hiç ayrılmayan şeytan tarafından işitileceğind- den dolayı, hafî zikir kadar efdal olamaz. “Allah’ı zikretmek kalblerin şifasıdır. (Suyûtî, el-Câmiu’s-Sağîr, no 4330) Cenâb-ı Hakk’ı kalb ile zikretmek, hased, riya, kibir gibi emrâz-ı kalbiyyeyi izâle edip kalb- bi Allah’ın sevdiği vasıflarla ihya etmesi cihet- tiyle bizzat şifâdır. “Zikir sadakadan hayırlıdır.” (Suyûtî, el- Câmiu’s-Sağîr, no 4350) “Şeytan Âdemoğlunun kalbine nüfuz için istilâ eder. Fakat kul kalbiyle Cenâb-ı Hakk’ı zikredince ümidsiz olarak geri çekigl lir. Kul Allah’ı unutur unutmaz hemen kalgb bini istilâ ederek vesvese vermeğe başlar.” (Suyûtî, el-Câmiu’s-Sağîr, no 4972) “Cenâb-ı Allah buyurmuştur ki: Ey Âdemg moğlu! Sen beni zikrettiğin müddetçe bana şükretmiş olursun. Beni unuttuğun müddg detçe hakkımı unutmuş, nankörlük etmiş olursun.” (Heysemî, X, 82) “Hiç bir cemâat zikrullah için cem’ olup dağılmadı ki, zikirleri sebebiyle Cenâb-ı Hakk tarafından af ve mağfiret ile tebşîr olunmg masınlar, kendilerine: “Zikrinizden dolayı mağfiret olunmuş olarak kalkınız” denilmesg sin. (Suyûtî, el-Câmiu’s-Sağîr, no 7777) n 201
َم ْن َا ْك َث َر ِذ ْك َر ال ّٰل ِه َب ِري َء ِم َن ال ِنّ َفا ِق “Allah’ı çok zikreden kimse nifaktan beri olur.” (Beyhakî, Şuab, I, 414) Yâni kesret-i muhabbetinden dolayı All- lah’ı çok zikreden ve kalbi zikrullah’tan hiç gaf- fil olmayan kimse münâfıklıkdan uzak olur. َم ْن اَ ْك َث َر ِذ ْك َر ال ّٰل ِه اَ َح َّب ُه ال ّٰل ُه َت َعا َلى “Allah’ı çok zikreden kimseyi Allah Teâg âlâ sever.” (Suyûtî, el-Câmiu’s-Sağîr, no: 8510) َال ِّذ ْك ُر َخ ْي ٌر ِم َن ال ِّص َيا ِم “Zikir, farz olmayan oruçtan efdaldir.” (Ali el-Müttâkî, no: 1859) “Cenâb-ı Allah buyurmuştur ki: “Bir kul, beni zikredeceğinden dolayı kendi ihtigy yacını istemeye fırsat bulamazsa ben ona ihtg tiyâcını istemeden evvel in’âm ve ihsan edegr rim.” (Ali el-Müttâkî, no: 1873) “Cenâb-ı Hakk’ın âyet-i celîlesini, sonsg suz ni’metlerini ve ahvâl-i âhireti tefekkür gibi ibâdet olamaz. Kalblerinizi de murakagb beye alıştırınız.” (Ali el-Müttâkî, no: 5709, 44135) اَ ْو ِل َيا ُء ال ّٰل ِه ا َّل ِذي َن ِا َذا ُر ُؤا ُذ ِك َر ال ّٰل ُه “Cenâb-ı Hakk’ın velîleri o kimselerdir ki görüldükte Allah hatıra gelir.” (Heysemî, X, 78) 202
َع اَل َم ُة ُح ِّب ال ّٰل ِه ُح ُّب ِذ ْك ِر ال ّٰل ِه َو َع َال َم ُة ُب ْع ِض ال ّٰل ِه ُب ْع ُض ِذ ْك ِر ال ّٰل ِه َع َّز َو َج َّل “Cenâb-ı Allah’ı sevmenin alâmeti Allah’ı zikretmeyi sevmektir. Allah’ı sevmemenin alâmeti Allah -azze ve celle- Hazretleri’nin zikrini sevmemektir.” (Beyhakî, Şuab, I, 367) َح ِّب ُبوا ال ّٰل َه َع َلى ِع َبا ِد ِه يُ ْح ِب ْب ُك ُم ال ّٰل ُه “Cenâb-ı Allah’ı kullarına sevdiriniz ki, Allah da sizi sevsin.” (Taberânî, VIII, 90) Yani, Cenâb-ı Hakk’ın dünyâda ihsan etd- diği sıhhat, a’zâ ve cevârıh, rızık ve maîşet gibi sayılıp bitirilmesi mümkün olmayan sonsuz ni-’ ’metleri ile, mevt, kabir, haşr, hisâb, sırat heng- gâmelerinde mü’minler için va’d eylediği rah-m metlerini, bunlardan gafil bulunan kullarına hatırlatarak ve öğüd vererek muhabbetlerini uyandırmaya sa’y ve gayret ediniz. “Cenâb-ı Allah’ın senin vesilenle bir kimseyi hidâyete ulaştırması, senin için üzegr rine güneş doğan her şeyden daha hayırlıdg dır.” (Hâkim, III, 690) Yani ondan hâsıl olacak ecir o kadar bü-y yüktür. n 203
َم ْن َح ِف َظ َع َلى أُ َّم ِتى اَ ْر َب ِعي َن َح ِدي ًثا ِم ْن ُس َّن ِتى َا ْد َخ ْل ُت ُه َي ْو َم ا ْل ِق َيا َم ِة ِفى َش َفا َع ِتى “Tezkiye-i nüfûs ve tasfiye-i kulûb için insanlara, ümmetime tebliğ için sünnetimi beyân eden kırk hadîs-i şerif hıfz edip magh hallinde sarfeden kimseyi kıyamet gününde şefaatime dâhil ederim.” (Suyûtî, el-Câmiu’s-Sagğ ğir, no: 8637) َم ْن َطا َف ِبا ْل َب ْي ِت َخ ْم ِسي َن َم َّر ًة َخ َر َج ِم ْن ُذنُو ِب ِه َك َي ْو ِم َو َل َد ْت ُه اُ ُّم ُه “Beyt-i Mükerremi elli defa tavaf eden kimgs se günahlarından çıkar, temizlenir, anasından doğduğu gün gibi olur.” (Tirmizî, Hac, 41/866) َم ْن َذ َك َر ال ّٰل َه َف َفا َض ْت َع ْي َنا ُه ِم ْن َخ ْش َي ِة ال ّٰل ِه َح َّتى يُ ۪صي َب ا ْالَ ْر َض ِم ْن ُد ُمو ِع ِه َل ْم يُ َع ِّذ ْب ُه .ال ّٰل ُه َي ْو َم ا ْل ِق ٰي َم ِة “Bir kimse Cenâb-ı Hakk’ı zikreder de, haşyetullah’tan dolayı göz yaşları yere dögk külünceye kadar ağlarsa Allah Teâlâ ona kıgy yamet gününde azâb etmez.” (Hâkim, IV, 289) “Bir kimse kesret-i muhabbetinden dolg layı Cenâb-ı Hakk’a kavuşmayı isterse Cegn nâb-ı Allah da ona kavuşmayı sever.” (Buhâ-r rî, Rikâk, 41) 204
Bu muhabbet ekseri mü’minlerde mevte yakın bir zamanda zuhur eder. ِا َذا َق َّص َرا ْل َع ْب ُد ِفىا ْل َع َم ِل ِا ْب َت َال ُهال ّٰل ُه َت َعا َلى ِبا ْل َه ِّم “Kul, ubûdivyet vazifelerini ifâda ihmg malkâr davranırsa; yani her ibâdetini kâfi miktar yapmayıp azaltırsa ve kusur ederse Cenâb-ı Allah onu gam ve kedere mübtelâ eder.” (Ali el-Müttâkî, no: 6788) َم ْن َا ْص َب َح َو َه ُّم ُه ال ُّد ْن َيا َش َّت َت ال ّٰل ُه َع َل ْي ِه َا ْم َر ُه “Bir kimse bütün arzusu dünyâ olarak sabahlar ve bu arzu üzere uyanırsa Cenâb-ı Allah onun işini perişan edip rahatını selb eder.” “Dünyâ sevdâsıyle kalblerinizi meşg gul etmeyiniz. Böylece kalblerinizi Cenâb-ı Hakk’ın zikrinden ve muhabbetinden muattg tal hâle getirmeyiniz.” (Beyhakî, Şuab, VII, 361) “Tahkikan sabah namazıyla güneş doğmg ma vakti arasındaki rızıkların taksim zagm manını uykuda geçirmek rızkın bir kısmına manî’ olur.” (Ahmed, I, 73) “Cum’a günü ibâdet ve ezkâr ile mü’gm minlerin kalbi mesrur olacak bir bayram gügn nüdür.” (Beyhakî, Şuab, III, 394) “Ölüm alâmetleri zuhur eden hastalarıng nız üzerine Yâsin-i Şerîfi kıraat ediniz.” (Ebû Dâvûd, Cenâiz, 19-20) 205
“Üzerinde ölüm alâmetleri zahir olan hastalarınızın yanlarında kelime-i tevhidi tekrar ile kendilerine telkîn ediniz.” (Müslim, Cenâiz, 1) Yalnızca telkîn edilir, söylemeleri için zorl- lanmaz. olan“Sboirnmsüöz’mü iهnُ ال ّٰلcلe َّاn ِاn ٰل َهe ِاtلeَا kelime-i tayyibesi gider.” (Ebû Dâvûd, Cenâiz, 15-16) َو ْي ٌل ِل َم ْن َي ْذ ُك ُر ال ّٰل َه ِب ِل َسا ِن ِه َو َي ْع ِصي ِه ِب َق ْل ِب ِه “Lisânıyle Allah Teâlâ’yı zikrederken kalbiyle Allah’a isyan eden kimseye yazıkgl lar olsun.” َو ْي ٌل ِل َم ْن يُ ْك ِث ُر ِذ ْك َر ال ّٰل ِه ِب ِل َسا ِن ِه َو َي ْع ِصى ال ّٰل َه ِب َع َم ِل ِه “Lisâniyle Cenâb-ı Allah’ı çok zikredip de ameliyle Allah’a âsî olan kimseye yazıkgl lar olsun.” (Ali el-Müttakî, no: 43738) َم ْن اَ َح َّب َش ْي ًئا َا ْك َث َر ِذ ْك َر ُه “Kim bir şeyi severse onu çok zikreder.” (Beyhakî, Şuab, I, 388) Yani, Cenâb-ı Hakk’ı çok zikir etmeyen kimse onu sevdiği iddiasında kâz- zibdir; yalancıdır.3 3. Bu bölümdeki hadîs-i şerîfler Kenzü’l-İrfân’dan alınmıştır. 206
KUR’ÂN OKUMANIN FAZİLETLERİ Peygamberimiz -sallallahu aleyhi ve sellg lem- buyuruyorlar ki: َا ْح ِسنُوا ا اْلَ ْص َوا َت ِبا ْل ُق ْر ٰا ِن • “Kur’ân tilâvetini, harflerini güzel ve doğru telâffuz ederek, mânâsını düşünerek ve sesinizi güzelleştirerek süsleyiniz.” (Taberâ-n nî, Kebîr, XII, 118) َا ْش َرا ُف أُ َّم ِتى َح َم َل ُة ا ْل ُق ْر ٰا ِن َواَ ْص َحا ُب ال َّل ْي ِل • “Ümmetimin eşrafı Kur’ân’ın ahkâm-ı celîlesi ile amel ve tilâvetine devam eden hagf fızlar ile salât-ı teheccüd ve zikr ile geceleri ihya edenlerdir.” (Beyhakî, Şuab, II, 556) ِا ْق َر ِإ ا ْل ُق ْر ٰا َن َما َن َها َك َف ِا َذا َل ْم َي ْن َه َك َف َل ْس َت َت ْق َرأُ ُه • “Kur’ân-ı Kerîm’in emir ve nehiylerini tutarak onu okuyunuz. Eğer seni kötülüklerdg 207
