100 Nutuk’a Cevaplar fin feverânı neticesi olarak başgösterip derhal Demirci Efe ile Re- fet Bey’in idaresinde gönderilen mürettep kuvvetler tarafından itfâ olunan Konya isyanını tahrîfen mevzu-i bahs eylerken, (o) tarihten dört ay sonra, bana karşı tatmin-i ihtiras maksat ve gayelerinden mütevellit irtikap eylediği nankörlüğü örtmek için zemin ihzârına başlamış ve bunun için bu kelimeleri bilâ-münasebet bir araya top- lamış olacaktır. Arzedeyim: Konya isyanı, cephelerde sükunetin her zamandan ziyade hü- küm-fermâ olduğu ve daha evvelki umumi isyanlardan sonra mun- tazam fırkaların ve kıtaat-ı nizamiyenin teşkiline muvaffakiyet el- verdiği zamanlardan hayli müddet sonra, ber-vech-i ma‘rûz şekilde vukubulmuştur. Demirci muharebesini müteakip yeniden teşkil edilen Gediz cephesini nihayete kadar müdafaa eden, kumandam altındaki Bi- rinci Kuvâ-yı Seyyare kuvvetleri de, fırka teşkilatında bu nizamiye fırkaları meyânında tesbit edilmiş bulunuyordu. “Mevziî bir harpte düşmana muvaffakiyet fırsatı verildi” sözü dahi hilaf-ı hakikattır. Bir müddet evvel Uşak’tan, üssü’l-harekesinden ani yaptığı bir ta- arruzla haylice uzaklaşan ve Gediz’i işgale muvaffak olduktan sonra tecavüzâtıyla bir müddet Kütahya’yı tehdit eyleyen ve fakat Kuvâ-yı Seyyare’nin mütemadi mücadelât ve muharebâtı karşısında Gediz’e ric‘atla müdafaa vaziyeti(ni) ihtiyâr eyleyip, orada kalmak isteyen miralay Kondilis namında bir cesur kumandanın idaresinde bir Yunan fırkası münferit bir halde tahkimatını yapmış, ahz-ı mevki etmiş bulunuyordu. (Alayund toplantısı) Düşman düşmana rahmet okumaz. Ben bunu, genç ve dinç fır- kalarımızın ciddice bir muavenetiyle elde edilecek bir zafer fırsatı, bir kelepir görmüş idim. Binaenaleyh, Garp Ordusu kumandanı Ali Fuad Paşa’nın bu hususta nazar-ı dikkatini celp eyledim. Mü- şarünileyh dahi, ayrıca yaptırdığı tahkikat ve keşfiyat neticesinde, müracaatımı muvafık bulmuş; bu bapta görüşmek üzere bazı fırka
Çerkez Ethem 101 kumandanlarını bir gün Alayund istasyonuna davet eylemiş idi. Burada içtima eden zevat meyânında, o vakit grup kumandanı olan miralay Köprülü Kazım Bey (Özalp), onbirinci fırka kumandanı kaymakam Arif Bey (Ayıcı), sekizinci fırka kumandanı kaymakam İzzeddin Bey (Çalışlar) ve acizleri de bulunmuştum. Sebeb-i içtimaımız olan hareket-i harbiyeye nakl-i kelamdan ev- vel, Konya’da bir isyan zuhur eylediğini henüz haber alan Ali Fuad Paşa, isyanın teskinine fırkamla benim gitmemi muvafık gördüğü- nü söyledi ve mütalaamı istedi. Ben de, cevaben, Konya isyanının ehemmiyetten âri bulunacağını ve bunun için cephelerin müda- faasıyla muvazzaf fırka halinde (her)hangi bir cüz’-i tâm kuvvetin sevkine lüzum hissettiğimi; Ankara’da ve gerilerde yeni teşekkül eyleyen kıtaatın kafi olduğunu ve benden başka diğer bir zatın bu vazifeye memur edilmesi mütalaasında bulundum, rahatsızlığımı da mevzu-i bahs eyledim. Müşarünileyh, Ankara ile bi’l-muhabere, müteakiben, aynı zamanda Dahiliye nazırı bulunan Refet Bey, isya- nın teskinine memur edilmiş idi. Maamafih, cephelerden de birer miktar kuvvetin Refet Bey’in emrine sevki takarrur ettiğinden, telakki ettiğim emir mucibince ben de, Abaza Mehmed Bey namında bir yüzbaşının kumandasın- da, Kuvâ-yı Seyyare’den bir müfreze göndermiş idim ki, Konya’ya harben dahil olan ilk müfreze de bu idi. Hülasa, Konya isyanı, kı- taat-ı te’dîbiyenin muvasalatından itibaren, nihayet beş-altı gün zarfında esas itibariyle söndürülmüş, nefs-i Konya ilk günü istirdat edilmiş idi. Sükunet, Mustafa Kemal’in söylediğinin aksine olarak, o derecede idi ki, belki Mustafa Kemal’in zaman-ı saltanatında öyle bir hal bu millete nasip olmamış ve olamayacaktır. Hayır ve şer, Konya isyanıyla benim alakam bundan ibarettir. (Gediz’de Yunan fırkasına taarruz) Her ne ise, gelelim sadede: Mezkur Alayund içtimaında, bu isyanı mani görmeyerek, ordu ve fırka kumandanları Gediz’de bulunan Yunan fırkasına bir baskın taarruzu yapmaya karar vermiş idiler. İşbu taarruza üçer bin mevcut-
102 Nutuk’a Cevaplar lu sekizinci, onbirinci fırkalarla dörtbin mevcutlu Kuvâ-yı Seyyare süvari fırkası iştirak eyleyecek idi. Kuvâ-yı Seyyare, düşmanın Uşak istikametinden hatt-ı ric‘atını kesecek ve kuvve-i muavine gelmesine mani olacak, nizamiye piyade fırkaları da düşman mevzilerine, fâik miktardaki toplarla, şiddetli bombardımandan sonra taarruz eyle- yecek idiler. Bizzat Ali Fuad Paşa’nın isbat-ı vücut eylediği bu harbe üç-beş gün zarfında müsâraat olundu. Toplar, geceden, düşmandan haber- sizce hakim mevzilere yerleştirilmiş ve ale’s-sabah şiddetli bir topçu ateşini müteakip taarruz başlamış bulunuyordu. (Kuvâ-yı Seyyâre’nin Gediz taarruzundaki hizmetleri)60 Kumandam altındaki Kuvâ-yı Seyyare kıtaatı dahi, daha ev- vel aldıkları emir ve talimat mucibince, geceden, Yunan fırkasının ric‘atını imkansız bırakan bir vaziyet almış ve ikinci top sesinin işi- tilmesiyle beraber düşmanın telefon muhaberâtını ve tellerini kat‘ eylemiş, Köprühan’daki irtibat karakolunu tenkil ederek elde ettiği birkaç esiri dahi malumat istihsali için hemen ordu karargahına sev- keylemiş idi. Müteakiben, hatt-ı ric‘atının tehdit olunduğunu istihbar eden Yunan fırkası kumandanı, keşif ve irtibat vazifesini temin maksa- dıyla bir süvari müfrezesini Uşak istikametine tahrik eylemiş ise de, Kuvâ-yı Seyyare’nin bir müfrezesi tarafından bi’l-müsâdeme Ge- diz’e ric‘ata mecbur edilmiş ve telefat da verdirilmiş idi. Evvelce ihzâr eylediği tahkimata müsteniden Yunan fırkası ku- mandanı siperlerde muannidâne müdafaayı ihtiyâr etmiş olmakla beraber, fâik miktardaki top ateşine mukabil kendi toplarını bile is- timale bir müddet sonra meydan bulamamış ve fakat arazinin dağlık ve arızalı olmasından bilistifade hatt-ı müdafaanın ilerilerinde kuv- vetli pusular kurmuş; hatta, harbin ilk safhalarında, onbirinci fırkaya mensup iki bölük miktarındaki bir kıt‘a-i nizamiyeyi pusuya düşüre- rek esir almaya da muvaffak olmuş idi. Ani olarak zuhur eden bir sis ile onbeş hatve ilerisini görmek imkanını selp eden meltem hava da, 60 Müsavat, sayı: 43, 3 Teşrin-i Sani 1928, s. 3. (haz.)
