Important Announcement
PubHTML5 Scheduled Server Maintenance on (GMT) Sunday, June 26th, 2:00 am - 8:00 am.
PubHTML5 site will be inoperative during the times indicated!

Home Explore madalyonun içi g budayıcı

madalyonun içi g budayıcı

Published by kardelen.1099, 2021-12-26 15:35:01

Description: madalyonun içi g budayıcı

Search

Read the Text Version

BjNBİR GECE MASALI - 3 301 — Bu, hastalık m astalık değil. Beni telkin yoluyla etkileyebileceği­ nizi sanıyorsanız yanılıyorsunuz. — Sizi hiçbir konuda ikna etm eye çalışm ıyorum . Zaten bunu ya­ pam ayacağım ı biliyorum . Sadece hasta olduğunuzu kabul etm enizi istiyorum . Çünkü size ilaç vereceğim . Ancak bu ilaçlan çok düzenli kullanırsanız iyileşebilirsiniz. Yoksa telkinle bu iş olm az. — N e işe yarayacak ilaç, benim düşüncelerim i m i değiştirecek? — V ahit Bey, siz A lm anya'da eğitim gördünüz değil mi? — Evet. — M üspet ilim okuduğunuza göre beni anlayacağınızı umu­ yorum . Bu hastalıkta, beyin hücrelerindeki enzim sistem lerinde ba­ zı değişiklikler oluyor. Denge bozuluyor. Bu ilaçlarla, bozulan en­ zim dengelerini düzeltm eye çalışıyoruz. O yüzden ilaçlar hem en etki­ li olm uyor. İlk günlerde hastada lüçbir düzelm e görülm üyor. N e za­ man bu denge değişm eye başlarsa ancak o zam an hastanın şikâyet­ lerinde bir azalm a başlıyor ve giderek hastalık tam am en düzeliyor. A ntibiyotikler gibi yani. Biliyorsunuz onlar da ilk alındığında etkili olm az. — Siz benim hasta olduğum dan em in m isiniz? — Evet em inim . Daha önce h iç benzer bir hastalık geçirdiniz m i? — H ayır am a babam da vardı galiba. — N asıl b ir şeydi babanızınki? — Bazen aylarca eve kapanır, yem ez, içm ez, konuşm az, bütün dünyaya küserdi. Bazen de çok neşeli ve konuşkan olurdu. H esapsız para harcardı o zaman. — Bipolar hastalık.” Dem ek size de oradan intikal etti. — A ynı hastalık m ı yani? — Ö yle görünüyor. Sizde de sanınm bu ağır karam sar ve sıkıntılı dönem den önce çok aktif, neşeli ve hareketli bir dönem olm uş. — Çok iyiydim o zaman. — M anik hastalık deriz ona. Depresyonun tam tersidir. Dünyayı tozpem be gösterir insana, yaşam a sevinci artar, enerji hiç bitm ez. Çabuk kızar, çabuk ikna olur, çok güler, çok konuşur ve çok para har­ car bu hastalar. Depresyon gibi çok ağır ve ıstıraplı bir hastalık geçiren insanlara Tann'nm b ir lütfü gibidir. Ancak kişi çoğu zam an bu coş-(*) (*) Bipolar hastalık: Nöbetler halinde gelen, depresifnöbette durgunluk, manik nöbette taşkınlık yapan bir hastalık.

3 0 2 MADALYONUN ÎÇÎ kuyla kontrolü kaybeder ve başı dertten kurtulm az. G üzel ama teh li­ keli b ir hastalıktır. — Güzel ha? — H astalığın güzeli m i olur diyeceksiniz am a dünyada inşam m utlu eden tek hastalık budur işte. A ncak insan bu dönem de o kadar cesur olur ki m addi m anevi çok zarara girer. — Babam gibi. — Evet hem babanız hem de siz. — Ben birkaç ay önce ömrüm boyunca hiç olm adığım kadar iyi hissetm iştim kendim i. — Ö yledir, bu hastalıkta insan kendini çok iyi hissettiği için dok­ toru ve tedaviyi kesinlikle reddeder. Böyle hoş b ir anım var, anlatsam dinler m isiniz? — M em nuniyetle. Benim le az da olsa ilişki kurmaya başladı bunu iyi kullanm alıyım . — Y ıllar önce yan dairem de iki avukat çalışırd ı. B irisi benim çok eski bir dostum ve saygı duyduğum bir ağabeyim di, hatta bu m uaye­ nehaneyi bana o bulm uştu. Ben sabah saat on birde gelip akşam geç saatlere kadar çalıştığım için onlarla pek karşılaşm azdık. Bir ara yan dairede bir hareket başladı. A kşam lan ben çıkarken A nkara'nın ün­ lü restoranlarının beyaz sm okinli garsonları, ellerinde kocam an tepsi­ lerle büroya yem ek taşıyor, ünlü sanatçıların b iri girip b iri çıkıyordu. M üzik ve kahkaha sesleri benim m uayenehanem e kadar geliyordu. B ir gün, o da eski dostum olan Kem al Bey bana gelip biraz konuş­ m ak istediğini söyledi. \"M em nuniyetle,\" dedim . K arşılıklı birer kah­ ve içerken, \"A m an G ülseren, benim ortağa b ir şeyler oldu, adam ani­ den değişti. A slında çok iyi, ciddi ve saygılı b ir insandır am a son gün­ lerde sanki kontrolden çıktı, belki kahkahaları buraya kadar geli­ yordur. Çok varlıklı bir adam dır am a bu harcam aya dağ dayanm az. A nkara'da ne kadar eşi dostu varsa, hepsi her gün bizim bürodalar. W ashington Restoran yem ek taşım aktan yoruldu. Kendisi m üziği çok sever. Sanatçıların b iri gelip biri gidiyor. A ilesini de tanırım , çok iyi insanlardır. G eçen gün kızı gizlice beni aradı, 'Babam a bir şeyler oldu, evde terör estiriyor, ne olur yardım edin, biz artık başa çıkam ıyoruz,' dedi. Benim de aklım a sen geldin. Böyle bir hastalık olur m u? Ben bir punduna getirsem , onu da alıp sana bir kahve içm eye gelsek, b izi ka­ bu l eder m isin?\" dedi. \"Tabu, beklerim ,\" dedim . Ertesi gün C evdet B ey 'i de alıp geldi. Bu odada üçüm üz kahve içip sohbet ettik. Bu has­

BÎNBÎR GECE MASALI- 3 303 talar çok tatlı olur, pozitif enerji yayarlar etrafa. Cevdet Bejdin kahka­ halarım hâlâ unutam ıyorum . Salonda bekleyen hastalar bile şaştılar bu işe, çünkü doktor m uayenehanelerinde olsa olsa ağlanır. Böyle gü­ lene, hele kahkaha atana pek rastlanm az. Büyük bir TER filosu varm ış Cevdet Bey'in. Benim le tanıştığı o gün, son TIR da satılm ak üzereym iş. Halbuki o TER'lan alabilm ek için yıllarım verm iş. Köy Enstitüsü m ezunuyken, b ir yandan öğretm en­ lik yapm ış, bir yandan da hukuk okum uş, hayatı bin b ir m ücadeleyle geçm iş, sıfırdan buralara gelm iş ve bir hastalıkla hepsini kaybetm iş. Tabü kendisi hasta olduğunu kesinlikle kabul etm iyordu ama ilaç verm ek istediğim i duyunca, \"Sizi m i kıracağım Doktor Hanım , verin üaçlan içeyim , sizin elinizden zehir olsa içerim ,\" diyor ve yine kahka­ halarla gülüyordu. Som adan çok daha iyi dost olduk Cevdet BeyTe. A ilesini d e tam dım , m ükem m el insanlar. K ızı hâlâ yakın dostum dur. Bu hastalığın bir daha tekrar etm em esi için ömür boyu ilaç alm ası ge­ rekiyordu. Depresyona girdiği dönem ler altı ay evden çıkm az, çalış­ maz ve bu ıstırabı tek başına çekerm iş. Bir süre ilaçlarım aldı ama son­ ra iyi olduğuna güvenip bırakıverm iş ilacı. O hastalığım unuttu ama hastalık onu unutm adı. Bu yüzden her şeyini kaybetti, hayatım bile. Çok iyi insandı, Allah rahm et etsin. — Dem ek öldü h a ... Bu hastalık öldürür mü itısam ? — O, hastalıktan değil, hastayken yaptığı hatalar yüzünden öldü. Çok severdim kendisini. D ünyanın en aksi, en tatlı ve iy i kalpli insa­ nıydı. — A ksi m iydi? — A ksiydi. — Benim gibi m i yani? — Evet sizin gibi. — insan hem aksi hem de iyi olabilir mi? — Neden olm asın? — Benim için aksi dedikleri kesin ama iyi diyen çıkar m ı bilm iyo­ rum. — Böyle ağır bir depresyondayken kendinizi sevm enizi ve beğen­ m enizi beklem iyorum am a ben sizin çok zeki, çalışkan, başardı b iri ol­ duğunuzu, pek çok insanın elinden tuttuğunuzu biliyorum . Şim di yi­ ne sizi teselli ettiğim i sanacaksınız, en iyisi ben sizin ilaçlarınızı yaza­ yım. — Size saygısızlık etm ek istem iyorum , işinizi iyi yaptığınız belli.

3 0 4 MADALYONUN ÎÇÎ Bu odaya girerken bir-iki dakika sonra çıkm ayı planlıyordum . Zafer isted i diye geldim buraya. H asta iyi olm ak istem iyorsa doktor ne yap­ sın. inanın H anım efendi ben artık yaşam ak istem iyorum . Kim seyi üz­ m ek ve yük olm ak istem em . Ama göğsüm ün üzerinde öyle b ir sıkıntı var ki, işte buna dayanam ıyorum . Bunu geçirebilir m isiniz? — Tabü V ahit Bey, o sıkıntıyı hem en alacağım sizden, rahatça uyuyacaksınız ama biraz önce de söylediğim g ibi hastalığın tam am en geçm esi en az bir ayım ızı alır. Bir ay sonra yine bekliyorum sizi. — Bu sıkıntıyı geçirebilirseniz size m innettar olurum . V ahit Bey ayağa kalkıyor, önünü ilikliyor ve başıyla beni hafifçe selam layarak tıpkı Zafer Bey gibi bana arkasını dönm eden odadan çı­ kıyor. Bu ailenin nezaketi bir başka. Sonra Zafer Bey giriyor içeri, en­ dişeli gözlerle bakıyor bana. — Babanım içerde bu kadar kalacağım sanm ıyordum . Konuştu m u sizinle? — Konuştu, m erak etm eyin babanız düzelecek. Ancak gerçekten çok hasta, bu ara onu yalnız bırakm ayın. — Bırakm ayız, itiraz etse de onu m em lekete götüreceğim , in tih ar etm esinden endişeleniyorsunuz değil m i? — H er depresyonda bu risk vardır. — Ne zam an düzelir? — Bir ay içinde. Sıkıntısı ilaçlardan hem en sonra azalır, uykuları düzelir ve iştah artm aya başlar. Şu otel işiyle de ilgilenin, ben babanı­ zın durum unu bild irir b ir rapor yazacağım , hem en m ahkem eye baş­ vurursanız satış iptal edilebilir. — Öyle m i, m em nun oldum ama babam ın sağlığı her şeyden önem li. Serttir filan am a o bizim atam ız, ona çok şey borçluyuz. — Biliyorum , ilaçların tarifeleri burada yazılı, bir ay sonra yine bekliyorum , bir sorun olursa arayın beni. — Tam am efendim , her şey için teşekkürler, tam bir ay sonra yi­ ne getireceğim babam ı. — Güle güle, N ihal H anım 'a selam lar. B ir ay sonra baba-oğul yine geldiler. Bu sefer içeri önce V ahit Bey girdi. Eskiye göre çok daha iyi görünüyordu. Depresyonun o taham ­ m ül edilm ez sıkıntısı kaybolm uş, yavaş yavaş hayata geri dönm eye başlam ıştı. H afifçe tebessüm ederek elim i sıkıp karşım daki koltuğa oturdu ve konuşm aya başladı. Sesi daha yum uşak ve dostçaydı.

BINBÎR GECE MASALI - 3 305 — Size m innettarım D oktor Hanım , o korkunç sıkıntıdan kurtar­ dınız beni. Aslmda size sadece Z afer'in hatırı için gelm iştim , iy i olaca­ ğım a hiç inancım yoktu ama siz bana hastalığım la ilg ili bilgi verirken kafam da b ir şim şek çaktı. Bana kom şunuz Cevdet B e y i anlatm ıştınız, hatırladınız m ı? Siz tam olarak benim babam ı anlatıyordunuz bana. Babam yıllarca çekti bu hastalığı. Bazen aylarca evden çıkm az, konuş­ m az, sanki bitkisel hayata girerdi. Sonra bir sabah sanki hiçbir şey ol­ m amış gibi kaldığı yerden hayata başlar, bazen de aylarca eve barka uğram az, barlardan, pavyonlardan çıkm az, neyim iz var neyim iz yok har vurur harm an savururdu. O zam an ev halkı, başta annem olm ak üzere ne yapacağım ızı şaşırır am a yine de dayak yem ekten kendim i­ zi kurtaram azdık. Ö nceleri bunun hastalık olduğunu bilm ez, babam ın huyu böyle sanırdık. Sonra sonra anladık ki bu b ir hastalık çünkü ba­ bam hasta değilken bam başka biriydi. İlkbahar gelecek diye ödüm üz kopardı. Eğer ilkbaharı atlatabilirsek, o sene hastalanm azdı. O zam an­ lar pek bir çaresi yoktu bu hastalığın. O gün siz bana Cevdet B e y i anlatırken babam ın hastalığım anlat­ tığınızı fark ettim . Dem ek aynı hastalık biraz geç de olsa bende de baş­ lam ış. İşte o zam an hasta olduğum a inandım . Sizin verdiğiniz ilaçlar­ la durumum düzeldikçe, bu inancım daha da arttı. Ben yıllarca ba­ bam dan nefret ettim ; bizi perişan etti, m alım ızı m ülküm üzü dağıttı, bize yakışm ayacak şeyler yaptı diye. G erçi bugünüm üzü ona borçlu­ yuz. O devirde beni Alm anya'larda okuttu ama yine de çok eziyet etti bize. Kendim hastalanınca onu nihayet anladım . Y ıllarca boş yere kız­ m ışım babam a. M eğer ne çok ıstırap çekm iş zavallı... — Yani yıllard ır içinizden çıkm ayan bu soruna çözüm oldu bu hastalık, öyle m i? ‘ — Öyle ya, yıllar sonra içim den babam la barıştım . Sayenizde ol­ du bütün bunlar. Bundan sonra V ahit Bey sık sık geldi bana. H astalığı sırasında çok ucuza m afyaya kaptırdığı oteli m ahkem e kanalıyla geri a ld ı... Çok sert kişiliğine rağm en, çok güçlü duygulara sahipti. Ancak bu çok zengin iç dünyasını kim selerle paylaşam am ıştı. Son gelişinde bana şöyle diyordu; — Öm ür boyu çok çalıştım ve çok para kazandım . Hem ülke­ me hem de m em leketim e hizm et ettim . Dünyada parayla satın alına­ m ayacak şeyler varm ış. H astalığım bana geç de olsa çok şey öğretti.

3 0 6 MADALYONUN IÇÎ Keşke ailem e ve yakınlanm a daha çok vakit ayırsaydım . Para kazan­ m ak kadar gönül de kazansaydım . Sanata, özellikle şiire çok m eraklıydı. Y ine b ir gün A ttila Ilhan'ın \"Ben Sana M ecburum \" adlı şiirinden şu dizeleri okum uştu. \"Sevmek kimi zaman rezilce korkuludur İnsan bir akşam üstü ansızın yorulur Tutsak ustura ağzında yaşamaktan Kimi zaman ellerini kırar tutkusu Birkaç hayat çıkarır yaşamasından Hangi kapıyı çalsa kimi zaman Arkasında yalnızlığın hınzır uğultusu...\" Yalnızdı V ahit Bey, çok yalnız. — N e eşim e ne de çocuklarım a bir gün olsun sevgi ve şefkat gös­ terdim . Yakınım daki insanlar yüzüm ün güldüğünü görm ediler. H epsini m utsuz ettim , sadece korktular benden. Ben de zaten bunu istiyordum , am a bunu yaparken asıl kendim i cezalandırdığım ı fark edem edim . H erkesin korktuğu, kim senin yaklaşm aya cesaret edem e­ diği yapayalnız bir adam olup çıktım . Beni çoktan çıkarm ışlar hayat­ larından. Ölm eden unutulm uşum , unutturm uşum kendim i. O nlara kızm aya hakkım yok. V ahit Bey bana gönderdiği son tebrik kartının köşesine ise şunla­ rı yazm ıştı: \"Korkacak bir şey yok, Hesap tamam, Sıram geldi artık, Biliyorum... Kendimi hazırladım, Ağlamıyorum, Hatta gülüyorum...\" Sonra basit bir grip, zatürreye döndü ve üç gün içinde kaybettik V ahit B ey'i. Ölürken eşi ve çocukları başucundaydı. O , büyük adam ­ dı. Doğdu, çalıştı, kazandı, başardı ve öldü. Son günlerinde kendisiyle yüzleşm eyi becerebüen nadir insanlardandı. Yanlışlarım görm üş, ölü­ m e hazırlam ıştı kendini. \"K oca bir çınar devrild i,\" dedim içim d en...

