• Osmanlı’da Kadın Ekrem Buğra Ekinci • Hıristiyanlarda Kadın Mehmet Çelik • Jöntürklük ve “Kadın” Şükrü Hanioğlu Sayı 48 Mart 2016 Fiyatı: 11 TL (KKTC 13 TL) Tüm Bildikleriniz Tarih Olacak! Vekâlet Savaşları mı Veraset Savaşları mı? Ortadoğu’da Osmanlı’nın boşluğu dolmuyor • Avi Shlaim Şükrü Hanioğlu Turan Kışlakçı Mustafa Armağan Mithat Baydur Ilan Pappe • Mustafa Kemal’e Samsun’a giderken örtülü ödenekten ne kadar ödendi? BELGE Bediüzzaman Said Nursi - Ali Şükrü Bey dostluğu Çanakkale’de denizaltı cephesi 48 DerinTarih @derintarih DerinTarih derintarih derintarih derintarih.com 9 772147 055007
içindekiler 82 Ortadoğu’da Osmanlı’nın boşluğu dolmuyor Avi Shlaim Mustafa Armağan Turan Kışlakçı Şükrü Hanioğlu Ilan Pappe Mithat Baydur 34 44 58 KUR’AN TARİHE HAK-BATIL MÜCADELESİ SAVAŞIN KANLI MUSTAFA KEMAL ÖRTÜLÜ ÖDENEKTEN PARA EKSENİNDE BAKAR CEPHESİ ALDIĞI BAKANI SÜRGÜNE GÖNDERMİŞTİ! Adnan Demircan Ali Şükrü Çoruk Norman Stone 120 62 Tarihte kadın ÖZEL DOSYA Mehmet Çelik Ekrem Buğra Ekinci Şükrü Hanioğlu 108 114 BİR ASIR ÖNCE FETHİ MÜJDELEYENKÂBE TOPRAĞI ESKİ SAİD İLE YENİ SAİD’İN MOSKOF POSTALI TRABZON’DAYDI ÜSKÜDAR KAVŞAK NOKTASI: ALİ ŞÜKRÜ BEY Menmet Akif Bal Semavi Eyice Ahmet Özkılınç 10 Bunu Gördük 20 Miras Metinler 52 Ayın Kelimesi Aşk 132 Derin Kitap 22 Ayın Tarihi 54 1 Kitap 1 Yazar 136 Vitrindekiler 12 Okur Hattı 26 Öteki Tarih 124 Yavuz Bahadıroğlu 142 Bulmaca 40 İsmail Kara 128 Gündem 144 Çizgisel Tarih 14 Eşyanın Kalbi Beşik 16 Aktüel 2 DERİN TARİH / 2016 MART
BİZDEN HABERLER [email protected] MART 2016 Okur Hattı: 0212 467 52 52 CNR KİTAP FUARI’NIN Tüm Bildikleriniz Tarih Olacak! 2016 ONUR KONUĞU SEMAVİ EYİCE OLDU Sayı 48, Mart 2016 ISSN 2147-0553 4Mart Cuma günü kapılarını ziyaretçilerine Almanya, Azerbaycan, Arnavutluk, Makedonya, açacak olan İstanbul CNR Kitap Fuarı’nın Lübnan, Suriye, Mısır, Dubai, Bosna, Güney Kore ve Diyalog Dergi Yayıncılığı A.Ş. Adına İmtiyaz Sahibi bu yılki teması ‘Engelsiz Bir Dünya’ İngiltere gibi ülkelerin de katılımıyla uluslararası bir MUSTAFA ALBAYRAK olarak belirlendi. Fuarın onur yazarı ise mahiyet kazanacak. Bu yıl 400 bin kişinin ziyaret et- dergimizin Yayın Kurulu Üyesi ve daimi yazarımız mesi beklenen fuarda Derin Tarih de grubumuzun Genel Yayın Yönetmeni Prof. Dr. Semavi Eyice! Açılışı şereflendirecek olan diğer dergileriyle birlikte özel standında okurlarını MUSTAFA ARMAĞAN Eyice hocamız, adına düzenlenecek olan panelde bekliyor olacak. Okurlarımız kaçırdıkları sayıları okurlarıyla buluşacak. Kitap meraklıları için 13 indirimli olarak temin ederken, abonelik fırsatları- Yayın Koordinatörü Mart’a kadar açık kalacak Fuar, geçtiğimiz iki yıldan mızdan da faydalanabilecekler. Geçen yıl yeniden ÖZLEM KOCUKELİ ÖZBAY farklı olarak Ürdün, Tunus, Filistin, Arjantin, Meksika, buluşmak üzere sözleştiğimizi hatırlatalım! Yazı İşleri Şefi Kitap fuarı Bursa’ya da HALİL SOLAK fikri Karabekir bekleriz Paşa’nın Editör Bu yıl 14.sü düzenlenecek olan TÜYAP Bur- MUNİSE ŞİMŞEK Kitap fuarları fikrini ilk ortaya atan, bildi- sa Kitap Fuarı 19-27 Mart tarihleri arasında ğimiz kadarıyla İstiklal Savaşı yıllarında yine Bursa Fuar ve Kongre Merkezi’nde Editör Yardımcıları Kâzım Karabekir olmuştur. Eğer Cumhu- ziyaretçilerine kapılarını açacak. 