Important Announcement
PubHTML5 Scheduled Server Maintenance on (GMT) Sunday, June 26th, 2:00 am - 8:00 am.
PubHTML5 site will be inoperative during the times indicated!

Home Explore 49 - Derin Tarih_Nisan 2016

49 - Derin Tarih_Nisan 2016

Published by sedatfurkanileri, 2019-10-27 12:38:36

Description: 49 - Derin Tarih_Nisan 2016

Search

Read the Text Version

İÇİNDEKİLER 04 Bizden Haberler 06 Bizden Size 08 Okur Hattı 10 Soru Cevap 72 Zafere Giden Yol 12 Bunu Gördük Adım Adım Kûtu’l-Amâre 14 Aktüel EDWARD J. ERICKSON 20 Ayın Tarihi KAPAK DOSYASI 24 Eşyanın Kalbi Alyans 112 İkbal Betül Armağan Gözlü Söyleşi: Necdet Özgelen 26 Ayın Kelimesi Yoğurt Konuşan: Halil Solak Mehmet Doğan KAPAK DOSYASI 46 Kût’un Tek Hatırası 66 104 Bu Müzede Mısır’da Kûtu’l-Amâre’nin Nejat Çuhadaroğlu Türk Yüzen Ganimeti: Julnar Egemenliğini 52 Bekir Topaloğlu Hoca Başlatan Mustafa Selçuk İçin Rahmet Kayıtları TOLUNOĞLU İsmail Kara Muharrem Kesik 58 Bizans Tasvirkırıcılığı 30 İslam Düşüncesinden mi Etkilenmişti? İslam Dünyasının Casim Avcı Âlim Hanımları 86 İngiltere’nin Gözüyle Kapak Kût Yenilgisi Salim Aydüz Dosyası Altay Cengizer 94 İngiltere Yenilgiyi Nasıl Kapak Soruşturdu? Dosyası Şükrü Hanioğlu 100 Söyleşi: Nikolas Gardner Kapak Halil Solak Dosyası 130 Söyleşi: Necmettin Özçelik Kapak Halil Solak Dosyası 134 Kûtu’l - Amâre’de Kapak Esir Olmak Dosyası Göksel Baykan 150 Türkçe’nin İstikbali Halil Solak 154 Vitrindekiler 158 Bulmaca 160 Çizgisel Tarih Hasan Aycın 2 DERİN TARİH / 2016 NİSAN

120 NİSAN 2016 Kûtu’l-Amâre zaferi Tüm Bildikleriniz Tarih Olacak! neden unutturuldu? Sayı 49, Nisan 2016 ISSN 2147-0553 Mustafa Armağan Diyalog Dergi Yayıncılığı A.Ş. Adına İmtiyaz Sahibi KAPAK DOSYASI MUSTAFA ALBAYRAK Kûtu’l Genel Yayın Yönetmeni Amâre MUSTAFA ARMAĞAN 38 Yayın Koordinatörü ÖZLEM KOCUKELİ ÖZBAY Çobandan sadrazam olurmu? Devşirme Yazı İşleri Şefi sistemiyle evet! HALİL SOLAK Abdülkadir Özcan Editör MUNİSE ŞİMŞEK 140 Editör Yardımcıları Yürü Yol Senindir RABİA ALBAYRAK, OLCAY CAN KAPLAN Ertuğrul Beyim! BÜŞRA SEZGİN, SAMET TINAS Yavuz Bahadıroğlu Sorumlu Yazı İşleri Müdürü 124 BURHAN İSTENCİ Kût’un Meçhul Kahramanı Yayın Kurulu MAHMUT AKYÜREKLİ, SALİM AYDÜZ Sakallı Nureddin Paşa MUSTAFA BUDAK, M. FATİH CAN Necati Fahri Taş YUSUF ZİYA CÖMERT, ADNAN DEMİRCAN 144 KAPAK DOSYASI MUSTAFA KAÇAR, MUHARREM KESİK ABDÜLKADİR ÖZCAN Tarihin Son Şahitlerini Nasıl LÜTFİ ŞEYBAN, MÜFİD YÜKSEL Susturduk? Danışma Kurulu Mazartaşı Katliamı AHMET AĞIRAKÇA, ALİ BİRİNCİ, AHMET DEMİREL Semavi Eyice UĞUR DERMAN, D. MEHMET DOĞAN EKREM BUĞRA EKİNCİ, SEMAVİ EYİCE MEHMET GENÇ, ŞİNASİ GÜNDÜZ, HÜSREV HATEMİ İSMAİL KARA, KEMAL KARPAT, AYKUT KAZANCIGİL MAHMUD EROL KILIÇ, HEATH W. LOWRY ÜMİT MERİÇ, EMİNE GÜRSOY NASKALİ ORHAN OKAY, M. NİYAZİ ÖZDEMİR, NORMAN STONE Grafik-Tasarım SEDA ERTÜRKOĞLU, METİN TAHA YILMAZ Çeviri Z-ALP ÇEVİRİ (İNGİLİZCE) OSMANLICA DERGİ (OSMANLICA) Sosyal Medya SUAT ÖZDEMİR Fotoğraf MUSTAFA CAMBAZ, SEDAT ÖZKÖMEÇ Reklam Genel Müdür: ABDULLAH HANÖNÜ Genel Müdür Yrd.: ZİYA KADAM, GÜLAY BAYRAK Reklam Müdürü: AYŞEGÜL DAG Reklam Müdürü: KADER EKEN Rezervasyon Md: ABDULLAH BİLGİÇ 0212 467 65 65 (1727) Mail: [email protected] Baskı ÖZCAN URAL (Satın Alma ve Baskı Müdürü) Abone - Satış - Dağıtım BİRLİKTE DAĞITIM A.Ş. 0212 467 52 52 www.birlikte.com.tr [email protected] [email protected] Basım Turkuvaz Haberleşme ve Yayıncılık A.Ş. Sancaktepe, İstanbul 0212 354 30 00 Kurumsal Dağıtım Turkuvaz Dağıtım Pazarlama A.Ş. Samandıra, İstanbul 0216 585 91 00 www.turkuvazmatbaacilik.com İletişim - Yönetim Yeri Maltepe Mah. Fetih Cad. No: 6 34010 Zeytinburnu, İstanbul 0212 467 65 05 www.derintarih.com - [email protected] Her hakkı mahfuzdur. Dergideki yazı, fotoğraf ve diğer görsellerin izin alınmadan veya kaynak gösterilmeden her türlü ortamda çoğaltılması yasaktır.

[email protected] 1. Dünya Savaşı, Çanakkale, Sultan Abdülhamid ve Endülüs derken Hz. Muhammed [ ] Özel Sayısı Bayilerde Derin Tarih’in 2014 Kasım’ında Gülte- da ise İslamın İspan- Mustafa Armağan beşinci özel kin Yıldız editörlüğün- ya’daki kayıp halkası Anadolu Turunda sayısı bayilerde. deki “1. Dünya Savaşı” bu medeniyet Kurtuba Dergimizdeki yazı- konulu ilk özel sayımız Camii’nden Elhamra Anadolu yollarında bir tarih dervişi gibi şehir şehir larından tanıdığınız okurlarıyla buluşmuş- Sarayı’na, birlikte Dgeziyor, dertleşiyor. İstanbul Üniversitesi tu. Büyük teveccühün yaşama kültüründen erin Tarih tarih dostlarıyla İlahiyat Fakültesi ardından Lokman hukuka, tarım faaliyet- Genel Yayın buluştu. Okurlarıyla Öğretim üyesi Prof. Dr. Erdemir’in editörlü- lerinden seramiklere Yönetmeni hasbihal edip ortak Adnan Demircan’ın ğünde çıkan “Çanakka- zengin bir muhtevayla editörlüğünü yaptığı le” özel sayısı, savaşın selamladı okuru. Mustafa Armağan derdimize tercüman “Hz. Muhammed” özel bütün bilinmeyenleri Ve beşinci özel sayı! sayısında, Resulullah gözler önüne sererek Efendimizi anlattı- dur durak bilmiyor. olan yazar, derin (sas) hakkında çoğu- meçhul kahramanları ğından “en özel” sayı nu ilk kez okuyacağı gün yüzüne çıkardı. olması için hususi çaba Yakınlarda Timaş sularda kaybolmuş bilgiler bekliyor okuru. Üçüncü özel sayımız sarf ettiğimiz bu sayıda Diyanet İşleri Başkanı Mustafa Armağan zengin içerik yanında Yayınları’ndan çıkan hakikatleri anlattı. Mehmet Görmez’den editörlüğünde “Son tasarım da Resulullah’a Ali Bardakoğlu’na, Sultan Abdülhamid yakışır olsun istedik. Yavuz Sultan Selim Kemalizmin kıska- Mustafa Çağrıcı’dan Han” ile tabuları kırdı. 256 sayfa ve sert ka- Mustafa Fayda’ya kadar Yakın zaman önce çı- paklı dizaynıyla bu son Han ve Asım’ın Nesli cından kurtarmaya sahasında usta kalem- kan ve Lütfi Şeyban’ın sayımızı sakın kaçırma- lerin yazdığı makale ve editörlüğünü yaptığı yın diyoruz! adlı kitaplarıyla bü- çalıştığı Çanakkale söyleşiler okuyucuyla “Endülüs” özel sayısın- buluştu. yük alâka uyandıran Savaşları’nın unutu- 50’ye yakın yazının yer aldığı sayıda, Pey- yazar, Anadolu’yu lan kahramanlarını gamber Efendimizin ticaret ahlâkından aile karış karış gezerek dinleyenlere tanıtı- hayatına, kumandanlı- ğından dönemin devlet bilinmeyen gerçek- yor ve günümüzde adamlarına gönderdiği mektuplarına kadar leri gün yüzüne paramparça olan bütün merak edilenler mercek altında alındı. çıkartmaya devam Ortadoğu’yu tek bay- Hz. Peygamber üzerine yazılan eserler, edebî ediyor. rak altında toplayan türler, ona hasredilen hat ve tezhip gibi 12 Mart’taki Kay- Yavuz Sultan Selim’i klasik sanatlar da masaya yatırıldı. Ayrıca seri’deki konfe- bıkmadan usanma- Hilmi Aydın tarafından hazırlanan mukaddes ransından 15’inde dan anlatıyor. emanetler ile ilgili bir ek kitap okurlarımıza Trabzon’a, 20’sinde Armağan Nisan hediye olarak takdim ediliyor. Bursa’ya geçen ayında da devam Armağan, 25’inde edecek konferansla- Erzurum’da, 28’inde rıyla Anadolu’nun Çanakkale’de, kapılarını çalmaya 30’unda Siirt ve devam edecek. 31’inde Kütahya’da 4 DERİN TARİH / 2016 NİSAN



Bizden Size [email protected] TARİHİN EVİNE DÖNÜŞÜ Beş yıl evvel çıkan ilk sayımızın bu sayfasında “Bir mendil niye kanar?” yazılıydı ve niyetimi- zin kanayan derdimize tercüman olmaktan ibaret olduğunu beyan etmiştik. Bir derdimiz vardı ve bu dert, en çok da tarih alanına otağını kur- muştu. Onu tedavi etmek istiyorduk. Ve 5 yıl sonunda ne kadar tabu varsa hepsi yıkılsın, saklı hakikatler kuşlar gibi özgürlüklerine kavuşsun. Sahte kahramanların yerine gerçek kahramanlar al- sın. 100. yıldönümünü idrak ettiğimiz Kûtu’l-Amâre za- ferimiz gerçek kahramanların hatırlanması açısından mühim bir fırsat. Rahatlıkla Çanakkale’nin yanı başı- na dikebileceğimiz bu ikinci zafer nedense ders kitap- larımızda bir iki cümleyle geçiştirilir. Hele Nureddin Paşa ve Halil Paşa gibi kahramanların esamisi okun- maz. Acaba o tarihte bir İngiliz ordusunu mağlup et- miş, hadi mağlup etti diyelim, generalinden erine, topundan tüfeğine esir almış başka bir devlet var mıydı? Disipliniyle, imanıyla, kahramanlık ve fedakârlığıyla, stratejisi ve taktiğiyle ‘bü- yük’ sıfatını hak eden Kûtu’l-Amâre zafe- rimiz inşaallah bu yıldan itibaren ortak bilincimizde hak ettiği yeri alacaktır inan- cındayız. Bu özel yıldönümünü bize bağışlayan kahramanlarımıza geç de olsa özel bir dos- ya ile mukabelede bulunmanın ferahlığı için- de Edward Erickson’dan Şükrü Hanioğlu’na kadar uzanan renkli bir tayfta güçlü incele- me ve analizleri ilginize takdim ediyoruz. İnanıyoruz ki, tarih bir gün mutlaka kendi yüzüyle bu ülkeye dönecek ve kendi sesiyle konuşmaya başlayacaktır. O zamana kadar malzeme yığınağı yapmakla iştigal edeceğiz. Mayıs ayında yine buluşmak üzere, hayırla kalınız efendim. Mustafa Armağan Genel Yayın Yönetmeni Tüm sayılarımızı www.birlikte.com.tr’den temin edebilirsiniz. 6 DERİN TARİH / 2016 NİSAN