den vazgeçirmiyorsa onu okuyor değilsin.” (Heysemî, I, 184) َف ْض ُل ا ْل ُق ْر ٰا ِن َع َلى َسا ِئ ِر ا ْل َك اَل ِم َك َف ْض ِل ال َّر ْح ٰم ِن َع َلى َسا ِئ ِر َخ ْل ِق ِه “Kur’ân-ı Azîmü’ş-şân’ın diğer kelâmlagr ra olan üstünlüğü Rahman Teâlâ Hazretlegr rinin mahlûkatına olan üstünlüğü gibidir.” (Beyhakî, Şuab, II, 404) • “Bir gecede Kur’ân’dan yüz âyet okugy yan kimse gâfilin gürûhundan ma’dûd olgm maz.” (Dârimî, Fedâilü’l-Kur’ân, 28) • “Her gece Yâsin-i Şerîfi okuyan mü’mg minmağfiret olunur.” (Beyhakî, Şuab, II, 480) • “İhlâs-ı şerîfi bin defa kıraet eden mümg min, kendini Allah’tan satın almış olur.” (Suyûtî, el-Câmiu’s-Sağir, no: 8953) • “Yasin-ı şerîfi her gece okumaya devg vam eden kimse vefât ederken şehîd olarak vefât eder.” (Heysemî, VII, 218) َم ْن َق َرأَ ُسو َر َة ا ْل َوا ِق َع ِة ُك َّل َل ْي َل ٍة َل ْم ُت ِص ْب ُه َفا َق ٌة َا َب ًدا “Her gece Vâkıâ sûresini tilâvet eden kimsg seye ebediyyen fakirlik ve sıkıntı isâbet etmez; yani darlık görmez.” (Beyhakî, Şuab, II, 492) 208
ِا َذا َو َض ْع َت َج ْن َب َك َع َلى ا ْل ِف َرا ِش َق َر ْأ َت َفا ِت َح َة ا ْل ِك َتا ِب َو ُق ْل ُه َو ال ّٰل ُه َا َح ٌد َف َق ْد َا ِم ْن َت ِم ْن ُك ِّل َش ْي ٍء ِا ّاَل ا ْل َم ْو َت “Yatağa yatarken evvelâ Fatiha, sonra İhlg lâs-ı şerif okuyarak yatarsan ölümden başka her şeyden emîn olursun.” (Heysemî, X, 121) ُسو َر ُة َت َبا َر َك ِه َى ا ْل َما ِن َع ُة ِم ْن َع َذا ِب ا ْل َق ْب ِر • “Tebâreke sûresi, işte kabir azâbından kurtaran odur.” (Ali el-Müttakî, no: 2649) • “Bir cemâat Allah’ın evlerinden bir eve toplanır. Allah’ın kitâbını tilâvet edergl ler. Onu kendi aralarında ders edinip öğreng nirlerse, onların üzerine sekînet iner, rahgm met onları kaplar, etraflarını melekler sagr rar, Allah da kendi yanındakilere onları zikrg reder.” (Müslim, Zikr, 38) • “Kur’ân’ı namazda okumak, Kur’ân-ı namaz dışında okumaktan hayırlıdır. Kur’ân’ı namaz dışında okumak tesbîh ve tekbîrden hayırlıdır. Tesbîh sadakadan, sadaka oruçtg tan efdaldir. Oruç ise ateşe karşı kalkangd dır.” (Suyûtî, el-Camiu’s-Sağîr, no: 6112) • “Ey Câbir! Sana, nazil olan Kur’ân sûgr relerinin en hayırlısını haber vereyim mi? Fâtihâtü’l-Kitab. Onda her derdin şifâsı vargd dır.” (Tuhfetü’z-Zâkirîn, 263) 209
• “Kur’ân’ın efdali Bakara sûresi, bu sûrenin en büyük âyeti de Ayete’l-Kürsî’gd dir. Şeytan içinde Bakara sûresi okunan bir evde duramaz, çıkar gider.” (Tuhfetü’z-Zâkirîn, 267, (İbn Hıbban’dan)) • “Sabah namazını cemâatle kıldıktan sonra namaz kıldığı yerde oturup En’am Sûresinin başından üç âyet okuyan kimsegy ye Allah yetmiş melek vazifelendirir, onlar Allah’ı tesbîh ederler ve kıyamet gününde onun için istiğfar ederler.” (el-Camiu’s-Sağîr) • “Bir evde Sûre-i Kehf okunursa o gece o eve şeytan girmez.” • “Eğer bir evde Kur’ân okunursa oraya melekler gelir, şeytanlar çarpılmışa dönerek kaçar giderler. Ev, kendi sakinlerine genişgl ler, hayrı çoğalır, şerri azalır. Eğer bir evde Kur’ân okunmuyorsa şeytanlar eksik olmaz, melekler mahzun olarak o evden uzaklaşır ve ev kendi sakinlerine daralır, hayrı azalır, şerri çoğalır.” (Tuhfetü’z-Zâkirîn, 269) • “Sûre-i Kehf’in başından on âyet ezbg berleyen, Deccal’in fitnesinden muhafaza olunur.” (Müslim, Müsâfirin, 254) • “Kim Sûre-i Kehf’in sonundan on âyet okursa Deccal’in fitnesinden muhafaza olung nur.” (İbn Hanbel, VI, 446) • “Yasin Sûresi okuyunuz. Çünkü onda on türlü bereket vardır; 210
1- Aç kimse okursa doyar. 2- Çıplak bir kimse okursa giyinir. 3- Bekâr okursa evlenir. 4- Korku içindeki okursa emniyyete kagv vuşur. 5- Mahzun okursa ferahlar. 6- Sefere çıkan bir kimse okursa seferindg de Allah’ın yardımına mazhar olur. 7- Bir şeyi kaybolan kimse okursa kaybg bettiğini bulur. 8- Meyyite okunursa azâbı hafifler. 9- Susuz kalan okursa susuzluğu gider. 10- Hasta okursa şifâ bulur.” “Kur’ân’daki en büyük âyet Âyete’l- Kürsîdir.” (Müslim, Müsâfirîn, 258) En âdil âyet: »... « ِا َّن ال ّٰل َه َي ْأ ُم ُر ِبا ْل َع ْد ِل َو ْال ِا ْح َسا ِن “Allah her işte adli; yerine göre doğru hareket etmeyi, yapdığını en güzel yapmayr yı ve akrabaya ikramda bulunmayı emrediry yor. Bütün kötülüklerden, çirkin şeylerden ve azgınlıkdan da nehyediyor. Muhakkak öğüd almanız için size öğüd veriyor.” (Nahl Sûresi, 90) âyetidir. 211
Kur’ân’daki en korkutucu âyet: َف َم ْن َي ْع َم ْل ِم ْث َقا َل َذ َّر ٍة َخ ْي ًرا َي َر ُه َو َم ْن َي ْع َم ْل ِم ْث َقا َل َذ َّر ٍة َش ًّرا َي َر ُه “Kim zerre ağırlığınca bir hayır işlerse onu görür, kim de zerre ağırlığınca bir şer işlerse onu görür.” (Zilzal Sûresi, 7-8) âyetlerid- dir. Kur’ân’daki en ümid verici âyet: ُق ْل َيا ِع َبا ِد َى ا َّل ِذي َن َا ْس َر ُفوا َع َلى اَ ْن ُف ِس ِه ْم َال َت ْق َن ُطوا ِم ْن َر ْح َم ِة ال ّٰل ِه ِا َّن ال ّٰل َه َي ْغ ِف ُر ال ُّذنُو َب َج ِمي ًعا ِا َّن ُه ُه َو ا ْل َغ ُفو ُر ال َّر ِحي ُم “De ki: Ey nefislerine zulmetmekte aşırı giden kullarım! Allah’ın rahmetinden ümidirn nizi kesmeyiniz. Çünkü Allah bütün günahrl ları mağfiret eder. Her şeyi mağfiret eden, sonsuz rahmet sahibinin tâ kendisidir O!” (Zümer Sûresi, 53) âyetleridir. Âyete’l-Kürsî Hakkında: Ebû Hüreyre -radıyallahu anh- der ki: “Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efen-d dimiz Hazretleri beni bir vakit zekât mallarının muhafazasına me’mur etmiş idi. İlk gece, biris- si gelip, hurmadan avuçlayıp aldı. Ben onu ya-k kalayıp: 212
“– Seni Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Hazretlerine götüreceğim” dedim. O hırsız: “– Muhakkak ben buna muhtacım, benim evlâd ü ıyâlim var ki, son derece fakîr ve zaruret içindedirler” diyerek yakasını bırakmamı istirh- ham eyledi. Ben de merhamet edip bıraktım. Sabah oldukta Rasûl-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz bana hitaben: “– Yâ Ebâ Hüreyre! Bu gece esiri ne yaptın?” buyurdu. Ben de cevaben: “– Zaruret içinde bulunduğundan şikâyet etti, ben de merhamet edip bıraktım” dedim. Bunun üzerine Rasûl-i Ekrem bana: “– Hiç şüphe etme ki o kimse sana yagl lan söyledi. Fakat o yine sana gelecektir ve bu işi tekrar yapacaktır” buyurdu. Ben bu-n nun üzerine etrafı dikkatle gözlemeye başla-d dım. Gece yine geldi, hurmadan avuçladı. Hem- men yakaladım. Ve: “– Seni Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-Hazretleri’nin huzuruna götüreceğim” dedim. Bir daha gelmeyeceğini beyan ile son derece istirhamda bulunduğundan acıyarak bırakdım. Sabah olunca yine Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Hazretleri bana hitaben: “– Ey Ebâ Hüreyre Geceki esirini ne yapdın?” buyurdu. Ben de: 213