300 yayı- RABİA ALBAYRAK, OLCAY CAN KAPLAN riyetin ilk yıllarında Paşa’nın fikirlerinden nevinin katılması planlanan organizasyonda 9 gün istifade edilmiş veya kendisi Milli Eğitim Bakanı boyunca imza günleri ve konferanslar kıran kırana BÜŞRA SEZGİN, SAMET TINAS yapılmış olsaydı muhakkak ki kitap ve okuma geçeceğe benziyor. Sırf 100. yaş günü vesilesiyle adına çok önemli projelere imza atacaktı. Cemil Meriç’in hatırasına gerçekleştirilecek olan Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Cumhuriyetin ilk yıllarında birkaç defa denenip paneller için bile Bursa yollarına düşmeye değer BURHAN İSTENCİ sonra bırakılan kitap fuarı fikri 1980’li yılların başın- diyoruz. Fuarın kapanış gününde Genel Yayın da TÜYAP ve Diyanet Vakfı’nın girişimleriyle İstan- Yönetmenimiz Mustafa Armağan’ın“Cemil Meriç’in Yayın Kurulu bul’da tutundu; şimdi de Anadolu sathına adım Yakın Tarihle Hesaplaşması”başlıklı konferansıyla MAHMUT AKYÜREKLİ, SALİM AYDÜZ adım yayılıyor. katılımcılara tarih ziyafeti vereceğini söyleyelim de Samsun, Trabzon, Adana, Bursa, Diyarbakır, Sivas, gitmek için bir bahaneniz daha olsun! Armağan MUSTAFA BUDAK, M. FATİH CAN Edirne gibi şehirlere hareket getiren fuar, okurlar ayrıca konferansından sonra standımızda okurları- YUSUF ZİYA CÖMERT, ADNAN DEMİRCAN için hem indirimli kitap temin etme fırsatı, hem de mızla sohbet edecek, sorularını cevaplandıracak. sevdikleri yazarlarla hasbihal imkânı sağlıyor. Her MUSTAFA KAÇAR, MUHARREM KESİK şeyden önce okumanın tadına varan bir kitle olu- ABDÜLKADİR ÖZCAN şuyor. Bu da az bir şey sayılmaz. LÜTFİ ŞEYBAN, MÜFİD YÜKSEL Danışma Kurulu AHMET AĞIRAKÇA, ALİ BİRİNCİ, AHMET DEMİREL UĞUR DERMAN, D. MEHMET DOĞAN EKREM BUĞRA EKİNCİ, SEMAVİ EYİCE MEHMET GENÇ, ŞİNASİ GÜNDÜZ, HÜSREV HATEMİ İSMAİL KARA, KEMAL KARPAT, AYKUT KAZANCIGİL MAHMUD EROL KILIÇ, HEATH W. LOWRY ÜMİT MERİÇ, EMİNE GÜRSOY NASKALİ ORHAN OKAY, M. NİYAZİ ÖZDEMİR, NORMAN STONE Grafik-Tasarım SEDA ERTÜRKOĞLU, METİN TAHA YILMAZ Çeviri Z-ALP ÇEVİRİ (İNGİLİZCE) Sosyal Medya SUAT ÖZDEMİR Fotoğraf MUSTAFA CAMBAZ, SEDAT ÖZKÖMEÇ Reklam Genel Müdür: ABDULLAH HANÖNÜ Genel Müdür Yrd.: ZİYA KADAM, GÜLAY BAYRAK Reklam Müdürü: AYŞEGÜL DAG Reklam Müdürü: KADER EKEN Rezervasyon Md: ABDULLAH BİLGİÇ 0212 467 65 65 (1727) Mail: [email protected] Baskı ÖZCAN URAL (Satın Alma ve Baskı Müdürü) Abone - Satış - Dağıtım BİRLİKTE DAĞITIM A.Ş. 0212 467 52 52 www.birlikte.com.tr [email protected] [email protected] Basım Turkuvaz Haberleşme ve Yayıncılık A.Ş. Sancaktepe, İstanbul 0212 354 30 00 Kurumsal Dağıtım Turkuvaz Dağıtım Pazarlama A.Ş. Samandıra, İstanbul 0216 585 91 00 www.turkuvazmatbaacilik.com İletişim - Yönetim Yeri Maltepe Mah. Fetih Cad. No: 6 34010 Zeytinburnu, İstanbul 0212 467 65 05 www.derintarih.com - [email protected] Her hakkı mahfuzdur. Dergideki yazı, fotoğraf ve diğer görsellerin izin alınmadan veya kaynak gösterilmeden her türlü ortamda çoğaltılması yasaktır. 4 DERİN TARİH / 2016 MART
