ÇERKES ETHEM / NUTUK’A CEVAPLARÇERKES ETHEM Nutuk’a cevaplar 25
Çerkez Ethem NUTUK’A CEVAPLAR Hazırlayan Ömer Hakan Özalp
Derin Tarih Kültür Yayınları-25 Derin Tarih dergisinin 38. sayısının hediyesidir. Mayıs 2015 Nutuk’a Cevaplar Çerkez Ethem Hazırlayan: Ömer Hakan Özalp İletişim Yenidoğan Mah. Kızılay Sok. No: 39 Bayrampaşa - İstanbul 0212 612 29 30 www.derintarih.com [email protected] Baskı Strateji Matbaası
İçindekiler Önsöz l 7 Tefrikanın sadeleştirilmiş hali l 17 Sunuş l 18 Mahud Nutuk’a dair l 18 Cumhurbaşkanının nutkuna karşı tenkit ve reddiye/Nutuk’un gerçeklere aykırılığı ve Osmanlı tarihine naçiz bir hizmet Mustafa Kemal Paşa’nın Çerkes Ethem hakkındaki iddiaları Mustafa Kemal Paşa’nın Meclis kapısında asılması korkusu Bazı hakikatlar ve beraberindeki zırvalıklar / İsyanların şiddetli kanunlar ve İstiklal Mahkemeleriyle bastırıldığı iddiası Tenkit ve reddiyeden maksat l 21 İsyanlar nasıl bastırılmıştı? / Anzavur, Hilafet Ordusu ve Kuvâ-yı İnzibatiye / Çerkes Ethem’in, Ankara hükümeti tarafından isyanları bastırmak üzere çağırılması / Kuzey cephesi kumandanı Albay Kâzım Bey’in telgrafı /Anzavur’un tepelenmesi / Genelkurmay Başkanı İsmet Bey ile telgraf başında görüşme
4 Nutuk’a Cevaplar Çerkes Ethem’in suçlamasına karşı Mustafa Kemal’le İsmet İnönü’nün öne sürdükleri mazeret l 26 Gurura kapılan Ankara yârânı / Çerkes Ethem’e karşı yapılan ihanet / Ethem Bey’in Garp Cephesi’ni kurdurması ve bundan maksadı / Mustafa Kemal Paşa’nın telgrafı Milli Savunma Bakanı Fevzi Çakmak’ın telgrafı l 29 Genelkurmay Başkanı İsmet İnönü’den telgraf / Birinci Kuvâ-yı Seyyare Fırkası’nın savaş alanındaki faaliyetleri İnönü’nde düzenlenen mecliste alınan kararlar /Demirci ve Simav’daki faaliyetler / Yunanlıların kaçışı ve Demirci’nin geri alınışı / Mustafa Kemal Paşa’nın İzmir ve Adana cephelerini kıyaslaması / Anadolu’daki Yunanlılarla Fransızlar İkinci İzahname l 35 Yunanlıların ileri harekâtı ve Yeşil Ordu / Yunan fırkalarının durdurulmasında Mustafa Kemal Paşa’nın dahli var mıdır? Mustafa Kemal Paşa’nın gizlediği gerçek Mustafa Kemal Paşa’nın ihtirası ve Kuvâ-yı Seyyâre’nin hizmetlerini inkârı l 37 Kuvâ-yı Seyyâre’nin hizmetleri / Mustafa Kemal Paşa’nın sebep olduğu olaylar / Mustafa Kemal Paşa’nın telgrafı Meclis heyeti ve Mustafa Kemal Paşa’nın cepheden Ankara’ya dönüşüne ilişkin açıklamaları l 40 Yahya Galib olayı ve Meclis’in kapısının önüne dikilecek sehpa / Yeşil Ordu ve Yeni Dünya gazetesinin Ankara’ya nakli Mustafa Kemal Bolşevik’tir l 42 Mühim bir tarihi vesika Konya isyanı ve Çerkes Ethem Bey l 43 Çerkes Ethem’in Mustafa Kemal Paşa’nın iddialarına cevapları Alayund toplantısı / Gediz’de Yunan fırkasına taarruz Kuvâ-yı Seyyâre’nin Gediz taarruzundaki hizmetleri l 47 Çerkes Ethem’in Ali Fuad Paşa’ya gönderdiği rapor / Düzenli kıtaların geri çekilmesi
Çerkez Ethem 5 EKLER l 50 Ek I l 50 Tarihî cinayetler / Kuvâ-yı Milliye ile İttihad ve Terakki arasındaki farklar / Osmanlı’nın son dönemindeki siyasî cinayetler / Cinayetlerin müsebbiplerinin akıbeti ve Cumhuriyet döneminde muhaliflerin durumu / Türkiye’nin idaresi ve milli-siyasi hedefinin bulunmaması Ek II l 54 Ethem Bey’in cevabı / Topçu Albayı İbrahim Bey’in iddiaları / Ethem Bey’in İttihad ve Terakki dönemindeki tutumu Çerkes Ethem’in Kuvâ-yı Milliye devrindeki vatanî hizmetleri / Çerkes Ethem’in düzenli orduya bakışı / Müsavat / İstanbul hükümetinin Anadolu’daki işgaller karşısındaki tutumu Ek III l 59 Eski Kuvâ-yı Seyyare yaveri Mehmed Sami Bey’in, Ethem Bey’in Kürt Hoybun Cemiyeti’yle ilişkisi olmadığına dair tekzibi / Tekzip ve aydınlatma Ek IV l 60 Garp Cephesi kumandanı Ali Fuad Paşa’nın (Cebesoy) Ethem Bey kuvvetlerinin Demirci zaferiyle ilgili Meclis’e yolladığı telgraf / Kütahya Mebusu Cemil Bey’le Konya mebusu Arif Bey’in, Demirci civarında düşmana büyük darbe indiren kıtalara Meclis namına teşekkür edilmesine dair takriri Ek V l 62 Umum Kuvâ-yı Seyyare kumandanı Ethem Bey’in, Demirci’de düşmana indirilen darbeye dair telgrafı Ek VI l 64 Mustafa Kemal Paşa’nın, Ethem Bey kuvvetlerinin Demirci harekatı hakkındaki beyanatı
6 Nutuk’a Cevaplar Ek VII l 67 Arif Oruç’un, 1919 yılı sonlarında cephede karargâhlarında görüştüğü Çerkez Ethem’le kardeşi Reşid Bey hakkındaki gözlemleri Tefrikanın Latin harfleriyle neşri l 71
Önsöz Bilindiği üzere, İstiklal Harbi’nden sonraki gelişmelerin ardından yeni bir yapı kurulmuş ve bu yapının oturtulabilmesi için de, olup bitenlerin tek taraflı olarak aktarıldığı resmî bir tarih ihdas edil- miştir. Bu tarih de, ifadesini, Mustafa Kemal Paşa’nın 1927’de oku- duğu –başlangıçta dönemin gazetelerinde parçalar halinde neşredi- len ve bilahare kitap şeklinde basılan– meşhur Nutuk’ta bulmuştur. O günkü şartlar, ilgililerinin Nutuk’taki iddia ve suçlamalara karşı gerekli cevapları vermelerine müsaade etmemiştir. Bunun ülke içindeki biricik ve küçük bir istisnası, Çürüksulu Mahmud Paşa tarafından, Nutuk’un kendisiyle ilgili kısmına karşı Mustafa Kemal Paşa’ya yollanan ve gazeteler vasıtasıyla yayımlanan telgrafıdır. Mehmed Zeki Pakalın’ın deyimiyle “Nutuk’ta daha ağır ithamlara uğrayanlardan hiçbiri birşey söylemek cesareti göster(e) mediği halde (...) itirazda bulunan, itirazı Ankara muhitinde hoş karşılanmayan ve aleyhinde bazı neşriyata sebep olan ve zamanın müsait olmaması yüzünden daha ileriye gidemeyip sükutu tercih eden”1 Mahmud Paşa, sözkonusu telgrafında şunları söylemektedir: 1 Mehmed Zeki Pakalın, Sicill-i Osmanî Zeyli, c. XI, s. 41-42, yay. haz. Mustafa Keskin, TTK Yayınları,
8 Nutuk’a Cevaplar “Beyoğlu-19 Vakit gazetesinde nutk-ı riyaset-penahîlerine (nutkunuza) atfen İstihzarât-ı Sulhiye (barış hazırlıkları) Komisyonu’nda bulunduğum esnada gazetelere hükümetin Şark’ta (Doğu’da) Ermenistan lehine tavizât-ı arziyede (toprak tavizinde) bulunacağını vaat ve ifade eder sözlerde bulunduğumu ve zat-ı devletlerinin (sizin) ikaz ve takbihi mutazammın (uyarı ve kınamayı içeren) telgraf çektiklerini okudum. Mütehayyir oldum (Buna şaşırdım). Şark vilayetleri hakkında yegane beyanatım, 24 Mart 1919 tarihli İstiklal gazetesinde münderiç (bu- lunmakta) olup ‘Şekl-i hâzırın (o anki durumun) tamamen veya kıs- men tadili (değiştirilmesi) maddeten müstahîldir (imkansızdır). Mil- letin hukuk-ı milliye ve mukaddesesini (milli ve kutsal haklarını) terk ve fedaya asla razı olamayacağı ve ilâ-nihaye (sonuna dek) her türlü fedakarlığı ihtiyârdan (göğüslemekten) çekinmeyeceği bedihidir (açıktır)’ ibarâtı (ibareleri) aynen musarrahtır (bizzat belirtilmiştir). Komisyonda(ki) memuriyetim esnasında ne komisyon namına ve ne kendi namıma gazetelere beyanatta bulunduğum yoktur. Zat-ı devletlerinden telgraf aldığımı der-hâtır edemiyorum (hatırlayamı- yorum). Hayat ve mesleğim, memleketimizin selameti uğrundaki mesaim (çalışmam) ve A‘yan’daki beyanatım isnad-ı vâki‘i (sözkonu- su isnadı) redde kafidir. Nezd-i fahimanelerinde husule geldiğini te- essüfle (üzüntüyle) gördüğüm bu yanlış zehabın (anlayışın) tashihi (düzeltilmesi) ricasına cüret eyleyerek arz-ı tazimat eylerim (saygılar sunarım) efendim hazretleri. Kabataş Sâbık a‘yandan Çürüksulu Mahmud”2 Mustafa Kemal Paşa’nın sağlığında, Nutuk’a, doğrudan değilse bile, dolaylı olarak cevap verme girişiminde bulunanlardan bir tane- si de Kazım Karabekir Paşa’dır. 1933’te Milliyet gazetesinde İstiklal Ankara, 2008. Pakalın, konuyu “Kendisinin yazmış olması pek doğru (muhtemel) olan hatıralarının, yahut diğer vesâikin neşrinde bu cihetin tavazzuh edeceği şüphesizdi(r). Bununla beraber, bu kadarı bile hadiseyi lehine kaydetmeye kifayet eder zannederim” sözleriyle bağlamaktadır. 2 Milliyet, nr. 609, 23 Teşrin-i Evvel 1927, s. 1.
Çerkez Ethem 9 Harbi’nin öncülerini hedef alan, Milli Mücadele tarihini tek taraflı olarak yansıtan ve Nutuk’taki iddiaları tekrarlamaktan öteye geçe- meyen bir yazı dizisi yayımlanır. Bunun üzerine Kazım Karabekir Paşa, gazeteye bazı belgeler gönderir. Bu belgeler büyük tartışmalara yolaçar. Gazete, belgeleri yayımlamaktan vazgeçer. Paşa da, aynı yıl İstiklal Harbimizin Esasları isimli bir eser kaleme alarak bastırmak üzere matbaaya verir. Ancak, basım aşamasında matbaa basılarak eserin formalarına el konulup imha edilir. Ardından Paşa’nın köşkü de basılarak, 95 dosyası alınıp götürülür. Bahsi geçen kitap ancak 1951’te yayımlanabilir.3 Nutuk’un, şahsıyla ilgili kısımlarına ilk kapsamlı cevabı, Türki- ye’nin son yüzyıl tarihinde önce alkışlanıp sonra alaşağı edilen, baş- langıçta kahraman ilan edilip bilahare hain damgası vurulan pek çok şahsiyetten biri olan, Milli Mücadele’de Batı Anadolu’da Kuvâ-yı Milliye’yi örgütleyip liderliğini yapan, emri altındaki Birinci Kuvâ-yı Seyyâre çeteleriyle, düzenli ordunun kuruluşuna kadar Yunanlılarla çarpışan ve pek çok isyanı bastıran, 150’liklerden Çerkez Ethem’dir. Yukarıda da geçtiği üzere, Mustafa Kemal Paşa, meşhur nutkunu 1927’de okumuş ve bazı kısımları, kitaplaşmadan önce dönemin ga- zetelerinde yayımlanmıştı. Ethem Bey, nutkun Milliyet gazetesinde yayımlanan kısımlarında kendisine yöneltilen suçlama ve iddialara karşı birtakım cevaplar kaleme alarak, o sırada bulunduğu Bağdat’tan, İzmirli Hafız İsmail Bey tarafından “Şimdilik onbeş günde bir çıkar, saltanat-ı meşrua ve hilafet-i İslâmiye’ye hâdim gazetedir” sloganıyla Kahire’de çıkarılmakta olan Müsavat gazetesine göndererek neşrettirir. Müsavat’ın 24-43. sayıları arasında (7 Kanun-ı Evvel/Aralık 1927 - 3 Teşrin-i Sani/Kasım 1928) ve bir yıllık bir süre içerisinde 9 tefrika halinde yayımlanan cevaplar, “daha (devamı) var” denilmesi- ne rağmen, herhangi bir açıklama yapılmaksızın kesilmiştir. Kendisi mi devamını gönderememiştir, yoksa başka bir engel mi çıkmıştır bilemiyoruz. Bundan önce yayımladığımız yazma hatıralarında “Hülasa (kısacası), vaat ve mevâ‘îde müstenid(en) (verilmiş sözlere 3 Kazım Karabekir, İstiklal Harbimizin Esasları, s. 9, haz. Faruk Özerengin, Emre Yayınları, 16. baskı, İstanbul, 2004.