Çöp Apartman - 9 Son görüşm em izden üç gün sonra Safiye ve Gülben, hastaneye ba­ balarım ziyarete gittiler. Bundan iki-üç gün sonra da babalan öldü. Bu arada kızlarla sık sık telefonda görüştük. Babalarım kaybetm ek her birini ayn ayn çok üzdü, günlerce, haftalarca ağladılar. Ancak bütün bunlara rağm en hiçbiri tedaviyi aksatm adı ve ilaçlarını düzenli olarak kullandılar. Aradan ü ç aydan fazla b ir zam an geçti ve bugün Safiye ilk kez m uayenehanem e beni ziyarete geliyor. — Safiye H anım 'ı içeri alabilir m iyim efendim ? — Tabu Tuna, buyursun, bekliyorum . Kapı sertçe vuruluyor ve Safiye kapıdan başım uzatıyor, elinde ko­ ca bir buket çiçek ve bir sürü paket var. — Hoş geldin Safiye, seni gördüğüm e çok memnun oldum. — Ben de Doktor H anım , aslında hiçbirim iz unutm adık sizi, en acılı günlerim izde bile sık sık kulaklarınızı çınlattık. Bunları size ge­ tirdim . Siz her şeyin en iyisine layıksınız am a çam sakızı çoban arm a­ ğanı işte. — Teşekkür ederim Safiye, her zam anki gibi çok naziksin. Bu ne güzel güller. O kocam an pakette de çikolata var galiba. — Ağız tadı olsun diye getirdim . Sizin çikolata sevdiğinizi biliyo­ rum . Bu da çok basit bir kazak. Ben ördüm , beğenip giyerseniz çok m utlu olurum . — Demek sen ördün, sanki m akineden çıkm ış gibi, ne kadar düz­ gün örm üşsün. Böyle m arifetlerin olduğunu bilm iyordum . Eline sağ­ lık, zevkle giyerim hem de. — Güle güle giyin. Y ıllardır böyle şeyler yapm ıyordum , sayeniz­ de yeniden başladım . Ö zellikle babam ı kaybettiğim iz günlerde öyle iy i geldi ki. — Tekrar başınız sağ olsun Safiye. ■— Sizler sağ olun D oktor H anım . H astaneye gitm ekte ü ç gün da­ ha gedkseym işiz, babam ı görem eyecekm işiz. Ucu ucuna yetişm işiz

3 0 8 MADALYONUN İÇİ ona. Üçüm üzü birden başında görünce ne kadar sevindi bilseniz. İlk kez bizim le uzun uzun konuştu. Sanki ölm ek için bizi beklem iş adam ­ cağız. — N e dedi size? — Bizim le hep gurur duyduğunu, annem den sonra ona çok iyi baktığım ızı, bizi çok sevdiğini söyledi. — Dem ek sizi ne kadar çok sevdiğini sonunda söyledi. — En sonunda söyledi. Bize tekrar tekrar teşekkür etti. \"Siz iyi kızlarsınız, kendinize iyi bakın, birbirinizi kırm ayın,\" dedi. — N e güzel şeyler söylem iş size. — \"B en iyi bir baba sayılm am , bunları çok daha önceden söyle­ mem gerekirdi am a olm adı işte,\" dedi. \"Sıkıntıdan hasta oldunuz, bi­ liyorum , bari bundan sonra m utlu olun,\" dedi bize. Biz üç gün ü st üs­ te hastaneye gittik, zaten üçüncü gün de öldü. Babam dan hiç bekle­ m ediğim iz şeyleri duyduk. Ö nce siz, sonra da babam çok şaşırttınız bizi. — Ben de m i şaşırttım ? — Tabii ya. Sizi tanıyana kadar kim se bize böyle önem verm edi, ilgi gösterm edi. Başkası sizi saym azsa siz de kendinizi saym ayı öğre­ nem iyorsunuz. Siz bize kendim izi saym ayı, önem verm eyi öğrettiniz. Sonra da babam yaptı aynı şeyi. Şansım ız değişti galiba dedik. Bizi iyi eden sadece kullandığım ız ilaçlar değil, inanın bana. M eğer susuz kal­ m ış toprak gibiym işiz, çatır çatır çatlam ışız. Ö nce siz, sonra da babam su verdiniz bize. Ama geç bulduk, çabuk kaybettik. Babam dan gör­ düğümüz şefkat üç gün sürdü. Olsun, insana üç gün bile yetiyor. En azından artık, erkek olm adığım ız için babam ın bizden nefret etm edi­ ğini öğrendik. — Bak buna çok m em nun oldum . — Babam ölünce şaşkına döndük, ne yapacağım ızı şaşırdık. Sanki şu koca dünyada yapayalnız ve sahipsiz kalıverm işiz gibi geldi bize. Aslm da bir sürü akrabam ız var bizim am a hiçbiriyle yıllardır görüş­ m üyoruz ki. Annem hepsinin ayağını kesm iş. Sonradan babam da on­ lara yakınlık gösterm eyince, koptuk hepsinden. İlk şaşkınlığı adatın­ ca aklım ız başım ıza geldi. \"Babam ız için son görevim izi en iyi şekilde yapm alıyız,\" dedik. H epim iz elim izden geleni yaptık. Babam a layık bir cenaze töreni, sonra helvası, duası, m evlid, h içbir şeyi eksik etm e­ dik. Birçok insan başsağhğına geldi. H er birini tek tek ağırladık, sofra­ lar kurduk, yem ekler verdik. Babanım canına değsin.

ÇÖP APARTMAN - 9 309 — A llah kabul etsin Safiye, çok iyi etm işsiniz am a bütün bunları nasü yapabildiğinize ben bile şaştım doğrusu. — Sadece siz m i, biz de kendim ize şaştık, bunları nasıl yaptık diye ama A llah kuvvet veriyor insana. — Dem ek sizin eve birçok insan girdi çıktı ha? — Evet, yıllardır ilk kez bizim eve m isafir geldi ve biz bundan ra­ hatsız olm adık. — Şim di N erim an'ın işi geldi aklım a, hani onu istem eye gelm iş­ lerdi, şim di senin buraya gelirken getirdiğin gibi, çiçekleri, şekerleri ellerinde, hatırladın m ı? — Ah hatırlam az olur m uyum, ne gündü am a. İnsanları neredey­ se kovm aktan beter ettik. Zaten ondan sonra sağlığım ız iyice bozul­ du ya. — N eden o kadar çok etkilenm iştiniz o olaydan? — O zam an neden olduğunu ben de tam bilm iyordum am a san­ ki hepim iz paniğe kapılm ıştık, babam bile. Sonra tutturduk kadın el­ lerini yıkam adı diye. — A slında bahane arıyordunuz, değil m i? — Bahane arıyorduk. Şim di anlıyorum bunu. Neriman evden gi­ diverecek diye ödüm üz koptu am a paniğe kapılmakta haklıymışız. Babam hastaneye yatıp da N erim an m ecburen onun başında kalınca ne hale geldiğim izi gördünüz işte. Kendim ize bakam ayacak hale gel­ m iştik. Zavallı kız, bizim yüzüm üzden hem işinden oldu hem de bi­ zim gibi evde kaldı. — Sahi siz evde m i kaldınız? — K aldık ya, bu saatten sonra kim alır bizi. — Bundan öncesi için söylüyorsan haklısın, am a bundan sonrası­ nı bilem iyorum çünkü ne kadar değiştiğinin bilm em farkında m ısın? — Sağ olun D oktor H anım , sadece ben d eğil, hepim iz çok değiş­ tik. A rtık birbirim izle konuşuyor, dertleşiyoruz. C adı Safiye gitti, an­ ne Safiye geri geldi. Ben eskiden de evin annesiydim , yine öyle oldum . K ızların her şeyiyle ilgüeniyorum . Evde iş bölüm ü yaptık. N erim an dışarı işlerine bakıyor. V eraset işleriyle hep o uğraştı. Bankalar, öde­ m eler, alışveriş onun işi. G ülben evin genel tem izliğine bakıyor. H er sabah erkenden kalkıp bütün evi silip süpürüyor. — Her gün mü? — Evet her gün. — H er gün bütün ev baştan aşağı yemden silinip süpürülüyor ha?

3 1 0 MADALYONUN IÇI '— Bu norm al değil mi? — Bilm em , sizin ev her gün kirleniyor mu? — Korleniyordur herhalde, ne de olsa toz olur. Buraya geldiğim ­ den beri etrafa bakıyorum . M uayenehanenizi çok beğendim . H em çok tem iz hem de çok zevkli döşem işsiniz. — Beğendiğine sevindim . — Bu kadar tem iz olduğuna göre, siz de burayı her gün tem izle­ tiyorsunuz sanırım . — Evet, benim çalıştığım her gün tem izleniyor am a buraya akşa­ m a kadar kaç kişi gelip gidiyor biliyor musun? — Çok girip çıkan var haklısınız. — Peki sizin eve kim ler geliyor? — A rtık gelen yok, başsağlığı ziyaretleri bitti. — Am a ev kirlenm ese bile her gün siliniyor. — Şim dilik evet ama bu uyarınızı kafam ın bir kenarına yazıyo­ ru m . — Peki sen ne yapıyorsun? — Ben öncelikle m utfaktan sorum luyum . Yem ek yapıyorum ve genel olarak evin disiplinini sağlıyorum . Siz bize ilk geldiğinizde ha­ tırlarsınız, bakım sızlıktan bir deri bir kem ik kalm ıştık. Şim di çok şü­ kür kendim ize bakıyor ve bol bol yem ek yiyoruz. Çok kilo ald ık, kalo­ ri hesabı yapıyorum . Ö yle her şeyi yem ek yok. Ben önlerine ne koyar­ sam onu yiyorlar. Ö yle her istedikleri saatte yatıp kalkm ak yok. Belli b ir saatte yatıyor ve aynı saatte kalkıyoruz. — Yani yine bütün ipleri aldın eline. — Biraz öyle galiba. Ama kötü b ir şey yapm ıyorum k i... Onların sağlığı için. — B ir dakika, bunu onlara yutturabilirsin belki am a bana da m ı? — N e yani, doğru değil m i sizce? — Elinde olsa bütün dünyayı kontrol edeceksin değil m i Safiye? — İçinizden yine bana cadı diyorsunuz değil m i? — N eden içim den diyecekm işim , sen tam bir cadısın, ayol şu kız­ la n artık rahat bıraksan da istedikleri gibi yaşasalar. — Bırakm ıyorum değil m i? N e bileyim , sanki bensiz yanlış yapa­ caklar gibi geliyor bana, haklısınız, kazık kadar kız oldular artık. — Am a sen onlara hâlâ güvenm iyorsun. — Güvenm em ek değil bu, ikisinin d e yanlış yapm ayacaklarım çok iyi biliyorum am a hep daha iyi olsunlar istiyorum .

ÇÖP APARTMAN- 9 311 — Ve en doğruyu da hep sen bilirsin öyle mi? — D oktor Hanım , çok değiştim ben, siz bir de benim eski halim i görseydiniz. Bu kadar sıkıştırm ayın beni, böyle giderse zam anla kim - bilir ne hale geleceğim . — Bak bunda haklısın, bazen çok üzerine geliyorum ama ne ya­ palım bırak da ben bari uğraşayım seninle. Başka ne tü r kuralları var sizin evin? — Banyo yapm anın, çam aşır yıkam anın, her şeyin bir kuralı var işte. — Ç am aşırlar yine eskisi gibi m i yıkanıyor yoksa? — Yok canım , olur m u, o zam anlar zaten akşam a kadar bir parça­ yı ancak yıkayabiliyorduk. Şim di herkes çam aşırını ik i su yıkıyorsa, biz dört su yıkıyoruz. — Bu nasıl oluyor? — Ö nce leğende b ir su elim izde yıkıyoruz, sonra bir saat deterjan­ lı suda bekletiyoruz, sonra da ik i su m akine yıkıyor. — Bir m akine çam aşır kaç saatte yıkanabiliyor? — Çok sayılm az, sabah başlasak, öğlene bitiyor. — Dem ek çok sayılm az, bence az da sayılm az, peki zam anla daha kısa sürede bu işlerin altından kalkabileceğinizi umuyorum. — İnşallah Doktor Hanım . — H aftada kaç kere banyo yapıyorsunuz? — H aftada iki gün yıkanıyoruz. A rtık kim se kim senin başında durm uyor. Hepim iz yalnız yıkanabiliyoruz. — G üzel, peki m utfakta işler nasıl gidiyor, fasulyeleri yine tek tek sabunluyor musun? — H ayır hayır, tek tek değil, geniş b ir kabın içind e üç su yıkayıp pişiriyorum . — Y ine sular idaresinden \"su saatiniz bozuk,\" diye geliyorlar m ı? — Yok, eskisi gibi değil, bize su parası yine çok geliyor am a artık saat bozuk diye tutturm uyorlar. — G elelim şu çöp m eselesine, onu ne yaptınız? — Ah hiç sorm ayın, o iş benim de çok canım ı sıkıyor. Şim di artık çöp biriktirm iyoruz, olanı atıyoruz. Zaten G ülben düzeldiği için es­ kisi kadar çok çöp birikm iyor evde am a eskileri atm ayı henüz bece­ rem edik. — Neden?

3 1 2 MADALYONUN ÎÇI — Bu işin üstesinden nasıl geleceğim izi bilem edik. O nların içinde atılm am ası gereken b ir şey yoktur değil m i D oktor Hanım ? — Safiye bu ne biçim bir soru, yıllardır torbaların içinde bekleyen o çöplerin içinde önem li ve atılm am ası gereken bir şey olam az artık. — Aslında öyle olduğunu ben de biliyorum am a bir kere daha si­ ze sorayım dedim . N e d e olsa o zam anlar çok hastaydım ben ve iyi kontrol etm em iş olabilirim . — Sen, en hasta günlerinde bile aklını, m antığım hiç kaybetm edin ki. Şim di onlardan nasıl kurtulacağım ızı düşünelim istersen. — H aklısınız, bir kamyon bulalım , bir gece sabaha kadar taşısın torbalan diyorum . Ü creti neyse fazlasını öderiz. Yanında ik i d e ha­ m al getirsin. — İyi düşünm üşsün, zaten sen hep en doğrusunu düşünürsün. — Ay, dalga geçm eyin benim le ne olur. — Tam am tam am , kızlan susturm uşsun, bari bırak da arada bir ben konuşayım . — Sizin söyledikleriniz hiç batm ıyor bana. Keşke herkes sizin gibi olsa. Eh, artık gideyim , vaktim doldu galiba, dışanda bekleyenler var. H er şey için tekrar teşekkür ederim D oktor Hanım. — G üle güle Safiye, kızlara çok selam söyle. Yine bekliyorum se­ ni. Safiye açık yeşil göm leğinin yakasım düzelterek çıkıyor odadan. K ıyafeti son derece zarif, üstelik biraz kilo alm ak daha da güzelleştir­ m iş onu.