Okur Hattı 0212 467 52 52 [email protected] ÇOCUKLARIMIZ II. ABDÜLHAMİD’İ SEÇME VE SEÇİLME HAKKI UNUTULAN KİTAP TANISIN DİYE... Derginizi çok beğenerek takip Derin Tarih’in Ekim 2014’de yayınlanan 31. sayısında Okulumuz ismini II. Abdülhamid’den ediyoruz. Tarih konusunda yeri 20. yüzyılda işlenen soykırımlar hakkında bir kitap aldığı için onun hakkında okuma yapmak doldurulamaz bir kaynak. Cum- tanıtmıştınız. Acaba o kitabın künyesini öğrenebilir istiyoruz. 4. sınıf öğrencilerimizin sevi- huriyet döneminde kadınlara miyim? yesine uygun olan, Ulu Hakan’ın anlaşıl- seçme ve seçilme hakkının Ömer Can / Hollanda masını sağlayacak kitap ismi veya kaynak nasıl verildiği konusuna da önerebilir misiniz? değinebilir misiniz? DT: Ekim 2014 tarihli 31. sayımızda “Vitrindekiler” kö- Serdar Dağ / Gaziantep Murat Bilgin / Bursa şemizde tanıtımını yaptığımız kitabın künyesi şöyledir: 20. Yüzyılda Etnik Temizlik, Haz: Cenap Çakmak - F. DT: Timaş Yayınları’ndan çıkan Behice DT: Mart 2015’te yayınladığı- Gözde Çolak - Gökhan Güneysu, Bilgi Üniversitesi Tezçakar’ın Acil Durum Padişahı II. Abdül- mız 35. sayımızda “Atatürk’ün Yayınları, 2014. hamid adlı kitabını tavsiye ederiz. kadınlara 8 Mart mesajı: Askerlik yapmayana oy da yok!” başlıklı DİKKAT ETMEKTE DİNDE REFORM İBNÜ’L-ARABİ’Yİ DE YAZIN yazı sorunuza cevap verebilir. FAYDA VAR Dinde reform konu- Sizleri çok uzun zamandır takip ediyorum. Yaşadığım bir sorunu sunda bilgilendirebilir Yazarlarınızın birçok kitabını okudum. ATLARI KİM EVCİLLEŞTİRDİ? aktarmak istiyorum. misiniz? Mustafa Armağan ve Yavuz Bahadıroğ- Clive Ponting Dünya Tarihi adlı Kullanılan mürekkep ve Esma Yalçın / Ankara lu’nun televizyon programlarını izliyorum. kitabında atın ilk evcilleştirildiği boya (Mart 2016’da da Fütühat-ı Mekkiye adlı eseri ve İbnü’l-A- yerin Ukrayna olduğunu söylü- aynı sorunu yaşadım) DT: Şubat 2016’da rabi hakkında internette çok şaşırdığım yor. Acaba at nerede, ne zaman elime bulaşmakta. yayınladığımız 47. hoş olmayan şeyler okudum. İnanmıyoruz ve kimler tarafından evcilleşti- Buna bir önlem alabilir sayımızda İsmail Kara ama insanoğluyuz, içimize şüphe düşüyor. rilmiştir? misiniz? ve Şükrü Hanioğlu’nun Dergide İbnü’l-Arabi ve Fütühat ile ilgili Betülnur Paksoy / Kütahya Mustafa Yıldırım / yazılarında geniş bilgi yazılar okumak isterim. İstanbul bulunmaktadır. Tuba Tatar / İstanbul BİZİ İNSTAGRAM’DAN TAKİP EDİN! twitter.com/derintarih Bizi instagram üzerinden takip etmek için, @suatkocer / Suat Köçer www.instagram.com/derintarih veya QR kodu kullanabilirsiniz. Bu ay @derintarih ‘te @Turankis- lakci ‘nin Ortadoğu’ya dair çarpıcı tespitleri var. Tavsiye ederim :) @ismlkrt / İsmail KURT Muhteşem bir hediye ve yine dolu dolu bir sayı @derintarih M. Betül Akgün /@mervebetulakgun Şöyle bir göz attım her zamanki gibi süper bir sayı emeğinize sağlık. @Enes_OzZKAN / Enes ÖZKAN Eksik teslimat sebebiyle tek bir dergiyi İtalya’ya yollayan @derintarih gösterdi ki: Kalite yalnız muhtevada değil, hizmette de zuhur eder. @uskudarbld / Üsküdar Belediyesi .@derintarih’in mart sayısında Prof. Dr. Semavi Eyice’nin kaleme aldığı “Kabe Toprağı Üsküdar” dosya konusu yer buldu. Ayın tweeti olmak için orijinal tweetlerinizi bekliyoruz. 8 DERİN TARİH / 2016 NİSAN



SIZ SORUN TARIHÇILER CEVAPLANDIRSIN! Tarihle ilgili merak ettiğiniz soruları e-maille [email protected] hesabına veya postayla Maltepe Mah. Fetih Cad. No: 6 Zeytinburnu - İstanbul adresine gönderebilirsiniz. Prof. Dr. M. Şükrü Hanioğlu BARNABA İNCİLİ ORİJİNAL Mİ? ABD NEDEN Barnaba İncili’nin gerçekliği hakkında İSRAİL’İ DESTEKLEMEDİ? ne söyleyebilirsiniz? 26 Temmuz 1956’da Nasır’ın hisse sahiplerine gerekli Hülya Güngör / İstanbul ddeustrİeuskrmaçiiuls’ininvdeeankkiobArüuByyDüu’knciuns,uödreakmnatSreisaolirervıureainnlrmeupraçeiysökaızsbSmaüüfvyeieyükaykitşçıbKiüniarzn2ed3aripilnıAloŞdğimeurknsaetotytiaiks’n’ptkaiılrmaiLzcoiialntlğieldeıtrigşkatal’ider-madie. Kıbrıslı Barnaba ilk 1956’daki Süveyş dönem Hıristiyanlığın toplanan konferansın önerileri, uluslararası önemli şahsiyetle- rinden. Hıristiyanlık krizinde İsrail’e karşı hukuk kurallarını ihlâl etmediğini savunan tarihinde Barnaba’ya nispet edilen İncil’in Mısır’ı desteklemesini Mısır tarafından reddedildi. Konferansta mevcudiyetinden nasıl açıklayabiliriz? kanalın uluslararası kontrole tabi hâle geti- bahseden ilk kaynaklar, rilmesini talep eden İngiltere ve Fransa’ya karşı 5. yüzyılda yaşayan Papa Atalay Korkmaz Gélase’nin yayınladığı ABD, geçiş hakkı ve ücretleri konusunda gerçek- Decretum Gelasianum adlı genelge ile Kano- Bursa leşecek BM denetimi dışında Mısır’ın egemenliğini nik Altmış Kitabın Kataloğu (Catalogue savundu. ABD, Mısır’ın olası ihlâlleri durumunda des Soixante Livres Canoniques) adlı eserdir. Bunlarda Barnaba İncili Kilise uluslararası hukuk kurumlarının devreye girmesini öne- tarafından sahih kabul edilmeyen apokrif kitaplar arasında zikredilir. Bu dönem- rirken, İngiltere ve Fransa böylesi gelişmelerin doğrudan müdahale hakkı den 12 asır sonra Barnaba İncili adlı İtalyanca bir eserden bahsedilir. Bugün, verdiğini iddia ediyorlardı. Konu 5 Ekim’de BM Güvenlik Konseyi’ne getirildi. önce 1700’lerde İspanyolcaya, 1907’de İngilizceye ve ertesi yıl Arapçaya ter- Ancak ABD, İngiltere ve Fransa’nın tezini desteklemedi. cüme edilen bu İtalyanca nüshanın 16. yüzyılın ikinci yarısında Kuzey İtalya’nın Bu gelişmeler sürerken 10 Ekim günü İsrail kendi topraklarına yapılan sızma Venedik bölgesinde kaleme alındığı tespit edilmiştir. Onu Papa Sixte Quint’in girişimine karşılık verme iddiasıyla Ürdün’ün Kalkilya kasabasına saldırdı. ABD (1585-90) kütüphanesinden kaçıran keşiş Fra Marino vasıtasıyla günyüzüne çıkan diplomatik kaynaklardan İsrail’in Fransa desteği ile Ürdün ve Mısır’a karşı ha- nüshanın kimin eseri olduğu ise tartışma- lı. Kimi araştırmacılar İslama ihtida etmiş rekete geçeceği bilgisini alınca buna şiddetle karşı çıktı. Bunu NATO ittifakı Hıristiyanlarca yazıldığını belirtir. Bazı Müslüman araştırmacılar ise bu eleştirileri açısından büyük riskler doğuracak bir gelişme olarak görüyordu. 29 Ekim’de reddetmekte, içerdiği bazı bilgilerden hareketle en iyi ihtimalle Barnaba’ya ait İsrail Mısır’a saldırdı. ABD ertesi gün BM’e İsrail’in derhal geri çekilmesini ta- olan İncil’in gelişmiş şekli olduğunu ileri sürmektedirler. Barnaba İncili’nde önceki lep eden bir karar tasarısı sundu. Ancak Fransa ve İngiltere kararı veto ettiler. kutsal kitaplar tahrif edildiği için Tanrı’nın Hz. İsa’yı peygamber olarak gönderdiğin- 30 Ekim’de Mısır’a ültimatomlar verdikten sonra ertesi gün askerî harekat den, İsmail’in neslinden gelecek olan Hz. Muhammed’i müjdelediğinden, kendi başlattılar. ilahlığını ve Mesihliğini reddettiğinden, teslis ve enkarnasyon inancının yanlışlı- 5 Kasım’da SSCB, Fransa ve İngiltere’nin üç gün içinde geri çekilmemesi ğından bahsedilir. durumunda Paris ve Londra’ya karşı nükleer roketleri kullanabileceği tehdi- dini savurdu. İlginç olan, ABD ve SSCB’nin farklı nedenlerle İsrail, Fransa ve İngiltere’ye karşı cephe almasıydı. İki büyük devletin farklı nedenlerle yaptığı baskı bu üç gücün askerî harekatı durdurmalarıyla neticelendi. ABD, İsrail’i kuruluşundan beri güçlü biçimde desteklemesine, Fransa ve İngiltere ile ilişkilerine büyük ehemmiyet atfetmesine karşılık bunların takındığı saldırgan tutumu kendi uzun vâdeli çıkarlarına tehdit olarak gördüğü için böyle bir siyaset izlemiştir. Kriz sırasındaki politikası Arap dünyasında, Afrika ve Asya ülkelerinde kısa süreli bir itibar kazanmasına neden olmuşsa da bu fazla sürmemiştir. Prof. Dr.İsmail Taşpınar 10 DERİN TARİH / 2016 NİSAN



 Bunu Gördük ————————————————————————————————————— Pera sırtlarından görünen Billur Şehir 12 DERİN TARİH / 2016 NİSAN