“– Yâ Rasûlallah, son derece ihtiyâç ve zar- ruretinden şikâyetle istirhamda bulundu, ben de acıyarak bıraktım, gitti” dedim. Yine Ra-s sûl-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- Hazr- retleri: “– O kimse yine yalan söyledi. Fakat yine dönüp gelecektir” buyurdu. Üçüncü gecesinde de aynen tarassudda bu-l lundum. Bir ara hemen geldi, hurmadan avuçl- lamaya başladı. Ben de onu hemen zabtedip: “– Bu defa artık herhalde seni Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-’in huzuruna gö-t türeceğim. Zira bir daha gelmem diye söz verd- diğin halde yine geldin” dedim. O kimse bana cevaben: “– Beni bu defa da bırakınız. Size güzel bir kelime ve duâ öğreteyim ki her halde o duâ seb- bebiyle Cenâb-ı Hakk sana nice menfaatler ih-s san eder” dedi. Ben de: “– O duâ nedir?” dedim. O da bana hita-b ben: “– Uyku için yatağına vardığında Âyert te’l-Kürsî’yi oku. Tâ sabaha kadar Allah Azîmü’ş-şân tarafından muhafaza için üzerind- de hafaza melekleri bulundurulur. Yani sen sab- baha kadar Allah’ın hıfz u emânında bulunur-s sun ve asla sana şeytan yaklaşamaz” dedi. Ben de o hırsıza yol verdim ve bıraktım. Sabah olduğunda Rasûl-i Ekrem -sallallagh hu aleyhi ve sellem- Hazretleri bana hitaben: 214
“– Geceki esirini ne yapdın?” diye suâl eyledi. Ben de: “– Yâ Rasûlallah, bana bir takım güzel kel- limeler ve duâ öğreteceğini ve o duâ sebebiyl- le Cenâb-ı Hak’ın bana büyük menfaatler ih-s san edeceğini söylediğinden bıraktım” dedim. Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Haz-r retleri: “– O sözler ve duâ ne imiş?” diye sordu. Ben de Âyete’l-Kürsî imiş, diye cevâp verdim. Sonra Râsûli Ekrem -sallallahu aleyhi ve selgl lem- Hazretleri: “– Bu sözü doğru söylemiş. Fakat yâ Ebâ Hüreyre, o geceden beri sana bu muagm meleyi yapan ve seninle konuşanın kim olgd duğunu bilir misin?” buyurdu. Ben de: “– Hayır yâ Rasûlallah, bilmiyorum” ded- dim. Sonra Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-: “– Yâ Ebâ Hüreyre, o şeytan idi” buyur-d du. (Buhârî, Fezâiu’l-Kur’ân, 10; Vekâlet, 10) Hâdis-i şerîfte Rasûl-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem-: “Cibrîl bana gelip: «Cinden bir ifrit sana tuzak kurmak istiyor, yatağına geldiğin zagm man Ayete’l-Kürsî’yi oku. Yani yatmadan ev-v vel Âyete’l- Kürsî’yi oku.» dedi.” buyurmuşlar-d dır. (Ali el-Müttakî, no: 41254) 215
اَل ّٰل ُه َال ٓ ِا ٰل َه ِا َّال ُه َو ج اَ ْل َح ُّي ا ْل َق ُّيو ُم ج اَل َت ْأ ُخ ُذ ُه ِس َن ٌة َو اَل َن ْو ٌم ط َل ُه َما ِفى ال َّس ٰم َوا ِت َو َما ِفى ا ْالَ ْر ِض ط َم ْن َذا ا َّل ِذى َي ْش َف ُع ِع ْن َد ُٓه ِا ّاَل ِب ِا ْذ ِن ِه ط َي ْع َل ُم َما َب ْي َن اَ ْي ِدي ِه ْم َو َما َخ ْل َف ُه ْم ج َو َال يُ ِحيطُو َن ِب َش ْي ٍء ِم ْن ِع ْل ِم ِهٓ ِا َّال ِب َما َشآ َء ج َو ِس َع ُك ْر ِس ُّي ُه ال َّس ٰم َوا ِت َوا ْالَ ْر َض ج َو َال َي ُۧؤ ُد ُه ِح ْفظُ ُه َما ج َو ُه َو ا ْل َع ِل ُّى ا ْل َع ِظي ُم “Allah O’dur ki, kendinden başka hiç bir ilâh yoktur. Ezelî ve ebedî hayat ile hayydir ve zâtiyle, kemâliyle kaimdir. O’nu ne bir uyuklama tutabilir, ne de bir uyku. Göklerde ne var, yerde ne varsa hepsi O’nr nundur. O’nun izni olmadıkça nezdinde kim şefaat edebilir? O, kullarının önlerindekini de bilir, arkalarındakini de. Yani yaptıklar rını, yapacaklarını, açıkladıklarını, gizlediklr lerini, dünyâlarını, âhiretlerini, hulâsa her türlü hallerini ve amellerini bilir. Mahlûkart tı O’nun ilminden -ancak kendisinin dilediği kadarı müstesna- hiç bir şeyi kavrayamazlr lar. O’nun kürsîsi gökleri ve yeri ihata etrm miştir. Vâsî’dir, göklerin ve yerin muhafarz zası, tedbîr ve idâresi O’na hiç de ağır gelmr mez. O çok yüce, çok büyüktür.” (Bakara sûr- resi, 255) 216
ED’İYE VE EZKÂR 217
ِب ْس ِم ال ّٰل ِه ال َّر ْح ٰم ِن ال َّر ۪حي ِم َال ّٰل ُه َّم اَ ْن َت ا ْل َم ِل ُك ا ْل َح ُّي ا ْل َق ُّيو ُم ا ْل َح ُّق ا ْل ُم ِبي ُن ا َّل ِذى اَل ِا ٰل َه ِا ّاَل اَ ْن َت .أَ ْن َت َر ِبّى أَ ْن َت َخ َل ْق َت ِنىَ .وأَ َن ۨا َع ْب ُد َك َوأَ َن ۨا َع َلى َع ْه ِد َك َو َو ْع ِد َك َما ا ْس َت َط ْع ُت .أَ ُعو ُذ ِب َك ِم ْن َش ِّر َما َص َن ْع ُت .أَ ُبو ُء َل َك ِب ِن ْع َم ِت َك َع َل َّى َوأَ ُبو ُء ِب َذ ْن ِبى َفا ْغ ِف ْر ِلى ُذنُو ِبى َف ِإ َّن ُه َال َي ْغ ِف ُر ال ُّذنُو َب ِا اَّل أَ ْن َت. اَل ّٰل ُه َّم َل َك ا ْل َح ْم ُد َح ْم ًدا َك ِثي ًرا َدا ِئ ًما ِم ْث َل َما َح ِم ْد َت ِب ِه َن ْف َس َكَ .وأَ ْض َعا َف َما َت ْس َت ْو ِج ُب ُه ِم ْن َج ِمي ِع َخ ْل ِق َكَ .ك َما َي ْن َب ِغى ِل َج اَل ِل َو ْج ِه َك َو َع ِظي ِم ُس ْل َطا ِن َك ِفى ُك ِّل َل ْم َح ٍة َو َن َف ٍس َع َد َد َما ِفى ِع ْل ِم َك َيا َم ْو َال َنا ا ْل َع ِظي ِم. ُس ْب َحا َن ال ّٰل ِه ا ْل َع ِظي ِم َو ِب َح ْم ِد ِه َع َد َد َخ ْل ِق ِه َو ِر َضا َء َن ْف ِس ِه َو ِز َن َة َع ْر ِش ِه َو ِم َدا َد َك ِل َما ِت ِه َو ُم ْن َت َهى ِع ْل ِم ِه. 218
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla. Allah’ım, Sen Melik’sin, Hayy u Kay-y yûm’sun. Kendinden başka ilâh olmayan apa-ç çık bir Hak’ın. Sen benim Rabbimsin, beni Sen yaratt- tın. Ben Sen’in kulunum, ezelde Sana verdi-ğ ğim sözümde ve vaadimde hâlâ gücüm yettiğ- ğince durmaktayım. İşlediğim kusurların şerr- rinden sana sığınırım. Bana lutfettiğin nimetleri yüce huzurund- da minnetle anar, günahımı itiraf ederim. Ben- nim günahlarımı affet; şüphe yok ki günahlar- rı Sen’den başka affedecek yoktur. Allah’ım, Sen’in kendini hamdettiğin şek- kilde Sana çokça ve dâimâ hamd olsun; bütün mahlûkâtının yapmasını hak ettiğin hamdlerin kat kat fazlasıyla, yüzünün celâline ve kudre-t tinin azametine yaraşır şekilde her an ve her nefes ilmindeki şeyler adedince Sana hamd ols- sun, ey Yüce Mevlâ’mız. Yarattıkları sayısınca, kendisinin râzı olac- cağı kadar, arşının ağırlığınca, bitip tükenme-y yen kelimeleri adedince ve ilminin çokluğu nisb- betinde ben Allah’ı ulûhiyyet makamına yakış-m mayan sıfatlardan tenzih eder ve O’na hamd- dederim. 219
ُس ْب َحا َن ال ّٰل ِه َوا ْل َح ْم ُد ِل ّٰل ِه َو اَل ِا ٰل َه ِا اَّل ال ّٰل ُه َوال ّٰل ُه َا ْك َب ُر َو اَل َح ْو َل َو َال ُق َّو َة ِا َّال ِبال ّٰل ِه ا ْل َع ِل ِ ّى ا ْل َع ِظي ِم ِفى ُك ِّل َل ْم َح ٍة َو َن َف ٍس ِم ْل َء ا ْل ِمي َزا ِن َو ُم ْن َت َهى ا ْل ِع ْل ِم َو َم ْب َل َغ ال ِّر َضى َو َع َد َد ال ِنّ َع ِم َو ِز َن َة ا ْل َع ْر ِش. َال ّٰل ُه َّم َص ِّل َو َس ِّل ْم َو َبا ِر ْك َع َلى َم ْو َال َنا ُم َح َّم ٍد َو َع َلى ٰا ِل ِه ِفى ُك ِّل َل ْم َح ٍة َو َن َف ٍس َع َد َد َما َو ِس َع ُه ِع ْل ُم ال ّٰل ِه. ُس ْب َحا َن َك َيا َع ِظي ُم ا ْل ُم َع َّظ ُمُ .س ْب َحا َن َك َيا َق ُّيو ُم ا ْل ُم َك َّر ُمُ .س ْب َحا َن َك َيا َقا ِد ُرُ .س ْب َحا َن َك َيا ُم ْق َت ِد ُر ُس ْب َحا َن َك َيا َعا ِل َم ال ِّس ِّر َوا ْل َخ ِف َّيا ِت َخ َل ْق َت َنا ِب َي ِد َك َو َف َّض ْل َت َنا َع َلى َك ِثي ٍر ِم ْن َخ ْل ِق َك. َف َل َك ا ْل َح ْم ُد َر َّب َنا َت َبا َر ْك َت َو َت َعا َل ْي َت َن ْس َت ْغ ِف ُر َك َو َن ُتو ُب ِا َل ْي َك. َال ّٰل ُه َّم أَ ْن َت ا اْلَ َّو ُل َف اَل َش ْي َء َق ْب َل َكَ .و َا ْن َت ا آْل ِخ ُر َف اَل َش ْي َء َب ْع َد َكَ .وأَ ْن َت ا ْل َقا ِد ُر ِب اَل َو ِزي ٍرَ .وأَ ْن َت ا ْل ُم َد ِبّ ُر ِب اَل ُم ِشي ٍرَ .ي ْف َع ُل ال ّٰل ُه َما َي َشا ُء ِب ُق ْد َر ِت ِه َو َي ْح ُك ُم َما يُ ِري ُد ِب ِع َّز ِت ِه. 220
