluk sarayında bu mümkün olmadı. Papa II. Grego- paratorun tutumunu ve topladı ve bütün aziz tasvirlerinin rius’un halefi III. Gregorius’un (731- resmî uygulamadan etki- imhasını emreden fermanını onay- 741) tasvir karşıtı cereyanı mahkûm lenen kesimlerin durumu- lamalarını istedi. Ne var ki Patrik etmesi Bizans ile Roma arasında- nu şöyle kaydeder: Germanos emirnameyi imzalama- ki uçurumun derinleşmesine ve Bi- zans’ın İtalya’daki nüfuzunun his- “Gözü dönmüş İmpara- sedilir derecede azalmasına sebep torun zulmü sadece kutsal oldu. ikonalarla sınırlı kalmadı. Din adamları arasında bir- Öte yandan kısa süre önce Müs- çok papaz ve rahibin yanı lüman Arapların 3. İstanbul kuşat- sıra halktan samimi din- masını (717-718) başarıyla püskürte- darlar da ‘hak inançların- dan dolayı’ çeşitli sıkın- tılara maruz bırakıldılar ve ‘şehitlik mertebesine’ erdiler” (The Chronicle, Çev. Harry Turtledove, Philadelp- hia, 1982, s. 100). III. Leon’un politikasını takip eden oğlu V. Kons- tantinos (741-775) İkonok- last hareketini kilise kon- siline tasdik ettirmenin daha etkili olacağını dü- şündü ve bunun alt yapı- sını hazırlamaya başladı. Düzenlediği toplantıların yanı sı- ra konsili yönlendirmek amacıyla tasvir karşıtı dinî yazılarıyla tartış- malara katıldı. Ardından 754 yılın- da İstanbul’da hepsi İkonoklast olan 338 piskoposun katıldığı bir konsil tertip etti. İmparatorun havari mer- tebesinde kabul edilip aşırı şekilde övüldüğü konsil kararlarında tasvir- lere ibadet kesin olarak yasaklanıp bütün dinî tasvirlerin imhası isten- diği gibi tasvir taraftarı eski İstan- bul patriği Germanos ve Ioannes Damaskenos aforoz edildi. Konsil kararları ilan edildikten sonra sıra uygulama aşamasına gel- di. Nerede bulunursa bulunsun bü- tün dinî tasvirler imha edilerek 62 DERİN TARİH / 2016 NİSAN

———————————————————————————————————————— Tasvirkırıcılık yerine dinî olmayan resimler yerleş- IV. Leon (775-780) tasvir taraftar- re ibadeti de yeniden başlattı. Böy- tirildi. Gerek kiliseler, gerekse di- larına karşı babasının aksine da- lece tasvirkırıcılık hareketinin ilk ğer binalar imparator tasvirleri ile ha ılımlı bir politika izledi. Hapse dönemi bitmiş oldu. onun itibarını yüceltmeye yönelik atılanları serbest bıraktı, sürgün- savaş, av, araba yarışı ve tiyatro re- dekilerin cezalarını kaldırdı. Bu 802’de bir saray darbesiyle taht- simleri başta olmak üzere tezyinat, tutumunda tasvir kültüne gönül- tan indirilen Irene’nin halefleri I. hayvan ve bitki motifleri ile süsle- den bağlı hanımı İmparatoriçe Ire- Nikephoros (802-811), Stavrakios necekti. Kararların uygulanmasın- ne’nin de payı vardı tabii. (811) ve I. Mikhail Rangabe (811-813) da gerekirse kuvvete başvurmak- de tasvir taraftarı politika izleyen tan da çekinilmedi. IV. Leon’dan sonra oğlu VI. Kons- imparatorlar oldular. tantinos (780-797) adına devlet işle- Bu arada muhalefet de en az İm- rini yürüten Irene, devletin yakla- Ne var ki tam bitti denilirken parator kadar kararlı olduğunu gös- şık 50 yıldan beri sürdürdüğü tasvir Anatolikon Theması strategosu Er- terdi. Gerginlik 760’lı yıllarda kanlı karşıtı harekete son vermek iste- meni Leon’un Bizans tahtına çık- çatışmalara dönüştü. di. Onun gayretleriyle 786’da İstan- ması ile tasvirkırıcılık mücadelesi- bul’da Havariyyun Kilisesi’nde bir nin ikinci safhası başladı. III. Leon Devletin tasvirkırıcı politikasına konsil toplandı. Ancak konsil tasvir ve V. Konstantinos’un askerî en sert tepkiyi ruhban sınıfı gösteri- karşıtı bir grup ordu mensubu tara- başarılarını tasvirkırıcı ol- yordu. Haliyle en ağır muamelelere fından dağıtıldı. Bunun üzerine er- malarıyla açıklayan V. Leon de onlar maruz kaldı. İzlediği sert tesi yıl 24 Eylül-13 Ekim 787 arasın- (813-820) bu doktrinin önde politikadan geri adım atmayan İm- da İznik’te 350 piskoposun yanı sıra gelen isimlerinden Ioannes parator 20 civarında yüksek rütbeli çok sayıda rahibin de katıldığı bir Grammatikos’tan, toplana- bürokrat ve subayı idam ettirmek- konsil toplandı. Bu VII. Ekümenik cak tasvir aleyhtarı konsil ten çekinmedi. konsil ilginç bir karar vererek tam için gerekli teolojik mal- tersine tasvir aleyhtarı bütün yazı- zemeyi hazırlamasını is- Alınlara kızgın demir ların imhasını istediği gibi tasvirle- tedi. Buna karşılık Patrik Nikephoros ve Studios Başkentin rahiplere karşı takın- dığı tavır taşrada değişik şekiller- HALKTAN RAHİPLERİ de kendini gösterdi. V. Konstanti- TAŞLAMA SÖZÜ ALINDI nos’un en büyük destekçilerinden Thrakesion Theması (Batı Ana- III. Leon’un politikasını takip eden oğlu V. Konstantinos zamanında dolu’daki Bizans idarî birimi) ku- tasvir karşıtı hareket zamanla rahiplere karşı mücadeleye dönüştü mandanı Mikhail Lakhanadrakon ve bu tutum halk arasında da kısmen tasvip gördü. Blekhernai Kilise- sorumluluk bölgesindeki rahiple- si rahiplerinden Andreas Kalibitis, hipodromda halkın gözü önünde ri enteresan bir tercihe maruz bı- kamçılanarak öldürüldü. Auksentios Dağı manastırı başrahibi Genç rakıyordu: Ya rahiplik kıyafetleri- Stephanos kendisine karşı tahrik edilen halk tarafından İstanbul ni bırakıp rahibelerle evlenecekler sokaklarında ağır işkencelerden sonra linç edilerek öldürüldü. ya da gözleri kör edilerek sürgüne gönderileceklerdi. Dahası rahiple- İmparator rahipleri sakallı halleriyle tanıyabilmek için rin sakallarını kesmeleri isteniyor, halka sakal bırakmayı yasakladı. Rahiplerle direnenlerin burunları kesiliyordu. dinî veya şahsi hiçbir ilişkide bulunmaya- Bithynia (Bursa) bölgesindeki bir ma- nastırda 40 civarında rahip diri di- caklarına, aksine onları lanetleyip ri toprağa gömüldü. taşlayacaklarına dair halktan söz aldı. Manastırlar kapa- Lakhanadrakon’un rahiplere tıldı veya kışla, hamam karşı acımasız tutumundan ha- gibi kamu kurumlarına berdar olan İmparator V. Kons- çevrildi. Manastırlara ait tantinos mektubunda memnu- geniş arazilere devlet el niyetini bildiriyor ve ona “tam koydu. Ancak bütün bu istediğim adamsın” diyordu. yaşananlar muhalefeti Baskılar sonucunda pek çok sindirmeyi başara- rahip için Güney İtalya’ya git- madı. mekten başka çare kalmadı. 2016 NİSAN / DERİN TARİH 63

 Doğu’dan Batı’ya ——————————————————————————————————— PEKİ İKONOKLAZMA HAREKETİNİ HANGİ FAKTÖRLER ETKİLEMİŞTİ? Yahudiliğin etkisi oldu mu? İslamın etkisi var mı? Hz. Musa’ya bildirilen 10 Emir doğrultusunda Yahudiler İkonoklazm hareketindeki önemli dış etkenlerden biri- tasvir ve heykellere karşı olumsuz bir tavır sergilemekte, nin İslam olduğu bugün dahi tartışılır. Bizans kaynaklarında Hıristiyanları da tasvir kültünden dolayı eleştirmekteydiler. Emevi halifesi II. Yezid’in (720-724) yayınladığı tasvirkı- Hatta henüz imparator değilken III. Leon’a bir Yahudinin rıcı emirname sonrası, Bizans İmparatoru III. Leon’un da ileride tahta çıkınca saltanatının uzun sürmesi için tasvir- halifeyi örnek alarak tasvirlerin imhasını istediği nakledilir. leri yok etmesi tavsiyesinde bulunduğu söylenir. Bununla Bundan ziyade Bizanslıların savaş ve barış sürecinde çeşitli birlikte III. Leon döneminde Yahudilerin çeşitli baskılara ilişkilerde bulundukları Müslümanların insan tasvirine karşı maruz kaldığını da unutmamak gerekir. tutumları, tasvirlere ibadet dolayısıyla Hıristiyanları tenkit- leri ve kendilerine karşı kazandıkları zaferler başta olmak Greko-Romen geleneğe tepki mi? üzere İslam kültürünün etkisiyle bir iç muhasebe yaparak Özellikle İmparator Iustinianus döneminden başlamak tasvir karşıtı tavır takınmış olabilecekleri ileri sürülmek- üzere 550-700 yılları arasında Bizans’ta tasvir kültü alabil- tedir (Casim Avcı, İslâm-Bizans İlişkileri, Klasik, 2003, s. diğine yaygın hale gelmişti. Hz. İsa ve Meryem ile havari, 163-176). aziz ve şehit tasvirlerine, dinî olayları canlandıran sah- Sonuç olarak İkonoklazm hareketi çeşitli iç ve dış nelere, haçlara ve büyük şahsiyetlerin mezarlarına çeşitli sebeplerin ortaya çıkardığı karmaşık bir olgu. Bizans’ta manevî güçler atfedilerek tazim gösteriliyordu. Tasvirler putperestliği çağrıştıracak şekilde artan tasvirler kültüne kültü sadece kiliselerde değil, evlerde ve diğer yapılarda da tepki, devlet ve kilise arasındaki nüfuz mücadelesi, Yahudi yaygınlık kazanmış, şahsî eşyalara dahi yansımıştı. Bu arada ve Pavlikianların tasvir karşıtı tutumları yanında başta as- tasvirlerin düşmana karşı koydukları, bir şehrin savunma- kerî başarılar olmak üzere sürekli yükselen siyasî ve kültü- sına yardımcı oldukları gibi birçok olağanüstü anlatımları rel bir güç olarak İslamiyet de İkonoklazm içeren efsaneler de ortaya çıkmıştı. (Nitekim İkonoklazm hareketine etki eden dış faktörlerden biri hareketi başlamadan kısa süre önce gerçekleşen Müslü- olarak kendisini göstermektedir. man Arapların İstanbul kuşatması sırasında Hz. Meryem tasviri ve Gerçek Haç’ın bazı parçaları şehrin surları etra- fında dolaştırılmıştı. Bizanslılar İstanbul’un Hz. Meryem’in manevî koruması altında olduğuna inanmaktaydı.) İşte İkonoklazm hareketi Greko-Romen geleneğin etkisiyle aşırı şekilde artan tasvirler kültüne karşı bir tepki hareketi olarak ortaya çıkmıştı. Ayrıca kendilerini gerçek Hıristiyan kabul eden ve her tür tasvire karşı çıkan Pavlikianların da etkili olduğu düşünülmektedir. Devlet ile kilise arasındaki güç mücadelesi mi? İkonoklazm hareketi özünde dinî bir mahiyet taşımakla birlikte devlet ile kilise arasındaki siyasî ve ekonomik güç mücadelesinin bir sonucudur. 7. yüzyıldan itibaren güç- lenmeye başlayan dinî kurumlar neredeyse feodalleşmişti. Din adamları zenginleşip devlet aleyhine bir kuvvet halini aldılar. Bu sebeple devlet din adamlarına çeşitli baskılar uy- gulamanın yanında kilise ve manastırların mal varlıklarına el koyarak güçlerini kırmaya çalıştı. İkonoklazm hareketi imparatorluğun temsil ettiği siyasî otorite ile kiliselerin temsil ettiği ruhanî otorite arasında süregelen çatışmanın doruk noktasını temsil eder. 64 DERİN TARİH / 2016 NİSAN