————————————————————————————————————————— Billur Şehir 18. yüzyıl sonlarının Boğaziçi’si Öndeyse Tophane kıyılarında Kı- Kanuni’nin Dersaadet’e bu hediye- dokunsanız kırılacak bir kristal va- lıç Ali Paşa Camii tunçtan bir bekçi sinden bugün zerrece iz yok ne ya- zo gibi süzülmüş Antoine Van Der misali Boğaziçi’nin muhafızlığına zık ki. Steen’in fırçasından. Gün batımı- göz dikmiş. Sahilde bir Osmanlı ka- na yakın yekpare bir gümüş bulut dırgası ile Hollanda ticaret gemisi Üsküdar, Fethin kapılarını açan inmiş şehrin üstüne. En sağda res- kafa kafaya vermiş ne konuşuyor- Kâbe toprağı olmanın gururuyla samın gözlerine son anda yakalan- lar acaba? bugünü aratmayacak kadar kalaba- mışçasına bekleyen Sultanahmet lık. Tablolarda Üsküdar’la boy ölçer- ve Ayasofya camileri kızıl ve gri Karşıda Kadıköy, adının hakkı- cesine öne çıkarılan Kız Kulesi ise iki inci gibi nöbette. Zümrüt bah- nı verircesine bir sahil köyü sade- bu kez saklanmak mı istemiş ne? çesinin ortasındaki Topkapı Sarayı ce. Bugünkü Haydarpaşa ile Harem camilerin emanetini karşı kıyıya arasındaki bölgede, serviler arasın- İki buçuk asır önce Pera’daki İs- uzatırcasına Boğaza doğru yaymış da salınan Mimar Sinan eseri Ka- veç Konsolosluğu’ndan baksanız yeşil eteklerini. Kıyıdaki Sepetçiler vak Sarayı, göz göze geldiği Topka- böyle görünürmüş canım Boğaziçi. Kasrı Haliç’in görünmez kapısının pı Sarayı’na nazire yapıyor besbelli. Bugün aynı binaya çıkıp aynı kala- kilidi sanki. Onun yatay egemenliğine inat, di- mayan manzaraya bakmaya cesare- key bir hükümranlık tesis etmiş. ti olan var mı? Özlem Kocukeli Özbay 2016 NİSAN / DERİN TARİH 13

Aktüel ÖZLEM KOCUKELİ ÖZBAY [email protected] PRİZREN’DE 185 YILLIK OSMANLI CAMİİ ONARILDI Prizren’deki Osmanlı mimarisinin seçkin örneklerinden Emin Paşa Camii TİKA’nın gerçekleştirdiği restorasyonun ardından hizmete açıldı. Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan törene Anka- ra’dan gerçekleştirilen telekonferans bağlantısıyla katıldı. Priz- ren’de 19. yüzyıla kadar hüküm süren Rotulla ailesine mensup Emin Paşa tarafından 1831’de inşa edilen son önemli Osmanlı camisinin 200 yıllık Sofu Sinan Camii’nden esinlendiği biliniyor. Restorasyonda zamanla tahribata uğrayan dış kısmının yanı sıra içindeki kalem işleri de yenilenmiş. Ayrıca girişteki mermer kabartma levha ile avludaki şadırvan onarılmış. AVRUPA’DAABDÜLAZİZ’İN TABLOLARI SERGİ New York’ta Selçuklu Sergisi ABD’lilere müjde! New York’taki Metropolitan Müzesi’nde Selçuklu sergisi açılıyor.“Saray ve Kozmoz: Selçukluların Yükselme Dönemi” (Court and Cosmos: The Great Age of the Seljuqs) adıyla kapılarını açacak olan sergi, müzenin İslam Sanatları Bölümü’nde görev yapan ilk ve tek Türk küratör Deniz Beyazıt’a göre Selçuklu konusunda dünyada bugüne kadar yapılmış en kapsamlı sergi. Yer: New York Metropolitan Müzesi. Tarih: 27 Nisan – 24 Temmuz Avrupa’daki Osmanlı sevdalılarına tarak şunları söyledi: “Sultan Abdülaziz resmî ÇALIŞTAY müjde! Sultan Abdülaziz’in tablo ve olarak Avrupa ülkelerini ziyaret eden ilk ve eskizlerinin yer aldığı “Eskizlerden tek Osmanlı padişahıdır. Fransa imparatoru III. Türkiye’de Popüler Tarih Tablolara Sultan Abdülaziz Resim Napolyon’un davetiyle gerçekleşen ve Batı’da Tarihyazımı Çalıştayı’nın 4.’sü“Türkiye’de Sergisi” bu yıl Viyana, Paris ve Londra’da büyük yankı uyandıran bu seyahat sırasında Popüler Tarih”temasıyla 15-16 Nisan’da sergilenecek. Uluslararası Kültür ve Sanat 1867’de Paris’teki Uluslararası Sergi’nin açılışına Kocaeli’nde düzenlenecek. Kocaeli Üniversitesi Derneği’nin (UKSD), Başbakanlık Tanıtma Fonu şeref konuğu olarak katılmış. Sonra Londra ve ve Kocaeli Büyükşehir Belediyesi destekleriyle ve Yunus Emre Enstitüsü işbirliğiyle düzenlene- Viyana’ya gitmiş, saray, müze ve resim sergileri- gerçekleştirilecek çalıştayın bu yılki onur cek sergilerin ilk durağı 16-30 Mart’ta Viyana ni ziyaret etmiş.” Sultan’ın şiir, hat sanatı ve spor konuğu, Türk Tarih Kurumu Başkanı Prof. oldu. Neden bu üç şehir? Bunlar Sultan’ın sahalarındaki becerisi yanında değerli beste- Dr. Refik Turan. Filinta dizi seti ve Seka Park ziyaret ettiği üç Avrupa başkenti de ondan. lerinin de bulunduğu düşünürsek, sergi onun Otel’de gerçekleştirilecek farklı oturumlara UKSD Başkanı Mustafa Hilmi Baş, sergiyi ilk kez sanat meziyetlerinin bir bölümünü yansıtıyor. Kurtuluş Kayalı, Cemil Koçak, Tufan Gündüz, 2013’te İstanbul Milli Saraylar Dolmabahçe Buna da şükür diyelim ve Sultan’a yakışır bu Zafer Toprak, Necmettin Alkan, Gültekin Yıldız, Sanat Galerisi’nde düzenlendiklerini hatırla- organizasyonda emeği geçenleri kutlayalım. Hakan Erdem gibi isimler iştirak edecek. Çalıştay programına http://www.tarihyazimi. org/ adresinden ulaşabilirsiniz. 14 DERİN TARİH / 2016 NİSAN



Aktüel ÖZLEM KOCUKELİ ÖZBAY GÜNEY AFRİKA’NIN İLK DOKTORLARI OSMANLI’DAN [email protected] Sultan Abdülaziz tarafından Ressama fotoğraf sürprizi! Eski ‘kulağı Güney Afrika’ya gönderilen kesikler’den ressam Van Gogh’un din âlimi Ebubekir Efendi’nin sağlıklı portresi bulundu! torunu Muhammed Şükrü Efendi kara kıtanın ilk VAN GOGH DEĞİL Mİ ŞURADAKİ? Müslüman doktoruymuş meğer. Türk musikisi tarihi Hollandalı ressam Van Gogh’u mahir fırçasının Gogh 35 yaşındayken, vefatından 2 yıl evvel. Fo- çalışmaları yürüten Halim mahsulü otoportrelerinden biliriz. Daha doğrusu toğrafta Fransız ressamlar Gauguin ve Vuillard da Gençoğlu’nun araştırması bilirdik. Geçtiğimiz ay ortaya çıkan bir fotoğraftaki var. Van Gogh’un kulağını kesmesine Gauguin’le sırasında ulaştığı bilgi Cape 34 kişiden birinin Van Gogh olduğu iddia edildi. bir tartışmasının sebep olduğu söylenir. Diğer Town Üniversitesi internet İtalyan sanat tarihçisi Antonio De Robertis Paris iddiaya göre Gauguin yine bir tartışma sırasında sitesinden duyuruldu. Ulusal Sanat Tarihi Enstitüsü’ndeki çalışmasında öfkeyle veyahut nefsi müdafaa için kılıçla kesmiş Ebubekir Efendi Osmanlı bulmuş onu. Ressamın yetişkinlik dönemine ait dostunun kulağını. Fotoğrafa dönersek, içe işleyen döneminde Güney Afrika’daki tek fotoğraf bu. 1888’de Paris’teki Academie Julian o karanlık bakışların sahibi, dönemin Paris’inde Müslümanlar arasındaki dans stüdyosunda çekildiği sanılıyor. Yani Van Van Gogh’dan başka kim olabilir, bir düşünelim. ihtilafları çözmek ve onlara İslamî ilimleri öğretmek Çin’de 5 bin yıllık su projesi İÜ’den restorasyon müjdesi amacıyla görevlendirilmiş. Torunu Şükrü Efendi ise Çin’in Cıciang eyaletinin başkenti İstanbul Üniversitesi bünyesinde nadir 1935’te kaydolduğu Cape Hangcou’da 5 bin yıllık olduğu tahmin eserlerin korunması, restorasyonu ve Town Üniversitesi’nden edilen dev bir su projesi bulundu. Arkeolog konservasyonu için Ali Nihat Gökyiğit 1942’de genel cerrahi V. Ningyuan, dağlar boyunca kazılan Restorasyon ve Konservasyon Atölyesi açıldı. uzmanlığı diploması almış. yüksek ve dağlarla bağlantısı olan alçak Prof. Dr. Nurhan Atasoy’un danışmanlığındaki Böylece ülkenin ilk Müslüman hendeklerin üç rezevuardan oluştuğunu ve atölyede farklı kütüphanelerdeki nadide doktoru olarak tarihe geçmiş. 9,4 kilometrekare genişliğinde olduğunu eserlerin bakımları ve dijital ortama Osmanlı’nın armağanları bu belirtti. Arkeoloji Enstitüsü uzmanı Liu aktarımları gerçekleştirilecek. Teknik okuma kadarla bitmiyor. Ebubekir Jianguo ise hendeklerin 800 mm’den fazla işlemleri ve eserlerin katalog künyelerinin Efendi’nin diğer torunu ve bin 900 mm’den az sürekli yağışlara karşı oluşturulması da hedefleniyor. Çalışmalarını Havva Hayrunnisa Hanım dayanıklı inşa edildiğini dile getirdi. Hayret, İÜ Nadir Eserler Kütüphanesi’nde sürdüren Londra’da tıp diplomasını değil mi! atölyenin kapısını sık sık çalacağız gibi. aldıktan sonra 1929’da Güney Afrika’ya dönmüş ve kadın doğum uzmanı olarak çalışmaya başlamış. Güney Afrika’nın ilk Müslüman kadın doktoru da aynı aileden anlayacağınız. Ülkenin bağımsızlığını kazanmasının hemen ardından çıkarılan Toprak Yasası ile ırkçılık devlet politikası haline gelince Muhammed Şükrü Efendi ve Havva Hayrunnisa Hanım beyaz tenli olmalarına rağmen siyahi olarak geçmiş kayıtlara. Neyse ki Cape Town Üniversitesi bizi doğruluyor ve kayıtlarında bu iki Osmanlı’yı ilk siyahî doktorlar olarak anıyor. 16 DERİN TARİH / 2016 NİSAN







Nisan’ın Dünyası [email protected] RABİA ALBAYRAK 6 Nisan 1453 Türkiye Bizans’ın kalbi Fas7 Nisan 1906 kuşatma altında Sultan II. Mehmed Han, ordusuyla Kostantiniye surlarına dayandı. Edirne’de aylar süren bir hazırlık dönemi geçirilmişti. Yeni toplar döktürülmesi ve Rumeli Hisarı’nın inşası kutlu fethin ayak sesleri oldu. II. Wilhelm’in Titanik tedbiri İRLANDA 15 Nisan 1912 İrlanda’nın Belfast tersanesinde üretilen yolcu gemisi RMS Titanik, Kuzey Atlantik’te New Foundland ve Labrador açıklarında bir buzdağına çarparak battı. Faciadan sonra Almanya İmparatoru II. Wilhelm buharlı gemi yolculuklarında alınacak güvenlik önlemlerini bütün ülkelerde müzakereye açtı. Birçok spekülasyona konu olan geminin batığına ancak 73 yıl sonra ulaşılabildi. 19 Nisan 1903 Rusya Radarın atası Rusların Yahudi Fas’a Fransa-İspanya patenti kaptı Soykırımı emrinde polis ALMANYA 30 Nisan 1904 Paskalya yortusuna denk gelen bir Pazar gününde Kişinev şehri kanlı Fas’ın İspanya ile Fransa arasında Alman fizikçi Christian Hülsmeyer, bir gemiden bir soykırıma sahne oldu. Dönemin bölüşülmesine Almanya karşı yansıtılan radyo dalgalarını kaydedebilen Rus İçişleri Bakanı Vyaçeslav Plehve cihazın patentini Kraliyet Patent Dairesi’nden soykırımı, ihtilalci harekete katılan çıkınca Avrupalılar Algeciras’ta aldı. Bu cihaz, radarın atası sayılıyor. Yahudilere karşı Çar’a sadık halkın bir araya geldi. Fas’ın bölüşülmesi bir protestosu olarak nitelendirmişti. Burada gördükleri kötü muameleden ertelenirken İspanyol ve Fransız kaçan Yahudiler ABD’ye göç etti. subayları tarafından yönetilecek Bugün Rusya’nın Suriyelilere her gün tonlarca bomba yağdırmasına bir polis örgütü kuruldu. Ayrıca şaşmamak gerek. Vicdansızlık Fas Bankası’nın denetim altında genlerine işlemiş olmalı. tutulması da karara bağlandı. 20 DERİN TARİH / 2016 NİSAN



