- Haydi... Korkma o kadar... Buradanbağırmamayı öğrendikten sonra çıkacaksın!AmeliyatAslından daha korkunç gölge.Öğleden sonra annem, Mithat Bey,arkadaşım geldiler.Bana uzatılan ellere, bir uçurumun dibindeimişim gibi sarıldım. Bir tek cevabı saatlercesürebilecek sualler soruyorlardı; hiçbirinecevap veremiyordum. Yüzlerce kelimeyi teksifedebilecek bir baş hareketi, bir bakış, birteneffüs arayarak susuyordum.Onlar, hastahaneye dışarıdaki hayatınkarıştığı saatlerde gelmişlerdi; bu odanıngecesini sabahını tanımıyorlardı. Duvarlardagölgelerin kımıldadığı, döşemelerin dinçseslerle öttüğü ve dehlizlerin canlı şekillerlekaynaştığı bu hayat ve hareket saatindeki
hastahane bambaşkadır. Bu dekor, benim birgece evvelki halimi anlamak isteyenlere hiç birşey söylemez.Onun için ben de söylemiyorum: “İlk gecebiraz yadırgadım” diyorum. Hâdiseleribilmiyorlar.Akşama kadar oturdular. Sıhhatte olmakneş’esini gizleyemiyorlar. Yalnız anneminarada bir gözleri dalıyor.Bizden uzaklaşmadıkça bize görünmeyensıhhat, itiyadın verdiği hissizlikle, sağlamlarınşuurundan kaçıp nasıl ve nereye saklanıyor?Onu ben görüyorum, çünkü benden uzak; onuben Mithat Bey’in kırmızı yüzünde, çeliklidamarlarında, arkadaşımın otururken rahatgerilişlerinde, bacaklarını uzatışlarında,korkusuz bakan gözlerinde görüyorum.Akşama kadar oturup gittiler. Gazetelerebiraz göz atarak yattım ve uyumaya çokçalıştım.
Muvaffak olduğumu sabah olmadan evveluyandığım vakit anlamıştım. Bir dahauyuyamadım.Gayet mühim bir günü şuurla karşılamakistiyorum. Bugün ameliyat olacağım.Hep titreyerek nefes alıyor ve su içiyorum.Ameliyat dakikasında korkmaktan korkuyorum.Korkunun bu en derinleşen nev’i dayanılacakşey değil; ıstırabın vukuundan evvel ruhta birgölgesinden ibaret olan korku, ıstıraptan bin katdaha müthiş. Muhayyilenin ışığına yaklaştıkçaruhta uzanan, büyüyen ve aslından dahakorkunç bir gölge.Sabahın ışıkları odadan içeri doldukça bütüncesaretim boşalıyor; her ses, kapı açılıpkapanmaları, tek-tük çağırışlar, mırıltılar,varlığımın en hayatî köklerine işleyen bir tesirlebeni kendilerine bağlıyor, çekiyor, sarsıyorlar.Gene bir sabah evvelki ziyaretler. Koğuşun
uyanışı. Temizlik. Odama giren kadın. Dehlizeküçük hastaların sürüklenişleri. Gene seslerin,gürültülerin, hareketlerin çoğalışı.Gene kapımda bir adam. (Bu sefer dahaerken göründü.)- Hazırlanınız, ilk ameliyat sizinki.Sarardığımı hissediyorum.Müthiş ağırlığı altında ruhumu devirenkorkudan kurtulmak için, felâketin üstüneyürümek istiyorum. Istıraptan korkmamanın tekilâcı ıstıraptır. Bu ateşi o ateş söndürür.Hastabakıcılar girdiler. Bir şey söylemelerinemeydan bırakmadan yataktan indim, terliklerimikolayca giydim, fakat artık yelkenli bir gemi gibikendimi talihin rüzgârına bırakmıştım, akıpgidiyordum, odamdan ameliyathaneye nasılgeçtiğimi bilmedim.
* Bembeyaz oda. Hamam gibi sıcak. Sessiz.Kaynayan suların ince fısıltıları. Kımıldayan vekımıldamayan beyazlıklar arasında kamaşangözler eşyanın çizgilerini seçemiyorlar.Bütün salonu çökertecek ağır bir sessizlik.Hayatın nasıl bir şey olduğunu unutturanbambaşka bir âlem. Bir rüya odası.Uyuşturucu koku, belki de kloroform.Herkeste, geçireceğim tecrübeninehemmiyetini hissettiren bir vazifeperverlik.Operatörün küçük işaretiyle büyük işleryapılıyor.Masaya uzatıldım. Etrafımda beyazlıklardalgalanıyor. Hiçbir seçkin şekil göremiyorum.Gözümün üstüne pamuk geliyor.