Çerkez Ethem 103 tedafüi vaziyet alan hasma daha müsait bir zemin teşkil eyliyordu. (Çerkes Ethem’in Ali Fuad Paşa’ya gönderdiği rapor) Mesafenin uzaklığı ve daha ziyade arazinin sarplığı dolayısıyla nizamiye fırkalarıyla Kuvâ-yı Seyyare arasında muhabere ve muvâ- sala ancak süvari postalarıyla temin edilebiliyordu. Zaten, mevki bu iki kuvveti ayırdığı gibi vazife de, yukarıda söylenildiği üzere, başka başka tayin olunmuş idi. Düşmanla daha sıkı temas ve mücadelede bulunan piyade fırkalarımızın ilk planlarında muvaffak olamadıkları bizce anlaşılmış ve keşif raporlarıyla da teeyyüt eylemiş idi. Son saat- larda, her iki tarafın silah seslerinden, Yunan kuvvetlerinin mukabil taarruza geçtiklerini de tahminde gecikmemiş bulunuyordum. Bina- enaleyh, Kuvâ-yı Seyyare’nin ber-vech-i ma‘rûz esas olarak ifa eyledi- ği vezâ’ifle iktifa etmeyerek, elde olan ihtiyat kuvvetlerimle düşman fırkasını tazyike ve Gediz’e doğru ilerlemelerine mani olan düşman siperleri üzerine kat‘i taarruz emrini verdim. Ve Ali Fuad Paşa’ya da; “Vaziyetiniz hakkındaki kat‘i tahminim... budur. Biz şöyle bir hareketi muvafık bulduk, bir kısım kuvvetle (de) tevessül eyledik. Şayet tahminimizde yanılmamış isek, düşmanı müdafaa vaziyetinde işgale orada fırkaları mecbur tutar ve bize de süratle emir gönderir iseniz, salahiyetim altındaki ihtiyat kuvvetimle tevessül eylediğim son hareket-i askeriyeyi, diğer Kuvâ-yı Seyyare kuvvetiyle takviye ederek, buradan düşman üzerine kat‘i bir taarruza geçmek taraf- tarıyım. Uşak’tan Yunan kuvve-i imdadiyesine dair henüz bir eser görülememektedir. İhtimal ancak akşamdan sonra, Köprühan’ın cenubunda Kuvâ-yı Seyyare’nin ileri kollarıyla temas hasıl eyleye- bileceklerdir. Eğer61 tâli‘ yardım ederse, biz o vakte kadar ortadaki gaileyi kaldırmış olacağız.” mealinde bir rapor göndermiş ve emrin sür‘at-i vürudu halinde akşama kadar kuvvetlerimizin Yunanlıların mevzi-i aslilerine aksi istikametten taarruzu deruhte eylediğini62 tekrar eylemiş idim. 61 Eserin aslında “ekber” şeklindedir. (haz.) 62 “Taarruzu deruhte eylediğini” ibaresi, eserin aslında “taarruz ve de‘uhte eyleziğini” şeklinde tashihli dizilmiştir. (haz.)
104 Nutuk’a Cevaplar (Düzenli kıtaların geri çekilmesi) Maatteessüf, raporun karargaha vusulünden daha evvel, kuman- dan-ı müşarünileyhin yazmış ve bana göndermiş olduğu emirna- mede, nizamiye kuvvetlerinin ric‘ata başladıkları ve şimal-i şarkîye doğru çekilmekte oldukları bildirilmekte ve Kuvâ-yı Seyyare müfre- zelerinin dahi ona göre çekilmelerini emreylemekte, onbirinci fırka efradından firar eden askerlerin derdestleri hususunda süvari posta- ları(nın) sevki tavsiye olunmakta idi. İşbu ric‘at emri ve malumat bize hayli müddet sonra vâsıl olmuş, zulmet-i leyl hulul eylemiş bulunuyordu. Tam bu aralık nizamiye kuvvetleriyle düşman arasındaki silah seslerinin kesilmiş bulun- ması, fırkaların düşmanla teması kat‘ eylediklerine delil-i kafi idi. Halbuki, bu sırada ber-vech-i ma‘rûz düşman(ın) kısm-ı küllisinin mevzilerine geriden tazyiki istihdaf eden ve bir müfrezesiyle Kuvâ- yı Seyyare’nin daha evvel ilk Yunan münferit siperi üzerine yaptığı taarruz muvaffakiyetle neticelenmiş, tarafımızdan mezkur düşman mevzii henüz işgal edilmiş olup hafif surette silah teatisi bu istika- mete münhasır kalmak üzere her tarafta hal-i harp sükunet peyda etmiş idi. Hülasa, telakki eylediğim emir mucibinde muhtelif mevâki‘de vaziyet almış bulunan Kuvâ-yı Seyyare’ye, Köprühanı’nın şarkında- ki yakın bir vadiye ric‘atlarını emrettim. Karşımızda azim ve sebatla ve hele son mukabil taarruzuyla cid- den fevkaladelik gösteren miralay Kondilis’in kumandasındaki Yu- nan fırkası, artık şüphesiz tehlikeli bir vaziyet atlatmış ve daha emin bir vaziyet almaya da mecburiyet hisseylemiş idi.63 63 Sonunda “daha var” notu düşülmesine rağmen, tefrikanın devamı gelmemiş ve herhangi bir açıklama da yapılmamıştır. (haz.)
Çerkez Ethem 105 EKLER Aynı gazetede, yukarıdaki tefrikanın yayımlandığı sırada, “top- çu miralaylığından mütekaid İbrahim” imzası ve “Tarihî cinayet- ler-Kuvâ-yı Milliye ile İttihad ve Terakki beynindeki farklar” başlığı ile yayımlanan bir yazıda, Ethem Bey’e de İttihad Terakki ve Milli Mücadele dönemlerine ait bazı cinayetler isnat edilir. Bunun üzeri- ne Ethem Bey de bir cevap gönderir. Konuyla ilgisi dolayısıyla her iki yazıyı da buraya alıyoruz.
106 Nutuk’a Cevaplar Ek I Tarihî cinayetler Kuvâ-yı Milliye ile İttihad ve Terakki beynindeki farklar64 Harb-i Umumi içinde Adanalı Yakub Cemil Bey namındaki bir zatı Kağıthane’de Enver Paşa’nın emriyle kurşuna dizmişlerdi. Ya- kub Cemil, Mekteb-i Harbiye’den mezun, komiteci ruhlu bir kimse idi. Umumiyet itibariyle suikastların ve hainane bir şekilde yapılan cinayetlerin aleyhtarı olmak itibariyle, o zaman, Yakub Cemil’in pa- yitahtta hod-be-hod erkan-ı hükümeti öldürmek suretiyle yapacağı inkılabı hoş görmemiştik. Bununla beraber, akâmete uğrayan bir iş için Yakub Cemil’in kurşuna dizilmesini de muvafık-ı hakkaniyet bulmamıştık. Hapsetmek, nefy etmek suretiyle bir çare-i hal bulu- nabilirdi. Maalesef, itlâfı tercih ettiler. Bu meselede Enver Paşa’ya hafiyelik eden zabit efendiler, vata- nın akıbet-i müellimesinden ziyade Enver’in hayatından endîş-nâk oldular; yani Enver’i vatanın fevkinde tuttular! O Enver Paşa ki, vatanı fikr-i hod-gâmânesiyle girdaba sürüklemiş, düvel-i İtilafiye hükümetlerinin Türkiye’nin selamet-i müstakbelesine ait en müsait şerâ’itini reddeylemiş, İngilizlerle muharip olmak cinnetini göster- miş ve daha harbin mebde’inde, Kafkas cephesinde, gayr-i şuurane taarruzuyla, nüfusu yüzdoksanbin raddesine varan bir orduyu beş- on bin raddesine kadar tenzil etmiş idi. Bu suretle üç kolorduyu perişan ve müzmahil ettikten sonra, geceli gündüzlü kamyonla kaç- mak suretiyle soluğu İstanbul’da almış idi. Bu sıralarda, kumandan Hafız Hakkı Paşa tifüsten vefat etti ve Enver’in hareket-i mecnunanesinin kurbanı oldu. Enver, harbin neticesinde bu suretle kaçtı. Kezalik, Filistin cephesinde, meşhur Gazi Paşa da, tıpkı Enver gibi, nefs-i hümayununu dar kurtarabil- miştir! Tarih-i harbin bu vekâyi‘i kaydedeceğine şüphe yoktur. Ke- zalik, şüphe edilmesin ki, Enver’in akıbeti ne ise Mustafa Kemal’e de mukadder olan odur. Vatan evlatlarını sehpalara çeken ve kurşuna dizen erkan-ı hükümet, tehlike ânında kahbeler gibi vatanı bıraka- 64 Müsavat, sayı: 23, 21 Teşrin-i Sani 1927, s. 3-4. (haz.)