1. Dünya Savaşı’nda Bu Ay 18 Mart’tan sonra da Şehit evlatlarından kalanları düşman gemilerini Kızılay’a teslim ettiler denize gömdük TÜRKİYE 14 Nisan 1916 ÇANAKKALE 4 Nisan 1915 Dersaâdet Merkez Kumandanlığı’na ait bir belgede Sivas Aziziyeli 1. Dünya Savaşı’nın en hararetli şehit Mülazım Rasim’in ana-babasının fedakârane tutumları bugün günlerinde Karargâh-ı Umumi’nin dahi göz yaşartıyor. Oğullarının geride bıraktığı eşyanın satılarak açıklamasından, bazı düşman bedelinin Kızılay’a teslimini talep eden aile, gemilerinin Karadeniz ve Çanakkale i’lâ-yı kelimetullah için şehitten geri kalan eşyayı Hilâl-i Ahmer’e terk ettiklerini Boğazı’nda batırıldığını öğreniyoruz. Aziziye Jandarma Kumandanlığı’na İki büyük Rus gemisinin Odessa Körfezi yazdığı duygu dolu satırlarla yakınlarında batırılması ve mürettebatının beyan buyurmuş. Allah cümle ecdadımızın ve şehitlerimizin esir edilmesi askerimize moral kaynağı hatıralarını aziz eylesin! olmuştu. Ne yazık ki aynı harekâtta düşman sahiline ilerleyen Küçük Mecidiye kruvazörümüz bir torpile çarparak batacaktı. 13 Nisan 1916 Irak İngiliz subayın itirafı: Ağır yaralı Osmanlı Batı ne zaman sivilleri hedef esirlerine kötü muamele yaptık! almadı ki? Bir İngiliz subayın Times’da yayınlanan mektubu esirlere nasıl muamele edildiğini gözler önüne seriyor. 13 Nisan 1916’da Osmanlı Ordu-yı TÜRKİYE 18 Nisan 1915 Hümâyûnu Başkumandan Vekâleti 2. Şube’nin belgelendirdiği mektuptan zulmü gösteren bazı satırlar: Savaş suçunun aşikâre çıktığı bir Osmanlı “Ağır yaralı 500 mecruhu yandan çarklı küçük bir geminin sert belgesinde düşman askerî filolarının açık güvertesine koyunuz. Şiddetli bir yağmurun boşanmakta olduğunu ve şehirleri ve silahsız halkı hedef aldıklarına bu yağmura karşı gemideki ince bir tentenin ne derece vazife-i tehaffuzu şahit oluyoruz. Harbiye Nezareti konuyla (koruma görevini) ifa edeceğini tasavvur ediniz. Erzakın mefkûd (yok), ilgili bir yazısında zararın düşman devleti tertibat-ı sıhhiyenin ma’dûm (sağlık donanımının eksik) olduğunu maliyesinden karşılanacağı hasebiyle misilleme düşününüz ve bu şerâit (şartlar) altında zavallı efrâd-ı mecrûhayı (yaralı yapılmayacağını beyan etmiş. Başkumandan askerleri) sefine-i mezkûrenin gayr-ı mahfuz (sözkonusu geminin vekili Enver Paşa’nın imzasını taşıyan belge korunaksız) güvertesinde 12 saat bırakınız. Bilâhare bu mecruhîne bir asır sonra da hiçbir şeyin değişmediğini 12 saatlik bir mesafeyi karadan kat etmek mecburiyeti karşısında haykırıyor. Batı yine sivilleri bombalayan Batı, bulundurunuz. Artık sâlifü’z-zikr şerâit-i sıhhiyenin (zikrolunan sağlık kaybeden yine mazlum Doğulular… şartlarının) intâc edeceği netice-i müessifeyi (doğuracağı fena sonuçları) takdir ediniz.” 22 DERİN TARİH / 2016 NİSAN



 Eşyanın Kalbi ————————————————————————————————————— ALYANS PARMAĞIN VE GÖNLÜN KANUNU ONDAN SORULUR G İKBAL ARMAĞAN GÖZLÜ [email protected] Kökeninin eski Mısır uygarlığına dayandığı söylenir. ünümüzde nişanlanan çiftlerin birbirine 6 bin yaşındaki papirüslerde evlilik törenleri esnasında sonsuza dek bağlılığını temsil eden yegâ- yüzük takıldığı ve bu yüzüğün bitmeyecek bir aşk ile ne halka... Yalnızca “alyans” kelimesinin çiftlerin birbirine bağlılığını anlattığı söylenmekte. En Fransızcadaki alliance (birleşme, ittifak) ke- eski alyanslar kemikten, deriden ve diğer bazı maden- limesinden gelmesi bile bu aksesuarın kökenine dair lerden yapılarak bazen sağ, bazen sol elin parmakların- yeterince fikir verir. Peki, parmağımızdan zinhar çıkar- da kullanılmış. madığımız bu değerli halkaların -ufak tefek farklılıklar- la- Avrupa kültüründen dünyaya yayıldığını, Avrupa’ya Yunanlar bundan 2019 yıl evvel “aşk damarı”nın ise paganların gerçekleştirdikleri dinî ritüellerden mi- üçüncü parmaktan geçip doğrudan kalbe ulaştığına da- ras kaldığını biliyor muydunuz? ir hatalı bir keşif yapmışlar (Keşif fazlasıyla romantik bulunmuş olacak ki, günümüzde dilden dile dolaşan bir Haydi, bu gizemli halkanın geçmişine ait perdeleri mit haline gelmiş). Bu buluşu benimseyen doktorlar ha- birlikte aralayalım. 24 DERİN TARİH / 2016 NİSAN

—————————————————————————————————————————— Alyans zırladıkları ilaçları bugün yüzük parmağı olarak adlandırdığımız “sa- Haydi eskiye dönelim! ğaltıcı parmak” ile karıştırmaya başlamışlar. Hıristiyanlar bu âdeti de- Kemik ve deriden ğiştirerek yüzüğü “Baba adına” işaret parmağına geçirip “Oğul” adına mamul en eski ahşap orta parmağa aktarır, oradan da son olarak “Ruhü’l-Kuds” adına yüzük örneklerinden ilham alan parmağına takıp “Amen” diyerek alyansı dinîleştirirler. modern bir ahşap alyans. Alyansa eş gerek Aradan zaman geçer, 860 yılına gelindiğinde Papa I. Nikolas nişan Geçen yüzyılda yüzüğünün evlenme arzusunu bildirmek üzere takılmasının zorunlu revaçta olup rüzgarı olduğu kararını alır. Boşanma yasağının savunucusu olan ve evliliğe 21. asırda da devam verdiği ehemmiyetle şöhret bulan Papa, evlilik kurumunun fedakâr- eden, alyansın yareni lık gerektirdiği fikriyle altından başka bir madenden mamul yüzüğün taşlı ve gösterişli kabul edilmeyeceğini kararlaştırarak bu geleneğin kurucusu olur. yüzük. 20. yüzyıla kadar yalnızca kadınların parmaklarına taktıkları yü- Orada ne yazıyor? zük, 2. Dünya Savaşı ile birlikte savaşa giden erkeklerin de eşlerine 20. yüzyılın başlarına ait çiçek desenleriyle sadakatlerini ispat emek için taktıkları bir aksesuara dönüşür. Ayrı- bezeli yüzüğün asıl sürprizi minik kapaklarla ca geçmişten bu yana bölgelere göre yüzüğün takıldığı parmağın da açılan mahfazası. değiştiğini söylemeden geçemeyelim. Yahudiler eskiden beri alyans- Çiçeksiz alyans mı olurmuş? larını işaret parmaklarına takarken, Hintliler başparmaklarına tak- Pırlantalarla kaplı alyans ve ona eşlik mışlar. Ayrıca her ne kadar alyansın sol ele takılması çoğu ülkede be- eden çiçek formlu yüzük bu yüzyılın nimsenmişse de, Norveç, Rusya, Almanya, İspanya gibi ülkelerde sağ gözdesi. Alyansın ışığını gölgede eli mesken tutmuştur. bırakacak gibi. Velhasıl alyans önce Avrupa’da, günümüzde ise bütün dünyada ev- Yalın ve eşine yakın lilik bağının nadide simgesi haline geldi. Tabii eskiden yalnız çiftlerin İşte yüzyılların vazgeçilmez alyans taktığı altın halkalar olmasına rağmen zamanla alternatif olarak be- formu. “Eş” olmayı işaret edercesine yaz altın, platin veya gümüşten yapılan, bazı modelleri zirkon veya- birbirinin aynısı, şatafattan uzak. hut pırlanta taşlarla bezenmiş alyanslar da kullanılır oldu. Bunların yanı sıra alyanslara alternatif olarak tek başına veyahut alyansla aynı 2016 NİSAN / DERİN TARİH 25 parmağa takılabilen “tek taş” pırlantalar ile pırlantaların yan yana di- zilmesiyle elde edilen “üç taş”, “beş taş”, yedi taş” ve “dokuz taş” şek- linde adlandırılan saf pırlanta yüzükler de kullanılmakta. Her taşının kendi içinde bir anlamı barındırdığı rivayet edilen bu yüzükler de ha- nımların vazgeçilmez aksesuarları arasında. Örneğin beş taş pırlanta- da taşlar “aşk, sadakat, huzur, mutluluk ve bereket”i temsil ederken, üç taş pırlantaların “Dün, bugün, yarın seninle” anlamına geldiği ri- vayet edilir. Ayrıca pırlantaya nazaran daha ender görülürse de hanımlar safir, zümrüt, yakut gibi kıymetli taşlardan yapılmış değerli yüzükleri de alyans olarak kullanır. Bu yüzüklerin hakkında en çok konuşulanlar- dan biri Lady Diana’ya ait olanı. Prens Charles tarafından zarafet tim- sali prensese evlilik teklifinin ardından sunulan o büyüleyici yüzük hafızalarda tazeliğini koruyor. 18 karatlık oval mavi safir ve etrafına dizilmiş 14 küçük elmastan oluşur. Bir aile yadigârı haline gelen yü- zük şimdi oğlu Prens Williams’ın eşi, Cambridge düşesi Kate Middle- ton’ın parmağını süslüyor. Siyah, beyaz, büyük, küçük, zayıf, şişman… Yüzyıllardır yüzük- lerin takıldığı parmaklar değişse de sembolize ettiği değer hep aynı kalmış. Aşkı, sevgiyi ve sadakati küçücük cüssesinde himaye eden bu halka, akıp giden zamana inat güncelliğini koruyor. Yatılı misafiri ol- dukları parmaklar yaşlansa da, kendilerine atfedilen duyguların hatı- rına hep aynı canlılıkla gülümsüyorlar.

