Kılıçdaroğlu Ne Söyledi?Bugün 10 Ocak, bugün Çalışan Gazeteciler Günü. Bize haber ulaştırmak için günün yirmi dört saatinde çalışan, bize doğru haber ulaştırmak için alın teri döken, bize at-latma haber ulaştırmak için kendi arkadaşlarını bile atlatan ki top-luma duyduğu sevgiyi, saygıyı ve toplumun doğru haber almasıaçısından verdiği emeği yücelten gazeteci arkadaşlarımıza hepimizsevgilerimizi, saygılarımızı sunuyoruz. BASIN HÜR OLMALIDIR Biliyorum, çok farklı görüşlerden gazeteci arkadaşlarımız var,gazetelerimiz var, topluma haber taşırlar. Görüşü ne olursa olsunhiçbir gazeteci arkadaşın tutuklanmasını istemeyiz, gözaltına alın-masını istemeyiz. Onun görevi toplumu aydınlatmaktır, toplumabilgiyi taşımaktır. Eğer onun üzerine baskı kurarsak, haber yapma-sını engellersek, yorum yapmasını engellersek, gözaltına alırsak,tutuklarsak demokrasiden söz edemeyiz. Demokrasinin bizatihivarlık nedeni medyanın özgürlüğünde yatmaktadır. O açıdan, bizimhapishanelerimizde şu anda 150’ye yakın gazeteci arkadaşımız var,bazen 147 deniyor, bazen 146 deniyor, bazen 148 deniyor ama150’ye yakın gazeteci arkadaşımız var. Bir kısmının iddianamesibile hâlâ hazırlanmış değil ama içeride bekliyorlar, savcı ne zamaniddianameyi hazırlayacak ve biz savunmamızı yapacağız. Bir baskıdöneminden geçtiğimizi biliyorum. 20 Temmuz darbesinin sonuç-larını hep birlikte görüyoruz, 20 Temmuz sivil darbesinden sonrasonuçlarını hep birlikte görüyoruz. O açıdan birinci acıyı çeken ga-zeteci arkadaşlarımızdır, özgürce haber yapamıyorlar. Bazen otosansür uygulamak zorunda kalıyorlar. 9 BİN GAZETECİ İŞSİZ Değerli arkadaşlarım, şu anda 147 gazetecimiz hapiste ama 9bin işsiz gazeteci var. Bu iş kolunda işsizlik oranı yüzde 29, enyüksek işsizlik oranı gazetecilik alanında yaşanıyor. 17 bin çalışan-dan sadece 3 bini sendikalı, hiçbir güvenceleri yok doğru dürüst.Hani, demokrasi, demokrasi diyoruz ya, medya özgürlüğü, medyaözgürlüğü diyoruz ya, Türkiye’nin bugün yaşadığı tablo maalesefbu. Ama bütün bunlara rağmen inatla, dirençle, kararlılıkla haberyapmaya çalışan gazeteci arkadaşlarımız var. O gazeteci arkadaşla-rımızın önünde saygıyla eğiliyoruz bugün. 149
Umut Veli DEVELİ CUMHURİYET GAZETESİNİN YAZARLARI YÜZ GÜNDÜR TUTUKLU, İDDİANAME YOK Cumhuriyet Gazetesinden şu anda hapiste olanların eşleri ara-mızda, onlara hoş geldiniz diyoruz. Onlar şunu gayet iyi bilsinler:Onların şu anda cezaevinde bulunmaları hepimiz açısından üzüntüverici, ama onlar onurlarıyla ve dik duruşlarıyla kimseye ödün ver-medikleri için oradalar. Onlarla hepimiz onur duyuyoruz ve gururduyuyoruz, herkes bunu çok iyi bilsin. Akın Atalay, Murat Sabuncu, Kadri Gürsel, Gülay Öz, HakanKara, Turhan Günay, Musa Kart, Önder Çelik, Bülent Utku, Mus-tafa Kemal Güngör 100 gündür tutuklu, aynı zamanda 39 gündüronlarla beraber Ahmet Şık da hapiste. Şu sorunun cevabını almışdeğiliz: Gözaltına aldınız, tutukladınız, 100 gündür iddianame yok.Nasıl bir adalet bu? Belli ki bir yerlerden talimat bekliyorlar, biryerlerden onur bekliyorlar, olur üzerine iddianame hazırlayacaklarveya suçlayacakları hiçbir materyal yok, hiçbir şey yok. O zamaniddianameyi geciktirerek bunlara gözdağı vermek istiyorlar, öyleanlaşılıyor. O savcılara şunu söylüyorum: Eğer sizin unvanınızda“Cumhuriyet” sözcüğü varsa ve siz cumhuriyetin savcısıysanızcumhuriyetin gereklerini yapın. Birilerinin kölesi ve kulu olmayın.Birilerinin iktidar sopası olmayın. Cumhuriyeti sonuna kadar savu-nun. Cumhuriyet sözcüğünün gereğini yapın, onun onurunu taşı-yorsanız bilinçli taşıyın, arzumuz budur. Bu ülkede bizim adalete ihtiyacımız var. Sadece CumhuriyetGazetesi yazarları değil, hiçbir gazetecinin hapiste olmasını isteme-yiz. Bütün gazeteciler özgür olmalı. Atila Taş niçin hapiste? MuratAksoy niçin hapiste? Nazlı Ilıcak niçin hapiste? Turan Alkan niyehapiste? Ali Bulaç niye hapiste? Altan kardeşler niçin hapiste? Hepbirlikte bütün köşe yazarlarının, düşünce insanlarının, bilim insan-larının özgürce yazı yazmalarını ve düşüncelerini özgürce ifade et-melerini istiyoruz. Bu, bizim demokratik geleneğimizdir. Bu, bizimülke sevgimizdir. Bu, bizim birlikte yaşama irademizi seslendirme-mizdir. O açıdan Cumhuriyet Gazetesinin yazarları 100 gündür tu-tuklu, gözaltında, hapisteler, onların bir an önce kapalı cezaevindenyarı açık cezaevine dönmelerini bekliyorum çünkü Türkiye şu andayarı açık cezaevi konumunda. , 150
Kılıçdaroğlu Ne Söyledi? ZALİMLİKTE REKOR KIRDILAR 12 Eylül dönemine geri dönelim. 12 Eylül döneminde tutukla-nan gazeteci sayısı 31, 20 Temmuz darbesinden sonra tutuklanangazeteci sayısı 150’yi aştı. Zalimlikte bir rekor kırdılar değerli ar-kadaşlar. 15 günlük çocuğu annesinden ayırdılar. Ya insanda vicdanolur, 15 günlük bir çocuğu annesinden nasıl ayırırsınız? Günlerceanne sütünü ememedi bu çocuk. Biz itiraz ettik de anne ile çocuğubuluşturduk. Şimdi, vatandaşın derdine bakın, bunların derdinebakın. Şimdi, kalkmış diyorlar ki “Kim hayır derse bunlar teröristsayılır.” Akla bakın, akla… En güzel cevabı bir şehit annesi veri-yor, diyor ki: “Ben hayır diyorum. Ben şehit anasıyım, ne yapacak-sın bana? Sen benimle tabuta mı sarıldın? Benim oğlum nişanlıydı,düğünü olacaktı, sen ne hakla beni tehdit edersin? Ben de seni teh-dit ediyorum, hakkım haram olsun” diyor şehit annesi. Onlar,“Hayır” diyenleri terörist, 15 Temmuz yanlısı olarak gösteriyorlar.Biz ne diyoruz? İster “hayır” de, ister “evet” de bu vatandaşlarıntamamının benim başımın üstünde yeri var diyorum. Aramızdakifark siyahla beyaz kadardır. Bizde sevgi var, onlarda kin var; bizdehoşgörü var, onlar insanı tanımızlar, onlar çıkarlarını düşünürler.Biz milletimizi, vatanımızı, bayrağımızı düşünürüz. Biz bu ülkedeherkesin huzur içinde yaşamasını isteriz. Biz bu ülkede farklı dü-şüncelerde olsak bile, farklı yerlerde otursak bile, gelir düzeyleri-miz farklı olsa bile bir arada, huzur içinde yaşamak isteriz, birlikteyaşamak isteriz, beraber yaşamak isteriz, mutlu yaşamak isteriz;onlarla aramızdaki fark bu. Onun için diyorum “hayır” dediğinizandan itibaren bu Türkiye derin ve güzel bir nefes alacak ve rahat-layacaktır. Birlikte yaşama iradesini ortaya koyacağız. GAZETECİLERİ SUSTURMAK DEMOKRASİYE ZARAR VERİYOR Hapisteki gazeteci sayısı 150’yi aştı. 150’yi aşan sayı TürkiyeCumhuriyeti tarihinde hiç bir darbe döneminde yaşanmamıştır. Enson, Deniz Yücel’i çağırıyorlar, Die Welt Gazetesinin Türkiye tem-silcisi, hem Türk vatandaşı hem Alman Vatandaşı, kendisi de ifadevermeye gidiyor, gözaltına alıyorlar, uzun süredir tutuklu. Kısasüre içinde özgürlüğüne kavuşmasını istiyoruz. Bu, bizim arzumuz.Bir gazeteci üzerine bu kadar baskı kurmak doğru değildir; gazete- 151
Umut Veli DEVELİcileri hapse atmak doğru değildir, gazetecileri susturmak doğru de-ğildir. Bu, demokrasiye zarar veriyor, Türkiye’ye zarar veriyor,Türkiye’nin imajına zarar veriyor. Umarım kısa süre içinde serbestbırakılır. Gözaltına alınmasının gerekçesi şu: Berat Albayrak’la il-gili olarak İnternet’te yayınlanan iletiler, mailler vardı. Biz, BeratAlbayrak’ın ne halt ettiğini gayet iyi biliyoruz, Irak’ta neler yaptı-ğını çok iyi biliyoruz. Benim Amerika ziyaretim sırasında saniyesaniye kendisine kimler tarafından bilgi verildiğini de biliyorumama Türkiye’nin gündemi bu olmadığı için şimdilik sessizliğimizikoruyoruz ama Berat Albayrak bunu kulağına küpe etsin, yeri za-manı gelince söyleyeceğiz. GAZETELERE ZORLA HABER YAPTIRIYORLAR “EKONOMİ ÇOK İYİ” DİYE Dış politikada böyle de ekonomi mi çok iyi? O da tam bir fela-ket. Gazetelere zorla haber yaptırıyorlar “Ekonomi çok iyi” diye.Zorla yazı yazdırıyorlar “Ekonomi çok iyi” diye. Gidin Kapalı Çar-şıya bakın İstanbul’da. Hava parası bile bir servet, kiralık dükkân-lar var. Buyurun Ankara’ya gidin, AVM’lere bakın, kiralık bir sürüdükkân görürsünüz. İstanbul’da Bağdat Caddesinde yer bulamazdı-nız, her taraf kiralık yazısıyla dolu. Perpa’yı da biliyorum, evetorası da öyle. TÜRKİYE’DE MEDYA ÖZGÜRLÜĞÜ YOK Değerli arkadaşlarım, basın özgürlüğü önemli. Sadece bizimiçin değil, demokrasisi gelişmiş bütün ülkeler için basın özgürlüğüdördüncü güç olarak kabul edilir. Yasama, yargı, yürütme vemedya özgürlüğü, bu kadar önemli. Dün 24 Temmuz’du, BasınBayramı ve Basından sansürün kaldırılışının 109’uncu yılıydı. 109yıl önce medya özgürlüğü ve basın üzerindeki baskılar kalktığı içinbayram ilan edilmişti. Ama 109 yıl sonra Türkiye’de medya özgür-lüğü yok ve gazeteciler bugünü bayram olarak kutlamadılar. Geldiğimiz şu acı tabloya bakın. Dünya ilerliyor, dünya gelişi-yor, özgürlükler her alanda gelişiyor. Basın özgür olacak ki, vatan-daş doğru haber alsın. Ama bunun önüne set çekiliyor ve medyaözgürlüğü şu anda Türkiye’de yok ve basın bayramı kutlanmadıTürkiye’de. Aynı gün İstanbul’da Adliye Sarayında CumhuriyetGazetesinin davası görüşülüyordu. Cumhuriyet Gazetesi, cumhuri- 152
Kılıçdaroğlu Ne Söyledi?yetle yaşıt bir gazete, bütün ömrü FETÖ gibi suç örgütleriyle mü-cadele eden bir gazete ve şimdi bu gazetenin yazarlarını alıyorsu-nuz, FETÖ örgütüyle FETÖ’yle iltisaklı ilişkili diye yazarlarınıhapse atıyorsunuz. Aklın mantığın alacağı şey değil. Medya bu hale getirilmeli miydi? Ve Cumhuriyet iddianamesinihazırlayan savcı da FETÖ’den yargılanan birisi. 109 yıl önce AliPaşa vasiyetnamesinde şunları yazıyor, basın üzerindeki baskıyıkaldıran Ali Paşa şunları yazıyor: “Basın özgürlüğü ancak hatala-rını düzeltmek istemeyen hükümetler için bir tehlikedir. Vatanıniyiliğinden başka bir şey düşünmeyen bir hükümet için basın öz-gürlüğü bir nimettir. Çünkü hatayı size basın gösterir, yanlışınızısize basın gösterir. Eğer siz basın üzerinde baskı kurarsanız, bu ül-keye ihanet etmiş olursunuz.” Geldiğimiz süreç maalesef budur.. BERBEROĞLU’NUN TOPLU İĞNE KADAR SUÇU YOK Tabii bu arada hapishaneler tıka basa doldu; damatlar dışarıda,parası olanlar dışarıda, bir de dayısı olanlar var, vatandaşlarımızdayısı olanları gayet iyi bilirler, yani siyasi desteği olanlar onlar dı-şarıda, diğerleri tamamen içerde. Milletvekilleri de içerde. Bizimbir milletvekilimiz var, onurlu bir milletvekilimiz var, saygı duydu-ğumuz bir milletvekilimiz var, Sayın Enis Berberoğlu. Onu bura-dan saygıyla selamlıyoruz. Açıkça söylüyorum açıkça! EnisBerberoğlu’nun toplu iğne ucu kadar hiçbir suçu yok, suç unsuruda yok. Dosyasında da yok, ama öbür boyu hapse mahkûm edildi,sonra iyi niyet dolayısıyla 25 yıl ağır cezaya mahkum edildi. Kararıveren hâkim hâkim değil, dava dosyasını hazırlayan savcı da savcıdeğildir. İktidar partisinin hâkimi ve savcıları bu kararı aldılar. Do-layısıyla gün gelecek Enis Bey onuruyla dışarıya çıkacak, ama onumahkûm edenleri ettirenleri tarih unutmayacaktır. Tarih onları mut-laka, ama mutlaka yazacaktır. BÜTÜN GAZETECİLER SERBEST KALMALI Değerli arkadaşlarım, bugün Birgün Gazetesi muhabiri MahirKanaat’in duruşması var. Pek çok gazetecinin de duruşması var.Aylardır içeride, bir türlü yargının önüne çıkarılamıyor, bir türlü!Niçin? Efendim Berat Albayrak’ın maillerini paylaşmış diye, onlarıkamuoyuyla paylaşmış diye. Ne yapalım, paylaşabilir. Yani onunattığı mailleri paylaşmak suç mu? Benim Amerika ziyaretimde her 153
Umut Veli DEVELİsaatim; kiminle görüştüm, ne konuştum, neler yaptım, günü gü-nüne saati saatine Berat Albayrak’a bildiriliyordu. Kim bildiri-yordu? Oradaki bir havuz medyasının gazetecisi. Ben üzüldümmü? Hayır. Ne yaptığımız açık, istediğini bildir. Hatta gelip bendenbilgi de alabilirdi bildirmek için. Ama kendisinin yasa dışı işlemle-rinin açıklanması ve bunun paylaşılmasının faturasını Türkiye’degazeteciler ödüyor. Bu doğru değil. O açıdan bütün gazetecilerinserbest bırakılmasını istiyoruz. Cumhuriyet yazarları bir yıllarını dolduracaklar. Yanlış hatırla-mıyorsam 31 Ekim’de bir yıllarını dolduracaklar. Ahmet Şık’ın negünahı var? Akın Atalay, Murat Sabuncu, Emre İper’in ne günahıvar? Allah aşkına Ali Bulaç’ın, Altan kardeşlerin, Atilla Taş’ın,Mahir Kanaat’in, Nazlı Ilıcak’ın, Murat Aksoy’un ne günahlarıvar? Bunlar gazeteci, gazetecilik görevlerini yapıyorlardı. Eğer birülkede gazeteci hapisteyse, o ülkede demokrasi yoktur. Bakın dikkatinizi çekerim, bizi dinleyen vatandaşlarımın özel-likle dikkatini çekerim. Adını saydığım bazı gazeteciler, şu andahapiste olan gazeteciler, gazetecilik yaptığı dönemde yani yazı yaz-dıkları dönemde belki bir cümle dahi olsa Cumhuriyet Halk Parti-sini övmemişlerdir, CHP şunu da doğru yapı dememişlerdir.Diyebilirler, söyleyebilirler, bizi savunmak zorunda değiller, bizimdoğrularımızı dillendirmek zorunda değiller. Onlar gazeteciler, ka-lemleri özgür olsun diyorum ve onlar gazetecilik yaptığı süreiçinde hep saygı gösterdim, şimdi hapisteler onların haklarını yinedemokrasiye inanan bir kişi olarak biz savunuyoruz. Ben savunu-yorum, sonuna kadar da savunacağım. Gazetecileri hapiste olan bir Türkiye itibar kazanamaz, aktivist-ler hapisteyse itibar kazanamaz. İtibarı demokrasiyle, düşünce öz-gürlüğüyle kazanabilirsiniz. Onlar itibarı parayla kazandıklarını sanıyorlar, paramız olursaitibarımız olur diye. O para hele yolsuzluk rüşvet parasıysa, bırakitibarı sen dünyanın en itibarsız adamısın. Efendim bugün Sözcü davası var, görüşülüyor. Sözcü Gazete-sini hepimiz biliyoruz aslında. Beğenirsiniz veya beğenmezsiniz,Türkiye’nin tirajı en yüksek gazetelerden birisidir. Değeri paraylabiçilmez, çünkü değeri halkın gönlündedir. Yazarları özgürdür, bir 154
