Important Announcement
PubHTML5 Scheduled Server Maintenance on (GMT) Sunday, June 26th, 2:00 am - 8:00 am.
PubHTML5 site will be inoperative during the times indicated!

Home Explore madalyonun içi g budayıcı

madalyonun içi g budayıcı

Published by kardelen.1099, 2021-12-26 15:35:01

Description: madalyonun içi g budayıcı

Search

Read the Text Version

BtNBİR GECE MASALI -1 251 yapınca, o zam anın padişahı Fatih Sultan M ehm et, kız kardeşini de­ dem le evlendirm iş. Dedem böylece Fatih 'in eniştesi olm uş. Yüzyıllar sonra yine Anadolu beylerinden biri olan ve o zam anlar padişah adı­ na yararlı işler yapan dedem e zam anın padişahı 4. M urat uçsuz bu­ caksız bir araziyi ödül olarak verm iş. Ben hatırlarım , çocukluğum da annem lere ait arazinin üzerinde b ir uçtan b ir uca trenle iki saatte gidi­ lirdi. Annem işte böyle bir ailenin tek kızı. Babam sa daha önce de söylediğim gibi bürokrat b ir ailenin oğlu. Baba tarafından dedelerim O sm anlılar dönem inde büyük vilayetler­ de kadılık yapm ış. H epsi A vrupa'da tahsil terbiye görm üş insanlar. Babam 1930'larda Türkiye'den A lm anya'ya yüksek tahsil görmeye gitm iş. Çok zeki bir insandır babam . Berlin Teknik Ü niversitesi ma­ kine m ühendisliği bölüm ünde okum aya gittiğinde hiç Alm anca bil­ m iyorm uş. O zam an Türkiye'de moda dil Fransızcaym ış. Babam Fransızcayı hâlâ anadili gibi konuşur. G erçi şim di Alm ancası da öyle. İlk yılında A lm ancayı öğrenip sınıfını geçm iş. Üçüncü sınıfta ilk yir­ m i kişinin arasına girm iş ve sonunda okulu birincilikle bitirm iş. Y ıllar sonra ben de aynı üniversitenin aynı bölüm ünde okudum. Hâlâ ba­ bam ı tam yan hocalar vardı ve babam ın adı okul birincileri listesinde orada asılı duruyordu. İşte o yıllarda inşaat m ühendisliği diplom asim alıp orada kendisi­ ne yapılan onca iş teklifini geri çevirip Türkiye'ye geri dönmüş. A ile babam a uygun kız ararken, A nadolu'da güzelliğiyle ünlü, padişah so­ yundan gelm e annem i tavsiye etm işler. A ileler de bunu uygun bul­ muş ve annem le babam kırk gün süren ihtişam lı bir düğünle evlen­ m işler. Şim di oturduğum uz ilin tam ortasında on dönüm arazi üzeri­ ne yapılm ış ik i köşk vardır. Bahçesinde A vrupa'dan özel olarak ge­ tirtilm iş çok kıym etli çam lar dikilidir. A ğaçlardan içerisi görünmez. Zam anında dedem yaptırm ış o evleri. Ben A lm anya'dan döndükten sonra ikisinin de dış görünüm lerini hiç bozm adan restore ettirdim . Annem işte halayıklarıyla birlikte o eve gelin gelm iş. A ile oraya yer­ leşip iş kurm aya başlam ış. Arka arkaya üç-dört fabrika birden kurul­ m uş. Babam A vrupa'da ne öğrendiyse m em leketine bunları uygula­ m ış. Bir yandan fabrikalar çalışıyor b ir yandan da A vrupa'nın çeşitli ülkelerine ihracat yapılıyorm uş. M em leket kalkınm aya henüz yeni başlam ış. Dedem çok akıllı ve ileri görüşlü bir adam m ış, İngiltere'ye tiftik ihraç ederm iş. îngilizler

2 5 2 MADALYONUN IÇt ünlü kum aşlarım bu nadide tiftikten dokur, hem paralarım fazlasıy­ la öder hem de dedem i m em nun edebilm ek için ona değişik hediye­ ler gönderirlerm iş. Örneğin o sıralar İngiltere'den bizim m em leke­ te çok şık bir fayton gelm iş. İçi m aroken kaplı, kulpları altından, pe­ ri m asallarındaki gibi bir fayton. Dedem sokaklarda bu ihtişam lı fay­ tonla gezerken mem leket halkı hayran hayran onu seyrederm iş. O za­ m an telefon filan yok. İlk telefon hattını dedem evle fabrika arasına kendi çektirm iş. Daha sonra ilk otom obil yine dedem e gelm iş. Dedem çok zevk sahibi bir adam dı. 120-130 yıl önce İstanbu l'a bir büro açm ış. Şişli'd e bir irtibat bürosu. O büronun eşyaları o zam an A m erika'dan özel olarak getirtilm iş. Ünlü Saunder m arka büro m alzem eleri. Ben şim di onları m em leketteki köşkün üçüncü katında m uhafaza ediyo­ rum. O katta çok kıym etli, m anevi değeri yüksek antika eşyalar du­ ruyor. A ffedersiniz çok konuştum galiba. Bu ayrıntılarla sizi sıkıyor muyum? — H ayır, aksine zevkle dinliyorum sizi. Binbir gece m asallarına benziyor anlattıklarınız. — H aklısınız, bizim hayatım ız m asal gibidir. Bizim ailenin erkek­ leri çok sert tabiatlıdır. Dedem de öyleydi, babam da. Ö zellikle babam o kadar sert ve otoriter bir adam dı ki sadece biz değil bütün mem­ leket çekinirdi ondan. Sokakta yürürken onu gören gençler, eğer si­ gara içiyorlarsa, korkudan yanan sigarayı yutarlardı. Bir tek annem e sökm ezdi onun sertliği. Ne de olsa annem ağa kızı, babam a hiç muh­ taç olm adı. B ir gün bile babam ın karşısında başım eğdiğini görm e­ dik. G üzel kadındır annem . H em güzel, hem becerikli, hem de sosyal. M em lekette çok sevilir ve sayılır. Babam sa asosyal, az konuşan ve her haliyle yanındakileri korkutan b ir tabiata sahiptir, insanlarla lütfeder gibi konuşur. Ağzından her çıkan em irdir. Onun dediğine kim se kar­ şı çıkam az. Annem le babam evlendikten sonra babam işleri nedeniyle aüeyi de yanm a alarak İstanbul'a gitm iş. Ç am lıca'da, içinde üç sara­ yın bulunduğu büyük bir orm an vardır. En öndeki büyük sarayda son padişahlardan birinin eşi, ikinci sarayda biz, en arkadaki küçük saray­ da da o zam anın ünlü bir işadam ı otururdu. Ben o sarayda doğmuşum. 6 yaşm a kadar orada yaşadık. O raları hayal m eyal hatırlıyorum . Sarayın tavam , tabam ve duvarları m asif m eşe ağacından yapılm ıştı. Bahçe m asallardaki kadar güzel düzen­ lenm işti. A klınıza gelen her tü r çiçek vardı. Bayram larda öndeki bü­ yük sarayda oturan H anım Sultan'm elini öpm eye gid erd ik... Bizim le

BÎNBİR GECE MASALI -1 253 birlikte el öpm eye gelen birçok insan olurdu. H erkes önceden rande­ vu alıp geleceğini bildirir, sonra ön kapıda beyaz elbiseli uşaklar tara­ fından karşılanır, büyük ve ihtişam lı saray kapısından tek tek içeri alı­ nırdık. H er yanı birbirinden değerli yağlıboya tabloların asılı olduğu bir koridordan geçerek konukların kabul edildiği büyük salona girer­ dik. Hanım Sultan salonun tam ortasında, birkaç basam ak m erdiven­ le çıkılan kocam an bir koltukta otururdu. Orada bekleyen katip bizi, isim lerim izi yüksek sesle söyleyerek Hanım Sultan'a takdim eder, biz de saygıyla onun elini öper, bayram ım kutlar, hediyelerim izi alır, da­ ha sonra da baklavalarım ızı yer ve b ir başka kapıdan dışarı çıkarılır­ dık. Ben şim di bile devlet protokolünde bu derece disiplini görem iyo­ rum. N e de olsa 600 yıllık bir cihan im paratorluğunun tecrübe ve gör­ güsünün son uzantılarıym ış onlar. D erin bir nefes alıyor, gözleri uzaklara dalm ış. N e güzel anlatıyor. — Bir şey içer m isiniz Zafer Bey? — H ayır teşekkür ederim D oktor Hanım . Size anlatırken sanki o günlere geri döndüm. Ben o zam anlar çok küçüğüm . Babam işe gi­ derken arkasından ağlardım . Sabahlan beni oyalam ak için büyük sa­ rayın lalası çıkardı bahçeye. H ani şu Türk film lerinde gördüğüm üz arap dadılar var ya, işte onlardan biri. Hem korkar, hem de severdim onu. Ne günlerdi onlar. Ben 6-7 yaşlarındayken Şişli'd eki daireye ta­ şındık, çünkü sarayın kirası bizim ödem e gücüm üzü zorlam aya baş­ lam ıştı. K ışlan Şişli'd e, okul kapandıktan sonra da Büyükada'daki ya­ lıda otururduk. Okula kız kardeşim le birlikte giderdik. Kardeşim ben­ den iki yaş küçüktür. Ben kişilik olarak ne kadar annem e benzem iş- sem, o da tıpkı babam a benzer. Ben sosyal, konuşkan, m ütevazı, güler yüzlü bir çocuktum . Babam bende ta o zam andan aradığını bulam adı. Benim sadece başardı değil, en başardı öğrenci olm am ı isterdi, bense ortanın üzerine çıkam azdım . A klım sokakta arkadaşlarım da kalırdı. İstanbul'un en değerli öğretm enleri bizim eve gelir, ne kadar istesem de hiç dışarı çıkam az, m asadan kalkam azdım . İstanbul'un zengin m ahallesinde, kalburüstü insanlarla birlikte yaşıyorduk. Kom şularım ızın hepsi Türkiye'nin önde gelen kişileriy­ di. O günlere ait ilginç andanm vardır. Ö rneğin arm atör bir ailenin benim yaşım da bir oğlu vardı, onunla çok yakın arkadaştık. Onun ba­ bası Avrupa ve Am erika de çok yalan ilişki içinde olduğundan, Tür­ kiye'de henüz h iç bulunm ayan aletler, yenilikler önce onların evine gelirdi.

2 5 4 MADALYONUN IÇt Bir gün onunla evlerinin salonunda oturm uş sohbet ediyorduk. Bana, \"B ir dakika bak sana bir şey dinleteceğim ,\" dedi. Sonra b ir alet getirdi ortaya, bir de baktım benim sesim . Biraz önce ne konuştuy- sak, aynısını bana dinletiyor. Teyple o gün ilk tanışm am dı. Sonra ben de olanları ertesi gün okulda heyecanla arkadaşlarım a anlatm ıştım . Dedem bize küçük paketlerde şam fıstığı alır, biz bunu kabuğunu kı­ rarak yerdik. O nların evinde beş kiloluk kocam an kavanozlarda ka­ buğu soyulm uş iç fıstık bulunurdu. Bizim evde şam fıstığı önem li ve az bulunan bir yiyecek m addesi iken, onların evinde her zam an el al­ tında bulunan herhangi b ir yiyecekti. İşte o zam an bazı şeyler yavaş yavaş kafam ın içinde netleşm eye başladı. Zam an zam an m em lekette­ ki evim ize gittiğim izde halk ilk radyoyu, ilk buzdolabını, çam aşır m a­ kinesini bizim evim izde görürdü. Bunun, insanlar arasm da önem li bir farklılık yarattığım ve bu im kânlara sahip kişilerin çok daha dikkat­ li, m ütevazı, alçakgönüllü olm aları gerektiğini işte ta o zam an fark et­ m iştim . Ben babam gibi diktatör olm ayacaktım . Babam sa ısrarla benim kendisi gibi olm am ı istiyor ve bana bu ko­ nuda çok sert ve acım asız davranıyordu. Bana karşı en ufak b ir hoş­ görüsü yoktu. Bir kez bile bana güler yüz ve şefkat gösterm iyor, ak­ sine ya hiç yokm uşum gibi davranıyor ya da kıyasıya eleştiriy o r du beni. Liseye başladığım yü aile m em lekete taşınıp köşke yerleş­ m iş, bense yatık okula verilm iştim . Babam liseyi iyi dereceyle bitirip A lm anya'ya onun m ezun olduğu okula gitm em i istiyordu. Benim za­ ten itiraz etm e hakkım yoktu. G erçekten de her şey onun isted iği gi­ b i oldu. Babam beni tren istasyonundan A lm anya'ya uğurlam ak üze­ re geldiğinde, ük kez ahum dan öperek yolcu etti. Çok şaşırm ış ve gu- rurlanm ıştım . Babam lütfetm iş ve beni alnım dan öpm üştü. D em ek ki ben artık önem li biriydim . Tam on yıl kaldım A lm anya'da. Bu süre için d e Türkiye'ye h iç gel­ m edim . H ayatım da bir başka sayfa açılm ıştı. Başım da bir otorite yok­ tu ve ben orada özgürce, istediğim gibi yaşayabilirdim . Okulu zam a­ nında bitirdim . Babam gibi okul birincisi olm adım am a iyi b ir dere­ ceyle m ezun oldum . H ocalarım çok sever ve sayardı beni. Pek çok arkadaş edindim ve okul bitince çok ciddi iş teklifleri aldım . B ir sü­ re W okswagen otom obil fabrikalarında m üdür yardım akğı yaptım . Daha sonra A lm anların ünlü dem ir çelik fabrikalarından iş tek lifi al­ dım . O sıralar o işyerinde pek çok Türk çalışıyordu. İdari kadem e­ lerden birinde kendileri gibi bir Türk'ün bulunduğunu bilm ek onla­

BİNBÎR GECE MASALI -1 255 ra hem gurur hem de m oral veriyordu, işverenler beni çok seviyor ve başardı buluyorlardı. — Ö zel hayatınızdan hiç bahsetm iyorsunuz. Bir kız arkadaşınız yok muydu? — V ardı. Ö nceleri sık sık kız arkadaş değiştiriyordum . Okulu b iti­ receğim yıl o gird i hayatım a. Beş yd birlikte yaşadık, ikim iz de birbiri­ mizi çok seviyor ve her konuda çok iyi anlaşıyorduk. O da üniversite mezunuydu. H em güzel hem akıllı ve çok yönlü bir kızdı. Canım hiç m em lekete dönm eyi istem iyordu. Orada başım a gelecekleri düşün­ mek bile korkutuyordu beni. O n yılın sonunda askerlik yapm ak üzere Türkiye'ye dönm ek zorunda kaldım . Zaten babam da artık dönmem konusunda beni sıkıştırıyordu. Sonunda ülkem e döndüm . Babam be­ ni karşdam ak üzere Edirne'ye geldi. O zam anlar uçakla gelip gitm ek gibi bir lüksüm üz yoktu. Babam m em leketten kalkıp şoförü ve b ir ar­ kadaşı de lütfedip ta Edirne'ye beni karşılam aya gelm işti. Bu önem ­ li bir olaydı. Daha da önem lisi babam ikinci kez bana sarılıp ahum­ dan öperek, \"H oş geldin oğlum ,\" dem işti. Zaten bu son oldu, babam o günden sonra bana b ir daha dokunmadı. Ben A nkara'da askerliğim i yaparken, A lm anya'daki kız arkada­ şım Türkiye'ye geldi. Ben durum u adem e açtım . Adem dedim se, ka­ rar organı sadece ve sadece babam olduğu için gidip onunla konuş­ tum. \"K im bu k ız?\" dedi. \"A rkadaşım , onu seviyorum , o da beni seviyor, izin verin evlene­ lim ,\" dedim . \"N e özelliği v ar,\" diye sordu, ne diyeceğim i bilem edim . \"Eğer ev­ lenm ek üzere b ir Alm an kızı getiriyorsan, bu ya b ir prenses ya da M ercedes'in kızı olm ak, herhangi bir Alm an kızıyla asla evlenem ez- sin,\" dedi. Babam a aynı soru bir kez daha sorulam az, ısrar eddem ezdi. Bunu çok iy i biliyordum . Annem le ve am cam la konuştum . \"H aklısın am a elim izden bir şey gelm ez, biliyorsun o kim seyi din­ lem ez ve sen i evlatlıktan reddeder ve hepim iz perişan oluruz. İyi dü­ şün, sakın bir hata yapm a,\" dediler. A nkara'ya kız arkadaşınım yanına döndüm. O lanları ona da an­ lattım ve; \"Ö nem li d eğil, isterse beni evlatlıktan reddetsin, ben kararkyım , evleneceğiz,\" dedim . Am a bu sefer de o itiraz etti.