10 Nutuk’a Cevaplar dayanarak) Suriye’ye gönderdiğim hatıratım(ın) müsveddeleri ne tab‘ ettirildi (bastırıldı) ve ne de bana iade olundu. Aynı hal, daha evvelleri de Mısır’da hatıratımın başına gelmişti” şeklindeki sözle- riyle bunu kastetmiş olabilir. Gazete tarafından; “Reis-i cumhurun (cumhurbaşkanının), kim bilir ne sebep ve ihtiyac-ı siyasîye mebni(!) (hangi siyasi ihtiyaç ve sebepten dolayı) irad eylediği (söylediği) nutuk, her tarafta sû-i tesirler (kötü etkiler) ve menfi akisler (olumsuz yankılar) peyda etti. Husamâsı (hasımla- rı-düşmanları) şöyle dursun, kadim ve cedit (eski ve yeni) yârânın- dan (...) kendi(si)ne bilâ-kayd u şart (kayıtsız şartsız) bende (kul) olmayan, olmamak haysiyet ve salâbet-i ahlakiyesine malik (ahlak sağlamlığına sahip) bulunan kim kalabildi ise, hepsini birer suretle telvis etmek gaye-i menfûresine (lekelemek gibi iğrenç bir gayeye) hizmet eden bu nutuk, herkesten evvel nâtıkını (söyleyenini) mahv ve berbat edecek gibi görünüyor. Müsavat, şahsi davalara vekalet edemeyeceğinden, yalnız zım- nında (içeriğinde) hakikat ve tarihe hizmet bulunan reddiye ve ce- vapları maa’l-memnuniye (memnuniyetle) kabul ve neşr eder. Elyevm (bugün) Bağdat’ta bulunan Çerkes Ethem Bey’den al- dığımız müdafaanameyi (reddiyeyi), bu kabilden olarak (bu türden olmak üzere) derce ibtidar ediyoruz (yayımlamaya başlıyoruz)” şeklinde takdim edilen ve iki bölüm halinde (1 ve 2. İzahname) düzenlenerek “Nutk-ı ma‘hûda dair”, “Reis-i cumhurun nutkuna kar- şı intikâd (tenkit) ve müdafaa (reddiye)”, “Reis-i cumhurun nutkuna dair intikâd ve müdafaa” ve “Reis-i cumhurun nutkuna karşı intikâd ve cevap” başlıklarıyla neşredilen tefrikada şu konulara yer verilmiştir: Nutuk’un gerçeklere aykırılığı; Mustafa Kemal Paşa’nın Çerkes Ethem hakkındaki iddiaları; Mustafa Kemal Paşa’nın Meclis kapısın- da asılma korkusu; Nutuk’ta geçen bazı hakikatlar ve beraberindeki zırvalıklar; İsyanların şiddetli kanunlar ve İstiklal Mahkemeleriyle bastırıldığı iddiası; Tenkit ve reddiyeden maksat; İsyanların nasıl bastırıldığı; Anzavur, Hilafet Ordusu ve Kuvâ-yı İnzibatiye; Çerkes
Çerkez Ethem 11 Ethem’in, Ankara hükümeti tarafından isyanları bastırmak üzere çağırılması; Anzavur’un tepelenmesi; Çerkes Ethem’in suçlamasına karşı Mustafa Kemal’le İsmet İnönü’nün öne sürdükleri mazeret; Gurura kapılan Ankara yârânı; Çerkes Ethem’e karşı yapılan ihanet; Ethem Bey’in Garp Cephesi’ni kurdurması ve bundan maksadı; Bi- rinci Kuvâ-yı Seyyare Fırkası’nın savaş alanındaki faaliyetleri; İnö- nü’nde düzenlenen mecliste alınan kararlar; Demirci ve Simav’daki faaliyetler; Yunanlıların kaçışı ve Demirci’nin geri alınışı; Mustafa Kemal Paşa’nın İzmir ve Adana cephelerini kıyaslaması; Anado- lu’daki Yunanlılarla Fransızlar; Yunanlıların ileri harekatı ve Yeşil Ordu; Yunan fırkalarının durdurulmasında Mustafa Kemal Paşa’nın dahlinin olup olmadığı; Mustafa Kemal Paşa’nın gizlediği gerçek; Mustafa Kemal Paşa’nın ihtirası ve Kuvâ-yı Seyyâre’nin hizmetleri- ni inkarı; Kuvâ-yı Seyyâre’nin hizmetleri; Mustafa Kemal Paşa’nın sebep olduğu olaylar; Meclis heyeti ve Mustafa Kemal Paşa’nın cep- heden Ankara’ya dönüşüne ilişkin açıklamaları; Yahya Galib olayı ve Meclis’in kapısının önüne dikilecek sehpa; Yeşil Ordu ve Yeni Dünya gazetesinin Ankara’ya nakli; Mustafa Kemal’in Bolşevik olup olma- dığı; Konya isyanı ve Çerkes Ethem Bey; Çerkes Ethem’in Mustafa Kemal Paşa’nın Konya isyanı bağlamındaki iddialarına cevapları; Alayund toplantısı; Gediz’de Yunan fırkasına taarruz; Kuvâ-yı Sey- yâre’nin Gediz taarruzundaki hizmetleri; Çerkes Ethem’in Ali Fuad Paşa’ya gönderdiği rapor; Düzenli kıtaların geri çekilmesi. *** Eseri yayına hazırlarken; İlmî olarak kullanılmasına halel getirebilecek hiçbir müdahale- de bulunulmamıştır; Metin, çevirimyazı ve sadeleştirilmiş olmak üzere iki şekilde ve- rilmiştir; Tefrikada altı çizili olarak vurgulanan kısımlar italik olarak gös- terilmiştir; Tarafımızdan, bazı başlıklar ilave edilmiştir; Özel isimlerin, dönemlerinde kullanılan şekli korunurken; bazı
12 Nutuk’a Cevaplar özellikli kelimeler dışında, imlada günümüz kullanımı tercih edil- miştir; Az kullanılan veya telaffuzunda güçlük çekilebilecek ya da yan- lış anlaşılmaya sebebiyet verecek kelimelerde şapka konulmuş ve ayın-hemze ayırımı yapılmıştır; Metin içerisindeki düşüklükler ve eskiden kullanılmayan “-in, -nin” ekleri gibi eksiklikler parantez içlerinde tamamlanmıştır; Metindeki yazılım yanlışlarıyla fazlalıklar düzeltilerek, asılları dipnota çekilmiştir; Az da olsa, gerekli görülen yerlere dipnot düşülmüş; Tefrikanın orijinal görüntülerinden iki örnek verilmiştir. Eserin sonuna, konuyla ilgili bazı belgeler de eklenmiştir: I. Çerkez Ethem’le de ilgili suçlamalar içeren “topçu miralay- lığından mütekaid İbrahim” imzalı ve “Tarihî cinayetler-Kuvâ-yı Milliye ile Ittihad ve Terakki beynindeki (arasındaki) farklar” baş- lıklı yazı. II. Mektup: Ethem Bey’in bir önceki yazıya verdiği cevap. III. Eski Kuvâ-yı Seyyare yaveri Mehmed Sami Bey’in, Ethem Bey’in Kürt Hoybun Cemiyeti’yle ilişkisi olmadığına dair tekzibi. IV. Garp Cephesi kumandanı Ali Fuad Paşa’nın (Cebesoy), Ethem Bey kuvvetlerinin Demirci zaferiyle ilgili Meclis’e yolladığı telgraf. V. Umum Kuvâ-yı Seyyare kumandanı Ethem Bey’in, Demir- ci’de düşmana indirilen darbeye dair telgrafı. VI. Mustafa Kemal Paşa’nın, Ethem Bey kuvvetlerinin Demirci harekatı hakkındaki beyanatı. VII. Arif Oruç’un, 1919 yılı sonlarında cephede karargahların- da görüştüğü Çerkez Ethem’le kardeşi Reşid Bey hakkındaki göz- lemleri. *** Burada, Çerkez Ethem’in, bundan önce yayımladığımız yazma hatıraları için şunu belirtmekte fayda görüyoruz ki; 1. Eserin; yazar Emrah Cilasun tarafından yayımlanan, ailenin
Çerkez Ethem 13 elinde bulunan ve Çerkes Ethem’in ağabeyi Reşid Bey’in eşi Seher Hanım tarafından yapılan transkibinden günümüz Türkçesine uyarlanmış şekli;4 2. Başka kaynaklarda bulunmayan ve kendisinin Celal Bayar’a yolladığı 1937 tarihli bir mektubunda geçen5 Mustafa Kemal Pa- şa’ya ait “Ben şeytanı affederim, Çerkes Ethem’i affetmem!” sözü- nün yazma hatıratta da tekrarlanması; 3. Bazı kelime ve tabirlerle –mesela aslı “acz-i ikdam” olan bir tabirin her iki metinde de “acz ü ikdam” şeklinde kullanılması– kimi tesbitlerin6 her iki metinde de aynen yeralması; sözkonusu metnin Çerkez Ethem’e aidiyet ve mevsukiyetini şüphe- ye yer bırakmayacak bir şekilde ortaya koymaktadır. Bir de şurasını belirtelim ki, biz bu hatıratı; Kazım Karabekir Paşa’nın, damadı Prof. Dr. Faruk Özerengin’den alarak dört eser hazırladığımız7 ve hala da arşivimizde korumakta olduğumuz bir dosyanın fotokopileri içerisinde bulunduğundan, “15-20 yıldır kü- tüphanemin bir köşesinde yatmakta olan bu hatıratın fotokopisi, – hatırladığım kadarıyla– Emre Yayınları’nda çalıştığım dönemde ve damadı merhum Faruk Özerengin’in sağlığında, kitaplarıyla uğraş- tığım Kazım Karabekir Paşa’nın arşivinden alınmıştır. Yazı benzer- liğinden hareketle, bizzat Kazım Karabekir tarafından istinsah edil- miş olduğunu söylemek (de) mümkündür” kaydıyla yayımlamıştık. Ancak, bilahare, kulağımıza, Karabekir ailesinin, hatıratın Ka- zım Karabekir merhumun arşivinde bulunmadığına dair serzenişte bulundukları çalındığından, konuyla ilgili olarak, Emre Yayınla- 4 Emrah Cilasun, “Baki İlk Selam” Çerkes Ethem, s. 135-168, Belge Yayınları, İstanbul, 2004. 5 Sedat Bingöl, “Çerkez Ethem’e dair yeni bazı belgeler ve değerlendirmeler”, Toplumsal Tarih, sayı: 40, Nisan 1997, s. 42. 6 Bir örnek verecek olursak: Bu metinde: “Namuskar birçok zabitan ve ümerâyı (subay ve kumandanı) tenzih eder ve bu gibilerin cereyan-ı umumi (genel akım) dahilindeki acz-i ikdâmını (sonuçsuz çabalarını) ben kabul eylerim.” Yazma hatıratta: “Evet, bunlar arasında, birer emr-i vâki karşısında kalıp acz-i ikdamlarıyla (sonuçsuz çabalarıyla) erbab-ı tagallübe (zorbalara) alet-i şer olmak sadedinde (alet olma hususunda) vicdanen muazzep olduğu (azap çektiği) halde, cereyan-ı umumiyeye (genel akıma) kapılıp gidenler bu mesuliyetten müstesna tutulabilir.” Çerkes Ethem Meydan Okuyor, s. 27, haz. Ömer Hakan Özalp, Derin Tarih Kültür Yayınları, İstanbul, 2015. 7 Tarihte Almanlar ve Alman Ordusu, Emre Yayınları, İstanbul, 2001; Tarih Boyunca Türk-Alman İlişkileri, Emre Yayınları, İstanbul, 2001; Türkiye’de ve Türk Ordusunda Almanlar, Emre Yayınları, İstanbul, 2001; Bulgaristan Esareti Hatıralar-Notlar, Emre Yayınları, İstanbul, 2003.
