- Evet, bu benim kardeşim. Onu ben kaçırmıştım, dedi. - Nasıl böyle bir şey yapabilirsin? dedim sert bir ifadeyle. O da: - Aileme çok kızgındım. Böyle bir şey yapmamam gerekiyordu biliyorum ama yaptım bir kere. Aileme Mert’in bende olduğunu nasıl söyleyeceğimi bilemedim, ben de sana geldim, dedi. Ağzım iki karış açık kalmıştı ama olan olmuştu. Apar topar hazırlanıp Mert’in ailesinin yanına gittik. Olanları anlatınca onlar da çok şaşırdı. Ama Salih’i zamanında başlarından atmanın verdiği pişmanlık ve mahcubiyet çocuklarını affettirdi bu hatasını anlamış iki insana. Sonra gidip oğullarına sarıldılar. Bir kez daha özür dilediler ve bundan sonra ne olursa olsun iki çocuklarının da yanında olmaya karar verdiler. Böylelikle bütün aile bir araya gelmişti. Sonsuza kadar ayrılmamak üzere… Zeynep Hilal Vural 7/A Sınıfı 191
‘DEHŞETLİ’ BİR GECE Yıl 2017, yağmur dinmek bilmiyor, hava çok soğuk, caddeler sessiz, insanlar var hızla evlerine yetişebilmek için koşan. Bazıları kafasına şapkasını geçirmiş, bazıları ise duraklarda yağmurun dinmesini bekliyorlar. İstanbul’un en ücra sokaklarının birinden bir silah sesi yükseliyor. Ardından büyük bir çığlık sesi. Sonrası mı? Meçhul. Masamın başına geçmiş hala aynı konu üzerinde düşünüyordum. Tam 3 yıl olmuştu nerede, ne yapıyor, ne içiyor, ne yiyordu bu adam? Vakanın üzerinde ne kadar çalışırsam çalışayım hala kamera kayıtlarındaki adamın kim olduğunu, ne olduğunu anlayamamıştım. Gerçekten garipti. Bir iki defa daha baktıktan sonra kapattım kamera kayıtlarını. Bugün de bir şey çıkmamıştı, eşyalarımı toplayıp odamdan çıktım. Müdür Bey her zamanki gibi bugün de aynı soruyu sordu: ”Eren bir şeyler buldun mu?” Kafamı olumsuz anlamda sallayıp yoluma devam ettim. Eve vardığımda direk yattım. Uyumuş kalmışım. Kalktığımda saat 10.00’du. Dışarı çıkıp biraz hava aldım, sokakları gezdim. Üşümeye başladığımda eve geri döndüm. Bilgisayarımı alıp görüntüleri tekrar tekrar izledim ve ayrıntılara iyice dikkat ederek tekrar baktım. Maskeli bir adam, silahı kaldırıp tetiğe basıyor ve yanında kadın bulunan bir adamı vuruyordu. Kadın da o an çığlığı basıyordu. Maskeli adam, çıkmaz bir sokağa giriyordu. 192
Sonra kamera karıncalanmaya başlıyor başka hiçbir şey gözükmüyordu. Kadını da olaydan sonra bulamamıştık ve sanırım artık olay polisler hariç, herkes için kapanmıştı. Sabaha kadar olayı düşünmekten uyuyamamıştım. Uyusam bile garip garip kâbuslar görüp uyanmıştım. Gördüğüm polisiye romanlarını aratmayacak kâbusları düşünürken karakola gelmişim. Bana ‘Günaydın!’ diyenleri bile duymadım ya da duymazlıktan geldim. Artık gerçekten çok hırslanmıştım ve pes etmek istemiyordum. Ama artık çok sıkılmıştım bir şey bulamamaktan ve dayanamıyordum böyle olmasına. Bu durum da canımı sıkıyordu. Bu olayı çözmeden bana uyku yoktu sanırım. Odama girdiğimde sanki bütün sesler kesilmişti. Kendimle baş başa kalmıştım. Gerçekten garip dosyalar vardı. Meselâ adamın biri karısına boşanma davası açmış, kadın da ondan boşanmış. Sonra ‘Sen benden boşandın!’ diye kadını öldürmüş ve 4 gün önce adam tımarhaneyi boylamış. Bence de deliydi bu adam. Diğer dosyalara da göz gezdirdim ama gerçekten iyi değildim. Gece hiç uyuyamamıştım. Komiserimin odasına gidip iyi olmadığımı söyleyip eve gitmek için izin aldım. O da durumumu bildiği için biraz dinlenmeme müsaade etti. Eve vardığım an oturma odasındaki koltuğun üzerine yattım. Sağa döndüm, sola döndüm, bir türlü uyuyamadım. ‘’Bari televizyon izleyeyim:’’ diyerek televizyonu açtım. Özel bir kanaldaki kriminal ve asayiş suçların konu edildiği bir programa gözüm çarpttı ve izlemeye başladım. 193
