Important Announcement
PubHTML5 Scheduled Server Maintenance on (GMT) Sunday, June 26th, 2:00 am - 8:00 am.
PubHTML5 site will be inoperative during the times indicated!

Home Explore Kılıçdaroğlu Ne Söyledi?

Kılıçdaroğlu Ne Söyledi?

Published by uvdeveli, 2018-07-18 13:13:39

Description: Gazeteci Yazar Umut Veli Develi tarafından kaleme alınmış olan, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun gerçekleştirdiği önemli konuşmalarından derlenmiştir.

Keywords: Kemal Kılıçdaroğlu,Umut Veli Develi,CHP

Search

Read the Text Version

Kılıçdaroğlu Ne Söyledi?işsiz saymıyoruz” diyorlar. Onları da dahil ettiğinizde işsiz oranıyüzde 19,4. Kriz dönemlerinde işsiz sayısı kaçtı? 1982’de yüzde7,6; 1990 Körfez krizinde yüzde 8; 2001, hani şu gecelik faizlerinyüzde 1 500’e çıktığı dönemlerde, yüzde 9; 2017’de yüzde 19,4. 6milyon işsizimiz var. 6 milyon işsiz ne demektir? Danimarka’nınnüfusu kaç? 5 milyon 600 bin. Bizim işsiz ordumuz Danimarka nü-fusundan daha fazla. Türkmenistan’ın nüfusu 5 milyon 400 bin.Bizim işsiz ordumuz Türkmenistan nüfusundan daha fazla, çolukçocuk hepsi dahil. Norveç’in nüfusu 5 milyon 200 bin; bizim işsizordumuz Norveç nüfusundan daha fazla. Nasıl bir felaket olduğunuanlatmak için bu rakamları veriyorum size çünkü işsizlik, umutsuz-luk demektir. İşsizlik, bütün kötülüklerin anasıdır. Bir kişi işsizsene olacak? Askere gitmiş gelmiş gencecik bir çocuğu düşünün, fi-linta gibi bir çocuğu düşünün, taşı sıksa suyunu çıkaracak amaişsiz; babanın annenin eline bakıyor, acaba harçlık alabilir miyimdiye. Utanarak söylüyor annesine “Babama söyle bana biraz harç-lık versin” diyor. Biz, Türkiye’yi bu hâle getirdik, bunlar getirdiler,bu Ankara’daki beyler getirdi Türkiye’yi bu hâle. Türkiye’de bo-şanmalar arttı diyoruz, niye artıyor? Sebeplerinden birisi de bu iş-sizlik, aileler parçalanıyor, geçinemiyorlar, sorun çıkıyor. KRİZ DÖNEMLERİNDEN DAHA YÜKSEK BİR İŞSİZLİK ORANI İLE KARŞI KARŞIYAYIZ Diyorum ya, Türkiye iyi yönetilmiyor arkadaşlar. Çok basit birörnek vereceğim. 15 yıldır iktidardalar değil mi, 15 yıl önce insan-lar kömüre muhtaçtı, 15 yıl geçti yine kömüre muhtaçlar. Şimdi,kömüre muhtaç olan ailelere seslenmek istiyorum: Ya, on beş yıldırsizin geliriniz artmadı mı? “Geliri 3 kat artırdık” diyorlar. Gelir 3kat arttıysa bu aile neden kömüre muhtaç? Kendi gelirleri 6 katarttı, muhtaç ailelerin geliri artmadı, onlar yine kömüre muhtaç.Sakın şunu anlamasınlar, gidip propaganda yapmasınlar. Efendim,bunlara kömür verilmesin! Hayır efendim, kömür de verilsin, doğalgaz da verilsin, her tür imkân sağlansın ama önemli olan kişiningelirini yükseltip kimseye muhtaç hâle getirmemektir, asıl amaçbudur. Bunu yapacaksınız siz. Gelir 3 kat arttı diyorsan, o zamanbu ailelerin geliri niye artmıyor? Ne günahı var bu ailelerin? Nedenartmadı bu ailelerin geliri? 99

Umut Veli DEVELİ İŞSİZLİK BİR SOSYAL YARADIR Tabii siz faizciye çalışırsanız ne olur? İşsizlik olur. 7 milyonayakın işsizimiz var, 7 milyona yakın! Ne demiştim? İşsizlik bütünkötülüklerin anasıdır. İşsiz kalırsanız her türlü lanete bulaşabilirsi-niz. O nedenle işsizlikle mücadele önemlidir. Bir sosyal yaradır iş-sizlik, bir sosyal yaradır. Bütün devletlerin ana mücadele alanıişsizliktir. Çünkü bir kişinin işsiz kalması, ülkenin huzursuz olmasıdemektir. Bir ailede işsiz varsa, o ailede huzur yoktur. Mahalledehuzur yoktur, apartmanda huzur yoktur. 7 milyon işsiziniz varsa,memlekette huzur olmaz. Üstelik üniversiteyi bitirmişler. Bu tabloneyi getiriyor? Ahlakta yozlaşmayı getiriyor. UYUŞTURUCUDA TÜRKİYE BİRİNCİ Bakın ben size bir rakam vereyim değerli arkadaşlar, BM ge-çenlerde bir açıklama yaptı. Açıklamayı yapan daireyi de söyleye-yim, Birleşmiş Milletler Uyuşturucu ve Suç ile Mücadele Dairesi,diyor ki “Sentetik uyuşturucu kullanımında ölümlerde Türkiye Av-rupa birincisi.” Sentetik uyuşturucu kullanıp da ölenlerde TürkiyeAvrupa birincisi! Bu ayıp bile 15 yıldır bu ülkeyi yönetenlerin boy-nuna asılması gereken bir ayıptır. Yazık günah değil mi bu çocuk-lara? Büyük bir kısmı genç... 10 YILDA UYUŞTURUCU SUÇU YÜZDE 410 ARTTI Son 10 yılda uyuşturucu suçlarından cezaevlerinde yatanlarınsayısı yüzde 410 arttı. Madde bağımlılığından ötürü gidip deayakta tedavi olmak isteyenlerin başvuru sayısı yüzde 674 arttı.Yatan hasta sayısı uyuşturucudan, artış oranı yüzde 381. Daha acıbir tablo vereyim size değerli arkadaşlarım, yatan hastaların, yaniuyuşturucu dolayısıyla yakalanıp tedavi için hastaneye yatırılanhastaların yüzde 10,9’u, yani yüzde 11’i 15 yaşından küçük çocuk-lar. Diyorum ya, bunların yatacak yeri yok. Kendi çocuklarımızasahip çıkamıyoruz. Yüzde 39,2’isi 15-19 yaş aralığında, yüzde30,1’i 20-24 yaş aralığında, yüzde 11,6’sı 25-29 yaş aralığında. Ah-lakta niye yozlaşma oluyor? Budur. Bu tablonun sebebi işsizliktir.Bu ailelere gidin, anne perişan, baba perişan. Ne yapıyorlar, birönlem mi alıyorlar? Emin olun hiçbir şey yapmıyorlar, hiçbir şeyyapmıyorlar! Onların derdi faizciye nasıl biraz daha fazla faiz kap-tırırım, nasıl daha fazla para veririm onlara. Bunların derdini kim 100

Kılıçdaroğlu Ne Söyledi?dile getiriyor? Biz getiriyoruz. Bunlar bizim çocuklarımız, bizimevlatlarımız. Bu evlatlarımıza sahip çıkmak bizim görevimiz. FELSEFEMİZ İNSANA HİZMETTİR Bütün vatandaşlarım şundan emin olsun, suç oranının en düşükolduğu belediyeler Cumhuriyet Halk Partili belediyelerdir. Bir dahasöylüyorum, suç oranının en düşük olduğu belediyeler CumhuriyetHalk Partili belediyelerdir. Bunu iddia da ediyoruz, ispat da ediyo-ruz. Çünkü biz insanımızı seviyoruz, ona hizmet ediyoruz. Uyuştu-rucuyla mücadele konusunda CHP’li belediyeler önemli adımlar daattılar, bunu da ifade etmek isterim. Biz tabii sorunu çözeceğiz.Uyuşturucuyu satanlara, üretenlere en ağır cezaların verilmesilazım, bu işin affı yoktur. BÜTÜN İŞSİZLERE SESLENİYORUM, BU HÜKÜMET SİZE İŞ BULMAZ KARDEŞİM! Oradaki sendikaya da seslenmek istiyorum. İşçilere sahip çıktı-ğınız sürece hiç çekinmeyin, biz sizin arkanızdayız. Bütün CHP’limilletvekilleri arkanızda kapı gibi duracak. Sizin hakkınızı, sizinhukukunuzu sonuna kadar arayacağız. İşçi mi yok, niye kömür çı-karılmıyor? Bakın, Türkiye Taş Kömürü Kurumu tarafından 2016faaliyet raporundan bir bölüm okuyorum; faaliyet raporundan, ku-rumun kendi faaliyet raporundan. Diyor ki, “Yeraltında üretimedestek işçilerin noksanlığı had safhaya ulaştığından, yani işçi olma-dığından, bize işçi çalıştırma imkânı verilmediğinden, 2011-2012-2013 ve 2014 yılı için yeterli randıman alınamamıştır” diyor, yeterikadar kömür çıkaramadık diyor. Çünkü işçi çalıştırmamıza izinvermediler diyor. “Kurumumuzda üretimin sürdürülebilirliği vemevcut altyapının korunması amacıyla toplam 4 bin 622 işçininalınması için 20.11.2014 tarihinde Enerji Bakanlığı kanalıyla Tür-kiye Cumhuriyeti Başbakanlık Hazine Müsteşarlığına başvurudabulunulmuş olup, olumsuz yanıt alınmıştır.” Yani o işçiler işsiz kal-sınlar, sizin derdiniz ne diyorlar. O nedenle bütün işsizlere sesleni-yorum, nerede olurlarsa olsunlar. Bu hükümet size iş bulmazkardeşim! Oturun, herkes oturup düşünmek zorundadır, herkes ak-lını başına almak zorundadır. Savrulan bir Türkiye istemiyoruz, iş-sizliğin arttığı bir Türkiye istemiyoruz, açlığın yoksulluğun olduğubir Türkiye istemiyoruz, herkesin işi herkesin aşı olsun, her evde 101

Umut Veli DEVELİhuzur, her evde bereket olsun, bizim isteğimiz budur. Onlar başkaşey istiyor, biz bunu istiyoruz. Zonguldak’ta kömürümüz var değil mi? Orada dünya kadar işsi-zimiz var, değil mi? Dışarıdan kömür getiriyorlar. Ya, niye senkendi ülkendeki kömürü çıkarmıyorsun? 5 bin tane işçi alabilirsinoraya. Gittiler Afrika’da arazi kiraladılar. Allah aşkına şu kome-diye bakın, Afrika’dan arazi kiraladılar. Niçin? Orada tarım yapa-caklar. Sonra? Orada da istihdam yaratacaklar! Ya, senin ülkende 6milyon işsiz var kardeşim. On beş yıldır bu ülkede 2 Trakya büyük-lüğünde alan ekilmiyor. Sormuyor musun çiftçiye, arkadaş niye ek-miyorsun bu tarlayı? Afrika’ya gidip senin arazi kiralamanın negereği var! Burada köylünün arazisi var ya. Alın terinin karşılığınıver, bütün dünyayı besler bizim köylümüz. Gazi Mustafa Kemal,boşuna “Köylü milletin efendisidir” demedi. Siz bu milletin kölesihâline getirdiniz. TÜRKİYE’YE YATIRIMCI GELMİYOR Yerli yatırımcı yatırım yapmıyor. Niye yapsın? Adam, gelece-ğini göremiyor ki. Ayrıca can ve mal güvenliği yok. Yani bir karar-nameyle yatırım yapacağım, bir kararname ile benim malvarlıklarıma el koyacaklar. Mümkün mü bu? Mümkün. Yapıyorlarmı? Yapıyorlar. “Niye yatırım yapayım” diyor. Yerlisi yapmıyor, yayabancısı? Yabancısı da Türkiye’den kaçıyor. Bakın, örnek vere-yim arkadaşlar, resmî veriler. 2016’nın ilk üç çeyreğinde bir öncekiyıla göre uluslararası sermaye girişi yüzde 64,4 oranında düştü,gelmiyor. Ayrıca tasfiye edilen sermaye miktarı da yüzde 70 artmışvaziyette, yabancılar Türkiye’yi terk ediyor. Peki, sadece sanayici,çiftçi mi mağdur? Türkiye’nin imajı bozulmuş vaziyette. “Demok-rasisi olmayan bir ülkeye ben nasıl geleyim” diyor. Siz bir Almangazetesi Die Welt’in Türkiye temsilcisini neden gözaltına aldınız?Gelmezler arkadaşlar, gelmezler. Sen kalkıp Almanya’daki bir ga-zetenin Türkiye temsilcisini gözaltına alırsan hiçbir Alman burayagelmez. İngiliz gelmiyor, Japonlar gelmiyor, niye gelsinler buraya? ÇİFTÇİNİN HALİ İÇLER ACISI Çiftçinin hâline bakın, iki Trakya büyüklüğünde alan ekilmiyor.Çiftçi kardeşlerim ne yaptılar biliyor musunuz, çiftçi kardeşlerimsize söylüyorum: Hafta sona Ankara’da miting yaptılar çiftçiler, 102

Kılıçdaroğlu Ne Söyledi?hak aradılar. “Perişanız” dediler, “Bize sahip çıkın” dediler. Bizsize sahip çıkacağız ama siz de bize sahip çıkacaksınız, güç birliğiyapacağız, güç birliği. Biraz komedi gibi olacak ama çiftçi kardeş-lerim duysunlar. Sanki Türkiye’de toprak yok, Türkiye’de yer yok,Türkiye’de çiftçi yok, herkes çalışıyor, kimsenin fırsatı, zamanıyok, bunlar gittiler Sudan’da 99 yıllığına arazi kiraladılar, 780 bindönüm arazi kiraladı Türkiye Cumhuriyeti devleti. Niçin biliyormusunuz? Orada pamuk, kanola ve yağlı tohumlar üretecekmiş!Sanki Sanki Türkiye’de çiftçi yok, arazilerin hepsi ekiliyor, yeryok, bunu yapıyorlar ve bizim köydeki vatandaşımız da gidip oyveriyor. Ee o verirsen bir dahaki sefere açlıktan nefesin kokacak.Ben bunu biliyorum, sen de bunu gör, sen de bunu duy. 15 yılda600 bin çiftçi işini terk etti, ekmiyor artık, niye eksin? Madem Su-dan’da yer kiraladınız 780 bin dönüm… “ daha ucuz” diyor. Dahaucuz da burada yaşayan insanlar nasıl geçinecekler? Nasıl kazana-caklar? Mazotun fiyatı belli, gübrenin fiyatı belli, elektriğin fiyatıbelli, ilacın fiyatı belli, perişan etmişsin, adam ekiyor, karşılığınıalamıyor. Şimdi Sudan’da yer kiralıyorlar –kiralamışlar daha doğ-rusu- orada ekip biçecekler. Böylece bizim köylü açlığa mahkûmedilecek. Niye açlığa mahkûm ediliyor? Diyor ki iktidar olanlar“Sırtına binip, sırtına sopayla vursak bile bu gelip bize oyunu vere-cektir.” Sevgili kardeşim, çiftçi kardeşim; kimseyi sırtında taşıma,kim senin hakkını savunuyorsa onun yanında ol. YERLİ TÜTÜN BU, NERESİ KAÇAK? Az önce önüme bir tütün demeti bırakıldı. Arkadaşlarım Adıya-man’a gittiler, tütün üreticileriyle sohbet ettiler ve konuştular.Hepsi dertli. Önce şu gerçeğin altını çizelim: Bu topraklarda tütün400 yıldır ekiliyor. 400 yıldır Türkiye Cumhuriyeti topraklarındatütün ekiliyor ve bizim tütünümüz aslında bir dünya markasıdır.Şark tipi tütün diye dünyada bilinen ünlenen tütünü eken Türki-ye’dir ve cumhuriyetin ilk yıllarında ihracatın yüzde 30’unu tütünoluşturur; yüzde 30’unu, bu kadar değerli bir ürün. Binlerce aile tü-tünden geçinir, binlerce aile! Osmanlı döneminde reji idaresi ya-bancıların elindeydi, el koymuşlardı tütün gelirlerine. CumhuriyetTekel’i kurdu, oradan elde ettiği gelirlerle Anadolu’ya, Türkiye’ye,Trakya’ya her tarafa önemli hizmetler yaptı. Bu kadar değerli olan 103