Her an ve her nefes, mîzân dolusunca, ilâ-h hî ilmin çokluğu nisbetinde, Allah’ın râzı ola-c cağı şekilde, nîmetler sayısınca ve Arş ağırlığ- ğınca “Sübhânallahi ve’l-hamdü lillâhi ve lâ ilâhe illallahu vallahu ekber ve lâ hav-l le ve lâ kuvvete illâ billâhi’l-aliyyi’l-azîm: Allah’ı tesbih ederim, hamd O’na mahsustur, Allah’tan başka ilâh yoktur, Allah en büyüktür, güç ve kuvvet ancak yüce ve büyük olan All- lah’ın yardımıyladır” derim. Allah’ım, her an ve her nefes, Allah’ın il-m mine dâhil olan şeyler adedince Efendimiz Muh- hammed’e ve âline salât u selâm eyle ve onla-r rı mübârek kıl. Sen’i tesbih ederim ey yüceler yüces- si Azîm. Sen’i tesbih ederim ey kerem sahibi Kayyûm. Sen’i tesbih ederim ey Kâdir. Sen’i tesbih ederim ey Muktedir. Sen’i tesbih eder- rim ey gizli ve açık her şeyi bilen. Bizi kendi elinle (büyük bir ihtimamla) yarattın ve bizi ya-r rattıklarının pek çoğundan üstün kıldın. Sana hamd olsun ey Rabbimiz, Sen hayır ve berek- keti çok olansın ve çok yücesin. Sen’den bizi mağfiret etmeni istiyoruz ve Sana yönelip tev-b be ediyoruz. Allah’ım Sen Evvel’sin, Sen’den önce hiçb- bir şey yoktur, Sen Âhir’sin, Sen’den sonra da hiçbir şey yoktur. Sen vezîri ve yardımcısı olm- mayan Kâdir’sin. Sen müşâviri olmayan Mü-d debbir’sin, her şeyi düzenler yönetirsin. Allah kudretiyle istediği her şeyi yapar. İzzetiyle isted- diği her şeye hükmeder. 221
اَل ّٰل ُه َّم اَل َما ِن َع ِل َما أَ ْع َط ْي َتَ .و اَل ُم ْع ِط َى ِل َما َم َن ْع َتَ .و اَل َرا َّد ِل َما َق َض ْي َت َو َال ُم َب ِّد َل ِل َما َح َك ْم َتَ .و َال َها ِد َى ِل َما اَ ْض َل ْل َتَ .و اَل ُم ِض َّل ِل َما َه َد ْي َتَ .و َال ُم َي ِّس َر ِل َما َع َّس ْر َت. َو َال ُم َع ِّس َر ِل َما َي َّس ْر َت. اَل ّٰل ُه َّم ِا َّنا َن ْسأَلُ َك ِب َص َم َدا ِن َّي ِت َك َو ِب َو ْح َدا ِن َّي ِت َك َو ِب َف ْر َدا ِن َّي ِت َك َو ِب ِع َّز ِت َك ا ْل َبا ِه َر ِة َو ِب َر ْح َم ِت َك ا ْل َوا ِس َع ِة أَ ْن َت ْج َع َل َل َنا نُو ًرا ِفي َم َسا ِم ِع َنا َونُو ًرا ِفى ُق ُلو ِب َنا َوا ْج َع ْل َنا نُو ًرا. اَل ّٰل ُه َّم ٰا ِت َنا ِن ْع َم ًة َظا ِه َر ًة َو ِن ْع َم ًة َبا ِط َن ًةَ .ح ْس ُب َنا ال ّٰل ُه ِل ِدي ِن َناَ .ح ْس ُب َنا ال ّٰل ُه ِل ُد ْن َيا َنا َح ْس ُب َنا ال ّٰل ُه ال َق ِو ُّى ِل َم ْن َب َغى َع َل ْي َناَ .ح ْس ُب َنا ال ّٰل ُه ال َّش ِدي ُد ِل َم ْن َكا َد َنا ِبال ُّسو ِءَ .ح ْس ُب َنا ال ّٰل ُه ال َّر ِحي ُم ِع ْن َد ا ْل ِح َسا ِبَ .ح ْس ِب َى ال ّٰل ُه َال ِا ٰل َه ِإلاَّ ُه َو َع َل ْي ِه َت َو َّك ْل ُت َو ُه َو َر ُّب ا ْل َع ْر ِش ا ْل َع ِظي ِم. 222
Allah’ım, Sen’in verdiğine mâni olacak yok, Sen’in engellediğini verecek yok, tak-d dir ettiğin şeyi geri çevirecek yok, hükmettiği-n ni değiştirecek yok, doğru yola gelmesine yar-d dım etmediğini hidâyete erdirecek yok, hidâ-y yete erdirdiğini saptıracak yok, zorlaştırdığını kolaylaştıracak yok, kolaylaştırdığını da zorlaşt- tıracak yoktur. Allah’ım, samedâniyetin, vahdâniyetin, ferdiyetin, açık ve parlak izzetin ve geniş rah-m metinle kulaklarımızda nûr, kalblerimizde nûr yaratmanı ve bizi nûr kılmanı istiyoruz. Allah’ım, bize açık ve gizli nîmetler (kalbî güzellikler) ver. Dînimiz husûsunda Allah bize yeter, düny- yâmız husûsunda Allah bize yeter. En büyük kuvvet sahibi olan Allah, taşkınlık yapanlara karşı bize yeter. Şiddet ve kuvvet sahibi olan Allah, kötü tuzaklar kuranlara karşı bize yeter. Rahîm olan Allah hesap esnâsında bize yeter. Allah bana yeter, O’ndan başka ilâh yokt- tur, O’na tevekkül ettim ve O yüce Arş’ın Rab-b bidir. 223
َال ّٰل ُه َّم َيا َر ِحي ُم َيا َو ُدو ُد َيا َذا ا ْل َع ْر ِش ا ْل َم ِجي ِد َيا ُم ْب ِدى ُء َيا ُم ِعي ُدَ .يا َف َّعا ٌل ِل َما يُ ِري ُد َن ْسأَلُ َك ِبنُو ِر َو ْج ِه َك ا َّل ِذى َم َألَ أَ ْر َكا َن َع ْر ِش َك. َو َن ْسأَلُ َك ِب ُق ْد َر ِت َك ا َّل ِذى َق َّد ْر َت ِب َها َع َلى َج ِمي ِع َخ ْل ِق َك َو ِب َر ْح َم ِت َك ا َّل ِتى َو ِس َع ْت ُك َّل َش ْى ٍء َال ِا ٰل َه ِا َّال أَ ْن َت َيا ُم ِغي ُث أَ ِغ ْث ِنى « َيا ِغ َيا َث ا ْل ُم ْس َت ِغي ِثي َن». n ِب ْس ِم ال ّٰل ِه ال َّر ْح ٰم ِن ال َّر ۪حي ِم َال ّٰل ُه َال ٓ ِا ٰل َه ِا َاّل ُه َو ج اَ ْل َح ُّي ا ْل َق ُّيو ُم ج َال َت ْأ ُخ ُذ ُه ِس َن ٌة َو َال َن ْو ٌم ط َل ُه َما ِفى ال َّس ٰم َوا ِت َو َما ِفى ا ْالَ ْر ِض ط َم ْن َذا ا َّل ِذى َي ْش َف ُع ِع ْن َد ُٓه ِا اَّل ِب ِا ْذ ِن ِه ط َي ْع َل ُم َما َب ْي َن اَ ْي ِدي ِه ْم َو َما َخ ْل َف ُه ْم ج َو اَل يُ ِحي ُطو َن ِب َش ْي ٍء ِم ْن ِع ْل ِم ِهٓ ِا َّال ِب َما َشآ َء ج َو ِس َع ُك ْر ِس ُّي ُه ال َّس ٰم َوا ِت َوا اْلَ ْر َض ج َو َال َي ُۧؤ ُد ُه ِح ْفظُ ُه َما ج َو ُه َو ا ْل َع ِل ُّى ا ْل َع ِظي ُم 224
Allah’ım, ey Rahîm, ey Vedûd, ey şerefli Arş’ın sahibi, ey Mübdî, ey Mu‘îd. Ey istediği her şeyi yapan; Arş’ın her tara-f fını dolduran cemâlinin nûru hürmetine Sen’-d den niyaz ediyoruz. Bütün mahlûkâtına güç yetirdiğin kudret- tin hakkı için ve her şeyi kaplayan rahmetinle Sen’den istiyoruz. Sen’den başka ilâh yoktur, ey yardım eden, bana yardım et, ey yardım isteyenlerin yardımcısı! n Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla. “Allah, O’ndan başka ilâh yoktur. O, Hayy’dir, Kayyûm’dur. Kendisine ne uyuklama gelir ne de uyku. Göklerde ve yerdekilerin hepsi O’nundr dur. İzni olmadan O’nun katında kim şefaar at edebilir? O, kullarının yaptıklarını ve yapacaklar rını bilir. (O’na hiçbir şey gizli kalmaz.) O’nun bildirdiklerinin dışında insanlar O’nun ilminden hiçbir şeyi bilemezler. O’nun kürsüsü gökleri ve yeri içine alır. Onları koruyup gözetmek kendisine zor gelmez. O, yücedir, büyüktür.” (el-Bakara, 255) 225
اَل ّٰل ُه َّم آ ِم ِنّى ِم ْن ُك ِّل َش ْى ٍء َال َي َخا ُف ِم ْن َك َف َي ْأ َم ُن ُك َّل َش ْى ٍء َو َخ ِّو ْف ُك َّل َش ْي ٍء ِم ْن َك. آ ِم ِنّى ِم َّما أَ َخا ُف َوأَ ْح َذ ُر ِإ َّن َك َع َلى ُك ِّل َش ْى ٍء َق ِدي ٌرَ « .يا َس َّتا ُر ا ْس ُت ْر ِنى ِ »3ب ِس ْت ِر َك ا َّل ِذى َس َت ْر َت ِب ِه َع َلى َذا ِت َكَ .ف اَل َع ْي ٌن َت َرا َك َو َال َي ٌد َت ِص ُل ِإ َل ْي َك َو َص َّلى ال ّٰل ُه َع َلى َس ِّي ِد َنا ُم َح َّم ٍد َو ٰا ِل ِه َو َص ْح ِب ِه َو َس َّل َم ِب َر ْح َم ِت َك َيا أَ ْر َح َم ال َّر ِح ِمي َن. n َت َح َّص ْن ُت ِب ِذى ا ْل ُم ْل ِك َوا ْل َم َل ُكو ِت َوا ْع َت َص ْم ُت ِب ِذى ا ْل ِع َّز ِة َوا ْل َج َب ُرو ِت. َو َت َو َّك ْل ُت َع َلى ا ْل َم ِل ِك ا ْل َح ِّي ا ْل َق ُّيو ِم ا ْل َح ِلي ِم ا َّل ِذى َال َي َنا ُم َو اَل َي ُمو ُتَ .د َخ ْل ُت ِفى ِح ْر ِز ال ّٰل ِهَ .د َخ ْل ُت ِفى ِح ْف ِظ ال ّٰل ِهَ .د َخ ْل ُت ِفى أَ َما ِن ال ّٰل ِهِ .ب َح ِّق َك ٰه ٰي ٓع ٓص ُك ِف ْي ُتَ .و ِب ٰح ٓم ٓع ٓس ٓق ُح ِم ْي ُتَ .و ِب اَل َح ْو َل َو َال ُق َّو َة ِإلاَّ ِبال ّٰل ِه ا ْل َع ِل ِ ّى ا ْل َع ِظي ِم. 226
Allah’ım, beni, Sen’den korkmayan ve kendini her şeyden emin gören bütün varlıkl- lardan emniyette kıl ve her şeyi kendi Zât-ı Şer- rîf’inden korkut. Korkup çekindiğim şeylerden beni emin kıl. Sen her şeye kâdirsin. (Üç defâ: Ey ayıpları örten Settâr, benim ayıplarımı da ört); zâtını gizlediğin setrin ile ört. Hiçbir göz Sen’i göremez ve hiçbir el Sana ulaşamaz. Allah Efendimiz Muhammed’e, âlin- ne ve ashâbına salât u selâm eylesin. Rahmet- tinle ey merhametlilerin en merhametlisi. n Mülk ve melekûtun sahibinin korumasına girdim. İzzet ve ceberût (üstünlük, gâlibiyet) sa-h hibi Allah’a sarıldım. Hiçbir zaman uyumayan ve ölmeyen Mel- lik, Hayy, Kayyûm ve Halîm’e tevekkül ettim. Allah’ın korumasına girdim, Allah’ın muh- hâfazasına girdim, Allah’ın emânına girdim. Kâf-hâ-yâ-ayn-sâd hakkı için kifâyet olundum. Hâ-mîm-ayn-sîn-kâf ve “Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhi’l-Aliyyi’l-Azîm” hak-k kı için himâye olundum. 227
