Important Announcement
PubHTML5 Scheduled Server Maintenance on (GMT) Sunday, June 26th, 2:00 am - 8:00 am.
PubHTML5 site will be inoperative during the times indicated!

Home Explore 38 - Derin Tarih Mayıs 2015

38 - Derin Tarih Mayıs 2015

Published by sedatfurkanileri, 2019-10-25 14:45:02

Description: 38 - Derin Tarih Mayıs 2015

Search

Read the Text Version

İZMİR’İN İŞGALİ’NDE GERÇEK KAHRAMAN HASAN TAHSİN DEĞİL, SÜLEYMAN FETHİ BEY’DİR İzmir’de Yunan işgaline ilk direnen, şehit Süleyman Fethi Bey’dir. Peki neden o değil de Hasan Tahsin“ilk direnişçi”olarak lanse edildi? “Yaşasın Venizelos”demediği için hakaretler altında şehit edilen, bugün adı ve mezarı dahi unutturulmuş meçhul bir kahramanın bilinmezlerle dolu hayat hikâyesi… 50 DERİN TARİH / 2015 MAYIS

Yakın Tarih 2015 MAYIS / DERİN TARİH 51

İ. GÖKSEL BAYKAN [email protected] İ zmir’i işgal eden Yunanlara yarım asır sonra “ilk direnişçi” olarak » Tehlike kapıda! ilk mukavemeti kim gösterdi lanse edilmesi tesadüf değil. Bu isim desek, resmî eğitimden geçen ön plana çıkarılarak aslında başka bir Yunanların İzmir’e isim unutturulmuş oldu: İzmir’in işga- taaruzları 15 Mayıs’tan hemen herkesin cevabı Ha- linde düşmana ilk direnişi gösteren, önce başlamıştı. Kurmay Albay Süleyman Fethi Bey. Tehlikeyi fark eden ve san Tahsin olacaktır. Oysa 70’li yıllara İstanbul’daki hükümeti Vatan uğruna canını seve seve bu yönde uyaran ilk kadar Hasan Tahsin ismi bile bilinmi- feda eden Süleyman Fethi Bey’in fe- kişi Süleyman Fethi dakârlığı İstiklal Savaşı’nı başlatan Bey’di. yordu. ilk kıvılcımlardandı. Yunan işgalinde 4. Kolordu Asker Alma Heyeti Reisi 1970’lerde yapılan bir algı operas- olan Süleyman Fethi Bey, “Zito Veni- zelos” (Yaşasın Venizelos) diye bağır- yonuyla “ilk kurşunu atan gazeteci” ması istendiğinde “Kato Venizelos” (Kahrolsun Venizelos) diye haykırmış imajı topluma sunuldu. Bu imajın ger- ve Anadolu halkının işgali asla kabul etmeyeceğini ispat etmiştir. Bu tav- çekle uzaktan yakından ilgisi yoktur. rın zaman içinde unutturulması daha da üzücü. 1942’ye kadar Hasan Tahsin’in adına Süleyman Fethi Bey köklü sadece şehit edilenler listesinde rastla- bir aileden geliyordu ve iyi yetişmişti. Babası Eminö- nırken, 1970’lerde Rahmi Apak’ın ha- nü’nde eskiden “Salkım- söğüt” denilen yerdeki tıratındaki ifade çarpıtılarak, “Yunan’a Aydınoğlu Tekkesi’nin 27 yıl (1893-1920) şeyhli- ilk kurşunu sıkan kahraman” haline ğini yapan, son asrın önemli mutasavvıfla- getirildiğini görüyoruz. İşgal sırasında İzmir’de bulunmayan Apak, belge veya delil göstermeden sa- dece kendisine anlatılanları nakleder: “Bu silahı Hasan Tahsin isminde bir gencin patlattığını ve kendisini de ora- da Yunan askerlerinin öldürdüğünü herkes söylüyor”. Böylece 50 ve 60’lı yıllarda bu cümleden hareketle Konak meydanındaki heykele giden yolun taşları döşeniyor. Hasan Tahsin’in İstiklâl Harbi’nden (11 Rebiülevvel 1329 H./12 Mart 1911 M.) BOA » Hicaz’a terfi Erkân-ı Harp Miralaylığına terfi eden Süleyman Fethi’nin Hicaz Kumandanlığına atanmasına dair belge. (11 Rebiülevvel 1329 H./12 Mart 1911 M.) 52 DERİN TARİH / 2015 MAYIS

Yakın Tarih Kur’an okurken hücuma maruz kaldı ve bir ŞEYH BABA, OĞLUNUN Yunan zabiti ayaklarıyla onun elinden düşen ŞEHADETİNİ HİSSETMİŞTİ kutsal kitabımızı çiğneme cüretini gösterdi. Kahraman Albay, Yunan zabitini tokatladı ve Bir gün Kuleli Askerî Lisesi Müdürü şehadete giden yolda ilk süngüyü yedi. İbrahim Bey, damatları Bahriye Kaymaka- mı Şükrü Bey ve Trabzon Mebusu Servet rından Mehmed İzzî Efendi’dir. kerleri gösterilerle karşıladılar. Ancak Bey ile otururken, bu üç güzide insanı Kurmay yüzbaşı olarak orduya bu sırada ummadıkları bir tepkiyle hayrete düşürecek acı bir gülüşle, “Fethi’yi katıldığı günden itibaren Se- karşılaştılar. kaybediyoruz!” dedi. İbrahim Bey, bir gün lanik’te, Hicaz’da, Yemen’de, evvel Süleyman Fethi Bey’in el yazısı ile kısaca imparatorluğun her kö- 17. Kolordu Komutanlığını vekâ- kendilerine yolladığı mektubu gösterdi. şesinde çalışmıştı. leten yürüten Albay Süleyman Fethi, İzzî Efendi, endişesini tekrar etti ve mille- karaya çıkan askerlerin komutanını tin beka ve selametine dua etti. İşgale karşı toplantı! çağırtarak hareketlerinin mânâsını sordu. Yunan subay, “Devriye dolaşı- Aradan çok geçmeden İstanbul ga- İzmir’in işgal edileceği söy- yoruz” cevabını verdi. Süleyman Fethi zeteleri, onun şehadet haberini yazdılar. lentileri üzerine İzmir Müda- Bey hemen gemilerine dönmelerini, İzzî Efendi’nin yarası derin, acısı tarifsizdi. faa-i Hukuk-ı Osmani Cemi- aksi takdirde meydana gelecek olay- Ancak mukadderata boyun eğerek, “Ne yeti 17 Mart 1919’da toplandı. lardan sorumlu olamayacaklarını be- yapalım, yazgı bu. Nice Fethileri kurban İzmir’in işgal edilemeyeceği, lirtti. Yunan subay da durumu kendi vermezsek bu vatan nasıl kurtulur?” diye işgal olursa karşı konulacağı amirlerine bildireceğini söyledi. Bu bağrına taş bastı. hususunda görüş birliğine va- rıldı. Toplantıdan hemen son- uyarı Yunan devriyesini Averof’a geri Ayrıca o günlerde evi İngiliz askerleri ra İzmir Valisi Nureddin Paşa tarafından işgal edilen yakın dostu İbnü- Yunanların çabasıyla görevden dönmek zorunda bırakmıştı. lemin Mahmud Kemal Bey’e, “Evladım alındı, yerine İzzet Bey vekâleten Bu olay İngiliz askerî yetkilisi Bin- Kemal, ben vatan için Fethi’yi feda ediyo- atandı. 17. Kolordu Komutanlığına rum. Siz de neyiniz varsa feda ediniz” de- da Nisan sonunda Ali Nadir Paşa ta- başı Dickson’a bildirildiğinde, “Yunan mesi, vatan, bayrak ve din uğruna oğlunu yin edildi. askerlerinin gelmesiyle ne gibi bir dahi gözden çıkardığının göstergesiydi. Paris Barış Konferansı’nda İzmir ve çevresinin Yunanistan’a verilme- si üzerine Yunanlar İzmir’i kendi şehirleri olarak görmeye başlamış- lardı. 17 Nisan’da bir grup Yunan askeri kimseye danışmadan Kordon açıklarında demirli bulunan Averof zırhlısından kıyıya çıktı. Rumlar, as- » Ruhuna Fatiha Süleyman Fethi Bey’in babası, Aydınoğlu Tekkesi’nin şeyhliğini yapmış muhterem bir zattı. Mehmed İzzî Efendi’nin Üsküdar’daki kabri. 2015 MAYIS / DERİN TARİH 53

ŞEHİT EŞİNİN DRAMI hadise çıkabileceğini” sorunca Süley- man Fethi Bey, “Halk galeyan halin- TBMM zabıtlarında Süleyman dedir. Asırlarca bu memlekette huzur Fethi Bey’in eşi Fatma Latife Hanım’ın içerisinde yaşamış, kendilerine daima yürek burkan bir talebi yer alır. 9 Mart iyi muamele edilmiş, hiçbir zaman 1924’de yapılan görüşmelerde bizzat tehdit ve tazyik görmemiş Rum azın- Gazi Mustafa Kemal Paşa’ya yazmış lığın yaptıkları haklı bir mukabeleye olduğu dilekçesinde vatan ve bayrak sebep olabilir” dedi. Dickson ise “Pek uğruna şehit olan Süleyman Fethi zannetmem” cevabını verdi. Bey’den bahseder. İstanbul Hükümeti tarafından eşinin şehadetinden Durumun kötüye gideceğini anla- sonra bağlanan 966 kuruşun hayatını yan Süleyman Fethi Bey, Belediye Baş- devam ettirmeye kâfi gelmediğini, kanı Hasan Paşa ile görüştü ve halkı Türkiye Cumhuriyeti’nden şehit maaşı haberdar etmek için neler yapılması istediği görülmektedir. gerektiğini sordu. Belediye Başkanı şaşkın ve perişandı. Süleyman Bey Fakr u zaruret içindeki Fatma daha sonra Genelkurmay Başkanı Fev- Latife Hanım’ın bu duruma gelmesi zi Paşa (Çakmak)’a durumu bildirip bizim ayıbımız. BMM aynı gün bir üst yapılması gerekenler hakkında emir rütbeden (mirlivalık) kendisine 4 bin istedi. Telgraf başında, “Yunanları ge- kuruş maaş tahsis ederek bir nebze de rektiğinde silah kuvvetiyle mi engelle- olsa görevini yerine getirmiştir. yeceğiz?” diye sorunca Fevzi Paşa, “Si- (Fatma Latife Hanım’ın BMM’ye lahla gelene silahla mukabele edilir” gönderdiği mektup ve Muvazene-i karşılığını verdi. Maliye Encümeni mazbatası (altta, solda) Fatma Latife Hanım’a bağlanan Averof’tan Rum Metropolitini ziya- maaş hakkında kanun (sağda). ret bahanesiyle karaya çıkan Yunan müfrezesine yerli Rumların gösterdiği Yunanların hareketini işgalin baş- taşkınlık öyle bir hâl aldı ki, Süleyman langıcı olarak değerlendiren Süley- Fethi Bey, onların tekrar gemiye dön- man Fethi Bey, durumu Harbiye Ne- meleri ve bir daha karaya asker zareti’ne yazıyla bildirdi. Fevzi çıkarmamaları için Dickson’a Paşa, “Yunanların herhangi bir başvurdu. O da Yunan temsilcisi tecavüzüne karşı müdahale Mavrodis’ten karaya asker çıkarıl- edilmesi ve durumun bütün ya- mamasını istedi. bancı devlet temsilcilerine bil- dirilmesi” emrini verdi. Ayrıca “askerî birliklerin ve memurla- rın yerlerinden ayrılmamasını” istedi. Averof zırhlısının İzmir’e gelmesi işgalin ön deneme- siydi. Nabız yoklaması yapan Yunanlar en sert cevabı Süley- man Fethi Bey’den almışlardı. Karaya çıkmak isteyen asker- leri geri gönderen ve taşkın- lıklarına göz yummayan bu kahraman Türk subayı, artık mimlenmiştir. 54 DERİN TARİH / 2015 MAYIS

Yakın Tarih » Palikaryalar katliamda Yunan kuvvetleri İzmir’i işgal ediyor. Sarıkışla’da Süleyman Fethi Bey Kur’an başında ilk süngüsünü yerken Metropolit Hristostomos elinde haçıyla Yunan askerlerini katliama teşvik ve tahrik ediyordu (Tablo: Vittorio Pisani, “Kurtuluş Savaşı”). İBB Resim Koleksiyonu, İBB Kültür İşleri Daire başkanlığı Yayınları, 1991. da Bornova ve Urla’da asayişsizliklere sebep olan Rumların ve bunları des- Nureddin Paşa’nın 17. Kolordu Ko- müşlerdir. Bu miktara ordudan terhis tekleyen Yunan Kızılhaç’ının tahrikle- mutanlığından ayrılmasından sonra olmuş genç Rumlar ile köylerde ka- rine mani olunması talep edilmişti. Süleyman Fethi Bey, 24 Şubat-29 Nisan lanlar da dâhildir. Düşmanla beraber 1919 tarihlerinde Kolordu Komutan hareket edenlerin sayısı 1000 kişiye İzmir’e vali olarak atanan İzzet Bey Vekilliği yaptı. Rumların ve Anado- ulaşmaktadır” demektedir. ile 17. Kolordu Komutanlığı’na getiri- lu’da teşkilatlanmak isteyen Yunan len Ali Nadir Paşa işgalden önce hiçbir Kızılhaç’ının faaliyetlerine karşı çıktı. Bu sıralarda İzmir, Ayvalık ve Ku- tedbir almamışlardı. Ali Nadir Paşa Merkezi İstanbul’da bulunan Kordus şadası’na Rum çetelerinin taarruzları emir almadıkça harekete kalkışacak ile Etnik-i Eterya cemiyetlerinin en bü- eksik olmuyordu. Ayvalık’a gelen bir karakterde biri değildi. Nitekim Sü- yük amacı, Yunanistan’dan gönderilen Yunan torpidosundaki askerle adalar- leyman Fethi Bey, Paşa’ya, “İzmir’in çete ve komitelerin uygun yerlere sev- dan gelen Rumlar Ayvalık hapishane- belki yabancılar tarafından işgal edi- kini sağlamaktı. Yunan Kızılhaç’ı tara- sini tahliye etmişlerdi. Benzer olaylar lebileceğini, hükümetten emir gelme- fından açılan hastane ve dispanserler üzerine Rumların oturduğu mahalle diği takdirde işgale karşı nasıl hareket sevkler için kullanılan birer merkeze Harbiye Nezareti’nden kâfi miktarda edeceğini” sorduğu zaman “Orasını dönüştürülmüştü. jandarma gönderilmesi istendi. Ay- hiç düşünmedim” demişti. Cevaptan valık’taki Yunan Kızılhaç efradından memnun kalmayan Fethi Bey, “İşgal Tek başına direniş 5 şahsın vazife yapmakta olan polis vaki olduktan sonra mı düşünecek- müfrezesine ateş etmeleri üzerine ya- sin?” diye çıkışınca Nadir Paşa, “Ne Süleyman Fethi Bey 5 Mart 1919’da kalandıkları, daha sonra olay yerine zaman lazım gelirse o zaman düşü- Harbiye Nezareti’ne gönderdiği rapor- gelen Kızılhaç doktoruna iade edildik- neceğim” diye terslemişti. “Hımbıl” da “Umum Söke kazasının yerli Rum- leri Harbiye Nezareti’ne bildirilmiştir. lakaplı İzzet Bey de Damat Ferid Paşa larından adalara kaçanlar 791 kişi olup Ayrıca 3 Nisan 1919’da Dâhiliye ve Ha- kabinesinin İngiliz yanlısı siyasetini şimdiye kadar 622’si silahlı olarak dön- riciye nezaretlerine gönderilen rapor- destekliyordu. Paris Barış Konferansı’nda Lloyd George’un çabaları sonucunda 6 Mayıs 1919’da Yunan kuvvetlerinin İzmir’e çıkmasına karar verildi. Fethi Bey’in işgale silahla mukabele edilmesi için Ali Nadir Paşa’ya yaptığı müracaat so- nuçsuz kaldı. İzmir’in ileri gelenleri işgale karşı İzmir Türk Ocağı’nın Kemeraltı’ndaki merkezinde toplandılar. Toplantıya sivil kıyafetle katılan Süleyman Fethi Bey dikkat çekiyordu. İzmirli vatanse- verler heyecanlı bir şekilde işgale karşı çıkılacağını dile getirdiler ve protesto amacıyla bir miting yapılmasına karar verdiler. 14 Mayıs 1919’da İngiliz 2015 MAYIS / DERİN TARİH 55

Yakın Tarih Bir Türk subayı şehit Amirali Calthrope, İzmir’in işgali ile halindedir. Müsaade ederseniz bu iste- edilmişti fakat Türk ilgili notayı İzzet Bey ile Ali Nadir Pa- ği reddederek elimizdeki kuvvetlerle milletinin düşmanlara şa’ya verdi. Aynı gün Redd-i İlhak Ce- İzmir’i müdafaa edeceğiz. Kuvvetimiz karşı bağımsızlığını miyeti bir bildiri yayınladı. Ragıb Nu- buna elverişlidir” diyordu. koruma ve ülkesini reddin’in kaleme aldığı bildiride İzmir kurtarma azmi tek halkı işgale direnmeye çağrılıyordu. Şakir Paşa notu okur okumaz ya- bir vücut halinde nındakilere “Haydi evlatlar, Allah mu- şahlanmıştı. Bu olayla 14 Mayıs’ı 15’ine bağlayan gece vaffakiyet versin” diye seslendi ama başlayan Millî Mücadele, Bahri Baba Parkı’nda büyük bir miting söylediklerini kâğıda dökmeye gelince Türk ordusunun 9 düzenlendi. Başta Cami Bey ve Şevki Mondros’un 7. maddesi üzerinde an- Eylül 1922’de sancağı Bey olmak üzere Süleyman Fethi Bey laşmazlık çıktı. Neticede Şakir Paşa ke- hükümet konağına de bir konuşma yaptı. Fethi Bey konuş- derli ve üzüntülü bir biçimde İzmir’e, çekmesiyle sona masında işgale karşı her türlü direni- “Amiral Calthrope’un talebini yerine erecekti. şin gösterileceğini söyledikten sonra getiriniz. Ben Bâbıâli’ye gidiyorum, sözlerini, “Yemin ediniz, düşmanlar lazım gelen teşebbüste bulunacağım” Türklerin istiklâl ve hayat hakkını ta- şeklinde bir cevap gönderdi. nıyana kadar hiçbir zulüm, hiçbir çile, hiçbir meşakkat önünden kaçmayaca- Kur’an’ı ayaklarıyla çiğnediler ğız” diye bitirdi. İşgal Süleyman Fethi Bey’in bütün Süleyman Fethi Bey işgalden bir çabalarına rağmen engellenemedi. Ali gün önce Harbiye Nazırıyla makine Nadir Paşa bütün subayları evlerin- başında hemen konuşmak istediği- den çağırarak Sarıkışla’da toplamaya ni söyledi. Nazır Şakir Paşa, yanında başladı. Süleyman Fethi Bey, bu emre Fevzi Paşa (Çakmak) ve Ahmed Fevzi şiddetle karşı çıktı. İşgale direnilmesi Paşa ile beraber nezarete geldiler. Sü- için Paşa ile tartışarak kendisinden is- leyman Fethi Bey “Paşam, İzmir Lima- tenenleri asla yerine getiremeyeceğini nı’na girip demirleyen İtilaf donanma- söyledi. sından Amiral Calthrope ateşkesin 7. maddesine göre İzmir’deki istihkâm- 15 Mayıs 1919’da Yenikale’den içe- ların teslimini istedi. Karaburun’dan riye giren nakliye gemileri karaya as- gelen haberlere göre körfez dışında as- ker çıkarmaya başladılar. İzmir Rum ker dolu birçok Yunan nakliye gemisi Metropoliti ve rahipler diz çökmüş bekliyor. İstihkâmları biz verir vermez halde gözyaşlarıyla, ilahiler söyleyerek Yunanlar işgal edecekler. Halk galeyan Yunan bayrağını öpüyorlardı. Metro- polit Hristostomos arkasında bir grup » Bir Cumhuriyet papazla Yunan İşgal Kumandanı Albay Zafiru’ya “Hoş geldiniz” dedi. Sevinç garabeti daha! ve gözyaşları içinde gelenleri takdis Yunan işgaline ilk etti ve Yunan askerlerini Türklerin mukavemet eden kişi aleyhine kışkırtan bir konuşma yaptı. Süleyman Fethi Bey olduğu halde İzmir’e İşgal kuvvetleri saat kulesinin Hasan Tahsin’in heykeli önündeki kışla ve hükümet konağını dikilmişti. ele geçirmek için iki kola ayrıldı, son- ra kışlaya ateş açtılar. Birkaç er şehit oldu. Bütün Türk subay ve askerleri İzmir’in askerî merkezi Sarıkışla’da toplanmıştı. Subaylara işgal sabahı Sü- leyman Fethi Bey de katıldı. 15 Mayıs sabahı Karantina semtinde evinden çıkıp vazifesine gitmek için hazırlanıyordu. Eşi Fatma Latife Ha- nım, böyle bir günde Sarıkışla’ya git- memesini ve bir süre evinde kalıp 56 DERİN TARİH / 2015 MAYIS