14 Nutuk’a Cevaplar rı’nın sahibi kadim dostumuz Sami Çelik Bey’in bilgisine başvur- duk. Sami Bey de, sözkonusu hatıratın fotokopisinin kendi özel arşivinde bulunduğunu; ancak, kendisine de, Kazım Karabekir’in eserlerinin yanısıra, zaman zaman Kadirbeyoğlu Zeki Bey’in hatıra- ları gibi farklı ve yayımlanmamış-yazma eserlerin fotokopilerini de veren merhum Faruk Bey’den geçmiş olabileceğini belirttiler. Ver- dikleri bu bilgiden dolayı kendilerine çok teşekkür ederiz. *** Muhterem okuyucuları, bazı gerçeklerin ortaya çıkmasına katkı sağlayacağını ümit ettiğimiz cevaplarla başbaşa bırakırken; Evvel ve âhir belirttiğimiz üzere, bu tür yayınlardan gayemiz, fa- lan haklı, filan haksız gibi bir sidik yarışına girmekten ziyade; Milletine yaşam tarzı dayatan ve onun yaşantısına, mukadde- satına ve inancına müdahalede bulunan ve halk tarafından devletle eşedeğer görülen rejim ve idareler yüzünden bağları kopan devlet ile milletin barışmasına; yalnızca insanlarının dertleriyle ilgilenen ve halkına yardımcı olmaktan başka bir gaye taşımayan devlet baba ile, hayatı kadar inançlarının ve yaşantısının da teminatı olarak gör- düğü devletine bağlı ve her konuda ona yardımcı olmaya çalışan milletin buluşmasına katkı sağlamaktır. Bunun için de; Halk hükümeti adıyla, halka danışmadan, hatta zaman zaman halka rağmen yapılan “hilafet ve saltanatın ilgası, cumhuriyetin ila- nı, laiklik, medeni hukuk, şapka kanunu, harf devrimi, medreselerin kapatılması” gibi dinî, siyasi, kültürel ve sosyal alandaki devrimlerle ve Türkiye’nin, son 100 yıllık yakın geçmişi ve resmî tarihi ile olan hesabın ciddi bir şekilde gündeme getirilip özgür bir ortamda tar- tışılmak suretiyle kapatılması gerektiğine inanmaktayız. Bu ise, her- kesin ve her kesimin taraftar olması gereken bir husustur. Çünkü, bugüne kadar söylenilip yazılanların doğru olması halinde, resmî tarih açısından bir kayıp olamayacağı gibi, aksine, doğruluğu kamu- oyu nezdinde isbatlanmış olmakla meşruiyeti bir kez daha pekişmiş olacaktır. Olabilecek yanlışların, hata ve saptırmaların tashihi de bu
Çerkez Ethem 15 ülkenin ve insanlarının yararına olacaktır. Bu şekilde, ortalıkta dola- şan pek çok spekülasyonların önü alınmış olacak ve Türkiye rahatla- yarak kendine gelecektir. Devleti bir gemiye, milleti yolculara, siyasilerle yöneticileri de kaptan ve tayfalara benzetecek olursak; başka bir gemiye nakletme imkanı bulunmayan yolcuların, geminin kaptan ve tayfalarından ve geminin eskiliğinden, hantallığından, rotasından şikayetleri olabi- lir. Çalışanları, rotayı değiştirmeye ve gemiyi yenileyip iyileştirmeye çalışmak hakları olsa da gemiyi batırmaya kalkmak hiçbirinin aklı- nın ucundan bile geçmez. Çünkü, herşeyleri onun varlığına bağlı- dır. Geminin batması halinde ya boğulacak, yahut da düşmanların veya korsanların eline düşeceklerdir, ki kuşkusuz böyle birşeyi hiç kimse arzu etmez. *** Son verirken; Her zamanki gibi, kültürümüze olan katkılarını sürdüren dost- larım Mehmed Rüyan Soydan ile Sinan Tavukçu’ya; Verdiği bilgiyle bir konuyu aydınlatan, kadim dostum Sami Çe- lik’e –bir kez daha–; Yardım ve alakalarından dolayı IRCICA Kütüphanesi çalışan- ları ile, nazik ilgisinden ötürü IRCICA görevlilerinden hemşehrim sayın Hacı Mehmet Soydan’a; Atatürk Kitaplığı/İstanbul Belediye Kütüphanesi’ne; Dizgi hususundaki yardımlarından dolayı eşim Şule Özalp’a; Çalışmamızı yayımlayan Derin Tarih dergisinden sayın Mustafa Armağan ile sayın Halil Solak’a; Ve nihayet; Basımından yayımına emeği geçen herkese teşekkürü borç bi- lirim. Ömer Hakan Özalp 17 Nisan 2015 Fatih
Tefrikanın sadeleştirilmiş hali
18 Nutuk’a Cevaplar Sunuş Mahut Nutuk’a dair8 Cumhurbaşkanının, kim bilir hangi siyasi ihtiyaç ve sebepten dolayı(!) söylediği nutuk, her tarafta kötü tesirler ve olumsuz yan- kılar uyandırdı. Hasımları-düşmanları şöyle dursun, eski ve yeni sempatizan ve taraftarlarından kendisine kayıtsız şartsız kul olma- yan, olmamak haysiyetine ve ahlak sağlamlığına sahip bulunan kim kalabildi ise, hepsini birer suretle lekelemek gibi iğrenç bir gayeye hizmet eden bu nutuk, herkesten önce sahibini mahv ve berbat ede- cek gibi görünüyor. Müsavat, kişisel davalara aracılık edemeyeceğinden, yalnız içeri- ğinde hakikat ve tarihe hizmet bulunan reddiye ve cevapları mem- nuniyetle kabul ve neşr eder. Bugün Bağdat’ta bulunan Çerkes Ethem Bey’den aldığımız red- diyeyi, bu türden olmak üzere yayımlamaya başlıyoruz. (Müsavat) *** Cumhurbaşkanının nutkuna karşı tenkit ve reddiye Yazarı: Çerkes Ethem Nutuk’un gerçeklere aykırılığı ve Osmanlı tarihine naçiz bir hizmet Mısır’da yayımlanan Müsavat başyazarı Hafız İsmail Hakkı Be- yefendi’ye; Muhterem vatandaş! Türk basınında peyderpey yayımlanmakta olan Mustafa Ke- mal’in son nutkundaki, Kuvâ-yı Milliye’ye ait gerçekleri bozma, de- ğiştirme ve tahrif ile dopdolu buldum. O harekatın eski ve samimi hizmetçilerinden biri olduğum cihetle, sözkonusu harekatın ruhu- nu oluşturan olaylar tamamıyla hatırımdadır. Bunun için, özel bir ilgi ile okuyorum. Hakikat namına pek çok küçüklükleri içeren mahut beyanatın tamamını tenkide kalkışarak yeni can sıkıntılarına sebep olacak de- 8 Müsavat, sayı: 24, 7 Kanun-ı Evvel 1927, s. 3. (haz.)
Çerkez Ethem 19 ğilim. Yalnız, daha ziyade şahsımı ve arkadaşlarımı hedef alan 19 Ekim 1927 tarih ve 6.054 numaralı Milliyet’te gördüğüm nutkun- dan bir nebze bahsedeceğim. Maksadım, bu beyanatın ne kadar sefil emellere hizmet ettiğini ve gerçeklere nasıl aykırı olduğunu göster- mek ve aynı zamanda, muhterem Müsavat vasıtasıyla Osmanlı tari- hine naçiz bir hizmette bulunmaktır. Mustafa Kemal Paşa’nın Çerkes Ethem hakkındaki iddiaları Kendine ait olmayan şerefleri gasp, hayat ve mevkiini kendile- rine borçlu bulunduğu hamiyetli kimselerin vatanî hizmetlerini kısmen inkar ve kısmen şimdiki dalkavuklarına mal eden bu bayağı nutukta “Hain, melun, küstah Çerkes Ethem” diye sözüne devam eden ve iftira ederken “Özel istihbaratım da budur...” gibi, ilgilileri- nin gözünde kıymeti malum deliller(!) ile kin, garaz, iftira ve husu- met fışkıran bu zat, “Milli Mücadele’nin en mühim dönüm noktası” olduğuna işaret ettikten sonra diyor ki: “Ekim 1920 tarihinde Ali Fuad Paşa’yı çekerek, yerine, Batı Cep- hesi kumandanlığına albay İsmet Bey’i (İnönü’yü) göndermemizi müteakip başladığımız ve yaşadığımız Çerkes Ethem ve kuvvetleri- nin tepelenmesi meselesi çok önemli ve inkılap tarihimizde etkili bir ibret olarak kaydedilmiştir. Kuvâ-yı Seyyâre kumandanı Ethem ve kardeşleri o kadar zararlı ve küstah idiler ki, Ankara’da Yeşil Ordu teşkilatları var idi. Bir de düzenli güçlerin aleyhinde Yeni Dünya namında bir gazeteleri vardı. Ankara’daki cemiyetlerinin genel sek- reteri, Eskişehir mebusu Hakkı Behiç Bey idi. Yozgat havalisindeki birkaç başarılarından mağrur olan Ethem Bey ve kardeşi Tevfik, mu- tasarrıfları Yahya Galib Bey’i (Kargı) sorgulamaya-cezalandırmaya kadar cüret gösteriyorlardı. Hatta, ‘İcap ederse Mustafa Kemal’i de Meclis’in kapısı önünde asarız!..’ demekten çekinmiyorlardı!” Mustafa Kemal Paşa’nın Meclis kapısında asılması korkusu Evet, aşırı hamiyetimiz mani olmasa idi, o zaman Mustafa Ke- mal’i, memleketin selameti adına lüzum görse idik, Meclis azasının hararetli alkışları arasında, istediğimiz yerde asmak, bizim için hiç de zor olmayan bir mesele idi. Bunu, o devrin yakından şahidi olan-
20 Nutuk’a Cevaplar lar çok iyi bilirler. Mustafa Kemal, büyük çoğunluğu demagojiden ibaret olan nutkunda kendini kurtarıcı, dâhi, İsmet Paşa’sını kahra- man, dalkavuklarını milli harekatın güya kurucuları ve hizmetçileri imişler gibi gösteriyor. Fakat, bu sırada bazı hakikatler de söylemi- yor değil!.. Mesela, Kuvâ-yı Milliye’nin geçirdiği müthiş buhranlı devreleri sayar ve tasvir ederken, diyor ki: Bazı hakikatlar ve beraberindeki zırvalıklar “Milli harekatın çok nazik zamanlarında Anadolu’da meydana gelen isyan ve ihtilallerin genişleyen-yayılan dalgaları, Ankara’da, karargahımızın duvarlarına çarpıyordu. Diğer taraftan da, istilacı düşmanların, bilhassa Yunanlıların daimi hücumlarına maruz bulu- nuyorduk.” Burası bir gerçektir; şu kadar ki, o zamanki bu güçlüklere siper olanlara ve Ankara ve Kuvâ-yı Milliye’nin savunucularına gelin- ce zırvalıyor. Hayal gücünde vücuda getirdiği komedya sahnesine Kılıç Alileri, Çolak İbrahimleri çıkarıyor. Çünkü, bu noktadan, maksat hakikatı izah değil, bilakis onu örtmek-gizlemek ve sonra böbürlenme-kendini övmek, şeref gasbı, riyakar muhitini bir kat daha kendine bağlamak, hayatını kendilerine borçlu bulunduğu eski arkadaşlarını tam tersine göstermektir. Yine Milliyet diyor ki: İsyanların şiddetli kanunlar ve İstiklal Mahkemeleriyle bastırıldığı iddiası “Saltanat hükümeti ile gizli cemiyetlerin himaye ve takviye etti- ği muhalif kuvvetler her tarafta faaliyete koyuldular. Binlerce kişiyi içeren çeteler türeyerek, milli kuvvetler üzerine saldırılmış ve mem- leketi yağma etmeye(!) başlamışlardı. Bu haller, ezcümle kuzeyba- tıda Bolu, Adapazarı; Ankara’nın doğusunda, Urfa, Siverek hava- lisinde gerçekleşmiştir. Ilgın, Konya ve diğer bazı yerlerde isyanlar meydana gelmiştir. İzmit’te, İstanbul hükümeti tarafından Hilafet Ordusu namıyla bir hıyanet(!) teşkilatı vücuda getirilmiştir. “Ankara’nın civarına varıncaya kadar telgraf hatlarına tecavüz edilmiştir. Kuvâ-yı Milliye, muhalefetlerin hakkından gelmek için
Çerkez Ethem 21 aylarca mücadeleye mecbur olmuştur. Vatana ihanet suçlarına karşı şiddetli kanunlar konulmuş ve kurulan İstiklal Mahkemeleri, isya- nın bastırılmasını sağlamış, ihtilal ve inkılabın savunucusu(!) ol- muştur.” Bu beyanları birer birer ele alacağım. Yanımda bulunan bazı vesikaları da özetleme yoluyla kaydetme- ye ve sunmaya gayret edeceğim. Çünkü, ilgiliyim. Çünkü, vatanper- verane bir samimiyetle, bu namert herifleri bedbaht vatana bilme- yerek musallat eden ve Kuvâ-yı Milliye namına sözkonusu olaylarla önemli hadiselerin dahilî ve haricî her iki safhasında maddi-manevi birçok sıkıntı ve güçlükleri göğüslemiş bulunan naçiz bir şahsiye- tim. Bugünkü şahıs ve vaziyetimden ziyade bu ihtiraslı, nankör eller tarafından vatan ve milletin sürüklenmekte bulunduğu vahim sonuç- lardan dolayı alabildiğine üzgünüm ve içim kan ağlamaktadır. Bağdat 20 Kasım 1927 Çerkes Ethem *** Tenkit ve reddiyeden maksat9 Takdir buyurulur ki, Mustafa Kemal’in hain-sinsi bir yazı ku- rulunun işbirliğiyle, daha önce başlayıp Dolmabahçe sarayında iki-üç ayda tamamladığı bu uzun uydurma/düzmece nutkunu ay- rıntılı bir şekilde analiz ederek, devede kulak türünden içerdiği bazı hakikatleri ayırıp seçmek, çok uğraşmayı gerektiren bir keyfiyettir. Bu yüzden, bendeniz, bunun sadece garazkarane bir şekilde tertip edildiğini ve her halükarda eleştirilmeyi hakettiğini ortaya koymak ve ifşa etmekle yetineceğim. Bunun için de bütün hakikatları hay- kırma faziletini kazanmaktan-edinmekten ziyade, kendimi bilinen gerçekleri, bilmeye ihtiyacı olanlara duyurmama suçundan kurtar- mak istiyorum. İsyanlar nasıl bastırılmıştı? Cevap: Mustafa Kemal’in şu ilk beyanlarında sözkonusu ettiği 9 Müsavat, sayı: 25, 24 Kanun-ı Evvel 1927, s. 3-4. (haz.)
