Important Announcement
PubHTML5 Scheduled Server Maintenance on (GMT) Sunday, June 26th, 2:00 am - 8:00 am.
PubHTML5 site will be inoperative during the times indicated!

Home Explore 39 - Derin Tarih Haziran 2015

39 - Derin Tarih Haziran 2015

Published by sedatfurkanileri, 2019-10-25 14:48:33

Description: 39 - Derin Tarih Haziran 2015

Search

Read the Text Version

SPONSOR HÜRREM SULTAN’DI re baktığımızda son dönem Osmanlı Valisi Kavalalı Mehmed Ali Paşa’yı gö- padişahlarının adlarını sıklıkla gör- revlendirmesiyle son bulacaktır. Kava- Kanuni döneminde Peygamber mekteyiz. Mesela I. Abdülhamid Kâbe lalı’nın oğulları İbrahim ve Tosun pa- Efendimiz (sav)’in doğduğu top- avlusuna bir zemzem şadırvanı yaptır- şalar isyancıların idamından sonra bir mış olup eski fotoğraflarda görülebil- daha böyle bir hal zuhur etmesin diye rak damlı evle ilgili İstanbul’a mektedir. Suud döneminde ne yazık Kâbe’yi gören tepelerden birine Ecyad bir şikâyet gider. Ziyaretçiler ki yıkılan yapının sadece kitabeleri Kalesi’ni inşa ettirdiler. Bu kale 2001 adaba uygun ziyaret muhafaza edilmiştir. yılında otel kompleksi yapılmak için yapmamaktadırlar. Der- yıktırılmış, üzerindeki tepe de düzle- saadet’ten evin mescit İlginçtir, III. Selim Kâbe’nin içi nerek bugün faaliyette olan Zemzem yapılması emri verilir. sayılan ve bir avlu duvarıyla çevrili binaları inşa edilmiştir. Böylece gelenler bu olan Hicr-i İsmail’e medfun Hz. Hacer mukaddes evi bir ve Hz. İsmail’in kabirleri için İstan- Sultan Abdülmecid Haremeyn’e cami adabı içinde bul’dan mezar taşı yaptırıp gönder- en çok hizmet eden Osmanlı padişah- ziyaret edeceklerdir. mişti. Üzerinde zeytin ve hurma ağacı larındandır. Bugün ona ait tuğralar Bu hayırlı işin spon- motifleri bulunan bu taşlar yakınlara hâlâ Mescid-i Nebevî’nin kapılarında soru ise Hürrem kadar orijinal yerinde muhafaza edili- durmaktadır. Mekke ve Medine civa- Sultan olur. İçinde yordu. Sonradan kaldırılarak koruma rındaki birçok tarihî eserde Sultan Peygamber Efen- altına alındı. Abdülmecid, Sultan Abdülaziz ve II. dimiz’in doğduğu Abdülhamid Hanların tamir kitabele- evin üzerine bir III. Selim’in darbeyle tahttan indiri- ri görülür. kubbe, yanına bir mi- lip II. Mahmud’un tahta çıktığı Kabakçı nare eklenerek mescide Mustafa İsyanı sırasında Arabistan’da 1. Dünya Savaşı’nı kaybetmesine dönüştürülmesi bir bir Vehhabi ayaklanması başlamış ve rağmen Osmanlı Kâbe’ye ait son hiz- Osmanlı letafetidir. asiler Mekke’yi işgal etmişlerdi. 4 yıl metini 1918 yılında binbir zorluk- süren bu dönem II. Mahmud’un Mısır la gönderdiği son Kâbe örtüsüyle 2015 HAZİRAN / DERİN TARİH 99

» Kabe’yi Tower’dan seyretmek Arabistan’ın önemli bir bölümünü ve titrenen Peygamber Efendimiz’e (sav) tabii ki kutsal toprakları da ele geçir- ait nice hatıra ya yok edilmiş ya da Suudi yönetiminin yeni projeleriyle diler. O günden bugüne Suudi Arabis- toprak altına kapatılmıştır. Mekke’nin görüntüsü gün geçtikçe tan Krallığı bölgenin hakimidir. dünyevileşiyor. Ufku tırmalayan İşe kabirlerden başladılar. 1926’da gökdelenler Kâbe’nin maneviyatını Vehhabi vefasızlığı Mekke’deki Cennetü’l-Mualla’dan her gün biraz daha kemirmekte. Medine’deki Cennetü’l-Bâki’ye ve İlk Suud Kralı Abdülaziz, merkez- Uhud’dakiler dahil bütün türbe ve ka- yapmıştır. Fahreddin Paşa’nın 1919’a leri Riyad olmasına rağmen Mekke’ye birler yıktırıldı. Ayrıca bütün mezar kadar süren destansı Medine Müda- geldiğinde son Osmanlı Valisi Osman taşları yok edildi. Kabirler düzlendi, faası’ndan sonra kutsal topraklar Os- Nuri Paşa’nın ikamet ettiği vilayet sadece üzerlerine birer dere taşı ko- manlı yönetiminden çıkacaktır. konağını kullanacaktı. Bu konak hâlâ nuldu. (Vehhabilikte en güzel kabir ayaktadır. Ayrıca II. Abdülhamid Han en çabuk kaybolandır.) Peygamber Arabistan İngiliz politikası gere- tarafından Mekke’de yaptırılan kız Efendimizin doğduğu ev İbn Suud ği Şerif Hüseyin’in Haşimileri ile İbn okulu 2010 yılında restore edilmiş olup tarafından yıktırılarak yerine kütüp- Suud’un ailesi tarafından iki parça bütün görkemiyle ayaktadır. Fakat II. hane binası inşa ettirildi. Kütüphane halinde yönetilmeye başlandı. Kutsal Abdülhamid’in yaptırdığı devasa kışla hâlâ ayakta olup Peygamberimizin topraklar ise Haşimilerin kontrolünde binaları ve misafirhaneler ne yazık ki doğduğu ev olarak ziyaret edilmek- kaldı. Bu dönemde Haremeyn’de ciddi muhafaza edilememiştir. 2004 yılında bir inşa faaliyeti görülmez. 1926 yılı- kışla binasının son kısmına yetişip fo- tedir. Peygamber Efendimizin na kadar Suudlar, Haşimileri yenerek toğrafını çekebildim. Günümüzde ne yazık ki hiçbir izi kalmadı. Vehhabi geleneğine göre ölmüş ki- şilere kutsallık atfedilmesi dinen sakıncalı. Bu anlayış gereği sa- habe döneminden beri üzerine 100 DERİN TARİH / 2015 HAZİRAN

İslam Tarihi Hz. Hatice ile yaşadıkları, kızlarının ve kabir ne yazık ki korunamamıştır. » Kutlu şehrin misafirleri dünyaya geldiği, yatağına Hz. Ali’yi Osmanlı eserleri başta olmak üze- yatırarak Hicret yolculuğuna çıktığı Sultan II. Abdülhamid döneminde şehre Merve Kapısı önündeki evi ise dört re tarihî özelliği olan nice han, ker- gelenlerin ağırlanması amacıyla Mekke-i duvarıyla kuma gömülmüş, üzerin- vansaray, mescit, ev ve kuyu geçmişle Mükerreme’de yaptırılan misafirhane ne den mermer zemin geçirilerek yeral- bağlantısı bilindiği ve özellikle bağ- yazık ki günümüze ulaşmayan eserlerden tına saklanmıştır. lantılı olduğu hissedildiği an ortadan (üstte). kaldırılmıştır. Peygamber Efendimiz yeryüzünde müş, metaf genişletilmiş, hatta İbn en çok takip edilen, izleri kayıt altı- Ancak yine devlet eliyle korunan Suud dönemi arka revakları da kaldı- na alınan kişidir. Onun hayatına ait ya da yenilenmiş olarak günümüze rılarak Mescid-i Haram’a yeni bir şe- mekânlar özenle korunmuş, üzerine gelen yapılar mevcuttur. Mesela Aka- kil verilmiştir. Sadece sembolik mahi- konuyla alakalı isimlendirilen mes- be Mescidi bütün orijinalliğiyle koru- yette Sinan’ın bazı revak ve kubbeleri citler inşa edilmişti. Bu mescitlerin nurken, Mekke’deki Mescid-i Şecere, yeni projeye sonradan eklenmiştir. sayısı birkaç yüzü bulmakta olup ne Raye, İcabe gibi yapılar yenilenmiştir. yazık ki günümüze çok azı ulaşabil- 2012 yılında Medine’de Uhud Dağı Her şeye rağmen Mekke ve Medine miştir. üzerinde, Uhud Savaşı sırasında Pey- sokaklarında derme çatma halleriyle gamber Efendimiz’in şereflendirdiği bazı tarihî yapılar bilenlere yüzlerce Mesela Mekke yakınlarında Hudey- mağaranın ağzı beton duvarla kapa- yıllık hatıralarını fısıldamaya devam biye Barış Antlaşması’nın yapıldığı tılmış, bu işi devlet üstlenmemiş ama etmektedir. mekânda Peygamber Efendimiz’in duvarı da kaldırmamıştır. sahabeleriyle Rıdvan Biat’ını gerçek- leştirdikleri yere sonradan Hudeybiye Kral Fahd döneminde Mescid-i Ne- Mescidi adıyla inşa edilen bina Vehha- bevî devasa boyutlarda genişletilmiş- biler tarafından tahrip edilmişti. Suud tir. Yakınlarda vefat eden Kral Abdul- Kralı Faysal, bu mescidi yeniden inşa lah döneminde ise Mekke’de Mescid-i etmek istemiş, temelleri atılıp duvar- Haram’ı genişletme çalışmaları baş- ları yükseltilirken başka bir Vehhabi lamıştır. Abbasi revakları ve Osmanlı saldırısıyla tamamen yıkılmıştır. kubbeleri numaralandırılarak sökül- Mekke ve Medine civarında 1926’dan bu yana devlet eliyle ya da halk içindeki bazı aşırıların müdaha- leleri yüzünden birçok eski yapı, anıt HICAZ’A DEV PROJE Hicaz Demiryolu projesi ray yapımı ya- nında pek çok köprü, tünel ve istasyo- nun inşasını da kapsıyordu. Hamidiye Demiryollarının 1892-93 yıllarında kul- lanılan 11. Numaralı lokomotifi (altta). Talha Uğurluel Seyyah, tarihçi ve yazar. 2015 HAZİRAN / DERİN TARİH 101

151. YILINDA BÜYÜK ÇERKES SÜRGÜNÜ ÇERKESLER NEDEN BALIK YEMEZ? 102 DERİN TARİH / 2015 HAZİRAN

Deşifre Uzun yıllar Rusların CAHİT ASLAN zulmüne karşı büyük [email protected] bir mücadele veren K uzey Kafkasya ilk bakışta keşfedile- Çerkesler, 21 Mayıs meyecek kadar karışık bir etnik ve 1864’te soykırıma sosyokültürel yapıya sahiptir. Burayı varacak derecede vahşice bir sürgüne tarih boyunca medeniyetlerin uğrak tâbi tutulmuş, yeri olmuş ve pek çok kavmin kültürel mirasını si- yersiz yurtsuz bırakılmışlardı. yasal nüfuz alanına dönüştürerek günümüze taşı- Yazı o unutulmaz faciayı hikâye eder. yan, birbirinden farklı dilleri konuşan 40’tan fazla halkın bir arada yaşadığı, dünyanın en karmaşık bölgelerinden biri sayabiliriz. Çerkesler Kuzey Kafkasya dağlarının otokton (var olduğundan beri orada yerleşik) halklarından olup sonuçları bakımından değerlendirildiğinde yaşadıkları, tarihin en feci olaylarından biridir. 21 Mayıs 1864 Çerkesler tarafından on yıllardır sürdürülen direnişin noktalandığı tarih… Fakat bu büyük olay göç mü, sürgün mü, yoksa soykırım mıydı? Niçin, nerede, ne zaman başlamış, nasıl uygulanmış, kimleri içine almış ve ne şekilde so- nuçlanmıştı? Göçü soykırım biçimine dönüştüren etkenler ve şartlar nelerdi? Bu soruların cevapları tarihin sayfalarında aran- dığında Çerkeslerin yaşadıklarının göçle başladığı, sürgünle devam ettiği, sürgünün katliama, onun da soykırıma dönüştüğü görülecektir. Şimdi bu elim hadiseye daha yakından bakmak için tarihin sayfalarını aralayalım. Tarih boyunca birçok kavmin geçiş ve karşılaş- ma noktası olarak görülen Kafkasya’da günümüz- de doğrudan tesiri gözlenen iki ana unsur söz ko- nusu: Türkler ve Ruslar. Aslında Kafkasya’da huzursuzluk ve yer değiş- tirme hareketlerinin Rusların Kafkaslara girmesiy- le başladığı birçok bilim adamınca kabul edilir. Kafkas-Rus Savaşı olarak adlandırılan savaşla- rın başlangıcını Rusların Kafkasya’da ilk kalelerini kurdukları ve toprak ele geçirmeye başladıkları 1700’lerin ikinci yarısına kadar geri götürmemiz mümkün. Buna karşılık Çerkesler Rus istila hare- ketine karşı derhal direnişe geçtiler. Özellikle ilk örgütlü direniş 18. yüzyılın sonlarına doğru Dağıs- tanlı Şeyh Mansur tarafından gerçekleştirildi. Şeyh Şamil, Dağıstan ve Çeçenistan’ın bütünü- nü etkisi altına alacak olan Müridizm hareketini başlatmış oldu. Şeyh Mansur, Ruslara karşı beş yıl savaştıktan sonra tutsak edilerek Petersburg’a gö- türüldü, 13 Nisan 1791’de idam edildi. 1790’a kadar İmam Mansur’un yönetimindeki Çerkes kuvvetleri ve Rus orduları savaştılar. 16 Şubat 1801’e gelindiğinde Rusya, Gürcistan’ı ve 2015 HAZİRAN / DERİN TARİH 103

Abhazya’yı ilhak ettiğini açıkladı. Bu 1829’la beraber Dağıstan’da Şeyh ların Rusya yönetiminde kalacağını ve Şamil’in Çerkesleri ve diğer halkla- Osmanlı Devleti’nin bir şey yapamaya- tarihten sonra Rusların Kafkasya’da rı ayaklandıran hareketi başladı. Bu cağını belirtmiş; ikinci görüşmede ise tarihten itibaren Dağıstan’da, Çeçe- “tebası olduklarını kabul ederlerse ve hakimiyeti artmaya başladı. nistan’da, Osetya’da, Karaçay ile Ka- atadığı görevliye kayıtsız şartsız uyar- bardey’de ve Batı Çerkesya’da ortaya larsa Çerkesleri himaye edeceğini” 1828-29 savaşında Rumeli tarafın- çıkan kurtuluş mücadeleleri millî bir açıklamıştı. karaktere bürünecekti. daki Rus Başkumandanı Dibitch’in 6 Eylül 1859’da Şeyh Şamil teslim 1834-35 yıllarından itibaren Kuzey- olunca bütün kuvvetlerini Batı’ya yö- Edirne’den sonra İstanbul’u bile teh- doğu Kafkasya’da Çeçenler ve Dağıs- neltmiş olan Ruslara bazı kavimler tanlılar Şeyh Şamil’in önderliğinde itaat etmek zorunda kalırken Abzekh, dit edecek kadar yaklaşması ve Ana- toplu halde savaşırken, batıda Çerkes- Şapsığ ve Ubıh gibi Çerkes kavimleri ler birlik oluşturamadan ayrı toplu- inatla direndi ve teslim olmadı. dolu’da Erzurum’u alan Psakeyewitch luklar halinde direndiler. “Göç etmezseniz esirsiniz!” ordusunun Trabzon’a doğru ilerlemesi 1841’de Boğazlar Antlaşması ile Rusların Boğazlar üzerinden Akde- Bütün bu süreçte işgal veya başka üzerine Osmanlı Devleti barış imzala- niz’e inmeleri engellenmişti. Bu sefer zorlayıcı nedenler yüzünden toprakla- Batı’da önü kesilen Ruslar bütün güç- rında yaşama imkanı kalmadığını dü- mak zorunda kaldı. Tarihe 1829 Edir- lerini Asya’ya, yani Hindistan’a yönelt- şünen bölgenin bazı aşiretler grupları tiler. Fakat önlerinde hâlâ geçilmesi korkularından kendi başlarına Anado- ne Antlaşması olarak geçen barış gö- gereken bir Kafkasya duruyordu. lu’ya ve kısmen Rumeli’ye göç etme- ye başladılar. Özellikle imkânlarının rüşmeleri neticesinde Balkanlar’daki Ubıh kabilesi liderlerinden Hatta sınırlı olduğunu ve kesinlikle yenile- Sefer Bey, Kuzeybatı Kafkasya’yı tem- ceklerini tahmin eden prens ve feodal bazı bölgelerin yanı sıra Kafkasya’daki silen bir heyetle 1856’da Osmanlı Sul- gruplardan Osmanlı yanlısı olanlarla tanı’yla iki görüşme yaptı. İlk kabulde dinî çevreler, ailelerini Osmanlı top- bazı kaleler de Ruslara verildi. Böylece raklarına götürdüler. Sultan, Paris Antlaş- Rusya’nın Gürcistan’daki hakimiyeti ması gereği dağlı- tanınmış oldu. » Savaş yegane Antlaşmanın şartları arasında yer çareydi Rus işgaline karşı alan Kuzey Kafkasya’nın Ruslara devri, addeatamklaasnınlaarıknaındasor n Rusların Kafkasya üzerinde daha çok direnen Çerkes kbavirimumleuritkOusrmtualunşlıi’yçian hak iddia etmesine yol açtı. Bu olay- sarılmışlardı. larla Rusların yayılmacı politikasının Korneyev’in fırçasından Kuzey Kafkasya’da gelişmesi için Çarlı- Çerkesler... ğın önü açıldı. Ruslar antlaşmaya daya- narak Çerkes topraklarını hakimiyet alanları içinde gördüler. Çerkesler ise bunu her zaman reddettiler. Zaten Ruslar da Edirne Antlaşması’nın kâğıt üzerinde kaldığını bi- liyorlardı. Kuvvet kullanıl- madan bu toprakların elde edilemeyeceği belliydi. Kafkasya Dağlılarının kurtuluş hareketinde Müslüman din adamları önemli rol oynadı. Özel- likle Çerkesya’daki halkın özgürlüğüne düşkünlü- ğünde İslamî duruş önemli bir avantaj sağladı. 19. yüzyılda Rusya’nın Kafkasları işgalini yıllarca geciktirdi ve Kafkas halkları arasında birlik ve dayanışma kurulmasına ve- sile oldu. Ruslara karşı ortak bir kim- lik inşa etmelerini sağlayarak Kafkas halklarının ‘Birleşik Kafkasya’ ideali etrafında toplanmasına yardım etti. Fakat bu beklenti Kuzeydoğu Kafkas- ya’da belli bir seviyeye gelse de sos- yokültürel yapıdan dolayı Kuzeybatı Kafkasya’da cılız kaldı. 104 DERİN TARİH / 2015 HAZİRAN