Kadının kocası kaçmıştı, kadın da kocasını arıyordu. Sonraki gelenlerin ise olayları değiştireceğini bilemezdim, bilemezdiniz, bilemezdik. Sabah karakola varır varmaz hemen komiserimin odasına girdim ve durumu anlatıp dün televizyonda gördüğüm canlı yayınını izlemesini istedim. Kadının kocası 3 yıl önce vurulmuş, katil de kaçmıştı. Kadın kocasının hakkını almak için televizyona çıkmıştı. Kadının saçları hayli uzundu ve bu benim için güzel bir ayrıntıydı. Hemen kamera kayıtlarını açıp kadının saçlarına baktım. Orta boylardaydı ama hava kapkaranlık olduğu için pek bir şey gözükmüyordu. Hemen programın ihbar numarasını aradık ve durumu anlattık. Kadının karakola gelmesi gerektiğini söyledik. Kadın yarım saat içinde buradaydı. Evet, sanırım sonunda bulmuştuk aradığımızı. Kadın bize katili tarif etti ve kocasının kim olduğunu anlattı. Fotoğraflar getirdi. Biz de kadına kamera kayıtlarını gösterdiğimizde hüngür hüngür ağlamaya başlayıp olayın tam da bu olduğunu söyledi. Sırada ‘Katil kim?’, ‘Adamı neden öldürdü?’, ‘Amacı neydi?’ soruları kalmıştı. Ben bu sorulara tam da karşımda oturan kadında cevap bulacaktım. Üç yıl sonra gerçekten rahat bir uyku çektim. Katili bulma umuduyla kadından katilin robot çizimini istemiştik. Tabi bu sırada programın sunucusu olan kadın da boş durmamış kendi çapında iş başındaydı. Ölen adamın dosyasını incelemiş ve gerçekten farklı iş yerlerine 194
sahip zengin bir adam olduğunu öğrenmişti. Biraz daha deştiğinde ise adamın bir ortağının olduğunu bulmuştu. Bu adamı bulursak gerçekten bizim için çok iyi olacaktı. Ölen adamın eşine sorduğumuzda kocasının ortağının karısıyla yakın arkadaş olup bir süre sonra görüşmediklerini söyledi. Eğer bu kadına ulaşırsak ölen adamın ortağından bir şeyler öğrenebilirdik. Kadından bu kadının kocasını aramasını istedik ve maktülün ortağına ulaşmayı başardık. Adam geldiğinde ağzını bıçak açmıyordu. Bizden korkar gibi bir hali vardı. Biraz daha bekledi kafasını kaldırdı ve sonunda ağzını açıp konuşmaya başladı. ‘Amirim ben Kağan. 2016 yılında Emre’yle büyük bir kavgaya girdik ve o zamanlar çok borcum vardı ve Emre’ye çok sinirli olduğum için tefeciye parayı Emre’ye verdiğimi söyledim. Tefeci bu sefer de onun peşine düşmeye başladı. Emre olayları bilmiyordu. Sanırım tefecinin adamları da her gün Emre’nin evine gidiyorlar, kapısına not bırakıyorlardı. Ben bunları öğrenince yaptığım şeyden pişman oldum ve tefeci Emre’nin peşini bıraksın diye şirketin parasından alıp tefeciye verdim. Tabi şirkette para kalmadı ve haliyle batmaya başladı. Çalıştığımız şirketlerle de sürekli tartışma içerisindeydik. Emre de çok muzsuzdu o sıralar. Bir müddet sonra da evlerine haciz geldi. Karısının ablasına taşınıp orada yaşamaya başladılar. Sonra kimse Emre’den haber alamadı. Meğer Emre ölmüş. Karısı bunu bir adamın yaptığını söylemişti. Bence bu tefecinin işi amirim. Ama lütfen bana bir şey yapmayın o sıralar çok borç içindeydim ve Emre’ye kızgındım ne 195