Kırık Hayatlar Bu sabah evden erken çıktım . H ava o kadar güzel ki, işe yürüye­ rek gitm eye karar verdim . A nkara'ya nihayet bahar gelm iş. Güneş pı­ rıl pırıl. Tabiat uyanm ış. A ğaçlara bir telaş gelm iş. N e uzun bir kıştı. Aylardır çırılçıp laktı zavallılar. Şim di hepsi birden giyinecekler. A ğır ağır, her birine hayran hayran bakarak yürüyorum . Çok dikkatli ba­ kıyorum . Çünkü kış bitince her sabah aynı yoldan yürüyerek gide­ rim m uayenehaneye ve bir gün sonra her biri ne kadar çiçek açm ış fark ederim . Tabiatı, ağaçlan ve çiçekleri çok sevm em e rağm en hiçbi­ rinin adm ı bilm em . Kim i insan balonca tanır. Ben isim lerini bilmem . Ama severim onlan. Bazen dokunm ak, okşam ak gelir içim den. Hatay Sokağı'nın üzerinde hepsinden farklı b ir ağaç vardır. D allarım öyle güzel uzatır ki sağa sola. En çok ona bakanm . Tem beldir. Çıplaklıktan en geç o kurtulur. A ğır ağır m orarır. M or çiçekler, sanki özel olarak elde yapılıp üzerine m onte edilm iş gibidir. Yaza doğru yeşillenm e­ ye başlar. D allarının birazı m or birazı yeşil olur. O ağaç tam yeşile dö­ nünce bilirim ki artık bahar bitti, yaz geldi, içim den dua ederim , bir dahaki bahan görebilm ek için. Büklüm Sokak'tan işte bu duygularla ağır ağır yürürken bir apart­ manın alçak duvarlannın üzerine oturm uş üç erkek dikkatim i çeki­ yor. O rtada genç, çok genç bir delikanlı, iki tarafında babası olabile­ cek yaşta ik i erkek. Onlardan biri delikanlının beyaz göm leğinin yaka­ sından tutm uş sarsıyor çocuğu. Bir şeyin hesabım soruyorlar ondan. Çocuğun yüzü kıpkırm ızı, gözleri büyüm üş. H ani d erler ya, kesseniz kam akm ayacak. Sonra o adam elinin tersiyle şiddetli bir tokat atıyor çocuğa. Onda hiç tepki yok. Sokak ortasında 18-19 yaşlarında bir de­ likanlı m uhtem elen babasından tokat yiyor. Çocuk artık şim di geril­ miş bir yay gibi. Ö lebilir de öldürebilir de. Titriyor. H ani hızlı giden bir araba, önüne aniden çıkan b ir şeye çarpm am ak için acı b ir fren ya­ par ya. işte aynen öyle. Lastiklerini yakarak ortalığı çınlatan bir sesle

3 1 4 MADALYONUN IÇI fren yapıyor o çocuk. Tepki gösterm em ek, bir şeyler yapm am ak için kendini nasıl zor zaptettiğini görüyorum . Yanındaki o ik i adam sa bu­ nun h iç farkında değil. O çocuğun şu anda ne kadar yaralandığım , bunu öm rü boyu nasıl unutm ayacağım , bu yüzden hem kendine hem başkalarına ne büyük zararlar vereceğim anlam aya hiç niyetli görün­ m üyorlar. B elli ki delikanlı, babaya ters gelen b ir şey yapm ış. Belki b ir gö­ nül işi, belki başka b ir şey. Hesap soruyor oğluna. Çocuğun canım ne kadar yakabilir, gururunu ne kadar kırabilirse, o kadar iy i eğitti­ ğini düşünecek. Ya da kendi öfkesinden o kadar çabuk kurtulacak. İnsan kendi çocuğuna nasıl böyle kıyabilir. Belki ona da böyle kıym ış­ lar. A ğaçlar henüz yeni büyürken, narin bir fidanken köküne kezzap dökm ek gibi bir şey bu. Bu çocuk bundan sonra kendine nasıl güve­ necek nasıl saygı duyacak. Toplum içind e utanm adan sıkılm adan na­ sıl var olacak. O kadar üzülüyorum ki, yanlış olduğunu bildiğim halde yavaş­ ça yaklaşıyorum yanlarına. Üçü birden bana bakıyorlar. A dam ların bakışı hiç de hoş değil. \"Sana ne\" der gibi. M uhtem elen bana da tep­ ki gösterm eye hazırlanıyorlar. Öyleyse pek yum uşak davranm am alı­ yım . H atta olabildiğince otoriter bir tavır gerekiyor. Zaten sigaradan iyice bozulm uş sesim i biraz yükselterek ve daha da kalınlaştırarak ko­ nuşm aya başlıyorum . — N eyi oluyorsunuz bu gencin? — Babasıyım . — Ben de am cası. — Dem ek babası ve am cası. Kaç yaşm dasm sen delikanlı. — 17. — Daha çok gençsin. İnsan gençken daha kolay hata yapabi­ lir. Ben doktorum . Ruh doktoruyum . Gördüklerim hoşum a git­ m ed i Üzüldüm. H içbir şey olm am ış gibi yürüyüp gidem edim . Çocuklarım ıza daha saygılı ve şefkatli olm alıyız. 17 yaşm da b ir d eli­ kanlıyı, hem de sokak ortasında tokatlayam azsınız. — Siz onun ne yaptığım biliyor m usunuz? — Adam m ı öldürdü? — Hayır. — H ırsızlık m ı yaptı? — Hayır. — N e yaptığım öğrenm ek istem iyorum .' Siz gençliğinizde ha­

KIRIK HAYATLAR 315 ta yapm adınız m ı? Onun bir daha yanlış yapm asını istem iyorsanız ona böyle unutam ayacağı cezalar verm eyin, gururunu kırm ayın. U tandırm ayın çocuğu. G öreceksiniz daha iy i olacak. N e dersin deli­ kanlı? Çocuk kıpkırm ızı yüzüyle bir an yan gözle bakıyor bana. Bu bakış­ taki m inneti hissediyorum . — Gönül işi mi yoksa? Başım belli belirsiz hafifçe sallıyor. Tekrar babaya dönüyorum . Onu rahatlatm azsam delikanlıyı kurtarm ış olm ayacağım . — Beyefendi, affedersiniz. Çok m üdahaleci davrandığım ın farkın­ dayım. N ezaket gösterip beni hoş karşıladınız. A nnelik işte. Benim de bu yaşta b ir oğlum var. Birden o geldi aklım a. Ben ona hiç kıyam am . Em inim siz de delikanlıyı çok seviyorsunuz am a babalar, annelerden biraz daha farklı oluyor. Em inim her zam an böyle yapm ıyorsunuz. — Yok canım . H ep böyle yapm am tabu. — İnşallah b ir daha bunu hiç yapm azsınız. N e de olsa o sizin oğ­ lunuz. A slında çok iyi bir çocuğa benziyor. Ö yle m idir? — İyidir. A rada böyle haylazlıkları var işte. — Olur o kadar. G ençlik dedim ya. Unutmayan oğlunuz ilerde adam olsun istiyorsanız ona saygılı ve şefkatli davranm alı, hoşgörü­ lü olm alısınız. — Siz televizyona çıkıyor m usunuz? — Çıkıyorum ya. Orada her gün anlatıyorum bunları. — Sizi hatırladım . — Dem ek beni dinlediniz am a söylediklerim in tam tersini yapı­ yorsunuz. Bir daha böyle yapm ak yok. Konuşun oğlunuzla. Am a bir daha asla böyle yapm ayın. Şim di üçü de ayağa kalkm ışlar. Ö nce delikanlının elini sıkıyorum . Onu önem sediğim i belli etm eye çalışıyorum . Benim delikanlıya gös­ terdiğim saygı babasını ve am casını etkilesin istiyorum . O nların elini sıkarken ikisi de hafifçe eğiliyorlar. Televizyona çıkıyor oluşum bana duydukları saygıyı arttırdı. H albuki son zam anlarda televizyona filan çıktığım yok. Beni hatırladıkları da palavra. Benim ses tonum ve yak­ laşım biçim im öyle düşünm elerine neden oldu. Bu durum benim de işim e geldi. Böylece onlar üzerinde daha etkili olabildim . Arkam dan öylece bakıyorlar. Başlarından bir kova soğuk su dökülm üş gibi oldu ve sorgu bitti. Benim de istediğim buydu zaten. Tekrar kaldığım yerden yürüm eye devam ediyorum . H atay So­

3 1 6 MADALYONUN ÎÇÎ kak'taki tem bel ağaçta henüz hareket yok. Dem ek ki yaza daha çok var. Karşıya geçiyorum . Taksi durağındaki şoförlerle selâm laşıyoruz. Apartm anın arkasındaki küçücük dükkânın sahibi an ahtara ve çırağı her zam anki gibi kapının oralarda dolaşıyorlar. O nlara da günaydın deyip giriyorum içeri. A llah'tan asansör çalışıyor, aksi halde yedi kat m erdiven çıkm ak hiç işim e gelm iyor. Tuna yine güler yüzüyle karşılıyor beni. H astalar benden önce ge­ lip oturm uşlar bile. Ben üzerim deki paltoyu çıkarırken Tuna h ızlı hız­ lı konuşm aya başlıyor. A rayanlar, ilaç yazm am ı isteyenler, m uhase­ becilerin istekleri, yeni faturalar. Randevulardaki sıkışıklık. M utlak bugün görm em gereken hastalar. Bütün bunlan çabucak halletm em iz gerekiyor çünkü randevuları kaydırırsak sonra çok zor durum da kalıyoruz. — Tam am Tuna, gerisini sonra hallederiz. Sen hem en hastayı içe­ ri al. — Kahve içtiniz mi? — H ayır içm edim . — Tam am , hem en yapıyorum kahvenizi. Bu arada hastayı gön­ deriyorum . Reyhan H anım , bize ilk kez geliyor. Çok zarif bir hanım . — Peki canım , al içeri Uzun boylu, çok güzel, balık etinde bir hanım giriyor içeri. Kum ­ ral saçlanna sarı röfleler yaptırm ış. G iyim inden, saçlarından ve tır­ naklarındaki kırm ızı ojelerden, kendine özen gösterdiği belli oluyor. Ama yüz hatlan çok gergin. En ufak bir dokunuşta boşalm aya hazır b ir zem berek gibi. — Hoş geldiniz. Z arif bir hareketle elim i sıkıp karşım daki koltuğa oturuyor. Sonra aceleyle çantasını açıp b ir paket kâğıt m endil çıkarıyor. Bir yandan onunla oynarken, ben daha ağzım ı açam adan sular seller gibi anlat­ m aya başlıyor. — Benim bir kom şum size geliyor. O ndan aldım adresinizi. Be­ nim öyle ciddi bir hastalığım filan yok. Am a sizinle bazı şeyler konuş­ m aya geldim . Bunlan beni anlayacak birisiyle konuşm am gerekiyor. A ksi halde gerçekten hasta olacağım . H ayatım iyi gitm iyor. Başım a gelenleri hiç hak etm iyorum . G özlerinden yaşlar süzülm eye başlıyor.O turur oturm az kâğıt m en­ dili neden hazırladığım şim di anlıyorum . Devam ediyor konuşm aya. — Tabii siz beni tanım ıyorsunuz. Şim di kendim i m ethetm ek gi­

KIRIK HAYATLAR 317 bi olacak am a ben gerçekten de dört dörtlük bir kadınım . Çok tem iz, tertip li ve becerikli b ir ev hanım ıyım . Ç ok güzel yem ek yaparım . İki çocuğum var. O nlara da iyi bakarım . G üler yüzlüyüm dür. A kşam lan kocam ı dört gözle bekler ve onu kapıda karşılarım . Tertem iz giyinir; m akyajım ı yapar beklerim onu. Etrafında pervane olurum . Sofrasını kurar, kahvesini yapar, m eyvesini bile soyar eline veririm . G eceleri öyle diğer hanım lar gibi pijam alarla filan girm em yatağa. Bir sürü açık saçık birbirinden güzel geceliğim vardır. Ama ne yaparsam yapa­ yım , hiçbiri m akbule geçm iyor. Kocam ın ilgisini çekem iyorum . Beni artık sevm iyor galiba. Bu gidişle ona h iç yaranam ayacağım . Yeniden ağlam aya başlıyor. Eğer gerçekten söylediği gibiyse, bu adam ne istiyor acaba? Fakat son söylediği kelim e dikkatim i çekiyor. \"Bu adam a yaranam ayacağım galiba.\" Yaranm ak da nereden çıkı­ yor? — Peki o ne istiyor? — Ne istediği belli değil ki. Bir anlasam ne istediğini. O bizi iste­ m iyor. Bizden sıkılıyor. Eve gelm esin de, gerisi önem li değil. — Eve gelm iyor mu? — Herkes gibi işinden çıkınca doğru eve gelm ez. H ep bahaneler uydurur. Yok şuraya uğrayacağım , yok işim uzadı. Adam ın eve gelir­ ken ayaklan ters gidiyor. K ırk yılda b ir eve zam anında gelse, \"B irim le biraz ilgilen, hiç olm azsa arabayla şöyle bir d olaştır,\" derim , onu da yapm az. — Neden? — N eden olacak, yorgunm uş, ben onu hiç anlanuyorm uşum . Biz akşama kadar onu bekliyoruz. İstiyoruz ki eve gelince bizim le biraz ilgilensin, gülelim , oynayalım , am a nerde. Suratını asıp oturur. Onun bu ilgisizliği sinirlerim i iyice bozdu. Ondan şüphelenm eye başladım . Aklıma kötü kötü şeyler gelm eye başladı. — N asıl yani? — Bir başka kadın. Cüzdanım , ceplerini ve cep telefonunu ka­ rıştırm aya başladım . Cep telefonunda b ir sürü acayip m esaj bulm a­ yayım m ı? İyice çıldırdım . A rtık kavgasız günüm üz kalm adı. Ev sa­ vaş alanına döndü. Kocam her şeyi inkâr ediyor. Benim adım \"d eli\"- ye çıktı. \"D üş yakam dan, bıktım artık, bırak beni, uğraşacak başka bir şey bul kendine,\" diyor. Sonunda suçlu ben oldum . Beni bu hale o ge­ tirdi, size her şeyi anlattım . H aklı değil m iyim Allah aşkına? N e olur doğruyu söyleyin bana?

3 1 8 MADALYONUN ÎÇİ — Size haklısınız desem , sorun hallolacak mı? — O lsun, hiç olm azsa içim rahatlar. Siz benim yerim de olsanız ne y a p a rd ın ız ? — H enüz bilm iyorum . Anlam ak istediğim bazı şeyler daha var. Yani sonuç olarak eşin sana kızgın ve seni istem iyor, öyle mi? — Ö yle, beni istem iyor. — Ya sen? — D oktor Hanım ben kocam ı seviyorum . A sla onsuz yaşayam am . — V e o da bunu biliyor. — Biliyor tabü, her gün söylüyorum . Eskiden o da beni severdi. Am a şim di beni sürekli aşağılıyor. H içbir şeyim i beğenm iyor. Sanki o beyefendi, ben de halayık. O böyle yaptıkça benim ona düşkünlü­ ğüm artıyor. — Sen böyle yaptıkça o da senden uzaklaşıyor. — Sonunda ruh sağlığım bozuldu. Evham lar, korkular başladı bende. H er an bayılacak ölecek gibi hissediyorum kendim i, içim de sü­ rekli bir sıkıntı ve korku var. Aklım a hep kötü şeyler geliyor. Kocam ı sürekli yanım da istiyorum . Am a o yanmadayken sürekli ona saldırı­ yorum . Sen bana şunu yaptın, sen bana bunu yaptın. H iç rahat verm i­ yorum adama. — O da senden kaçıyor. — Ö yle oluyor. Benden uzak duruyor. O uzak durdukça benim öf­ kem artıyor. Ah D oktor H anım ben bunları hiç hak etm edim . Elim den geldiğince mükem mel b ir kadın olm aya çalıştım . Benim ödülüm bu olm am alıydı. Hem sağlığım ı kaybettim , hem kocam ı, işte bu adalet­ sizliğe çıldırıyorum . — Bana biraz çocukluğundan ve ailenden bahseder m isin? — O rta halli bir ailenin kızıyım - Babam m em urdu. Sessiz, sakin bir adam dı. Ama içki içerdi. Annem le bu yüzden çok kavgaları olur­ du. Biz üç kardeştik. Bir ablam bir de erkek kardeşim var. — N asıldı ilişkileriniz? — Eh işte. Ablam ilk çocuk. A ram ızda dört yaş vardır. H a - şeyin iyisi ona alınırdı. Benden önce genç kız olduğu için , onun daha şık ol­ m asını isterlerdi. Çünkü iy i b ir koca bulm ası gerekiyordu. Annem le ablam ın arası çok iyiydi- ik isi arkadaş gibi oturur konuşur, dertleşir­ lerdi. Tabü ben o zam an daha küçüktüm . A ralarına alm azlardı beni. Ben de hep ağlar, huysuzluk ederdim . Erkek kardeşim evin en küçü­

K IR K HAYATLAR 319 ğü olduğu için hep hoş görülürdü. Yani sizin anlayacağınız çocuklu­ ğumda da hep hakkım ı yediler. — Ortanca çocuk olm ak biraz zordur. Birinci ve sonuncu çocuk­ lar her zam an daha avantajlıdır. Dem ek o zam an da hakkım yediler. — Öyle oldu. Beni başlarından savm aya çalışırlardı. O zam an da kim seye yaranam azdım . — Dem ek sen hep yaranm ak istedin. — Ama insanlar nankör, kim seye yaranam adım işte. — Yaranm ak ne dem ek biliyor m usun? — Biliyorum tabü, yaranm ak beğenilm ek, sevilm ek filan. — Tam öyle değil, beğenilm ek, sevilm ek ve kabul edilebilm ek için fazladan bir çaba harcam ak, gereğinden fazlasını yapm ak galiba. N eden sen hep yaranm aya çalışıyorsun? Bak hem ailene hem kocana aynı şeyi yapıyorsun. — Yaptığım halde olm uyor. Bir de yapm asam ne olurdu bilm em ki. — Sahi öyle yapm asan ne olurdu. G el beraber düşünelim . Bir an duruyor. B elli ki kafası kanştı. O na hiç beklem ediği bir şey sordum . — V allahi bunu hiç düşünm em iştim . Ben hep iyi yaptım sanıyo­ rum. Sizce daha iyi olm ak suç mu? M ükem m el olm aya çalışm akla yanlış m ı yapm ışım yani? — Bana kızdın m ı? — Yok kızm adım . Ben size derdim i anlatm aya geldim . — Ben de sana haksızlık ediyorum . Tıpkı onlar gibi. — Siz doktorsunuz. Bana niye haksızlık edesiniz? — N iyetim sana haksızlık etm ek değil ta b ii Ama anlam am istedi­ ğim bazı şeyler var. Dem ek, sen herkes gibi içinden geleni yaparsan seni kim se sevm ez ve kabul etm ez. — Sizce de öyle değil m i? Bu kadar gayret ettiğim halde sonuca baksanıza? — Tamam am a önce şu konuda anlaşalım . Senin doğal halini in­ sanlar sevm ez ve kabul etm ez öyle m i? — Öyle herhalde. — Ben bunu böyle düşünm em iştim . Onun için m i böyle herkese yaranm aya çalışıyorum . — Bunu araştıralım . H erkese m i yaranm aya çalışıyorsun?