Deşifre SOYKIRIM NEDİR Bu durum Trabzon’daki Rusya Kon- Kafkasya temsilcisi Grandük Mişel’in NE DEĞİLDİR? solosu’nun raporunda “Genellikle zen- 1864 Ağustos’unda Batı Kafkasyalılara gin ve ileri gelen dağlılar göç ediyor” gönderdiği şu ferman yeterlidir: Soykırımın uluslara- şeklinde açıkça belirtilmektedir. Hatta rası hukuk alanında bir 1822’den beri küçük gruplar halinde “Bir ay zarfında Kafkasya terk edil- insanlık suçu olarak görül- toplu göçler olmuştu. Sonraki yıllarda, mediği takdirde bütün nüfus savaş esi- mesi için mücadele eden Çerkesya’daki askerî faaliyetler artar- ri olarak Rusya’nın muhtelif mıntıka- Polonyalı Yahudi hukukçu ken göç dalgası da hızlandı. larına sürülecektir”. Raphael Lemkin soykırımı şöyle tanımlar: “Genel anlamda Ruslar daha sonraki yılları hesaba Zor durumdaki halkın Halifenin konuşursak, soykırım milletin tüm katıp diplomatik-politik kurnazlık topraklarına göç etmek istemesi üzeri- üyelerinin kitlesel kırımlarla yok göstererek 1859’da bazı Müslüman ne Ruslar, yaptıkları göç antlaşmasını, edildiği durumlar hariç, bir milletin grupların Kafkasya’dan Osmanlı Dev- daha sonra yapacakları katliam ve soy- anında yok edilmesi anlamına gel- leti’ne göçmesi için müsaade istediler. kırım içeren sürgünler için meşruiyet mek zorunda değil. Ulusal bir grubun Bu izinden bir yıl sonra 1860’ta Rus aracı olarak kullanacaklardı. yok olması niyetiyle grubun elzem Sefiri Melikof, savaştan zarar görmüş, hayat kaynaklarının yok edilmesi yerlerinden edilmiş 40 bin kadar Müs- Kemal Karpat’a göre bir anlaşma- amacını taşıyan çeşitli hareketlerden lümanın güç durumda olduğunu, bun- dan ziyade bir aldatmaca olan bu gi- oluşan örgütlü bir planı ifade eder. Bu ların yeni bir yere, Osmanlı toprakla- rişim, daha sonra Çerkeslerin politik tür bir planın hedefi ulusal gruplara rına göç etmek istediklerini belirterek ve diplomatik girişimlerini boşa çıkar- ait siyasî ve toplumsal kurumların, Sultan’a bir anlaşma teklif etti ve Ab- mıştır. Bu tarihten sonra gerçekleşen kültürün, dilin, millî hislerin, dinin ve dülmecid’den istediğini kopardı. soykırım, adeta gönüllü bir göç fikrine iktisadi varlığın tahrip edilmesi ve bu indirgenmiştir. Oysa Osmanlı Hükü- gruplara dahil kişilerin bireysel gü- Rus makamları sürgün suçlama- meti bu anlaşma ile 40-50 bin arası bir venlik, özgürlük, sağlık, onur ve hatta larından kaçabilmek için bu tarihî göçmene aşamalı olarak onay verdiği- hayatlarının yok edilmesidir.” trajediyi göç kavramıyla izah etme- ni düşünüyordu. ye kalkışmışlardır. Ancak insanların bile bile ölüme razı olduğu zorlayıcı Kafkasya Ordusu Genelkurmay Baş- ortamı izah etmesi açısından Çar’ın kanı General D. A. Milyutin 1857 yı- lında ‘Rus ve Kazakların Kafkasya’daki Yol Haritası ve Çerkeslerin Vatanların- dan Sürülmesi’ başlıklı planını Gene- ral Baryatinskiy aracılığı ile 1860’ta Çar’a kabul ettirmişti. Bu raporda; “Dağlıları bizim uygun gördüğümüz arazilere göçürmek gerekir. Onları Don bölgesine iskân etmek lazım. Öte yandan Kafkasya’nın kuzey yamaçla- rında Rus nüfusunun kuvvetlenmesi lazım... Zamanı gelinceye kadar bu planı Dağlılardan titizlikle gizli tutma- lıyız” denilmekteydi. Baryatinskiy de bu uygulamayı Rus- ya’nın güvenliği için önemli gördü ve ona göre, “Kazak nüfus yerleştirilmeli ve aşamalı bir şekilde dağlıları sıkıştı- rarak, hayat şartları çekilmez hale ge- tirilmelidir. İnatla ve ısrarla düşman- lıklarını sürdüren aşiretlere acımak gerekmez”di. Zulüm ve katliam başlıyor Bundan sonra Çarlık Rusya’sının zulüm ve katliamlarıyla önüne geçil- mesi imkansız hale gelen bir sürgün 2015 HAZİRAN / DERİN TARİH 105

dönemi başladı. Savaş öncesinde dire- Ruslar öyle istiyor diye Çerkesler niş merkezlerinin imhası yönündeki askerî strateji, savaş sonrası dönemde kendi iradeleriyle o topraklardan ay- askerî birliklerin sistemli olarak iler- lemesi, işgal edilen bölgelerden yerli rılmadı. Savaş bitiminde mağlubiyete halkın çıkarılması ve sonra işgalcilerin yerleştirilmesiyle güvenlik altına alın- razı olup topraklarında kalmayı ıs- ması şekline, yani yerli halkın dağlık bölgelerden sürgün edilmesi yönte- rarla istedikleri halde talepleri kabul mine dönüştürüldü. Böylece Kafkasya kitleler halinde boşaltıldı. edilmemişti. Köyleri ve tarım alanları Bu zorunlu göçler kötü şartlarda tahrip edilmiş olarak cebren vatan- gerçekleşiyordu. Karadeniz’deki li- manlardan Rus, Osmanlı ve İngiliz larından koparılıp uzaklaştırılmış- gemilerine balık gibi istif edilerek Os- manlı kıyılarına dökülen insanların lardı. Üstelik Osmanlı topraklarına büyük bir kısmı hayatını yitirdi. sürülmüşler ve yerlerine de Ruslar ve Zayiat o boyutlara ulaştı ki, Trab- zon’daki Rus Konsolosu Mayıs 1864’te, Kazaklar yerleştirilmişti. Bu itibarla “30 bin kişi açlık ve hastalıktan kırıldı. Gemilerde hastalık alameti gösteren Çerkeslerin bu acı olayı göç değil, tam olursa derhal denize atılırdı” diyordu. Öyle ki, hem Kafkasya, hem de Osman- anlamda bir “sürgün”dür. lı kıyılarında ölenlerin gömüldüğü çok sayıda toplu mezardan bahsedilmiştir. 1860 Ekim’inde Vladikavkaz şeh- Örneğin o döneme tanıklık eden ve sürgün kararını yürüten Trabzon’daki rinde toplanan Kafkasya Başkuman- Rus Konsolosu General Katraçef yetki- lilere şu bilgiyi geçecekti: danlığı, bütün barışçıl yöntemleri “Türkiye’ye gitmek üzere Batum’a reddederek Başkumandan Prens 70 bin Çerkes geldi. Bunlardan or- talama olarak günde 7 kişi ölüyor. A. İ. Baryartinskiy’in önerilerini Trabzon’a çıkarılan 24 bin 700 kişiden şimdiye kadar 19 bin kişi öldü. Şimdi dikkate aldı ve Kuban ötesindeki orada bulunan 63 bin 900 kişiden her gün 180-250 kişi ölmektedir. Samsun asi dağlılara karşı yeni bir askerî civarındaki 110 bin kişi arasında her gün ortalama 200 kişi can veriyor. hareket planı hazırladı. Buna göre Trabzon, Varna ve İstanbul’a götürü- len 4 bin 650 kişiden de günde 40-60 sayı ve silah üstünlüğü kullanıla- kişinin öldüğünü haber aldım.” rak bütün kuvvetlerle taarruz yapı- Yine Ceride-i Havadis’in 12 Nisan lacak ve Dağlılar ova ve düz yerlere 1860 tarihli sayısında “Kerç’ten gel- mekte olan bir ticaret gemisi Ereğli sıkıştırılacak, yani topraklarından açıklarında battı ve gemideki 450 mu- hacirden 100’ü boğularak öldü” şek- çekilmeye mecbur edilecek, yerlerine linde bir haber yer alıyordu. Kazak ve Rus nüfus için yerleşim bi- Rusların ana hedefi Çerkes toprak- larına sahip olmak ve buralara kendi rimleri kurulacaktı. Bu amaç için ilk halkalarını ya da kendi yandaşlarını yerleştirmekti. önce 1860-61 arasında 10,343 Kabar- dey Osmanlı topraklarına sürüldü. Rusların bu tazyiki karşısında 1861 yılında Çerkesya’da mücadele şid- detlendi. Taktik gereği Çer- keslerin inatçı direnişi karşısında fazla kayıp verilmesini önle- » Silahlarını değil, mek ve ‘Çerkes So- runu’nu barışçıl MÇcaeaelgırnsyökiakosemsraurtsedreratşaurginısen.biklrbiMaseeüiiasrkryubveiıü,nvauügŞkazınyeüztdkümaaycaoknmhüuhğlknaŞşrroRaülrauaıummmnrilsmdtıuaitocılnta.uevranldlseınakıaunlŞrlarasdeerurdatynlnhaean, yollarla çözmek amacıyla Çar II. Aleksandr Kafkas- ya’ya geldi ve Çer- kes temsilcileriyle iki görüşme yaptı. Görüşmeler sonucun- da Çerkesler sonuna ka- dar savaşmaya karar verdiler. Kendilerinden çok güçlü de olsa Rus ilerleyişi karşısında sessizce teslim kalmaları beklenemezdi. Kendi arala- rında dahi bağımsız yaşamaya düşkün 106 DERİN TARİH / 2015 HAZİRAN

Deşifre olan Çerkeslerin Rusya’ya kolayca tes- “Süre dolunca birlikler Mahopse 10 Mayıs 1862’de bir komisyon kurdu- lim olması elbette mümkün değildi. nehrine kadar ilerledi. Müfreze lar. Resmî olarak Kafkasya’dan halkla- iki kol halinde ilerliyordu. Bir rın Osmanlı topraklarına sürülmesi, Hatta organize mücadele edebil- kol Aşşe nehrinin alt kolları 1862 yılında Kafkas Komisyonu’nun mek için Çerkes devleti kurma girişi- boyundaki köyleri ateşe verdi. Orada konuyla ilgili kararı onaylamasından minde bile bulundular. Abzekh, Şap- buldukları köylüleri malları ile dışarı sonra askerî ve siyasî bir tedbir olarak sığ ve Ubıh temsilcilerinin katıldığı çıkardılar. Birçok Şapsığ müfrezenin uygulandı. Bundan sonra artık Çerkes- toplantıda devlet iktidarının üst or- ilerlemesini görerek aileleri ile ler için ölüm kalım savaşı başladı. ganı olarak başında Ubıh Hacı Giran- birlikte dağa kaçtı… Bu şekilde duk Berzeg’in bulunduğu 15 kişilik harekâtın ilk üç gününde ikinci Çar döneminin şoven tarihçisi R. bir meclis seçildi. Çerkes Devleti’nin sıradağlarla deniz arasındaki bütün A. Fadayev bu döneme ilişkin 1865’te kurulduğu Rusya, Osmanlı, Fransa ve köyler yakıldı.” şöyle yazdı: İngiltere hükümetlerine bildirildi. Ruslar Çerkeslerin vatanlarından “Çerkes toprakları devlete lazımdı, Lakin artık çok geçti. Nüfus ve gücü sürülmelerini garantilemek amacıyla onlara ise hiç gerek yoktu”. azalmış Çerkes grupları bağımsızlık arayışına girdiler. Batı Kafkasya’nın YERSİZ YURTSUZ Hatıratlardan okunan sürgün BİR HALK işgaline ilişkin sunulan plana nihai Bu karardan sonra Çar’ın ordula- onayı vermek ve durumu şahsen ye- “Çerkes” kelimesi rı işgal edilen topraklardaki halkları rinde görmek için II. Aleksandr’ın ilk kez 13. yüzyılda planlı ve bir daha toparlanamayacak Kuzey Kafkasya’ya geldiğini duyan kullanılmaya başlanmış şekilde toptan yok etmeye, öldürme- Hacı Berzeg 50 kişilik bir heyetle ve ilk zamanlarda Adige ye başladılar (artık olaylar soykırıma 18 Eylül 1861’de Çar’a bir dilekçe halklarına yakıştırılan dönüşmüştü) ve yerlerine Rusları veya sundu. Çar oldukça sert ve acıma- Çerkeslik 17. yüzyıldan tetikçileri Kazakları yerleştirmeyi yo- sız cevabında; “Size düşünmeniz itibaren etnik köken göze- ğunlaştırdılar. için sadece bir ay süre tanıyorum. tilmeksizin Karaçay, Balkar, Dağıstanlı, Bir ay sonra Kuban boyunda size Adıgey veya Abhaz gibi Kafkasya’da Çerkeslerin nasıl topyekûn imha ve gösterilen yerlere taşınmayı kabul yaşayan Müslümanları ifade etmek sürgün edildiklerini bir başka askerî edip etmediğinizi Kont Yevdokü- için kullanılmış. Bununla birlikte hatırat şu şekilde kayda geçirmişti: mov’a bildireceksiniz veya Osmanlı 1404’te Kafkasya’da bulunan Başpsi- kopos Johannes de Galonifontibus, “Savaş son derece amansızsa cere- ülkesine göç edeceksiniz” dedi. Turanî bir kavim olan Karaçayları, yan ediyordu. Biz geri dönülmesi im- İşte bu cevap ‘Büyük Çerkes Sür- ‘Kara Çerkesler’olarak tanımlıyordu. kânsız bir tarzda ve askerin bastığı Toprağı işleyen anlamına gelen ‘Jar- her toprak parçasını son ferde kadar günü’nün bir tür manifestosudur. kaz’kelimesi zaman içinde Türkçede Çerkeslerden temizleyerek adım adım ‘Çerkes’haline gelmiştir. Bir başka gö- ilerliyorduk. Kar erir erimez ve ağaçlar Savaş vahşete dönüşüyor rüşe göreyse Çerkes kelimesi Türkçe yeşermeden önce yüzlerce köyü ateşe Çeri-kes, yani cengaver ile örtüş- veriyorduk. Ekinler atlara yediriliyor Durumun bütün ümitsizliğe rağmen mektedir. Diğer yandan Çerkeslerin veya çiğnetiliyordu. Köy nüfusu gafil Çerkesler arasında 1861-62’de yeni ‘Çerkes’ismiyle ilk defa 1215’de Plano avlandığı takdirde derhal asker koru- ve son bir direniş hareketi başladı. de Carpini tarafından tanımlandığı masında en yakın Kazak köyüne götü- Halk son nefesine kadar direniyor, bilinmesine karşın Ernest Chanter, rülüyor ve daha sonra Türkiye’ye sevk mücadele ediyor, savaşıyor ve onların MÖ 500’lerden itibaren tarih ediliyordu. Biz yaklaştıkça boşalan ku- artık kurtuluş imkânı kalmayınca sahnesine çıkan antik bir millet lübelerde çoğu zaman masanın üze- olduğunu belirtmektedir. Bütün bu rinde içinde kaşığı ile beraber henüz teslim oluyordu. Köylüler teslim tartışma ve iddialar altında Çerkes soğumamış lapaya, üstünde iğne takılı olduktan sonra esirleri Rus tabiri geniş anlamda kullanıldığında tamiri yarıda kalmış elbiselere, döşe- askerleri tamamen öldürüyorlardı. yerlerinden yurtlarından sürülmüş meye yayılmış bir şekilde bırakılan çe- Bazen subaylar Çar’ın kardeşini olan bütün Kuzey Kafkasya halklarını şitli çocuk oyuncaklarına rastlıyordu. bekliyor, infazı adeta bir gösteri kapsar. Fakat bazen askerlerimiz canavarlığa şeklinde ona sunuyorlardı. Silahsız, kadar varan hunharca hareketler de savunmasız insanları gözlerini yapıyordu.” kırpmadan öldürüyorlardı. Artık savaş, vahşete dönüşmüştü. O 1863 baharına doğru Kuban ötesin- zamanlar Rus ordusunda asker olan deki topraklar yerli nüfustan büyük S. Duhovski yaşananları sonradan oranda arındırıldı ise de köylüler şöyle anlatacaktır: 2015 HAZİRAN / DERİN TARİH 107

daha dağlık bölgelere çekilerek mü- soğuktan kaskatı kesilmiş annenin birleşerek Kafkasya’yı boşaltma şen- liği yaptılar, savaşın sonunu ilan edip cadeleyi sürdürdüler. Kafkas-Rus Sava- göğsünden açlığını gidermeye çalıyor. Çarlık döneminin zaferi olarak andı- lar. Aynı tarih bugün Çerkeslerin sür- şı’nın son aylarında Rus Ordusu Şapsığ Binlerce insan göz önünde ölüp tüke- gün ve soykırım yıldönümüdür. ve Abzekh köylerinin büyük bir kısmı- niyordu ve böyle manzaralara sık sık Yüzde 90’ı yurtsuz bırakıldı nı yaktı ve halkı yerlerini terk etmeye rastlanıyordu.” Savaşın resmen bittiği ilan edilmesi- ne rağmen Kafkasya’da etnik temizlik zorladı. Canavarların elinden kurtu- Öylesine korkunç dramlar yaşan- harekâtı devam etti ve adeta can pa- zarına dönüşen katliamlar gerçekleşti. lanlar hayatta kalmak için can havliy- makta idi ki, bugün bunları ancak Bu ölüm-kalım savaşında Çerkesler, Rusların yanı sıra savaşın ağır şartları- le yerlerini yurtlarını terk ettiler. filmlerde izleyebiliriz. Örneğin ölü na, açlığa, hastalığa, soygun ve talana karşı da savaş vermek zorunda kaldılar. Ölü bebeğe ninni çocuğu günlerce saklayıp ninnilerle uyutur gibi yapan, ama kokan çocuk İşte bütün bu olaylar neticesinde Kafkasya, bu toprakların gerçek sahip- Kısa bir süre içerisinde Kafkas sıra- kucağından sökülüp denize atılınca leri olan Çerkeslerden arındırılmış, ar- tık süreç bir soykırıma dönüşmüştür. dağlarını aşan onbinlerce kişi, mal ve bir an bile düşünmeden kendini ar- 1864 yılından önce yalnızca Adıge- mülklerini bırakarak Karadeniz’deki dından azgın dalgalara fırlatan Kafkas- lerin nüfusu 1 milyondan fazlaydı. Bu tarihten sonra 50 binden az kaldılar. limanlara yığıldı. Karadeniz’in Kafkas- yalı anne… Bunun gibi nice örnekler Kısacası Çerkeslerin yüzde 10’luk bir kısmı hariç tamamı yerlerinden yurt- ya kıyısına yüzlerce gemi doldu. anlatılır. Akrabalarını denizde balıklar larından edildiler. Samsun ve Trabzon ana çıkış li- yedi diye sağ kurtulup Anadolu’nun manlarıydı, ancak buralara gelenler köylerinde yaşayan Çerkeslerin hayat- hastalığa tutuldu. Açlık, soğuk ve ları boyunca bir kez bile balık yeme- salgınlardan binlerce insan ölüyor ve dikleri bilinmektedir. adeta can pazarı yaşanıyordu. O dö- 1864 Mayıs’ının 20’sine gelindiğin- neme tanık olan ve Çar yönetiminin de Çarlığın 4 ayrı ordusu Ubıh bölge- askerî sömürgeci işgaline hak veren A. sinin Soçi yakınlarındaki kıyıdan 50- P. Berje bile şöyle yazıyordu: 60 km içeride, Mzımta nehrinin sağ “17 bin dağlının toplandığı No- kıyısında bulunan Kbaada vadisinde vorossiysk koyunda gördüklerimi buluştular. Ertesi gün bu 4 ordu unutmayacağım. Hıristiyan olsun, Müslüman olsun, ateist olsun onların durumlarını gören- ler mutlaka yıkılır, “İSdmÇosi(yeana1Germvu8kraa1neeazş3ukstim-l’Mı2»e1dnı5rş8üuiK3tn7şyhı..aü0ıaçiBlmf)nambakDteroabaapmnambyasığşukeelkoımıadnvsoasht’caPuilarnara.s.tnanIıaRknv’mdluaŞuııaanerr!sednRlyoasuuhvormğasilŞclaueakhamtram’tilnraiağşizlıi” perişan olurdu. Ruslar, Çerkes- lere hayvanlara bile yapılmaya- cak şeyler yaptı- lar. Şu gördüğüm olayları kâğıda gözyaşım damlama- dan nasıl yazacağım? Kışın soğuğunda, kar, yağmur altında, evsiz, yiye- ceksiz ve elbisesiz bu insanların du- rumlarını tifo ve çiçek hastalığı iyice kötüleştiriyordu. Anasız kalmış be- bekler ağlaşıyor, aç bebekler ölmüş annelerinin göğüslerinden anne sütü arıyorlardı; genç bir Çerkes kadını pa- çavralar içinde, açık havada, ıslak top- rağın üzerinde iki yavrusu ile birlikte uzanmış, biri ölüm öncesi çırpınışlar- la hayatla mücadele veriyor, diğeri ise 108 DERİN TARİH / 2015 HAZİRAN

Deşifre Çar hükümeti, ancak 1864 Ara- Sonuç olarak Çerkesler, 21 Mayıs sı ve özellikle 19. yüzyılın ilk yarısın- lık’ında Kafkasya’da mutlak egemenli- 1864’te özgürlük savaşlarını kaybet- dan itibaren şiddetlenen savaşlardır. ği tesis ettiğine ve yeterince etnik te- miş, nüfuslarının önemli bir kısmı je- Bu savaşlar sadece bir işgal hareketi mizlik yaptığına emin olunca göçlerin nosit kurbanı olmuş; geri kalan nüfus olarak kalmamış, süreç içinde bütün durdurulabileceğine karar verdi. Fakat ise Kafkasya dışına, özellikle Osmanlı Çerkesleri toptan yok etme veya hayat Büyük Çerkes Sürgünü’nden sonra da topraklarına sürülmüştür. kaynaklarını kurutarak ülkelerinden bütün ağırlığı ile göç Kafkas halkları- ayrılmaya zorlamak şeklini de almıştı. nı etkilemeyi sürdürmüştür. Örneğin İşte 21 Mayıs o trajedinin başladığı 1865’te Türkiye’ye 22 binden fazla tarihtir. Ayrıca sürgün, sadece askerî yenil- gi sonucunda hemen düşünülmüş bir Çeçen göç etmeye zorlandı. Vsemirnıy Kırım bitmedi, devam ediyor tedbir değildi. Çarlık Hükümetinin ön- Puteçestvennik gazetesi 1871’de şunları ceden planlayıp uyguladığı holocaust/ Bu olaylar Çerkeslerin tarihî gelişi- etnik temizlik harekâtının sonucudur. yazıyordu: minde olumsuz rol oynadı. Sosyo-eko- “Bir yıl içinde göçmenlerin üçte iki- nomik, politik ve kültürel gelişmeleri- Sonuçları ve süreç itibarıyla bakıldı- ni onlarca yıl geri bıraktı. Çerkes halkı ğında Kafkas-Rus savaşları zalimce ve si öldü. Batum yakınlarına yerleşen 22 darmadağın oldu. gayri insani şartlarda gerçekleşmiştir. bin göçmenden sadece 7 bin kişi ha- Yaşananlar çağın değerleri ile söylene- yatta kaldı. Samsun civarına yerleşen Onlar yalnızca savaşı değil, yerle- cek olursa ‘İnsan Hakları’na aykırıdır 30 bin kişiden 1,800 kişi sağ kaldı”. rini ve yurtlarını da kaybettiler. Çoğu ve bir soykırımdır. Hadiseleri izah için başta Türkiye olmak üzere dünyanın göç bir yana, sürgün kavramı bile za- Rusların emperyalist yayılmacı po- birçok ülkesinde yaşamak zorunda yıf kalır. Ancak “soykırım”, “katliam” litikasının Kafkasya’ya dayanması yü- bırakıldılar. Bu süreç içinde her türlü kelimeleri bu olayın karşılığı olabilir. zünden Çerkesler, uzunca yıllar Rus millî ve kültürel değerlerini yitirerek, Çarlığına karşı özgürlük mücadelesi tarih sahnesinden silinme tehlikesiyle Kaldı ki, resmî Rus tarihinde ‘Dağlı- vermişlerdir. Bu mücadele sürecinde karşılaştılar. ların Göçü’ olarak tanımlanan 19. yüz- Ruslar, Çerkeslere çok kötü davranmış yılın bu büyük nüfus hareketi tarihin ve Kafkasya’da etnik temizliğe varan İçinde bulundukları durumun en en önemli sürgünleri arasında yer al- savaş metotları uygulamışlardır. önemli sebebi, yayılmacı Rus politika- masına rağmen, Kafkasya halklarının uğradığı dramatik facialar ne yazık ki uluslararası platformlarda dikkate de- ğer bir ilgi görmemiştir. Şimdi ortada sürgün öyküsünden başka bir sorun daha var: Çerkeslerin, Çarlığın uyguladığı soykırım sonucunda yitirdiği muaz- zam, telafi edilemez maddi, kültürel, insani ve toprak kayıplarını kim, nasıl tazmin edecek? Aslında bu tür soru ve kaygılar Çerkeslerin iki kez soykırıma uğradığını ve “kırımın” hâlâ devam et- tiğini göstermektedir. Cahit Aslan Doç. Dr., Çukurova Üniversitesi Eğitim Fakültesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi. 2015 HAZİRAN / DERİN TARİH 109