َال ّٰل ُه َّم ا ْح ُر ْز ِنى ِب ِح ْر ِز ُق ْد َر ِت َك ِم ْن َك ْي ِد ا ْالَ ْع َدا ِء َو َخ ِّل ْص ِنى ِب َم ِنّ َك َع ْن ُسو ِء َق ْص ِد ا ْالَ ْش ِق َيا ِء َوأَ ُعو ُذ ِب َك ِم ْن َق ْه ِر ا ْل َقا ِه ِري َن َوظُ ْل ِم ال َظّا ِل ِمي َن َو َك ْي ِد ْالأُ َم َرا ِء ا ْل َحا ِس ِدي َن َو َط ْع ِن ْالأَ ْش ِق َيا ِء ا ْل ُم ْف ِس ِدي َن َو َش َما َت ِة ا ْالَ ْش َرا ِر ا ْل ُم ِض ِّري َن َوا ْل َح ْم ُد ِل ّٰل ِه َر ِّب ا ْل َعا َل ِمي َن. َال ّٰل ُه َّم ِا َّنا َن ُعو ُذ ِب َك ِم ْن َج ْه ِد ا ْل َب اَل ِء َو َد ْر ِك ال َّش َقا ِء َو ُسو ِء ا ْل َق َضا ِء َو َش َما َت ِة ْالأَ ْع َدا ِء. اَل ّٰل ُه َّم اَل َت ْق ُت ْل َنا ِب َغ َض ِب َك َو اَل ُت ْه ِل ْك َنا ِب َع َذا ِب َك َو َعا ِف َنا َق ْب َل ٰذ ِل َك « َيا َس َّتا ُر ا ْس ُت ْر ِني »3 ِب ِس ْت ِر َك ا َّل ِذى َس َت ْر َت ِب ِه َع َلى َذا ِت َك ِب َر ْح َم ِت َك َيا َا ْر َح َم ال َّرا ِح ِمي َن. َال ّٰل ُه َّم ِا َّنا َن ُعو ُذ ِب َك ِم َن ا ْل ُع ُت ِّو َوا ْل َفا ِل ِج َوا ْل ِف ْت َن ِة ال َّد ْه َما ِء َوا ْل َم ِعي َش ِة ال َّض ْن َكا ِء. اَل ّٰل ُه َّم ا ْر ُز ْق َنا ِم َن ا ْل َع ْي ِش أَ ْو َس َع ُه َو َا ْط َي َب ُه َو ِم َن ا ْل ُع ْم ِر َا ْس َع َد ُه َو َا َط َو َل ُه َو ِم َن ال ِّر ْز ِق أَ ْن َف َع ُه. 228
Allah’ım, kudretinin korumasıyla beni düşm- manların tuzaklarından koru. Lutfunla beni kötülerin suikastından kurt- tar. Kuvvetlilerin kahrından, zâlimlerin zulm- münden, hasetçi idârecilerin tuzağından, fes- satçı kötülerin iftiralarından, zarar veren şerli-l lerin aleyhime gülmelerinden Sana sığınırım. Hamd, Âlemlerin Rabbi Allah’a mahsust- tur. Allah’ım, ölümü hayâta tercih ettirecek belâdan/malın az olup âilenin kalabalık olma-s sından, dünyevî ve uhrevî kötülüğe sebep olan ve helâke sürükleyen hâllerden, âkıbetin kötü olmasından ve buna yol açan ahvâlden ve bir de düşmanlarımızı sevindirecek belâlara uğram- maktan Sana sığınırız. Allah’ım, bizi gadabınla öldürme, azâbınla helâk etme, bunlardan önce bize âfiyet ver. (Üç defâ: Ey ayıpları örten Settâr, benim ayıplarımı da ört); zâtını gizlediğin setrin ile ört, rahmetinle ey merhametlilerin en merha-m metlisi. Allah’ım, azgınlık ve taşkınlıktan, felçten, âniden gelen karanlık fitnelerden ve dar geç- çimden Sana sığınırız. Allah’ım, bizi en geniş ve en hoş yaşantı ile, en mes’ûd ve en uzun ömürle ve en fayda-l lı azıkla rızıklandır. 229
َال ّٰل ُه َّم ا ْع ُف َع َّنا ِب َع ْف ِو َك َوا ْح ُل ْم َع َل ْي َنا ِب َف ْض ِل َكُ .س ْب َحا َن َك ال ّٰل ُه َّم َو ِب َح ْم ِد َك اَل أُ ْح ِصى َث َنا ًء َع َل ْي َك أَ ْن َت َك َما اَ ْث َن ْي َت َع َلى َن ْف ِس َكَ .ع َّز َجا ُر َك َو َج َّل َث َنا ُؤ َك َو َال يُ ْه َز ُم ُج ْن ُد َك َو اَل يُ ْخ َل ُف َو ْع ُد َكَ .و َال ِا ٰل َه َغ ْي ُر َك. َال ّٰل ُه َّم ِإ َّنا َن َعو ُذ ِب َك ِم ْن ِع ْل ٍم َال َي ْن َف ُع َو ِم ْن َق ْل ٍب َال َي ْخ َش ُع َو ِم ْن َن ْف ٍس َال َت ْش َب ُع َو ِم ْن ُد َعا ٍء اَل يُ ْس َم ُع. َال ّٰل ُه َّم ِإ َّنا َظ َل ْم َنا أَ ْن ُف َس َنا َفا ْغ ِف ْر َل َنا أَ ْو َزا َر َنا ا ْل َك َبا ِئ َر َوال َّل َم َم َف ِإ َّن ُه اَل َي ْغ ِف ُر ُه َما ِا َاّل أَ ْن َتَ .ل َّب ْي َك ال ّٰل ُه َّم َو َس ْع َد ْي َك َوا ْل َخ ْي ُر ُك ُّل ُه ِب َي ِد َكَ .ن ْس َت ْغ ِف ُر َك ال ّٰل ُه َّم َو َن ُتو ُب ِا َل ْي َك .آ َم َّنا َو َص َّد ْق َنا ال ّٰل ُه َّم ِب َما أَ ْن َز ْل َت ِم ْن ِك َتا ٍب َوآ َم َّنا َو َص َّد ْق َنا ال ّٰل ُه َّم ِب َما أَ ْر َس ْل َت ِم ْن َر ُسو ٍل َال ّٰل ُه َّم َف ِّه ْم َنا أَ ْس َرا َر َك َواَ ْل ِب ْس َنا َم اَل ِب َس أَ ْن َوا ِر َكَ .يا نُو َر ا اْلَ ْن َوا ِر َيا َل ِطي ُف َيا َس َّتا ُر َن ْسأَلُ َك أَ ْن ُت َص ِّل َى َع َلى َس ِّي ِد َنا ُم َح َّم ٍد ِن ْب َرا ِس ا اْلَ ْن ِب َيا ِء َو َن ِّي ِر ا ْألَ ْو ِل َيا ِء َوأَ ْن َت ْر َف َع ُو ُجو َد َنا ِإ َلى َف َل ِك ا ْل ِع ْر َفا ِن َيا اَل ّٰل ُه َيا نُو ُر َيا َغ ُفو ُر. « َيا َح ِفي ُظ ِإ ْح َف ْظ َنا »3 « َس اَل ٌم َق ْو ًال ِم ْن َر ٍّب َر ِحي ٍم »7 « َف َس َي ْك ِفي َك ُه ُم ال ّٰل ُه َو ُه َو ال َّس ِمي ُع ا ْل َع ِلي ُم »3 230
Allah’ım, bizi geniş affınla affeyle, fazlınl- la bize yumuşak davran, hemen cezâlandır-m ma. Sen’i hamdinle tesbih ederim Allah’ım. Sen’i hakkıyla senâ edemem, Sen kendini nas- sıl senâ ettiysen öylesin. Sana sığınan azîz ve gâlib olur, Sen’in senân yücedir, Sen’in ordun yenilmez, Sen’in vaadinden dönülmez ve Sen’den başka ilâh yoktur. Allah’ım, faydasız ilimden, korku ve saygı duymayan kalpten, doymayan nefisten ve ka-b bul olmayan duâdan Sana sığınırız. Allah’ım, biz kendi kendimize zulmettik, bizim büyük ve küçük günahlarımızı mağfiret eyle, onları Sen’den başka mağfiret edecek yoktur. Buyur, Sana itaat ederek ve Sen’i râzı etmek için koşarak geldim Allah’ım, bütün ha-y yırlar Sen’in elindedir. Sen’den mağfiret dili-y yoruz Allah’ım ve Sana tevbe ediyoruz. İndird- diğin kitaplara inandık ve tasdik ettik Allah’ım. Gönderdiğin peygamberlere inandık ve tasdik ettik Allah’ım. Allah’ım, Sen’in sırlarını anla-m mayı nasîb eyle ve bize nûrlarının elbiselerini giydir. Ey Nurların Nûru, ey Lâtîf, ey Settâr; Efendimiz, nebîlerin kandili, evliyânın nûr kay-n nağı Muhammed’e salât etmeni ve varlığımızı irfan feleğine yükseltmeni istiyoruz, yâ Allah, yâ Nûr, yâ Ğafûr. (Üç defâ) Yâ Hafîz, bizi muhâfaza eyle! (Yedi defâ) “Onlara merhametli Rabb’in söylediği selâm vardır.” (Yâsîn, 58) (Üç defâ) “…Onlara karşı Allah sana yert ter. O işitendir, bilendir.” (el-Bakara, 137) 231
ُه َو ال ّٰل ُه ا َّل ِذى َال ِا ٰل َه ِإلاَّ ُه َو َع َل ْي ِه َت َو َّك ْل ُت َو ُه َو َر ُّب ا ْل َع ْر ِش ا ْل َع ِظي ِم. a ِب ْس ِم ال ّٰل ِه ال َّر ْح ٰم ِن ال َّر ۪حي ِم ُه َو ال ّٰل ُه ا َّل ِذى اَل ِا ٰل َه ِا َّال ُه َو ال َّر ْح ٰم ُن ال َّر ِحي ُم ا ْل َم ِل ُك ا ْل ُق ُّدو ُس ال َّس َال ُم ا ْل ُم ْؤ ِم ُن ا ْل ُم َه ْي ِم ُن ا ْل َع ِزي ُز ا ْل َج َّبا ُر ا ْل ُم َت َك ِّب ُر ا ْل َخا ِل ُق ا ْل َبا ِرى ُء ا ْل ُم َص ِّو ُر ا ْل َغ َّفا ُر ا ْل َق َّها ُر ا ْل َو َّها ُب ال َّر َّزا ُق ا ْل َف َّتا ُح ا ْل َع ِلي ُم ا ْل َقا ِب ُض ا ْل َبا ِس ُط ا ْل َخا ِف ُض ال َّرا ِف ُع ا ْل ُم ِع ُّز ا ْل ُم ِذ ُّل ال َّس ِمي ُع ا ْل َب ِصي ُر ا ْل َح َك ُم ا ْل َع ْد ُل ال َّل ِطي ُف ا ْل َخ ِبي ُر ا ْل َح ِلي ُم ا ْل َع ِظي ُم ا ْل َغ ُفو ُر ال َّش ُكو ُر ا ْل َع ِل ُّى ا ْل َك ِبي ُر ا ْل َح ِفي ُظ ا ْل ُم ِقي ُت ا ْل َح ِسي ُب ا ْل َج ِلي ُل ا ْل َك ِري ُم ال َّر ِقي ُب ا ْل ُم ِجي ُب ا ْل َوا ِس ُع ا ْل َح ِكي ُم ا ْل َو ُدو ُد ا ْل َم ِجي ُد ا ْل َبا ِع ُث ال َّش ِهي ُد ا ْل َح ُّق ا ْل َو ِكي ُل ا ْل َق ِو ُّى ا ْل َم ِتي ُن ا ْل َو ِل ُّى ا ْل َح ِمي ُد ا ْل ُم ْح ِصى ا ْل ُم ْب ِدى ُء ا ْل ُم ِعي ُد ا ْل ُم ْح ِيى ا ْل ُم ِمي ُت ا ْل َح ُّى ا ْل َق ُّيو ُم ا ْل َوا ِج ُد ا ْل َما ِج ُد ا ْل َوا ِح ُد ال َّص َم ُد ا ْل َقا ِد ُر ا ْل ُم ْق َت ِد ُر ا ْل ُم َق ِّد ُم ا ْل ُم َؤ ِّخ ُر ا أْلَ َّو ُل ا ْآل ِخ ُر 232