2 5 6 MADALYONUN 1 0 \"Evlensek bile bizi rahat bırakm azlar. Sonra sen de üzülürsün, ben de. En iyisi ben geri döneyim ,\" dedi. Ne dedim se ikna edem edim ve A lm anya'ya geri döndü. Zafer Bey yine derin b ir nefes alıyor, bu sefer gözlerinde nem var. H üzünlü bir hikâye. Susup onu dinlem eye devam ediyorum . — Zor günlerdi. A nkara'da yalnızdım . B ir tek çocukluk arkada­ şım vardı. Sık sık onunla buluşuyorduk. Ç ok ağır b ir çöküntü içindey­ dim , yenilm iştim . Babam yine dediğini yaptırm ış, gözünü kırpm adan benim duygularım ı hiçe saym ıştı. Ya o ya ben dem işti ve o kazanm ıştı. Bunu bir türlü içim e sindirem iyordum . Önüm de birkaç seçenek var­ dı. A skerliğim biter bitm ez Alm anya'ya geri dönebilir ve öm rüm ün sonuna kadar orada yaşayabilirdim . Am a ben ailem in tek erkek çocu­ ğuydum. Babam lar ik i kardeştir. Am cam ın çocuğu olm adığından bü­ tün sülalenin geleceği bendim . Benim gitm em dem ek bütün ailenin vârissiz kalm ası dem ekti. Hem annem hem de am cam gitm em em için çok baskı yapıyordu. O sıralar akşam lan çocukluk arkadaşım la buluşur hep bunlan ko­ nuşurduk. O da gitm e diyordu. B ir akşam b ir yandan yiyip b ir yan­ dan içkilerim izi yudum larken; \"M adem hepiniz gitm e diyorsunuz öyleyse bana hem en güzel bir kız bulun, evleneyim ,\" dedim . Çünkü bir de babanım uygun gördü­ ğü birisiyle evlenerek gururum u daha fazla ayaklar altına alam azdım . \"Buldum b ile,\" dedi arkadaşım . O nların m ahallede çok güzel b ir kız varm ış. \"Sana göstereyim , beğenirsen hem en gider isteriz,\" dedi. \"O lu r,\" dedim . . K ırk yıl düşünsem bir kere uzaktan gördüğüm bir kızla evlenece­ ğim aklım a gelm ezdi. Am a aynen böyle oldu. N ihal'i uzaktan göster­ di bana. Beğendim . N ihal zaten beğenilm eyecek kız değil. Benim ni­ yetim babam a inat bir an önce kendi ülkem den herhangi biriyle ev­ lenm ekti. A rtık sevm ek filan gibi bir isteğim hiç yoktu. Ondan sonra zaten kim seyi sevem ezdim artık. H erhangi biriyle evlenip m em lekete yerleşecektim , işler beni bekliyordu. İşte bu ruh haliyle hem en o hafta N ihal'in ailesinden randevu alıp ik i arkadaş akşam ziyaretlerine gittik. A nkara'nın orta halli ailelerinin oturduğu bir sem tte, m ütevazı bir apartm an dairesinin kapışım çal­ dık. Elim izde kocam an b ir çikolata paketi var. A ile'biraz şaşkınlıkla karşıladı bizi, gözleri yanım ızda b ir aile büyüğü aradı. N ihal kahvele­ rim izi getirdikten hem en sonra ben; .

BÎNBÎR GECE MASALI-1 257 \"A llah 'ın em riyle kızınızı istem eye geldim eğer siz de uygun gö­ rürseniz nüfus kâğıdım verin nikâh işlem lerini başlatalım ,\" dedim . Bunun üzerine şaşkınlıkları biraz daha arttı. N ih al'in babası biraz izin isted i, yanım daki arkadaşım la başka bir odaya geçtiler. Orada arkadaşım a; \"B u kim in nesi, kızım ı geçindirebilir m i?\" filan gibi sorular sor­ muş. Arkadaşım kapıda duran arabam ı gösterip; \"O konuda m erak etm eyin, sadece kızınızı değil sülalenizi geçin­ dirir, am an vazgeçm eden kızı hem en verin,\" dem iş. Bir de baktım , adam cağız elinde N ihal'in nüfus cüzdanıyla geri geldi. E rtesi gün nikâh için gerekli resim leri çektirm ek üzere yeniden ev­ lerine geldim . Ük kez N ihal'le birlikte d ışarı çıkıp yalnız kaldık. Ona A lm anya'daki kız arkadaşım dan ve onunla neden ayrıldığım ızdan söz ettim . Bunları başkasından duym asını istem edim . \"Sen i sever m iyim bilm iyorum am a onu çok seviyordum ,\" dedim . Evlenir evlenm ez m em lekete gideceğim izi ve artık hep orada yaşaya­ cağım ızı, eğer bütün bunları kabul edebilirse benim onu çok beğendi­ ğim i söyledim ve \"B ir itirazın var m ı?\" diye sordum . \"H ayır b ir itirazım yok, ben de sizi beğendim , teklifinizi kabul edi­ yorum ,\" dedi. H em en nikâh gününü aldım ve bu haberi ailem e telefonla bild ir­ dim . H iç itiraz etm ediler. N ihal'in ailesi ile bizim kiler nikâh dairesin­ de bir araya geldiler. Bir tarafta bütün ihtişam ıyla benim ailem , öbür tarafta N ihal'in m ütevazı ailesi. N ikâh törenine pek çok bakan, m ec­ lis başkam , ünlü işadam ları ve m edyatik birçok insan katıldı. Benim ailem nikâh şahitliğini bu ünlü siyasilerden birinin yapm asını istiyor­ du. Bense A nkara'daki arkadaşım ın şahitlik yapm asını istedim . Şahit koltuğuna oturm ak üzere arkadaşım gelince salonda buz gibi bir hava esti. N ikâhtan sonra diğer konuklar gibi ailem de bizi kutladı ve git­ ti. Ben N ih al'i aldım , şöyle arabayla bir A nkara turu yaptık ve götü­ rüp evine bıraktım . Biraz rahatlam ıştım , çünkü babam dize gelm işti. Bana hiç itiraz et­ m eden kalkıp nikâhım a gelm iş, bizi kutlayıp geri dönm üştü. — O gün bile öpm edi m i sizi? — H ayır. — Siz onun elini öptünüz mü? — H ayır, el öptürm eyi sevm ez babam . H erkes gibi elim izi sıktı, Mî9

2 5 8 MADALYONUN IÇÎ kutladı ve gitti. Ondan sonra düğüne kadar pek az görüştük N ihal'le. Bizim kiler nikâhtan sonra d d d i bir düğün hazırlığına girişti. Düğün için İstanbul H ilton O teli uygun bulundu. A vrupa'ya gelinlikler ıs­ m arlandı. G eline takılacak ta k la r özenle seçild i ve biz N ih al'le evlen­ dik. Babam o gece çok neşeliydi. Konukların çoğu zaten onun davet- lisiy d i. Düğünden hem en sonra N ihal'le A vrupa'ya halayına gittik. O gü­ ne kadar birbirim izi hemen hiç tanım ıyorduk ama aynı yatağa girdi­ ğim iz gün birbirim ize hiç de uygun olm adığım ızı dehşetle fark ettim , îlk günler bunun heyecanla ya da acem ilikle ilgili olabileceğini dü­ şündüm am a zam an geçtikçe bunun değişm eyeceğini büyük bir hü­ zün ve hayal kırıklığıyla hissettim . Karım ın ne kadar güzel olduğunu görüyor, herkes gibi onu çok beğeniyor ama ona âşık olm ayı bir tür­ lü becerem iyordum . Başım büyük dertteydi. Karım la zaten h içbir or­ tak noktam ız yoktu. Benim ilgi duyduğum hiçbir şey onu ilgilendir­ m iyordu. N e politika, ne siyaset, ne aktüalite ne de sanattan konuşa­ biliyorduk onunla. O bunun farkında bile değildi. îlk tanıdığı erkek bendim . Güzel bir kadın olduğunu biliyor, bu konuda kendine güve­ niyor, benim ilgisizliğim i ise yorum layam ıyordu. A ilem ve tüm m em leket onu e l üzerinde tutuyor âdeta bir prenses m uam elesi yapıyordu ama ilk günlerin hem en ardından gözlerinin m ahzunlaşm aya başladığım görüyordum . Ne büyük bir hata yapm ış­ tım . H em kendi hayatım ı m ahvetm iştim hem de N ihal'inkini. Ü stelik bu hatanın geri dönüşü yoktu. Onun her şeye rağm en bu evliliği sür­ dürm ek istediğini, hatta beni sevdiğini hissediyordum . Ben de onu sevebilm eyi çok istiyordum am a duygulanm a söz geçirem iyordum . Onu üzm eyi h iç istem iyor, hatta onu memnun edebilm ek için elim ­ den geleni yapıyor, b ir dediğini ik i etm iyordum . Sabah erkenden evden çıkıp fabrikaya gidiyor, akşam a kadar ça­ lışıyor ve işten en geç ben çıkıyord um Canım eve gitm ek istem iyor­ du. Bir süre sonra babam eve geç gittiğim i fark etti ve beni yanına ça­ ğırdı. \"N eden eve geç gidiyorsun?\" dedi. \"Ç alışıyorum , işim bitm iyor,\" dedim . \"Y eni evli adam bu kadar çalışm az, n asıl gidiyor evliliğin ?\" diye sordu. \"Pek iyi sayılm az,\" dedim ve ilk kez o gün babam ın gözlerinde yaş gördüm . A ğlıyordu babam . •

BİNBtR GECE MASALI -1 259 \"Seni ben yaktım ,\" dedi. Ben de ağladım . Sonra, \"O tıır,\" dedi ve ilk kez benim le arkadaş gibi konuştu. \"A ynı şeyi ben de yaşam ıştım . Alm anya'da çok sevdiğim b ir kız arkadaşım vardı. Duygularım ın de­ ğil, m antığım ın sesini dinledim ve m utlu olam adım . Annen üstün özellikleri olan b ir kadın am a biz başka dünyaların insanlarıyız. Şim ­ di de aynı şeyi sen yaşıyorsun. Ö nce kendim i, sonra da seni yaktım , affet b en i,\" dedi. H iç unutm uyorum o günü. Yapacak bir şey yoktu ama babam la aram ızdaki buzlar biraz çözülm üştü. O yıl N ihal ham ile kaldı ve oğlum dünyaya geldi. Oğlum un do­ ğumu ilişkilerim izi biraz daha yakınlaştırdı. H iç olm azsa ikim izi de ilgilendiren ortak bir şeyim iz vardı artık. Ben durum u kabullenm iş, hiç şikâyet etm eden yaşayıp gidiyordum am a N ihal kabullenem edi. Yavaş yavaş hastalık belirtileri ortaya çıkm aya başladı. Sıkıntılar, uy­ kusuzluklar, uyuşm alar ve sonunda bayılm alar. Onu hasta gördük­ çe kendim i suçluyor, ne yapacağım ı şaşırıyordum . G erisini N ihal si­ ze anlatm ıştır. D oktorlar, hastaneler tetk ik ler... Am a hiçbirinden so­ nuç alam adık, işte sonunda size geldik. Beni anlam adıkça N ih al'i an­ layam azsınız diye düşündüm , onun İçin de hikâyeyi size ta en başın­ dan anlattım . Sizi sıktım sa özür dilerim . — Yoo hayır, beni sıkm adınız, zevkle dinledim sizi am a hikâye­ niz biraz hüzünlü. — Ben alıştım artık bazı şeylere. Enerjim in büyük bir kısm ını işim alıyor, ayrıca sanata ve edebiyata m eraklıyım , çok okurum . Fab­ rikadan eve gelince yem ek yer sonra da çalışm a odam a geçerim . Gü­ nün bence en zevkli saatleri odam da geçirdiğim bu saatlerdir. Ama N ihal bundan pek hoşlanm ıyor, o istiyor ki hep beraber oturup soh­ bet edelim , gerçi bunu da deniyorum am a olm uyor. O da bu konuda hiç gayret etm edi. Okusun diye bir sürü kitap getirdim , hoşlanm adı. Ben de zorlam adım . — Böylece aranızdaki ilişkiyi sürdüren tek şey N ihal H anım 'ın hastalığı oldu. — N asıl efendim , anlayam adım ? — Sadece eşiniz hastalandığında onunla ilgilendiniz, saçını okşa­ dınız, doktor çağırdınız, hatırını sordunuz. Ö yle değil mi? — Aynen öyle. H atta içim den gelm ese büe bunu yapıyorum . O is­ tiyor diye onu sürekli doktorlara götürüyorum . Bunu bir ilgi olarak kabul ediyor. Daha doğrusu doktora gitm eyi seviyor. Onun isteklerini yapm ak, onu memnun etm ek de benim hoşum a gidiyor çünkü onun

2 6 0 MADALYONUN ÎÇİ için o kadar az şey yapabiliyorum ki. B ir de hasta olduğunda onunla ilgilenm ezsem ondan çok ben üzülürüm . — Y ani eşinizin hasta olm ası sizin de işinize geliyor. Böylece onun için b ir şeyler yapm ış ve suçluluk duygularından kurtulm uş oluyor­ sunuz. — Yani eşim i hasta olm aya teşvik ediyorum . Bunu mu söylüyor­ sunuz? — Evet tam olarak onu söylüyorum . — Ama ben onun hasta olm asını nasıl isterim ? — Eşinizin hasta ve m utsuz olm asını istem ediğinizi biliyorum . Tam tersine siz onu hep m utlu ve memnun görm ek istiyorsunuz. Bunun için de elinizden geleni yapıyorsunuz am a sonuç olarak eşi­ niz m utsuz ve doyum suz. O yüzden de hastalanıyor. Siz de o hasta­ landığında ona daha çok ügi ve şefkat göstererek için izi rahatlatm a­ ya çalışıyorsunuz. — Buraya kadar size katılıyorum . — Ancak eşiniz sizden en çok istediği şeyi yani şefkat, sevgi ve il­ giyi sadece hasta olduğu dönem lerde alabiliyor. Peki siz eşinizin ye­ rinde olsanız bu hastalıktan vazgeçer m isiniz? — Şim di anladım ne söylem eye çalıştığınızı. — Böyle olunca da siz hastalığı teşvik ediyor olm uyor m usunuz? — Bu tam b ir kısırdöngü olm uş. Peki nasıl çıkacağız bu işin için ­ den? — Zafer Bey, eşinizin bu hastalıktan kurtulm asını gerçekten isti­ yorsanız onun hastalığıyla değil sağlıklı yönleriyle ilgilenin. — Sağlıklı yönleri derken ne kastediyorsunuz? — Bana N ihal H anım 'm beğendiğiniz özelliklerini söyler m isiniz lütfen. — N ihal iy i b ir ev hanım ı ve m ükem m el bir annedir. A ynca gör­ düğünüz gibi güzel bir kadındır, giyinm eyi, kuşanm ayı bilir. G üler yüzlüdür. H erkes sever onu. — G üzel, eşinizin bu olum lu özellikleri varken, neden onun en çok ihtiyacı olan ilginizi ona sadece hasta olduğu zam an gösteriyor­ sunuz? — H ay A llah, bunu nasıl da düşünem edim ben. H albuki onunla çok ilgilenirsem bu hastalığı daha çabuk atlatacağım düşünüyordum . Önce benim kendim i eğitm em gerekiyor. Kadıncağız hastalanm adık-

BİNBtR GECE M ASALI-1 261 ça çalışm a odasm dan çıkm adım . İnsan bazen ne kadar kör olabiliyor. Ben böyle yaptıkça, o daha sık hastalandı dem ek ki. — Sizi odadan çıkarm anın tek yolu N ihal H anım 'm hastalanm a­ sı olmuş. — M aalesef öyle olm uş. Bunu şim diye kadar neden düşünem e­ dim anlayam ıyorum . Fakat diğer doktorlar bunu bana hiç söylem edi­ ler. H epsi de eşinizle daha fazla ügilenin dedi. Ben de N ihal hastalan­ dıkça sabahlara kadar başmda oturdum . Aklım sıra daha çok ilgilen­ dim onunla. M eğer tam tersini yapm ışım . — N ihal H anım 'la hiç kavga ettiğiniz olur mu? — O benim le kavga etm eyi çok ister am a kavga ik i kişiyle yapılır. Ben buna izin verm em . — Y ani eşiniz sizinle kavga büe edem iyor, öyle m i? — Bu kötü bir şey m i. Kavga etsek daha m ı iyi? — Zafer Bey kavga etm ek büe iki kişi arasında b ir üetişim yolu­ dur. Siz buna bile izin verm eyerek aranızdaki ilişk iy i sıfıra indiriyor­ sunuz. Bu kadına verebileceğiniz en büyük ceza işte bu. O nu yalnızlı­ ğa m ahkûm etm işsiniz. Bu kocam an yalnızlıktan bir tek hasta olarak kurtulabiliyor. Bunu şim diye kadar gerçekten hiç görm ediniz m i? — O nu yalnız bıraktığım ın farkm dayım am a bunu yaparken ken­ dim i pek suçladığım söylenem ez. O nunla hiçbir ortak yönüm üz yok. Bu konuda onun da bir çabasını görmüyorum. Onun kadar ben de yalnızım , ikim iz de bazı gerçekleri görm eli ve kabul etm eliyiz. Bu da­ ha ne kadar böyle gider büm iyorum . Çünkü sizin de fark ettiğiniz gi­ bi sıküdım artık. Bu eziyete daha fazla dayanam ayacağım . Bu işe cid­ di bir çözüm bulm alıyız. Onun için kalkıp geldim ya zaten, iy i ki de gelm işim Söylediklerinizi dikkatle dinledim . Bizi iy i anladığınızı gö­ rüyorum. Tavsiyelerinize uyacağım . Şim di izin verirseniz dersim i iyi öğrenm iş m iyim diye kısa b ir tekrar yapayım . 1- Eşim in sağlıklı yönlerini destekleyeceğim . 2- H astalığına olan ügim i azaltacağım . 3- Elim den geldiğince hasta olm adığı günler ona sevgi ve şefkat göstererek, onu hasta olm aya zorlam ayacağım . — H arika. D ersinizi çok iyi öğrenm işsiniz. Şim di sıra öğrendik­ lerinizi uygulam aya geldi. Bir ay sonra uygulam a sınavı için sizi tek­ rar bekliyorum . — Size m innettar olurum D oktor H anım . Şim di eşim i tekrar gö­ recek m isiniz?