22 Nutuk’a Cevaplar tehlike ve güçlük, fazlasıyla yaşanmıştır. Lakin bu zorlu dönemler- de ne Mustafa Kemal’in, ne de İstiklal Mahkemeleri’nin kesinlikle hizmeti geçmemiş-dokunmamıştır. O sıralar bu mahkemelerin var- lıkları dahi ortada yoktu; kuruluş tarihleri bundan sonradır. Bu sözü söylemek için utanmaz yüz, kızarmaz vicdan lazımdır. Hakikatı arzedeyim. Kuvâ-yı Milliye’nin aleyhindeki genel ihtilaller sırasında İzmir merkez cephesi kumandanı bulunuyordum. Karargahımız Salih- li’de, Yunanlıların ileri harekatını durduran cephelerimizden onbeş kilometre daha ilerilerde sabitlenmişti. İstanbul’da Ferid Paşa hükü- metinin verdiği fetvaların tesiriyle ani olarak başgösteren ihtilaller hızla yayılmış, Ankara hükümetini felce uğratmış idi. İsyan bölge- sine Ankara tarafından sevkolunan düzenli kıtalar ve milli müfre- zeler her tarafta mağlup olmakta; düzenli kıtalar, bazan subaylarını öldürerek asilere katılmakta veyahut ufak bir güçlük karşısında da- ğılmakta idiler. Anzavur, Hilafet Ordusu ve Kuvâ-yı İnzibatiye En fazla kuvvet kazanan isyan mıntıkası Biga, Bandırma, Gö- nen, Balıkesir ve Bursa havalisi idi. Bursa’nın merkezi, Balıkesir müstesna olmak üzere, bu havali ve merkez tamamen Anzavur’un idaresindeki kuvvetlerin eline geçmiş, birçok milli kıtaları imhaya muvaffak olmuş idi. Kuvâ-yı Milliye’yi ikinci derecede ve önceki kadar tedhiş eden cihet de kuzey Marmara havzasında Kuvâ-yı İnzi- batiye’ci İstanbul hükümeti teşkilatının takviye ettiği isyancılar idi. Halife Ordusu adı verilen Kuvâ-yı İnzibatiye’yi Süleyman Şefik Paşa idare etmekte idi. Bu kuvvetler Bolu, Gerede, Ankara ve buralara bağlı yerlere kadar yayılmış idi. Çerkes Ethem’in, Ankara hükümeti tarafından isyanları bastırmak üzere çağırılması İşte böyle bir vaziyette bulunan Anadolu ahvali üzerine Anka- ra hükümeti beni cepheden gerilere, ayaklanmaları bastırmak için davete başladı ve acizlik göstermekte gecikmedi. Mustafa Kemal Cenapları gibi söylemek lazım gelirse, bütün ümitlerin sığınağı ben
Çerkez Ethem 23 olmuştum. Cephe muhitindeki Müdafaa-i Milliye Cemiyetleri de, benim cepheden gerilere gitmemi istemiyorlar idi. O tarihten yedi ay önce, yine Anzavur’un Balıkesir ve Bandırma havalisine saldırısı gerçekleşmiş, Yusuf İzzet Paşa’nın daveti üzerine sözkonusu havali- nin güvenliğini sağlamak için bir miktar kuvvetle cepheden ayrılmış idim. Bu müddet zarfında, Yunanlılar taarruz ederek bir-iki önemli mevkii işgal etmiş ve cephe muhitine dehşet vermiş idi. Bu acı hatı- ratın etkisi altında bulunan cemiyetler bana Uşak’tan, Demirci’den, Kula’dan telgraflar çekmekte idiler. İsyanın yayılması-genişlemesi, müthiş etkisini, cephede dahi maneviyatlar üzerinde göstermeye başlamış bulunuyordu. Binaenaleyh, kuzey cephesi kumandanın- dan aldığım, sureti aşağıdaki telgraf, beni derhal cephelerden ayırdı- ğım üçbin kişilik hafif yüklü bir kuvvetle Anzavur üzerine harekete mecbur etmiş idi. Kuzey cephesi kumandanı albay Kazım Bey’in telgrafı Suret Balıkesir Şifreli.. Önemlidir. 15 Mart 1920 Salihli’de cephe kumandanı Ethem Beyefendi’ye; Her tarafta, hatta cephelerimizin geri mıntıkalarında vaziyet had bir şekil almıştır. Biga civarında müfrezelerimizi bozmayı başaran Anzavur melunu Gönen üzerine ilerleyerek yarbay Rahmi Bey alayı- nı, kanlı-acımasız bir savaş sonucunda mağlup etmiş; alay kumandanı Rahmi Bey şehid olduktan sonra alay kamilen dağılmıştır. Anzavur bu defa pek hilekarca hareket etmekte, esir aldığı subay ve askerleri halife namına yemin ettirip serbest bırakmak suretiyle kamuoyunu Kuvâ-yı Milliye aleyhinde tahrik etmekte ve karıştırmaktadır. Vaziyeti tehlikeli gören kolordu kumandanımız Yusuf İzzet Paşa, Bandırma merkezini terk ile Bursa’ya çekilmiş; müteakiben, Bandırma’yı Anzavur işgal eylemiş, bazı kolordu subayları ve ahali tarafından karşılamaya çıkılmıştır. Yusuf İzzet Paşa’nın hareket tarzı
24 Nutuk’a Cevaplar fırkamızın vaziyetini tehlikeye düşürmüş, maneviyat üzerinde fena etki yapmıştır. Anzavur kuvvetleri iki koldan Balıkesir üzerine yö- nelmiştir. Bir kol da Balya istikametinden ilerlemekte olup; Gavur İmam namında bir şahsın kumandasındadır. Daha önce yardımımı- za gönderdiğiniz Edib Bey Sarı Efe müfrezeleri Gavur İmam koluna karşı bir kısım kuvvetle savunma durumundadır. Bizzat Anzavur kolunun, bir müfrezesiyle Karacabey’i işgal et- tiği, son aldığımız haberlerdendir. Vaziyet vahim, ne Ankara’dan ve ne de Bekir Sami Bey fırkasından bize yardım imkanı olmadığı ma- lumunuz olmalıdır. Asilerin Balıkesir’i ele geçirmeleri, Yunanlılarla irtibat sağlamaları demektir ki, bu durumda ortaya çıkacak vaziye- tin vehametini takdir buyurursunuz. Ben, itaat eden son askerimle ölünceye kadar mevkiimi bırakmayacağım. Lakin, maksadın, kişisel şeref değil, kutsal gaye olduğunu bilirsiniz. Rica ederim, bizzat ve her halükarda süratle yeterli sayıda kuv- vetle hareket ediniz. Kuvvetlerinizin Tire ile Akhisar’dan Balıkesir’e sevkinin mümkün olduğuna dair olumlu cevabınızı bekliyorum efendim. Kuzey cephesi kumandanı Albay Kazım *** Anzavur’un tepelenmesi Şu telgrafı yazanın, bugünkü Millet Meclisi reisi Kazım Paşa (Özalp) olduğunu anlamakta güçlük çekmezsiniz. Ben, bunu alışı- mın ertesi günü cepheden Balıkesir’e hareket ettim. Beş gün sonra, kuvvetlerim Balıkesir’de toplanmış bulunuyorlardı. Kazım Bey fır- kasından aldığım bir kısım kuvvetle de takviye olunan bu kuvvetin kumandasını bizzat üstlendim. O âna kadar Kirmasti’de bulunan Kasap Osman Bey’in alayını da bozmayı başaran Anzavur Paşa’nın Susurluk civarına kadar ilerleyen kuvvetleriyle harbe tutuştum. Sekiz saat süren muharebe sonucunda kesin bir zafer kazanıla- rak Anzavur, toplarını da bırakarak savaş alanını karargahıyla terke mecbur edildiğinden ve takip ile, Biga civarında ikinci bir harp de
Çerkez Ethem 25 kazanıldığından, Marmara havzası tekrar Kuvâ-yı Milliye’ye geçmiş oldu. Biga’da bulunduğum şu sırada, Ankara’dan, genelkurmay baş- kanı İsmet Bey’in daveti üzerine telgrafhaneye gittim. Genelkurmay başkanı İsmet Bey (İnönü) ile telgraf başında görüşme Aramızda geçen görüşme aynen şudur: İsmet: Merhaba Ethem Beyefendi. Nasılsınız, iyisiniz inşaallah?! Ethem: Teşekkür ederim efendim. Siz nasılsınız beyim?.. İsmet: Mustafa Kemal Paşa Hazretleri de yanımda, telgraf ba- şındadır. Genel durumumuz hakkında size bilgi vereceğiz. Lütfen iyi dikkat ediniz. Ne yazık ki bazı acı haberler de vereceğiz... Ethem: Buyurunuz efendim. Acı da olsa, gerçeği bilmek iyidir. İsmet: Genel durumumuz iyi değildir. Hatta, sizinle şu görüş- meyi sağlayabilmek için çok güçlük çektik. Bazı yerlerde şimendifer tellerinden yararlanmak durumunda kaldık. Hemen her tarafla ha- berleşmemiz kesiktir. En seçkin bölüğümüz olarak elimizde kalan Mahmud Bey fırkası, Hendek boğazında asiler tarafından bir taar- ruza uğradı. Mahmud Bey dahil olduğu halde birçok subay şehid ve esir edildi. Bütün fırka silah ve techizatı asilerin yağmasına uğradı. Salihli cephesinden getirttiğimiz bir müfreze ile takviye ederek Ankara’nın kuzeybatı cihetlerindeki isyan mıntıkasına gönderdi- ğimiz kaymakam Arif, başlangıçta bir-iki başarı elde etmiş ise de, bilahare yenilerek geri çekilmekte olduğunu bildirirken haberleşme kesildiğinden kesin bilgi alınamadı. Bugün gelen malumata göre, Gerede taraflarında geri çekilme sırasında maiyyeti tarafından uğ- radığı suikastta katledildiği haber alınmıştır. Kahraman kuvvetlerinizin teşekküre layık olan ve hepimizi te- selli eden başarılarını dahi gereken yerlere ulaştırmak ve duyurmak tamamıyla mümkün olamamaktadır. İstanbul’dan İzmit’e gönderi- len Kuvâ-yı İnzibatiye kıtalarıyla takviye edilmiş asilere karşı Geyve boğazını savunmaya çalışan kolordu kumandanı Ali Fuad Paşa pek sıkışık ve kuşatılmış bir vaziyettedir. Şu sırada bulunduğunuz havalinin bastırılmış olması çok gü-
26 Nutuk’a Cevaplar zel bir rastlantıdır; pek ziyade tebrike layıksınız. Binaenaleyh, geri kalan icraatın ve teşkilatın tamamlanmasını fırka kumandanı Ka- zım Bey’e terk ile ve en kestirme yolla Geyve boğazındaki Ali Fuad Paşa’nın yardımına, hafif yüklü kuvvetlerinizi beraberinize alarak bizzat yetişmenizi önemle rica ederiz. Hareketinizin zamanını Ali Fuad Paşa’ya bildirmek üzere telgraf başında cevabınızı bekliyoruz. Kahraman arkadaşlarınıza lütfen selamlarımızı iletiniz efendim. 19 Nisan 1920 Genelkurmay başkanı İsmet *** Çerkes Ethem’in suçlamasına karşı Mustafa Kemal’le İsmet İnönü’nün öne sürdükleri mazeret10 Oysa, bu kabiliyetin o zaman kendilerinde bulunmadığını, ha- berleşme yoluyla yapılan ısrarları üzerine Ankara’ya gittiğimde yakî- nen görüp anlamıştım. Acziyet göstermek hususunda, hele zamanın kahramanı olup çıkıveren İsmet Bey, hem de utanmıyordu bile!.. Ankara’ya ilk vardığım zaman, İsmet ile Mustafa Kemal’e hita- ben –hususi bir görüşme esnasında– demiştim ki: “Bir senedir Anadolu’da Heyet-i Temsiliye ve Ankara hükümeti kurulmuş olduğu halde, cephelerimize bir yardımda bulunamama- nız bir yana, koca Anadolu’da kendinize bir sempati kazanamama- nıza ve bir çevre yapamamanıza müteessirim!..” Buna karşı bana verdikleri cevap ve gösterdikleri mazeret aynen şu idi: “İçinde kendileriyle iş görmeye çalıştığımız Millet Meclisi ekse- riyetle bozguncu ve kararsız ve bir kısmı halife taraftarıdır. Vatana İhanet Kanunu’nu tasdik ettirinceye kadar göbeğimiz çatladı. Him- metiniz var olsun!.. Bunca başarılarınıza rağmen, bu kanunu henüz meydana koyabileceğiz. Bozguncu fetva ve propagandalar önünde kıtalarımız dağıldı, teşkilatımız sekteye uğradı. Elan Yozgat isyanını bastırmak bizim için mümkün değildir. Bunu aklından çıkar. Cep- 10 Müsavat, sayı: 29, 20 Mart 1928, s. 3-4. (haz.)
Çerkez Ethem 27 helerin önemi açıktır; esas gayemiz bu olmakla birlikte, dahilî mese- leler pek mühimdir. İsyanları kesin bir şekilde bastırmadan cepheye dönüşünüz tehlikelidir. “Fransızlar hükümetimize ateşkes teklif ediyorlar. Dış siyasetimiz de dahilî vaziyetimizle paralel olarak iyileşmeye yüztutmuştur!..” Gurura kapılan Ankara yârânı Bu sözleri, Mustafa Kemal ile İsmet, birbirlerinin sözlerini pe- kiştirerek sayıyorlardı. Müzakere sonunda, Milli Savunma bakanı Fevzi Paşa’nın İzmir cephesine, benim de Yozgat isyan mıntıkala- rına hareketim kararlaştırılmıştı. Artık, Ankara yârânı, sevinçli ve içleri rahat olarak uyku uyuyabilecek derecede itidal kazanmış gö- rünüyorlardı. Çabuk müteessir olduklarını gördüğüm bu kişilerin o nisbette gurura yatkın olduklarını, bir önsezi bana daha o zaman bildirmiş ve ben de bunu Diyarbekir mebusu Hacı Şükrü Bey’le Hakkı Behic Beylere söz sırasında nakletmiş idim. Gerek Ankara’ya vardığım sırada Mustafa Kemal başta olduğu halde mazhar olduğum karşılama törenleri, gerek orada bulundu- ğum birkaç günde gördüğüm misafirperverce iltifatların çok aşırı olduğunu burada kaydetmekten maksadım, ne Mustafa Kemal’in beyanatında söylediği bu karşılama merasimi, ne de talihin bahşet- tiği başarılardan dolayı mağrur olmaktan uzak, bir alçakgönüllülük duygusu içerisinde bulunduğumu söylemek-açıklamaktır. Eğer Mustafa Kemal’in demek istediği şey, riyakar ve dalkavuk olmadığım ise, o başka!.. Uygun olmayan durumlar ve şahsını hedef- leyen tehlike ve menfaat karşısında itidalini kaybeden Mustafa Ke- mal gibi asil olmayanlardır ki, derhal gurura kapılmaya yatkın olur, durum ortadadır.. Çerkes Ethem’e karşı yapılan ihanet Mustafa Kemal’in, emniyeti suistimal suretiyle, ilk fırsatta ortak düşman önünde harp ederken arkadan bana ve yönetimim altındaki şükran borçlu bulunduğu Kuvâ-yı Seyyare fırkasına karşı sırf kişisel ku- runtu ve ihtiraslarından kaynaklanan kin, haset, husumet neticesi ola-
28 Nutuk’a Cevaplar rak yaptığı ihanet, insanlık tarihinde ender rastlanır cinayetlerdendir. Ezcümle, beyanatında muhalefeti zapturapt altına aldığımı söy- leyen Mustafa Kemal; her bakımdan bunun aksi olan eğilimimi ve iftirasının zıddı bulunan teşebbüslerimi, faaliyetlerimi acaba bilen- lerin/uzmanların ve tarihin gözünden ne suretle gizleyebileceğini zannediyor?... Birçok defalar dağılmaya yüztutan Kuvâ-yı Milliye ordusunun, mükerrer hizmet ve faaliyetlerle canlandırılmasına çalıştığım herke- sin malumudur. Dahilî isyan sahalarında ihtilalcilerden ele geçirdi- ğim onbinlerce tüfek, top ve diğer mühimmatı ve haricî düşman- dan, özellikle Demirci muharebelerinde ganimet olarak alınan onca savaş silahını –ordunun silaha olan ihtiyacını dikkate alarak– büyük bir itina ile, Ankara’nın emrindeki askerî teşkilat merkezlerine gön- dermem acaba ne ile yorumlanabilir görülüyor?!. Ethem Bey’in Garp Cephesi’ni kurdurması ve bundan maksadı Umum Kuvâ-yı Te’dibiye kumandanlığım sıralarında, ilk fırsat- ta Ali Fuad Paşa’dan istirham ederek Garp Cephesi kumandanlığı- nı kurdurmak ve kabul ettirmekteki maksadım, o zamana kadar üç kumandanlık tarafından üç merkezden idare edilmekte olan İzmir cephe gerisinin birlikte hareketini sağlamak gibi –asayiş ve intizam- la büyük ilgisi bulunan– yüce bir fikrin mahsulü idi. Bunu ben, daha önce, cephede iken Ankara’dan istemiş, genel komutanlığa, cepheye uygun bir zatın gönderilmesi hususunda dikkati çekmiştim. Bu vazife ile Ankara’dan gönderilen Refet Bey’i, kuzey cephesi kumandanı albay Kazım Bey, izzet-i nefis meselesi olarak algılamış ve pek haklı olarak, bizden habersiz iade etmişti. Hayli müddet önce gerçekleşen bu mesele öylece bırakılmış idi. Bunun mahzurunu ise, bir cephe kumandanı bulunmam dolayısıyla bazan pek acı surette hissediyordum. Üçyüz küsur kilometre uzunluğundaki İzmir cephe- si kuzey, güney, merkez cepheleri adlarıyla albay Kazım Bey, Demir- ci Mehmed Efe ve bendeniz tarafından çekilip çevirilmekte ve idare edilmekte idi. Ve birbirimizle bağlantı ve ulaşımımız olmakla bera-
Çerkez Ethem 29 ber, hareket birliğini tam olarak sağlamak mümkün olamıyordu. Bu bakımdan, öncelikle isyan gailesinin önemli aşamaları ta- mamlandıktan sonra ilk işim, belirtildiği üzere, Batı Cephesi ku- mandanlığını Ankara Genelkurmay Başkanlığı’na kabul ettirmek olmuştu. Yozgat isyan sahasında Mustafa Kemal’den aldığım pek çok telgraftan yalnız bir tanesini şurada kaydetmek ve ibret alacak- lara göstermekle yetineceğim. İstiklal Mahkemeleri Kuvâ-yı Milli- ye’nin ve ihtilallerin şu safhalarında dahi henüz kurulamamış idi. Bunlar daha sonradır. Mustafa Kemal, şimdiki mevkiini olsun dikkate almaksızın per- vasızca ve açıkça yalan söylüyor demektir. Mustafa Kemal Paşa’nın telgrafı Büyük Millet Meclisi 10 Haziran 1920 Alaca havalisinde, Umum Kuvâ-yı Te’dibiye kumandanı Ethem Beyefendi’ye; Son Arap Seyfi boğazındaki ezici başarınızdan dolayı şahsınızı ve kahraman arkadaşlarınızı cân u gönülden tebrik ederim. Yenilerek dağılan asilerin takipleri için, Çorum’da Refet Bey’e, Zile’de Salahaddin Bey’e buradan da emir verildiği arzolunur efendim Büyük Millet Meclisi başkanı Mustafa Kemal Milli Savunma bakanı Fevzi Çakmak’ın telgrafı11 Aynı sahada, Mili Savunma bakanından, Ankara’dan aldığım bir telgrafın sureti de şudur: Yozgat havalisinde Umum Kuvâ-yı Te’dîbiye kumandanı Ethem Beyefendi’ye telgraf 12 Haziran 1920 Teşekküre değer başarılarınızı tebrik ederim. Cepheleri teftiş ettikten ve vaziyeti bizzat görüp icap eden emirleri verdikten sonra bugün Ankara’ya döndüm. Düşmanın ahval ve vaziyetine dair de 11 Müsavat, sayı: 30, 7 Nisan 1928, s. 3-4. (haz.)