Umut Veli DEVELİtütün, 2002’de uluslararası tekellere yenildi. 2002’de bir yasa çıktıparlamentodan. Bu yasayla tütün üreticilerinin bir anlamda idamfermanı onaylandı. Tütünde destekleme alımları kaldırıldı, bundansonra tütünde destekleme alımları yapmayacağız denildi. Kanundiyor bunu. Tekel tümüyle kapatıldı ve özelleştirildi. 2002’de 405bin 882 aile tütünden geçiniyordu. 2015’de yedi kat küçüldü 56bine düştü. Yedi kat küçüldü değerli arkadaşlar ve yabancı sigaraüreticileri Türkiye’ye tütün ithal etmeye başladılar. Kendi tütünü-müzü bıraktık, yabancılar tütün ithal etmeye başladılar ve2012’den başlayarak Türkiye net tütün ithalatçısı konumuna geldi.İhracat ithalattan daha düşük hale geldi. Dolayısıyla dışarıdan dahafazla tütün getirmeye başladık. 2013 verilerine göre tütün alanındafaaliyet gösteren bütün üreticilerin yüzde –daha doğrusu imalatçı-ların diyelim- 89,3’ünü yabancılar oluşturuyor. Tütün ürünleri ima-latının yüzde 89,3’ünü yabancılar oluşturuyor. Geriye kalıyor zatenyüzde 10. Şimdi bu yüzde 10’a da göz diktiler, yüzde 10’u da elle-rinden almak istiyorlar. Bu nedenle parlamentoya bir kanun getirdi-ler. Şimdi Plan Bütçe Komisyonunda görüşülüyor. OradaCumhuriyet Halk Partisinin değerli milletvekilleri, komisyon üye-leri her türlü muhalefeti tütün üreticisinin lehine yapıyorlar ve yap-maya da devam edecekler. Sigara üzerine yüzde 84 vergi getirdiler.İnsanlar da sigara içiyor. Kıymalık sarmalık tütün, kâğıda sarıporada içecekler. Buna duyulan ilgi giderek arttı. Artınca da ceza ikitürlü; hem hapis, hem para cezasını öngören yeni bir düzenlemeparlamentoya geldi. Bakın değerli arkadaşlar, 50 kilodan fazla eğerkıyılmış tütün bulundurursanız, 3 yıldan 6 aya kadar hapis cezası, 3bin liradan 30 bin liraya kadar para cezası. Ticaretini de engelle-mek istiyorlar, yine kanuna göre sarmalık kıyılmış tütünü üreten,satan, satışa arz eden, nakleden veya bulunduranlara da 5 bin lira-dan 50 bin liraya kadar para cezası kesilecek. Değerli arkadaşlarım,buna kaçak tütün diyorlar. Kaçak tütün doğru değil, bu yerli tütün,neresi kaçak? Bu topraklarda ekiliyor, bu topraklarda kullanılıyor,bu topraklarda insanlar para kazanıyorlar. Neresi kaçak? Yurtdışın-dan mı geliyor? Hayır, hem yerlidir, hem millidir, hem çiftçimizinalın teri, hem de göz nurudur, öyle kabul ediyoruz. Bu tütün üreti-cinin alın teridir, üreticinin göz nurudur. Düğün parasıdır, askeregönderdiği çocuğun harçlık parasıdır; dolayısıyla bu tütünü çiftçi- 104

Kılıçdaroğlu Ne Söyledi?nin elinden üreticinin elinden almamak gerekiyor. Şu gerçeği dekabul etmek lazım. Bugüne kadar tütün ürettiği için zenginleşen birtek adam yok, bir tek adam yok. Bu neyi gösteriyor? Ektiği tütünleancak geçinebiliyor. Hani han hamam sahibi olur köşeyi döner de,dersiniz ki “niye bu böyle oldu, vergi alalım”. Yok arkadaşlar,ancak üretiyor, ancak geçiniyor, çoluk çocuğunun rızkını oradansağlıyor. Şimdi siz buna yasak ve ceza getiriyorsunuz. Hem para,hem hapis cezası getiriyorsunuz. O açıdan Cumhuriyet Halk Partisiolarak biz Adıyamanlılara sesleniyoruz. Bize milletvekili vermedi-niz, ama biz sizin yanınızdayız sonuna kadar, sonuna kadar yanı-nızdayız. Onlar sizin karşınızda, biz yanınızdayız. KİME VERDİN SEN BU PARALARI? Niye getiriyorlar bunu? Acaba yabancı tekeller nasıl daha fazlapara kazanır diye. Zaten ekonomi batmış, herkes gırtlağına kadarborç içinde. Sen bırakmışsın bunu, gidiyorsun Adıyaman’daki Ma-latya’daki tütün üreticisiyle uğraşıyorsun. Acaba nasıl biraz dahaburaları yok edebilirim, bu anlayış içindesin. Ekonomide ciddi sı-kıntılarımız var, ama fatura tütün üreticisine, fındık üreticisine,üzüm üreticisine çıkarılmamalı. Bakın size örnek vereyim. Köprüyaptılar. Bütçeden beş kuruş çıkmadı. Havaalanı yaptılar, bütçedenbeş kuruş para çıkmadı. Şehir hastaneleri yaptılar, bütçeden beşkuruş para çıkmadı. Otoyol yaptılar çıkmadı, elektrik santralleriyaptılar çıkmadı, nükleer santral yaptılar yine bütçeden para çık-madı. O zaman bu toplanan vergiler nereye gitti, kim aldı bu para-ları? Altlarında uçaklar, altlarında arabalar, bir yedikleri yetmiyorbinlerce masraf. Nereye bakarsanız bakın, hangi açıdan bakarsanızbakın israfın iktidarın dokularına sindiğini görüyorsunuz. O açıdanciddi sorunumuz var. İşçiye versen deriz ki işçiye verdi, memuraversen deriz ki memura verdi, çiftçiye versen deriz ki çiftçiyeverdi, taşeron işçisine versen deriz ki taşeron işçisine verdi. Kimeverdin sen bu paraları? ÇİFTÇİLERE SÖYLEYECEĞİM BİR LAF VAR Bir çiftçi eşi bana bir mektup verdi. Şöyle diyor: “Sayın KemalKılıçdaroğlu, ben çiftçi eşiyim. Sizden ricam, çiftçilerin sessiz çığ-lıklarına ses olmanız. Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi,“Köylü milletin efendisidir” ama çiftçi senelerdir kan kusuyor. 105

Umut Veli DEVELİMahsul para etmiyor. Mazot gübre ilaç pahalı, aldı başını gidiyor.Biz domatesi 20 seneki fiyattan bile bugün satamıyoruz. Her senezarar ettik, bankalardan kredi çektik. İcar parası, ilaç gübre işçi pa-rası, çim parası ödemek için seneye umutla baktık. Yine olmadı,biz çiftçiler bankaların esiri olduk. Bankalar ödeyemeyince avukat-ların eline düştük. Paralarımız traktörlerimiz evlerimiz hacizli, avu-katlar traktörümüzü bağladı. Geri almak için taahhüt verdik, şimdide hapislere düşeceğiz. Bizim suçumuz neydi? Biz ne hırsızlık yap-tık, ne de yolsuzluk, alnımızın teriyle o güneşin altında tarlada ça-lıştık ve battık. Evimizde hiç huzur kalmadı, çaresizim, tek çaremsizsiniz, ne olur bize yardım edin. Çiftçilerin banka borçlarına birdüzenleme bir kolaylık getirilsin. Ertelemeler için bile bizlerden 5bin 6 bin para isteniyor. Biz bu paraları nereden bulalım? Biz ço-cuklarımızın önüne sofraya ne koyacağımızı düşünüyoruz. Ne acıbir anne ve baba için, gözyaşlarıyla sofra kurup önüne bir şey ko-yamamak. Ama artık anladım ki, alın teriyle çalışıp bu borçlarödenmez. Biz ne yapacağız? Ne olur bizi unutmayın, biz çiftçileryok olursak ülke yok olur…” diye devam edip gidiyor. BU İKTİDAR ÇİFTÇİYİ DÜŞÜNMÜYOR Değerli arkadaşlarım, düşünün tarlada çalışıyorsunuz. Sabahınköründe kalkıyor bütün aile tarlaya gidiyorsunuz. Traktöre biniyorekiyorsunuz, üretiyorsunuz, biçiyorsunuz, ama zarar ediyorsunuz.Devlet size sahip çıkmıyor. Ürününüzü almıyor, taban fiyatı onagöre vermiyor ve siz zarar ediyorsunuz. Bir, iki, üç, beş sonra batı-yorsunuz. Bankalar almış gidiyor başını, dünyanın faizini istiyorlar.Şimdi çiftçinin en çok kullandığı gübre, çiftçi deyimiyle şekergübre; iki sene önce şeker gübrenin fiyatı 400 liraydı, şimdi 800lira, yüzde 100 artmış. İki yıl önce kuru üzümün fiyatı 6 liraydı,bugün 4 lira arkadaşlar. Gübre yüzde 100 artıyor, fiyat neredeyseyüzde 100 geriye gidiyor ve düşüyor ve diyorlar ki “Kalkındık, bü-yüdük.” Kim kalkındı, bunlar mı? Hayır. Kim büyüdü, bunlar mı?Hayır. Kim... Ankara’daki Beyler, oturan ensesi kalın Ankara’dakibeyler. Ben diyorum ya, bunlar çiftçilerin, bunlar emekçilerin, bun-lar yoksul halk kesimlerinin iktidarı değildir diye. MAZOTDA KDV, ÖTV SIFIRLANMALI Mazot iki sene önce 3,5 liraydı. Hani ben 2002’ye filan gitmi- 106

Kılıçdaroğlu Ne Söyledi?yorum, iki sene önce 3,5 liraydı. Bugün 4 lira 80 kuruş, yani 5 lira.Ne olacak bu çiftçinin hali? Ne olacak tır şoförünün kamyon şofö-rünün hali? Ekmek kazanıyorlar, direksiyon sallıyorlar. Mazotungübrenin ilacın fiyatı arttı ve çiftçinin ürününün fiyatı artmıyor birtürlü, artmıyor ve zarar ediyor. 3 Şubat 2017’de bir kararnameçıktı. Kararnamenin maddelerinden birisi yatlar, kotralar, teknelerve lüks gezinti gemileri için KDV yüzde 18’den yüzde 1’e indi-rildi, ÖTV de sıfırlandı. Şimdi, çiftçi kardeşlerime, direksiyon sal-layan şoför kardeşlerime sesleniyorum: Sizin yatınız var mı? Lüksgeminiz var mı? Yok. Şimdi, sizin vicdanınıza sesleniyorum: Lüksgemilerde, yatlarda KDV’yi, ÖTV’yi sıfırladılar, senin mazotundaniye sıfırlamıyorlar? Eğer senin mazotunda sıfırlamıyorlarsa senüretimi nasıl yapacaksın, alın terinin karşılığını nasıl alacaksın?Sen traktörle Bali Adalarına tatile mi gidiyorsun? Sabahın köründetraktöre binip mazotu doldurup tarlaya gitmiyor musun? Hububat üreticisini düşünün. Daha ürün tarlada, ekip harmanla-yacak, hükümet bir karar alıyor, efendim “Hububatta gümrük ver-gilerini sıfırladım” diyor. Ne oluyor, zararı kim görüyor? Çiftçigörüyor. Şimdi çiftçilere söyleyeceğim bir laf var: Bu iktidarı benmi getirdim? Hayır, sen getirdin. Bu iktidara ben mi oy verdim?Hayır, sen oy verdin. Gelip sana anlattılar, şunu yapacağız, bunuyapacağız, bir sürü laf ettiler. Hiçbir laflarını tutmadılar, sözlerindedurmadılar. Şimdi sen de diyeceksin ki sandığa gidince, kusurabakma kardeşim diyeceksin. Beni perişan ettin, ben de seni san-dıkta perişan edeceğim, sana sandıkta oy yok diyeceksin. Ben tali-bim, onu söylüyorum. Senin oyuna talibim. Verdiğim sözütutmazsam beni de sandıkta perişan et, ama verdiğim sözün arka-sında durur, senin alın terinin karşılığını verirsem, seni her zamanarkamda görmek isterim. ÇİFTÇİNİN 4 MİLYAR BORCUNU SİLMİYORSUN TBMM’de, torba kanunun bir maddesiyle, üç mobil telefon şir-ketinin 5 milyar liralık borcu siliniyor, 5 milyar liralık! Bunlarçiftçi mi? Hayır. Zarar mı ediyorlar? Hayır, kâr ediyorlar. Her ko-nuştukça cep telefonuyla bunlar kâr ediyorlar. Ama onlar devleteödemeleri gereken 5 milyar lirayı ödemiyorlar, bütün masraflarçiftçiden alınıyor. Onu siliyorlar. Peki, çiftçilerin tarım kredi koo- 107

Umut Veli DEVELİperatiflerine borcu ne kadar? Söyleyeyim; 4 milyar 300 milyonlira. 5 milyarı siliyorsun, 4 milyarı silmiyorsun. Benim çiftçileresözüm, CHP iktidarında göreceksin, o 4 milyar 300 milyon liralıkborcu da faizini de sileceğim. KİM DÜŞÜRDÜ MEMLEKETİ BU HALE? Allah aşkına bizim neyimiz eksik? Nohut ithal ediyoruz, merci-mek ithal ediyoruz, pamuk ithal ediyoruz. Neyimiz eksik? Çiftçivar, toprak var, güneş var, su var, deniz var, çalışkan insanlarımızvar. Niye ben Yunanistan’dan pamuk getireyim, niye başka ülkeler-den mercimek nohut getireyim, fasulye getireyim? Biz bilmiyormuyuz? Evet, saman da getirirler. Çiftçi ekmezse ne olacak?Saman şimdi altın fiyatında, bulabilirsen samanı da! Memleket buhale düşer mi? Kim düşürdü memleketi bu hale? Biliyorum diye-cekler CHP yaptı. CHP çünkü... Suçlu adam lazım tabii, bu halekim getirdi? Suçlu bir adam lazım... Yine konuşacak, toplayacaksarayda vatandaşları, “Şu CHP var ya, şu CHP yüzünden biz partiolarak pamuk ithal etmek zorunda kaldık” diyecekler, “Mercimekithal etmek zorunda kaldık şu CHP yüzünden, CHP olmasaydı bizburaların hepsini ekip biçecektik…” Sanki bütün çiftçiler CHP’li,kasıtlı olarak ekmiyorlar. İyi gelir elde edecekler, ama ekmiyorlar.Allah bunlara akıl fikir versin, ne diyelim. SIRBİSTAN’DAN ALINAN LÖP ET SARAYA GİTMELİ Şimdi bu yetmedi, Sırbistan’dan 5 bin ton et ithal edeceğiz, löpet ithal edeceğiz. Deri orada kalacak, diğerleri orada kalacak, amalöp et ithal edeceğiz. Kozaklı’dan dönerken Kırşehir’e uğradım.Bir vatandaşımızın taziyesine uğradık, başsağlığı diledik. Banaşöyle küçük bir not verildi. “Biz Kırşehirli besiciler olarak, ithaletin girmesini istemiyoruz Türkiye’ye” diyor. “Yerli dana 5 bin 6bin liradır, fakat 3 bin TL yem masrafı vardır, yüzde 10 ölüm var-dır, 8 bin 500 liraya mal olan hayvan 7 bin liraya kesilmektedir.Yani zarar ediyorlar. Bizim derdimize çare bulun” diyor. 2010’da etithalatına 6 liradan başladık, bugün 14 lira. Kesimlik canlı büyük-baş hayvanlardan ithalat vergisi yüzde 135’ti, yüzde 26’ya düşür-düler. Herkes kendi ülkesinin çiftçisini üreticisini besicisini korur,biz nasıl cezalandırırız diye vergileri indirdiler. Karkas et ithala-tında yüzde 100 ilâ yüzde 225 olan gümrük vergilerini yüzde 40’a 108

Kılıçdaroğlu Ne Söyledi?düşürdüler. Et ucuzlamadı, aynen pahalı duruyor vitrinlerde. Zatenfakir fukara Ramazan Bayramı, Kurban Bayramı olmasa et de yi-yemeyecek, kıymanın kilosu 40-45 lira. Kim kazanıyor, nasıl kaza-nıyor bunlar? Nasıl bu hale geldik? Kim kazanıyor? Et ithalettiğimiz ülkenin besicisi kazanıyor. Bu olduğu içindir ki, bizimTarım Bakanına Fransa Tarım Bakanı, Fransız tarımına yaptığı kat-kılardan ötürü şövalye madalyası vermiştir. Verir tabii, hak ediyoradam. Senin çiftçini değil, Fransız çiftçisini düşünüyor. Kırmızı Et Üreticileri Merkez Birliği var. Başkanı da perişanvaziyette, Sayın Bülent Tunç. “Yapmayın diyor etmeyin diyor,memleketi bu hale sokmayın diyor, yaptığınız bu ithalat sorunuçözmez” diyor. Diyor, ama takan kim, dinleyen kim? Peki, o haberigören kim? Biziz. Onun duyarlılığını gündeme getiren kim? Yinebiziz. Neden? Üretici alın teridir, emek harcıyor üretici. Ne dedik?Alın terine değer vereceğiz, önem vereceğiz, bunun üzerinde dura-cağız diye. Et deyince aklımıza tabii doğal olarak kasap gelir. Etialırsınız, kasap doğrar, kıymasını yapar, kuşbaşısını yapar satar.Ama şimdi Sırbistan’dan 5 bin ton löp et alacağız. Sırbistan de-yince de bizim aklımıza “Sırbistan Kasabı” geliyor. Hani bir ge-cede 8 bin, 3 yılda 250 bin Bosnalı Müslüman’ı öldürenler. Birgecede 8 bin Bosnalı Müslüman 3 yılda 250 bin Bosnalı Müslümankatledildi. Katleden bir Sırp, Milosevic şimdi hapiste. Şimdi gidi-yorsun onunla tokalaşıyorsun, 5 bin ton löp et alıyorsun. Bunlar birsefer besmelesiz kesildiler. O löp etin nereye gitmesi lazım, sarayagitmesi lazım, onların yemesi lazım. Niye saraya gitmesi lazım?Adam kul hakkı yemeye alışmış zaten, besmelesiz et yese ne olur,yemese ne olur? Millete yedirmesinler, sarayda istedikleri kadaryesinler. HERŞEYİ YOK EDİYORLAR Cumhuriyeti kuran irade 10 Ekim 1935’de tarım satış koopera-tiflerini kurdu, çiftçilerin örgütlenmeleri için. Fiskobirlik’i kurdu,Toprak Mahsulleri Ofisini kurdu, Tariş’i kurdu, sırf üreticileri koru-mak için. 1925 yılında şeker fabrikası olmayan Türkiye’de, Os-manlıda olmayan şeker fabrikalarını kurdu, şeker üretimini başlattı.1924 yılında çay üretimini başlattı, Rize’de çay üretimini başlattı.Ve bunların tamamı şimdi işlevsiz hale getiriliyor. Fiskobirlik 109