———————————————————————————————————————— Tasvirkırıcılık Manastırı başrahibi Theo- » Theodora V. Leon’a karşı Theophilos tasvir taraf- doros birlikte hareket edip V. Leon’un 813 yılında tasvirlere cephe tarlığına karşı V. Konstan- yazdıkları çok sayıda ri- almasına karşılık 843’te gerçekleşen tinos’u aratmayacak sert- saleyle tasvirler kültünü Ortodoks bayramında Theodora ve oğlu likte bir politika izledi. hararetle savundular ve Michael, ikonalarda tasvir kültünün yeniden 837 yılında hocası Ioannes İmparatorun inanç sorun- kabulünü kutluyor. Grammatikos’u patrik ta- larına müdahalesine karşı yin ettikten sonra tasvir çıktılar. karşı ayaklanıp Anadolu themaları- taraftarlarını takibe aldı. nın çoğunda elde ettiği büyük des- Rahiplere düşmanlık tek- Giderek anlaşmazlık tekle devleti 3 yıl boyunca meşgul rar başladı. Aziz tasvirleri- devlet-kilise mücadelesi- eden eski silah arkadaşı Thomas’ın ni öven şiirleriyle meşhur ne dönüştü. Theodoros ile yanında yer aldılar. Abbasi hilâfeti Filistinli Theophanes ve pek çok taraftarı sürgüne tarafından da desteklendiği anlaşı- kardeşi Theodoros bu dö- gönderilip ağır muame- lan Thomas’ın 823 Ekim’inde yaka- nemin iki kurbanı oldu. lelere maruz bırakıldılar. lanıp idam edilmesiyle bu tehlike Rivayete göre alınlarına İstanbul patriği Nikepho- bertaraf edilmiş oldu. kızgın demirle tasvir kar- ros azledildi ve yerine sa- şıtı metinler dağlanmış- ray çevresinden Theodo- İmparator Theophilos (829-842), tı. Theophilos’un 20 Ocak tes Melissenos getirildi. V. babası II. Mikhail’in aksine iyi eği- 842’de ölümüyle tasvirkı- Konstantinos döneminde tim görmüş; ilim ve sanata düşkün rıcılık mücadelesinin ikin- olduğu gibi birçok başpis- bir imparatordu. Hocası Ioannes ci safhası bir daha canlan- kopos, piskopos, papaz, Grammatikos’un etkisiyle ateş- mamak üzere kapanmış rahip ve rahibe sürgün, li bir tasvir karşıtı olmuştu. Bunda oluyordu. hapis, işkence ve idam ce- Arap-İslam sanat ve kültürüne hay- Theophilos’un 3 yaşındaki oğ- zalarına maruz kaldılar. ranlık derecesindeki ilgisinin de ro- lu III. Mikhail adına imparatorluğa lü olduğunu söyleyelim. vekâlet etmekte olan Ermeni asıl- İmparatorun isteğiyle sinod lı İmparatoriçe Theodora, kardeşle- 815’te yeni patrik Melissenos baş- ri Bardas ve Petronas gibi diğer üst kanlığında Ayasofya’da toplandı. düzey devlet adamlarının da deste- Burada tasvir taraftarı 787 İznik ğiyle tasvirler kültünün canlandı- konsili mahkûm edilirken, 754 yı- rılmasına öncelik verdi. Patrik Io- lında toplanmış olan tasvirkırıcı annes Grammatikos azledildikten konsilin kararlarına bağlılık ilan sonra yerine Methodios tayin edil- edildi. di. Mart 843’te bir sinod toplandı ve tasvirler kültünün yeniden kabul Bizans’ı yöneten hanedanlardan edildiği ilan edildi. Üstelik tasvirkı- Amorion hanedanlığının kurucusu rıcı harekete destek vermiş olanlara II. Mikhail (820-829), tasvir aleyhta- da ılımlı davranıldı. Böylece impa- rı olmakla birlikte tasvir taraftar- ratorlukta tasvirkırıcı hareket sona larına karşı müsamahalı davrandı. ermiş oldu. Bunların takibini yapmadığı gibi eski patrik Nikephoros ve başrahip Kaynakça: Theodoros’u taraftarları ile birlik- E. James Martin, A History of the Iconoclastic te sürgünden geri çağırdı. Bununla birlikte tasvir kültünü tekrar can- Controversy, New York, 1931. landırmak için yapılan ısrarlı ta- Stephen Gero, Byzantine Iconoclasm during the Reign of leplere de olumlu cevap vermedi. Tasvir taraftarı İznik konsili ile tas- Leo III, Louvain, 1973. virkırıcı sinodları tanımadığı gibi Casim Avcı, İslâm-Bizans İlişkileri, Klasik, 2003. tasvirlerle ilgili her türlü tartışmayı da yasakladı. Georg Ostrogorsky, Bizans Devleti Tarihi, Çev: Prof. Dr. Fikret Işıltan, Ankara, 2006. II. Mikhail’in ılımlı politikasına rağmen tasvirler kültünün canlan- Casim Avcı dırılmasını isteyenler, İmparatora Doç. Dr., Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İslam Tarihi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi. 2016 NİSAN / DERİN TARİH 65

 Türk Tarihi —————————————————————————————————————— MISIR’DA TÜRK EGEMENLİĞİNİ BAŞLATAN TOLUNOĞLU B MUHARREM KESİK [email protected] dar, Tolunoğlu Ahmed’den başkası ir hükümdar düşünün ki değil. Abbasi Hilafetine şeklen bağlı lunan bir Türk askeri olan Ahmed hastalığı sırasında Müslü- ilk Müslüman-Türk devleti Toluno- Eylül 835’te Bağdat’ta dünyaya gel- man, Hıristiyan ve Yahudi di. Tarsus’ta çok iyi bir askerî ve dinî eğitim aldıktan sonra Müstaîn tebaa ellerinde mukaddes ğullarına (868-905) da böyle bir ku- Billah’ın halifeliğinin ilk yılında Sa- merra’ya döndü (862). kitaplarıyla hep birlikte onun iyi- rucu yakışırdı zaten. Abbasi halifesi el-Mu’tezz, Ah- leşmesi için dua etsin. Vefatından Bu kadarı bile Ahmed bin Tolun’u med’in üvey babası Bayıkbeg’e Mısır valiliği görevini verdiğinde sonra da cami, kilise, manastır ve yakından tanıma isteği uyandırma- havralarda ruhuna dualar okunsun. ya yetiyor diyorsanız buyurun: Gönüller fetheden bu kutlu hüküm- Abbasi devleti hizmetinde bu- » Ahmed b. Tolun Camii 66 DERİN TARİH / 2016 NİSAN

———————————————————————————————————————— Tolunoğulları Mısır’da kurulan ilk Müslüman-Türk devleti Tolunoğullarının hükümdarı Ahmed bin Tolun’un icraatlarından çoğumuz bihaberiz. Müslüman olsun olmasın bütün halkın sevgisini kazanan ve Mısır topraklarını abâd eden Ahmed bin Tolun’un çetin imtihanlarla dolu hayatı bugünün yöneticileri için hazine değerinde. Ahmed’in kader çizgisi tamamen da iki büyük muhalifle mücadele değişecekti. Başkentten ayrılmak etmek zorunda kaldı: 856 yılından istemeyen Bayıkbeg buraya oğlu- beri Mısır maliyesinden sorumlu ve nu vekil olarak gönderdi. 15 Eylül doğrudan halifeye hesap veren Ah- 868’de Mısır’ın o zamanki merkezi med bin Müdebbir ile “Berîd” (posta Fustat şehrine ulaşan Ahmed bura- ve istihbarat) teşkilâtının reisi Şu- da kısa süre içinde bir devlet kura- kayr. Ahmed bin Müdebbir’i ancak caktı. 4 yıl sonra Mısır’dan uzaklaştırarak Suriye’ye göndermeyi başarabilmiş- Ne var ki büyük başın derdi de ti. büyüktü; idareciliğinin ilk yılların- 2016 NİSAN / DERİN TARİH 67