Çerkez Ethem 107 rak kaçtılar! Bilahare de, meş’um emellerine muvaffak ol(a)madan diyar-ı ecnebiyede pek feci bir şekilde hayat-ı namerdanelerine veda eylediler. Yakub Cemil meselesinden bahsetmekten maksadım, nazirle- rini enzâr-ı âmmede canlandırmak içindir. Çünkü, erkan-ı İttihad ikiyüzlü siyasetlerini kapatmak için Yakub Cemil’i feda ettiler. İlan-ı meşrutiyet tarihinden beri Türkiya’da vukua gelen siyasi cinayetler pek çoktur. En bî-rahimâne olanları ise Kuvâ-yı Milliye’nin tarihin- de mukayyettir. (Osmanlı’nın son dönemindeki siyasi cinayetler) Cinayetleri sıra ile bir gözden geçirelim. İlk kurbanlar muharrirînden Hasan Fehmi, Ahmed Samim, Makrıköyü’nde Hûbân Sokağı’nda Zeki Bey’(dir): sanâdîd-i istib- dada yapılan cinayetler mevzumuzun haricindedir. Kanuna hür- metkar olanlar, suikastların hiçbirine taraftar olamazlar. Cinayet, her şekliyle menfurdur. Mütareke senelerinde, Kuvâ-yı Milliye’nin, Yakub Cemil mevki- inde bulunan ve yine İttihad ve Terakki’den menkul birçok eşhas(ı) var idi. Edib Efeler, Çerkes Ethemler, Giresunlu Osman Ağalar... ilh. Her hal(ükar)da, Kuvâ-yı Milliye’nin, bu gibi vasıtalarıyla Anado- lu’da îkâ‘ ettiği suikastlar, İttihad ve Terakki’nin yaptıklarını gölgede bırakacak mahiyettedir. İttihad ve Terakki zamanında birçok cina- yetlere vasıta olan Çerkes Ahmed, Suriye’de Cemal Paşa’nın emriy- le idam olunmuştu. Kezalik, Siroz mebusu Derviş Bey gibi suikast mürettipleri de hayatlarına aynı şekil(l)erde veda eylediler. Balkan Harbi’nde, Bâb-ı Âlî baskınında Mustafa Necib namın- daki İttihad ve Terakki komitecisi tarafından öldürülen Harbiye nâzırı Nazım Paşa, bilahare idam ettikleri zevat meyânında Damat Salih Paşa ve yüzbaşı Çerkes Kazım ve rüfekâsı, hep hainane ve ca- niyane hareketlerin birer kurbanıdırlar. 31 Mart hadisesinde asılan ve öldürülen yüzlerce kişi meyânında Sultan Hamid’e yapılan haka(re)tler ve bilahare, Kuvâ-yı Milliye za- manında Sultan Vahideddin ve Sultan Mecid’e ve bütün hanedan-ı
108 Nutuk’a Cevaplar saltanata yapılan hakaret-âmiz muameleler, tarihin garip tekerrürle- rinden başka birşey değildir. Vatanın en fedaka(r) ve namuskar bir şahsiyeti olan Halid Paşa Meclis-i Milli binasında feci bir şekilde öldürüldüğü zaman da, kanun namına bir fert itham olundu mu? Bu cinayeti îkâ edenler bilakis taltif olundular. Mükafeten İstiklal Mahkemelerine tayin olunarak, kendilerine, cinayetlerini tekrar etme65 salahiyeti bahş olundu! Halid Paşa’yı, köpek öldürür gibi, tabanca tersiyle kafasını ezmek suretiyle hunrîzâne bir cinayetin kurbanı ettiler! (Cinayetlerin müsebbiplerinin akıbeti ve cumhuriyet döneminde muhaliflerin durumu) Maksat ve hedefleri ne olursa olsun, yapılan bu haksız cinayetle- rin müsebbipleri de aynı akıbete mahkumdurlar; bunu tarih böyle gösteriyor. Bu kadar cinayât faillerinden yalnız Çerkes Ethem şahsı- nı kurtarabilmiştir. İhtimal ki, Çerkes Ethem’in intikam alacağı bazı şahsiyetler, şu saatta Anadolu’yu zulüm ve istibdadı altında inletmek- tedir, henüz son cinayetlerini işleyememiştir! Kebapçı Edib Efelerle, Giresunlu Osman Ağa da Yakub Cemil’in uğradığı akıbete uğramış- tır. Maliye nâzırı Cavid, doktor Nazım, Maarif nazırı Şükrü, Dahili- ye nazırı Canbolad Beylerle Filibeli Hilmi, Yenibahçeli Nail Beyler de, tıpkı Damat Salih Paşa ve Çerkes Kazım’ın akıbetine uğradılar. İşte Türkiya inkılapçıları, inkılap vesilesiyle yekdiğerini asan, boğan insanların hülasasıdır. Türkiya inkılapçılarında Fransa İhti- lal-i Kebiri’nde zuhur eden yüksek simalara tesadüf edemezsiniz; Türkiya inkılabına en parlak bir şekilde hizmet eden Bahriye nazırı Rauf Bey (Orbay) ile kumandan Refet Paşa (Bele), edibe-i meşhû- re Halide Edib ve doktor Adnan Beyler bugün diyar-ı ecnebiyede hain-i(?) vatanlar sırasında bulunmaktadırlar. Memleket dahilinde kalan Kazım Karabekir, Ali Fuad (Cebesoy), Ali İhsan (Sabis), Ço- lak Salahaddin, Nureddin ve saire paşalar ve cihet-i mülkiyeden bir hayli zevat-ı muktedire nim-hain-i vatanlar sırasındadır. (Türkiye’nin idaresi ve milli-siyasi hedefinin bulunmaması) 65 Eserin aslında “etidik”(?) şeklinde tashihli dizilmiştir. (haz.)
Çerkez Ethem 109 Memleket idaresi büsbütün acemi ve beceriksiz insanlar elinde- dir. Müthiş bir adem-i hoşnudî vardır. Bu manidar sükutun neti- cesi pek müthiş aksü’l-amel olacaktır. Öteden beri iddia ediyoruz ki, Türkiya’da vukua gelen inkılaplar mana-yı sahihiyle bir inkılabı tazammun etmez.66 Eski derebeylerinin harekatını temsil eder. Hikmet, kimya, tabakat ilimlerinde câri kavânîn cemiyet-i beşe- riye için de aynen vâkidir. İnkılaplarda tekamül ve ıstıfâ kanunlarına riayet etmek icap eder. Bizde olduğu gibi herşeyini, bütün mukad- desatını bir hamlede çiğneyen bir millet mutlaka bir buhran-ı içti- maîye mahkumdur. Ne dinî, ne içtimai, ne ilmî ve ne de milli hiçbir hedefimiz belli değildir. Türkiya’(nın) erkanından herhangi birine sorunuz: Milli hedefiniz nedir? Siyasi hedefiniz nedir? Eğer bir cevap verebilirlerse, kendilerine hakkımızı helal ederiz. Biz mallarımızı biliriz; yalnız atıp tutarlar,67 basit bir meselenin içinden çıkamazlar. Yaptıkları vahşetler Timurleng’(in), Cengiz’in tarihinde bile görül- memiştir. İnn’Allâhe ma‘a’s-sâbirîn!..68 Topçu miralaylığından mütekait İbrahim 66 Eserin aslında “etimiz”(?) şeklindedir. (haz.) 67 Eserin aslında “turtalar” şeklinde tashihli dizilmiştir. (haz.) 68 “Allah sabredenlerle beraberdir...” (Bakara/153) (haz.)
110 Nutuk’a Cevaplar Ek II (Ethem Bey’in cevabı)69 Mektup Müsavat müdüriyet-i aliyyesine 15 Kanun-ı Evvel 1927 Bağdat (Topçu miralayı İbrahim Bey’in iddiaları) Muhterem Müsavat’ın 21 Teşrin-i Sani (1)927 tarihli nüshasın- da, “Topçu miralaylığından mütekait İbrahim” imzalı ve “Tarihî ci- nayetler” ser-levhalı bir makale okudum. Kuvâ-yı Milliye ile İttihad ve Terakki beynindeki farkları ta‘dâd ve izah sadedinde iki devrin suikast ve suistimallerini mevzu-i bahs eyleyen bu vatandaş, siyasi cinayâtı tefsire çalışırken, güya İttihad ve Terakki devrinden bed’ ile Kuvâ-yı Milliye’ye ait birçok cinayâtın faili bulunduğumu beyanla da kalmayarak, daha son cinayetlerimi îkâ‘ etmediğimi söyleyerek, cinayât için yaratıldığımı iddia ediyor. Bu vatandaşın kim olduğunu bilmiyorsam da, eğer tecâhül et- miyor veya kasten söylemiyorsa, sade bir asker olmakla muhtac-ı tenvir bulunuyor. Bunun için, muvâcehe-i umumiyede sahib-i ma- kale ile biraz görüşmek ve anlaşmak istiyorum. Çünkü, evlad-ı vata- nın hakikatlar etrafında toplanacakları zamanlardayız. Benim öteden beri birçok cinayât-ı siyasiyenin faili olduğumu bilâ-tereddüt ima eden sahib-i makale, acaba hangi tedkikat ve ne gibi kanaat-ı vicdaniyeye binaen böyle yazıyor?. Bu sualime makul bir cevap veremeyeceğini bilmekle beraber, izahatıma devamla, bi’l-vesile vatandaşlarıma bir nebze hesap vermek zahmetini ihtiyâr edeceğim. (Ethem Bey’in İttihad ve Terakki dönemindeki tutumu) Ben ne Enver’i ve ne de herhangi bir İttihadcıyı, yalnız İttihadcı olduğundan dolayı silahımla, kalemimle müdafaaya lüzum görme- dim. İtilafcılara gelince, Harb-i Umumi’ye kadar, vatanı felakete sürükleyen bunca suistimalâta karşı seyirci veya firar vaziyetinde 69 Müsavat, sayı: 27, 13 Şubat 1928, s. 3. (haz.)