Umut Veli DEVELİdevre dışı bırakıldı, Toprak Mahsulleri Ofisinin ne yaptığı bellideğil, tarım kredi kooperatiflerinin ne yaptığı belli değil. Devletdesteği yeteri kadar alamıyorlar. O nedenle diyoruz ya, şimdi tü-tünü yok ettiler, sıra geldi çayı ve fındığı da yok etmeye. Bakınsize bir şey daha söyleyeyim. Bütün çiftçi kardeşlerim beni dinle-sin. 81 bin ton kurutulmuş bezelye ithal edildi. 81 bin ton! Bizimülkemizde bezelye mi yetişmiyor? Niye ithal ediyorsunuz, hangigerekçeyle ithal ediyorsunuz? Çünkü ithalatçı iktidara yakın birisi-dir. Et ithalatçıları da iktidara yakın birileridir. Onlar da sırtını siya-sete dayamışlardır. Kimse üretici dinlemiyor ve onun hakkınısavunmuyor. Şeker pancarını da yok ediyorlar. ATATÜRK ÇİFTÇİDEN VERGİYİ KALDIRDI BUNLAR ZARARDAN BİLE VERGİ ALIYORLAR 1925’de ne oldu? 17 Şubat 1925, Gazi Mustafa Kemal Atatürkçiftçilerin en çok şikâyet ettiği aşar vergisini kaldırdı. “Çiftçiyevergi olmayacak” dedi. Aşar vergisi... Büyüklüğü neydi? Bütçeninüçte biri aşar vergisinden oluşuyordu. Bütçenin üçte biri aşar vergi-sinden oluşuyordu ve o vergiyi kaldırdı, çiftçilerin önünü açmakiçin. Ne diyordu? “Bu milletin hakiki efendisi köylüdür” diyordu. Şimdi aynı köylü milletin efendisi mi, milletin zilleti haline migetirildi? Perişan hale getirildi. Bursa’da Tarım Bileşenleriyle birtoplantı yaptık medyaya kapalı. Ziraat odaları vardı, üniversitedeziraat bölümünde ders veren hocalar vardı, pek çok çevre vardı.Doğrudan çiftçiler, üreticiler ve tarım ürünü ihracatçıları da vardı.Hepsi burnundan soluyor, hepsi. Böyle bir tabloyla hiç karşılaşma-dık diyorlar. Ziraat Odaları Başkanı her gün konuşuyor, EsnafOdası Başkanı her gün konuşuyor, şikâyet ediyor dertlerinden.Dertlerini dinleyen kim? Kimse dinlemiyor, bizim dışımızda hiçkimse dinlemiyor. Niye biz dinliyoruz? Biz bu ülkenin sorunlarınaçözüm üreteceğiz de, onun için dinliyoruz. Bakın değerli arkadaşlar, aşar vergisini kaldırdı Gazi MustafaKemal Atatürk. Bunlar çiftçinin ürününden hasılatından yüzde 4vergi alıyorlar. Peki, çiftçi zarar etti... Olsun diyor, zararından davergi alırım diyor. Yüzde 4... Alıyor mu? Alıyor. Sen Atatürkçüolamazsın kardeşim, Atatürkçü olman için çiftçiyi koruyacaksın,vergisini sıfırlayacaksın, üretimine destek vereceksin sonuna kadar. 110

Kılıçdaroğlu Ne Söyledi?O zaman olur. Çiftçilerle yaptığım toplantıda şunu dediler. “Mazot5 lirayı aştı, ne yapacağız?” dediler. Gübre dünyanın parası dediler,ilaç dünyanın parası dediler, işçilik arttı dediler, ne yapacağız dedi-ler. Birisi dedi ki, biz artık çiftçilikle hiç uğraşmayacağız, böylecebu dertlerimiz de olmayacak. Üretmeyeceğiz, bu dertlerimiz de ol-mayacak. Ama sevgili kardeşim, sen üreteceksin, sen çalışacaksın,akıl teriyle alın terini bir araya getireceğim. Unutma, akıl teriylealın terini bir araya getireceğiz. Sen kazanacaksın. Bu ülkenin tarım politikası yok. Evet, tarım politikası yok,çünkü hükümet edenlerin cep doldurma politikaları var. Kendi cep-lerini dolduruyorlar, senin cebini düşünen mi var? Seni de zatençantada keklik olarak görüyor. Nasıl olsa oyunu gelecek sandıktabizim partiye atacak. Ben sırtına da binerim, döverim de, sopalarımda, nasıl olsa oyunu bana verecek. Ama dediler ki, bu sefer öyledeğil, bu sefer öyle değil! “Şapkamızı önümüze alacağız ve bununhesabını sandıkta soracağız” dediler. Bana bu sözü verdiler. EKONOMİ ÇÖKMÜŞ VAZİYETTE Emin olun nereye gidersem gideyim ve hangi gerekçeyle gider-sem gideyim, ya bir anne, ya bir baba, ya bir genç elime bir kâğıttutuşturuyor: “İşsizim, bana bir iş bulun.” Geçen bir arkadaşımabaşsağlığı için ailesine uğradım, dışarı çıkarken bir kişi bekliyor“Kızım iki üniversite bitirdi. Ne olursunuz bir iş bulunuz.” İktidarolanlar acaba işsizliğin ne olduğunu biliyorlar mı? İşsizliğin bütünkötülüklerin anası olduğunu biliyorlar mı? İşsiz bir insanın umu-dunu yitirdiğini biliyorlar mı? Emin olun haberleri bile yok. BuAnkara’da oturan beylerin çocukları iş falan aramıyor; elleriyağda, bir elleri balda, sanıyorlar ki bütün gençler öyle. Hiçbirgenç öyle değil. Protesto edilen senet örneğini vereyim. Bu yılın ilküç ayında 237 bin senet protesto edildi. Tutarı ne kadar? 3 milyarlira, eski parayla 3 katrilyon lira. Arka arkaya af çıkarıyorlar vatan-daş gelsin sigorta prim borcunu, vergi borcunu ödesin diye. Vatan-daş ödeyemiyor ki. “İstediğiniz kadar af çıkarın, para yok kiödeyeyim” diyor. Hâlâ yeniden yapılandırma, yeniden yapılan-dırma… İstediğiniz kadar yeniden yapılanma yapın, ekonomi çök-müş vaziyette. Bunu herkesin bilmesini isterim. Bakın bu yılın ilkiki ayında, ocak ve şubat ayında 139 bin 576 kişi bireysel kredi 111

Umut Veli DEVELİborcunu ödeyemedi bankalara. 189 bin 639 kişi kredi kartı borcunuödeyemedi bankalara, sadece ilk iki ayda. Nasıl ödeyecek vatan-daş, borç batağında. HESABINI SORACAĞIM! Bu çerçeveden baktığımızda ekonominin durumu pek parlakdeğil, Türkiye’nin durumu da pek parlak değil. Sadece ekonomimi? Hayır arkadaşlar. Şu anda devletin bütün kurumlarında büyükbir çöküş yaşanıyor çünkü yok artık liyakat; ya bir partiye mensupolacaksınız ya bir cemaate mensup olacaksınız devlette bir yeregelmek için. Bilgi, birikim, deneyim bunların hiçbirisi yok. Geçengrup toplantısında seslendirmiştim. İnsanlar sandığa gittiler, Ana-yasa oylamasında oylarını kullandılar, vatandaş görevini yaptı“Hayır” çıktığını görünce Yüksek Seçim Kurulundaki çete, bütünmillete kumpas kurdu. Evet, çete. Ben onlara “çete” dedim diyesuç duyurusunda bulunmuşlar. Sanıyorlar ki biz çekineceğiz, kor-kacağız vesaire. Kim olursanız olun, nereden gelirseniz gelin, yet-kiniz ne olursa olsun bunun hesabını size soracağım! 126 MİLYAR DOLARI BİZİM ÇİFTÇİMİZE ÖDESEYDİK BÜTÜN DÜNYAYI BESLERDİ Değerli arkadaşlarım, öyle bir noktaya geldik ki üreten Türkiyedeğil, sadece ve sadece tüketen Türkiye konumuna geldik. Ta-rımda kendi kendine yeten bir Türkiye dışarıdan tarım ürünü ithaleden bir ülke hâline geldi. Örnek vereyim: 2003-2016 yılları ara-sında, on dört yılda, ithal edilen tarım ürünlerine ödediğimiz para126 milyar dolar. Çiftçi kardeşlerim iyi duysunlar, 126 milyar dolartarım ürünü ithal edildi Türkiye’ye on dört yılda. 126 milyar dolarıbizim çiftçimize ödeseydik, çiftçimiz bırakın Türkiye’yi, bırakınOrta Doğu’yu bütün dünyayı beslerdi. Bizim çiftçimiz çalışkandır,topraklarımız bereketli. 126 milyar doları kendi çiftçimize değil,başka ülkelerin çiftçisine ödüyorsunuz. O nedenle çiftçi kardeşle-rim de iyi duysunlar, kırsal kesimde yaşayan kardeşlerim de iyiduysunlar: Senin hakkını ve hukukunu, senin geçimini düşünen tekparti Cumhuriyet Halk Partisidir, bunu sakın unutma. Ne ithal edi-yoruz, ana başlıklar itibarıyla söyleyeyim. Tarım ürünü ithal ediyo-ruz da, neleri ithal ediyoruz? Olur ya bazıları hiç Türkiye’deüretilmiyor. Arpayı Ukrayna’dan ithal ediyoruz, buğdayı Rus- 112

Kılıçdaroğlu Ne Söyledi?ya’dan, Kazakistan’dan ve Amerika’dan ithal ediyoruz. Çay, Türki-ye’de çay yok, Endonezya’dan ve Çin’den çay ithal ediyoruz. Kurufasulyeyi Amerika Birleşik Devletleri ve Kanada’dan ithal ediyo-ruz. Mercimek, Kanada, Avusturalya ve Amerika’dan ithal ediyo-ruz. Nohudu Hindistan, Arjantin ve Meksika’dan ithal ediyoruz.Pamuğu Yunanistan’dan, Türkmenistan’dan ithal ediyoruz. PatatesiHollanda ve Almanya’dan ithal ediyoruz. Pirinci Rusya, İtalya veHindistan’dan ithal ediyoruz. Sarımsağı, Kastamonu’nun sarımsa-ğının meşhur olduğunu biliyoruz, Çin’den, Mısır’dan ve İran’danithal ediyoruz. Kuru soğanı Hollanda’dan, İran’dan ithal ediyoruz.Türk tütünü dünyada meşhurdu ama tütünü Brezilya’dan, Ame-rika’dan ve Hindistan’dan ithal ediyoruz. Bu gerçeği çiftçi kardeş-lerimin bilmesi lazım. 126 milyar dolar ödüyoruz ama kendiçiftçimize gelince ödemiyoruz. Ödemeyince de iki Trakya büyük-lüğünde alanda maalesef üretim yapmıyoruz. FAİZ LOBİSİNE ÇALIŞAN BİR HÜKÜMET VAR Bunların bir şeyi daha var, o da çok ilginç. “Efendim biz faizekarşıyız”, iki de bir “Faizler çok yüksek, biz faize karşıyız”, sankionlar iktidarda değil CHP iktidarda da, onlar faize karşılar. Akıl tu-tulması var. Faize karşıysan indir kardeşim, sen hükümet değilmisin, sen yönetmiyor musun? Bu da yanlış, bu da doğru değil. Ta-mamen faiz lobisine çalışan bir hükümet! Örnek mi? Örnek verece-ğim. 15 yılda sadece yabancılara, Londra’daki bir avuç faizlobisine ödedikleri faiz, 15 yılda 142 milyar dolar. Bir daha söylü-yorum, 142 milyar dolar. 142 milyar dolar faiz ödeyeceksin, sonradönüp diyeceksin ki vatandaşa, bizde faizler çok yüksek. İndir.Oturuyorsun, İbrahim Kaboğlu’nu bir kararnameyle kapının önünekoyuyorsun, üniversite hocalarını koyuyorsun, harp okulu öğrenci-lerini hapse atıyorsun. Peki kardeşim, faize karşıysan çıkar birkanun hükmünde kararname faizi sıfır yap. Öyle değil mi? Gücünyetiyorsa, madem her şeyi biliyorsun sen, her sorunu çözüyorsun,çıkar bir kanun hükmünde kararname, de ki ben faizleri sıfırladımarkadaş. Yapabilir mi? Yapamaz efendim, çünkü faiz lobisinin hasadamı bu, yapar mı! Oraya para verecek, faize para verecek.Dönüp vatandaşa diyecek ki, biz faize karşıyız. Sen faizi ve faizci-leri destekliyorsun arkadaş. Faizciliğe kim karşı? Gayet açık ve net 113

Umut Veli DEVELİsöylüyorum, Cumhuriyet Halk Partisi karşı. Gayet açık ve net söy-lüyorum. Niçin? Çünkü biz alın terinden yanayız, üretenden yana-yız, çiftçiden yanayız, emekliden yanayız, çiftçiden yanayız,sanayiciden yanayız, KOBİ’den yanayız, tüccardan yanayız. Kimüretiyorsa, kim çalışıyorsa, kim kazanıyorsa biz ondan yanayız.Bunları söyledik. Dolayısıyla para nereye gidiyor? Para yatlara gi-diyor, katlara gidiyor, uçaklara gidiyor, arabalara gidiyor, bin 100odalı saraya gidiyor. VARLIK FONU KİME HİZMET EDİYOR? Varlık Fonu diye bir fon kuruldu. Varlık Fonu dünyada iki temeldüşünce üzerine kurulur. Bunlardan birincisi: Vatandaştan vergitoplamışsınızdır, bütçeniz fazla vermiştir, harcamalarınızın üstündebir geliriniz vardır. Türkiye’nin geleceği açısından dersiniz ki bugeliri gelecek kuşaklara, gelecek nesillere yardım için bir fondatoplayayım ve orada değerlendirelim Başka? Doğal kaynaklarınız vardır, petrolünüz vardır, doğal ga-zınız vardır, çok iyi gelir elde ediyorsunuz, diyorsunuz ki bu eldeettiğim gelirin bir kısmını gelecek kuşaklara aktarmak zorundayım,onların da hakları var, bizim torunlarımızın ve onların çocuklarınında hakkı var dersiniz ve bu kaynağın bir kısmını bir fonda tutayımdiyebilirsiniz. Kim yapıyor bunu? Norveç yapıyor, Kuzey Denizin-den petrol çıkıyor, petrol gelirlerinin bir kısmını oraya aktarıyor. Peki, bizde bütçe fazlası var mı? Yok. Çok doğal gazımız, pet-rolümüz ve buradan elde edilen olağanüstü gelirimiz var mı? O dayok. Peki, olabilir, bunlar olmaz ama dış ticaret fazlamız olabilirAlmanya gibi. Almanya olağanüstü bir dış ticaret fazlası elde edi-yor. Üretiyor, kazanıyor, ihracat yapıyor, ithalatı daha düşük, ihra-catı çok daha yüksek. Bizde bu var mı? Bu da yok. Şimdi, bu fonu kurdular. Bütçenin Plan ve Bütçe Komisyonugörüşmelerinde, Genel Kurul görüşmelerinde bütün bu ayrıntılarımilletvekili arkadaşlarımız dile getirdiler. Bir kanun hükmünde ka-rarname çıkardılar evvelki gün. OHAL kanunundan yararlanarakbir kanun hükmünde kararname çıkardılar ve bu varlık fonuna 4milyar lira ödenmiş sermayesi olan BOTAŞ’ı, 3 milyar lira öden-miş sermayesi olan Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığını, çiftçi-lere ucuz kredi vermek için kurulan ve 5 milyar lira ödenmiş 114

Kılıçdaroğlu Ne Söyledi?sermayesi olan 154 yıllık Ziraat Bankasını, 1 milyar liralık öden-miş sermayesi olan PTT’yi 177 yıllık bir kuruluştur- 500 milyondolarlık İstanbul Borsasını, 1 milyar 500 milyon liralık TÜRK-SAT’I, Eti Maden’i vesaire, ayrıca 2 milyon 300 bin metrekarelikde hazine arazisini bu fona verdiler. Bu fonla bir gelir mi yaratıldı?Hayır, zaten bunlar vardı. VARLIK FONU DENETİMDEN UZAK Şimdi, bu fonun özelliği ne? Bu fonun özelliği şu: 18 ayrı ka-nuna bu fon tabi değil. Mesela İhale Kanunu’na tabi değil. Birisiçıkıp, tek yetkili adam çıktı dedi ki “Ziraat Bankasını amcamın oğ-luna 1 liraya devrediyorum” Devredebilirler mi? Edebilirler. Ka-nunsuz mu? Hayır, kanunsuz değil çünkü İhale Kanunu’na tabideğil, istediğine verebilecek. Peki, denetime tabi mi? Denetime detabi değil; Sayıştay denetimine de tabi değil, TBMM denetimine detabi değil. Şimdi sizin vicdanınıza sesleniyorum: Bu doğru muduryanlış mıdır? VARLIK FONU DEĞİL, HAYIRSIZ EVLAT FONU Değerli arkadaşlarım, bu varlık fonu değil, hayırsız evlat fonu-dur bunun adı arkadaşlar, hayırsız evlat fonu. Niye hayırsız evlatfonu diyoruz? Hayırsız evlat ne yapar? Babadan, dededen kalan herşeyi har vurup harman savurur. Ya, bu milletin 140 yıldır, 117 yıl-dır, 100 yıldır kurduğu bankaları, kuruluşları alıyorsun bir seferdehar vurup harman savuracak bir mekanizmanın içine sokuyorsunve hiç kimse de denetleyemeyecek. O nedenle bu hayırsız evlat fo-nudur arkadaşlar. Yazık günah değil mi? Bu milletin vergisiyle, alınteriyle Ziraat Bankası kuruldu, PTT kuruldu, yüz yıllık kuruluşlarbunlar. Fona devrediyorsan bari denetlensin, Meclis denetlesin, Sa-yıştay denetlesin, denetimden niye korkuyorsunuz? Yok böyle birşey, olmamalı. BU FONUN TERÖRLE NE İLGİSİ VAR? Sayın Bekir Bozdağ, 21 Temmuz 2016’de Mecliste konuşmayaptı. “Hükümetimiz, dün Milli Güvenlik Kurulunun aldığı kararçerçevesinde darbe teşebbüsünde bulunan terör örgütünün tüm un-surlarıyla ve süratle bertaraf edilmesi, bundan sonra da demokrasi-miz ve hukuk devletimiz, milletimiz, milli irade ve ülkemiz için 115