 Türk Tarihi —————————————————————————————————————— Bayıkbeg Haziran 870’te öldürü- lünce Mısır’ın yönetimi Ahmed’in kayınpederi Yarcûh et-Türki’ye geç- ti. Yarcûh, damadı Ahmed’e Mısır’ın yanında Libya’nın Akdeniz kıyısın- da yer alan ve eski bir şehir olan Berka ile İskenderiye’nin idaresini de verdi. Ahmed bin Tolun Bağdat’a gide- cek haracı muntazam bir şekilde azaltarak büyük bir servet edin- di. Türk ve Sudanlı esirlerden iyi eğitimli, tam teçhizatlı bir ordu meydana getirdikten sonra bir de donanma kurdu. Fustat’ın kuzey- doğusunda, Yeşkur dağı eteğinde kurduğu yeni şehrin bulunduğu bölgeyi kumandanlarına ve yüksek mevkideki memurlarına iktâ‘ ettiği için bu şehre el-Katâî adını verdi. Yeni merkez zaman içinde genişle- eyaletlerinin idaresini de ikinci veli- bas’ın isyanını bastırıp ona destek verenleri öldüren Ahmed bin Tolun, yerek Mısır’ın eski merkezi Fustat aht olan kardeşi el-Muvaffak’a verdi. oğlunu hapse attırdı. Cezanın ta- mamlanmasından sonra da yeniden ve el-Asker ile birleşti. El-Muvaffak, Doğu’da zenci isyanları asi geleceği endişesiyle her gittiği yere beraberinde götürecekti onu. Mısır, Hz. Ömer’in (ra) hilafeti ve 861-1003 yılları arasında İran’ın Artık Mısır ve Suriye’nin hâki- döneminde meşhur sahabe komu- Sîstan bölgesinde hüküm sürmüş miydi; bastırdığı paraların üzerine halifeden sonra kendi adını yazdır- tanlardan Amr b. el-Âs tarafından bir İslam hanedanı olan Saffârîlerle maya başladı. fethedilmiş ve Fustat şehri merkez uğraştığı sıralarda Mısır hazinesin- Abbasi Halifesi el-Mu‘temid’in, Doğu eyaletlerinin idaresini kar- olmuştu. Abbasiler döneminde ise den de yararlanmak isteyerek Ah- deşi el-Muvaffak’a verdiğini söyle- miştik. Ancak iktidar dizginlerini kumandan Sâlih b. Avn, Fustat’ın med bin Tolun’a bir elçi gönderip ele geçiren el-Muvaffak kardeşine baskı yapmaktan geri kalmıyordu. kuzeydoğusunda Hamrâü’l-kusvâ ondan para istedi. Ancak Ahmed’in Bunun üzerine 882 yılında Toluno- ğullarının Suriye Valisi Lü’lü, Halife mevkiinde, 750 (132) yılında el-As- gönderdiği 1 milyon 200 bin dinarı Mu‘temid’i yanına çağırdı. Mu‘te- mid Musul’a ulaştıysa da, el-Muvaf- ker şehrini kurarak merkez yapmış- yetersiz bulmuştu. Daha fazla isti- fak’ın emriyle İshak bin Kündacık tarafından Samerra’ya dönmeye tı. Kahire olarak bilinen şehir ise yordu. Ahmed bunu reddedince de mecbur edilecekti. Yine El-Muvaf- fak’ın baskısı ile İshak bin Kündacık Fatımîler zamanında kurulmuştu. el-Muvaffak onu azletti ve yerine Su- Mısır ve Suriye valisi tayin edilince kimse Ahmed’den sessiz kalmasını Bugünkü Kahire, önceki merkezler riye valisi Amâcûr’u tayin etti. bekleyemezdi. Şam bölgesinin en meşhur fakihlerine el-Muvaffak’ın Fustat, el-Asker ve el-Katâi Ne var ki azline dair fetva verdirtti. Bunun üzerine çekişme alevlenecek, hem şehirlerini içine Amâcûr et- Ahmed, hem de el-Muvaffak hâkim almaktadır. Türkî’nin Ahmed, el- 264 Katâi’de kendi ( 8 7 7 / 7 8 ) ’d e adıyla anılan bir ölümü Ahmed bin cami (İbn Tolun Camii), Tolun’un Suriye’yi saray, büyük bir bahçe, de ele geçirmesini çevgân sahası ve hasta- sağlayacaktı. An- ne yaptıracaktı. cak sular durulmu- 870 yılında Abbasi » 10. yordu. Suriye’de Halifesi el-Mu’temid yüzyılda iken Mısır’da ye- Alellâh Ahmed b. Cafer Mısır’da rine vekil olarak (870-92), ülkenin Batı bulunan el bıraktığı oğlu eyaletlerini oğlu ve veli- dokuması Abbas isyan etti. ahdı Cafer’e bıraktı. Doğu bir hırka Acilen Mısır’a dönerek Ab- 68 DERİN TARİH / 2016 NİSAN

———————————————————————————————————————— Tolunoğulları oldukları bölgelerde minberlerde la- » İlk medrese mekânı tat’taki Amr b. el-Âs Camii’nde ders- netler yağdıracaklardı birbirlerine. Ahmed b. Tolun Camii’nin inşasından önce ler verdikten sonra Ahmed b. Tolun Amr b. el-As Camii medrese görevi görüyor, Camii’nin inşaatının tamamlanması Mısır’a beyin göçü dersler burada veriliyordu. Mısır’ı fetheden üzerine derslerine burada devam kumandan Amr b. el-As tarafından Fustat’ta etmiştir. Mısır’da Şafiî mezhebinin Ahmed bin Tolun siyasî rakip- inşa ettirilen ve ilk İslam eserlerinden olan çok sayıda taraftar bulması bu âlim leriyle mücadele ederken ülkesini cami muhtelif zamanlarda genişletildi. sayesinde mümkün olmuştur. Ebû her alanda geliştirmekten geri kal- Bu camide namaz vaktini tasvir eden Cafer et-Tahavî de Hanefî imamla- mamıştı. Savaş ve rekabetin hız kes- oryantalist bir tablo. rın başında geliyordu. el-Meânî’nin mediği bir coğrafyada kurulan Tolu- müellifi olup tarih ve fıkıh sahasın- noğulları döneminde Mısır bayındır Tolunoğlu Ahmed Camii’dir. Minare- da da eserler vermiştir. hale getirilmiş, sosyal ve dinî tesis- si Mısır’daki diğer camilerden farklı lerle donatılmıştı. İmar faaliyetleri- olup içinde bir eczane bulunuyordu. Tolunoğulları zamanında Mı- nin başında başkent olarak inşa edi- Ayrıca her Cuma namaz kılarken sır’da edebî ve dinî hareketin yanı len el-Katâî şehri gelir. (Fustat şehri hastalananları anında tedavi etmek sıra felsefî düşünce de gelişme önceki vali veya nâiplerin oturduk- üzere bir de doktor hizmet verirdi. kaydetti. İslam fetihleri sonucunda ları ve hükümet dairelerinin bulun- Caminin yanında biri kadınlar, diğe- İskenderiye Medresesi insanların duğu el-Asker’den uzakta müstakil ri erkekler için olmak üzere iki de daha çok İslam kültürüne alaka duy- olarak inşa edilmişti.) Başkentteki hamam yapılmıştı. maları nedeniyle zayıflamış ise de sarayının inşası için 50 bin dinar hükümdarlar doktorsuz ve münec- harcayan Tolunoğlu Ahmed pek çok İmar faaliyetleri başta edebiyat, cimsiz yapamadıkları için felsefe- cami, han, hamam, değirmen ve tarih, dinî ve felsefî ilimler olmak fırın yaptırarak şehrin inşasını ta- üzere çeşitli ilim sahalarında büyük KENDİ PARASIYLA mamladı. Zamanla büyüyüp genişle- gelişmeleri de beraberinde getirdi. İNŞA ETTİRDİ yen ve el-Asker ve Fustat ile birleşe- Mısır’da medreseler olmadığı için rek tek bir şehir halini alan el-Katâî, dersler Amr b. el-As ve Ahmed b. To- Müslümanlar tarafından 905’te hilafet orduları komutanı lun gibi camilerde veriliyordu. fethinden sonra hızla İslamlaşmış Muhammed b. Süleyman el-Kâtibî olmasına rağmen Mısır’da eski din tarafından yerle bir edildiğinde 100 Ülkenin zenginleşmesiyle bera- ve âdetleri üzere hayatını devam bin hanelik büyük bir şehirdi. ber bu topraklarda isim yapmış şa- ettiren yerli halkın sayısı Toluno- irlerin sayısı hayli arttı. Tolunoğul- ğulları devrinde artış göstermişti. Dönemin günümüze kadar ayak- ları ilim adamları ve şairlere büyük Müslüman, Hıristiyan ve Yahudiler ta kalmayı başarabilen yegâne eseri ihsanlarda bulundukları için pek Tolunoğulları idaresi altında barış çok şair ön plana çıkmıştır. En meş- ve uyum içinde yaşadılar. Ahmed huru el-Hüseyin b. Abdüsselâm idi. bin Tolun’un hastalığı sırasında üç Ahmed b. Tolun’un isyankâr oğlu dinin mensupları ellerinde mukad- Abbas’ın da şiirler yazdığını söyle- des kitapları olduğu halde iyileş- yelim. mesi için dua etmişler; ölümünden sonra da cami, kilise, manastır ve Tarih yazıcılığı alanında İb- havralarda dualar okumuşlardı. nü’d-dâye diye ünlenen Ahmed b. Tolunoğullarının iyi idaresi sayesin- Yusuf b. İbrahim, Tolunoğulları de başta Kıptîler olmak üzere Arap hükümdarları Ahmed b. Tolun ve olmayan gayrimüslimler de devlet Ceyş’in biyografilerini yazmıştır. dairelerinde istihdam edildiler. Dinî ilimlerde tefsir, hadis, fıkıh ve Ahmed bin Tolun Dımaşk’ı (Şam) kıraat başta gelirdi. Tolunoğulları ziyareti sırasında yanan Meryem ilmi teşvik ve âlimleri himaye ettik- Kilisesi’nin yeniden yaptırılabilmesi leri için doğudan ve batıdan bu dö- için kendi parasından 70 bin dinar nemde Mısır’a beyin göçü olmuştu. vermiş, yangından zarar gören Bunların içinde er-Rebî b. Süleyman halka da evlerini yeniden inşa ede- el-Muradî önde gelir. Ahmed b. To- bilmeleri için yüklü miktarda para lun’un davetiyle Mısır’a gelmiş; Fus- bağışlamıştı. 2016 NİSAN / DERİN TARİH 69

 Türk Tarihi —————————————————————————————————————— » Tarsus’tan Berka’ya Tolunoğulları Mısır’da kurulmuş, kısa sürede bugünkü Suriye, Filistin ve Tarsus topraklarına yayılmıştı. Devletin en geniş sınırlarını gösteren harita. nin de konusu olan tıp ve astroloji tırdı, hem de yerini sağlamlaştırdı. gelişmeye devam etti. Bu dönemde 872 yılında bastırdığı bakır para bu konularla uğraşanların genellik- le Hıristiyan olduğu dikkat çeker. yanında 880’de ağırlık ve ayar ola- Aristo’nun bazı eserlerini Arapçaya rak daha sağlam olan “ed-Dinâru’t- tercüme eden, tıp alanında kitaplar Tolûnî” diye bilinen parayı kestirtti. yazan İskenderiye Patriği ve Ahmed Uyguladığı malî politikayı akıllı bir b. Tolun’un doktoru Saîd b. Nevfel ziraî, sınaî ve ticarî politika ile des- en-Nasranî bunların başında gelir. tekleyecekti. Tolunoğulları döneminde Mısır Nil’den azami verim iktisadî yönden de ciddi gelişme kaydetmiş; sadece belli bir kesimin Eskiden beri dokumacı- değil, halk tabakasının da hayat lık alanında gelişme kay- standartları iyileşmişti. Bunun se- detmiş bir ülke olan Mısır, bebi Tolunoğlu Ahmed’in önceki Tolunoğulları devrinde de dönemlerde konulan ağır vergileri varlık gösterdi. Keten ve kaldırarak halkın rahat bir nefes al- yünlü dokuma başta ol- masını sağlamasıydı. Böylece ‘halkı mak üzere pamuklu ve darlıktan kurtaran hükümdar’ diye ipekli dokumacılık çok nam saldı, sevilip sayıldı. Yolsuzluk gelişti. Genellikle sarık yapan memurları görevden alıp ma- ve kemerlerde kullanı- liyede güvenilir ve dürüst kimseleri lan şâşlar siyah ketenden görevlendirmesiyle hem itibarını ar- veya işlenmiş şeritlerle süslü yünden imal ediliyordu. Ayrı- 70 DERİN TARİH / 2016 NİSAN