Çerkez Ethem 111 kalmaktan gayri bir eser-i liyakat göstermediklerinden, kendilerine, vazifelerini hüsn-i ifa eylemiş bir vatandaş sıfatıyla bakacak değilim; İşte o devre ait kanaatım. Şimdi sadede avdet edeceğim. Muharrir-i muma-ileyh’in yazdığı gibi, İttihadcılar devrinde bir tek suikastın faili olduğumu, hakikate müsteniden kimse iddia edemez. Meğer ki, İttihad hükümetinin zamanındaki muharebâta suret-i iştirakim ve muhtelif harp cephelerindeki vazife-i vataniyem sıralarındaki mesaim bu zat indinde suikastlardan madut olsun. Şa- yet bunu böyle kabul etmek lazım gelirse, bir miralay veya bir zabit olmak itibariyle kendisinin de bî-günah sayılamayacağını tahmin ediyorum. Ben, herhangi bir hükümete vatanımda şimdiye kadar körü kö- rüne alet-i şer olmak şöyle dursun –meşruiyetini fiilen ihlal ettiğine kanaat ettiğim zaman– ızhar-ı nefret eylemekten men‘-i nefs ede- memekle da kalmayarak, harekat-ı gayr-i meşruasına mani olmaya çalışmış; ilan-ı husumet eylemiş bir kimseyim. Aksini vatanın zara- rına ve kendi hesabıma zillet telakki eder (bir) hilkatteyim. Harb-i Umumi’nin üçüncü senesinde, İttihad hükümetinin çığırından çıkan harekât-ı sefîhâne ve sefilaneleri kanaat-ı vicda- niyemce sabit olduğu zaman, Talat Paşa kabinesine hitaben, ordu kumandanı Mahmud Kamil Paşa vasıtasıyla tahrîren ihtarât-ı lâzı- mede bulunmakta tereddüt etmedim. Mevki-i iktidardan çekilmelerini, mukadderât-ı vatanı ehil ve erbabına terketmelerini bildirdim; zamanın padişahı bulunan Sul- tan Vahideddin’i de aynı makam delaletiyle keyfiyetten haberdar ettim; hükümetin vaat ve vaidlerine, şedit takibatına bakmayarak iddiamı telgraflarla tekrar eyledim; hükümetin adaletsizliği(nin) kâbil-i tahammül olmadığını müteaddit beyannamelerle mille- te ilan ve beyan ettim. Ben bu suretle hal-i isyanda iken, meş’um akıbetler üzerine onlar da memleketten defolup gittiler. Allah tak- siratlarını -isterse- af buyursun; şimdi de Mustafa Kemal ve yârânı onlara rahmet okutmaktadır.
112 Nutuk’a Cevaplar (Ethem Bey’in Kuvâ-yı Milliye devrindeki vatanî hizmetleri) Kuvâ-yı Milliye devrindeki vaziyetime gelince; Şerâit-i mütarekeye muhalif, akıbeti muzlim ve meş’um istilalar karşısında milletin ve vatanın sefalet ve âh u enîn(in)e tahammül edemeyerek, haricî istila ordularının en kuvvetlisi(nin) karşısına meydan-ı cihada atılmış; memleketin müdafaa ve muhafazasına ça- lışmış; milli cephelerin tesisine sevk-i tâli‘ ile pişvâ olmak suretiyle, bir suikastçı değil, Kuvâ-yı Milliye’nin ser-âmedânı meyânında bu- lunmuş pek aciz ve fakat bir vatanperverim. Evet, vatanın istihlâsı uğrundaki hizmet ve faaliyetim, bun- dan da ibaret değildi. Mukabil, Kuvâ-yı Milliye’ye kontr ihtilaller sırasında, da gerilere tevcih-i faaliyet icap eylemiş, Umum Kuvâ- yı Te’dibiye kumandanı sıfatıyla müteaddit isyan mıntıkalarında Kuvâ-yı Milliye’yi müdafaa etmiş; içtihat kavgalarında muharebeler, müsademeler idare eylemiş bir şahsiyetim. Hâl-i hazırda Mustafa Kemal ve yârânının benimsediği ve bazı muhaliflerin de tevil veya suikast telakki eyledikleri bu vatanî faali- yetleri ben ne inkar ve ne de tevile lüzum görmüyorum. Bin teessüf ederim ki, samimi olan o hizmet ve faaliyetlerin semeresi olarak Ce- nab-ı Hakk’ın bahşeylediği o fırsatları, gayeyi istihsalden sonra da Mustafa Kemal hala suistimal eyleyebiliyor. Miralay İbrahim Bey, Kuvâ-yı Milliye’nin aldığı son şekl-i gayr-i meşru ve tahripkar vaziyetler itibariyle müteessir de.. Bunun esbâb ve avâmilini aramak ve bulmak istiyorsa, Çerkes Ethem’den ziyade, her şahs-ı mütegallibin alet-i şerri olmak vazifesini vicdansızca ifa eden Türkiye ordusu(nun) paşaları(nın) ve miralaylarının malül ve muzır zihniyetlerini mevzu-i bahs ve münakaşa etmek icap eder ve o vakit, bir isabet-i riyâziye ile neticeyi tahakkuk ettirebilir sanırım. Namuskar birçok zabitan ve ümerâyı tenzih eder ve bu gibilerin cereyan-ı umumi dahilindeki acz-i70 ikdâmını ben kabul eylerim;71 70 Eserin aslında “acz ü” şeklindedir. (haz.) 71 Ethem Bey, bundan önce yayımladığımız yazma hatıralarında, aynı konuyla ilgili şunları söylemektedir: “Filvaki (gerçekten de), senelerden beri gittikçe müzminleşen şu ahval-i müessife muvacehesinde (üzücü durumlar karşısında) yeni Türkiye ordusu ümerâ-yı askeriyesine ve zabitanına (kumandan ve subaylarına) teveccüh eyleyen (düşen) vicdani mesuliyet pek büyüktür. Evet, bunlar arasında, birer emr-i vâki karşısında
Çerkez Ethem 113 İbrahim Bey, re’yinde hürdür. (Çerkes Ethem’in düzenli orduya bakışı) Hülasa; Ben şununla müteselliyim ki, ne İttihad ve Terakki’nin Çerkes Ahmed’i, Yakub Cemil’iyim; ne de Kuvâ-yı Milliye’nin –Mustafa Kemal’in şahsına hizmet eden– Topal Osman’ıyım ve Kel Ali’ (si)- yim. Paşa veyahut sâbık bir nâzır ünvanını haiz bulunmamaklığım sahib-i makale nazarında beni suikastçı mevkiinde göstermeye kafi geliyorsa, bu, pek eski ve küflü bir zihniyet olmaz mı? İşte ben bu noktada müfrit bir demokratım. Böyle olmasa idim, Kuvâ-yı Milliye zamanında mebzûlen paşa olan maşaların en kıdemlileri meyânına girmek benim için müşkil değildi. Çünkü, edilen tekâlifi reddetmemek kafi idi. Hem, bu suretle, Mustafa Kemal ve emsali mevki düşkünlerini kuşkulandırmamış olacaktım. Miralay beyle fikirlerimiz, kanaatlarımız ayrı ve zıttır. Bu saf-derun, bu koyun gibi milleti tahakküm-i askerîden ve bunun ne- ticesi olacak bir izmihlal-i mutlaktan kurtarmak için bir re’yim var(- dır). Onu da, sırası gelince, merâtib-i askeriyenin ilgasına taraftar olarak vereceğim. Fikrim yanlış telakki olunmasın; intizam-ı alemin ihlaline, teşkilat-ı nizamiyenin aleyhine değil... Mustafa Kemal Paşa, beyanatı arasında, Yeni Dünya gazetesiy- le, vaktiyle Ankara’da muntazam askerliğin aleyhinde çalıştığımı da söylemektedir. Binaenaleyh, burada tasrih-i keyfiyete, bundan dola- yı lüzum gördüm. Çerkes Ethem [150] Müsavat (İstanbul hükümetinin Anadolu’daki işgaller karşısındaki tutumu) Ethem Bey’le bu sütunlarda ahrarane teati-i efkar edildiğini gör- mek bize bir başka zevk-i hürriyet veriyor. Muhtelif kanaat ve içtihat kalıp acz-i ikdamlarıyla (sonuçsuz çabalarıyla) erbab-ı tagallübe (zorbalara) alet-i şer olmak sadedinde (alet-maşa olma hususunda) vicdanen muazzep olduğu (azap çektiği) halde, cereyan-ı umumiyeye (umumi cereyana) kapılıp gidenler bu mesuliyetten müstesna tutulabilir.” Çerkez Ethem Meydan Okuyor, s. 27, haz. Ömer Hakan Özalp, Derin Tarih Kültür Yayınları, İstanbul, 2015. (haz.)