Yakın Tarih Aziz Nesin, Borçlu Olduklarımız, Adam Yayınları, İst., 2000. » Padişahtan gelen madalya RUHANİYETE SAYGISIZLIK Süleyman Fethi Bey, ölümünün 1986 yılında İzmir-Karşıyakalı bir ardından dönemin tanınmış vatandaşın dilekçesi üzerine Millî şahsiyetlerince hayırla yâd edilmiş Savunma Bakanlığı’ndan Ege Ordu kıymetli bir subaydı. Sultan Reşad Komutanlığı’na gönderilen emirle tuğralı iftihar madalyası verilmesi Süleyman Fethi Bey’in kemikleri hakkındaki berat. 8 Ocak 1988’de askerî bir törenle Narlıdere Şehitliği’ne nakledildi. tabancayı dayadılar. Paşa hakaretlere Günümüzde mezar taşı Agora Müzesi uğradı fakat susup boyun eğdi. Müfre- bahçesinde, takma altın dişleri İzmir ze Komutanı üstleri aranan subay ve Arkeoloji Müzesi’nde, işgal günü erlerden “Zito Venizelos” diye bağır- giydiği üniforma da İstanbul’da Askerî malarını istiyordu. Müze’de bulunmaktadır. durumu değerlendirmesini rica etti. Paşa’nın arkasında duran Süleyman Fethi Bey eşine, “Ben askerim! İşime Fethi Bey bu zillete zor dayanmakta böyle bir günde gitmezsem başka ne ve hudutsuz bir izzet-i nefis yarasıyla zaman gideceğim?” deyip kışlaya gitti. dişini sıkarak bakmaktaydı. Zaten Yu- nanların ilk girişimlerine mani olduğu Sarıkışla’da 250 kişiden ibaret su- için mimlenmiş ve orada birkaç yerli bay ve asker, silahsız bir halde işgalin Rum tarafından Yunan subaylarına gerektirdiği muamelelerle meşguldü. gösterilmişti. Bir taraftan dairelerdeki önemli evrak ve eşya toplanmakta, bir taraftan da Nihayet Sarıkışla’da Kur’an-ı Kerim maaş dağıtılmaktaydı. Teslim olma- okurken hücuma maruz kaldı ve bir ları istendiğinde Ali Nadir Paşa sırığa Yunan zabiti ayaklarıyla elinden dü- bağlanmış beyaz bayrağı eline alarak şen kutsal kitabımızı çiğneme cüreti- Yarbay Hürrem Bey ile Erkân-ı Harb ni gösterdi. Kahraman Albay, Yunan Reisi Abdülhamid Bey ve askerlerle zabitin yüzüne şiddetli bir sille attı ve Sarıkışla’nın Konak Meydanı’na açılan şehadete giden yolda ilk süngüsünü kapısından çıktı. omzundan yedi. Ardından yarasından akan kanlara aldırmaksızın Kur’an’ı Bundan sonra kışla içerisinde su- yerden aldı ve gözyaşlarıyla ıslatarak baylarımız süngü ve dipçik darbeleri öpüp başına koydu. altında üstleri aranarak, üzerlerinde bulunan para, saat, yüzük, sigara taba- Bu sırada etrafını saran 20 kadar Yu- kası ve mendil gibi malzeme gasp ve nan askerinin ikinci hücumuna maruz yağma edildi. Kalpakları alınarak yırtıl- kaldı. Ellerini havaya kaldırmasını em- dı, çiğnendi ve bir kısmı da süngülere rettiklerinde cevabı, “Ben bir komu- takıldı. tan ve albayım. Amirimden başkasın- dan emir almam ve kendimi muayene Yunan askerleri en ağır sözlerle ha- ettiremem” oldu. Buna verilen karşılık karete başladılar. Subayların rütbeleri yine süngü darbeleriydi. söküldü. Kafile zorla “Zito Venizelos” (Yaşasın Venizelos) diye bağırtıldı. Yerli Yunan Müfreze Komutanı, kendisi- Rumlar da iştirak etti. ne boyun eğmeyen bu Türk subayının bakışındaki ateşle sarsılıyor ve hiddet- Yunan askerleri sille tokat ve küfür- le, “Çıkar kalpağını!” diye bağırıyordu. ler ederek Ali Nadir Paşa’nın şakağına Bütün baskılara rağmen Fethi Bey, “Ordumun ve milletimin şerefini tem- sil eden o kalpak, ancak başım boy- numdan ayrıldıktan sonra çıkar” diye karşı geldi. Bu cevapla üçüncü bir yara daha aldıktan sonra “Üniformaları- 58 DERİN TARİH / 2015 MAYIS



Yakın Tarih nı çıkar” denildi. O bir Tük subayına » Basra’da bekleyen vazife yakışacak şekilde, “Bu üniformayı Süleyman Fethi Bey’in “Kolağası” olarak tahkikat için Basra’ya bana padişahım verdi. Onu ancak gönderildiğini gösteren belge. (1 Safer 1324 H./27 Mart 1906 M.) onun emri çıkarttırır” dedi. Bunun Harbiye-i Umumiye Vekâleti’ne üzerine Yunan askerleri üniforması- gönderilir. Ne tuhaftır ki, onun adı- na dikilemeyen heykel, Hasan Tah- nı parçalamaya çalışmış ve belinden sin adına dikilecektir. çıkardıkları kayışla kafasını birkaç Ne yazık ki Süleyman Fethi Bey’in naaşı başka, mezar taşı bir yerinden yaralamışlardı. başka yerdedir. Bu kahraman suba- yımıza yeteri kadar kıymet verme- Boyun eğmedikçe üzerine gidi- diğimiz ortada. Özellikle Agora Mü- zesi’nde bulunan mezar şahidesinin yor, “Zito Venizelos” diye bağırma- bakımsızlıktan 19 parçaya ayrılmış olması tam bir skandal. ya zorluyorlardı. Reddettikçe yeni Onun gösterdiği asil davranış son- raki dönemde unutturulmaya çalışıl- bir süngü darbesi alıyordu. Müfre- mıştır. İzmir’deki görevi dahi yanlış verilmiş; 15 Mayıs 1919’da ölmüş gibi ze Komutanı sonunda emir verdi: gösterilmiştir. Birkaç kaynak dışında ölüm tarihi verilmemiş, verenler de “Öldürün”. Yunan askerleri onu yanlış vermiştir. Kitaplar ve ansiklo- pediler onun hakkında yanlış ve eksik süngü ve dipçik darbeleri altında bilgilerle dolu. Peki İzmir’in işgali konuşulurken Kordon’a götürdüler. Sekizinci isminin bilinmemesi bir tesadüf mü? Yoksa burada bir kasıt mı var? süngü yarasını aldığı sırada “Al- Kur’an okuyan, Yunan dipçikleri al- tında bile “Yaşasın Müslümanlık” diye lah’ım, sen Müslümanları bun- bağıran ve padişahın giydirdiği ünifor- mayı ölümü pahasına çıkarmayı red- lardan kurtar” deyip yere yığıldı. (1 Safer 1324 H./27 Mart 1906 M.) BOA deden birini kahraman ilan etmek bir Müdahale eden Amerikalı ve dönemin zihniyetine ters gelmiş olma- lı. Onun yerine Sabetayist bir İttihat ve İtalyan subaylar cinayetin tamamlan- Terakki taraftarının heykelini dikmek- ten bahtiyarlık duymuş olmalılar! masına izin vermediler. Başta Fethi O şehit edilmişti fakat milletin ba- İnanıyoruz ki, bir gün uğruna şe- hadeti göze aldığı ülkesi ona vefasını Bey olmak üzere Sarıkışla’daki subay ğımsızlığını koruma ve vatanını kur- gösterecektir. İzmir’e yapılacak bir abideyle işe başlayabiliriz mesela. ve askerlerin bir kısmı Patris vapuru- tarma azmi şahlanmıştı. Bu olayla baş- İ. Göksel Baykan na, bir kısmı da Averof zırhlısına sevk layan Millî Mücadele, Türk ordusunun Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı, Uzman Yardımcısı. edildi. Üzerlerine ateş açıldı, bazıları 9 Eylül 1922’de sancağı hükümet ko- şehit oldu. Süleyman Fethi Bey’in de nağına çekmesiyle sona erecekti. aralarında bulunduğu 20 kişi ağır ya- Dönemin tanınmış şahsiyetlerin- ralanmış, 27 kişinin ise akibetleri meç- den çoğu Fethi Bey’i hayırla yâd etmiş- hul kalmıştır. lerdir. Celal Bey (Bayar) onun herkesin Sancağa sarılarak ölmek istedi takdirini kazanan faziletli bir subay olduğunu söylemiş, Fahrettin Paşa (Al- Süleyman Fethi Bey yaralara rağ- tay) kibar bir şeyhin vatanperver oğlu men hayattaydı. İtalyanların yardımıy- olduğundan bahsetmiştir. Yahya Galib la Rum Hastanesine kaldırıldı ve bir Bey Hicaz’da birlikte bulunduğu Süley- koğuşa yatırıldı. Haber alan arkadaşı man Fethi Bey’in dindar, vatansever ve Karşıyakalı Süreyya Bey (İplikçi) has- muhterem bir insan olduğunu övgüy- taneye koştu. Arkadaşını görünce göz- le anlatmaktadır. yaşları içinde haçı ve Yunan bayrağını BMM’de 13 Eylül 1922 günü Musta- göstererek “Ben bunların arasında mı fa Necati Bey (Uğural), ailesine taziye öleceğim?” dedi. Süreyya Bey başhe- telgrafı gönderilmesi talebinde bulu- kimle konuşarak izin aldı ve Yunan nur. Erzurum Mebusu Nusret Efendi bayrağı yerine Türk sancağını koyup ruhu için Fatiha okunmasını ister. Kır- haçı indirdi. Fethi Bey, bayrağı görünce şehir Mebusu Yahya Galib (Kargı), “din- gülümseyerek “Allah’ım, sana şükürler dar ve muhterem bir Müslüman” diye olsun” sözleriyle ruhunu teslim etti. nitelendirdiği Fethi Bey’in namus, din Takvim 23 Mayıs 1919’u gösteriyordu. ve bayrak uğrunda canını seve seve Naaşı dostu Ali Şefik Bey’in Küçük verdiğini söyleyerek medeniyetin ona Fettah Sokağı’ndaki evine getirildi. Ce- yapılan hakarete göz yumduğunu naze töreni düzenlendi ve Emir Buha- haykırır. 25 Eylül 1922’de İzmir’e abi- ri Tekkesi Haziresi’ne defnedildi. desinin dikilmesi önergesi de Erkân-ı 60 DERİN TARİH / 2015 MAYIS

TABİATIN KIYMETLİ VE NADİDE HAZİNESİ ÇAYKUR Beyaz İksir Beyaz Çayı ÇAYKUR e-ticaret sitesinden satın alabilirsiniz. http://www.caykursatis.com/beyaz-iksir

‘KHiMToAllTaiRnLidHAaLlARıîtTaILMrNiihvDIçÜeiEEACRrTikLALEJAaERDnNRZAEüLiYKrLAchDKEeRiri’ “OTsdümetraakkvariruafnyatimrkeısluşıırılnCciilıluıuldmeyıslğmaoiaCobyıkrruhadagdiımsuğesöuüiürrls.zhaaçinrteyBaulmeelreaeelkrriıtnnıişmnşlinymidt’dlneidıeiasemktieayenkne.i” 62 DERİN TARİH / 2015 MAYIS © SEDAT ÖZKÖMEÇ

Söyleşi SÖYLEŞİ: MUNİSE ŞİMŞEK-BÜŞRA SEZGİN O smanlı’nın yıkılışı, Cumhu- şıyorlardı. Onlara göre gelinen nokta, tanımlayan bir araç olarak kullanıl- riyet’in kuruluşu ve modern 18. yüzyılda başlayan oluşumun so- maktadır. O dönemde milliyetçilikler Türkiye tarihi alanında nucuydu. Ben ise kurumsal süreklilik arasında büyük bir rekabet vardı. Bu sebeple Rum, Bulgar, Sırp veya Erme- yaptığı çalışmalarla tanı- yerine TC kurucuları üzerinden siyasî ni milliyetçiliğinin karşısına Osmanlı Müslümanlığını koyuyorlar. Elbette nan Hollandalı tarihçi Erik Jan Zürcher alandaki devamlılığı göstermeye çalış- bunlar dinî bir yönetim taraftarı de- ğiller, Cumhuriyetçi laikler kadar ol- ile II. Meşrutiyet’ten Cumhuriyet’e, İtti- tım. Mesela İttihat ve Terakki 1916’da, masa da seküler bir bakışa sahipler. hat ve Terakki’den Enver Paşa-Mustafa 1. Dünya Savaşı esnasında bütün med- Ayrıca o dönemde “Türk” kavramı da çeşitli şekillerde kullanılıyor. Müs- Kemal rekabetine yakın tarihin bilinme- reseleri Maarif Nezareti’ne (Eğitim lüman Arnavutlar kendilerine “Türk” diyebiliyorlar ama onlar için “Türk” de- yenlerini konuştuk. Bakanlığı’na) bağladı ve Şeyhülislamı mek “Osmanlı Müslümanı” demek. kabineden çıkardı. Yani Cumhuriyet Neden tarihçi olmayı seçtiniz? döneminde ortaya çıkan siyasî deği- Lisede tarihe merakım vardı. Tabii şimler aslında bu dönemde çoktan bunda lise öğretmenimin etkisi bü- başlamıştı. yüktü. Belki okuduğum kitaplar da Cumhuriyet’in de kurucu kadrosu bu eğilimime yön vermiş olabilir. Son olan Jön Türklerin fikriyatını şekil- sınıfta tez yazmamız gerekiyordu, o lendiren ideoloji nedir? zaman Ortadoğu tarihine yöneldim. Zor bir soru. Jön Türklerin içinde Türkiye tarihi alanında çalışmaya bulunduğu İttihat ve Terakki Cemi- nasıl karar verdiniz? yeti çok katmanlı bir yapıydı. Farklı ideolojileri benimsemiş kişilerden Klasik oryantalizmin hâkim oldu- meydana geliyordu. Aralarında Os- ğu bir bölümde Ortadoğu tarihi ve manlı Müslüman milliyetçiliği yapan Arapça öğreniyordum. Aynı bölümde da vardı, pozitivist laik kişiler de. Az Türkçe de okutuluyordu. Öğrencilerin sayıda dindar kişiler de mevcuttu. Sa- bunlardan birini alması zorunluydu. vundukları toplum, Osmanlı Müslü- Türkçeyi tercih ettim. Çünkü Arap- man toplumudur. Osmanlı Müslüman ça kaynaklara göre Türkçe, tarihçi milliyetçiliği tespitini yaptığımızda için, özellikle de yeniçağ tarihçisi için şunu unutmamak gerekir: Buradaki çok daha zengin ve çekiciydi. Böyle- “Müslüman” ya da “İslam” kavramla- ce Türkiye tarihine merak saldım ve rı etnik bir kategoride, yani kimliği 1970’lerde Türkiye’ye geldim. Aslında modern dönemden ziyade Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılış dönemiyle ilgileniyordum. Genel olarak Rusya, Avusturya, Almanya gibi tarihî aktör- ler ve 1. Dünya Savaşı ile noktalanan bu süreçteki değişimleri izlemek ilgi- mi çekiyordu. İmparatorluktan Cum- huriyet’e geçiş de buna dahildi. Modern Türkiye’nin tarihini yazar- ken Türk Tarih Tezi’ne aykırı bir yo- rum getirdiniz ve Osmanlı ile Cum- huriyet arasındaki sürekliliklere dikkat çektiniz. Peki bu düşünceye nasıl vardınız? Osmanlı ile Türkiye Cumhuriyeti arasındaki süreklilik fikri çok eski; 70’li yıllarda bunları kitaplardan oku- yordum. Niyazi Berkes ve Bernard Lewis gibi tarihçiler modernleşme ala- nındaki kurumsal süreklilikleri tartı- 2015 MAYIS / DERİN TARİH 63

Bu söylem daha sonra Cumhuriyet MODERNLEŞEN TÜRKİYE devleti korumayı, güçlendirmeyi ve dönemine damgasını vuran “Türk mil- ONDAN SORULUR kurtarmayı planlıyorlardı. liyetçiliği” ile karıştırılmamalı. Cemi- yet’in toplum ve devlet görüşü daha Türkiye’nin modernleşme tarihini Cumhuriyet öncesinde ve Osmanlı çok fenne ve rasyonalizme dayalı laik ele alan Hollandalı tarihçi Erik tarihinde, hatta bugün bile Türkiye’de bir anlayışa dayanmaktaydı. Jan Zürcher’in bu alanda kaleme bu, güçlü bir gelenektir. Devlet her aldığı Modernleşen Türkiye’nin Tarihi şeyin üstündedir. Bu hedefe ulaşmak Jön Türkler II. Abdülhamid’i despot- (2003) eseri çeşitli üniversitelerde için de öncelikle modern vatandaşı ya- lukla suçladılar fakat iktidara gel- ders kitabı olarak okutuluyor. Milli ratmak gerekiyordu. Eski reayayı va- diklerinde onlar da muhaliflerini Mücadelede İttihatçılık (2003) kitabıyla tandaşa dönüştürmek istediler. Fransa susturdular. Hürriyet ve meşrutiyet Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu ve Almanya’da bunun ne kadar güçlü söylemlerinde samimi miydiler? hakkında farklı perspektifler öne bir devlet yarattığını görmüşlerdi. süren Zürcher’e göre modern Jön Türkler başlangıçta bir dikta- Türkiye’nin ortaya çıkması göç, savaş, Millî Mücadele’de İttihatçılık adlı ki- törlük kurmayı başaramıyorlar zaten. imparatorluk mirası ve ulus inşası Balkan Savaşlarından önce İttihat süreçlerini birbirine bağlayan bir tabınızda resmî tarihin hasıraltı ve Terakki iktidardan düşmüş, yeri- zeminde gerçekleşmiştir. Zürcher’in ettiği önemli bir gerçeği ortaya çı- ne muhafazakâr ve liberal bir rejim Türkiye’de etnik çatışma, sosyalizm ve kardınız: İttihatçıların Millî Müca- gelmişti. Ocak 1913’teki Bab-ı Âli milliyetçilik olgularıyla ilgili çalışmaları dele’deki rollerinden bahsettiniz. baskınından, yani Mahmud Şevket da mevcuttur. Peki İttihatçıların bağımsızlık mü- Paşa’nın öldürülmesinden sonra tek cadelesine katkıları ne boyuttaydı? parti yönetimi kuruluyor. Bu, bir çeşit Leiden Üniversitesi’nde profesör diktatörlük sayılabilir. olarak görev yapan Zürcher, Millî Mücadele kararını alanlar aynı üniversitede Türkiye Etütleri zaten İttihat ve Terakki liderleriydi. Ancak gerçekten meşrutiyet ve Bölümü Başkanlığını üstlendi. Halen Bu kararın hazırlık süreci 1915 Ça- hürriyete inanıyorlardı ve söylemle- Amsterdam’daki Uluslararası Sosyal nakkale muharebelerine kadar gider. rinin arkasında durmaya da çalıştılar. Tarih Enstitüsü’nün Türkiye Bölümü Savaşın kaybedilmesi halinde İstan- Onlara göre devleti rasyonel ve bilim- yöneticiliğini yapıyor. bul’un işgaline karşılık mücadelenin sel bir sistem içine oturtmak gereki- Anadolu içlerinde devam ettirilmesi yordu ve meşrutiyet bunun aracıydı. Türkçede yayınlanan kitaplarından fikri üzerinde durulmuştu. 1. Dünya Onlar için anayasa, parlamento, yani bazıları şunlardır: Devletin Silahlan- Savaşı’nın sonunda planlar yapıldı. meşrutiyet müstakil bir hedef değil, ması (2003), Terakkiperver Cumhuriyet Silahlar saklandı. Askerî kadrolar sadece bir araçtı. Asıl amaçları, mo- Fırkası (1924-1925) (2003), Orta Asya gizlice Anadolu’ya gönderildi. Bir dern bir devlet kurmaktı. Böylece ve İslam Dünyasında Kimlik Politikaları hazırlanma ve teşkilatlanma süre- (2004), Savaş, Devrim ve Uluslaşma ci sözkonusu. Ordu zayıflamış ama Türkiye Tarihinde Geçiş Dönemi (1908- emir-komuta zinciri kopmamıştı. 1928) (2005) ve Modernizmin Yansıma- Anadolu’da kilit konumda yine İtti- ları: 60’lı Yıllarda Türkiye (2013). hat ve Terakki liderleri yer almaktay- dı. 19 Mayıs 1919’dan önce pek çok İttihat ve Terakki üyesi Anadolu’ya gönderilmişti. Planlanan faaliyetler 1918 sonunda Trakya’da, doğuda Kars ve Ardahan’da hemen başlıyor. Öncelikle kamuoyu- nu uyandırmaya çalışıyorlar ki, bu konuda Cemiyet’in şubeleri aktif ola- rak çalıştı. Ancak bu süreci planlayıp yönetirken bir cumhuriyet kurma düşünceleri yoktu. Amaç, toprakları işgalden kurtarmaktı. Cumhuriyet kurma fikri Millî Mücadele sonunda, çok geç bir tarihte tezahür ediyor. Cumhuriyet tartışması 1922’de Musta- fa Kemal ve çevresindekilerin söylem- leriyle ortaya çıkmıştır. 64 DERİN TARİH / 2015 MAYIS