3 2 0 MADALYONUN İÇİ — G aliba. A rkadaşlarım , kom şularım , kayınvalidem ... — N asıldır kayınvalidenle ilişkilerin? — Ç ok iyidir. Eşim in bütün sülalesi çok sever beni. — Neden? — N eden olacak, böyle gelini kim sevm ez ki. Y ed irir içirir ve çok hürm et ederim onlara. — Bu konuda da aşırıya kaçar m ısın? — G aliba. Şim di düşünüyorum da. K ayınvalidem ağzına geleni söyler bana. K ızlarına bile daha saygılıdır. Ç ekinir onlardan. — Am a senden çekinm ez. — H iç çekinm ez benden. — Çünkü ne yaparsa yapsm senin ona yaranm aya çalışacağını bi­ liyor. — Ö yle de oluyor zaten. H iç sözünü sakınm az. — Ya annen baban. — Babam öldü. Annem le en çok ben ilgüenirim . M addi m anevi elim üzerindedir. Evinin işin i yapar, m isafirini ben ağırlarım . Sürekli hediyeler alınm . Ama o yine de öteki çocuklarını daha çok sever. H albuki onlar benim yaptığınım yansım yapm azlar. O nlara hiçbir şey söyleyem ez. H er türlü sitem i banadır. — Bu son durum a, kocanla arandaki sorunlarına ne diyor annen? — N e diyecek, beni suçluyor. \"Senin lafın sözün hiç bitm ez. Bıktır­ dın adam ı,\" diyor. Düşünün öz annem bile böyle diyor. — N e dem ek o. G erçekten m ızm ız bir kadın m ısın sen? — Şu anda öyleyim galiba. Am a beni bu hale onlar getirdi. — N asıl bir çocuktun, o zam an da m ızm ız m iydin? — Ben hatırlam ıyorum am a annem öyle diyor. — M ızm ız ne demek? — Canım işte sürekli m ızırdayan dem ek. — M ızırdam ak, şikâyet etm ek mi? — Evet. — Sürekli sitem eden, şikâyet eden biri ha? — Sizce ben öyle biri m iyim? — Ben seni yeni tanıyorum . Bu soruyu bence sen cevaplandır. — Ö yle galiba. Yahu sonunda yine suçlu ben oldum . — M ızm ız, sürekli şikâyet eden, sitem eden biri ile beraber olm ak hoşuna gider m i? .

KIRIK HAYATLAR 321 — Gitm ez. O nların da hoşuna gitm iyor zaten. İşleri bitince bucak bucak kaçıyorlar benden. Am a beni bu hale onlar getirdi, neden anla­ m ıyorsunuz? — Çok iyi anlıyorum . Seni de suçluyor değilim . Sadece bazı şeyle­ ri asıl senin anlam anı istiyorum . Şim di başka bir soru daha. Senin ye­ rinde bir başkası olsa, o da aynen senin gibi m i yapardı? — Evet, başka çare yok ki. — Yok mu? Senin yerinde ben olsam m esela, bana da bunları ya­ pabilirler m i? — Siz m i, size yapam azlar. — Neden? — Siz yaptırm azsınız ki. — Aram ızda ne fark var? — S iz ... Canım doktorsunuz. — Doktorlara böyle yapılm az m ı? Başka ne fark var? — Siz onlara yaranm aya filan çalışm azsınız ki. — Kötü mü olur. — Yoo, niye kötü olsun. İşlerine g elirse!... K arşılıklı gülüyoruz. — A y güldürdünüz beni. Epeydir gülm em iştim . — Gülm ek sana yakışıyor. Zaten çok hoş bir hanım sın. — Neye yaram ış benim güzelliğim . Kader güldürm üyor beni. — Yapm a Reyhan, hâlâ buna kader m i diyorsun. Seni dört dört­ lük donatıp yollam ışlar dünyaya. Sen böyle yapar, aklım hiç kullan­ m az, kendini hiç sevm ez ve beğenm ezsen kader ne yapsm. — Iş yok bende. — Evet haklısın. İş yok sende. Böyle gidersen yazık olacak sana. — Yazık olacak ha. Dost acı söylerm iş. Ama olsun açık konuşu­ yorsunuz benim le. Dem ek ben bir yerlerde hata yapıyorum . Biraz an­ lıyorum galiba. — İstersen şu işi baştan alalım . Şim di akşam kocan eve geliyor. K ap ıp çalıyor, açıyorsun. Sonrasını anlat bakalım bana. — Önceyi m i anlatayım sonrayı mı? — İkisini de anlat. — Önceleri yani ilk evlendiğim iz zam anlar giyinir, süslenir, ye­ m ekleri hazırlar, evi tem izler, sofrayı bile kurar onu beklerdim . — Sonra? ^ — O gelince aslında bunlara m em nun olurdu. Sarılır öperdim M ili

3 2 2 MADALYONUN İÇİ onu. Ama o pek konuşm ayı sevm ez. Bense benim le konuşsun, bana bir şeyler anlatsın, iltifat etsin filan isterdim . Ö nceleri sorun buradan çık a rd ı. — O ne isterdi? — O yem eğini yesin sonra biraz gazete, biraz TV . Sonra da yat­ m ak isterdi. — N e iş yapıyor eşin? — Bankacı. Ama çok çalışıyor. — Y ani eve gerçekten yorgun geliyor. — Evet yoruluyor am a yine de istese benim le ilgilenebilir. ■— Seninle ilgilenm ek ne dem ek? — Canım söyledim ya işte. Benim le konuşsun. — Ne konuşsun? — İşyerinde olanları anlatsın, benim halim i hatırım ı sorsun. Şaka yapsm . — O zam an da sitem eder m iydin ona? — Ederdim . Küserdim hatta. Bazen ağlardım . — Yani m ızm ızlanırdın. — Galiba. — Sonra kocanın her şeyini karıştırm aya başladm . — Karıştırdım . — Şim dilerde nasıl oluyor? — Kapıdan girer girm ez başlıyorum konuşm aya. — D ır dır dır ha. — M aalesef öyle. Sürekli suçluyorum onu. \"Sen in yüzünden bu hallere geldim , kıym etim i bilm edin, ne yapsam yaranam adım sana. Bir de üstüne üstlük aldattın ben i,\" diyorum . — Bu kadarcık mı? — Yine dalga geçiyorsunuz benim le. A slında gerçeğini konuş­ m ak gerekirse bu kadarcık değil. Bütün gece hiç susm uyorum . Sü­ rekli sitem ediyorum . — Yatakta neler oluyor? — Yatana kadar dünyayı başına yıktığım için zaten çoktan küs­ m üş oluyoruz birbirim ize. — Ertesi akşam yine aynı şey ha. — Evet. Böyle giderse beni boşayacak. Onun için geldim ya size. — B ir de evham lar sıkıntılar filan var dedin. — V ar ya. Zaten kavga etm ezsek acillere gidiyoruz.

KIRIK HAYATLAR 323 — Neden? — Bana fenalık geliyor. Bayılıyorum . Korkuyor adam cağız bana bir şey olacak diye. Kaptığı gibi götürüyor beni. — Kaç zam andır bu iş böyle sürüyor? — V allahi epeyce oldu. Birkaç yıl. — Reyhan senin kocan çok iyi adam m ış, bunca zam an bu eziye­ te katlandığına göre. — Dalga geçm eyin benim le D oktor Hanım . — Ben çok ciddiyim . Bir başkası çoktan bırakır giderdi seni. — A slında o da gidecek de, çocuklar yüzünden gidem iyor. A yrıca iyi adam dır benim kocam . — Baştan beri çok düşm üşsün kocanın üzerine. — Evet, çok sevdim onu. — Bunun sevm ekle bir ilgisi yok, aranızdaki dengeyi bozm uşsun. — Ne dengesi? — O efendi, sense köle olm uşsun. Am a bu rolü ona veren sensin. H er hareketinle sen efendisin, ben senin kölenim dem işsin ona. Sonra da köle, efendisinden sürekli sevgi dilenm iş. — Evet bütün istediğim bir yudum sevgiydi. — H albuki sen ona ihtiyacı olan sevgiyi, ilgiyi ve şefkati o hiç iste­ m eden hep fazlasıyla verm işsin. — H âlâ veriyorum . — Efendüer kölelerini fazla şım artm ak istem ezler. :— Aynen öyle oldu. \"Yediğin önünde, yem ediğin arkanda. D aha ne istiyorsun?\" der bana. — Yani sen çantada keklik, o bulunm az H int kum aşı. — Ne güzel söylediniz. G erçekten de öyle sanıyor kendini. — O öyle sanm ıyorm uş. Sen onun öyle sanm asını sağlam ışsın. — Doğruya. — Sen ne yaparsan yap ben seni severim . Y eter k i sen beni sev de­ m işsin ona. — Ö yle dedim . Ö yle hissettim . — O da m esajı alm ış ve senin gösterdiğin yolda yürüm üş. Şim di buna kader m i diyelim yani? — A llah A llah !... — Çocukluğum uz hepim iz için önem lidir. Çünkü bize verilen ya da bir şekilde bizim üstlendiğim iz ilk rol neyse fark etm eden öm rü­ m üzün sonuna kadar hep o rolü oynarız. Bu bazen iyi b ir roldür. Am a

3 2 4 MADALYONUN İÇİ eğer seninki gibi kötü bir rolse, bunu kaderim iz sanır ve öm ür boyu kadere isyan ederiz. Am a gördüğün gibi bu senin benim sediğin bir rol. A sla kader değil. — Y ani istesem değiştirebilirim . — Tabii. Ü stelik bunu değiştirm ek aslında h iç de zor değildir. Bunun iki kurak vardır: 1. Ö nce hayattaki beğenilm eyen bu rolü tanım ak, fark etm ek, an­ lam ak. 2. Bunu değiştirm eyi gerçekten çok istem ek. Şim di sen birinci kurak h allettin yani rolünü tanıdın ve anladın. Sıra geldi ikinci kurala. Bunu yapm ayı gerçekten istiyor musun? — istem ez olur muyum D oktor Hanım . Bu uğurda her türlü mü­ cadeleye hazınm . Ben tem bel b ir kadın değilim . Biraz önce \"sende iş yok dediniz\" bana. Am a öyle olm ayacak. Bu sefer aklım ı kullanaca­ ğım . Zaten size gelm ekle en büyük akıllıkğı yapm ışım . Yakınlarım , arkadaşlarım , \"N e işin var senin ruh doktorunda, sen dek m isin?\" di­ yorlardı. \"Sana ilaç verip gönderecek, ilaç senin hangi sorununu çö- zer.\" Am a ben kendi kararım ı verdim ve size geldim . Benim göz­ lerim i açtınız. Sevgi ve şefkat dilenen o kadın olm ayacağım artık. Çocukluğundaki m ızm ız, doyum suz, kendini b ir türlü sevdirem em iş, kabul ettirem em iş R eyhan'ın o talihsiz rolünü terk edeceğim . Onurlu, gururlu, sağlam ve daha cesur bir kadını oynayacağım . A slında pek öyle değilim bikyorsunuz. Ama olsun. Bundan sonra bu gerçeği sa­ dece ben bileceğim . H er ne pahasına olursa olsun bir daha o m ızm ız R eyhan'ı kim se görm eyecek. Bundan daha m utsuz olam am ya. — H arika, bravo sana. Kim dem iş sende iş yok diye. Başaraca­ ğından hiç kuşkum yok. Görüyorum k i bunu gerçekten istiyorsun. O günden sonra Reyhan H anım tekrar tekrar geldi bana. Yeni rolü­ ne ısınabilm ek için çok çalışm ası gerekti, işte son gelişinde söyledik­ lerinden birkaç cüm le: — Bugün artık size teşekkür etm eye geldim G ülseren Hanım . Siz benim kaderim i değiştirdiniz. Ben artık başka bir Reyhan oldum . Eşim le ilişkilerim iz o kadar değişti ki bazen içim den gülm ek geliyor. O artık bir efendi değil, çünkü kölesini kaybetti. K ölesiz efendilik ol­ m uyorm uş. O günden sonra eşim benden tek bir sitem duym adı. O dırdırlar yok artık. Akşam kocam eve gelince, onu yine güler yüzle karşılıyorum , her hizm etini yapıyorum am a ondan sevgi ve ilgi di­ lenm iyorum . O konuşm azsa ben de konuşm uyorum , yorgunsa, buna

KIRIK HAYATLAR 325 saygı gösteriyorum . Eskisi gibi çok üzerine düşm üyorum , özel şeyle­ rini karıştırm ıyorum . Şim di artık o benim halim i hatırım ı sorar oldu. Beni eskisinden çok sevdiğini hissediyorum çünkü artık bir yerlerde oyalanm adan, erkenden eve g eliy o r... Evim i, çocuklarım ı ve kocam ı ihm al etm iyorum am a artık benim de kendim e ait bir hayatım var. Bir yardım dem eğinin en aktif üyesiyim . Yeni yeni arkadaşlar edindim . Yapm ak istediğim daha pek çok şey var. V akit yetm iyor. Keyifliyim , m utluyum , yaşam ayı seviyorum ve en önem lisi eski korkularım dan kurtuldum . Kocam ı seviyorum am a onu kaybetm ekten eskisi kadar korkm uyorum . O da beni kaybetm ek istem iyor am a hayat bu. Günün birinde ayrılm am ız gerekirse ona da itirazım olm az. A nnem e yine gidiyorum . Elim den geldiği kadar yardım cı olm aya çalışıyorum . A ncak kendi hayatım dan pek fedakârlık yapm adan yani abartm adan yapılan yardım lar bunlar. Kayınvalidem e gelince; ben in­ sanları kırm ayı sevm em . Ona yine saygıda kusur etm iyorum am a iliş­ kilerim iz daha m esafeli. Eskiden yaptığım ın yansın ı yapıyorum ama o, artık bana teşekkür ediyor, \"E n sevdiğim gelinim sensin,\" diyor. A lm adan verm ek Tann'ya m ahsusm uş. K arşılıksız verm eler bitti artık. U zun lafın kısası kim seye yaranm aya çalışm ıyorum . Çok değiş­ tiğim in farkındayım . İlk zam anlar çok acem ilik çektim çünkü bütün bunlar içim den gelm iyordu. Böyle olm ası gerektiği için yapıyordum . Şim di öyle değil. G aliba bu halim i benim sedim artık. D aha doğrusu insanlar benim bu halim i öyle çok desteklediler ki, buna ben de şaştım kaldım . V e görüyorum ki bu Reyhan çok daha değerli ve itibarlı oldu. K orkularım azaldıkça yeni rolüm e daha çabuk ısındım . O nurlu, gururlu, sağlam ve cesur b ir kadım oynarken, b ir de bak­ tım ki gerçekten öyle olm uşum . G eçm iş yıllara acıyorum şim di. M e­ ğer böyle yaşam ak ne güzelm iş. Şim di sitem etm e sırası başkalarında. En çok da kocam sitem ederse gülüyorum . V e hoşlanm ıyorum bana sitem edilm esinden. O artık; M ükem m el değil, M ızm ız değil, Fedakâr değil, M utsuz hiç d eğ il...