OSMANLI FITNEYE KALKAN OLUYORDU Doğu ne Batı ne? Çin’e göre biz batıdayız, Amerika doğu- da! Çin merkezli bir bakışla bakmış olsaydık dünyaya kav- ramlarımızı yeni baştan kurmamız gerekirdi. Türkiye Orta, Avrupa Uzak Batı olurdu. Yakın Batı neresi mi olurdu? Her- halde Afganistan ve İran. Nasıl da dilimize oturmuyor değil mi? Peki bunun tersi olunca neden yadırgamıyoruz? Neden Yakın Doğu, Ortado- ğu, Uzak Doğu gibi kavramları öz malımızmış gibi kullanı- yoruz? Yoksa gerçekten de öz malımız mı oldular? Öyleyse vah halimize. Demek ki biz İngilizlerin Ortadoğu dediği bölgeyi ön- ce zihnimizde kaybetmişiz. Zihnen kaybedilenin fiiliyatta kaybına şaşmak gerekir mi? Osmanlı güneşi zevale meylettikten sonra oldu olanlar. İngilizler Greenwich’i başlangıç meridyeninin geçtiği yer ilan ettiler, dünyanın Londra’dan yönetildiğini dünyaya ka- bul ettirdiler! Ne de olsa İngiliz dünya düzeni geliyordu. Osmanlı’nın elindeki topraklar her türlü oyun, hile, kal- leşlik, ihanet meşru kabul edilerek kopartıldı ve sonuçta bi- raz da bağımsızlığına kavuşacağını umarak isyan edenlerin eseri olan modern İslam diyarında babanın gidişiyle başla- yan kan ve gözyaşı bir asırdır sel olup akıyor. Mekke Şerifi Hüseyin’in oğlu Kral Abdullah’ın hatıratın- da şu çarpıcı satırlara rastlamak Osmanlı’nın kıymetinin geç de olsa fark edilmiş olması açısından yaramıza tuz ba- sıyor: “Bence Abdülhamid’in tahttan indirilmesinden sonra meydana gelen olaylar, Kufe ve Mısırlıların Hz. Osman’a yaptıklarından sonra meydana gelenlere benzer. Hz. Osman nasıl fitneyle Müslümanlar arasındaki sınır idiyse, Abdül- hamid de bu çağda insanlarla fitne arasındaki perdeydi. Bu perde yırtılınca fitneler ortaya çıktı. Eğer Arap isyanının bu şekilde sona ereceğini bilseydik hiçbir şekilde Osmanlı’ya isyana kalkışmaz- dık.” Zulüm tarlasına dönen bir coğraf- yada Osmanlı’yı hatırlamak önem- liydi. Bu sayı böyle ortaya çıktı. Zira İslamın emperyalizme direnen son kalesiydi Osmanlı. Nisan’da 5. yılımızın ilk sayısında buluşmak dile- ğiyle. Hayırla kalınız. bizden sizeMustafaArmağan Genel Yayın Yönetmeni
10 DERİN TARİH / 2016 MART