Kılıçdaroğlu Ne Söyledi?yerden talimat almazlar yazmazlar, birilerinin önünde diz çökmez-ler, onurlu insanlardır Sözcü’nün yazarları. Söyledikleri her sözünarkasında kapı gibi dururlar. Bir olayı araştırmadan da gündemegetirmezler. Şimdi Sözcü’nün sahibi Burak Akbay silahlı terör ör-gütünü yönetme, yani FETÖ’yü yöneten kişi Burak Akbay. Yö-netme, silahlı terör örgütü propagandası yapma... Hem yönetiyor,hem propagandasını yapıyor, bu nedenle de 30 yıla kadar hapislecezalandırılmak isteniyor. Diyorum ya, bunlar ülkeyi yönetemiyor-lar. Memlekette ne olup bittiğinin bile farkında değiller. Sözcü’yleFETÖ’nün ne ilgisi var Allah aşkına. Açın gazetenin birinci sayı-sından bugünkü sayısına kadar bakın, FETÖ örgütüyle ilgili bir tekolumlu cümle bulurlarsa, bütün bu söylediklerimi geri alacağım.Hep eleştirdiler, iftira ettiler iftiraya sarıldılar, şimdi onun arkasın-dan dava açtılar Sözcü’yü mahkûm etmek için. Siz Sözcü’yü deyazarlarını da Cumhuriyet’i de yazarlarını da asla ve asla mahkûmedemezsiniz, asla ve asla bu milletin gönlünden silemezsiniz, aslave asla o gazeteyi ve gazetecileri yok edemezsiniz. SÖZCÜ’YÜ FETÖ’CÜ İLAN ETTİLER Bakın değerli arkadaşlar, soruşturmayı yöneten basın savcısışöyle diyor: “Burak Akbay’ın –Sözcü’nün sahibi- ortağı olduğu fir-malar ile söz konusu şahıs ve firmalar arasında gerçekleşen ilişkilerolduğu, MASAK raporundaki veriler göz önünde bulunduruldu-ğunda, bu ilişkilerin ticari faaliyetler ve uygulamalar kapsamındaolduğu değerlendirilmiştir.” Ticari bir faaliyet, kağıt alacak ne ya-pacak, mürekkep alacak ne yapacak, matbaa kuracak ne yapacak?Bir yerden satın alacak. Bunların içinde FETÖ’ye destek varsa, hepberaber gidelim üstüne. Yok öyle bir şey. Ben söylemiyorum, basınsavcısı söylüyor. Ama ona rağmen 30 yıla kadar hapisle cezalandı-rılmak isteniyor. Burak Akbay diyor ki, bende bylock programı yok. Doğru,varsa zaten iddianamede olurdu. Şifreli 1 dolar da yok, olsa zatengörürdünüz. Mali hiçbir bağlantım yok diyor FETÖ’yle, FETÖokullarında okumadım diyor, nerede okuduğum belli, yurtlarındakalmadım nerede kaldığım belli, sosyal medya paylaşımlarım yok,ama iftira üzerine beni yargılıyorsunuz diyor. Adalet er geç tecelliedecektir, adaleti hep birlikte sonuna kadar savunacağız. 155
Umut Veli DEVELİ CHP GENEL BAŞKANIKEMAL KILIÇDAROĞLU NE SÖYLEDİ? SURİYELİLER 156
Kılıçdaroğlu Ne Söyledi?Değerli arkadaşlarım, bizim gençlerimiz, çocuklarımız Suriye için Suriye’de şehit oluyor. Bizim çocuklarımız, bizim evlatlarımız, Anadolu’nun gariban ailelerinin ço-cukları Suriye için gidiyorlar, Suriye’de şehit oluyorlar. Onlarıngençleri? Türkiye’de. Nasıl oluyor bu? Üstelik iş bulup çalışıyorlar.Bizim evlatlarımız, bizim çocuklarımız işsiz, onların işi var; sigor-taları yok, düşük ücretle çalışıyorlar, bizim çocuklarımıza iş kapısıkapanmış durumda. Nasıl oluyor bu? İşsiz genç arkadaşım, hâlâisyan etmeyecek misin? Hâlâ demeyecek misin “Artık yeter, benbu düzene hayır diyorum” demeyecek misin? Hayır diyeceksin.Hadi diyelim ki Suriyeliler geldi, olabilir, savaştan kaçtılar, hiç iti-razım yok, alırsın kamplarda tutarsın. 81 ilde Suriyeli var arkadaş-lar, bunları niye kamplarda tutmuyorsun? Bakalım bunlarakamplarda, yemeğini, aşını verelim. Esnafın yanında iş yeri açıyor.Açsın mı? Açsın. Bizim esnafımız vergi veriyor, Suriyeli esnafvergi vermiyor. Bu mudur rekabet? Esnaf kardeşim, hâlâ uyanma-dın mı? Sen de hâlâ bu düzene “Hayır” demeyecek misin? Sen dehayır de. Şimdi Türkiye’de kaç Suriyeli var belli değil, kimse bilmiyor.Rakamlar muhtelif, kimisi 1,5, kimisi 2,5, kimisi 3,5 milyon Suri-yeli var diyor. Sayı, emin olun 4 milyondan az değil. Şimdi diyor-lar ki “Suriyelilere vatandaşlık hakkı vereceğiz.” İnsaf ya! İnsaf!Vatandaşlık hakkını niye veriyorsun, hangi gerekçeyle veriyorsun?İstiyorsa sözüm söz, Suriyelilere vatandaşlık verilsin mi, verilme-sin mi referanduma gidelim, bu kadar açık, bu kadar net. Hep de-miyorlar mı “Millet bilir, millet bilir…” Milletten korkmakardeşim, gel, Suriyeliler için referanduma gidelim. Milletten kork-mayacaksınız, korkmayacaksınız, bizim gibi. BU PARA NEREYE GİTTİ, AÇIKLAYIN Suriyelilere yapılan harcama. Efendim, gayrimeşru hükümetintemsilcisi saray hükümetinin temsilcisi bir açıklama yaptı TayyipErdoğan. Dedi ki, 11 Şubat 2016’da, Türkiye Genç İşadamları Der-neğinin Genel Kurulunda bir açıklama yaptı. “Suriyelilere bugünekadar 10 milyar dolar para harcadık” dedi. Olabilir, hesabı kimsebilmiyor. Ama 23 Haziran 2017’de Şanlıurfa’ya gitti, orada da biraçıklama yaptı. “Devlet olarak bize hicret eden kardeşlerimize 30 157
Umut Veli DEVELİmilyar dolar harcama yaptık” dedi. 10 milyar, 30 milyar dolar, birşey var burada. Nedir, onu bilmiyoruz. Daha sonra yaptığı pek çokaçıklamada “30 milyar dolar harcama yaptık” dedi. Arkadaşlarıma söyledim, bütün internet sitelerini tarayın, Göçİdaresi Başkanlığının bütün hesaplarını tarayın, bütün istatistiklerebakın, bu 30 milyar dolar nereye harcandı? Şu ana kadar çözmüşdeğiliz, öğrenmiş de değiliz. Bakkal bile defter tutarken gelirini gi-derini yazar, bakkal bile defter tutarken kimden ne kadar alacağımvar, kimden ne kadar borcum var hesabını tutar. Kimse bilmiyor,hiç kimse bilmiyor. Adım gibi biliyorum, Recep Tayyip Erdoğanda, Binali Yıldırım da bilmiyor. Bu rakam da hatalı bir rakam, 30milyar dolar nedir biliyor musunuz değerli arkadaşlarım? 90 milyardemektir, evet 90 katrilyon lira demek. Yani dağıtsanız bütün Suri-yeliler abat olacak. Açlıktan ölen Suriyeli var, gidin Yalovalılara sorun. Nereye gittibu paralar? Şimdi bir soru soruyorum. Sen kul hakkı yemediysen,kul hakkına saygılıysan, kul hakkı çok önemlidir diyorsan, vatan-daştan toplanan 30 milyar doları kime, nerede harcadın? Kuruşukuruşuna bu millete hesabına ver arkadaş. SURİYELİLERE VATANDAŞLIK VERİLSİN Mİ,VERİLMESİN Mİ VATANDAŞIMIZA SORALIM Sevgili anneler, şu çağrıyı yaptım. Şimdi, diyorlar ki “Suriyeli-lere vatandaşlık vereceğiz.” Ben de şunu söylüyorum: Her konuda“biz milletin iradesine güveniyoruz” diyorsunuz, “millete gidiyo-ruz” diyorsunuz. Gel kardeşim, sevgili kardeşim, güzel kardeşimSayın Binali Yıldırım, Sayın Recep Tayyip Erdoğan, Sayın Cum-hurbaşkanı, gel beraber referanduma gidelim, milletimize soralım,Suriyelilere vatandaşlık verelim mi vermeyelim mi? Bu konuda hiçkonuşmuyorlar, dikkat buyurunuz bu konuda hiç konuşmuyorlar.Gel kardeşim, sen referandum demiyor musun, işte sana referan-dum konusu. Kime soracağız? Vatandaşa soracağız. Millet yanılırmı? Yanılmaz. Şaşar mı? Şaşmaz. Gel, beraber soralım. Ses çıkmı-yor. Sayın Binali Yıldırım, çok açık çok net bir çağrı yapıyorum:Bununla ilgili parlamentoda her türlü desteği vermeye hazırız, Su-riyelilere vatandaşlık verilsin mi, verilmesin mi milletimize, vatan-daşımıza soralım, onun oyunu alalım, ona göre karar verelim. 158
Kılıçdaroğlu Ne Söyledi? CHP GENEL BAŞKANIKEMAL KILIÇDAROĞLU NE SÖYLEDİ? MAN ADASI 159
Umut Veli DEVELİEfendim keyifli bir grup toplantısı yapacağız. Doğrudur, Türkiye’de beni seven sevmeyen, CHP’li olan olmayan herkes dikkatle dinliyor bu grup toplantısını. Ben de buçerçevede açıklamalarda bulunacağım. Ancak önce izin verirsenizbir-iki konuya kısaca değineyim. ELÇİ’NİN KATİLLERİ HALA BULUNAMADI Bunlardan birisi, Tahir Elçi; Tahir Elçi Diyarbakır Baro Başka-nıydı. 28 Kasım 2015’te Dört Ayaklı Minarenin önünde bir basıntoplantısı yaptı ve toplantıdan ayrılırken bir kurşunla hayatını kay-betti. Faili meçhul bir cinayete kurban gitti. Söz verdiler faili bula-cağız diye. Her taraf polis kaynıyordu, her tarafta kameralar vardı.2015-2017 faili hâlâ bulunamamış. Bizim yakın tarihimizde failimeçhul cinayetler yakın tarihimizin kara sayfalarıdır. Umuyorumve diliyoruz, bu da bir kara sayfa niteliğine kavuşmaz ve Tahir El-çi’nin katilleri bir an önce bulunur ve yargının önüne çıkarılır. ANTALYA ÇİFTÇİSİ TARSİM’DEN ŞİKAYETÇİ Efendim hafta sonu Antalya’daydım. Başta Muratpaşa olmaküzere belediyelerimizin bazı açılışları vardı, onlara katıldım. Tu-rizmcilerle özel bir toplantı yaptık, muhtarlarla da özel bir toplantıyaptık. Daha sonra ben pazar günü yaşanan yağış ve hortum dola-yısıyla tahribata uğrayan seraları gezdim, Finike’ye ve Kumluca’yagittim, vatandaşlarla doğrudan görüştüm. Çünkü sorunu yaşayaninsan bize derdini anlatmalıydı. Madem Antalya’ya gitmişiz, orayagidip o insanların dertlerini dinleme görevimiz vardı. Hepsi dertli,şunu söylüyorlar: “Biz kimseye yalvarmıyoruz, biz kimseden birşey beklemiyoruz, biz hakkımızı istiyoruz” diyorlar, hakkımızı.Dolayısıyla “bizim hakkımızı sosyal devlet olarak bize teslim et-sinler. Biz bize böyle getirip yardım bağış vesaire filan değil, gel-sinler seramızı yapsınlar, parası neyse biz bunu öderiz, çalışırız veöderiz.” TARSİM’den büyük şikâyetleri var, veraset yoluyla parça-lanan arsalar araziler dolayısıyla büyük şikâyetler var, kiralananyerler dolayısıyla yine dolayısıyla yine TARSİM’den şikâyet var.Kamu arazilerini kiralıyorlar özel dışında, onları yine bir şekliyleTARSİM’e gidip kaydını yaptıramıyorlar, buradan da şikâyetlerivar. Biz TARSİM konusunda da bir çalışma yapacağız ve bunuTarım Bakanına sunacağız. 160
Kılıçdaroğlu Ne Söyledi? Finike’de üç ev hortumdan tahrip olmuştu, oturulamaz hal-deydi. Kadınlar geldiler anlattılar. Ben de öyle hükümetin yaptığıgibi yaparız ederiz filan demedim. Dört belediye başkanımız ora-daydı, her biriniz bir evi onaracak dedim, dördüncü belediye baş-kanımız da oturma gruplarını alacak dedim. Bir ay içindeyapılacak, insanlara teslim edilecek, CHP’ye yakışan budur. Bizimbir özelliğimiz var. Neydi? Söz verdik mi yaparız. Tıpkı asgariücret net 1500 lira olsun dedik, yapamazsın dediler. Bütün beledi-yelerimizde asgari ücret en az net 1500 liradır. Demek ki yapıyo-ruz, yapacağız, hiç kimse endişe etmesin. ALIN TERİNİN DEĞERİNİ VEREN PARTİ BİZİZ Tütün üreticilerinin derdini burada dile getirmiştim. Adıya-man’da tütün üreticileri bir yürüyüş yapmak istediler, yasayı pro-testo etmek istiyorlardı. Efendim provokasyon diye polis özelharekat ve jandarma müdahale etti. Kabahat bunlarda değil, müda-hale edenlerde değil, kabahat bunlara talimat verende. Kimsenincamı çerçevesi inmedi, kimsenin arabası zarar görmedi, herhangibir kişiye sataşma olmadı, ellerinde sadece ve sadece Türk bayrak-ları var ve bir de tütün var, başka bir şey yok. Orantısız bir müda-hale oldu. Dolayısıyla buradan bütün tütün üreticisi kardeşlerimesesleniyorum; Adıyamanlılara, Bitlislilere, Malatyalılara sesleniyo-rum, senin tütün hakkını koruyacak olan partinin adı CumhuriyetHalk Partisidir, bunu sakın unutma. Ve tabii eğitimcilerle de toplantılar yaptık. Eğitimle ilgili en sonBakan yeni bir değişiklik yaptı sınavlarda. Sürekli değişiyor, baka-lım nereye kadar gidecek. Anneler, çocuklar sizin çocuklarınız, ço-cuklar bizim çocuklarımız, çocuklara sahip çıkmaz benim degörevim sizin de göreviniz. Bu eğitim sistemine, her gün değişen,neredeyse her saat değişen eğitim sistemine ben de isyan edeceğim,siz de isyan edeceksiniz. Ne zaman? Sandığa gittiğimizde. Bunlaraunutamayacakları bir dersi çocuklarımız adına vermeliyiz, Türkiyeadına vermeliyiz. BUNLARI BÜTÜN TÜRKİYE’YE TANITACAĞIM Bazı rakamlar vereyim size. 2016-2017 eğitim öğretim döne-minde 1 milyon 897 bin 524 çocuk okula gidemedi. Bir daha söy-lüyorum, 1 milyon 897 bin 524 çocuk. Bunlar bizim çocuklarımız 161
Umut Veli DEVELİdeğil mi? Bunların okumaya hakları yok mu? Bunların anneleri ba-baları yok mu? Neden devlet bunlara sahip çıkmıyor? Çünkü kendiçocuklarına sahip çıkıyorlar Ankara’daki beyler, onlar kazansın is-tiyorlar, onlar okusun istiyorlar, vatandaşın çocuğu hiç önemlideğil diyorlar. Vatandaş da yarın sandıkta bunun hesabını sana so-racak. Hiç önemli değil mi diyorsun? Hesabını sana soracak. Bakın sevgili anneler, sevgili babalar; ilkokulların yüzde 31’ibirleştirilmiş sınıflarda ders veriyor. Yani bir, iki, üçüncü, dördüncüsınıflar aynı derslikte ders görüyorlar. Aynı anda hem birinci sınıfvar, hem dördüncü sınıf var. Veya bölünüyorlar bir iki ayrı, üç dörtayrı. 21. Yüzyıldayız, 21. Yüzyılda! 15 yılda sen derslik sorunununasıl çözemezsin? Geliyorum, tablo bu haldeyken özel okullara ak-tarılan para 1 milyar 164 milyon lira. Çocuğunu okula gönderirken harçlık veremeyen babaya sesleni-yorum, çocuğunu okula gönderirken öğle zamanı bir sandviç ala-cak parayı veremeyen anneye sesleniyorum; senin çocuğuna bunlarsahip çıkmadılar, senin çocuğunu gönderdiğin okula sahip çıkma-dılar, ama özel okullara 1 milyar 164 milyon lira para aktardılar, 1milyar 164 milyon lira. Yani eski parayla 1 katrilyon 164 milyarlira para aktardılar. Senin okulunun temizliğini sen yaparsın, camıkırılır sen takarsın, ama özel okullara bu kadar kaynak aktarılıyor. Yine bu dönemde 817 bin 799 öğrencimiz taşımalı sistemle 11bin 900 merkeze taşınıyor. 817 bin 799 öğrencimiz! Öğretmen miyok? Var, niye taşımalı sistem? Nerede bir çocuk varsa, orada okulolmalı nerede bir okul varsa orada öğretmen olmalı ve o çocuğu-muz o okulda okuyabilmeli. 15 yılda yapamadılar, sözüm söz engeç dört yıl içinde yapacağız dört yıl, beş yıl içinde değil dört yıliçinde yapacağız. Bakın şimdi, 1998’den rakam vereyim size. Milli Eğitim Ba-kanlığı bütçesinin yüzde 30’u yatırıma gidiyordu. Yüzde 30’u!2002’de yüzde 17’si yatırıma gidiyordu, 2018’de şimdi yeni büt-çede yüzde 8,6’sı yatırıma gidecek. Çocuklarımıza yatırım yapma-yan bir hükümet olabilir mi, çocuklarını düşünmeyen bir hükümetolabilir mi? Ama bunlar düşünmüyorlar, çünkü bu Ankara’dakibeylerin çocukları ayrı yerlere gidiyorlar, ayrı okullara gidiyorlar,ayrı yerlerde şirket kuruyorlar. Devlete vergi vermemek için her 162