Söyleşi Kemalizmle devam edelim. Kema- miyet’e dahil oldu. Oysa öncüleri 1,5 1. Dünya Savaşı’nın sonuna kadar lizm ile İttihatçılık arasındaki iliş- sene önce katılmışlardı. Bu yüzden Mustafa Kemal’in Enver Paşa’ya ra- kiden bahsedebilir misiniz? Benzer- Enver Paşa ve Kâzım Karabekir’e nis- kip olması söz konusu değil. Ancak likler veya süreklilikler var mı? peten Mustafa Kemal karar vericiler savaştan sonraki gelişmeler dengeleri arasında yer alamadı. Fakat tepedeki- değiştirecekti. Çünkü İmparatorluk Kemalizm tek bir ideoloji değil. leri yakından tanıyordu. Özellikle Ce- çökmüş, bundan da Enver ve Talat pa- Çeşitli “Kemalizm”ler mevcut. Sov- mal Paşa ile Ali Fethi (Okyar) Bey’i. Ali şalar sorumlu tutulmuşlardı. Böyle ba- yetler’e, faşizme yakın olanlar var, Fethi Bey kilit isimlerdendi ve Enver kıldığında o süreçte Mustafa Kemal’in kendilerini liberal görenler de. Kema- Paşa’ya gerçekten rakip olabilecek tek Cemiyet’in lider kadrosu içinde yer lizm de, İttihatçılık da teşekkülünü kişiydi. Hem siyasî, hem de askerî açı- almaması büyük bir şans oldu. 1919- Osmanlı İmparatorluğu’nun son dö- dan Enver Paşa’ya rakip olan Ali Fethi, 21 yıllarında Mustafa Kemal onlardan nemindeki fikrî akımlara borçlu. Bu Mustafa Kemal’in en yakın dostuydu. adım adım uzaklaşarak kendi iktida- dönemde milliyetçiliğin içeriği değişi- 1913’e kadar o ve Enver Paşa aynı rüt- rını kuracaktır. Enver Paşa o sırada yor. Osmanlı Müslüman milliyetçiliği bedeydi. Mustafa Kemal ise onlardan dışardaydı. Geri dönmeye çalıştıysa da etnik Türk milliyetçiliğine dönüşüyor. bir rütbe küçüktü. Bu hiyerarşi orduda mümkün olmadı. Ayrıca laiklik fikri de ortaya çıkıyor. çok önemli ve belirleyicidir. Nedenini Cemiyet’in içinde 1905’te Fransa’da tam olarak bilmiyoruz ama Trablus- 1921 Eylül’ünde kazanılan Sakarya kurulan laik devlet tipini ideal devlet garp’ta Enver Paşa ile Ali Savaşı dengeleri Mustafa Kemal adı- modeli olarak görenler var. Fethi’nin araları açıl- mıştı. 1913’te ordu- Şükrü Hanioğlu’nun da tespit et- dan ayrılarak Sof- tiği gibi dil devrimi, harf devrimi ve ya’ya elçi olarak kılık-kıyafet devrimi II. Meşrutiyet giden Ali Fethi, sürecinde zaten tartışılıyordu fakat Mustafa Kemal’i iktidardakiler bu sivri fikirlere pek de yanına aldı. katılmıyorlardı. Mesela Enver ve Talat Bu durumdan paşalar bu radikallerden kaçınıyor- ikisi arasındaki lardı. Cumhuriyet döneminde bu gö- mücadeleyi En- rüşleri en radikal şekilde savunanlar ver Paşa’nın iktidara geldiler. Kurucu kadro Ab- kazandığını dullah Cevdet’in düşüncelerine çok anlıyo- yakındı. Kemalizm, II. Meşrutiyet’in ruz. fikir akımlarının uzantısı fakat belli bir kısmımın uzantısı, en azından ben öyle düşünüyorum. Merak edilen konulardan biri de Enver Paşa ile Mustafa Kemal reka- beti. Size göre böyle bir rekabet sözkonusu mu? Bu rekabete Cumhuriyet dö- neminde vurgu yapıldı. Fakat II. Meşrutiyet yıllarında Enver Paşa, Mustafa Kemal’den çok daha önemli bir mevkide. Zaten Enver Paşa, Musta- fa Kemal’i kendisine rakip olarak görmüyordu. Ayrıca hiç kimse görmüyordu. Neden? derseniz, Mustafa Kemal’in İttihat ve Terak- ki içindeki konumuna bakmak yeterli. Mustafa Kemal Şubat 1908’de Ce- 2015 MAYIS / DERİN TARİH 65

değiMştuirhmaEiryşeltübi.leZ1sai9fd2ee1rno‘dgneeulyEenanrlpiviMdeılreaurnPslaitSğşaaiafnka’niaKıprneyekamkiniMşaitleibrayiidtrdikıranednani. nuyor. Cephedekiler kararın daha çok emniyet amaçlı alındığını düşünüyor. na değiştiren bir diğer olaydır. Millî jenleştirilmesi fikri gündeme geldi. Ancak Talat Paşa ve çevresi bu konuyu Mücadele’yi yöneten kadro için savaş Tam o günlerde 1. Dünya Savaşı pat- daha temel bir problem olarak görü- öncesi durum çok tehlikeliydi ve bu lak verdi ve daha ilk aylarında arka yor ve çözmek istiyorlar. vaziyetten kıl payı kurtuldular. Za- arkaya iki büyük yenilgi haberi geldi. ferden sonra Mustafa Kemal Paşa’nın Ermenilerin Anadolu’dan sürülme- liderliği pekişirken Enver Paşa’nın Osmanlı ordusu Ocak’ta Sarıka- sinde İngiliz ve Rusların kışkırtma- yıldızı söndü. Bunu kendisi de anlıyor mış’ta, Şubat’ta da Mısır’da mağlup sıyla ileride kurulması planlanan ve Batum’a gidiyor. Başarılı bir liderin oldu. Sarıkamış savaşını kaybettiler Ermenistan devleti fikrinin etkisi sahneden çekildiği ve yeni bir liderin fakat kar kış varken Ruslar bir şey ya- var mı? Türkiye Cumhuriyeti’ni kurduğu re- pamazdı. Ancak bahar gelince Doğu kabetin hikâyesi özetle bu. Anadolu’ya hücum edecekleri bilini- O dönemde yok, çünkü bu fikir sa- yordu. İngilizler de bazı hazırlıklar vaş sonunda ortaya çıkıyor. Ermeniler Bu yıl Ermeni tehcirinin 100. yıldö- içindeydi. Bu sebeple Osmanlı’nın o yıllarda sadece bazı alanlarda re- nümü. Osmanlı Devleti’ni tehcir ka- en çok korktuğu cephe Çanakkale formların yapılmasını -1913 ve 14’te- rarını almaya iten sebepler nelerdi? değil, İngilizlerin planladığı İskende- talep etmişlerdi. Ağustos 1914’te Taş- run-Dörtyol çıkarmasıydı. naklar bile kongrelerinde Osmanlı İki faktör etkili olmuştu. Birinci- Ermenilerinin devlete sadık kalmala- si, İttihatçıların özellikle Balkan Sa- Bu çıkarma tam gerçekleşmek üze- rını istiyorlardı. Arkalarında Rumeli vaşları sırasında şahit oldukları ger- reyken Lord Kitchener vazgeçti. Plana ve Balkan tecrübesi olan Talat Paşa çeklerdi. Balkanlarda homojen bir göre eşzamanlı olarak Ruslar Doğu gibi muhacirler Ermenileri iç düşman ulus-devlet yapısının ne kadar başarılı Anadolu’ya inerken İngilizlerin Mı- olarak görmeye başladılar. Artık on- olduğunu gördüler ve bundan nüfu- sır’dan getirttikleri Akdeniz filosuyla lara güvenmiyorlardı. Ermeniler de sun homojenleştirilmesi yönünde İskenderun’a çıkarma yapmaları bek- aynı şekilde. 1915’te karşılıklı güven dersler çıkarttılar. Rumeli kaybedil- leniyordu. Bu şartlar tabiatıyla İmpa- yok olmuştu. miş, geriye sadece Anadolu kalmıştı. ratorlukta büyük bir panik ve korku- Böylece Anadolu nüfusunun homo- ya yol açtı. Tehcir organizasyonunu merkezi idare mi yaptı? Yoksa idarî amirle- Osmanlı Devleti’nin Ermenilere rin inisiyatifine mi bırakıldı? uyguladığı ilk tehcir Zeytun’dadır (Maraş’ın kuzeyinde). Zeytun tehciri Bu organizasyon İstanbul’daki Mer- Suriye çöllerine değil, Konya’ya yapıl- kez-i Umumi tarafından planlandı. mıştı. Ermenilerin çöle gönderilmesi Konu üzerinde daha çok Dahiliye Ne- henüz düşünülmüyordu. Ama Nisan zareti Muhacirîn Müdürlüğü çalıştı. 1915’te Ermenileri Anadolu’dan Su- Talat Paşa da şahsen konuyla çok ilgi- riye’ye göndermeye karar verdiler. lendi. Müdüriyette (Cumhuriyet devri- Mayıs sonunda kanun çıkarıldı fakat nin İçişleri Bakanı) Şükrü Kaya var, o karar elbette önceden alınmıştı. da ilgilenenlerdendi. Fakat yeterince imkânları yok; sadece emir verebili- Peki cephe hattında olmayanlar ni- yorlardı. O kadar. çin tehcir edildi? Bunda halkı homojenleş- Takip etmeye çalışıyorlar ama pek tirme ideali önemli rol oy- çok şeyi yapamıyorlardı. Özellikle gü- zergâhtaki çöl ve Fırat nehrinde kafi- leler için hiçbir hazırlık yapılmamıştı. Kamplar vardı ama ihtiyaçları karşı- lanmamıştı. Ayrıca yolda erkekler mi- lisler tarafından öldürülüyordu. Yani çöle varanlar daha çok kadın, çocuk ve yaşlılardı. Tehcir esnasında yaşanan kitlesel ölümlerin sebebi neydi? Öncelikle böyle bir yolculuk çok 66 DERİN TARİH / 2015 MAYIS

Söyleşi » Bir varolma mücadelesi Anadolu’nun işgaline karşı Türk halkının verdiği mücadele İtalyan ressam Vittorio Pisani’nin fırçasına ilham kaynağı olmuştu. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Resim Koleksiyonu, 1991. modernizmi faydalı buluyorum. Bizi metinlerin alt yazısını okumaya teşvik tehlikeli ve zordu. En azından birkaç Türkiye ve Ermenistan ilişkileri ediyor. Ancak netice itibariyle tarih hafta, bazen birkaç ay sürüyordu. Yol- hakkında ne düşünüyorsunuz? Ara- geçmişin gerçeklerini anlamak demek. culuk esnasındaki ihtiyaçlar için ye- larındaki problemi aşabilirler mi? Ve geçmiş, bir edebiyat eseri değildir, terli önlemler alınmamıştı. Diğer se- malzemesi de olaylardır. Şahsen ben bep, erkeklerin çoğunun katledilmesi. 1915 olayları hakkındaki tarihî kendimi postmodernizme değil, neo- gerçeği tespit etmek tarihçilerin işi. pozitivizme daha yakın hissediyorum. Tehcire tabi tutulanların sayısı hak- Olumlu veya olumsuz, bir devletin kında fikriniz nedir? bu konuya el atmasına gerek yok. Bu Bir olay ya da konuyu araştırırken ne Türkiye’nin, ne de Ermenistan’ın başvurduğunuz yöntem var mı? Kesin bir şey söylemek zor, çünkü işi. Konuyu tarihçilere bırakmak la- Öncelikle hangi unsura odaklanı- savaştan önce Osmanlı topraklarında- zım ki, en mantıklı yol bu. Tarihçile- yorsunuz? Kişiler mi, mekânlar mı, ki Ermeni nüfusu kesin olarak bilin- rin serbest bir şekilde konuşmalarını olaylar mı? memekte, bilinenler de tahminlere sağlamak gerekiyor. Devletin böyle bir dayanmakta. şeyi inkâr veya kabul etmesi anlamsız. Güzel bir soru. Şahsiyetlerin önem- Resmî bir deklarasyonla buna soykı- li olduğunu düşünüyorum ve insan- Bu durumda ortaya farklı rakam- rım demek de anlamsız. Tarihî incele- ların faaliyetlerine önem veriyorum. lar çıkıyor: Osmanlı Devleti’ne göre 1 mek ve anlatmak devletin işi değil. Onları kendi dönemlerinde ve top- milyon 200 bin, Patrikhaneye göre 1 lumlarında anlamak gerektiği kana- milyon 900 bin, İttihat ve Terakki’nin 1915 olaylarının soykırım olduğuna atindeyim. Ama bu soruya çok kesin tahmini 1 milyon 500 bin kişi. Öyleyse inanmakla beraber, Fransız Parlamen- bir cevap veremem. Tarihî şahsiyetle- ölenlerin sayısının 800 bin civarında tosu’nun bunu resmen kabul etmesini rin hangi kararları verdikleri, işlerini olması gerekiyor. Bu rakam savaş so- ya da soykırımı inkâr yasası çıkartma- nasıl gördükleri öncelikle anlamak nunda Osmanlı ordusu tarafından da sını da anlamsız buluyorum. Gerekli istediğim hususlar. En önemli nokta kullanılıyor ki, en güvenilir kaynak- olduğuna inanmıyorum. Amerikan da onları kendi dünyaları içinde tanı- lardan biridir. Kongresi’nin 1915 olaylarını soykırım mak. olarak kabul etmesi neye yarar ki? Ta- Tehcirin “soykırım” olarak adlandı- rihçilerin vardığı sonucu kabul etmek Sizi en çok etkileyen tarihçiler kim- rılmasına ne diyorsunuz? gerekir. Ayrıca şu andaki Türkler geç- lerdi? mişte yaşananlar yüzünden herhangi “Soykırım” 2. Dünya Savaşı sonun- bir şekilde suçlanamazlar. Türkiye ve Osmanlı tarihinde Tarık da icat edilen bir terim. Ama bugünkü Zafer Tunaya ve Niyazi Berkes. Anna- bakış açımızla bu terimi kullanmak Postmodernizm sonrasında or- les okulundan Marc Bloch ve Fransız istersek, evet tehcir hiç şüphesiz bir taya çıkan tarih yorumlamaları ekolünden Braudel. Çok beğendiğim soykırımdır; devlet tarafından bilerek veya yöntemleri hakkında ne dü- isimlerden biri de İngiliz tarihçi Ber- emredilen bir soykırım. Elbette bu şünüyorsunuz? nard Wasserstein’dir. Hatta keşke kavram tehcirden 30 yıl kadar sonra Wasserstein’ın kitabını ben yazabil- icat edilmiştir. Hadiseye bugünün gö- Alternatif bakışlar her zaman iyi- seydim dediğim olmuştur. O kadar züyle bakarsak bu terimi kullanabili- dir. Tarihçiyi söylem konusunda daha başarılı bir araştırmacı... riz. Bence bunda şüphe yok. hassas olmaya yönlendirdiği için post- Son olarak tezgahta neler var? Bir grup araştırmacıyla birlikte yeni bir kitap hazırlığı içindeyiz. “1. Dünya Savaşı’nda İslam ve Cihad” adıyla sonbaharda piyasaya çıkacak. 2015 MAYIS / DERİN TARİH 67

SKDAOUSPNYAALKSIETÖDALENDNÜARVBÜEDLÜNDLAÜAS?ZILİZ 68 DERİN TARİH / 2015 MAYIS

Que post int venis commod Darbe planı başarılı olduğu halde neden öldürüldü? 19 doktorun cesedi incelemesine izin vermeyen kimdi? Ölüm raporu nasıl hazırlandı? Farklı hesaplar cinayet planında nasıl birleşti? İşte darbe süreci ve korkunç cinayetin 8 delili. MEHMET ALİ BEYHAN [email protected] “A şırı derecede kibirli ve boyutunun olduğunu da unutmamak gurur sahibi olması ha- gerek. Tekrar tahta çıkarmak istedikle- sebiyle tahttan indirilmiş ri V. Murad’ın ölümüne kadar II. Abdül- hamid’e karşı pek çok darbe girişimin- olması padişahın mizacı- de bulunulduğunu biliyoruz. na pek ağır geldi. Hal‘i hazmedeme- Hüseyin Avni Paşa ile Midhat Pa- şa’nın tertibi olarak 10 Mayıs 1876’da di. Gördüğü kötü muameleden dolayı önce Fatih, daha sonra Beyazıt ve Sü- leymaniye medreselerinde okuyan 3 canına kast etti.” Sultan Abdülaziz’in bin öğrenci, dersleri bırakarak Fatih ve Beyazıt meydanlarında gösterilerde intihar ettiğini savunanların ileri sür- bulundu. Sırp-Karadağ isyanlarını ba- hane ederek Bab-ı Âli ve Bab-ı Meşihat düğü deliller bunlardan ibaret. (Cağaloğlu ve Süleymaniye) çevrele- rinde silahlı olarak dolaştılar. Bab-ı Âli Oysa hadise intihar değil, cinayettir. etrafında toplanan binlerce öğrenciyi dağıtmak üzere gönderilen askerler, Şimdi cinayete giden süreci darbeden halkın ve bazı müderrislerin öğrenci- ler arasına karıştığını ve destek verdi- başlayarak ele alalım. ğini görünce kalabalığı dağıtmaktan vazgeçtiler. Sadrazam Mahmud Nedim Darbeyi gerçekleştiren ekip, bir Paşa müdahale etmesi gerekirken kaç- mayı yeğlemiştir. Bir grup öğrenci de tertip (komplo) neticesinde iş başına Şeyhülislamı korkutup kaçırmışlardı. gelmiştir. Sultan Abdülaziz asker, bü- Bu hareket Sultan Abdülaziz’i pek fazla heyecanlandırdı. Başyaver ve rokrasi ve ilmiyenin, Veliahd Murad Başmabeynci gibi sarayın üst düzey memurlarını göndererek teskin etme- Efendi etrafında birleşerek gerçekleş- ye çalıştıysa da, isyancılar Sadrazam tirdiği bir darbe sonucunda tahttan indirilmiştir. Medrese öğrencilerinin dersleri boykot ederek sokağa çıkarıl- ması ve ayaklandırılması kararı Mid- hat Paşa’nın konağında yapılan bir top- lantıda alındı. Veliahd Murad Efendi, sarrafı Hristaki’den aldığı parayı (bazı kayıtlarda 1 milyon kuruş diye geçer) medrese öğrencilerine dağıtılmak üze- re Midhat Paşa’ya göndermişti. Darbenin, İstanbul’daki Prodos Ma- son Locası üzerinden uluslararası bir 2015 MAYIS / DERİN TARİH 69

Dosya Mahmud Nedim Paşa ile Şeyhülislam işlerin yoluna girmesi için padişahın Akşehirli Hasan Fehmi Efendi’nin azle- tahtan indirilmesi gerektiğini, bunun 70 DERİN TARİH / 2015 MAYIS dilmelerini; Mütercim Rüşdü Paşa’nın için şer‘an cevazın olup olmadığını” sadrazamlığa, Hüseyin Avni Paşa’nın sorması üzerine Kara Halil, “Bu hayır- seraskerliğe, Hasan Hayrullah Efen- lı işe çarşaf kadar fetva veririm” diye di’nin şeyhülislamlığa ve Midhat Pa- cevap verdi. şa’nın Mec- Midhat Paşa’nın belirlediği çerçeve- lis-i Vâlâ’ya de hazırlanan fetva metni şöyleydi: tayinini ta- lep ettiler. Aksi a) Hükümdar aklını oynatmıştır; do- takdirde dağılmayacaklarını bil- layısıyla ülkeyi yönetememektedir. dirdiler. Abdülaziz çaresiz 12 Mayıs’ta sad- b) Devlet parasını, milletin taham- razam ve şeyhülislamı azletti. İstenen mül edemeyeceği, hazinenin kaldıra- atamaları yaptı. Böylece kendi saltana- mayacağı derecede şahsına harcayarak tını sona erdirecek dörtlüyü iktidara israf etmiştir. getirmiş oldu. Darbe cuntası iş başına geldikten c) Dünya ve din işlerini karmakarı- sonra Beyazıt’ta Midhat Paşa’nın ko- şık hale getirerek rayından çıkarmıştır. nağında, Babıâli’de ve Hayrullah Efen- Bu kusurları bulunan bir hükümdar di’nin Kuruçeşme’deki yalısında top- millet ve ülke için zararlıdır. lantılar devam etti. Darbeyi meşrulaştırmak için bir Böylece şer’i cevaz alınmış oluyor- fetva gerekiyordu. Şeyhülislam vası- du. Esasen bir fetva metninde “şuuru tasıyla Fetva Emini Kara Halil, Midhat yerinde değildir” cümlesi yer alıyorsa Paşa’nın konağına davet edildi. Midhat diğer gerekçeler fazlalıktır. Çünkü aklî Paşa, “Abdülaziz’in devleti ve milleti melekeleri yerinde olmayan bir hü- tahrip, beytülmalı israf ettiğini; akli kümdara “siyasetten anlamıyor, din dengesinin yerinde olmadığını, şuuru ve dünya işlerini birbirine karıştırmış; bozuk birinin devlet başkanı olarak devletin hazinesini, milletin taham- kalması durumunda işlerin karışaca- mül edemeyeceği derecede, arzu ve is- ğını, esasen halkın durumunun ıslahı, teklerine göre harcamış, israf etmiştir” demek abestir. » Sultan Abdülaziz 30 Mayıs 1876’da tahttan indirilen Sultan Abdülaziz, Topkapı Sarayı’na nakledilerek III. Selim’in katledildiği odaya konuldu. Saray, Dolmabahçe faa- liyete geçtikten sonra terk edilmişti. 20 yıldır boş bırakılan, nemden ve iyi ısı- tılamadığı için soğuktan durulamayan bu saray artık yaşamak için elverişsiz bir yerdi. Mayıs’ın son günleri olması- na rağmen İstanbul’da şiddetli bir yağ- mur ve keskin bir soğuk vardı. Ayrıca Abdülaziz, III. Selim’in kaldığı daireye yerleştirilmesinin ne anlama geldiğini idrak edecek kapasitede biriydi. Abdülaziz, yeni hükümdara, daha iyi şartlara sahip bir mekâna nakle- dilmesi için bir tezkire (pusula) yazdı. Ancak tezkire, Sultan’ın çevresi tara- fından basına sızdırıldı. Tutarlı, anlam- lı cümlelerle bizzat kendisi tarafından kaleme alınan tezkirenin yayımlanma- sı, fetvada yer alan “aklını oynatmış-