OSMANLI’NIN SAVAŞTIĞI EMİR ÖNGÜNER [email protected] B irinci Dünya Savaşı’nda müttefikimiz Almanya ile birbirimize silah doğrulttuk. Şaşırdınız değil mi? Peki sebebinin petrol olduğunu söylesek… Eminiz buna hiç şaşırmadınız. Peki çıkarları müşterek bu iki müttefiki karşı karşıya getiren süreç nasıl işledi? İşte dostluk da bir yere kadar dedirten petrol savaşına uzanan süreç ve beraberinde getirdik- leri. 20. yüzyıl başlarından itibaren Avrupa’daki Birleşik Krallık ile Alman İmparatorluğu arasındaki çekişme hızlanmıştı. İn- giltere, deniz aşırı bir sömürge imparatorluğu olarak dünya hâkimiyetini sürdürmek için siyasî ve askerî girişimlerde bu- lunurken, Almanya da gelişmelerin gerisinde kalmadı. Sanayi- deki atılımlar ve askerî teknolojisiyle dönemin en donanımlı silahlı kuvvetlerinden birini oluşturdu. Bu iki iddialı ülkenin yanında Rus Çarlığı, hem Orta, hem Doğu Avru- pa coğrafyasındaki Avusturya-Ma- caristan İmparatorluğu ve Fransa da ufukta beliren güç gösterisi için askerî ve siyasî hazırlıklar içindeydi. İttihat ve Terakki Cemiyeti ile Alman İmparatoru II. Wilhelm’in gayretleri sonucu yapılan Osmanlı-Alman ittifakı çerçevesin- de Almanya’nın öncelikli hedefi, Birleşik Krallık bünyesindeki Müslüman sömürge halklarını Osmanlı üzerinden kışkırtarak İn- giltere’nin dünya egemenliğini baltalamaktı. Ayrıca Osmanlı coğrafyası üzerinde açılacak ek cepheler vasıtasıyla Rus ordularının bir kısmı bura- ya kaydırılacak, böylece Avrupa coğrafyasındaki Rus-Alman ça- tışmasına askerî açıdan daha rahat hâkim olunacaktı. Öte yandan Osmanlı ordusu, Alman subayların gözetiminde modernize edilmekteydi. Osmanlı Devleti planlarını öncelikli olarak Rus ve İngiliz tehlikelerine karşı kendini savunmak üzerine yapacaktı. Savaş boyunca çeşitli cephelerde Osmanlı subaylarıyla birlikte görev yapan Alman subaylar arasındaki en büyük çekişme, 1918 yılında Rus or- 110 DERİN TARİH / 2015 HAZİRAN

Öteki Tarih ALMANLARLA TEK CEPHE çeAk1ltm.iğcDaeimünpnyhiazyeiaisblieSnialbdivyieaorbşmrıim’rnüimdtutayeizdfKeiukasnifimkulaazihsz? duları ve yerel milis kuvvetlerine karşı savaşı- lan Kafkasya Cephesi’nde yaşanmıştır. Yer altı kaynakları ve stratejik konumuyla cazip bir bölge olan Kafkasya’da, Cihan Harbi müttefiki iki ülke birbirlerine silah doğrultmuş ve durum karşılıklı restleşmelere kadar gitmiştir. Çekişmele- rin temel sebebinin 3 Mart 1918 tarihinde imza- lanan Brest-Litovsk Antlaşması olduğu söylenebilir. Bu mutabakat dâhilinde Kars, Ardahan, Batum ve Artvin gibi stratejik şehirler Osmanlı topraklarına ka- tılmıştı. Osmanlı Devleti’nin bu avantajı Azerbaycan ile birleşmek amacıyla kullanmak istemesi ise Alman- ya’nın Kafkasya’daki petrol rezervleriyle ilgili emelle- rine ters düştü. O halde dostluk rafa kalkacak, petrol için gereken neyse o yapılacaktı. 3-4 Haziran 1918’de Almanya Başbakanlık binasın- da gerçekleşen görüşmenin ar- dından son dönemlerdeki Türk-Alman anlaşmazlı- ğının zirve yaptığı belir- tilir. Korgeneral Otto von Lossow, Enver Paşa’nın emperyalist emelle- ri olduğunu ve iki ülkenin müttefik olmalarına rağmen Kafkasya üzerindeki çıkarlarının ça- tıştığını 2015 HAZİRAN / DERİN TARİH 111

»1(A9İn1şd8tee’inrçsayeatnız,şAamy. al&anrPıınanrdatasdkKrhaeafslkaia!dszCee, Gph., e2s0i1’n5d).eki askeri durumu gösteren bir harita. dile getirmiştir. 10 Haziran 1918, 1. Haziran 1918’de 1. Kafkas Kolordusu mıntıkalara askerî takviye yapılması Kumandanlığı’na İstanbul’dan gön- öngörülmüştü. Dünya Savaşı sırasında Türk-Alman derilen telgraftaki emir listesinin ilk maddesinde Alman müfrezelerine Almanların Kafkas rüyası ilişkilerinin kopma noktasına geldiği nerede temas edilirse teslim olma- Almanya’nın Kafkas petrolleri- gün olarak bilinecektir. larının istenmesi, diren- ne ilgisi 1917’de Irak Cephesi’ndeki dikleri takdirde şiddet başarısızlıklardan sonra belirir. Av- Osmanlı’nın yöredeki askerî ope- kullanılması ve esir alı- rupa’nın önemli petrol sahası Galiç- nacak Almanların derhal ya’ya hâkim olunamaması, müttefik rasyonunun temel amacı, Kafkasya’da Kars’a sevki isteniyordu. Romanya’nın sahip olduğu petrol Ayrıca Azerbaycan’da- kaynaklarının talepleri karşılayama- Türk-Alman ittifakına ters düşen Al- ki Gence-Kazah ve Gürcis- ması ve Ortadoğu’daki askerî başarı- sızlıklardan ötürü yöredeki petrol sa- man yayılmacılığının Gürcistan içle- tan-Ermenistan arasındaki halarının kontrol altına alınamaması ulaşımı sağlayan Tif- Almanya’nın rotasını Kafkasya’ya rine, hatta Azerbaycan’a yönelmesi- lis-Karakilise (Vanad- çevirme sebebiydi. Genelkurmay Baş- zor) istikametinde- kanı Ludendorff, yeni petrol kaynak- ni engellemekti. Bu tarihten evvelki ki demiryollarının larının bulunamaması durumunda bulunduğu bölge- 1918’de İngiliz, Fransız ve Amerikan askerî yazışmalarda, Almanlarla gi- lerin de civardaki kuvvetlerine karşı planladıkları taar- bütün Alman bir- ruz harekâtlarını gerçekleştiremeye- rilen bir çatışmanın kesinlikle kayıt- liklerden temiz- ceklerini belirtmiştir. lenmesi talimatı lara geçirilmemesi üzerinde verildi. Vorontso- Peki Türk-Alman rekabetinin kök- vka ve Celaloğlu leri nereye dayanır? durulmuştur. (Stepanavan) böl- gelerinde ciddi Brest-Litovsk Antlaşması’nın tetik- Kâzım Karabe- bir çatışma çıka- lediği rekabetinin kökeni, 28 Mayıs bileceğinden bu 1918’de Gürcistan’ın Poti şehrinde kir’in hatıralarında imzalanan Alman-Gürcü ittifakı ile » Halit Bey Kafkasya’daki Al- man nüfuzuna karşı alınacak önlemler için verilen emir- lere maddeler halinde de- ğinilmiş ve “Almanlarla Çatış- ma” isimli bir baş- lık altında bu husus detaylıca işlenmiştir. 2 112 DERİN TARİH / 2015 HAZİRAN

Öteki Tarih doğrudan bağlantılıdır. 26 Mayıs’ta ALMANLARIN PETROL AŞKI leti’nin Kafkasya politikasını sabote bağımsızlığını ilan eden Demokratik RUSYA’YI DA VURMUŞTU! edici bir tutum sergilediğini ve bu iş Gürcistan Cumhuriyeti’nin ilk başka- “Tarih tekerrürden ibarettir”sözü- için Gürcülerin kullanılmasının uy- nı Noe Ramişvili ile Alman İmpara- nün doğruluğu 2. Dünya Savaşı sırasın- gun görüldüğünü hatırlatmak gerek. torluğu’nu temsilen Korgeneral Otto da Almanya’nın 1941’deki Barbarossa İngiliz istihbarat raporlarında Alman- von Lossow’un Poti limanında imza- Harekâtı ile müttefiki Sovyetler Birli- ya’nın Gürcistan’ı kendisine bağlı bir ladıkları antlaşmaya göre Almanya, ği’ne aniden saldırması ile anlaşılabilir. Kafkas kolonisi yapmak istediği de Gürcü hükümetine askerî destek sağ- Ukrayna üzerinden Kafkasya petrolle- belirtilmektedir. layacak, karşılığında yer altı kaynak- rine ulaşmaya çalışan Alman ordusu, o Batum Konferansı’nı takiben Os- ları üzerinde hak iddia ederek Kafkas- tarihten tam 23 sene evvel de Batum manlı Devleti, Azerbaycan ve Gürcis- ya’da ekonomik güce sahip olacaktı. üzerinden aynı teşebbüste bulunmuş tan arasında Bakü-Batum petrol boru Bu antlaşma Azerbaycan petrollerine fakat iki seferde de amacına ulaşama- hattının bakımı için mutabakata va- giden yolun sağlama alınması adına mıştır. 1939 senesinde Polonya’nın rıldığını söyleyelim. atılan ilk adımdı. Antlaşma sonrası işgalinin siyasî boyutları konuşulurken 6 Haziran 1918’de bölgedeki Alman Almanların bu bölgedeki Galiçya pet- Ermeni-Alman ittifakı kuvvetlerine takviye olarak hazırla- rolleri hakkındaki planları maalesef hiç nan ilk askerî birlik, Sivastopol lima- konuşulmamış. Nazilerin Romanya’yı Kars ile Ardahan’a yaklaşık 200 km nından Poti’ye, Karadeniz üzerinden kendi saflarına çekmesinin bu ülkedeki uzaklıkta bulunan bugünkü Erme- petrol yataklarıyla bağlantısı hakkında nistan’ın Tashir kenti 1. Dünya Sava- Corcovado isimli bir gemiyle gönde- hiç konuşmadığımız gibi... şında önemli bir yere sahipti. Eski rildi. General Kress von Kressens- tein komutasındaki askerî birlik de aynı ay bölgeye ulaştı. Alman kuvvetlerinin görünürdeki amacı Gürcistan’ı Osmanlı ve Bolşevik- lere karşı korumaktı. Brest-Litovsk’u takiben 11 Mayıs-4 Haziran 1918 tarihleri arasında Batum Konferansı top- landı. Amacı Bolşevik İhtilali sonrası bağımsızlık peşinde ko- şan Gürcistan ve Ermenistan ile Osmanlı Devleti’nin ortak sınırları üzerine mutabakata varmaktı. Türk tarafının özel- likle Ahıska ve Ahılkelek yöre- leri üzerindeki istekleri, Gürcü »BaraaEşsknıunvmdearaPknuadmşaanaBnVeadktauinlimlıvke’ddHaaairrebsiiyneeNgaidzıiryıoErn(vüesrttPea).şEanBvaetruPma’şdaa’noınrdBuaktuumm’adnadkiabniırillieklbeririltiketfetişaih(HalainrpinMteezcamhuüarasıt,ı1918). ve Ermeni heyetini Almanlara yakınlaştırdı. Konferans sonra- sı Osmanlı’ya bırakılan Ahıska ve Ahılkelek’in Gürcü yöneti- mince boşaltılmaması üzerine Osmanlı yönetimi Gürcistan’a nota vermiş, bu durumda ça- resiz kalan Gürcü hükümeti Tiflis’te bulunan Alman temsil- cisinden yardım isteyerek stra- tejik bölgelere Alman kuvvet- lerinin yerleştirilmesine vesile olmuştu. Batum Konferansı boyunca Alman heyetinin, Osmanlı Dev- 2015 HAZİRAN / DERİN TARİH 113

»TAdüalmArhklia-mlAinnlaydmane’anlaRnınrurısenKykaaiafşkbvinaeesetAyingalm’iedtlaaemkntiiyekpaldeeaiytrreaonslıBrnerdzeaestrim-vLleiztraoilvailsnekailAngnialtitleeaşmşkmeealslsegır’öninrınüeş(tm3erMesldearrüitnş1md9eü1nş8t)büsi.roAknnautrçleal.aşrmı a ismi Vorontsovka olan bu şehirde 10 özel birliklerinin Ermenilerin yanın- bu birliklerin yöredeki Müslümanları Haziran 1918’de Vehib Paşa’nın (Kaçı) da bize karşı savaştığı söylendi. Buna silahsızlandırıp Hıristiyanlara silah başında bulunduğu 9. Kafkas Tüme- önce inanmak istemedim ve Ermeni- dağıttığını iletmiş; ayrıca ortak çıkar- ni’ne Tiflis’e harekât emri vermesi ile lerin bir oyunu olarak düşündüm. An- larının zarar görmemesi için bu duru- Türk ve Alman birlikleri karşı karşıya cak bunun gerçek olduğu anlaşılınca mun düzeltilmesini rica etmiştir. gelmiş, Osmanlı kuvvetleri galip gele- bu özel birlikler silahsızlandırılarak rek Almanları esir almıştır. Bunların geri gönderildi. Göründüğü kadarıyla Tanıdık simalar bir subay ve 50 askerden oluştuğu bu girişim General Otto von Lossow söylenir. tarafından gerçekleştirildi. Eğer böy- Burada önemli bir ayrıntıdan da le giderse Ermeniler ve Gürcüler Os- bahsetmek gerekir: Vorontsovka’da- Enver Paşa’nın Alman Orduları manlı Devleti ile Almanya arasında ki Türk-Alman çatışması sonrası Al- Yüksek İdaresi komutanı General Kafkasya konusunda bir anlaşmaz- manya, Osmanlı ordusundaki bütün Ludendorff’a 10 Haziran 1918’de lık olduğunu düşünecekler ve bu da subaylarını geri çekme kararı alır. Bu- gönderdiği bir telgrafta Alman ordu- bizim zararımıza olacaktır. Bundan nun üzerine Osmanlı ordusu Tiflis’i sunun kendilerine haber vermeden dolayı müttefikler arasındaki yanlış elinde bulunduran Alman birliklerine Tiflis-Poti demiryoluna iki tabur çı- anlamaları önlemek için Kafkasya ko- karşı hazırladığı ileri harekâtı iptal et- kardığını ve bu durumdan duyduğu nusundaki düşüncelerinizi zamanın- mek zorunda kalacaktır. rahatsızlığı dile getirirken Vorontsov- da bize bildirmeniz çok önemli.” ka’da meydana gelen hadiseyi Alman Osmanlı Devleti ve Alman İmpa- tarafına şöyle aktarmıştır: Enver Paşa 3. Ordu’dan gelen istih- ratorluğu arasında rekabet sürerken barata göre Alman birliklerinin So- Güney Azerbaycan’da konuşlanmış “Karakilise yakınlarında Ermeniler humkale’ye özel birlik çıkarttığını ve İngiliz birliklerinin de askerî harekât ile girdiğimiz bir çatışmada, Alman yapma ihtimali bulunmaktadır. Ni- 114 DERİN TARİH / 2015 HAZİRAN

Öteki Tarih tekim 1918’in Ağustos ve Eylül ayla- »TGİtütüRirfrkaec-kikAsıatnlmabnteaa’ınrtnairfPkleaoıkzrtaııişbAşteelımhrtiarnainninndivtkeetöiifGmkaeükznracil,üaBnsraeunsbta-ALylimltaoravbnsik-rGAaürnarctdlüaaşi.tmtiafaskı’nı iılemdüetedaokğipru2d8aMn abyaığsl1a9n1tı8lı’ddıer. rında İngilizlerin Ermeni çeteleri ve Sovyet kuvvetleri ile ortak giriştikleri liman kontrol altına alındığı takdir- mesi nasıl açıklanabilir? Bakü Muharebesi’nde galip taraf yine de Kafkasya’daki petrolün Karadeniz 2 Haziran 1918’de 1. Kafkas Ko- Osmanlı kuvvetleri olmuştur. üzerinden Avrupa’ya gönderilmesin- de söz sahibi olunacak ve bu adım lordusu’na gönderilen telgrafta Al- TBMM’de vekil olduğu dönemde bölgedeki stratejik dengeleri Almanya manlarla girilecek olası çatışmanın İstiklal Mahkemesi Başkanı “Kel” la- lehine kökünden değiştirebilecektir. kayıtlara geçirilmemesi emri olduğu kaplı Ali Çetinkaya tarafından meclis söylenebilir. Resmî kayıtlarda bu- koridorunda öldürülen ve Kars ilimiz Bakü petrollerini bu limana aktara- lunmayan Vorontsovka Muharebesi için ayrı bir yere sahip olan “Deli” la- cak demiryolu ise Tiflis’ten geçiyordu. hakkındaki detaylı bilgilere Kafkas kaplı Ardahan eski milletvekili Halit Bu sebeple lojistik hatların bulundu- Cephesi’nde görev almış Osmanlı su- Paşa Vorontsovka yöresinde çarpışan ğu bölgelerin güvenlik altına alınma- baylarının şahsi notlarında rastlaya- 3. Ordu’daki komutanlardandır. Os- sına öncelik verilmiş ve plan Alman biliriz. Bu bilgiler ışığında muharebe manlı Devleti’nin Çıldır Eyaleti’ni İmparatorluğu’nun Asya içlerine ya- hakkında yeni veriler edinmek ve yaklaşık üç asır yöneten Ahıskalı Ca- yılma stratejisinin parçası sayılmıştır. yorumlamak ise tarihçilere düşmek- keli (Jaqeli)-Atabek hanedanına men- Irak, İran ve Afganistan’a gönderilen tedir. sup yerel lider ve Ardahan eski mil- Max von Oppenheim ve Wilhelm letvekili Osman Server Atabek, yine Wassmuss gibi diplomat görünümlü Kaynaklar aynı eyaletin Ahıska valiliği görevini istihbaratçılar aracılığıyla halklar üze- Allen, W.E.D. & Muratoff, P., (1953), Caucasian Battlefields: A üstlenmiş Acaralı Hamşizade (Khim- rine Alman çıkarlarına uygun şekilde shiashvili) hanedanından Hamşioğlu yayılan Pan-İslamizm propagandası History of the Wars on The Turco-Caucasian Border 1828- Celal Bey, kendilerine bağlı kuvvetler- sayesinde Hindistan’a kadar nüfuz 1921, Cambridge, s. 478. le Almanya’nın desteklediği Gürcü ve etmenin planları yapılmıştı. Fakat bu Çolak, M., (2014), “Osmanlı - Alman Rekabeti Çerçevesinde Ermeni lejyonlarına karşı aynı orduda planlar savaşın Osmanlı Devleti ve Kafkas Müslümanlarının Bağımsızlığı ve Bakü Meselesi (1917- bulunmuşlardır. Alman İmparatorluğu aleyhine sonuç- 1918)”, Journal of History Studies, Vol. 6, Issue 1, Ocak 2014, lanmasıyla rafa kaldırılmıştır. s. 27-43. Altı çizilmesi gereken bir diğer Karabekir, K., (1995), Birinci Cihan Harbine Neden Girdik, Nasıl nokta, çatışmanın yaşandığı bölge- Şimdi gelelim asıl soruya: Yabancı İdare Ettik?, Cilt IV, Emre Yayınları, s. 288-94. ye ait Vorontsovka isminin Çarlık kaynaklardaki bilgiler sayesinde ha- PA-AA, R 11043, R11047, R 21025, (Dışişleri Bakanlığı Siyasi Rusya’nın Kafkasya valilerinden Vo- berdar olduğumuz bu olaya dönemin Arşivleri, Berlin). rontsov’dan gelmesidir. 1844’te Kaf- Osmanlı kaynaklarında yer verilme- Pomiankowski, J., (1990), Osmanlı İmparatorluğu’nun Çöküşü / kasya’da Şeyh Şamil liderliğindeki 1914-1918 I. Dünya Savaşı, İstanbul, Kayıhan Yayınevi, s. 326. Çeçenlerle girilen savaşta Rus Çarlığı ordusu bugünkü Ermenistan’a kadar Emir Öngüner ilerlemiş ve Tashir ile çevresi yeniden Makine Yüksek Mühendisi. düzenlenerek vali Vorontsov’un şere- fine Vorontsovka ismi verilmiştir. 1. Dünya Savaşı sırasında Ermeni çetele- rini isyana teşvik eden İlaryon İvano- viç Vorontsov-Daşkov da aynı aileye mensup bir Kafkasya valisidir. Sonuç olarak Vorontsovka hadise- sini büyük çapta bir çatışma olarak değerlendirmek doğru olmayabilir fa- kat manevi boyutu oldukça büyüktür. Yüksek Almanya’nın Osmanlı ile müt- tefik olmasına karşın gözünü karartıp yörenin güvenliğini kendi çıkarlarına göre düzenlemeye çalışmasının tek bir sebebi vardır: Bakü petrolleri. Al- manya’nın Batum üzerindeki hassa- siyeti de bilinmektedir. Bu şehirdeki 2015 HAZİRAN / DERİN TARİH 115