 Ayın Kelimesi ————————————————————————————————————— AYIN KELIMESI Yoğurt “Müslüman sa- dilde “yoğmak” diye bir fi- ati” yazısıyla il? “Yoğmak” yani, koyulaş- hayatımızda- mak, kalınlaşmak, kesifleş- ki değişimin mek, yani yoğunlaşmak! pek farkında olmadığımız Bizim Doğumuza gitikçe Türk zaman boyutunu ifşa eden lehçelerinde yoğurda “ka- Ahmet Hâşim “memleketi- tık” denilmesi, bir zaman- mizde akşamın habercisi Yoğurdumuz lar bizim de öyle dediğimiz yoğurtçudur” diyor… düşüncesini güçlendiriyor. Katık, katılan şey; nitekim Hâşim’e akşamı haber veren yoğurtçuları son ta- “Ak”tır! Divanü Lügati’t-Türk’de, “tut- nıyanlar bizleriz belki de... maca katılan sirke ve yo- Tavalara çalınmış yoğur- ğurt gibi şeyler” deniliyor. du omuz terazisinin ke- Azerbaycan Dilinin İzahlı Lüga- felerinde akşama doğru ti’nde “katık” tarifi dikkat “yoğurtcuuu, kaymaaak” çekici: nidalarıyla pazarlayan yo- “Qatıq. 1. Südü bişirib, bir ğurtçuların devri gerilerde qeder (miktar) soyutduqdan kaldı, fakat yoğurt hayatı- sonra, içerisine maya qata- mızdaki yerini koruyor. raq, üstünü basdırmaqla ha- Büyük yazarımız, yo- zırlanan ağartı; yoğurt. 2. ğurdun bir gün dışımız- Çörek (ekmek) ile beraber, daki dünyanın hayatına, çöreğe qatılıb yeyilen her hem de bizdeki ismiyle ka-  D. MEHMET DOĞAN şey; yavanlıq. rışacağını tahmin edebilir [email protected] Yoğurt dünya âleme bi- miydi? “Amerika’da yoğurt savaş- zim armağanımız. Bize yakın coğ- ları” başlıklı bir yazı (Fikri Türkel, rafyalar, bizim kültürel tesirimize “Amerika’da yoğurt savaşları” Vah- vazgeçilmez gıdamız. Etli, hamur maruz kalan topluluklar yoğur- det, 27.2.2015) bende böyle bir çağ- işi yemeklere katmakla kalmayıp du biliyor. Dünyanın diğer ülkele- rışıma yol açtı. pekmez, bal veya reçel karıştırıp rinin tanıması ise 50-60 yıllık bir Böyle bir başlığa ilk tepkimiz, yediğimiz hâlis bizden gıda. Pek- geçmişe dayanıyor. “Silifke’nin yoğurdu/Seni kimler mezlisine –nedense- “karga bey- Sonradan yoğurtla tanışanlar doğurdu” mu olmalı, yoksa “Yo- ni yahut kadı beni” denildiğini de onu neredeyse ilaç olarak biliyor- ğurt koydum dolaba/Bugün başım kaydedelim. lar. Bizde ise süt üretiminin önem- kalaba” mı demeliyiz! Yoğurt kelimesinin etimolojisi- li bir kısmı yoğurt olarak değerlen- Yoğurt, hani şu süte maya kata- ni araştırmaktan modern lügatçi- diriliyor. Yoğurtta sütte bulunan rak elde edilen mamûlümüz, Refik liğimizin piri Ahmed Vefik Paşa gıda maddelerinden fazlası var. Sü- Halit’e göre bir zamanlar “kışın mi- caydırdı beni. Bakın tarife: “Sü- te nisbetle daha kolay sindirilebi- deyi üşütür diye rağbet görmeyen” tün yoğmuşu!” Var mı başka bir liyor. Bağırsak florasını düzen- 26 DERİN TARİH / 2016 NİSAN



 Ayın Kelimesi ————————————————————————————————————— liyor, antibiyotik özelliği taşıyor, çorbası gibi yemekler yanında yo- ni Amerikan gâvuru toksinlerin sebep olduğu zehirlen- ğurt karıştırdığımız yemekler anlar mı? Anlaması da meleri önlüyor. Hatta radyoakti- mutfağımızın vazgeçilme- şart değil hani! vitenin yol açtığı rahatsızlıklara zi. İlle de cacık! Sofrala- Erzincanlı Hamdi Ulukaya Ço- mani oluyor. Müzmin böbrek ve rın hakkı teslim edil- bani yoğurduyla 3 bin kişiye istih- karaciğer rahatsızlıklarında, ha- memiş kahramanı. dam sağlamış. Cirosu 1 milyar do- zım bozukluklarında şifası denen- Çorbaların şahı ları geçmiş. Ankara Üniversitesi miş bir gıda. Sağlıklı beslenmenin tarhana yoğurt ka- SBF mezunu. ABD’de New York Üni- anahtarı yoğurt! tılmadan yapıla- versitesi’nde işletme dalında yük- bilir mi? Hele de sek lisans yapmış. Chobani 2001’de Sindirilmesi kolay olduğu için dönerin yoğurtla kurulduğunda Amerikan pazarın- diğer maddelerin özümsenmesini buluşturularak İs- da yoğurt önemli bir mamûl değil- de kolaylaştırıyor. Tatlılarda, ha- kenderleşmesine ne miş. Yeni firmaların piyasaya gir- mur işlerinde ve kebaplarda bu se- demeli? mesiyle rekabet şartları oluşmuş. beple yoğurdu ihmal etmemek ge- “Meşhur Kola firması Pepsi bile yo- rekiyor. Çocuklarını küçük yaşta Büyük İskender’den ğurt rekabetine katılmış” desem, yoğurtla tanıştıran ve sevdiren an- sonra dünyayı fethe çıkan belki daha iyi anlaşılır. neler, onlara yapabilecekleri iyilik- ve onun vardığı sınırların ötesi- Yoğurdun geçmişini araştırır- lerin en güzellerinden birini yap- ne ulaşan muhteşem yemeğimiz: ken, İktisat ve Ticaret Ansiklopedi- mış oluyorlar. İskender kebap! si’nin “yoğurt” maddesi dikkatimi çekti. 1954’te basılan 10. cildinden Piyasaya sunulan yoğurtlarda Kaymaklı yoğurdu yemekle kal- aktarıyorum: en azından süttozu ilavesi var. Di- madık, torbalarda suyunu süzerek “Bakteriyolog Dr. Refik Bey’in ğer dayanıklılık sağlayan maddeler “süzme yoğurt” elde ettik, daha da- incelemelerine göre, en iyi yoğurt de dikkate alınırsa evde sütten yo- yanıklı hale getirdik. Daha fazlası- Türk basili ile elde edilir. Türk ba- ğurt yapanlar onun faydalı özellik- nı yaptık: Yoğurdu kuruttuk. Buna sili ile yapılan yoğurt pek nefis ve lerinden daha fazla istifade edebi- “kurut” veya “keş” dedik. Böylece leziz olup durmakla ekşimez.” liyorlar. taşınmasını kolaylaştırdık ve her Basil, yani çomak şekilli bakte- mevsimde yenilmesini sağladık… ri. İşte süte yoğurt yapmak için çal- Yoğurtla yeni tanışan ülkelerde “Kurutluğ kişi”, “kurudu olan kim- dığımız mayanın aslı… Yoğurdun Yunan veya Bulgar yoğurdu olarak se” demektir, böyleleri açlıktan hasının koyun sütünden elde edi- piyasaya sürülmesi onların tica- korkmaz ve kimseye muhtaç ol- lebileceği de bu ansiklopedide be- rileştirme başarıları ile ilgili. “Yo- maz! lirtiliyor. ğurt” kelimesinin ne Yunanca’da Anlayacağınız, yoğurtla yeni ta- ve ne de Bulgarca’da kökü var. Urfa’da “kurut” yapılmaya de- nışan ülkeler daha işin başında! vam edildiğini, Halil Soran-Munise Hele yoğurda alışsınlar, onun yav- Göle yoğurt çalmak! Soran’ın Urfa’da Pişer-Bize de Düşer rusu ayran var sırada! adlı kitabından öğreniyoruz. Hat- Yoğurt maya ile elde edilen bir ta bu güzel yemek kitabında “ku- mamûl, bu yüzden “yoğurt çalı- rut çorbası”nın tarifi dahi var! İşte yoruz”! (Şimdilerde “kültür aşılı- kitapta tarifi verilen yoğurtlu ye- yoruz” deniliyor!) Sütten ağzımız meklerden bazıları: Yoğurtlu et ka- yandığı demlerde yoğurdu üfleye- vurması, yoğurtlu kebap, yoğurtlu rek yiyoruz! yumurta, yoğurt tatlısı… Yoğurdun ihraç edilen bir ürün Tabii “yoğurt savaşı” denilince olduğunu duyduğum gün –ki her iktisadî rekabet kastediliyor. Yo- yıl ihracatta artış oluyormuş- Nas- ğurt dünyada yükselen değerler reddin Hoca’nın göle yoğurt çalma- arasında sayılıyor. Amerikan pa- sındaki hikmeti kavrar gibi oldum! zarında yoğurt firmaları arasın- Tutar, bir gün elbette tutar! Biz esa- da ciddi bir rekabet var. Bir vatan- sen yağı sütten değil, yoğurttan çı- daşımız bu rekabette bir hayli yol karırdık. Yavan kelimesi de işte bu almış. Firmasının adı: Chobani! yağı alınmış yoğurt demektir. Türkçe okuyalım: Çobanî. Yani ço- ban yoğurdu. Bu mânaya geldiği- Yoğurttan yapılan yoğurtlu çor- ba, toyga çorbası, yarma aşı, yayla 28 DERİN TARİH / 2016 NİSAN



 İslam Tarihi ————————————————————————————————————— » Dünyanın en eski üniversitelerinden biri sayılan Fas şehrindeki Karaviyyin Medresesi. 30 DERİN TARİH / 2016 NİSAN

——————————————————————————————————————— Âlim Hanımlar İslam Dünyasının Âlim Hanımları Hz. Peygamber’in [ ] savaşlarda askerlere hemşirelik yapmasına izin verdiği hanım saha- be kimdi? Çiçeklerin suyundan parfüm yapacak aleti icat eden kraliçeyi biliyor musunuz? Ya Kur- tuba’nın en önemli matematikçilerinden birinin kadın olduğundan haberdar mısınız?  SALİM AYDÜZ sayduzhotmail.com patia isimli kadın felsefeci, matematikçi, astro- nom ve öğretmen hiç tanınmaz. Yeni Eflatuncu D ünyanın yedi harikasından Tac Ma- okulun müdürlüğünü yaptığının da bilinmedi- hal’i bilmeyen yoktur. Babür İmpara- ğini söylemeye hacet yok! toru Şah Cihan tarafından eşi Müm- taz Mahal’in anısına yaptırıldığını İslam dünyasına gelirsek Müslüman bilim da. Fakat Şah’ın halası, yani Cihangir’in eşi İm- insanları ilk asırlardan beri bilimsel faaliyetle- paratoriçe Nur Cihan’ın çiçeklerin suyunu damı- re önem vermiş; kadın-erkek, Müslüman-gay- tıp parfüm elde etmek üzere bir alet icat ettiğini rimüslim farkı gözetmeksizin ilmî çalışmaları bilmeyiz. desteklemişlerdi. Ne var ki kaynaklarda kadın- ların ilmî konulardaki katkıları erkekler kadar Peki Eski Mısır’da yaşamış Merit Ptah ve Pe- zikredilmez. seshet isimli iki kadının insanlık tarihinde bi- linen ilk kadın doktorlar olduğundan kaç kişi Özellikle İslamın ilk asırlarında hanımlar haberdardır dersiniz? Yine Mısır’ın kuzeyinde sosyal ve ilmî hayat içinde çok daha aktif rol al- bulunan eski Yunan/Mısır medeniyeti şehri İs- mışlardı. Hz. Peygamber (sas) dönemindeki sa- kenderiye’de, MÖ 370-415 arasında yaşamış Hy- 2016 NİSAN / DERİN TARİH 31

 İslam Tarihi ————————————————————————————————————— » Selçuklu’dan ilim solukları Sultan II. Kılıçarslan’ın kızı Gevher Nesibe Hatun, bilime katkıda bulunan kadınlar arasındaydı. Gıyâseddin Keyhüsrev tarafından kız kardeşi Gevher Nesibe Hatun adına Kayseri’de yaptırılan hastanede (üstte), teorik ve pratik tıp eğitimi birlikte yürütülüyordu. vaşlarda hemşirelik görevinde bu- Kurtubalı Lubana (ö. 984) iyi bir ta, babasından ve döneminin önde lunan kadınların yanı sıra hadis, matematikçiydi. Saray kütüpha- gelen âlimlerinden dersler okudu. fıkıh ve benzeri dinî ilimlerde faal nesinin başında bulunuyordu, ba- Arap edebiyatı, hadis ve fıkıh ilim- oldukları görülür. zı ilimlerde ileri derecede birikim lerinin yanı sıra matematikte dik- sahibiydi. Kaynaklarda verilen bil- kat çekici bir seviyeye ulaştı. Kay- Fen ilimlerindeki gelişmelere gilere göre son derece karışık geo- naklara göre hesap (aritmetik) ve paralel olarak kadınlar matematik, metrik ve cebir problemlerinin çö- ferâiz (miras hesaplamaları) konu- tıp ve astronomi gibi alanlarla da il- zümünde mahirdi. larında bilgisi son derece ileriydi gilendiler. Ancak bunlar çoğunluk- ki, matematiğin bu konuları onun la kayıtlara geçmediğinden Müslü- Aynı yüzyılda Bağdat’ta yaşamış zamanında yeni yeni gelişmektey- man toplumunda kadınların bilim olan Suteyta el-Mehâmali (ö. 987) di. Ayrıca cebir ilminde gayet ye- ve teknolojinin ilerlemesine katkı- de iyi eğitim almış hanımlardan- tenekliydi ve diğer matematik- larını kestirmek hayli güçtür. dı. Eğitimli bir aileden gelen Sutey- 32 DERİN TARİH / 2016 NİSAN