Umut Veli DEVELİtehlike ve tehdit olmaktan çıkarılması, bir daha hiçbir şekilde darbeteşebbüsünün tekrarlanmaması ve bu konuda bu amaçla alınmasıgereken tedbirlerin hızlı ve kararlı bir biçimde alınıp hayata geçiril-mesini sağlamak maksadıyla olağanüstü hâl ilan edilmesi yönün-deki görüşünü Bakanlar Kuruluna bildirmiştir” diyor. MilliGüvenlik Kurulu diyor ki “FETÖ ile mücadele için sana bu yetkiyiverdim” diyor. “Biz de bu görüş doğrultusunda Cumhurbaşkanlığı-nın başkanlığında toplandık 21 Temmuz 2016’da olağanüstü hâliilan ettik” diyor. Peki, bu varlık fonunun, hayırsız evlat fonunun terörle ne ilgisivar? Hiçbir ilgisi yok. Niye çıkarıyorlar? Terörü bahane edip niyebunu çıkarıyorlar? Buna desteği veren Anayasa Mahkemesi. VarlıkFonu Yasası çıktığı zaman Cumhuriyet Halk Partisi olarak bizdedik ki bunun denetlenmesi lazım. Burada kul hakkı var ya, va-tandaşın parası var burada, vergisi var, nasıl harcanacağını en azın-dan denetleyelim, Sayıştay denetlesin hadi Meclisten de vazgeçtik.Yürütmeyi durdurma talepli verdik dilekçemizi değerli arkadaşlar.O tarihten bu yana karar almış değiller, onun üzerine bu kanunhükmünde kararname çıktı. Cesareti kim veriyor? Anayasa Mahke-mesi veriyor. Anayasa Mahkemesi neden böyle bir beklenti içinegirdi? Saltanattan bilgi bekliyorlar “Nasıl karar vereceğiz, kararınİçeriği ne olacak, talimat bekliyorlar. Milyarlarca lirayı alacaksınız bir fona koyacaksınız, Türki-ye’nin en değerli kurumlarını koyacaksınız, birilerine peşkeş çeke-ceksiniz, denetlenemez hâle gelecek ve Anayasa Mahkemesi kararvermeyecek. Hangi demokrasiden bahsediyorlar bunlar? Üzüldü-ğüm nokta, hukukun hâkimler tarafından katledilmesidir. Siyasilerianlarım bir noktaya kadar ama hâkim olan birisi hukuku nasıl kat-leder? Kendi insanının, kendi vatandaşının hakkını ve hukukununasıl korumaz? Kimden talimat bekliyorlar bugüne kadar? Bunuiçime sindiremiyorum ve doğru da bulmuyorum. Bunun adınadoğru dürüst Anayasa Mahkemesi de denmez, hangi Anayasa Mah-kemesi bu? Dün verdiği kararı iki gün sonra inkâr eden mahke-meye Anayasa Mahkemesi mi denir? Her önüne gelenin önündedüğmelerini ilikleyen kişiye Anayasa Mahkemesi mi denir, hâkimmi denir bunlara? Efendim, fonu kuruyoruz, hayırsız evlat fonunu 116

Kılıçdaroğlu Ne Söyledi?kuruyoruz, bu fonla Türkiye güçlenecek! Ya, yeni ne yaptınız kiTürkiye güçlensin? Ziraat Bankası duruyordu yerinde zaten, PTTde duruyordu, BOTAŞ da duruyordu, Halk Bankası da duruyordu,gelirleri vardı. Efendim, Türkiye güçlenecekmiş! Yeni bir gelirkaynağı mı yarattınız ki Türkiye güçlenecek? Türkiye’nin güçlen-mesinin yolu üretimden geçer, üre ten Türkiye güçlüdür, bilgi üre-ten Türkiye güçlüdür, ürettiğini satan ülke güçlüdür; tüketen ülkedeğil, üreten ülke güçlüdür. Hâlâ bunun farkında değiller. İŞ- EMEK-TAŞERON İŞÇİLER Dün 1 Mayıs’tı. Türkiye’nin hemen hemen her bölgesinde in-sanlar sokağa çıkıp 1 Mayısı kutladılar, birlikte halay çekerek, eğ-lenerek, sloganlar atarak, düşüncelerini ifade ederek, pankartlarını,dövizlerini taşıyarak 1 Mayısı kutladılar, ama 1 Mayısta Taksimyine yasaktı. Taksim’i hiç unutmadık ve unutmayacağız. 1 Mayıs1977’de Taksim’de 34 insanımız hayatını kaybetmişti, onları yinerahmetle ve saygıyla anıyoruz. Dolayısıyla emeğin ve dayanışma-nın günü olarak 1 Mayısı kutlamak hepimizin ortak amacıdır. İn-sanlar çalışarak, üreterek, alın teri dökerek geçimlerini sağlamakisterler ve 1 Mayısı bir bayram havası içinde kutlamak isterler; ya-saklarla değil, baskılarla değil, şiddetle değil. O açıdan 1 Mayıs ko-nusunda özellikle sendikaların duyarlılığını kutlamak istiyorum.Herhangi bir şekilde bir olay olmamasına büyük özen gösterdiler,sendikaları, sivil toplum örgütlerini, siyasal partileri bu açıdan ken-dilerini kutlamak isterim. Demokrasi içinde söylenmesi gerekenher şeyi üç aşağı beş yukarı söylediler. Onların bayramı hepimizinbayramıdır. Onların mutluluğu hepimizin mutluluğudur. Dolayı-sıyla biz, bugün onları yürekten kutluyoruz, meydanlardaki sevinç-lerini, halaylarını paylaşıyoruz. İŞ KAZALARINDA AVRUPA BİRİNCİSİYİZ Değerli arkadaşlarım, çalışmak ve üretmek için hayatını ortayakoyan insanların iş güvencesinin olması lazım, iş yerinin güvenlikliolması lazım. 2016, iş kazalarında hayatını kaybeden işçilerimizinsayısı 1970 kişi. 1970 işçimiz çalışırken hayatını kaybediyor iş ka-zalarında. Sadece 2017’nin ilk üç ayında hayatını kaybeden işçile-rin sayısı 441. Neden iş kazalarında Avrupa birincisi ve dünyaüçüncüsüyüz? Neden insanlarımızın hayatı bu kadar ucuz? Ve 117

Umut Veli DEVELİneden bu insanlar, bütün bu kazaları yaşarken neden ama neden si-yasal iktidar bütün bunlara karşı duyarsızlığını koruyor? İş kazala-rında hayatını kaybeden işçilerin ailelerine sesleniyorum: Sizinhakkınızı ve hukukunuzu koruyacağız. Eğer bir yerde bir destek is-tiyorsanız, hukuk desteği istiyorsanız hiç çekinmeden CHP’nin ilbaşkanına, ilçe başkanına ulaşacaksınız. Sizin hakkınızı sonunakadar arayacak ve sizin hakkınızı sonuna kadar savunacağız, çünkübiz alın terinden ve emekten yana bir partiyiz. Biz mazlumdanyana bir partiyiz. Biz çalışandan yana bir partiyiz. Biz, malı götü-renlerden yana değiliz, olayı kapatanlardan yana değiliz; hakkın vehukukun gerçekleşmesi için çaba harcayan partiyiz. ASGARİ ÜCRET NET 1404, AÇLIK SINIRI 1518 TL Bu iş kazaları olurken, insanlar hayatını kaybederken bu işçilerne kadar ücret alıyorlar? Asgari ücret net 1404 lira; açlık sınırı kaç?1518 lira, açlık sınırının altında. Ama buradan bütün asgari ücretliişçilere sesleniyorum: Biz meydanlarda söz verdik, dedik ki “asgariücret net bin 500 lira olacak” ve o sözümüzü bizim yerelde iktidarolduğumuz bütün belediyelerde hayata geçirdik. Bugün, Cumhuri-yet Halk Partili belediyelerde, ister kadrolu ister taşeron işçisiolsun hiçbir işçinin aylığı bin 500 liranın altında değil. Biz, hükü-mete rağmen işçinin hakkını koruduk ve verdiğimiz sözün gereğiniyaptık. 2004 yılında taşeron işçi sayısı 181 bin kişiydi; bugün 1milyon 220 bin taşeron işçisi var. Seçim meydanlarında söz verdi-ler, CHP söz verdiği için, “Biz de kadro vereceğiz” dediler. Seçim-den sonra aylar geçti, taşeron işçilere kadro verilmiyor. Buradan 1milyon 220 bin taşeron işçisine sesleniyorum: Sizin hakkınızı herortamda savunacağız, size kadro verilinceye kadar mücadelemizide sürdüreceğiz, sizden destek istiyoruz. YOKSULLUĞUN İSTİKRARSIZLIĞI VAR On beş yıldır herhâlde en çok karşılaştığımız bir cümle var “İs-tikrar”… “İstikrar gelecek, istikrar olacak, Türkiye’ye istikrarlazım.” On beş yıldır en çok karşılaştığımız sözcük “İstikrar.” Onbeş yıldır ne oldu? Hangi istikrar geldi bu memlekete? Nerede is-tikrar oldu? Değerli arkadaşlarım, fiyatlara bakıyorum gerçektenanormal. Kuzu eti 55 lira, kıyma 44 lira. Eskiden ne kadardı diyesordum, 2010’da 18 lira kıymanın kilosu, şimdi 44 lira. Asgari 118

Kılıçdaroğlu Ne Söyledi?ücret ne kadardı? Bin 404 lira, açlık sınırı bin 500 liranın üstünde.Hangi istikrardan söz ediyorlar? Yoksulluğun istikrarından söz edi-yorlar, fukaralığın istikrarsızlığından söz ediyorlar. TAŞERON İŞÇİSİ 21. YÜZYILIN KÖLESİDİR Değerli arkadaşlarım, CHP Grubunun bir özelliği var. Toplu-mun en zayıf kesimlerini, toplumun en sorunlu kesimlerini ısrarlabiz dile getiririz. Bazen CHP Grubunda, bazen Türkiye Büyük Mil-let Meclisi Genel Kurulunda, bazen sivil toplum örgütlerinin ol-duğu ortamlarda, bazen de Türkiye’nin herhangi bir yerinde birCumhuriyet Halk Partisinin milletvekili, il başkanı, ilçe başkanı,grup başkanvekilleri sürekli dile getirirler. Dile getirdiğimiz konu-lardan birisi de unutulan taşeron işçileri idi ve taşeron işçilerininderdini biz dile getirdik. İlk kez, unutulan, hakkı var mı yok mudiye sorulmayan, sendikası var mı yok mu diye sorulmayan taşeronişçilerle ilk kez oturduk, onlarla konuştuk, sorunlarını saptadık veseçim bildirgemize koyduk, dedik ki: Taşeron işçilerine sözümüzsöz hepsine kadro vereceğiz dedik ve sözümüzün arkasındayız. Bizbunları söyledik, iktidardaki parti de aynı şeyi söylemeye başladı“Biz de taşeron işçilerine kadro vereceğiz” dediler. Düne kadarvermediniz, verirseniz seviniriz dedik, verirseniz vallahi gelir kut-larız dedik. Amaç ne? Amacın gerçekleşmesi, taşeron işçiye kadro-larının verilmesi. Oyları aldılar, taşeron işçileri unuttular. Bu, Adalet ve Kalkınma Partisinin adaleti ve kalkınmayı içinesindiremediği bir gelenekten geliyor. Adı öyle ama kendisi öyledeğil. O nedenle taşeron işçileri, size sesleniyorum kardeşlerim:Bakın 2002’de sayınız 387 bindi, bugün sayınız 1 milyon 700 bininüstünde. Sendikalı işçilerden daha fazla taşeron işçileri var. Peki,taşeron işçilerinin sorunları ne değerli arkadaşlar? Birinci sorunlarışu: İş güvencesi yok, tamamen işverenin iki dudağı arasında iş gü-vencesi. İşveren “İşine son verdim” dediği an kapının önüne koyar;bitti, o kadar, hiçbir güvencesi yok. Güvencesiz bir işte çalışmakçok zordur arkadaşlar. Neden zordur biliyor musunuz? Eve gidersi-niz aklınızda hep “Ya, acaba işim devam edecek mi? İzinli olaca-ğım, izin isteyeceğim, acaba bana izin verecekler mi? Acaba benimde bir kadrom olacak mı?” Ve korkudan, endişeden sesini bile çıka-ramaz, iş güvencesi yoktur. Oysa yasalara göre, işçilerin iş güven- 119

Umut Veli DEVELİcesinin olması lazım. Size iş güvencesi vermiyorlar ama unutmayınemekten yana olan, alın terinden yana olan, üretimden yana olanCumhuriyet Halk Partisi sizin iş güvencenizin de güvencesi olacak-tır. Başka bir şey daha. Eğer aynı iş yerinde aynı işi yapan iki kişi;biri kadrolu, birisi taşeron işçisi ise o taşeron işçisi o işyerindeikinci sınıf işçi olarak görülüyor. Öbürünün kadrosu var ama bununkadrosu yok. Her türlü işi buna yaptırırlar, böyle bir açmazı var. Sonra? Ömür boyu asgari ücrete mahkûm. Ücret de isteyemez.Toplu sözleşme hakkı zaten zinhar hiç yoktur, öbür boyu asgari üc-rete mahkûm olacaksın hatta bazı yerlerde ücret ödenir ama ücretinbir kısmını geri alırlar. Derler ki “Sana fazla verdik, bir kısmınıbize geri ver.” Taşeron işçi, işini kaybetmemek için sessiz sedasızücretinin bir kısmını götürür yine kendi patronuna iade eder. Amasize şunu söyleyeyim: Cumhuriyet Halk Partili belediyelerde taşe-ron işçileri de dâhil her işçinin asgari ücreti en az net 1500 liradır.Bu sözü verdik ve sözümüzün arkasında durduk. Sendika üyesiolma taşeron işçisinin hakkı değil. Bir sendikaya üye olmak istermisiniz diye anket yapıyorlar. Yüzde 80’ni diyor ki “Korkumuzdanağzımıza sendika lafını bile alamıyoruz çünkü işten atılırız.” Eğerbir işçi sendikalı olamıyorsa zaten hakkını arayamaz çünkü çok za-yıftır, iş güvencesi yoktur ve işinden her an atılabilir. Dolayısıylaböyle bir ortamda bir taşeron işçisini çalıştırmak yirmi birinci yüz-yılın Türkiye’sine yakışmıyor. Başka? Kıdem tazminatı. Taşeron işçilerinin kıdem tazminatıhakkı yoktur arkadaşlar. Kâğıt üzerinde kıdem tazminatı var amataşeron işçisinin hiç haberi olmadan naylon pek çok girdi çıktı ya-pılır ve taşeron işçisi ayrıldığı zaman “Kıdemim ne oldu?” diyesorar. “Kıdem tazminatım var” demeye başladığında “Senin böylebir hakkın yok ki çünkü bu firmada uzun süredir çalışmıyorsun”cevabıyla karşılaşıyor. Başka? Doğru dürüst izin alamazlar, izin istemeye korkar taşe-ron işçisi. “Acaba izin istersem işime son verirler mi?” diye. Nor-malde bir işçinin sekiz saat çalışması lazım ama taşeron işçisi “Bensekiz saat çalışacağım. Sonra işimi bırakıp evime gideceğim” demehakkına sahip değil. O, bazen on saat, bazen de zorla çalıştırılır.Çalışmazsa işine son verilir. Taşeron işçisinin dramı derindir ve 120

Kılıçdaroğlu Ne Söyledi?fazladır. Bir başka sorun? Diyelim ki haksızlığa uğradı taşeron iş-çisi, avukat tutacak parası yoktur, onu destekleyecek sendika yok-tur. Mahkemeye dava açacak, harç parasını ödeyemez. Onun içintaşeron işçisi yirmi birinci yüzyılın kölesidir. sizin bu kölelik anla-yışınıza, bu iktidarın sizin için öngördüğü kölelik anlayışına karşıçıkacağız, size kadro verilinceye kadar sizin haklarınızı her yerdeve her ortamda dile getireceğiz. EMEK EN YÜCE DEĞERDİR Değerli arkadaşlarım, dün güzel bir toplantı yaptık, Kıdem Taz-minatı Çalıştayı, Emek Bürolarının gerçekleştirdiği güzel bir top-lantı. Bu toplantıya Türk-İş’in Sayın Genel Başkanı, Hak-İş’inSayın Genel Başkanı ve DİSK’in Sayın Genel Başkanı katıldılar.Uzman kadrolarıyla bu toplantıya katıldılar. Kıdem tazminatı konu-sunda Türkiye’nin en yetkin isimleri de bu toplantıya davet edil-mişlerdi ve onlar da bu toplantıya katıldılar. 3 sayın genel başkanbirer konuşma yaptılar, son konuşmayı da bana verdiler. Önce şunuifade edeyim: İşçi sendikaları konfederasyonlarının 3 sayın genelbaşkanının kıdem tazminatı gibi çok ama çok önemli bir konudabir araya gelmeleri çok önemli. 3 sayın genel başkana da Cumhuri-yet Halk Partisi Grubundan sevgimizi, saygımızı ve şükranlarımızıgönderiyoruz. Hep şunu söyledik: Emek en yüce değerdir; isterfikir işçisi olsun ister beden işçisi olsun emek en yüce değerdir.Emekle üretiyoruz çünkü biz, emekle düşünüyoruz, emekle sorun-ları çözüyoruz, emekle yeni buluşlar yapıyoruz; fabrikaları, baraj-ları, yolları, kentleri emekle yapıyoruz, insan emeğiyle yapıyoruz.Makinayla daha hızla yapmaya çalışıyoruz. Dolayısıyla emek, sa-dece bizim ülkemizde değil, sadece bizim felsefemizde değil insanolanın doğasında olması gereken emek temel en yüce değerdir sö-züdür. Dolayısıyla hepimiz, emek en yüce değerdir diye rahatlıklasöyleyebiliriz. BİZ İŞÇİ DOSTUYUZ Emeğe haklarını Cumhuriyet Halk Partisi iktidarları vermiştir.Bir daha söylüyorum, emeğe haklarını Cumhuriyet Halk Partisi ik-tidarları vermiştir. Rahmetli Ecevit Bakanlık yaptığı dönemdetoplu sözleşme ve grev hakkını getirmiştir. Daha sonra bu, Anaya-sada da yer almıştır. Toplu sözleşme ve grev hakkının gelmesi çok 121