Que post int venis commod tır/şuuru yerinde değildir” hükmünü » Padişaha özel madalyon halk nezdinde iptal etmiştir. Tezkire üzerine, 2 Haziran günü Feriye Sara- 1867’de Londra ziyareti sırasında yı’na nakledildi. Sultan Abdülaziz’in onuruna yaptırılan hatıra madalyonun iki yüzü. Cesedi görmeden rapor Nakil aracı olarak Sultan Ab- dülaziz’in önceden Hüseyin Avni Paşa’ya hediye ettiği “beş çifte kürekli” kayık kullanılmıştı. Abdü- laziz, Paşa’nın yalısı önünden geçirilerek Feriye’ye götürüldü Hüseyin Avni Paşa, ölüm raporu- ve süngülü askerler nu hazırlamaya me- mur edilen doktorlara arasında saraya alın- (sayıları 19 olup aralarında elçiliklerin hekimleri de vardı) dı. Askerlere komu- “bu alelade bir cenaze değildir” di- yerek naaşı muayene ettirmemişti. ta eden Binbaşı İzzet Dolayısıyla doktorların cesedi ince- lemelerine, en azından vücutta bir Bey, başmabeyinci ve boğuşma emaresi olup olmadığının tespitine izin verilmemiştir. harem ağalarının içeri » Mütercim cekleri” gerekçesiyle Paşa aşağı kata indirilirken Sultan girmelerine izin verme- o günün şartlarında Abdülaziz’in cansız bedeninden esir- di. Rüşdi Paşa gediği ihtiram ve ihtimamı, doktor- ların işini yapmalarına engel olarak Öte yandan ısrarla Abdüla- 100 lira gibi yüksek bir bir kez daha göstermiş oldu. Ölüm sebebinin kan kaybından olduğu ilan ziz’de bir tabanca ve III. Selim’e ait maaş bağlanmıştı. edildi. Elbette doktorların rapora, “Küçük pala bulunduğu ileri sürülmüş; taban- Abdülaziz, Feriye’de 4 Haziran’a bir makasla bileklerini kesmek sure- tiyle intihar etmiştir” diye yazmaları canın olmadığı anlaşılmış, pala da kul- kadar kaldı. O sabah “iki bileğini ke- beklenemezdi. Herhalde tek bilekle iktifa edilseydi intihar iddiası daha lanma ihtimaline karşı Binbaşı İzzet serek” intihar ettiği duyuruldu. Kesici inandırıcı olabilirdi. Bey tarafından alınmıştır. Şüphesiz bu, alet, ilginçtir, sakal-bıyık kesmekte Abdülaziz gibi güçlü birine suikast ni- kullanılan bir makastır. Küçük bir yetinde bulunanların alması gereken makasla önce sol bileğini; damarları bir tedbirdi. kesilen bileğin eliyle de sağ bileğini(!) Feriye Sarayı önüne topları saraya kesmiştir. çevrilmiş savaş gemileri dizilmişti. Sul- Olay duyulduktan sonra devlet ri- tan’ın hizmetine verilen üç şahıs, Mus- calinden Feriye’ye ilk gelen, Hüseyin tafalar ile Hacı Mehmed, V. Murad’ın Avni Paşa’ydı. Padişah’ın cansız bedeni adamlarıydı. Veliahdlığı zamanında, aşağı kata indirilerek alelade bir ce- Kurbağalıdere’deki çiftliğinde çalışmış- naze gibi şiltenin üzerine konuldu ve lardı. Her birine, “sık sık dışarıya çı- pencerelerin birinden koparılan per- kamayacakları, kimseyle görüşemeye- deyle örtüldü. HESAPLAR FARKLI, CİNAYET MÜŞTEREK Midhat Paşa’nın şahsında tecessüm eden Yeni Osmanlıların ama- onu uluslararası güçlerin hedefi haline getirmişti. Askerin başı Hü- cı, meşruti bir monarşi ve anayasaya dayalı parlamenter bir sistem seyin Avni Paşa’nın hesabı ise şahsiydi. Abdülaziz’den intikam almak kurmaktı. Ancak Abdülaziz böyle bir sistem için engeldi. Saltanatının yegâne amacıdır, zira kini vardır. Şahsî zafiyetleri (Harem’e mensup 4. yılından itibaren bu hareket, Veliahd Murad Efendi ile beraber kadına/kadınlara sözle taciz) neticesinde birkaç defa görevden uzak- Abdülaziz’e karşı çalışmalarını sürdürdü. laştırılmış ve bir yıla yakın memleketi Isparta’da sürgün yaşamıştır. Ayrıca Abdülaziz’in orduyu çağının modern silahlarıyla donatma- Yeni Osmanlıları parasıyla destekleyen Mısırlı Mustafa Fazıl sı, donanmayı dünyanın -İngiltere ve Fransa’dan sonra- 3. deniz gücü Paşa’nın da, “Abdülaziz’den intikam almadıkça Allah canımı almasın” haline getirmesi, tahta çıkışından itibaren 450 km. uzunluğundaki dediği bilinir. Elbette makam hırsını tatmin için taht değişikliğine demiryollarını üç katına çıkarması gibi devleti güçlendirici çabaları ümit bağlayanları da unutmamak gerekir. 2015 MAYIS / DERİN TARİH 71

Dosya Cinayetin 8 delili 46TAHTTAN KATLE SENE 1) Bir insan, kendi kendine iki bileğini birden kesemez. Hele alet, 7/8 Şubat 1830 186125 Haziran sakal-bıyık için kullanılan küçük korkuyla yaşayamaz; tehdit altın- bir makassa bu, aklın ve mantığın da hayatını sürdüremez. II. Abdül- II. Mahmud ile Kardeşi Abdülme- kabul edeceği bir husus değildir. hamid’in hal‘den sonra Selanik’e Pertevniyal Valide cid’in ölümü üzerine götürülmesi, esasen korkuyla ilgi- Sultan’ın oğlu olarak tahta çıktı. 2) Darbeden önce Hüseyin Avni lidir. Ayrıca 17. yüzyıl başlarından dünyaya geldi. Paşa’nın, sarayda elde ettiği görev- 20. yüzyıl başlarına kadar şu ya da 21 Haziran 1867 liler vasıtasıyla Sultan’ı zehirlet- bu şekilde tahttan indirilen 11 Os- 3 Nisan mek; suikastle ortadan kaldırmak manlı hükümdarının, Abdülaziz’i Avrupa seyahatine gibi kayıtlara geçen teşebbüsleri saymazsak, 4’ü katledilmiştir (II. 1863 çıktı. Böylece Osmanlı vardır. Osman, İbrahim, III. Selim ve IV. tarihinde yabancı ül- Mustafa). Bu, hal‘ edilen hüküm- Sadrazam Yusuf Kamil kelere seyahate çıkan 3) Abdülaziz’in ölüm haberi du- dar sayısının yarısına yakındır. Paşa’nın teşvikiyle tek Padişah oldu. yulduğunda Yusuf Kamil Paşa’nın Mısır’a bir seyahat “Kâtili katl ile müjdeleyiniz” ha- 5) Abdülaziz’in ölümünden gerçekleştirdi. 1868 disi söyleyerek tepki verdiği bilin- birinci derecede sorumlu olan mektedir. Nitekim Hüseyin Avni Yozgatlı Mustafa, Boyabatlı Hacı 1868 Mecelle Cemiyeti Paşa, Abdülaziz’in ölümünden 11 Mehmed ve Cezayirli/Üsküdarlı kuruldu. 10 yıl süren gün sonra maktul padişahın kayın Mustafa Yıldız Mahkemesi’nde Fransız sistemine çalışma sonunda biraderi Çerkes Hasan tarafından suçlarını itiraf etmişlerdi. göre eğitim veren Mecelle-i Ahkâm-ı katledilecektir. Mekteb-i Sultanî Adliyye hazırlanacaktır. 6) Cenazeyi Şeyh Ömer Efendi (Galatasaray Lisesi) 4) Tahttan indirilmiş, hele ki yıkamıştı. Ömer Efendi ve gasil açıldı. 1871 Abdülaziz gibi bir padişahın sağ esnasında kendisine yardım eden- bırakılması, bu işi gerçekleştiren- ler, mahkemede cesedin göğüs kıs- 1869-70 Annesi Pertevniyal ler açısından ciddi bir tehdittir. mında morluklar bulunduğunu, Valide Sultan adına Saltanatını kaybeden hükümdar, iki dişinin kırık ve sakalının sol Eğitim teşkilâtı yaptırılan Aksaray Valide her zaman darbeciler için korku- tarafının yoluk olduğunu yeminle yeniden düzenlendi. Camii ibadete açıldı. lu bir rüyadır. Hiç kimse böyle bir ifade etmişlerdi. Bu emareler cina- İlköğretim yet esnasında boğuşmanın olduğu- mecburiyeti getirildi. 1108M7ay6ıs nu gösterir. Hüseyin Avni Paşa’nın, İlk kız öğretmen okulu açıldı. Fatih, Bayezid ve » Hüseyin Avni Paşa Süleymaniye medrese- 1874 leri talebeleri dersleri boykot ederek Sultanı Galata Tüneli protesto ettiler. hizmete girdi. 30 Mayıs 12 Mayıs Hâl‘ edildikten sonra Top- Protestocuların kapı Sarayı’na getirildi. talepleri üzerine Mütercim Rüşdü Paşa 1 Haziran ile Hasan Hayrullah Efendi’yi, Hüseyin V. Murad’ın emriyle Avni Paşa ve Midhat Topkapı’dan Paşa’yı istenilen Feriye Sarayı’na makamlara atayarak nakledildi. kendini devirecek kabineyi göreve 16 H8az7ira8n getirdi. Resmi Ceride-i Havadis 4 Haziran gazetesinde ölümü “in- tihar”olarak ilân edildi. Odasında bilek damarları kesilmiş va- ziyette ölü bulundu. Naaşı yine Topkapı Sarayı’na nakledilerek yıkanıp II. Mahmud Türbesi’ne defnedildi. 72 DERİN TARİH / 2015 MAYIS

Que post int venis commod » Elim sona çekilen kürekler Sultan Abdülaziz Topkapı’dan Feriye Sarayı’na daha önce Hüseyin Avni Paşa’ya hediye ettiği beş çifte kürekli kayıkla nakledilmişti. Son yolculuğunu bu kayıkla yapacağını nereden bilebilirdi? cesedi doktorlara etraflıca muayene et- bulunmayacaktır. 1908’den sonra, tirmemesinin sebebi de budur. Darbe planını uygulayan Süleyman Paşa, II. Sebebi şudur: Mid- yani II. Abdülha- Abdülhamid sonrası neşredilen Hiss-i hat Paşa Tuna vali- mid’in etkinliğinin İnkılab adlı eserinde Abdülaziz’in hal‘i siyken Sürûrî Efendi azaldığı bir dönemde olayına, 50 yıl önce Yeniçeri Ocağı’nın kaldırılışına, yani Vaka-yı Hayriye’ye orada hâkimdir. Arala- konu tekrar “intihar” ola- telmihte bulunarak, “Bu bir vaka-yı hayriyedir” diyecektir. Esasen bu, Ab- rında eskiye dayanan bir » Midhat Paşa rak gündeme taşınmış; İtti- dülaziz’e duyulan kinin de ifadesidir. soğukluk vardır. Dolayısıyla hatçıların marifetiyle “intihar 7) 1881 yılında açılan davada Ab- Sürûrî Efendi başkanlık kol- iddiasını” pekiştirmek adına dülaziz’in intihar etmediği, bilekleri kesilerek öldürüldüğü açıkça ortaya tuğunda oturmasının yargı- pek çok yayın yapılmıştır. çıkmıştır. Yıldız Mahkemesi özel yetkili veya olağanüstü bir mahkeme değildi. lamaya gölge düşüreceğini açıkça ifade Amcasının “delilik töhmetiyle” Hadise, İstanbul’da meydana geldiği için doğal olarak İstanbul İstinaf Ceza etmiştir. saltanattan uzaklaştırılarak canından Mahkemesi’nin yargı yetkisi dâhilin- dedir ve bu mahkeme nezdinde dava 8) Abdülaziz’in ölümünden sonra olmasına seyirci kalan V. Murad, 3 açılmıştı. Mahkemenin adil yargılama yapmadığı, sarayın etkisinde kaldığı geniş bir tahkikat yapılmamış, üstün- ay tahtta kalabildi. Tahta çıkışının ilk iddiaları tamamen “çürütmeye, küçük düşürmeye ve yok saymaya” matuf körü geçiştirilerek olayın üstü kapa- gününden itibaren akıl sağlığını yitir- iddialardır. Mahkeme Başkanı Sürûrî Efendi, Midhat Paşa’nın yargılanması sı- tılmaya, unut(tur)ulmaya çalışılmıştır. meye başladığına dair işaretler görülü- rasında başkanlığı, yardımcısı Hıristofo- ridi Efendi’ye bırakacak, Paşa’nın yargı- Ölüm sebebi gerçekten intihar olsaydı yordu. Hastalık günden güne artınca lanması bitinceye kadar da duruşmada mutlaka araştırılırdı. “cünun-ı mutbık (o günün şartlarında Günümüzde bu meselenin hâlâ tedavisi mümkün olmayan)” akıl has- tartışılıyor olması, darbecileri temize talığı teşhisiyle kendisini tahta çıka- çıkarma gayretinden ve “yakın tarihin ranlarca tahttan indirildi. Böylece tarih oluşturduğu algı üzerine inşa edilme- bir kez daha “ihkak-ı hakk”ı, yani hak- ye çalışılmasından” kaynaklanmakta- kı, usulü dairesinde yerine getirmeyi dır. Zira konu, olayın vuku bulduğu göstermiş oldu. günlerde “intihar” diye dayatılmış; Osmanlı-Rus Savaşı’nın acılı günleri akabinde dava açılarak Abdülaziz’in katledildiği mahkeme kararıyla sübut Mehmet Ali Beyhan bulmuştur. Prof. Dr., İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi. 2015 MAYIS / DERİN TARİH 73

SÜLEYMAN KOCABAŞ Onları mason olmaya yönelten ca- zibe, Osmanlı’yı kurtarma düşünce- [email protected] siydi. Batı medeniyetinin topyekûn üstünlüğünü kabul eden masonik 19. yüzyılda İngilte- aksiyonun ana tezi, Batı’nın seküler re için “İngiliz (laik) değerlerini alarak kurtuluşu imparatorluğu sağlamaktı. Masonluğun ana umdesi azametini (büyük- ise milletleri ırk, din ve dil farkı gö- lüğünü) masonluk ve misyonerlik zetmeksizin kardeşçe bir arada ya- teşkilatlarına borçludur” denilmiş- şatmak fikrinden besleniyordu. Bu tir (Ahmed Hamdi, Âlem-i İslam’da İngi- durumda farklı ırk, din ve dillerden liz Misyonerleri, İst., 1334, s. 46; Theodor meydana gelen Osmanlı İmparator- Firtsch, Tarih Boyunca Yahudi Meselesi, luğu’nun varlığını sürdürmesi için Ank., 1972, s. 90). rejim değişikliğine gidilmesi ve bu umdenin hayata geçirilmesi gereki- Batının sömürgeci devletleri, Af- yordu. rika ve Asya’da işgal edecekleri yere gitmeden önce buralardaki hâkimi- İngiltere’nin öteden beri Osmanlı yet ve nüfuzlarının kültürel ve idarî yönetimi üzerinde büyük bir nüfuzu zeminini hazırlamak amacıyla mis- vardı. Mason İngiliz Büyükelçisi Lord yoner ve mason teşkilatlarını bera- Stratford Canning ve İngiliz tarafta- berlerinde götürmüşlerdi. Misyoner rı Mason Sadrazam Mustafa Reşid Paşa’nın Batılı reformlarla devletin KANLI teşkilatları, okulları ve kuruluşlarıy- kurtulması için birlikte yazıp yürür- la sömürgeleştirilecek halkı Hıris- lüğe koydukları Tanzimat ve Isla- hat fermanları üzerinden İngiltere, DİNAGRİBLİEZDE- MASONtiyanlaştırmayı hedefliyordu. Yerli Osmanlı üzerindeki nüfuz ve hulûl kültürleri yok ederek yerine Batının politikasını büyük ölçüde gerçek- değerlerini dayatıyorlardı. Mason leştirmiş bulunuyordu. Bu uğurda “son hatve (adım)” olarak “Hürriyet, İŞBİRLİĞİ locaları da milletlerine yabancılaş- adalet, eşitlik” ilkelerini esas aldığı tırılmış aydın ve bürokratları, itibar iddia edilen ve İngiltere’de de uygu- kazandırmak suretiyle sömürgeci lanan meşrutiyet rejimini getirmek devletlerin “yerli işbirlikçileri” ola- gündeme gelince 1876 darbesi yaşa- rak iktidara taşımışlardı. nacaktı. Kırım Harbi’den sonra Osmanlı İmparatorluğu’nda başta İngiltere İngiltere, Osmanlı padişahlarının olmak üzere sömürgeci devletlerin mutlak hâkimiyetleri yerine meşru- nüfuzu iyice artmış, bunun etkisiyle tiyetin ilanıyla yönetim ve iktisatta bütün büyük şehirlerde büyükelçi- liberalleşmeyi esas alacak, Kanun-i likler ve ayrılık peşinde koşan azın- Esasi (Anayasa) ve Meclis-i Mebu- lıklar tarafından Mason locaları açıl- san’ın devreye girmesiyle kurulacak maya başlanmıştı. Buralara büyük hukuk devletinin kendi emellerine ölçüde kendilerine hulûl edilip kul- hizmet edeceği düşüncesiyle meşru- lanılmak üzere Osmanlı aydınları ve tiyet taraftarlarına destek vermişti. bürokratları da alınıyordu. Bunda İstanbul’a nüfuz etmek için sürüp giden İngiliz-Rus rekabeti de etkili olmuştu. Bu mücadeleyi ka- zanmak için İngiltere kendisinden yana olan meşrutiyetçilere destek 74 DERİN TARİH / 2015 MAYIS

Dosya verdi. Oysa Abdülaziz ve Mahmud » Sultan V. Murad Elliot, hatıralarında kendisinin desteği Nedim Paşa’nın pusulaları Rusya’dan olmasa darbe yapmaya cesaret ede- yanaydı. Aynı gerekçeleri kendisi için Cuntanın Saray kolunu ise Veliahd meyeceklerinden ve başarılı olamaya- geçerli sayan Fransa da İngiltere’nin Murad Efendi teşkil ediyordu. Namık caklarından bahsetmiştir (Henry Elliot, yanında yer alacaktı. Kemal ve Ziya Paşa onun öğretmenli- İntihar mı Katl mi Vaka-yi Sultan Aziz, s. 14). ğini yapmış, bu sırada kendisini içkiye 1866’da “Osmanlı’nın kurtuluşu uğ- alıştırmış ve masonluk fikirlerini aşıla- Cunta, darbe için fırsat kolluyordu. runda son hatve” söylemiyle meşruti- mışlardı. Önce hükümet darbesi yapıldı. Bunun yet talebinde bulunmak ve propagan- amacı, cunta üyeleri ilgili makamlara da yapmak için üyelerinin tamamına Softa kıyafetli masonlar getirilerek kadrolaşmayı sağlamak ve yakını Batı’da öğrenim görmüş gençler darbeyi kolaylaştırmaktı. ve masonlar tarafından Yeni Osman- Sultan Abdülaziz, 1867’de Avrupa se- lılar Cemiyeti kuruldu. Cemiyet üye- yahatine çıktığında yanında Veliahdını Sadrazam Mahmud Nedim Paşa leri gazete ve kitaplar yanında sözlü da götürmüştü. İngiliz Veliahdı Prens hükümetini istifaya zorlamak isteyen olarak da Abdülaziz’den meşrutiyetin Edward liberal fikirleri sebebiyle Mu- cuntanın İsmail Kemal, Köse Raif, Ha- ilanını istediler. Sultan talebi reddetti; rad Efendi’ye yakın ilgi göstermiş, da- san Fehmi ve Raif Bey gibi mason üye- üstelik cemiyeti dağıtıp üyelerini sür- hası masonluk hakkında bilgi vererek leri, talebeleri tahrik için softa kıyafeti dürdü. Böylece kendi sonunu getirecek teşkilata girmesini istemişti. 1872’de giyerek medreselere gittiler. İngiliz pa- bir düşmanlığın tohumları da toprağa Edward’dan Murad Efendi’ye mason ol- rası dağıtarak ve Balkanlardaki buhran düşmüş oldu. ması için bir teklif mektubu geldi. Mek- bahane edilerek öğrenciler tahrik edil- tup Prodos Locası Üstad-ı Azamı Kleanti di. Talebeler de “Böyle fitne ve fücur, Cemiyet üyeleri yurt dışına kaçarak Skaliyeri tarafından özel doktoru yine cenk ve cidal (savaş) zamanında talebe-i orada faaliyetlerine devam ettiler. Ab- bir mason olan Kapolyon aracılığıyla ulum nefsini feda eden olur. Bu sebep- dülaziz işbaşında kaldıkça emellerini ulaştırılmıştı. Bunun üzerine Veliahd ten ders okumayacağız, şu felaketlere gerçekleştiremeyecekleri aşikârdı. Bu Murad Efendi Dolmabahçe Sarayı’nın bir çare bulacağız” diye sokağa dökülüp yüzden onu devirmeye ve meşrutiyeti tenha bir odasında yapılan basit bir tö- “Sadrazamı, Seraskeri, Şeyhülislamı is- ilan edeceğine söz veren Mason Veli- renle mason yapılarak adı geçen locaya temeyiz” sloganlarıyla sarayın önüne ahd Murad Efendi’yi tahta çıkarmak kaydedildi (Ziya Şakir, Çırağan Sarayında geldiler. İstekleri yerine getirilmeden üzere darbeye giriştiler. 28 Sene, İst., 1943, s. 57). Kurbağalıdere’de- dağılmayacaklarını söyleyen talebenin ki köşkünde veya Mısır seyahati sıra- tutumu karşısında yelkenleri suya in- Darbe için kurulan cuntanın sacaya- sında tekris edildiği de rivayet edilir. diren ve istihbaratı da olmayan Abdü- ğı şöyleydi: Sivil kol, askerî kol ve saray laziz mecburen talepleri yerine getirdi. kolu. Sivillerin başını Şura-yı Devlet Tam bu esnada cuntanın askerî ko- Böylece saray bünyesindeki teşkilatını Başkanı Mason Midhat Paşa ve avenesi lunun başındaki Hüseyin Avni Paşa te- tamamlayan cunta, darbe için düğme- Yeni Osmanlılar Cemiyeti’nin ileri ge- davi bahanesiyle Avrupa’ya gidecekti. ye bastı ve Abdülaziz tahttan indirildi. lenleri Namık Kemal, Ziya Paşa, İsmail Asıl maksadı, İngiltere ve Fransa’nın Kemal, Köse Raif, Hasan Fehmi ve Raif desteğini almak ve bazı devlet adam- Paul Dumont, “Altı çizilmesi gere- Beyler çekiyordu. Darbeyi daha rahat larıyla görüşmekti. Midhat Paşa ise ken nokta, Osmanlı politikasının ha- yapabilmek için Sadrazam Mütercim İngiliz Büyükelçisi Henry Elliot’un des- reketlenmesinde Fransız obediyansına Rüşdü Paşa ile Şeyhülislam Hasan Hay- teğini istedi. Talebi olumlu karşılayan (Masonluk merkezine) bağlı Farmason- rullah ve Fetva Emini Kara Halil Efen- luk, özellikle 1876 öncesi aktif bir rol diler cuntaya dahil edilmişti. oynamıştır. V. Murad’ın tahta geçişi döneminde masonluk, bir ‘gölge hükü- Askerî kolun başında mason olup meti’ oluşturmak üzere idi” satırlarıyla olmadığı tartışılan, fakat Fransız yazar masonluğun tahttan indiriliş sürecine Charles Mismer’in yazdıklarına göre etkisinin altını çizer (Grant Orient de mason olan, Serasker (Genel Kurmay France Arşivlerinde Osmanlı Mason Locaları, Başkanı) Hüseyin Avni Paşa bulunuyor- İst., 1985, s. 54). du (Ch. Mismer, İslam Dünyasından Hatıra- lar, İst., 1975, s. 155-7). Cuntanın askerî Süleyman Kocabaş koluna Harp Okulu Komutanı Mason Araştırmacı - yazar. Süleyman Paşa, Redif Taburları Komu- tanı Redif Paşa ve Donanma Komutanı Kayserili Ahmed Paşa onun tarafından ikna edilerek katılmışlardı. 2015 MAYIS / DERİN TARİH 75