Bunu Gördük BİLİN BAKALIM BURASI NERESİ? Böyle bir medeniyete kıydığımız/kıydıkları için tarih hiçbirimizi affetmeyecek. Ne Osmanlı’yı bitiren İngilizleri, ne de onlarla anlaşıp bu devleti‘münkariz’eden Mustafa Kemal’i. Yerine koydukları çapulculukları sanat diye yutturup heykellerini Nazilere, Faşistlere sipariş verenler hangi yüzle tarihin karşısına çıkacaklar acaba? Cumhuriyet’ten bir tek mimari eser kalmayacak geleceğe. Ama beğenmedikleri Osmanlı’nın son demlerinde bile kaç cins canım güzelliği bu topraklara emanet ettikleri hiç mi hiç unutulmayacak. Onca barbarlığımıza rağmen üstelik. İşte Osmanlı’nın Taksim’i, sebili, o davetkâr peyzajı. Bir de şimdiki haline bakın ve kararınızı kendiniz verin: Hangisi daha medeni? Hangisi ileri? Ressam: Robert Ainslie (ö. 1812) © http://digitalcollections.nypl.org/ 2016 MART / DERİN TARİH 11
OKUR HATTI twitter.com/derintarih Okur Hattı: 0212 467 52 52 [email protected] @uskudarbld / Üsküdar Belediyesi @derintarih’in Şubat sayısında, MATRAKÇI’YLA TANIŞALIM YENİ MAREŞAL PORTRESİ NEDEN SAF DIŞI BIRAKILDI? belediyemizin onur konuğu olarak Her sayısını dikkatle okumaya Derginizi almak için ayın sonunu Mustafa Kemal ile Kâzım Türkiye’ye gelen Prof. Dr. Fuat çalıştığım ve okudukça “bu işin zor getiriyorum. Aldıktan sonra Karabekir’in arasında ne oldu Sezgin yer aldı. aslı böyle miymiş?” dediğim da müthiş heyecanlanıyorum. da Kâzım Paşa geri plana bir dergi çıkarıyorsunuz. Özellikle Şubat sayısındaki atıldı? Kurtuluş Savaşı’nın bu @fatihyazici34 / Fatih YAZICI Teşekkürler. Şubat sayısında hediyeyi çok beğendiğim. Ne en önemli şahsiyeti neden Her yeni @derintarih dergisi Matrakçı Nasuh Efendi Fevzi Çakmak’ı, ne de tarihimizi unutturuldu? Mustafa Kemal yayınlandığında ve elime belgeselinden bahsetmişsiniz. daha öncesinde hiç bu şekilde ile aralarında ne yaşandı? Niçin ulaştığında tatlı bir heyecan sarıyor Acaba ek veya dosya konusu okumamıştım. Fevzi Çakmak’ın araları bozuldu? Bu konuyla beni. @mustafarmagan ve ekibine olarak kendisini bizlere tanıtır karakterine büyük bir hayranlık ilgili güvenilir bir kaynak teşekkürler. mısınız? duydum. Açıkçası derginizi bulamadım; önerdiğiniz bir Berra Çınar / İstanbul okuyup tarihin o bilinmeyen kitap veya yazı var mı? @alicanmustafa / Mustafa Alican sırlarını öğrendiğim zaman @derintarih bu ay da dopdolu. TARİH AŞKIYLA KEŞFETTİM üzülüyorum. Çünkü İsa Adıgüzel Emeği geçenlere selam olsun. Şükürler olsun ki, içimdeki tarih tarihimizin öyle aşkı beni Derin Tarih ile karşılaş- yerleri var ki DT: Dergimizin 1. sa- @Yaziyor / Serdar Tuncer tırdı. Ancak biraz gecikmişim. üzülmemek elde yısında kapak dosyası Dergimiz gelmiş. Hiç de eli boş Derginin 47 sayılık serüvenini değil. Fakat Fevzi olarak Kâzım Karabekir’i gelmez. Hediye kitabıyla gelmiş yine. kaçırdım. Önceki sayıların Çakmak’ın anıları inceledik. Ayrıca pek toplamına en kısa sürede nasıl sayesinde -belki çok sayımızda kendisiyle @aslisirin / Aslı Şirin ulaşabilirim? de hiç sevmediğim ilgili yazılara yer verdik. Bu ayki konuların hepsi bomba Ezgi Akça insanlara karşı Mustafa Armağan’ın Kızıl gibi, hangisinden başlayacağımı bile- empatiyle Pençe adlı kitabı ilginizi şaşırdım @derintarih DT: Dergimizin bütün sayılarına yaklaşarak hemen cezbedebilir. https://www.birlikte.com.tr/ hemen herkesi sever oldum. @FeyzaGers / Sevgi Pıtırcığı derintarih adresinden ulaşabilir Çakmak’ın deyişiyle hakkımı CUMHURİYET Her an elinizin altında ve ve kampanyalı seçeneklerimiz- hepsine helal ettim. 