Çöp Apartman -1 0 Ü ç yıld ır Safiye, G ülben ve N erim an'la olan dostluğum uz de­ vam ediyor. Babalarının ölüm ünden bir y ıl sonra bir gece yarısı B irlik M ahallesind eki eski bir apartm anın önüne iki kam yon yanaş­ tı. Sabah gün ağarana kadar M am ak çöplüğüne kam yonların b iri gi­ dip b iri geldi. O günden sonra m ahalleye çok kötü b ir koku yayıldı. İnsanlar bu kokunun M am ak'taki çöplükten geldiğini, bazen rüzgâ­ rın yönüyle ilg ili olarak bu kokunun arttığını düşündüler, ancak bir süre sonra koku kayboldu ve bir daha rüzgâr h iç öyle esm edi. Zaten çok geçm eden apartm an b ir m üteahhite verild i ve yok olup gitti. K ızlar B irlik M ahallesind eki evlerinden bir başka sem tte satan aldık­ ları yepyeni b ir apartm an dairesine taşındılar. Yeni evlerine eski eş­ yaların hiçbirini götürm ediler. Eşyalar kim sesiz yaşlıların barındığı b ir yurda bağışlandı. Y eni ev, yeni eşyalar kızların m oralim çok yük­ seltti. A rtık geleceğe çok daha um utla bakm aya başladılar. Birbirleri ile ilişkileri ise daha da yum uşadı. H er b iri bana düzenli olarak gel­ m eye devam ediyor. İşte şim di karşım daki kırm ızı koltukta N erim an oturuyor. — Hoş geldin N erim an, nasılsın? — Sağ olun G ülseren H anım , çok şükür artık iyiyiz. — Bakıyorum artık siyahlar, lacivertler giym iyorsun. — Aman bıkm ıştım o renklerden. Bundan sonra m ecbur kalm a­ dıkça h iç koyu renk bir şey giym eyeceğim . Bazen eski günler rüyala­ rım a giriyor, ertesi gün kendim e gelem iyorum . — N eyse onlar artık geride kaldı, anlat bakalım şim di neler olu­ yor? — Size bir sürprizim var, bakalım vereceğim habere ne diyecek­ siniz? — M erak ettim , n e oldu? — Ben evleniyorum . — Aman ne güzel, şu senin eski göz ağrısı ile m i?

ÇÖP APARTMAN-1 0 327 — Evet, biliyorsunuz beni aram aktan hiç vazgeçm edi. Bu ısran hem benim hem de ablalarım ın ona olan güvenini arttırdı. Sonunda geçen hafta yine annesini, babasm ı alıp bize geldi ve bu sefer beni Safiye ablam dan istediler. — Ne dedi Safiye? — Siz Safiye ablam ı o kadar değiştirdiniz ki, artık o bizim ablam ız değil, annem iz. M isafirlerim izi nasıl karşıladı, nasıl ağırladı bir bilse­ niz. O nlar da şaşırıp kalm ıştır bu işe. N eyse sonunda herkes m em nun, en çok da buna seviniyorum . — Evlilik ne zaman? — Hem en inşallah. Onun kendine ait dayalı döşeli bir evi var za­ ten, o evi biraz elden geçirip nikâh hazırlıklarım tam am lar tam am la­ m az evleneceğiz. — Safiye öyle kolay bırakm az seni, kim bilir neler vardır kafasın­ da. — Var var. H arıl harıl bana çeyiz hazırlıyor. Her şeyi en ince ay­ rıntısına kadar o düşünüyor. H er gün birlikte alışverişe çıkıyoruz. D olaşm aktan ayaklarım ıza karasular indi. Biliyorsunuz her şeyi be­ ğenm ez. Şim di sıra gelinliğim e geldi. A nkara'da ne kadar Ünlü m oda­ evi varsa hepsine gittik am a daha karar verem edik. — Kayınvaliden de sizinle geliyor mu? — Yok, hiçbir şeye karışm ıyor kadıncağız. Ama hele biz karar ve­ relim , onu da götürüp göstereceğiz. — Evin yakın m ı sizinkilere? — Pek uzak sayılm az, yürüyüş m esafesinde, yani aynı sem tte­ yiz. — H ayırlı olsun N erim an, dilerim m utlu olursun. Sağlığın na­ sıl? — İyi, biliyorsunuz uzun süredir ilaç alm ıyorum ama bir şikâ­ yetim yok, sadece ben gidince kızlar ne yapacak onu m erak ediyo­ rum . . — A rtık kızların m erak edilecek bir yanı kalm adı. Sensiz de ayak­ larının üzerinde durabiliyorlar öyle değil m i? — Aslında bu doğru. Safiye ablam çok sağlam basıyor, cadı gibi m aşallah. Evin her şeyi ondan soruluyor. Eskiden d ışan çıkm ayı pek sevm iyordu, şim di içeri girm iyor neredeyse. G ülben her zam anki gi­ b i sessiz ve uysal. Ablam ne derse yapıyor. Keşke bir gün o da evlene- bilse.

3 2 8 MADALYONUN fç î — İnşallah o da olur. Sen evliliğe adapte olabilecek inisin, nişan­ lın nasıl biri? — Çok iyi b ir insan, rahat, uyum lu, evcil biri. Ç ok çalışkan, işine çok düşkün. Sabahtan akşam geç saatlere kadar çalışır. İçkisi, kum an yok. Sigara bile içm ez. M aç hastası. Bütün m açlan seyreder. Koyu Ga­ latasaraylI. Bazen m aça gider. Televizyondaki bütün spor program la­ rım seyreder. Y alnız biraz dağınık. — Eyvah, yandı çocuk desene. — A slında o mu yandı, ben m i, bilm iyorum . O dağıtacak, ben top­ layacağım . — Ya sen d e annen gibi yaparsan, adam a evinde rahat verm ezsen diye endişe ediyorum . — H iç kendim e ait bir evim ve düzenim olm adığı için , ne yapaca­ ğım ı ben de tam bilm iyorum . — Am an N erim an, şim diden bunlar akim da olsun, bir şey nasıl başlarsa öyle gider. Sizin evdeki katı düzeni kendi evine taşım a sakın. İnsanın evi rahat ettiği, huzur bulduğu yerdir. Biz dünyaya sürekli ev tem izlem eye gelm edik. Tem izlik b izi rahat ettiriyor, daha m utlu, hu­ zurlu ve sağlıklı olm am ızı sağlıyorsa güzeldir. Sadece iş olsun, âdet yerini bulsun diye sakın kendim yorm a. Yorgun kadın gergin ve si­ nirli olur. H albuki erkekler evde güler yüzlü, hayatından m em nun bir kadın görm eyi isterler. Şim diden evliliğinde ne tür sorunlarla karşıla­ şacağım görür gibi oluyorum . Eşinin her şeyine karışm a, onu değiştir­ m eye, kendi düzenine uydurm aya kalkışm a. — H aklısınız G ülseren H anım . Beni ne kadar iy i tanıyorsunuz. D ediklerinizi hiç unutm ayacağım . Benim nikâh şahidim olur m usu­ nuz? — N ikâh şahidi m i? Bunu istediğinden em in m isin, çünkü ruh doktorlarından çekinir insanlar. Bazen yıllardır bana gelen hastala­ rım , toplum içinde bana selam verm ek istem ezler. Ben senin nikâh şa­ hidin olm aktan gurur duyarım am a istersen yine de bunu biraz dü­ şün. — Biz buna ablalarım la birlikte karar verdik. A slm da n işanlım ve ailesi size geldiğim izi bilm iyor, bilseler ne düşünürlerdi kim bi- Hr? — Bilm iyorlarsa benim şahitlik etm em yanlış olm az mı? — O lsun, yakın bir ahbabım ız deriz. — Olm az N erim an, gönüller beraber olsun, biz nasıl olsa hep

ÇÖP APARTMAN-1 0 329 beraberiz. Ben sonuna kadar yanınızdayım , ne zam an ihtiyacınız olursa beklerim . Kızlara benden çok selam lar. Seni şim diden kutlu­ yorum . — Sağ olun G ülseren Haram , varlığınızı bilm ek b ile bize güven veriyor, hoşça kaim. N erim an'ı yanaklarından öperek uğurluyorum. M utlu olm ak onun hakkı.

Binbir Gece Masalı - 4 D ün, on iki yıldır oturduğum Bestekâr Sokak7tâki evim izden ta­ şındık. A rtık oralar çok kalabalık oldu, özellikle arabaları park etm ek çok büyük sorun oldu. Şim diki evim m uayenehanem e çok uzak ama sessiz, sakin ve ferah. M ekânda ferahlık çok önem li. Ü stelik çocuk­ luğum da yıllarca aynı apartm anda oturduğum uz sevgili arkadaşım Taylan'la yine aynı apartm anda bir araya geldik. Bu da yeni evin cazi­ besini biraz daha artırıyor. Ev henüz yerleşm iş sayılm az am a ben bu karışıklıklara alışkınım , m uayenehanem deki odam a girince her şeyi unutur, dünyayla ilişkim i keserim zaten. Bu sabah da Tuna her zam anki yaşam a heyecanıyla karşılıyor be­ n i; — H oş geldiniz G ülseren Hanım , nasıl oldu ev, çok yoruldunuz mu? — îy i iyi, yavaş yavaş yerleşeceğiz artık. Tabü biraz yorulduk ama olur o kadar. Sen nasılsın? — İyiyim çok şükür. Zafer Bey bekliyor, kahvenizi içtiniz m i? — İçtim canım , Elm a D ağı'nı seyrederek kahve içm ek güzel olu­ yorm uş. — Am an ne iyi, yeni evi sevm eye başlam ışsınız. H azırsanız Zafer Bey7! göndereyim mi? — Tam am Tuna, hazırım . Z afer Bey kapıyı hafifçe vurarak giriyor içeri. Biraz heyecanlı ve te­ laşlı bir hali var. — M erhaba Zafer Bey, nasılsınız, hangi rüzgâr attı sizi buraya? — Sorm ayın G ülseren H anım , bu ara o kadar daraldım ki, biri­ siyle konuşm azsam çatlayacağım . Biliyorsunuz m em lekette benim pek arkadaşım yok. O nları küçüm sediğim i filan sanm ayın sakın, hep­ si d e çok iyi insanlar am a arkadaşlık etm ek için insan biraz olsun ken­ d i seviyesini arıyor. Uzun süredir A lm anya'ya da gitm iyorum . Çok yalnız kaldım . Ö yle şeyler oldu ki bunu birisiyle paylaşm ak istedim .

BÎNBÎR GECE MASALI - 4 331 A nkara'ya bir iş için gelm iştim aklım a siz geldiniz, hem en bir rande­ vu alıp koşarak geldim . — İyi etm işsiniz Zafer Bey, m em nun oldum . Um arım kötü bir şey yoktur. — Eh işte, buna iyi m i kötü mü dem ek gerekir bilem iyorum artık. — Size bir kahve ikram edebilir m iyim ? — Zahm et olm azsa çok memnun olurum . — Sade m iydi? — Evet, lütfen. Telefonu kaldırıp Tuna'dan Z afer B ey'e kahve rica ediyorum ... — Evet, buyurun Zafer Bey şim di sizi dinliyorum . — Babam ı kaybettikten sonra b ir süre kendim izi toparlayam adık. Onu kaybetm ek hepim izi çok etkiledi. Y ıllardır bizden uzakta yaşa­ dı am a yine de onun varlığını bilm ek bile bize güven veriyordu. Çok ilginç bir adam dı babam . Belki de \"Son İm parator\". Ondan izinsiz hiç kim se İstanbul'a yanına gidem ezdi. Ancak o çağırırsa gidilebilir­ di. H er konuda dokunulm azlığı vardı. Y ıllard ır bu sisteme alıştığımız için bize norm alm iş gibi gelirdi. O aklına esip memlekete geldiği za­ man b ir im parator gibi karşılanırdı. Tüm memleket geleceğini önce­ den bilir, siyah C adillac arabasını herkes tanır ve saatler öncesinden yollara dökülüp onu beklerlerd i İnanır m ısınız o köşkteyken çocuk bile ağlam az, insanlar öksür­ m eye çekinirdi. G arip b ir otoritesi vardı. Zaten her zam an tem iz ve bakım lı olan köşk, o geleceği zam an tekrar tekrar tem izlenir, bahçı­ vanlar bahçede fazladan bir ot bile bırakm az, belki güleceksiniz mem­ leketin sokakları, dükkânların önleri süpürülür, yıkanır ve herkes en düzgün kıyafetlerini giyerek dolaşırdı. O gelince bütün aile birlikte yem ek yerdik. Onun sandalyesini çe­ kip oturtm ak benim görevim di. O oturana kadar kim se yerine otu­ ram az, o başlam adan yem eğe başlanm az ve o kalkm adan kesinlik­ le sofradan kalkılm azdı. Yem eklerde iki kadeh kırm ızı şarap içerd i. Onun şarabı özel olarak yurtdışından getirtilir ve onunla birlikte biz de ikişer kadeh kırm ızı şarap içerdik. Sadece şarabm dan ilk yudum u alm adan önce kadehini kaldırırken kafasını da kaldırıp tam karşısın­ da oturan annem in yüzüne bakar ve \"Sağlığınıza ve şerefinize,\" der, yem ek boyunca b ir daha konuşm azdı. H izm etkârlar servis yaparken korkudan ve heyecandan her zam ankinden daha çok hata yapar, elle­

3 3 2 MADALYONUN tÇl ri ayaklan birbirine dolaşır am a o, yapılan hata ne kadar büyük olur­ sa olsun hiç tepki gösterm ezdi. Bazen siyah Cadillac arabasm a biner, şehri dolaşır, tek tek dük­ kân sahiplerine kısaca hal hatır sorar, bir ih tiyaçlan varsa şoförüne bir bir not ettirir ve kendisinden istenen hiçbir şeyi unutm az ve onla­ rın sorunlarım ne pahasına olursa olsun çözerdi. Fabrikada, o yokken kim senin girm ediği bir odası vardır. Oraya oturur, kendisiyle görüş­ m ek isteyenleri orada kabul eder, içeri titreyerek giren personel, göz­ leri parlayarak dışarı çıkardı. İnsanları m emnun etm eyi severdi. H iç hak yem ez, hak yiyeni de asla affetm ezdi. Biri, babam a göre yanlış yapm ışsa, onun tası tarağı toplayıp orayı terk etm ekten başka çaresi yoktu. Küçücük bir m esele için bile bir avukat ordusunu seferber eder ama haksızlığı düzeltirdi. Eğer yargının halledem eyeceği bir işse onu da başka türlü çözerdi. A dam larından biri haksızlık yapanın kapısını çalar; \"B eni V ahit Bey gönderdi, şu iş şöyle olsun, diyor,\" dedirtirdi. Başka b ir şeye gerek kalm az derhal gereken yapılırdı. Benim dedem in dedesi Bursa kadısıym ış. Kan m ı çekiyor nedir, ba­ bam da da böyle bir özellik vardı. N e kendine ne de başkalarına haksız­ lık yapılm asına, ne pahasına olursa olsun izin verm ezdi. Biliyorsunuz beni çok üzdü, hayatınım seyrini, belki de kaderim i değiştirdi. Ama doğru bildiğinden hiç şaşm ayan biriydi o. Uzun yıllar hep çok kızdım ona. G eceler boyunca düşündüm ve çok acı çektim . Düşündükçe bul­ dum bazı şeyleri. Bir kere benden üstündü. Babası île rekabet eden bir erkeğin bunu kabul etm esi çok zor. Ama beni çok yıpratsa da gerçek buydu. H ani tuttuğunu koparır derler ya, onun tutup da koparam adı- ğı h içbir şey olm adı. Hem akıllı, hem çalışkan hem de güçlüydü. O ba­ bası ile girdiği m ücadeleyi kazanm ış bense kaybetm iştim . Dedem son zam anlarında çok sayardı babam ı. Babam da Alman­ ya'da birine âşık olm uş am a buna kendi kararıyla belki de benden daha çok acı çekerek bitirm işti. Bense bu karan kendim verem em iş, babam a da karşı koyam am ış, yenilgiyi içim e sindirem eyince de ona duyduğum öfkeyle kendi hayatım ı m ahvetm iştim . Sadece güzel ol­ duğu için hiç tanım adığım biriyle evlenm iş ve kendi m utsuzluğum u kendim hazırlam ıştım . Belki de deniyordu beni. Benim gücüm ü, di­ renm e yeteneğim i deniyordu. Çünkü N ihal'le evlenm em e hiç m üda­ hale etm edi ve benim m utsuz olduğum u fark ettiğinde, yüzündeki ıs­ tırabı ve gözündeki yaşlan hiç unutm adım Biliyorum kendini suçla­ dı. Ve bu yüzden öldüğü güne kadar kendini hiç affetm çdi.