Kılıçdaroğlu Ne Söyledi?türlü dümeni çeviriyorlar. Bu Ankara’daki beylerin çocuklarınıbütün Türkiye’ye tanıtacağım, bütün Türkiye’ye! FAİZCİYE PARA VAR, MEMURA, ÖĞRETMENE, EMEKLİYE, ÇİFTÇİYE, İŞÇİYE YOK! Öğretmene gelelim. 15 yıllık bir öğretmenin aldığı aylık 3 bin40 lira net eline geçiyor. Birinci derecenin dördüncü kademesine,artık daha yükselme şansı yok, 3 bin 144 lira maaş alıyor. Emekliolunca daha da düşüyor. Öğretmene para vermeyip de, öğretmenaybaşını nasıl getireceğim diye düşünürse, çocuğumuzu iyi yetişti-rir mi? Boğazımızdan keseceğiz gerekirse, öğretmene maaş olarakvereceğiz. Çocuklarımızı çünkü ona emanet ediyoruz. Peki, öğretmenler için ne yapacağız? Şikâyet ettik de, diyorlarya “siz olursanız ne yaparsınız, CHP ne yapacak?” diyorlar. Şunuyapacak Cumhuriyet Halk Partisi. Cumhuriyet Halk Partisi bu ül-kenin bütün öğretmenlerini seviyor, bütün öğrencilerini seviyor,bütün çocuklarını seviyor. Önce şunu yapacağız. Bir ÖğretmenlikMeslek Kanunu çıkaracağız, bağımsız bir kanun olacak bu. Öğret-menler, Devlet Memurları Kanunundan çıkacak. Bunlar sadece vesadece Öğretmenlik Meslek Kanunu diye bir özel kanun olacak veöğretmenlik gözde bir meslek olacak, maaşı iyi olacak. Bütün eme-ğini alın terini çocuklarımıza verecek, aybaşını nasıl getireceğimdiye düşünmeyecek. İki, öğretmene 3 bin 600 ek gösterge vermekzorundayız. Dolayısıyla emekli olduğunda da doğru dürüst biraylık alsın. Her 24 Kasım Öğretmenler Gününde öğretmenlerebirer maaş ikramiye vereceğiz; çocuğumuzu okutuyor diye, alınteri döküyor diye. Bütün öğretmen kardeşlerime sesleniyorum, görüşünüz neolursa olsun benim için en saygın olan meslek öğretmenlik mesle-ğidir. Çocuğumu eğitiyorsa, başımın üstünde yeri var. Ama ben deo öğretmene sahip çıkmak zorundayım, öğretmenin hakkını teslimetmek zorundayım. Bu ülkenin geleceği kimseye değil, öğretmen-lere bağlıdır. Ne kadar iyi eğitim verirse, biz o kadar gurur duyarız.Efendim diyecekler ki, “ey Kılıçdaroğlu, sen bunları söylüyorsun,ama para yok para!” bunu diyecekler. Para var para! Sevgili Erdo-ğan para var, pul da var, her şey var. Sevgili Binali Yıldırım, parada var pul da var. Nerede var diyecekler, söyleyeyim; yurtdışındaki 163
Umut Veli DEVELİfaiz lobisine 15 yılda 145 milyar dolar para ödediler, 145 milyardolar. Yurtdışında bir avuç faiz lobisine 145 milyar dolar para öder-sin, öğretmene gelince paramız yok dersin. Ben 145 milyar dolarıbu memleketin öğretmenine vereceğim. Bu 145 milyar dolar dışarıya ödedikleri, bir de içeride var. On-lara ne kadar faiz ödediler? 620 milyar lira. Para yok diyorlar, faiz-ciye tefeciye para var da, memura niye yok, öğretmene niye yok,emekliye niye yok, çiftçiye niye yok, işçiye niye yok? Onlar sesle-rini şimdilik çıkarmıyorlar. Artık kardeşim, memuru, işçisi, emek-lisi, çiftçisi, sanayicisi, üreten alın teri döken hepiniz artık konuşunkoşunun, konuşun artık! SARAYDA OTURUP TÜRKİYE’YE BAKMAK BU ÜLKEYE HAYIR GETİRMEZ! Bir de numaradan şikâyet ediyorlar, vay efendim faizler çokyüksek, niye inmiyor? Sanki bu memleketi Fransızlar yönetiyorlar.Sen yönetiyorsun kardeşim, kime şikâyet ediyorsun? Sen yöneti-yorsun! Faizi indireceksen indir. Binali Yıldırım da bu Zaytungçu-ları gerçekten kıskandıracak bir açıklama yapmış. Bankacılarasesleniyor, “elinizi tutan mı var, faizleri indirin” diyor. Beyefendi-nin müthiş bir mucizesi, faizleri indirin. Senin elini tutan mı var,sen niye indirilecek kararları almıyorsun? Bankacılar ülkeyi yönet-miyor ki, sen yönetiyorsun. Sarayda oturup Türkiye’ye bakmak buülkeye hayır getirmez. Sarayda oturup Türkiye’ye bakmak bu ül-keye hayır getirmez! Bu ülkeye hayır getirecek olan politikacının,çiftçiyle gidip oturup konuşması lazım, emekliyle oturup konuş-ması lazım, muhtarla oturup konuşması lazım. O muhtarları sarayadavet ediyor, ben bütün muhtarların ayağına gidiyorum, bütünmuhtarların! NELERİ SÖYLEDİK, NELERE İTİRAZ ETTİLER? Eskiden şöyle bir şey söylerlerdi. Bu CHP var ya CHP, efendimne getirsek itiraz ediyor, ne söylesek itiraz ediyor, doğru bir şeyyapmıyorlar mı diye. Şimdi roller değişti arkadaşlar, biz ne söyler-sek itiraz ediyorlar, neyi söylersek! Şimdi neleri söyledik, nelereitiraz ettiler bizi dinleyen bütün vatandaşlara anlatayım: Türkiye’de uyuşturucu yaşı 10’a indi. Son 10 yıl içinde uyuştu- 164
Kılıçdaroğlu Ne Söyledi?rucudan yatan hasta sayısı yüzde 381 oranında arttı. Uyuşturucu-dan yatan her 10 kişiden birisi 15 yaşından küçük. Bunu araştıra-lım, önlemini alalım, bu çocuklar bizim çocuklarımız. Önergeyiverdik, araştıralım... AK Partililer reddettiler. Bunu bütün vatandaş-larım hafızalarının bir köşesine yazsınlar. Biz araştıralım çocukları-mız için önlem alalım, onlar bunu reddettiler. Ben tabii bütün AKPartililere değil, burada oturup talimatla oy veren milletvekilleriiçin kullanıyorum. Yoksa Adalet ve Kalkınma Partisine oy verenbütün vatandaşların benim başımın üstünde yeri vardır, onlara hiç-bir eleştiri getirmiyorum. 24 MİLYON RUHSATSIZ SİLAH KİMDE Bireysel silahlanma... 2017 raporu, 25 milyon silah var diyorlarTürkiye’de. 25 milyon, resmi rakamlar, ama bunun sadece 750 biniruhsatlı. Dedik ki, bu böyle olmaz, gelin bunu da oturup konuşalımtartışalım, buna da önlem alalım. Önerge verdik, onu da reddettiler.Başka... Bu offshore dediğimiz var ya cennet bahçeleri diye...Onlar öyle diyorlar, cennet bahçeleri. Offshoreda, yani vergi cen-netlerinde şirket kuruyorlar Türkiye’de vergi vermemek için. Kim?Ankara’daki beylerin çocukları... Dedik ki, bunu da araştıralım. Bi-nali Bey dedi ki, bu suç değil, oturalım araştırsınlar, hatta soruştur-sunlar. Ne kadar güzel dedik, en nihayet bizim dediğimize geldiler,oturup Mecliste bunu araştıracağız. Verdik önergeyi, bunu da red-dettiler. Sabah yüzünü yıkamak için musluğu açan herkese sesleni-yorum, ister çocuk, ister 80 yaşında amca, herkese sesleniyorum. Omusluğu açtığında beş çeşit vergi ödüyorsun, beş çeşit! Sen fakirmisin, zengin misin, gelirin ne? Hiç önemi yok, beş çeşit vergiödüyorsun. Ankara’daki beylerin çocukları da, Türkiye’de vergiödememek için başka yerlere gidip şirket kuruyorlar. Bunu araştı-ralım dedik, bunu da reddettiler. 40 bin öğretmen ataması yapalım dedik, 109 bin öğretmen açığıvar şu anda, 109 bin öğretmen açığı var. 40 binini atayalım dedik,bunu da reddettiler. Hangi hastaneye giderseniz gidin, hemşireaçığı var. 30 bin hemşire... Kadro verelim, atamayı siz yapıyorsu-nuz, hemşire açığını giderelim, bunu reddettiler. Bütün hastane-lerde yatan bütün hastalara sesleniyorum, sana hizmet etmek içinatanması gereken hemşireye bunlar karşı çıkıyorlar. 165
Umut Veli DEVELİ Efendim gaziler, memurlar, işçi emeklileri, memur emeklileri;Ramazan Bayramında kurban bayramında ikramiye verelim dedik,kanun teklifi verdik. Bütün emekliler sizlere sesleniyorum, onu dareddettiler. Bunu da kulağının bir köşesine yaz, hafızanın bir köşe-sine yaz. Ben senin hakkını savunuyorum, sen de benim hakkımısavunacaksın; çünkü ben bu ülke için çalışıyorum, çocuklarım içindeğil bu ülke için çalışıyorum. Gaziler ve şehitler, gaziler ve şehit yakınları; 15 Temmuz’dansonra çifte standart oldu. Birinci sınıf şehitler ve birinci sınıf şehityakınları, 15 Temmuz’unda hayatında kaybeden ve gazi olanlar.Bir de terörle mücadelede yaralanan, eksi 30 derecede 40 derecededağların tepesinde yaralanan ya da hayatını kaybeden şehitler veyakınları artı gaziler, onlar da ikinci sınıf. Dedik ki, bu ayıptır, ah-laken de ayıp, adalet burada olmaz. Böyle yaparsanız adaletsizliğisiz artırırsınız. Gelin bunu düzeltelim, en azından verilen haklarıeşit dağıtalım dedik, bunu da reddettiler. Çiftçi ve köylünün kullan-dığı mazot, ÖTV’yi ve KDV’yi kaldıralım dedik. Çiftçi kullanı-yor, traktörde kullanıyor bunu. Bunu da reddettiler. Asgari ücrettenvergi almayalım dedik, bunu da reddettiler. SEN BENİ YIPRATAMAZSIN KARDEŞİM, BENİM VERİLMEYECEK HESABIM YOKTUR! Şimdi bunlar zaman zaman konuları çarpıtırlar. Biliyorum çar-pıttıklarını ve mal bulmuş mağribi gibi saldırırlar ona. Ben İstanbulBeylikdüzü’nde geçmişte bir uyuşturucu merkezi olan bir yeri be-lediye başkanımız aldı, orayı son derece güzel bir mekân haline ge-tirdi, sosyal tesis haline getirdi. Çocuklar, kadınlar hep bir aradaoturdular, kültürel etkinlikler, biçki dikiş, yemek, efendim çocukla-rın resim yapması, çocukların gelişmesi için bir merkeze dönüştür-düler. Ben de yoksulluğun ne kadar sıkıcı, yoksulluğun ne kadarağır maliyetleri olduğunu anlattım ve yoksul ailelere şunu söyle-dim: “Ekonomi de, ekonomideki çarpıklık da kadına yönelik şidde-tin bir unsurudur diye söyledim. İşte evin beyi aylardır işsizse,geliri yoksa çocuğuna harçlık veremiyorsa, evine büyük bir sinirlegeliyor, ufak bir tartışmada hıncını eşinden alıyor.” Vay efendimsen kadına şiddeti savundun. Ben kadına şiddeti savunmadım, sa-vunmayacağım, savunmuyorum. Kadınlara kalkan her el insanlığa 166
Kılıçdaroğlu Ne Söyledi?kalkmıştır. Ben size yine bazı rakamlar vereyim. Bu iktidar döne-minde “aile aile” diyorlar değil mi? Boşanmalar yüzde 37 arttı.Fuhuş yüzde 790 arttı, adam öldürme yüzde 261 arttı, çocuk istis-marı cinsel istismar yüzde 434 arttı, uyuşturucu bağımlılığı yüzde678 arttı, kadına şiddet yüzde 1400 arttı. Sen kadına şiddeti önleye-ceğine kalkıp benimle uğraşıyorsun. Niye benimle uğraşıyorsun?Çünkü acaba Kılıçdaroğlu’nu nasıl yıpratırım diyor. Sen beni yıp-ratamazsın kardeşim, benim verilmeyecek hesabım yoktur. DAVA AÇSAN NE OLUR, AÇMASAN NE OLUR, SEN BENİM SORUMA ADAM GİBİ CEVAP VER! Şimdi geliyoruz kutuyu açmaya. Hikâyeyi anlatacağım size.Çorum’da 17 Kasım 2017’de bir konuşma yaptım. Erdoğan’a bazısorular sordum. Sonra 21 Kasım 2017’de bu grupta yine sorularsordum. Sorduğum soruyu aynen okuyorum: “Çocuklarının, dünü-rünün, eniştenin, kardeşinin, eski özel kalem müdürünün vergi cen-netlerinde kurulan bir şirkete milyonlarca dolar paragönderdiklerini biliyor musun? Yerli ve milli isen bunun cevabınıvereceksin” dedim. Yerli ve milliysen bunun cevabını vereceksin! Aradan süre geçti tık yok, bana soruyorlar, ben de merak ediyo-rum niye tık yok. Ya haberin yok diyeceksin veya var diyeceksin.Sonra bir gün gazetelerde Kılıçdaroğlu’na dava açacak, ne? 1,5milyon lira, vah vah ne kadar korktum hiç bilemezsiniz. Davaaçsan ne olur, dava açmasan ne olur? Sen benim soruma otur adamgibi cevap ver, adam gibi! SEVGİLİ ERDOĞAN YANINA BİR DOKTOR ALSIN Herhalde beyefendi beni dinliyordur. Önce baştan bir tavsiyemolsun Sevgili Erdoğan’a, yanına bir doktor alsın, doktor da yanındaolsun. İkinci bir soru daha sormuştum; “Sen gittin her tarafta dedinki, Suriyelilere 30 milyar dolar para harcadım. 30 milyar dolar dilekolay. Bakıyoruz Suriyelilere, çoğu dilenci, gariban bu insanlar, aç-lıktan ölen Suriyeli var. Sordum, sen ta gidip Birleşmiş MilletlerGenel Kurulunda” 30 milyar dolar para verdim” diyorsan bunuaçıkla.” Bunun cevabını ver, ama vallahi ben bilmiyorum dedim.30 milyar doları nereye harcadın? Ben bilmiyorum, bakanlar bilmi-yor, 550 milletvekili bilmiyor, sivil toplum örgütleri bilmiyor. Ne-reye gitti bu 30 milyar dolar? Bunun cevabı henüz verilmiş değil. 167