2 6 2 MADALYONUN İÇİ — Evet, onun da öğrenm esi gereken bazı şeyler var. — İlaç verecek m isiniz? — G aliba versem iyi olacak. İlacın psikolojik etkisine ihtiyacım ız var. — Peki, siz nasıl isterseniz. G örüşm ek.üzere efendim . H afifçe eğilerek elim i sıkıp bana arkasını dönm eden dışarı çıkıyor. Saray terbiyesi aldığı ne kadar belli. Biraz sonra N ihal Hanım tekrar giriyor içeri, biraz sıkılm ış bir hali var. — N ihal Hanım buyurun, eşinizi beklerken sıkıldınız galiba? — Yok, biz sekreterinizle sohbet ettik. Tuna H anım 'ı çok sevdim çok tatlı, cana yakın bir hanım . Ama m erak ettim , eşim de m i hasta? — Bunu da nereden çıkardınız? — Sizinle böyle uzun, uzun ne konuştu m erak ettim . — Eşiniz bana hem kendisinden hem de sizden bahsetti. — Benim için ne diyor? — S izi çok m ethetti bana. Eşim çok iyi bir ev hanım ı ve m ükem ­ m el bir annedir diyor. — Sahi m i? A y çok şaştım doğrusu, bunları bana hiç söylem ez. — Eşiniz konuşm ayı pek sevm iyor galiba? — Ö yle, onun için sizinle böyle uzun, uzun konuşunca hayret et­ tim . Evde bizim le hiç konuşm az. — Onun yapısı bu. — D eğişm ezini? — Sanm ıyorum , hani derler ya \"C an çıkar, huy çıkm az\" diye. Am a iy i bir insan ve sizin hastalığınıza çok üzülüyor. — Evet, hastalık deyince aldı gider, çok korkar. — Baştan çok korkm uş am a tetkikler tam am en norm al çıkınca bi­ raz rahatlam ış. — Tetkikler norm al am a, ben yine hastayım . D oktorlar hastalığı­ m ı bilem ediler. Senin bir şeyin yok diyorlar. Ben m ahsus mu hasta­ yım diyorum yani? — Bir şeyin yok diyen kim ? — Bazı doktorlar öyle d ed i — Bedensel bir hastalığınız yok dem ek istem işlerdir. Ruhsal bir hastalığınız olduğu kesin. — Yani ben ruh hastası m ıyım ? A klım başım da benim . — D eli değilim diyorsunuz, öyle m i? — Sizce deli m iyim A llah aşkına? '

BİNBIR GECE M ASALI-1 263 — Tabii ki deli değilsiniz. Ruhsal sorunu olan herkes deli değildir. Hepim izin böyle sorunları var. Çağdaş dünyada artık bu norm al bir şey. Sizin de bu sorunlarınıza bağlı şikâyetleriniz oluyor. Bu psikolo­ jik kaynaklı bir hastalık, onun için tetkilder norm al çıkıyor. Am a tet­ kiklerin norm al olm ası sizin hasta olm adığınızı gösterm iyor. — Yani siz nihayet bana teşhis koydunuz öyleyse. — Evet. — N edir benim hastalığım ın adı? — Bu ad size bir şey ifade eder m i bilm iyorum . Latince bir adı var. — O lsun söyleyin lütfen. — H astalığınızın adı \"Conversiyon Reaksiyonu\". — Peki nasıl geçecek bu hastalık? Tedavisi var mı? — V ar evet. H er gün kırk beş dakika yürüyüş yapacaksınız. Yürüyüşler sabahlan yapılsın. Günde 2,5 litre su içeceksiniz. H er gün sabah akşam duş alacaksınız. Ö nce sıcak sonra soğuk su ile. A ynca si­ ze iki kutu iğne veriyorum . Birinci kutu her gün kalçadan b ir kere, ikinci kutu günaşın yapılacak. — Çok acıtır mı? — Evet biraz acıtır am a dayanılam ayacak kadar değildir. İğneleri acem i biri yapm asın. Öd iğne karıştırılıp yapılacak. Biri beyaz b iri kır­ m ızıdır. Tecrübeli bir hem şire ne yapacağım bilir. — Evet böyle b ir hem şirem iz var. H er gün eve gelip iğneleri ya­ par. Bana bugüne kadar hep hap verdiler. O nlar hiç işe yaram adı. H aplan bırakayım mı? — Evet bırakın. — N e zam an düzelirim ? — Hem en değil. İğneler ancak bitince fayda etm eye başlar. Keşke sizi hem en iyi edebilsem çünkü hastalık eşinizi de yorm uş galiba. — Yormuş mu? — Canım bilirsiniz, erkekler hasta inşam pek sevm ez. Üzülür­ sünüz diye size pek belli edem em iş. N e de olsa çok kibar ve nazik b ir eşiniz var. — Size öyle m i söyledi? — Ö yle bile söylese artık önem i yok çünkü nasıl olsa on beş-yirm i güne kadar düzeleceksiniz. — Eh, inşallah. — Bana sorm ak istediğiniz bir şey var mı?

2 6 4 MADALYONUN IÇÎ — Bilm em ki, düzeleceğim e hiç inanasım gelm iyor. Yine gelecek m iyiz buraya? — Evet, her ay bekliyorum sizi. — Eşim e de söylediniz m i? — Söyledim . — G etiririm dedi m i? — Evet sizi her ay getirecek buraya. — İyi öyleyse. Teşekkür ederim . Bir ay sonra görüşürüz. — G üle güle N ihal H anım , söylediklerim i sakın unutm ayın. — Tam am , hoşça kalın. Elim i sıkıp çıkarken çok düşünceli bir hali var, kafası karm akarı­ şık oldu. Bu hastalığı bırakm ak istem iyor. Tutunduğu tek dalı elinden kayıp gidiyor. Zafer Bey eşine gerekli desteği verm ezse bu hastalık gi­ der, yerine daha ağ ın gelir. Çok dikkatli olm am gerekiyor. Bu kadın bu cezayı hak etm em iş. Bakalım ona ne kadar destek olabileceğim ?

\"Sapık mıyım Ben?\" Karşım daki kırm ızı koltukta 23-24 yaşlarında genç biri oturu­ yor. Kadın m ı erkek mi olduğunu ilk bakışta anlayam ıyorum . O rta boylu, san benizli, kısa saçlı ve biraz kilolu. Kot pantolonun üzerine gri bir göm lek giym iş. Bol göm leği pantolonunun üzerine çıkarm ış. Ayağında lastik ayakkabılar ve gözünde hafif renkli gözlükler var. Ağzı daha çok bir erkek ağzına benziyor ama sakalı yok. Sol kolun­ da siyah kayışlı büyücek bir saat var. H afif kam bur duruyor, muh­ tem elen bol göm leğin altındaki iri göğüslerinin görülm esini istem i­ yor. Tıpkı b ir erkek gibi, bacaklarım iki yana hafifçe açarak oturuyor. Cinsel kim liğiyle ilgili bir sorunu olduğunu hem en fark ediyorum ... — Buyrun efendim hoş geldiniz. A dınızı alabilir m iyim ? — Adım H alim e, nüfusum da öyle yazar ama bana kısaca H alim derler. Oldukça yüksek sesle ve hızlı konuşuyor. Sesini olduğundan daha kaim çıkarm aya gayret ediyor. Ona H alim e Hanım diye hitap etsem , bundan hiç hoşlanm ayacağı b e lli... — Evet sizi dinliyorum . N asıl yardım cı olabilirim ? — Rapor alm ak istiyorum . A m eliyat olacağım , psikiyatri raporu gerekiyorm uş. Onun için geldim . — N edir sorun? — Benim şu anda b ir sorunum yok. Daha doğrusu am eliyat olabi­ lirsem b ir sorunum kalm ayacak. Eğer rapor alam azsam işte o zam an her türlü sorun bende. Lütfen zorluk çıkarm adan verin şu raporu. Dem ek cinsiyet değiştirm ek istiyor. B elli ki am eliyatla erkek olm a­ ya karar verm iş. O kadar kolay değil bu işler H alim diyorum içim den. Bir dokunuşta seni erkek yapam ayız. — Keşke size yardım edebilsem . Biraz kendinizden bahsetm eye ne dersiniz? — Ben öyle sizli b izli konuşm alardan hoşlanm am . Bana H alim di­ yebilirsiniz.

2 6 6 MADALYONUN İÇİ — Peki H alim , eğer anlatırsan seni m em nuniyetle dinlerim . — H ah şim di oldu, o zam an ben de size anlatırım . Aslmda benim hayat hikâyem pek iç açıcı değildir am a m adem istediniz ben de an­ latayım . Ben Orta A nadolu'nun bir köyünde, yoksul bir ailenin üçün­ cü kızı olarak dünyaya gelm işim . Hem köylü, hem kız hem de ikin­ ci kızdan sonra yine bir kız olarak doğm akla zaten baştan kaybetm i­ şim . Ben ü ç yaşm dayken annem \"acaba b ir erkek çocuk doğurabilir m iyim \" telaşıyla dördüncü çocuğunu doğururken ölm üş. Yani üç ya­ şında öksüz kalm ışım . O sırada kasabada çocukları olm adığı için ev­ lat edinm ek üzere küçük çocuk arayan varlıklı bir aileye evlatlık ola­ rak verm işler beni. A ile beni hem en nüfusuna geçirm iş ve bütün köy, \"V ay be ne şanslı kızm ış,\" dem iş benim için. — Dem ek şanslı dem işler. — O zam an öyle dem işler, zaten bir daha kim se şanslı diyem edi bana. B ir sigara içebilir m iyim ? — içm ezsen memnun olurum. — Sizi mi kıracağım , içm eyiveririm . Ü vey babam iki-üç kere hac­ ca gitm iş. Kendisi keçi sakallı, sevim siz biriydi. Beni evlat edinm eyi aslm da o istem em iş. Üvey annem in ısrarına dayanam am ış ve \"Ben sadece parasım veririm , gerisine kanşm am ,\" dem iş. Çok dindar, sert m izaçlı, az konuşan bir adam dı. Çocukken tuvalete gitm ek için bi­ le ondan izin ister, oturduğum yerden kalkam az, diğer çocuklar gibi oyun oynayam az, evin içinde bile rahatça dolaşam az, yine de o herif­ ten dayak yem ekten kurtulam azdım . O , insan kılığına girm iş şeytanın ta kendisiydi. Hep nefret ettim ondan. — Ü vey annen nasıl biriydi? — Ü vey annem saf, tem iz, iyi yürekli bir kadındı ancak kocasın­ dan çok çekinir, onun sözünden çıkam azdı. Okula başladığım da eve b ir dakika bile geç kalsam , hiçbir m azeret kabul edilm ez, bir araba dayak yerdim o şeytandan. Küçücük yaşım da başım ı örttürdü, uzun elbiseler, kalın siyah çoraplar giydirdiler bana. Kim seyle arkadaşlık edem ez, herkes gibi sokakta oynayam azdım . — N asıl bir öğrenciydin? — Derslerde hep başardı oldum . Ö ğretm enlerle aram iyiydi am a teneffüslerde oğlanlarla top oynardım . K ızlarla oynam ayı sevm ez­ dim . — Ev işlerinde annene yardım eder m iydin? — H ayır, ev işlerinden nefret ederdim , annem de zaten benden

\"SAPIK MIYIM BEN?' 267 hiç yardım istem ezdi. Ne çam aşır, ne bulaşık yıkattı bana. Onun yeri­ ne keçi sakallı herife yardım eder, odun köm ür kırar, bozulan şeyleri tam ir ederdim . Elim o tür işlere daha yatkındı. Annem sık sık b ir baş­ ka şehirde oturan teyzem in yanm a gider, on-on beş gün biz o şeytan­ la evde yalnız kalırdık. O zam anlar ben öğlen okuldan eve gelir, o he­ rifin yem eğini hazırlar önüne koyardım . Ben işim biter bitm ez hem en okula dönm ek isterken, o benim karşısında oturm am ı ister, okula geç bile kalsam uzun uzun beni süzer, bana çirkin çirkin bakardı. Çok ra­ hatsız ederdi beni bu bakışlar. Korkardım . Bedenim in h atlan belli ol­ m asın diye bol, kocam an şeyler giyer, göğüslerim görünm esin diye kambur oturur, önüm e bakardım . İşkence gibi bir şeydi işte. Sonraları sadece bakm akla kalm adı, o iğrenç ağzm dan salyalar akarak sataşm a­ ya başladı bana. İşte o zam an ilk kez karşı geldim ona. M eğer o da be­ nim bunu yapm am ı beklerm iş. A rtık her seferinde daha beter dövm e­ ye başladı beni. Ama bu dövm eler eskisi gibi değildi. Beni bir yandan dövüyor, bunu yaparken de bana sürtünüyordu. Sağım ı solum u m ın­ cıklayarak, bazen da ısırarak, bunlardan büyük bir cinsel haz aldığını hissediyordum . H enüz çok küçüktüm , regl bile olm am ıştım . Halim elleriyle yüzünü kapatıyor, ağladığının görülm esini istem i­ yor, ama anlattıkları o kadar hüzünlü ki, neredeyse ben de ağlayaca­ ğım. N e talihsizlik. — Pardon, o adam aklım a gelince bazen kendim i tutam ıyorum . — Rahat ol H alim , ağlam ak çok insanca bir davranış. — Sağ olun D oktor Hanım , işler bu hale gelince b ir gün olanları annem e anlattım . Bu adam la beni yalnız bırakm a dedim am a olm adı. Annemin ablasının yani teyzem in evde kalm ış bir kızı vardı. Teyzem baştan beri beni hiç istem em iş çünkü o şeytan kılıklı herifin çok parası vardı. Ben arada olm asam , bütün m al m ülk, o herif ölünce önce anne­ m e, ondan da çocuğu olm adığı için teyzem e ve evde kalm ış kızm a ka­ lacaktı. Teyzem olanları bildiği halde, her sefer bir bahane bulup an­ nemi yanına çağırırdı. H em annem i benim aleyhim e kışkırtır, hem de o şeytanla benim evde yalnız kalm am ızı sağlardı. D üşünebiliyor mu­ sunuz, bütün yalvarm alarım a ve ağlam alarım a rağm en, annem yine de bizi yalnız bırakıp giderdi. Ben artık 14-15 yaşlarına gelm iştim . Var gücüm le çalışıyor, bir an önce kuvvetlenip o keçi sakallı herifle başa çıkabilm enin yolunu arı­ yordum. Sonunda bunu becerdim . Ben onu duvara savurduğum gün adam korktu benden. Lise ikinci sınıftaydım o zam an. Bir gün anne­

2 6 8 MADALYONUN IÇÎ m e, \"Bu kızdan bize hayır gelm eyecek, hem bütün m alım ız m ülkü­ m üz bu sersem e kalacak, hem de bize bakm ayacak,\" deyip onu da kandırdı ve evden kovdu beni. Hemen arkasından da evlatlıktan red­ detm ek üzere m ahkem eye başvurdular. Ben bir başım a sokakta kalın­ ca önce öz babam ın evine gittim . Babam yeniden evlenm işti ve üvey annem benim gelişim den hiç hoşlanm adı. On b ir gün kalabildim ora­ da. Sonra onlar da kovdu beni. Bu sefer dayım ın evine sığındım . Bu arada m ahkem e sürüyordu. Öğrendiğim kadarıyla beni evlatlıktan reddedebilm eleri için çok önem li ve yüz kızartıcı b ir suç işlem em ge­ rekiyorm uş. Ancak ne hazindir ki, keçi sakal benim öz babam la anlaş­ m ış. O na yüklüce bir para vererek, onun m ahkem ede benim aleyhim ­ de tanıklık yapm asını istem iş. M aalesef para benden önem li olduğun­ dan öz babam keçi sakalın istediğini yaptı ve m ahkem ede aleyhim de tanıklık yaptı. Böylece aile beni nüfusundan sildirdi ve öz babam a ia­ de etti. H atta o gün hâkim , \"Bu kızı kim se istem iyor, ne olacak bu za­ vallının hali?\" dedi. U zun bir nefes alıyor. Şim di ikim iz de susuyoruz. G erçekten de hüzünlü b ir hikâye, anlattıklarından etkilenm em ek mümkün değil. Bu nasıl öz baba böyle. H em doğduğu gün çocuğu başkasına ver, son­ ra da en zor gününde ona yine ihanet et. Sonra yine hızlı hızlı a n la t-. m aya devam ediyor. — B ir süre dayım ın yanında kaldım . L ise son sınıfa geçtiğim ju l, yani bu olaylardan bir yıl sonra hastalandım . Zaten zayıf, iştahsız bir kızdım . Doğru dürüst bakım yok, bir de üstüne bu üzüntüler, kim ­ se tarafından istenm em e, reddedilm e, aşağılanm a, derken verem ol­ dum. Beni İstanbul'da bir sanatoryum a gönderdiler. Üç ay yattım ora­ da. Hk eşcinsel denem eler orada başladı. Sanatoryum daki oda arkada­ şım la birbirim izden hoşlandık. Ancak üç ayın sonunda, henüz teda­ vim tam bitm eden, hastaneye para ödenm ediği için beni taburcu et­ tiler. Yine dayım ın yanına döndüm. Dayım ın kan sı bu sefer hiç hoş karşılam adı beni. \"Y eter artık kendine başka b ir yer bu l, biz senin ai­ len d eğiliz,\" dedi. H aklıydı, gerçekten de orası benim evim değildi am a ben nereye aittim ? B ir sokak köpeği gibi hissediyordum kendim i. Yersiz yurtsuz ve sahipsiz. O civardaki kız yetiştirm e yurduna baş­ vurdum . Liseyi bitirene kadar beni orada konuk etm elerini isted im A llah razı olsun, kabul ettiler ancak bir-iki ay sonra yine hastalandım . Bu sefer İstanbul'da bir başka sanatoryum a yollad ılar beni. Ü ç ay da orada yattım . G eri döndüğüm de zar zor o y ıl okulu bitirebildim . Tam