OSMANLI’NIN BUZ DEVRi İSYAN İKLİMİ 16. ve 17. asırlara damgasını vuran, İstanbul Boğazı’ndan Thames Nehri’ne kadar denizleri ve nehirleri donduran Küçük Buz Devri Devlet-i Aliyye’yi dağılmanın eşiğine getirmişti. 116 DERİN TARİH / 2015 HAZİRAN

Osmanlı Tarihi HAVVA ÖNALAN Peki ya Osmanlı? O da nasibini alacaktı elbette bu krizden. 14. yüz- [email protected] yılın ortalarından başlayıp 19. yüzyıl smanlı’nın bir ‘buz dev- ortalarına kadar dalgalı bir şekilde de- ri’nden geçtiğini biliyor vam eden ve Çin’den İskoçya’ya kadar muydunuz? İklim bilim- dünyanın büyük bir bölümünü etkisi cilerin ‘küçük buz devri’ altına alan Küçük Buz Devri, Osman- dedikleri bu sarsıcı dönemde yaşa- lı Devleti’ni de dağılma tehlikesiyle nanlar siyasi ve sosyal etkileri bakı- karşı karşıya getiren faktörlerden mından ayrıca ele alınmayı hak ede- oldu. İklimin değişmesiyle şekillenen cek ilginçlikte. sürecin Osmanlı dünyasına yansıması hayret verici boyutlardaydı. 900’lü yıllara kadar dalgalanarak bir artıp bir azalan sıcaklıklar, 1200’le- Bir uç beyliği olarak kurulan ve rin sonu, 1300’lerin başından itibaren başarılı iskân siyasetiyle dünyaya hük- dondurucu soğuklara bırakır yerini. meden Osmanlı Devleti için 15. ve 16. Aniden başlayan bu soğuklar yüzün- yüzyıllar genişleme devirleriydi. Yeni den deniz yolculukları ve ticaret sekte- fethedilen yerlere, devletin kontrolü ye uğrar, dünyayı kasıp kavuran ölüm- altında Anadolu’dan adam göçürülür, ler yaşanır. Asya toprakları bu olumsuz böylece Osmanlı kültürünün yayılma- iklim şartlarından nasibini alırken Çin sı sağlanırdı. Fetihler arttıkça tabiatıy- de sel felaketiyle çalkalanmaktadır. la nüfus da arttı. Özellikle yükselme Nehirlerin taşıp tarlaların yok olması devrinde şehirler oldukça kalabalıktı. beraberinde açlık ve veba hastalığını Halkın beslenmesi yanında ordunun getirir. Limanlar arası ticaret, hastalığı ihtiyaçlarının karşılanması da devlet Avrupa’ya kadar taşır. Dondurucu so- için hayati önem arz ediyordu. Tabii ğuklar neticesinde birçok ülkede ha- kaynakların çeşitliliği ve yeterliliğini yat durma noktasına gelmiştir. sağlamak için güçlü bir toprak sistemi gerekliydi. Hazineden para çıkmadan Dünya genelinde siyasî açıdan yı- asker yetiştirip aynı zamanda da vergi kımların baş göstermesi tam da bu alınması mümkün müydü? iklim değişikliğine dayanıyor. Çin’deki hanedan değişikliğini ve Avrupa’daki 30 Yıl Savaşları’nı (1618-48) bu iklim krizinin uzantıları arasında sayabiliriz. 2015 HAZİRAN / DERİN TARİH 117

Osmanlı Devleti uzun süre böyle lar ve zorlu çevre şartları, alternatif bir sistem üzerinde çalıştı. Mül- çeşitleri kısıtladığı gibi dönüşümlü kiyeti devlette olmak şartıyla ekin yapılmasının da önünü kapattı. Kurak geçen yazlar çiftçileri tohumla- ekmeleri için çiftçilere toprak rını ekmek için güzün nemli havasını verildi, ekinden vergi alındı ve beklemeye iterdi. Zorlu iklim şartları- böylece üretimin devamlılığı na daha dayanıklı olduğu için impara- sağlandı. Ayrıca orduya masraf- torlukta en çok yetiştirilen ve temel sız asker yetiştirildi. ihtiyaç maddesi buğday yerini arpaya bıraktı. Toprak-üretim arasında ku- rulan bu denge ne yazık ki yo- Alüvyon ovaları nispeten farklı ğun nüfusun, göçün ve iklimin ürünlerin yetişmesine imkân sağla- mağduru olacak; devleti neredey- sa da sulama, tarımın önünde büyük se dağılmanın eşiğine getirecekti. engel teşkil ediyordu. Bütün bunların Bu olumsuzlukların yanında 1571 yanında iskânla gelen yoğunluk, kısıt- İnebahtı yenilgisinden sonra do- lı olan verimli tarım alanlarının yerle- nanmayı toparlamak için muazzam şime açılmasına sebep olunca kırdan miktarda ağaç kesildi. Hâlbuki orta- kente göçler başladı. Topraktan alınan da göz ardı edilemeyecek bir gerçek verimin düşmesi, ne yazık ki halkın vardı: Erozyon. Bütün bu etkenler bir kısmının, hatta medrese öğrenci- art arda geldiği vakit iklimin isyan lerinin bir bölümünün de eşkıyalığa ateşini yakması engellenemeye- yönelmesine sebep oldu. Küçük Buz cekti! Devri’nin getirdiği bu durum 1590’a doğru isyanın fitilini ateşleyecekti. 16. yüzyıl sonlarına doğru ta- biri caizse nüfus patlaması ya- İmparatorluğu sosyal yönden bir şandı ve iskân politikasının bir çıkmaza sürükleyen kuraklık ve kıt- sonucu olarak tarıma uygun ol- lığın yanı sıra eşkıyalık ve çeteciliğin mayan alanlar işletmeye açıldı. patlak vermesinin sebepleri hususun- Kurak ve dağlık arazilere sahip da farklı fikirler ortaya atılmıştır. Ha- imparatorluk toprakları gele- lil İnalcık eşkıyalığı, toprağı olmayan neksel tarım yöntemlerine göre ve başıboş dolaşan köylüler arasından geçici olmak kaydıyla seçilip savaşa işlenirdi. Buğday, temel iaşe götürülen sekbanların savaştan dö- maddesi olması sebebiy- nünce etrafa sataşmalarına bağlar. le en çok yetiştirilen Çoğu tarihçi de bu görüştedir. Ancak tahıldı. İklimdeki Mühimme defterlerindeki kayıtlara dalgalanma- bakıldığı zaman uzun süren savaş dönemlerinde halkın kadılara yaz- » Sultan III. Murad dığı şikâyet dilekçelerinin, normal dönemde yazılanlardan fazla olduğu 118 DERİN TARİH / 2015 HAZİRAN görülür. 1580’lerde cereyan eden Osmanlı İran savaşları sırasında askerlerin yok- luğunu fırsat bilen çetelerin eşkıyalık faaliyetlerini Ankara’dan, Bolu’dan, Akşehir’den, yani imparatorluğun her yanından gönderilen şikâyet dilekçe- lerinde görüyoruz. Bu yetmezmiş gibi boşluktan istifade eden göçer aileler de yerleşik halktan insanları öldürme- ye başlarlar. Diyarbakır ve Kudüs ci-

Osmanlı Tarihi varında bu tür olaylara rastlanır. Gün kıtlık, kadı’nın görevden alınmasına köylerini terk etmeye başlar. Savaşta geçtikçe artan çetelerden bir diğeri sebep olur. Kışların ne denli dondu- alınan olağanüstü vergiler ihtiyaçları Ege Bölgesi’nde, medreseli bazı öğren- rucu geçtiğini, III. Mehmed’in 1595 karşılamada yetersiz kalır ve impara- ciler (suhte) tarafından oluşturulmuş kışında tahta çıkmak için Manisa’dan torluğun çoğu bölgesinde tüketime olup Aydın Menteşe bölgesindeki köy İstanbul’a ne denli güç şartlarda gel- sınırlamalar getirilir. 1593-95 yılların- baskınlarıyla nam salmışlardı. diğinden de anlayabiliriz. Bütün bu da birçok ürünün tüketimine yasak zorluklarla mücadele ederken bir de getirilir. O kadar ki, un eksikliğinden Çetecilik ve eşkıyalığın tehditkâr 13 yıl sürecek olan Osmanlı-Avusturya simit üretimi ve koyun kesimi dahi gidişatı, Payitahtı tedbir almaya zorla- Savaşı (1593-1606) patlak verecektir. yasaklanmıştır. dı. Bazı sipahi grupları güvenliği sağ- Savaş iki taraf açısından da yıpratıcı lamak amacıyla kasabalarda bırakıldı olmuş fakat Küçük Buz Devri’nin et- Kıtlık ve savaşla beraber eşkıya- ve “yiğitbaşı” adında güvenlik güçleri kileriyle çalkalanan Osmanlı Devleti lık faaliyetlerinin de hızla yayılmaya oluşturuldu. Bu gibi tedbirlerin savaş çok daha fazla zarar görmüştü. başladığını belirtmiştik. Askerlerin ve kıtlığın şehirleri vurduğu yıllarda bir kısmının düzeni bozarak köyleri ne derece etkili olduğu yahut olayla- Kıtlıkla mücadele eden halk kar- basmaya başlaması, kendilerini me- rın ne ölçüde durdurulduğu tartışılır. nını doyuramazken ordu için gerekli mur ya da asker olarak gösterip halkı Savaş gibi olağanüstü durumlarda alı- ihtiyaçların karşılanması mümkün sömüren eşkıya ve ordu kurup köyle- nan avarız vergisi de kıtlıkla ve çeteci- olmaz. Soğuklar, askeri cephede ya- ri yağmalayan memurların türemesi likle mücadele eden halkın omzunda kalar. 1595’te donan Tuna Nehri yazın gibi birçok olumsuz vak’a yaşanmak- ağır bir yüktü. Nitekim krizin patlak buzlar eridiğinden taşar, humma sal- taydı. Öyle ki, III. Murad ve III. Meh- vermesinde bu vergilerin konulması gını patlak verir ve askeri kırıp geçi- med tarafından halkın kendisini dönüm noktası teşkil etmişti. rir. Tuna üzerindeki köprüler taşkın- » Koyunlar kesilmesin! Simit üretmek yasak! lardan yıkılır. Macar kaynakları da bu bilgileri doğrular. Uzun süreli kuraklıklar ve aşırı soğuklar Arz-talep dengesinin bozulması, sa- Osmanlı topraklarında kıtlığa ve açlığa vaş ortamının oluşturduğu sıkıntılar, İklimin değişmesi tedarik sistemi- yol açtı. En temel besin maddelerine bile nüfus artışı ve enflasyon krizi tetikle- ni de bozduğundan ordu ekmek dahi ulaşmak imkânsızdı. Bu sebeple 1593-95 yen ana faktörlerdi. İstanbul’un gün bulamaz. Kıtlığın ve hastalığın etki- yılları arasında bazı ürünlerin tüketimine geçtikçe artan nüfusu, Tuna ve Nil siyle askerler köylere kaçınca halk da yasak getirildi. Koyun ve küçük baş civarından temin edilen ürünlerin ak- hayvanlar da bunlar arasındaydı. samasına sebep oldu. Bu da karaborsa ve kaçakçılığa meyledenlerin sayısını artırdı. Sınırları oldukça geniş olan Osmanlı’nın idari sistemi güçlü bir kadroya sahip olsa da, iklim faktörü karşısında çetin bir dönem yaşandığı- nı belirtmeliyiz. Savaşın getirdiği zararlardan en ha- fif şekilde kurtulmak amacıyla Sultan III. Murad tarafından gümüş sikkenin değerinin neredeyse yarıya düşürül- mesi maaşını nakit alan yeniçeriler arasında huzursuzluğa sebep oldu. Maaşların geç ödenmesi de buna ekle- nince 1589’da yeniçerilerin tepkisiyle defterdar görevinden alındı. Bu baş- kaldırı, gelecekteki tehlikenin işaret- lerinden biriydi. Öte yandan 1591-96 yılları kuraklı- ğın en üst dereceye ulaştığı dönemdir. Ülkenin her köşesinden kıtlık haber- leri gelir. Öyle ki, Şam bölgesindeki 2015 HAZİRAN / DERİN TARİH 119

» Nehirler buz pisti oldu Küçük Buz Devri Avrasya’da hayatı felce uğratmıştı. Tabloda dondurucu soğukların Avrupa şehir hayatına etkisi tasvir edilmiş. İnsanlar durumu eğlenceye dönüştürmüş, donmuş nehir üzerinde patensiz kayıyorlar (ressam: Hendrick Avercamp). savunması için karar çıkartıldı. Ateşli di. Anadolu’da örgütlenen onlarca Öyle ki nüfusun kırıldığı bu noktalar silahların yaygınlaştığı bu dönemde grup vardı, ancak isyan gerçek şekli- günümüze seyrek nüfuslu alanlar ola- eşkıya ve halk sık sık çatışmaya baş- ne Karayazıcı’nın önderliğinde ulaştı. rak miras kaldı. 1600 ve 1604’te Nil ladı. 1608’e kadar her yıl yeni grupların, nehri taşınca veba yayıldı ve Mısır’da hatta askerlerin de katılımıyla Celâlî- açlıktan insanların birbirlerini yediği Bu olumsuzluklar köyden büyük ler iyice güçlendi. Bu isyan dalgası haberleri dolaşmaya başladı. Ekmeğin şehirlere, özellikle de İstanbul’a yoğun yıllardır devam eden Küçük Buz Dev- fiyatının dört katına çıktığı, asillerin bir göç dalgasını beraberinde getirdi. ri’nin getirmiş olduğu kuraklık, açlık bile sıkıntı çektiği bu dönemde kırdan Göçlerle gelen veba ve şirpençe gibi ve kıtlık ortamında zuhur etmişti. kente yoğun göçler yaşandı. salgın hastalıklar başta İstanbul olmak üzere imparatorluğu adeta kırdı geçir- Bu grup içinde yer alan sekbanları Karayazıcı vefatından önce Hü- di. Binlerce hayvan telef oldu, çalındı. eşkıya gibi göstermek yanlıştır. Döne- seyin Paşa ile birleşerek Karaman Bütün bu faktörler ister istemez Ana- min tarihçileri Celâlîlere karşı giden üzerinden Osmanlı’ya saldırmaya dolu’da büyük bir kargaşaya, Celâlî ordulardan da “sekban” olarak bah- başlamıştı. 1599’da Osmanlı ordusu İsyanlarının başlamasına sebep oldu. setmiştir. Savaştan dönen ve başıboş tarafından Urfa’da bozguna uğratıldı- kalan her askeri “sekban” olarak de- lar ancak olumsuz hava şartları sebe- Osmanlı Devleti’nin içinde bulun- ğerlendirmemek gerekir. Başlangıçta biyle Karayazıcı yakalanamadı. Amas- duğu savaş ortamı en çok çetelerin, imparatorluk için sorun teşkil etme- ya ve Çorum’u yönetmek için talepte eşkıyaların, birtakım suhte, sekban ve yip Celâlî isyanlarıyla beraber gün yü- bulundu. Talebi kabul edildi ancak memurların işine geldi. Farklı grup- züne çıkan bir diğer grup da ücretli verilen emirlere karşı gelince üzerine lardan oluşmuş, aynı amaca yönelik askerlerdi. ordu gönderilerek öldürüldü. Yerine faaliyetlerde bulunan bu topluluğa kardeşi Deli Hasan geçti. Ağabeyi gibi “Celâlîler” denildi. Bu isme ilk defa Kıtlık ve fakirliğin getirdiği zor- önce yağmada bulundu, sonrasında 1571 tarihli bir belgede rastlıyoruz. Bu luklar sebebiyle kendi ordularını bu resmî görev istedi. Bosna Beylerbeyli- ismin ilham kaynağı, 16. yüzyıl başla- ortamdan toplayan gruplar peyda ği görevini aldıktan sonra devlete iha- rında Amasya’da çıkan bir ayaklanma- oldu. Karayazıcı, paralı askerleriyle net ettiği gerekçesiyle öldürüldü. nın önderi olan Şeyh Celal’dir. yağmaya başlayınca dönemin vaka- nüvislerinden Topçular Kâtibi Abdül- Etrafı ahtapot kolları gibi isyanlarla İnsanlar birbirlerini yedi kadir Efendi bu grubun tamamından çevrilen imparatorluğa bir darbeyi de sekban olarak bahseder. Bu terim Suriye’de ayaklanan Canbuladoğlu Ali İsyanların çıkış noktası, özellikle Celâlîleri durdurmak için gönderilen Paşa vurdu. Kuyucu Murad Paşa isyanı koyun tedarikçileri ile reaya arasın- askerler için de kullanılmıştır. bastırmakla görevliyken Bursa’da baş- da büyük çatışmalara sahne olan Ka- ka bir ayaklanma patlak verdi. Kalen- raman ve Larende civarıdır. Bu azılı Karayazıcı 1602’de öldü ancak deroğlu Mehmed önderliğinde isyan grupların faaliyetleri devletin bölge- Celâlîler yollarına devam ettiler. Ka- eden ve yaklaşık sayıları 70 bin civarın- ye yeni beylerbeyi atamasına sebep raman ve birçok şehir harap oldu. olmuştu. Görevini kötüye kullandığı için azledilen Hüseyin Paşa intikam duygusuyla eşkıyalardan ordu kurup yağmacılığa başladı. Dönemi anlatan tarihçi Selanikî, bu grubu da Celâlî diye adlandırır. Liderlerinin adı Abdulhalim’di ancak daha çok Karayazıcı lakabıyla bilinir- 120 DERİN TARİH / 2015 HAZİRAN

Osmanlı Tarihi da olan Celâlîler Bursa baskınını (1607) olmuştu. Bu da padişahın otoritesini larıyla içeri giren yeniçeriler bir odada gerçekleştirdiler. Ancak Kuyucu Murad zayıflatmıştı. her şeyden habersiz olan Mustafa’yı Paşa’nın başarısıyla 1608’de bozguna çıkarıp yeni padişah ilan ettiler. II. Os- uğrayınca İran’a kaçıp Şah’ın ordusu- Yeniçeriler ile II. Osman’ın arası- man’ın akıbeti ise Yedikule Zindanları- na katıldılar. Nihayet 1610 yılında Ka- nın iyi olmadığı bilinen bir gerçekti. na hapsedilip boğulmak olacaktı. lenderoğlu’nun ölmesiyle başsız kalan Orduda huzursuzluklar baş gösterdiği Celâlîler yavaş yavaş dağılmaya başla- vakit, yeni bir sefer yapma fikrinde Asiler kendilerini haklı göstermek dılar. İsyan, ardında harap bir ülke ve olan hükümdar bundan vazgeçmek ve işin içinden sıyrılmak için padişa- dağılmanın eşiğine gelmiş bir devlet zorunda kaldı. Ancak yeniçerilerin öf- hın öldürülmesini yalnız kendilerinin bıraktı. Küçük Buz Devri’nin sebep ol- kesi dinmedi. Maaşların geç ödenme- değil, halkın da istediğini ileri sürmüş- duğu iklim değişimi ülke genelindeki si, padişahın sert mizacı ve kıtlık gibi lerdi. Sonuçta bu feci olay yeniçerilerin çatışmayı katmerlendirmişti. nedenler yeniçeri isyanını körükledi. iyice güçlenmelerine sebep oldu. Ancak padişahın yeni bir ordu kur- 1618’e gelindiğinde yeniçerilerin mak için Anadolu’ya sefere gideceği Osmanlı tahtı tehlikede önüne II. Osman, nâm-ı diğer Genç Os- haberinin yayılması bardağı taşıran man gibi daha büyük bir engel çıkacak- son damla olmuştu. Yeniçeriler Mustafa’yı tahta geçir- tı. Dirayeti ve kabiliyetiyle kendinden mişlerse de onun 16 ay kadar süren önceki padişahların otorite boşluğunu Süleymaniye semti civarında top- ikinci saltanat döneminde eşkıyalık, dolduracakken Küçük Buz Devri’nin lanan yeniçeriler, destek veren halk huzursuzluk, karışıklık ve kıtlık zir- etkileri onun da planlarını bozacaktı. gruplarıyla beraber sarayın kapısına veye ulaştı. Buna dur diyecek biri ge- dayandılar. Elbette saray içinde de on- rekiyordu. Çare, küçük yaştaki IV. Mu- 1621’de İstanbul Boğazı bile don- lara destek olanlar da vardı ve yardım- rad’ın tahta geçirilmesinde arandı. muş, şehirde yiyecek sıkıntısı artmıştı. İklim bir kez daha siyaset üzerinde et- » Tımar sistemi yerle yeksan kisini gösterdi ve II. Osman hal’ edildi, ardından feci bir şekilde şehid edildi. Anadolu’da 16. yüzyılda ekonomik, sosyal ve siyasî sebeplerle çıkan Celalî isyanları sadece Otoritesini güçlü tutup Habsburg- toplumsal nizamı değil, devletin tımar sistemini lara darbe vurmak isteyen genç padi- de bozdu. Sebeplerinden biri de Küçük Buz şah, ordunun başında sefere çıkmış Devri’ydi. Batılı bir sanatçının kaleminden isyana ancak hesapta olmayan bozuk hava katılan bir tımarlı sipahi gravürü. şartları yüzünden umduğu başarıyı sağlayamamıştı. Askerler arasında çı- kan hastalıklar ve buz devrinin olum- suz etkileri nedeniyle yaşanan kıtlık Hotin savaşından çekilmelerine sebep 2015 HAZİRAN / DERİN TARİH 121