Umut Veli DEVELİBir daha sorayım, Sevgili Erdoğan gözlerinden öperek bir sorudaha soruyorum. 30 milyar doları ne zaman nerede kimin için har-cadın? Ne zaman, nerede, kimin için harcadın? Cevabını alacağız. MADEM İSTİYOR, İSPAT EDELİM Efendim sonra çıktı Balıkesir’de “sen bunu ispat et” dedi. Güzelispat edelim, madem istiyor ispat edelim. Beni tanımıyor, öyle an-laşılıyor. Hikâye anlatayım kısaca. 1 Ağustos 2011, Man AdasıDevletinde bir şirket kuruluyor. Diyeceksiniz ki, Man Adası diyebir devlet mi var? Evet, böyle bir devlet var, küçücük bir ada.Bizim vilayetlerden daha küçük. Burada bir şirket kurulmuş, Bell-way Limitet Şirketi. O şirketin kuruluş senedi de bizden, hemTürkçesi noter tasdikli -noter tasdikini ben yapmadım, onlar yap-mış- hem de o ülkenin tasdiki var burada. Bu şirket 1 Ağustos ve 2 Ağustos 2011 tarihlerinde birer yöne-tim kurulu toplantısı yapar. Şirketin yönetim kurulu bir kişidenoluşmaktadır, Sıdkı Ayan. O yönetim kurulu toplantılarının tuta-nakları da bizde. Ayrıca bu kişinin 1 Sterlinlik, şirketin sermayesi 1Sterlin, yönetim kurulu bir kişi Sıdkı Ayan, o aynı zamanda adre-sini de vereyim ben size. Reşit Paşa Caddesi, Mirgül Mahallesi,Yol Sokak, Deniz Baküs Sitesi No 29, 34450 Sarıyer İstanbul,Sıdkı Ayan’a ait bir şirket, 1 Sterlinlik bir şirket. Ona ait olduğunadair, yine hem Türkiye’den, hem Man Adası Devletinin resmi ka-yıtları var. Sıddık Ayan bir süre sonra 15 Kasım 2011’de bu şirketi KasımÖztaş’a devreder. Kasım Öztaş kimdir? Sait Halim Paşa Caddesi,no 27, daire 5, Yeniköy Sarıyer İstanbul adresinde oturuyor. Şimdi ben Erdoğan’a bir soru soruyorum tekrar. Sıdkı Ayankimdir tanıyor musun? Eminim benden çok daha iyi biliyorsun kimolduğunu. Peki, bu Kasım Öztaş’ı tanıyor musun? Eminim onu daçok yakından tanıyorsun. Bu şirketin bütün kayıtları bizim eli-mizde, bütün kayıtları! Diyeceksiniz ki bu şirket, peki bu şirketepara gitti mi? Evet, para gitti. Şimdi geliyorum, para nereye nezaman gitti. 15.12.2011 tarihinde Ziya İlgen –enişte- 2,5 milyon dolar Bell-way Şirketine para gönderiyor. Bellway 1 Sterlinlik şirket ve bir 168
Kılıçdaroğlu Ne Söyledi?kişi var yönetim kurulunda. 15.12.2011 tarihinde Mustafa Erdoğan–kardeşi- 2,5 milyon dolar para gönderiyor. 1 Sterlinlik şirkete 2,5milyon dolar parayı niye gönderir senin kardeşin, niye gönderir?Gariban, ölüsü için kefen alırken yüzde 18 öder, sen 2,5 milyon do-ları nasıl gönderiyorsun? Yetiyor mu? Hayır. Geliyorum 26.12.2011 tarihi Ziya İlgenyine, 1 milyon 250 bin dolar para gönderir. Geliyorum, 26.12.2011tarihinde Mustafa Erdoğan 1 milyon 250 bin dolar para gönderir.Geliyorum, 27.12.2011 Osman Ketenci –dünür dedim ya- bu negönderiyor? 1 milyon 250 bin dolar gönderiyor. 27.12.2011 1 Ster-linlik Bellway şirketine gönderiyorlar, Mustafa Gündoğan 1 mil-yon 250 bin. Bu dedim ya eski özel kalem müdürü. Geçiyorum, 28.12.2011 Mustafa Gündoğan 250 bin dolar,28.12.2011 Osman Ketenci 1 milyon dolar, 29.12.2011 AhmetBurak Erdoğan –oğlu- 1 milyon 450 bin dolar. Daha devamı gele-cek. 4 Ocak 2012 Ahmet Burak Erdoğan 2 milyon 300 bin dolargönderiyor. HAYSİYETLİ BİR ADAMSAN GEREĞİNİ YAPACAKSIN, NOKTA! Şimdi diyecekler ki, ya bunların belgesi var mı? Okuyorum da,bütün bu paraların swift mesajları elimizde. Diyeceksiniz ki buswift mesajı ne demek? Ben de bilmiyordum tabii, bankacılara sor-duk nedir bu? Yurtdışına dolar gönderirken bu mesajla gönderiyor-sunuz. Hepsi okuduklarımın tamamının swift mesajları elimizde.Yetiyor mu? Bu beni tatmin etmez dedim, bu beni tatmin etmez!Ne lazım bana? Bankaların dekontu lazım dedim, bu paranın gön-derildiği dekontlar. Şimdi diyecekler ki, efendim bu belgeler bilmem filan ajanverdi, yok sahtedir şudur budur. Bunların tamamı bankaların resmikayıtlarıdır. Sadece Türkiye’de değil, bu parayı yurtdışına gönder-mişler, o şirketlerin de kayıtlarında var, hepsinde var. Hiç sağasola kaçmaya gerek yok. Haysiyetli bir adamsan gereğini yapacak-sın, nokta!Bana soruyorlar, bazen söylüyorlar, neden Erdoğan’abunu söylüyorsun, neden kızıyorsun Erdoğan’a? Ben bu ülkeninbir vatandaşı olarak, Konya Ereğli’de 40 günlük bebek zatürreedenöldü, 40 günlük! Tek odalı toprak evde kalıyordu ve Aralık ayında 169
Umut Veli DEVELİcamı kırıktı. O bebeğin hakkını savunmak için ben bunları soruyo-rum, o bebeğin hakkını savunmak için ben bunları soruyorum. Samsun’da iki buçuk aylık Kübra bebek açlıktan öldü. BenKübra bebeğin hakkını savunmak için bu soruları sana soruyorum.Van Gürpınar’da bir baba, 16 kilometrelik yolu sırtında çocuğununcesediyle gitti. Ben onların hakkını savunmak için sana bu soruyusoruyorum. BEN İSPAT ETTİM, ŞİMDİ SÖYLE ALÇAK KİM? Devleti yönetenlerin vatandaşlara örnek olması lazım! Vatan-daşa diyeceksin ki, vergi ver, vermezsen üç misli kaçakçılık cezasıkeseceğim. Ama kendi çocuklarını göndereceksin, akraba-i taallu-katını başka adalarda şirket kurduracaksın, Türkiye’den milyon-larca dolar para göndereceksin, sonra Kayseri’de meydanaçıkacaksın “dolarlarınızı bozdurun, Türk Lirası değerlidir, biz yer-liyiz ve milliyiz” sen ne yerlisin, ne millisin, sen gayri millisin.Gayri milli bir hükümet tarafından yönetiliyoruz, gayri milli! Bütün AK Partili kardeşlerime sesleniyorum, bütün AK Partilikardeşlerime sesleniyorum. Benim bir kusurum, benim bir hatamvarsa söyleyin, hiçbir zaman alınmam. Ama yıllar yılı size gelipahkâm kesen, din iman edebiyatı yapar, vergi verin der, dolarınızıbozdurun der, altınınızı şöyle yapın der, kendisi alır çocuklarıylaberaber yurtdışına giderler, paralar oraya gider akrabayı taallukat.Ben bunu söylediğim zaman da, “ispat etmezsen alçaksın” diyorlar.Ben ispat ettim, şimdi söyle bakayım alçak kim? Umarım Sayın Erdoğan’ın yanında doktoru vardır, doktorun eş-liğinde beni dinliyordur. Sinirlerine hâkim oluyordur umarım. Sev-gili Erdoğan, sen Türkiye’yi yönetemiyorsun, sen Türkiye’yifelakete sürüklüyorsun. Ben senin bildiğin öyle susan, haksızlıklarkarşısında susan, efendim işte “iki tane koltuk verdik oturur sesinikeser” diyen adam değilim ben. Ben bu milletin evladıyım, bu mil-letin evladıyım. Havuz medyasına da seslenmek isterim. En büyükkötülüğü Erdoğan’a siz yapıyorsunuz, en büyük kötülüğü! Yahusizde vicdan yok mu, ahlak yok mu? Daha belgeleri görmeden,“efendim bunlar sahte” niye sahte olsun? Bankadan gidiyor parakardeşim, bankadan gidiyor, paralar gidiyor. Nereye gidiyor? ManAdasına gidiyor, Man Adası Devletine gidiyor. 170
Kılıçdaroğlu Ne Söyledi? CHP GENEL BAŞKANIKEMAL KILIÇDAROĞLU NE SÖYLEDİ? RIZA SARRAF 171
Umut Veli DEVELİBaşka bir olay değerli arkadaşlarım, devlette hükûmet. Devlet bakidir, hepimizin devletidir ama hükûmet ayrı- dır. Hükûmet, halkın verdiği oylarla seçilir, gelir ve dev-leti yönetir; devlet olmaz, devleti yönetir. Ne zaman? Beş yıl, üçyıl, anayasasında ne yazıyorsa. Sonra tekrar halkın hakemliğinebaşvurulur, yeni seçim olur, gelir, tekrar yönetir. Eğer bir kişi \"Bendevletim\" diye ortaya çıkıyorsa onun adı siyaset kitaplarında yazı-lıdır, \"Ben devletim\" diye birileri çıkıyorsa, onun adı siyaset kitap-larında diktatörlüktür değerli arkadaşlar. O nedenle, devlet ilehükûmeti ayırmamız lazım. Şu anlama gelmesin: Devletin bütünkurumları da denetlenmek zorundadır, devletin bütün kurumları.Kim denetimi yapar? Devleti yönetenler yapar. Devlet, aynı za-manda güçler ayrılığı ilkesi üzerine oturtulur ki devlette mutlakgüç olmasın diye, bir kişi bütün yetkilere sahip olmasın diye. Yasa-ması, yargısı, yürütmesi ve çağdaş demokrasilerde medyası buamaçla vardır zaten. Şimdi, değerli arkadaşlar, devlet ile hükûmetiayırabilirseniz, devlet ile hükûmeti ayrı yerlere koyarsanız ve dola-yısıyla hükûmet, hukukun üstünlüğü içinde, akılla, mantıkla, dene-yimle, tecrübeyle devleti yönetir. İlke, hukukun üstünlüğü; konu,adalet. Devlet adaletle yönetilecek. Dolayısıyla, devleti adaletle yö-nettiğiniz zaman zaten bir sorunumuz yok ki, ne sorunumuz ola-cak? Ha, denetleme; elbette ki denetlenecek, bütün kurumlardenetlenecek. Denetlenmesi gereken kurumlardan birisi de devlette yerel yö-netimlerdir, elbette denetlenecek. Bir belediye denetlendi diye bizkarşı mı çıktık? Hayır, her belediye de yasaların öngördüğü kurum-lar tarafından rahatlıkla denetlenebilir. Neden itiraz ettik bazı şey-lere? \"Denetimde adaletli davranmıyorsunuz.\" dedik. Bizimbelediyelere -10 kişi, 20 kişi, 30 kişi- günün yirmi dört saati dene-tim elemanı gönderiyorsunuz, diğer belediyelere göndermiyorsu-nuz; buna itiraz ettik. Her belediye denetlensin, hiç itirazımız daolmadı. Kaldı ki yönetici pozisyonunda olan kişi hesap vermek zo-runda olan kişidir. Yönetici pozisyonunda olan kişi \"Ben hesap ver-mem\" diyorsa o kişi o görevi yapamaz, o kişinin o görevdenayrılması lazım. Herkes -devletin bir birimindeyse- oturduğu yerinhesabını verecek, her kuruşun hesabını verecek. Bu konuda en ufakbir tereddüdümüz yoktur. 172
Kılıçdaroğlu Ne Söyledi? Şimdi, değerli arkadaşlar, daha önce havuz medyasında haberlerçıktı Ataşehir’le ilgili olarak. Haberleri ben de okudum. Açtım tele-fonu Ataşehir Belediye Başkanına \"Nedir bu olaylar?\" dedim.\"Efendim, bunlar gerçek değil.\" \"Kardeşim, o zaman doğrudandoğruya gideceksin, kendin, ailen için cumhuriyet savcılığında suçduyurusunda bulunacaksın.\" Evet, gitti cumhuriyet savcılığında suçduyurusunda bulundu. \"Buyurun, benim hesaplarımı inceleyin, ai-lemin mal varlığını inceleyin.\" Ne zaman? 13 Mayıs 2015’te. Siznasıl beklediyseniz biz de bekledik \"Nedir bu olaylar?\" diye. Karar3 Ağustos 2017’de çıktı, hiçbir şey yok. Kimin kararı? Savcının ka-rarı, mahkemenin kararı \"Bir şey yok.\" diyor. Güzel, demek ki birşikâyet var, denetlenmiş ilgili birim tarafından. \"Yakın, akraba,haksız mal edinme ve gizleme suçu yok.\" diyor, güzel. Karar?Karar kesinleşti. Havuz medyasının \"Buz Rezidans\" olarak takdim ettiği…Orada da ihbar oldu. Güzel, Bakanlık müfettişlerini gönderdi.Gayet güzel, gönderir tabii, bir yerde iddia varsa Bakanlık da dene-tim elemanını gönderecektir, \"Bunu inceleyin\" diyecektir. İnce-lendi, \"Soruşturma açılmasına gerek yoktur.\" diye 4/2/2013’tekarar verildi. Kim veriyor? Devletin denetim elemanı. Olay nereyeintikal ediyor? Bakanlığa intikal ediyor. Bakan da diyor \"Soruştur-maya gerek yoktur\" diye ama AK Parti’nin Ataşehir belediye üye-leri bu karara itiraz ediyorlar, Bakanın kararına itiraz ediyorlar.\"Hayır, bu beraat edemez. Burada mutlaka incelenmesi lazım.\"Hakları var mı? Var tabii, kimse diyemez ki: \"Niye itiraz ediyorsunarkadaş?\" O da itiraz ediyor. E dosya nereye gidiyor? Danıştaya gi-diyor. Danıştay \"Soruşturmaya gerek yoktur\" diyor. Sonra, Erguvan Barış Parkı… Güzel, şikâyet gene gidiyor.Olur, şikâyet olur. İhbar gidiyor, gene olur tabii. Nereye gidiyor?İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesine. Ne oluyor? Görüşülüyor. Neçıkıyor? \"Bir şey yok burada.\" deniyor, beraat ediyor. Değerli arkadaşlarım, \"Ruhsata aykırı yapı. Niye yıkmadın?\"Kendisi belediye başkanı olmadan Ataşehir’deki gecekondular…Ya, şunu sormadan edemiyorum: Gecekonduyu gecekonducununbaşına yıkmak için soruşturma açacaksın, 16/9 olunca da ağzınabant çekeceksin, elin kalem tutmayacak. Ya, burada insaf var mıdır, 173
Umut Veli DEVELİahlak var mıdır burada? 16/9’u yıkamıyorsun, \"Gecekonduyuneden gecekonducunun başına yıkmıyorsun?\" diye, çok eskilerdeolan gecekonduya diyorsun ki: \"Soruşturma açacağım.\" E, açabilir-sin. Ne oluyor? Mahkemeye gidiliyor. Ne oluyor? Beraat ediyor.Şimdi, siz kalkıyorsunuz, bununla ilgili, Belediye Başkanını açığaalıyorsunuz. İtiraz ettiğimiz budur. Bunları görmeseydim ben desizler gibi \"Ne oluyor?\" diye derdim ama gördüm. Bu mahkeme kararlarının tamamını İstanbul’da basın mensup-larına dağıttık, arzu eden her milletvekili arkadaşıma bu mahkemekararlarını verebiliriz. Hiçbir tereddüdümüz yok. Açık ve net söy-lüyorum, açık ve net: Bir belediye başkanının ağzından eğer birlokma haram lokma inerse o belediye başkanını yaşatmam arkadaş-lar, yaşatmam! Biz tüyü bitmemiş yetimin hakkı için oradayız. Hergittiğim yerde de şunu söylüyorum: Bir: Her kuruşun hesabını ve-receksiniz. İki: Her vatandaşa eşit davranacaksınız. Öyle \"Bizimpartili, ona torpil, buna bunu…\" yapmayacağız. Bunu söylüyorum. BENİM GÖSTERDİĞİM CESARETİ SİZ GÖSTEREBİLİR MİSİNİZ? Sonra döndüler -benimle ilgili- kızım bir daire almış. Buradansöylüyorum, CHP milletvekillerine söylüyorum: Benim ailem, ço-cuklarım, torunum, damadım, hatta ve hatta dünürlerim, hepsi içinaraştırma önergesi verin ve hepsi araştırılsın, hepsi araştırılsın. Hiç-bir tereddüdüm yok. Beş kuruş bulursanız, beş kuruş bulursanız,beş kuruş, gelip bu kürsüden özür dileyeceğim, beş kuruş bulursa-nız. Ama ben bu Ankara’daki beylere de seslenmek isterim. Benimgösterdiğim cesareti siz gösterebilir misiniz? Buyurun siz de göste-rin! Değerli arkadaşlarım, Allah kimseyi zalimin elinde emir kuluyapmasın. Zalimin elinde emir kulluğu yapanlar en çok dönekler-dir, bunu da kimse unutmasın. RIZA SARRAF DENEN BİR SAHTEKÂR GELDİ, RÜŞVETİ BAŞLATTI Amerika’da bir dava görüşülüyor, Rıza Sarraf davası görüşülü-yor. Türkiye ile İran arasındaki ticari ilişkiye hiç itirazımız yok.Türkiye İran’la her türlü ticari ilişkiyi yapabilir, hiçbir tereddüdü- 174