1975 yılında DİNDARLARA NE YAPTI? bulamadığınz her sayı burda den faydalanabilirsiniz. yayınlanan bu hatıraları kitap Tarihin derin tarafına ilgim kesinlikle Derin Tarih uygulamasını halinde getirip bizlere ulaştırarak beni araştırmaya sevk ediyor. indirin. @derintarih BİRAZ DAHA DİKKAT! çok bahtiyar ettiniz. Araştırmalarım sayesinde Şubat sayısıyla verilen Mareşal Burcu Denizli / Eskişehir okulumuzun gazetesinde @aedizer / Alparslan Edizer Fevzi Çakmak’ın Bilinmeyen Hatı- yazılar yazıyorum. Ve sizden Bu ay mevzu yine derin... raları kitabını okurken ellerimin ÇİN SEDDİ TÜRKLER Türkiye Cumhuriyeti’nin boyandığını ve boyalı ellerimle YÜZÜNDEN Mİ YAPILDI? kuruluşundaki İslam karşıtı @tanselerdem4242 / o. tansel erdem farkında olmadan dokunduğum Ele aldığınız dosyalar çokça tavırları anlatan yazılar @derintarih Lütfen Derin Tarih her yeri kirlettiğimi fark ettim. merak ettiğim konulardan yayınlamanızı rica ediyorum. programını TV kanalı yapınız. 2014 yılından bu yana tutku ile seçiliyor. Onları okumaktan Mehmet Tırnaksız Batının History Channelli varsa okuduğum dergiden vazgeçmek fazlasıyla memnunum. bizim de Derin Tarih kanalımız istemiyorum. Fakat çok üzgü- Sizden “Çin Seddi Türklerin ZAZALARIN TARİHİ olmalı. nüm, buna hakkınız yok. Bütün akınları yüzünden mi yapıldı?” Zazalar ile ilgili bir makale hevesim bir anda yok oldu. sorusuna cevap veren bir yazı yayınlayarak onların ve Zaza @7_8HasanPasa / C’E Erdal Uğurlu / Ordu yayınlamanızı istiyorum. Ayrıca dilinin kökeni hakkında bilgi @derintarih Şubat sayısını az önce Kürşad ve 40 çerisi hakkında verebilir misiniz? Zazaların rıhtımdan aldım. Bu dergi derginin TAKDİRE ŞAYAN BİR DERGİ da bilgi verirseniz sevinirim. Kürtler ile bir soy bağı olup önde koşanı, bu dergi başka dergi, Gerçekten teşekkürü azamî Şahin Melik / Konya olmadığını merak ediyorum. dergi gibi dergi. derecede hak eden nadir Ayrıca derginiz ve bu güzel insanlar vardır. İşte bunlar sizin çalışmalarınız için Cenab-ı @DanismentBey / Danişmentli gibi değerli hocalarımız ve Hak hayr defterinize, neşr Bu sayı ve hediye kitap nasip oldu araştırıcılarımızdır. Emeğinizin olunan dergilerin harfleri şükür. Teşekkürler @derintarih berdevam olması temennisiyle. adedince hasenat yazsın... kitapların kalitesı baya arttı tek eksik Abdülkadir Yasin Çorbacıoğlu Ebubekir Kayantaş kitap okuyanlar için ayraç yok. Antalya @SukutiSultan @derintarih Geçmiş zaman olur ki hayalî cihan değer... Tarihi hakikatleri millete ifşa ettiğiniz için Teşekkürler. Ayın tweeti olmak için orijinal tweetlerinizi bekliyoruz. 12 DERİN TARİH / 2016 MART