'SAPIK MIYIM BEN?\" 269 iş aram aya başlam ıştım ki hastalık yine tekrar etti. Son olarak bir baş­ ka sanatoryum da aylarca yattım . Haçlar kilo aldırdı bana am a bu se­ fer gerçekten iyileştim . O rada yatarken hep çıkınca ne yapacağım ı, nereye gideceğim i düşünüyordum . Çünkü artık kız yetiştirm e yur­ du da kabul etm iyordu beni. Çıkacağım a yakın sağda solda iş aram a­ ya başladım . Sonunda b ir okula memur olarak aldılar beni. Kendim e küçük bir ev tutup hastaneden çıktım . N ihayet benim de kendim e ait bir evim vardı ve kim seye m uhtaç değildim . Bu arada hem cinslerim e duyduğum ügi giderek artm aya başladı. H em kızlardan çok hoşlanı­ yor, kendim i tam bir erkek gibi hissediyor, hem de çevrenin tepkisin­ den korkuyordum . Bir okulda çalışıyordum . Böyle hissettiğim i bilse­ ler beni hem en okuldan atacaklarını biliyordum . O sıralar aynı okulda benim gibi orada m em ur olarak çalışan bir delikanlı vardı. Israrla peşim den koşuyor ve onunla evlenm em i isti­ yordu. Çevrem in baskısı ve eşcinsel olm aktan duyduğum korkular nedeniyle sonunda o delikanlıyla evlenm eye ve kendim i denem eye karar verdim . Biz nişanlandık. N işanlılığım ız süresince yani yedi-se- kiz ay sadece önem li durum larda el sıkıştık. O nun bana dokunm ası­ na hiç izin verm edim. Onun iyi biri olduğunu biliyor, hatta insan ola­ rak onu seviyordum am a bu karşı cinse duyduğum aşk ya da ben­ zeri duygulara hiç benzem iyordu. Herkes gibi benim de b ir yuvam , bir düzenim olsun istiyordum . Kendim e her gün telkin yapıyor, erte­ si gün nişanlım a biraz olsun yaklaşm aya karar veriyor ama bunu hiç başaram ıyordum . Sonunda istem eye istem eye, korka korka evlendim onunla. Tahm in ettiğiniz gibi sonuç hiç de iy i olm adı. H er gece sabaha kadar kavga ediyor, sabah ikim iz de uykusuzluktan perişan okula gi­ diyorduk. Ona her seferinde, bu işe hazır olm adığım ı, biraz daha bek­ lem esi gerektiğini söylüyordum . Ama bunu h içbir zam an yapam aya­ cağım ı ikim iz de biliyorduk. Ondan tiksinm eye, iğrenm eye başladım . H içbir erkeğin bana dokunm asına izin verem ezdim artık, çünkü iy i­ ce anlam ıştım ki ben içim de bir erkek ruhu taşıyordum . A yrılalım de­ dim, kocam kabul etm edi. \"Ben seni seviyorum , senden ayrılm am ,\" dedi. \"D oktora gidelim , ben kendim kalkam ıyorum bu işlerin altın ­ dan,\" dedim . — O n e dedi. — O na da yanaşm adı. Biz böyle kavga dövüş yaşarken, okulda­ ki öğretm enlerden biriyle arkadaşlığım giderek gelişiyordu. O da be­ nim gibiydi. Annesinden kız doğm uş am a kendini bild i bileli erkek gi­

2 7 0 MADALYONUN ÎÇt bi hissediyordu, hatta çok sevdiği bir d e kız arkadaşı vardı, ona âşıktı. Birbirim izi çok iy i anlıyorduk. O da yıllar önce tıpkı benim gibi hem ailesinin baskısı, hem de bu işlerden kurtulabilir m iyim üm idiyle kısa süren bir evlilik yapm ış, hatta b ir de çocuğu olm uş am a bir türlü ken­ dini kadın gibi hissedem eyince ayrılm ıştı. D ertlerim izi paylaşm ak, bi­ ri tarafından anlaşıldığını hissetm ek ikim ize de iyi gelm işti. Biz Saliha ile artık gece gündüz birlikteydik. Saliha'run iki odalı, küçük b ir evi vardı ve bu evde sevgilisiyle birlikte yaşıyordu. Sevgilisi de çalışı­ yordu. H erkes onları birlikte yaşayan iki kız arkadaş sanıyordu. Ama Saliha bu durum dan pek m emnun değildi. — Neden? — Çünkü o erkek gibi giyinm ek ve tam bir erkek olm ak istiyor­ du. Yaptığı iş ve toplum buna izin verm iyordu. G erçi hep pantolon giyerdi am a daha ileri gidem iyordu. Hem en işten atılacağım biliyor­ du. Sonunda bir üniversite hastanesine başvurdu. A m eliyatla erkek olm ak istediğini söyleyince onu uzun bir süre psikiyatri kliniğine ya­ tırdılar. Oraya çok gitti geldi ama am eliyatına bir türlü izin çıkm adı. Sürekli biraz daha zam an istiyorlardı. Bu işin bu yolla çok uzayacağı­ nı anlayınca bir özel doktora başvurm aya karar verdik. Onun için de bu sefer ben geldim size. Saliha'yı hâlâ incelem eye devam ediyorlar. Eğer siz bana yardım cı olursanız o da gelecek. Lütfen D oktor Hanım geri çevirm eyin bizi. İnanın çok zor durum dayız. H ayatım ı size an­ lattım . Bugüne kadar hiç yüzüm gülm edi, şansım hep ters gitti. H iç olm azsa bundan sonra istediğim gibi yaşam am a izin verin. H alim 'i dinlerken düşünüyordum 12-13 yaşm dan beri üvey ba­ basının cinsel tacizine uğrayan, 15 yaşında sokağa atılan b ir genç kız ne yapabilir? N e kadar yalnız ve sahipsiz, üstelik verem li. Böyle ken­ d i kaderiyle baş başa bırakılan kızlar genellikle kötü yola düşüyor­ lar. Ama o, bu çelim siz, çaresiz hasta kız kolay teslim olm am ış hayata, am a bir farkla, kız olup fahişe olacağına, erkek olm ayı seçm iş. Erkek olursa hayatla m ücadelenin daha kolay olduğunu görm üş. H em böy- lece keçi sakallı üvey babasının tacizine uğrayan, o savunm asız kü­ çü k kızın hissettiklerinden, duyduğu tiksintiden sonsuza kadar kur­ tulm ak için dişiliğini, kadınlığım ruhunun en derinlerine göm erek da­ yanılm az acılan dindirm eyi denem iş. Bunun bir başka yolu var m ıydı acaba? H ayatında ik i önem li erkek figürü var. Biri öz babası -k i onu ü ç kuruşa satm ış, doğduğu günden b eri ona hiç sahip çıkm am ış- bi­ ri de üvey babası, ona hem çocukluğunu hem genç kızlığını zehir et­

\"SAPIK MIYIM BEN?\" 271 miş. Bundan sonra onun bir erkeğe güvenebilm esi, sevebilm esi, âşık olabilm esi beklenebilir mi? Acaba bugün kendisini b ir kız gibi değil de erkek gibi hissetm esi sadece bu yaşadıklarına m ı bağlı yoksa yapısal ve genetik b ir sorunu mu var? Peki biz bu kızın yaralarım sarabilir m iyiz? Ona yaşadıkları­ nı unutturabilir miyiz? Yum uşacık, sıcacık bir anne, erkeğini seven bir eş haline getirebilir m iyiz? Onu tıpkı b ir kedi yavrusu gibi oradan ora­ ya savuran hayat, bugün ona ne vaat ediyor? Benim böyle sustuğum u gören H alim yine konuşm aya başlıyor. — Benim elim e iğne iplik, çam aşır bulaşık değil kazm a kürek ya­ kışıyor. Benim vücudum elbiselerin, süslerin püslerin değil pantolo­ nun göm leğin içinde huzur buluyor. Elbise giyersem yürüyem iyo- rum, bacaklarım birbirine dolaşıyor. Bana annelik yakışm az. Anne dediğin yum uşacık, sevgi dolu olm alı. Kocam bana dokunacak diye ödüm kopuyor. O zam an kendim i eşcinsel gibi hissediyorum . N or­ m al, sağlıklı bir erkeğe b ir başka erkek dokununca ne hissederse, ben de öyle hissediyorum . Siz söyleyin ben neyim, erkek m i kadın m ı, sa­ pık m ı m anyak m ı, neyim ben? Ben böyle olm ayı istiyor muyum sa­ nıyorsunuz? Kocam la niye evlendim ? Acaba ben de herkes gibi ola­ bilir m iyim diye. Çok denedim , çok uğraştım . H erkesten çok ben is­ terim norm al b iri olm ayı am a olm uyor işte, A llah kahretsin olm uyor. Böyle bir karar alm ak kolay m ı sanıyorsunuz? N eden beni kim se an­ lam ıyor? Daha ne anlatayım size? Ah H alim diyorum içim den keşke sana yardım edebilsem . Senin sorunun galiba yapısal. Tıpta buna transseksüalizm deniyor. H om o- seksüaliteden farklı bir durum . B ir hom oseksüel kendi anatom ik ya­ pısından yani bedeninden m em nundur. K arşı d n s gibi giyinebilse de, bunu transseksüellerdeki gibi, daha doğal olm ak için değil, cinsel yönden daha cazip görünebilm ek için yaparlar. Ve böyle giyinseler bile kendilerini karşı cinsten biri gibi hissetm ezler. Transseksüeller ise h içbir zam an karşı cinsten b iri gibi giyinm eyi seksüel cazibelerini arttırm ak için yapm azlar. K endini tam olarak karşı cinsten b iri gibi hissettiği için öyle giyinir. Transseksüalizm in ilk belirtileri, H alim in de anlattığı gibi, çok küçük yaşlarda başlar. Bu çocuklar gerek giyim kuşam larında, gerekse oyun oynam a gibi diğer davranışlarında kar­ şı cins gibi davranır, bunun tersi istendiğinde ise çok huzursuz ve m utsuz olurlar. V e bütün bu belirtiler 10 yaşm dan önce hatta nadi­ ren 2 yaşm da başlar. Bu çocuklarda genellikle anatom ik ve fizyolo­

2 7 2 MADALYONUN İÇİ jik b ir bozukluk yoktur ve bunlar dıştan bakıldığında tam am en nor­ m aldir. B ir transseksüelin asıl am acı cinsiyet değiştirm ek ve ait olduğunu düşündüğü cinsiyetle kabul edilm ek ve böyle yaşam aktır. Psikoterapi ve psikoanalizin bu hastalarda yetersiz kaldığı hatta tam am en başa­ rısız olduğunu söyleyebiliriz. Ancak tedavi çok erken yaşta, örneğin 5 yaşlarında başlarsa sonuç alınabildiğine dair literatürde birkaç ör­ nek vardır. Bugünkü bilgilerim iz, psikoanalitik yaklaşım la bir transseksüe- li anlam aya ve çözm eye yetm em ektedir. A ncak tüm dünyada sanıl­ dığından daha sık rastlanm akta, toplum sal ve kültürel baskılar ne­ deniyle pek çoğu kendilerini gizlem ek zorunda kalm aktadır. A raş­ tırm acılar kadın olm ak isteyen yüz erkeğe karşılık, erkek olm ak iste­ yen beş-altı kadın olduğunu bildirm ektedir. Bu hastalarda cerrahi tedavi yaygın olarak uygulanm akta ve er­ keklerin penis ve testisleri alınarak vajinoplasti uygulanm akta, kadın­ lara ise önce meme ve rahim alınıp sonra da vagina kapatılarak su­ ni bir penis oluşturulm aktadır. Bu arada her ik i gruba da uzun süre horm on takviyesi yapılarak, yeni anatom ik yapı oluşturulm aya çalı­ şılm aktadır. Bunları düşünürken yıllar önce H acettepe H astanesinde çalışır­ ken gördüğüm bir başka kadın transseksüel geliyor aklım a. 25 yaşla­ rındaydı. O rta sosyo-kültürel düzeydeki b ir ailenin kızıydı. Em lak ko­ m isyonculuğu gibi, o yıllarda ülkem izde daha çok erkekler tarafından yapılm akta olan bir işi başarıyla yürütüyordu Erkek olm ak istediğini, kendi bedeninden nefret ettiğini, bunun için her şeyi göze alm aya ha­ zır olduğunu söylüyordu. Bir gün göğüslerinde ik i taraflı, oldukça de­ rin bıçak kesiğiyle acile geldi. Buna neden olarak da, kadınlığın sim ge­ si olan göğüslerine daha fazla taham m ül edem ediğini ve nefret ettiği bu organlarından kurtulm ak am acıyla onları kestiğini söylüyordu. O hasta sonunda isteğine kavuştu ve am eliyatla erkek oldu. — N eden cevap verm iyorsunuz D oktor H anım , bir şey söylem e­ yecek m isiniz? — Tabü söyleyeceğim . B ir yandan seni dinliyor, bir yandan düşü­ nüyordum . Biliyorsun, am eliyat geri dönüşü olm ayan çok önem li bir karar. Senin çok zor b ir hayatin olm uş. Eğer bugün kendini bir kadın gibi değil de bir erkek gibi hissediyorsan, bunda yaşadıklarının payı çok büyük. '

\"SAPIK MIYIM BEN?\" 273 — Benim hayatım ın rezil olduğu bir gerçek am a ben kendim i bil­ dim bileli hiç kız gibi hissetm edim ki. İlkokulda bile kızlar kendi ara­ larında oynarken ben oğlanlarla top oynar, evde annem e değil, dışa­ rıda o keçi sakala yardım eder, odun köm ür kırardım . Sizce ben sa­ pık m ıyım ? — H ayır, sapık değilsin. — Peki ya hom oseksüel? — H om oseksüel de değilsin. H om oseksüel kendi cinsel kim li­ ğinden yani kadınsa kadınlığından, erkekse erkekliğinden şikâyetçi değildir. O kendi cinsine ilgi duyar ve onlara hoş görünm ek için gi- yim -kuşam ve hareketlerinde farklılaşm a olur. Yani cinsiyet değiştir­ me gibi b ir am acı hiç olm az. — Evet, hom oseksüel değilim . Ben de kızlardan hoşlanıyorum ama onlar bana benim hem cinsim gibi gelm iyor. Tam tersi erkekle­ ri hem cinsim gibi hissediyorum . Bir de ortalıkta kendilerini satan tra- vesti m i diyorlar, hani kadın kılığına girm iş erkekler var. Ya onlar, on­ lar ne sizce? — K arşı cins gibi giyinen insanlara transvesti denir am a farklı ül­ kelerde farklı isim ler verilebiliyor. Bunların kim i hom oseksüel kim i transseksüel kim i de tam am en norm al olm asına rağm en yaşam koşul­ larının buralara ittiği gençler. Kendi aralarında b ir dayanışm a içinde ayakta durmaya çalışıyorlar. Tüm dünya artık b ir 3. cinsin varlığını is­ tese de istem ese d e kabul etm e yolunda. O nların işi de kolay değil. Bu m uhafazakâr, yaşlı dünyam ıza yeni şeyleri kabul ettirm ek kolay de­ ğil. Toplum un dışladığı insanların ayakta durm ası, kendini kabul et­ tirm esi zam an alıyor. Ama bizim gibi yeniliklere pek açık olm ayan bir toplum büe bazı gerçekleri zor da olsa kabul edebiliyor. Biliyorsun çok ünlü bir sanatçım ız toplum a kendini önce erkek sonra da kadın olarak benim setebildi. Ben de onun hayranlarından biriyim . Bu konu­ yu çok iyi bildiğim halde ilk günler ben b ile yeni kim liğini kolay ka­ bul edem edim am a şim di onu yine büyük b ir zevkle dinliyor ve cesa­ retinden d o lap kendisini kutluyorum . — O da bir transseksüeldi demek. — Evet, tipik bir transseksüel. Sanırım kadınların büyük beğeni­ sini topladığı ilk zam anlarda o, kendisini erkek bedenine hapsedilm iş bir kadın gibi hissediyordu. N e kadar zarifti o zam anlar. H içbir erkek o kadar zarif olam az. Onun için kadınlar ona b ap lırd ı. Sonunda zin­ cirlerim kırdı ve şim di ruhu ile bedeni b ir bütün olarak yaşıyor. B ir