Yüzümü maske ile örttüler.- Derin nefes al!Nefes borularım yandı ve şakaklarım gerilirgibi oldu. Çabuk uyumak, kaybolmak istiyorum.Kuvvetli nefes aldım.Sesler, sıcak buğular arasında halvetleredoğru uzaklaşarak eriyorlar.Kendimi son defa olarak bir an bulupkaçırıyorum.NotlarBüyük bir hastalık geçirmeyenler,herşeyi anladıklarını iddia edemezler.“Bugün dördüncü pansuman. Operatör:“- İyidir, dedi.
“Can sıkıntısı.“Altı saat uykuya ayrılırsa her gün on sekizsaat boş.“Görülecek, işitilecek, tadılacak, okunacak,yazılacak, yapılacak o kadar çok şey birikiyorki, bundan sonra hayatımın bütün bunlarayetişmeyeceğinden korkuyorum.“Kendi kendime karşı çok borçlandım.Kendime vaadettiğim şeyleri yapamazsamutancımdan aynaya bakamayacağım.“Dört duvar arasında.“Kendimi, kitapların kahramanlarından dahamühim bulduğum için, okumaktan sıkılıyorum.Istırabımın hodgâmlığı mâni oluyor.“Odamı düzeltiyorum, masamı topluyorum.Tekrar bozuyor, tekrar topluyorum. Bu iş debitiyor. Ne yapacağım? Hiç. Nereyebakacağım? Hiç. Ne dinleyeceğim? Hiç.
Gözlerim, kulaklarım. Mafsallarım, renge, sese,harekete çok acıktılar.“Bitişik koğuşta hastalar türkü söylüyorlar.Pansuman odasında haykırışlar.* “Yedinci pansuman. Operatör:“- Bacağın kurtuldu. Fakat yerebasmayacaksın! dedi.“Nüzhet’ten kart geldi. Ziyaret edemediği içinaf istiyor. Hastalar affetmesini bilirler ama...“Bugün sonbahar. Beni bahçede soğuk birrüzgâr karşıladı.“Evvelki gün...
“Dünyanın bütün tavanlarına lânet olsun.Arka üstü yatmaktan usandım.“Nüzhet’in babasına nüzül inmiş. Benisayıklıyormuş. Nüzhet’in Ragıp Bey’le nikâhıdaha olmamış.“Hastahaneye alıştım.“Istırabın derinlerine indikçe sevincimizikaybetmek korkusu kalmadığı için, yeni birsevinç başlıyor: Istırabın ilâcı ıstıraptır. İkisininhâsıl-ı zarbı: Sevinç.* “Üç güne kadar hastahaneden çıkacağım.Yaralar kapanınca dizim alçıya konacak. Birdaha mafsal oynamayacak, bacağımkısalacak.
“Bu perşembe Nüzhet’le Ragıp Bey’innikâhları olacak.* “Yarın hastahaneden çıkacağım...“Dışarda yaşamaktan korkuyorum.“Burada ıstıraba ve tevekküle o kadaralıştım ki, onları bırakırsam ruhumun birparçası kesilmiş gibi boşluk duyacağım;bırakmazsam isyansız nasıl yaşayacağım?“Kalanların bana karşı gıptalarına birazmerhamet de karışıyor. Nadir insanlarınbildikleri ince bir saadeti kendilerinehasrediyorlar. Hasta olmayanların bilmedikleribu saadeti, ilerde, hiç olmazsa hatırlayabilsem.
“Zaviye-i kaime halinde iltisak-ı mafsal.“Bir gün hastahanelerde okunmak için birroman yazsam ve bu notlarımı içinekarıştırsam...“Büyük bir hastalık geçirmeyenler, herşeyianladıklarını iddia edemezler.“İki hasta kadar birbirine yakın hiç kimseyoktur.“Hasta olmayanlar bizi ne kadar azanlayacaklar!“Paşa’dan haber: “Hastahaneden çıkarçıkmaz bana gelsin, ölümüm yakın, kendisinibir kere göreyim” demiş.5 – Teşrinievvel - 1915:Dokuzuncu Hariciye Koğuşu“Beş dakika sonra hastahaneden çıkıyorum.Son not. Bu odada başkaları inleyecekler.