yapacağımı bilmiyordum. Çok pişmanım amirim!” Çok korktuğu şu anki tipinden bile belli oluyordu. Fazla bir şey demeyip amirime olayları anlatmaya gittim. Amirimle şöyle bir karar aldık. Kaan’a tefecinin robot resmini çizdirecektik. Eğer Kaan’ın çizdiği resimle ölen adamın karısının çizdiği resim aynı olursa katilin tefeci olma ihtimali yüksekti. Robot resim geldikten sonra iki resmi karşılaştırdık ve baya benziyorlardı. Şimdi sırada tefeciyi bulmak vardı. Kaan Bey’i yanıma çağırıp tefecinin nerede olabileceğini sordum bana tefecinin cinayetten sonra bir daha görülmediğini söyledi ama eskiden onun takıldığı bir mekân varmış. Yanımıza iki tane adam alarak bu mekâna doğru yol aldık. Geldiğimiz yer pavyon gibi bir yerdi. Orada çalışan garsonlardan birine ‘Patronunuz nerede?’ diye sorduğumda adamın biri çıktı geldi. Sakallı, kel, koca göbekli, gözleri yuvalarından çıkacakmış gibi bakan ürkütücü bir adamdı. Hemen Kaan’a ”Bu adam mı?” bakışı attım, anlamış olacak ki başını hayır anlamında salladı. Adam ”Buyurun Komiserim, bir şey mi var?” diye sorduğunda ilk baş gülesim geldi çünkü adam koğuş ağası gibi konuşuyordu. Kendimi sıkarak söze girdim. ‘Merhaba beyefendi, biz karakoldan geliyoruz. Buranın eski sahibini arıyoruz, adı…’ duraksadım çünkü adamın adını bilmiyordum. Kaan bunu da anlamış olacak ki olayı devraldı. ‘Adı Bahri, buralarda Dehşet Baba diye bilinir. Acaba onu tanıyor musunuz?” Adam biraz düşündü. Ardından başladı konuşmaya. ”Ben bu mekânı ondan 196
aldım. Benden epey bir para aldı. Sonra da buralardan gitti. Başka da bir şey bilmiyorum.” Adama teşekkür ederek bu pavyon gibi yerden çıktık. Arkamızdan orada çalışan garsonlardan biri geldi. “Komiserim o adam yalan söylüyor, buranın sahibi hala Dehşet Baba. Ayda bir uğrar ama şimdi nerede ben de bilmiyorum.” Çocuğa teşekkür edip hızlıca karakola gidip komiserime olanları anlattık. 3 gün sonrada o pavyon gibi yere baskına gittik. Dehşet Baba oradaydı ve onu direk alıp karakola götürdük. Mahkemeye sevk edildi. Dehşet Baba bilerek adam öldürme suçundan ve diğer işlediği suçlardan müebbet hapis cezası aldı. Zeynep Ölmez 7/A Sınıfı 197
Search
Read the Text Version
- 1
- 2
- 3
- 4
- 5
- 6
- 7
- 8
- 9
- 10
- 11
- 12
- 13
- 14
- 15
- 16
- 17
- 18
- 19
- 20
- 21
- 22
- 23
- 24
- 25
- 26
- 27
- 28
- 29
- 30
- 31
- 32
- 33
- 34
- 35
- 36
- 37
- 38
- 39
- 40
- 41
- 42
- 43
- 44
- 45
- 46
- 47
- 48
- 49
- 50
- 51
- 52
- 53
- 54
- 55
- 56
- 57
- 58
- 59
- 60
- 61
- 62
- 63
- 64
- 65
- 66
- 67
- 68
- 69
- 70
- 71
- 72
- 73
- 74
- 75
- 76
- 77
- 78
- 79
- 80
- 81
- 82
- 83
- 84
- 85
- 86
- 87
- 88
- 89
- 90
- 91
- 92
- 93
- 94
- 95
- 96
- 97
- 98
- 99
- 100
- 101
- 102
- 103
- 104
- 105
- 106
- 107
- 108
- 109
- 110
- 111
- 112
- 113
- 114
- 115
- 116
- 117
- 118
- 119
- 120
- 121
- 122
- 123
- 124
- 125
- 126
- 127
- 128
- 129
- 130
- 131
- 132
- 133
- 134
- 135
- 136
- 137
- 138
- 139
- 140
- 141
- 142
- 143
- 144
- 145
- 146
- 147
- 148
- 149
- 150
- 151
- 152
- 153
- 154
- 155
- 156
- 157
- 158
- 159
- 160
- 161
- 162
- 163
- 164
- 165
- 166
- 167
- 168
- 169
- 170
- 171
- 172
- 173
- 174
- 175
- 176
- 177
- 178
- 179
- 180
- 181
- 182
- 183
- 184
- 185
- 186
- 187
- 188
- 189
- 190
- 191
- 192
- 193
- 194
- 195
- 196
- 197
- 198
- 199
- 200
- 201
- 202
- 203
- 204
- 205
- 206
- 207
- 208