2 7 4 MADALYONUN İÇt başka ünlü sanatçım ız daha vardı. Türkiye'de hiç yapılm ayanı yap­ tı. Erkek olm asına rağm en bir kadın gibi süslendi, giyindi, taktı takış­ tırdı ve bu haliyle halka kabul ettird i kendini. O da çok büyük bir sa­ n a tçıy d ı. Bizim halkım ız gerçek sanatçıyı, hele bir de kendisine bu kadar saygılı olanı diğerlerinden ayırıyor. Toplum um uzun sağduyusu çok yüksek, işte o büyük sanatçım ız da eşcinsellere iy i bir örnekti yani kendi cinsel kim liğiyle ilgili b ir sorunu yoktu. A ncak bunlar zor işler H alim . O nlar bu m ücadelede galip geldiler am a kim bilir bunun bede­ li ne kadar ağır oldu, neler yaşadılar neler çektiler ve ne kadar yalnız günleri oldu. Çünkü toplum halen cinsel kim lik bozukluğunu bir tür cinsel sapıklık gibi kabul ediyor ve böyle insanları ayıplıyor ve d ışlı­ yor. H albuki bu doğanın yaptığı b ir hata. Am a toplum u karşına al­ mak zor iş. Büyük cesaret ister. H adi bunu göze aldın diyelim , bir erkeğin bir kadına ya da b ir ka­ dının erkeğe dönüşm esi kolay m ı sam yorsun? Sihirli değnek dokun­ durarak olm uyor bu işler. Tanrı yapısı değil, kul yapısı. Örneğin senin erkek olabilm en için kaç türlü am eliyat geçirm en gerektiğinden habe­ rin Var m ı? G öğüslerin tam am en alınacak, rahim ve yum urtalıklar alı­ nacak, vagina kapatılacak sonra da penise benzer b ir organ oluşturul­ m aya çalışılacak. Bunlar hayati teh likesi olan çok büyük am eliyatlar. Aylarca hastanelerde yatacaksın Ü stelik m aliyeti de çok yüksek. Ve bütün bu işlem lerin sonunda hiçbir zam an gerçek bir erkek olam aya­ caksın. Şu anda anatom ik açıdan tam am en norm al bir kadın bedeni­ ne sahipsin. Bu sağlıklı bedenden vazgeçip erkeğe benzeyen am a her şeye rağm en ciddi eksikleri olan, kul yapısı, suni b ir bedenin olacak. Toplum bunu h iç unutm ayacak. Ç ok acı çekeceksin. N e sen unutacak­ sın ne onlar. A lacağın karar işte bütün bunlara değm eli. — Anlıyorum , aslında bütün bunlardan korkm uyor değilim ama bu halim le de kendim i sakat gibi hissediyorum . Sanki kaderim daha annem in kanunda çizilm iş benim . Şans orada büe yardım etm em iş bana. H atalı üretim yapm ış. Kızsam kız, erkeksem erkek olabüsey- dim . Kendim i b ir kız gibi hissedebilseydim ya da m adem erkeğim di­ yorum benim de erkek gibi b ir bedenim olsaydı ne olurdu. Kaderim baştan kötüym üş. Dünyaya defolu gelm işim . — Transseksüalitenin gerçekten de genetik yapıda yanlış bir kod­ lam a sonucu oluştuğu düşünülüyor. Yani defolu üretim derken bi­ lim sel bir gerçeğe parm ak basıyorsun, insanların çocuklukta yaşadı-

\"SAPIK MIYIM BEN?\" 275 gı olayların bu gerçeği pek az etkilediği düşünülüyor ancak senin ha­ yatın ve yaşadıkların insanın aklına psikolojik sorunların sende çok daha önem li olabileceği fikrini getiriyor. Ben sana itiraz etm iyorum . Böyle bir rapor verm em de dem iyorum . Sakın beni yanlış anlam a am a az önce de söylediğim gibi bu çok önem li ve geri dönüşü olm ayan b ir karar. Zaten psikiyatri, hastalarına bu tür raporları bir görüşte ver­ mez. H astayı enine boyuna tanım ak ister. Çünkü bazen insanlar çeşit­ li nedenlerle bu tür kararlan çok ani alabiliyorlar. Bu onların gerçek karan olm aktan çok tepkisel bir reaksiyon niteliği taşıyor. Ya da fark­ lı ruhsal hastalıklarda hasta, şuram ı beğenm iyorum , am eliyatla dü- zelttirirsem her şey yoluna girecek ve ben rahatlayacağım diye tu ttu ­ ruyor. Bizim görevim iz bu tür kararların sağlıklı ve gerçekçi olup o l­ m adığım ayırabilm ek. O nedenle acele etm e, beni sıkıştırm a. H em sen hem ben bu kararın en doğru ve sağlıklı karar olduğundan em in ola­ lım , ne dersin? — Benim le bu kadar ilgileneceğinizi, bana bu kadar önem vere­ ceğinizi düşünm em iştim . M adem siz öyle diyorsunuz, öyle olsun. N e zam an isterseniz size yine gelm eye hazınm . — Buna memnun oldum ancak lütfen am acın beni ikna etm ek ol­ m asın. Ben bu raporu sana şim di de yazar verinin, ama konu o değil. Bu senin hayatın ve benim kadar sen de kendine ve gelecekteki haya­ tına önem ver, oldu mu? — Tam am D oktor H anım . Kendim e önem verm eyi sayenizde öğ­ renm eye çalışacağım . Ayağa kalkıp yine b ir erkek edasıyla elim i sıkıp çabucak çıkıyor odadan. Binlerinin ona önem verdiğini hissetm ek yabancısı olduğu bir duygu. H alim 'in sorunu üzerinde çok düşünüp çok dikkatli karar ver­ mem gerekiyor çünkü tam doğruyu bulm alıyım ; acaba yaşadığı bun­ ca olum suzluk nedeniyle m i kadınlığından vazgeçiyor, yoksa gerçek­ ten yapısal bir sorunu m u var? Onu uzun uzun incelem eliyim çünkü bu işin geri dönüşü y ok ...

Binbir Gece Masalı - 2 Zafer Bey sözünü tuttu ve tam bir ay sonra N ihal H anım 'ı yine ge­ tird i Önce Zafer Bey giriyor içeri. — Buyrunuz Zafer Bey, hoş geldiniz. — Hoş bulduk Gülseren Hanun. Zafer Bey yine her zam anki zarafetiyle elim i sıkıyor ve karşım da­ ki koltuğa oturm adan önce benim yerim e oturm am ı bekliyor. D ikkatli bakıldığında yüzünde yine h afif b ir hüzün bulutu var. — N asılsınız, ne var ne yok? — Sağ olun, sayenizde N ihal daha iyi. Bayılm alar ve diğer şikâ­ yetler yavaş yavaş azalıyor. Sizin söylediklerinizi tam olarak uygu­ luyor. Ben de ona her gün soruyorum . Duşunu aldın m ı, yürüyüşle­ rini yaptın m ı, su içm eyi sakın unutm a diye. Ona çok şık b ir eşofm an ve lastik ayakkabılar aldım . Benim bu ilgim hoşuna gidiyor. Birkaç kez bayıldı ama bu sefer doktor çağırm adım . Kısa sürede toparlandı. Ayrıca onu ik i kez sinem aya götürdüm . Yaptığı yem ekleri beğeniyor, yeni b ir şey giyerse, \"Ç ok yakışm ış, güle güle g iy ,\" diyorum . H atta geçen hafta kuaföre gidecekm iş, \"Saçlarım biraz kestir istersen, kısa saç sana yakışıyor,\" dedim . Elim den gelenler bunlar. Daha başka ne yapabilirim bilm iyorum . — Bunların hepsi de çok güzel. Böyle devam ederseniz N ihal H am m 'm yalanda bir şeyi kalm ayacak. — Bunu ben daha ne kadar devam ettireceğim ? — O sizin karınız. Sizin onu sevdiğinizi, ona önem verdiğinizi his­ setm ek istiyor. Bundan daha doğal ne var. Bunun süresi m i olur? — Evet haklısınız, buna hep devam etm eliyim . — Çok zor m u oluyor? — Zor oluyor, aslında pek içim den gelm iyor. — Size kalsa akşam işten eve gelince doğru odanıza girip hiç kim­ seyle konuşm ayacak ve ilgilenm eyeceksiniz öyle m i? — G aliba öyle. .

BÎNBtR GECE MASALI -2 277 — Bu yalnızlık daha ne kadar sürecek? — Ben de bilm iyorum . M em lekette b ir tek arkadaşım bile yok. — Babanızla ilişkiler nasıl gidiyor? — Pek iyi sayılm az. O n beş gün önce am cam ı kaybettik. Amcam çocuğu olm adığı ve beni öz oğlu kadar sevdiğinden, bir süre önce be­ ni evlat edinm işti. Am cam ölünce tüm m al varlığı bana kaldı. Böylece babam la artık ortak olduk. Bu onun pek hoşuna gitm edi. O ğluyla or­ tak olm ak zoruna gitm iş olm alı. Fabrikalarla ilgili bir-iki önerim ol­ du. Daha doğrusu A lm anya'da öğrendiklerim i burada uygulam ak is­ tedim am a izin verm edi. \"H er şey eskisi gibi olacak, ben sağken ne dersem o olu r,\" dedi. — Siz ne yaptınız? — Y ıllardır ne yapıyorsam onu. — O yüzden m i bugün biraz hüzünlü gördüm sizi. — Biz hüzünle arkadaş olduk. Benden hiç ayrılm ıyor desem ye­ ridir. — Sizin için yapabileceğim bir şey var mı? — ilginize teşekkür ederim . Sizinle konuşm ak bana iy i geliyor. Daha önce de söylediğim gibi uzun süredir bu kadar özel sorunları­ mı kim seyle konuşm uyordum . Biraz daha hafiflem iş olarak çıkıyo­ rum bu odadan. — Eşinizle arkadaşlık etm eye ne dersiniz. Bakın o sizinle öyle ya da böyle ilişki kurm ayı çok istiyor. Siz de çok yalnızsınız. Zorla ilgi­ lenm ek yerine bazı şeyleri paylaşın eşinizle. Bütün dünyaya kapıları­ nızı kapatm ışsınız. Y alnızlık Tann'ya m ahsustur. D eneyin lütfen, gö­ receksiniz ikinize de iyi gelecek. — Yapabileceğim i pek sanm ıyorum am a madem siz öyle diyorsu­ nuz, deneyeceğim . — M em nun oldum . Şim di de eşinizi görebilir m iyim ? — Tabii efendim . Ben izninizi rica edeyim . Tekrar teşekkür ede­ rim , bir ay sonra görüşürüz. Ayağa kalkıp önünü ilikliyor ve yine hiç arkasını dönm eden eli­ m i sıkıp çıkıyor. N ihal Hanım yine çok şık. Saçları kısa kesilm iş. Kısa saçlar gerçekten de ona çok yakışm ış, çok daha genç ve güzel olm uş. — H oş geldiniz N ihal H anım , saçlarınızı kestirm işsiniz, yakışm ış size. — Zafer Bey öyle istedi, ben de kestirdim . O da çok beğendi. — Ne güzel, nasılsınız?

2 7 8 MADALYONUN İÇİ — İyiyim D oktor H anım , bayılm alarım seyrekleşm eye başladı. H enüz tam düzelm edim am a yavaş yavaş geçiyor, bu iğneler bana çok iyi geldi, gerçi çok canım ı yakıyor am a yine de ben razıyım . — D iğer önerilerim e de uyuyor m usunuz? — H epsine aynen uyuyorum . Zafer Bey tıp kı bir öğretm en gibi iz­ liyor beni, sağ olsun çok ilgileniyor. — Eşiniz sizinle hep böyle ilgilenir m i? — V allahi ne desem bilm em ki. Ona kalsa odasından hiç çıkm aya­ cak am a son zam anlarda eskisi gibi değil. Birkaç kez sinem aya gittik, şim diye kadar hiç gitm em iştik. — Erkekler güler yüzlü ve sağlıklı hanım ları çok severler. Siz dü­ zeld ikçe o da sizinle daha çok beraber olm ak istiyor. — İnşallah öyle olur. Aslm da m em lekette eş dost çok am a ne de olsa insanın kocasının yeri başka. Size benim le ilg ili bir şey söyledi m i? — Sizin düzelm eye başladığınızı o yüzden çok m emnun olduğu­ nu söylüyor. Bu hastalık yüzünden birbirim izden çok uzaklaşm ışız m eğer diyor. — H astalık yüzünden m i uzaklaşm ışız? — Ö yle diyor eşiniz. N ihal düzeldikçe ilişkim iz de düzeliyor di­ yor. — Dem ek öyle diyor. Ben onu hiç anlayam ıyorum . Eskiden sade­ ce hastalandığım zam an yanım a gelirdi. — Sizin sağlığınız tabü ki onu çok ilgilendiriyor ama artık eskisi gibi hasta olm ayacağınızı bilm ek onu da rahatlatm ış. Bana öyle geldi ki şim di sizin her şeyinizle daha çok ilgileniyor. — Doğru, sabahlan yürüyüş yapayım diye bana eşofm an ve spor ayakkabılar alm ış. Sık sık işyerinden telefonla arayıp su içm eyi unut­ m a diyor. Eskiden yapm azdı bunlan. Keşke hep böyle ilgilense be­ nim le. Bazen varlığım ı bile unutuyor gibi geliyor bana. — Ama çok m ethediyor sizi. — Ö teki doktorlara, \"Kocam a söyleyin benim le biraz ilgilensin,\" dem iştim . O nlar da söylem işler am a hiç faydası olm adı, üstelik kızdı bana, onun için size b ir şey söylem edim . Siz ona ne dediniz ki bu ka­ dar değişti? — Çok m u değişti sahi? — D eğişti ya, keşke hep böyle olsa. — İnşallah daha da değişecek. Siz şim di yine benim önerileri­

BİNBIR GECE MASALI -2 279 me aynen uyun. Eşinizin yanında artık pek hastalıktan söz etm eyin. Erkekler m ızm ız kadınlan sevm ez. N eşeli ve m utlu görsün sizi. — Tam am D oktor H anım , hasta bile olsam onun yanında belli et­ meyeceğim. Size nasıl teşekkür etsem bilm em ki. — Rica ederim , benim için en büyük ödül sizi sağlıklı ve m utlu görebilm ek. Bir ay sonra daha iyi bekliyorum sizi. N ihal H anım gülerek yanım a geliyor ve beni yanaklarım dan öpe­ rek vedalaşıyor. K eşke bir gün onu gerçekten m utlu görebilsem ...

Panik- 3 Evet, işte Yaşar Bey yine karşım da. N e kadar değişti bu adam . La­ civert, çizgili, harika birtakım var üzerinde. K ravatı göz alıyor. A rtık eskisi gibi konuşurken terlem iyor. G özlerinin içi gülüyor ve her za­ m anki gibi yine çok sem patik. Belli ki artık keyfi iyice yerine gelm iş. — M erhaba Yaşar Bey. Şöyle buyurun. Ne var ne yok görm eyeli? — iyilik, sağlık D oktor Hamm. Çok şükür sağlığım iyi. Siz nasıl­ s ın ız ? — iyiyim , sağ olun. — A llah sizi başım ızdan eksik etm esin. Size ilk geldiğim günleri hatırlıyorum da ne berbat günlerdi onlar. Çok şükür artık düzeldim , am a bu sefer de bizim hanım ın keyfi kaçtı. — H ayırdır, nesi var eşinizin? — Canım bir şey yok aslm da am a ben iyileşince bizim düzen yi­ ne eskiye döndü. — N asıl yani? — Ben hastayken korkudan yalnız dışarı çıkam ıyordum . Yanım da ya ağabeyim olacaktı ya da eşim , işe b ile gitsem akşam a kadar kırk ke­ re arardım . Şehirlerarası seyahat h iç yapam ıyordum . Y azlan ben onu değil o beni tatile götürürdü. Sizin anlayacağınız ik i yıl boyunca ka­ dıncağız sadece benim le uğraştı. D üzelince yine eskisi gibi kendi başı­ m a işlerin peşinden koşar oldum . O m em leket senin bu m em leket be­ nim dolaşıyorum , işler birikm iş. Ağabeyim sadece çok m ecbur olduk­ ça ilgilendi. O pek sevm ez koşturm ayı. Benim hamm iki yıld ır benim hep yarım da olm am a alışm ış, şim di cam sıkılıyor. Beni ihm al ediyor­ sun deyip duruyor. H albuki b u benim işim in icabı. — Dem ek eşinizi kızdırdınız? — E e ... olacak o kadar. A llah sağlık versin de çalışalım . Yakında eşim de alışacak buna. Zaten bu hastalık beni o kadar değiştirdi ki, kim seye kıyam ıyorum . — Siz zaten kim seye kıyam ıyordunuz.

PANİK- 3 281 — Şim di daha da yufka yürekli oldum . Eskiden olsa, eşim öyle yaptıkça ona kızar, söylenirdim , şim di söylenm iyorum , onu anlam a­ ya çalışıyorum İki elim kanda olsa ona ayıracak zam an buluyorum . H er şey karşılıklı. Ben hastayken o benim le çok ilgilendi şim di sıra bende. Ben onu üzer m iyim hiç. — Böyle düşünm eniz ne güzel. Peki, bakıyorum hastalıktan hiç söz etm iyorsunuz, tam am en atlattınız herhalde. — Çok şükür, öyle sayılır. Dosyam a bir bakar m ısınız ben tedavi­ ye başlayalı ne kadar olm uş? — Sekiz ay olm uş. İlaçlan ne yaptınız? — Sizin talim atınızla geçen ay hepsini bıraktım . Sizin arada bir ih­ tiyaç duyarsanız alabilirsiniz diye verdiğiniz ilacı da hiç alm adım , da­ ha doğrusu gerek duym adım . Am a balon, ilaç cebim de. O yammda oldukça kendim i güvende hissediyorum . — Dem ek hiç gerek olm adı. — Ben ilaçsız yapam am sanıyordum . N asü oldu anlayam adım , hiç ihtiyaç duym adım. Sadece arada bir elim cebim e gidiyor, ilaç ye­ rinde duruyor mu diye kontrol ediyorum . — H arika, bu iş bitm iş, peki halen korktuğunuz için yapam adığı­ nız bir şey kaldı mı? — V allahi pek bir şey kalm adı. Yalnız her yere gidebiliyorum . Sadece henüz uçağa binem edim . Bir-iki kere niyetlendim vazgeçtim . Şoför beni her yere götürüyor. Ama yurtdışına çıkm adım . — Neden? — Aslm da yurtdışına gitm em gerekiyor. Biraz çekiniyorum işte. — Eskiden gider m iydiniz? — G itm ez olur m uyum. U çakla vızır vızır gezerdim . — Peki şim di neden gitm iyorsunuz? — Dedim ya biraz çekiniyorum . G erçi çok iyiyim am a uçakta bir şey oluverirse, yardım edecek kim se de yok. — N asıl bir yardım gerekiyor size? — Tam am , tam am , kızm ayın D oktor Hanım . D ediklerinizi unut­ muş değilim . —_N e dem iştim söyleyin bakalım ? — Bu hastalık ne öldürür, ne deli eder. A yrıca hiç yardım da ge­ rekm ez, kendiliğinden geçer dem iştiniz. — Başka?