ESULLTAUNZ’INAHATRTEMILİNAE DRE 76 DERİN TARİH / 2015 MAYIS

Dosya Sultan’ı tahttan indirmekle yetinmediler. Haremindeki kadınların mücevherlerine ve şahsi servetlerine de göz diktiler. Çapulcular gibi haremi yağmalayarak adaba da, İslama da uymayan hareketlerde bulundular. Elde edilen servet de V. Murad’ın borçlarını ödemekte kullanıldı. ARZU TOZDUMAN TERZİ yani müsadere edilmiştir. Bu kıymetli ret ettiği Hüseyin Avni Paşa ile diğer eşya ve mücevherler Abdülaziz’in sa- muhalifler tarafından oğlunun taht- [email protected] rayında yaşayanların kişisel mallarıdır. tan indirilmesine, kısa süre sonra da ultan Abdülaziz’in tahttan ölümüne şahit olur. Oğlunun kanlar indirilmesi Osmanlı tari- içinde yattığını görüp feryat ederken hinde yaşanan en önemli bir zabit küpe ve yüzüğünü çekerek askerî darbelerden biridir Sultan Abdülaziz hal‘ edildikten sonra alır. Ardından Sultan Abdülmecid’in oğullarından Nureddin Efendi’nin ağa- kuşkusuz. Darbe sırasında haremde annesi, hanımları ve bir kısım bende- larından Necip, onu kolundan çekerek yalınayak, yaşmaksız ve feracesiz kara- yaşananlar ise ilk kez karşılaşılan ha- gânıyla birlikte Dolmabahçe’den Top- kol meydanına götürür. Bu hakaretler- den sonra Topkapı Sarayı’nda 39 gün diselerdir. kapı Sarayı’na götürülerek para, mü- kalır. 1622’de Osmanlı sarayında bulu- cevher ve değerli eşyalarını yanlarına İhtilalciler Çerkes Hasan hadise- sini Sultan Abdülaziz taraftarlarının nan İngiltere Büyükelçisi Sir Thomas almalarına müsaade edilmemişti. düzenlediği bir karşı ihtilal olarak düşündükleri ve Pertevniyal Valide’yi Roe, Osmanlı tarihinde halkın ilk kez Abdülaziz’in Topkapı Sarayı’ndan bu tertibin başı olarak gördükleri için kendisini saraya nakledip dışarıyla bir padişahı tahttan indirmesi olayını vefat ettiği Feriye Sarayı’na götürül- irtibatını keserler. Daha sonra Feriye Sarayı’na götürülen Pertevniyal Vali- anlatırken, asilerin yeni sultanı tahta mesi esnasında ise harem halkı, gayet de Sultan, oğlunun ölümünden son- ra Topkapı Sarayı’na gönderildiğinde çıkarmak için saraya girmeden önce, alçaltıcı bir şekilde teker teker üst baş üzerinde bulunan eşyayı ve başından geçenleri özet olarak haremdeki kâti- “kendi evleri ve namusları olarak gör- aramasıyla kontrolden geçirilmiş ve be kadınlara kaleme aldırdığı Ser- dükleri saltanat makamını yağmala- mücevher aramasına tâbi tutulmuş- güzeştnâme’sinde nakletmiştir. Bu Sergüzeştnâme’yi bir sandığa koymuş mamak üzere hep birlikte ant içtikle- tur. Sabık padişahın annesi Pertevni- ve sandığın ölümünden sonra Sultan rini” söylemektedir. yal Valide Sultan ile diğer aile fertleri Abdülhamid’e takdim edilerek açılma- sını vasiyet etmiştir. Hakikaten sandık Ancak elçinin naklettiği hassasiye- ve cariyelerinin üzerlerinde kalan mü- ölümünden sonra açılmıştır. tin 1876 darbesinde maalesef kaybe- cevherlerle altın veya gümüş eşyalar Altın ve elmas mahşeri dildiği görülür. Ne hazindir ki, Sultan da alınmıştır. Hatta Sultan Abdüla- Sultan Hamid küçük yaşından beri Pertevniyal Valide Sultan’ı sever, ana- Abdülaziz saraydan çıkarılırken önce ziz’in üçüncü kadını mertebesinde bu- lığı Perestu Kadın Efendi kadar hür- met gösterirdi. V. Murad dönemindeki askerler tarafından saray yağma edil- lunan, bir adı da Nesrin olan Neşerek saray yağması hakkında yaptırdığı di. Ancak bu durum darbe paşalarınca Kadınefendi subayların hakaretine uğ- örtbas edilmiştir. ramıştır. Şöyle ki, mücevher sakladığı İhtilal sırasında Abdülaziz’in düşünülerek örtündüğü şal zorla mal varlığı dışında padi- çekilip alınmış, açık saçık şahın annesi, eşleri ve bir halde ortada kalan bütün harem halkının ve zaten hasta olan mücevherleri ve kıy- kadınefendinin bu metli eşyalarına da hakaretlerden son- el konulmuş, ra hastalığı artmış, Abdülaziz’in ölü- münden kısa bir süre sonra ise ve- fat etmiştir. Pertevniyal Vali- de Sultan, V. Murad’ın » Pertevniyal Valide Sultan’ın cülûsundan itibaren çok kötü günler yaşamıştır. Nef- mühür yüzüğü. Nurhan Atasoy, Harem, BKG Yayınları, İstanbul, 2011. 2015 MAYIS / DERİN TARİH 77

» Olayın tanığı olan sahife Pertevniyal Valide Sultan, oğlu Sultan Abdülaziz’in şüpheli ölümüne tanık oldu. Ya olaydan sonra başına gelenler? İşte bu acılı annenin yaşadıkları, bizzat kaleme aldırttığı Sergüzeştnâme’sinde kayıtlıdır. BOA, YEE/18/114 araştırma sırasında Valide Sultan’ın ifadesine ilave eder. Mesele bu sefer Sultan Murad’ın gözdesinin nak- Süleyman Efendi’den sorulduğunda lettiklerine göre Sultan Abdülaziz’in yukarıda Sergüzeştnâme’de zikri geçen Yaver Yüzbaşı Necib Bey’den iki adet tahttan indirilmesinden sonra Valide zarf, iki adet iğne ve bir adet ufak pır- Pertevniyal Sultan’ın mühürlenen yüzük meselesi de sorgulanır. lanta yüzük aldığını ve bunları Nuri odası açılmış ve buradan sekiz sandık Pertevniyal Valide Sultan’ın par- Paşa’ya verdiğini belirtir. Soruların altın ile dört sandık tahvil çıkarılmıştı. ucu yine Nuri Paşa’ya dayanır. Ancak Altın sandıklarının her birini sekiz ha- maklarından alınan yüzüğü kimin, ne Damat Nuri Paşa bu iki adet zarfla iki malın kaldırdığını belirten gözde, ak- şekilde aldığı Ortaköy Karakolhane- iğne ve yüzüğün şeklini hatırlayamaz. lında kaldığı ölçüde bu sekiz sandıkta sinin Amiri İzzet Bey’den sordurulur. 5120 okka altın olduğunu söylüyordu. Verilen cevapta Sultan Abdülaziz’in Sarayda kalan mücevherlere gelin- Kuşkusuz bunlar eski Valide Sultan’ın vefatında Valide Sultan padişahın üze- ce, bunun büyük kısmına Sultan V. şahsî servetiydi. Bütün bunların efen- rine kapanmış olduğu sırada, diğer Murad’ın annesi tarafından el konul- disi üzerinde mutlak hâkimiyet kuran odaya naklolunmuş ve bu odada iken, muştur. Bu sırada Damat Nuri Paşa’nın yeni Valide Sultanın eline geçtiğini be- “benim üzerimde olan mal kulağımda Valide Sultan’la işbirliği yaptığı, bu lirtmektedir. olan küpeden maada cümlesi beytül- sayede kendisinin de pek çok değerli mâlin malıdır” diye mücevherlerini Ka- eşyayı zimmetine geçirdiği bu zama- Yine Sultan V. Murad’ın gözdele- radağ’da bulunan Yüzbaşı Latif Ağa’ya na kadar gelen bilgiler arasındadır. rinden biri, cülûstan sonra Sultan Mu- verdiğini, o da Harem-i Hümâyûn ağa- Şevki-Efsar Valide Sultan, geçmişinin rad’ın harem dairesinin altın ve elmas larından birine verdikten sonra ağanın öcünü alırcasına bu mücevherleri yağ- mahşeri haline geldiğini, yeni kadın Darüssaade Ağası Süleyman Efendi’ye malamış ve bir kısmını oğlunun ikti- efendiler, yeni hazinedarlar, gözdeler teslim ettiğini ifade etmiştir. Hatta darının kabul görmesi ve sürmesi için ve kalfaların kendilerine bol miktarda bu elmasları alıp almadığı Süleyman kullanmıştır. hediye edilen ziynet eşyalarını takıp Ağa’dan sorulduğunda, “bu eşyaları takıştırarak adeta birer geline benze- ben aldım demiş olduğunu” İzzet Bey diklerini ifade eder. Dönemin Mabeyn başkâtibi Sadullah Paşa ise Sultan Mu- » Valide Sultan İstanbul’un rad’ın cülûsundan sonra sarayın görü- nümünü şu şekilde tasvir eder: Aksaray semtinde bulunan, kendisinin yaptırmış “Cülûs tebriklerinin hadd u hesâbı olduğu Pertevniyal yok idi. Yüzlercesi geliyor ve yüzler- Valide Sultan Camii’ndeki cesi gidiyordu. Ve büyük büyük tepsi- türbesinde ebedî ler içinde mevzû’ ve bazısı altın saat, uykusunda. bazısı murassa’ yüzük veya başka bir kıymetli şey’i havi bulunan mahfaza- © MUSTAFA CAMBAZ lar, bu tebrikçilerin önünden geçirile- rek herkes de bir tanesini alıp cebine 78 DERİN TARİH / 2015 MAYIS

» Ailenin fertleri Dosya Sultan Abdülaziz’in çocukları, Yusuf İzzeddin Efendi, Nazime zabitler sonradan söylemiştir. Bununla Sultan ve Saliha Sultan (soldan sağa). birlikte Sultan Abdülhamid bu cariye- lerin tek tek adlarını, sahip oldukları Bahattin Öztuncay, Hâtıra-i Uhuvvet, MAS Matbaacılık A.Ş, İst., 2005. ve sarayda kalan değerli eşyalarının dökümünü yaptırarak onlara geçim- indiriyordu! Bu hâl nazâr-ı dikkatimi kısmı ileri gelen ailelerin konaklarına lerini sürdürebilecekleri kadar maaş celb etti ve vaktiyle Yeniçerilere veri- sığınmış, bir kısmı ise atlı tramvayın bağlatmıştır. len cülûs bahşişlerini ihtâr eyledi (ha- ahırlarında gecelemişlerdir. tırlattı).” Buraya kadar anlatılanlar yağmanın Sultan Abdülaziz’in annesinin, oğ- derecesi hakkında sanırız okuyucuyu Mücevher talanı lunun tahttan indirilmesi ve ölümü bir fikir sahibi yapmış olmalıdır. sırasında başından geçen hadiselerin Abdülaziz’in Dolmabahçe’de kalan bir kısmını anlatıp kaleme aldırttığı Valide Sultan ve işbirlikçilerinden haremindeki 128 cariyenin ise akıbe- kurtarılan mücevherler içinse darbe ti pek vahimdir. Zira bu cariyeler de Sergüzeştnâme’sinde bu cariyeler hak- erkânından Midhat Paşa’nın başkan- utanç verici bir şekilde tek tek aran- lığında Damat Mahmud, Damat Ed- mışlar ve yanlarına hiçbir eşya alma- kında bir bahis vardır. Kimsesiz ve hiç- hem ve Damat Nuri Paşalarla Sultan larına müsaade edilmeksizin sarayın bir mal varlığı bulunmayan cariyelerin Murad’ın Baş Ağası ve Hazine-i Hassa dışına çıkartılmışlardır. Cariyelerin bir büyük kısmının saray kapıları açıldık- İdare Reisi Said ve muhasebeci Hüsnü ça koşup içeri alınmaları için yalvar- Efendilerden bir heyet kurulmuştur. KATİLLER BEDELİNİ ÖDEDİ dıkları kayıtlıdır. Mücevherler önce sayılmış, sarayın hangi odalarından toplanıldığının tes- Neşerek Hanımefendi’nin yakını Sultan Abdülhamid’in cülûsundan piti yapılmıştır. olduğu hususunda tarihî kaynakların sonra kurdurduğu komisyonca yapı- hemfikir olduğu Çerkes Hasan’ın lan tahkikat sırasında bu cariyelerin Daha sonra sandık ve çantalara ko- yakalandıktan sonra yapılan sorgu- üzerinden çıkan mücevher ve değerli nulmuş, üzerlerine alındığı oda veya lamasında, “eniştesi Abdülaziz Hanın eşyalar da sorgulanmıştır. Dönemin dairenin isimleri yazılmıştır. Mücev- haksız yere hal’edilmesi ve sonra Mabeyn Müşiri Nuri Paşa cevabında, herlerin kaydedildiği esas deftere de da Hüseyin Avni Paşa tarafından çerağ buyurulan (saraydan çıkarılan) hangi çanta veya sandıktan çıkarıldık- ölümüne sebep olunması kadar, hal’ cariyelere her türlü muamelenin Vali- ları muhakkak kaydedilmiştir. Daha sırasında hasta bulunan kız kardeşi de Sultan’ın emriyle Damat Mahmud sonra saray dışından kuyumcular ge- Kadınefendi Neşerek Sultan’ın Feriye Paşa tarafından yapıldığını söyler. An- tirtilerek her birinin tahmini değerle- Sarayı’na götürülürken subayların ha- cak cariyelerin yukarıda açıklandığı ri öğrenilmiş, bunlar numaralanarak karetine uğraması, hatta örtündüğü gibi çıkartılmadığını, eşya ve elbise- mahiyetleri ve kıymetlerinin kayde- şalın zorla çekilip alınarak açık saçık lerinin kendilerine terk olunduğunu dildiği bir esas defteri tutulmuştur. Bu bir halde ortada kalması, bu hakaret- hatırladığını belirtir. Cariyelerden top- mücevherler Sultan V. Murad ve anne- lerle hastalığının artarak Abdülaziz’in lanan mücevherlerin kendisine gelme- sinin veliahtlık dönemine ait borçla- ölümünden sonra vefat etmesinin”bu diğini de beyan eder. rıyla bir aylık saltanat dönemini ihtiva suçu işlemesine sebep olduğunu ileri eden borçlarının toplamına karşılık sürmüştür. Hakikaten Sultan Abdülaziz’in ve- Banker Hristaki’ye rehin verilmiştir. fatından sonra cariyelerin saraydan çıkartılması ve muayenesine, Damat 1876 darbesiyle Osmanlı Sarayı Mahmud Paşa’nın görevlendirildiğini ilk kez bir harem talanı ve mücevher ve ayrılan eşyaların Paşa’ya teslim edil- yağması yaşamıştır. Bununla beraber diğini, o sıralar sarayda görev yapan bu yağması tarihte tek olmayacak ve II. Abdülhamid’in tahttan indirilmesi sırasında saray bir kez daha harem ve mücevher yağmasıyla karşı karşıya ka- lacaktır. Arzu Tozduman Terzi Prof. Dr., İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi. Okuma Önerisi: A. Terzi, Sarayda İktirdar Mücadelesi: Saray, Mücevher İktidar, Timaş Yay., 2011. 2015 MAYIS / DERİN TARİH 79

ŞeyHfthFeaueüthktvltviuastakanlannıtmnıaninrmıdindhüeihçrşziairsmlulmi’Pefoeecrlostemivfng.aadEesdkeırıerSğnekuıamnçlestıaıliBlednkurdiuAğinlabrlaeadelnEüedıkrliladydinzoiı??cirz.i’in » Sultan Abdülaziz’in biat merasimi 80 DERİN TARİH / 2015 MAYIS

Dosya DÜZMECE FETVA SULTAN AZİZ’İ NASIL TAHTTAN ETTİ? EKREM BUĞRA EKİNCİ merâtib etmiş (taklit yapıp masal anlatarak mertebe almış) âlim kıyafetinde bir câhil-i [email protected] cesûr ve cibillet-i redîe (cesur cahil ve alçak eşrutî bir idare kurarak padişa- karakter) ve ef’âl-i rezîle (adi işler) ile meş- hın yetkilerini daraltmak iste- hur” diye vasıflandırır. yen Midhat Paşa, Sultan Abdü- laziz tahtta kaldıkça gayesine 1909’da Sultan Hamid’in tahttan indirilme- ulaşmayı imkânsız görüyordu. Daha tesirli si de, Osmanlı padişahlarının tahttan indiril- yollara gidilmesi gerektiği fikrindeydi. Padi- mesinde verilen fetvaların çoğu da düzmece şah’tan bir şekilde kurtulmak isteyen devlet sebeplere dayanır. Osmanlı siyaset gelene- ricaliyle, yani Şeyhülislam Hasan Hayrullah ğinde hükümetin icraatlarında fetva alması, Efendi, Bahriye Nazırı Kayserili Ahmed Paşa, yapılan işin meşru olduğuna dair amme efkâ- Askerî Şurâ Reisi Redif Paşa, Fetva Emini Fi- rını (kamuoyunu) ikna edebilmek için lazım- libeli Kara Halil Efendi, Şirvanizade Ahmed dır. Bu gibi fetvaların metnini, Fetva Emini Hulusi Efendi, Serasker Hüseyin Avni Paşa ve denilen yüksek rütbeli ilmiye sınıfı mensubu Askerî Mekteb Kumandanı Süleyman Paşa ile stilize kaidelere göre yazar, şeyhülislam ise Sultan Abdülaziz’in tahttan indirilmesi husu- imzalardı. sunda anlaştı. Veliahd Şehzade Murad Efendi de bunlara katılacaktı. Fetvanın metni şer’i klişelere göre yazıl- mışsa da somut hadiselere uygun değildir. Bu şahıslardan yalnızca Midhat Paşa ve Sü- Yani fetvadaki sebepler belki halifenin azli leyman Paşa meşrutiyetçiydi. Diğerleri şahsî için kâfidir ama bunların hiçbiri Sultan Abdü- emellerinin peşindeydi. İngiltere, Hilâfet si- laziz için sabit değildir. yasetinden ürktüğü Sultan Aziz’den, Nedim Paşa’yı sadarete getirdiği için zaten yüz çevir- “Padişah’ın şuurunun bozuk olduğu” kül- mişti. Bu arada Midhat Paşa, Fetva Emini Fili- liyen yanlıştır. Ancak bu ifade bir hükümdarı beli Kara Halil’i konağına çağırıp düzmece bir tahttan indirmek için tek başına kâfi gelip fetva yazmasını istedi. Kara Halil, “Bu emr-i kimsenin itiraz edemeyeceği bir sebep ol- hayra (hayırlı işe) çarşaf kadar fetva veririm” duğundan her zaman kullanılmıştır. Horoz diyerek dalkavukluğunu sergilemiş oldu. dövüştürüp galip gelene nişan takması tama- men Ali Suavi’nin uydurmasıdır; İsviçre’de Fetvayı imzalayan Şeyhülislam ise daha yazdığı makalelerde geçer. Padi- önce 40 gün dolmadan ilk şeyhülislamlık şah’ın, halkın vicdanını yarala- görevinden alındığı için ikinci defa getirildi- yan hal‘ini meşru göstermek ği makamı kaybetmek korkusuyla Padişah’a için yapılan propagandalar- dandır. garez bağlamıştı. Mir’at-ı Hakikat müellifi Mahmud Celaleddin Paşa onu, “Mizaca hoş gidecek mukallitlikler ve fassallıklarla kat-i 2015 MAYIS / DERİN TARİH 81