BÎNBİR GECE MASALI - 4 333 — Sız affettiniz n ıi onu? — Ben onu çoktan affettim . Çünkü bunun bedelini benim kadar o da ödedi. Ö ldüğü gün bunu söyledim ona. Üzülm e artık, bak aslan gi­ bi b ir oğlum var. Belki kendi yolum a gitseydim bu huzuru bulam az­ dım dedim . Y ine iki dam la yaş gördüm gözünde. H er neyse, ölüm he­ pim iz için . Ama bu sefer giden b ir im paratordu. Tüm m em leket eller üzerinde uğurladı onu. Sanki o bizi uzaktan seyrediyorm uş gibi yine herkes resm i giyinm işti ve yine çıt çıkm ıyordu. Öksürm edi bile halk. Elleri iki yanlarında asker gibi selam ladılar onu. Annem b ile ... — A nneniz nasıl? — O da babam a yakışanı yaptı, gözünden bir dam la yaş akm adı. En güzel elbiselerini g iy d i Siyah ve şık. H erkes gibi elleri iki yanda o da selam ladı babam ı. H epim iz biliyorduk ki, o, böyle istiyordu... Tek bir çelenk kondu üzerine. \"G üle G üle Büyük Baba\" yazılıydı üzerin­ de. K ız kardeşim koydu çelengi. En çok onu severdi. En çok da o et­ kilendi zaten. — Ah nihayet kahveniz geldi. Ne oldu Tuna, kahve Yem en'den m i geldi yoksa? — Özür dilerim . O kadar çok arayan oldu ki, telefonlardan kah­ veye bakam adım . — Zahm et oldu Tuna H anım , ellerinize sağlık. — A fiyet olsun efendim . Başka b ir arzunuz var m ıydı? — H ayır, teşekkür ederiz. — Evet Zafer Bey, anlattıklarınız ne kadar hüzünlü. Son konuş­ m am ızda V ahit Bey bana da bahsetm işti. Yaptığı hatalardan çok piş­ m anlık duyuyordu. Ölm eden önce bunları konuşabildiğinize çok memnun oldum doğrusu. Ö zellikle sizin onu affettiğinizi duym ak, em inim çok rahatlatm ıştır onu. — Dem ek sizinle konuştu b u n ları... Onu size getirm ekle ne kadar iyi etm işim . H astalığından kurtulm ak bir yana, ilk kez birine için i aç­ tı ve uzun uzun konuştu. Buna öyle ihtiyacı vardı ki. Size son geldiği gün bana bunun için özel olarak teşekkür etti, biliyor m usunuz. Sizi çok sevdi ve bir o kadar da saygı duydu, işte böyle G ülseren H anım . Kahvesinden uzun bir yudum aldıktan sonra tekrar anlatm aya başlıyor Zafer Bey. — Aradan bir süre geçtikten sonra babanım ölüm üyle ilgili hu­ kuki işlem leri yaptırm am gerekti. M em leketteki işlerim bitince, İs­ tanbul'daki otelle ilgilenm ek, veraset ve intikal işlem lerini yaptırm ak

3 3 4 MADALYONUN IÇI üzere oraya gittim . G eleceğim i oradaki m üdürlere bildirdiğim den, beni havaalanında karşıladılar. Birlikte otele gittik. K ısa b ir hoşbeş­ ten sonra m üdürler; \"Size bildirm em iz gereken önem li şeyler var Zafer Bey,\" dediler. \"Buyurun sizi dinliyorum ,\" dedim. \"O tel artık sizin değil, V ahit Bey bunu ölüm ünden önce size bild ir­ m em izi yasakladı, biz de o yüzden size bildirem edik,\" dediler. N e kadar şaşırdığım ı tahm in edersiniz. \"P eki kim e ve neden sath oteli,\" dedim . \"Satm adı, N urhayat H anım 'a devretti,\" dediler. Şaşkınlığım bir kat daha arttı. \"Peki kim bu N urhayat H anım ?\" dedim . \"Rahm etli V ahit B ey'in on sekiz yıllık hanım arkadaşı,\" dem ez­ ler m i! Az kalsın düşüp bayılacaktım . Y ani bizim N ihal'den beter ol­ dum. \"N asıl oldu bu iş,\" dedim . M eğer ölüm ünden b ir ay önce devretm iş oteli. Sanki öleceğini b i­ liyor gibi hepsiyle tek tek helalleşip öyle ayrılm ış otelden. Sonra kasa­ yı açıp bana siyah deri kaplı kocam an bir defter getirdüer. \"B en ölün­ ce bunu Z afer'e verin,\" dem iş, içinde yıllardır yaptığı bütün özel har­ cam alar kendi el yazısıyla kayıtlıydı ve sık sık N urhayat H anım 'ın adı geçiyordu. En sonunda da, \"Bana yıllard ır hayat arkadaşı olan N urhayat H anım 'a kendi isteğim ve iradem le bu oteli devrediyorum . Y asalar önünde h içbir hakkı olm adığından bu onun Tanrı huzurun­ daki gerçek haklarıdır,\" diye yazıyordu. On sekiz gün değil, on sekiz ay değil, tam on sekiz yıl. H içbirim izin ruhu duym adan devam eden gerçek b ir ilişki, inanam adım b ir türlü. Zira yıllardır İstanbul'a babam dan habersiz kim se gidem ezdi. G örevli personel bile önce ondan izin alır, neden gelm ek zorunda olduğunu bild irir, babam izin verirse giderdi. A ileden ise zaten kolay kolay kim ­ se gitm ezdi. H epim iz ondan çok çekindiğim izden kim se böyle şeyle­ rin hesabım ona soram azdı. D efterde yıllardır N urahayat H anım 'a verilen m ilyonlar kayıtlıy­ dı. O yıllarda böyle paralara en iyi yerlerde daire alınırdı. B elli ki ba­ bam o hanım ı çok lüks yaşatm ış. \"N asıl bir hanım bu N urhayat,\" diye sordum . Telefon num arasını verdiler. Arayın ve bana bağlayın dedim . \"Sizinle konuşm ayı kabul edeceğini sanm ıyoruz,\" dediler am a

BÎNBÎR GECE MASALI - 4 335 ben çok ısrar edince bağladılar. Telefondaki hanım a kendim i tanıt­ tım ve kendisiyle tanışm ak istediğim i söyleyip otele davet ettim . Kabul etm edi. A dresinizi verin ben geleyim dedim , onu da kabul et­ m edi. Israrlarım üzerine sonunda Bağdat C addesi'ndeki D ivan Pas­ tan esin d e buluşm ayı kabul etti. M üdürlerden biriyle D ivan'a gittik. Bende bir heyecan başladı. On sekiz yıld ır babam la birlikte yaşayan bu esrarengiz kadınla tanışa­ cak olm ak heyecanlandırdı beni. N urhayat Hanım tam saatinde gel­ di. H iç böyle birini beklem iyordum . Tahm inim den çok daha genç ve güzeldi. Y aşı babam ın değil, benim sevgilim olm aya daha m üsaitti. İstanbul'da doğup büyüm üş bilgili, görgülü, eğitim li, kültürlü son derece zarif, tam bir İstanbul hanım efendisiydi. Ben Vahit B ey'in oğluyum diyerek kendim i tanıttım . Soğuk, m esa­ feli ve gergindi. \"N e istiyorsunuz benden?\" diye sordu. Şaşırdım . Sadece onu tanı­ m ak, neler olup bittiğini öğrenm ek istiyordum , o kadar. O ise belli ki ondan oteli geri istem em den korkuyordu. \"B iz on sekiz yıld ır babanızla birlikte yaşıyoruz. H içbir m addi gü­ vencem olm adığından rahm etli babanız oteli benim üzerim e devretti. Bunu ondan ben istem iş değilim . Ölüm ünden sonra kim seye m uhtaç olm am ı istem edi. Sanki öleceğini biliyor gibiydi. Benim le helalleşti ve işlem ler biter bitm ez de gitti. Şu anda onun sayesinde çok rahat yaşı­ yorum . Bu otel zaten benim hakkım dı,\" dedi. \"Tabii hanım efendi, babam öyle uygun gördükten sonra bu benim için de uygundur. Ben sadece sizinle tanışm ak için geldim . Babam ın ağzından her çıkan bizim için em irdir. G üle güle kullanın oteli,\" de­ dim . Bu sefer de o şaşırdı; \"Kusura bakm ayın, ben galiba biraz önyargılı davrandım , sizin oteli geri alm ak için geldiğinizi sandım . Babanız da böyle düşünüyor­ du, hep çekinirdi sizden,\" dedi. Dem ek ki babam yaşadıklarından dolayı kendini suçladı ve bu yüzden de benim bunlara kızacağım ı düşündü, öyle değil m i G ül- seren Hanım ? — H aklısınız, bana da öyle geldi. — Bakın sizden ne çok şey öğrenm işim ! Sonra da telefonda bana yeteri kadar nazik davranm adığı için özür diledi ve; \"N eden terslendiğim i şim di anlam ışsınızdır herhalde. Aslm da gı­ yabınızda sizi ve tüm ailenizi çok iyi tanıyorum . Yediğiniz yem ekten,

3 3 6 MADALYONUN IÇI evinizin iç düzenine, bahçedeki m avi çam ve ladinlerinize, alışkanlık­ larınıza kadar her şeyinizi biliyorum . Babanız sürekli sizleri anlatır­ d ı ban a,\" dedi. \"B ir ihtiyacınız olursa em rinizdeyim ,\" dedim . N urhayat H anım çok m em nun oldu. \"Bu babanızın oteli, sakın unutm ayın,\" dedi. Birbirim ize gülüm se­ yerek vedalaştık. Tarif edem eyeceğim kadar tuhaf duygular sardı içim i. Bir süre hiç konuşm adan Bağdat C addesi'nde bizim m üdürle b ir aşağı bir yukarı yürüdük. Sonra m em lekete dönünce bütün bunları annem le kız kar­ deşim e nasıl anlatacağım ı kara kara düşünm eye başladım . A slında söylem em e gibi bir hakkım olsa, inanın hiç söylem eyecektim . Am a ortada d d d i bir durum var. H er ikisi de oteli bizim sanıyorlar ve ba­ bam dan dolayı orada yasal haklan var. Siyah kaplı d efteri de ahp doğ­ ruca annem in köşküne gittim . Annem le kız kardeşim e onlarla özel bir konu hakkında görüşm ek istediğim i söyledim , kapılan kapattırdım , her ikisine de vaktiyle sizin verdiğiniz rahatlatıcı ilaçlardan birer tane verdikten sonra konuyu açtım . O lanlan tek tek anlattım ve kara kap­ lı defteri annem e uzattım . H iç tepki verm eden defteri tek tek incele­ di. Ben hâlâ evde kıyam etler kopacağım , annem in ayılıp bayılacağı­ nı bekliyorum . îlk tepki kız kardeşim den g eld i A ncak annem her za­ m anki asaletiyle hem en onu susturdu ve; \"Bu olay bu odada kalacak. Kim se bunlan duym ayacak, aksini ya­ pan karşısında beni bulur. Babanız her ne yapm ışsa doğrusunu yap­ m ıştır. O tel o kadına helal olsun. Paraya ihtiyacınız varsa ben burada­ yım . Kim se N urhayat H anım 'dan bir şey talep etm eyecek. Bu konu bir daha açılm am ak üzere kapanm ıştır,\" diyerek ayağa kalktı. Ve gerçek­ ten de her şey onun istediği gibi oldu. O konu b ir daha hiç açılm adı. Böyle b ir şey hiç yaşanm am ış gibi üzerine b ir Sünger çeküdi ve bitti. Bir şaşkınlık da orada yaşadım . Annem i taradığım ı sanıyordum am a yanılm ışım . O , tanıdığım dan daha m ükem m el bir kadınm ış. — A nneniz padişah soyundan gelm e, aristokrat b ir hanım. A lda- tılm anm , sevilm em enin ıstırabını sizinle bile paylaşm ayı gururuna yedirem em iş olm alı. Bu davranışa hayran olm am ak mümkün değil doğrusu. — Çok haklısınız, hiç tepki verm edi, böyle b ir şey olm am ış gibi davrandı am a babamm kaybından sonra yüzüne çöken hüzün taba­ kası iyice koyulaştı. Bizim aile, aalaru u paylaşm ayı bilm iyor.

BÎNBÎR GECE MASALI -4 337 — A cılar dostlarla paylaşıldıkça küçülür, sevinçler paylaşıldıkça büyürm üş. A saletin de b ir bedeli var, değil m i? — O lm az mı? Keşke bir gün annem i de getirebilsem size. Düşün­ senize, o, güzelliği dillere destan, ünlü b ir ağa kızı. N e güzellik, ne asalet, ne para, hiçbiri m utlu olm ak için yetm iyorm uş insana. Baba­ nım m ezarım sık sık ziyarete gideriz. H er gittiğim izde başm da dua eden, fatiha okuyan b iri vardır m utlaka. Annem yanm a bizi istem ez, bir süre yalnız oturur m ezarın başmda. U zaktan bakarız, konuşur onunla. Sağlığında bile bu kadar konuşm adı babam la. Sonra bize işa­ ret eder, birlikte yıkar, parlatırız m ezan. Ç içekleri su lar, hiç konuşm a­ dan eve döneriz. — N ihal H anım 'm bunlardan haberi var m ı? — H ayır yok. Sadece ben, annem ve kız kardeşim arasında kaldı bu sır. N ihal de bu ara rahatsız. Birkaç doktora gittik, pek çok tahlil is­ tediler. Şim di onun sonuçlarım bekliyoruz. — N asıl bir rahatsızlık? — C ild iyed ler bakıyor. Sanki bir gerilm e oluyor, sertleşiyor cildi. — inşallah sonuç iyi çıkar. — inşallah efendim . — Oğlunuz nasıl? — Oğlum iyi m aşallah, biliyorsunuz okulu dedesi gibi dereceyle bitirdi. Yakışıldı, uzun boylu, aslan gibi bir delikanlı oldu. Büyüdükçe dedesine daha çok benziyor, işte böyle G ülseren Hanım . Ben çok vak­ tinizi aldım . Babaannem , \"Konuşm ak insanın zehrini alır,\" derdi. Sizinle konuşunca, içim dekileri ifade edince sanki hafifliyorum . Beni dinlediğiniz için teşekkürler. H oşça kalın. — G üle güle Zafer Bey, her zam an beklerim . Birkaç ay sonra Zafer Bey eşi N ihal H anım 'la yine geldi. N ihal H anım 'm hastalığına teşhis konm uş, tedavisi yapılıyorm uş. Sebebi belli olm ayan, ilerleyici ve tam olarak tedavi edilem eyen, ancak ilerle­ m esi durdurulabüen bir d it hastalığı. O yüzüne bakm aya kıyam adığı­ nız N ihal Hanım ne hale gelm iş tarif edem em . Zafer Bey şim di eşi ve oğlu ile birlikte huzurlu b ir yaşam sürüyor. Oğlu dedesi gibi çok başardı. Tüm aile gurur duyuyor onunla...