Umut Veli DEVELİönemlidir. Daha sonra yine Sayın Ecevit Başbakanlığı dönemindeİşsizlik Sigortasını getirdi. Sosyal demokrat partilerin işçiler le-hine, çalışanlar lehine getirdiği bütün düzenlemeler 1980 askerîdarbesiyle büyük ölçüde makaslanmıştır, yok edilmiştir. Dün bunuHak-İş’in Sayın Genel Başkanı ifade etti. Evet, askerî darbeninyaptığı ilk iş, işçilere verilen hakların ellerinden alınması olmuştur.Ben de konuşmamda şunu söyledim: Darbeler kötüdür, evet; darbe-ler Türkiye’yi geriye götürüyor, evet; darbeler vatandaşın haklarınıvatandaşın elinden alıyor, evet; darbeler demokrasimize darbe vu-ruyor, evet; peki, darbeden sonra iktidar olanlar işçilerin elindenalınan o hakları neden iade etmiyorlar, neden vermediler? Ama siz-ler gidip onlara oy verdiniz. Ve şunu söyledim: Ben referandum sü-resince nasıl bütün vatandaşlarıma düşünerek sandığa gidindiyorsam, bugün aynı şeyi bütün işçi kardeşlerime söylüyorum: Birdaha sandığa giderken haklarınızın korunması açısından oy verir-ken bir daha düşünün. Kim sizin haklarınızı, kim sizin çıkarlarınızısavunuyor, hangi parti sizden yana, hangi parti sizin karşınızdabunu düşünerek sandığa gidip, bunu düşünerek oy kullanırsak ozaman işçi kardeşlerim geleceklerini daha iyi görebilirler. Çünkübiz, işçi dostuyuz. Onlara şunu da söyledim: Ben işçi sendikaları-nın genel kurullarına katıldım, konferedasyonun genel kurullarınakatıldım ve orada sendika başkanlarını da en ağır şekilde yeri ge-lirse eleştiririm ve onlara şunu söylerim: Benim sizi eleştirmeyehakkım var çünkü ben sizdenim. Ben de bir işçi gibi düşünüyorum.Ben de bir emekçi gibi düşünüyorum. Ben sizdenim, o nedenle sizieleştirmeye benim hakkım var diyorum. Ne oldu da işçiler kendihaklarını savunan siyasal partilere büyük ölçüde oy vermekten vaz-geçtiler, ne oldu? 1980 sonrası Türkiye farklı bir kulvara sokuldu.Yapılan siyaset, etnik kimlik üzerinden, yapılan siyaset inanç üze-rinden, yapılan siyaset yaşam tarzı üzerinden oldu ve kimse kendisorununu bile düşünmedi, sandığa giderken de düşünmedi. “Beninancıma göre oy veriyorum, ben etnik kimliğime göre oy veriyo-rum, ben yaşam tarzıma göre oy veriyorum” dedi ve böylece siya-setin tuzağına düştü. Şimdi, o tuzaktan çıkma zamanı. İşçi, kimliğine olursa olsun, inancı ne olursa olsun, yaşam tarzı ne olursa olsunonun haklarını savunmak hepimizin ortak görevi olmalıdır. Bizbunu yapacağız. 122

Kılıçdaroğlu Ne Söyledi? BU HÜKÜMET İŞÇİLERİ KANDIRIYOR Değerli arkadaşlarım, yine bu toplantıda Türk-İş’in Sayın GenelBaşkanı dedi ki “ 1 milyon 600 bin civarında sendikalı işçimiz var.Çalışan işçi sayısı kaç? 13-14 milyon” dedi. 13-14 milyon çalışanişçi var, sendikalı sayısı 1 milyon 600 bin. Taşeron işçisi ne kadar?1 milyon 700 bin; sendikalılardan fazla taşeron işçisi var. Değerliarkadaşlarım, taşeron işçisinin ne olduğunu da onlara anlattım,onlar daha iyi biliyorlar. İş güvenceleri yok, ömür boyu asgari üc-rete mahkûm, konuşamazlar, izin bile alamazlar çünkü her an işle-rini kaybedebilirler, böyle bir durum. Peki, taşeron işçiliğiniTürkiye’nin gündemine getiren parti hangisi? Cumhuriyet HalkPartisi. Kayıt dışı çalışmadan söz ettiler. Hiçbir şeyden söz etme-yeceğim, sadece devletin resmî rakamından söz edeceğim, kayıtdışı çalışma ne kadardır diye Türkiye İstatistik Kurumunun verile-rine göre çalışanların yüzde 32,8’i kayıt dışı çalışıyor yani çalışanher işçiden birisi kayıt dışı çalışıyor. Onlara şunu söyledim: Kayıtdışı çalışmayı önlemek için sık sık toplantılar yapın. Kayıt dışı ça-lışmayı önlemek için komisyonlar kurulur, bunların hepsi hikâye-dir. Siz kayıt dışı çalışmayı engellemek mi istiyorsunuz? Bukonuda samimi misiniz? Bunun tek bir yolu vardır, sendikalı ol-maktır. Bir iş yerinde sendika olur, toplu sözleşme olursa kaç işçi-nin orada olduğu, hangi işçinin kaç lira ücret alacağı hepsikayıtlıdır. Ama işçileri kandırıyorlar, onlara farklı şey söylüyorlar.Dolayısıyla, onların oylarını alıyorlar. O nedenle bütün işçi kardeş-lerime söylüyorum: Şimdi oturup düşünme zamanı. Şimdi oturupkendi durumunu düşünme zamanı. CHP SİZE HAKKINIZI VERECEK TEK PARTİ Asgari ücret veriyorlar. Asgari ücret kaç lira? Bin 404 lira, netibin 404 lira. Dört kişilik bir ailede açlık sınırı nedir? Dört kişilikbir ailede açlık sınırı bin 518 lira. Yoksulluk sınırı 4 bin 945 lira.Peki, 1 kişinin geçimlik ücreti nedir? Olması gereken bin 899 lira.“Asgari ücret net bin 500 lira olacaktır” diye Türkiye’nin günde-mine asgari ücreti getiren parti hangisi? Cumhuriyet Halk Partisi.Şimdi, bütün sendikalı işçilere, sendikasız işçilere, taşeron işçilere,kayıt dışı çalışan işçilere, hepsine ama hepsine sesleniyorum: Siz,insanca yaşamak istiyorsanız, siz alın terinizin karşılığını almak is- 123

Umut Veli DEVELİtiyorsanız, siz bu ülkede barış içinde yaşamak istiyorsanız sadeceve sadece gelip oy verebileceğiniz bir tek parti vardır, o partininadı Cumhuriyet Halk Partisidir. Ve toplantıda 7 milyon işçimizdensöz ettim. Bugün Binali Bey diyor ki “Kılıçdaroğlu nasıl hesap uz-manı? 7 milyon işsiz yok. Bilmiyor bunları” diyor. Sayın Başba-kan, ben değil siz bilmiyorsunuz. Siz, iş aramaktan umudunukesenleri işsiz saymıyorsunuz çünkü. İş aramaktan umudunu ke-senler değerli arkadaşlarım, 2 milyon 489 bin kişi. “İş olsa çalışırmısın?” diye bunlara soruyorlar. “Çalışırım” diyor. Siz bunları işsizsaymıyorsunuz. Bana laf yetiştireceğine oturup biraz kitap okuSayın Binali Yıldırım. KIDEM TAZMİNATI LÜTUF DEĞİLDİR, İŞÇİNİN ALIN TERİNİN KARŞILIĞIDIR Şimdi, sıra geldi kıdem tazminatını nasıl budarız. Ben işçi arka-daşlarıma, sendikacı arkadaşlarıma söz verdim: Siz uzlaşırsanız“Kıdem tazminatı böyle olsun...” Siz uzlaştığınız andan itibarensizin sözcünüz biz olacağız. Nasıl isterseniz o şekilde, uzlaştığınızsürece hiçbir itirazımız olmaz. Ama, eğer uzlaşma olmaz da bir da-yatma kültürüyle kıdem tazminatı Türkiye Büyük Millet Meclisinegelirse yine sizin sözcünüz biz oluruz, her türlü demokratik hakkı-mızı kullanır, her türlü engellemeyi yaparız. Kıdem tazminatı1936’dan beri Türkiye’de, daha Gazi Mustafa Kemal hayattaykenkıdem tazminatını getirmiş, işçinin hakkını getirmiş. Dolayısıylaşimdi kıdem tazminatıyla alınan hakların geri verilmesİ. ”Efendim,bu yük oluyor.” Bu yük değildir, bu lütuf değildir, bu iane değildir,bu yardım değildir; bu, işçinin alın terinin karşılığıdır. Herkes bunuböyle bilmeli ve biz de bunu böyle savunacağız. MEDYA KAMUOYUNDA NEYİ GİZLİYOR? Bir başka konuda, yine işçi sendikalarıyla ilgili çok önemli birkonudan daha söz etmek isterim. Geçenlerde Türk-İş, Hak-İŞ,DİSK bir araya geldi. Bu toplantının içinde Uluslararası SendikalarKonfederasyonu ile Avrupa Sendikalar Konfederasyonu da vardı.Bana göre çok ama çok önemli kararların altına imza attılar. Amabu kararla ne hikmetse bizim medyada yeteri kadar yer almadı.Hayret ediyorum. Bir ülkenin, Türk-İş gibi, Hak-İş gibi, DİSK gibi,Avrupa ve Dünya Sendikalar Konfederasyonunun başkanlarının ol- 124

Kılıçdaroğlu Ne Söyledi?duğu bir ortamda hazırlanan bir bildiri neden kamuoyundan gizle-nir? Neden yeteri kadar yankı uyandırmaz? Nedenini şimdi okuya-cağım, sizler de öğreneceksiniz. Hazırlanan bildirinin bir maddesişunu söylüyor: “Olağanüstü hâl uygulamasının kaldırılması içingereken koşullar sağlanmalıdır” yani OHAL uygulaması kaldırıl-malıdır. Bu, hükümeti rahatsız ediyor. İki: “Kanıta, hukukun üstünlüğüne dayanmaksızın yapılmaktaolan toplu ihraçlar, açığa almalar, sindirme ve tutuklamalar durdu-rulmalı.” Evet, durdurulmalıdır. Üç büyük konfederasyon açıklamayapıyor, dünya ve Avrupa konfederasyonları destek veriyor ama ik-tidar kanadında kimse duymuyor. Medya? Hiç duymuyor. Yine bir başka madde: “Net bir suçlama olmaksızın dosyasımahkemede bekletilen tüm gözaltındaki işçiler, kamu görevlileri,gazeteciler, parlamenterler ve seçilmiş belediye başkanlarının ser-best bırakılması çağrısı yapılmalı, gözaltındaki diğer kişilere erişimsağlanabilmelidir.” Demokrasiyi savunuyor. Yine devam ediyor:“Suçu kanıtlanana kadar masumiyet ilkesini, cezai sorumluluğunve cezalandırmanın bireyselliği ilkesini bağımsız ve şeffaf biçimdeadil olarak yargılanma ve temyiz prosedürlerini içeren normalmevzuata, hukukun üstünlüğüne, saygıya, demokrasiye ve adaletegeri dönülmelidir.” Yani demokrasi yok, adalet yok, hukukun üs-tünlüğü yok, bunlara geri dönün diyor. Hükümetten ses yok, hiçbirses yok. Devam ediyor: “İşlerinden ihraç edilen ve açığa alınan ki-şilerin şikâyetleri ivedilikle giderilmeli ve söz konusu kişiler işle-rine iade edilmelidir.” Bizim söylediklerimiz, evet işlerine iadeedilmelidir. Devam ediyor: “İfade, konuşma ve basın özgürlüğüsağlanmalı, demokratik ve bağımsız medya ve dernekler yenidenaçılmalıdır.” Demokrasiyi savunuyor. Kimler? Türk-İş savunuyor.Kim? Hak-İş savunuyor. Kim? DİSK savunuyor. Eğer Türkiye’deüç konfederasyon bir araya gelip hukukun üstünlüğü, demokrasiyi,haksız uygulamaları, adaletsizliği dile getiriyorlarsa bu dünyanınher demokratik ülkesinde birinci haberdir. Bizde görünmeyen ha-berdir. Neden? OHAL var. Neden? Başım belaya girmesin. Grupbaşkan vekili arkadaşlarımdan rica ediyorum: Bu metni alacaksı-nız, Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsünde okuyacaksınız.Bütün millet bilmeli ve TBMM tutanaklarına bu bildiri geçmeli. 125

Umut Veli DEVELİ HAK ARAYAN İŞÇİ VE SENDİKANIN YANINDAYIZ Değerli arkadaşlarım, demokrasi güzel bir şey. İnsanların kalkıphak aramaları, hak ararken güçlerini yasalardan almaları kadargüzel bir şey yok. Eğer siz hak arama kanallarını kapatırsanız in-sanları sokağa itmiş olursunuz, yasa dışı yollara itmiş olursunuz.En büyük arzumuz nedir? Demokrasiyi güçlendirmektir. İşçileridüşün, hak arıyorlar. Ne hakkı arıyorlar? Oturalım masada yasalarauygun olarak toplu sözleşme yapalım, oturalım, konuşalım. Durumnedir ne değildir, aldığımız ücret nedir, kurum yani fabrika bu üc-reti öder mi ödemez mi oturup bunu tartışalım, toplu sözleşme ya-palım diyorlar. Eğer toplu sözleşme olmazsa hakkımızı yineyasaların öngördüğü ve Anayasal güvence altında olan grev hakkı-mızı kullanırız diyorlar. Şişe Cam işçileri bunu yapıyorlar. Önce iş-vereni çağırdılar, “Gelin oturalım toplu sözleşme yapalım,aldığımız ücretler bize yetmiyor” diye. Anlaşamadılar. Anlaşama-yınca en doğal hakları olan greve gideceğiz dediler. Ama BakanlarKurulu çıktı dedi ki “Siz grev yapamazsınız” Niçin? “Ulusal gü-venliği tehlikeye sokuyorsunuz.” Allah aşkına, Şişe Cam işçileriningrevi ne zamandan beri ulusal güvenlik konusu oldu? Aynı şeyi 2014’te de yaptılar. Orada da Anayasa Mahkemesinegidildi “Ulusal güvenlikle bir ilgisi yok, biz hakkımızı arıyoruz”denildi. “Kavga etmedik, yasa dışı yola sapmadık, cam çerçeve in-dirmedik, oturuyoruz, masada pazarlık yapacağız. Grev yapacağız.Grev de yasa dışı bir olay değil, Anayasanın güvencesi altında buhakkı kullanmak istiyoruz.” Yeniden ulusal güvenlik konusu yaptı-lar ve yeniden aynı süreç başlıyor, yeniden büyük bir ihtimallemahkemelere gidilecek ve hak aranacak. Bu neyi gösteriyor? İkti-dardaki partinin demokrasiye tahammül etmediğini gösteriyor. İkti-dardaki partinin işçinin haklarını kullanmasına engel olmak içinher türlü çabayı gösterdiğini gösteriyor. O nedenle buradan açık venet ifade ediyorum: Biz, hakkını arayan, alın teri döken herkesin,her işçinin, her sendikanın yanındayız. Taşeronların işçilerin hakla-rını sonuna kadar savunmak... Bir sendikalı işçi bir kadrolu işçiaynı haklara sahip olacak, taşeron işçi de. Aralarında hiçbir fark,hiçbir ayrım olmayacak. Sizin haklarınızı sonuna kadar savunmak,benim boynumun borcudur. 126

Kılıçdaroğlu Ne Söyledi? MADEN İŞÇİLERİ BİZİM BAŞIMIZIN ÜSTÜNDEDİR Değerli arkadaşlarım, geçen hafta Zonguldak’tan söz etmiştim,Zonguldak’taki işçilerden söz etmiştim. Torba Kanunun içine sıkış-tırılan 58.maddeden söz etmiştim. İşçilerin haklarının ellerindenalınacağından söz etmiştim, bütün bunları ifade etmiştim. İşçilerdediler ki, biz maden ocağından çıkmayacağız. Torba Kanun görü-şülürken, bizim grup başkan vekilleri dedi ki, \"işçilerin sorunu çö-zülünceye kadar biz de bu kanuna muhalefetimizi sonuna kadarsürdüreceğiz. \" Bugün sabaha karşı bir haber geldi, bir uzlaşmasağlanmış. Eğer bir uzlaşma sağlandıysa, parlamentoda bunun ta-kipçisi olacağız. Maden işçileri bizim başımızın üstündedir değerliarkadaşlar. En zor şartlarda, yerin metrelerce altında kömür üretenkişilerdir bunlar. Kömürü teneffüs eden insanlardır bunlar. Bakın bir maden işçisinin eşinin anlatımından söz edeyim.Diyor ki bu maden işçisinin eşi, bir akademik araştırmada yapılanbir çalışmada yer alan bir bölüm. Ben o bölümü aldım, sizlerlepaylaşmak için. “Her gün eşim işe giderken dua ediyoruz ki, sağsalim eve dönebilsinler diye.” Doğrudur, yeraltında çalışıyorlar.“Eve geldiklerinde ise, bir çift laf edebilmek için gözünün içine ba-kıyoruz, ama yemeği yedikten sonra ya uyuyorlar ya da stres atmakiçin kahveye gideceklerini söylüyorlar. Tabii biz de o kadar çalış-manın sonucunda bu isteklerine bir şey diyemiyoruz. Kendi ara-mızda komşulara, akrabalara ve ev oturmasına gidip vakitgeçiriyoruz” diyor. Bu şartlarda insanlar çalışıyor, bu şartlarda alınteri döküyorlar, bu şartlarda evlerine helal ekmek getiriyorlar. Do-layısıyla işçi kardeşlerimizin haklarına sonuna kadar sahip çıkmakhepimizin görevidir. Biz bu görevi yapacağız. Zonguldak’takibütün işçiler, ister yerin altında çalışsın, ister yerin üstünde çalış-sın, bütün işçilerin haklarına sahip çıkmak Cumhuriyet Halk Parti-sinin temel görevidir. HER İKİ KİŞİDEN BİRİ İCRALIK DURUMDA Herkes perişan vaziyette; esnaf icra takibindeki KOBİ sayısı330 bin 306 KOBİ icra takibinde. Takibe düşen tutar 24 milyar 800milyon lira, yani eski parayla 24 katrilyon lira. İcra dosyaları zatenher vatandaşın, neredeyse iki kişiden birisinin icra dairelerindedosyası var. Biz bunların üzerinden bir şekliyle çıkmak ve bu so- 127