30 Nutuk’a Cevaplar gerekli bilgiyi edinmeye muvaffak oldum. Yunanlıların yakınlarda saldırma ihtimali yoktur. Cephelerimiz, ani gelişecek bir taarruzu savabilecek/püskürtebilecek durumdadır. Bu bakımdan, gönül huzuru ile, cephede, bir tehlike hatıra ge- tirmeden ayaklanmayı bastırmaya devamla işi tamamlayabilirsiniz. Raporlarınızın lütfen gecikmeye uğramamasını icap edenlere emir buyurunuz efendim. Milli Savunma bakanı Tümgeneral veya korgeneral Mustafa Fevzi (Çakmak) Genelkurmay başkanı İsmet İnönü’den telgraf Fevzi Paşa’nın bu telgrafından birkaç gün sonra, Genelkurmay başkanı İsmet Bey’den (İnönü), cephe hakkında ve Yunanlıların ta- arruza geçtiklerine dair aldığım telgrafların bir tanesinin suretini de şurada araştırıcı ve ibret alıcı gözlere arzediyorum. Şifre Gizli, acele ve önemlidir. 16 Haziran 1920 Yozgat’ta Umum Kuvâ-yı Te’dîbiye kumandanı Ethem Beyefendi’ye; Yunan ordusunun, ani taarruzuyla cephelerimizi bozmaya mu- vaffak olarak ileri harekete geçtiğini daha önceki bir telgrafla bil- dirmiş idim. Ne yazık ki, hiçbir tarafta ciddi bir mukavemet gös- termeyen askerlerimiz, düşman ilerledikçe erimekte, dağılmakta; savunmayı zayıf bulan düşman savaş harekatına iki koldan devam etmektedir. Bugün bir kol Balıkesir’i işgal ettiği gibi, diğer bir kol da, Ala- şehir ve çevresini istila etmiştir. Herhangi bir koldan bir darbe in- dirilmediği takdirde, Yunanlıların ilerleyecekleri ve Kuvâ-yı Milli- ye’nin can damarlarını oluşturan önemli noktaları işgal edecekleri pek tabiidir. Bundan doğacak tehlikenin önünü almak mümkün olamayacaktır. Henüz bertaraf olunan tehlikeler, şüphesiz ki, ye- niden canlanacak ve bunun sonucunda Kuvâ-yı Milliye’miz ölüme
Çerkez Ethem 31 mahkum olacaktır. Böyle önemli bir görevi üstlenebilecek, morali kırılmamış bir kuvvet var ise ancak müfrezelerinizdir. İsyanların bastırıldığı Yoz- gat havalisinin asayişi ile meşgul olmak üzere Çolak İbrahim Bey müfrezesine Ankara’dan Yozgat’a gitmek üzere hareket emri verdim. Kuvvetlerinizin Ankara yoluyla ve süratle sevkedilmelerini ve dö- nüşlerini Tevfik Beyefendi’ye havale ederek, vaziyet hakkında gö- rüşmek için, özel olarak Yozgat’a gönderdiğimiz otomobil ile acele Ankara’ya hareketiniz temenni olunur, efendim Genelkurmay başkanı albay İsmet Birinci Kuvâ-yı Seyyare Fırkası’nın savaş alanındaki faaliyetleri Mustafa Kemal’in psikolojisiyle ilgili olmak üzere, bu faaliyet vadisinde çok garip maceralar üzerine birçok açıklamalar yapmak gerekiyorsa da, şimdilik ayrıntıya girmekten kaçınarak, sadece “Bi- rinci Kuvâ-yı Seyyare Fırkası” ismini bundan sonra alan kuvvetle- rimle haricî düşmanın saldırgan askerleri önündeki savaş faaliyetle- rimden bir nebze bahs ile bilahare Mustafa Kemal’in ikinci beyana- tına geçeceğim. Yozgat’tan son olaylar üzerine cebrî yürüyüşle dönen kuvvetle- rimiz İnönü’nde toplandıkları vakit Yunanlılar Bursa’yı işgal etmiş ve İnegöl’e doğru sarkmış idiler. Diğer bir kol da güney cihetlerin- de Uşak istikametine doğru ileri harekata devam etmekte, üçüncü fırka da Demirci dağlarına hakim olmuş bulunmakta; binaenaleyh, her üç koldan ileri harekatı sürdürmekte idi. Bahsi geçen Ali Fuad Paşa, Batı Cephesi kumandanlığını bu taarruzdan birkaç gün önce üzerine almış, fakat vaziyeti tamamıyla kavrayamamış bulunuyordu. İnönü’nde düzenlenen mecliste alınan kararlar Ali Fuad Paşa ile İnönü’nde düzenlediğimiz bir mecliste, Bur- sa’yı işgal eden Yunan fırkasına derhal taarruz etme kararı vermiş idik. İsmet Bey’in, yukarıya alınan telgrafındaki görüşlerini doğru
32 Nutuk’a Cevaplar bulmuştum. Her halükarda, düşmanın ileri harekatını durdurmak için bir noktadan kesin bir darbe indirmek lazım ve zorunlu idi. Bu vazifeyi de –aramızda görüşerek– kuvvetlerim namına üstlendim. Binaenaleyh, Bursa’ya doğru hareketim sırasında gelen bazı bilgi- ler üzerine, Demirci’yi işgalden sonra Simav istikametine ilerleyen düşman fırkasının ileride alacağı vaziyetin daha fena tesir yapacağı düşünüldü. Sırf Kuvâ-yı Seyyâre fırkamla Demirci’ye doğru hareket, son ka- rarımız oldu. “İnönü’nde Fuad Paşa düşmanı bekleyecek”; “Afyon cephesinde bizzat Mustafa Kemal kumandayı üstlenerek savunma vaziyeti alacak ve düşmanı oyalayacak” idi. Ben de, fırkamla, Demirci havalisindeki Yunan kuvvetlerine taarruz ederek kesin bir darbe vurmakla görevlendirilmiş idim. Kütahya hapishanesinden bazı şartlarla ve seçmek suretiyle tahliye ettirerek silahlandırdığım ve savaş alanına arabalarla sevkettirdiğim beşyüz kişilik bir gönüllü taburuyla birlikte, kuvvetim, dörtbin rad- desinde idi. Dört adet yeni dağ topu, çeşitli makineli tüfek teşkilatı mevcut, harp mühimmatı da oldukça bol bulunuyordu. Demirci ve Simav’daki faaliyetler Bununla birlikte, yaklaştıkça düşman kuvvetinin üstünlüğü an- laşılmış ve ortaya çıkmış idi. Maksadımız, mağrur Yunan fırkasına ani bir baskınla taarruza başlayarak kesin bir darbe indirmek idi. Düşman Demirci’yi işgalden sonra ilerlemiş, Simav ovasına hakim boğaz ve geçitleri ufak bir müfreze ile tutmuş; Simavlıları da, taraf- tarları bulunan Şalgamoğulları vasıtasıyla tahrik ederek, Kuvâ-yı Milliyeci teşkilatı Simav’dan kovmuş idi. Kuvvetlerimizin de, arazi- nin sarplığı dolayısıyla Simav’dan geçmesi zorunlu gibi idi. Bundan dolayı, asi Simavlılarla düşmana bir anda taarruz etmek mecburiyeti karşısında kaldık. Nitekim öyle de yaptık. Simav’da bir müfrezemiz mücadelede iken ana kuvvetimizle Yunanlılara taarruzla işe başladık. O gün akşama kadar düşmanın ileri karakollarını mevzi- lerinden çıkararak, Demirci etrafındaki siperlerine çekilen Yunanlıla-
Çerkez Ethem 33 ra hakim bulunan önemli noktaları elde etmeye muvaffak olmuş idik. Yunanlıların kaçışı ve Demirci’nin geri alınışı Ertesi günü sabahleyin yaptığımız taarruzla Yunanlılarla ara- mızda başlayan savaş bütün şiddetiyle on saat devam etmiş; düzenli geri çekilişe imkan bulamayan düşman kıtaları, perişan bir halde savaş alanını terk ile firara başlamış idiler. Fırka kumandanı albay Gargaridis maiyyeti tarafından yaralı olarak köylere kaçırılmış, harp meydanında birçok ölü ve yaralı bıraktıkları gibi, toplarının iki ade- dini de derelere atarak canlarını kurtarabilmiş idiler. Bu hadise ve başarının maddi şahitleri arasında, Batı Cephesi kumandanlığına o zaman gönderilen kırk arabadan fazla savaş silahı ile kitle halindeki esirleri kaydedebiliriz. Demirci ve havalisini geri aldıktan sonra, kıtalarımız ilerleyerek, Yunanlıların Afyon istikame- tine doğru gelen ric‘at hatlarını tehdide başlamıştı. Vaziyetlerini dü- zeltme derdine düşen Yunanlılar, on gün, az aralıklarla aynı kuvvet karşısında bocalamış, diğer kollardaki iş ve hareketlerini durdura- rak, savunma pozisyonu almaya mecbur kalmış ve bu sayede, Kuvâ- yı Milliye de ikinci bir cephe açmaya muvaffak olmuş idi. Mustafa Kemal’in bu olaylar hakkında, yani Yunanlıların şu taarruzlarına ait şimdiki beyanlarıyla, olayı müteakip Afyonkarahi- sar cephesinden Ankara’ya dönüşü esnasında, beni ve kuvvetlerimi övmeyi hedefleyen ve o günkü gazetelerde yayımlanan Meclis’teki beyanatını12 araştırıcı ve meraklı kişiler tartıp karşılaştırırsa, Mus- tafa Kemal’in ne derecelerde sahtekarlık taraflısı, gösterişçi olduğu kolayca ortaya çıkar. Mustafa Kemal Paşa’nın İzmir ve Adana cephelerini kıyaslaması Mustafa Kemal, nutkunun ikinci kısmında, cepheler hakkında- ki açıklamalarına ek olarak, İzmir Yunan cephesiyle Adana’da Fran- sızlar karşısındaki cepheyi karşılaştırarak diyormuş ki: “Yunan cephesi İstanbul hükümetinin ve çeşitli sebeplerin etkisi altında henüz o kadar kuvvet bulamamıştı. Adana’da Kuvâ-yı Milli- 12 Mustafa Kemal Paşa’nın burada bahsi geçen konuşması “Ekler” içerisinde verilmiştir. (haz.)