Çöp Apartman -1 1 (3 yıl sonra) Nerim an evlenir evlenm ez ham ile kaldı ve nur topu gibi b ir oğlan doğurdu. Çocuğa \"C an \" adını koydular, çünkü artık bu çocuğu hepsi de cam gibi seviyor. C an şim di 2,5 yaşm da ve Safiye çocuğa ço k düş­ kün. H er gün ya o N erim anlara gidiyor ya da N erim an'ın çocuğu ge­ tirm esini istiyor. Onun her şeyiyle yalandan ügileniyor ve âdeta üze­ rine titriyor. Çocuğa yedirilecek gıdalar defalarca yıkanıyor, oyun oy­ nadığı yerler dezenfekte ediliyor. C an'm en ufak bir hastalığında orta­ lık ayağa kalkıyor ve eve doktorun b iri gidip biri geliyor. Ç ocuk hem m uhteşem bir sevgi selinde büyüyor, hem de ona çok katı bir disiplin uygulanıyor. Can'm babası oldukça rahat biri, bütün bunlardan pek hoşlanm ı­ yor ama onu dinleyen kim . Benim yaptığım büyük baskılarla, Safiye, N erim an'ın kocasına pek ilişm iyor. O na kalsa dam at beyin her hare­ keti yanlış ya da eksik. Çocuğuyla yeterince ügilenm iyor, ona kötü ör­ nek oluyor, sürekli m aç seyrediyor diye sızlanıp duruyor. H atta bu yüzden N erim an'a da sık sık sert çıkışları oluyor. Onu, çocuğuna ye­ terince özen gösterm em ekle, kocasına çekidüzen verm em ekle suçlu­ yor. Ben her seferinde devreye giriyor ve Safiye'yi onlardan uzak tut­ m aya çalışıyorum . N erim an aslm da çok iyi bir anne ve m ükem m el bir ev hanım ı. H em kocasını hem de ablalarım kırm adan idare etm e­ ye çalışıyor. Can en çok Safiye teyzesini seviyor. Onun yanında çok m utlu, çünkü Safiye çocukla gerçekten çok ilgileniyor ama nasıl oturm ası ge­ rektiğinden, nasıl yem ek yem esi gerektiğine kadar onun her şeyin en doğrusunu yapm asını istiyor. Zam an zam an çok yorulsalar da ufla­ yıp puflasalar da genel olarak herkes hayatından m emnun. C an hep­ sinin yaşam am acı haline geldi. Bu arada apartm an kom şularından birinin erkek kardeşi Gül- ben 'e talip oldu. îk i y ıl önce eşini kaybetm iş, çocuğu olm ayan ve G ül- ben'den dokuz yaş büyük, halde kabzım al, yakışıklı, varlıklı b ir adam -

ÇÖP APARTMAN -1 1 (3 YIL SONRA) 339 mış. Safiye bu evliliğe onay verm ekte biraz zorlandıysa da, G ülben'in ve N erim an'ın baskısıyla sonunda o da evet dedi ve G ülben bu adam ­ la sade bir törenle evlendi. Onun evden ayrılışı Safiye'yi pek etkilem edi, hatta G ülben'in de kendine ait bir düzeni, b ir ailesi olm asından m em nun oldu. Yalnız kalışına da aldırm adı çünkü artık onun hayatında Can vardı ve Can onun her şeyiydi. Bütün am acı onu mükem mel b ir insan olarak yetiş­ tirm ek ve onunla gurur duym aktı. G ülben evlendikten üç ay sonra b ir gün eşi onu bana getirdi. Bu tam bir tesadüftü çünkü adam cağız bizim yıllardır tanıştığım ızı bil­ m iyordu ve benim adım ı yakın b ir arkadaşından duym uştu. Tuna, G ülben'in yeni soyadını bilm ediğinden, randevu defterindeki ism i tanım am ış ancak yıllardır b ir psikiyatri m uayenehanesinde sekreter olarak çalışm anın verdiği tecrübeyle, eşine hiçbir şey b elli etm em iş ve onları sanki ilk kez görüyorm uş gibi davranm ıştı. — D oktor H anım , G ülben yanında yakışıklı bir adam la geldi ama beni hiç tanım ıyorm uş gibi davranınca durumu anladım . K ocası bize önceden geldiğini bilm iyor galiba. Şim di onları alacağım içeri. — A ferin sana Tuna, dem ek G ülben de buraya geleceklerini bil­ m iyordu, bize haber verm ediğine göre. — H erhalde öyle oldu, am an iyi ki b ir pot kırm adım . İkisini birlik­ te m i alayım içeri? — Ö yle yap. G erçekten de uzun boylu, iriyan , yakışıldı bir adam giriyor içe­ ri. Yanında biraz utangaç, hiç yüzüm e bakm adan karşım daki koltuğa oturan G ülben var. Ayağa kalkıp \"H oş geldiniz,\" diyorum . Adam he­ men konuşm aya başlıyor. — D oktor H anım , yakın bir arkadaşım dan öğrendim adınızı. On­ lar size çok hasta getirm işler. Bu benim karım . Adı G ülben. Ü ç ay ön­ ce evlendik. Ben ilk eşim i ik i yıl önce kanserden kaybettim , iy i bir ev­ liliğim iz vardı am a çocuğum uz olm adı. Karım bunu çok büyüttü. Yıllarca kafasına taktı. Gitm ediğim iz doktor kalm adı am a ne yapalım Allah verm edi işte. Karım sonunda üzüntüden kanser oldu, ik i yıl ön­ ce d e öldü. Çok üzüldüm tabü am a ölenle ölünm üyor. Ü ç ay önce ai­ leler araya girdi ve G ülben'le evlendik. Allah için hakkım yem ek iste­ mem tem iz, tertip li, düzenli b ir ev hanım ı. Sessiz, sakin, az konuşan bir insan. Çok güzel yem ek yapıyor, am a bütün bunların yanında bir kötü huyu var ki, buna ben dayanam am .

3 4 0 MADALYONUN IÇÎ — N eym iş Gülben H anım 'm kötü huyu? — A slında biraz anlatayım , sonra ben çıkıp sizi yalnız bırakaca­ ğım. Kendisi çok titiz. Akşam yorgun argın eve geliyorum am a ka­ rım beni içeri alm ıyor. Neym iş efendim , dışarının pisliğini eve getiri- yorm uşum . Kapının önünde beni baştan aşağı soyuyor. Ben ilk günler nasıl olsa düzelir diye pek ses çıkarm adım am a ben öyle pek sıkıntı­ ya gelem em . Canım sıkılm aya başladı. O tem iz de biz pis iniyiz yani? Ben de severim tem izliği. B ir giydiğim göm leği bir daha giym em . Sık sık yıkanırım . Ellerim i sabunlam adan sofraya oturm am , ter kokan in­ sanları hiç sevm em am a bu kadarı da fazla. K endisine bunu defalarca söyledim ama bir faydası olm adı. Bağırıp çağırm ak da istem iyorum , üzülüyor, ağlıyor sonra. Benim lafım bir kulağından girip öbüründen çıkıyor. Bu bir hastalık galiba, onun için aldım size getirdim . İnşallah kurtarırsınız bizi bu dertten. — İnşallah efendim . — Adım Selam i, size kendim i tanıtm ayı unuttum . Şim di ben çıkı­ yorum , ikiniz konuşun, ne zam an isterseniz onu yine size getiririm . — Tam am Selam i Bey, ben eşinize ne düşündüğüm ü söyleyece­ ğim . Selam i Bey saygılı bir şekilde eğilerek elim i sıkıyor ve odadan çı­ kıyor. Külhanbeyvari bir havası var. O çılanca Güİben başlıyor gül­ m eye. — A yol, şu hale bakın, korkudan kalbim duracak sandım. \"Seni doktora götüreceğim ,\" dedi. Ben ne bileyim , ben i size getireceğini. Başka birine gideceğiz sandım . — Keşke bana daha önce geldiğini söyleseydin kocana. — Am an Doktor H anım söyler m iyim h iç, am an ne olur siz de hiç bahsetm eyin bundan. Benim ve ailem in buraya geldiğini kim se­ nin bilm esini istem iyorum . İçeri ilk girdiğim izde Tuna Hanım işi bel­ li edecek diye ödüm koptu. — Neden korkuyorsun bundan bu kadar? — Geçm işim iz o kadar kirli ki, kocam bu nlan duysa zaten ben i al­ m azdı. Y ıllarca yatağını ıslatan, çöplerin içinde yaşayan birini kim is­ ter k i... — H er şeyi bilm ese de olur am a buraya titizliğin nedeniyle geldi­ ğini bari bilse iyi olacaktı. H er neyse, şim di söyle bakalım , neler olu­ yor sizin evde? ,

ÇÖP APARTMAN-11 (3 YIL SONRA) 341 — Canım ne olacak, Selattıi size h er şeyi anlattı zaten. H aklı de­ ğil iniyim A llah aşkına? N e olıır yani d ışarı elbiseleriyle içeri girm e­ se. — Gülben ne söylediğinin farkında m ısın? Annenin babana yap­ tıklarım şim di sen kocana yapıyorsun ve üstelik bunun bir hastalık ol­ duğunu ve kocanın bundan ne kadar rahatsız olduğunu kabul etm ek istem iyorsun. Bak kocan çok iy i b ir adam a benziyor, seni seviyor ve beğeniyor am a o babana pek benzem iyor. Bunları sen ne kadar ısrar edersen et, kabul etm ez, sonra yuvan bozulur. — Am a başka türlü de benim içim e sinm iyor. Ben artık eskisi gi­ bi hasta değilim . H er işim i yapıyorum , çam aşırım ı, bulaşığım ı yıkıyo­ rum. Evim tertem iz. Ona çeşit çeşit yem ekler yapıyorum . Ne olur o da biraz bana saygılı olsa? — Gülben bunun saygıyla ne ilgisi var. Ondan istediğin normal bir şey değil ki. — Size söyleyem ediği başka bir şey daha var. Ben çıkınca sen söy­ le diye tem bih etti bana. — Neymiş o? — Ben de nasıl söylesem bilm em ki, utanıyorum işte. — Cinsel bir sorun m u? — Evet. — N e var bunda utanacak. Sen artık evli bir hanım sın. Bana ilk geldiğin günü hatırlıyor m usun, o zam an da gece işem elerini bana söylem ekte ne kadar güçlük çekm iştin. — H atırlam az olur muyum h iç. Kocam la ilişkiden sonra bütün çarşaflan değiştiriyorum . Onun hem en yıkanm asını ve bütün çam a­ şırlarım değiştirm esini istiyorum . Tabü ben de öyle yapıyorum . — Peki o ne diyor? — O , ilişkiden sonra sabaha kadar öyle yatıp sabah işe giderken yıkanıp çam aşırlarım değiştirm ek istiyor. \"B en gidince ne yaparsan yap, çarşaflan değiştir, kendin yıkan am a beni huzursuz etm e,\" diyor. — H aklı galiba. — Siz de hep ona hak veriyorsunuz. Şim di artık ben korkudan böyle b ir ilişki hiç istem iyorum , bana yanaşacak diye ödüm kopuyor. Akşam a kadar zaten evde yorgunluktan canım çıkıyor, bir de gece kalk yıkan, çarşaflan değiştir, bütün bunlar zor geliyor bana. — Bak sana bile yaptıkların fazla geliyor.

3 4 2 MADALYONUN İÇİ — İyi ama başka türlüsünü de ben istem iyorum . A slında bana kalsa hiç cinsel ilişki istem iyorum . — N eden Gülben? — A klım ı bu işlere verem iyorum , benim aklım iş bitince değişe­ cek çarşaflarda, yıkanm ada, tem izlenm ede kalıyor. — Dem ek tem izlik, yine hayattaki her şeyin önüne geçti. Yaşam ın bundan başka anlam ı yok m u Gülben? — H er şeyin tertem iz olduğunu bilirsem , sıra başka şeylere de ge­ lecek ama hiçbir zam an tüm dünya tem iz olam ıyor k i... — Bunun olam ayacağım sen de biliyorsun. N e zam an sen de her­ kes gibi olm ayı ve yaşam ayı isteyeceksin? — Bundan pek üm idim yok. — H âlâ bir arkadaşın, eşin dostun yok mu? — Yok. Eşim in akrabaları gelip gitm ek istiyorlar am a ben h içbiri­ ne fazla yüz verm iyorum . H oşlanm ıyorum evim e sık sık m isafir gel­ m esinden. A klım hep tem izlikte kalıyor. O nlar gidince bütün evi baş­ tan silip süpürm ek kolay m ı? — Peki sen onlara gitm iyor m usun? — Ben de gitm iyorum , hem onlarla oturup kalkm aktan zevk al­ m ıyorum hem de ben gidersem , onlar da gelir. — H albuki sen kim seyi istem iyorsun, peki Safiye ile N erim an gi­ dip geliyorlar mı? — O nlar geliyor, ben de onlara gidiyorum . — Bu yaptıklarına onlar ne diyor? — N erim an söylenip duruyor, \"Ben senin kocanın yerinde olsam , b ir dakika durm az, boşarım seni,\" diyor. — Safiye ne diyor? — Annem e çektin sen diyor. — Sen ne diyorsun? — Ö yle oldu, ne yapalım , bazı şeyler elde değil. — Yani seni insanların, özellikle kocanın böyle kabul etm esini is­ tiyorsun. — Ya etm ezse? — Bilm em k i... — Peki böyle kabul edilm ek yerine iy i olm ayı, herkes gibi yaşa­ m ayı neden istem iyorsun? — Dedim ya üm idim yok. •

ÇÖP APARTMAN -11 (3 YIL SONRA) 343 — Bunun adı üm itsizlik değil G ülben, tem bellik ve inatçılık. Sen istem edikçe ben sana b ir şey yapamam. Sana sadece bol şans diliyo­ rum . — Bana ilaç bile verm eyecek m isiniz? — Versem alacak m ısın? — Bilm em İd ... — İlk gelişinde de böyle dem iş ve verdiğim ilacı alm am ıştın. Peki Gülben, filerini değiştirirsen beklerim . — Tam am D oktor H anım , ne olur bana kızm ayın. — Bu senin hayatın, ben karışam am k i... — Peki D oktor H anım , hadi ben gideyim , hoşça kaim. Gülben elim i sıkıp çıkıyor odadan. Değişm em eye, düzelm em eye nasıl da direniyor. Bu evlilik belli ki böyle yürüm eyecek. Dem ek bu şansı bile kullanm ak istem iyor. O rtanca çocuk olm ak, bazı insanları ne kadar güvensiz, kararsız ve um utsuz yapıyor, hayatla m ücadele et­ m ekten nasıl da korkutuyor...

Kader Kurbanları Şim di H ayal Hanım girecek içeri. Y eni hasta galiba. Adını ilk kez görüyorum defterde. — Tuna hazırım . Hayal Hanım gelebilir. U fak tefek, sarı benizli, saçları om uzlarına dökülm üş, kum ral, genç bir hanım giriyor içeri. Yüzüne balonca kirli, pasaklı bir izlenim veri­ yor insana. Boyası eskim iş dağınık saçlan sanki hiç taranm am ış gibi ve yüzünü gözünü kapatm ış, görülm ek, tanınm ak istem iyorm uş gibi. Elini sıkm ak için ayağa kalkıyorum , ürküyor benden. Sonra şaşırm ış gibi elim i aceleyle sıkıp karşım daki koltuğun ucuna ilişiyor. H iç yü­ züm e bakm ıyor. Sonra elini cebine sokarak küçük, buruşuk b ir kâğıt çıkarıp bana uzatıyor. K âğıtta benim adım ve adresim yazdı. A ltında kocam an harflerle ELM AS yazıyor. Yazıyı yazan b elli ki yazı yazm a­ ya hiç alışkın değil. Kargacık burgacık, eğri büğrü yazm ış. Bir şey an­ lam ıyorum . — Elm as Abla yolladı beni diyor. O kadar alçak sesle konuşuyor ki duym akta zorluk çekiyorum . — K im bu Elm as Abla, hatırlayam adım . — H ani şu yıllar önce size gelen Elm as Abla. — H atırlam azsınız tabii. Boşverin siz onu. Benim çok sıkıntım var. Siz bunu geçirin yeter. Sesi sertleşiyor. Hem hırçın hem sitem kâr. Am a bana neden sitem ettiğini anlayam ıyorum . — Sizi biraz tanıyabilir m iyim? — Beni tanıyıp da ne yapacaksınız? Dışarda beklerken yeteri ka­ dar sıkıldım zaten. Bana ilacım ı yazın ben gideyim . — Buraya sadece ilaç yazdırm aya m ı geldiniz? — Evet! — Bana neden kızdığınızı tam anlayam adım . Sizi beklettim diye m i? .