» Paris’e Sultan gelmiş! Sultan Aziz’in siyasî bir hatası var- sa o da aşırı merhametli oluşudur. Hal’ fetvasının metninde yer alan Sultan’ın “siyasî işlerden “Müfsid İmam” ve “Şerrullah” diye ta- habersiz” olduğu iddiası hakikati aksettirmez. Bunun en çarpıcı nınan hünkâr imamı Hayrullah Efen- örneği, siyasî maksatlarla gerçekleştirdiği Avrupa seyahatidir. di’yi Şeyhülislam yapması bundandır. Fransız İmparatoru III. Napolyon’un hususi davetiyle katıldığı O da verdiği fetvayla kendisini bu Paris Milletlerarası Sergisi’nde, Sultan’ın huzurunda sergiye makama getiren kimseye “minnet” iştirak edenlere mükafât dağıtılmasını tasvir eden bir gravür. borcunu ödemiştir! “Siyasî işlerden habersiz” olduğu Midhat Paşa Padişah’ın hal‘i ve kat- Padişah’ın israfla ithamı da haki- iddiası da kimsenin inanacağı bir ge- linden mahkûm olup sürgüne gittiği kate uygun değildir. Evet, Rusya ve rekçe olamaz. Padişah döneminin iç Tâif’te kaleme aldığı hatıralarında Sul- diğer dış tehditlere karşı dünyanın en ve dış siyasetini gayet iyi bilirdi. Bir tan Abdülaziz’i, “âkıl ve fatîn (akıllı ve güçlü donanmalarından birini mey- Avrupa seyahatiyle Osmanlı aleyhin- uyanık), hayırhâh-ı devlet ve âli-him- dana getirmesi çok büyük masrafla- deki kamuoyunu tashihe muvaffak met (devletin iyiliğini isteyen yüksek ra sebebiyet vermişti. Ancak hazine, olmuştur. Hilafet siyasetiyle Güney gayretli), devlet ve memleketin hüsn-i mülk ve milletin iyiliği için vardır ve Afrika’dan Çin’e kadar Müslümanla- idaresi, kanun ve nizâm ile olmak lâ- bunu mahalline sarf etmek israf sa- ra sahip çıkması ona haklı bir itibar zım geldiğini herkesten ziyade bilen” yılmaz. Ayrıca hazinenin mahalline kazandırmış ama bu başarısı başta bir zat olarak tasvir eder. Padişah’ın sarf yetkisi de hükümdara aittir. Yeri- İngiltere olmak üzere emperyalistleri tahttan indirildikten sonra yerine ge- endişelendirmiştir. çen yeğenine hitaben yazdığı tezkere, uğradığı felaketlere rağmen metane- tini kaybetmeyen, yüksek bir akıl ve zekâ sahibi olduğunun açık delilidir. 82 DERİN TARİH / 2015 MAYIS

Dosya ne geçen Sultan V. Murad hastalanıp Dâhiliye Nazırı Memduh Paşa, Ab- Feriye Sarayı’na nakledilen Sultan tahttan indirildiğinde 1 milyon lira dülaziz’in müskirat (alkollü içkiler) borcu vardı. Kendisini tahta çıkaran- kullandığı iddiasının aksine su yerine Abdülaziz, burada kendisine reva gö- lar buna israf demediği gibi borcunu zemzem içtiğini anlatır. Padişah Mev- da Sultan Abdülhamid ödemiştir. levî muhibiydi. Beş vakit namazına rülen pek çok eziyetten sonra 4 Ha- pek dikkat ederdi. Vefat ederken de Dinine dahleden bari Kur’an okumaktaydı. Sultan Vahided- ziran 1876’da ölü bulundu. Bilahare Müselman olsa din amcası için der ki: “(Dinen) mübâ- latsız (zayıf ) zannedilen Sultan Aziz icra olunan muhakeme neticesinde Sultan Abdülaziz Taşlık’ta yaptırdı- bile, son nefesinde Kur’an-ı Kerim’e ğı caminin lüzumsuzluğuna dair şâ- sarılarak teslim-i ruh etmiştir. Kanı Serasker Avni Paşa’nın emriyle kat- yialar dolaşmaya başlayınca inşaatını ile mülemmâ (boyanmış) mushaf-ı şe- durdurmuştu. rifi Yıldız kütüphanesindedir”. ledildiği hukuken sabittir. Hadiseye Kendisinden önceki devirde vuku Ancak darbeciler için gerçeklere intihar süsü verilmişti. 10 gün sonra bulan Kırım Harbi’nin masraflarını ihtiyaç yoktur. Nitekim inkılabın ka- ödemiş; ayrıca Suriye, Girit, Hersek nunu olmaz. Askerleri, Sultan Abdü- eski Padişahın kayınbiraderi Kurmay ve Bulgaristan isyanları büyük masraf laziz’i kaçırmak isteyen Ruslara karşı kapıları açmıştı. Çırağan Sarayı’nın korumak üzere götürüldük- Binbaşı Çerkes Hasan Bey, kabine top- inşasına kendisinden önce başlanmış- lerine inandırdıkları gibi, tı. Üstelik bu, Osmanlı İmparatorlu- halkı da Sultan’ın taht- lantısını basarak Hüseyin Avni ve Ha- ğu’nun hükümdarı için gayet lüzum- tan indirilmeyi hak et- lu bir iştir. Saray inşası hazineye zarar tiğine inandırmak iste- riciye Nazırı Râşid paşaları öldürmüş, vermez. Zira masrafı millî servet için- diler. Ama öyle olmadı. de kalır. Halk, “Uyan Sultan Aziz birkaçını yaralamış; kendisi de idam uyan, Kan ağlıyor bütün Düzmece fetvada geçen “din işleri- cihan” diyerek yaktığı edilmiştir. ni ihlal” maddesi ise tamamen traji- ağıtla mazlum Padişah’a komiktir. Fakat bir hükümdarı dinsiz- sevgisini her zaman Sultan V. Murad tahta geçtiğinde likle suçlamak kamuoyunu ikna edici ifade etmiştir. Düz- bir iddiadır. Kendisinden önceki ve mece fetvada millet meclisinin teşkili yerine, kötü sonraki padişahtan daha dindar oldu- söylenenlerin ğu herkes tarafından bilindiği halde aksine halk durumdaki devlet işlerinin ıslah edil- böyle anılmak fetvanın ciddiyetini tarafından göstermeye kâfi bir delildir. Çerkes en çok sevi- mesi gerektiğini söyleyerek Midhat Hasan, Padişah’ın intikamını almak len padişah- üzere sadaret konağını bastığında lardan biridir. Paşa’yı hayal kırıklığına uğrata- Sultan Abdülaziz’i ‘dini ihlal ediyor’ diye tahttan indirenlerin içki sofra- Cellatları iş caktı. Sultan Abdülaziz’in üzücü sında yakalanması pek manidardır. başında! vefatı ve Çerkes Hasan Vakası, Mekke Şerifi Abdülmuttalib Efen- 29 Mayıs 1876’da saray kuşatılarak di darbe günü Seraskerlik dairesinde Şehzade Murad Efendi dairesinden çı- V. Murad’ın kötü durumdaki “Halife, mecnun ya da küfrü mucib karılmış ve kendisine çete mensupla- (gerektirici) bir şey olmadıkça nasıl rınca biat olunmuştur. Bu sırada cülûs asabını daha da bozdu. Bunun hal‘ olur?” diye sorduğunda Hayrul- topları atılarak durumdan haberdar lah Efendi, “Ben iki defa Abdülaziz’in edilen Sultan Abdülaziz çaresiz, ai- üzerine zamanın ricâli, Padi- lisanından küfre dair söz işittim” ce- lesiyle beraber sarayı terk etmiş ve vabını vermiştir. Mabeynci Âtıf Bey Topkapı Sarayı’nda amcası Sultan III. şah’ın tedavisi imkânsız bir bunu naklettikten sonra “Efendimi- Selim’in şehit edildiği daireye hapse- zin üç sene hizmetinde bulundum. dilmişti. Sultan Abdülaziz’in ailesi sa- hastalığa tutulduğuna dair ra- Ehl-i sünnet itikadına muhalif bir söz raydan aşağılayıcı bir şekilde tahliye işitmedim. Yeme, içme ve günlük iş- edilmiş, serveti de yağmalanmıştı. por hazırlatmış ve Şeyhülislam- lerinde dine pek itina gösterir; Frenk usulü yaşayanlara itiraz ederdi” diyor. dan fetva almıştı. Veliahd Abdülhamid Efendi haberdar edile- rek meşrutiyet ve bir kanun-ı » Çerkes Hasan esasî (anaya- sa) ilân etmesi şartıyla kendi- sine taht vaat edildi. Sultan Murad da hal‘ edile- rek yerine 16 Ağustos 1876’da Şehza- de Abdülhamid Efendi çıkarıldı. Sul- tan Murad’ın tahttan indirilişi için şu beyitle tarih düşüldü: Doksan üçde doksan üç gün Pâdişah-ı mülk olub Göçdü matemgâhına Sultan Murad-ı nâmurad. Bir kimsenin halife sayılması için hem meşru bir yolla başa gelmesi, hem de halifelik yapabilecek güce sa- hip olması gerekir. Başta meşru bir 2015 MAYIS / DERİN TARİH 83

Dosya » Düzmece gerekçeler, çirkin iftiralar Şeyhülislamın fetvası Padişah’ın şuurunun bozuk, siyasî işlerden habersiz ve müsrif bir insan olup din işlerini ihlal ettiğini iddia etmektedir. Halbuki Sultan’ın zatında karşılığını bulmayan, hakikatten uzak gerekçelerdi bunlar. TOEM, No. 9(86), 1341, s.188 kabul edilmemişlerdir. Nitekim Sul- tan V. Murad’ın saltanatında iktidar, PADİŞAHIN ŞUURU BOZUK halife varsa bir başkası halifelik iddi- Mütercim Rüşdü ve Midhat paşalar İFTİRASI asında bulunamaz. Hazret-i Peygam- elinde paylaşıldı. Bilhassa Rüşdü Paşa ber (sav) bu iddiada bulunanlardan o günlerde neredeyse padişah mesa- “Emîrü’l-mü’minîn olan bir Zeyd, ikincisinin hayat hakkı olmadığını besinde görülmüştü. muhtellü’ş-şuûr ve umûr-i siyasiyye- söyler. Ancak önceki halife ölür veya de bî-behre olub, emvâl-i mîriyyeyi tahttan feragat ederse o takdirde ikin- Tarih boyunca devletin başına ge- mülk ve milletin tâkat ve tahammül cisinin halifeliği meşru olabilir. Gayri- len büyük felaketler ve kaybedilen edemeyeceği mertebe masârif-i nef- meşru bir surette azledilen hükümda- savaşlar ulema ve halk tarafından sâniyyesine sarf ve umûr-i diniyye ve rın yerine çıkan padişah da meşru bir hükümdarın meşruluk problemi ta- dünyeviyyeyi ihlâl ve teşvîş ve mülk-i hükümdar sayılamaz. Nitekim Abdü- şımasına bağlanmıştır. 1909’da Sul- milleti tahrib edib, bakâ-i mülk ve laziz’in ve II. Abdülhamid’in hal‘inde tan Abdülhamid tahttan indirilirken millet hakkında muzır olsa, hal’i lâzım böyle olmuştur. Fetva Emini Hacı Nuri Efendi dürüst olur mu, beyân buyurula? ve aklı başında bir zat olduğundan, Halefleri arasında zorla başa gelen “Hal‘de şeâmet (tahttan indirmekte Elcevâb: Allahu a’lem olur. kişinin hükümdarlığını meşru gören uğursuzluk) vardır. Sultan Aziz nâhak Ketebehu el-fakîr Hasen Hayrullah hukukçular varsa bile icra gücünden (haksız) yere tahttan indirildi. Rumeli afâ anh” mahrum oldukları için hakiki halife kaybedildi. Şehid çocuklarını ben sır- tımda taşıdım” diyerek bu inancını ifade etmiş, vazifesinden istifa paha- sına istenen fetvayı yazmamıştı. Yine son devir ulemasından Abdülhakim Arvasî, “Bu millet, Sultan Aziz’in âhı- nı çekiyor; daha Sultan Hamid’e sıra gelmedi” demiştir. Ekrem Buğra Ekinci Prof. Dr., Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi. 84 DERİN TARİH / 2015 MAYIS



CUNTANIN SİNSİ PLANI Darbe ile tahtından edildi; yetmedi haince katledildi. Peki darbenin arkasındaki kanlı eller kimlere aitti? SIRADIŞI TARİH temini ve ordusunu çağın gereklerine zade Murad’ın borsacısından temin göre yenileyememiş bu yaşlı kadırga- edilmişti. MEHMET ÇELİK nın okyanuslarda yüzme şansı yoktur. Takvimler 10 Nisan 1876’yı göster- » Prof. Dr., Celal Bayar Üniversitesi Dönemin yönetici ve aydınları ken- diğinde İstanbul, medrese talebeleri- Fen - Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Başkanı dilerince çıkış yolları arıyorlardı, lakin nin protesto gösterilerine şahit oldu. teorik söylemlerin içi boştu. “Düvel-i [email protected] Muazzama” tabir edilen Avrupa dev- Kabinenin istifasıyla olayların du- letleri ise onun denizlerden çekilme rulacağını ümit eden Sultan, protes- Seni tahttan indirdiler, vaktinin geldiğini düşünüyorlardı. Os- toların darbenin ayak sesleri olduğunu Beş çifteye bindirdiler, manlı bürokrasisini büyükelçilikleri anlayamadı. Kargaşa ve memnuniyet- Topkapı’ya gönderdiler, vasıtasıyla yönlendiriyorlardı. Amaç, sizliğin, muhalifler memnun edilince Uyan Sultan Aziz uyan, gemiyi modernize edip güvenli bir şe- saman alevi gibi sona ereceğini zannet- Kan ağlıyor bütün cihan. kilde yüzdürmek değil, aksine düme- ti. Yeni kabine kurulurken cuntanın nine müdahale edip batırmaktı. İçeri- beyni olan isimlere makamlar tahsis T arihteki siyasî rekabet ve çe- deki işbirlikçileri ise üst düzey devlet edildi. Böylece Padişah’ın hem yanına kişmelerin araçlarından biridir bürokrasisi ve “Yeni Osmanlılar” diye sokulmuşlar, hem de sarayı kontrolleri “darbeler”. Bu sadece bize has değil. anılan muhalif aydınlardı. altına almışlardı. Her devirde, dünyanın her tarafında icra edilen siyasî bir yöntem. Fakat za- Sultan Abdülaziz’in Mısır üzerinde- Cunta arkalarındaki yabancı des- man ve mekâna göre yöntem ve araç- ki düşünceleri, donanma ve ordunun tekçilerin teşvikiyle nihaî hedefe bir an ları değişir. Bir liderin suikastle orta- modernizasyon çalışmaları İngilte- önce ulaşmak istiyordu. Nitekim yeni dan kaldırılması da darbedir, kasetle re’nin canını sıkıyordu. Siyasî muhalif- hükümet daha devletin başına geçeli devre dışı bırakılması da… leri ise Padişah’ı meşrutiyete geçmesi 40 gün olmuşken Süleyman Paşa ko- için sıkıştırıyorlardı. Fakat Abdülaziz mutasındaki askerler 30 Mayıs gecesi 19. yüzyıla girerken Osmanlı Devle- günün şartları, dünyanın gidişatı, bü- sabaha doğru Dolmabahçe Sarayı’nı ti eski gücünde değildir; imparatorluk yük devletlerin imparatorluk hakkın- sarmışlardı. Ayrıca Abdülaziz’in bü- gemisi su almaya başlamıştır. Sanayi daki niyet ve düşüncelerini bildiği için yük emeklerle kurduğu donanma tara- Devrimi’ni algılayamamış, teknolojik buna yanaşmıyordu. fından ablukaya alınmıştı. gelişmeleri takip edememiş, eğitim sis- Bunun üzerine İngiltere’nin deste- Sultan, Dolmabahçe’den alınarak ğiyle darbeyi yapacak bir cunta teşek- bir kayıkla Topkapı Sarayı’na nakle- kül ettirildi. Hüseyin Avni ve Midhat dildi ve Hayrullah Efendi’nin “Aklını paşaların başını çektiği cuntaya kısa kaybetmiş, artık devleti yönetme be- süre içinde Merkez Komutanı Süley- cerisi kalmamış” ifadelerinin yer aldı- man Paşa, Şeyhülislam Hasan Hay- ğı hal’ fetvası kendisine burada tebliğ rullah Efendi gibi isimler dahil edildi. edildi. Aynı gün yeğeni Veliahd Murad Darbe için gerekli finansman da Şeh- Efendi tahta çıkarıldı. Devrik Sultan, tıpkı 1960 cuntacılarının Menderes’e 86 DERİN TARİH / 2015 MAYIS

yaptıkları gibi, Topkapı Sarayı’nda » Utanç verici fotoğraf Bahattin Öztuncay, Hâtıra-i Uhuvvet, 2005. aşağılayıcı muamelelere maruz kal- dı. Saray fotoğrafçısı Vasilaki Kargo- ifadeler sonucu katlettirildiği kanaati Abdülaziz’in esir tutulduğu günlerde pulo’nun burada çektiği son fotoğraf ağır basmıştır. Aile fertleri, saray gö- fotoğrafçı Kargopula tarafından çekilmiş (sağda) her şeyi anlatmaya yeter de revlileri ve halkın da kanaati budur. olan fotoğraf. Sultan’a giydirilen garip artar bile. Nitekim kısa bir süre sonra maktul kıyafetler, saray görevlilerinin laubaliliği Sultan’ın kayınbiraderi Çerkes Hasan, ve Abdülaziz’in gözlerindeki dehşet Sultan’ın maruz kaldığı ağır mu- bu cürmü işleyenler toplantı halindey- ifadesi ibretlik. ameleler, sürecin henüz bitmediğini ken hükümet konağını tek başına ba- gösteriyordu. Plan gayet akıllıca ya- sacak ve Hüseyin Avni ile Raşid paşa- bütün vatan coğrafyasında çok güzel pılmıştı. ları öldürecektir. işlere imza attı. Bunlardan biri de bir dağın tepesinde yer alan, ulaşım açı- Abdülaziz bu muamelelerin Saray Öte yandan Cumhuriyet’in hasta- sından sıkıntılı ve demiryolu güzergâ- görevlilerinin kişisel iradeleriyle yapıl- lıklı beyinleri Osmanlı’nın yıkılışına hına uzak bulunan Harput şehrini ova- dığı zehabına kapıldı ve ikinci hatayı omuz veren her haini kahraman olarak ya naklettirmesiydi. Bu güzel Anadolu yaptı. Yeni Sultan V. Murad’a mek- göstermeyi sürdürmekteler. Halen re- şehrinin adı da bir vefa örneği olarak tup yazarak hem sultanlığını tebrik vaçta olan Midhat Paşa aşkına bakın, “Ma’muretü’l-Aziz” konulmuştu. İsim etti, hem de Topkapı’da rahatsız ol- bunu rahatlıkla görebilirsiniz. Apaçık uzun olduğu için halk arasında kısaca duğunu söyleyerek başka bir saraya kanlı bir darbenin ve cinayetin üstü- “El-Aziz” denildi. nakledilmesi ricasında bulundu. Sul- nü örtmek için hâlâ uydurulmuş resmî tan Murad bunu uygun görmüş, 2 Ha- belge veya taraflı hatıratlardan medet Cumhuriyet’in kraldan fazla kralcı- ziran günü Feriye Sarayı’na nakli için ummaya kimse yeltenmesin. ları bu şehit Sultan’ı unutturmak için emir vermişti. şehrin adını önce saçma sapan ve hiç- Şehit ve mazlum padişah Abdülaziz bir anlamı olmayan Elazık’a çevirdi- Katiller kahraman ilan edildi ler, sonra da telaffuz zorluğu sebebiyle Elazığ’a çevrildi. Cuntanın planı tıkır tıkır işliyordu. Birkaç gün önce Feriye Sarayı’na Bu şehrimizin ismi, Cumhuriyeti- bahçıvan kadrosuyla yerleştirilen Ce- mizin 100. yılına doğru yürürken şehit zayirli Mustafa, Boyabatlı Hacı Meh- Sultan’a bir vefa borcu olarak tekrar med ve Yozgatlı Mustafa Çavuş adlı Elaziz’e çevrilmelidir. pehlivanlar aldıkları talimat üzerine 4 Haziran günü Sultan’ın odasına gün- düz saatlerinde girdiler ve onu katlet- tiler. Darbenin lideri Hüseyin Avni Paşa ise Kuzguncuk’taki yalısında haber bekliyordu. Haberi alır almaz kayık- la Feriye Sarayı’na geçti ve Sultan’ın cansız bedenini saraydan çıkartıp ya- kındaki karakola taşıttırdı. Doktorlara haber verildi. Otopsi yaptırılmadan hazırlanan ve doktorlara imzalattırılan raporda “… Aklî melekelerini kaybettiği için hâl edilmişti. Bu durumu kabullenemediği için bunalıma girmişti. Sabah odasın- da sakalını düzeltmek için bir makas istedi ve bu makasla iki bileğini ke- serek intihar etmiştir…” ifadeleri yer almaktaydı. Resmî tarihe “intihar” olarak geç- se de, sonradan Yıldız Mahkemesi’nde görgü şahitleri ve sanıklardan alınan 2015 MAYIS / DERİN TARİH 87