2 8 2 MADALYONUN IÇI — Yine de çok sıkışırsanız ilacı alın hiçbir şeyiniz kalm az dem iş­ tin iz . — Tam am , sınıfı geçtiniz, öyleyse uçağa binm ek için neyi bekli­ yorsunuz? — Bir an önce ona da binm eliyim , değil mi? — K esinlikle evet. Eğer şim di binm ezseniz, daha sonra bunu yap­ m anız çok zor olur. Daha doğrusu bu tedavi sırasında üstesinden ge­ lem ediğiniz şeyler varsa, bunlar ilelebet sizinle kalır. H atırlarsanız ben sizden tedavinin ilk günlerinde h içbir şey istem edim . H içbir gayret istem edim am a şim di istiyorum . H astalık sırasında edindiği­ niz tüm alışkanlıklardan kurtulun, korkm ayın, ilacınız yanınızda. En ufak b ir endişede b ile ilaç alabilirsiniz. H atırlıyor m usunuz b ir ara bu ilaca alışm aktan korkuyordunuz? — H atırlıyorum tabii, aslında bu hastalıkla yaşam aktansa, öm ür boyu ilaç alm aya ben razıyım . — Am a bakın biraz gayretle, ben alabilirsiniz dediğim halde hiç ilaca gerek duym am ışsınız. Yakında cebinizde taşım ayı da unutacak­ sınız. — Siz ilk günler bana ilaç alm ayı unutacaksınız dediğinizde içim ­ den size gülm üştüm . Am a gerçekten de sonra sonra ilacı alm ayı unut­ maya başladım . Şim di de cebim de taşım ayı hiç unutm am sanıyorum ama m adem siz öyle diyorsunuz dem ek ki onu da unutacağım gün­ ler gelecek. — Am a şim di biraz daha gayret etm eli ve hastalığın olabildiğin­ ce üzerine gitm elisiniz. — Tam am , ilk fırsatta uçağa da bineceğim . G eçen gün yolda bi­ zim özel kliniğin acilinde çalışan doktoru gördüm . Selâm laştık. \"N erelerdesiniz, artık bize uğram ıyorsunuz,\" diyor doktor. \"Size ne uğrayacağım , iyileştim artık ben ,\" dedim . Çok şükür kurtuldum ora­ lardan. Peki D oktor Hanım size son bir soru sorm ak istiyorum . — Buyurun Yaşar Bey. — Bu hastalık b ir daha gelm ez değil m i bana? — Ö nem li olan bu hastalığın tekrar gelip gelm eyeceği değil. Siz eğer hastalığı tanır, ne yapm anız ve n e yapm am anız gerektiğini bilir­ seniz, bu sefer siz hastalıktan değil, hastalık sizden korkar. — Evet evet, ben onu tanım az m ıyım , artık o benden korksun. — O ldu bu iş. Size güveniyorum . Ama bir sorun olursa bilin İd ben hep buradayım . .

PA N İK - 3 283 — İşte bu bana yeter. Sağlıkla kalın D oktor Hanım . Bundan sonra inşallah sizi sadece ziyaret etm eye gelirim . — M em nuniyetle Yaşar Bey, eşinize selam lar... N e tatlı adam bu Yaşar Bey. Hem çok zeki, yetenekli ve çalışkan biri, hem d e bir insan ne kadar iyi olabilirse o kadar iyi. Y azık olm uş Yaşar Bey'in hasta olarak geçirdiği iki y ıla ... Yaşar Bey odadan çıkar çıkm az telaşla Tuna giriyor içeri. — D oktor Hanım , A nadolu'dan bir hasta getirdiler, biraz ajite, sa­ londaki diğer hastalanınız tedirgin oldular. Hem en onu göndereyim m i? — Tabii Tuna, bekliyorum . İki genç kız, koluna girdikleri bir delikanlıyla birlikte giriyorlar içe­ ri. O rta boylu, esm er, 22-23 yaşlarında sem patik tavırlan olan bu deli­ kanlı hiç durm adan konuşuyor. K ızlar onu karşım daki koltuğa büyük bir sevgi ve şefkatle oturtuyorlar. İkisinin de gözleri yaşlı. D elikanlı hiç ara verm eden ve ses tonu hiç değişm eden konuşm aya devam edi­ yor. O kadar h ızlı konuşuyor ki, ne dediğini anlam ak m üm kün olm u­ yor. Kızlardan daha büyük olanı bana dönerek anlatm aya başlıyor; — D oktor H anım , biz M ehm et'in ablalarıyız. O bizim her şeyi­ m iz, ne olur iyileştirin onu. O bunları hiç hak etm edi, m elek gibi bir çocuktur. N e hale geldi zavallı. Salondaki hastalar korktular ondan. M ehm et gibi bir çocuktan insanlar korkuyor. N e olur kurtarın onu. Şim di ikisi birden ağlıyor. K ardeşlerine bu sevgi dolu yaklaşım ­ larından etkileniyorum . İçim de tam dık b ir sızı başlıyor. Erkek kar­ deşim M ustafa'yı bir operasyon nedeniyle hastaneye götürm üştük. O gün m eslektaşlarım ın yüzüne m uhtem elen ben de böyle bakm ış ve \"K urtarın onu,\" dem iştim . Bu iki ablayı çok iyi anlıyorum galiba. Ö nce onları sakinleştirm eye çalışıyorum . — M erak etm eyin kızlar, M ehm et çok kısa sürede eskisinden da­ ha sağlıklı olacak. Sesim deki yum uşaklık ve şefkat beni b ile hayrete düşürüyor. O rtam yum uşuyor. K ızlar ağlam aktan vazgeçiyorlar am a M ehm et hâlâ konuşuyor. — H adi şim di anlatın bakalım , ne oldu M ehm et'e? — Size en iyisi her şeyi baştan anlatalım . Babam biz bild ik bile­ li hastaydı, ruh hastası. Bazen aylarca evden d ışan çıkm az, çalışm az, yem ez, içm ez, konuşm az, sabahlara kadar uyum az, evin içinde do­ laşır durur; bazen de aylarca eve girm ez, gezer, tozar, ne kadar pa­

2 8 4 MADALYONUN ÎÇÎ ram ız varsa hepsini harcar, hatta borçlanır, her önüne gelenle kavga eder, eve gelince de başta annem olm ak üzere hepim izi sıra dayağın­ dan geçirirdi. Bu nedenle çok doktora gitti, hastanelerde yatü, ilaçlar kullandı am a ne yaptıysa bu hastalıktan kurtulam adı. Norm al zam an­ larında dünyanın en iyi babasıydı ama norm al zam anı çok az olurdu. Zaten sonunda intihar etti, o da kurtuldu biz de. A ynı hastalık şim di de M ehm et'te başladı. Babam ın başına gelenler M ehm et'in de başm a gelecek diye çok korkuyoruz. Bu hastalıktan kurtuluş yok mu Doktor H anım ? — Dem ek babanızın hastalığı \"Bipolar hastalık\"m ış. M aalesef bu hastalık sıklıkla genetik bir geçiş gösterebiliyor. O halde M ehm et'inki de m uhtem elen aynı hastalık. Korkm ayın, bu tedavisi mümkün olan bir hastalık ancak bu tedavi biraz uzun ve zahm etli. — Zahm eti önem li değü Doktor Hanım , yeter ki kardeşim iz kur­ tulsun. A ltım ızdaki yatağı satar, yine bakanz ona. Bu çocuk aslın­ da hasta olacak bir çocuk değildi am a iki yü önce bir iş geldi başm a. M ehm et dayım ızın oğlu üe beraber sokakta gezerken, bir hiç yüzün­ den bilileriyle kavgaya tutuşm uşlar. Bu kavgada dayım ızın oğlu öl­ dürüldü. Bu olay M ehm et'i çok üzdü. Ö ldürülen çocuğu M ehm et çok sever, her şeyini onunla paylaşırdı. Ü stelik A li'n in ölüm ünden insan­ lar M ehm et'i sorum lu tuttular. — Neden? — C evd et'ti yeterince korum adı, yalnız bıraktı filan dedüer. Çök yalan akrabalar arasında husum et oldu. Ö zellikle dayım ın açık açık suçlam aları M ehm et'i kahretti. Bu olaydan sonra M ehm et aylarca ko­ nuşm adı, yem edi içm edi ve günlerce ağladı. A ltı ay kadar sonra bi­ raz toparlandı ve hem en askere gitti. Ö nceleri askerde iyiydi. Biz de M ehm et düzeldi diye seviniyorduk. Tam da o şuada annem hasta­ landı. \"Beyninde ur var,\" dedüer. A par topar am eliyata alddar an­ nem i. M ehm et'e durum u haber verdik, o da askerden izin alıp gel­ di. A m eliyat iy i geçti, annem düzeldi diye M ehm et birliğine geri dön­ dü. A ncak bir-iki gün sonra annem doktorların da hiç beklem ediği bir anda ölüverdi. H epim iz bir kez daha yıkıldık. Durum u M ehm et'e telefonla haber verdik. Çocuk şok oldu. Telefonu kapatınca ağlam a­ ya, bağırm aya, dövünm eye başlam ış. Bunu gören üstlerinden biri, belki de ne olduğunu büe anlam adan M ehm et'i fena halde dövm üş. Böyle bir şey nasıl olur, onu da anlayam adık. Y ani sizin anlayacağı­ nız, o ara talihsizlikler M ehm et'in peşini bırakm adı. O günden sonra

PANİK- 3 285 M ehm et b ir daha kendine gelem edi. A skerliği zaten bitm ek üzerey­ di. Teskereyi ald ı ancak o günden sonra yem edi, içm edi, uyum adı ve sizin de gördüğünüz gibi lüç susm adı. On beş-yirm i günde yedi kilo verdi. Konuşm aktan sesi kısıldı. M ehm et'e doğru dönüyorum. Koltuğun ucuna oturm uş bir yan­ dan konuşup, b ir yandan benim gözüm ün içine bakıyor. Şim di ab­ laların ik isi birden onun hem en yanı başm da saçlarım okşuyorlar. M ehm et hasta am a yalnız değil. Yalnız insanlarla dolu bu dünyada ne büyük zenginlik. H afifçe gülüm süyorum M ehm et'e. O da bana gü­ lüm süyor am a henüz beni dinleyem iyor. Sonra yeniden ablalara dö­ nüp, onlarla konuşuyorum . Yapılm ası gerekenleri tek tek anlatıyo­ rum onlara. Beni dinledikçe rahatladıklarım , gözlerindeki hüznün ye­ rini um ut pırıltılarına bırakm asından anlıyorum . Bana güvendikleri­ ni hissediyorum . Kaybolan inançlarım yeniden yakalam ak üzereler. — Beni sık sık arayın, diyorum . A blalar M ehm et'i aralanna alıp ona sanlarak çıkıyorlar odadan. Telefonun tuşuna basıp Tuna'ya, ücret alırken biraz esnek davran­ m asını, ne verirlerse kabul etm esini söylüyorum . Bu sevgi seli varken em inim ki M ehm et herkesten daha çabuk iyileşecek.

Çöp Apartman - 8 B ir hafta sonra işte yine N erim anlann kapısını çalıyorum . K apıyı Safiye açıyor, yüzünde h afif bir gülüm sem e var. \"H oş geldiniz Sevgili Ö ğretm enim ,\" diye karşılıyor beni. Salonun açık olan kapısının önün­ de ayak silm ek için kocam an beyaz b ir havlu serili. Salonun tem izlen­ diğini hem en anlıyorum , içerisi m is gibi, tertem iz kokuyor. K im bilir ne çok uğraştı burayı tem izlem ek için. A slında salon aydınlık b ir yer­ m iş. Cam ların ve perdelerin pisliğinden içeri ışık girm ezm iş m eğer. N e yapacağım ı şaşırıyorum . B ir yandan bu gelişm e beni çok m utlu ediyor, bir yandan da şim di bu tem iz salona girip girem eyeceğim i bi­ lem iyorum . — Safiye ellerine sağlık, nasıl da parlam ış salon, am a şim di ben ne yapm am gerektiğini bilem edim . Tem izlendiğine göre içeri girm ek ya­ saktır herhalde. — M aalesef öyle, şim di siz girseniz bile ben giremem. Çünkü ben bu halde oraya girersem , bütün salonu yeni baştan tem izlem em gere­ kir. Biraz daha zam an lazım . Şim diden sizinle birlikte salonda keyif kahvesi içeceğim iz günlerin hayalini kuruyorum . — Tam am , ne yapalım biraz daha bekleriz. Z or oldu mu tem izle­ m en? — G ülben'le birlikte yorulduk biraz, am a yine de eskiye göre çok daha kolay tem izledik. — Şim di nereler kaldı? — Sadece m utfakla salon tem iz, gerisi duruyor çünkü biz tem iz­ lenm eden oralan tem izlem enin bir faydası yok. Biz girip çıktıkça her yer kirleniyor zaten. — Peki siz ne zam an tem izleneceksiniz? — Bilm em ki, onu kendi başım ıza becerebilir m iyiz acaba? — Ha, şim di anladım , benim yaranda olm am ı istiyorsun, hadi öy­ leyse, Gülben nerede? — Banyoyu ovuyor. '

ÇÖP APARTMAN - 8 .287 — Dem ek kararlısınız. G üzel. Ayağım a b ir terlik ver de b ir an ön­ ce başlayalım şu işe. K afasını kaldırdığında gözlerinde ik i dam la yaş görüyorum . As­ lında bunun onlar için ne kadar önem li olduğunu biliyorum . Bu kızla­ rın asıl am acı tem iz, çok tem iz, en tem iz olabilm ek, o yüzden aylardır banyoya girip yıkanam ıyorlar. Ya bir şeyi eksik bırakır da, tam olarak tem izlenem ezlerse... O yüzden banyoya ya hiç girem iyorlar, ya da gi­ rerlerse çıkam ıyorlar. Dem ek artık vakit geldi. Safiye korkudan ve he­ yecandan ağlıyor. Ben de heyecanlanıyorum . İnşallah her şey yolun­ da gider de, Safiye zam anında çıkabilir banyodan. Safiye önde, ben arkada banyonun yolunu tutuyoruz. G ülben gülerek karşılıyor beni. Banyo pırıl p ın l olm uş. H er taraf sabun ve tem izlik m addesi kokuyor. K im bilir kaç saattir ovuyor buraları. Tezgâhın üzerine yedi-sekiz ka­ lıp sabim , lifler, keseler ve şam puanlar hazırlanm ış. Safiye her zam an­ ki gibi benim kahvem i yapıyor, yine m utfağın önündeki sandalyem ­ de oturuyorum. — N e dersiniz D oktor Haram , sizce becerebilecek m iyim bu işi? — Tabü becereceksin, geç bile kaldın, baksana salon ne güzel ol­ m uş. — Banyoya son girdiğim de vücudum da soyulm adık deri kal­ m am ış ve ben buna rağm en sekiz-on saat çıkam am ıştım banyodan. Ö zellikle abdest alm aktan çok korkuyorum . H ep yanlış oldu gibi geli­ yor ve her seferinde başa dönüyorum . — Bütün bunlar yoğun b ir sıkıntı, güvensizlik ve m oral bozuklu­ ğuyla ilgiliydi, şim di gayet iyisin, m erak etm e, herkes gibi yıkanıp çı­ kacaksın sen de. H adi şim di gir banyoya. Ben burada oturuyorum , bir sorun olursa seslen, hem en gelirim . * — Ö yle diyorsunuz h a ... Tam am , gidiyorum . A llah'ım bana yar­ dım e t... Safiye dua ederek banyonun yolunu tutuyor. Gülben başında du­ racak. Biraz sonra Gülben siyah, büyük bir çöp torbasıyla çıkıyor dışa­ rı. Sanırım bunlar Safiye'nin üzerindençıkanlar, içerden gelen su sesi­ n i duyuyorum . Bir saatten fazla zam an geçiyor, hâlâ dışarı çıkan yok. M erak ediyorum Biraz sonra G ülben banyodan başını dışarı uzatıyor, yüzünde endişeli bir ifade var. — Doktor Hanım biraz gelseniz, ben onu durduram ıyorum . A celeyle banyoya giriyorum . Safiye küvetin içine oturm uş, saçla­ rım çam aşır ovar gibi ovuyor. H afifçe inlediğini duyuyorum. H er yer