Onları şimdiden gayet iyi tanıyorum. Üstümdençıkarıp yatağa attığım robdöşambr içinde,ebediyen aynı insan bulunacak: Hasta.“Annem, Mithat Bey ve arkadaşım içerigirdiler:“- Haydi...”
Kelimelerabes: Akla ve sağduyuya aykırı, lüzumsuz.akide: İnanç, itikat.amelî: Uygulamaya yönelik, pratik.amfiteatr: Seyirci yerleri sahneninkarşısında kat kat yükselen tiyatro alanı veyasalonu.amputation: Organı kesip çıkarma, çıkarıpatma.amut: Dik durumda.ankylose: Bir eklemin hareket yeteneğinitamamen veya kısmen kaybetmesi.apaş: Kabadayı, külhanbeyi.apsent: Pelin otunun damıtılmasıyla eldeedilen kokudan katılmış.
arthrite: Eklem yangısı.asabiye: Sinirlilik, öfke, hiddet, hırçınlık.aşifte: Hafif meşrep.azimkâr: Kararlı, sebatlı, azimli.basil: Silindir veya çubuk biçimindekibakteri.bedbaht: Talihi kötü olan, felakete uğramışolan.bîhaber: Habersiz, bilgisiz.bünyevî: Yapı ile ilgili, bünye ile ilgili.cazibe: Çekim, albeni.cemile: Birinin gönlünü hoş etmek içinyapılan iyilik.cinaî: Konusu cinayet olan.
cünûn: Delirme, çıldırma, delilik.Dârülmuallimîn: Erkek öğretmen okulu.dehliz: Zindan.delâlet: Aracılık, kılavuzluk, yol gösterme.derunî: İçten, gönülden, ruhsal.düstur: Genel kural, kaide, kanun.efkâr-ı umumiye: Kamuoyu.exra-articulaire: Eklemden ayrı romatizma.farbala: Fırfır.fennî: Teknik, bilimsel.fırka: Siyasi parti.fistül: Sürekli işleyen yara akıntısı yolu.franşman: Açık açık, açıkça.
galeyan: Kaynama, coşma.gayr-ı şuur: Bilinç dışı.gayr-i beşerî: İnsanlığa yakışmayan.gayr-i hakikî: Gerçek dışı.gayr-i ihtiyarî: İrade dışı, elde olmadan.gıpta: İmrenme, özenme.hâlet: Durum, vaziyet.hâlis: Karışık olmayan saf ve katışıksız.halvet: Kapalı veya ıssız bir yerde yalnızkalma.harb-i umumî: Dünya savaşı.haricî: Dışla ilgili, dışardan olan.hâsıl-ı zarb: Çarpım.
hassa: Bir kişiye veya nesneye özgü olmadurumu.hatve: Adım.havaî: Boş, değersiz.hendesî: Geometrik.hesab-ı câri: İki kişi arasındaki alacak veborç hesaplarının ayrıntılı biçimde yazılması.hodgâmlık: Bencil, kendini beğenmiş,egoist.hufre: Yerdeki kazılmış çukur, oyuk yer.ibare: Bir düşünceyi anlatan, bir veya birkaçcümleden meydana gelmiş söz.içtimaî: Toplumsal, sosyal.ifrat: Bir konuda aşırı gitme.ifrazat: Vücuttan çıkan, kan, irin, ter gibi
salgılar.ilcaî: Zorlama, mecbur etme.iltisak-ı mafsal: Kısmi eklem katılaşması.inkılâp: Kısa sürede meydana gelen anideğişiklik.intihap: Bir şeyi veya kimseyi benzerleriarasından ayırma.intikal: Bir yerden başka bir yere geçme.intizam: Düzgün, düzenli ve tertipli olmadurumu.iptidaî: Gelişmemiş.istampa: Damga.istidad: Eğilim, yetenek, yetkinlik, kabiliyet.istihale: Bir durumdan başka bir durumageçme, biçim değiştirme.
istihfaf: Küçümseme, hor görme, hafifealma.istihza: Biriyle alay etme, eğlenme.iştiyak: Derin özlem, hasret, şiddetli arzu.itidal: Orta derece olma hali, ölçülülük.itiyad: Alışkanlık.izbe: Kuytu, loş ve nemli yer.kadavra:Tıp öğreniminde üzerindeçalışılmak üzere hazırlanmış ölmüş insanvücudu, ceset.kalb etmek: Bir durumdan başka bir durumaçevirmek.kanî: İnanmış.kavs, kavis: Yay, eğri.kemîn: Çok az, pek küçük.