———————————————————————————————————————— Tolunoğulları ca Mısır’da üretilen Abbasi » 8-9. lun 10 Mayıs 884’de vefat et- dönemi kumaşlarındaki tiğinde 17’si erkek 33 çocuk süslemelerde Kûfî hatla yüzyıllara ler almak gayesiyle bırakmıştı geriye. En büyük yazılmış kitabeler, imal ait ipekli ve er-Ravza adasındaki oğlu Abbas babasına isyan tarihi veya yeri yer alır- yünlü Mısır Mikyâs’ı yeniden ettiği için yerine yaşça ikinci dı. 9. yüzyılda Mısır’ın halısından büyük oğlu Humâreveyh geç- el-Kays şehrinde, şehrin ti. Abbasi Halifesi el-Mutezid’in adını taşıyan elbiseler ve bir parça. yaptırdı. Sulama ka- Humâreveyh ile ilgili planları Me’riz denilen kaliteli yünlü vardı. Humâreveyh’e, kızı Katrune- kumaşlar üretiliyordu. Bunun nallarını onarttı ve dâ’nın çeyiz masrafı olarak yüksek yanında maden işçiliği, silah yapı- harcamalar yaptırtıp onu Mısır’ı ko- mı ve tohumlardan yağ çıkarma, yeni su kanalları ve ruyamayacak hale getirmek istiyor, el sanatları ve süslemecilik de ileri böylece zengin gelirlere sahip bu seviyeye ulaştı. kemerleri yaptırarak tarım gelirinin ülkeyi doğrudan kendi idaresi altına almayı düşünüyordu. Humâreveyh Dış ticaretin de hatırı sayılır bir artmasını sağladı. Önceki dönemde müsrif yaşayışıyla hazinenin kısa ilerleme gösterdiği Mısır bu devir- sürede boşalmasına neden olacak, de Doğu ile Batı arasındaki uygun 800 bin dinar olan Mısır’ın haracını Abbasi Halifesini deyiş yerindeyse konumu sayesinde milletlerarası zahmetten kurtaracaktı. ticaretten nasibini almıştır. (vergi) 4 milyon 300 bin dinara yük- Babasının yaptırdığı sarayın bah- çesini yeniden düzenleyerek bir Ahmed bin Tolun uyguladığı seltti ki, aradaki farkın 3 milyon 500 saray, hayvanat bahçesi ve ahırlar politikalarla çiftçilerin de yükünü ekledi. Sarayda Boran adlı sevgilisi hafifletti. Mısır’da ziraî hayatın can bin dinar olduğu düşünülürse bu için bütün duvarları altınla kaplı damarı olan Nil nehrinin taşıdığı su Beytü’z-zeheb denilen özel bir oda miktarını tespit etmek ve kuraklıkla fevkalâde bir gelişmedir. yaptırdığını da biliyoruz. Eh, hazıra dağlar dayanmadı, Humâreveyh’in karşı karşıya kalmamak Aslında Ahmed bin Tolun’un bı- lüks harcamaları sebebiyle hazine- ve önceden tedbir- nin dibi göründü tabii. Haleflerinin 10 yıllık saltanatı raktığı mirasa bakılırsa bu dönemde sonunda Mısır tekrar Tolunoğlu Ahmed’in vali nâibi olarak geldiği Mısır’ın ekonomik durumu hakkın- zamanki yoksul ve karanlık günle- rine döndü. Yönettiği ülkeyi askerî, da çok daha iyi fikir sahibi oluruz: siyasî, kültürel ve şehirleşme alan- larında zirveye çıkaran ve halkın 10 milyon dinar, 7 bin köle, 24 bin gönlüne taht kuran Ahmed bin Tolun’dan bugüne bir şanı kaldı, hizmetçi, 7 bin binek atı, 6 bin bir de bu şana yakışır bir ihtişamla yükselen 1200 yıllık Ahmed b. To- katır ve eşek, 300 hususî binek lun Camii... hayvanı ve 100 safkan yarış Genel Yayın Yönetmenimiz Mustafa Armağan’ın atı. Harcamalarının dışın- kamerasından İbn Tolun da hazinesine giren yıllık Camii’ne dair görüntüleri kanalımızda izleyebilirsiniz. gelir 1 milyon dinar idi. /derintarih Ahmed bin To- » Mısır askerlerini tasvir eden bir gravür. Muharrem Kesik Doç. Dr., İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi. 2016 NİSAN / DERİN TARİH 71

 Dosya ———————————————————————————————————————— KAPAK DOSYASI İllüstratör: Chraista Hook, D. Nicolle, Osmanlı Piyadesi, İş Bankası Yay., 2012. Kûtu’l Amâre 72 DERİN TARİH / 2016 NİSAN

———————————————————————————————————————— Kûtu’l-Amâre ZAFERE GİDEN YOL ADIM ADIM KÛTU’L-AMÂRE İngilizler niçin kendilerine bu kadar güveniyorlardı? Nureddin ve Halil paşalar İngilizleri savaş meydanından nasıl silip süpürdü? Adım adım Kûtu’l-Amâre zaferine giden yolda yaşananlar...  EDWARD J. ERICKSON [email protected] 2016 NİSAN / DERİN TARİH 73

Yazıda kullanılan görseller Necmettin Özçelik arşivine aittir.  Dosya ———————————————————————————————————————— 74 DERİN TARİH / 2016 NİSAN

———————————————————————————————————————— Kûtu’l-Amâre 2016 NİSAN / DERİN TARİH 75

 Dosya ———————————————————————————————————————— 76 DERİN TARİH / 2016 NİSAN

———————————————————————————————————————— Kûtu’l-Amâre KISACA TOWNSHEND İlk olarak İngiliz Kraliyet Deniz Hafif Piyade sınıfında görev almıştı fakat kara ordusuna geçiş yaptı. Su- dan ve Mısır’da görev aldı, Chitral Kalesi’ndeki (Pakistan’daki İngiliz Garnizonu) savunmasından dolayı 1985’te kendisine CB nişanı verildi. Buna ek olarak, 1898’de Mehdi’ye karşı Kitchener’ın seferindeki rolü dolayısıyla DSO aldı. İngiltere’nin savaş ilan etmesiyle Nisan 1915’te 6. Hint Tümeni’ne (Poona’yı) komuta etme vazifesi verildi. Pek çok zafer kazandı, fakat Selman-ı Pak’taki mağlubiyetin ardından Kûtu’l-Amâ- re’de kuşatıldı. Nisan 1916’da teslim oldu ve askerleriyle esir edildi. Townshend, Ekim 1918’de Mond- ros’ta Osmanlı’yla ateşkes anlaşma- sı görüşmelerine destek verdi; fakat askerlerinin gördüğü kötü muame- leyle ilgili haberler yayıldıkça itibarı sarsıldı. 1924’te öldü. 2016 NİSAN / DERİN TARİH 77

 Dosya ———————————————————————————————————————— PARA TEKLİF ETTİLER! 78 DERİN TARİH / 2016 NİSAN

———————————————————————————————————————— Kûtu’l-Amâre 2016 NİSAN / DERİN TARİH 79

T. C. Bağdat Büyükelçiliği Arşivi.  Dosya ———————————————————————————————————————— » Kût şehitleri 1920 yılında inşa edilen Irak’taki Kût Şehitliği’nde 7’si subay, 43’ü er olmak üzere 50 şehidin kabri bulunmaktadır. 80 DERİN TARİH / 2016 NİSAN

———————————————————————————————————————— Kûtu’l-Amâre JULNAR GEMİSİ OSMANLI’NIN ELİNDE 2016 NİSAN / DERİN TARİH 81

 Dosya ———————————————————————————————————————— 82 DERİN TARİH / 2016 NİSAN

———————————————————————————————————————— Kûtu’l-Amâre 2016 NİSAN / DERİN TARİH 83

 Dosya ———————————————————————————————————————— 84 DERİN TARİH / 2016 NİSAN

———————————————————————————————————————— Kûtu’l-Amâre 2016 NİSAN / DERİN TARİH 85

 Dosya ———————————————————————————————————————— 86 DERİN TARİH / 2016 NİSAN

———————————————————————————————————————— Kûtu’l-Amâre İngiltere’nin Gözüyle Kût Yenilgisi Bizler için galiplerin taraflı tarih anlatımına karşı Osmanlı İmparatorluğu’nun 1. Dünya Savaşı’nda verdiği varoluş mücadelesini hatırlamak, Çanakkale ve Kûtu’l-Amâre zaferlerini tarihteki yerine oturtmak bir vatan borcudur. Necmettin Özçelik Arşivi. G ALTAY CENGİZER [email protected] nesilden nesile aktarılmış, bir ke- aliplerin anlatımının re baskın çıkan hep baskın kalmış- 100 yıl sonra dahi bas- tır. Osmanlı İmparatorluğu’nun kın çıkması, Osmanlıla- modern dünyayı doğurmuş bu sa- rı doğru kavramamızı vaştaki yerini gerçekten doğru teş- engelliyor. Baskın İngiliz tarih an- his etme yönünde bir istekliliğin latımı, Çanakkale örneğinde sıkça olmaması, bu metodolojiden uzak, rastlanıldığı gibi, Osmanlıların Kû- yanlış ve yanlı anlatının iyice yer- tu’l-Amâre zaferi hususunda da göz- leşmesine yol açmış bulunuyor. Bu den kaçırılmaması gereken eksik- yüzdendir ki, şimdi tam bir asır lik, saptırma ve izahat boşluklarıyla sonra dahi galipler ne derse ona maluldür. Bu bakımdan Kûtu’l-Amâ- inanmamız bekleniyor. Daha da kö- re zaferinin tarihimizdeki yerinin tüsü, ülkemizde de çoğunluk bu an- hakkıyla kavranabilmesi, nasıl ve ni- latıma inanıyor. çin cereyan ettiğinin anlaşılabilmesi için öncelikle Kût’u 1. Dünya Savaşı İngiliz tarih yazımına göre, Me- bağlamındaki doğru yerine oturt- zopotamya’daki şartlar “Çanakkale mak, ardında duran ana oluşumları için de geçerli olduğu üzere” anlatı- doğru tahlil etmek gereklidir. labilecek gibi değildir. Kûtu’l-Amâre yenilgisinde son derece sıcak ve ku- Ne var ki, galiplerin anlatısı he- ru bir iklim, sivrisinekler ve diğer men hiç gözden geçirilmeksizin 2016 NİSAN / DERİN TARİH 87

 Dosya ———————————————————————————————————————— » Utancın tarihi 1. Dünya Savaşı sözkonusu olduğunda özelde İngilizlerin, genelde bütün galiplerin unutmak istediği hadiselerden biri Çanakkale’deki yenilgiydi. Osmanlı burada dünyanın en güçlü ordularına diz çöktürmüştü. GERÇEKLER zararlı mahlûkatın varlığı hastalık- Şattülarap’a girerek, Muhammerah HASIRALTI EDİLİYOR tan ölümleri arttırmış, bu berbat (bugünkü Hürremşehr) yönünde şartlar altında zaten iyi eğitim veri- ilerlemiş, bilahare Odin ve Lawrence Zamanın İngiliz anlatımı, 1. lememiş birlikler hiçbir zaman tam zırhlıları da Basra’da Şattülarap çı- Dünya Savaşı’nda İngiltere-Osman- mevcutlarına ulaşamamış, bütün kışına konuşlandırılmıştır. lı başlığı söz konusu oldukça çok bu etkenler bir araya gelerek yenil- esaslı ayrıntıları bilinçli bir şekilde giyi ortaya çıkartmıştır. Kuşkusuz Böylece Alman zırhlılarının var- atlamış, bunlardan ya çok az ve bu berbat şartlar muzaffer Osman- lığı bahanesiyle kısa süre önce Ça- kısaca bahsetmiş ya da yok sayarak lı askerleri için de aynen geçerliydi. nakkale önünde abluka tesis eden hiç bahsetmemiştir. İngiltere, bu defa Basra önünde ab- İmparatorluğun çıkış noktaları luka tesis etmiş oluyordu. Uluslara- Örneğin 16 Ağustos 1914 günü Çanakkale ve Basra, Osmanlıların rası hukuka göre ablukanın meşru Goeben ve Breslau’nun Osmanlı savaşa girmesinden tam bir ay ön- bir savaş sebebi olduğu hatırlana- donanmasına geçirilişine birincil ce zaten abluka altına alınmıştı. Me- cak olursa İngiltere’nin o sıralarda açıklama gücü atfeden bu anlatım, zopotamya harekâtına ilişkin çok ne derece cüretkârca hareket ettiği savaşın patlamasından önce bütün önemli bir dizi ayrıntı da aynı şekil- daha iyi anlaşılacaktır. bedelleri ödenmiş olan, Osmanlı de geri planda tutulmuştur: Osman- hanımlarının yüzüklerini satarak lı İmparatorluğu’nun 29 Ekim 1914 Osmanlı Hükümeti 3 Ekim 1914 alımına katkıda bulundukları Sultan sabahı gerçekleştirilen Karadeniz günü İngiltere’yi protesto etmiş ve Osman I ve Reşadiye zırhlılarına harekâtıyla 1. Dünya Savaşı’nın mu- zırhlılarını geri çekmesini istemiş- 28 Temmuz 1914 günü, Osmanlı harip tarafı haline gelmesine henüz tir. Osmanlılar buraya mayın da gemicileri toka töreni için gemilere bir ay varken, 29 Eylül 1914 günü Es- yerleştirmek istemiş, ancak İngil- çıktığında, tam sancak çekilmek piegle ve Dalhousie isimli İngiliz zırh- tere’nin peyki durumundaki Mu- üzereyken İngiltere tarafından el lıları Osmanlı iç suyu statüsündeki hammerah Şeyhi bu niyeti gam- konulduğundan, hatta son taksidin mazlamış, bunun üzerine İngiltere de bankaya yatırıldığından emin olduktan sonra deniz piyadelerini gemilere çıkarttıklarından çok az söz eder. Böylece bu son derece hassas ayrıntı geri plana atılmış, saf dışı edilmiş olur. 28 Temmuz hadisesi belleklerden çıkarılırken, 16 Ağus- tos hadisesi her fırsatta tekrarlanır. 88 DERİN TARİH / 2016 NİSAN