2 8 8 MADALYONUN İÇİ köpük için d e Dem ek bir saattir durm adan saçlarını yıkıyor. Yerde boş duran şam puan şişelerini görünce canım sıkılıyor. — N e o Safiye, şam puan üreticilerini zengin etm eye karar verdin galiba. Y eter artık, bak tertem iz olm uş saçların. H adi şim di durula ba­ kalım saçlarım . Çok m u eziyet ediyorum acaba bu kıza? H enüz banyoya girecek kadar iy i değil de, benim hatırım için m i bu eziyete katlanıyor, bunu bilem iyorum . Durm ayacak galiba. Saçlar yıkanm aktan kim bilir ne ha­ le geldi. Endişelenm eye başlıyorum . Sanla bütün hırsım saçlarından alıyor. Birden duruyor ve saçlarının köpüklerini duruluyor aceleyle. Sonra eline keseyi alıyor, küvetin kenarına oturup keselenm eye başlı­ yor. C ild i zaten sıcaktan yum uşam ış, sanki deri değiştiriyor. B ir süre sonra cild i önce kızarıyor, sonra da soyulm aya başlıyor. Devam eder­ se bütün vücudu yara içinde kalacak. — Bu da oldu. A rtık çıkacak k ir kalm adı. B ir kere de sabunlan, on­ dan sonra çıkabilirsin. Yine duruyor. Yavaşça başım bana doğru çeviriyor. Yüzü zaten ıslak olduğundan, bu sefer ağlayıp ağlam adığım anlayam ıyorum . Sonra lifi eline alıyor, iyice köpürtüp bütün vücudunda hızla gezdir­ m eye başlıyor. Tekrar tekrar sabunluyor vücudunu. 1 , 2 ,3 , 4 ,5 . — Y eter artık Safiye, her tarafın tertem iz oldu. Biraz daha devam edersen yine derilerin soyulacak, hadi çık artık. — H enüz tem iz olm adım k i... Sesi hırçın ve öfkeli. — H ayır, aksine tertem iz oldun, ben bundan em inim , hadi şim di abdestirıi de al ve çık. — Abdeste başlarsam sizce bunu bitirebilir m iyim ? — Tabii bitireceksin, ben buradayım ve her şeyi tam yaptığını gö­ rüyorum . Yüksek sesle saym aya başlıyor, ben de onunla birlikte sayıyorum , ikim izin sesi de heyecanlı. O sırada yanım da duran G ülben'i görü­ yorum . O da heyecanlı ve o da bizim le birlikte sayıyor. Şim di artık üç kişilik bir koro oluşturduk. Safiye önce ağzına ü ç kere, sonra bur­ nuna üç kere, abdest bitene kadar hiç durm adan sayıyoruz. Sonra Safiye'nin sesi çınlıyor banyoda; — Am an Tannm , sonunda tem izlendim , şükürler olsun sana. H ep birlikte gülüyoruz şim di, Safiye hem ağlıyor hem gülüyor. Önceden hazırladığı havlusunu uzatıyorum ona. M innet dolu bakış­

ÇÖP APARTMAN-8 289 lar var gözlerinde. Saatim e bakıyorum , Safiye banyoya gireli iki saa­ te yakın olm uş. \"Sıra G ülben'de,\" diyorum . \"Siz m erak etm eyin, onun başında ben duracağım . Bugün o da yıkanacak, siz çok yoruldunuz, artık b izi m erak etm eyin,\" diyor Safiye. Bir süre yine m utfağın önün­ de G ülben'le oturuyoruz. Biraz sonra Safiye geliyor yanım ıza. Pem be beyaz çiçekli bir elbise giym iş, ne esm eri, pem be beyaz bir kız Safiye, tıpkı üzerindeki elbise gibi. M utfağa girerken sadece terliklerini de­ ğiştiriyor, artık üzerine önlük giym iyor. Sevinçten gözlerinin iç i gülü­ yor. \"O ldu bu iş galiba,\" diyorum içim den. Benim de üzerim den bir yük kalkıyor sanki. O gün üçüm üz ilk kez başka şeylerden konuşuyo­ ruz. Safiye sözü hiç bize bırakm ıyor, hem konuşuyor, hem gülüyor. M İ 10

Cinini Çıkardım - 7 Rezzan bir yıld ır bana düzenli olarak geliyor. H ayatı oldukça dü­ zenli b ir biçim de devam ediyor. A nnesi altı ay önce evde yalnız oldu­ ğu bir gün, önce evdeki bütün ilaçlan alıp sonra da havagazm ı açarak intihar etti. Eşi onu bulduğunda çoktan ölm üştü. G eriye kısa bir mek­ tup bırakm ış. \"A fet beni çağınyor, biraz da onun yanında olm am ge­ rekiyor. Beni anlayacağınızı um arım .\" Rezzan bu ölüm ü benim tahm in ettiğim den daha h afif atlattı. Çünkü \"o adam \"dan başka dünyadaki hiçbir şey onu pek fazla ilgi­ lendirm iyor. Hem o, hem de babası, sanki N evin H anım 'ın böyle ya­ pacağını yıllard ır biliyorlarm ış gibi, h iç şaşırm adılar. Aynen A fet'te olduğu gibi kısa sürede hayatları norm ale döndü. Şim di eve yine es­ ki yardım cıları gelm eye devam ediyor. Tem izlik ve yem ek ona ait. A lışverişi yine baba yapıyor ve baba eskisi gibi akşam lan TV seyre­ derken, Rezzan da odasmda bir yandan radyosunu dinleyip bir yan­ dan da kitabım okuyor. H âlâ hiç arkadaşı yok. A ncak annesi öldükten sonra teyzesinin kızıyla daha yakınlaştılar. A rtık hafta sonlan birlik­ te dolaşıyor, yem ek yiyor, bazen de birlikte sinem aya gidiyorlar. Bu yaz, beraber tatil yapm a planlan var. O da bekâr, birkaç ju l önce eşin­ den ayrılm ış ve çocuğu yok. Rezzan bazen ondan öğrendiği kek ve bö­ rek tariflerini evde uyguluyor. Baba bunlardan çok m em nun. Çünkü eşi hayattayken, kilo alm asınlar diye, bu tür yiyecekleri yasaklam ış. Y ıllardır ne kek, ne de börek yiyorlarm ış. Ama bunun dışında evde değişen pek b ir şey yok. Annenin kurduğu düzen devam ediyor. Yeni alınan giysiler yıkanm adan giyilm iyor, çok m ecbur kalınm adıkça eve yeni b ir şey alınm ıyor ve hiçbir şeyin yeri değişm iyor. İşte Rezzan karşım daki koltuğa oturm uş, son bir ayda yaşadıkla­ rım benim le tartışm aya hazırlanıyor. A nnesinin ölüm ünden bir daha hiç bahsetm edi. Yine tem iz, şık ve bakım lı. — M erhaba Rezzan, yine bugün çok şıksın. — Teşekkür ederim Doktor1H anım . Elim den geldiği kadar kendi­

CİNİNİ ÇIKARDIM- 7 291 me özen gösteriyorum . Böyle olunca m oralim daha iy i oluyor. N e de olsa ben çalışan bir kızım , her zam an bakım lı olm am gerekiyor. — H aklısın Rezzan. Bence de böylesi çok iyi. Başka ne var ne yok? — Bizim adam nihayet gidiyor A nkara'dan. Biliyorsunuz geçen ay evlendi. Bir öğretm en hanım la evlenm iş. D ilerim m utlu olur. — Bunu gerçekten istiyor musun? — inanın bunda sam im iyim . M adem beni çok istediği halde ala­ m adı, bari bu kızla m utlu olsun ama ben istesem de bunun m üm kün olm adığım biliyorum . Onun aklı bende. Evlendiği için ona kızacağı­ m ı sanıyor. H er akşam şarkılarda benden özür diliyor, beni affet diye yalvanp duruyor. H albuki ben ona kızm ıyorum . Başka bir çaresi yok ki, bunu biliyorum . Şim di b ir başka ilde eşi ile yaşayacak. Daha faz­ la beni görm eye taham m ül edem edi galiba. H aldi adam . Y ıllardır göz verem i oldu. Ben giyinip kuşanıp gidiyorum , aklı bende kaldı. Belki her gün beni görm ezse daha rahat eder. Em inim bunun için gidiyor A nkara'dan. Ama yanılıyor. A klı sıra \"G öz görm ezse gönül katlanır,\" diyor am a beni unutm ası m üm kün değil. Bunu ikim iz de biliyoruz. — Y a sen, o gidince daha rahat edecek m isin? — Bilm em , benim için fark etm ez. Ha burada, ha başka yerde. Zaten biz bir araya gelm iyoruz ki. — Y ani onun A nkara'dan ayrılm ası seni üzm eyecek. — Benim için değişen b ir şey yok am a o çok üzülüyor. Yandı adam , çıra gibi yandı. Bazen bu özlem e dayanam ayıp intihar etm esin­ den korkuyorum. — H iç sanm ıyorum böyle b ir şey yapacağım . Sevm ek çok güzel b ir duygu, olsa olsa inşam m utlu eder. — Ö yle ya. Sevm ek hiç sevm em ekten her zam an daha iyi. B ili­ yorsunuz teyzem in kızı ile hafta sonlan beraber geziyoruz. O nun b ir sevgilisi yok. Ne o seviyor ne de onu seven var. H ayatı o kadar boş ki. iy i ki ben öyle değilim . Sizin direktifleriniz doğrultusunda ben ona bi­ le bunları anlatm ıyorum . O zannediyor ki, benim de bir sevgilim , se­ venim yok. Ö yle bom boş yaşıyorum bu hayatı. Bilm iyor ki, dünya­ nın belM de en büyük aşkım ben yaşıyorum . G eçen hafta doğum gü­ nüm dü benim . Sabaha kadar bütün radyolar benim doğum günüm ü kutladı. O gece ben de sabaha kadar uyum adım . Kapının önünden geçen arabaların kom aları h iç susm adı. Bazen bu adam a kızıyorum . Evlenip gidiyor am a benim kızdığım ı anlayınca nasıl paniğe kapılı­ yor, ben ona küseceğim diye nasıl korkuyor bir bilseniz. Adam ne bi­

2 9 2 MADALYONUN ÎÇİ çim âşık oldu bana. Aşk dediğin en çok kırk gün sürer diyor bazıları. Bir de gelip bizi görsünler. K ırk gün m ü yoksa kırk yıl m ı sürer artık ben de bilm iyorum . — Sahi bu aşk o kadar sürecek m i? — Sürecek D oktor Hanım sürecek. Biz ölsek d e bu aşk bitm eye­ cek. Bu adam norm al biri değil ki. N orm al insanların aşkı bitiyor. Ben de pek norm al sayılm am . — Sen de pek norm al sayılm azsın ha? — Sayılm am tabü, bir buçuk yıld ır size geliyor ve hâlâ ilaç kulla­ nıyorum . Bir şeyim yok madem/neden bana ilaç veriyorsunuz? — Bir şeyin yok dem edim ki ben. — Evet am a, bazı sorunlarım olduğunun farkındayım . — N e gibi sorunların var sence? — A slında bu soruyu benim size sorm am gerekiyor am a sorm a­ yacağım . Sorunlarım a gelince, ne kadar yalnız olduğum u görm üyor m usunuz? — Evet, yalnız olduğunu biliyorum . — N eden yalnızım ? G üzel m i değilim ? — Güzel b ir kızsın sen. — Param m ı yok, işim m i yok, aklım m ı yok? A slında hepsi fazla­ sıyla var ama ben ilişki kurm ayı becerem iyorum . İnsanlar benden bu­ cak bucak kaçıyor. Dairedeki ç a y a b ile gelip giderken herkesle soh­ bet ediyor da b ir beni atlıyor. N egatif elektrik yayıyorum çevrem e. İnsanlar benim yanım da huzursuz oluyorlar. O nlar gibi gülem iyo­ rum , espri yapam ıyorum , havadan sudan konuşam ıyorum . Kasılıp kalıyorum . G aliba bu ilaçlan da bunun için alıyorum . Ben diğer in­ sanlardan farklıyım . Onların her davranışım dikkatle izliyor ve yo­ rum luyorum . H er şeyden alm ıyorum . B ir türlü onlar gibi rahat olam ı­ yorum . İşte bu adam bütün bunlara rağm en onlardan birin i değil, be­ n i sevdi. Bunu h iç kim se küçüm seyem ez. Belki de bendeki bu farkla- n sevdi artık o kadarım bilem iyorum . Ama ona olan saygım giderek artıyor. Baştan çok hata yaptı, benim de onu sevebileceğim h iç aklına gelm ediği için böyle yaptı. Bunlar için artık onu suçlam ıyorum . Olan oldu b ir kere. Belld de en doğrusu buydu. G eceleri eve gidip de rad­ yom u açınca dünyanın en m utlu inşam oluyorum Böyle b ir aşkı kim - bilir kaç m ilyon kadın hayal ediyor am a bulam ıyor. — G aliba haklısın, kadınlar aşka erkeklerden daha çok önem ve­ riyorlar.

CÎNÎNÎ ÇIKARDIM- 7 293 — Bu, onların hayal b ile edem ediği kadar büyük b ir aşk. D iğer ka­ dınlar em inim ki bunu hayal b ile edem iyorlar. Kaç kadın için radyo­ lar her akşam bıkm adan usanm adan böyle aşk şarkıları çalıyor? Kaç kadın için bütün arabalar sanki sözleşm iş gibi, sabaha kadar kom a ça­ lıyor? Kaç kadım gittiği her yerde insanlar özel olarak karşılıyor ve a ğ ırlıy o rla r? — Bak bu son dediğini ben bilm iyorum . — Teyzem in kızı ile geçen gün yem eğe gittik. Ş ef garson belli ki tem bihli, b izi nasıl ağırlayacağım büem edi. Teyzem in kızı da şaştı bu işe. Hep buraya geldim . Servis çok iyi diyor. İçim den güldüm . Ayol bu adam varken biz nereye gitsek, bizi herkes kapılarda karşılayacak. Ne güzel değil mi? — G üzel ya. Peki sizin oraya gideceğinizi nereden biliyor? — O kadarını bilem em ama sadece garsonlar değil, restoranda ça­ lınacak m üzik bile önceden ayarlanm ıştı. Bana orada büe ilan-ı aşk et­ ti. Tabü bunu benden başka anlayan yok. Teyzem in kızı bile hiçbir şe­ yin farkında değü. Çok zeki, akıllı bir adam . İşini biliyor. Giderse git­ sin. H içbir şeyin değişm eyeceğim biliyorum artık. Am a aklı burada kalacak. Beni elinden kaçıracağından korkuyor. N e de olsa güzel ve alım lı bir kızım ben. Ü stelik her gün takıp takıştırıp öyle çıkıyorum sokağa. Bizim işyeri çok kalabalık. Bir sürü erkek var. H erkesten kıs­ kanıyor beni. İçim den gülüyorum . Beni kıskanm asına hiç gerek yok aslında. Ben kafayı kaldırıp kim seye bakm ıyorum ki. Bunu o da b ili­ yor am a ne olsa erkek. K endine söz geçirem iyor. Ö zellikle regli gün­ lerim de bana olan tutkusu daha da artıyor. B ir saniye peşim i bırakm ı­ yor benim . — O günlerin ne farkı var sence? — O günlerde kadınlar daha istekli olur diye duym uştum bir za­ m anlar. H erhalde bu istek bana yanlış yaptıracak diye korkuyor? — N asü bir yanlış? — Canım Önüme gelenle beraber oluveririm filan zannediyor. Benim öyle b ir kız olm adığım ı biliyor ve bana çok güveniyor am a er­ kek işte. Ç ok kıskanç. Elinde olsa benim giydiklerim e bile karışacak ama o kadar da değü. Ben özgür b ir kızım . N e istersem onu giyerim . — Sen aslında çok düzgün. Ve dikkatli giyiniyorsun. H iç aşın b ir şey görm edim sende. — Tabü canım , ben bunları büirim am a âşığın gözü kör olurm uş.