O Allah ki O’ndan başka ilâh yoktur, O’na tevekkül ettim ve O yüce Arş’ın Rabbidir. a Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla. O Allah ki O’ndan başka ilâh yoktur. er- RAHMÂN, er-RAHÎM, el-MELİK, el-KUDrD DÛS, es-SELÂM, el-MÜ’MİN, el-MÜHEYMr MİN, el-AZÎZ, el-CEBBÂR, el-MÜTEKEBBİR, el-HÂLIK, el-BÂRİ’, el-MUSAVVİR, el-ĞAFrF FÂR, el-KAHHÂR, el-VEHHÂB, er-REZZÂK, el-FETTÂH, el-ALÎM, el-KÂBID, el-BÂSIT, el-HÂFID, er-RÂFİ’, el-MU’İZZ, el-MÜZİLL, es-SEMİ’, el-BASÎR, el-HAKEM, el-ADL, el- LÂTÎF, el-HABÎR, el-HALÎM, el-AZÎM, el-ĞAFr FÛR, eş-ŞEKÛR, el-ALİYY, el-KEBÎR, el-HArF FÎZ, el-MUKÎT, el-HASÎB, el-CELÎL, el-KErR RÎM, er-RAKÎB, el-MÜCÎB, el-VÂSİ‘, el-HAKr KÎM, el-VEDÛD, el-MECÎD, el-BÂİS, eş-ŞEHr HÎD, el-HAKK, el-VEKÎL, el-KAVİYY, el-MErT TÎN, el-VELİYY, el-HAMÎD, el-MUHSÎ, el- MÜBDÎ, el-MU‘ÎD, el-MUHYÎ, el-MÜMÎT, el- HAYY, el-KAYYÛM, el-VÂCİD, el-MÂCİD, el-VÂHİD, es-SAMED, el-KÂDİR, el-MUKrT TEDİR, el-MUKADDİM, el-MUAHHİR, el-EVVr VEL, el-ÂHİR, 233
َال ّظَا ِه ُر ا ْل َبا ِط ُن ا ْل َوا ِلى ا ْل ُم َت َعا ِلى ال َب ُّر ال َّت َّوا ُب ا ْل ُم ْن َت ِق ُم ا ْل َع ُف ُّو ال َّر ُؤ ُف َما ِل ُك ا ْل ُم ْل ِك ُذو ا ْل َج َال ِل َوا اْ ِل ْك َرا ِم ا ْل ُم ْق ِس ُط ا ْل َجا ِم ُع ا ْل َغ ِن ُّى ا ْل َما ِن ُع ال َّضا ُّر ال ُّنو ُر ا ْل َها ِدى ا ْل َب ِدي ُع ا ْل َبا ِقى ا ْل َوا ِر ُث ال َّر ِشي ُد ال َّص ُبو ُر ا َّل ِذى َل ْي َس َك ِم ْث ِل ِه َش ْى ٌء ِفىا اْلَ ْر ِض َو اَل ِفىال َّس َما ِء َو ُه َوال َّس ِمي ُع ا ْل َب ِصي ُرَ .ح ْس ُب َنا ال ّٰل ُه َو ِن ْع َم ا ْل َو ِكي ُل ِن ْع َم ا ْل َم ْو َلى َو ِن ْع َم ال َّن ِصي ُرُ .غ ْف َرا َن َك َر َّب َنا َو ِا َل ْي َك ا ْل َم ِصي ُر. اَل ّٰل ُه َّم أَ ْن َت ال ّٰل ُه ا َّل ِذى َال ِا ٰل َه ِا اَّل اَ ْن َت َو ْح َد َك. اَل َش ِري َك َل َك َوأَ َّن ُم َح َّم ًدا َع ْب ُد َك َو َر ُسولُ َك َو اَل َح ْو َل َو اَل ُق َّو َة ِإلاَّ ِبال ّٰل ِه ا ْل َع ِل ِ ّى ا ْل َع ِظي ِم. َيا َر ْح ٰم َن ال ُّد ْن َيا َو َر ِحي َم ا اْ ٰل ِخ َر ِة َفا ْع ُف َع َّنا َوا ْغ ِف ْر َل َنا َوا ْر َح ْم َنا أَ ْن َت َم ْو ٰال َنا َفا ْن ُص ْر َنا َع َلى ا ْل َق ْو ِم ا ْل َكا ِف ِري َن َوأَ ْن َت أَ ْر َح ُم ال َّرا ِح ِمي َن. ِب ْس ِم ال ّٰل ِه ال َّشا ِفى ُه َو ال ّٰل ُه ِب ْس ِم ال ّٰل ِه ا ْل َكا ِفى ُه َو ال ّٰل ُه ِب ْس ِم ال ّٰل ِه ا ْل ُم َعا ِفى ُه َو ال ّٰل ُهِ .ب ْس ِم ال ّٰل ِه ا َّل ِذى َال َي ُض ُّر َم َع ا ْس ِم ِه َش ْى ٌء ِفى ا اْلَ ْر ِض َو اَل ِفى ال َّس َما ِء َو ُه َو ال َّس ِمي ُع ا ْل َع ِلي ُم. 234
ez-ZÂHİR, el-BÂTIN, el-VÂLÎ, el-MÜTEÂLr LÎ, el-BERR, et-TEVVÂB, el-MÜNTEKIM, el- AFÜVV, er-RAÛF, MÂLİKÜ’L-MÜLK, ZÜ’L- CELÂLİ ve’l-İKRÂM, el-MUKSİT, el-CÂMİ‘, el-ĞANİYY, el-MUĞNÎ, el-MÂNİ‘, ed-DÂRR, en-NÂFİ‘, en-NÛR, el-HÂDÎ, el-BEDΑ, el- BÂKÎ, el-VÂRİS, er-REŞÎD, es-SABÛR, ki yerde ve gökte O’nun misli gibi bir şey yok-t tur, O işitir ve görür. Allah bize yeter ve O ne güzel vekildir, ne güzel Mevlâ ve ne güzel yardımcıdır. Mağfiretini istiyoruz ey Rabbimiz, dönüş Sanadır. Allah’ım, Sen Allah’sın ki Sen’den başka ilâh yoktur, yalnızca Sen varsın. Sen’in ortağ- ğın yoktur, Muhammed Sen’in kulun ve Ras- sûl’ündür. Güç ve kuvvet ancak yüce ve büyük olan Allah’ın tevfîki iledir. Ey dünyâda Rahmân, âhirette Rahîm ism- miyle tecelli eden Allah’ım, bizi affeyle, mağ-f firet eyle ve bize rahmet eyle! Sen bizim Mev-l lâ’mızsın, bize kâfirlere karşı yardım eyle, Sen merhametlilerin en merhametlisisin. Şifâ veren Allah’ın ismiyle, O Allah’tır. Kâfî (her şeye yeten) Allah’ın ismiyle, O All- lah’tır. Muâfî (âfiyet veren) Allah’ın ismiyle, O Allah’tır. İsmi sâyesinde yerde ve gökte hiçbir şey- yin zarar veremediği Allah’ın adıyla, O işitir ve bilir. 235
اَل ّٰل ُه َّم اَ ْح ِي َنا َح ٰيو ًة َط ِّي َب ًة ِبال ِّص َّح ِة َوا ْل َعا ِف َي ِة َوال َّس َال َم ِة ِفى ال ِّدي ِن َوال ُّد ْن َيا َو ْال ٰا ِخ َر ِة ِا َّن َك َع َلى ُك ِّل َش ْي ٍء َق ِدي ٌرَ .فال ّٰل ُه َخ ْي ٌر َحا ِف ًظا َو ُه َو أَ ْر َح ُم ال َّرا ِح ِمي َنَ .وال ّٰل ُه ِم ْن َو َرا ِئ ِه ْم ُم ِحي ٌط َب ْل ُه َو ُق ْر ٰا ٌن َم ِجي ٌد ِفى َل ْو ٍح ُم ْح ُفو ٍظ ِن ْع َم ا ْل َحا ِف ُظ ال ّٰل ُه « َيا َحا ِف ُظ ِإ ْح َف ْظ َنا »3 َال ّٰل ُه َّم ا ْح َف ْظ َنا ِم ْن َج ِمي ِع أَ ْع َدا ِئ َنا ِم ْن َب ْي ِن أَ ْي ِدي َنا َو ِم ْن َخ ْل ِف َنا َو َع ْن أَ ْي َما ِن َنا َو َع ْن َش َما ِئ ِل َنا أَ َب ًدا َما أَ ْب َق ْي َت َناَ .وا ْح َف ْظ ِدي َن َنا ِب َما َح ِف ْظ َت ِب ِه ِك َتا َب َك ا ْل َع ِزي َز ا َّل ِذى « َال َي ْأ ِتي ِه ا ْل َبا ِط ُل ِم ْن َب ْي ِن َي َد ْي ِه َو اَل ِم ْن َخ ْل ِف ِه َت ْن ِزي ٌل ِم ْن َح ِكي ٍم َح ِمي ٍد». اَل ّٰل ُه َّم ا ْح َف ْظ َنا ِم ْن َج ِمي ِع أَ ْع َدا ِئ َنا ِب َما َح ِف ْظ َت ِب ِه ال ِّذ ْك َر َح ْي ُث ُق ْل َت « ِإ َّنا َن ْح ُن َن َّز ْل َنا ال ِّذ ْك َر َو ِإ َّنا َل ُه َل َحا ِفظُو َن» َو ِح ْف ًظا ِم ْن ُك ِّل َش ْي َطا ٍن َما ِر ٍد َو ُك َّنا َل ُه ْم َحا ِف ِظي َن. َو َج َع ْل َنا ال َّس َما َء َس ْق ًفا َم ْح ُفو ًظا َو َال َي ُۧؤ ُد ُه ِح ْفظُ ُه َما َو ُه َو ا ْل َع ِل ُّى ا ْل َع ِظي ُم. َو ُه َوا ْل َقا ِه ُر َف ْو َق ِع َبا ِد ِه َويُ ْر ِس ُل َع َل ْي ُك ْم َح َف َظ ًة. 236
Allah’ım, dîn husûsunda, dünyâda ve âhir- rette bize hoş, sıhhatli, âfiyet ve selâmet üze-r re bir hayat yaşat, Sen her şeye kâdirsin. “… Allah en hayırlı koruyucudur. O, acıyanlar rın en merhametlisidir.” (Yûsuf, 64) “Allah onlr ları arkalarından kuşatmıştır. Hakikatte o (yalanladıkları, aslı) Levh-i Mahfûz’da bulunr nan şerefli Kur’ân’dır.” (el-Burûc, 20-22) Allah ne güzel koruyucudur. (Üç defâ) Yâ Hâfız, bizi muhâfaza eyle! Allah’ım, bizi hayatta bıraktığın müddet-ç çe önümüzdeki, arkamızdaki, sağımızdaki, so-l lumuzdaki bütün düşmanlarımızdan ebediyyen muhâfaza eyle! “Ona önünden de ardından da bâtıl gelemez. O, hikmet sahibi, çok övürl len Allah’tan indirilmiştir” (Fussılet, 42) diye tavs- sîf ettiğin yüce kitabını muhâfaza ettiğin şekilde bizim dînimizi de koru. Allah’ım, hakkında “Kur’ân’ı kesinlikle biz indirdik; elbette onu yine biz muhâfaza edeceğiz.” (el-Hicr, 9) buyurduğun Zikr’i koru-d duğun şekilde bizi de bütün düşmanlarımızdan muhâfaza eyle! “Ve (semâyı) itaat dışına çıkan her şeyrt tandan koruduk.” (es-Sâffât, 7) “Biz onları gözetim altında tutuyordr duk.” (el-Enbiyâ, 82) “Biz, semâyı korunmuş bir tavan gibi yaptık…” (el-Enbiyâ, 32) “…Onları koruyup gözetmek kendisine zor gelmez. O, yücedir, büyüktür.” (el-Bakara, 255) “O, kullarının üstünde yegâne kudret ve tasarruf sahibidir. Size koruyucular göndr derir...” (el-En’âm, 61) 237
َو َز َّي َّنا ال َّس َما َء ال ُّد ْن َيا ِب َم َصا ِبي َح َو ِح ْف ًظا ٰذ ِل َك َت ْق ِدي ُر ا ْل َع ِزي ِز ا ْل َع ِلي ِم. َب ْل ُه َو ُق ْر ٰا ٌن َم ِجي ٌد ِفى َل ْو ٍح َم ْح ُفو ٍظ َل ُه ُم َع ِّق َبا ٌت ِم ْن َب ْي ِن َي َد ْي ِه َو ِم ْن َخ ْل ِف ِه َي ْح َفظُو َن ُه ِم ْن أَ ْم ِر ال ّٰل ِه. َال ّٰل ُه َّم أَ ْس َت ْح ِفظُ َك ِب َما َي ْس َت ْح ِفظُ َك ِب ِه َع ْب ُد َك َوا ْب ُن َع ْب ِد َك َو َن ِب ُّي َك َي ْع ُقو ُب َح ْي ُث َقا َل َفال ّٰل ُه َخ ْي ٌر َحا ِف ًظا َو ُه َو اَ ْر َح ُم ال َّرا ِح ِمي َن. َال ّٰل ُه َّم ا ْح ُر ْس َنا ِب َع ْي ِن َكَ .وا ْح َف ْظ َنا ِب ِح ْف ِظ َك َيا أَ ْك َر َم ا ْل َقا ِد ِري َن َو َيا أَ ْر َح َم ال َّرا ِح ِمي َنَ .و َر َم ْي ُت ُك َّل َم ْن يُ ِري ُد ِب َنا ُسو ًء ِب َح ْس ِب َى ال ّٰل ُه َو ِن ْع َم ا ْل َو ِكي ُل ِب َك ٰه ٰي ٓع ٓص َو ِب ٰح ٓم ٓع ٓس ٓق َو ِبال َّت َو ُّك ِل َع َلى ا ْل َح ِّي ا َّل ِذى اَل َي ُمو ُت « َو َك َفى ِبال ّٰل ِه َو ِكيلاً» َو ُه َو أَ ْر َح ُم ال َّرا ِح ِمي َن. ِا ْن أَ َرا َد ِن َى ال ّٰل ُه ِب ُض ٍّر َه ْل ُه َّن َكا ِش َفا ُت ُض ِّر ِهٓ اَ ْو أَ َرا َد ۪نى ِب َر ْح َم ٍة َه ْل ُه َّن ُم ْم ِس َكا ُت َر ْح َم ِت ۪هط ُق ْل َح ْس ِب َى ال ّٰل ُه ط َع َل ْي ِه َي َت َو َّك ُل ا ْل ُم َت َو ِّك ُلو َن. 238