Kılıçdaroğlu Ne Söyledi?müz yok. Ayrıca Türkiye doğal gaz ve petrol konusunda İran’danenerji ürünü almak zorundadır zaten hem sınır komşusu olmasıhem de yapılan anlaşmalar gereği. Ambargo uygulandı mı? Evet, uygulandı. Ama Türkiye’yedendi ki: \"Siz satın aldığınız doğal gaz, petrolle ilgili paranın karşı-lığını yiyecek, gıda maddeleri, içecek, işte, giysi, neyse, ilaç; bun-larla yapabilirsiniz.\" Bu ne demektir? Bu, Türkiye’nin lehinedemektir. Petrolü alacaksın, karşılığında yiyecek vereceksin. Porta-kal mı verirsin, bal mı verirsin, erik mi verirsin, efendim, başka yi-yecekler mi verirsin; ne istiyorsan verebilirsin. İlaç, istediğin kadarverebilirsin, Türkiye’nin lehine. Ama bir olay oldu, Rıza Sarrafdenen bir sahtekâr geldi, ben bu işin dümenini nasıl kurarım dedive rüşveti başlattı. TÜRKİYE’DE İŞLENEN BİR OLAYIN KİRLİLİĞİ AMERİKA’DA TEMİZLENMEMELİ Rıza Sarraf’a o dönem en büyük itirazı ben yaptım, en büyük,sert eleştirileri ben yaptım. Rıza Sarraf’a ne dediysem koşa koşagitti, mahkemelerde dava açtı. Hakkımda en çok dava açan kişiler-den birisi de Rıza Sarraf’tır, bir sahtekârdır. Ben bu kürsüde deRıza Sarraf’ı defalarca eleştirmiştim. Rıza Sarraf denen şarlatan,rüşvetçi, dönemin 3 bakanını ve bir kamu bankasının genel müdü-rünü parayla satın almıştı. 700 bin liralık saatler, ayakkabı kutuları,dinleme kayıtları, para sayma makinaları, çikolata kutuları; bunla-rın hepsi gündemdeydi ve bu Parlamento bir soruşturma komis-yonu kurdu ve üzülerek ifade edeyim: Bu soruşturma komisyonudosyayı kapattı, savcı da kapattı, hâkim de kapattı. Amerika’da gö-rüşülen davadan rahatsızım. Türkiye’de işlenen bir olayın kirliliğiAmerika’da temizlenmemeli, burası temizlemeli, bizler temizleme-liyiz. Bizim aklımız yok mu? Bizim ahlakımız yok mu? Bizim ada-let duygumuz yok mu? BUNLAR BİR SAHTEKÂRIN ARKASINA ŞANLI TÜRK BAYRAĞIMIZI KOYDULAR Başka bir şey daha… Rıza Sarraf’ın dosyaları kapatıldı. Havuzmedyasına çıkarıldı Rıza Sarraf. Arkasında, bu milletin namusuolan bayrağı fon olarak kullanıldı, bir sahtekârın arkasına TürkBayrağı’nı koydular A Haber’de. Onu da eleştirdim, en sert şekilde 175
Umut Veli DEVELİeleştirdim; “Sizin boynunuza ne takacağımı ben çok iyi biliyorum”dedim. Onlar da hemen atladılar: \"Siz bizi idam mı edeceksiniz?\"“Yok kardeşim, ben sizi idam değil, rezil edeceğim” dedim. Onla-rın patronlarına da geleceğim ben, patronları da rahat uyumayacakonların. Sen kalkacaksın, bir sahtekârın arkasına Türkiye Cumhuri-yeti’nin bayrağını fon olarak kullanacaksın ve diyeceksin ki: \"EyKılıçdaroğlu, sen hiç konuşma.\" Niye konuşmayayım? Bayrak sev-gisi hepimizin ortak sevgisidir. Siyaseten farklı düşünebiliriz, bugayet doğaldır ama bayrak hepimizin ortak değeridir, vatan hepimi-zin ortak değeridir. Bayrağı korumak benim görevim, sizin de gör-evinizdir. Başka bir şey daha yaptılar: \"Efendim, Rıza Sarraf’aşeref madalyası takmalıydık\" diye bir de Tweet attılar. O sahtekârkanala söylüyorum, A Haber’e söylüyorum: Şeref madalyası mı ta-kacaksın, yoksa ben senin boynuna ihanet madalyası mı takaca-ğım! BİR SAHTEKÂRIN ÖNÜNE BİR BAKAN YATIYOR, BU BENİM İÇİME SİNMİYOR Şimdi, savcılar bir de casus ve hain ilan ettiler Rıza Sarraf’ı.Casus ilan edilecek tabii haklılar. Daha önce söylemiştim, bu üçbakanı ve bir bankanın genel müdürünü parayla satın almış zaten,devletin bütün sırlarını zaten veriyor. Millî İstihbarat Teşkilatı dö-nemin başbakanının önüne üç sayfalık bilgi notu koydu, üç sayfa-lık. Rıza Sarraf’ı da anlattı, İran’ı da anlattı, Muammer Güler’i deanlattı, Zafer Çağlayan’ı da anlattı. Şimdi tartışma \"Efendim, burapor mudur, değil midir?\" MİT açıklama yapmış \"Rapor verme-dik\" diye. Ben de biliyorum rapor değil, bu bir bilgilendirme notu-dur, dönemin başbakanını bilgilendirme notudur. \"Bunlar ortayaçıkarsa partiniz zor durumda kalır\" diye, açıklama, not konulmuş-tur. Eğer MİT \"Ben bu notu koymadım\" diyorsa Millî İstihbaratTeşkilatı önüne kocaman bir anahtar vuralım ve Millî İstihbaratTeşkilatı bu görevi bıraksın artık. Devletin en hassas sırlarını sizkalkacaksınız Rıza Sarraf’a satacaksınız. Buna asla ve asla izinvermeyiz. BU ŞARLATANA DEVLETİN SIRLARINI KİM VERDİ? Bakın, casusluğun örneğine, 11 Ekim 2013’te telefon ediyor,kim? Rıza Sarraf diyor ki: \"Ya beni MİT takip ediyor, polisler takip 176
Kılıçdaroğlu Ne Söyledi?ediyor, bana haberler geliyor. Nedir bu olay?\" Muammer Güler:\"Sen meraklanma, ben bir araştırayım.\" diyor. Araştırıyor, sonraverdiği cevap şu: \"Abiciğim, sen o konuda rahat ol, vallahi böylebir şey varsa senin önüne ben yatarım yahu.\" Bir sahtekârın önünebir bakan yatıyor, bu benim içime sinmiyor. \"Senin İçişleri Bakan-lığında bir şeyin yok -polis ve istihbarat buna bağlı- MİT’te birşeyin yok, Maliyede bir şeyin yok. Bir şey olursa ben senin önüneyatarım.\" diyor. Biz bunu sorguladık mı? Hayır. Ne yaptık? Beraatettirdik. Şimdi nerede görüşülüyor bu dava? Amerika’da. Ya bizdeadalet duygusu yok mu? Tüyü bitmemiş yetimin hakkını kim koru-yacak? Ben bunu söylediğim zaman kıyamet kopuyor: \"Vay efen-dim, niye konuşuyorsun?\" Ya ben soğuktan donan Ayaz bebeğin, oküçücük çocuğun hakkını savunmayacak mıyım? Açlıktan ölenKübra bebeğin hakkını ben savunmayacak mıyım? Sırtında çocu-ğunu 16 kilometre taşıyan küçük Muharrem’in hakkını ben savun-mayacak mıyım? Kimin hakkını savunacağım? Soru şu: Bu şarlatana, bu rüşvetçiye devletin sırlarını kimverdi? Sayın Binali Yıldırım’a soramıyorum çünkü MİT’i ondanaldılar, MİT’i yukarıya bağladılar. Ve soruyorum: Bu şarlatana dev-letin bütün sırlarını kim verdi? \"Efendim, savcı inceliyor...\" Ye-mezler onu. MİT’in harekete geçmesi lazım. Bu devletin sırlarınıgötürüp ona peşkeş çekenler kimlerdir? Sadece bu mu? Hayır. Koz-mik odayı, devletin harimi ismeti kozmik odayı terör örgütüne açtı-lar ya, terör örgütü geldi, devletin bütün sırlarını aldı, hepsinigötürdüler Amerika’ya. Peki, ya bu kozmik odayı açanlar hesapverdi mi? Devletin bütün sırlarını, benim, Başbakanın, hatta Cum-hurbaşkanının dahi bilmediği devletin bütün sırlarını götürüpFETÖ terör örgütüne teslim ettiniz, hesabını veren oldu mu? Hesa-bını veren olmadı. Kim hesabını verecek, kim hesap soracak? Bukoltuklarda oturanların hesap sorması lazım. Eğer vicdan varsa he-pimizde, bu vicdanın artık ayağa kalkması lazım, \"Yeter!\" deme-miz lazım. RÜŞVETE FAİZ ÖDEYEN TEK ÜLKE BİZİZ! Evet, dediğim gibi farklı görüşlerde olabiliriz. Nasıl bayrakbizim ortak görüşümüzse, değerimizse rüşvete, yolsuzluğa karşıçıkmak da ortak hedefimiz olmalı, hep beraber mücadele etmeliyiz, 177
Umut Veli DEVELİahlaki temelli olmalı bunlar. Çağrı yaptım Sayın Binali Yıldırım’a:\"Efendim, bu dosyayı yeniden açalım.\" dedim. Neden biliyor mu-sunuz? İran diyor ki: \"Bizim 8,5 milyar dolarımız kayıp.\" 8,5 mil-yar dolar, öyle 40-50 milyon avro değil; 8,5 milyar dolar. İran’la işbirliği yapmalıyız -orada görüşüldü ve temizlediler- biz oturup bupisliği temizlemeliyiz. Halkbank’ın Amerika’daki avukatı bilegenel müdürlerinin rüşvet aldığını söyledi yani itiraf... Artık, biravukat bile diyor ki: \"Evet, dönemin genel müdürü rüşvet aldı.\" Değerli arkadaşlarım, bir ayıptan Türkiye’yi temizlemeliyiz.Dünyada rüşvete faiz ödeyen tek ülke biziz; rüşvete faiz ödeyen,rüşvetini iade edip üstüne de faizi veren tek ülke biziz. Bundan,Türkiye’nin bu ayıptan kurtulması lazım. O ayakkabı kutusunu ver-dik, üstüne bir de faiz verdik. E, bir de şeref madalyası taksaydınız!Öyle ya, dünyada örneği yok. Dünyada rüşvet dolayısıyla… Hemrüşveti alacak hem aklanacak hem de faizini alacak; vallahi böylebir adama şeref madalyası takmak lazım. Kim takar bilmiyorum? AHaber’e söyleyelim, Sabah gazetesine söyleyelim, havuz medya-sına söyleyelim: \"Buyurun beyler, gidin onlara da bir şeref madal-yası takın. Nasıl olsa genel müdür burada, takın ona şerefmadalyası.\" Ve öyle ağırıma gidiyor ki değerli arkadaşlarım, bu\"sahtekâr\" denen genel müdürü bir de aldık, Zer-Bankın YönetimKuruluna tayin ettik yani Ziraat Bankasının Yönetim Kurulunatayin ettik. Akıl alacak şey değil, aklımızı mı yedik bilmiyorum! 292 KİLO ALTINI KİM ÇALDI, KİM GÖTÜRDÜ? Şimdi, dosyayı yeniden açacağız. Diyeceksiniz ki: \"Dosyayınasıl açabiliriz?\" Çok basit, size bir olay anlatacağım, Sayın HayatiYazıcı da bu olayı ayrıntılarıyla sanıyorum biliyor. 1 Ocak 2013,Gana’dan bir uçak, kargo uçağı kalkar Atatürk Havalimanına iner,gümrük beyanları verilir. 1,5 ton doğal taş getiriliyor Türkiye’ye,1,5 ton. Nereye verilecek? \"Güzelyurt Mahallesi Yıldırım BeyazıtCaddesi Delta Apartmanı A/2 Blok Kat:1 No:22 Beylikdüzü\" Buadrese 1,5 ton doğal taş teslim edilecek. Bir gümrükçü diyor ki:\"Ya, bizde doğal taş var, doğal taş da var. Ya, görelim bakalım,bizim bilmediğimiz bu taşlar nasıl?\" Gidilip bakılır ki içinde 1,5ton altın var. Gümrük beyannameleri değiştirilir, sahte gümrük be-yannameleri hazırlanır. Rıza Sarraf’a derler ki: \"Rüşvet ver. Güm- 178
Kılıçdaroğlu Ne Söyledi?rükte verdin mi rüşveti, her şeyi halledersin\" O da diyor ki: \"Val-lahi ne yapayım, Teoman diye bir adam var, dünyanın rüşvetiniteklif ettim, adam vazgeçmiyor, ’Ben rüşvet almam’ diyor.\" O Teo-man’ın gözlerinden öpüyorum, o Teoman’a Türkiye Cumhuriyetiçok şey borçludur, o, çocuklarına ve torunlarına çok güzel hikâye-ler anlatacaktır. Sonra, bu altın sahte belgelerle düzenleniyor, SayınYazıcı bir soruşturma talimatı veriyor. 18/12/2013, 201356/2 sayılıSoruşturma Raporu; asıl hikâye burada başlıyor. O sahtekârlığı an-ladık, doğal taş yerine altın. Müfettiş raporunda diyor ki: \"Bu altın 1,5 ton olarak geldi amaTürkiye’den çıkarken bize verilen beyannamede 292 kilogram altı-nın -parantez içinde (Borsa değerine göre 14 milyon 600 bin dolardeğerinde) parantezi kapatıyor- bir şekilde, herhangi bir gümrük iş-lemine tabi tutulmaksızın Türkiye’ye sokulduğunu tespit ettik.\"diyor. Şimdi, Sayın Binali Yıldırım, siz ülkenin Başbakanısınız. Eğerbu ülkeye sahte yollarla altın geliyor ve bunun 292 kilosu çalını-yorsa ve Türkiye’ye meşru olmayan yollardan sokuluyorsa bu so-ruşturmaya buradan başlayın; bu altın ne oldu? Ben merakediyorum, siz de merak ediyorsunuz herhâlde. Hani, böyle bir şeyolur da alır cebime koyarım. 292 kilo altın, nereye gitti bu? Değe-rini de ben söylemiyorum, müfettiş söylüyor. Kim? Devletin mü-fettişi. Bu müfettişin başına bir şey geldi mi? Onu bilmiyorum. Şimdi, bizim hep birlikte -çok özür dileyerek bu sözcüğü kulla-nıyorum- bu sahtekâr, namussuzlardan hesap sormamız lazım, buahlaksızlardan hesap sormamız lazım, bu tüyü bitmemiş yetiminhakkını yiyenlerden hesap sormamız lazım. Hesap sormak bu Par-lamentonun namusudur. Eğer soruyorsanız grubumuz hazır, hepberaber soralım, bu kirliliği, bu pisliği hep birlikte temizleyelim. BU SAHTEKÂR, BU ŞARLATAN, BU RÜŞVETÇİ NİÇİN ÖZEL KORUMAYA ALINDI? Efendim, Rıza Sarraf… Bakıyorlar ki ithalat, ihracat vesaire;Amerikalılar uyarıyor \"Yapmayın, etmeyin.\" E, gıda serbest. Ozaman diyorlar ki \"Biz en iyisi gıda ihracatı yapalım.\" Gıda ihracatıyapıyorlar, orada da yanlış yapıyorlar. Buğdayı alıyorlar, nereden?Dubai’den. E, Dubai’de buğday yok. Sözde 150 bin ton buğday 179
Umut Veli DEVELİihraç ediyorlar Yunanistan’a. 150 bin ton buğday ihraç ettiklerigemi ancak 5 bin ton alıyor. Orada da sahtekârlıklar ortaya çıkıyor,bunun da soruşturulması lazım, hayalî ihracatın. Ve daha ilginç bir şey söyleyeyim değerli arkadaşlarım, bütünbunlar olurken Sayın Erdoğan’ın ağzından Rıza Sarraf aleyhineçıkmış tek cümle yoktur, neden? Rıza Sarraf aleyhine çıkmış tekcümle yoktur, neden? Bu sahtekâr, bu şarlatan, bu rüşvetçi hangigerekçeyle, niçin özel korumaya alındı? Ben merak ediyorum hâlâbir hayırsever iş adamı olarak mı değerlendiriliyor? DEVLET İYİ YÖNETİLMİYOR Değerli arkadaşlar, bir bütçenin halka umut vermesi lazım.Halka umut veriyorsa bütçenin başımızın üstünde yeri var ama bubütçe halka umut veren bir bütçe değil. Elin oğlu önümüzdeki elliyılda, yüz yılda nelerin yapılacağının oturuyor planını yapıyor, bizyarın ne olacağını bilmiyoruz bu memlekette. Kimse bilmiyor,çünkü Hükûmet dediğiniz göstermelik bir Hükûmet, her şey bir ki-şinin iki dudağına hapsedilmiş. Ya, çocuklarımızı okula gönderiyo-ruz, sınav sistemi var, bir kişi çıkıp diyor ki: \"Bu sınav sisteminideğiştirdim.\" Hangi yetkiye dayanarak, neye dayanarak, hangi bil-giye dayanarak? Ben bilmem, sınav sistemini bilmem, anaoku-lunda ders veremem, lisede ders veremem, o işin uzmanı bendeğilim. Devlette liyakat denen bir şey var, buna kararı verecekolan eğitimciler. Hayır, bir siyasetçi \"Böyle yapacağız.\" diyor, allakbullak oluyor Millî Eğitim Bakanlığı. Dolayısıyla, devlet iyi yöne-tilmiyor değerli arkadaşlar. Bakın, arkadaşlar söylediler, şu, Bankacılık Düzenleme ve De-netleme Kurulunun Yönetim Kurulu tablosu arkadaşlar. BDDK’nininternet sitesinde Yönetim Kurulunda 2 kişi var, 1 Başkan, 1 üye.Kaç kişi olması lazım? 1, 2, 3, 4, 5, 6, bir de Başkan, 7. Ve diyorki: \"Kurul en az 5 üyenin hazır bulunmasıyla toplanır.\" 2 kişi var.Yine, olur ya, bir şey olur ama üyeler olmaz yani bir deprem olur, 4üye hayatını kaybeder, 5 üye hayatını kaybeder, başka bir şey olur.O zaman diyor ki: \"Bir ayı geçmemek üzere yardımcılar -yani baş-kan yardımcıları- yönetim kurulu üyesi gibi görev yaparlar.\" Şimdi,ben sormak istiyorum Sayın Binali Yıldırım’a: Altı aydırBDDK’ya niye üye tayin etmiyorsunuz, sizi engelleyen kim, hangi 180