———————————————————————————————————————— Kûtu’l-Amâre Çanakkale ve Basra’dan sonra Suri- tere için başlıca hedef teşkil etmek- ye ve Filistin kıyıları da abluka altı- teydi. na alınmış oluyordu. Irak, Osmanlı İmparatorluğu’nun Bu resme Hindistan’dan getirile- savaşa girmesinden bağımsız olarak rek 20 Ekim 1914 günü Bahreyn’e İngiltere için önemli bir cepheydi. konuşlandırılmış olan birlikler (Se- 20. yüzyıl başındaki jeopolitik, Hin- fer Görev Gücü D) de eklenecek distan’a giden yollar bağlamında olursa İngiltere’nin Osmanlı İmpa- Körfez’in her zaman İngiltere’nin ratorluğu’na karşı her an şiddet uy- ana stratejisinin ayrılmaz unsuru gulamasını sağlayabilecek bir alt- olmasına şaşırmamak gerektiğini yapının tesisine yönelmiş olduğu söyler. Tam olarak bu nedenledir ki, açıklık kazanır. Dışişleri Bakanı Grey’in, İngiliz çı- Nitekim, İngiltere’nin Mezopo- karlarının korunması yolunda Bas- tamya harekâtı üzerine ra Körfezi bölgesinde bir uzman olan Paul K. Da- saptırma harekâtı dü- vis de İngiltere’nin Os- zenlenmesi için ne gi- manlı İmparatorlu- bi önlemler alınması ğu’na savaş ilân gerektiği hususu- etmesinin ardın- nu daha 18 Ağus- dan 24 saat için- tos 1914’de Hin- de söz konusu distan Genel Sefer Görev Gü- Valisi Hardinge cü’nün Şattüla- nezdinde soruş- rap ağzındaki Fav’ı turduğunu görü- işgale girişebildiği- » General Feldmareşal rüz. Bahreyn’e ko- ne işaret ederek, bu nuşlandırılmasına gücün esasen Osman- Baron von der Goltz karar verilen Sefer Gö- lı İmparatorluğu’na kar- rev Gücü’nün, Osman- bölgedeki savaş gemilerine Osman- şı bir harekât amacıyla lı İmparatorluğu sava- lıların mayın yerleştirme teşebbü- süne girişmeleri halinde derhal ateş oluşturulduğunu, ya- şa girsin girmesin, açılması talimatını vermiştir. Açık- çası İngiltere sıkça yaptığı gibi Os- ni niyetin önceden her halükârda Aba- manlıların münhasıran savunmaya yönelik almaya çalıştıkları bir ted- orada bulunduğu- dan’daki İngiliz ya- bir karşısında elini hemen silaha götürmüştür. nu vurgulamak- tırımları ve pet- The Times’ın propagandası ta, konuşlandır- rol tesislerinin O günlerde İngiliz Dışişleri’nin manın Suriye korunması ge- yarı-resmî ağzı gözüyle bakılan The Times gazetesi dâhil olmak üzere İn- ya da Filistin gi- rekçesi ileri sü- giliz basınında Osmanlılar aleyhine çok sert bir propaganda kampanya- bi Osmanlı sınır- rülerek neticede sı sürdürülmektedir. İngiltere, kı- sa süre sonra ablukalarını daha da larında değil de Basra’ya çıkarılma- genişletmiş, İskenderun’daki birkaç eski Osmanlı hücumbotunun ol- Körfez’de yapılmış » Arthur James Balfour larının öngörüldüğü, dukları yerden ayrılmalarına mü- olmasının Irak Cephe- birliklerin de bu yönde saade etmeyeceğini bildirmiştir. Bu bilinçli tırmandırma stratejisiyle si’nin İngiltere için da- bir harekât için hazır- ha öncelikli bir yer işgal landıkları açıktır. etmesine bağlamaktadır. Fakat asıl bu konuşlandırmanın Şüphesiz İngiltere’nin donanma- daha ileri giden nedenleri üzerinde sını dünyanın her köşesinde gezgin durmak gerekir. Bu güç gösterisiy- ve işler halde tutabilmesi, bu en bü- le aynı zamanda bazı Arap grupları yük deniz gücünü petrole bağımlı ve Körfez’deki şeyhlere İngiltere’nin kılmıştır. Bu açıdan Osmanlı top- Osmanlılara karşı kendilerini des- rakları olan Basra ve civarındaki teklemeye hazır olduğunun işare- petrol yataklarının güvenliklerinin ti verilmiş oluyordu. Basra ve Irak korunması gerekçesiyle işgali İngil- içine yönelik harekâtın askerî 2016 NİSAN / DERİN TARİH 89

 Dosya ———————————————————————————————————————— ATASE Arşivi. » Muzaffer komutan ra harekâtının asıl amacının Aba- kin plânların neredeyse tam bir yıl İngiltere daha Osmanlı İmparatorluğu dan petrolünü korumaktan ziyade sonra, 22 Ekim 1915 tarihinde ta- savaşa girmeden 1 ay önce Basra’yı Arapların algılamalarını İngiltere mamlanmamış olması gerekirdi. abluka altına almıştı. İngilizlerin bölgedeki lehinde etkilemek, Arapları Türk- ilerleyişini durduran ve Kûtu’l-Amâre lerden kopartmak olduğunu söyle- Grey aslında General Barrow’un zaferini kazanan Halil Paşa (oturan) mişti. Abadan petrolünün korun- Hindistan Bakanı Crewe’a 26 Eylül kurmaylarıyla birlikte. ması fikri, gerçekte esas amacı bir 1914 günü sunduğu aşağıdaki görüş- sis perdesi gerisine atma işlevi gö- leri olduğu gibi benimsemiş bulun- planlamasını hazırlayan General rüyordu. maktaydı: Barrow da görünürdeki amaç her ne kadar petrol yatakları ve tesisle- Petrol yatakları ve petrolü işle- “Her şey birkaç hafta, hatta bir- rin korunması olsa da esas amacın yen ve taşıyan sistemlere sahip çı- kaç gün içinde Türkiye’yle savaşa Türkler ile Arapların ayrıştırılması kılması ve bunların korunması İn- tutuşmak üzere olduğumuza işaret olduğunu kaydetmişti. giltere’nin önemli bir amacı olsa ediyor. Türkler Arapları yanlarına da, 1914-16 döneminde zihinleri- çekmeyi başaramadıkları müddet- Bizzat Grey henüz 1 Ekim 1914 ni esas meşgul eden husus, Arap- çe bizim açımızdan endişe etmeye günü Churchill ve Hardinge’e Bas- ların Cihada katılma ihtimaliydi. mahal yok… Arapları destekleyece- Şayet İngiliz anlatısının daha ziya- ğimize ilişkin kesin bir işaret veril- de öne çıkartmak istediği gibi esas mesi yeterli olacaktır… Bu işaretin amaç gerçekten de Abadan rafine- savaş başlamadan önce verilmesi risi, petrol yatakları ve boru hattı- gerektiği kanaatindeyim. Aksi tak- nın korunması olsaydı, buna iliş- dirde çok geç kalınmış olmasından korkarım. Bunu yapmanın da en iyi 90 DERİN TARİH / 2016 NİSAN

———————————————————————————————————————— Kûtu’l-Amâre yolu, Hindistan’dan Şattülarap’a as- İngiliz-Hint ordusu, asker sayısı » Enver Paşa ker göndermektir… Askerler görü- bakımından Osmanlılar karşısın- nüşte petrol tesislerinin korunması da ikiye bir üstünlüğü olduğu hal- 2016 NİSAN / DERİN TARİH 91 amacıyla İran toprağındaki Muham- de nihayet durdurulacak, Selman-ı merah ya da Abadan’a konuşlandırı- Pak muharebelerinde ağır zayiat ve- labilir, fakat bu harekât, gerçekte rerek güney cihetinde geriye doğru Türklere ciddi olduğumuzu göstere- çekilmeye başlayacaktır. cek, Araplara da kendilerini destek- lemeye hazır olduğumuz mesajını General Townshend komuta- verecektir. Bu durumda Türklerle sındaki ordu (Poona Birlikleri) 11 savaş çıkar çıkmaz Basra’yı işgal et- bin mevcutla 3 Aralık 1915 günü memiz gerekecektir.” o sırada İngiliz işgali altındaki Kû- tu’l-Amâre’ye varır. İngiltere, Os- Planları bozan zafer manlıların ikmal üssü durumun- daki Nasiriye’yi Temmuz 1915’te Yukarıdaki paragraf her şeyi ye- ele geçirmesinin hemen akabin- terince izah etmekte: Görev sahası de Kût’u da Es-Sinn muharebeleri Basra Körfezi’ni de kapsayan Hin- sonucunda 28 Eylül 1915 günü ele distan Bakanlığı, ablukalarla etra- geçirir. Osmanlı ordusu muhare- fı sarılmış Osmanlıların canhıraş belerde 5.300 şehit vermiş, bütün bir şekilde savaşa dâhil olmasından silâhlarını kaybetmiştir. tam iki ay önce, Eylül başından iti- baren Hint ordusunun Basra lima- Townshend birliklerinin çok bi- nını işgaline yönelik planlar hazır- tap düşmüş olduğunu görmekte, lamaya başlamış, Hint Sefer Görev bölgedeki İngiliz varlığı açısından Gücü’nün hedefi de Basra olarak be- önem taşıyan Kût’ta tutunmayı ter- lirlenmişti. cih etmektedir. Savaş Bakanlığı’nın güneye gitmesi yönündeki iste- Kısaca, Osmanlıların en başta ği kendisine ulaştığında, Selman-ı da İngiltere’nin siyaseti yüzünden Pak’tan itibaren Townshend’i izle- İtilâf bloğuna dâhil olma şansları- yen Nureddin ve Goltz Paşa’lar ko- nın da tarafsız kalma imkânlarının mutasındaki Osmanlı ordusu dört da hiçbir zaman olmadığı açıktır. gün içinde Kût’a varmış olarak ku- İtilâf devletlerinin Osmanlı İmpa- şatmayı zaten tesis etmişti. Artık ratorluğu’nun toprak bütünlüğünü 7 Aralık 1915 tarihinden itibaren, devletten devlete garanti etmekten Kût’taki İngiliz ordusunun etrafı, kaçınıp bu garantiyi İtilâf bloğu ola- 11 bin askerden müteşekkil Osman- rak vermek gibi bir yutturmacaya lı ordusu tarafından çevrilmiş du- kalkışmalarının sebebi de Osmanlı rumdadır. topraklarının savaş sırasında ama kendilerine en uygun bir zamanda Kuşatmayı takiben ilâve birlik- ancak her hâlükârda parçalanması- ler de ardı ardına orduya sevk edil- na girişileceğini biliyor olmaların- meye başlanır. Baron von der Goltz dan başka bir şey değildi. 1883-1895 yılları arasında Osman- lı ordusunun modernizasyonunda Müstesna zafer Kût’un ardında görev yapmış, artık yaşlı bir gene- İngiliz-Hint ordusunun Selman-ı ral ve askerî tarihçi olmakla büyük Pak’ta durdurulup geri çevrilmesi ve içten saygı görmektedir. (Goltz yatar. Paşa, maalesef Osmanlıların zafer kazandığını göremeden 19 Nisan Neticede Irak cephesi İngilte- günü tifodan hayatını kaybedecek- re’nin Basra’da giriştiği Bağdat he- tir. Mezarı, İstanbul’daki Almanya defli yarma harekâtıyla açılmış Başkonsolosluğu’nun Tarabya’daki olur. Ardı ardına kazandığı muha- binasının bahçesinde bulunmak- rebelerle kuzey yönünde tırmanan