114 Nutuk’a Cevaplar sahiplerini hür, gayr-endîş, feragatkar, faziletperver müzakereden maada te’lif ve tevhid edecek kuvvet yoktur. Silah alet-i tahrip, ka- lem(se) vasıta-i tamirdir. Ethem Bey Anadolu’da bu dediklerini yaparken, biz İstanbul’da tamamıyla hilafını, hem (de) aynı hararetle yapıyorduk. Fikir ve iç- tihadımızca, Yunan’ı İzmir’den –az zararla–, vaktiyle Rusları Edirne ve Ayastefanos’tan çıkarmış olan siyaset çıkarabilirdi. Açıkça söylü- yor, bağırıyorduk ki, ikinci bir harbe kıyam muzır ve böyle bir har- bin zaferi ziyâ‘ından eşeddir. Çünkü, bu suretle hem memleket taru- mar olacak, hem tahakküm-i askerî hortlayacak, şahlanacaktı. Nasıl ki “ Denize düşen yılana sarılır” bahanesiyle, Ruslardan isti‘âne de edilerek iş işi açmakla, mesele İstiklal Harbi’ne ve bugünkü menfur Bolşevizm’e kadar müncer oldu. Bize, “Âh, sonu böyle gelmese idi?!..” den(e)mez. Zira, âtiyi vâzıh gören akıl ve muhakeme böyle olacağını söylüyordu. Ne çare ki, her vakit at izi iti izine karışa-gelmiş olan bizim memlekette söz re’y-i savâbın değil, seyf-i bilâ-cevâbındır. Milyonda bir ihtimale mebni de olsa, bahusus Lozan’dan avdetten sonra Ruslardan, tufeylilerden tahlîs-i nefs ile hür, meşruti bir idare tesis edebilse idiler?!.. Hayır, fikrî işlerde mucizelere iltifat ve intizara mahal yoktur. Bunun için- dir ki, hikmet-i içtimaiye, hüsn-i idareyi, âtiyi iyi görebilmeye ta‘lik etmiştir. Her ne hal ise, Ethem Bey’in buyurdukları gibi, asıl mesuliyet, menfaat-ı şahsiyelerini velev muvakkaten temin için her mezelleti irtikap eden mülkî, askerî dalkavuklar ve şaklabanlarla, Mütareke’yi müteakip re’s-kâra gelen nâsıye, eseb-i devleti derhal kavrayamayan, harp mesullerini hemen ve tercihan tecziye edemeyen, hele Mustafa Kemal’i Anadolu’ya gönderen kabinenindir. Bu nezih vadide olacağına şüphe etmediğimiz İbrahim Bey’in yazılarına terk-i sütun ediyoruz.
Çerkez Ethem 115 Ek III Eski Kuvâ-yı Seyyare yaveri Mehmed Sami Bey’in, Ethem Bey’in Kürt Hoybun Cemiyeti’yle ilişkisi olmadığına dair tekzibi Suriye ve o çevrede, bazı kimseler, Ethem Bey’in Kürt Hoybun Cemiyeti’yle işbirliği yaptığına dair birtakım propagandalar yapar- lar. Bunun üzerine, Ethem Bey’in eski yaverlerinden Mehmed Sami Bey, Ethem Bey’in sözkonusu cemiyetle herhangi bir ilişkisi olmadı- ğına dair aşağıdaki tekzibi yayımlama gereği duyar. Tekzip ve tenvir72 Kahire’de Müsavat gazetesi müdür-i mesul ve sahib-i imtiyazı Hafız İsmail Hakkı Bey Kahire 16 Eylül 1929 Suriye ile bazı cihetlerden aldığım hususi mektuplarla, “Kürd Hoybun Cemiyeti”ne mensup bazı şahsiyetlerin güya Çerkes Ethem Bey’in kendileriyle teşrik-i mesai eylediğini söyleyerek bazı zevatı iğfal ve Ethem Bey ismiyle kendi lehlerine propaganda yapılmakta bulunulduğu bildirilerek, bu propagandanın hakikat olup olmadığı istifsâr olunuyor. Ethem Bey’in bu cemiyetle kat‘iyyen alaka ve münasebeti ol- madığını, bu baptaki malumatıma istinaden tekzip eyler ve efkar-ı umumiyeyi tenvir maksadıyla işbu tekzibnamemin gazetenizle neş- rini hürmetlerime terdîfen rica ederim efendim. Kahire’de Sâbık Anadolu Kuvâ-yı Seyyare yaveri Mehmed Sami 72 Müsavat, 3 Teşrin-i Evvel (Ekim) 1929, sayı: 60, s. 3. (haz.)
116 Nutuk’a Cevaplar Ek IV Garp Cephesi kumandanı Ali Fuad Paşa’nın (Cebesoy) Ethem Bey kuvvetlerinin Demirci zaferiyle ilgili Meclis’e yolladığı telgraf73 Suret Büyük Millet Meclisi riyasetine; Yunanlılara karşı başlamış olan mukabil harekat-ı umumiyemiz muvaffakiyetle inkişaf etmektedir. Ezcümle, Ethem Beyefendi ku- mandasındaki Kuvâ-yı Seyyaremiz, Simav’da Yunan ordusuna piş- darlık etmekte olan usâta elli kadar maktul ve daha fazla mecruh verdirmek suretiyle bir ders-i intibah verdikten sonra, bilâ-tevakkuf Demirci üzerine ilerlemiş; 30 Temmuz (13)36 sabahı da, Demir- ci’nin takriben on kilometre şimal sırtlarında, topçu ve makineli tü- fenkle mücehhez pek mühim miktardaki Yunan kuvvetlerine rast- gelmiş ve muharebe akşama74 kadar tarafeynin taarruz ve mütekabil taarruzlarıyla devam etmiş ve en nihayet, beş kilometre geriye atıl- mış olan düşman, Demirci şimalindeki hakim sırtları işgal etmiştir. 30-31 gecesi muharebeye yine devam olunmuş ve düşmanın 300 kadar süvari ve lâ-akall 500 kadar piyade takviye kıtası aldığı anlaşılmış olmasına rağmen, Ethem Bey ve rüfekâ-yı mücahidesi, alessabah muharebeye tekrar başlamış ve düşmanın takviye neş’esiy- le yaptığı mukabil taarruz(u) da avn-i Hak’la def ‘ ve tard ettikten sonra mükâbeleten taarruza kalkışmış ve bu savlet-i merdane karşı- sında düşman tab-âver-i mukavemet olamayarak inayet-i Hak’la çil yavrusu gibi dağılmıştır. Düşmanın maktulü beşyüzden fazla olup birçok miktar da makineli ve otomatik tüfenkler ve piyade eslihası ve cephane, levazım-ı askeriye ve saire elimize geçmiştir. Düşman- dan, ayrıca yirmi de esir alınmıştır. Buna mukabil, harp zayiatımız, şehid ve mecruh elli kadardır. İşbu muzafferiyet, inşallah harekat-ı umumiye-i mütekabilemiz için bir fatiha-i muvaffakiyet olduğun- dan, bilumum kurâya varıncaya kadar tebliği ve şühedâ-yı mübare- kemizin ervâhına Fatihalar takdimini cümleden temenni eylerim. 73 TBMM’nin, 2 Ağustos 1336/1920 tarihinde yapılan 42. içtimaının birinci celsesinde okunmuştur. (haz.) 74 Aslında “akşamına” şeklindedir. (haz.)