Kılıçdaroğlu Ne Söyledi?güç sizi engelliyor? \"Adam bulamadık.\" diyorsanız dünya kadaryetişmiş elemanımız var, bankacılık konusunda uluslararası ünüolan arkadaşlarımız var, getirin BDDK’ya atayın. Niye atamıyorsu-nuz, kim sizi engelliyor? Bunu bilmiyoruz. Başka, Şeker Kurulu… Bu da Şeker Kurulunun Yönetim Ku-rulu. Hiç kimse yok Yönetim Kurulunda. Bakın, 30 Ağustos2016’dan bu yana on altı aydır Şeker Kuruluna atama yapılmıyor,on altı aydır! Ne diyor? Görevini okuyorum kanundan: \"Türki-ye’deki şeker rejimini, şeker üretimindeki usul ve esaslar ile fiyat-landırma, pazarlama şart ve yöntemlerini düzenlemektir bu kurulungörevi.\" diyor. PANKOBİRLİK’in Genel Başkanı diyor ki: \"Durmanoktasına geldik. Ne oldu bu yönetim?\" Atama yok. Niye yok?Şimdi, ben bu soruyu sormayacak mıyım? Siz devleti yönetiyorsu-nuz. Bir kurumda boşluk olunca atamayı yaparsınız ya da burayabir kanun getirirsiniz, dersiniz ki: \"Biz bunu uygulamıyoruz, kapat-tık.\" ben onu da anlarım ama hem olacak hem atama yapmayacak-sınız, olmaz. TÜİK Başkanlığı bir yıldır vekâletle götürülüyor, bir yıldır. Ya,TÜİK’e başkan mı bulamadınız, Türkiye İstatistik Kurumuna? Birsürü adam var, dünya çapında insanlar var, iyi eğitim almış insanlarvar. Getirin birisini atayın. Atamadığınız için hiçbir açıklama ka-muoyunu, dünyayı da tatmin etmiyor. İsterseniz \"Yüzde 1 500 bü-yüdük\" deyin, kimse inanmıyor. Merkez Bankası… Merkez Bankasını iğdiş ettiniz. Adamcağızkonuşamaz hâle geldi. Telefonla ancak diyor ki: \"Ya, faizi yüksel-teceğiz, idare edin\" filan. Şimdi, ben soruyorum: Faizi önümüzdekigünlerde yükseltecek misiniz, yükseltmeyecek misiniz? Yükselte-cekler, hep beraber göreceğiz. Müdahaleden korkuyorlar. HaniMerkez Bankası bağımsızdı? Nasıl bir bağımsızlık bu? Daha da ötesi, değerli milletvekilleri, bu Hükûmet kanunları uy-gulamıyor. Şimdi siz diyeceksiniz ki: \"Olur mu öyle saçma şey?Biz kanun yapıcıyız. Kanun yaptık, yürütme organı da bizim ka-nunları uygulamak zorunda.\" Öyle değil arkadaşlar, öyle değil, ka-nunları uygulamıyor. Size örnek vereceğim: Kamu İhale Kanunu.\"Pazarlık usulü\", 21’inci madde, b bendi diyor ki \"Doğal afetolursa, salgın hastalık olursa, can veya mal kaybı olursa pazarlık 181
Umut Veli DEVELİusulüyle hemen ihale yapabilirsiniz.\" Neden? Deprem olmuş, şimdikalkıp da bunu uzun uzun ihaleye çıkmanız mümkün değil. Doğrumu? Evet, doğru. Ama siz kalkıp da 2017 yılında kamu ihalelerininyüzde 81’ini 21’inci maddenin b bendine göre yani deprem gibi,salgın hastalıklar gibi bir gerekçeyle verirseniz havuz medyasınınsahiplerine, bu, kanunu uygulamamak demektir. Bunun hesabınıben değil, bunun hesabını sizin sormanız lazım. Niye bunu böyleyapıyorlar, hangi gerekçeyle yapıyorlar, oturup tartışılması lazım. Ekonomi ve Sosyal Konsey, bir anayasal kurum, 166’ncı mad-deyle kabul edildi, referandumda kabul edildi. Meydanlara çıktınızhep beraber \"Ekonomik ve Sosyal Konseyi getiriyoruz. Türki-ye’nin ekonomisiyle ilgili bir olay olursa meslek kuruluşları, siviltoplum örgütleri, siyasetçiler hep bir araya geleceğiz, Türkiye’ninekonomik ve sosyal sorunları orada tartışılacak ve dolayısıyla bizbunları uygulamaya koyacağız.\" Ne kadar güzel değil mi? Rah-metli Ecevit’in yaptı, bir kararnameyle kurdu, sonra kanunu çıktı,sonra da anayasal kurum hâline geldi. En son ne zaman toplandı?Ha, kanuna göre üç ayda bir toplanması lazım, Başkan da Başba-kan. En son zaman toplandı bilen var mı bilmiyorum. 5 Şubat2009’da. 2009-2017. Üç ayda bir toplanması gereken Kurul. Sizkanun çıkarıyorsunuz. Sizin kanunu uygulamıyor buradakiler.Niçin? \"Biz onları istediğimiz gibi çıkartırız, istediğimizi yaptırırızonlara.\" diyorlar. Özür dilerim ama sizin iradenizle oynuyorlar,sizin iradenizi zaafa uğratıyorlar, sizin iradenizi yok sayıyorlar.Özür dilerim ama sizi milletvekili olarak kabul etmiyorlar. Evet,milletvekili olarak kabul etmiyorlar. Yasama organını da yasamaorganı olarak kabul etmiyorlar. Ya böyle bir şey olabilir mi değerliarkadaşlar? VERGİ CENNETLERİ LİSTESİ BU MAN’CILAR YÜZÜNDEN BELİRLENMİYOR Kurumlar Vergisi Kanunu 30’uncu maddenin (7)’nci bendi\"Vergi cennetlerinde şirket olur ve bunların paraları Türkiye’ye ge-lirse yüzde 30 vergileriz\" diyor ama vergi cennetleri listesi Bakan-lar Kurulu tarafından belirlenecek. 2006, şimdi 2017, on bir yıldırbelirlendi mi? Belirlenmedi. Niye belirlenmiyor? Bu Man’cılar yü-zünden belirlenmiyor. Hani var ya o Man Adası’ndan para trafiği 182
Kılıçdaroğlu Ne Söyledi?yapan, paraları getirip götürüp insanlar, onların yüzünden çıkmıyorbunlar. 2006, 2017… Siz sormayacak mısınız bu Hükûmete? Benşimdi soruyorum: Sayın Başbakan, bu Parlamento iradesini ortayakoydu, bu Parlamento bir karar aldı, vergi cennetlerinin çıkmasılazım, açıklanması lazım. \"Efendim, biz tespit edemedik.\" Benipucu vereyim, çok basit: MASAK (Mali Suçları Araştırma Ku-rulu) Başkanını çağırın, deyin ki: \"Vergi cennetleri listesini banagetirin.\" Size en geç ama en geç on beş dakika içinde listeyi verirama siz bunu çıkartamazsınız. Ben de biliyorum, siz bunu çıkarta-mazsınız çünkü sizin iradeniz de saray tarafından ipoteğe alınmışdurumda, çıkartamazsınız siz bunu! Elin oğlu vergi verecek, tüyübitmemiş çocuk vergi verecek, o Man’cılar Türkiye’de vergi ver-memek için her türlü dümeni çevirecekler ve diyecekler ki: \"Kılıç-daroğlu, sen konuşma.\" Ben tüyü bitmemiş yetimin hakkını sonunakadar savunacağım, bu benim namus görevimdir. CEPLERİNİZ BÜYÜDÜ Tarım Kanunu 21’inci madde diyor ki: \"Millî gelirin en azyüzde 1’i oranında çiftçiye destek verilir.\" Millî gelir ne kadar? 800milyar dolar. Yüzde bir? 8 milyar dolar. Çiftçiye verildi mi? Hayır.Niye verilmiyor? Siz hiç sordunuz mu değerli arkadaşlarım, şu Hü-kûmete sordunuz mu? Bu çiftçinin hâli perişan. Çiftçinin traktörüvar, doğru; tarlası da var, doğru ama ikisi de kendisinin değil, ban-kanın. Gidin, bakın bakalım, çiftçinin ağzını bıçak açmıyor. Efen-dim \"Yüzde 11 büyüdük.\" Cepleriniz büyüdü değerli arkadaşlar,cepleriniz büyüdü. Vatandaşın cebinde bir şey yok. Tarlaya gidin,bakın, çiftçi tarlaya çıkıyor mu çıkmıyor mu? Değerli arkadaşlarım, çiftçinin de gidip Man Adası’nda şirketkurma hakkı var ama gidemiyor, yapamıyor onu, o kadar parasıyok, gemiye gidecek, oraya gidecek, adamını bulacak, 1 sterlineşirket kuracak, sonra malı götürecek. Yok, bu imkânı yok. Değerli arkadaşlarım, çiftçiye dünyanın en pahalı mazotunu sa-tıyor bu iktidar, dünyanın en pahalı mazotunu. Gübrenin, ilacın,suyun en pahalısını veriyor ve bir şey daha, bütün çiftçi kardeşle-rim dinlesin: Sen üretim yaparken zarar ediyorsun, malını sattığınzaman senden bir de yüzde 4 vergi kesiliyor. Zarar eden adamdanvergi mi alınır? Evet, zarar eden adamdan da vergi alıyorlar. Siz 183
Umut Veli DEVELİçiftçilerle oturup hiç konuşuyor musunuz? Çiftçiyi çok sevdiğiniziben iyi biliyorum. Ezmek için, sırtına binmek için çok iyi seviyor-sunuz çiftçiyi. Evet, sırtına biniyorsunuz. Evet, dünyanın en pahalımazotunu satıyorsunuz ona. Elinde viski bardağı, ayağında en pa-halı şort, yata binecek, liman liman gezecek, ona mazotu vergisizvereceksiniz. Çiftçi binecek traktöre, gidecek tarlaya, ona da dün-yanın en pahalı mazotunu vereceksiniz. Sonra diyeceksiniz ki: \"Kı-lıçdaroğlu, niye konuşuyorsun?\" Konuşacağım, sonuna kadarkonuşacağım. BU BÜTÇE FAİZCİLERİN BÜTÇESİDİR Değerli arkadaşlarım, bu bütçe işsizin bütçesi değil, işsizlik artı-yor, benden önce konuşan arkadaşlar işsizlik rakamlarını verdiler.Çiftçinin bütçesi değil. İki Trakya büyüklüğünde alan ekilmiyorzaten, çiftçi ekmiyor. Yozgat’ın o kokulu mercimeğine ne oldu,Yozgat’ın o kokulu mercimeğine? Dünya çapında bir markaydı. Etithal ettiniz. Nohut ithal ediyorsunuz. Vergileri sıfırlıyorsunuz itha-latçılarda. Niye sıfırlıyorsunuz? Çünkü o ithalatçılar da sizin ada-mınız, onlar daha fazla para kazansınlar diye, \"Çiftçi varsın batsın,ben nasıl olsa dışarıdan alıyorum.\" diye çiftçiyi batırdınız, ağzınıbıçak açmıyor. Değerli arkadaşlarım, hiç OSTİM’e giden oldu muİnegöl’e buyurun gidin, bakalım -mobilyanın başkenti- kimseninağzını bıçak açmıyor. Buyurun, Ankara’da Siteler’e gidin, Siteler’esorun bakalım, ne oldu bu Siteler? Herkes mağdur, herkes sorunlu.Bu bütçe onların bütçesi değil, bu bütçe Man’cıların bütçesidir,açık ve net söylüyorum, Man’cıların bütçesidir bu bütçe. Bakın, ben size söyleyeyim, bu bütçe aynı zamanda faizcilerinbütçesidir. Örnek vereceğim size: On beş yılda yurt dışındaki biravuç adama, bir avuç tefeciye ödediğiniz faiz ne kadar biliyor mu-sunuz? 145 milyar dolar. Bir avuç tefeciye ödenen para 145 milyardolar, bir avuç. Çöreklenmişler orada, \"Faizi artıracaksın, artırmaz-san paramı çekerim\" diyor. Borçluya teslim olan onun emirleriniyerine getirir. Şimdi Merkez Bankasına baskı kuruyorlar, \"Faizi ar-tıracaksın, yoksa doları çekeriz\" diye. Teslim almışlar sizi. Nere-den? Ciğerinizi teslim almışlar. Yapın mücadeleyi, her türlü desteğivereceğiz size, yapın mücadeleyi. Türkiye’yi bu tefecilerin elindenkurtarın, her türlü desteği vereceğiz. 184
Kılıçdaroğlu Ne Söyledi? FAKİR FUKARADAN AL, TEFECİYE VER Sadece o değil, içeride, on beş yılda ne kadar faiz ödendi? 620milyar lira, 620 milyar lira. Şimdi, ben soruyorum: Bu faizi çiftçimi aldı? Yok. İşçi mi aldı? Yok. Taşeron işçisi mi aldı, belki o dahaiyidir? O da yok, o da almamış. Esnaf mı aldı? O da almadı. Sana-yici mi aldı? O da almadı. 620 milyar lira, eski parayla 620 katril-yon lira faizi kimler aldı? Kimler aldı? Bir avuç adam aldı. Kimeçalışıyor bu bütçe? Fakir fukaradan al, tefeciye ver. Fakir fukara-dan al, tefeciye ver. Dolayısıyla bunu herkesin bilmesi lazım. Tefe-cilere çalışan bir bütçedir. Bu bütçenin birinci özelliği -üç özelliği var zaten- tefeciye çalı-şan bütçedir. İkinci özelliği, denetlenmeyen ve denetlenemeyen birbütçedir, denetlenmeyen ve denetlenemeyen bir bütçedir. Bakın, değerli arkadaşlarım, 3. Havalimanı bu bütçede yok,Osman Gazi Köprüsü bu bütçede yok, nükleer santral bu bütçedeyok, şehir hastaneleri bu bütçede yok. Kaça mal oldu bunlar biliyormusunuz? Bilemezsiniz. Öğrenebilir misiniz? Öğrenemezsiniz.Söylüyorum Hükûmetin önünde, siz bunların maliyetini öğrene-mezsiniz ama siz usulen \"Ben milletvekiliyim.\" diye gezersiniz. Peki, nasıl öğrenemiyorsunuz, niye öğrenemiyorsunuz? Hükû-mete söylüyorum, gelsinler buraya, çağrımı yapıyorum: Gel burayakardeşim, şehir hastanelerinin her birisini kaça mal ettin, şehir has-tanelerinin? 3. Havalimanını kaça mal ettin? Nükleer santrali kaçamal ettin? Hepsini kaça mal ettin. Gelsin anlatsınlar bize. Bunusöylerlerse eyvallah diyeceğim, söyleyemezler. Niçin? \"Efendim,bu bir ticari sırdır.\" diyecekler size. Efendim, Sayın Başbakan de-mişti ki: \"Biz bunları cebimizden beş kuruş çıkmadan yaptık.\" Ama2018 bütçesine 6 milyar 200 milyon lira koydular. Niçin? Bunlarapara ödemek için. Parayı ödüyorsunuz, kaça mal olduğunu bilmi-yorsunuz. Bir daha çağrımı yapıyorum: Sayın Başbakan, birazdankürsüye geleceksiniz -arzu ederseniz Maliye Bakanı- şehir hastane-leri yapıyorsunuz, kaça mal oldu? Öyle ya, Meclise bilgi verin; bizöğrenemiyoruz, biz öğrenemiyoruz, ancak bir dava mahkemeyedüşerse mahkeme kayıtlarından öğreniyoruz. İki; 3. Havalimanınıkaça mal ettiniz. Osman Gazi Köprüsü’nün maliyeti nedir? Nük-leer santralin maliyeti nedir? Çünkü bunların paralarını biz ödeye- 185
Umut Veli DEVELİceğiz. Bu soruyu sorma hakkım var, sizin de sorma hakkınız var.Şimdi hep beraber göreceğiz, maliyetleri açıklayacaklar mı, açıkla-mayacaklar mı? Her bir şehir hastanesinin maliyetini bekliyorum. BU VERGİ CENNETLERİ KARARNAMESİNİ NE ZAMAN ÇIKARACAKSINIZ? Efendim, Sabahın köründe çocuklarınız ya da torunlarınız okulagider, elektrik düğmesini açtığınızda 4 çeşit vergi ödüyoruz. EnerjiFonu, TRT payı, elektrik ve havagazı tüketim vergisi ve KDV.Fakir zengin demeden. Günlük, aylık geliri ya da yıllık geliri 65bin, 100 bin dolar olan da, geliri olmayan da aynısını ödüyor. Efendim, kadın musluğu açınca 5 çeşit vergi öder: Katı atık be-deli, katı atık toplama bedeli, atık su bedeli, çevre temizlik vergisive KDV. Ama bunlar Man’da olsalardı hiç bunları ödemeyecek-lerdi. Man’da kur şirketi, Türkiye’ye getir parayı, hiç, keyfin ye-rinde, her şey tıkırında. Vergi, 5 kuruş bile ödemiyorsun, 1 kuruşbile ödemiyorsun ama fakir fukaraya gelince ensesine biniyorsun.O gariban kadın bulaşık yıkarken vergi ödeyecek ama sen hiçbirşey yapmayacaksın. Sen fakirden alacak, birilerine vereceksin. Kamyon şoförü örneğini vereyim. Bir kamyon şoförü düşünün,bir kamyon şoförü. Kamyon şoförü kardeşlerim de iyi dinlesinler.Ankara-İstanbul arasında gidiş geliş bin kilometre. Ne kadar mazotyakıyor? 1.200 liralık mazot yakıyor. Otoyol için 89 lira ödüyor,ikinci otoyol için 123 lira ödüyor, köprü için 77 lira ödüyor, 100lira da yağ bakımı; 1.589 lira. Hani amortismanı falan filan saymı-yorum. Ayrıca Motorlu Taşıtlar Vergisi ödüyor, ayrıca KDV ödü-yor, ayrıca bir de gelir vergisi ödüyor. Bir kamyon şoförü,hayatının her tarafı vergi. Peki, bu vergi cennetlerinde şirket kurup,malı götürenler ne ödüyor? Tek kuruş ödemiyor. Merak ediyoruz. Bu vergi cennetleri kararnamesini ne zamançıkaracaksınız? Bu vergi cennetleri niye olur? Milletvekili arkadaş-larıma söyleyeyim, Sermaye Piyasası Kurulunun internet sitesinegirin, vergi cennetlerinde dönen kepazelikleri orada gayet iyi anla-tır veya MASAK, Maliye Bakanlığının Mali Suçları Araştırma Ko-misyonuna girin, orada da bütün kepazelikler anlatılır veyavaktiniz yoksa Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 30’uncu maddesinin(7)’nci fıkrasının gerekçesine bakın, Meclise gelen gerekçesine 186