konsültasyon: Bir hastalığın teşhis vetedavisi amacıyla hekimin muayenehanesindeyaptığı muayene.kordiyal: Kuvvetlendirici sıvı ilaç, en çokkalb için kullanılana denir.kürtaj: Döl yatağını kazıyarak dölütü çıkarıpalma işlemi.lâbis: Giymiş olan, giyen.mahşer: Kıyamet gününde ölülerin dirilerektoplanacaklarına inanılan yer, büyük ve yoğunkalabalık.mâhut: Bilinen, belli olan.matbuat: Basın.mecra: Bir işin gidişi, bir olayın doğrultusu.meçhul: Bilinmeyen.medd-ü cezr: Ayın çekim gücü ile deniz
suyunun alçalıp kabarması olayı.mel’un: Lanetlenmiş.melânkoli: İç darlığı, sebepsiz ve süreklihüzün hali şeklinde görünen hastalık.menfi: Olumsuz.metanet: Zor koşullara, acıya ve üzüntüyekatlanabilme.mevziî: Genel olmayan, sınırlı.mizaç: Bir kimsenin yaradılıştan gelenmanevi nitelik ve eğilimlerinin tümü.muamma: Anlaşılması güç olan şey.muarız: Karşı çıkan, muhalif.muhakeme: Akıl yürütme.muhalif: Bir düşünceye, karara, tutumakarşı çıkan.
muhayyile: Hayal etme yetisi veya gücü.mukavemet: Direnme, dayanma.muktedir: Bir işi yapmaya, başarmaya gücüyeten.murabba: Kare.musallat: Bir kimsenin veya herhangi birşeyin üzerine rahatsızlık ve zarar verecekderecede düşen.mustatil, müstatil: Dikdörtgen.mutedil: Ölçülü davranan, ılımlı.muvakkat: Belirli bir zaman süren, geçici.muvazene: Denge.muzdarip: Izdırabı, sıkıntısı olan.muzip: Şaka yapmaktan hoşlanan, takılgan.
muzlimîn: Karanlık, dehşetli, kara, uğursuz.mücehhez: Donanmış, hazırlıklı.mücerret: Soyut, yalın, çıplak.mücessem: Cisim halinde olan.münâdi: Kamuya veya özel kişilere aitduyurulmak istenen şeyleri yüksek seslebağırarak ilan eden kimse, tellal.münzevî: Bir kenara çekilip topluluktan uzakduran, yalnızlığı tercih eden.müphem: Ne olduğu kesin olarakanlaşılamayan, belirsiz.müptezel: Bayağı, ucuz, değersiz.mürâhik... (Erkek çocuk için) on iki yaşınıdoldurduğu halde henüz ergenlik çağınaulaşmamış olan.mürekkep: Birleşik, …den oluşan.
müstehzi: Alaycı.müşahhas: Somut.mütekaid: Birbirine hile eden.nadir: Benzeri az bulunur, ender.nebat: Bitki.nükte: Espri.nüzül: İnme, felç.obüs: Top mermisi.ostéite: Kemik yangısı.périoste: Kemik zarı.pürcûş: Coşku dolu.remiz: İşaret, alamet.
riyazî: Mamtematikle ilgili.robdöşambr: Ev içinde pijama üstünegiyilen üstlük.ruhî: Ruhla ilgili, ruhsal.samia: Kulaktaki işitme gücü.sarî: Başkalarını da etkileyen, etkisi onlarada geçen.sarih: Kolayca anlaşılabilir, açık, belli.sathî: Derine ve ayrıntıya inmeyen, yüzeydekalan.sentimentalite: Duygusallık.sergüzeşt: Serüven, macera.seririyat: Klinik.seyyale: Akan şey, sıvı.