AÖSBLDOÜÜRLMADZÜİZUN’İÜNK “Sultan Abdülaziz’in katledildiğine inanıyorum” Prof. Dr. Aykut Kazancıgil Konsültasyona Bu sebepler dolayısıyla ben çağırılan doktor, Abdülaziz’in katledildiğine inanıyorum. S ultan Abdülaziz meselesini şöyle ünlü Mekteb-i Sonradan açılan ve uzun süren davada mütalaa ediyorum: Tıbbiye Nazırı Marko eldeki birçok vesika hep tartışma konusu 1- Öncelikle Sultan’ın şahsiyetini Paşa çok zeki ve olmuştur. Ancak mühim olan, ölüm inceleyerek konuya girmek lazım. Bu kişi alaylı bir cevap nedeni olarak konsültasyona çağırılan bir sıhhatli, çok sağlam vücutlu, hatta genç- verir. Ona göre“bu doktor, sonranın ünlü Mekteb-i Tıbbiye liğinde bir süre güreşmiş, pehlivanlarla makasla bu intihar Nazırı Marko Paşa çok zeki ve alaylı eşleşmiştir. Kolları, bilekleri son derece yapılabilir”. bir cevap verir. Ona göre “bu makasla kalın, ensesi ve omuzları heybetini ortaya bu intihar yapılabilir”. Hiçbir şeyi ispat koymaktadır. adamları, bir deyimle “devletçi aydın- etmeyen bu garip rapora ilaveten Toptaşı lar”, Abdülaziz’i tahttan indirerek (veya Bimarhanesi hekimi Dr. Castro ve bazı 2- Psikolojik olarak bir garabeti bilin- olmadığı takdirde bir şekilde vücudunu kişiler sanki bu işin intihar olmayıp katl memektedir. İnançlı bir kişidir ve özellikle ortadan kaldırarak) imparatorluğa yeni olduğunu söylemek istemişlerse de, kendisi hakkında inceleme yazanların pek bir yön vermek istiyorlardı. Ancak son- kelimeleri yuvarlayarak tahkikatı çıkmaza çoğu Sultan’ın düzenli olarak Kur’an oku- raki yıllarda görüldüğü gibi bu görüşün sokmuşlardır. Bence en uzun yüzyılın duğunu belirtirler. Dini bütün bir insanın uygulamaya konulması başarısız olaylar en zararlı ve en dramatik olayı böyle intihar etmesi bahis konusu değildir. zincirinin başlangıcı olmuştur. yaşanmıştır. 3- Siyasî bakımdan Kırım Harbi’nden 5- Bu tablo içinde kanaatimce Padişah’ı sonraki dönemde yaşamış ve İlber Ortay- tahttan indirecek bir güce sahip değildiler, lı’nın tabiri ile “imparatorluğun en uzun siyasî ortam kadar Sultan’ın prestiji de yüzyılı”nın insanıdır. Elbette devletin buna mâni idi. O zaman karışık bir ortam- birçok gailesi olmuştur. Ancak bunlar da iki eski pehlivan İstanbul’a çağırılır, bir büyük bir sarsıntı olmadan halledilmiştir. sabah birdenbire felaket çanları çalar. Bu arada kendisi çok büyük bir prestij konusu olan Avrupa turunu gerçekleştir- Anlatılana göre padişah evvela eline al- miştir. Bütün Avrupa’yı dolaşan, Lond- dığı bir makasla diğer elinin bileğini deler, ra’ya kadar giden ve yurtdışına çıkan ilk oradan makası içeri sokarak damarı keser. ve son Türk padişahıdır. Bu, Sultan’a belirli Sonra damarı kesilen eliyle makası alarak, bir güç sağlamıştır. diğer elinin damarını da keser. Ne hikmet- se ses seda çıkmaz. Bu kadar nöbetçiler, 4- Padişah’ın etrafındaki devlet bakıcılar, hizmetçiler hiçbir şey duymaz. Bu hikâye teknik olarak saçmadır. Bile- ği çok kalın olan padişahın bir eline aldığı makasla dokuların arasından damarı bulup kesmesi mümkündür. Ama damarı kesilmiş eline aldığı makasla kalın adaleli, yapılı kolun içine girip nispeten daha derinde olan ikinci damarı kesemez. 88 DERİN TARİH / 2015 MAYIS

Dosya “Midhat Paşa ve ekibi öldürdü” 19 hekimin hazırladığı Abdülaziz’in Feriye Sarayı’ndaki Ayşe Hür (Tarihçi-yazar) raporda tarif edildiği ölümünün intihar olduğunu ileri üzere intihar eden sürenlerin temel dayanağı, çoğu yabancı ekipte olduğunu ileri süren Pehlivan bir kişinin sırasıyla iki 19 hekimden oluşan heyet tarafından Mustafa Çavuş ile Abdülaziz’in çocuk hazırlanan rapordur. Hekimlere göre cariyelerinden Pervin Felek Hanım’ın kolunu kesmesi olağan Abdülaziz’in kol ve bacakları kana tanıklıklarına dayandırılmıştı. bir durum değildi. bulanmış bezlerle örtülüydü. Sol kolun Üstelik bu işin bir katlanma noktasının biraz altında 5 Yargılamaların hukuk normlarına cm uzunluğunda bir kesik vardı. Sağ uygun yapılmadığını düşünsem de, makasla yapılması hiç kolun katlanma noktasında da hafifçe olayların gidişatından ve hekim raporuyla inandırıcı değildi. verev ve aynı şekilde parçalanmış 2 cm tespit edilen çift taraflı kesikten, uzunluğunda, 1,5 cm derinliğinde bir Abdülaziz’in Midhat Paşa ve ekibince kesik bulunuyordu. Hekimler ölümün öldürüldüğünü çıkarıyorum. intihar olduğunu söyleyerek raporlarını tamamlamışlardı. 1861’de kardeşi Abdülmecid’in ölümü üzerine tahta geçen Abdülaziz’in Olayın cinayet olduğunu düşünenler, saltanatının ilk 10 yılı reformlarla cesedin yanına ilk gelen hekimlerin imparatorluğu ayağa kaldırmaya çalışan Hüseyin Avni Paşa’nın yakın dostu Fuad ve Ali paşaların, kimine göre başarılı, meşhur Marko Paşa ve askerî Hekim kimine göre devletin sonunu hızlandıran Ömer Bey olduğunu, Hüseyin Avni icraatları ile geçmişti. Ancak bu iki Paşa’nın emriyle Marko Paşa’nın ölüm paşanın ardı ardına ölümünden sonra raporunu intihar olarak yazdığını, özellikle 1875-76 Hersek ve Bulgaristan’da ancak Ömer Bey’in cesedi görmeden patlak veren isyanlara karşı merkezi imzalamayacağını söylemesi üzerine devletin etkisiz kalması, imparatorluğun Trablusgarp’a sürgün edildiğini iddia kurtuluşu için meşruti yönetime geçişi ederler. Nitekim 19 hekimin hazırladığı çare olarak gören Midhat Paşa ve ekibinin raporda tarif edildiği üzere intihar eden elini güçlendirmişti. bir kişinin sırasıyla iki kolunu kesmesi olağan bir durum değildi. Üstelik bu İşte Abdülaziz’in tahttan indirilmesi, işin bir makasla yapılması hiç inandırıcı yerine Abdülmecid’in ilk şehzadesi, Batı değildi. kültürüyle yetişmiş, nazik, savurgan ve bohem V. Murad’ın geçirilmesi Öte yandan İslam geleneğinde intihar böyle bir sürecin sonucuydu. Ekip günah kabul edilirdi. Bir padişahın intihar muhtemelen, halkın olan bitenle ilgili etmesinin tarihte örneği yoktu. Nitekim olarak homurdanmaya başlaması üzerine “ruhî bunalım” gerekçesiyle Abdülaziz’i bir karşı darbeden korkarak Abdülaziz’i hal‘ eden ve yerine V. Murad’ı geçiren, öldürtmüştü. daha sonra onu da aynı gerekçeyle tahttan indirerek yerine II. Abdülhamid’i geçirecek olan ekibin bu cinayeti planladığını düşünen Abdülhamid, 1881’de dava dosyasını yeniden açtı. Yıldız Mahkemesi diye anılan iki günlük yargılama, Abdülaziz’i öldüren 2015 MAYIS / DERİN TARİH 89

Dosya AÖSBLDOÜÜRLMADZÜİZUN’İÜNK “Prof. Uzunçarşılı ile aynı görüşteyim” Prof. Dr. Sina Akşin Bu siyasî bir konu. Türkiye’de ilerici kesim olayın nucuna varmıştır. Uzunçarşılı’nın tezi kısaca şöyle- intihar olduğunu iddia eder. Tutucu kesim ise dir: “Abdülaziz’in ölümü üzerine neşredilen tebliğ suikast, cinayet olduğunu savunur. Çünkü Sultan ile bunun intihar suretiyle vukuu ilan olunmuştu; Abdülhamid sarayın bahçesinde kurdurduğu Yıl- merhumun mutaazzım ve izzet-i nefsine son dere- dız Mahkemesi’nde Midhat Paşa’yı cinayetten, yani ce ehemmiyet verir bir hükümdar olması sebebiy- amcasını öldürme suçundan yargılatmıştır. Tutucu le hal‘ olunması ve bundan başka kendisine layık kesim bu sebeple bir bakıma bu görüşü savunma- olmayan bazı muamelelerde bulunulması, nefsine ya kendisini zorunlu hissetmektedir. Aslında ne ol- ağır gelerek geçirdiği bir buhran neticesinde intihar duğuna gelince; bence suikast yok, intihar vardır. etmiş olduğu pek tabii görülmüştü.” Çünkü bu konuda en esaslı araştırmayı İsmail Hakkı Uzunçarşılı yapmış ve hadisenin intihar olduğu so- Uzunçarşılı’nın araştırmasından daha iyisi yapıla- na dek benim için bu sonuç geçerli olacaktır. “Tıp tarihçileri “Neden açıklık getirmeli” öldürsünler? Zehirlemek S ultan Abdülaziz’in ölümü vakasını daha kolaydı” tarihin belki hiçbir zaman halledi- lemeyecek muammaları arasına dâhil eden İsmail Hami Danişmend, bu fikrini 60 yıl kadar önce yazmıştı. Bu muam- manın üzerinden geçen yaklaşık 1,5 A bdülaziz’in öldürülmüş olduğunu sanmıyorum. Bileklerinin keskin asra rağmen tartışmalar devam ediyor. Peki tartışma ne üzerinden yapılıyor? En Doç. Dr. başından beri kanaatler üzerinden. Bu- bir aletle kesilerek öldüğü herhalde Ahmet Özcan günlerde söylenmiş hiçbir söz, bulunmuş saklanamayacak bir olgu. İri yarı hiçbir yeni vesika yoktur ki, Abdülaziz’in olduğunu bildiğimiz, güreş de yapan ölüm biçimi konusunda tatmin edici bir açıklama getirsin. Abdülaziz’i öldürmek isteseler böyle bir Bizim teklifimiz, adli tıp meselelerine hâkim tıp tarihçilerinin mücadeleyi pek göze alamazlardı. Sultan modern tıbbın teknolojik imkânlarını da kullanarak, yeni otopsi mücadele etse makasla (ya da neyse) dâhil, ölüm vakasına açıklık getirmesi. Bir tarihçinin “Makasla damarını bulmak hiç kolay değildi. Zehir Prof. Dr. Murat Belge vermek ve “intihar etti” demek daha intihar olur mu, iki elini kesebilir mi, itikadı sağlamdı” diye mahalle dedikodusu ağzıyla yapacağı yorumların hiçbir anlamı kolaydı. yok. Tarihçilerin birçok konuda olduğu gibi bu tür konularda Abdülaziz gururlu bir padişahtı. Hal‘ edilmek herhalde profesyonel yardıma ihtiyaçları var. Bundan kaçınılmamalı; yoksa fazlasıyla ağırına gitti. Hal’ edilmiş bir padişah olarak orada içinde bulunduğumuz asırda da bu tartışma devam eder gider. burada sürünmek, hele bazı onur kırıcı muamelelere uğramak İbnülemin Mahmud Kemal İnal’ın dediği gibi: “Sultan sanırım katlanabileceği şeyler değildi. Abdülaziz katl edilmiş ise katl etdiren Hüseyin Avni Paşa’dır. Öte yandan II. Abdülhamid onu tahttan indirenlere hiç İntihar etmiş ise müsebbibi ve diğer tabirle- manevi katili yine sempati duymuyor, tersine onları tehlike olarak görüyordu. Hüseyin Avni Paşa’dır. Midhat Paşa ve grubundan kurtulmak için bir ‘cinayet’e ihtiyacı İşte o kadardır ol hikâyet / Bakisi güzâf-ı bînihayet.” vardı. İlk fırsatta bu suçlamayı yaptı ve istediğini gerçekleştirdi. 90 DERİN TARİH / 2015 MAYIS



ANADOLU’NUN UNUT MUHARREM KESİK manca savaştı ve bertaraf edilmesinde büyük pay sahibi oldu. Ancak çok de- [email protected] ğil, bir sene sonra eski dostlar düşman anişmendoğulları Beyliği- olacaktı. Nasıl mı? nin Anadolu’nun fethin- de, İslamlaşmasında ve 1102’de Danişmend Gazi Malatya’yı savunulmasında büyük fethetti. Ne var ki müttefiği I. Kılıç Ars- pay sahibi olduğundan kaç kişi haber- lan’ın da gözü bu şehirdeydi. İki Türk dar? Bu beylik taşıdığı değere layık bir hükümdarı arasında 1103’te Maraş itibar görememiştir ne yazık ki. Ders kitaplarında üstünkörü anlatımlarla » Sınırların cengâver bekçileri geçilir, merkezî sınavlarda ise onun hakkında asla soru çıkmaz. Bize ya- Anadolu’da Bizans, Ermeni ve Haçlılara karşı kışmayan bir vefasızlık örneği! Oysa mücadele eden, ne var ki müfredatımızda bir dönem Anadolu’da en güçlü Türk beyliği olmayı başarmışlardı. unutturulmuş bir beyliktir Danişmendoğulları. Danişmendli Beyliği Malazgirt Zafe- ri’ni takip eden yıllarda, muhtemelen 1080-85 arasında Danişmend Gümüş- tekin Ahmed Gazi tarafından kurul- du. Beylik Sivas merkez olmak üzere Tokat, Niksar, Amasya, Çorum, Kayseri, Zamantı, De- veli ve Elbistan topraklarını içine alıyordu. Danişmend Gazi, Bizans İmparator- luğu ve Haçlılara karşı başarıyla mü- cadele etti. Haçlılardan Antakya Prin- kepsi Bohemund ve kuzeni Richard de Salerno’yu ele geçirmeyi başardı. 1101’de Anadolu’ya gelen 3. Haçlı ordusuna karşı Sultan I. Kılıç Arslan’la birlikte kahra- 92 DERİN TARİH / 2015 MAYIS

Selçuklu Tarihi ULAN FATİHİ Danişmendoğullarını duymayan yoktur. Peki Selçuklu hâkimiyetindeki toprakları ele geçirip 12. yüzyıl başında Anadolu’nun en önemli gücü haline geldiklerini biliyor muyuz? Danişmendoğullarının en haşmetli hükümdarı, Haçlıların, Bizanslıların ve Ermenilerin korkulu rüyası Emir Gazi’nin hayatına nefes nefese bir yolculuğa ne dersiniz? yakınlarında gerçekleşen savaşta Gü- deki hayatına dair bir bilgimiz yok. yısında Büyük Selçuklulara karşı giriş- müştegin Gazi mağlup oldu. Ertesi yıl Bir kaynağa göre Çorum şehrinin o tiği savaşta ölmesi Anadolu’daki güç da Sivas’ta vefat etti. zamanki adı olduğu iddia edilen Yan- dengesini bozdu. Emir Gazi Selçuklu koniye’nin fethedildiği gün dünyaya Devleti’ndeki iktidar boşluğundan ve Danişmendlilerin başına Gümüş- geldi. Melik Danişmend, fetih ve do- Sultan’ın oğulları arasında başlayan tegin Gazi’nin oğullarından en yete- ğumdan dolayı çifte mutluluk yaşa- taht kavgalarından faydalanarak hâ- neklisi olan Emir Gazi (1105-34) geçti. mış, oğluna “Gazi” adını vermişti. kimiyet sahasını genişletmeye çalıştı. Emir Gazi’nin hükümdarlık öncesin- Taht mücadeleleri sırasında aynı za- Emir Gazi başlangıçta Türkiye Sel- manda damadı olan Mesud’u destek- çuklularına bağlandı. Ancak I. Kılıç ledi. Nitekim Mesud onun sayesinde Arslan’ın 1107 yılında Habur Nehri kı- Türkiye Selçuklu tahtına çıkacak; böylece Danişmendliler Anadolu’da önemli bir güç haline geleceklerdi. Emir Gazi daha iktidarının ilk yılla- rında büyük bir feraset örneği göster- miş, Anadolu’daki güç dengesini göze- terek rakiplerini korkutan bir kuvvet haline gelmişti. Sonraki yıllarda Anadolu’daki Sel- çuklu topraklarını sınırları içine aldı. Damadı Sultan I. Mesud’a bıraktığı Konya ve çevresi hariç Malatya’dan Sakarya’ya uzanan topraklar üzerin- de hâkimiyet kurdu. 1129’da Ankara, Çankırı, Kastamonu ve Karadeniz sa- hillerini kontrol altına aldı. Şaşırtıcı ama Karadeniz kıyılarına akınlarda bulunduğu sırada Kasianus adlı Bi- zans valisi emri altındaki sahil şeridi- ni kendi isteğiyle Emir Gazi’ye tes- 2015 MAYIS / DERİN TARİH 93

lim etti. Bunun üzerine Emir Ahmet Küçükkalfa, Şahlar-Sufiler Türkmenler, Yenileşim Akımı Yayınları, 2011. » Stratejik başarı Gazi valiyi hizmetine aldı. ve esir edilmiş; kendisi de Gümüşte- Emir Gazi, Türkiye Selçuklu Sultanı Bağdat’a müjde! gin’in oğlu Emir Gazi tarafından aynı I. Kılıç Arslan’ın ani ölümüyle baş akıbete uğratılmıştı. gösteren iktidar boşluğundan Kuzey Anadolu hattında kurnazca faydalanmış, kısa bir önemli bir bölgeyi ele geçi- Emir Gazi’nin Çukurova bölgesinde sürede devletini Anadolu’nun en ren Emir Gazi için güneye bulunmasından istifade eden Bizans etkin gücü haline getirmişti. inme vakti gelmişti. Kilikya İmparatoru Ioannes Komnenos Kasta- Ermeni Prensi I. Thoros (To- monu’yu istila etti. İmparator bu seferi sıra- ros)’un ölümünden (1129) sında Kastamonu dışında istifade ederek 1130’da Çu- İmparatorun kalabalık bir ordu ve yine aynı bölgede bulunan kurova’ya indi. Kendisi gibi ağır kuşatma makineleriyle üzerine iki kaleyi daha zapt etti. An- Ermeniler üzerine yürümek- geldiğini haber alan vali mücadeleye cak adlarını bilemediğimiz te olan ve Anazarba’yı (Ana- girmeden şehri terk etmeyi uygun bu kaleler imparatorluk kuv- zarva, Dilekkaya Kalesi) işgal görmüştü. Bu nedenle imparator hiç vetleri karşısında savunma eden Antakya Prinkepsi II. zorlanmadan, barış yoluyla şehri ele yaparak direndikleri için ele Bohemund’u mağlup etti. geçirdi. Beraberinde çok sayıda esir de geçirilince tahrip edildiler. götürdü. Süryani yazarı Ebu’l-Fe- Bizansın korkulu rec, Türklerle Haçlıların rüyası ansızın karşılaşarak savaşa tutuştuklarını, savaş sonun- İmparator Ioannes’in baş- da Danişmendlilerin galip kente döndüğü zaman Kas- geldiklerini yazar. Ayrıca Türklerin tamonu’nun zaptını İstanbul halkı II. Bohemund’u, kral olduğunun far- nazarında yüceltmek için zafer alayı kına varamadıkları için öldürdükle- düzenlemiş olmasına şaşmamalı. Zira rini, Ermeni Prensi I. Leon’un ise iki bu, Bizans imparatorlarının çok sık taraf arasındaki savaşa müdahalede başvurdukları bir uygulamaydı. Bi- bulunmadığını, Türklerin mücadeleyi kazanmaları üzerine de kaleye kapa- zanslı tarihçi Niketas, eseri Historia’da narak Türklerden birçoğunu öldürdü- ğünü kaydeder. bu şaşaalı töreni ballandıra ballandıra anlatır. Emir Gazi, Bohemund’un kellesini bazı hediyelerle birlikte Abbasi hilâfet Ioannes, 1131 yılında Türkler üze- merkezi Bağdat’a, Büyük Selçuklu Sul- rine tekrar sefere çıkarak sahilde bir tanı Sencer’e yollayarak zaferini müj- kale inşa ettirdi. Ancak tam Türklerle deledi. İlginçtir, Bohemund’un babası savaşacağı sırada kardeşi Isaakios tahtı Gümüştegin Gazi tarafından mağlup ele geçirme teşebbüsünde bulununca derhal İstanbul’a dönmek zorunda MERTLIK DEDIĞIN EMIR GAZI’NIN YAPTIĞIDIR kaldı. Isaakios ise başarılı olamayarak önce Sultan Mesud’a, sonra da Emir Emir Gazi, Kilikya Ermeni Prensi I. göndererek şöyle yazmıştı: “Hükümdarını- Gazi’ye sığındı. Danişmendli hüküm- Leon’la anlaşmasının ardından Urfa Haçlı zın ölümü sayesinde sizi yendiğimi söylet- darı ona gereken itibarı gösterdi tabii; Kontluğu topraklarına akın düzenlemek memek için bugün sizinle savaşmayaca- bir süre sonra da Trabzon Rum Dukası niyetindeydi. Bunu haber alan Urfa ğım. Bu nedenle rahatça işlerinize bakın. Konstantin Gabras’ın yanına gönderdi. Haçlı Kontu I. Joscelin, hastalığı yüzünden Âdetlerinize göre kendinize bir hükümdar sedyede olduğu halde Türkler üzerine seçin ve ülkenizi selametle idare edin! Haçlıların 1130’da mağlup edilme- yürürken yolda öldü. Ölüm haberini alan Benden ve askerlerimden korkmayın!” sinden sonra Misis, Tarsus ve Ada- Emir Gazi, fırsattan istifade etmek bir yana, na’yı ele geçirmiş olan Kilikya Ermeni yerine geçen oğlu II. Joscelin’e taziyenâme Ne büyük bir mertlik ve âlicenablık Prensi Thoros’un yerine geçen oğlu I. örneği, değil mi? Leon, Danişmendliler için tehlike arz etmeye başladı. Dahası Ermeniler ka- zanılan başarılardan sonra Türk top- raklarına yağma amacıyla saldırılar düzenleyerek halka zarar veriyorlardı. 94 DERİN TARİH / 2015 MAYIS