Çerkez Ethem 117 Garp Cephesi kumandanı Ali Fuad Kütahya Mebusu Cemil Bey’le Konya mebusu Arif Bey’in, Demirci civarında düşmana büyük darbe indiren kıtalara Meclis namına teşekkür edilmesine dair takriri Suret Riyaset-i celileye Şeci kıtaatımızın Demirci civarında düşmana indirdiği darbe-i kâhire-i Hudâ-pesendane cidden şayan-ı tebcil ve takdir olmağla Meclis-i Âli namına mahalline beyan-ı teşekkürü havi telgraf keşi- desini teklif eyleriz. 2 Ağustos (1)336 Kütahya Konya Cemil Arif
118 Nutuk’a Cevaplar Ek V Umum Kuvâ-yı Seyyare kumandanı Ethem Bey’in, Demirci’de düşmana indirilen darbeye dair telgrafı75 Büyük Millet Meclisi riyaset-i celilesine 31 Temmuz (1)336 Cumartesi sabahı. İnayet-i Hak’la 31.VII.(1)336 Madde 1. Bir gün evvel fedakar kıtaatımızla başlayan, fakat vak- tin adem-i müsaadesi dolayısıyla hitama eremeyen Demirci muha- rebesi, saat altı evvelde, Demirci’nin şark-ı şimali sırtlarında tekrar başladı. Cesur ve fedakar mücahidlerin bitmez ve sarsılmaz taarruz- lar(ıy)la birkaç defalar hezimete uğratılan, fakat müteaddit defalar cenubundan aldığı takviye kıtaatıyla yalnız muhafaza ve müdafaa-i mevkie mezbuhane bir surette çalışan Yunanlılar, nihayet, yedibu- çuk saat devam eden hunrizane bir muharebeden sonra makhûren münhezim olmuş ve firar etmiştir. Madde 2. Muharebe meydanı, 33. piyade alayı alamet-i fârika- sını taşıyan, numarası anlaşılamayan bir Ermeni taburu(nun) mec- ruh ve maktulleri ile dolu idi. Üstündeki silah, cephane ve teçhizatı, hatta ceket ve kunduralarını atarak firar eden düşman aç ve yorgun, kıtaatımız tarafından Burlukule istikametlerinde beş saat mesafeye kadar takip edilerek, teşebbüs ettikleri dümdar muharebelerinde de birçok tüfenk, makineli tüfenk, mecruh ve maktul bırakarak bitap düşen mücahidlerimizden yakasını kurtarabilmiştir, Madde 3. Maktulîn meyânında iki yüzbaşı, beşyüz nefer, 15 esir, ganâ’im meyânında otuza karîb otomatik ve makineli tüfenk, pek çok silah ve miktarı henüz tayin edilemeyen topçu, bir milyona karîb piyade mermiyâtı ve lâ-yu‘add otomatik ve mitralyöz şarjörü, birçok hayvanat ve bir alay karargahında mevcut olması lazım gelen kaput, battaniye, çadır, elbise, kazgan, dörtyüze karîb çelik kasket, edevat-ı istihkâmiye ve kaçıramayıp tahrip ettikleri bir adet top iğ- tinam edilmiştir. Madde 4. Mücahidlerimizden şühedâ ve mecruh(în)in adedi- 75 TBMM’nin, 2 Ağustos 1336/1920 tarihinde yapılan 42. içtimaının ikinci celsesinde okunmuştur. (haz.)
Çerkez Ethem 119 (nin) elliyi tecavüz eylemediği, bunlar meyânında, akrabamdan Va- sıf ve Makedonya müfrezesi kumandanı Mehmed Ali Beylerin pek kahramanane bir surette feda-yı hayat eyledikleri ma‘rûzdur. 1-2 Ağustos (1)336 Umum Seyyar ve Kütahya havalisi kumandanı Ethem Cami Bey (Aydın) — Reis beyefendi, Meclis namına Ethem Bey’e beyan-ı teşekkür edilmesini teklif ederim. Abdülkadir Kemali Bey (Kastamonu) — Memleketin ne kadar bedbaht evladı imişim ki, Osmanlı tarihinin ilk sahife-i şehâmetle- rini yaşadığı topraklar Yunanlıların murdar ayakları altında çiğne- nirken, bu ayakları kırmak için, anasının ayaklarını öperek izin alan on yaşındaki bir çocuk, ta Erzurum hududundan Yunanlıları tard için Ankara’ya kadar arkadaşlarıyla koşup gelirken; öbür tarafta, Ethem Bey ismindeki bir kahraman, Yunanlılara layık olduğu dersi verirken, yirmidört saattan beri efendiler, huzur-ı faziletinize ve şu sâmi‘înin, bilhassa Ankara’nın nazarında lekeli bir mebus olarak çı- kıyorum. (Sağ cenahtan: Hâşâ, reddederiz!)...
120 Nutuk’a Cevaplar Ek VI Ethem Bey’in, reddiyesinde, gazetelere de yansıdığından bahsettiği, Mustafa Kemal Paşa’nın Demirci harekatı ile ilgili olarak Meclis’te yaptığı konuşma. Mustafa Kemal Paşa’nın, Ethem Bey kuvvetlerinin Demirci harekatı hakkındaki beyanatı76 Mustafa Kemal Paşa (Ankara) - Tensip buyurursanız, madde-i kanuniyenin müzakeresine geçmeden evvel, tensip buyurduğunuz nukât hakkında kısaca arz-ı malumat edeyim. Demirci vekâyi‘i hakkında izahat i‘tâsı tensip buyurulmuştu. Demirci havalisindeki son havadisi izah edebilmek için, müsaade buyurursanız birkaç gün evvelki tarihten itibaren cereyan eden vukuatı bir silsile halinde ar- zedeyim. Bu maruzatımın birçoğu cümlenizce malumdur. Yalnız bende- niz vekâyi‘i birbirine raptetmiş olacağım. 12 Temmuz tarihinden evvel, mesmû‘-ı âlileri olmuş bulunacağı veçhile, Salihli civarında bulunan Yunan kıtaatında ziyade bir faaliyet hissolunmuştu. Bu faaliyeti müteakip Yunaniler 12 Temmuz’da Burlu’yu işgal ettiler. O havalide olan arkadaşlarımızın kâffesinin malumu olduğu üzere, ki Demirci’nin cenubunda aynı günde Yunanlılar iki kol ile şimal istikametinde yürüyüşe devam ettiler. Birisi Gördüs istikametinde, diğer birisi de Demirci istikametinde idi. Her iki istikamette yürü- yen kol 12 Temmuz akşamına kadar o istikamet üzerinde bulunan Bozköy’ü işgal etti. Bu vaziyette birkaç gün kaldılar. Etrafında bulunan ahali-i İs- lâmiye’nin ellerinden silah toplamakla iştigal ettiler. Düşmanın bu hareketi üzerine Demirci’de, Simav’da bulunduğunu kabul ettiği- miz bazı Kuvâ-yı Milliye ve gönüllü kuvvetleri maatteessüf düşman ile teması dahi kabul etmeksizin dağılmışlardır. Düşman 12 Tem- muz’dan 21 Temmuz’a kadar bu vaziyette kaldı. Ondan sonra tek- rar şimale doğru yürüyüşüne devam etti ve Temmuz’un 21. günü Demirci’nin cenubunda bulunan Hadi Değirmeni’ndeki ufak bir 76 TBMM’nin, 21 Ağustos 1336/1920 tarihinde yapılan 54. içtimaının birinci celsesinde. (haz.)