Kılıçdaroğlu Ne Söyledi?bakın. Orada da bunları göreceksiniz, bunların hepsi yazılı. \"Ver-gide adaleti sağlamak için biz bunu getiriyoruz.\" diyorlar. On biryıldır adalet gelmiyor. Niye gelmiyor on bir yıldır adalet? Kim en-gelliyor -bu on bir yıldır adalet gelmiyor- kim? Bu Hükûmetinönündeki engel kim, engel kim? BU BÜTÇE ANAYASA’YA AYKIRI Değerli arkadaşlarım, bu bütçenin bir başka özelliği, üçüncüözelliği: Bu bütçe Anayasa’ya aykırı bir bütçe. Diyeceksiniz ki:\"Nereden Anayasa’ya aykırı?\" Şunun için değerli arkadaşlarım:2017 ve daha önceki bütçelerin Anayasa’ya aykırı hükümleri dola-yısıyla biz Anayasa Mahkemesine başvurduk. Anayasa Mahkemesibunları iptal etti. İptal edilen maddeleri aynen satırı satırına burayada kondu. Yani açıkça Anayasa’ya aykırı bir bütçeye diyorlar ki\"’Evet’ oyu kullanın.\" ve sonra dönüp diyorlar ki \"Biz hukuk dev-letiyiz.\" Sonra dönüp diyorlar ki \"Bu ülkede adalet var.\" Hangiadaletten söz ediyorsun? Hangi adaletten? Açlıktan ölen çocuğunadaleti mi, Man Adası’nda şirket kurup malı götürenlerin adaletimi? Ben bunu sormayacak mıyım? OLSA OLSA GAYRİMİLLÎSİN! Değerli arkadaşlarım, buradan 80 milyon vatandaşıma sesleni-yorum: Bu faizci düzeni yıkacağız. Bu faizci düzeni altüst edece-ğiz, düzelteceğiz değil, bu faizci düzeni yıkacağız. Ne ezen neezilen, insanca, hakça bir düzen kuracağız, insanca, hakça birdüzen. Zenginin vergi verdiği, yoksulun onurlandırıldığı bir düzenigetireceğiz. Öyle Man Adalarında şirket kuranları bu ülkede yaşat-mayacağız. Git kardeşim oraya o zaman! \"Ben yerliyim, ben millî-yim\" diyorlar. Ne yerlisi, ne millîsi kardeşim? Bu ülkeye fakirfukara vergi verirken sen vergiden kaçınmak için, vergi kaçırmakiçin Man Adası’nda şirket kurup dalavere çevireceksin, \"Ben yerli-yim, millîyim\" diyeceksin. Sen ne yerlisin, sen ne millîsin; sen olsaolsa gayrimillîsin! SAYIŞTAYI İĞDİŞ ETTİLER Ha, neyi getireceğiz? Şeffaf bir yönetim getireceğiz, şeffaf,ayna gibi bir yönetim olacak, buradan bakınca öbür tarafı görecek-sin; katakulli olmayacak, bütçenin her kuruşunun hesabını verecek, 187
Umut Veli DEVELİher kuruşunun. Siz bütçenin her kuruşunun hesabını biliyor musu-nuz? Bilmiyorsunuz, ben de bilmiyorum, gizleniyor. İkinci hazinekurdular, denetlenmiyor, Kredi Garanti Fonu. Sayıştayı iğdiş etti-ler, Sayıştay denetim yapamıyor. Değerli arkadaşlarım, bunlarınhepsinin üzerinde duracağız ve göreceksiniz, Man Adası’nda ya dabenzer adalarda kim şirket kurarsa onları Türkiye’ye sokmayacağızarkadaşlar, Türkiye’ye sokmayacağız, \"Git oraya.\" Diyeceğiz. Senbu ülkenin evladıysan, kazandığın paranın burada vergisini vere-ceksiniz. Bunu her yerde, her ortamda söyleyeceğiz. BİR AY 2 BİN LİRAYLA GEÇİNİN Sizin aklınızda bile yoktu taşeron işçisi. Taşeron işçisinin kadro-sunun takipçisi olacağız sonuna kadar. Öyle numara çekip \"Şöyle-dir, böyledir\" falan değil. Taşeron işçisi, kadro… Nedir kadrosu?Kardeşim, sendikalı bir işçi hangi haklara sahipse taşeron işçisi deaynı haklara sahip olacak. Kimliğine bakmayacağız, inancına bak-mayacağız, yaşam tarzına bakmayacağız. Sen çalışıyor musun? Ba-şımın üstünde yerin var. Alın teri mi döküyorsun? Başımın üstündeyerin var. Kadro mu? Kadro vereceğiz. Sendika mı? Sendika da ve-receğiz. Asgari ücret, 2018, en az 2 bin lira olmalı, en az 2 bin lira.Geçinemiyor işçi. \"Efendim, 2 bin lirayı nereden bulacağız?\" Bubeylere söylüyorum: 2 bin lirayı bulamıyorsanız, \"Çok yüksek\" di-yorsanız bir ay 2 bin lirayla geçinin. Niye geçinmiyorsunuz? Birdeneyin bakalım, bir asgari ücret alın, 2 bin lirayla geçinin. İSRAF SAYGINLIK DEĞİLDİR Her taraf israf arkadaşlar, her taraf israf, israf ekonomisi var.Efendim, israf saygınlıkmış. İsraf saygınlık değildir; israf bütündünyada, bütün demokrasilerde, bütün inançlarda haramdır arka-daşlar, haramdır. Haramın saygınlığı olur mu? Değerli arkadaşla-rım, bütçeyi bir faiz bütçesi olarak biliyoruz, tefecilere hizmet edenbir bütçe olarak biliyoruz. Türkiye’de demokrasi yoksa bu bütçe deböyle olur. Benimle aynı görüşte olmayabilir ama o da benim gibi düşünce-sini özgürce ifade edebilsin. Hapishane müjdesi veriyorlar, hapis-hane. 2018’de 45 tane yeni modern hapishane yapılacakmış. Şumüjdeye bakın Allah aşkına, şu müjdeye bakın! Hapishanelerde in-sanlar sırayla yatıyor ve hapishane müjdesi veriliyor bize. 188
Kılıçdaroğlu Ne Söyledi? CHP GENEL BAŞKANIKEMAL KILIÇDAROĞLU NE SÖYLEDİ? MİTİNG KONUŞMALARI 189
Umut Veli DEVELİ CUMHURİYET VE DEMOKRASİ MİTİNGİ TAKSİM - 24 TEMMUZ 2016Sevgili vatandaşlarım, gün birleşme günüdür, gün dikta yö- netimlerine, darbelerine karşı direnme günüdür. Gün, hal- kın sesini dinleme günüdür. Bugün Taksim’deyiz;birlikteyiz. Bizim için hepimizin tarih yazdığı bir gündür bugün.Biz Taksim’e niçin geldik? Taksim’de ne yapacağız? Hedefimizne? Bütün bunlara yanıt vermek için, cevap vermek için bir TaksimManifestosu hazırladım. Şimdi bunu sizlere okuyacağım. 10 Mad-delik bir Taksim Bildirgesi. TAKSİM BİLDİRİSİ 1 - 15 Temmuz darbe girişimi parlamenter demokrasimize karşıyapılmıştır. Türkiye Büyük Millet Meclisi bombalanmış, ama bom-balar altında parlamento görevini yapmış ve darbeyi püskürtmüş-tür. Bu darbe girişiminin sorumlularını, iç ve varsa dışdestekçilerini kınıyor ve lanetliyoruz. 2 - Bütün siyasal partiler darbe girişimine karşı çıkmış, demok-rasi konusunda Türkiye’de tartışmasız bir “Ortak payda” oluşmuş-tur. Bu ortak tutum ve anlayış, siyasette uzlaşma kültürününgüçlenmesine de katkı vermek zorundadır. 3 - Her türlü darbeye ve parlamenter sistem üzerindeki her türlüvesayete karşı çıkmak tüm demokratların, demokrasiden yana olan-ların, bu ülkeye namus borcudur. Hep birlikte ve her zaman, “Nedarbe ne dikta, yaşasın tam demokrasi” demeliyiz ve söylemeye dedevam etmeliyiz. 4 – Demokratik Parlamenter sistemimize karşı yapılan darbe gi-rişimi, halkın “Direnme hakkını” kullanmasıyla ayrı bir anlam veboyut kazanmıştır. Direnme hakkı demokrasiyi korumanın meşrubir yolu olarak ortaya çıkmıştır. 5 – Demokrasimizin teminatı olan “Demokratik, laik ve sosyalhukuk devleti” ilkesinin, Türkiye için ne kadar yaşamsal olduğu birkez daha kanıtlanmıştır. Demokratik, laik sosyal hukuk devleti, biziçağdaş uygarlığa taşıyacak olan en temel anahtardır. 190
Kılıçdaroğlu Ne Söyledi? 6 – Bu darbe girişimi. Anayasa’da; “Yasama, yürütme ve yargıolarak” yer alan; “güçler ayrılığı” ilkesinin, demokrasideki dengeve denetleme işlevinin güvencesi olduğunu bir kez daha ortayakoymuştur. 7 – “Balyoz”, “Ergenekon” ve “Casusluk” gibi davalarda, mağ-dur edilen insanların, itibar ve haklarının iadesi, kaçınılmaz olarakbütün siyasal partilerin gündeminde olmak zorundadır. 8 – Bu darbe girişimi, devlet yönetiminin liyakate dayanmasıgerektiğini çok açık biçimde ortaya koymuştur. Devletin yapılan-masında, siyasal yandaşlık, akrabalık, cemaatçilik, tarikatçılıkdeğil; bilgi, birikim ve deneyim gibi ilkeler esas alınmalıdır. Birbaşka anlatımla, devleti yönetme yerine, devleti ele geçirme anlayı-şını tarihe gömmeliyiz. Bu bağlamda devletin yeniden inşası zo-runludur. 9 – İnancı, kimliği, yaşam tarzı ne olursa olsun, bu ülkeningüzel insanları bu ülkenin caddelerinde, sokaklarında, meydanla-rında, parklarında, özgürce gezebilmelidir. Hiç kimse unutmasın,15 Temmuz darbe girişimi 3. sınıf demokrasinin ortaya çıkardığıbir tablodur. Bu ülkenin insanları, 3. sınıf demokrasiye değil, öz-gürlükçü demokrasiye yani tam demokrasiye layıktır. Türkiye tü-müyle darbe hukukundan arınmalıdır. 10 – Devlet; kinle, öfkeyle, önyargıyla yönetilmez. Darbe girişi-minde bulunanlar hukuk içinde, hukukun üstünlüğü ilkesine bağlıkalınarak yargılanmalıdır. Devletin vakarı ve ciddiyeti bunu zo-runlu kılmaktadır. İşkence, kötü muamele, baskı, tehdit, devletidarbecilerle aynı duruma düşürür. Buna izin verilmemelidir. On maddeyi Taksim Manifestosu olarak oylarınıza sunuyorum.Kabul edenler ellerini kaldırsınlar. Bayrakları değil, ellerini kaldır-sınlar sadece ellerini kaldırsınlar. Şimdi ben bütün medya mensubuarkadaşlarımdan, bütün fotoğrafçılardan, bütün televizyonlardan,dünya tarihine geçecek olan, Türkiye’nin demokratik anlayışınıdünya tarihine nakşedecek olan bu tabloyu çekmelerini istiyorum. Sevgili vatandaşlarım, elini kaldıran güzel vatandaşlarım, artıkçocuklarınıza, torunlarınıza diyeceksiniz ki; “24 Temmuz 2016’daTaksim Meydanında, demokrasiye ve cumhuriyete bağlılığımızı, 191
Umut Veli DEVELİMustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarına bağlılığımızı, el kaldıra-rak onayladık” diyeceksiniz. Bu onur, bu ülkenin tüm vatandaşla-rına aittir. Hepinize en içten şükranlarımı, saygılarımı sunuyorum. Evet, hep birlikte bir tarih yazdık. Hep birlikte demokrasiyesahip çıktık. Hep birlikte cumhuriyetimize sahip çıktık. TaksimManifestosu, Türkiye Cumhuriyeti’nin demokrasi tarihinde yerinialacaktır. Yüz binlerin oyuyla kabul edilen bir manifesto… Dün-yada ilk kez kabul ediliyor, bu açıdan destek veren, gönül verenbütün yurttaşlarıma, hepinize gerçekten de yürekten şükranlarımısunuyorum. Sevgili vatandaşlarım, cumhuriyete ve demokrasiyegönül veren vatandaşlarım, 24 Temmuz önemli bir gündeyiz, aynızamanda tarih yazan bir kentteyiz, üç büyük imparatorluğa baş-kentlik yapmış İstanbul’dayız. Tarihi bir meydandayız, TaksimMeydanındayız ve tarihi bir gündeyiz. Taksim Meydanı bizim demokrasi tarihimizde yer alan önemlibir meydandır. 3 Haziran 1977 Ecevit’e suikast düzenleneceği söy-lendiğinde, Ecevit şu açıklamayı yaptı, “Yarın tek başıma Taksim’egideceğim” dedi ve Taksim’e geldi, arkasında bugün olduğu gibiyüz binler vardı. 1 Mayıs 1977 “Kanlı 1 Mayıs” olarak tarihe geçenbir gün ve o gün çok sayıda vatandaşımız Taksim Meydanında ha-yatını verdi. “Kanlı 1 Mayıs” olarak bizim tarihimizde yer alan vehenüz aydınlığa kavuşmamış olan bu olay, yine bu meydandageldi. Ama bu meydan bugün “Cumhuriyetin ve DemokrasininMeydanı” oldu, bu açıdan hepinize yürekten şükranlarımı sunuyo-rum. Ve Taksim Meydanı, ulu çınarları ile bize gülümseyen meydan,ağaçların kesilmemesi için, gençlerin, gençlerin doğaya sahip çık-tığı bir meydan. Bu meydanda Gezi olayları yaşandı. Ve o olay-larda, ellerinde karanfiller, ellerinde kitaplarla gençlerimiz, buülkenin gençleri, umudumuz, bu ülkenin umudu, hep beraber ayağakalktı. Az önce söyledim, bugün tarihi bir gün, bugün Lozan An-tlaşması’nın kabul edildiği bir gün. 780 bin kilometrelik bir alanın,yani Türkiye Cumhuriyeti’nin, Türkiye Cumhuriyeti’ne ait oldu-ğunu egemen devletlere kabul ettirdiğimiz bir gün. Lozan’ı bizeyaşatan, Lozan’ı hayata geçiren özgürlüğümüzün ve bağımsızlığı-mızın tapu senedi olan Lozan’ı hayata geçiren bütün dostlara, 192
Kılıçdaroğlu Ne Söyledi?bütün tarihe, Mustafa Kemal ve arkadaşlarına şükranlarımızı sunu-yor ve onları saygıyla anıyoruz. Cumhuriyeti emekle kurduk. Alın teri ile kurduk cumhuriyeti.Gözyaşıyla kurduk cumhuriyeti. Binlerce şehidimizin kanı varcumhuriyette. Bizim ayakkabımız yoktu, çarıklarımızı giydik. Yi-yeceğimiz yoktu, kara ekmeği bölüştük. Silah yoktu, kurşun yoktu,para yoktu, o günün cumhuriyetinde, ama bir şey vardı birlik veberaberlik vardı. İnşallah yine birlik ve beraberlik içinde Türki-ye’yi hep birlikte çağdaş uygarlığa ulaştıracağız. Ne demişti Gazi Mustafa Kemal, “Geldikleri gibi gidecekler”demişti. Evet, yedi düveli Lozan’da geldikleri gibi gönderdik. De-ğerli arkadaşlarım, babalarımız ve dedelerimiz bize cumhuriyetikurdular, ama o cumhuriyeti özgürlükçü bir demokrasiyle taçlan-dırmak bizim görevimizdir. Onların vasiyetidir bu. Her bir vatanda-şımız, kimliği ne olursa olsun, inancı ne olursa olsun, yaşam tarzıne olursa olsun, her bir vatandaşımız özgürlükçü demokrasiyi getir-mek ve cumhuriyeti taçlandırmakta görevlidir. Bu görevi, ben dahil79 milyon her yurttaşın yerine getirmesi gerekir ve bizim namusborcumuzdur. Söz verdik onlara, dedelerimize söz verdik, babaları-mıza söz verdik. “Türkiye’yi özgürlükçü demokrasiyle barıştıraca-ğız ve yan yana getireceğiz” dedik. Bunu getirmek, bu göreviyerine getirmek hepimizin namus borcudur. Değerli arkadaşlarım bugün 24 Temmuz, sadece Lozan mı,hayır. Bugün Basın Bayramı, medyanın bayramı bugün. Tam 108yıl önce, 108 yıl önce medyaya vurulan zincirleri kırdık. Ve BasınBayramı bu ülkede 108 yıldır kutlanmaya çalışılıyor. Dönemindevlet adamı Ali Paşa diyor ki, Osmanlı döneminden söz ediyo-rum, “Basın özgürlüğü, ancak hatalarını düzeltmek istemeyen hü-kümetler için bir tehdittir. Vatanın iyiliğinden başka bir şeyidüşünmeyen bir hükümet için, basın özgürlüğü bir nimettir” diyor.Mademki özgürlükçü demokrasi diyoruz, mademki Cumhuriyeti-mizi, özgürlükçü demokrasiyle taçlandıracağız, birinci adım medyaözgürlüğüdür. Medya özgürlüğünü sağlamak hepimizin ortak gör-evidir. Bakın 15 Temmuz darbe girişiminin yenilgiye uğramasınınana unsurlarından birisi, kesinlikle medya özgürlüğüdür. Medyanınaçık ve net darbeye karşı olmasıdır. Eğer 108 yıl önce, 108 yıl önce 193