 İslam Tarihi ————————————————————————————————————— HARUN REŞİD’İN lara hemşirelik hizmeti sunmuş- tıp sahasındaki faaliyetleri konu- EŞİNİN SU KUYULARI tur. Ümmü Sinan el-İslamî (Ümmü sunda çok az yazılı bilgi ulaşmıştır. İmara olarak da bilinir) Müslüman İstisna olarak Fatih Sultan Mehmed Kadınların eğitim ve tıp olmuş ve Peygamber Efendimiz- döneminde yaşamış cerrah Şere- kurumlarının yapımında aktif rol den yaralı Müslümanları tedavi feddin Sabuncuoğlu (1385-1468) ta- oynayarak onları desteklediklerini etmek ve susamışlara su vermek rafından yazılan Cerrahiyyetü’l-Ha- ve bir kısmı günümüze kadar gelen üzere izin istemiştir. Ümmü Mate- niyye isimli eserden hanım tabipler bu kurumların inşasında rol oyna- ve’ el-Eslemiye Hayber Savaşı’nda ve faaliyetleri hakkında detaylı dıklarını görüyoruz. Mesela Abbasi sonra gönüllü olarak orduda hem- bilgiler ediniyoruz. Eserde hanım Halifesi Harun Reşid’in eşi Zübeyde şirelik yapmıştır. Ümmü Varaka doktorların hanım hastaları teda- bt Ebu Cafer son derece varlıklı bir bt Haris Bedir Savaşı’nda hemşire- vi edişlerini tasvir eden minyatür- hanım olup sanat ve şiiri destekle- lik yapmış, ayrıca Kur’an’ı Kerim’in ler de yer alır. İslam medeniyetin- miştir. İmza attığı pek çok projeden toplanması çalışmalarına katılmış- de hanımların hem ebe ve hemşire, en dikkat çekici olanı, Bağdat’tan tır. hem de doktor ve cerrah olarak faa- başlayarak Hac yolları üzerinde su liyetlerini göstermesi açısından son kuyuları açtırmış olmasıdır. Halen Asıl ismi Leyla olan eş-Şifa bt derece önemlidir. Mekke dışında onun ismini taşıyan Abdullah el-Kureyşî’yi unutmaya- su kuyuları bulunur. lım. Son derece zeki bir kadın olan Sabuncuoğlu’nun eserinde sade- eş-Şifa idarî işlerle de ilgilenmiş ce hanımların değil, erkek hastala- çiler tarafından ortaya atılan bazı olup hem hemşirelik, hem de tıbbî rın tedavileriyle ilgili de çok sayıda denklem problemlerinin çö- pratisyenlik yapmıştır. Karınca ısı- minyatür bulunur. Fakat özellikle zümünde yeni yöntemler ge- hanım hastalarla ilgili detaylı çi- liştirmişti. Söylendiğine gö- rıklarına karşı önleyici bir zimler, Avrupa’da aynı dönemde re matematikteki kabiliyeti, tedavi usulü kullanmış, hastalara, bilhassa hanımlara yapı- hesaplamalardaki başarılarının bu konuda Peygamber lan kötü muameleyle karşılaştırıl- çok çok ötesindeydi. Efendimiz kendisini di- dığında hem İslam medeniyetinin insana verdiği değer, hem de tıbbın Endülüs’te ise astronom ve ma- ğer kadınları eğitmesi için seviyesini göstermesi bakımından tematikçi Mesleme el-Mecritî’nin görevlendirmiştir. Eş-Şifa, mühimdir. Eserde hanımlar tara- (ö. 1007) kızı Fatıma el-Mecritiye Hz. Ömer (ra) döneminde fından yapıldığı gösterilen bazı cer- (Madridli Fatıma) de babası gibi rahi operasyonların 15. yüzyıl tıbbı- astronomi üzerinde çalışmış, us- çarşı ve pazarda müfettiş- na göre son derece ileri olduğunu turlab aleti yapımında, gezegenle- likle görevlendirildi. Öy- da görüyoruz. rin ve yıldızların konumlarını gös- le anlaşılıyor ki, İslamın teren tabloların hazırlanmasında ilk devirlerinde hemşi- İlk dönem kadınlarının hemşi- babasının telif ettiği eserlere yar- relik ve benzeri pratis- reliğin yanı sıra özellikle hadis ça- dım etmiştir. yenlik işlerini yapan çok lışmaları, fıkıh, edebiyat ve eğitim sayıda hanım bulunuyor- konularında da aktif oldukları an- Tıptan edebiyata du. Bunlar bilhassa savaş laşılır. Buna Peygamber Efendimi- zin soyundan gelen ve aslen Ye- İslam medeniyetinde ilk hemşi- alanlarında yaralıların re unvanı Rufeyde bt Sa’ad el-Esle- tedavisinde faaliyet gös- miye’ye verilmiştir. Rufeyde tıpla teriyorlardı. ilgili bilgileri doktor olan babasın- dan öğrenmiş, başka kadınları da Ne yazık ki günü- ilk yardım konusunda eğitmiştir. müze İslam medeni- Onun yanı sıra erken dönem İs- yetinde hanımların lam tarihinde ismi geçen başka hemşireler de vardır: Nuseybe bt » Kimya araştırmalarında kullanılan, Ka’ab el-Mazeneya, Uhud Savaşı’n- Abbasiler dönemine ait cam boru (9-10. yy). da (625) Müslüman yaralı savaşçı- 34 DERİN TARİH / 2016 NİSAN

y''eTBraiınErötirizzakliekieşlnnimimnirzdedaiizridŞyiemeırannvlnea'a'rssylyeıarotnın ALKOLSÜZ YİYECEK VE İÇECEK SUNUMLARIYLA BAYANLARA ÖZEL HAVUZ VE PLAJLARIYLA HUZUR DOLU BİR TATİL SİZLERİ BEKLİYOR... Türkler Mahallesi Gölcük caddesi No:19 Alanya /ANTALYA  Posta:07400 T:+90 242 510 22 22 (pbx) / 0850 533 07 07 www.adenyahotels.com.tr

 İslam Tarihi ————————————————————————————————————— » Kuzey Afrika’nın hayırsever Türk kadını Muradiler hanedanının kadın üyelerinden Azize Osmana, ilminin zekâtını 1662’de Tunus’ta yaptırdığı hastanesiyle ödemişti (sağda). Oldukça zengin olan Osmana’nın, fakirleri sevindirip hastalara hizmeti yıllar yılı unutulmamış olacak ki, faaliyetleri resmî pullara bile yansımıştı (üstte). menli olup Şam’da yaşayan Fatıma Moorish Spain (Londra, 1963) adlı ki- yanın en eski üniversitelerinden bt Sa’d el-Hayr isimli hadisçi hanım tabında verdiği bilgilere göre 10. biri olarak kabul edilir. Açıldıktan iyi bir misaldir. yüzyılda Kurtuba şehrinde 170 ka- sonra farklı şehirlerden pek çok öğ- dın kitap istinsah etme işiyle uğraş- renci buraya eğitim almaya gelmiş- 13. yüzyılda yaşamış olan Fatı- maktadır. tir. Son derece sıkı ve disiplinli bir ma’nın en dikkat çeken yanı, İspan- eğitimin verildiği üniversitede İs- ya’nın Valensiya şehrinden Çin’e En eski üniversitelerden lamî ilimlerin yanı sıra astronomi, kadar süren bir ilim yolculuğu yap- matematik, edebiyat, yabancı diller mış olmasıdır. Yolculuğu esnasın- İslam medeniyetinin belki de en ve fen ilimleri öğretiliyordu. Arap da ziyaret ettiği şehirleri (Kahire, dikkat çeken hanımlarından biri, rakamları bu kurum sayesinde Av- Şam, Bağdat, İsfahan, Rey, Nişabur, 9. yüzyılda Fas’ın Fez şehrinde yaşa- rupa’da tanınmış ve kullanılmıştır. Tus, Buhara, Semerkant, Kaşgar) mış olan Fatıma Muhammed el-Fih- gösteren haritanın varlığı, onun bu rî el-Kureyş’tir. Fıkıh ve hadis ilim- Fatıma el-Fihrî cami ve üniversi- ilim yolculuğunu sıra dışı kılar. lerinde iyi bir eğitim alan el-Fihrî te binalarının bütün malzemeleri- genç yaşta dul kalır. Eşinden ve ba- nin şehirdeki imkânlar kullanıla- İslam medeniyetinin hemen her basından kalan yüklü miktardaki rak temin edilmesini istemiş, hatta döneminde ve her ülkesinde istin- mirası Karaviyyin isminde bir cami inşaatın başlamasından bitimine sah ismi verilen yazma eserlerin ve üniversite kurmak için harcar. kadar her gün oruç tutmuştu. kopyalama işinde de kadınların pa- 859 yılında tamamlanan bina dün- yı büyüktü. Mesela E. Sordo’nun Kuzey Afrika’da bahsedilmesi ge- 36 DERİN TARİH / 2016 NİSAN

——————————————————————————————————————— Âlim Hanımlar reken bir isim, ondan 8 asır sonra Oldukça varlıklı bir hanım olan ye Medresesi yakınlarındaki Halka- Tunus’ta yaşamış olan Azize Osma- Azize Osmana servetinin üçte bi- tü’l-Neal’dedir. Her gün mezarına na’dır (1606-69). Muradiler haneda- rini vakfetmiş, hayır işlerinde kul- gül, menekşe ve yasemin gibi taze nının hanım üyelerinden olup iyi lanmak üzere ayırmıştır. Yaklaşık çiçeklerin konulmasını vasiyet et- bir eğitim almıştı. Türk asıllı bir 91 hektarlık bir arsayı hayır işleri, miştir. Vasiyeti yüzyıllardır yerine aileden gelen Azize’nin babası ve dinî işler ve insanî yardım gayesiyle getirilmektedir. büyükbabası buradaki yeniçeri bir- kullanılmak üzere bağışlamıştı. Sa- liklerinin komutanlarındandı. Bü- katlığından dolayı çalışamayacak İslam medeniyetinin ilk devir- yükbabasının sarayında yetişen durumda olanlara yıllık maaş bağ- lerinden beri okul ve hastane gi- Azize İslam medeniyetine ait temel lamış, fakir gelinlere elbise ve hedi- bi sosyal müesseselerin açılmasına bilimlerin tahsili yanında Kur’an yeler almıştır. önayak olan ve destekleyen hanım- üzerine hususi dersler de almıştı. lara rastlıyoruz. Eyyubi hanedanla- Muradilerden Hammuda Paşa ile Haccdan geldikten sonra bütün rından Halep valisi Zahir Gazi’nin evlenerek saraydan ayrıldı ve hac- köleleri serbest bırakma projesi- eşi Dayfa Hatun (ö. 1242) Halep’te 6 ca gitti. Son derece hayırsever biriy- ni de başlattığını söyleyelim. Pa- sene idarecilik yapmış ve iki med- di. 1662’de Tunus’un el-Azzefine so- zardaki köleleri satın alıyor, sonra rese açmıştır. kağında halen onun ismiyle anılan azad ediyordu. Başkalarını da teş- bir hastane kurmuştu. vik etmekten geri durmadı. 1669 Ya Selçuklular? yılında vefat etti ve türbesi Şemai- Selçuklular döneminde de Ana- dolu’da idarecilerin eşleri ve ya- kınları okul ve hastane yapımında ciddi çabalar göstermişlerdi. Kay- seri’deki Gevher Nesibe Darüşşifa- sı ile Divriği’de, Behram Şah’ın kızı Turan Melik’in yaptırdığı hastane en meşhurlarıdır. Kayseri’de 1206’da Selçuklu Hü- kümdarı Gıyâseddin Keyhüsrev ile kız kardeşi Gevher Nesibe Hatun’un yan yana yaptırdıkları, kendi adla- rıyla anılan tıp külliyelerinde te- orik ve pratik tıp eğitimi birlikte yürütülmekteydi. Ünlü hekim ve astronom Kutbuddîn Şîrâzî’nin de burada bir süre çalıştığı bilinir. Ya- pısı ve işleyişiyle dikkat çeken bu darüşşifalar kendilerinden sonra kurulan tıp kurumlarına örnek ol- muşlardı. Görüldüğü gibi İslam bilim tari- hi kadın âlimlere ait görünmez, ay- nı zamanda silinmez izlerle dolu. Dikkatli ve meraklı gözler tarafın- dan hakkıyla araştırıldığında bin- lerce hanımın İslam ilim tarihine katkıları gün yüzüne çıkacaktır. Salim Aydüz Prof. Dr., Canik Başarı Üniversitesi Öğretim Üyesi. 2016 NİSAN / DERİN TARİH 37