Umut Veli DEVELİrunları çözmek durumundayız. Geçen bir mektup, Kahveciler Bü-feciler Esnaf Odası Genel Sekreteri yazıyor. Diyor ki, “Emekli ma-aşları önceden yüzde 60’larda bağlanırken, şimdi yüzde 39-40üzerinden bağlanıyor. 1000 TL asgari ücretin altında maaş bağlanı-yor” diyor. Biz bunu yıllardır söylüyoruz, bak başınıza gelecek di-yorduk. Emeklilere söylüyorduk. Bunlar taban aylığı kaldırdılardiyorduk, aylığın düşecek diyorduk, milli gelir artışından sana payverilmeyecek diyorduk, emekli bu ülkenin ikinci sınıf vatandaşıhaline getirilecek diyorduk. Aynı şeyi söylüyorum, aynı şeyi!Bütün emeklilere sesleniyorum; ağlayacağınıza, sandığa gittiği-nizde CHP’ ye oy vereceksiniz, ağlamayacaksınız. SOSYAL GÜVENLİK KURUMU’NU KİM BATIRDI? Bana diyorlardı ki, efendim şu Kılıçdaroğlu var ya Kılıçda-roğlu. Ne olmuş Kılıçdaroğlu’na? “Bu Kılıçdaroğlu SSK’yı ba-tırdı” diyorlardı, defalarca, her seferinde söylerler. Şimdi değerliarkadaşlarım, üç sosyal güvenlik kurumunun, Emekli Sandığı veBAĞ-KUR da dahil üç sosyal güvenlik kurumunun benim emekliolduğum tarihte, yani 99’daki açığı 2 milyar 341 milyon liraydı.Peki, şimdiki açığı ne kadar? 20 milyar lirayı aştı arkadaşlar. Şimdi ben buradan Erdoğan’a ve Binali Yıldırım’a soruyorum;bu rakam doğru mudur, yanlış mıdır? Şimdi ben sana soruyorum,Sosyal Güvenlik Kurumunu kim batırdı? 2 milyar liradan 20 mil-yar liraya çıktı açık. Üstelik benim zamanımda kadın 34, erkek 43yaşında emekli oluyordu. Şimdi emeklilik yaşı 65. Aylığı düşürdün.Hasta her gittiği yerde cebinden para ödüyor. Eczaneye gidiyorpara ödüyor, hastaneye gidiyor para ödüyor, maaşına bakıyor ora-dan da para kesilmiş. Sevgili Erdoğan beni duyuyor musun? Duya-caksın beni, beni dinleyeceksin, sen bu kurumları batırdın. Senbatırdın sen! İNSANCA HAKÇA BİR DÜZEN KURACAĞIZ Ne söyledik? İnsanca hakça bir düzen kuralım dedik. Çözümsöyledik. Bu ülkede huzuru refahı paylaşmamız lazım, geliri pay-laşmamız lazım. Emekliye iki maaş ikramiye... Söyledik, iki maaşikramiye vermezseniz olmaz. Taşeron işçisine kadro, kadro ver-mezseniz olmaz. Şimdi uyduruktan bir şeyler yapıyorlar. Taşeronişçisine kadro verilinceye kadar o davanın takipçisi olacağız. Taşe- 128

Kılıçdaroğlu Ne Söyledi?ron işçisi kardeşlerim asla unutmasınlar. Yine söyledik, bir işverenister sanayici olsun ister KOBİ, vergisini ve sigorta primini tamödüyorsa, ödediği vergi ve sigorta primi kadar bir yıl süreyle sıfırfaizli kredi vereceğiz, bitti. Kime veriyoruz? Üretene veriyoruz.Çalışana veriyoruz. Kime veriyoruz? Onun yanında çalışan işçileredolaylı olarak veriyoruz. Bunu söyledik. Taban fiyat... Dedik ki, biryıl önceden açıklansın taban fiyat. Kim neyi ekeceğini bilsin. Fın-dık borsasını niye Karadeniz’de kurmuyoruz? Bunu da söyledikkendilerine. Biz bütün sorunları ve bütün çözümleri biliyoruz. 129

Umut Veli DEVELİ CHP GENEL BAŞKANIKEMAL KILIÇDAROĞLU NE SÖYLEDİ? EĞİTİM 130

Kılıçdaroğlu Ne Söyledi?Evet, 13 Temmuz 2015’de Sayın Davutoğlu geldiğinde dedim ki, “Bir diğer temel sorun alanımız eğitimdir” dedim. “Eğitimin kesinlikle düzelmesi lazım, bu eğitimpolitikasıyla bizi çağdaş uygarlığa taşıyacak nesilleri yetiştireme-yiz” dedim. 15 yılda 6 bakan değişti. Her bakan kendisine göre birmilli eğitim politikası belirliyor. Oysa adı üstünde, milli eğitim.Yani bir partinin eğitim politikası değil, bütün vatandaşların eğitimpolitikası olacak, milli olacak. Her vatandaş, her partiden vatandaşçocuğunu okula gönderecek, çağdaş eğitim almasını istiyor, iyi bireğitim almasını istiyor, iyi okumasını istiyor, üniversiteye girme-sini istiyor, yeteneklerinin açığa çıkmasını istiyor, dünyayı sorgula-masını istiyor. Yeni ve çağdaş bir eğitimden yanayız dedik, bununolması lazım. İMAM HATİPLERİ KURAN PARTİ BİZİZ Biz “Eğitim” dedikçe, onlar dediler ki, “Vay siz imam hatiplerekarşısınız.” Dedik ki, “Kardeşim imam hatiplere niye karşı olalım?İmam hatipleri kuran parti biziz, açan parti biziz, karşı çıkmıyoruzki. Yeteri kadar imam hatip olsun, orada da çocuklarımız okusun,iyi okusun, bir sorunumuz yok.” Ve bugün geldiğimiz noktada ço-cuklarını denek olarak kullanan, milli eğitimde denek olarak kulla-nan dünyadaki tek ülke Türkiye. Her seferinde aldılar, herseferinde ayrı ayrı politikalar uyguladılar. Veliler çocuklar ne yapa-caklarını bilmediler, nereye başvuracaklarını da bilmediler. Böylebir garip yapıyla karşı karşıyayız. ÖĞRETMENLERİ NEDEN ATAMIYORSUNUZ? Milli eğitimden bir-iki soruna değineyim. Bakın, 2016-2017 dö-neminde 1 milyon 897 bin 527 öğrenci okullaşamamıştır. Yaklaşık2 milyon çocuk okula giremiyor. 15 yılda Türkiye’yi nereye getir-diler? Başka bir şey daha, ücretli öğretmen, kadrolu öğretmen, ve-kâletle öğretmen... Dünya kadar atama bekleyen öğretmen var,öğrenmen ihtiyacın varsa al, kadrolu ata. Hayır, ücretli olacak, ve-kâletli olacak. 100 bin öğretmen açığımız var. 15 yılda tamamla-madılar. Biz ne dedik? Atama bekleyen öğretmen sorununukaldıracağız, bütün öğretmenler öğrencileriyle buluşacak, hiç kim-senin endişesi olmasın. Eğitimi boşladılar. 2002 yılında eğitim yatı-rımlarının oranı yüzde 17,18’di. Geliyorum 2017 yılına, eğitime 131

Umut Veli DEVELİyatırım için harcanan para yüzde 8’e düştü, 8,51’e düştü. Daha acıbir şeye söyleyeyim. 21.Yüzyıldayız arkadaşlar, 21.Yüzyıldayız!İlkokulların yüzde 31’inde birleştirilmiş sınıflarda eğitim yapılıyor.Yani ilkokul 1-2-3’ncü sınıflar veya 1-2-3-4’ncü sınıflar bir aradaeğitim yapıyorlar, aynı odada eğitim yapıyorlar. 21.Yüzyıldayız!15 yılda bu sorunu çözemediler, 15 yılda. Oysa bu sorunun çözümübir yıla bakar, en geç bir yıla. Niçin? İnşaat bitecek, öğrenmeni ata-nacak, bu kadar basit. 15 yılda sen bu ülkenin çocuklarının eğitimsorununu çözemiyorsan, o koltukta niye oturuyorsun arkadaş? Sor-ması gereken kim? Vatandaş soracak. EĞİTİM YAP BOZ TAHTASINA DÖNÜŞTÜ Yapboz tahtasına döndürdüler. Bakın, arkadaşlar çıkarmışlar.Ortaöğretime geçiş sistemindeki değişiklikleri. İlk LGS gelmiş, de-ğiştirmişler OKS yapmışlar. Sonra OKS’yi değiştirmişler SBS yap-mışlar, sonra SBS’yi değiştirmişler çoklu SBS yapmışlar, sonraçoklu SBS’yi değiştirmişler TEOG yapmışlar, şimdi TEOG kalkı-yor, ne olacağını kimse bilmiyor. Böyle bir eğitim sistemi olur mu?Deli saçması, evet gerçekten de deli saçması! Eğitimde de söyledik, yanlış yapıyorsunuz. Bütün paydaşlarıdavet edin, bütün paydaşları. Eğitim şurasını toplayalım, bir eğitimpolitikası oluşturalım. Bir partinin değil, bir ülkenin eğitim politi-kası olur. Örnek verdim Finlandiya... Dünyanın en güzel reformunuyapan, en etkili reformunu yapan eğitimde Finlandiya’dır. Finlan-diya’nın reformu yapan eğitim bakan yardımcısını Türkiye’yedavet ettik. Gelin dedik anlatın, biz de öğrenelim. Bunlar hiçbirşeyi yapmıyorlar, başka işlerle uğraşıyorlar. Yazık değil mi bizimçocuklarımıza? Okuduğunu anlama yeteneğinde son sırada. Benimçocuğum, bizim çocuklarımız niye okuduklarını anlamıyorlar,nedir bu sistem? BU ÖĞRENCİLERİN, AİLELERİN GÜNAHI NE? Değerli arkadaşlarım, geçen hafta gruba gelirken bir grup askeriöğrenci ailesi yolumu kesti, “bizim sorunlarımız var” dediler. Nedirsorununuz? 15 Temmuz darbe girişimi olurken harp okulu öğrenci-leri okullarında, askeri lisede okuyan öğrenciler okullarında ve dersyapıyorlar. 30 Temmuz’a kadar dersleri devam ediyor. 31 Tem-muz’da bunlar mezun olacaklar, dolayısıyla diploma bekliyorlar. 132

Kılıçdaroğlu Ne Söyledi?Ama o gün bir kanun hükmünde kararname çıkmış. Bunların hiçbi-risi okudukları okuldan mezun olamazlar, bunlara farklı üniversite-lerin olmayan bölümlerinin diplomaları veriliyor. Bir dahasöyleyeyim; farklı üniversitelerin olmayan bölümlerinin diploma-ları verilmiş. Bu diplomada şöyle bir ifade var. Örneğin, bir gencimizin dip-lomasını okuyayım: “Jandarma Astsubayı Meslek Yüksekokulundabaşarıyla tamamlayarak 669 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamekapsamında bu ön lisans diplomasını almaya hak kazanmıştır.” Ba-şarıyla tamamladığını söylüyor, ön lisans diploması jandarma mı?Hayır, başka bir üniversitenin olmayan bölümü ve bir haksızlıklakarşı karşıyalar. Haksızlığın asıl nedeni, 669 sayılı Kanun Hük-münde Kararnameye yollama yapması, vurgulama yapması. Çünküo kanun hükmünde kararnameyi görünce, hiç kimse bunları işe al-mıyor. İyi de, bu öğrencilerin günahı ne, bu ailelerin günahı ne? Birhaksızlığı engellemek için, onlara mezun oldukları okulun diplo-masını vermiyorsunuz, başka bir okulun diplomasını veriyorsunuz.Çünkü hak etmişler o diplomayı. Ama diyorsunuz ki, sakın ha bun-lara dikkat edin, bunlar FETÖ’cü, bunları sakın çalıştırmayın vebunlara iş vermeyin. Bu insan haklarına aykırıdır. FETÖ’yü şid-detle kınıyoruz, hiçbir tereddüdümüz yok. Ama haksızlığa uğrayanherkesin yanında olmak insan olmanın doğal bir sonucudur ve bizhaksızlığa uğrayan herkesin yanında olacağız. BUNLAR MİLLİ FALAN DEĞİLLER Son günlerde ciddi bir tartışma var, eğitimle ilgili sınavlarla il-gili. Değerli arkadaşlarım, devlet akılla yönetilir, devlet bilgiyleyönetilir, devlet birikimle yönetilir, devlet sabırla yönetilir, devletortak akılla yönetilir, devlet sabırla akıllı bilgiyle tutarlılıkla yöne-tilir. Eğer bir karar alacaksanız, oturur bakarsanız alacağım kararınsonuçları ne olur diye. Oturup tartışacaksınız, işi bilenle tartışacak-sınız. Bir kişiyle değil, birden fazla kişiyle bir araya geleceksiniz.Bu kararın yansımaları ne olur diye buna bakacaksınız. Şimdi şugeldiğimiz hale bakın. Sınav sistemi değişiyor, her Bakan değişti-ğinde değişiyor, eğer bir sistem her Bakan değiştiğinde değişi-yorsa, o sistem milli değildir; çünkü Bakana göredir. AmaBakanlığın adı Milli Eğitim Bakanlığı. Nasıl bir milliyse, sınav de- 133

Umut Veli DEVELİğişiyor Bakan değişiyor, Bakan değişiyor sınav şekli değişiyor. Ai-leler de perişan, çocuklar ne olacak diyor. Hangi sınava girecekler,nasıl girecekler diyor. Değerli arkadaşlarım, çocuklarımızın iyi okumasını isteriz.Analitik düşünmelerini isteriz, dünyayı sorgulamalarını isteriz,çevrelerini sorgulamalarını isteriz. Çocukların hakları da var, ohaklarının neler olduğunu onlara öğretmek isteriz ve iyi öğretmen-ler olmasını, iyi öğretmenlerin çocuklarımızı eğitmesini isteriz. AdıMilli Eğitim, ama bu bakanlık milli değildir. Kesinlikle bütün ta-rafların katılımı ile Milli Eğitim Şurası toplanmalı. Devlet ortakakılla yönetilir, akıl akıldan üstündür. ÖĞRENCİLER DENEME TAHTASI YAPILIYOR Ben size Eğitim Reform Girişimi var, çok güzel bir sivil toplumörgütü. Olaya siyasal değil, olaya tamamen bilimsel yaklaşıyor.Bakınız şunu söylüyor: “Haziran 2017’de öğretmen strateji belgesi2017-2023 yayınlandı” öğretmen strateji belgesinin yayınlanmasıgayet güzel. Demek ki 2023’e kadar nasıl bir öğretmen yetiştirece-ğiz, bunu herkesin bilmesi lazım. Ama şöyle devam ediyor:“2017’de açıklanan belge, kamuoyuna kapalı, saydamlıktan ve ka-tılımcılıktan uzak biçimde geliştirildi.” Bu nasıl milli? Vatandaşınhaberi yok, eğitimcilerin haberi yok, sendikaların haberi yok, siviltoplum örgütlerinin haberi yok, ama bir strateji belgesi yayınlıyor-lar kimsenin haberi yok. Kim yayınlıyor? Milli Eğitim Bakanlığı.Nasıl milli ki, vatandaşın haberi yok? Yine devam ediyor, çocuklarımız acaba mutlu mu? Bunu daaraştırmışlar. Bunu araştıran PİSA. Geliyorlar çocuklar arasında,bütün ülkelerdeki pek çok ülkedeki çocuklar arasında anketler dü-zenliyorlar, bizim çocuklara da soruyorlar mutlu musunuz diye.Raporda şöyle diyor: PİSA 2015 değerlendirmesinde, öğrencilerinyaşam memnuniyetine ilişkin sorulara yer verilmesi oldukça sevin-diricidir. Buna göre Türkiye’deki 15 yaşındaki öğrencilerin yüzde28,6’sı 0 ilâ 10 arasındaki yaşam memnuniyeti ölçeğinde 0 ilâ 4arasını seçiyor. Yani yaşamlarından memnun olmadıkları ortaya çı-kıyor. Çocuk nasıl memnun olsun ki, aile de memnun değil. Birçocuk, okula giden bir çocuk heyecan duyar, memnun olur, hayataumutla bakar, umutla asılır, geleceğini düşünür, neleri nasıl yapaca- 134