Osmanlı Tarihi Başlangıçta yaşı dolayısıyla taht yönetime ağırlığını koymaya başladı- lar için durum farklıydı. İşe bakın ki üzerinde validesi etkili oldu. Küçük ğını görürüz. Bozulan toprak sistemini 1658-59’da neredeyse son bin yılın en Buz Devri’nin bitmek bilmeyen fela- iyileştirmek için faaliyetlerde bulundu. büyük kuraklığı yaşandı. 1660’da kor- ketleri ülkede düzeni iyice bozmuştu. Dönemin Tahrir Defterlerinde bu ıs- kunç İstanbul yangını tuz biber ekti, Veba yeniden hortladı ve sel felaketle- lahla ilgili ayrıntılı bilgiler mevcuttur. şehir nüfusunun üçte ikisi yok oldu. rinden İstanbul’da binlerce kişi haya- tını kaybetti. O zamana kadar ağır bir IV. Murad’ın vefatı üzerine Sultan 1670’lere gelindiğinde Avrupa ve tehdide maruz kalmayan Karadeniz İbrahim, Küçük Buz Devri’nin en kötü Akdeniz yeni bir Küçük Buz Devri’nin- bölgesi, korsanların yağmalaması ne- etkilerine şahit olunan bir dönemde maruz kaldı. Kışların oldukça soğuk ve ticesinde tahribata uğradı. tahta geçtiği için belki de en talihsiz yağışlı geçmesi korkunç selleri de bera- padişahlardan biri oldu. Fuzuli har- berinde getirdi. Akdeniz coğrafyasının 1624 yılına gelindiğinde İran ile camalar neticesinde hazinenin geçen tamamında ağır kayıplar yaşandı. Yal- uzun süreli bir savaşın kapıya da- asra oranla yarı yarıya azalması, İstan- nız bu bölgede değil, 1681’de Mekke’de yandığı açıktı. İmparatorluk kıtlık, bul’da yaşanan sel felaketi, Karahayda- de büyük bir sel felaketi yaşanacaktı. eşkıyalık, bozuk merkezi otorite ve roğlu Mehmed Paşa’nın ayaklanması, olumsuz hava şartlarıyla uğraşırken volkan patlamaları ve depremler hep Çok fazla ön planda olmayan ve göz bu savaşla daha büyük bir çıkmaza sü- onun iktidar dönemine denk gelmişti. ardı edilen bir gerçek de şudur ki, yüz- rüklendi. Takip eden yıllarda ülkenin yılın son 20 yılı içinde cereyan eden hemen her yanından gelen sel, kıtlık Derken Köprülü ailesinin yönetime savaşlardaki başarısızlıklarda buz dev- ve hastalık haberleri Küçük Buz Dev- gelmesiyle bozulan düzen iyileşmeye rinin etkisi büyüktü. En büyük örneği ri’nin hâlâ ne derece etkili olduğunu başladı. Bütçe ilk kez açık vermedi. de Merzifonlu Kara Mustafa Paşa’nın göstermesi bakımından önemlidir. Köprülülerin çabaları çoğu kesim ta- Avusturya üzerine düzenlediği sefer- rafından takdir görse de bozuk dü- dir. Habsburglara karşı yapılan savaşta 1630’lara gelindiğinde IV. Murad’ın zen içinde kendi hiyerarşisini kuran- binlerce kayıp verilmesinin yanında, uzun zamandan beri ilk defa Osmanlı Devleti kalıcı olarak toprak kaybetmiş oldu. Karlofça Antlaşması (1699) ile siyasî duraklama başlıyordu. Dıştaki yenilginin yanı sıra içte de büyük bir yıkım baş göstermişti. Yeteneksiz sad- razamların başarısız stratejileri ise as- kerin isyanına zemin hazırladı. Ülke kıtlık, hastalık ve tabii afet- lerle mücadele ederken Padişahların ordunun ihtiyaçlarını karşılamak için vaatlerde bulunup gerçekleştireme- mesi işi daha da zora soktu. Asker ar- tık emir dinlemiyordu. Osmanlı devleti iklim değişiklikle- ri ile beraber gelen olumsuzlukların izlerini silebilmek için tam iki yüzyıl uğraştı. Ne yazık ki, dönemi çalışan birçok araştırmacı iklimin siyaset üze- rindeki etkilerini göz ardı etmiştir. Küçük Buz Devri’nin etkileri geniş kapsamlı olarak araştırılırsa Osmanlı Devleti’nin siyasî ve askerî bakımdan içine girdiği karışıklıklar daha iyi anla- şılacaktır. Not: Bu yazıda büyük ölçüde Amerikalı tarihçi Sam White’ın 2013 yılında dilimize çevrilen Osmanlı’da İsyan İklimi adlı kitabından yarar- lanılmıştır (Alfa). 122 DERİN TARİH / 2015 HAZİRAN



SİYASETİN ELİNE DÜŞTÜ BİR KERE TÜRK ORTODOKS PATRİKHANESİ Pek bilinmez Türk Ortodoks Patrikhanesi’nin kuruluşu ve serüveni. Bugün Beyoğlu’nda bir aile kilisesi havasında faaliyetine devam eden ve devlet tarafından kurdurulan bu patrikhanenin değişen dengelerle şekillenen tarihini öğrenmekte yarar var. SIRADIŞI TARİH bilinciyle planlar yapıyordu. Hıristi- lemişti. Yüzyıllardır bir imparatorluk yanlık, Theodosius ile resmî devlet kurumu olan Fener Rum Patrikhane- MEHMET ÇELİK dini (381) olunca kurumsal yapısı si- si’nde de milliyetçi tohumların yeşer- yasetle bütünleşti. Ortaçağ’ın ilk yarı- diği görülüyordu. » Prof. Dr., Celal Bayar Üniversitesi sından itibaren dinî kimlikli bir siyaset Fen - Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Başkanı kurumuna dönüştü. Rum din adamlarının kısa sürede etnik bir milliyetçilik sarmalına yönel- [email protected] Görünüşte dinî problemlerin görü- diklerine şahit oluruz: Grek Milliyetçi- şüldüğü yerel sinodlar ile ekümenik liği! Bu düşünce Patrikhane’de o kadar İ nsanın fıtrî hasletlerinden belki konsüllerin, dikkatlice analiz edilir güçlü bir hale geldi ki, Yunanistan’ın de en önemlisi “hâkimiyet” ar- ve çıkan sonuçlar değerlendirilirse ta- bağımsızlığında en önemli rolü oynadı. zusudur. Bu arzu kabile yönetimi mamen teolojik kamuflajlı siyasî bir 1800’lü yılların başında filizlenen an- çerçevesinde gelişmiş, devletleşme ve rekabet ve hâkimiyet kavgası olduğu layış bazı din adamlarının idam edil- imparatorluk süreciyle zirveye çık- görülür. Osmanlı döneminde Fatih’in melerine, cezalandırılmalarına, sürgün mıştır. Hâkimiyetlerini güçlendirmek Rum Ortodoks ve Ermeni kiliselerini edilmelerine yol açsa da Millî Mücade- için yöneticiler tarih boyunca çeşitli yeniden dizayn girişimleri de bu ama- le’nin sonuna kadar devam etti. yöntem arayışlarına girmiş, bu amaca ca yöneliktir. hizmet edecek maddi/manevi araçlar Cumhuriyet’ten sonra Lozan’da keşfetmişlerdir. Bunların başında kan Bu girişten sonra Türk Ortodoks törpülenen bu oluşum, fiiliyatta etkin- bağı aidiyeti, yönetim erkinin bölüş- Patrikhanesi’nin kuruluşunu doğru lik göstermese de zihinlerde etkisini türülmesi, maddi imkânların taksimi, anlamak için Fener Rum Patrikhane- hâlâ devam ettirmekte. Bu nedenledir ideoloji ve din gelmektedir. si’nin 19. yüzyıl başlarından itibaren ki Patrikhane, Atatürk tarafından “fe- durumuna kısaca değinmekte fayda sat ve ihanet yuvası” olarak yaftalan- Büyük Konstantinus, Milano Fer- mülahaza ediyoruz. mış ve Müslüman Anadolu halkının manı (313) ve İznik Konsülü ile Hıristi- hafızasında olumsuz izler bırakmıştır. yanlığın önünü açarak, devletin siyasal Osmanlı İmparatorluğu’nun kan sistemiyle entegrasyonunu sağlamaya kaybetmeye başlaması, Fransız İhti- “Türk” Hıristiyanlar çalışırken İsa-Mesih’e inanan bir rahip lali’nden sonra milliyetçilik akımının psikolojisiyle hareket etmiyor, aksine, güçlenmesi, Avrupa’da siyasal anlayış II. Mahmud döneminden itibaren ileriyi gören büyük bir devlet adamı ve sistemlerin değişmesi ve bu büyük Fener Rum Patrikhanesi’nin bölücü değişimlerin getirdiği sosyal, siyasal faaliyetlerine karşı bazı tedbirler alın- çalkantılar imparatorluktaki azınlıkla- mış, çareler düşünülmüştür. Ancak rın dinî ve entelektüel çevrelerini etki- devletin bir dinî kurumla yasal veya 124 DERİN TARİH / 2015 HAZİRAN

yasal olmayan yöntemlerle mücadele gibi) kamuoyu oluşturuluyordu. An- » Türkleri temsil eden kilise etmesi özellikle dış dünyada sıkıntılara cak Mondros-Sevr depremleriyle bo- sebep olmaktaydı. Bu durum Avrupa ğuşan İttihatçılar bununla uğraşmaya 1922’de Anadolu’daki Hıristiyanları devletlerinin baskılarına kapı aralıyor fırsat bulamadılar. temsil etmesi için Millî Mücadele’yi ve onlara iç işlerimize müdahale etme destekleyen yeni bir Patrikhane fırsatı veriyordu. Hem Patrikhane’nin Mondros imzalanır imzalanmaz kuruldu. Papa Eftim BMM’nin duvarı etkisini kıracak, hem de yabancı dev- Fener Rum Patrikhanesi, başta İs- üzerinde konuşma yaparken ve letlerin müdahalesini engelleyecek bir tanbul ve İzmir olmak üzere Rumla- Türk Ortodoks Patrikhanesi’nin çare gerekiyordu. rın ayaklanmasına liderlik yapmış, Beyoğlu’ndaki binası (yukarıda). büyük devletleri bir an önce harekete Buna kafa yoranların dikkatini Ka- geçmeleri için teşvik etmişti. İstanbul İşte tam bu sırada Keskin bölge- padokya’da yaşayan Hıristiyan tebaa ve İzmir’deki Rumlar Patrikhane’nin sinden bir ses yükseldi. Bu ses Pav- çekmişti. Bunlar yazıda Yunan alfabe- peşine takılırken, Kapadokya bölge- los Karahisaridis’e, nam-ı diğer Papa sini kullanıyor olsalar da, Türkçe yazı- sindeki Hıristiyanlar işgallerden rahat- Eftim’e aitti ve Patrikhanenin tami- yorlardı. Zaten kahir ekseriyeti Rum- sızlıklarını dile getiriyorlardı. Türk- mine sertçe bir cevap vermişti. 1919 ca bilmiyordu. Türkçe konuşuyorlar, çü-İttihatçı aydınlar bu tavrı onların sonlarında yapılan son Meclis-i Mebu- ayinlerini bile Türkçe yapıyorlardı. Bu Türklüğüne delil olarak yorumladılar. san seçimlerinde de Yunan subayların sosyal ve kültürel özelliklerinden hare- Buna karşılık başta Yunanlar olmak ve Patrikhane’nin baskılarına rağmen ketle Şemseddin Sami 1899’da, İzmir üzere bazı Batılı yazarlar Kapadok- sandığa gitme hususunda cemaatini dışındaki Anadolu Hıristiyanlarının ya bölgesinin Helen kültürel sahasına teşvik etti. Türk olduklarına dair bir makale ya- uzaklığından dolayı Helenist milliyetçi yınladı. Konu artık entelektüel İttihat- duyguların burada oluşmadığını ileri Meclis-i Mebusan İngilizler tarafın- çıların gündemindeydi. sürüyorlardı. dan dağıtıldı, 23 Nisan 1920’de Anka- ra’da yeni meclis açıldı. Fener Rum Fener Rum Patrikhanesi’nin, Bal- Bu durum Fener Rum Patrikhane- Patrikhanesi’nin faaliyetlerine karşı kan faciaları ve 1. Cihan Harbi süre- si’nin canını sıktı haliyle. Bölgedeki düşünülen çareler arasında Kapadok- cindeki faaliyetleri İttihatçı siyaset- Ortodoks din adamlarına 1918 sonla- ya Hıristiyanlarının tavrı yine alterna- çilerde Kapadokya Patrikhanesi’nin rında bir tamim yollayarak Türk hü- tif olarak duruyordu. kurulması fikrini doğurdu. Basında çı- kümetinin emirlerini dinlememelerini, kan makaleler aracılığıyla (Cami Bay- İmparatorluğun yok olacağını, artık Keskin eşrafından Rıza Bey, Gazi kurt’un Söz gazetesinde çıkan “Kapa- Türklerin hâkimiyetinden kurtulacak- dokyalılar Türktür” temalı makaleleri larını bildirdi. 2015 HAZİRAN / DERİN TARİH 125

SIRADIŞI TARİH MEHMET ÇELİK Paşa’ya Papa Eftim’den bahseder. Bu » Bir aile kilisesi “Türk oğlu Türküm!” gelişmeden kısa bir süre sonra İcra Vekilleri Heyeti (Bakanlar Kurulu) 5 Millî Mücadele Lozan Konferansı sırasında konu Ocak 1337 (1921) tarihinde Kapadok- liderleri Türk daha da alevlendi. Fener Rum Pat- ya Hıristiyanlarına ait bir patrikha- Ortodoks rikhanesi’nin sınır dışı edilmesi husu- nenin kurulmasının mümkün olup ol- Patrikhanesi’ni sunda Türk heyeti ısrarlıydı. Bu ne- madığını araştırmak için Adliye Vekili kurma görevini Papa denle Türk Ortodoks Patrikhanesi’nin Celaleddin Arif Bey’i görevlendirir. Bu Eftim’e vermişlerdi. kuruluşunu tamamlaması için hü- karardan hemen sonra Hakimiyet-i Lozan’dan sonra proje kümet desteğini artırdı. Ancak Lord Milliye gazetesinde peş peşe makaleler akamete uğrarken, bahsi geçen Curzon’un baskıları sonucu Fener’in çıkar. 1 Mayıs 1921’de Türk Ortodoks kilise de zamanla bir aile kurumuna Türkiye’de kalacağı anlaşılınca Cum- Patrikhanesinin kurulması Bakanlar dönüştü. Papa Eftim ve torunu Sevgi huriyet’in kurucuları yavaş yavaş Türk Kurulunda kabul edilir. 2 Haziran Erenerol. Ortodoks Patrikhanesi’nden destekle- 1921’de Baha Bey tarafından kanun rini çektiler. Bir zamanlar (1922) An- teklifi hazırlanarak hükümete sunulur. rikhanenin kuruluş çalışmalarını yü- kara Büyük Millet Meclisi’nin bahçe rütür. Fener Patrikhanesi’ne muhalif duvarı üzerinde milletvekillerine ve Ankara’da bu gelişmeler yaşanırken ruhanilerle temasa geçer. Hazırlıklar halka hitap eden Papa Eftim bundan Papa Eftim sahnedeki yerini alır: 30 tamamlandıktan sonra ilişki kurduğu sonra yoluna yalnız devam edecekti. Kasım 1921 tarihli Hakimiyet-i Milli- ruhanileri dinî bir sinod toplantısı için ye gazetesi aracılığıyla kamuoyuna son Kayseri’ye davet edecektir. 21 Eylül Hükümetin sonraki tavrı Lozan derece duygusal ve Türkçü bir çağrı 1922’de Kayseri’de toplanan sinodda ruhuna sadık kalmak olacak- yapar. Arkasından Adliye Vekâleti, Fener Patrikhanesi’nden ayrılma ka- tır: Papa Eftim ve Türk Türk Ortodoks cemaatlerinin Fener rarı alınır ve Türk Ortodoks Patrik- Ortodoks Kilisesi Rum Patrikhanesi’yle ilişkilerini kes- hanesi’nin kurulduğu Vatikan dâhil açıktan desteklen- meleri hususunda bir tamim yayınlar. bütün Hıristiyanlara duyurulur. meyecek; zayıf ve Bunun üzerine Papa Eftim bölgesinde- güçsüz de olsa ki Rum okullarını kapatıp öğrencilerini yaşamasına göz devlet okullarına gönderir. yumulacaktır. Ne olur ne ol- Bu gelişmelerin ardından Anka- maz, hin-i hacet- ra’ya gelir. Bazı görüşmelerden sonra te lazım olabilir! bir bina kiralanır ve Papa Eftim Pat- Nitekim Yunanis- tan’la mübadele baş- PAPA EFTİM KİMDİR? layınca Türk kökenli Ortodokslar Yunanistan’a 1883 yılında Baraş ve Maria’nın çocuğu olarak Yozgat Akdağmaden’de gönderilmiş fakat Papa Eftim doğdu. Asıl adı Pavli (Pavlos) Karahisa- ve ailesi muaf tutulmuştur. ridis’tir. 1911 yılında evlendiği eşinin adı da Maria’dır. 1912’de diyakoz Lozan’dan sonra devlet, Fener Pat- (şammas) olarak ruhani hayata intisap rikhanesi’ni belirli bir çizgiye getirmek eden Eftim, 1915’te papaz, 1918’te için Türk Ortodoks Kilisesi’ni denge ise metropolit vekili olarak Keskin’e unsuru olarak kullanmaya çalıştı. Bazı atandı. Mübadelede üç kardeşi Yuna- konularda (örneğin Venizelosçu Patrik nistan’a gitti; kız kardeşi Despina ise Meletios’un istifa ettirilmesi, Patrik kendisiyle beraber kaldı. Papa Eftim’in VI. Konstantinos’un sınır dışı edilmesi üç kız, iki erkek çocuğu oldu. Soyadı gibi) başarılı da olur. Fener Patrikha- kanunu çıkınca Atatürk kendisine nesi ise hükümetle ilişkileri düzeltmek Erenerol soyadını verdi ve Karahisarlı düşüncesiyle Papa Eftim’i Patrik- lakabını artık kullanmadı. 1968’de hane’nin umumi vekili yapar. Ancak vefat eden Papa Eftim’in mezarı Şişli 1924’de bu görevinden de, ruhanilik- Rum Mezarlığı’ndadır. ten de aforoz edilerek ihracı sağlanır. Eftim mahkemeye gider; mahkeme Patriği bu kararından dolayı para 126 DERİN TARİH / 2015 HAZİRAN



Mehmet Özel (haz.), 70. Yılında Lozan, Pan Matbaacılık, 1993. cezasına çarptırır. Papa Eftim, Fener ya’daki Rum okullarını kapatan, öğ- » Lozan’da bir kayıp daha Patrikhanesi’nde artık bir şey yapa- rencilerini devlet okullarına gönderen mayacağını anlar. Kendi göbeğini ken- Eftim, iki kızını Zapyon Rum Kız Li- Türk halkının Millî Mücadele’deki disi kesecektir. sesi’ne, oğlu Yorgo’yu (Turgut) Zoğ- bütün kazanımlarını anlamsız hale rafyan Rum Erkek Lisesi’ne gönderir. getiren Lozan görüşmeleri sırasında 14 Haziran 1924’te Galata’da Pana- Devir değişmiştir. Türk Ortodoks Kilisesi, Fener Rum yia Kilisesi’nde Türk Ortodoks Kilise- Patrikhanesi’nin lehine olacak şekilde si’nin ikinci ruhani kongresini yapar. Tek Parti döneminde kendi yağıy- işlevsiz hale getirildi. Antlaşmayı Kongrede Türk Ortodoks Kilisesi’nin la kavrulmaya çalışan Türk Ortodoks imzalayanları konu alan Derso’nun bir Kayseri’den İstanbul’a, Panayia Ki- Kilisesi, Demokrat Parti döneminde karikatürü. lisesi’ne taşınmasına karar verilir. Amerika ile ilişkilerin yoğunlaşması ve Hükümet de Yunanistan’a göç eden Athinagoras’ın Başkan Truman tara- todoks Kilisesi’nin hükümetle ilişkileri Rumlardan kalan birkaç gayr-i men- fından Fener Patriği olarak Türkiye’ye yok denecek derecede zayıftır. Turgut kulü kendilerine tahsis edecektir. gönderilmesi üzerine zayıflayan itiba- Erenerol 1991’de vefat edince kardeşi rını kurtarmaya çalışmıştır. Selçuk Erenerol yerine geçer. 28 Şu- Devlet, Türk Ortodoks Kilisesi’ni bat döneminde kilisenin birçok gayr-i Fener Patrikhanesi’ne karşı denge 1959 yılında yine bir Batı Trakya menkulü elinden alınır. Bugün cemaa- unsuru olarak kullanmaya başlayınca sorununun müzakeresinde Panagiz ti ve ruhanisi olmayan Türk Ortodoks Yunanistan da Batı Trakya Türklerine Kafatizmi Kilisesi de elden çıkar. 27 Kilisesi bir aile kurumu olarak varlığı- baskılarını artırır. Müzakere masala- Mayıs 1960 askerî ihtilali sonrasında nı devam ettirmeye çalışıyor. rında kilise sürekli önümüze sürülür. Makarios’un Kıbrıs’ta yaptığı katli- amlar Papa Eftim’i tekrar gündeme Selçuk Erenerol’un kızı Sevgi Ere- Bu durum hükümeti zorda bırakır taşır. Ancak sağlığı artık mücadele et- nerol’un Ergenekon soruşturmasında ve Patrikhane politikalarında deği- meye imkân vermez. 14 Mart 1968’de tutuklanması ise kilise üzerinde soru şikliğe gitmek mecburiyeti hissedilir. vefat eder. işaretlerinin oluşmasına yol açmıştır. Örneğin Rum Balıklı Hastanesi ve Sa- tiros Hristos Kilisesi’ni onlardan ala- Fener Patrikhanesi onun Rum me- Kilisenin kuruluş amacı ve seyir sü- rak Fener Patrikhanesi’ne verir. Ülke zarlığına defnedilmesine karşı çıkar. reci özetle bu. Bu konuda Türkçülük çıkarları gereği bu tür uygulamalar Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay’ın ara- damarıyla yazılanlar veya anti Türkçü Papa Eftim’i rahatsız etmiş olacak ki, ya girmesiyle Şişli Mezarlığı’na gömü- kalemlerin beyanları abartılıdır. Hatta “Türk dostu Eftim” ifadesine sinirle- lür. Oğlu Dr. Turgut Erenerol, II. Ef- bilimsel gerçeklerle alakasız, ideolojik nip “Ben Türk oğlu Türküm!” diye tim adıyla kilisenin başına geçer. ve duygusal yaklaşımlardır. haykırır. Lakin daha önce Kapadok- Adalet Partisi döneminde Türk Or- 128 DERİN TARİH / 2015 HAZİRAN