 Osmanlı Tarihi ———————————————————————————————————— » 16. yüzyılda Balkanlardaki Hıristiyan ailelerden papaz nezaretinde yetenekli çocukların devşirilmesini tasvir eden bir minyatür (Süleymannâme). 38 DERİN TARİH / 2016 NİSAN

———————————————————————————————————————Devşirme Sistemi ÇOBANDAN SADRAZAM OLUR MU? Devşirme sistemi ile EVET! T ABDÜLKADİR ÖZCAN [email protected] arih boyunca Türkler iri- Osmanlılar Balkanlara geçip Or- başlar. Yeni zaferler, dolayısıyla ga- li ufaklı çok sayıda devlet ta Avrupa’ya ilerledikten sonra çe- nimetler elde edilemediğinden Pen- kurmuşlardır. Bunların şitli etnik gruplara mahsus çok sayı- çik Kanunu işlemez olur ve devşir- ömürleri, bünyesindeki ku- da milletleri bünyesine aldılar. Öyle me uygulaması yeni bir çare olarak rumların sağlamlığı ile orantılı ola- ki, bazı yerlerde gayrimüslim nü- ortaya çıkar. Çelebi Mehmed, hatta rak uzun veya kısa olmuştur. Türk fus Türk nüfusundan kalabalıktı. I. babası Yıldırım Bayezid zamanında devletlerinin tartışmasız en uzun Murad’dan itibaren gelişip büyüyen uygulanmaya başlayan bu sistemin ömürlüsü olan Osmanlı İmparator- devletin sınırlarının korunması için bir kanuna bağlanması II. Murad dö- luğu aynı zamanda dünyanın da en daha fazla askere ihtiyaç duyuldu. neminde gerçekleşir. uzun süre ayakta kalan hanedan Bir süre önce kurulan Yeniçeri Oca- devletidir. Bu devleti ayakta tutan ğı için nefer temin edilmesi gereki- Devşirme Kanunu’na göre Os- en önemli faktör, merkez ve taşra yordu. Dönem ulemasının teklifiyle manlı tebaası Hıristiyan ailelerin teşkilâtlarındaki sağlamlıktır. As- bulunan ilk çare, savaş esirlerinden şartları elverişli oğulları devlet adı- kerî yapısı ise devletin hem merkez, yararlanılması oldu. na toplanacaktı. Devşirme işlemi, hem de taşra teşkilâtı içine yayılmış ihtiyaç duyulduğunda yeniçeri ağa- toprak sistemiyle ilgilidir. Sistemin Şer’î hukuka göre savaşlarda elde sının Divan-ı Hümâyun’a başvuru- önemli unsurlarından devşirme, edilen ganimetin 5’te biri devlete ait su ve oradan çıkacak karara göre üç, başta askerî olmak üzere çeşitli dev- idi. Esirlerin de 5’te biri devletin ol- beş veya yedi yılda bir yapılırdı. Ön- let hizmetlerinde istihdam edilmek du. Bu amaçla Pençik Kanunu çıka- celeri taşra mahallî yöneticileri ta- üzere Osmanlı tebaası Hıristiyan ai- rıldı ve askerliğe elverişli genç erkek rafından gerçekleştirilen devşirme, lelerin çocuklarının belli kurallar esirlere hazine adına el konuldu. bunların zaman zaman görevlerini dahilinde toplanması demektir. Ku- Bunlar belli bir eğitimden geçiril- kötüye kullanmaları ve bazı suiis- ruluş yıllarında gönüllülerden olu- dikten sonra yeniçeri yapıldı; bu uy- timalleri üzerine Fatih Sultan Meh- şan Osmanlı ordusunun ilk düzenli gulama 1402 Ankara Savaşı’na kadar med döneminden itibaren yeni bir birlikleri yaya ve atlı olarak Orhan başarıyla sürdürüldü. sisteme bağlandı. Artık devşirme Gazi döneminde teşkil edilmiştir. işini merkezden gönderilen görevli- Bu savaşta Timur karşısında alı- ler yapacaktı. nan yenilgiden sonra Fetret dönemi 2016 NİSAN / DERİN TARİH 39

 Osmanlı Tarihi ———————————————————————————————————— » Gönülden istediler Devşirme Kanunu’nda toplana- yaşları arasındakiler tercih edilirdi. Devşirme sistemi Osmanlı Devleti’nde cakların nitelikleri belirtilmiş, mut- Devşirilenin köyü, kazası, ana-baba öyle mükemmel bir şekilde uygulanmıştı ki laka soylu ailelerin sağlıklı çocuk- adı ve bağlı olduğu sipahinin ismi, Müslüman olan Bosnalılar kendi çocuklarının da larının alınması istenmiştir. Tek göz rengine varıncaya kadar bütün Hıristiyan ailelerin çocukları gibi devşirilmelerini çocukların alınmayıp ailelerine bı- eşkâli ile kendisini devlet merkezine talep etmişlerdi. Üstteki çizimde 16. yüzyıla ait rakılmasına özen gösterilmiş, enda- götürecek olan memurun adı iki ay- Acemi Oğlan ve 17-18. yüzyıllara ait İç Oğlan mı düzgün ve askerliğe elverişliler rı deftere yazılır, zaman zaman yok- Çavuşu ile Falakacı başı görülüyor. tercih edilmiştir. Fatih Sultan Meh- lama yapılırdı. Bu defterler çok sıkı med zamanında kendi istekleri üze- muhafaza edilirdi. Yeniçeri Ocağı’nın yüksek rütbe- rine Müslüman Bosnalı ailelerin ço- li subaylarından biri tarafından ya- cuklarının devşirilmesi bir istisna 250 yıl mükemmel işleyiş pılan devşirme işine ilgili yörenin olup yine kendi istekleriyle topluca mahallî yöneticileri yardımda bulu- İslamiyeti seçmelerinin mükâfatı Devşirilen çocuklar kafileler ha- nacaklardı. olarak bahşedilmiştir. linde devlet merkezine sevk edilir, yolda kaçma veya aralarına yaban- Devşirme Kanunu’nda toplana- Bir de her yerden devşirme yapıl- cıların karışmasına karşı ciddi ted- cak çocukların vasıfları en ince ay- mazdı. Önceleri sadece Osmanlı Av- birler alınırdı. Topluca sünnet edi- rıntısına kadar belirtilirdi. İleride rupa’sında görülen uygulama, Ya- len devşirmeler genellikle yeniçeri ellerine devletin idaresi teslim edi- vuz zamanında Anadolu’ya teşmil yapılırdı. Bu arada devşirilen genç- lecek bu gençlerin seçimine büyük edilmiş, buradaki Hıristiyan ailele- lerin üzerindeki cizye vergisi dü- özen gösterilmiştir. Devşirme işlemi rin çocukları da devlet hizmetine şerdi. Zeki ve kabiliyetli olanlar sa- önce Osmanlı Avrupa’sında bilhas- alınmıştır. raydaki Enderun mektebine verilir, sa Arnavut, Boşnak, Rum, Bulgar, sadrazamlık dâhil yüksek dereceli Sırp, Hırvat gibi unsurlar arasında Devşirme işlerinde görevlilerin devlet mevkileri için yetiştirilirdi. tatbik edildi. 15. yüzyıldan itibaren en büyük yardımcıları aileler, o ye- Diğerleri ise önce Türk çiftçi ailele- bazı bölgeler dışında Anadolu’da da rin papazı ve kiliselerde bulunan rine dağıtılarak buralarda Türkçe- uygulandı. vaftiz defterleriydi. Belli yaşlardaki yi, Türk-İslam âdet ve geleneklerini çocuklar veya gençler toplanır, özel- öğrenmeleri sağlanırdı. Bu uygula- likle 14-18 yaşları olmak üzere 8-20 40 DERİN TARİH / 2016 NİSAN

———————————————————————————————————————Devşirme Sistemi mayla devlet bir bakıma Türk ailele- gun olup olmadığı meselesi bilhas- » Kanun devleti  rini tatbikî birer okul gibi görmüş ve sa Batılı araştırıcılar tarafından çok Çelebi Mehmed ve oğlu Sultan II. Murad’ın kullanmıştır. Devşirmeler buralar- tartışılmış, farklı görüşler ortaya ilk devirlerinde Rumeli’de yeni fetihler da ailelerin işlerine yardım eder, bu atılmıştır. Bunların bir kısmı zimmî yapılamadığı için esirlerden istifade edilemedi. arada Türk-İslam ananelerini öğre- statüsündeki çocukların cebren top- Bu sebeple önceki Türk-İslam devletlerinde nirlerdi. Ardından Acemi Ocağı’na lanmasını İslam hukukuna aykırı uygulanmamış yeni bir usul, “Devşirme alınan gençler askerî eğitimlerini bulurken, bazıları da önceki İslam Kanunu” yürürlüğe konuldu. Meşhur devşirme aldıktan sonra yeniçeri veya diğer devletlerinde uygulanan “gulam” kanunnamesi (altta).  Kapıkulu Ocaklarına dağıtılırlardı. sisteminin uzantısı olarak değerlen- dirmişlerdir. Ancak bu uygulamayı Zekâ ve yeteneğiyle öne çıkan- köle sistemiyle bağdaştırmak müm- ların Enderun için ayrıldığını söy- kün değildir. Çünkü devşirmeler lemiştik. Önceleri doğrudan sara- Osmanlı tebaası gayrimüslim hür ya alınan bu çocuklar, daha sonra ailelerin çocuklarıdır. birer hazırlık okulu durumunda olan Edirne, Galata ve İbrahim Pa- Devşirme işleminde ele alınması şa saraylarında belli bir süre eğitim gereken iki iddia vardır: 1) devşirme- gördükten sonra Enderun’a alın- lerin rızaları dışında ailelerinden maya başlandılar. Tabii Enderun alınmaları, ve 2) zorla Müslüman- öncesinde sıkı bir elemeye tâbi tu- laştırılmaları. tuluyorlardı. En zeki olanlar saray okuluna girmeye hak kazanırlar, di- Birincisi için şunlar söylenebilir: ğerleri Kapıkulu Ocaklarında süvari İslam devletiyle gayrimüslim te- bölüklerine gönderilirlerdi. Gürbüz- baa arasında İslam hukuku çerçe- ce olanlar ise doğrudan sarayın mu- vesinde zimmet akdi yapılmıştır. hafızları konumunda olan Bostancı Devlet gayrimüslimlerin can ve Ocağı’na alınırdı. Enderun’daki sıkı mal güvenliğini garanti etmek- eğitim sonunda sadrazamlık dâhil te; zimmîler de buna karşılık te- en yüksek devlet görevleri “kul” de- baası oldukları İslam devletinin nilen bu gençlere verilirdi. -ki Osmanlılar kendileri için yüz- yıllarca Devlet-i İslamiyye adı- Yaklaşık 250 yıl kadar başarıyla uygulanan devşirme sisteminin el- BİZ VENEDİKLİLER PADİŞAHIN de edilen başarılarda etkili olduğu YAPTIĞINI YAPMALIYIZ tartışılmaz. Bu başarının hem as- kerî, hem de idarî yönleri vardır. Za- 16. yüzyıl sonlarından itibaren yazıl- etmediğini, şer’î hukuka göre 14 yaşına ten Osmanlı’da askerlik ile idare iç mış siyasetnamelerde siyasî ve askerî gelenerin yılda bir defa cizye vergisi içe girmiş olup devletin iki önemli çözülmelerin ittifakla devşirme siste- verdiklerini ama devşirildikten sonra ayağını teşkil ederdi. Başarılı bir ve- mine bağlanması tesadüfi değildir. Bu bunun düştüğünü” ilave eder. ziriazam seferde başkumandan, ha- eserlere destek veren diğer çalışmalar zarda ise başbakan konumundaydı. ise o asırlarda Osmanlı Türkiye’sine Aynı şekilde III. Murad dönemin- 15. ve 16. yüzyıllara damgasını vur- gelen ve gözlemlerini kaleme alan de Venedik elçisi Lorenzo Bernardo, muş Bayezid, Mahmud, Gedik Ah- yabancıların tespitleridir. 1530 yılında “sadece devlet idaresinin değil, koca med, Makbul İbrahim, Sokullu Meh- İstanbul’a gelen Benedict Curipeschitz imparatorluğun ordularına kumanda med, Ferhad, Lala Mehmed, Kara Yolculuk Günlüğü’nde, “Osmanlı yetkisinin de ellerine verildiği kişiler ne Ahmed, Kemankeş Mustafa ve baş- padişahının genç ve yetenekli kişileri dük, ne marki, ne de konttur. Hepsi ço- ta Köprülü Mehmed olmak üzere bu ailesinden alıp yeniçeri yaptığını, daha banlıktan gelme sıradan insanlardır. Bu aileden yetişmiş Fazıl Ahmed, Fazıl sonra da en iyi devlet hizmetlerini sebeple biz Venediklilerin de padişahın Mustafa, Amcazade Hüseyin paşalar onlara verdiğini” yazar. yaptığını yapmamızda isabet vardır. gibi değerli devlet adamları bu asır- Padişah bu adamlardan sancak beyle- Aynı yıllarda Türkiye’ye gelen bir rini, beylerbeyleri yetiştirerek onlara ların en gözde isimleridir. başka gözlemci “Osmanlıların Müs- şan ve itibar kazandırmıştır” sözleriyle Devşirme uygulamasının İslam lüman yapmak için kimseyi zorlama- sistemin başarısını dile getirmiştir. dıklarını, zira dinlerinin buna müsaade hukukuna veya insan haklarına uy- 2016 NİSAN / DERİN TARİH 41