Çerkez Ethem 121 müfrezemizle temas ederek bu müfrezeye taarruz etti. Faik düş- man karşısında kalan müfreze geriye çekilmeye mecbur olduğun- dan, Yunanlılar (Demirci) mevkiini işgal ettiler. Bir-iki gün sonra Yunanlılar Simav istikametinde yürüyüşlerine devam etmişlerdi. 23 Temmuz’da Hisarköyü civarına kadar geldiler. Fakat burada durma- dılar. Biraz geriye çekilerek, Demirci’nin biraz şimalinde bulunan Demirci dağlarında bir vaziyet aldılar. 25 Temmuz’da idi, yani bun- dan iki gün sonra, Kütahya ve havalisi kumandanlığına tayin edilen Ethem Bey, maiyyetindeki kuvvetlerle Kütahya’dan Simav cihetine tahrik edildi. 26 Temmuz’da Simavlılar yahut Simavlılar meyanında bulunan bazı muzır ve muhalif eşhas doğrudan doğruya Yunanlı- lar ile teşrik-i mesai ettiler (“Kahrolsun!” sadaları). Dahi tertibine çalıştıkları ufak tefek müfrezeleri şarka doğru, Kütahya istikamet-i umumiyesine, ta Gedüs’e kadar göndermişlerdi. Ethem Bey, kuvvet- leri ile 30 Temmuz’da Simav civarına geldi. Simavlılar iptida sû-i tel- kinat tesiriyle muhalif vaziyet aldılar ve kendilerine icra edilen nasâ- yihi hüsn-i telakki etmediler. Binaenaleyh, tedip edilmek suretiyle Simav’a dahil olundu ve bu kuvvetler burada kat‘iyyen durmaksızın Hisarköyü istikametinde yürüyüşlerine devam ettiler ve aynı günde, 30 Temmuz günü Demirci’nin 10 kilometre kadar şimalinde bulu- nan Yunan kuvvetleriyle temasa geldiler ve bu kuvvetlere taarruz et- tiler ve bu taarruz neticesinde düşmanın vaziyeti sarsıldı ve kendisi beş kilometre kadar cenuba ric‘ata mecbur edildi. Ertesi günü, 30 Temmuz’da düşman cenubunda birtakım takviye kıtaatı almıştı ve bu kuvvetleri aldıktan sonra Ethem Bey kuvvetlerine mukabil ta- arruzâta başladı. Yedibuçuk saat kadar şedit ve ciddi muharebenin cereyanından sonra Yunan kuvvetleri mağlup oldu ve Demirci’nin 5 kilometre kadar cenubuna çekilmeye mecbur edilmişlerdi. Bunu müteakip Yunanlılar tekrar cenupta mühimce takviye kı- taatı aldılar ve 4 Ağustos’ta, Demirci’nin cenubuna geçmiş bulunan Ethem Bey kuvvetlerine şiddetli ve kuvvetli mukabil taarruza geçtiler. Muharebe 4 Ağustos’ta başladı, akşama kadar devam etti. 5 Ağustos’ta tekrar devam etti. Bu muharebe neticesinde, düşma-
122 Nutuk’a Cevaplar nın faik kuvvetleri karşısında kalındığı anlaşıldı. Vaziyet münasip görülmediğinden, burada, neticenin kat‘ına kadar muharebenin devamına intizar edilmeksizin, Demirci’de bulunan kuvvetlerimiz Demirci’(nin) şarkına, daha münasip, daha müsait bir mevzie çe- kildi. Düşman, bu mevzie çekilmiş olan kuvvetlerimizi takip etti ve yeniden taarruza başladı. Cepheden ve cenahlardan olmak üzere, bilhassa cephenin sol cenahına şiddetli taarruzlarını tevcih ediyordu. Bu taarruzlar 6 Ağustos’ta bertaraf ve tardedildi. Fakat düşman hakikaten mühim kuvvetler almıştı. Gerek muha- rebede esir edilen Yunanlılardan ve gerek birçok emarelerden ve ge- rek civar ahalinin edinebildiği malumattan binnetice tahakkuk etti ki, burada hal-i faaliyette bulunan düşman kuvvetleri, numaralarıyla malum olmak üzere, bir fırkaya baliğ oluyordu. 31., 32. ve 33. Yunan piyade alayları ve ona göre topçu ve süvari kıtaatı burada muharebe ediyordu. Bu kuvvetler tekrar 14 Ağustos’ta daha şiddetli bir surette Ethem Bey kuvvetlerine taarruz etti. Muharebe Ağustos’un 14-15. günleri devam etti. 15 Ağustos günü, bu taarruzu yapan düşman kuvvetleri, fazla sarsılarak ve mağlup edilerek atılmıştı. Bu düşman kuvvetlerine taarruzdan sarfınazar ettirilmişti. Bundan sonra 17-18 Ağustos gecesi Ethem Bey kuvvetleri gayet kıymetli kararlar verdi. Düşman kendisini toplamaya vakit bul(a)maksızın düşman üze- rine sabaha karşı baskın tarzında bir taarruz yaptı. Bu taarruz neti- cesinde bütün düşman kuvvetleri tamamen mağlup ve münhezim olarak Demirci’nin cenubuna atılmıştır. (Şiddetli alkışlar). Son aldığımız raporlara göre, Demirci’ye ait havadis bundan ibarettir. Yani düşman kuvvetleri, birçok didinmelerde kısa mağ- lubiyetlere düçar olmakla beraber, binnetice uzunca bir darbe ile Demirci’nin cenubuna atılmış bulunuyordu. Ve bittabii elan dahi temas ve belki muharebe devam etmektedir.
Çerkez Ethem 123 Ek VII Arif Oruç’un, 1919 yılı sonlarında cephede karargahlarında görüştüğü Çerkez Ethem’le kardeşi Reşid Bey hakkındaki göz- lemleri. Reşid Bey nezdinde77 Reşid Bey ismini pek güzel hatırlayacaksınız. Hani İzmir işga- li bidayetinde gazetelerde ismi sık sık görülen Çerkes beylerinden Reşid Bey. Salihli kenarında karargahı bulunan mumaileyhe mülaki olduğum zaman, tasavvurum haricinde bir şahsiyet-i mümtâze kar- şısında bulundum. Biraderi Ethem Bey’le birlikte sessiz ve sedasız çalışan bu iki genç, Salihli kasabasının biraz ilerisinde Yunan kuv- vetleri bulunduğu halde, kasabada mükemmel bir intizam temin eylemeye muvaffak olmuşlardır. Reşid Bey’in nezdinde bulunan Aziz Bey gibi Reşid Bey (de) pek zeki bir zattır. Az söyleyip çok dinliyor. Mesela, Yunanlıların İzmir’i tahliyesinden maada hiçbir gayesi yok. Muhacirînin iadesine kat‘iyyen muvafakat etmeyen mumaileyh, iade heyeti ile müzakere ettiği esnada, şu sırada böyle birşeye tevessül etmenin hıyanet-i va- taniye demek olacağını söyledi. Ve bu iddiasında ne kadar da hak- lıdır!.. Mumaileyh, ancak Yunanlıların İzmir’i tahliyesinden sonra memlekette istirahat-ı umumiyenin teessüs edeceğine sarsılmaz bir iman ile kânidir. Reşid Bey ve temas ettiğim rüfekası, zat-ı şahaneye karşı tazim- kar bir hiss-i ubudiyet ve sadakat ile mütehassisdirler. “Hazret-i pa- dişah bizden memnun değil galiba?!” diye ızhar-ı endişe ediyorlar. Sultan Mehmed Hân-ı Sâdis (Vahdeddin) Hazretleri’ne sadakat ve Yunanlıları İzmir havalisinden ihraç kanaatı bu havalinin iman ve itikadı mesabesindedir. Bu dağlarda pençeleşen namuskar zevat beni teshîr etti dersem en doğru bir söz söylemiş olacağım. Karargahtaki namaz Sabahleyin, ansızın karargaha gittim. Reşid Bey orada idi. Beni istikbâl etti. Yemeğe alıkoydu. Karargahta bulunduğum esnada, bir- 77 Arif Oruç, “İzmir Kuvâ-yı Milliyesi nezdinde”, Tasvir-i Efkar, nr. 2874, 18 Teşrin-i Evvel 1335/1919, s. 4; nr. 2877, 21 Teşrin-i Evvel 1335/1919, s. 4. (haz.)