 Dosya ———————————————————————————————————————— Necmettin Özçelik Arşivi. » Esaret hatırası oluşturmalarından çekiniyor, aşi- lerin ikisi hariç hepsini kazanmış, General Charles Townshend komutasındaki retlerin Osmanlı etkisi dışında tu- olağanüstü bir direnç ortaya koy- İngiliz tümeninin teslim alınması, aynı anda tulmaları gerektiğine inanıyordu. muştur. Buna karşılık İngiliz-Hint pek çok cephede savaşan Türk askerlerinin Kût’ta tutunulabilmesi halinde ge- birlikleri de ağır kayıplar vermiştir. moralini yükseltmişti. Kût’ta esir alınan leneksel Basra-Kût-Ahvaz ticaret yo- İngiliz askerleri. lunun canlandırılmasının da müm- 21 Ocak tarihindeki Birinci Han- kün olacağı, böylece Osmanlı’dan na muharebesinin de Osmanlılar tadır.) Lâkin, Osmanlı komutanları- yana çıkmamaları için Araplara ilâ- tarafından kazanılmasından son- nın ellerindeki talimatın yerine ge- ve bir ekonomik teşvik unsuru yara- ra Halil Paşa beraberinde 20 bin- tirilmesi ne kadar zor ise talimat bir tılmış olacağı dahi düşünülüyordu. den fazla askerle Kût’a varmış, o kadar da açıktır: İngilizler tama- Townshend’in teslim olmasıyla Os- men Irak’tan defedilinceye kadar Kût kuşatmasını kırmak için ka- manlı ordusunun moralini çok yük- savaşılacaktır. rarlı olan İngiliz-Hint tarafı, kısa selmiş, İngiltere ise büyük prestij sürede tecrübeli ve yüksek mevcu- kaybına uğramıştır. Diğer taraftan, İngiliz Savaş Ba- du olan ilâve birlikleri Basra yoluy- kanlığı, İran sınırına 40 kilometre la kuzeye Kût yönünde sevk etme- İngiltere’nin, her iki tarafın da kadar yakın bir mesafedeki Kût’un ye başlayacaktı [bu ilâve birlikler, 30 binin üzerinde mevcutla savaştı- güneye doğru ilerleyen Osmanlı or- 3. (Lahore) 7. (Meerut) ve 13. (Batı) ğı bu muharebeleri arka arkaya kay- dusunun eline geçmesi halinde, böl- tümenleriydi]. Kût’taki İngiliz gar- betmesi üzerine İngiliz komutanlar gedeki İngiliz pozisyonu için sürek- nizonu 29 Nisan 1916 günü teslim görevlerinden alınmış, bu meyan- li bir tehdit ortaya çıkmış olacağını oluncaya değin, Osmanlı ordula- da Düceyla yenilgisi sonrasında Ge- da dikkate almaktadır. İngiltere, bu rıyla bu yeni birlikler arasında al- neral Nixon, General Percy Lake ile durumda, bölgedeki aşiretlerin İn- tı muharebe (Sırasıyla 7 Ocak Şeyh General Aylmer ise General Gorrin- giliz kontrolündeki Muhammerah Saad; 13 Ocak Vadi; 21 Ocak Hanna; ge’le değiştirilmiştir. İngiliz tarafı ve petrol yatakları üzerinde tehdit 7-9 Mart Düceyla; 5-8 Nisan Hanna 5 Nisan’da Fellahiye’yi, 17 Nisan’da ve Fellahiyeh; 7-22 Nisan Beyt Ayşe ise Beyt Ayşe’yi ağır kayıplar pa- ve Sennaiyat muharebeleri) cereyan hasına ele geçirmeye muvaffak ol- etmiştir. Osmanlı ordusu ağır yara- muşsa da, en kritik muharebe olan lar almasına karşın bu muharebe- Sannaiyat’a 22 Nisan günü yaptıkla- rı saldırı püskürtülmüştür. 92 DERİN TARİH / 2016 NİSAN

———————————————————————————————————————— Kûtu’l-Amâre Yenilgi ne anlama geliyor? ğini bildirince Townshend teslim ol- Selman-ı Pak’ta durdurulmamış ol- muştur. saydı, o zaman Bağdat’ı Antant Blo- Kûtu’l-Amâre’nin tarihî anlamı ğu’nun bir bütün olarak savaşmaya nedir? diye sorulduğunda bu zafe- İngiliz tarihçi James Morris Kû- devam ettiği daha erken bir tarih- rin Irak’ın İngiliz idaresi altındaki tu’l-Amâre yenilgisini, “İngilte- te eline geçirmiş olacak, o zaman Hindistan’a benzetilmesine yol aça- re’nin askerî tarihindeki en sefilane da askerî tarihçiler Basra’dan baş- cak müsaitlikte bir anı, daha ileri, teslimiyet” olarak tanımlamıştır. layıp kuzeye doğru giden bu fetih daha karmaşık saatlere tehir ede- Kendileri daha önceki komutanla- harekâtının ne denli dâhiyane dü- bilmiş olduğu görülür. Kûtu’l-Amâ- rın yerine geçmiş olan Lake ve Gor- şünülmüş olduğunu anlatmaya ko- re sonuçta Bağdat’ın düşmesiyle ringe de görevden alınırlar. yulacaktı. Kaldı ki, Townshend’in Irak’ta alınacak nihai yenilgiye rağ- Kût’ta tutunma fikri, ikmal sorun- men bu tehdidinin ayağına dolan- Yeni atanan komutan General ları yaşanmasaydı,başarılı da olabi- masına yol açmıştır. İngiltere’nin Maude orduyu derleyip topladıktan lirdi. Kûtu’l-Amâre’de bu derece sıkış- sonra Bağdat’a doğru ilerleyişe geç- mış olması, müttefiği Çarlık Rus- miş ve şehir, Kût yenilgisinden bir İngiliz donanması Kûtu’l-Amâre ya’sından yardım talep etmesine sene kadar sonra, 11 Mart 1917 günü muharebelerinin sona ermesinden yol açmış, nitekim o sırada İran’da Maude kuvvetlerinin eline geçmiş- sadece 3 ay 20 gün önce büyük bir bulunan General Baratov komuta- tir. Fakat bu İngiltere’nin müttefi- mağlubiyete duçar olarak Çanakka- sındaki daha ziyade Rus Kazakların- ği Çarlık Rusyası’nın artık savaştan le’den ayrılıp gitmiştir. dan müteşekkil 20 bin kişilik kuv- düşmeye başladığı geç bir tarihtir. vet Nisan 1916’da Bağdat’a doğru Osmanlı İmparatorluğu’nun 1. yola çıkmışsa da İngilizlerin teslim Rusya’da Ekim Devrimi’nin en Dünya Savaşı’nda en fazla cephede olduğu haberinin ulaşması üzerine gür sesli habercisi Mart devrimi ol- varoluş mücadelesi verdiğini hatır- geri dönüş yapmıştır. muş, 1480 yılından beri hep Çarlık lamak, birbirini izleyen Çanakkale olmuş Rusya’da Çar II. Nikola yeri- ve Kûtu’l-Amâre zaferlerini bu bü- Bir diğer ilginç husus, İngilte- ne kimseyi gösteremeden 12 Mart yük mücadele tarihi içindeki doğru re’nin Nisan ayında tarihteki ilk ha- 1917 günü tahttan feragat etmiştir. yerine oturtmak ne hamaset ne de vadan ikmal operasyonunu gerçek- Geçen yüzyıl başındaki dünya siya- bilimdışılıktır. leştirmiş olmasıdır. Kût’ta kuşatma seti artık kimsenin beklemediği, altındaki orduya havadan yiyecek çok kökten bir değişimin kenarında Kaynakça: ve silâh atılmışsa da ikmalin çok da durmaktadır. Adelson, Roger; London and the Invention of the Middle etkin olamadığı anlaşılmaktadır. Sonuçta, İngiltere’nin Dicle hat- East: Money, Power, and War, 1902-1922, Londra, 7 Aralık 1915 günü başlayıp 29 tındaki varlığının anahtarı olarak 1995. Nisan 1916 tarihinde sona eren Kû- gördüğü Kût’taki yenilgiye ilişkin Davis, Paul K.; Ends and Means: The British Mesopota- tu’l-Amâre muharebeleri Osmanlı oluşturulmuş İngiliz görüşü, “ce- mian Campaign and Commission, Londra, 1994. ordusunun son derece güç şartlar sur insanlar ve değerli askerî mal- Fromkin, David, A Peace to End All Peace: The Fall of ve çeşitli imkânsızlıklara rağmen zemenin yok yere israf edilmesine the Ottoman Empire and the Creation of the Mo- yüksek disiplin, sevk ve idare altın- yol açmış; mantığı ne o tarihte izah dern Middle East, New York, 1990. da kazandığı müstesna bir zaferdir. edilebilmiş ne de sonradan kimse- Guinn, P.; British Strategy and Politics, 1914-1918, 25 Nisan 1916 günü İngiltere’nin nin savunabildiği lüzumsuz bir ha- Oxford, 1965. yenildiği billurlaştığında Savaş Ba- rekât” şeklinde resmî tarihte yerini Simonds, Frank H.; History of the World War, Cilt III, New kanı Kitchener Türklerle müzake- almıştır. York, 1919. relere başlanması için beklenen ta- Cohen, S.A., “The Genesis of the British Campaign in limatı vermiş, ertesi gün sağlanan Şüphesiz yukarıdaki ifadelerde Mesopotamia, 1914”, Middle Eastern Studies, Cilt XII, ateşkesi müteakip Townshend ile kendini ortaya koyan anlayış çok Sayı 2, Mayıs. Halil Paşa teslim şartlarını konuş- ilginç bir tarihî eşiğin önemini ol- Heller, Joseph, “Sir Louis Mallet and the Ottoman Em- maya başlamışlardır. İngiltere, geri dukça aşağı çekmekte, büyük bir pire: The Road to War”, Middle Eastern Studies, Cilt kalan 13 bin civarındaki askerinin hadiseyi yok yere yavanlaştırmak- XII, Sayı 1, Ocak 1976. esir alınmaması için gizli tutulmak tadır. Mesele Çanakkale’de, Kafkas- Kent, Marian, “Constantinople and Asiatic Turkey, kaydıyla 2 milyon Sterlin vermeyi lar’da, Galiçya’da, Sina’da, hemen 1905-1914”, In Kinsley, F. H. (ed.) British foreign policy teklif etmiş, teklifin arz edildiği En- her cephede olduğu gibi Osmanlı- under Sir Edward Grey, Cambridge, 1977. ver Paşa bunun kabul edilemeyece- ların savaştaki performansının her- Mesopotamian Commission Report – CAB/19/26 kesin beklediğinin fevkinde tecelli Avam Kamarası Tutanakları: Hansard 95 2202-2340 etmiş, büyük bir kararlılıkla orta- ya konulmuş olmasıdır. İngiltere, Okuma Önerisi: Altay Cengizer, Adil Hafızanın Işığında, Doğan Kitap, 2014. Altay Cengizer Büyükelçi, Dışişleri Bakanlığı Siyaset Planlama Genel Müdürü. 2016 NİSAN / DERİN TARİH 93