“Yakın semâyı kandillerle donattık, bozr zulmaktan da koruduk. İşte bu, Azîz ve Alîm olan Allah’ın takdiridir.” (Fussılet, 12) “Hakikatte o (yalanladıkları, aslı) Levh-i Mahfûz’da bulunan şerefli Kur’ân’dır.” (el- Burûc, 21-22) “Onun önünde ve arkasında Allah’ın emriyle onu koruyan takipçiler (melekler) vardır…” (er-Ra’d, 11) Allah’ım, Sen’in kulun, kulunun oğlu ve peygamberin Ya’kûb, “…Allah en hayırlı kor ruyucudur. O, acıyanların en merhametlisird dir.” (Yûsuf, 64) buyurarak Sen’den ne ile kend- disini korumanı istediyse, ben de onunla Sen’d- den beni korumanı istiyorum. Allah’ım, bizi gözünle koru, hıfzınla muh- hâfaza eyle, ey kâdir olanların en keremlisi ve ey merhametlilerin en merhametlisi. Bize kötülük düşünenlerin hepsini “Allah bana yeter, O ne güzel vekildir” ile attım, Kâf- hâ-yâ-ayn-sâd ile, Hâ-mîm-ayn-sîn-kâf ile attım, hiç ölmeyen ve dâimâ diri olan Allah’a tevekkül ile attım. “…Vekil olarak Allah yetr ter” (en-Nisâ, 81), O, merhametlilerin en merh- hametlisidir. “…Allah bana bir zarar vermek isterse, Allah’ı bırakıp da taptıklarınız, O’nun verdirğ ği zararı giderebilir mi? Yahut Allah, bana bir rahmet dilerse, onlar O’nun bu rahmert tini önleyebilirler mi? De ki: Bana Allah yetr ter. Tevekkül edenler, ancak O’na güvenip dayanırlar.” (ez-Zümer, 38) 239
َح ْس ِب َى ال ّٰل ُه اَل ِا ٰل َه ِا َّال ُه َو َع َل ْي ِه َت َو َّك ْل ُت َو ُه َو َر ُّب ا ْل َع ْر ِش ا ْل َع ِظي ِم. َو َص َّلى ال ّٰل ُه َع َلى َس ِّي ِد َنا ُم َح َّم ٍد َو ٰا ِل ِه َو َص ْح ِب ِه أَ ْج َم ِعي َن .آ ِمين!.. a َال ِا ٰل َه ِا اَّل ال ّٰل ُه ا ْل َع ِزي ُز ا ْل َج َّبا ُر اَل ِا ٰل َه ِا ّاَل ال ّٰل ُه ا ْل َوا ِح ُد ا ْل َق َّها ُر َال ِا ٰل َه ِا َّال ال ّٰل ُه ا ْل َم ِل ُك ال َّس َّتا ُر َال ِا ٰل َه ِا اَّل ال ّٰل ُه ا ْل َك ِبي ُر ا ْل ُم َت َعا ُل اَل ِا ٰل َه ِا اَّل ال ّٰل ُه َخ ِّل ْص َنا ِم ْن ٰا َفا ِت ال ُّد ْن َيا َو َع َذا ِب ا اْ ٰل ِخ َر ِة َال ِا ٰل َه ِا َّال ال ّٰل ُه ُم َح َّم ٌد َر ُسو ُل ال ّٰل ِه َيا أَ َح ُد َيا أَ َح ُد َيا َا َح ُد 240
“…Allah bana yeter. O’ndan başka ilâh yoktur. Ben sadece O’na güvenip dayanır rım. O yüce Arş’ın sahibidir.” (et-Tevbe, 129) Allah, Efendimiz Muhammed’e, âline ve ashâbına salât eylesin! Âmîn!.. a Azîz ve Cebbâr olan Allah’tan başka ilâh yoktur. Vâhid ve Kahhâr olan Allah’tan başka ilâh yoktur. Melik ve Settâr olan Allah’tan başka ilâh yoktur. Kebîr ve Müteâl olan Allah’tan başka ilâh yoktur. Allah’tan başka ilâh yoktur. Bizi dünyanın âfatlarından ve âhiretin azâbından kurtar! Allah’tan başka ilâh yoktur. Muhammed Allah’ın Rasûlü’dür. Ey Ahad (Her yönden bir tek olan), Ey Ahad, Ey Ahad 241
Enes b. Mâlik der ki: Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- bana şu duâyı öğretti ve buyurdu ki: «– Kim her sabah bu duâyı okursa hiç »bir kimse ona zarar veremez. ِب ْس ِم ال ّٰل ِه ال َّر ْح ٰم ِن ال َّر ۪حي ِم ِب ْس ِم ال ّٰل ِه َخ ْي ِر ا أْلَ ْس َما ِء ِب ْس ِم ال ّٰل ِه َر ِّب ا اْلَ ْر ِض َوال َّس َما ِء ِب ْس ِمال ّٰل ِها َّل ِذى اَل َي ُض ُّر َم َعا ْس ِم ِه َش ْي ٌء ِفىا اْلَ ْر ِض ِب ْس ِم ال ّٰل ِه ال َكا ِفى ِب ْس ِم ال ّٰل ِه ا ْل ُم َعا ِفى َم َع ا ْس ِم ِه َش ْي ٌء ِفى ِب ْس ِم ال ّٰل ِه ا َّل ِذى َال َي ُض ُّر َو ُه َو ال َّس ِمي ُع ا ْل َع ِلي ُم ا ْالَ ْر ِض َو اَل ِفى ال َّس َما ِء ِب ْس ِم ال ّٰل ِه َع َلى َن ْف ِسى َو ِدي ِنى ِب ْس ِم ال ّٰل ِه َع َلى أَ ْه ِلى َو َما ِلى ِب ْس ِم ال ّٰل ِه َع َلى ُك ِّل َش ْي ٍء أَ ْع َطا ِنى َر ِّبى. اَل ّٰل ُه َا ْك َب ُر َال ّٰل ُه اَ ْك َب ُر اَل ّٰل ُه اَ ْك َب ُر َا ُعو ُذ ِبال ّٰل ِه ِم َّما اَ َخا ُف َو َا ْح َذ ُر. اَل ّٰل ُه َر ِّبى َال اُ ْش ِر ُك ِب ِه َش ْي ًئا َع َّز َجا ُر َك َو َج َّل َث َنا ُؤ َك َو َت َق َّد َس ْت أَ ْس َما ُؤ َك َو اَل ِإ ٰل َه َغ ْي ُر َك. 242
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla. İsimlerin en hayırlısı olan Allah ismiyle. Yer ve göğün Rabbi Allah’ın ismiyle. İsmi sayesinde yerde hiçbir şeyin zarar ver- remeyeceği Allah’ın adıyla. Kâfî (her şeye yeten) Allah’ın ismiyle. Muâfî (âfiyet veren) Allah’ın ismiyle. İsmi sâyesinde yerde ve gökte hiçbir şey- yin zarar veremediği Allah’ın adıyla, O işitir ve bilir. Kendim ve dînim üzerine bismillâh. Ehlim ve malım üzerine bismillâh. Rabbimin bana verdiği her şey üzerine bismillâh. Allah en büyüktür, Allah en büyüktür, All- lah en büyüktür. Korktuğum ve çekindiğim şeylerden Allah’a sığınırım. Allah Rabbimdir, O’na hiçbir şeyi ortak koşmam. Sana sığınanlar azîz ve gâlip olur, Sen’in senân yücedir, isimlerin mukaddestir ve Sen’den başka ilâh yoktur. 243
اَل ّٰل ُه َّم ِإ ِنّى أَ ُعو ُذ ِب َك ِم ْن ُك ِّل َج َّبا ٍر َع ِني ٍد َو َش ْي َطا ٍن َم ِري ٍد َو ِم ْن َق َضا ِء ال ُّسو ِء َو ِم ْن َش ِّر َن ْف ِسى َو ِم ْن َش ِّر ُك ِّل َدا َّب ٍة أَ ْن َت ٰا ِخ ٌذ ِب َنا ِص َي ِت َها ِإ َّن َر ِبّى َع َلى ِص َرا ٍط ُم ْس َت ِقي ٍم. اَل ّٰل ُه َّم َك َما َل َط ْف َت ِفى َع َظ َم ِت َك ُدو َن ال ُّل َط َفا ِء َو َع َل ْو َت ِب ُق ْد َر ِت َك ( ِب َع َظ َم ِت َك) َع َلى ا ْل ُع َظ َما ِء َو َع ِل ْم َت َما َت ْح َت أَ ْر ِض َك َك ِع ْل ِم َك ِب َما َف ْو َق َع ْر ِش َك َو َكا َن ْت َو َسا ِوي ُس ال ُّص ُدو ِر َكا ْل َع َال ِن َّي ِة ِع ْن َد َك َو َع اَل ِن َّي ُة ا ْل َق ْو ِل َكال ِّس ِّر ِفى ِع ْل ِم َك َوا ْن َقا َد ُك ُّل َش ْي ٍء ِل َع َظ َم ِت َك َو َخ َض َع ُك ُّل ِذى ُس ْل َطا ٍن ِل ُس ْل َطا ِن َك َو َصا َر أَ ْم ُر ال ُّد ْن َيا َوا اْ ٰل ِخ َر ِة ُك ُّل ُه ِب َي ِد َك ا ْج َع ْل ِلى ِم ْن ُك ِّل َه ٍّم َو َغ ٍّم أَ ْص َب ْح ُت َوأَ ْم َس ْي ُت ِفي ِه َف َر ًجا َو َم ْخ َر ًجا. 244
Allah’ım, bütün inatçı zorbalardan, azgın, inatçı ve kaypak şeytandan, kötü kaderden, nefsimin şerrinden, perçeminden tuttuğun her canlının şerrinden Sana sığınırım. Şüphesiz Rabbim dosdoğru yol üzeredir. Allah’ım, nasıl azametinle ihsân edenlerin çok ötesinde lutfediyorsan, nasıl kudretinle bü-t tün büyüklerin üzerinde isen, nasıl yerin altın-d dakileri Arş’ının üzerindekileri bildiğin şekilde biliyorsan, nasıl sadırlardaki vesveseler Sen’i- in yanında alenî şeyler gibiyse, nasıl açık sözl- ler Sen’in ilminde sır gibiyse, her şey Sen’in azametine boyun eğiyor, bütün güç sahipleri Sen’in güç ve otoriten karşısında boyun eği-y yorsa, nasıl dünya ve âhiret işleri Sen’in elin-d de ise, sabah ve akşam içine düştüğüm bütün gam, keder ve üzüntülerden bana bir çıkış ve kurtuluş yolu ihsân eyle! 245