124 Nutuk’a Cevaplar kaç hatve uzaktan gelen ezan sesleri arasında namaza davet edildim. Ve kayalar arasından akan soğuk bir sudan abdest aldık. Yeşil sarıklı ve pür-silah imam efendiye uyarak namaz kıldık. Bu kır başı yeme- ğinden sonra, Ethem Bey’in misafirhanesini gördüm. Teşkilat pek mükemmel, halkın şikayeti birer birer istimâ‘ edilerek haklı ve hak- sız tefrik ediliyor, fakat namı dillerde dolaşan Ethem Bey’e henüz mülaki olamadım. Mumaileyh, Alaşehir’de bulunuyor; maamafih yarın göreceğimi ümit ediyorum. Bulunduğum karargah, bir fırka merkezi gibi; süvariler, piyade- ler, Çerkesler, zeybekler ve ilh... Yanlış rivayetler-Asılanlar! Hani, Çerkesler köyleri basıyormuş, ahali soyuluyormuş, diye işittiğimiz haberler, o kadar asılsız ki... Kim kimi soyacak? Her fert aynı gaye uğrunda. Civarda, öyle söylenildiği gibi başlı başına kar- yeler basan, evler yakan eşkıyanın mevcudiyeti yalandır. Size küçük bir misal irad edeyim: Bir kızcağıza tasallut etmek istediği için dün birbiri arkası sıra tamam üç kişi asıldı. Düşününüz, en ehemmiyetsiz bir surette mu- hill-i asayiş harekette bulunmak idam cezasını müstelzim olursa, şe- kavete kim cüret edebilir? Bilmem, Aydın havalisini şekavet merke- zi suretinde enzar-ı umumiyeye vaz‘ edenlerin maksadı nedir? Biraz hicap etmiyorlar mı? (...) Salihli havalisi kumandanı Ethem Bey, “Mücahedâtımız, vatanın halâsı ve zat-ı hazret-i padişahînin hakk-ı hilafet ve saltanatının muhafazası içindir!” diyor Ethem Bey’in beyanatı Bu havalideki cepheler kumandanı bulunan Ethem Bey geçen gün Salihli’ye muvâsalat etti. Esasen kendileriyle görüşmek istediğime biraderleri Reşid Bey vasıtasıyla vâkıf idi. Alessabah, Ethem Bey’in pek mükemmel olan karargahına gittim. Biraz sonra bu şeci zat, uzun ve mehîb boyu ile karşımda bulunuyordu. Mai gözlerinin keskin nazarları, pek ziyade
Çerkez Ethem 125 nazik ve dalgın görünen simasındaki ciddiyet ve vakar insanın üze- rinde pek iyi tesirler bırakarak hürmetler (telkin) ediyor. Birkaç müsellah zeybeğe bazı evâmir tebliğ eden mumaileyh, gayet ahenktar bir ifade ile konuşuyor, arada benimle de hasbihal ediyordu. İstanbul’un hali, siyaset-i umumiye ve dahiliyemiz hak- kındaki suallerine cevap verdim. Memnun oldu. Suret-i mahsusada resmini aldırmaklığıma mütevaziane muvafakat etti. Bilvesile ken- disinin ve maiyyetinin zat-ı akdes-i hazret-i padişahi hakkındaki ihtisasâtını öğrenmek istediğimi söyledim. “Buna hacet var mı? Halifemiz efendimiz hazretlerine büyük bir iman ile merbutuz. Zaten padişahımız efendimizin hilafet ve salta- natlarının temin-i istikrarından başka ne için mücadele ediyoruz? Bir vatan, bir de halifemiz var. Başka neyimiz kaldı?” cevabını aldım. Bundan sonra Ethem Bey tebessüm ederek: “Bizim hareketimiz sırf memleketi tahlis gayesine matuftur. Pa- dişahımızın taç ve tahtına ubudiyetimiz gün gibi aşikardır. Maâzal- lâhu Teala, başka hiçbir maksat ve gayemiz yoktur” dedi. Sabık kabine hakkında Ethem Bey’in zat-ı hümayun-ı hazret-i padişahi hakkındaki ubudiyetlerini öğrendikten sonra, ber-vech-i zîr, mesâil-i muhtelife hakkında mülakatta bulunduk: - Sabık kabineyi nasıl buluyorsunuz? - Muhaberatı bile kat‘ etmiştik. Bu adamlar, halifemize bizi tanıttırmadılar. Maksadımızı yanlış arzettiler. Bizi sevgili padişa- hımızdan, mukaddes babamızdan ayırmak için birçok entrikalar çevirdiler. Hepsinden nefret ederiz. - İsim tasrih etmez misiniz? - En başta Ferid Paşa, Dahiliye nazırı Adil Efendi, Harbiye nazı- rı Süleyman Şefik Paşa. Bunlar hakikate göz yumdular... Yeni hükümet hakkında - Yeni hükümet hakkında fikir ve mütalaanız nedir? - Yeni hükümetin maksadını henüz layıkı veçhile bilmiyoruz. Bunun için şimdiden birşey söylemek münasip değildir. Hükümet-i
126 Nutuk’a Cevaplar hâzıranın bir beyanname neşredeceğini işittik. Şimdi bunu bekliyo- ruz. Ona göre kararımızı vereceğiz. Ethem Bey milli bir hükümete karşı olan ihtiyaç derecesinin pek aşikar ve sarih olduğunu söyledi. “Binaenaleyh, Ferid Paşa’nın sukûtundan sonra, milletin âmâl ve niyât-ı vatanperveranesini bu hükümetin anlayacağını şüphesiz görmekteyiz” dedi. Hatta, bu zan ve tahmine istinaden, şimdiden verilen umumi bir karara göre, hükümet-i merkeziye ile bu âna kadar münkatı‘ bu- lunan muhaberatın tekrar tesisi emredilmiştir. Bugün İstanbul ile Salihli kaymakamlığı resmen muhabere edebilir. Aydın tebliğ-i resmîsi Aydın cephesinden, muntazam bir tebliğ-i resmî geldi. Şehir dahilinde caddede bulunan hususi siyah tahtalar üzerine tebeşir ile muvaffakiyet haberleri yazıldı. Bu haberlerde, Aydın cephesinde Yunanlıların icra ettikleri taarruzun 200’ü mütecaviz telefat verdiri- lerek defedildiğinden bahsediliyordu. Yunan kuvvetlerinden birçok ganâim ve zehâir de elde edilmiştir. İtilaf mümessilleri ne demiş? Ethem Bey’e, İtilaf mümessilleri ile temas edip etmediğini sor- dum. Her zaman muhtelif zevat ile temas ettiklerini ve mümessillere “Yunan kuvve-i işgaliyesi İzmir’de bulundukça terk-i silah etmenin gayr-i kabil olduğunu ve mücahedat-ı milliyede sonuna kadar de- vam ve sebat edileceğini” söylediği cevabını verdi. Ethem Bey’i on- lar (d)a tasdik etmişler ve mumaileyhe hak vermişlerdir.
Çerkez Ethem 127 Sayı 24, sayfa 3
128 Nutuk’a Cevaplar Sayı 43, sayfa 3
DERİN TARİH’TEN MUHTEŞEM FIRSAT Derin Tarih geçmiş sayılardan sadece 30 adet + ¨249 1 yıllık Derin Tarih aboneliği Kampanya stoklarımızla sınırlıdır. 30 Mayıs 2015’e kadar geçerlidir. Abone olun, her ay derginiz ayağınıza gelsin! ¨991YIL Abonelik ,00 sadece Kredi kartı ile ödemelerde 6 taksit imkanı Ücretsiz kargo hizmeti Tele Sipariş: 0212 467 67 17 www.derintarih.com Online Sipariş: www.birlikte.com.tr @derintarih /DerinTarih
Search
Read the Text Version
- 1
- 2
- 3
- 4
- 5
- 6
- 7
- 8
- 9
- 10
- 11
- 12
- 13
- 14
- 15
- 16
- 17
- 18
- 19
- 20
- 21
- 22
- 23
- 24
- 25
- 26
- 27
- 28
- 29
- 30
- 31
- 32
- 33
- 34
- 35
- 36
- 37
- 38
- 39
- 40
- 41
- 42
- 43
- 44
- 45
- 46
- 47
- 48
- 49
- 50
- 51
- 52
- 53
- 54
- 55
- 56
- 57
- 58
- 59
- 60
- 61
- 62
- 63
- 64
- 65
- 66
- 67
- 68
- 69
- 70
- 71
- 72
- 73
- 74
- 75
- 76
- 77
- 78
- 79
- 80
- 81
- 82
- 83
- 84
- 85
- 86
- 87
- 88
- 89
- 90
- 91
- 92
- 93
- 94
- 95
- 96
- 97
- 98
- 99
- 100
- 101
- 102
- 103
- 104
- 105
- 106
- 107
- 108
- 109
- 110
- 111
- 112
- 113
- 114
- 115
- 116
- 117
- 118
- 119
- 120
- 121
- 122
- 123
- 124
- 125
- 126
- 127
- 128
- 129
- 130
- 131
- 132
- 133
- 134
- 135
- 136
- 137
- 138
- 139
- 140
- 141
- 142
- 143
- 144
- 145
- 146
- 147
- 148
- 149
- 150
- 151
- 152
- 153
- 154
- 155
- 156
- 157
- 158
- 159
- 160
- 161
- 162
- 163
- 164
- 165
- 166
- 167
- 168
- 169
- 170
- 171
- 172
- 173
- 174
- 175
- 176
- 177
- 178
- 179
- 180
- 181
- 182
- 183
- 184
- 185
- 186
- 187
- 188
- 189
- 190
- 191
- 192
- 193
- 194
- 195
- 196
- 197
- 198
- 199
- 200
- 201
- 202
- 203
- 204
- 205
- 206
- 207
- 208
- 209
- 210
- 211
- 212
- 213
- 214
- 215
- 216
- 217
- 218
- 219
- 220
- 221
- 222
- 223
- 224
- 225
- 226
- 227
- 228
- 229
- 230
- 231
- 232
- 233
- 234
- 235
- 236
- 237
- 238
- 239
- 240
- 241
- 242
- 243
- 244
- 245
- 246
- 247
- 248
- 249
- 250
- 251
- 252
- 253
- 254
- 255
- 256
- 257
- 258
- 259
- 260
- 261
- 262
- 263
- 264
- 265
- 266
- 267
- 268
- 269
- 270
- 271
- 272
- 273
- 274
- 275
- 276
- 277
- 278
- 279
- 280