TARİHÇİ GÖZÜYLE ŞÜKRÜ HANİOĞLU Prof. Dr., Princeton Üniversitesi Yakın Doğu Çalışmaları Enstitüsü Öğretim Üyesi. [email protected] İNGİLTERE YENİLGİYİ NASIL İngiltere Kûtu’l-Amâre’deki SORUŞTURDU? yenilginin sebebini soruşturmak üzere Çanakkale yenilgisi ve İngiliz-Hint seferî kuvve- Mezopotamya komisyonu tine mensup 6. Tümen’in Kûtu’l-Amâre’de tes- oluşturmuş; burada askerî lim olması İngiliz kamuoyunda büyük bir şaş- hatalar, coğrafya, iklim ve kınlık yaratmakla kalmayarak, kapsamlı bir ulaşımdan kaynaklanan tepkinin de doğmasına neden olmuştu. Bunda sorunlar ve sağlık problemleri insanlık tarihinin o zamana kadar gördüğü en büyük ça- tartışılmıştı. Buna rağmen tışmada beklenen neticelerin alınamaması kadar, fazla- hazırlanan raporda hezimette sıyla küçümsenen Osmanlı orduları karşısında hezimet Osmanlı ordusunun ölçüsünde yenilgiler yaşanması da ciddi rol oynamıştı. başarısının payının imâ dahi edilmemesi ilginçtir. Bütün Avrupa başkentlerinde olduğu gibi Londra’da- ki devlet adamları ve askerî yetkililer de savaşın nihaî neticesinin Batı Cephesi’nde belirleneceğini biliyorlardı. Başka bir ifadeyle Alman ordularının Paris’e muzaffer biçimde girmeleri mağlubiyet anlamına gelecek, bunun önlenmesi ise İtilaf devletlerinin Harb-i Umumî’yi zaferle sonlandırmasını sağlayacaktı. Bu, şüphesiz Çanakkale ve İngilizlerin “Mezopotamya” olarak adlandırdığı Irak cep- helerinin önemini fazlasıyla azaltıyordu. Söz konusu cep- heler, Rusların fazlasıyla zorlandıkları Doğu Cephesi’nin rahatlatılması benzeri, savaşın genelini “dolaylı” biçimde etkileyecek stratejik hamleler olarak görülüyordu. Buna karşılık kısa süre önce Balkan Harplerinde eski eyâletle- rinde kurulmuş devletler tarafından hezimete uğratılan ve pâyitahtının Bulgarlar tarafından zaptını son anda ön- leyebilen Osmanlı orduları karşısında alınan yenilgiler İngiliz kamuoyunu dehşete düşürmüş ve Büyük Britan- ya’nın askerî gücü hakkında ciddi endişelerin dile getiril- mesine neden olmuştu. Kraliyet donanmasının Trafalgar’dan sonra bir gün içinde yaşadığı en büyük kayba Çanakkale’de göğüs ger- 94 DERİN TARİH / 2016 NİSAN

» Bursa esir kampının Hintlileri Sorumluluğunu kimsenin üstlenmediği yenilginin faturası Hindistan Ordusu Komutanı General Sir Beauchamp Duff’a çıkarılmış, o da bunu kendi eliyle son verdiği hayatıyla ödemişti. Bursa esir kampına getirilen Hintli esirler. mek zorunda kalması, akabinde Gelibolu kara harekâtı- uygun gördükleri şahısları sorguya davet ile kurum ve nın da netice vermemesi, Kûtu’l-Amâre’de ise bir tüme- kişilerden her türlü belgeyi talep etme benzeri geniş nin generalleri ile beraber esir düşmesi hem şaşkınlık yetkiler bahşetmiştir.4 ve kızgınlık yaratmış, hem de parlamento ve basında “kabul edilemez ve onur kırıcı” bulunan bu yenilgilerin Bu kanun Mezopotamya komisyonunun Lord George sorumlularının ortaya çıkarılması yolunda ısrarlı talep- Francis Hamilton ile parlamento üyeleri Lord Hugh Ce- lerin hükümete iletilmesine yol açmıştı. Bunun yanı cil, Sir Archibald Williamson, John Hodge ve Josiah C. sıra kamuoyunda Irak Cephesi’nde savaşan askerlerin Wedgwood’dan oluşacağı ve en az bir emekli general ile gerekli tıbbî desteği alamadıkları ve bu nedenle ağır ka- bir amiralin komisyona dahil edileceği hükmünü âmir- yıplar verildiği iddiaları yaygınlaşmıştı. di. Bu çerçevede, 1904 Dogger Bank Vak‘asını soruştur- mak için kurulan araştırma komisyonunda da görev Hükümetin Tümgeneral Charles V. F. Townshend’in yapmış olan eski donanma istihbarat başkanı Emek- kuvvetlerinin yetersizliğinden yakınarak harekâtın li Amiral Sir Cyprian Arthur George Bridge ile Emekli kumandanlığını üstlenen General Sir John Nixon’a pro- General Sir Neville Gerald Lyttelton Mezopotamya ko- testolarda bulunduğu ve ilerlemeye karşı çıktığı yolun- misyonuna dahil edildiler. da Lord Charles Beresford’un başını çektiği liderler ta- rafından dile getirilen ve basın tarafından kamuoyuna Komisyon başkanlığına getirilen Muhafazakâr Lord yansıtılan iddiaları1 yalanlamak amacıyla Parlamentoya Hamilton, 1895-1903 yıllarında Hindistan hükümetin- sunduğu rapor2 taleplere cevap verme konusunda yeter- de Dışişleri Bakanlığı yapmış; bu nedenle Hindistan siz kalmıştı. idaresi ve ordusu merkezli soruşturmanın yürütülme- sinde baş rolü oynaması doğal görülmüştü. Liberal Par- Irak Cephesi’ndeki askerlerin gerekli sağlık desteğini ti listesinden seçilmekle birlikte bağımsız bir çizgi izle- alamadıkları yolundaki iddiaları araştırmak üzere Hin- yen J. Wedgwood kısa süre önce Çanakkale’de savaşıp distan Ordu Bakanlığı tarafından 2 Mart 1916’da, yani madalya ile taltif edildikten sonra parlamentoya dön- Townshend ve tümeninin teslimi öncesinde kurulan ve müştü. O da Osmanlı cephelerindeki durum hakkında- literatürde Vincent-Bingley Komisyonu olarak adlandı- ki tecrübesi nedeniyle komisyona dahil edildi. Liberal rılan3 araştırma heyetinin çalışmalarına başlaması da siyasetin önde gelen isimlerinden Sir Archibald, Muha- mevcut infiali yatıştırma konusunda sınırlı bir etki ya- fazakâr Lord Cecil ve İşçi Partisi’nin sendikacı temsilci- ratmıştı. Bunun üzerine Başbakan Herbert Asquith; lerinden Hodge’un üyeliğe atanmaları ise farklı siyasî parlamento üyeleri, üst düzey askerî yetkililer ve sava- eğilimlerin komisyonda dengeli biçimde temsilini sağ- şa asker gönderen dominyonların temsil edileceği araş- lıyordu. tırma komisyonları kurulacağını ve bunların raporla- rının yayımlanacağını açıklamak zorunda kalmıştır. Sorumlular aranıyor Bu amaçla parlamentoya sunulan ve 1 Ağustos 1916’da kabul olunan kanun Çanakkale ve Mezopotamya yenil- Komisyon yoğun bir çalışma temposu ile 60 kez top- gilerini araştırmak için karma komisyonlar kurulma- lanmış, 100’ü aşkın kişiyi doğrudan sorgulamış, çok sa- sını kararlaştırmıştır. Söz konusu kanun bu heyetlere yıda bireyden ise bilgi ve belge talep etmişti. Sorgula- nanlar arasında eski Hindistan Genel Valisi (Viceroy) 2016 NİSAN / DERİN TARİH 95