Kılıçdaroğlu Ne Söyledi?ğının hayallerini kurmaya ve o hayalleri gerçekleştirmek için çabaharcamaya başlar, ama siz çocukları mutsuz ediyorsunuz. Bu dönemde ortaöğrenim kurumlar sınavı geldi, bunu reformdiye sattılar, uzun uzun anlattılar. Bakan değişti, seviye belirlemesınavı geldi, bunu da reform diye savundular. Yeni bir reform yapı-yoruz, eskiyi kötülediler. Bir süre sonra Bakan değişti yeni birmodel geldi TEOG, temel eğitimden ortaöğretime geçiş sınavı. Buda yapıldı, büyük reform diye bunu da sundular. Ama bir sabahkalktık, 15 Eylül 2017 Adalet ve Kalkınma Partisinin Genel Baş-kanı dedi ki, “Başbakana söylerim TEOG kalkar.” ÇOCUKLARIMIZ BU KADAR DEĞERSİZ Mİ? Şimdi bütün velilere sesleniyorum, bütün velilere! Senin çocu-ğun bu kadar değersiz mi? Senin çocuğun bu kadar değersiz mi?Birisi kalkıyor, eğitimci değil, eğitimi de bilmiyor, yeteri kadar bil-miyor, ama diyor ki “Başbakana söylerim bu kalkar” diyor. Ve ara-dan 87 saat geçtikten sonra Milli Eğitim Bakanı taksi durağındaTEOG’un kaldırıldığını açıklıyor. Taksi durağında! Böyle bir sis-tem olabilir mi Allah aşkına, böyle bir devlet yönetimi olabilir mi,devlet böyle yönetilir mi? Boşuna demiyorum bunların yatacakyeri yok diye. Taksi durağında çocuklarla ilgili kararı açıklıyorsun.Öbürü “Başbakana söylerim kaldırır” diyor. Neye göre koydun,neye göre kaldırıyorsun? Değerli arkadaşlarım ve TEOG yerine geçecek modeli de Bakanaçıkladı. Açıklamasında tarihi bir hata yaptı. Aslında bir gerçeği iti-raf etti. Dedi ki, “öğrencilerin yüzde 10’unun nitelikli okullaramerkezi sınavla alınacağı öngörülmüştür” dedi. Yani okullarınyüzde 10’u nitelikli, yüzde 90’ı niteliksiz okullar. Kim itiraf edi-yor? Milli Eğitim Bakanı itiraf ediyor. Bir eğitim sistemini düşü-nün, devlet okullarının yüzde 90’ı niteliksiz okullar. Nitelikliokullar sadece yüzde 10. SÜRATLE MİLLİ EĞİTİM ŞURASI TOPLANMALI Şimdi eleştiriyoruz da, ne yapmamız lazım? Öyle ya, veliler debekleyebilirler, CHP ne yapacak, nasıl yapacak? Siz neyi öneriyor-sunuz diye soracak. Bir, kesinlikle süratle bir Milli Eğitim Şurasıtoplanmalı, bütün taraflar ama. Bütün taraflar Milli Eğitim Şura- 135

Umut Veli DEVELİsına davet edilmeli. Ne dedik? Devlet ortak akılla yönetilir, önyar-gıyla devlet yönetilmez. Akıl akıldan üstündür, eğitim şurasını top-layacağız. Herkesi davet edeceğiz, gelin arkadaşlar eğitimitartışalım. Bunu kim yaptı zamanında? Zamanında Finlandiya yaptıve Finlandiya dünyanın en ciddi ve en köklü eğitim reformlarınıyapan ülkelerden birisi. Bakın Milli Eğitim Bakanlığı Dış İlişkiler Genel Müdürlüğünün2008’de söylediği: Finlandiya eğitimde fırsat eşitliği, okul ve prog-ram çeşitliliğine gidilmeksizin, tüm bireylere aynı eğitim olanakla-rını sunduğu için başarılıdır, fırsat eşitliği sağladığı için başarılıdır”diyor. Kim diyor? Milli Eğitim Bakanlığı diyor. Biz ne yaptık? Oreformu yapan bakan yardımcısını Türkiye’ye davet ettik. Finlandi-ya’dan reformu yapan bakan yardımcısını Türkiye’ye davet ettik.Buyurun gelin, reformu nasıl yaptınız? Milli Eğitim Bakanlığındaneğitimle ilgili bütün taraflara çağrıda bulunduk, gelin dinleyin.Çocuk hepimizin çocuğu, çocuğun babası A partisinden B partisin-den C partisinden olabilir, ama bu çocuklar bizim çocuklarımız. Buçocukların iyi eğitim alması lazım, iyi okuması lazım bu çocukla-rın. Biz davet ettik, görevimizi yaptık. HER OKULUN BİR BÜTÇESİ OLMALI İki, her okulun bir bütçesi olmalı. Devlet, yani hükümet özelokullara 1 milyar 300 milyon lira teşvik veriyor. Özel okullara,ama devlet okullarına vermiyor. Niye vermiyor? Çünkü devletokullarına fakir fukaranın çocuğu gidiyor da ondan, vermem diyor.Niçin bunu söylüyor? Fakir fukara, ben çocuğa iyi eğitim verme-sem teşvik de vermesem zaten oyu çantada diyor. Böyle bakıyor,bu konuda da bütün velilerin dikkatli olması lazım. EĞİTİMDE LİYAKAT ESASINA DÖNÜLMELİ Üç, liyakat esasına dayalı bir sisteme yeniden dönmek zorunda-yız. Liyakat sistemine dayalı bir esasa dönmek zorundayız. Öğret-menlerin yetiştirilmesiyle ilgili özel çaba, özel eğitim harcamakzorundayız. Öğretmen kaliteliyse, öğretmen bilgiliyse, eğitim dekalitelidir ve çocuklarımız da iyi yetişirler. Taşımalı eğitime sonvermemiz lazım, bir diğer maddemiz taşımalı eğitim. Nerede çocukvarsa orada okul olacak, nerede çocuk varsa orada okul, orada öğ-retmen de olacak. Tıpkı her köyde bir ziraat mühendisinin, bir zira- 136

Kılıçdaroğlu Ne Söyledi?atçının olmasını nasıl öngörüyorsak, her köyde bir öğretmenimizolacak. Boğazımızdan keseceğiz, gerekirse yemeyeceğiz, bütün pa-rayı eğitime harcayacağız, çocuklarımız için. Bütün parayı! Bakın bir bilgiyi daha sizlerle paylaşayım. Şöyle diyor EğitimReform Girişimi: “2015 yılına ilişkin verilere göre Türkiye gene-linde ilkokul öğrencilerinin yüzde 50,5’i, ortaokul öğrencilerininyüzde 40,8’i, ortaöğretim öğrencilerinin 10,2’si ikili eğitim öğretimyapan okullara devam ediyor.” Yani sabahçı ve öğlenci bunlar, ikilieğitim yapıyorlar ve acı bir cümle şu: “Bu konuda Milli Eğitim Ba-kanlığı tarafından güncel ve bölge il temelinde veri paylaşılmıyor.”2015’den sonra veri paylaşmıyorlar, gizliyorlar. Kimden? Vatan-daştan. Hani milliydi bu, niye gizliyorsunuz? Gizliyorlar. Dolayı-sıyla eleştiriyoruz, ama ne yapılması gerektiğini de söylüyoruz. ÇOCUKLAR KOBAY OLARAK KULLANILIYOR Kendi çocuklarını kobay olarak kullanan, Milli Eğitimde kobayolarak kullanan tek devlet var Türkiye Cumhuriyeti Devleti, tekhükümet var Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti. Kobay olarak kulla-nıyorlar. Sabah akşam eğitim politikası değişiyor. Böyle bir düzenolabilir mi, böyle bir yapı olabilir mi? Bunun hesabını hep birliktesormak zorundayız. Şimdi paralel iki yapı dedim, birisi tabii saray hükümeti gayri-meşru, öyle bir hükümet Anayasada yok, ama fiilen var. Bir deyasal hükümet var, Binali Yıldırım Hükümeti. Dış politikayı sara-yın hükümeti belirler, sarayın hükümet sözcüsü çıkar açıklamayapar, Dışişleri Bakanlığı sözcüsü konuşamaz, bir köşede oturuyor;çünkü kimse ona izin vermez. Eğitim politikasını saray belirler, sa-rayın hükümeti belirler. Başbakanı çağırdım, talimatı verdim, TE-OG’u kaldırın dedim, o da oturdu öğleden sonra kaldırıldı, bitti.Dolayısıyla yasal hükümetle gayrimeşru hükümet arasındaki iliş-kide, gayrimeşru hükümet daha baskın, daha otoriter, istediğini ra-hatlıkla kabul ettiriyor. 137

Umut Veli DEVELİ CHP GENEL BAŞKANIKEMAL KILIÇDAROĞLU NE SÖYLEDİ? GENÇLER KADINLAR ENGELLİLER 138

Kılıçdaroğlu Ne Söyledi?Hükümet gençler 18 yaşında milletvekili olabilirsin diyor, güzel. Ama devam ediyor, diyor ki, “askerlikle ilişiği olanlar milletvekili olamazlar.” Peki, askerlikyaşı kaç? 21. Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu! Gençlerin oyunualmak için onları kandırıyorlar. Sevgili gençler, 18 yaşını aşan veilk kez oy kullanacak gençler size sesleniyorum: Bu sahtekârlığaizin vermeyin. Hem diyorlar ki askerlikle ilişiği olmayacak hem dediyorlar ki 18 yaşında seçilecek diyorlar. Olmaz. Sonra ne dediler?“Olur mu efendim, 18 yaşında milletvekili olur, onun da askerlikleilişiği tamamen kesilir ve askerlikten muaf olur” diyorlar. Kendiçocuğunu milletvekili yapacak, ömür boyu askerlikten muaf ola-cak, garip gurebanın çocuğu nereye gidecek? El Bab’a gidecek,eksi 35-40 derecede soğukta terörle mücadele edecek. AVRUPA ‘EVET’ ÇIKSIN İSTİYOR Şimdi bakın değerli arkadaşlarım, emin olun inanarak söylüyo-rum, referandumda evet oyu çıkmasını en çok bu Avrupalılar isti-yor, en çok bunlar istiyorlar. Niye böyle bir krize imkân veriyorlar?Gazetelerinde “Hayır oyu kullanın” diye manşet atıyorlar. Ne de-mektir bu? Evet oyu kullanın demektir bu. Ben, böyle uluslararasıbir kriz çıktığında döner tarihe bakarım tarihte ne oldu diye. Birtarih dergisi arkadaşlar, tarih dergisinin 84’üncü sayfasını açıyorum“Ne iyi ettiniz de parlamentoyu bertaraf ettiniz” diyor, başlık bu“Ne iyi ettiniz de parlamentoyu bertaraf ettiniz.” Bu laf ne zamansöylenmiş? 13 Şubat 1878’de, Osmanlı Meclisi Mebusanı kapatıl-dığı zaman Avrupalıların kullandığı cümledir bu cümle, parlamen-toyu istemiyorlar. Bu lafı kim etmiş? Meclis tutanaklarında varbunlar. Prens Bismarck şu açıklamayı yapıyor: “Ne iyi ettiniz deparlamentoyu bertaraf ettiniz. Sizin gibi tek milletten ibaret olma-yan devletlerde parlamentonun faydasından ziyade zararı olur.”Hep söylüyorum ya, bir kişiyi ele geçirdiğinizde devleti ele geçire-ceksiniz bu anayasa değişikliğiyle. Bir kişiyi ikna ettiğinizde Tür-kiye Cumhuriyeti devletini ele geçireceksiniz. Yıllar yılı bu hayalpeşinde olanlar vardı, aynı tuzak hazırlanıyor. BU YASA KENDİ ÇOCUKLARI İÇİN Sadece kendileri için değil, çocukları için de gelecek hazırlıyor-lar. 18 yaşındaki çocuklarına milletvekilliği verecekler; ömür boyu 139

Umut Veli DEVELİaskerlikten muaf tutacaklar, iki yıl milletvekilliği yaparsa ballıemeklilik aylığına hak kazanacaklar. Bunu da havuz medyasınınbazı köşe yazarları “Kılıçdaroğlu bunu yanlış söylüyor” diye söylü-yorlar. Açarsın bakarsın kanuna doğru mu söylüyoruz, yanlış mısöylüyoruz. Bu kadar ballı bir kaymağı manavın oğluna verirlermi? Bakkalın oğluna verirler mi? Vermezler, kendi çocukları içinyapıyorlar. Şimdi, parlamentoyu fesih yetkisi veriyorlar. 18 yaşındaki milletvekilliğini kimin için getiriyorlar? Bu Anka-ra’da oturan beyler var ya, kendi çocukları ve torunları için getiri-yorlar. Onlar milletvekili olacak. Neden? Bir de üstelik hiç askeregitmeyecek. Bereket versin, Sayın Cumhurbaşkanı bu gerçeklerimeydanlarda anlatıyor. Biz anlatsak kimse inanmayacak “Olur muöyle şey?” diyecekler. Söylüyor beyefendi. “18 yaşında milletve-kili yapacağım, askerden de muaf yapacağım.” Kimin çocuğunu?Kahramanmaraşlı Ökkeş’in çocuğunu mu yapacak? Berber İrfan’ınçocuğunu mu yapacak? Kimin çocuğunu milletvekili yapacak?Kendi çocuklarını ve torunlarını milletvekili yapacaklar; onlarairfan hazırlıyorlar, gelecek hazırlıyorlar. Vatandaşlarımdan isteğim:Nisan ayında sandığa gideceksiniz. Demokrasi sadece benim soru-num değil, hepimizin sorunu, Sandığa giderken şu soruyu kendi-nize sorun: Benim 18 yaşında, 19 yaşında, 20 yaşında, 25 yaşındaçocuğum var, kaç aydır, kaç yıldır işsiz. Sen buna iş mi buldun?Şimdi, milletvekilliğiyle beni kandırmaya çalışıyorsun. Gençlerinoyunu almaya çalışıyor. GENÇLER BU OYUNA GELMEZ Sevgili gençler, bu oyuna gelecek misiniz? Kimse bu oyuna gel-mez arkadaşlar. Ayrıca askerlikten muaf yapacaklar, bu Anka-ra’daki beylerin çocukları hiç askere gitmez, hiç gitmedi, gitmiyorda zaten ama garibanın çocuğu El Bab’a gider, garibanın çocuğueksi 35 derecede, eski 20 derecede dağların tepelerinde terörle mü-cadele eder, şehit olur gelir, onlar ne yaparlar? “Çok iyi oldu, Allahşehitlik nasip etti” der. Senin çocuğuna niye nasip olmuyor bu şe-hitlik? Sen kendi çocuğunu niye göndermiyorsun? El Bab’a niyegöndermiyorsun? Şimdi diyorlar ki “Rakka’ya gideceğiz.” Senkimin çocuğuna güveniyorsun da Rakka’ya gidiyorsun? Garibanınçocuğuna mı güveniyorsun? Önce kendi çocuklarını al, hep beraber 140

Kılıçdaroğlu Ne Söyledi?gidin Rakka’ya, biz de alkışlayalım. Alın çocuklarınızı gidin Rak-ka’ya. Ne diye gidiyoruz Rakka’ya? Hangi gerekçeyle gidiyoruzRakka’ya? Kim teşvik ediyor sizi? Hangi devletin kara kuvvetlerikonumuna geliyorsunuz siz? Türkiye’nin güvenliği El Bab’dı, bitti.Bunlar bir ara, hatırlarsanız, Şam’a da gidip Emevi Camii’ndenamaz kılacaklardı. Allah’ın takdiri Süleyman Şah Türbesini kaçır-mak zorunda kaldılar. HOCALARINI KAPININ ÖNÜNE KOYANA BU GENÇLİK SANDIKTA HESAP SORAR Aramızda gençler, üniversiteli gençler var, bir çift sözüm varsize. Hocalarınızın kapının önüne konduğunu biliyorum. Sizlerinhocalarınıza sahip çıktığınızı da biliyorum. Bu, sizin bir gurur vesi-lenizdir. Bu, sizin bir onur meselenizdir. Ve siz, yarın hayata atıldı-ğınızda “Ben, benim hocam kapının önüne konulduğunda ben onunyanında dik durdum, onurlu durdum” diyeceksiniz ve çocuklarınızabunu anlatacaksınız. Bu, sizin geleceğiniz açısından çok ama çokönemli bir süreçtir. Sizden isteğim şu: 6 milyon üniversite öğren-cisi var. Bunların büyük bir kısmı aileleri başka yerde, okuduklarıbaşka yerde, dolayısıyla Nisan ayında kaydınızı okuduğunuz yerealın ve referandumda oy kullanın. Oy kullanın ki hocalarınızın hak-kını teslim etme fırsatını yakalamış olalım. Efendim, biz şimdi ho-calarımızın yanında duralım, oy kullanmaya da gitmeyelim! Oykullanmamaya gitmemek referanduma “Evet” demektir. O nedenlebütün gençlere, üniversite gençleri hepiniz kaydınızı alın, Türkiyebir kişiye teslim edilemez. Türkiye, devasa güzel bir ülkedir. Körtopal da olsa bir demokrasisi vardır. Bir kişilik bir rejim Türkiye’yifelakete sürükler. O nedenle hepimizin görevi vardır, bunu yapmakzorundayız. GELİN HEP BİRLİKTE TÜRKİYE’DE KÖKLÜ BİR DEĞİŞİMİ GERÇEKLEŞTİRELİM Kuşkusuz bazılarının bir işi var, sendikal hakları var, yasal gü-venceleri var, hak arayabiliyorlar ama bir de başka bir tabloyu sizinönünüze koymak isterim. Milyonlarca gencimiz işsiz. Kadın erkek,üniversiteyi bitirmiş, tek üniversite bile değil, iki üniversite bitir-miş, sadece üniversiteyi bitirmemiş, mastır yapmış, doktora yap-mış; sadece mastırı, doktorayı Türkiye’de de değil yurt dışında da 141