Selçuklu Tarihi I. Leon’u cezalandırmak üzere ha- » Selçukluları yerinden etti adamın yaptıklarını duyunca dayak rekete geçen Emir Gazi, 1131’de Kilik- attırdıktan sonra sınır dışı etmiştir. ya topraklarına girdi ve bazı kaleleri Kurulduğunda Sivas merkez olmak üzere ele geçirdi. Bu sırada I. Leon Daniş- Tokat, Niksar, Amasya, Çorum ve Elbistan 1120’de Mengücüklü Beyliği’ni mendlilerle savaşı göze alamayarak topraklarını içine alan Danişmendoğulları de egemenliği altına almayı başaran Emir Gazi’ye bağlılığını arz etti. Da- Emir Gazi zamanında Selçuklu topraklarını Emir Gazi, Anadolu’da sadece Artuk- nişmendli topraklarına saldırmayaca- ele geçirip Anadolu’nun en kudretli Türk luların kudretli hükümdarı Belek Gazi ğına söz vererek haraç vermeyi kabul beyliği haline gelmişti. ile karşı karşıya gelmekten çekinmiş- etti. Ancak Emir Gazi ülkesine döner ti. Çok istediği halde Malatya’ya kar- dönmez verdiği yemini ve yaptığı ant- Süryani Mikhail eserinin bir başka şı harekete geçememiş olmasından, laşmayı unuttuğunu, haraç da gönder- yerinde Malatya Meliki Nâsırüddin Belek Gazi’nin gücünü sınamak dahi mediğini belirtelim. Muhammed’den bahsederken Emir istemediği anlaşılır. Bu yüzden ancak Gazi’nin Mar Bar Çauma Manastırı’n- onun ölümünden sonra Malatya’yı Ölürken arslan gibi kükredi dan alınan vergileri çok artırdığını kuşatarak ele geçirmeyi başarabilmiş, kaydeder. Bu kayıttan anlaşılıyor ki, böylece Anadolu’daki en kudretli Türk Emir Gazi 1132’de Kastamonu’yu Mikhail Emir Gazi’yi “zalim ve katil” beyi haline gelmiştir. Bizanslılardan geri aldı. Muhtemelen diye eleştirirken hissî davranmıştır. bu seferinde yanında damadı I. Mesud Zira sonradan Malatya meliki olan Da- Emir Gazi’nin Ermeniler, Haçlı- da bulunuyordu. İmparator Ioannes, nişmendlilerden Nâsırüddîn Muham- lar ve Bizans İmparatorluğu’na karşı Kastamonu’nun yeniden Danişmend- med’in, çok kötü bir idareci olmasına elde ettiği başarılardan sonra Abbasi lilerin eline geçtiğini haber alınca Batı rağmen Mar Bar Çauma Manastırı Halifesi Müsterşid (1118-35) ile Büyük Karadeniz bölgesi üzerine yeni bir se- rahiplerince sevilmesi ve destek gör- Selçuklu Sultanı Sencer (1118-57) ona fere çıktıysa da yolda karısının ölümü mesi, Emir Gazi’nin koyduğu vergileri “Melik” unvanının tevcih edildiğini ve tahtının vârisi olan oğlunun hasta- düşürmesinden kaynaklanıyordu. gösteren birer menşûr (meşruiyetinin landığı haberlerini alınca İstanbul’a tanındığına dair berat) ile birlikte bir dönmek zorunda kaldı. Öte yandan Emir Gazi’nin Hıristi- altın gerdanlık, bir altın asa ve dört yanların inançlarına saygılı olduğu siyah sancak göndererek bölgedeki hâ- Emir Gazi ve Sultan Mesud sahil ci- anlaşılıyor. Mikhail’in kayıtlarına göre kimiyetini tasdik ettiler. varında yaptıkları akınlar sırasında Zi- 1132 yılında Malatya’da bir İranlı, Hı- nin adlı bir kaleyi kuşattılar fakat ele ristiyanları aşağılamak için onlarca Ne yazık ki elçilik heyeti geldiğin- geçirmeyi başaramayınca kaledeki Haç- kutsal sayılan haçı tenasül uzvunun de Emir Gazi ölüm döşeğindeydi ve lılardan 4 bin dinar alıp barış yaptılar. ucuna takmıştı. Bu durum karşısında birkaç gün sonra vefat etti (1134). Bu galeyana gelen Hıristiyan ahali onu yüzden merasim oğlu Melik Muham- Emir Gazi’nin Bizans seferleri bu valiy şikâyet etti. Vali de adamı Hıris- med’e yapıldı. kadarla bitmiyor tabii. 1133’te Bi- tiyanlara teslim ederek uygun bulduk- zans’a ait Albara adlı bir kaleyi kuşat- ları cezayı vermelerini istedi. Hıristi- Muharrem Kesik mış, direnen kale bir süre sonra kılıç yan halk da adamın yüzünü siyaha Doç. Dr., İstanbul Üniversitesi Edebiyat zoruyla ele geçirilmiş, yıktırılarak hal- boyayıp bir eşeğin üstünde Malatya Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi. kı esir alınmıştır. sokaklarında dolaştırdı. Emir Gazi ise Kısa sürede rakiplerinin korkulu rüyası haline gelen Emir Gazi nasıl bi- riydi? Süryani yazar Patrik Mikhail’e göre zalim, katil ve birçok karısı olan sefîh bir adamdı. Onun hakkında “Emir Gazi cesur, kuvvetli ve hilekâr bir adamdı. Bizans Devleti’ne akınlar düzenleyip burada bulunan Türk asileri kılıçtan geçirmiştir. Bundan dolayı devletinin sınırları içinde sürekli asayiş hüküm sürmüştür. Hırsızları ve yağmacıları fena halde sindirmişti. Askerleri çok severdi. Öldüğü esnada bir arslan gibi kükremişti” demektedir. 2015 MAYIS / DERİN TARİH 95

KULELI VAKASI’NDAN YENI OSMANLILARA “MUHAFAZAKÂR TEPKI” II. Abdülhamid rejimine yönelik bürokrat muhalefeti ile daha sonra gelişen Jön Türk hareketi arasında yer alan Sultan Abdülaziz’in hal‘i bir ara olay olarak kabul edilebilir. Bu darbede hem muhafazakârlığın izlerini, hem de daha sonra güçlenecek bürokratik eylemciliğin etkilerini görebilmek mümkün. TARİHÇİ GÖZÜYLE Ahmed Rasim’in İstibdatdan Hakimi- Tanzimattan sonra yükselen bir in- yet-i Milliye’ye başlıklı popüler tarih kılâp âbidesi” olduğunu ileri sürmüştür M. ŞÜKRÜ HANİOĞLU çalışmasında saltanatla mücadele ve meşrutiyete geçiş tarihinin merhalele- (Ahmed Bedevî Kuran, Osmanlı İmpara- » Prof. Dr., Princeton Üniversitesi Yakın Doğu rinden biri ve “Osmanlılar arasında ilk Çalışmaları Enstitüsü Öğretim Üyesi. defa olmak üzere bir meşrutiyet kıya- torluğunda İnkılâp Hareketleri ve Millî Mü- [email protected] mı” olarak tarihselleştirilmiştir (Ahmed cadele, İst., 1956, s. 50). T arihçiliğimizin Osmanlı Batı- Rasim, İstibdatdan Hakimiyet-i Milliye’ye, Bu teleolojik tarih yaklaşımının lılaşmasını “modern, laik Tür- kiye’nin doğuşu”nu hazırlayan bir 2. Kitab, İst., 1923, s. 56). Bu çerçevede doğurduğu sorunlardan biri, Kuleli dönüşüm olarak kavramsallaştırması, Kuleli Vakası, Yeni Osmanlılar ile Jön Vakası’ndan başlayarak tüm “muhale- pek çok konunun ele alınış biçim ve ta- Türkler üzerinden Cumhuriyet ile ek- fet”in aynı karakterde olduğunun var- rihselleştirmesini derinden etkilemek- lemleştirilmiştir. sayılmasıdır. Bu nedenle sadece Kuleli tedir. Benzer şekilde Osmanlı siyasal Vakası adı verilen ve Sultan Abdül- muhalefet hareketlerinin “saltanattan İlginç olan, Uluğ İğdemir’in konu mecid’i tahttan indirmeyi hedefleyen millî hakimiyete geçiş”i hazırlayan aşa- ile ilgili evraka dayanarak 1937 yılında gizli örgütlenme değil, Yeni Osmanlılar malar biçiminde kavramsallaştırılması, kaleme aldığı Kuleli Vak’ası Hakkında hareketi de “muhafazakâr” özellikleri 19. yüzyıl ortalarından Cumhuriyet’e Bir Araştırma çalışmasında bu örgütlü bir kenara bırakılarak, “Jön Türk” ha- ulaşan uzun süreçteki örgütlenmelere girişimin “ileri bir hareket” olmadığı, reketinin öncülü olarak tarihselleştiril- yaklaşım üzerinde fazlasıyla belirleyici onun “meşrutiyet ve hürriyet istihdaf mektedir. olmaktadır. eden ilk inkılâp hareketi” şeklinde ele alınmasının doğru olmadığını vurgula- Buna karşılık Kuleli Vakası ve Yeni Bu yaklaşımların en belirgin şekilde masına (s. 38) karşılık bu yaklaşımın, Osmanlılar Hareketi’nin ana akım Jön gözlemlenebildikleri konulardan biri de popüler düzeyde sürdürülmesidir. Türklükten oldukça farklı bir muhafa- “Kuleli Vakası”dır. Örneğin Tanzimat zakârlığın ürünü olduğunu ve temelde döneminin başlaması ile Sultan Abdü- Örneğin eski bir Jön Türk olarak aşırı Batılılaşmaya gösterilen tepkileri laziz’in hal‘i arasındaki en önemli “ikti- hareketin tarihini yazan Ahmed Be- dile getirdiğini belirtmek zorunludur. dar devirme” girişimi olan bu gelişme, devî Kuran, Kuleli Vakası’nın “umumî Bu açıdan bakıldığında Kuleli Vaka- ıslahat yapılmasını isteyen şuurlu bir sı’nı örgütleyenler, Yeni Osmanlılar ihtilâl teşebbüsü” olmakla kalmayarak daha sonrakilerden kalın çizgilerle “Jön Türk harekâtına da başlangıç ve ayrılan türde bir muhalefeti ortaya koymuşlardır. Bu hareketler ile II. Ab- 96 DERİN TARİH / 2015 MAYIS

» Cezaları Kuleli’de verilince yapması nedeniyle Hareketin lideri Süleymaniyeli Şeyh güçlenen tepkilerin bir Ahmed Efendi’nin tutuklandıktan Fedailer Cemiyeti liderleri Sultan yansıması olduğunu ortaya koymakta- sonra verdiği ifadede, “teba-i Dev- Abdülmecid’i devirmek suçundan Kuleli dır. Bu alanda geniş toplumsal kesim- let-i Aliyyenin icab-ı hakkaniyet ve Kışlası’nda yargılandılar. Bu yüzden lere yayılmış olan hoşnutsuzluk, 1856 iktiza-yı ahkâm-ı zaman olarak nâil hadise “Kuleli Vakası” diye anıldı. Binanın Islahat Fermanı sonrasında gayrımüs- oldukları tesâvî-i hukuk mes’elesine günümüzdeki ve yaklaşık 2 asır önceki hali. limlerin yasal eşitlikten istifade ederek zumunca vermiş olduğu manâ-yı bâtıl ortak alanlardaki görünümlerini artır- gûya zihnini teşvîş eylediğinden istih- dülhamid rejimine yönelik bürokrat maları sonrasında zirveye ulaşmıştır. zâr-ı ahkâm-ı celîle-i şeriye evhamıyla muhalefeti ve daha sonra gelişen Jön böyle bir cemiyet teşkiline” kalkıştığı Türk hareketi arasında yer alan Sultan Nitekim Kuleli Vakası öncesinde kayıtlara geçirilmiştir (İğdemir, Kuleli Abdülaziz’in hal‘i bir ara olay olarak İngiltere, Avusturya ve Rusya Sefa- Vak’ası, s. 34). kabul edilebilir. Bu darbede hem er- retleri’ne gönderilen imzasız lâyihalar- ken hareketlerdeki muhafazakârlığın da, “Abdülmecid’in gidişi uygunsuz. Ahmed Cevdet Paşa da Şeyh Ah- izlerini, hem de daha sonra güçlenecek Bütün ulemâ ve meşayih ayaklanıp med Efendi’nin Kırım Harbi sırasında bürokratik eylemciliğin etkilerini göre- Hünkâr’ı müdâhalât-ı ecnebiyyeden Kars’ta bulunurken, “Islâhât fermân-ı bilmek mümkündür. (yabancı müdahalelerden) kurtarmak âlîsi oraya vâsıl olmağla daha ol vakit için sefâretleri basacaklar” iddiasının devlet aleyhine bir fitne uyandırmayı” “Abdülmecid, aşırı ortaya atılması, duyulan tepkilerin ni- kurmuş olduğunu naklediyor (Cevdet Batılılaşma ve tepkiler” teliğini ortaya koymaktadır. Paşa, Tezâkir 13-20, Ank., TTK Yay., 1960, İğdemir’in belgelere dayalı araştır- Kuleli Vakası olarak adlandırılan ması, Kuleli Vakası’nın Abdülmecid gelişmede su yüzüne çıkarılan örgüt de s. 82). Benzer şekilde örgütün önde ge- döneminin bilhassa ilerleyen yılların- aynı hoşnutsuzluğun ürünüdür. Üye len isimlerinden Hüseyin Daim Paşa da şehirlerde gözlemlenen aşırı Batı- sayısı oldukça yüksek olan teşkilatlan- sorgusunda Şeyh Ahmed Efendi’nin lılaşma, dış borçlanma ve Mısırlı seç- manın lideri ve önde gelen katılımcıla- kendisine, “icra-yı ahkâm-ı şeriye ve kinlerin İstanbul’da lüks harcamalar rı, temelde aşırı Batılılaşma ve Islahat ıslâhat-ı umur-i umumiye” maksadıyla Fermanı ile getirilen eşitliği eleştiren ve bir cemiyet kurma teklifinde bulun- bu gelişmelerin devlet için ciddi tehli- keler doğuracağını düşünen şahıslardır. 2015 MAYIS / DERİN TARİH 97

TARİHÇİ GÖZÜYLE M. ŞÜKRÜ HANİOĞLU lorem ıpsum Princeton: Princeton University içinde ise kitlesel tutuklamalar gerçek- leştirilmiştir. Bu da örgütün yetkililer » Sultan Abdülmecid Press, 1963, ss. 100-101). üzerinde önemli bir korku yarattığını ortaya koymaktadır. duğunu dile getirmiştir. Tutuklanan- “Örgüt ve fedai lar arasında bulunan Yüzbaşı Hidayet teşkilâtı” Tutuklamalar sonrasında medre- Efendi ise Şeyh Ahmed’in “şeriatın ic- seler ile İstanbul’un değişik yerlerine rası ve beytümalin korunması” amaçlı Örgüt ve faali- “Hasmın kadı olursa yardımcın Allah senetleri mühürleyerek örgüt üyelerine yetleri hakkında olsun. Ey ümmet-i Muhammed sizin verdiğini söylemiştir (İğdemir, Kuleli Tezâkir-i Cevdet’de din ve şeri’atinizi meydana çıkartmak Vak’ası, s. 34, 67). İğdemir’in yayınladığı detaylı bilgiler ve- için uğraşan din karındaşlarınız Kule- belgelerde Sinekli Medresesi talebesin- ren Ahmed Cevdet li’de mahbus olup kimisini katl, kimisi- den Harputlu Bekir’in örgütün adının Paşa, ilk aşamada ne kanûnen cezâ edecekler. Din ve ha- “Muhafaza-i Şeriat” olduğunu ileri gözaltına alınanla- miyyet kalmadı mı? Niçin gidip anları sürdüğü de belirtilmektedir. rın 300’den fazla ol- tahliye etmiyorsunuz?” ifadelerini havi duğunu, ancak daha yaftalar asılması (Cevdet Paşa, Tezâkir Konu üzerine yabancı arşivler ile sonra bunların çoğu- 13-20, s. 84), örgüte yönelik belirli bir değişik dillerdeki basılı kaynakları de- nun “beriy’üz-zimme muhafazakâr desteğin var olduğunu or- ğerlendiren Roderic Davison, harekete olmağla” serbest bırakıl- taya koymaktadır. katılan subaylardan birkaçının yabancı dıklarını ve soruşturmanın dostlarının bulunduğu ve 1848 İhtilâli fedai kadrosu üzerine yoğun- Darbe girişiminin etkileri sonrasında Osmanlı Devleti’ne sığınan laştığını belirtiyor. İğdemir’in Macar ve Leh ihtilâlcilerin de örgüt yayınladığı belgeler Hezargradlı Bu destek şüphesiz ciddi bir eylem liderleri üzerinde etkili olmuş olabile- Şeyh Feyzullah Efendi’nin bin, Kütah- potansiyeli taşımıyor ve protesto düze- ceğini belirtiyorsa da örgüt üyelerinin yalı Şeyh İsmail Efnedi’nin ise 6 bin yinde kalıyordu. Örgüt üyelerinin sert “çoğunluğunun Batı düşüncelerinden” müridi harekete geçirme sözü verdiğini cezalara çarptırılmaları muhafazakâr etkilenmediğini, onları harekete geçire- ileri sürmektedir (İğdemir, Kuleli Vak’a- hoşnutsuzluğun kısa sürede sinmesine nin “Batılılaşmaya muhalefet” olduğu- sı, ss. 30-31). Gene İğdemir’in sunduğu yol açmıştır. nu belirtmektedir (Roderic Davison, Re- istintak ve karar vesikaları, örgütün li- der kadrosu içinde Ferik Çerkes Hüse- Cevdet Paşa, Ceza Kanunnâme-i form in the Ottoman Empire, 1856-1876, yin Daim Paşa ile Cafer Dem Paşa ve Hümayûnu hazırlanırken Meclis-i Tan- orta rütbeli subay ve bürokratlar oldu- zimat âzâsı Şevket Paşa’nın Sultana ğunu ortaya koymaktadır. Dolayısıyla karşı gerçekleştirilecek suikast girişim- kadrolaşmanın çok yaygın olmamakla leri hakkında metne konan hükümleri, birlikte fedai eylemleri sonrasında ka- “Padişâh hakkında sûi-i kasd kimsenin rışıklık yaratarak darbe zemini hazır- hatırına gelmemelidir. Bunu kanuna lamaya çalışan bir örgüt için yeterli yazıp ilân etmek münâsib olmaz” ge- olduğunun belirtilmesi gereklidir. rekçesiyle kanun taslağından çıkart- Örgüte katılanlar arasında 20’den tırdığını nakletmektedir (Cevdet Paşa, fazla kişinin, “Süleymaniyeli Şeyh Ah- Tezâkir 13-20, s. 83). Bu nedenle örgüt med Efendi ile aramdaki ahdi kabul liderlerinden Şeyh Ahmed, Hüseyin ettim. Ben muâhid fedaiyim” mealinde Daim Paşa, Cafer Dem Paşa (Kuleli Arapça taahhütnâmeler vermesi, örgü- Kışlası’na götürülürken kendisini deni- tün amacı ve çekirdek vurucu kadrosu- ze atarak intihar etmişti), hâcegândan nun gücü hakkında fikir sahibi olma- Ârif ve Binbaşı Rasim Beyler hakkında mızı sağlamaktadır. idam kararı verilmesine karşılık (ce- Nitekim örgüt üyeleri Karadeniz zalar müebbeden kalebendliğe çevri- Boğazı Mirlivası Hasan Paşa’yı da lecekti) diğerleri hakkında kanundaki kendilerine katılmaya davet edip, o boşluk nedeniyle kürek ve kalebendlik ise durum hakkında 13 Eylül 1859 (15 cezaları ile yetinilmişti. Safer 1276) Salı günü yetkililere ihbar- da bulunduğunda payitahttaki askere Muhafazakâr darbe girişiminin ba- mermi dağıtılmış, bunu izleyen iki gün şarısızlığa uğramasına karşılık önemli siyasal neticeleri olmuştur. Bunlardan en önemlisi, Kuleli Vakası’ndan kısa 98 DERİN TARİH / 2015 MAYIS


Like this book? You can publish your book online for free in a few minutes!
Create your own flipbook