 Osmanlı Tarihi ———————————————————————————————————— » Eğitimin merkezi  yorumu desteklemektedir. gılanabilecek “istimalet” siyaseti iz- Devşirilerek saraya getirilen çocukların Devşirmelerin zorla Müslüman- lenmiştir. Şayet Osmanlı Devleti’nin iyi bir eğitim alması Osmanlı devlet zorla İslamlaştırma politikası ol- sisteminin devamı açısından oldukça laştırılması meselesinin de dayana- saydı sınırları dâhilindeki herkesin önemliydi. Has oda Enderun’daki ğı yoktur. Osmanlı hukukçuları bu Müslüman olması gerekirdi. Bila- eğitim faaliyetlerinin merkeziydi. Sultan uygulamayı Hz. Peygamber’in (sas), kis Fetih öncesi Katolik mezhebiyle III. Murad devrine ait has oda (üstte).  “Her doğan çocuk fıtrat üzerine do- birleşen Ortodoksluk, Fatih Sultan ğar; daha sonra anne ve babası onu Mehmed tarafından ihya edilmek- nı kullanmışlardır- genel düzenine Yahudileştirir, Nasranîleştirir ve Me- le, din ve vicdan hürriyetine saygı uymayı ve cizye ödemeyi kabul et- cusîleştirir” mealindeki hadis-i şe- gösterilmiş ve gayrimüslim tebaaya mektedir. Bilindiği gibi cizye kadın, rife dayandırırlar. Buradaki “fıtrat” zimmî statüsü verilmiştir. küçük çocuk, hasta, ihtiyar ve rahip hak din olarak algılanmalıdır. Hı- dışındaki gayrimüslimlerden, özel- ristiyan çocukların henüz buluğ ça- 16. yüzyıl sonlarına kadar başa- likle de fiilen asker olabileceklerden ğına ulaşmadan toplanmaları, bir rıyla uygulanan devşirme sistemi alınırdı. Bu yönüyle bir bakıma as- dinle yükümlü olmadıkları anlamı- daha sonra bozulmuş ve yeni asker kerlik vergisi olduğu düşünülebilir. na gelir. Zira Ebû Hanife’ye göre er- kaynakları devreye sokulmuştur. Ancak devletin ihtiyaç duyduğu za- keklerde buluğun üst sınırı 18 kabul manlarda zimmîlerden cizye almak edilir. Okuma Önerisi: yerine, onları askerî hizmetlerde Abdülkadir Özcan, “Devşirme”, Diyanet İslâm Ansiklopedisi, kullanmasını da meşru kabul etmek Sonuç olarak, devşirme sistemi gerekir. Yani devşirme uygulaması, askere ihtiyaçtan kaynaklanmış- IX, 254-25. zimmîlerden istenen zorunlu asker- tır. Müslümanlaştırma hususunda “Devşirme Sistemi ve Bazı Gerçekler”, Prof. Dr. Şevki Nezihi lik hizmeti olarak da değerlendiri- Osmanlılar hiçbir devirde zorlama Aykut Armağanı, İstanbul, 2011, s. 231-241. lebilir. Nitekim devşirmelerin üze- yapmamış, sadece zorunlu iskân si- “Kul”, Diyanet İslâm Ansiklopedisi, XXVI, 348-350. rindeki cizye vergisinin düşmesi bu yaseti gereği Müslüman halkla kay- naşan gayrimüslim ailelerden iste- Abdülkadir Özcan yenler Müslüman olmuşlardır. Prof. Dr., Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi. Bu arada yeni fethedilen yerlerde özendirme veya hoşgörü olarak al- 42 DERİN TARİH / 2016 NİSAN

Sevgiyle üretilen her üründe, her eserde ‘destansı’ bir yan vardır. Destanlar nesillerle birlikte daha da büyür, sonsuzluğa uzanan kolları daha da güçlenir, köklenir. İlk defa 90 yıl önce Karadeniz topraklarında filizlenen ve bölgeye umut aşılayan çay da işte böyle bir destanın konusudur. Karadeniz topraklarını seven çayı biz de çok sevdik, büyüttük, paylaştık. 90 yıllık sevginin adı ÇAYKUR…





 Tarihin Tanıkları ——————————————————————————————————— KÛT’UN TEK HATIRASI BU MÜZEDE! © SEDAT ÖZKÖMEÇ Hisart Canlı Tarih ve Diorama Müzesi kurucusu Nejat Çuhadaroğlu’yla Kût zaferinden kalan yadigârları konuştuk. Hepsini toplasanız bir avuç etmez! Zaferlerini unutan bir toplumun kaderi bu. Zaferin şahitleri ‘Sıcak’ cephenin üniformaları 1. Dünya Savaşı’nın muh- Askerlerimiz savaşın her iki telif cephelerindeki başarı- anlamda ‘sıcak’ cephelerinde bu ların ardından Osmanlı Devle- üniformayı kullanmış. Bunlara ti aşağıda görülen madalyaları Çanakkale’de ve Filistin-Irak cephe- hak edenlere takdim etmişti. Ne lerinde rastlıyoruz. Kût’ul-Amâre’nin yazık ki henüz Kûtu’l-Amâre zaferi- coğrafî şartları düşünüldüğünde ora- ne mahsus bir madalyaya rastlamadık. da da kullanıldığını söyleyebiliriz. Enveriye şapkaları 1. Dünya Savaşı’nda Osmanlı askerle- rinin kullandığı Enveriye şapkaları. Kût’ul-Amâre’de de bu başlıkların kullanıldığını söyleyebiliriz. Üzerlerindeki kan lekelerinden Osmanlı askerlerinin nasıl kahramanca çar- pıştığı anlaşılır. Bu şapkalar bize onları hatıra olarak yan- larında götüren İngiliz askerlerinden ulaştı. Ne yazık ki Türkiye’den koleksiyonlara intikal eden savaş objelerinin sayısı oldukça kısıtlı. 46 DERİN TARİH / 2016 NİSAN

———————————————————————————————————————— Kûtu’l-Amâre Kût’un yegane emaneti Kûtu’l-Amâre’nin Sömürgeci şapkası hatırasını yaşatmak için subaylara verilen peçetelik. İngiliz ve İtilaf devletleri yanında savaşan Doğrudan Kûtu’l-Amâre ile sömürge askerlerinin kullandığı şapkaları Ça- ilgili elimizdeki tek obje nakkale’de olduğu gibi Arap yarımadasındaki olma özelliğini taşıyan cephelerde de görüyoruz. Bizim Enveriyeler ile peçetelik savaşın cereyan kıyaslandığında daha kaliteli bir malzemeden ettiği coğrafyadan bazı yapıldığı açık. Ne var ki bu kalite farkı da hezi- unsurlarla süslenmiş. İlk metlerine engel olamadı. bakışta 100 yıl önce savaş meydanını düşmana dar ettiğimiz fakat masa başında kaybettiğimiz Ortadoğu’yu hatırlatıyor. Coğrafyaya uygun kıyafetler 1. Dünya Savaşı sırasında Ortadoğu coğrafyasın- daki Osmanlı askerleri bu dioramadaki gibi görü- nüyordu. Bu figürleri fotoğraflar ve hatıralardan yo- la çıkarak hazırladım. Askerlerin ellerindeki tüfek ve mitralyöz o dönemde kullanılmış. Bölge şartları- nı iyi bilen askerler iklime uygun giyinmişler. Baş- lıklar ve kıyafetleri bunun delilleri. Savaş ‘sanki’ yeniden yaşanıyor Zafere giden yolda muharebeden bir canlan- dırma. O gün savaş meydanında neler yaşandığı- nı çok fazla bilmiyoruz. Maalesef elimizde yeterli görsel malzeme de yok. Ben Kût şehrinin fizikî şartlarını düşünüp böyle bir mizansen oluştur- dum. Muharebenin ne kadar şiddetli geçtiğine şahitlik etmek için bu dioramaya dikkatlice bak- mak gerekiyor. 2016 NİSAN / DERİN TARİH 47

KAYITLAR Bir Vefat Yıldönümünde Hazin Bir Hadise MİMAR SİNAN’IN KAFATASI NEREDE? Mimar Sinan’ın vefat tarihi 9 Nisan olarak belirlenmiş- tir ya, bu tarihin kim tarafından ve nasıl elde edildiği belli değildir. Üstelik bu belirsiz gün ‘belirli’ bir güne ev sahipliği yapmakta ve her yıl 9 Nisan, Türk Mimarlar Günü olarak kutlanmaktadır. Lakin Süleymaniye Camii’nin yanı başındaki mütevazı türbesinde yapılan törenlere katılan değerli mimar- larımız acaba Mimar Sinan’ın mezarının asırlar sonra, 1935 yılının 1 Ağustos günü Türk Tarih Kurumu üyeleri tarafından açtırıldığını ve kemiklerinin çıkarılıp Türk olup olmadığının belirlenebilmesi maksadıyla ‘ölçül- düğünü’ biliyorlar mıdır? Hatta ölçülmekle kalınmayıp kafatasının, kurulması ‘düşünülen’ (yani daha ortada yoktur) Antropoloji Müzesi’ne kaldırılması kararının alındığını da bilmezler büyük bir ihtimalle. Böylece o tarihte Türk Tarih Kurumu’nun As Başkanı olan Afet İnan’ın –muhteme- len Atatürk’ün yönlendirmesiyle- devreye girip Mimar Sinan’ın kafatasını Ankara’ya götürdüğünü devrin gazetelerinden takip edebiliyoruz. Lakin bu kafatası hangi müzededir? Bilen yok. Müze kuruldu mu? Hayır. Peki, mezarına geri konuldu mu? Onu bilen hiç yok. Yalnız İbrahim Hakkı Konyalı’nın Mimar Sinan üzerine yazdığı bir kitapta geçen, mezarı 1940’ların başında tamir maksa- dıyla yeniden açıldığında içinde kafatası- nın olmadığı ipucu var elimizde. Böylece Mimar Sinan gibi göğe koya- madığımız dâhimizin kafatasına yeri de çok görmüş olduğumuz sonucu çıkıyor ki, ne kadar iftihar etsek azdır! Eğer Cumhuriyet fazilet ise Mimar Sinan’ı meza- rında idam etmek gibi bir şenaate imza atanların teşhiri ve ilk kez 20 yıl önce gündeme getirdiğim bu hazin mesele- nin bir an evvel aydınlatılması gerekir. Şimdi yandaki gazete kupürlerine bakıp iç çekelim ve “Ne devirlermiş yahu! Adama mezarında bile rahat verme- mişler” diyelim. Elimizden gelen başka bir şey yok zira. Mustafa Armağan


Like this book? You can publish your book online for free in a few minutes!
Create your own flipbook