34 Nutuk’a Cevaplar ye anılmaya değer başarılar elde ederek Fransızları Adana, Tarsus ve Mersin’de adeta kuşatmışlardı. 1920 Mayıs’ının başlarında Fransız- lar, milli hükümet ile görüşmelere girişmişlerdi. Bu münasebetle, bir İtilaf hükümetinin İstanbul hükümetine değil, Ankara’ya müracaatı ilk kez gerçekleşiyordu.” Mustafa Kemal Paşa; “Fransızlardan Türk arazisinin tamamen tahliyesi istenmiş ve yirmi günlük ateşkes yapılmış, Büyük Millet Meclisi’nin ilk uğra- şılarından biri de Dışişleri bakanı Bekir Sami Bey’i Moskova’ya gön- dermesi olmuştur” diyor. Anadolu’daki Yunanlılarla Fransızlar Buna cevaben şunu söyleyelim ki; Mustafa Kemal’in cepheler hakkındaki değerlendirmesi de doğ- ru değildir. İzmir cephesi, ona bağlı olarak bilahare teşekkül eden Adana cephesinden çok kuvvetli ve daha faal idi. Karşısındaki Yu- nan ordusu da, Kilikya’daki Fransız işgal kuvvetlerinden manen ve maddeten daha kuvvetli idi. İzmir cephesindeki Kuvâ-yı Milliye aynı zamanda Ankara hükümetinin koruyucusu ve muhafızı olma görevini de görmekte idi. Karşısındaki düşmana gelince, Fransız kı- taları uzun ve çetin Dünya Savaşı’ndan yorgun çıkmış ve sosyalist fi- kir akımlarına boğulmuş; kelepir bulacağını zannederek Suriye’den Kilikya’ya ilerlemiş, beş-on mücahid önünde taburları esarete razı olan askerlerden oluşmakta idi. Yunanlılar ise, Dünya Savaşı’na girmemiş, dinç, Türk kanına susamış ve bundan zevk alan bir kuvvet ve ordu idi. Buna rağmen, İzmir Kuvâ-yı Milliyecileri, Yunanlıları, manen ve maddeten güçlü zamanlarında ve daha ilk aşamada durdurmaya muvaffak oldukları gibi, iki sene de sürekli uğraştırdılar. Yine İzmir Kuvâ-yı Miliyecileri sayesindedir ki, Mustafa Kemaller ve İsmetler, son zamanda karşıla- rında, parti çekişmelerine sahne olmakla, artık tamamıyla dağılmaya yüztutmuş ve yıpranmış bir Yunan ordusu buldular. Beyanatında “hizmet, maharet ve hamiyet” kelimeleriyle süs- lemek ve tamamıyla aksini göstermek istediği kendi kastî hata ve
Çerkez Ethem 35 ihanetleri neticesidir ki, bilahare Yunan ordusu Ankara kapılarına kadar ülkeyi tahrip etme fırsatını bulmuştur. Böylece, yüzbinlerce yetimin ve dul kadının yersiz yurtsuz kalmalarına, yine Mustafa Ke- mal’deki tek adam olma emeli, ihtiras, kin, haset ve husumet sebep olmuştur. Mustafa Kemal’in “Adana cephesi İzmir cephesinden faal idi” saçması, haşa, işin hakikatını bilmediğinden değil, doğru söylemek- ten hoşlanmadığından, garazkârlığındandır. Çünkü, Çerkes Ethem, İzmir cephesi kurucularındandır ve inkarı mümkün olmayan bir cephe kumandanıdır!.. İkinci İzahname Yunanlıların ileri harekatı ve Yeşil Ordu13 Türkiye cumhurbaşkanı Mustafa Kemal’in mahut nutkunun beni ilgilendiren kısımlarına dair meşru savunmamı oluşturan mü- tebaki ikinci izahnamemi ve sözkonusu beyanatın hülasalarını aşa- ğıda muhterem Müsavat gazetesi vasıtasıyla ibret alacakların gözleri önüne koymakla övünç duyarım. 19 Ekim 1927 tarihli Milliyet gazetesinin “Gazi Hazretleri’nin söyledikleri nutkun özeti” diye naklettiği izahatın üçüncü faslı “Yu- nanlılar ileri harekete başlıyorlar” başlığıyla başlıyor. Ve diyor ki: “Haftalardan beri kuvvetlerini artırmış olan ve milli cephe ar- kasındaki dahilî isyanlardan yararlanmak isteyen Yunanlılar, 1920 Haziran’ında kuzeybatıya, batıya ve güneybatıya doğru altı fırka ile ilerlemeye başlamışlardır. Cephedeki zayıf kuvvetlerimiz Bursa, Dumlupınar ve Nazilli hattına kadar geri çekilmişlerdi. Mustafa Ke- mal Paşa hemen Ankara’dan cepheye hareket etmiş ve cepheyi Ali Fuad Paşa’nın kumandası altında yeniden Eskişehir, Afyonkarahi- sar hattının batısında kurmuş ve bu olaylar dolayısıyla Büyük Millet Meclisi asabiyet ve heyecan göstermiş ve kriz çıkmış, bu münasebet- le Mustafa Kemal Paşa, o zaman, durumu açıklarken demişlerdi ki: “Birlik’te ve gayede azim ve ısrar eden millet, mağrur ve saldır- gan her düşmanı eninde sonunda gurur ve tecavüzüne pişman eder.” 13 Müsavat, sayı: 36, 18 Temmuz 1928, s. 4. (haz.)
36 Nutuk’a Cevaplar “Mustafa Kemal Paşa bunu müteakip, iki önemli olayı anlatmış- lardır. Bunlardan biri, Yeşil Ordu namı verilen cemiyetin teşekkülü- dür. ‘Bu cemiyet, şuurlu kimselerden ve inkılap için yararlanılabile- cek bir kuvvet yapma fikrinden doğmuş, fakat gizli teşkilat halinde yayılmış, Çerkes Ethem ve kardeşlerinin, kuvvetlerinin nüfuzuna geçmiştir. Şu sebeple, Yeşil Ordu’nun dağıtılmasına mecburiyet ha- sıl olmuştur. Bununla beraber, Ethem ve kardeşleri, faaliyetlerine gizli surette devam etmişlerdir’ diyor.” Yunan fırkalarının durdurulmasında Mustafa Kemal Paşa’nın dahli var mıdır? Mustafa Kemal Paşa’nın şu beyanatı da, tıpkı daha öncekiler gibi kendi bozguncu zihniyeti doğrultusunda uydurulmuş, birçok gerçekler tahrif edilmiş ve değiştirilmiştir. Garibi şu ki, Mustafa Kemal; Yunanlıların bahsettiği şu taarruzunu durdurmak hususun- da hiçbir tesiri olmadığı halde, bu hususta liyakat da değil, adeta keramet göstermişçesine, eski Acem mübalağalarını hatırlatacak yalan, abartı ve demagojileriyle Millet Meclisi ile dinleyicileri al- datma bağlamında çok ileri gitmiş bulunmaktadır. Düşünememiş mi bilmem ki, henüz “dün” diyecek kadar yakın bir geçmişle ilgili bir hadiseden bahsediyor!.. Güya Mustafa Kemal Paşa Hazretleri, Yunan fırkalarının böyle bir taarruzu karşısında hemen Ankara’dan cepheye hareket etmiş, düşmana “Dur...” demiş ve durdurmuş!!.. Mustafa Kemal Paşa’nın gizlediği gerçek Gerçek ise bambaşkadır. Mustafa Kemal, Yunanlıların bu taarruzunu kıran ve durduran samimi fedakarlıklar sırasında, duacı-dua okur vaziyetinde Af- yon’da pür-heyecan bir hal içinde bulunmakta idi. En büyük meşgu- liyeti de, bizim Demirci havalisindeki Yunan kuvvetleriyle aramızda geçen mücadelelerin sonuçlarından teselli bulmak ve savaşlarla ilgili bilgi alabilmek için makine başında sürekli telgraflarıyla beni savaş alanında taciz etmek idi. Mustafa Kemal bunları da gizlemekte ve bu şerefi de kendine
Çerkez Ethem 37 mal etmek arzusuyla asıl tarihî gerçekleri tahrifle kısa geçmekte, an- cak bu arada “mızrağın torbaya sığmayacağı” meselini dahi hatırla- yamamaktadır. Bunun böyle olduğunu araştırıcılarla okuyucuların da görmekte ve tahlil etmekte güçlük çekmeyeceklerini zannederim. Eğer Mustafa Kemal, cepheye hareket etmekle düşmanın böyle bir taarruzunu durduracak ve yeni cephe kuracak liyakat ve kera- mete sahip olmuş olsa idi, daha maneviyatsız ve parti çekişmelerine sahne olan, genellikle ve nisbeten liyakatsız subay ve kumandanla- rın idaresindeki kral Kostantin’in fırkalarının o tarihten tahminen bir yıl sonra, benim Kuvâ-yı Milliye’den ayrılışımı müteakip tekrar meydana gelen taarruzlarını da aynı kerametle durdurması, Ankara kapılarına kadar Anadolu’nun en bayındır yerlerini tahrip ettirme- mesi lazım gelmez mi idi? Yoksa Mustafa Kemal Paşa, Yunanlılara, Büyük Millet Meclisi’ni tehdit ederek müşirlik ve gazilik alabilmek için mi zorluk çıkarmamış idi?!.. Mustafa Kemal Paşa’nın ihtirası ve Kuvâ-yı Seyyâre’nin hizmetlerini inkarı14 Gerçi Mustafa Kemal, kişisel ihtiraslarını temin için elinden ge- len herşeyi yapar. Lakin, burada böyle bir irtikabı, insafla söylemek gerekirse, söz- konusu olamaz. Zira, Çerkes Ethem’in varlığını, Venizelos’un düşü- şünden sonra haricî vaziyetten aldığı cesaretle ortadan kaldırmaya muvaffak olmuş idi. Bu bakımdan, Mustafa Kemal, Kuvâ-yı Milliye namına dahilde ne vakit olsa istediği dramı oynayabilecek bir sahayı kendine hazırlamış idi. Her ne ise, Mustafa Kemal’in bahsettiği düş- man taarruzunun nerelerde ve ne suretle durdurulduğunu ve yeni cephenin hangi mevkilerde kurulduğunu, bundan önceki izahatım arasında yeri geldiğinde ayrıntılarıyla anlatmış bulunduğumdan, bu konuda Mustafa Kemal ne söylerse söylesin fazla baş ağrıtmaya lü- zum görmem. Yalnız, gerçeğe aykırı olan bir nokta pek ziyade hayre- timi çektiğinden, bu hususun onun hangi fikir ve muhakemesinden doğduğunu analize çalışacağım. 14 Müsavat, sayı: 37, 2 Ağustos 1928, s. 3-4. (haz.)
38 Nutuk’a Cevaplar Mustafa Kemal –öyle nazik bir zamanda, Yunanlıların taarruz- larını pek kanlı ve fedakarane mücadelesiyle durdurmaya muvaffak olan– Kuvâ-yı Seyyare’nin vatana olan hizmetlerini işine öyle gel- diği için bugün kabul ve itiraf etmiyor ise de, acaba hangi maksat ve sefil zihniyete dayanmaktadır ki, o zamanki cephelerin yerleri- ni gösterir iken, hakikati söylemiyor da, sadece, Afyonkarahisar’ın ve Eskişehir’in hemen yakınında ve batısında cepheyi yeniden Ali Fuad Paşa kumandasında kurmaya güya lütuf buyurduklarını ima ederek, koca Kütahya vilayeti dahil olduğu halde, aradaki birçok kaza merkezi düşman eline henüz o sırada geçmiş ve işgal edilmiş gibi beyanatta bulunuyor! Kuvâ-yı Seyyâre’nin hizmetleri Filhakika, o zaman Yunanlılar, Afyonkarahisar’ın batısını değil, Afyon’u ve daha ötelerini de tehlikeye atacak derecede ileri hareka- ta devama hevesli olup o istikamette ciddi bir mani ve müşkilatla da karşılaşmıyor idiyseler de, sözkonusu Demirci muharebesinde Kuvâ-yı Seyyare’nin aldığı hakim askerî vaziyet dolayısıyla Yunan’ın batı taarruz kolları Uşak’taki ileri hareketlerini derhal kesip, Kuvâ- yı Seyyare’nin sol kanadını vurmak üzere Demirci havalisine Uşak cephesinden askerî kıtalar sevketmişlerdi. Neticede, Kuvâ-yı Sey- yare’yi o havaliden bununla da çıkaramayan Yunan genelkurmayı, müteakiben Uşak’ın kuzeyinden Gediz’e doğru Kuvâ-yı Seyyare’nin geri çekiliş ve ulaşım hattını tehdidi hedefleyen son bir askerî ha- reket daha yaptırmış, Kuvâ-yı Seyyare bilahare Demirci havalisini terke mecbur olmuş idi. Yunanlılar, bu defa Gediz’i dahi işgal edememiş ve Uşak’ın do- ğusunda Kuvâ-yı Seyyare’nin karşısında cephe tutmuş idiler. Kuzeyden, Bursa istikametinden ilerleyen Yunan taarruz kuv- vetleri, karşılaştıkları müşkilat sebebiyle harekatı kesmeye mecbur olduklarından bunu dikkate almış, dolayısıyla İnegöl ve Yenişehir ci- hetlerinden ric‘at ederek bizzat Bursa’nın doğu ve kuzeydoğu sırtla- rında savunma vaziyeti almayı tercih etmiş idiler. Bundan sonra Yu- nan ordusu bu savaş hatlarında aylarca durdurulmuş, Kuvâ-yı Mil-
Çerkez Ethem 39 liye ve ordumuz bu cephelerde lokal mücadelelere devam etmiştir. Mustafa Kemal Paşa’nın sebep olduğu olaylar Acaba Mustafa Kemal Paşa, güveni kötüye kullanmak suretiyle ve huy edinmiş olduğu haset ve bozgunculuğun etkisiyle, bu olay- lardan sekiz ay sonra benim ve kuvvetlerim aleyhindeki ihanetleriyle başlayarak Kuvâ-yı Milliye arasına saçmış bulunduğu fesat tohumu neticesinde, dağılma aşamasına gelen Yunan Küçük Asya/Anadolu Orduları’na tekrar verdiği fırsatlarla, bilindiği üzere, bilahare Sakar- ya ötelerine kadar tahrip ettirdiği düşman işgal sahasını, aklınca, beyanatında az göstermek ve kendi hesabına kitaba mı uydurmak is- tiyor? Yoksa, sözü, bozuk ahlakıyla sebebiyet verdiği fuzuli düşman işgallerinin başka bir safhasına getirmek suretiyle sayıklıyor mu?.. Bu cihet kesinlikle anlaşılamıyor. Hakikati ortaya koymak için gerekmemiş olsa idi, Mustafa Ke- mal’in, özellikle beni ilgilendiren safhalara ilişkin safsatalarından uzun uzadıya bahse lüzum görmezdim. Zira, onun, değil bir cum- hurbaşkanına, mert bir askere bile yakışmayacak derecelerde küçü- lerek-alçalarak, tırnağı ve diliyle mezbelelere gömdüğü gerçekleri araştırma ve ortaya koyma yolunda ben de eğiliyor ve küçülüyorum. Çünkü, bendenizce –Mustafa Kemal gibi, değil yapmadığını– hamiyyet gereği yaptığını tekrarlamak dahi bir tür küçüklüktür. Bu zihniyetledir ki, beş senedir onlar yalan söylüyor, iftira ediyorlar; bense susuyorum. Yunanlıların 1920 yılı Haziran ayı zarfında yapılan genel taar- ruzlarını kırmak ve durdurmak amacıyla yapılan mücadelelerimiz sırasında Afyonkarahisar’ından, Mustafa Kemal’den aldığım son şifreli telgrafın içeriği şudur: Mustafa Kemal Paşa’nın telgrafı Suret Afyon 11 Temmuz 1920 Şifreli Demirci havalisinde Ethem Beyefendi’ye
40 Nutuk’a Cevaplar Demirci’yi geri alan kahraman müfrezelerinizin daimi ve yo- kedici saldırılarının tesiriyle bozulan savaş vaziyetlerini düzeltme derdine düşen Yunan kuvvetlerinin ileri harekatının gevşediği, cep- helerden gelen son raporların içeriğinden anlaşılmaktadır. Sol kana- dınızı tehdit eden düşman kuvvetinin bu cepheden geri alındığı ve Kula istikametinden sevkolunduğu aldığımız haberlerdendir. Size yardımcı olmak üzere bir bölük askerin yola çıkarılması hususu, şimdi Uşak civarındaki fırka kumandanlığına emredilmiştir. Benim Ankara’ya dönme mecburiyetim ortaya çıkmıştır. Sebepleri- nin izahı, şifre ile de olsa uygun değildir. Bu konuda sözlü olarak şah- sınızı keyfiyetten haberdar etmek üzere Tevfik Rüşdü Bey’le (Aras) Hüsrev Sami Bey (Kızıldoğan), tarafınıza hareket etmişlerdir. Gözlerinden öper, başarılarınızı cân u gönülden tebrik ederim, efendim. Büyük Millet Meclisi başkanı Mustafa Kemal Meclis heyeti ve Mustafa Kemal Paşa’nın cepheden Ankara’ya dönüşüne ilişkin açıklamaları15 Yukarıdaki telgrafı aldıktan iki gün sonra idi, şimdiki Dışişleri bakanı Tevfik Rüşdü Bey ile Eskişehir mebusu Hüsrev Sami Bey, Demirci havalisinde benimle buluştular. Mustafa Kemal’in dönüşü hakkında bana şu izahatı vermişlerdi: Yunan taarruzunun durdurulmasına imkan kalmadığı Anka- ra’da yayılmış; benim de Demirci harbinde şehid düştüğümü işit- mişler; fakat, gizli tutuluyormuş. Kısacası, Meclis’te heyecan ve asa- biyet başgöstermiş; binaenaleyh, Mustafa Kemal bu hususta izahat vermeye, Meclis’i yatıştırmaya gitmiş imiş!. Mustafa Kemal’in, o zaman –belirtildiği üzere– Afyon’dan telgrafla sık sık başarı temennisinden başka bir fayda ve kerametini görmediğim için, Ankara’nın sevgisi/sevgi gösterisi beni şüphesiz etkileyemezdi. Bu iki zatı, böylesi faydasız bir malumat getirmek üzere savaş alanına göndereceğine, yara sarmak üzere birkaç doktor 15 Müsavat, sayı: 39, 5 Eylül 1928, s. 3. (haz.)