AKDENİZ’İN EJDERHASI Turgut Reis Gözünü neredeyse denizlerde açan, o diyar senin, bu diyar benim Osmanlı’ya zaferler kazandıran bir cengâverdi Turgut Reis. Barbaros Hayreddin Paşa’nın yoldaşı, Kanuni’nin gözdesiydi. 80 yıllık ömrünü deniz üzerinde tüketen bu kurt denizcinin yürekleri kabartan kahramanlığına kulak kabartalım. 130 DERİN TARİH / 2015 HAZİRAN

Biz Osmanlıyız YAVUZ BAHADIROĞLU DERİN TARİH İÇİN YAZDI R aviyan-ı ahbar ve nâkilan-ı âsâr ve mu- haddisin-i ruzigâr şöyle rivayet ve böy- le hikâyet ederler kim, eski zamanda Turgut isimli bir çocuk yaşarmış. Men- teşe (Muğla) sancağına bağlı, bugün Turgutreis diye bilinen Saravuloz köyünde dünyaya gelmiş. 12 yaşına erdiğinde ok ve mızrak atmada, kılıç kullanmada dillere destan olmuş. Söylentiler bazı Osmanlı komutanlarının da kulağına erişip, “12’sinde bir sabi kılıçta, okta, mızrakta bunca mahir olabilir mi?” diye hayrete düşmüşler. Bunlardan biri Turgut’u ok talimi yaparken bulmuş. Bakmış ki, yıllarını cenk meydanlarında bırakmış babayiğitler kadar mahir, hatta onlar- dan ziyade cenk sanatına düşkün bir civan. “Bize katılmak ister misin?” diye sual ettikde, Turgut- cuk heman dizini yere koyup, “Hay hay Beyim!” çekivermiş ve ordu defterine adını yazdırmış. İşi o kadar çabuk öğrenmiş ki, parmakla göste- rilen bir denizci haline gelmiş. Diğer maharetle- rinin yanına topçuluğu da ekleyince yiğitlerden bir yiğit olup sevilmiş. Bağlı bulunduğu birlikle Memlûk seferine gitmiş. Zekâsı, ataklığı, perva- sızlığıyla göz doldurmuş. Deniz Serdarı Sinan Paşa medhini duyup Kahire’de bulunduğu sırada donanmaya almış. Gel zaman git zaman şöhreti yayılmış. Güzel iş yapan herkese “Turgut gibi” demeye başlamışlar, “attığını vuruyor, vurduğunu deviriyor”. Önce bir guletin komutanlığı verilmiş, başarı- larından sonra kendi kadırgasını yapıp kaptanı ol- muş ve artık Turgut Reis olarak anılmış. Özellikle Akdeniz korsanlarının soluğunu kesmiş. Venedik topraklarına ve ticaret hatlarına yaptığı saldırılar “el aman” dedirmiş! Derken, Barbaros Hayreddin Paşa’nın dikkatini çekmeyi başarmış, Turgut Reis, “manevi serdar” bellediği Paşa’nın dâvetini alır almaz hemen ica- bet etmiş. O günden sonra Osmanlı donan- 2015 HAZİRAN / DERİN TARİH 131

masının bir parçası olup » Rütbelerin en büyüğü rütbe üstüne rütbe almış, Hayreddin Paşa’nın sağ 80 yılını denizlerde geçiren kolu olmuş. Turgut Reis Malta kuşatması sırasında bir güllenin Sicilya’daki Capo Pas- parçaladığı taşın başına isabet sero Kalesi’ni ele geçir- etmesiyle kanlar içinde yere mekle kalmamış, o hızla serildi. Bu düşüş, aslında Sicilya ve Napoli krallık- rütbelerin en büyüğü olan larını canlarından bezdir- şehitlik mertebesine yükselişin miş. Barbaros ile birlikte işaretiydi. Bu anı tasvir eden bir Adriyatik kıyılarını vur- resim. muşlar, Kandiye’yi fet- hetmiş ve “ayrılmaz ikili” ney Tunus’un “fatihi” haline gelmişler. oydu. İspanya ve İtalya sahillerini vurur, yabancı “Dragut geliyor!” gemilere nefes aldırmaz- dı. Düşman donanmaları Avrupa sahilleri “Dra- birleşip kaç kere üzerine gut” diyerek “Dragon” gitmiş fakat sonuç alama- (Ejderha) ile bütünleş- mış; her seferinde yenil- tirdikleri Turgut Reis’in mişti. korkusundan titriyorlar- dı. Korkuyla karışık hay- Avrupalı denizciler si- ranlık duyuyor ve daha hirli bir gücün onu koru- ötesi gıpta ediyorlardı. duğuna inanıyor, bu gü- Oysa kayda değer bir cün ortadan kalkması için papazlara rüşvet verip gizli ayinler eğitim almamıştı. Mera- yaptırıyorlardı. Onun başarısının gerçekten de bir sırrı vardı. kı, zekâsı, girişkenliği ve Ancak bu sırrın “sihir”le ilgisi yoktu. Sağlam bir imana sahip çabası sayesinde dikkatini çektiği Barbaros onu kısa süre bulunduğu, bunun gereği olarak olumsuz şartlar karşısında içinde kaptanlığa terfi ettirip birkaç gemi armağan etmişti. pes etmediği için başarıdan başarıya koşuyordu. Cerbe Koyu’nda dinlendiği günlerden biriydi. Andrea Do- Turgut Reis’in kendini ispatladığı asıl savaş, Preveze’dir. ria’nın oğlu Amiral Giovanni büyük bir donanmayla baskın Papa III. Paulus’un çabalarıyla bir araya gelip Cenevizli Ami- yapacaktı. Hem korkuyor, hem ilerliyordu. Donanması Cer- ral Andrea Doria’nın komutasına verilen Haçlı donanması be Limanı’na yaklaşmıştı. Hazırlıkları gözden geçirdi. Her gururla Preveze önlerine gelmiş, ancak perişan olmuş, Ami- şey hazırdı: onu gafil avlayacaktı. ral bile canını zor kurtarmıştı. Zaferde Turgut Reis’in payı Turgut Reis gemilerini karaya çekmişti. Bir kuşluk vakti büyüktü. Emrindeki gemileri müthiş bir zamanlama ile sa- nöbetçilerden biri karşısına dikildi: “Reis, bir yabancı ısrarla vaşın merkezine sürmüş ve galibiyeti kolaylaştırmıştı. Zafer- seni görmek istiyor”. “Bekletmeyin, alın” dedi. Kavruk yüz- den sonra Barbaros onu kucaklıyor, “Berhüdar olasun!” diye lü, uzun boylu biri geldi. Üstünden yorgunluk akıyordu. Yı- iltifat ediyordu. kılacak gibiydi. Nefes nefese söze girdi: “Doria’nın oğlu bu tarafa geliyor”. Turgut Reis gülümsüyordu. Doria’nın oğluna Turgut Reis’in parlayan yıldızı, Cerbe Deniz Savaşları sı- iyi bir ders verecek, bu kez Haçlıları zekâsıyla yenecekti. rasında cilâlanacaktı. Bu yüzden “Dragut geliyor” sözü, bir Giovanni, Turgut Reis’i gafil avlayacağını düşünerek ke- korku ifadesine dönüşmüştü. yiflenirken gözlerine inanamadı. Cerbe koyunda gemiden eser yoktu. Liman ve kara tarafı bomboştu. Turgut Reis’in Makam mevki sevdalısı değildi. Riyadan, gösterişten, donanması sırra kadem basmıştı. Keyfi kaçtı. Peki bu nasıl yapmacık hareketlerden nefret ederdi. Hele protokolden olabilirdi? Olmuştu işte. İnsanın kararlılığı, çabası ve dua- hiç hoşlanmazdı. Bu yüzden İstanbul’daki günleri can sı- sıyla tecelli eden ilahî rahmet sayesinde olmazlar olura dö- kıntısı içinde geçerdi. Ağır devlet protokolü içinde bunalır, nüşmüş, gemiler ikinci kez karadan yürümüştü. yapay ilişkilerden tiksinir, övgülere ilgisiz kalırdı. Solukla- nabildiği tek yer engin denizlerdi ve sadece denize açıldı- ğında mutlu olurdu. Bağrını rüzgâra verip derin bir nefes alır, “Karada soluğum daralıyor” diye yakınırdı. Artık Turgut Reis’in üssü, büyük gayretlerle fethettiği Tunus’un güneyindeki Cerbe Adası’ydı. Zaten bütün Gü- 132 DERİN TARİH / 2015 HAZİRAN

Biz Osmanlıyız Gemiler ikinci kez karadan yürüdü Kanuni, Fransa Kralı II. Henry (vaktiyle Alman esaretinden kendisini kurtarması için Kanuni’den yardım isteyen Franço- Bunu ilk deneyen Fatih Sultan Mehmed idi. O gün Os- is’nın oğlu) ile yaptığı ittifak kapsamında Turgut Reis komu- manlı donanmasını Haliç’te gören Doğu Romalıların düştü- tasındaki Osmanlı donanmasını İtalya’ya gönderdi. Sinan ğü şaşkınlığa şimdi Amiral ile adamları düşmüş, akıllarına Paşa’nın emrindeki diğer donanmayla buluşup Papalık ile sığdıramadıkları olayı yorumluyorlardı: “Bu herif sihirbaz, Napoli Krallığı’nın elindeki topraklara saldırdılar ve kıyıdaki gemileriyle birlikte uçmuş! Sihirbaz değil şeytanın ta kendi- bütün şehirleri vurdular. Bunun üzerine Andrea Doria komu- si; Meryem Ana’mız hepimizi korusun!” tasında harekete geçen Ceneviz Donanması’na Ponza Deniz Savaşı’nda ağır bir yenilgi tattırdılar. Giovanni baskına gelmişken saldırıya uğramış, üzerleri- ne gülle yağmaya başlamıştı. Donanması denize gömüldü. Malta Seferi’ne çıktığında Turgut Reis 80 yaşındaydı. Kendisi ise tıpkı babası Andera Doria’nın Preveze’de yaptığı Bir pazartesi sabahı koca Reis’le Mustafa Paşa yeni açılan gibi son anda kaçtı. Anladılar ki, Turgut Reis o gece Fatihvari siperleri geziyorlardı. St. Angelo Kalesi’nden atılan gülle ka- bir hamleyle gemilerini yağlı kızaklar üzerinde karadan yü- yalara çarpıp parçalandı. Büyük bir taş parçası Turgut Reis’in rütmüş, tepenin arkasından denize indirip baskın vermişti. başına geldi. Kanlar içinde yere yıkıldı. Kendini kaybetti. Üç dört gün çadırında sayıkladı durdu. Barbaros Hakk’ın rahmetine kavuşunca Turgut Reis Ak- Yaralandığının dördüncü günü ruhunu Rahman’a teslim deniz donanmasının başına getirildi. 1547 Temmuz’unda edip rütbelerin en büyüğü olan şehitlik mertebesine ulaştı. 23 kadırgayla Malta’yı vurdu. Ardından Sicilya ve Korsika Cenazesi, beş kadırganın refakatinde Trablusgarp’a götürü- üzerine yürüdü. Ertesi yıl kendisine Cezayir Beylerbeyli- lüp adını taşıyan caminin yanına defnedildi. Sonra üstüne bir ği verildi. Aynı yıl İtalya seferine çıkıp Napoli’ye saldırdı. türbe yapıldı. Bir kaç sene sonra Tunus kıyılarını ele geçirip Sardunya ve Onu rahmet ve minnetle anarken, Türkiye’yi AB’den dış- İspanya sahillerini yağmaladı. Kanuni’nin dâvetiyle İstan- lamaya çalışan Fransa’ya, küçük bir not iletmek istiyoruz. bul’a gelerek huzura çıktı. Emrine 112 kadırga ile 12 bin Ey Fransa! Hani bir zamanlar dindaşın İspanya seni teh- yeniçeri verildi. dit ederkenKanuni’ye sığınmıştın. Şefkatli Sultan yalvarışı- na dayanamayıp sizi korumak üzere bir donanma gönder- Padişah tarafından sırtı sıvazlandı ve “Göreyim seni, Hay- mişti. İşte o donanmanın başında Turgut Reis vardı. Biz de reddin Paşa’nın yokluğunu hissettirme” denildi. O hızla Ve- onun torunlarıyız! nedik topraklarını tarumar etti. Trablus’a rota tuttu. Malta Şövalyeleri’nin denetiminde bulunan şehri fethetti. Kanuni tarafından bir kez daha ödüllendirildi. 1553’de » Adına yakışır bir cami 1565’te şehit olan Turgut Reis Trablusgarp’ta adına yapılan caminin yanına defnedildi. Kabri üzerine daha sonra bir türbe de yapıldı. Üstte Barbaros Hayreddin Paşa’nın Sami Boyer tarafından yapılmış tablosu. 2015 HAZİRAN / DERİN TARİH 133

Derin Kitap eSPMirdyoaifİ[email protected], KİidslitmeaErniiMbBnöutallÂüTrmiichLaü.crÖeÖotğmÜKrentiEivmerÜsiyteessii,. İ.İ.B.F. VCMDüAüAczrnAaaetydğzroabeempdraNClbeleayaacndddyaöıAAicnklnianllyaeınAalrdme.dıa,NAyoiknnaAlüuZdrandledTtaıüüDomdBrrlEoüakudlklyluıüurülA.leğuRAHMüAyzenunüemüN.asrblBnBdüdauoimeysnltucBauiAaknhonÖnlllaalaşeılleyrknYvıvıınTengyikıaaühnlbezCaepeErayneelnsröyirciyAaaşrıenağkbtneımiinlğamhNeüid,anelıMlkn.zleea,idrlliîinredtzblrmalAkdmömiaaıirreiuükrcnrr.şauünsşllıldTEiiAlafyteinhhevnuüavreacaçkaalçmaneimtnraeısfilştkkbksrılaiekaesaueyluitezsnbokennağırdnınnaenardiıdniaiundsaeadacits.areimıMnulzkkezcıamiazaBrdelia.nthl.şeaouriezbheMb-ğİal!iisionlşiemyakaışoeemBrtşialmnckşlyluukeleuçeeablaaeaiıîlrnuı.dnnlrsseltliiyayıMBaydmiiaoîlflvanyzaıglgnuceıkddlaemepüğiaçealcımloülersgmımecld,iğubiüğalım.aevnhueadkıulleraıdiayıiıeitieAarrCk,zrktferaaırmdnn.aasnı1ludırhmieıedpBsdl9şksymseaıayeiööt2atogalk.rvvyialanlvh3ryliBeetıdgıazdbaaeeroudaöeverısuai-lşdmrmsirBanoeymı-nlbğukiişl-naoryiıuaeimbtei.nkrlre-ı-r-i-abütrîsirıİJİİİosbsnlthrsaaaanmnhnboLiYmuf.oaElb,yKsiı2p,na0oll1ıasn5irt,ı.o,hcsÜgbHduBdbiağbiGnieeiuasdlzarikeekğoepklüennairadlymidrznhEHMenbrggsletaui.eenerıeeğ:ieeiiadRintn’mbtclskiillyMnlmdaeınuneladiiilğîlendlmdfeArbsriaiemeıaneMmr,leiiynıiktrselayikrhakiylyyiaitHülseSşovaabüaKapüaidtcohaneulztyeAkiozeaeiAMrtrdriaornlşümteauzdçs?gengnekamaüttnekneeucMadKnieâilğrseldlulaeiğdlelesumbleiıtkoaer,ğülnilğioÖrareeymnsnsİi,imkiltkyrzüskukeşTndudbaictak.(ılrüo-eamae.şlayalaKaye,eu,verntynhznndncanı1keaşUrlıkiyialafa9dbımnıSldl.Kaenğokkr6ueaeedasBdâııalutli6nhshnnsısvaıehliulsvll)ael…saiaıırlyıidinanAeır“ıyşrlyagAbü-iitdeıayneykamöa’kizEvveörntzıloktstaeçegaekrrieıstıMcatrzmlilniseesınaelkherîzeıdleriiarzneıı”lmçadmeCrk.szl’iriirdieilıAdainndyiaanehascra-meelttkkışaiîaenı-ina- 134 DERİN TARİH / 2015 HAZİRAN

bmnşçbAmbakkkbonvsBıiileleiieaaeoeuzvclıurreeeylllnnzleaiYİKKggıksşşd’ş“drnarknmnıeeuıeeıtbitHiikölsazlcelkvenddniıuaıednekı1aalğidkşeeliacBerlktez9eonlaiunasaiiaasralom2gdçrnMotses.trdşardi3ölseıldeyrdhbAneesi,aiiu,zGiğdkezllıaAaçbrnAl’ı.üoçinaikrkayynîndnnnyzıksişKraauaMruıbüatiekaluatplnnbameenivçrlşasüy”aıkfleulbaıeırnpiksıukmcsBdımkabakükraimaiatçnaiy’kaıraryonsdyaBsıCkkucaşdişayklonaeiealüaunzitzküahgnılfjyınşzkğ’ems.’oa.tğöva,yltyoka’ııadnAıüeslmeysnrahrğdkrrteükıenuaieüııgıluhgip.mtrrmakelnröpsriüâr.glLsrmrdlaiidraakıLiürıauoyiyrezüyşğarşüüisinzeepal-omaişlmınabtantt,-dtntsnf-ranuiaeAeeed,.uklynnar-i--, BoobİttBdiDnysld4zBAhçüsaıeaa8lreiuaeaıurzıtidsymzfadrşnvırkiyerBadnrekudipdıelirüGş,rşaaieTygruığaabbklyeAmnşatüüeeiArnummaaatvedzbaltrneriş”ynlaeneikanüvdbadbıdecB’rkt’bclniairüımaeaynalıeıanyeânaianrnnirşnlldneklnmAdi.şaeviııeçklBa’nmkn,psAasMuasyattakıoisamoyneernbşkdsabaiialBsarmtltişacslaaıuelsıleaHzk’eıe’iıl.aiyı.lmnnddulyağyivğıokmyeaMkyraeima’işiışraleiıknio,nd“mnvükanBpktaislrB“meeedarçeeıadtoddB“iisalvideerşkrMnarmıuıntascd.dşmğeiüeazkuu.natgSiomiııktnşaıHraünçşceaoes,dvK.mı,stikçutbepdŞeüıMMSuıaACiBomılzialeynonalzkulabuaeüvınheaerkiüldredksakmbzsaanı-.an”nıen-ü”üşayiğkl-e-dll’eıııaa-rs.i DveCbmkdyzymkTİttrİAVvhh4ABdHnvddpddevMAzseaialdeeoeeiüuaöaıaüeaeeeıeaaennznmamiyhkmünüamtnkzirhmrkkryldlmşey“TMaadİhümAyipinlllsliskamvzlâemriaibsTiiraiddüe2ışelazeaarylrnflsyaimbüniirttüaühAeurbeaoo3lurtyTnmy’lyıeükeliaavabryiionldkmnPrrir.llızeünsbemmyi,hîsRuşBıldreyuuküiktpreeiiactGessirtleanHAıMahyaycdeoea-llnrebnzierrışiakiittfişrdmuaüryaleeezziyznueaalaaeldaeriivivvikçüsaHuremoBnerntikeynsklanvmlnlekoeieüamüolnvfıiHlrcaaliarefladaünlınedg,CdrauriaelvlMsaeıkbaarnkBbttayayam.eirvüdnöCaearıedıkreurdiaeknvüderBailzşTrBdnedüeulmztindıirneeayimıtdyıaikenknarHenadüavdüeyeytnsnsiatldzceekeaddıonabniük1eadalleıurşaiüeşAanahabdasnitüngllkaalklrna,9müe’işcrğçnlrmcüılndanezçaiuzeemrezhıetiaAni2leieeşncemkunzriepekeşoürıc,sİarlrriğğgdş0iaaTkrilizssegarriabniai,şeipinszğdiminrridlmüaiyeyaebanndranttmangcibssaliMTülldıısdliseneeerrzeArmnalaaıeere.taelmi.ielüeamnbğİkstaandmıayuaürdnvi;omABzcn1BVnmriartrtırial-ıücirmgkAeıesl,eaeşhueavneekngozedCHykuıaamıtnsivtrhîastekkrşanndkakinullaealcünirileinbeidleeşdedebiti.,şankaitaaıtadiiimaimşoem’aal4ydbMernatlzedlalsgVfnrEıdnlemdloiyvaiaylnnees0tanubndıe.eü.evasanoiae’mlaoiğitc-trıyıüysiğueyakakTrezdaslmmrd1-nalnsrıhe1uia-çuansa-eaneltlnıdı!n4üeateğir’krrmliıteaı-z-’şflz-l--ııi-ı--- »dMdaeiKylsltaîaeMnrkdıüşvemceşarladeisğneınilnAeın’zbyereeerlcbsgamaenysîcuikaangyöTdnüı.ürkldleerninin 2015 HAZİRAN / DERİN TARİH 135