اَل ّٰل ُه َّم ِإ َّن َع ْف َو َك َع ْن ُذنُو ِبى َو َت َجا ُو َز َك َع ْن َخ ِطي َئ ِتى َو َس ْت َر َك َع ْن َق ِبي ِح َع َم ِلى أَ ْط َم َع ِنى أَ ْن أَ ْسأَ َل َك َما اَل أَ ْس َت ْو ِج ُب ُه َع َل ْي َك َو ِم َّما َق َّص ْر ُت ِفي ِه. أَ ْد ُعو َك ٰا ِم ًنا َوأَ ْسأَلُ َك ُم ْس َت ْأ ِنس ًا ِا َّن َك َل ُم ْح ِس ٌن ِا َل َّى َوأَ َنا ا ْل ُم ِسى ُء ِا َلى َن ْف ِسى ِفي َما َب ْي ِنى َو َب ْي َن َك َت َت َو َّد ُد ِإ َل َّى ِبال ِنّ َع ِم َم َع ِغ َنا َك َع ِنّى َواَ َت َب َّغ ُض ِا َل ْي َك ِبا ْل َم َعا ِصى َم َع َف ْق ِرى ِا َل ْي َكَ .ف َل ْم أَ َر َم ْو اًل َك ِري ًما أَ ْع َط ُف ِم ْن َك َع َلى َع ْب ٍد َل ِئي ٍم ِم ْث ِلى َو ٰل ِك َّن ال ِثّ َق َة ِب َك َح َم َل ْت ِنى َع َلى ا ْل ُج ْرأَ ِة َع َل ْي َك. َفأَ ْسأَلُ َك ِب ُجو ِد َك َو َك َر ِم َك َو ِإ ْح َسا ِن َك َو َط ْو ِل َك أَ ْن تُ َص ِّل َى َع َلى ُم َح َّم ٍد َو ٰا ِل ِه َوأَ ْن َت ْف َت َح ِلى َبا َب ا ْل َف َر ِج ِب َط ْو ِل َك َو َت ْح ِب َس َع ِنّى َبا َب ا ْل َه ِّم ِب ُق ْد َر ِت َك َو اَل َت ِك ْل ِني ِإ َلى َن ْف ِسى َط ْر َف َة َع ْي ٍن َفأُ ْع ِج َز َو َال ِإ َلى ال َّنا ِس َفاُ ِضي َع ِب َر ْح َم ِت َك َيا أَ ْر َح َم ال َّر ِح ِمي َن. 246
Allah’ım, günahlarımı affetmen, hatâlarım- mı görmezden gelmen, çirkin amellerimi ört-m men; beni Sen’den hak etmediğim ve elde edem- meyeceğim şeyleri isteme husûsunda ümidlend- dirdi. Güven içinde Sana duâ ediyorum, ünsiyet içerisinde Sen’den istiyorum, Sen bana dâi-m mâ ihsanlarda bulunuyorsun, ben ise Sen’in-l le aramdaki husûslarda kendime kötülük edi-y yorum. Sen benden müstağnî olduğun hâlde nim- metler vererek bana muhabbetini gösteriyors- sun, ben ise Sana son derece muhtaç olma-m ma rağmen günahlar işleyerek (âdetâ) Sana buğzumu ızhâr ediyorum. Benim gibi alçak bir kula Sen’den daha lutufkâr davranan kerim bir Mevlâ bilmiyorum. Lâkin Sana olan güvenim, beni Sana karşı cür’etkâr olmaya sevketti. Sen’in cömertliğinden, kereminden, ihsâ-n nından ve lutfundan; Muhammed’e ve âline sa-l lât etmeni istiyorum, bana lutfunla kurtuluş ve selâmet kapısını açmanı istiyorum, kudretinle hüzün ve keder kapısını bana kapatmanı istiyo-r rum. Beni göz açıncaya kadar bile nefsime bı-r rakma ki âciz duruma düşmeyeyim, insanlara da bırakma ki zâyi edilmeyeyim. Rahmetinle ey merhametlilerin en merhametlisi. (İbşihî, el-Müstg tatraf, Beyrut, 1986, II, 538) 247
حزب النصر Hizbü’n-Nasr Düşman Karşısında Okunacak Duâ ِب ْس ِم ال ّٰل ِه ال َّر ْح ٰم ِن ال َّر ۪حي ِم اَل ّٰل ُه َّم ِب َس ْط َو ِة َج َب ُرو ِت َق ْه ِر َك َو ِب ُس ْر َع ِة ِإ َغا َث ِة َن ْص ِر َك َو ِب َغ ْي َر ِت َك اِل ْن ِت َها ِك ُح ُر ٰما ِت َك. َو ِب ِح َما َي ِت َك ِل َم ِن ا ْح َت ٰمى ِب ٰا َيا ِت َكَ .ن ْسأَلُ َك َيا اَل ّٰل ُه َيا َق ۪ري ُب َيا َس ۪مي ُع َيا ُم ۪جي ُب َيا َس ۪ري ُع َيا َج َّبا ُر َيا ُم َت َك ِّب ُر َيا َق َّها ُر َيا َش ۪دي َد ا ْل َب ْط ِش َيا َم ْن َال يُ ْع ِج ُز ُه َق ْه ُر ا ْل َج َبا ِب َر ِة َو اَل َي ْعظُ ُم َع َل ْي ِه َه اَل ُك ا ْل ُم َت َم ِّر ۪دي َن ِم َن ا ْل ُم ُلو ِك ا ْألَ َكا ِس َر ِة َوا ْألَ ْع َدا ِء ا ْل َفا ِج َر ِة أَ ْن َت ْج َع َل َك ْي َد َم ْن َكا َد ِنى ِفى َن ْح ِر ِه َو َم ْك َر َم ْن َم َك َر ِنى َعا ِئ ًدا َع َل ْي ِه َو ُح ْف َر َة َم ْن َح َف َر ِلى َوا ِق ًعا ُه َو ِفي َها َو َم ْن َن َص َب ِلى َش َب َك َة ا ْل ِخ َدا ِع ا ْج َع ْل ُه َيا َس ِّي ۪دى ُم َسا ًقا ِإ َل ْي َها َو ُم َصا ًدا ۪في َها َوأَ ۪سي ًرا َل َد ْي َها. اَل ّٰل ُه َّم َب َح ِّق كٓ ٰه ٰي ٓع ٓص ِإ ْك ِف َنا َه َّم ا ْل ِع َدا َو َل ِّق ِه ُم ال َّر َدا َوا ْج َع ْل ُه ْم ِل ُك ِّل َح ۪بي ٍب ِف َدا َو َس ِّل ْط َع َل ْي ِه ْم َعا ِج َل ال َّن ْق َم ِة ِفى ا ْل َي ْو ِم َو َغ َدا. 248
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla. Allah’ım, gâlibiyetindeki üstünlük ve yak- kalamandaki şiddet hürmetine, yardımındak- ki sür’at hürmetine, haram kıldığın şeylerin işlenmesi sebebiyle gösterdiğin kıskançlık ve kızgınlık hürmetine, âyetlerinle Sen’den himây- ye isteyenleri himâye etmen hürmetine istiyo-r ruz, yâ Allah, yâ Karîb (yakın olan), ey işiten, ey duâlara icâbet eden, ey hesâbı çabuk gör- ren, ey Cebbâr, ey Mütekebbir, yâ Kahhâr ve ey yakalaması şiddetli olan. Ey azgınların kahrının âciz bırakamadığı, ey kralların, kisrâların ve fâcir düşmanların azg- gın inatçılarını helâk etmek kendisine zor gelm- meyen; bana tuzak kuran kimsenin tuzağını kendi başına geçir, bana hile yapanın hilesini kendine çevir, benim için kuyu kazan kimseyi o kuyuya düşür, bana tuzak için ağ kuran kim-s seyi, ey Efendim kendisini o ağa uğrat, onu tuz- zağa av ve esîr yap! Allah’ım, Kâf-hâ-yâ-ayn-sâd hakkı için bize düşman korkusuna karşı yardım eyle. Onları helâk eyle, onları sevgili kullarına fedâ eyle, onları bugün ve yarın kısa zamanda bel- lâlara uğrat. 249
َال ّٰل ُه َّم َب ِّد ْد َش ْم َل ُه ْم. َال ّٰل ُه َّم َف ِّر ْق َج ْم َع ُه ْم. اَل ّٰل ُه َّم أَ ْق ِل ْل َع َد َد ُه ْم. اَل ّٰل ُه َّم ُف َّل َح َّد ُه ْم. َال ّٰل ُه َّم ا ْج َع ِل ال َّدا ِئ َر َة َع َل ْي ِه ْم. َال ّٰل ُه َّم أَ ْو ِص ِل ا ْل َع َذا َب ِإ َل ْي ِه ْم َو َغ َّل أَ ْي ۪دي ِه ْم َوا ْر ِب ْط َع ٰلى ُق ُلو ِب ِه ْم َو اَل تُ َب ِّل ْغ ُه ُم ا اْ ٰل َما َل. اَل ّٰل ُه َّم َم ِّز ْق ُه ْم ُك َّل ُم َم َّز ٍق َم َّز ْق َت ُه أِلَ ْع َدآ ِئ َك ِإ ْن ِت َصا ًرا أِلَ ْن ِب َيا ِئ َك َو ُر ُس ِل َك َوأَ ْو ِل َيآ ِئ َك. اَل ّٰل ُه َّم ا ْن َت ِص ْر َل ٰنا ِإ ْن ِت َصا َر َك أِلَ ْح ٰبا ِب َك َع ٰلى أَ ْع َدآ ِئ َك. اَل ّٰل ُه َّم اَل َت َم ِّك ِن ا اْلَ ْع َدآ َء ِفي َنا َو َال ُت َس ِّل ْط ُه ْم َع َل ْي َنا ِب ُذنُو ِب َنا ﴿ ٰح ٓم ُ ﴾7ح َّم ا ْألَ ْم ُر َو َجآ َء ال َّن ْص ُر َف َع َل ْي َنا اَل يُ ْن َص ُرو َنٰ .ح ٓم ٓع ٓس ٓق ِح َما َي ُت َنا ِم َّما َن َخا ُف. اَل ّٰل ُه َّم ِق َنا َش َّر ا ْإ ِل ْس َوا ِء َو َال َت ْج َع ْل َنا َم َح ًاّل ِل ْل َب ْل ٰوى َال ّٰل ُه َّم أَ ْع ِط َنا أَ َم َل ال َّر َجا ِءَ .يا ُه َو َيا ُه َو َيا ُه َوَ .يا َم ْن ِب َف ْض ِل ِه َن ْسأَ ُلَ ،ن ْسأَلُ َك ا ْل َع َج َل ا ْل َع َج َل ا ْل َع َج َل. 250
Search
Read the Text Version
- 1
- 2
- 3
- 4
- 5
- 6
- 7
- 8
- 9
- 10
- 11
- 12
- 13
- 14
- 15
- 16
- 17
- 18
- 19
- 20
- 21
- 22
- 23
- 24
- 25
- 26
- 27
- 28
- 29
- 30
- 31
- 32
- 33
- 34
- 35
- 36
- 37
- 38
- 39
- 40
- 41
- 42
- 43
- 44
- 45
- 46
- 47
- 48
- 49
- 50
- 51
- 52
- 53
- 54
- 55
- 56
- 57
- 58
- 59
- 60
- 61
- 62
- 63
- 64
- 65
- 66
- 67
- 68
- 69
- 70
- 71
- 72
- 73
- 74
- 75
- 76
- 77
- 78
- 79
- 80
- 81
- 82
- 83
- 84
- 85
- 86
- 87
- 88
- 89
- 90
- 91
- 92
- 93
- 94
- 95
- 96
- 97
- 98
- 99
- 100
- 101
- 102
- 103
- 104
- 105
- 106
- 107
- 108
- 109
- 110
- 111
- 112
- 113
- 114
- 115
- 116
- 117
- 118
- 119
- 120
- 121
- 122
- 123
- 124
- 125
- 126
- 127
- 128
- 129
- 130
- 131
- 132
- 133
- 134
- 135
- 136
- 137
- 138
- 139
- 140
- 141
- 142
- 143
- 144
- 145
- 146
- 147
- 148
- 149
- 150
- 151
- 152
- 153
- 154
- 155
- 156
- 157
- 158
- 159
- 160
- 161
- 162
- 163
- 164
- 165
- 166
- 167
- 168
- 169
- 170
- 171
- 172
- 173
- 174
- 175
- 176
- 177
- 178
- 179
- 180
- 181
- 182
- 183
- 184
- 185
- 186
- 187
- 188
- 189
- 190
- 191
- 192
- 193
- 194
- 195
- 196
- 197
- 198
- 199
- 200
- 201
- 202
- 203
- 204
- 205
- 206
- 207
- 208
- 209
- 210
- 211
- 212
- 213
- 214
- 215
- 216
- 217
- 218
- 219
- 220
- 221
- 222
- 223
- 224
- 225
- 226
- 227
- 228
- 229
- 230
- 231
- 232
- 233
- 234
- 235
- 236
- 237
- 238
- 239
- 240
- 241
- 242
- 243
- 244
- 245
- 246
- 247
- 248
- 249
- 250
- 251
- 252
- 253
- 254
- 255
- 256
- 257
- 258
- 259
- 260
- 261
- 262
- 263
- 264
- 265
- 266
- 267
- 268
- 269
- 270
- 271
- 272
- 273
- 274
- 275
- 276
- 277
- 278
- 279
- 280
- 281
- 282
- 283
- 284
- 285
- 286
- 287
- 288