2 9 4 MADALYONUN İÇİ Yine d e kendinden b ile kıskanıyor beni. Biliyor musunuz artık mas­ türbasyon yapm ıyorum . — Neden? — Yapm ıyorum işte. Onu üzm ek istem iyorum . Buna bile üzülü­ yor. Dedim ya beni bazen benden kıskanıyor bu adam. — A ldığın ilaçların da cinsel istekleri azaltıcı etkisi vardır. — Yok canım , bu ilaçlardan değil. — Peki Rezzan. Bu adam ın gitm esine biraz canın sıkılm ış galiba am a anladığım kadarıyla onun buradan gitm esi ilişkinizi etkilem eye­ cek. O zam an m esele yok. — Evet, kesinlikle etkilem eyecek. Aşkım ız sonsuza kadar süre­ cek. Bundan hiç şüpheniz olm asın. — Benim için önem li olan senin sağlığın ve m utluluğun. Bu adam kadar, sen de ondan vazgeçm ek istem iyorsun. Onun gitm esi, istesen senin için iyi bir fırsat olurdu. Onu hayatından çıkarırdın am a bunu istem iyorsun. — Ben değil, asıl vazgeçm eyen o. Bunu neden anlam ak istem iyor­ sunuz? — Anlıyorum , hiçbir şeye karşı çıkm ıyorum . Dedim ya, benim için önem li olan o adam değil, sensin. Senin sağlığın ve m utluluğun. M adem bu adam ın varlığı seni m utlu ediyor, benim buna b ir itirazım olam az. Ayrıca artık onun sana bir zararı olm adığını görüyorum , hat­ ta seni m utlu bile ediyor. — Ö yle m utluyum ki, bunu size anlatam am . K arşı çıkm anızdan korkuyorum çünkü bu aşkı konuşabildiğim tek kişi sizsiniz. Eğer kar­ şı çıkarsanız çok zor durum da ve çok yalnız kalırım . Lütfen beni an­ lam aya çalışın. — Dedim ya, buna bir itirazım yok benim . Seni sağlıklı ve m ut­ lu gördüğüm sürece m esele yok. Ve seni çok iyi görüyorum . İşler na­ sıl gidiyor? — Bildiğiniz gibi, sorun yok. Bana verilen işleri eksiksiz yapıyo­ rum . — Baban nasıl? — iy i, televizyonun başından ayrılm ıyor. — Senin pasta, börek işleri ne âlem de, yine böyle şeyler yapıyor m usun? — H er hafta yeni bir şeyin tarifini alıp evde deniyorum . Babam yaptıklarım ı çok beğeniyor. \"Sen m eğer çök iyi bir aşçıym ışsın,\" di­

CİNİNİ ÇIKARDIM- 7 295 yor. Şim di de Örgü örm eyi öğreniyorum . Annem in örgü sepetinde bir sürü yün var. — Kim öğretiyor? — Teyzem in k m tabii ki. — Ya kitaplar ne âlem de? — M erak etm eyin, kitap okum ayı ihm al etm iyorum . A rtık ayda bir kitap bitiriyorum . Yeni aldığım kitapları önüm üzdeki ay size geti­ receğim , bakalım beğenecek m isilüz? — M em nun olurum , geçen seferkiler çok güzeldi, em inim yeni getireceklerin de güzeldir. — Ben artık gideyim . Teyzem in kızı beni bekliyor. Bugün yine birlikte yem ek yiyip sinem aya gideceğiz. Önüm üzdeki ay görüşürüz Doktor H anım , hoşça kaim. — G üle güle Rezzan, seni yine böyle m utlu görm ek istiyorum . Rezzan yine hafifçe gülüm seyerek odadan çıkıyor. Dem ek bu aşk ölene kadar sürecek ve ondan asla vazgeçm eyeceksin. Benim karşı çıkm am dan nasıl da korkuyorsun. M erak etm e Rezzan sen istem edik­ çe ben bu aşka hiç karşı çıkm ayacağım . Yeter ki sen m utlu hisset ken­ dini. Belki de bir gün artık bu aşka ihtiyacın kalm ayacak, kim bilir? R ezzan'ın tedavisi halen devam ediyor. Bir yandan anneden gelen genetik yatkınlık, bir yandan hasta b ir anne ile birlikte yaşanan çocuk­ luk ve gençlik yıllan, R ezzan'ı \"şizofreni\" gibi, psikiyatrinin en ağır hastalığının pençesine düşürm üş. Ama o, bir şekilde hayata tutunm a­ ya çalışıyor. İşinde çok başardı olm asa da, şim dilik b ir sorunu yok. Kafasında yaşattığı aşk bütün hızıyla devam ediyor. Y ine o adam ta­ rafından çok seviliyor ve yine bütün dünya ona bu aşkla ilgili m esaj­ lar veriyor ancak bu konu artık sadece ikim iz arasında konuşuluyor. D ışandan bakıldığında onun hasta olduğu kolay anlaşılm ıyor. Sadece içe dönük, az konuşan, arkadaşı olm ayan, yalnız bir genç kız. Tem iz ve bakım lı. Düşünüyorum da, çok değil, elli yıl önce olsaydı, Rezzan bundan sonraki yaşam ım m uhtem elen tam bir akıl hastası olarak sürdürecek­ ti. T ıp'taki, özellikle psikiyatri bilim indeki olağanüstü gelişm eler ve her gün bir yenisi piyasaya çıkan tedavi ed id gücü çok yüksek ilaçla­ rın bundaki payını inkâr edem eyiz. Ama hâlâ radyolar, televizyonlar ve kom alar her gün ona sevgili­ sinden gelen m esajları iletm eye devam ediyor.

Binbir Gece Masalı - 3 Zafer Bey aylarca getirdi eşini. Birkaç ay sonra N ihal H anım 'm tüm şikâyetleri sona erdi. Yavaş, yavaş birbirleriyle arkadaş olm ayı öğren­ diler. H er ikisi de aradıklarını birbirlerinde tam olarak bulam asalar bi­ le oğullarının varlığı, çevrenin desteği ve kendi gayretleriyle b ir arada yaşam ayı öğrendiler. Zafer Bey her y ıl iki-üç aylığına A lm anya'ya eski arkadaşlarını görm eye ve m em lekettekine hiç benzem eyen bir haya­ tı yaşam aya gidiyor, dönüşünde yine kaldığı yerden buradaki yaşam a devam ediyor. Bu seyahatlerde bir yıllık enerji depoluyor. N ihal Hanım ise sürekli hasta bir kadın olm aktan çıktı ve daha m utlu bir kadın oldu. Giderek geliştirdi kendini, m em leket onun o da m em leketin bir parçası oldu. Şim di onu herkes daha çok seviyor, gü­ ler yüzü, cana yakınlığı, m ütevazı kişiliğiyle arayanı soranı her geçen gün artıyor N ihal H anım 'm . Zafer B ey in babası kardeşinin ölüm ünden kısa bir süre sonra İstanbul'daki işleri bahane edip oraya yerleşti. Eşi ve kızı hâlâ Zafer B ey İerin yanı başındaki köşkte oturuyor. O sadece arada b ir ailesini görm eye geliyor. İstanbul'da koca bir otel yaptırm ış, en çok da onun­ la ilgileniyorm uş. İstanbul'un göbeğinde dört yıldızlı dokuz katlı lüks b ir otel. H alen orada kalıyor .ve otelin işletm eciliğini yapıyor. A ile bu durum dan hiç de şikâyetçi sayılm az. Zafer B ey'in tek kız kardeşi üni­ versiteyi bitirdikten sonra m em lekete dönüp fabrikalardan birinde sorum lu m üdür olarak çalışm aya başlam ış. Zafer Bey bu kez de babası V ahit B ey'in hastalığı nedeniyle ara­ dı beni. Bir-iki gün sonra randevu alıp babası ile birlikte geldiler, ön­ ce Zafer Bey giriyor içeri, — Hoş geldiniz Z afer Bey, nasılsınız? — Teşekkürler G ülseren H anım , iyiyiz dem eyi çok isterdim am a m aalesef bu sefer de babam hastalandı. — Buyrun oturun Zafer Bey, önce biraz sizi dinlesem iyi olacak. — Sağ olun efendim , size babam dan daha önce de bahsetm iş­

BİNBİR GECE MASALI - 3 297 tim , çok sert tabiatlı bir adam dır. Am a çok zeki, yetenekli ve çalışkan­ dır. 1930'lann Türkiye'sinden Alm anya gibi b ir ülkeye gidip eğitim alm ak, üstelik iyi dil bilm ediği halde okulu birincilikle bitirm ek ko­ lay şeyler değil. O zam an Ankara ya da İstanbul gibi büyük şehirlere yerleşip devletle çalışm ak yerine bizim küçük kentim ize dönüp ora­ da fabrikalar, işyerleri açm ış. Şim di kentim izde yüzlerce insan onun kurduğu işyerlerinde çalışır. M em leketine çok hizm et etm iş, insanlar­ dan çok dua alm ıştır. O kim seye yaklaşm az am a herkes çok sever ve sayar onu. Babam a bu yıl bir haller oldu. Ö nce hiç olm adığı kadar çok para harcam aya başladı. Â deta herkese para dağıttı. Ben fabrikadan m al­ ları kam yona yükleyip İstanbul'a, ona yolluyorum ama bunların pa­ rası bir türlü bana dönm üyordu. Ancak hepim iz ondan çok çekindi­ ğim iz için kim se babam a bunun hesabım soram ıyordu. Bir süre son­ ra durum aniden değişti. Bu sefer de otelden h iç dışarı çıkm az, yem ez içm ez uyum az olm uş. O tel personeli durum u bana haber verince, kal­ kıp İstanbul'a yanına gittim . Bana garip şeyler söyledi. \"A ç kalaca­ ğız, el âlem e m uhtaç olacağız, çok hata yaptım , bunların bedelini na­ sıl ödeyeceğim ?\" gibi. Bunların hiçbiri doğru değil. O ara çok para harcadı am a biz öyle kolay kolay yıkılm ayız. Durumumuz hâlâ çok iy i ama bunu babam a bir türlü anlatam adım . Zaten o kim seyi dinlem ez. \"Siz hastasınız, bir­ likte m em lekete dönelim ,\" dedim , kabul etm edi. Doktora götürm ek istedim , beni fena halde azarladı. M ecburen geri döndüm. Bir süre sonra İstanbul'daki oteli yok pahasına sattığım duydum . Durup du­ rurken koca oteli kim seye haber verm eden, hem de m afyaya satm ış. Buna hiçbirim iz b ir anlam verem edik ve ben yine İstanbul'a yanına gittim . Bu sefer onu daha da kötüleşm iş buldum . \"Sizi N ihal'i iyileşti­ ren doktora götüreceğim ,\" dedim . Pek fazla itiraz etm edi, zaten itiraz edecek gücü de kalm am ıştı, birlikte geldik. Z or ayakta duruyor, çök­ m üş, zayıflam ış. Babam ı böyle görm ek çok zorum a gitti. Onu da iyi edersiniz değil m i? Zafer Bey'in sesi neredeyse ağlam aklı çıkıyor. — M erak etm eyin Zafer Bey, um arım kısa sürede düzelir babanız, isterseniz şim di onu alalım içeri, ben size daha sonra bilgi veririm . — M innettar olurum efendim , izn in izle... Zafer Bey gözlerindeki nem i silerek çıkıyor. Babasının hastalığın­ dan çok etkilenm iş, halbuki ona ne kadar kızgındı. Bu hep böyledir.

2 9 8 MADALYONUN İÇİ İnsanlar en büyük düşkünlüğü en çok kızdıkları nisana gösterirler. Ah bu bilinçdışm ın bitm ez tükenmez oyunları. Hem kızıyor hem de bun­ dan ne biçim suçluyor kendini. Ama bir yandan da gurur duyuyor ba­ basıyla. N e de olsa pek çok şeyini ona borçlu. H erkesin bu çok kork­ tuğu, çekindiği adam ı m erak ediyorum doğrusu. M asam ın arkasın­ da ayakta bekliyorum onu. Koridorun ucundan V ahit Bey görünüyor. Zayıf, uzun boylu, 74 yaşına rağm en hâlâ son derece yakışıldı görünü­ m üyle yavaş yavaş odama doğru geliyor. Dim dik yürüyebilm ek için çok çaba sarf ettiğini hissediyorum . İçeri girince elleri iki yanında uzun uzun inceliyor beni. Aman Tanrım o ne sert bakışlar. H afifçe ürperdiği­ m i hissediyorum . Sonra sağ elini yavaşça bana doğru uzatıyor; — Ben V ahit K arahan... Yüzünün ifadesi hiç değişm eden elim i sertçe sıkıyor. Buyurun di­ yerek oturm asını işaret ediyorum . Ben oturm adan oturm uyor. Sonra yine ifadesiz b ir şekilde bakm aya devam ed iy o r... Buraya gelm ekle iy i edip etm ediği konusundaki tereddüdü belli ki devam ediyor. — Sizi biraz tanıyabilir m iyim V ahit Bey? — Zafer anlatm ıştır. Sesi gökgürültüsünü andırıyor. Bu adam hastayken büe korkutu­ yor inşam . Sağlıklı halini m erak ettim doğrusu. Ü stelik bana h iç de dostça bakm ıyor. Sanki \"N e soracaksan sor da, bir an önce gideyim ,\" der gibi bir hali var. — Evet oğlunuz sizden çok bahsetti bana. — Ijd öyleyse, her şeyi biliyorsunuz dem ektir. — B ir şeyler bildiğim doğru am a her şeyi bildiğim söylenem ez. Çok sert m izaçlı olduğunuzu, konuşm ayı pek sevm ediğinizi ve son günlerde hasta olduğunuzu anlattı. Zaten bütün bunları şu anda gö­ rüyorum . G erçekten çok sert bir görünüm ünüz var ve benim le konuş­ m aya hiç istekli görünmüyorsunuz. Ama konuşm azsak size pek faz­ la yard ım a olam am. — Bana zaten yardım cı olabileceğinizi sanm ıyorum . A yrıca yar­ dım filan da istem iyorum . Z a ferin hatırı için geldim buraya. Yüzü o kadar kederli ve hüzünlü ki, belki de buna keder bi­ le denem ez. Sanki çoktan ölm üş gibi. H iç yaşam belirtisi kalm am ış. Ü stelik ne hasta olduğunun bilincinde ne de düzelm e um udu var. İşte depresyon dediğim iz hastalık, bu kadar güçlü. Koca bir çınarı bi­ le ağına düşürm üş, yavaş yavaş boğup öldürüyor. O kadar üm itsiz ki, çektiği aad an bile şikâyet edem iyor. İçim sızlıyor. V ahit B ey'e ne

BlNBÎR GECE MASALI - 3 299 yapıp edip yardım etm eliyim . Sesim i iyice yum uşatarak konuşm aya başlıyorum . — V ahit Bey, anladığım kadarıyla ağır b ir depresyonunuz var. Zor ve ıstıraplı bir hastalıktır bu. Önce insanların um utlarını kırar, yaşama sevincini yok eder. Sonra yavaş yavaş ruhsal çöküntü baş­ lar. Ağır bir karam sarlık, olum suz duygu ve düşünceler egem en olur. Kişi her konuda pişm anlık ve suçluluk hisseder. K endine olan saygı­ sı biter. U ykular bozulur, iştah kesilir, zam an bir türlü geçm ez ve ağır bir iç sıkıntısıyla birlikte kişi ölm ek ve bu ıstıraptan b ir an önce kurtul­ mak ister. Bütün bunlar sizde de var mı? Beni dikkatle dinliyor ve yavaşça bakışlarım yere doğru çeviriyor, bir süre öylece kalıyor. Sonra hiç yüzüm e bakm adan ve kısık bir ses­ le konuşm aya başlıyor. — H ayatım ın sonuna geldim . A rtık bir an önce ölm ek istiyorum . Lütfen beni rahat bırakın. — V ahit Bey, am acım sizi rahatsız etm ek değil, tam tersine sizi bi­ raz olsun rahatlatabilm ek. — Olm ayacak duaya âm in dem em ben. — Dem ek o kadar um utsuzsunuz? — Depresyon geçiren herkes böyle düşünür. G eçm işte yaptığı en küçük hataları bile büyütür. — En küçük hataları h a !... Siz ne biliyorsunuz ki, bilm ediğiniz çok şey var. — H epim iz hata yapabiliriz. Acaba siz çok m u abartıyorsunuz bu hataları? — Beni hiç anlam adığınız belli. Çok günah işledim , Şim di bu gü­ nahların cezasm ı çekm e vakti geldi. M aalesef bu ceza bitm eden Tanrı ölm em e bile izin verm eyecek. Sizin yapabileceğiniz b ir şey yok. Onun için boş yere yorm ayın kendinizi. — Ben doktorum ve görevim bana gelen h astalan elim den gel­ diğince iyileştirm eye çalışm ak ve sizin hasta olduğunuzdan hiç şüp­ hem yok. işin kötüsü siz iyileşm eden buna inanm ayacaksınız. Zaten bu gün bana inanm anızı ya da güvenm enizi beklem iyorum sizden. Ama biraz konuşun benim le. — Ben zaten konuşm ayı pek sevmem. — B elli oluyor. Bu kadar aksi ve sert b ir adam ı yakınlan neden bu kadar çok seviyor acaba?

3 0 0 MADALYONUN İÇİ — Seviyorlar m ı? — Zafer Bey sizin hastalığınızı bana anlatırken neredeyse ağlaya­ caktı. — Z afer'in hayatım m ahvettim . Siz biraz önce buna küçük hata dediniz. Onun N ih al'le neden evlendiğini ve şim di ne kadar m utsuz olduğunu biliyor m usunuz? Affetm iyorum kendim i. — Am a bunlar çok geçm işte kalm ış. Zafer Bey'in şim dilerde m ut­ suz olduğu da söylenem ez. Sizin hastalığınız ise yeni. — Eğer hem en ölm em m üm kün olsa, bunu istiyorum artık. Daha fazla yaşarsam kim bilir daha ne yanlışlar yapacağım . T an n 'ya inan­ cım olm asa ve intihar etm enin günah olduğunu bilm esem , şim diye kadar çoktan kendim i öldürürdüm . Am a Tanrı günahlarım ın bedelini bu dünyada ödem em i istiyor, bu yüzden öldürm üyor beni. — N e zam andan beri kendinizi bu kadar günahkâr hissediyorsu­ nuz? — Hep Öyleydim am a birkaç aydır bu düşünceler netleşti. — U ykularınız nasıl? — Yatınca b ir-iki saat dalıyorum , sonra yüreğim de acayip b ir yan­ m ayla uyanıyorum , içim cayır cayır yam yor. En zoru bu işte. — Bu sıkıntı ve yanm a ne kadar sürüyor? — H iç geçm iyor am a akşam a doğru biraz hafifliyor. — Bu yoğun karam sarlık da son aylarda m ı başladı? — Bunların hepsi gerçek, işleri de berbat ettim . Bu gidişle yalan­ da aç kalacağız. Bütün aile benim yüzüm den perişan olacak. H albuki onların b ir suçu yok. Benim günahlarım ın bedelini onların ödem esi­ n i istem iyorum . — O teli bunun için m i sattınız? — Evet, satm am gerekiyordu. O oteli işletecek, yönetecek gücüm kalm adı. Bir an önce elden çıkardım . — Bu hastalık inşam yanıltır, insanlar depresyonda doğru karar alam az. Yargılam a ve karar verm e sistem leri bozulur. — Öm ür boyu yanlış yaptım ben. Am a bugüne kadar kim se cesa­ ret edip söyleyem edi bunu bana. — Ben geçm işteki yanlışlan kastetm edim . Eğer yanlış aram aya kalkarsak hepim izin geçm işinde yanlışlar vardır. Bu oteli eğer ister­ seniz geri alabiliriz. Çünkü hastayken verdiğiniz b ir karar bu. Y asalar önünde bu karar geçersizdir. Size bunu belgeleyen bir rapor verebili­ rim . Ama önce şu hastalığı tedavi edelim .


Like this book? You can publish your book online for free in a few minutes!
Create your own flipbook