Umut Veli DEVELİyapmış ama bugün işsiz. İşsizlik bütün kötülüklerin anasıdır. Birdaha söylüyorum. İşsizlik, bütün kötülüklerin anasıdır. Eğer bir ül-kede bir hükümet varsa, o hükümetin birinci görevi işsizliği önle-mektir. O topluma barış getirmek istiyorsanız, huzur getirmekistiyorsanız, her evde huzur olsun diyorsanız işsizliği önleyeceksi-niz, işsizlikle mücadele edeceksiniz. Ama bugün, 4 gencimizden1’isi işsiz. Yazık günah değil mi? Anneler babalar bu çocuklarınıhangi umutlarla gönderdiler okula? Hangi umutlarla, bunlar mezunolacak, oğlum askere gitti geldi, kızım üniversiteyi bitirdi, yarınöbür gün evlenecekler, ben torun sahibi olacağım. İşsiz adam, işsizgencecik kız, ne olacak bunların hâli? GENÇLİĞİ KANDIRIYORLAR Ankara’da hükümet eden o beylerin böyle bir derdi yok, çocuk-larının da böyle bir derdi yok; hepsinin yatları, katları, gemileri var.Hepsi o gemilerini götürüyorlar, başka ülkelerin sicillerine kayde-diyorlar. Kayıt dışı paralar, rüşvetler gırla gidiyor, ama gerçektenalın teri döküp, gerçekten bu ülke için çalışan gencecik, pırıl pırılçocuklarımız işsiz. Daha vahim bir tabloyu önünüze koyayım de-ğerli arkadaşlarım. 5 milyon gencimiz, 15-29 yaş aralığında 5 mil-yon gencimiz ne okula gidiyor ne de çalışıyor. Bunların 1 milyon400 bini erkek, 3 milyon 600 bini kadın. Ne olacak bunlar? Hiçbundan söz ediyorlar mı? İşsizlikten söz ediyorlar mı? İstihdam ya-ratmaktan söz ediyorlar mı? Hakkını yemeyelim, söz ediyorlar;“İstihdam arttı” diyorlar. Nasıl artıyorsa işsizlik de artıyor. Birisiyalan söylüyor. Doğruyu söyleyen kim? Önümüzdeki gerçek, mil-yonlarca gencin işsiz olduğu. Bizim üzerimize düşen ne? Buradanbütün o gencecik, pırıl pırıl, taşı sıksa suyunu çıkaracak bütüngençlere sesleniyorum: Eğer siz bu ülkede iş istiyorsanız, eğer sizbu ülkede taşeron işçisi değil de sendikalı işçi olmak istiyorsanız,eğer siz bu ülkede bir kamu görevlisi olmak istiyorsanız kapısınıvuracağınız, derdinizi anlatacağınız tek bir parti var, o partinin adıCumhuriyet Halk Partisidir. Bütün genç kardeşlerime sesleniyo-rum, kadın erkek bütün gençlere: Türkiye’yi düzeltmek mi istiyor-sunuz, istihdam sorununu çözmek mi istiyorsunuz, siyasetin ahlaklızeminde büyümesini mi istiyorsunuz gelin CHP’ye gelin, hep bir-likte Türkiye’de köklü bir değişimi gerçekleştirelim. 142

Kılıçdaroğlu Ne Söyledi? KADINLARA HUZURUN SÖZÜNÜ VERİYORUZ Güzel ülkemin güzel kadınları, önümüzdeki süreçte sizin de so-rumluluğunuz var. Eminim her anne, çocuğuna güzel bir Türkiyebırakmak ister. Her anne, çocuğunun özgürce yaşayabileceği birTürkiye ister. Her anne, çocuğunun işinin aşının olduğu bir Türkiyeister. Her anne, Türkiye’de evinde, köyünde, bahçesinde, neredeolursa olsun huzur içinde yaşamak ister. Size huzurun sözünü veri-yoruz, huzurun sözünü. Birlikte yaşamak varken neden kavga? Bir-birimizi dinlemek varken neden kutuplaşma? Bir Anayasadeğişikliği yapılıyor, toplum ikiye bölünmüş vaziyette, neden?Oysa Anayasa değişikliklerinin bayram havası içinde kabul edil-mesi lazım, çünkü o Anayasa hepimizin Anayasası olacak, hepimi-zin geleceği olacak, hepimizin güvencesi olacak. Ama o Anayasadeğişikliği toplumun yarasını düşman, yarısını dost ilan ederse top-lum ayrışır, toplum bölünür. Buna hiç kimsenin hakkı yoktur. İsti-yoruz ki oturulalım, birlikte düşünelim, birlikte karar verelim,birlikte tartışalım, birlikte daha güzelini bulalım. Birlikte çalış-mak, birlikte düşünmek, birlikte konuşmak varken neden kavga,neden ayrışma, neden bölünme? Bölünmeyelim; doğusu da bizimbatısı da bizim, güneyi de bizim kuzeyi de bizim; kadını da bizimerkeği de bizim; çocuklar hepimizin, niye ayrışıyoruz? Bugün gerçekten acı bir olayla karşılaştık. Bursa-Ankara kara-yolunda kadın işçileri Ankara’ya taşıyan bir otobüs devrildi, 7 ka-dınımız hayatını kaybetti, 5’i ağır 35 kadınımız yaralı. ÖlenlereAllah’tan rahmet diliyoruz, yaralılara acil şifalar diliyoruz. Kadın-ların öyle bir tabloyla karşılaşması hepimizi üzdü. Umarım birdaha bu tür olaylar olmaz. KAŞIKLA VERDİLER, KEPÇEYLE ALDILAR Değerli kadın kardeşlerim, sevgili anneler; bugün size hitapetmek istiyorum, bugün sizin için konuşmak istiyorum. Her anneister ki evde huzur olsun. Evde huzur varsa emin olun mahalledehuzur vardır. Mahallede huzur varsa bilin ki o kentte, o şehirdehuzur vardır. O şehirde huzur varsa bilin ki Türkiye’de huzur var-dır. Huzurun yolu nedir? Beraber yaşamaktır. Huzurun yolu nedir?Akşam evde tencere kaynayacak. Huzurun yolu nedir? Çocuğumaskere gitti geldi güzel bir iş sahibi olsun, kızımın işi gücü olsun, 143

Umut Veli DEVELİonları evereyim, evlensinler, torunlarım olsun. Bunu her anne ister,her anne özlemle bekler. Ekonomiye bakıyoruz, pek parlak birtablo yok, işsizlik almış başını gidiyor. 6,5 milyon evladımız işsiz.Bir yere gittiğimde ceplerim küçük kâğıtlarla doluyor, annelerinyazdıkları mektuplar “Çocuğum işsiz, oğlum, kızım işsiz, ne olur-sunuz iş bulun” diye, bir annenin en temel sorunu bu. Sevgili anne-ler şunu düşünün: On beş yıldır bir parti iktidarda, on beş yıldırsürekli istikrardan söz eder, on beş yıldır sürekli “kişi başına gelirarttı, 3 katına artırdık” diye. Sevgili anneler, sorun, peki bu on beşyılda benim çocuğum niye işsiz diye sorun. Benim kızım niye işsizdiye sorun. Komşumun çocuğu niye işsiz diye sorun. Üniversiteyibitirdi, yıllardır bekliyor, atama bekliyor, öğretmen kızım, oğlumniye bekliyor diye sorun. Bunu sormak zorundasınız. ANALAR KAN AĞLIYOR Enflasyon artı, çift haneli oldu, rakam vereceğim size. Asgariücretliler - çok sayıda kadın kardeşimiz asgari ücretle çalışır - 2017yılında yüzde 8 zam yapıldı asgari ücrete. Son fiyat artışlarını veri-yorum: Ulaştırmadaki zam yüzde 17,9; yüzde 8 verdiniz, yüzde17’yle geri aldınız. Yüzde 8 verdiniz, sağlıkta yüzde 12,53’le sağ-lıktan aldınız, eğitimden yine aynı şekilde, oradaki zam da yüzde9,33. Bunları topladığınız zaman asgari ücrete kaşıkla verdiğinizikepçeyle geri aldınız. Asgari ücretli bütün kadın kardeşlerime ses-leniyorum yani onun altında ücret olmaz yani onun altında hayatdevam etmez: Sana verdiklerini daha fazlasıyla zamla geri alıyor-larsa sen artık bu düzene “Hayır” demek zorundasın. Bu düzensenin düzenin değildir; bu düzen ağaların, Ankara’daki beylerindüzeni. Bizim savunduğumuz düzen nedir? Bizim savunduğumuzdüzen halkın düzenidir, milletin düzenidir, emeğin düzenidir, çiftçi-nin düzenidir. MUSLUĞU AÇTIĞI ANDA 5 ÇEŞİT VERGİ ÖDÜYOR Efendim, kadın musluğu açınca 5 çeşit vergi öder: Katı atık be-deli, katı atık toplama bedeli, atık su bedeli, çevre temizlik vergisive KDV. Ama bunlar Man’da olsalardı hiç bunları ödemeyecek-lerdi. Man’da kur şirketi, Türkiye’ye getir parayı, hiç, keyfin ye-rinde, her şey tıkırında. Vergi, 5 kuruş bile ödemiyorsun, 1 kuruşbile ödemiyorsun ama fakir fukaraya gelince ensesine biniyorsun. 144

Kılıçdaroğlu Ne Söyledi?O gariban kadın bulaşık yıkarken vergi ödeyecek ama sen hiçbirşey yapmayacaksın. Bunları asla doğru bulmuyoruz, asla doğrubulmuyoruz. Sen fakirden alacaksın, birilerine tahsis edeceksin. ESNAF PERİŞAN VAZİYETTE Esnaf kardeşimin durumu pek parlak değil. Çok sayıda esnafkadın kardeşimiz de var özellikle lokantacılıkta, kuaförlükte bayağıbaşarılı adımlar atıyorlar, haklarını yememek lazım. Sözde sicil affıgetirdiler, kredi alacaklar sicil affı getirdiler. Kanun nedir biliyormusunuz? Kanunda şu düzenleme var: Bankalar kara listeyi dik-kate almayabilir yani borcunu ödemediği için bankalar tarafındankara listeye alınan esnafın “Bankalar isterlerse kara listeyi dikkatealmayabilirler.” Hiçbir banka da dikkate almıyor ve esnaf perişan,14 milyon esnaf. Sözde düzenleme yapıyorlar “Sicil affı getirdik”diyorlar. “Yanlış yapıyorsunuz” diye söyledik. Bir karar alırsın “Budikkate alınmaz” dersin, nokta. Almayabilirsin ne demek? İsteralırsın ister almazsın. Banka da diyor ki “Ben de dikkate alıyo-rum.” Dolayısıyla, yürümüyor, çarklar dönmüyor değerli arkadaş-larım. Peki, bizim çocuklarımız işsiz, Suriye’den gelen asgariücretin altında merdiven altı atölyelerde ya da belli fabrikalarda as-gari ücretin altında çalışan Suriyeliler var mı? Var. Çok mu? Çok.Peki, benim evladım işsizken onlara iş kapısını açan düzen adil birdüzen midir? Hakça bir düzen midir? Sevgili anneler, toplumsal barışımız konusunda da sizin düşün-menizi isterim. Şehitler geldiğinde ağlayan sizsiniz, şehitler geldi-ğinde yüreği yanan sizsiniz. Bir anne aynen şunu söyledi: “Şehithaberleri olduğunda televizyon izleyemiyorum, hemen kapatıyo-rum, dayanamıyorum.” Ama bunlar, şehitler arasında bile ayrımyaptılar; gaziler arasında bile ayrım yaptılar. Ben diyorum ya, val-lahi bunların yatacak yeri yoktur diye. Yahu şehit şehittir kardeşim,şehidin ayrımı mı olur, gazinin ayrımı mı olur, Allah aşkına söyle-yin bana. Benim umudum sizlersiniz bu ülkenin güzel kadınları,benim umudum. BÜTÜN ŞEHİTLER BİZİM ŞEHİDİMİZDİR, BÜTÜN GAZİLER BİZİM GAZİMİZDİR Dün Güvenpark’ta yaşanan bir dramla ilgili, bir terör eylemi ne-deniyle Güvenpark’ta hayatını kaybeden ailelerin çocukları, baba- 145

Umut Veli DEVELİları, anneleri bir araya geldiler. Güvenpark’ta 30 kişi hayatını kay-betti. Aileler soruyorlar: “Bizim çocuklarımız öldü, babalarımızöldü, annelerimiz öldü, bizim çocuklarımızı, babalarımızı, annele-rimizi, hayatını kaybedenleri neden şehit saymıyorsunuz? Nedenbizim sorunlarımızla ilgilenmiyorsunuz? Yaralılarımız var, onlarıneden gazi ilan etmiyorsunuz?” Sorunları çözülmedi diye şikâyetediyorlar, meydanlara çıkıp şikâyet ediyorlar. Terörden çok şeyçektik, büyük acılar çektik terörden. Ben bütün annelere söz veri-yorum: Şehit yakınlarıyla, gaziler arasında hiçbir ayrım olmayacak.Hangi şehidimiz nerede şehit olduysa olsun herkese eşit muameleyapılacak. Benim şehidim, onun şehidi, benim gazim, onun gazisiolmayacak; bütün şehitler bizim şehidimizdir, bütün gaziler bizimgazimizdir. Ben bunu ilk söylediğimde “ayrım yapıyorsunuz” dedi-ğimde şikâyet etmişlerdi “Ayrım yoktur” diye. Ama bugün, her şeyortaya çıktı ki ayrım var. Biz bu ayrımı kaldırmaya kararlıyız de-ğerli arkadaşlarım. ENGELLİLER ÇALIŞMAK, ÜRETMEK İSTİYOR Değerli arkadaşlarım, az önce söyledim, Gazi Mustafa KemalAtatürk 1921 yılında aslında sosyal devletin temelini attı, ÇocukEsirgeme Kurumunu kurdu. Sosyal devlet nedir? İnsanı odağınaalan devlettir sosyal devlet. Eğer birisinin işi yoksa ona iş yaratandevlete sosyal devlet denir. Birisi engelliyse, onun engelli olma-sına özel ayrıcalıklar tanıyan devlettir sosyal devlet. Sosyal devlet,herkese aş, herkese iş sözü veren devlettir. Sosyal devlet, örgüt-lenme özgürlüğünü, sendikacılığı öngören devlettir sosyal devlet.Engelliler aramızda, engelli komisyon üyeleri aramızda. Engelli-lere de pozitif ayrımcılık sağlamak gerekiyor. Bizim Anayasamızın değiştirilmesi dahi teklif edilmeyen mad-delerinden birisi neydi? “Türkiye Cumhuriyeti demokratik, laik,sosyal bir hukuk devletidir”, yani bir sosyal devlettir Türkiye Cum-huriyeti ve yine Anayasasında engelliler için özel düzenlemelervardır. Peki, engelliler ne istiyorlar? 10-16 Mayıs Engelliler Günü.Engelliler asla ve asla sadaka istemiyorlar. Engelliler çalışmak isti-yorlar, engelliler üretmek istiyorlar, engelliler alın teri dökmek isti-yorlar, engelliler kazanmak istiyorlar, engelliler kimseye muhtaçolmadan onurlu bir birey gibi Türkiye Cumhuriyeti’nde yaşamak 146

Kılıçdaroğlu Ne Söyledi?istiyorlar. Bunun adresi ne? Bütün engelli kardeşlerime söylüyo-rum: Bunun adresi Cumhuriyet Halk Partisidir, kesinlikle eminolun, Cumhuriyet Halk Partisidir. Sosyal devlet sadece engellilerin mi hakkını koruyacak? Hayır.Çalışanların iş güvenliğini sağlayacak. Çalışanlar, çalıştıkları yer-lerde onurlarıyla çalışacaklar, birlikte çalışacaklar, güçlü olacaklar,bunu yapacaklar. Ve çalışanlar şunu yapacaklar: Çalıştıkları yer-lerde güvenlik içinde çalışacaklar, birlikte çalışacaklar, yaşamlarıgüvence altında olacak. Bakın iş kazalarında hayatını kaybedenlerisık sık dile getiririm. 2013’ün ilk dört ayında 289 işçi, 2014’ün ilkdört ayında 431 işçi, 2015’in ilk dört ayında 488 işçi, 2016’nın ilkdört ayında 595 işçi, 2017’nin ilk dört ayında 586 işçi iş kazala-rında hayatını kaybetti. Bunlar isimsiz insanlar arkadaşlar. Bunlarölürler kimsenin haberi olmaz. Hani sosyal devlet dedik ya, haniinsan dedik ya, hani insanın onuru ve gururu dedik ya, hani insanalın teri dökerek evine ekmek götürmek ister dedik ya, işte bunlarisimsiz kahramanlardır. Çalışırlar, üretmek isterler, alın teri döker-ler ama bir iş kazasında hayatlarını kaybederler. Bu kadar insan işkazalarında hayatını kaybediyorsa demek ki mevcut iktidar, iş gü-venliğini yeteri kadar sağlayamıyor. Değerli arkadaşlarım, iş kaza-larından hayatını kaybedenlerin sesi sadece ve sadece CumhuriyetHalk Partisidir. Onların haklarını savunan tek parti sadece ve sa-dece Cumhuriyet Halk Partisidir. Aramızda engelliler var. Geçen hafta değindim. Onlar çalışmakistiyorlar, üretmek istiyorlar, alın terlerinin karşılığını almak isti-yorlar, dolayısıyla onlarla ilgili olarak atılacak her olumlu adıma –sevgili engelliler- sonuna kadar destek vereceğiz. Geçenlerde çokacı bir tabloyla karşı karşıya kaldık. Ankara Büyükşehir Belediye-sine 82 engelli kadrosu için Devlet Personel Başkanlığı atama ya-pıyor. Ankara Büyükşehir Belediyesi “82 engelliyi istemiyorum”diyor. “Kadronuz boş.” “Olsun, engellileri çalıştırmayacağım”diyor. Hangi siyasi görüşten olursa olsun bütün engellileri görevedavet ediyorum, eğer boş kadroya devletin yaptığı atamaya karşıçıkıp almıyorsa, “Ben engellileri çalıştırmak istemiyorum” diyorsa,önümüzde seçimler var hesabını sorsunlar. Hep birlikte soracağız.Sizin yerinize biz takip edeceğiz. 147

Umut Veli DEVELİ CHP GENEL BAŞKANIKEMAL KILIÇDAROĞLU NE SÖYLEDİ? BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ 148


Like this book? You can publish your book online for free in a few minutes!
Create your own flipbook