Çerkez Ethem 41 göndermiş olsa idi, elbette beni daha fazla memnun etmiş olurdu. Bunu, o vakit, gelen o iki kişiye de şaka yollu söylemiş idim. Yahya Galib olayı ve Meclis’in kapısının önüne dikilecek sehpa İşin asıl sebebi şudur: Mustafa Kemal Paşa, o zamanlar, aşağıda gelecek sebepler dolayısıyla bana her zamankinden ziyade hoş gö- rünme gereği duyuyordu. Yozgat isyanında mahalli mutasarrıfın, kötü yönetim ve suistimalleriyle, o bölgede meydana gelen isyanın sorumlularından olduğu, Umum Kuvâ-yı Te’dîbiye divan-ı harp he- yetinin inceleme ve araştırmalarından anlaşılmış idi. Halkın çeşitli şikayetlerine rağmen, Ankara valisi Yahya Galib Bey’in (Kargı) mu- tasarrıfı yerinde bıraktığı ve Mustafa Kemal’in etkisiyle, hakkında tahkikat dahi yapılamadığı kesinlik kazanmış-anlaşılmış idi. Bu yüzden, divan-ı harp, olağanüstü yetkisine dayanarak, Mustafa Ke- mal’in özel adamı olan mutasarrıfı tutuklamış, hadise üzerine görev- den el çektirilen Galib Bey’in de bulunduğu yerde sorgulanmasına lüzum görmüş idi. Bu gidişle sıranın kendisine geleceğini anlayan Mustafa Kemal, eski vali Yahya Galib Bey’in kımıldayamayacak bir halde yatakta hasta bulunduğuna dair, o vakit İçişleri bakanı bulunan Cami Bey (Baykurt) vasıtasıyla sahte bir rapor düzenleterek telgrafla Kuvâ-yı Te’dîbiye kumandanlığına bildirmek suretiyle hilebazlık yoluna sap- mış idi. Hatta, bununla da tatmin olamayan Mustafa Kemal, gele- ceğini garanti altına almak amacıyla, Bursa’da izinli olarak bulunan Saruhan (Aydın) mebusu Reşid Bey’e; “Çok önemli bir meselenin çözümü için süratle Ankara’ya yeti- şiniz!” anlamındaki acele telgrafla Reşid Bey’i Ankara’ya çağırarak bu meselenin kapatılması hususunda aracılık yaptırmış idi. Adetleri çok olan aradaki arabozucular Mustafa Kemal’i büsbü- tün vehim ve kuruntuya sevketmişler; “Kuvâ-yı Te’dîbiye kumandanı Ethem Bey, dönüşünde adalet seh- pasını Meclis’in kapısı önüne dikme düşüncesindedir” demişlerdi. Bu böyle olacak, talihi yâver olan Mustafa Kemal belki cezaya
42 Nutuk’a Cevaplar layık görülecek idi. Çünkü, bu isyan dolayısıyla, her iki taraftan bir- çok vatan evladının kanları heder olmuş ve düşman da fırsat bulmuş idi!.. Ancak, müteakiben meydana gelen, Yunan ordusunun müthiş taarruzu, bu gibi maziye ve ayrıntıya ait vazifeleri –adlî de olsalar– unutturmuş; vatan kaygısı, saf ve samimi kalplerde herşeye galebe çalmış idi. Yeşil Ordu ve Yeni Dünya gazetesinin Ankara’ya nakli Bir de, Mustafa Kemal’in burada tekrarladığı “Yeşil Ordu” teş- kilatı aynen vaki değilse de, söylemediği ve saptırmaya çalıştığı bir keyfiyet daha vardır ki, şöyle cereyan etmiş idi: Milli harekatta vatandaşlar arasında gaye ve hareket/faaliyet bir- liğinin gereklilik ve meşruluğunu millete telkin etmek, hükümetin hukuk eşitliğine riayet ve kanunun hükmünü herkes hakkında eşit olarak tatbik etmesiyle kamuoyunun güvenini kazanmak üzere, Es- kişehir’de –mesleği demokrat olan– Yeni Dünya adında bir gazete çıkartmakta ve zorunlu giderlerini karşılamakta idim. Bu gazetenin yayına başlaması, Anadolu’da karşı ihtilal ve isyanların bastırılmasın- dan sonra ve bahsi geçen ikinci cephenin kuruluşunu müteakip idi. Bir müddet sonra, Kütahya’da tedavi altında bulunduğum sı- rada, sözkonusu gazete ve matbaanın Ankara’ya nakledilerek daha liberal bir içerikte ve Hakkı Behiç Bey’in gözetimi altında yayım- lanmasına müsaade etmekliğim hakkında Mustafa Kemal’den şu mealde bir mektup aldım: Mustafa Kemal Bolşevik’tir –mühim bir vesika-i tarihiye– Mektup16 Ethem Beyefendi Doğu sınırlarımızdaki Ermeni gailesi kesin zafer ile bugün le- himizde son bulmuştur. Bizim için pek müsait şartlarda aramızda antlaşma yapılmak üzeredir. Bundan başka, geçende verdiğim kısa malumat veçhile, diğer haricî vaziyetimizin de memnuniyet verici bulunduğunu müjdelerim. 16 Çerkes Ethem Bey’in, milli harekat esnasında, Kütahya’da tedavi altında bulunduğu sırada, Diyarbekir mebusu Hacı Şükrü Bey eliyle aldığı mektuptur. (Müsavat)
Çerkez Ethem 43 Eskişehir’de yayımlanan Yeni Dünya gazetesinin bundan böyle Ankara’da çıkarılmasını dostlar arasında pek ziyade uygun ve yerin- de bulmaktayız. Hakkı Behiç Bey’in mektubunda, bu konuda size gerekli ve ayrıntılı bilgi verildiğinden, burada bahsi uzatmayacağım. Yalnız şurasını arzederim ki, Ankara’da ‘Üçüncü Enternasyonel’e bağlı bir genel merkez oluşturduk. Bu cemiyete ‘ben’, ‘sen’ ve Refet Bey alındık. Hakkı Behic Bey heyetin genel sekreteridir. Buna ciddi bir surette çalışmak, ilmî ve pratik gayret lazımdır, halkımızın çıkarları bunu gerektirmektedir. Bu hususta düzenlenmekte olan program, tamamlandığında size gönderilecektir ki, derhal gerekli yerlerde şu- beler açılmasına [Halk Fırkaları (Müsavat)] himmet buyurursunuz. Şimdilik elzem olan, matbaanın hemen Ankara’ya nakline mü- saade etmenizdir. Hacı Şükrü Bey matbaanın taşınmasıyla görevli- dir. Zayiat olmamasına dikkat edecektir. Hakkı Behiç Bey birade- rimizin gayret ve liyakatının derecesine sizin de benim gibi emin bulunduğunuza ümitvarım. Baki afiyet muhterem yoldaş! Mustafa Kemal Ben bu konudaki görüşlerimi, vaat olunan programı okuduk- tan, gördükten sonra bildireceğimi sözlü olarak Hacı Şükrü Bey’e söylemiş ve Eskişehir’deki Yeni Dünya Matbaası’nın Ankara’ya nak- line izin vermiş idim. Bundan sonra da, bazı ufak cereyanlara göre geçici olarak sevko- lunan sözkonusu gazete, eski mesleğinde ve son günlerimize kadar hayli müddet devam etmiş; tabiidir ki, Mustafa Kemal’in kişisel ar- zusuna alet olmasına meydan verilmemiş idi. İşte, Yeşil Ordu teşki- latı diye izah ve teviline önem verdiği mesele, hiçbir zaman sabit bir vaziyet alamamış ve bence önemli bir keyfiyet olarak kabul olun- mamış idi. Konya isyanı ve Çerkes Ethem Bey17 Yine Milliyet’te, “Konya isyanı ve Çerkes Ethem Bey” başlıklı beyanata gelince, Mustafa Kemal diyor ki: 17 Müsavat, sayı: 39, 5 Eylül 1928, s. 4. (haz.)