Derin Kitap mBmdh3meaemieelnslarbyakihllboleaayun-tsğıoimıync6’dnlaeaİyrars,uiü,BmyMbzbierlaaüsebiininslintnakcBoemiapernBmuyleaaıbrnaSnkelhaemüdKksikuİaıorsşierbmt,tkieıAck.intetlVröiemayerszüei’bafun lvdleiiheesnisveeEmilmlmeueitzmlrliüeleeüivrysivbbef-seiüatalrbhyyemıüienimskasıitnnnmibrdhilherüeatatvzimfvekreebemınmtaa-aliitdsdılvtfieıieervnk.tlelimeytabr-ahiu- - omnv“ayfhtmd3vylmtylBmyiaeua3raaaeaeleareeyalrzaeuatattt’sorkdtaİnibmvünıııulkırushşklrrrükiuttiieimızylbsıııhaceaninAa’eamllladydyudmKramabtkt”raindleeorveinnalıaioetdnmeea-İnikıeantıdebmnenşıdmpmiHlduğtBituauzMuyalgioyamıııiizicdarlçel.feinrrtilerneüulıia.kaçueeacObyaeizmaddssnivrCzesüülkinksasTi-3iaianyazıei’ğzisalvmdaüğzriznneaiamtgibildeddreirbsanmzaihneianiymiktbıadniinasim.brirsnaayarzaieler.’meBıkarakaheamnİancıbkvranrnabtnkKunedüvıuiAu-enarıguknirıakot,eanzdbzçznnkiaHmbmalbaakeayltbfdhaadziehaaieaaştzaeyiadeifemaedılhnlryşettr-amveaoylbieıekererksMiİrurakellrnsiaelniaııaiuaytylatBiaezlmültıignyğ--aifesbv-tnnadisyiiaaıinveiiklaainezzrim--nüz-e syvieüA’B1Clb-0aeedkmmTüüelrişayiArnseziidtn.e”-ii-rribH.Saaayyncriaiyn1y3Me39Raleiyise-iNSaaznıir-ı TŞAANHISDİYIĞEITMLER ÇdİLrkçİdkÜklKktYrPnkNöbö(y“gmbkdmdb2enrsauaı.ıairnğeıaaaeüaiaaaoeaçeekrzl0işsaakselymEşğznrrznrlyğimvüelindnKİ.ıaa1abzylstueinlılpıallnnsuem”lunkİeneıüskndnaica5.tiılipnckMiomtdal-nnmdinaecmvönrehl,NckuyalmoldiöhokaaYvlüt,ieuidiğinüe3apiüm.süğnrgzıuetlbçdeoaakrbsrleryrmasc3iiıvAleuiefarlyilüü,uaek,tdkoilnüıiribiif3imnntsüokİnısneİnbnsynbacuakışöoğaensdıbeiiğçmvudelikt,ssmlue,rakkşbgSeüvkanövrlalaiıbealuiaonemşak-nosökaaeınsemeznagecçmİeyenumrrerriayhseusiarolaneleeskkfİayeiıieulrtsıeyiesaolibşlançen’lİamO.enkialıermemnadnsshmadfiblz)ernirmaadErinyonela.rkxkiiuıaaeüreiiamlbkığeeusiib,ztıçrf.ıtrvnKThiçrçmrşpainkoibdıügiziiökşldahtrto”iü!ymena:sialo.rsm(aşeaueeraamiaeieSvklrr2rdçi.khEznslnğsmlnıllta.felkrıaeiaiineiBi1mıiteis,eoaesntrEdtnUnyğlçşuKlkmbeglanom.rreedebakıiedeosicinğrleoeşıatloYdvşyymeineeeyreenarihıemoyukaçtlnioilüiünv’ar.rs,rıvdıseyieiaele)eikasnurliİketkzyYaeeşşabaoefnlrnooa“ttmablnyu’o.euymesirrka-kitbe-sılndmssıJiçe.rsrslnrlnanlrloehaiauaeoeileauldıbsnisdtaslen,hrlrnfki-aıİzyeiii,r,nöa-nrnnn..ça----- orgsrmYicaayDsaCubMdsçdmomyKHTnbimYödaMkHrEzloaıuöoeıüeeeeutlnrilğlğiiıaıeneiiaelakıbndmzyrrahuumieeüçmeyzğnptmmrarlkdprrazhtytlo1Aassçieukvcaiumttmacdleuiıyauüianb.esihoeııttaakşit9lerecz’asklz.prnn“aibnceiaadürkm.ttuesyanasee..eıasutÇ9ğkeBd,k’ıağ,odmAlltaainfaıeeNHhtyyştsvyrciiygtr0trnuaeıuEöeeğbbeanllamire.mbd.lbaıioaiiaiehBi’ib’tlraldgztrpı,ksşEklpooşgtHççleSrıaadmPatkyüıli“ueartaaein.atadiüvıiraaitkvvpaeetşHlyıyadtirneibsTvkntılmnik.nksaltkğ.tnı.uokr’’kıcGvhceıelüHadaşiıieuüaZekiıoüllkK.rbirkaıedn.failıauşsiaıngblsrkazrd’yn.GanaBanzGzMdkSa.rniidnidsiıdmatizTaevrinime’ryrrııçzNaaiuhzsiaormiigeluB’re.uıulei,rdzannugeaboesKt.k,afaadedşabkRÇ’üayivlln,nkrıtsYardtlaHdrzarüiüayrmnnymaareEaiosöuaircıonagt.ut.aınodmkrşirüe’ot’ıaaavktinlcOetşmrdrynsBmknealkspm,açüsieogayaksllzemletiybte,uouvdeipliataiaçsaYban.ıindsainbiribrgtaemdnaapınanzyitylElmaseEreig,eeainrnadıaıa,okpieekmrhüdietıtuamlgnzHclnmrnliilgSnkDçaıraçu’iyrivHeultmgzrseeçiluicaraoikltgaiıaoytçaineasna’ez’yigsebk”ışdtbidaalai-arllraiüüçirkevkgçcbtkak’-as.temknndaaâninebzpeealmtkm,m”aolkyzy.ödaiçthrasiikeny’nnyevırdızsesıulış-ıkrtımrrbeilaadieaetaröervigatvludütabş’şbiealıaltriusyiiykegltybekenteehziyrızs.ıesmiic!,iuiyt.ıdrleipteırcDgi-anmyneamOzsnıFlikneüariakmuı!u,yiğıbşıes.,eşnr.elslııiklauitannızeazlr-ii-ı-ı. 136 DERİN TARİH / 2015 HAZİRAN



Vitrindekiler dumanı üstünde KAHVE BAHANE, MEDENİYET ŞAHANE YURTTAŞLAR - FRANSIZ DEVRIMININ IÇERDEN TARIHI TÜRK KAHVESİ kahve, kökleri Habeşistan ve titriyor. Hekimlikte kahvenin Kemalettin Kuzucu - M. Sabri Koz Yemen’e uzansa da, oralarda yeri de atlanmamış: “Kahvenin Simon Schama, Alfa Yayıncılık, değil de keyfimize düşkün faydası itidal ile kaimdir. 910 sayfa, 39¨ YKY, İstanbul, 2015, 387 sayfa, 50¨ olmamız hasebiyle olsa İtidal kaybedilince kahve gerek, Osmanlı topraklarında hâzım olacağı yerde mide TARIHÇILIK ZOR ZANAAT Çanağı beyaz, çorbası kara, meşhur olmuş. Tadı da adı da ağrıları husule getirir, kalbi Salih Özbaran, Tarihçi fırtı kırk para. Buldunuz mu? dillere destan Türk kahvesi, takviye edeceği yerde Kitapevi, 208 sayfa, 22¨ Biraz kopya verelim o halde: 40 18. yüzyılda Avrupalılar filtre çarpıntı doğurur, uyuşukluğu yıl hatırı var deriz ama aslında kahveyi bulana dek Batı izale edeceği yerde insanın EMPERYALIZM, EVANJELIZM 500 yıl. Bulmakla kalmayıp aristokratlarının da baş içeceği uykusunu da kaybettirir.” VE OSMANLI ERMENILERI ağzınız bile sulandı kesin. Türk imiş üstelik. Başta birini paylaştığımız kahvesinin bu topraklardaki kahveli bilmeceler, Türk Jeremy Salt, Tarih&Kuram muazzam mazisine renkli Kitapta kahve kahvesi sözlüğü, geleneksel Yayınları, 215 sayfa, 15¨ fotoğraf ve gravürler eşliğinde yasaklarından Osmanlı’dan Türk tiyatrosunda kahve tadımlık bir seyahat vaat eden Cumhuriyet’e kahve ticareti de kitaba misafir olmuş. Ya ALMANYA, RUSYA VE bir kitap uğradı raflarımıza. ve yolsuzluklarına, Osmanlı kahve falı? Kahve Telvesiyle TÜRKIYE’DE ETNISITE Eh, söz konusu kahve olunca kahvehanelerinden Türk REJIMLERI VE MILLIYET, anında kokusunu aldık tabii. masallarına sinen kokusuna Keşf-i İstikbal kitapçığında Ve kısık ateşte telveyi karıştırır kadar Türk kahvesine dair bulunan tabaktaki Şener Aktürk, Bilgi gibi başladık yavaş yavaş akla gelen (ve 40 yıl telveyi yorumlama Üniversitesi Yayınları, karıştırmaya. Öğrendik ki düşünsek gelmeyecek levhasını bilhassa olan) hemen her incelemenizi tavsiye 342 sayfa, 35¨ bahis kendine yer ederiz. Türk Kahvesi bulmuş. Yemen Kültürü ve Araştırmaları tekelinin kırılması Derneği’nin destek karşısında kahve verdiği kitap, tarımını geliştirme kuşe kağıdı girişimleri bizi ve çantada kahvenin zirai taşımaya cephesiyle elverişli boyutuyla buluştururken, hem evde, hem de sayfalar sonra gezmekte kahve kahveli türküler keyfinize yudum yudum gönül telimiz eşlik edebilir. OSMANLI’DA AHLAK TERBİYESİ SON DÖNEM OSMANLI AHLÂK ve Ahlâk Terbiyesi konulu ahlak literatürüne katkıda EMIR TIMUR TERBİYECİLERİ VE ÂHLAK TERBİYESİ ilmî toplantıya katılamadım bulunan meşhur isimler YILDIRIM BAYEZID, diye üzülmeyin. Tebliğ oluşturuyor. Satır aralarında Tarkan Suçıkar, Kripto Yayınları, Editör: M. Faruk Bayraktar metinleri neşredildi ise tütünü terk etmenin çünkü. Tebliğ başlıklarını çarelerinden çocuk eğitimi ve 319 sayfa, 12.5¨ Ensar Neşriyat, 2015, 343 sayfa, 20¨ Ahmed Midhat Efendi’den terbiyesine, ev yönetiminden Kınalızâde Ali Efendi’ye, erdem ve rezilet tasnifine 6-7 Aralık 2014 tarihlerinde Hüseyin Remzi Miralay’dan Osmanlı ahlak sisteminin Düzce Üniversitesi İlahiyat Ali Kemâl İkdamcı’ya kadar derinliklerine dalmaya hazır Fakültesi’nde gerçekleştirilen son Osmanlı döneminde olun diyoruz. Son Dönem Ahlâk Terbiyecileri 138 DERİN TARİH / 2015 HAZİRAN

KEMAL H. KARPAT TÜM KİTAPLARIYLA TİMAŞ TARİH’TE… “Dünya tarihi neden Osmanlı tarihi olmadan eksik kalır?” Osmanlı ve Dünya, Osmanlı Devleti’nin dünya tarihindeki yerini olduğu kadar, modern tarihin oluşumundaki rolünü de ortaya çıkarmaya yönelik ilk girişimlerden biri... Başta, bu kitabın yayına hazırlanmasında emeği geçen ve yurtdışında Osmanlı tarihi çalışmaları ile sağladığı katkılar aşikâr olan Kemal Karpat olmak üzere, Halil İnalcık, Stanford J. Shaw, Arnold Toynbee, William McNeil, Albert Hourani, Charles Issawi’nin kalemiyle Osmanlı tarihi ve dünya ile ilişkilerine dışarıdan bir bakış… YENİ

Vitrindekiler CİHAN HARBİ’NİN KUMAŞTAN TANIKLARI GELENİ ÇOK, GİDENİ YOK: İSTANBUL DÜNYA SAVAŞI’NDA kol boylarının abdest alma malzemesi, hangi coğrafya İSTANBUL BİR KERVANSARAY (MI?) TÜRK ASKERÎ KIYAFETLERİ kolaylığı için yırtmaçlı olarak ve iklim koşulları için elverişli GÖÇ YAZILARI dikildiğini? Savaş öncesinde olduğu, eşlik eden teçhizat Tunca Örses - Necmettin Özçelik askerî kıyafetleri ile fotoğraf hakkında da önemli bilgiler Sema Erder stüdyolarında poz verenlerin sunulmuş. Sadece bu kadar mı? Denizler Kitapevi, 2014, 232 sayfa, 95 ¨ cephedeki serüvenleri nasıldı Giysiler kadar onları giyenlerin Bilgi Üniversitesi Yay., 2015, 419 sayfa, 40 ¨ acaba? Yüzlerindeki o tebessüm gönül iklimi de sayfalara Osmanlı askerlerine 1. ve heyecan silinmiş midir yerleşmiş adeta. Kumaş Ülke içi ve sınır ötesi göç Dünya Savaşı cephelerinde dersiniz? Rafların taze misafiri parçalarına sinen kahraman ruh hareketleri Türkiye tarihinde askerî forma verilemediği ve bu soruları cevaplamaya cümle cümle eşlik ediyor size. toplumsal, ekonomik ve askerlerin haki renge boyanmış amade. demografik açıdan önemli iç çamaşırları ile savaşmak Kaynakçaya değinmeden değişim ve dönüşümlere zorunda kaldığını biliyor 1. Dünya Savaşı’nda geçmek olmaz çünkü piyasada yol açtı. Türkiye’nin göçler muydunuz? Peki, Osmanlı Osmanlı askerlerinin kullandığı baskısı bulunmayan pek çok açısından geçmişini ve subay ve er ceketlerinin kıyafetler, ilk kez yayınlanan kitaba rastladık bu listede. Uzun bunların neticelerini masaya fotoğraf ve çizimlerle sunulmuş ve meşakkatli bir çalışmanın yatıran önemli bir kitap okuyucuya. Galiçya, Sarıkamış, mahsulü ile karşı karşıyasınız, vitrinlerin yeni sakinlerinden. Irak, Çanakkale, Filistin ve bilesiniz. Ancak keşke Osmanlı’nın Balkanlardan Kafkasya’ya kadar Cihan kaynakların basım tarihlerine çekilmesiyle başlayan büyük Harbi’nde Mehmetçiğin yer verilseydi, bu şekilde göç dalgalarının İstanbul dahil şehadet şerbetini içtiği bütün eserlerin izini sürebilirdik. pek çok şehrin demografik cephelerde, onun en yakın Yine de baskı kalitesi ve özel yapısını değiştirdiğini yoldaşı olan kıyafetlerle arşivlerden derlenen görsellerle vurgulayan kitap, Kafkaslardan tanışmamak olmazdı zaten. kitap askerî tarih meraklılarının yapılan göçlerin ve nüfus pek çok sorusuna cevap mübadelelerinin neticelerini Kitabı kuru bir kostüm verecek gibi görünüyor. inceliyor. albümü sanmayın. Kıyafetlerin Kitaba göre kültürel çeşitliliğe Asr-ı saadetten, yani Hz. Peygamber’in (sav) vefatından sonra katkıda bulunsa da nüfus hareketleri şehircilik, ekonomik KABİLEDEN başlayan hilâfet dönemi, tartışmalı hadiseler ve Müslümanlar ve sosyolojik açıdan büyük İMPARATORLUĞA arasında baş gösteren çatışmalar dolayısıyla hassaten problemleri de beraberinde “DEVR-İ HİLÂFET” incelenmeye muhtaç. Bunun bilinciyle kalemi eline alan Prof. getirdi. Bunlara Anadolu’nun doğusundan yapılan göçler Demircan, Râşid Halifeler döneminde Hz. Muhammed’in (sav) de eklenince özellikle İstanbul hatırasının çok canlı olduğunu, bu yüzden bu dönemde onun modern bir kervansaraya dönüştü. Birçok medeniyetin izinden gitme ve onun yaklaşımına göre davranma kaygısının mirası, dünya tarihinin gözbebeği olan bu şehir devası öne çıktığını belirtiyor. Bütün sıkıntılara rağmen Araplar, Hz. mahfuz dertlere gark oldu. Türkiye’de göçlerin sosyolojik Peygamber’den sonra, özellikle Hz. Ebubekir (ra) döneminde etkilerini merak edenler, doğru adrestesiniz. başlatılan fetih hareketlerini devam ettirmiş ve Hz. Ömer (ra) döneminde, birçok farklı milletin yaşadığı büyük bir coğrafyayı yönetir olmuştu. Fetihlerden elde edilen ganimetlerle yeni bir ekonomik sistemin teşekkülünü de unutmamak gerek. Kabileden İmparatorluğa uzanan bu yolculuğa okuru adım adım şahit eden eser, süreci kritik etmekten ziyade özgün bir tasvirini yapmayı yeğliyor. İlk halifeler döneminde yönetim ve organları nasıl belirlendi? Değişen coğrafi şartlar itibariyle hukuk, sosyal hayat ve siyasî yapılanma nasıl şekillendi? Ekonomik getirilerin artmasıyla ortaya çıkan yeni sorunlara hangi mekanizmalarla çözümler üretildi? Vahiy diğer toplumlara nasıl ulaştırıldı? İslam RÂŞİD HALİFELER tarihinin en mühim dönemlerinden biri olan devr-i hilâfetin Adnan Demircan kritik sorularına cevap arayanlar, sizi Demircan Hoca’nın Beyan Yayınları, 2015, 160 sayfa, 10 ¨ hakikatşinas kaleminin velud mahsulüne davet ediyoruz. 140 DERİN TARİH / 2015 HAZİRAN



Hediyeli Bulmaca e-mail: [email protected] SOLDAN SAĞA: Mayıs ayının çözümü. 17- Teras - Bir pamuk cinsi. 18- Yunan mi- 1- Resimdeki yazar - Bu yazarın bir romanı. tolojisinde savaş tanrısı - İstanbul’da tarihi - Yapmacıklı davranış - Güreşte bir oyun. 7- bir semt - Sanat. 19- Neonun sumgesi - Fikir, 2- Bilginler - Kitab-ı Bahriye yazarı, haritala- Yabancı bir haber ajansı (kısaltma) - Avustur- düşünce - Bir bağlaç. 20- Valide - Sorulan şey- ya internet kodu - Mekke’deki kutsal mekan. ler. 21- İlk insan - Hz. Nuh’un oğlu Sam’dan rıyla ünlü Türk denizci - Malatya’nın bir il- 8- Hz. Muhammed’in Mekke’den Medine’ye türediklerine inanılan beyaz ırkın bir kolu. çesi. 3- Hint prensi - Fildişi Sahilleri internet göç etmesi - Lityumun simgesi - Rütbesiz as- 22- Resimdeki yazarın bir romanı. kodu - Fransa Ulusal Araştırma Ajansı (kısalt- ker. 9- Gözün renkli bölümü- ‘….. Atlı’ (Ünlü ma) - İsviçre’de bir ırmak. 4- Tek sıra elmas- bir bestecimiz). 10- Endonezya plaka işare- Bulmacanın doğru çözümünü kimlik, adres tan gerdanlık - Karadeniz Ekonomik İşbirliği ti - Duadan sonra söylenir. 11- Eski Mısır’da ve telefon bilgileriyle 20 Haziran tarihine Konseyi (kısaltma) - İsyankar - Aldatma işi, güneş tanrısı - İtalya’da bir kent. 12- Nitelik kadar dergimize ulaştıran 5 okurumuza hile. 5- Mısır Firavunu II. Ramses ile Hitit yönünden eşit - Hayvanlara vurulan damga. Nesil Yayınları’ndan İnancın Zaferi Çanakkale Kralı III. Hattuşili arasında imzalanmış barış 13- İrlandalıların ülkelerine verdikleri ad - kitabını hediye ediyoruz. antlaşması - Bir tür cetvel - Baştaki kıllar - Öğüt, ibret. 14- Ve Saire (kısaltma) - Bir gıda Adres: Derin Tarih Dergisi Torun sahibi erkek. 6- Yozgat’ta, M.Ö. 4 bin’e maddesi. 15- Ermiş, evliya - En kısa zaman Yenidoğan Mah. Kızılay Sok. kadar geriye giden yerleşim birimi - Aylak süresi. 16- Hal, tavır - Tarihte bir Türk boyu. No: 39 Bayrampaşa - İstanbul - Ekvador internet kodu. 7- Üflemeli bir çal- [email protected] gı - Satrançta özel bir hareket - Kiloamper (kısaltma) - Bir tembih sözü. 8- İlave - Değerli bir taş - Üç Silahşorlardan biri. 9- Niue Adası internet kodu - Genişlik - Bedelsiz, ücretsiz - Hıristiyan mabedi. 10- Cengiz Han’ın annesi - Vedia, inam - Uzaklık anlatır - Asya’da tari- hi bir medeniyet. 11- Sınır nişanı - Buyruk - Laos internet kodu - Babanın kız kardeşi, hala.12- Resimdeki yazarın bir romanı. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1- Resimdeki yazarın bir romanı. 2- Bir göz rengi - Bol ağaç ve çiçekli büyük bahçe - Mil- let. 3- Osmanlı’da 20 kuruş değerinde gümüş sikke - İsviçre’de bir kanton. 4- Fakat, lakin - Partner - Kıyı. 5- Lantanın simgesi - Osman- lı’da bir vergi - Bir soru sözü. 6- Namuslu 142 DERİN TARİH / 2015 HAZİRAN