TARİHÇİ GÖZÜYLE Lord Hardinge, eski ve görevdeki Hindistan Dışişleri Ba- kanları Lord Crewe ile Austen Chamberlain, Hindistan Ordusu eski komutanları General Sir O’Moore Creagh ile General Sir Beauchamp Duff, Mezopotamya seferi komuta- nı Sir John Nixon ve Anglo- Persian Oil Company direk- törü Lord Inchcape gibi önde gelen devlet adam- ları ve askerî yetkililer de bulunuyordu.5 Komisyon alt dü- » Charles Hardinge zey askerî görev- » Sir Beauchamp Duff liler hakkında yı tecih etmiş ve ilk olarak Hindistan ordusunun savaş başındaki genel durumunu değerlendirmişti. Raporda gerekli gördüğü da vurgulandığı gibi Lord Kitchener’in 1909 Eylül’ün- de General Sir O’Moore Creagh’in yerine Hindistan or- soruşturmaları Di- dusunun başına getirilmesi sonrasında Genel Vali’nin onayıyla aldığı kapsayıcı tasarruf tedbirleri, bu kuvve- van-ı Harplere hava- tin ciddi biçimde güç kaybetmesine yol açmıştı. Bu ted- birlerin gerekçesi olarak 1907 antantı sonrasında İngi- le etmiş, sağlık konu- liz-Rus yakınlaşmasının Hindistan ordusunun yakın gelecekte bir Avrupa ordusu ile savaşması ihtimalini larındaki araştırma için fazlasıyla düşük bir seviyeye indirmesi gösterilmişti.6 Bu konu tahlil edilirken kullanılan ifadeler İngilizlerin ise Vincent-Bingley Komis- Osmanlı ordusunu gerçek anlamda bir Avrupa ordusu olarak görmediklerini de ortaya koymaktadır. yonu’nun 29 Haziran 1916’da » Sir John Nixon Temmuz Krizi patladığında elinde hemen seferber Simla’da Hindistan hükümeti- edebileceği yedi tümen kalmış olan Hindistan Ordu- su ciddi bir güç olmaktan uzaktı. Topları az sayıda ve ne sunulan basılmamış raporu düşük kalibreliydi, personelinin eğitim kalitesi İngi- liz ordusuyla mukayese kabul etmeyecek seviyedeydi; ile 900 sahifeyi aşkın detaylı bulgularını temel alarak henüz birkaç ay evvel kurulan hava kuvvetlerinin ise Hindistan Genel Valisi General Sir Beauchamp Duff, Hindistan hükümeti ile sağlık alanındaki yetkili ma- kamlar hakkındaki suçlamaları tekrarlamıştı. Komisyon mağlubiyeti doğuran nedenleri detaylı bi- çimde ve değişik başlıklar altında ele almıştı. Irak coğ- rafyası ile ikliminin sebep olduğu sorunları sıraladık- tan sonra Hindistan ordusunun savaş patladığındaki şartlarını tahlil eden komisyon, bu kuvvetin ciddi so- runları olduğu neticesine varmıştı. Daha sonra askerî hataları detaylı biçimde değerlendirerek bunların yanı sıra nehir ulaşımındaki aksaklıklar ve Hindistan hükü- metinin Irak’taki harekâtı fazlasıyla kolaylaştıracak bir demiryolu inşa edilmesi önerisini masraflı bularak red- detmesinin hezimetteki rolünü vurguladı. Eleştirilerin önemli bölümü ise askerî yetkililerin hataları üzerine yoğunlaşmıştı. İlginç olan, komisyon raporunda değişik hatalar, coğrafya, iklim ve ulaşımdan kaynaklanan sorunlar ile sağlık problemleri tartışılırken düşmanın başarısının bütünüyle gözardı edilmesidir. Metinde Osmanlı or- dusunu öven, yenilgide onun gösterdiği çabanın da rol oynadığına işaret eden dolaylı ifadeler dahi yoktur. Bu da İngilizlerin uğradıkları hezimete karşılık Osmanlı ordusuna yukarıdan bakmayı sürdürdüklerini göster- mektedir. Komisyon askerî hatalar konusunda genel sorunlar- dan başlayarak, şahsî yargılara inen bir analiz yapma- 96 DERİN TARİH / 2016 NİSAN

operasyonel kabiliyeti yoktu. Ordu- rülmüş ve 9 Aralık 1914’te stratejik açıdan büyük önem nun cephanesi de büyük çapta İngil- taşıyan Kurna ele geçirilmişti. Basra’ya 46 mil mesa- tere’den sağlanıyordu. Buna ek ola- fesinde olan Kurna, Fırat ile Dicle’nin birleştiği nokta- rak emekli aylığına hak kazanmak daydı ve bu hedefin ele geçirilmesi nehir ulaşımına ka- için 25 yıl aktif görev yapmak ge- vuşulması anlamına geliyordu. Hindistan Bakanı Lord rektiğinden askerlerinin büyük Crewe, Kurna’ya yönelik harekâta destek vermekle be- bölümü yaşlıydı. Bu nedenle raber daha ileriye gidilmesine karşı çıkmıştı.9 Fransa’ya gönderilen tümen- Bunun akabinde Basra’ya yönelik Osmanlı tehdidi, lerin 15 yıldan fazla görev Hindistan hükümetinin bölgeye takviye gönderme- yapmayan askerlerden sine ve seferî kuvveti kolordu düzeyine çıkartmasına oluşturulması karar- neden olmuştu. Hindistan hükümeti bu kararı Hindis- laştırılmıştı. Irak’a tan Bakanlığı’na danışmadan almıştı. Söz konusu kuv- vetin kumandanlığına getirilen General Sir John Nixon’a, 24 Mart 1915’te General Sir Beauchamp Duff tarafından Londra’ya danışılmadan veri- len talimat bölgeye intikali sonrasında Basra vilâyetinin bütünüyle işgali ve akabinde Bağ- dat’a yönelik ileri harekâta başlaması için gerekli planları yapması emirlerini de içeriyordu. » Sir Edmund Barrow Nisan ayında bölgeye intikal eden Sir John, kendisine fazlasıyla güve- niyor, karşısındaki Osmanlı birlikle- rini ise aynı derecede küçümsüyordu. Bağdat’a ulaşılmasının zor olmadığı yo- lundaki görüşü Hindistan hükümeti ta- rafından da paylaşılıyor, Londra’daki askerî yetkililer de sorunun Bağdat’a girmek değil, » Austin Chamberlain orada tutunabilmek olduğunu düşünüyorlardı. İstihbarat birimlerinin sunduğu Osmanlı takvi- ye güçlerinin bölgeye intikal etmekte olduğu bil- sevkolunan birlikler ise Hin- gisi ise kulak arkası ediliyordu. distan ordusunun savaş kabiliyeti en düşük bölümün- General Nixon’ın Londra ve Hindistan’da kabul gö- den oluşuyordu. ren yaklaşımına karşılık 6. Tümen kumandanı Towns- Bu sorunlara karşılık 1914 Eylül’ü sonlarında Osman- hend 1915 Eylül’ünden itibaren askerin aşırı biçimde lı Devleti ile savaş ihtimali güçlenmeye başladığında In- yorulduğunu, kendisine güveninin azaldığını belirte- dia Office Savaş Sekreteri Sir Edmund Barrow “The Rôle rek Bağdat’a ilerleme kararının kapsamlı riskler taşı- of India in a Turkish War” başlıklı bir not hazırlamış ve dığını vurgulayan notları cephedeki ve Hindistan’daki Hint ordusunun, Osmanlı Devleti ile savaş durumunda âmirlerine iletmişti. Nixon komisyonda sorgulanırken Basra’yı ele geçirmesini önermişti. 29 Eylül’de kaleme Townshend’in çekincelerini dile getiren telgraflarını alınan bu not, Osmanlı Devletine vurulacak beklenme- hatırlamadığını söylemiş, heyet üyeleri de bunun şaşır- dik bir darbenin büyük stratejik avantajları beraberin- tıcı olduğu cevabını vermişlerdi. Townshend bilhassa de getireceğini savunuyordu.7 3 Ekim tarihinde Nixon’ın kurmay başkanı Tümgene- Osmanlı Devleti’nin savaşa dahil olması sonrasında ral G. V. Kemball’a gönderdiği telgrafta “alınan riske” Hint ordusu planlandığı gibi fazla zorlanmadan Bas- güçlü vurgu yapmış, ancak sesini karar mercilerine du- ra’yı ele geçirmiş, bu aşamada seferî birliğin, süvari des- yurmaya muvaffak olmamıştı.10 Townshend daha sonra tekli ve toplarla mücehhez bir tugayının Bağdat’ı zap- 7 Nisan 1916’da kuşatma altında iken gönderdiği telg- ta yeteceği düşünülmüştü. Ancak İngilizler açısından rafta 3 Ekim 1915 günü yaptığı değerlendirmeye açık- ciddi sorunlar yaratabilecek bu radikal fikir daha sonra lık getirmiş, bunun “Benim zayıf tümenim ile Bağdat’a bir kenara bırakılmış ve Kurna’ya yönelmeye karar ve- stratejik ilerlemeyi sürdürürsek ciddi bir risk alırız” rilmişti.8 Bu karar sonrasında harekât başarıyla sürdü- vurgusu taşıdığının altını çizmişti.11 2016 NİSAN / DERİN TARİH 97

TARİHÇİ GÖZÜYLE 1 2 3 » “Nerede hata yaptık?” komisyonu (1) Mezopotamya Komisyonu’nun 1917 yılında yayınlanan 188 sahifelik raporu (Cd. 8610). (2) 1 Ağustos 1916 tarihinde kabul edilerek, Çanakkale ve Mezopotamya yenilgilerinin nedenlerini araştırmak üzere komisyonlar kurulmasını kararlaştıran, 77 sayılı kanun. (3) İngiliz hükümetinin General Townshend’in savaşın gidişi hakkındaki yorumlarına ilişkin olarak parlamentoya sunduğu yazışma suretleri (Cd. 8253). “Babasız Çocuk”un sorumluları mund Barrow ve kabinenin Savaş Komitesi haksız yere eleştiriliyordu. Wedgwood’a göre Hindistan ve Mezopo- Mezopotamya Komisyonu, kimsenin sorumluluğu- tamya’dan ulaştırılan raporlar çerçevesinde söz konusu nu üstlenmemesi nedeniyle “babasız çocuk (no man’s yetkililer çoğunluk raporunda savunulduğunun tersine child) olarak adlandığı Irak harekâtının sorumluluğu- Bağdat’a ilerleme kararını desteklemeselerdi hata yap- nu hiyerarşik biçimde sıralamıştı. Rapora göre baş suç- mış olurlardı: lu, aşırı güveni çerçevesinde Bağdat’a ilerleme kararının alınmasına neden olan General Sir John Nixon idi. Onu “Asker ve devlet adamlarımızın her türlü riski red- takiben sırasıyla Hindistan Genel Valisi Lord Hardinge, dettikleri ve sahadakilere güvenlerini terk ettikleri an- Hindistan Ordusu Komutanı General Sir Beauchamp da imparatorluğumuz için kötü günler başlar.”12 Duff, India Office Savaş Sekreteri Sir Edmund Barrow, Hindistan Bakanı Austin Chamberlain ve kabinenin Sa- Wedgwood daha sonra Hindistan hükümetinin fii- vaş Komitesi (War Committee) suçlu bulunmuştu. liyatta Lord Hardinge ve General Duff’tan ibaret oldu- ğunu vurguluyor ve bu ikilinin savaşa gerekli desteği Hükümetin Bağdat’a ilerleme konusunda görüşleri- vermediklerini, hatta bu konuda engellemelere baş- ne başvurduğu askerî uzmanlar da tavsiyeleri nedeniy- vurduklarını ileri sürüyordu. Suffragette (kadın siyasî le sorumlu bulunmuşlar, ancak bunların ihtiyatlı dil- hakları) hareketi ve vicdanî retçilere verdiği destek- le verilmiş olmasının hafifletici neden olduğuna karar le de önemli tartışmalara neden olan radikal siyasetçi verilmişti. Bu siyasî ve askerî sorumluların yanı sıra Wedgwood’un karşı oy yazısı oldukça ilginç bir öneriyle Vincent-Bingley Komisyonu’nun sağladığı belgelere da- sona eriyordu: “Son tavsiyem, ‘tam vatandaşlık imtiyaz- yanarak Surgeon General (Askeri Sağlık Dairesi Başkan- larının’ Hintlilerden daha fazla esirgenmemesidir.”14 lığı) vazifesi yapan Sir William Babtie, H. G. Hathaway ve J. G. MacNeece sağlık alanındaki fiyaskolar nedeniy- Raporun etkisi le ağır suçlamalara muhatap kılınmıştı. Rapor ele aldığımız gibi, coğrafî ve bölgesel sorun- Komisyonun bu kararları oy çokluğu ile alınmış; kar- ların ve ulaşım alanında karşılaşılan engellerin altını şı oy yazısı kaleme alan Josiah Wedgwood, ilginç bir iti- çizmekle birlikte ağır suçlamaları beraberinde getiri- razı dile getirmişti. Kendisine göre “suç” ile “hata”ların yordu. Komitenin görevine başlaması ile 1917 yazında ayrılması gerekiyordu. Bu açıdan bakıldığında Sir Ed- bulgularını yayımlaması arasında geçen sürede mey- 98 DERİN TARİH / 2016 NİSAN


Like this book? You can publish your book online for free in a few minutes!
Create your own flipbook