sima: Yüz, çehre, beniz.sirayet: Yayılma, dağılma, bulaşma,genişleme.süpürasyon: Cerahat, irin akma, akıntı.şahnişin: Odanın dışarıya üç tarafı kapalıbir balkon halinde çıkıntılı kısmı.şimendifer: Tren.şivester: Hemşire.tababet: Tıp bilimi, doktorluk.tâdil: Doğru hale getirme, düzeltme.tafrafuruşluk: Yüksekten atıp tutmak.tahayyül: Hayal etme.taksim: Parçalara bölme, bölüştürme.tanzim: Sıralama, eşyaları belli bir düzene
sokma.tasallut: Saldırı, musallat olma.tasavvur: Bir şeyi zihinde biçimlendirme,kurma, tasarım.te’vil: Söylenen söz ya da davranışı, ilksöylendiği anda kastedilen anlamdan başka biranlama çekme.tebahhur: Bir şeyin içine dalma.tecessüs: Öğrenme merakı.tedâi: Çağrışım.teessür: Üzüntü duyma.teftiş: Denetleme.tekdir: Kederlendirme.teksif: Toplama, yoğunlaştırma.
telâkki: Bir kimsenin kendi görüşü, anlayış,görüş.telkin: Bir duygu veya düşünceyi söz veöğretme ile bir kimsenin belleğine yerleştirme.telmih: Bir sözde açık olarak belirtilmemişbir noktayı dinleyenin anlamasını sağlayacakbiçimde verilen ipucu.teminat: Güvence, garanti.tenebbüh: Uyanma, kendine gelme.terkib: Çeşitli ögeleri ve parçaları bir arayagetirerek bir bütün oluşturma.teşbih: Kıyas etme, benzetme.teşrih: Açma, meydana çıkarma.teşrinievvel: Ekim ayı.tevakkuf: Bekleme, durma, duraklama.
tezat: Birbiri ile çelişki içinde bulunma,karşıtlık.tımarcı: Tımar sahibi kimse.tumeur blanche: Ak tümör.ufunetli: İrini olan, cerahatli.uzviyet: Canlılık, organizma.vahim: Tehlikeli, korkulu.vazifeperverlik: Görevini sevmek.vehamet: Tehlikeli sonuçlar doğurabilecekgüç durum.velût: Çok doğurgan.yeknesak: Tek düze, biteviye, tek örnek,monoton.zaaf: Zayıflık.
zarb etmek: Dövmek, vurmak.zâviye: Köşe, anlayış, görüş.zerk etmek: Sıvıyı şırınga ile vermek,akıtmak.
Search
Read the Text Version
- 1
- 2
- 3
- 4
- 5
- 6
- 7
- 8
- 9
- 10
- 11
- 12
- 13
- 14
- 15
- 16
- 17
- 18
- 19
- 20
- 21
- 22
- 23
- 24
- 25
- 26
- 27
- 28
- 29
- 30
- 31
- 32
- 33
- 34
- 35
- 36
- 37
- 38
- 39
- 40
- 41
- 42
- 43
- 44
- 45
- 46
- 47
- 48
- 49
- 50
- 51
- 52
- 53
- 54
- 55
- 56
- 57
- 58
- 59
- 60
- 61
- 62
- 63
- 64
- 65
- 66
- 67
- 68
- 69
- 70
- 71
- 72
- 73
- 74
- 75
- 76
- 77
- 78
- 79
- 80
- 81
- 82
- 83
- 84
- 85
- 86
- 87
- 88
- 89
- 90
- 91
- 92
- 93
- 94
- 95
- 96
- 97
- 98
- 99
- 100
- 101
- 102
- 103
- 104
- 105
- 106
- 107
- 108
- 109
- 110
- 111
- 112
- 113
- 114
- 115
- 116
- 117
- 118
- 119
- 120
- 121
- 122
- 123
- 124
- 125
- 126
- 127
- 128
- 129
- 130
- 131
- 132
- 133
- 134
- 135
- 136
- 137
- 138
- 139
- 140
- 141
- 142
- 143
- 144
- 145
- 146
- 147
- 148
- 149
- 150
- 151
- 152
- 153
- 154
- 155
- 156
- 157
- 158
- 159
- 160
- 161
- 162
- 163
- 164
- 165
- 166
- 167
- 168
- 169
- 170
- 171
- 172
- 173
- 174
- 175
- 176
- 177
- 178
- 179
- 180
- 181
- 182
- 183
- 184
- 185
- 186
- 187
- 188
- 189
- 190
- 191
- 192
- 193
- 194
- 195
- 196
- 197
- 198
- 199
- 200
- 201
- 202
- 203
- 204
- 205
- 206
- 207
- 208
- 209
- 210
- 211
- 212
- 213
- 214
- 215
- 216
- 217
- 218
- 219
- 220
- 221
- 222
- 223
- 224
- 225
- 226
- 227
- 228
- 229
- 230