Umut Veli DEVELİbiz Basın Bayramını kutluyorsak, demek ki medya özgürlüğübizim kültürümüzde var. Demek ki medya özgürlüğü bizim tarihi-mizde var. Demek ki medya özgürlüğü bizim geleneğimizde var.Medya özgürlüğü bağlamında, geleneğimizi ve kültürümüzü yoz-laştırmamalıyız. Dün medya özgürlüğüne karşı çıkanlar, bugünyaptıkları hataların inşallah farkına varırlar. Buradan hep birliktebasın mensuplarının bayramını kutluyorum ve kutluyoruz. Basınıözgür olmayan bir toplumun, kendisi de özgür değildir. Doğruhaber alamayan bir toplumun özgürlüğü yok demektir. O nedenlebiz hep birlikte basın özgürlüğünü savunacağız. Değerli arkadaşlarım, sevgili yurttaşlarım, bizi televizyonlarıbaşında izleyen saygıdeğer yurttaşlarım, biz özgürlük için, demok-rasi için, cumhuriyet için, hep birlikte yaşamak için büyük bedellerödemiş bir milletiz. Türkiye de kazanılan her hak yüzlerce, binlerceinsanın canıyla, malıyla, bedeliyle yaptığı mücadeleler sonucundakazanılan bir haktır. Türkiye’nin aydınları, Türkiye’nin düşünür-leri, demokrasi sevdalıları, bugün sahip olduğumuz haklar için,zindanlarda bedel ödediler, zindanlarda bedel ödediler. Aynı bedeliartık ödememeliyiz. Hep beraber cumhuriyete ve demokrasiyesahip çıkmalıyız. 15 Temmuz akşamında darbeye karşı direnmek, darbeyi dışla-mak Türkiye’den, “21.yüzyılın Türkiye’sine darbe yakışmıyor” de-dirtmek hepimizin ortak görevi oldu. Bu açıdan darbeye karşı çıkanbütün siyasal partilerin genel başkanlarını, parlamentoda olsun ol-masın, genel başkanlarını, onlara destek veren bütün vatandaşla-rımı, yürekten kutluyorum ve onlara buradan şükranlarımısunuyorum. Darbe üzerinde neden bu kadar duruyoruz. Türkiye Cumhuriye-ti’nin darbeler tarihine baktığımızda en ağır bedeli ödeyen Cumhu-riyet Halk Partisidir. Her darbeden sonra mal varlıklarımıza elkonuldu. Her darbeden sonra arşivlerimize el konuldu. Her darbe-den sonra genel başkanlarımız hapse atıldı. Her darbeden sonra ilbaşkanlarımız, ilçe başkanlarımız ciddi bedeller ödedi. Biz kanla,dişle, tırnakla kazandığımız demokrasinin kıymetini de, darbecile-rin ne mal olduğunu da en iyi bilen partiyiz. Biz bize emanet edilencumhuriyeti, demokrasiyle taçlandırmak için gerekirse canımızı, 194
Kılıçdaroğlu Ne Söyledi?gerekirse malımızı ortaya koyduk. Bu darbe, 15 Temmuz darbesiTürkiye’nin demokratik, laik, sosyal hukuk devletine karşı yapıl-mış bir darbe girişimidir. Bu darbe girişiminin en belirgin özelliğiTBMM’nin bombalanmasıdır. O bombalar, o kurşunlar yağarkenparlamentoda görev yapan tüm milletvekili arkadaşlarım darbeyekarşı direnmiş ve dik durmuşlardır. Parlamento dik durdu, Türkiyedik durdu, milletvekilleri dik durdu ve bu meydanda olan yüz bin-ler dik durdu ve demokrasi kazandı. Değerli arkadaşlarım, saygıdeğer yurttaşlarım, demokrasi nedir?Demokrasi seçimden seçime gidip sandıkta oy kullanmak mıdır?Hayır, demokrasi farklı bir şeydir. Demokrasi bir yaşam biçimidir.Demokrasi bir kültürdür. Demokrasi insana saygıdır. Demokrasidüşünceye saygıdır. Demokrasi insan demektir insan, insana saygıdemektir demokrasi. Demokrasi aynı zamanda laikliktir. Demok-rasi din ve vicdan özgürlüğü demektir. Hiç kimsenin inancına mü-dahale etmemek demektir demokrasi. Laiklik her inancıngüvencesidir. Bunun böyle bilinmesi lazım. Demokrasi aynı za-manda sosyal devlet demektir. Sosyal devlet, vatandaşına gelecekkaygısı yaşatmayan bir devlettir. Darbeciler vatandaşının gelece-ğini değil, kendi geleceklerini düşünürler. Kendi geleceklerini gü-vence altına almak isterler, vatandaşı değil kendilerini düşünürler. Demokrasi aynı zamanda halkın iradesine saygı göstermek de-mektir. “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” diyor Gazi MustafaKemal. Egemenlik kayıtsız şartsız milletinse, bu coğrafyada darbe-cilere asla izin vermememiz gerekiyor. Demokrasi sadece darbelerekarşı olmak da değildir. Demokrasi, demokrasi üzerindeki her türlüvesayete karşı olmak demektir. Hiçbir vesayeti kabul etmeyeceğiz.Demokrasi aynı zamanda hukukun üstünlüğü demektir. Yani vatan-daşın özgürlüğü demektir. Darbeciler hukukun üstünlüğüne inan-mazlar. Onlar güçlülerin üstünlüğüne inanırlar. Dikkat edinTürkiye’deki darbe tarihlerine, her darbeden sonra darbeciler kendihukuklarını oluşturmuşlar. O nedenle yayınladığımız manifestoda,“Türkiye darbe hukukundan arınmalıdır” dedik. “Hukukun üstün-lüğü olmalıdır” dedik. Bu bağlamda, sevgili vatandaşlarım bir şeyin daha altını özenleçizmek isterim. Darbe sonrasında, emre uyan er ve erbaşların linç 195
Umut Veli DEVELİedilmesini asla ve asla kabul etmiyoruz. Linç edenlerin yargılan-masını istiyoruz. Askerlik yapan herkes çok iyi bilir ki, komutanınverdiği emre bütün erler uyarlar. Emre uydu diye siz eğer o askerilinç ederseniz, peygamber ocağına ihanet etmiş olursunuz. Herasker, eline kına yakarak gönderdiğimiz asker bizim başımızın tacı-dır. Önümüzdeki süreçte darbeciler yargılanırken, erleri linç eden-lerin de yargılanmasını bekliyoruz. Bu meydana söz veriyorum,bütün vatandaşlarıma söz veriyorum, bunların takipçisi olacağız. Demokrasi aynı zamanda basın özgürlüğü demektir. Halkınhaber alma özgürlüğünün kısıtlanmaması lazım. Ama darbecilerinbir özelliği var, darbeciler ve dikta heveslileri medya özgürlüğünekarşıdırlar. Nerede bir medya özgürlüğü varsa, darbeci onu yasak-lamak ister. Çünkü ister ki sadece kendi söyledikleri yayınlansın.Çok görüşlü bir dünyadan, bir atmosferden darbeciler hoşlanmaz-lar. Demokrasi aynı zamanda sevgili vatandaşlarım, bağımsız ve ta-rafsız yargı demektir. Yani adalet demektir demokrasi aynızamanda. Darbeciler, adaleti hiçbir zaman savunmadılar. Darbeci-ler, bağımsız mahkemeleri asla savunmadılar. Darbeciler kendimahkemelerini kurdular. “Devlet Güvenlik Mahkemeleri” dediler,“Sıkıyönetim Mahkemeleri” dediler, “Özel Yetkili Mahkemeler”dediler, yargıyı vatandaşın ensesinde bir sopa olarak kullandılar.Onun için darbeye de, darbecilere de, diktaya da karşıyız. Demokrasi aynı zamanda güçler ayrılığı demektir. Yasama,yargı ve yürütme… Yani milli iradeyi üç erk kullanıyor, yürütme,yasama ve yargı. Çağdaş demokrasilerde dördüncü güç medyadır.Buradan açık ve net çağrı yapıyorum. Eğer, demokrasi tarihini ya-zacak olanlar onlar da bizi iyi dinlesinler, Taksim Meydanından şuçağrıyı yapıyorum: Gelin dördüncü güç olarak medyayı da Anaya-samıza açıkça yazalım. Darbeciler, güçler ayrılığı ilkesine karşıdır-lar. Sadece bir kişinin konuşmasını ve onun söylediklerinin kanunolmasını isterler. O nedenle biz darbeye, darbecilere ve dikta he-veslilerine karşıyız. Demokrasi aynı zamanda, kurallar rejimidir.Bir hukuk devletidir demokrasi. Darbecilerde hukuk devleti kav-ramı yoktur. Darbecilerin tek isteği var, polis devleti kurmak ister-ler darbeciler. Biz polis devletine, baskıcı bir devlete karşıyız. “Nedarbe ne dikta, yaşasın özgürlükçü demokrasi” diyoruz. 196
Kılıçdaroğlu Ne Söyledi? Demokrasi insan hakları demektir. Her insanın hakkının korun-duğu rejimin adıdır demokrasi. Darbecilerde insan hakkı kavramıyoktur. Darbecilerin defterinde, künyesinde, kitabında işkence var-dır. Her darbeden sonra, binlerce insanın işkencelerden geçirildi-ğini ben de biliyorum, siz de biliyorsunuz. TürkiyeCumhuriyeti’nin tarihi buna tanıktır. Değerli arkadaşlarım, demokrasi aynı zamanda düşünce özgür-lüğü demektir. Düşüncesine katılmasak bile, insanların düşüncele-rini özgürce dile getirdiği rejimin adıdır demokrasi. Darbehukukunda, darbe rejiminde, darbe yönetiminde, dikta yönetimle-rinde, düşünce özgürlüğü kavramı yoktur. Bir kişi konuşacak, her-kes ona uyacak. Bir kişi söyleyecek, medya onu tekrarlayacak. Onedenle herkesin düşüncesini özgürce açıkladığı, meydanlarındaherkesin özgürce gezdiği bir Türkiye’den, demokrasiden, özgür-lükçü demokrasiden yanayız. Demokrasi aynı zamanda, “Yurtta barış, dünyada barış” demek-tir. Demokrasi barış üzerine inşa edilmiştir. Sadece ülkede mi,hayır! Bütün dünyada barış olmalı ve barış egemen olmalı. Darbe-cilerin barışla ilgisi yoktur. İnsan hakkını bilmeyen, medya özgür-lüğünü bilmeyen, işkenceleri olan, bağımsız yargısı olmayan birdüzende elbette ki barış asla olmaz. Demokrasi aynı zamanda, dev-let yönetiminde liyakat demektir. Devlet yönetimini ele geçirmekdarbecilerin işidir. Devlet yönetiminde, bilgi, birikim, deneyim sa-hibi olanların görev alması gerekiyor. Umarım, umarım ve dilerim,geçmişteki hatalardan Türk siyaseti gerekli dersi çıkarır. Bir kişi sı-nava girer ve birinci olursa; onun kimliğine bakarak, onun yaşamtarzına bakarak, onun inancına bakarak “senin devlette işin yoktur”demek demokrasiye ihanettir. Sözüm söz, hiçbir ayrım yapmayaca-ğız. Bütün vatandaşlarımızı kucaklayacağız, devlette liyakat sis-temi egemen oluncaya kadar. Demokrasilerin bir özelliği daha var. Demokrasilerde toplanmave gösteri yapma özgürlüğü vardır. Tıpkı bu özgürlüğü yaşadığımızgibi. Taksim Meydanı kapatıldı. Kapatılmamalı Taksim Meydanı.Türkiye’nin hiçbir meydanı kapatılmamalı. Meydanlar insanlaraaçık olmalı. Meydanlar halkın enerjisini boşaltabileceği alanlaradönüşebilmeli. Meydanlarında gezmeliyiz, şarkılar, türküler söyle- 197
Umut Veli DEVELİmeliyiz. Meydanlarında gezmeliyiz, hep birlikte kol kola ve omuzomuza olmalıyız. Meydanlarda gezmeliyiz, kadını, kızı, yaşlısı,genci hep beraber olmalıyız. Demokrasinin erdemidir bu, demokra-sinin özelliğidir bu. Hep birlikte, bir arada, meydanlarda, park-larda, caddelerde, sokaklarda gezmeli, özgürlük türkülerisöylemeliyiz. Türkiye’ye, Mustafa Kemal’in Türkiye’sine yakışanda budur. Demokrasi aynı zamanda, haklıyı savunmak demektir. Demok-rasi aynı zamanda yapılan yanlışlıkları düzeltmek demektir. Azönce Taksim Manifestosunda açıkladık. Balyoz Davası, ErgenekonDavası, Casusluk Davası, pek çok subay, pek çok asker gereksizyere hapse tıkıldı. Silivri zindanlarından geçtiler, hayatlarınınbüyük bir kısmını orada yaşadılar. Şimdi onlara yapılan haksızlığıhepimiz biliyoruz. Devlet demokrasiyi savunacaksa, siyasal ikti-darlar demokrasiden yana tavır koyacaklarsa, iade-i itibar yapmakzorundadırlar, bir haksızlığı düzeltmek zorundadırlar. Dreyfus Da-vası, Fransa’daki bir dava, 1894 ten söz ediyorum, Dreyfus adlı birasker casusluk suçlamasıyla tutuklandı, yargılandı ve hapse ko-nuldu. Ama yanlıştı, hatalı bir karar alınmıştı. 1906 yılında davayeniden açıldı. Aydınların isteği üzerine, dava yeniden açıldı, Drey-fus beraat etti, üstün hizmet madalyası verildi ona. Şimdi eğer de-mokrasiyi savunuyorsak, eğer bu konuda samimiysek, bütünsiyasal partilerin genel başkanlarına sesleniyorum, özellikle hükü-mete sesleniyorum: “Gelin Silivri zindanlarında hayatı mahvedileno insanların, itibarını iade edelim. Demokrasiyi güçlendirelim. Hepberaber yapalım bunu.” Demokrasi ayı zamanda örgütlenme de-mektir. Sendikalar, sivil toplum kuruluşları, meslek kuruluşları; de-mokrasi bağlamında, demokrasinin verdiği özgürlük içinde,dernekler kurarlar, sivil toplum özgürlüklerini oluştururlar. Meslekodaları olur, sendikalar olur, siyasal partiler olur ve herkes düşün-cesini özgürce dile getirir. Ama darbeciler asla ve asla böyle bir ör-gütlenmeye izin vermezler. Sendikacıları tutuklarlar, sivil toplumörgütlerini tutuklarlar, meslek kuruluşlarının başkanlarını hapseatarlar. O nedenle her ortamda ve her koşulda “Yaşasın demokrasi”diyeceğiz. Demokrasi aynı zamanda, “Ben her şeyi bilirim” değildir. “Ben 198
Search
Read the Text Version
- 1
- 2
- 3
- 4
- 5
- 6
- 7
- 8
- 9
- 10
- 11
- 12
- 13
- 14
- 15
- 16
- 17
- 18
- 19
- 20
- 21
- 22
- 23
- 24
- 25
- 26
- 27
- 28
- 29
- 30
- 31
- 32
- 33
- 34
- 35
- 36
- 37
- 38
- 39
- 40
- 41
- 42
- 43
- 44
- 45
- 46
- 47
- 48
- 49
- 50
- 51
- 52
- 53
- 54
- 55
- 56
- 57
- 58
- 59
- 60
- 61
- 62
- 63
- 64
- 65
- 66
- 67
- 68
- 69
- 70
- 71
- 72
- 73
- 74
- 75
- 76
- 77
- 78
- 79
- 80
- 81
- 82
- 83
- 84
- 85
- 86
- 87
- 88
- 89
- 90
- 91
- 92
- 93
- 94
- 95
- 96
- 97
- 98
- 99
- 100
- 101
- 102
- 103
- 104
- 105
- 106
- 107
- 108
- 109
- 110
- 111
- 112
- 113
- 114
- 115
- 116
- 117
- 118
- 119
- 120
- 121
- 122
- 123
- 124
- 125
- 126
- 127
- 128
- 129
- 130
- 131
- 132
- 133
- 134
- 135
- 136
- 137
- 138
- 139
- 140
- 141
- 142
- 143
- 144
- 145
- 146
- 147
- 148
- 149
- 150
- 151
- 152
- 153
- 154
- 155
- 156
- 157
- 158
- 159
- 160
- 161
- 162
- 163
- 164
- 165
- 166
- 167
- 168
- 169
- 170
- 171
- 172
- 173
- 174
- 175
- 176
- 177
- 178
- 179
- 180
- 181
- 182
- 183
- 184
- 185
- 186
- 187
- 188
- 189
- 190
- 191
- 192
- 193
- 194
- 195
- 196
- 197
- 198
- 199
- 200
- 201
- 202
- 203
- 204
- 205
- 206
- 207
- 208
- 209
- 210
- 211
- 212
- 213
- 214
- 215
- 216
- 217
- 218
- 219
- 220
- 221
- 222
- 223
- 224
- 225
- 226
- 227
- 228
- 229
- 230
- 231
- 232
- 233
- 234
- 235
- 236
- 237
- 238
- 239
- 240
- 241
- 242
- 243
- 244
- 245
- 246
- 247
- 248
- 249
- 250
- 251
- 252
- 253
- 254
- 255
- 256
- 257
- 258
- 259
- 260