44 Nutuk’a Cevaplar “1920 Ekim’inde, Konya’da, İstanbul’un tahrikleri sonucunda bir isyan hareketi başgöstermiş ve hızla yayılmıştır. Yunan cephesin- den, Ankara’dan, Adana cephesinden getirtilmek zorunda kalınan askerî kuvvetler isyanı bastırmakla beraber son nokta konularak hu- zur ve sükun sağlanamamıştır. “Ordu başka unsurlardan oluşmakta idi. Düzensiz ve zapturapt sız kuvvetleri kaldırıp orduyu muntazam bir şekilde takviye etme zarureti Milli Mücadele’nin zorunluluklarından olmuş idi. Çerkes Ethem ile hempaları bu önlemlere şiddetle karşı çıktılar. Mücadele Millet Meclisi’ne kadar sıçradı. Zapturapt o derece bozuldu ki, Ekim sonlarında Batı Cephesi kumandanı, Genelkurmay Başkanlığı’nın arzusuna aykırı olarak, düzensiz kuvvetler tarafından lokal bir başarı elde edilmesi arzusuyla münferit bir Yunan fırkasına karşı taarruza geçmeye mecbur kaldı. “İntizamdan yoksun bir surette taarruz eden kıtalarımız maale- sef ağır bir yenilgiye uğradı ve Yunanlılara bir muvaffakiyet fırsatı verildi. Bu olaylar üzerine, Batı Cephesi kumandanı Ali Fuad Paşa geriye çağırılarak Moskova büyükelçiliğine gönderildi. Onun yeri- ne, ikiye ayrılan Batı Cephesi’ne İsmet ve Refet Paşalar memur edil- di. Yeni kumandanların görevleri, düzensiz teşkilatın ruh ve usulü- nü ortadan kaldırarak hızlı bir şekilde düzenli bir ordu ve güçlü bir süvari kuvveti kurmak idi. İsmet Paşa, geçici olarak Genelkurmay’ın başında bulunuyordu. Bilahare, bu makam, hala Genelkurmay baş- kanı olan Fevzi Paşa’ya verilmiştir...” Çerkes Ethem’in Mustafa Kemal Paşa’nın iddialarına cevapları Cevap: “Konya isyanı ve Çerkes Ethem” kelimelerinin bir ara- da ve burada hiç münasebeti yoktur. Anlaşılıyor ki, Mustafa Kemal, pek önemsiz ve Delibaş adında şuursuz ve gayesiz bir herifin galeya- nı sonucu başgösterip Demirci Efe ile Refet Bey idaresinde hemen gönderilen, özel olarak oluşturulmuş kuvvetler tarafından bastırılan Konya isyanını tahrif ederek aktarırken, o tarihten dört ay sonra, bana karşı yaptığı, ihtirasını tatmin etme gayesinden kaynaklanan
Çerkez Ethem 45 nankörlüğü örtmek için zemin hazırlamaya başlamış ve bunun için de bu kelimeleri hiç alakasız bir araya toplamış olacaktır. Arzedeyim: Konya isyanı; cephelerde sükunetin her zamankinden ziyade hüküm sürdüğü ve daha önceki genel isyanlardan sonra muntazam fırkaların ve düzenli kıtaların teşkiline izin verdiği zamanlardan hayli müddet sonra ve belirtilen şekilde olmuştur. Demirci muharebesini müteakip yeniden kurulan Gediz cephe- sini sonuna kadar müdafaa eden kumandam altındaki Birinci Kuvâ- yı Seyyare kuvvetleri de, fırka teşkilatında bu nizamiye fırkaları ara- sında tesbit edilmiş bulunuyordu. “Lokal bir harpte düşmana başarı fırsatı verildi” sözü de gerçek dışıdır. Bir süre önce Uşak’tan, hareket üssünden yaptığı ani bir taarruzla haylice uzaklaşan ve Gediz’i işgale muvaffak olduktan sonra saldırılarıyla Kütahya’yı bir müddet tehdit eden ve fakat Kuvâ-yı Seyyare’nin daimi mücadele ve savaşları kar- şısında Gediz’e geri çekilerek savunma pozisyonunu tercihle orada kalmak isteyen albay Kondilis adında cesur bir kumandanın idare- sindeki bir Yunan fırkası münferit bir halde tahkimatını yapmış ve konumlanmış bulunuyordu. Alayund toplantısı Düşman düşmana rahmet okumaz. Ben bunu, genç ve dinç fırkalarımızın ciddice bir yardımıyla elde edilecek bir zafer fırsatı, bir kelepir görmüş idim. Binaenaleyh, Batı Ordusu kumandanı Ali Fuad Paşa’nın bu hususta dikkatini çektim. O da, ayrıca yaptırdığı tahkikat ve keşifler neticesinde, müracaatımı uygun bulmuş ve bu hususta görüşmek üzere bazı fırka kumandanlarını bir gün Alayund istasyonuna davet etmiş idi. Burada toplanan kişiler arasında, o vakit grup kumandanı olan albay Köprülü Kazım Bey (Özalp), onbirinci tümen kumandanı yarbay Arif Bey (Ayıcı), sekizinci tümen kuman- danı yarbay İzzeddin Bey (Çalışlar) ve bendeniz de bulunmuştum. Toplanma sebebimiz olan “savaşta nasıl bir yol izlenmesi gerekti- ği”ne geçmeden önce, Konya’da bir isyan çıktığını henüz haber alan Ali Fuad Paşa, isyanın bastırılmasına fırkamla birlikte benim gitme-
46 Nutuk’a Cevaplar mi uygun gördüğünü söyledi ve görüşümü istedi. Ben de, cevaben, Konya isyanının önemsiz bulunacağını ve bunun için cephelerin müdafaasıyla muvazzaf fırka halinde bir bölük kuvvetin sevkine lüzum hissettiğimi; Ankara’da ve gerilerde yeni teşekkül eden kıta- ların yeterli olduğunu ve bu vazifeye benden başka birinin memur edilmesi mütalaasında bulundum, rahatsızlığımdan da bahsettim. Ankara ile yapılan haberleşmeden sonra, isyanın bastırılmasına, aynı zamanda İçişleri bakanı olan Refet Bey memur edilmiş idi. Bununla birlikte, cephelerden de birer miktar kuvvetin Refet Bey’in emrine sevki kararlaştırıldığından, aldığım emir gereğince ben de, Abaza Mehmed Bey adında bir yüzbaşının kumandasında, Kuvâ-yı Seyyare’den bir müfreze göndermiş idim ki, Konya’ya sa- vaşarak giren ilk müfreze de bu idi. Kısacası, Konya isyanı, kıtala- rın varışından itibaren, nihayet beş-altı gün zarfında esas itibariyle bastırılmış, Konya’nın merkezi de daha ilk günü geri alınmış idi. Sükunet, Mustafa Kemal’in söylediğinin aksine olarak, o derecede idi ki, belki Mustafa Kemal’in saltanatı döneminde böyle bir hal bu millete nasip olmamış ve olamayacaktır. Hayır-şer, Konya isyanıyla benim alakam işte bundan ibarettir. Gediz’de Yunan fırkasına taarruz Her ne ise, gelelim sadede: Mezkur Alayund toplantısında, bu isyanı engel görmeyen ordu ve fırka kumandanları Gediz’de bulunan Yunan fırkasına bir baskın taarruzu yapmaya karar vermiş idiler. Bu taarruza üçer bin mevcut- lu sekizinci, onbirinci fırkalarla dörtbin mevcutlu Kuvâ-yı Seyyare süvari fırkası katılacak idi. Kuvâ-yı Seyyare, düşmanın Uşak istika- metinden geri çekiliş hattını kesecek ve destek güç gelmesini engel- leyecek, düzenli piyade fırkaları da düşman mevzilerine, üstün mik- tardaki toplarla şiddetli bombardımandan sonra saldıracak idiler. Ali Fuad Paşa’nın da bizzat katıldığı bu harbe üç-beş gün zarfın- da girişildi. Toplar, geceden, düşmandan habersizce hakim mevzi- lere yerleştirilmiş ve sabahleyin şiddetli bir topçu ateşini müteakip taarruz başlamış bulunuyordu.
Çerkez Ethem 47 Kuvâ-yı Seyyâre’nin Gediz taarruzundaki hizmetleri18 Kumandam altındaki Kuvâ-yı Seyyare kıtaları da, daha önce aldıkları emir ve talimat gereğince, geceden, Yunan fırkasının geri çekilişini imkansız bırakan bir konum almış ve ikinci top sesinin işitilmesiyle birlikte düşmanın telefon haberleşmesini ve tellerini kesmiş, Köprühan’daki irtibat karakolunu etkisiz hale getirerek, elde ettiği birkaç esiri de bilgi edinmek için derhal ordu karargahına sevketmiş idi. Müteakiben, geri çekiliş hattının tehdit olunduğunu haber alan Yunan fırkası kumandanı, keşif ve irtibat görevini temin maksadıy- la bir süvari müfrezesini Uşak istikametine hareket ettirmiş ise de, Kuvâ-yı Seyyare’nin bir müfrezesi tarafından çatışma yoluyla Ge- diz’e ric‘ata mecbur edilmiş ve kayıp da verdirilmiş idi. Yunan fırkası kumandanı, daha önce hazırladığı tahkimata gü- venerek siperlerde inatla müdafaayı tercih etmiş olmakla beraber, üstün miktardaki top ateşine karşılık kendi toplarını dahi kullan- maya bir müddet sonra meydan bulamamış ve fakat arazinin dağlık ve engebeli olmasından yararlanarak savunma hattının ilerilerinde kuvvetli pusular kurmuş; hatta, harbin ilk safhalarında, onbirinci fırkaya mensup iki bölük miktarındaki düzenli bir kıtayı pusuya düşürerek esir almaya da muvaffak olmuş idi. Ani olarak ortaya çı- kan bir sis ile onbeş adım ilerisini görme imkanını ortadan kaldıran meltem hava da, savunma pozisyonu alan düşmana daha uygun bir zemin sağlıyordu. Çerkes Ethem’in Ali Fuad Paşa’ya gönderdiği rapor Mesafenin uzaklığı ve daha ziyade arazinin sarplığı dolayısıyla düzenli fırkalarla Kuvâ-yı Seyyare arasında haberleşme ve bağlan- tı ancak süvari postalarıyla temin edilebiliyordu. Zaten, mevki bu iki kuvveti ayırdığı gibi vazife de, yukarıda söylenildiği üzere, baş- ka başka belirlenmiş idi. Düşmanla daha sıkı temas ve mücadelede bulunan piyade fırkalarımızın ilk planlarında başarılı olamadıkları bizce anlaşılmış ve keşif raporlarıyla da desteklenmiş idi. Son sa- 18 Müsavat, sayı: 43, 3 Teşrin-i Sani 1928, s. 3. (haz.)
48 Nutuk’a Cevaplar atlarda, her iki tarafın silah seslerinden, Yunan kuvvetlerinin karşı taarruza geçtiklerini de tahminde gecikmemiş bulunuyordum. Bu bakımdan, Kuvâ-yı Seyyare’nin, belirtildiği üzere, esas olarak yeri- ne getirdiği görevlerle yetinmeyerek, eldeki ihtiyat kuvvetlerimle düşman fırkasını tazyike ve Gediz’e doğru ilerlemelerine mani olan düşman siperleri üzerine kesin taarruz emrini verdim. Ve Ali Fuad Paşa’ya da; “Vaziyetiniz hakkındaki kesin tahminim... budur. Biz şöyle bir hareketi uygun bulduk, bir kısım kuvvetle de buna başvurduk. Şayet tahminimizde yanılmamış isek, düşmanı müdafaa vaziyetinde meş- gul etmeye orada fırkaları mecbur tutar ve bize de süratle emir gön- derir iseniz, yetkim altındaki ihtiyat kuvvetimle giriştiğim son askerî hareketi, diğer Kuvâ-yı Seyyare kuvvetiyle takviye ederek, buradan düşman üzerine kesin bir taarruza geçmek taraftarıyım. Uşak’tan gelecek Yunan imdat kuvvetine dair henüz bir eser görülememekte- dir. İhtimal ancak akşamdan sonra, Köprühan’ın güneyinde Kuvâ- yı Seyyare’nin ileri kollarıyla temas sağlayabileceklerdir. Eğer talih yardım ederse, biz o vakte kadar ortadaki gaileyi kaldırmış olacağız.” şeklinde bir rapor göndermiş ve emrin süratle gelmesi halinde akşa- ma kadar kuvvetlerimizin Yunanlıların ana mevzilerine aksi istika- metten taarruzu üzerine aldığını tekrarlamış idim. Düzenli kıtaların geri çekilmesi Ne yazık ki, raporun karargaha ulaşmasından önce, sözkonusu komutanın yazmış ve bana göndermiş olduğu emirnamede, düzenli kuvvetlerin ric‘ata başladıkları ve kuzeydoğuya doğru çekilmekte ol- dukları bildirilmekte ve Kuvâ-yı Seyyare müfrezelerinin de ona göre çekilmeleri emredilmekte, onbirinci fırka efradından firar eden as- kerlerin yakalanmaları hususunda süvari postalarının sevki tavsiye olunmakta idi. Bu geri çekilme emri ve bilgi elimize epey bir müddet sonra geç- miş, gecenin karanlığı bastırmış bulunuyordu. Tam o aralık düzenli kuvvetlerle düşman arasındaki silah seslerinin kesilmiş bulunması, fırkaların düşmanla teması kestiklerine yeterli delil idi. Halbuki, bu
Çerkez Ethem 49 sırada, bahsedildiği üzere, Kuvâ-yı Seyyare’nin, düşmanın ana kuv- vetlerinin mevzilerine geriden tazyiki hedefleyen ve bir müfrezesiy- le daha önce ilk Yunan münferit siperi üzerine yaptığı taarruz başa- rıyla sonuçlanmış, düşman mevzii, tarafımızdan henüz işgal edilmiş olup karşılıklı hafif silah atışı bu istikamete özgü kalmak üzere her tarafta savaş hali yerini sükunete bırakmış idi. Kısacası, aldığım emir gereğince çeşitli mevkilerde vaziyet almış bulunan Kuvâ-yı Seyyare’ye, Köprühanı’nın doğusundaki yakın bir vadiye çekilmelerini emrettim. Karşımızda azim ve sebatla ve hele son karşı taarruzuyla cidden fevkaladelik gösteren albay Kondilis kumandasındaki Yunan fırkası, artık şüphesiz tehlikeli bir vaziyet atlatmış ve daha emin bir vaziyet almaya da mecburiyet hissetmiş idi.19 19 Sonunda “daha var” notu düşülmesine rağmen, tefrikanın devamı gelmemiş ve herhangi bir açıklama da yapılmamıştır. (haz.)
Search
Read the Text Version
- 1
- 2
- 3
- 4
- 5
- 6
- 7
- 8
- 9
- 10
- 11
- 12
- 13
- 14
- 15
- 16
- 17
- 18
- 19
- 20
- 21
- 22
- 23
- 24
- 25
- 26
- 27
- 28
- 29
- 30
- 31
- 32
- 33
- 34
- 35
- 36
- 37
- 38
- 39
- 40
- 41
- 42
- 43
- 44
- 45
- 46
- 47
- 48
- 49
- 50
- 51
- 52
- 53
- 54
- 55
- 56
- 57
- 58
- 59
- 60
- 61
- 62
- 63
- 64
- 65
- 66
- 67
- 68
- 69
- 70
- 71
- 72
- 73
- 74
- 75
- 76
- 77
- 78
- 79
- 80
- 81
- 82
- 83
- 84
- 85
- 86
- 87
- 88
- 89
- 90
- 91
- 92
- 93
- 94
- 95
- 96
- 97
- 98
- 99
- 100
- 101
- 102
- 103
- 104
- 105
- 106
- 107
- 108
- 109
- 110
- 111
- 112
- 113
- 114
- 115
- 116
- 117
- 118
- 119
- 120
- 121
- 122
- 123
- 124
- 125
- 126
- 127
- 128
- 129
- 130
- 131
- 132
- 133
- 134
- 135
- 136
- 137
- 138
- 139
- 140
- 141
- 142
- 143
- 144
- 145
- 146
- 147
- 148
- 149
- 150
- 151
- 152
- 153
- 154
- 155
- 156
- 157
- 158
- 159
- 160
- 161
- 162
- 163
- 164
- 165
- 166
- 167
- 168
- 169
- 170
- 171
- 172
- 173
- 174
- 175
- 176
- 177
- 178
- 179
- 180
- 181
- 182
- 183
- 184
- 185
- 186
- 187
- 188
- 189
- 190
- 191
- 192
- 193
- 194
- 195
- 196
- 197
- 198
- 199
- 200
- 201
- 202
- 203
- 204
- 205
- 206
- 207
- 208
- 209
- 210
- 211
- 212
- 213
- 214
- 215
- 216
- 217
- 218
- 219
- 220
- 221
- 222
- 223
- 224
- 225
- 226
- 227
- 228
- 229
- 230
- 231
- 232
- 233
- 234
- 235
- 236
- 237
- 238
- 239
- 240
- 241
- 242
- 243
- 244
- 245
- 246
- 247
- 248
- 249
- 250
- 251
- 252
- 253
- 254
- 255
- 256
- 257
- 258
- 259
- 260
- 261
- 262
- 263
- 264
- 265
- 266
- 267
- 268
- 269
- 270
- 271
- 272
- 273
- 274
- 275
- 276
- 277
- 278
- 279
- 280