KADER KURBANLARI 345 — Biz beklem eye alışkınız! — Siz her zam an böyle öfkeli m isiniz? — Son günlerde hep böyleyim . Ama hayal kırıklığına uğrattınız beni. — N eden. Elm as A bla'yı hatırlayam adım diye m i? — H albuki o sizi hiç unutm adı. H er gün adınızı amp dua eder si­ ze. Benim adım ı söyle yeter. Beni iy i tanır dem işti bana. Ama siz onu hatırlam adınız bile. — H ayal Hanım ben hastalarım ı kolay unutm am . Dem ek bunun için kızdınız bana. N eydi soyadı Elm as'm ? — Elm as Tokoğlu. — Ha şu Elm as. — O Elm as ya. Siz onun hayatını kurtarm ışsınız. — Ah canım . Bana geldiğinde ham ileydi. Çok dövm üşler zavallı­ yı. Ü st üste birkaç am eliyat geçirm esi gerekm işti. Am a bebeğini kay­ betti. . — H atta anestezisini eşiniz verm iş. Ö zel hastanede baktırm ışsı­ nız. Ölüm den dönm üş kadın. — Çok yıllar geçti aradan. N asıl şim di, iyi m i bari? — İyi iyi. A nkara'da b ir ev açtı. K urtuldu genelevden. Ben şim di onun yanında çalışıyorum . Eskiye göre çok rahat. Beni kurtardı, belki seni de kurtarır diye yolladı beni size. Sesi yum uşuyor. Barıştık galiba. Elm as çok tatlı bir kadındı. Tom ­ bul, beyaz tenli, güler yüzlü, sapsan boyalı saçlı, yuvarlacık bir kadın. Çok çileli b ir hayatı olm uş, hem ruhen hem bedenen çok yıpranm ıştı. Tek hayali kendine ait bir ev açıp çalışm ak ve çalıştırm aktı. Demek ki hayalleri gerçek olm uş. Ve H ayal onun yanında çalıştığına göre, o da bir hayat kadını. Bana asıl öfkesi işte bu yüzden. O nu küçüm seyeceği­ m i, aşağılayacağım ı sanıyor. H acettepe A cil'de çalıştığım günlerde Elm as olayına benzer b ir anım geliyor aklım a. İhtisasa yeni başlam ış çok genç bir doktordum o zam an. B ir gece acil servisin cam lan kırıldı. D ışanda b ilileri kavga ediyor, bir kadın çığlık çığlığa bağınyordu. H astane polisi olaya m ü­ dahale etm iş ve sonunda yediği dayaklardan her yanı kan içinde bir kadım içeri alm ışlardı. Kadım herkes itip kakıyordu. Polislerden biri, \"O tur ord a,\" diyor, hem şireler ise, \"Sakın oturm a, her yeri berbat ede­ ceksin,\" diye bağınyorlardı. Zavallı ne yapacağım şaşırm ıştı. Tam ben ona yaklaşm ak üzereydim ki aniden kilodunu indirip acil servisin or­

3 4 6 MADALYONUN ÎÇİ tasına, herkesin gözü önünde işedi. Sonra da bağırm aya küfretm eye başladı. A cil servis b ir anda kanşh. Şim di herkes bağırıyordu. Kadın neredeyse bir de hastanede dayak yiyecekti. Bir anlık şaşkınlığın ardından bu sefer ben bağırm aya başladım . \"Ç ekilin, bana bırakın. Susun, susun dedim size. Sedye getirin ça­ b u k .\" Ben sesim in bu kadar gür olduğunu o güne kadar bilm iyordum . Şim di herkes susm uş bana bakıyordu. Kadıncağızın yanına gittim ve koluna girdim \"G eçm iş olsun H anım efendi. İzin verin size yardım edeyim . Tuvalete gitm ek istediğinizi söyleseydiniz biz sizi götürürdük. Ama önem li değil. A rkadaşlar şim di orayı tem izler. Üzülm eyin siz. H adi gelin benim le.\" Bütün görevliler şaşkın şaşkın yüzüm e bakıyordu. Am a en çok şa­ şıran Canan H anım 'dı. Sonra sedye geldi. O gece sabaha kadar onunla uğraştım . Ü ç-dört gün yattı acilde. Y aralan sarılm ış, bir ünite kan ve­ rilm iş ve sonunda taburcu olacak hale gelm işti. Canan Hanım orada yattığı üç gün boyunca hiç konuşm aıruştı benim le. Bazen gözlerinde yaş görüyordum . H em şireler, \"B ir teşekkür bile etm iyor, bunlar nan­ kör olu r,\" diyorlardı. H epsi de benden daha tecrübeliydi. Benim has­ talara gösterdiğim şefkati acem iliğim e veriyorlardı. Taburcu olacağı gün Canan H anım yanım a geldi ve konuşm aya başladı; \"Sen benim ne olduğum u biliyorsun. Ben adi bir orospuyum . Ama sen bana insan m uam elesi yaptın. Ö nceleri alay ediyorsun sandım . Ama sonra içinden gelerek yaptığım anladım . İyi olm adı. B ir daha bi­ zim gibilere böyle yapm a. Bak b an a... İnsan olm aya tam alışıyordum ki beni taburcu ediyorsun. Belli k i insan evladısın. İçim i yaktın sen be­ nim. Yaram ı kanattın. Ne diyeyim . A llah razı olsun.\" Sonra da ağlayarak boynum a sarıldı. Kendi kendine konuşarak dönüp gitti. Ben onun kanayan yaralarım sarm ış, o bana, \"yaralarım ı kanat­ tın ,\" dem işti. Arkasından öylece bakakalm ıştım Canan H am m 'ın. İşte onlarla böyle tanışm ıştım . Saygı görm eye, insan m uam elesine hiç alış­ kın değiller. Bizzat kendileri, kendilerini öyle aşağılıyorlar ki. H ayat kadınlığı dünyanın en eski, en zor ve en tehlikeli m esleği. Dem ek H ayal de bu çıkm az sokağın yolcusu. Ben bunları düşünürken H ayal biraz daha rahatlam ış olarak karşım da oturuyor. — Biraz önce b ir ilaçtan bahsettin. Nedir, o?

KADER KURBANLARI 347 Cebinden bir ilaç şişesi çıkarıp uzatıyor. — İşte bu. — Bunu ne kadar alıyorsun? — Kafam a göre işte. Bazen üç-dört tane birden alıyorum . — N e zam andan beri? — B ir-iki yıldır. — Kim verdi bunu sana? — İskenderun'da b ir doktor. — Bunu uyuşturucu niyetine alıyorsun dem ek. — Öyle. — Benim de sana bu ilacı yazm am ı istiyorsun. — Yazm az m ısınız? — M adem seni Elm as yollam ış, anlat bakalım . Seninle ilgili her şe­ yi bilm ek istiyorum . — Am aan Doktor H anım , benim hikâyem uzun. Hem galiba yo­ lun sonuna geldim ben. Sizin vaktinizi alm ak istem em . — Elm as sana ne dedi? — G it ona anlat, belki bir çare bulur, dedi. — İyi ya. Hadi öyleyse. — Ah D oktor H anım nerden başlasam bilm em ki? Ben çok iyi bir ailenin kızıyım . Babam hâkim . Annem öğretm en. Biz iki kız kardeş­ tik. Ben büyüğüm . Babam huysuz bir adam dır. K ızınca, hele içkiliy- se çok hırpalardı bizi, özellikle de beni. Annem zavallı, sessiz, hak­ kını koruyam ayan biriydi. H albuki okum uş, öğretm en olm uş. Kendi parasm ı kazanıyor. Ben babam dan çok annem e kızardım . H ep onun­ la kavga ederdik. Ben senin gibi ezdirm eyeceğim kendim i derdim . O zam anlar aklım bir karış havadaydı. Kolay zannediyordum hayatı. Okulu sevm ezdim . Tem bel bir öğrenciydim . H ele ders çalışm ak deyince ödüm kopardı. Laf olsun diye gider gelirdim okula. H er veli görüşm esinden sonra evde kıyam et kopar, babam ya döver ya b ir sü­ rü küfrederdi. Buna rağm en birkaç kere sınıfta kaldım . Bu işler zor­ la olm uyor. O ara birine âşık oldum . Zaten sık sık âşık olurdum . Onunla ge­ zip tozm aya başladık, okulu iyice astım . Sonunda aüem duydu. \"B en evleneceğim ,\" diye tutturdum . Babam çok dövdü, annem çok ağla­ dı am a hiçbiri fayda etm edi. Söyledikleri b ir kulağım dan girdi öbür kulağım dan çıktı. Başaçıkam adılar benim le. \"V erm ezseniz kaçarım ,\"

3 4 8 MADALYONUN IÇ! dedim. N e yapıp edip o evden kurtulm ak istiyordum . Sonunda beni o çocuğa verm eye m ecbur kaldılar. Okuldan ayrıldım ve evlendim . Düğün dem ek yapıldı. Ben evden, anam dan babam dan kurtuldum ama gittiğim yerde de yapam adım . Kocam işsiz güçsüz, serserinin biriydi. Beş-altı ay sonra bu sefer de oradan kaçıp eve geri döndüm. \"B iz sana dem em iş m iydik,\" dediler. \"H aklısınız, bundan sonra sizin sözünüzden çıkm ayacağım ,\" dedim . Babam m uam eleleri yaptı hem en boşandık. Ama ben yine sıkıldım . Okul yok, arkadaş yok, yapacak bir şey yok. Babam \"Sen dulsun, otur evinde, adm çık ar,\" diyor. H er şey yasak. Onu giym e, bunu takm a, dı­ şarı çıkm a. Baskılar arttıkça benim sıkıntım da arttı. Ben yine birine âşık oldum. Ama bu sefer ailem e söyleyem edim . Çünkü o da düzgün biri değildi. Ne tahsili vardı, ne de işi. Z aten pek dışarı çıkam adığım için doğru dürüst tanım ıyordum bile onu. Birkaç kere gizli saklı buluştuktan sonra, \"H adi kaçalım ,\" dedi bana. Ben de kabul ettim . Çünkü evdeki o sıkıcı hayata dayanam ıyordum . H albuki bana eskiye göre daha iyi davranıyorlardı. Dayak filan yem iyordum . Kız kardeşim bana hiç benzem ez. O okula gider, dersini çalışır ve evde hiçbir şeye karışm az, bana kızardı. A ynı evde yetiştik am a o be­ yaz, ben siyah doğm uşum . Anam ın babam ın suçu olsa, o da benim gi­ bi olurdu. Dem ek ki benim içim de varm ış böyle olm ak. Ben dayanık­ sızım . Hem en sıküıveriyorum . Sonunda kaçtım evden. Beni İstanbul'a götürdü. Bir-iki ay bir ge­ cekonduda oturduk. Para bitene kadar her şey iy i gitti. H adi nikâh de­ dim , sonra yaparız, hele bir iş güç tutalım dedi. O da serserinin tekiy­ di. Karşım a doğru dürüst biri çıkm adı ki. Derken bari sen çalış, ben iş bulam ıyorum dedi. A kşam lan eve arkadaş getirm eye başladı, içki sofralan kuruluyor, yeniyor, içiliyor, gecenin sonunda o gidiyor, ben getirdiği arkadaşı ile evde yalnız kalıyordum . Bir zam an bu böylece sürüp gitti. M eğer adam beni satarm ış. O zam an cahilim 19-20 yaşın­ dayım . A klım her şeye erm iyor. Ne olduğunu anladığım da ise iş iş­ ten geçm işti. O yıl beni D iyarbakır genelevine sattı. Birkaç yıl orada çalıştım . Sonra İskenderun'a geldim , ik i y ıl da orada çalıştım . Çok kötü şeyler yaşadım . Posam çıktı. Ruhum hastalandı. Sıkıntılarım dayanılm az ol­ du. Siz bilm ezsiniz bizim halim izi. H ele erkeklerin \"H ayvanat bahçe­ sinde m aym un seyreder\" gibi genelev cam larından içeri bakışları var­ dır ki, yaşam ayan bunu anlam az. O nlar baktıkça ben a n sokm uş gibi

KADER KURBANLARI 349 olurdum . G enelev patronlarıyla aram açıld ı. Kim se beni çalıştırm ak istem edi. Sürekli ayılıp bayılan, ağlayan, sıkılan bir orospu kim senin işine yaram az. İşte o sıralar doktorlara gitm eye başlad ım H alim i an­ lattım am a sizin gibi beni dinleyen olm adı. O ralar küçük yer. H erkes birbirini tanır. H erkes parasım verir, doktora gider, iyi olur gelir. Ama doktorlar parasıyla bile bakm azlar bize. Baştan savarlar. Kim i de he­ men oracıkta sizinle yatm ak ister. Bayanlar hoşlanm az bizden. Kim i iğrenir, kim i aşağılar. — Sözünü kesm ek istem edim H ayal, am a sizler de doktorla­ ra hatta herkese karşı çok önyargılısınız. İçeri girer girm ez bana na­ sıl da öfkeli olduğunu unuttun m u? Seninle dostça bir ilişki kurabil­ mek için çok uğraşm am gerekti. Sana kalsa belki beni de böyle suçla­ y a ca k ta . — O rasını bilem em . Bizler feleğin tokadım yem işiz bir kere. Dam ga var alnım ızda. Toplum bizi istem iyor. D ışlıyor. Biz bunları bi­ liyoruz. A ptal değiliz! — Yine m i kızdın? — Size değil. Aslında kendim ize kızarız biz. B ir de utanm adan \"aptal d eğiliz\" diyorum . Bundan âlâ aptallık olur m u? Sen evini bar- kuu, düzenim , aileni terk et sonra da el âlem e kız. Biz ne Tanrı yarım­ da ne de kul yanında m akbul insanlarız. Size d e yalan söyleyecek de­ ğilim ya. H ani film lerde filan \"B u yola düştü, zavallı,\" derler. Kim se bu yola istem ese düşm ez. İşte size anlattım . Kardeşim nam usuyla oturdu evde, ben böyle oldum. — Sem h iç arayıp sorm adı m ı ailen? — Yok, ne arayan oldu, ne soran. Babam istese beni eh ile koym uş gibi bulurdu. Ama istem edi. H aklı adam. Benim hangi yolun yolcusu olduğum taa o zam andan belliydi. Beni bulup da ne yapsm . Başım be­ laya m ı soksun. Zaten ben de artık ailem le yapam am . Yüzlerine baka­ cak halim m i kaldı? Bilirsiniz hayat kadınlan çok dayak yer. Ben da­ yak yem eye babam ın evinde başladım . H âlâ da devam ediyor. — K ız kardeşim de döver m iydi baban? — Pek dövm ezdi. O beni dövm eyi severdi. — Sen d e sever m iydin dayak yem eyi. — O nasıl soru D oktor H anım . Dayak yem ek sevilir m i? Ben m an­ yak m ıyım ? — Estağfurullah. Am a h a y a ta boyunca dayak yem en sence bir te­ sadüf m ü yoksa bunda senin payın da var m ı?

3 5 0 MADALYONUN tÇl — Huyum kötü benim . Taham m ülsüzüm . Ondan herhalde. — Doğru, taham m ülsüzsün, başka? — Başkası da m ı var? — Bazı insanlar dayak yiyince rahatlar. Sende de böyle oluyor mu? — G aliba oluyor. Bir tek o zam an içim deki sıkıntı biraz azalıyor. Uyuşturucunun yerini tutuyor. — Gördün mü bak, sürekli dayak yem en pek tesadüf değilm iş. — Karşım dakinin dam arına bastığım çok oluyor. — Seni dövsün diye. — O nlar da sağ olsunlar beni h iç kırm ıyorlar. — Taa baştan beri böyle belki de. — Dem ek ki öyle. Babam kardeşim i değil beni döverdi. Şim di de adam lar aynı şeyi yapıyor. — Bir kadın dayak yiyince neden rahatlar, hiç düşündün m ü? — Bilm em ki. — Dayak b ir çeşit ceza. Ceza kim i rahatlatır? — Suçluyu. — Kim dem iş sana aptal diye. Zeki b ir kadınsın. Evet ceza suçlu­ yu rahatlatır. Dem ek sen kendini içinden hep suçladın. Suçluluk duy­ gularından kurtulm ak için de hayatın boyunca cezalandırdın kendini. U yuşturucuların seni öldüreceğini biliyorsun. O nlar sana hem suçla­ rım unutturuyor hem de seni ölüm e her geçen gün biraz daha yaklaş­ tırarak cezalandırıyor. — G eçim siz, huysuz, lanet b iri oldum . Sonra doktorun biri bu ila­ cı verdi bana. Ü ç-dört tane alınca biraz rahatlıyorum . Am a ilacı bula­ m azsam beter oluyorum . Sonunda İskenderun'daki işim den de attı­ lar beni. İşte şim di Elm as A bla'nm yarım dayım . H alim e acıdı da ald ı beni. Am a çalışam ıyorum . Bu sıkıntı beni öldürecek. Siz buna bir çare bu­ labilir m isiniz? — Senin şartların galiba bu sıkıntıyı artırıyor. Başka bir çare yok m u, başka b ir iş yapam az m ısın? — Yok be D oktor Hanım . O rospuluk yapam ayan başka n e iş ya­ pabilir ki? — H ani zor iş diyordun? — H em zor hem kolay. Gururun, insanlığın yok olduysa kolay. — Dem ek ki senin henüz yok olm am ış. •


Like this book? You can publish your book online for free in a few minutes!
Create your own flipbook