5BSJIJZMF CVHàOàZMF\"WSVQBZ‘CJ[JN CJSQBSÎBN‘[ZBQBO\"OBEPMVJOTBO‘O‘OIJLBZFTJ  ZJOF\"OBEPMVFWMBE‘CJSTFZZBI‘OLBMFNJOEFO ÚLà[àOÎFLFNFEJǘJ&ǘSJNJOBSFEFO ±FSLF[&UIFNJOFNJSFSJOF ,ÚZàOà ZVSEVOVC‘SBL‘QHÚÎFEFOMFSEFO \"WSVQBEBEPǘVQCàZàZFO5àSLHFOÎMFSJOF \"WSVQBO‘OUBǵ‘OB UPQSBǘ‘OB UBSJIJOFTJONJǵ 5àSLJ[MFSJTJ[MFSJCFLMJZPS 200 sayfa / 13,5x20 cm #VLJUBQMB5F[IJQTBOBU‘ LVMMBO‘MBONPUJøFS LPNQP[JTZPOUBTBS‘NMBS‘WF Ú[FMMJLMFSJ ÎJ[JNMFSJ LVMMBO‘NBMBOMBS‘ NBM[FNFMFSJ JMFEFUBZM‘PMBSBLFMFBM‘O‘ZPS\"ZS‘DB5àSLTBOBU‘O‘O UBSJIJWFUFPSJLCJSJLJNJCJSCàUàOPMBSBLFMFBM‘O‘Q EJǘFSZB[NBLJUBQTBOBUMBS‘WFTàTMFNFTBOBUMBS‘O‘O VZHVMBOE‘ǘ‘CBǵM‘DBTBOBUEBMMBS‘EBUBO‘U‘M‘ZPS ±J[JNMFS ǵFNBMBS SFOLMJSFTJNMFSMFEFTUFLMFOFO LJUBQ UFPSJLWFVZHVMBNBPMBSBLTBOBUMB JMHJMFOFOMFSJÎJOCJSCBǵWVSVLBZOBǘ‘PMBDBL 352 sayfa / 17x24 cm ZB[JHFODPNGBDFCPPLDPNZB[JHFOUXJUUFSDPNZB[JHFO

Çizgisel Tarih HASAN AYCIN [email protected]





‫(‪ 1436 )2015‬رمضان امساكيهسي‬ ‫درگيسنڭ هديهسيدر‬ ‫كيم الله تعالي يولنده  بر گون اوروج طوتسه ‪،‬‬ ‫الله اونڭله  آتش آراسنه ‪ ،‬گنيشلگي سما ايله  ارض‬ ‫آراسني طوتان بر خندق قيلار‪.‬‬ ‫ترمذي‪ ،‬جهاد ‪)١٦٢٤( ،٣‬‬ ‫استانبول آنقره ازمير آطنه دياربكر طرابزون‬ ‫‪ .‬كون ميلادي امساك آقشام امساك آقشام امساك آقشام امساك آقشام امساك آقشام امساك آقشام‬ ‫‪ ١‬پنجشنبه ‪٢0:05 0٢:٣9 ١9:5٣ 0٢:59 ٢0:09 0٣:٢٤ ٢0:٤٦ 0٣:٤8 ٢0:٢8 0٣:١5 ٢0:٤8 0٣:٢٢ ١8.0٦‬‬ ‫‪ ٢‬جمعه ‪٢0:05 0٢:٣9 ١9:5٣ 0٢:59 ٢0:١0 0٣:٢5 ٢0:٤7 0٣:٤8 ٢0:٢9 0٣:١5 ٢0:٤8 0٣:٢٢ ١9.0٦‬‬ ‫‪ ٣‬جمعهايرتهسي ‪٢0:05 0٢:٣9 ١9:5٣ 0٢:59 ٢0:١0 0٣:٢5 ٢0:٤7 0٣:٤8 ٢0:٢9 0٣:١5 ٢0:٤8 0٣:٢٢ ٢0.0٦‬‬ ‫‪ ٤‬پازار ‪٢0:05 0٢:٤0 ١9:5٣ 0٣:00 ٢0:١0 0٣:٢5 ٢0:٤7 0٣:٤9 ٢0:٢9 0٣:١5 ٢0:٤8 0٣:٢٢ ٢١.0٦‬‬ ‫‪ 5‬بازارايرتهسي ‪٢0:0٦ 0٢:٤0 ١9:5٤ 0٣:00 ٢0:١0 0٣:٢5 ٢0:٤8 0٣:٤9 ٢0:٣0 0٣:١5 ٢0:٤9 0٣:٢٣ ٢٢.0٦‬‬ ‫‪ ٦‬صالي ‪٢0:0٦ 0٢:٤0 ١9:5٤ 0٣:00 ٢0:١١ 0٣:٢5 ٢0:٤8 0٣:٤9 ٢0:٣0 0٣:١٦ ٢0:٤9 0٣:٢٣ ٢٣.0٦‬‬ ‫‪ 7‬چهارشنبه ‪٢0:0٦ 0٢:٤0 ١9:5٤ 0٣:00 ٢0:١١ 0٣:٢٦ ٢0:٤8 0٣:٤9 ٢0:٣0 0٣:١٦ ٢0:٤9 0٣:٢٣ ٢٤.0٦‬‬ ‫‪ 8‬پنجشنبه ‪٢0:0٦ 0٢:٤١ ١9:5٤ 0٣:0١ ٢0:١١ 0٣:٢٦ ٢0:٤8 0٣:50 ٢0:٣0 0٣:١٦ ٢0:٤9 0٣:٢٣ ٢5.0٦‬‬ ‫‪ 9‬جمعه ‪٢0:0٦ 0٢:٤١ ١9:5٤ 0٣:0١ ٢0:١١ 0٣:٢٦ ٢0:٤8 0٣:50 ٢0:٣0 0٣:١7 ٢0:٤9 0٣:٢٤ ٢٦.0٦‬‬ ‫‪ ١0‬جمعهايرتهسي ‪٢0:0٦ 0٢:٤٢ ١9:5٤ 0٣:0١ ٢0:١١ 0٣:٢7 ٢0:٤8 0٣:5١ ٢0:٣0 0٣:١7 ٢0:٤9 0٣:٢٤ ٢7.0٦‬‬ ‫‪ ١١‬پازار ‪٢0:0٦ 0٢:٤٢ ١9:5٤ 0٣:0٢ ٢0:١١ 0٣:٢7 ٢0:٤8 0٣:5١ ٢0:٣0 0٣:١8 ٢0:٤9 0٣:٢5 ٢8.0٦‬‬ ‫‪ ١٢‬بازارايرتهسي ‪٢0:0٦ 0٢:٤٣ ١9:5٤ 0٣:0٢ ٢0:١١ 0٣:٢8 ٢0:٤8 0٣:5٢ ٢0:٣0 0٣:١8 ٢0:٤9 0٣:٢٦ ٢9.0٦‬‬ ‫‪ ١٣‬صالي ‪٢0:0٦ 0٢:٤٣ ١9:5٤ 0٣:0٣ ٢0:١١ 0٣:٢8 ٢0:٤8 0٣:5٢ ٢0:٣0 0٣:١9 ٢0:٤9 0٣:٢٦ ٣0.0٦‬‬ ‫‪ ١٤‬چهارشنبه ‪٢0:0٦ 0٢:٤٤ ١9:5٤ 0٣:0٤ ٢0:١١ 0٣:٢9 ٢0:٤8 0٣:5٣ ٢0:٣0 0٣:٢0 ٢0:٤9 0٣:٢7 0١.07‬‬ ‫‪ ١5‬پنجشنبه ‪٢0:0٦ 0٢:٤5 ١9:5٤ 0٣:0٤ ٢0:١١ 0٣:٢9 ٢0:٤8 0٣:5٣ ٢0:٣0 0٣:٢0 ٢0:٤9 0٣:٢8 0٢.07‬‬ ‫‪ ١٦‬جمعه ‪٢0:0٦ 0٢:٤٦ ١9:5٤ 0٣:05 ٢0:١١ 0٣:٣0 ٢0:٤8 0٣:5٤ ٢0:٣0 0٣:٢١ ٢0:٤9 0٣:٢8 0٣.07‬‬ ‫‪ ١7‬جمعهايرتهسي ‪٢0:0٦ 0٢:٤7 ١9:5٤ 0٣:0٦ ٢0:١١ 0٣:٣١ ٢0:٤8 0٣:55 ٢0:٣0 0٣:٢٢ ٢0:٤9 0٣:٢9 07.0٤‬‬ ‫‪ ١8‬پازار ‪٢0:0٦ 0٢:٤7 ١9:5٤ 0٣:0٦ ٢0:١١ 0٣:٣٢ ٢0:٤8 0٣:5٦ ٢0:٣0 0٣:٢٣ ٢0:٤8 0٣:٣0 05.07‬‬ ‫‪ ١9‬بازارايرتهسي ‪٢0:05 0٢:٤8 ١9:5٤ 0٣:07 ٢0:١١ 0٣:٣٢ ٢0:٤8 0٣:5٦ ٢0:٢9 0٣:٢٤ ٢0:٤8 0٣:٣١ 0٦.07‬‬ ‫‪ ٢0‬صالي ‪٢0:05 0٢:٤9 ١9:5٣ 0٣:08 ٢0:١0 0٣:٣٣ ٢0:٤7 0٣:57 ٢0:٢9 0٣:٢٤ ٢0:٤8 0٣:٣٢ 07.07‬‬ ‫‪ ٢١‬چهارشنبه ‪٢0:05 0٢:50 ١9:5٣ 0٣:09 ٢0:١0 0٣:٣٤ ٢0:٤7 0٣:58 ٢0:٢9 0٣:٢5 ٢0:٤8 0٣:٣٣ 08.07‬‬ ‫‪ ٢٢‬پنجشنبه ‪٢0:0٤ 0٢:5٢ ١9:5٣ 0٣:١0 ٢0:١0 0٣:٣5 ٢0:٤7 0٣:59 ٢0:٢8 0٣:٢٦ ٢0:٤7 0٣:٣٤ 09.07‬‬ ‫‪ ٢٣‬جمعه ‪٢0:0٤ 0٢:5٣ ١9:5٣ 0٣:١١ ٢0:١0 0٣:٣٦ ٢0:٤٦ 0٤:00 ٢0:٢8 0٣:٢7 ٢0:٤7 0٣:٣5 ١0.07‬‬ ‫‪ ٢٤‬جمعهايرتهسي ‪٢0:0٤ 0٢:5٤ ١9:5٢ 0٣:١٢ ٢0:09 0٣:٣7 ٢0:٤٦ 0٤:0١ ٢0:٢8 0٣:٢9 ٢0:٤٦ 0٣:٣7 ١١.07‬‬ ‫‪ ٢5‬پازار ‪٢0:0٣ 0٢:55 ١9:5٢ 0٣:١٣ ٢0:09 0٣:٣8 ٢0:٤٦ 0٤:0٢ ٢0:٢7 0٣:٣0 ٢0:٤٦ 0٣:٣8 ١٢.07‬‬ ‫‪ ٢٦‬بازارايرتهسي ‪٢0:0٣ 0٢:5٦ ١9:5١ 0٣:١٤ ٢0:08 0٣:٣8 ٢0:٤5 0٤:0٣ ٢0:٢7 0٣:٣١ ٢0:٤٦ 0٣:٣9 ١٣.07‬‬ ‫‪ ٢7‬صالي ‪٢0:0٢ 0٢:57 ١9:5١ 0٣:١5 ٢0:08 0٣:٣9 ٢0:٤5 0٤:0٤ ٢0:٢٦ 0٣:٣٢ ٢0:٤5 0٣:٤0 ١٤.07‬‬ ‫‪ ٢8‬چهارشنبه ‪٢0:0٢ 0٢:59 ١9:5١ 0٣:١٦ ٢0:08 0٣:٤0 ٢0:٤٤ 0٤:05 ٢0:٢٦ 0٣:٣٣ ٢0:٤٤ 0٣:٤١ ١5.07‬‬ ‫‪ ٢9‬پنجشنبه ‪٢0:0١ 0٣:00 ١9:50 0٣:١7 ٢0:07 0٣:٤٢ ٢0:٤٤ 0٤:0٦ ٢0:٢5 0٣:٣٤ ٢0:٤٤ 0٣:٤٣ ١٦.07‬‬ ‫بايرام نمازي ‪05:٤8 05:5٣ 0٦:١٤ 0٦:٤٤ 0٦:١8 0٦:٣١ ١7.07‬‬ ‫درگيسي طرفندن حاضرلانمشدر‬ ‫‪osmanlicadergi.com ft/osmanlicadergi‬‬

‫(‪ 1436 )2015‬رمضان امساكيهسي‬ ‫درگيسنڭ هديهسيدر‬ ‫كيم الله تعالي يولنده  بر گون اوروج طوتسه ‪،‬‬ ‫الله اونڭله  آتش آراسنه ‪ ،‬گنيشلگي سما ايله  ارض‬ ‫آراسني طوتان بر خندق قيلار‪.‬‬ ‫ترمذي‪ ،‬جهاد ‪)١٦٢٤( ،٣‬‬ ‫سينوب آنطاليه ادرنه ارضروم شانلي اورفه بروسه‬ ‫‪ .‬كون ميلادي امساك آقشام امساك آقشام امساك آقشام امساك آقشام امساك آقشام امساك آقشام‬ ‫‪ ١‬پنجشنبه ‪٢0:٤٤ 0٣:٢8 ١9:5٦ 0٣:١0 ١9:55 0٢:٤١ ٢١:00 0٣:٢٦ ٢0:٢8 0٣:٤٤ ٢0:٢٦ 0٢:٤9 ١8.0٦‬‬ ‫‪ ٢‬جمعه ‪٢0:٤5 0٣:٢8 ١9:5٦ 0٣:١0 ١9:55 0٢:٤١ ٢١:00 0٣:٢٦ ٢0:٢8 0٣:٤٤ ٢0:٢7 0٢:٤9 ١9.0٦‬‬ ‫‪ ٣‬جمعهايرتهسي ‪٢0:٤5 0٣:٢8 ١9:57 0٣:١0 ١9:55 0٢:٤٢ ٢١:00 0٣:٢٦ ٢0:٢8 0٣:٤٤ ٢0:٢7 0٢:٤9 ٢0.0٦‬‬ ‫‪ ٤‬پازار ‪٢0:٤5 0٣:٢8 ١9:57 0٣:١0 ١9:55 0٢:٤٢ ٢١:00 0٣:٢٦ ٢0:٢8 0٣:٤٤ ٢0:٢7 0٢:٤9 ٢١.0٦‬‬ ‫‪ 5‬بازارايرتهسي ‪٢0:٤5 0٣:٢9 ١9:57 0٣:١0 ١9:5٦ 0٢:٤٢ ٢١:0١ 0٣:٢7 ٢0:٢9 0٣:٤٤ ٢0:٢7 0٢:٤9 ٢٢.0٦‬‬ ‫‪ ٦‬صالي ‪٢0:٤٦ 0٣:٢9 ١9:57 0٣:١0 ١9:5٦ 0٢:٤٢ ٢١:0١ 0٣:٢7 ٢0:٢9 0٣:٤5 ٢0:٢8 0٢:٤9 ٢٣.0٦‬‬ ‫‪ 7‬چهارشنبه ‪٢0:٤٦ 0٣:٢9 ١9:57 0٣:١١ ١9:5٦ 0٢:٤٣ ٢١:0١ 0٣:٢7 ٢0:٢9 0٣:٤5 ٢0:٢8 0٢:50 ٢٤.0٦‬‬ ‫‪ 8‬پنجشنبه ‪٢0:٤٦ 0٣:٣0 ١9:58 0٣:١١ ١9:5٦ 0٢:٤٣ ٢١:0١ 0٣:٢8 ٢0:٢9 0٣:٤5 ٢0:٢8 0٢:50 ٢5.0٦‬‬ ‫‪ 9‬جمعه ‪٢0:٤٦ 0٣:٣0 ١9:58 0٣:١١ ١9:5٦ 0٢:٤٣ ٢١:0١ 0٣:٢8 ٢0:٢9 0٣:٤٦ ٢0:٢8 0٢:5١ ٢٦.0٦‬‬ ‫‪ ١0‬جمعهايرتهسي ‪٢0:٤٦ 0٣:٣١ ١9:58 0٣:١٢ ١9:5٦ 0٢:٤٤ ٢١:0١ 0٣:٢9 ٢0:٢9 0٣:٤٦ ٢0:٢8 0٢:5١ ٢7.0٦‬‬ ‫‪ ١١‬پازار ‪٢0:٤٦ 0٣:٣١ ١9:58 0٣:١٢ ١9:5٦ 0٢:٤٤ ٢١:0١ 0٣:٢9 ٢0:٢9 0٣:٤٦ ٢0:٢8 0٢:5٢ ٢8.0٦‬‬ ‫‪ ١٢‬بازارايرتهسي ‪٢0:٤٦ 0٣:٣٢ ١9:58 0٣:١٣ ١9:5٦ 0٢:٤5 ٢١:0١ 0٣:٣0 ٢0:٢9 0٣:٤7 ٢0:٢8 0٢:5٢ ٢9.0٦‬‬ ‫‪ ١٣‬صالي ‪٢0:٤٦ 0٣:٣٢ ١9:58 0٣:١٣ ١9:5٦ 0٢:٤5 ٢١:0١ 0٣:٣١ ٢0:٢9 0٣:٤7 ٢0:٢8 0٢:5٣ ٣0.0٦‬‬ ‫‪ ١٤‬چهارشنبه ‪٢0:٤٦ 0٣:٣٣ ١9:58 0٣:١٤ ١9:5٦ 0٢:٤٦ ٢١:0١ 0٣:٣١ ٢0:٢9 0٣:٤8 ٢0:٢8 0٢:5٤ 0١.07‬‬ ‫‪ ١5‬پنجشنبه ‪٢0:٤٦ 0٣:٣٤ ١9:58 0٣:١5 ١9:5٦ 0٢:٤7 ٢١:0١ 0٣:٣٢ ٢0:٢9 0٣:٤9 ٢0:٢8 0٢:55 0٢.07‬‬ ‫‪ ١٦‬جمعه ‪٢0:٤٦ 0٣:٣٤ ١9:58 0٣:١5 ١9:5٦ 0٢:٤8 ٢١:0١ 0٣:٣٣ ٢0:٢9 0٣:٤9 ٢0:٢8 0٢:5٦ 0٣.07‬‬ ‫‪ ١7‬جمعهايرتهسي ‪٢0:٤٦ 0٣:٣5 ١9:58 0٣:١٦ ١9:5٦ 0٢:٤8 ٢١:0١ 0٣:٣٤ ٢0:٢9 0٣:50 ٢0:٢7 0٢:5٦ 07.0٤‬‬ ‫‪ ١8‬پازار ‪٢0:٤5 0٣:٣٦ ١9:57 0٣:١7 ١9:5٦ 0٢:٤9 ٢١:00 0٣:٣5 ٢0:٢9 0٣:5١ ٢0:٢7 0٢:57 05.07‬‬ ‫‪ ١9‬بازارايرتهسي ‪٢0:٤5 0٣:٣7 ١9:57 0٣:١8 ١9:55 0٢:50 ٢١:00 0٣:٣٦ ٢0:٢9 0٣:5٢ ٢0:٢7 0٢:58 0٦.07‬‬ ‫‪ ٢0‬صالي ‪٢0:٤5 0٣:٣8 ١9:57 0٣:١8 ١9:55 0٢:5١ ٢١:00 0٣:٣7 ٢0:٢9 0٣:5٢ ٢0:٢7 0٢:59 07.07‬‬ ‫‪ ٢١‬چهارشنبه ‪٢0:٤5 0٣:٣9 ١9:57 0٣:١9 ١9:55 0٢:5٢ ٢١:00 0٣:٣8 ٢0:٢8 0٣:5٣ ٢0:٢٦ 0٣:0١ 08.07‬‬ ‫‪ ٢٢‬پنجشنبه ‪٢0:٤٤ 0٣:٤0 ١9:5٦ 0٣:٢0 ١9:55 0٢:5٣ ٢0:59 0٣:٣9 ٢0:٢8 0٣:5٤ ٢0:٢٦ 0٣:0٢ 09.07‬‬ ‫‪ ٢٣‬جمعه ‪٢0:٤٤ 0٣:٤١ ١9:5٦ 0٣:٢١ ١9:5٤ 0٢:5٤ ٢0:59 0٣:٤0 ٢0:٢8 0٣:55 ٢0:٢٦ 0٣:0٣ ١0.07‬‬ ‫‪ ٢٤‬جمعهايرتهسي ‪٢0:٤٤ 0٣:٤٢ ١9:5٦ 0٣:٢٢ ١9:5٤ 0٢:55 ٢0:58 0٣:٤١ ٢0:٢7 0٣:5٦ ٢0:٢5 0٣:0٤ ١١.07‬‬ ‫‪ ٢5‬پازار ‪٢0:٤٣ 0٣:٤٣ ١9:55 0٣:٢٣ ١9:5٣ 0٢:5٦ ٢0:58 0٣:٤٣ ٢0:٢7 0٣:57 ٢0:٢5 0٣:05 ١٢.07‬‬ ‫‪ ٢٦‬بازارايرتهسي ‪٢0:٤٣ 0٣:٤٤ ١9:55 0٣:٢٤ ١9:5٣ 0٢:57 ٢0:57 0٣:٤٤ ٢0:٢7 0٣:58 ٢0:٢٤ 0٣:07 ١٣.07‬‬ ‫‪ ٢7‬صالي ‪٢0:٤٢ 0٣:٤٦ ١9:55 0٣:٢5 ١9:5٢ 0٢:59 ٢0:57 0٣:٤5 ٢0:٢٦ 0٣:59 ٢0:٢٤ 0٣:08 ١٤.07‬‬ ‫‪ ٢8‬چهارشنبه ‪٢0:٤٢ 0٣:٤7 ١9:5٤ 0٣:٢٦ ١9:5٢ 0٣:00 ٢0:5٦ 0٣:٤٦ ٢0:٢٦ 0٤:00 ٢0:٢٣ 0٣:09 ١5.07‬‬ ‫‪ ٢9‬پنجشنبه ‪٢0:٤١ 0٣:٤8 ١9:5٤ 0٣:٢7 ١9:5١ 0٣:0١ ٢0:5٦ 0٣:٤8 ٢0:٢5 0٤:0١ ٢0:٢٢ 0٣:١١ ١٦.07‬‬ ‫بايرام نمازي ‪0٦:٣٢ 0٦:00 05:٤٤ 0٦:٣9 0٦:٣٣ 0٦:0٤ ١7.07‬‬ ‫درگيسي طرفندن حاضرلانمشدر‬ ‫‪osmanlicadergi.com ft/osmanlicadergi‬‬


Like this book? You can publish your book online for free in a few minutes!
Create your own flipbook