Vodafone Dijital Dönüşüm Zirvesi’ne davetlisiniz Sektöründe dijital dönüşümü gerçekleştiren liderler sizin için geliyor. Hazır mısınız? dijitaldonusumzirvesi.com Vodafone Nils Rudi Teknoloji ve Operasyon Yönetimi Profesörü, INSEAD Douglas Merrill Charles Landry CEO ve Kurucu, Zest Finance Kurucu, The Creative City Index Mary Moloney Global CEO, CoderDojo Vakfı
KUCAĞINDA BEBEK KÜÇÜK HUZURLU DÖŞEK İKBAL BETÜL ARMAĞAN GÖZLÜ [email protected] B eşik, ana kucağının sıcak- kazılarında 2,017 yıl öncesine ait bir şik’ten hatırlayacağınız gibi yarı gö- lığını hissettiren ilk evi- Hun mezarında bulunan ahşap par- çebe halklarda beşikler kundak gi- dir bebeğin. Irk, inanç, çalar en eski beşik kalıntıları olarak bi sarmalanır, her an taşınacakmış kültür fark etmez; her an- bilinir. gibi tutulur ve genelde at, eşek gibi nenin başucunda sabahlayan yar- hayvanların sırtına bağlanarak ta- dımcısıdır. Sağa sola salınarak anne Beşik kültürüne çoğu medeniyet- şınırdı. karnını hatırlatır kucağını açtığı te rastlanmakla beraber toplumla- yavruya. Onun huzur dolu dansına rın hayat tarzına uyum sağlayacak Yalnız ağaçtan yapılanların yanı annenin billur sesiyle söylediği nin- şekillerde tasarlanarak kullanıla- sıra 15. yüzyıldan itibaren bebekler, niler eşlik ederken, yüzünün kıyısı- gelmiştir. Örneğin yerleşik haya- madenî beşikler içinde de yatar ol- na vuran tatlı tebessümle gezer du- ta geçmiş toplumlarda ayakları ye- muş. Altın, gümüş ve bronz beşik- rur rüya âleminde. re basacak şekilde tasarlanan geniş ler zaman içinde ahşapların yeri- beşikler ile göçebe toplumların kul- ni almış. Topkapı Sarayı’nda minik Avrupa dillerinde (Almanca kin- landığı, bebekleri adeta kundak gi- şehzadelerin uykularını misafir et- derwiege, Fransızca berceau, İngi- bi saran ve sallanmayan el doku- miş olan zümrüt, yakut, elmas ve lizce cradle) ‘bebek yatağı’ anlamı- zebercet işlemeli altın beşikler 18. na gelen terimler yakınlara kadar ması beşikler bu farkı bariz yüzyıl Osmanlı medeniyetinin ih- hayatımızın demirbaşı olan beşiği şekilde gözler önüne se- tişamını yansıtan nadide örnekler- tam olarak karşılamaktan uzaktır. rer. Yeşilçam’ın efsane dendir. Türkçedeyse beşik, “süt çocuk- filmlerinden Boş Be- larını sallayarak uyutmaya yarayan, tahta ve çeşitli » Topkapı Sarayı hazinesinde bulunan ceviz ağacı madenlerden yapılmış üzerine altın kaplama beşik. küçük karyola” anla- mına gelir. Sallamak anlamındaki bişi köküne +k yapım eki eklenerek mey- dana getirilen ke- limeye Divânu Lü- gati’t-Türk’te sık sık rastlarız. Günümüz Türk lehçe ve şive- lerinde aynı yahut değişime uğramış şekilleriyle bişik, be- sik, pejik olarak karşımı- za çıkar. Orta Asya 14 DERİN TARİH / 2016 MART
Eşyanın Kalbi Anadolu’da beşikle ilgili birçok örf ve adet olduğu malumumuz. Bun- Hasır kolaylığı ların en dikkat çekenlerden biri, yeni doğan çocuğa düzenlenen “beşik Hafif ve taşınabilir töreni”. Törene katılacak en mühim misafirler annenin ailesidir. Törene beşikler arayan en başta beşik olmak üzere çocuğa gerekli bütün eşyayı, oyuncakları- annelerin tercihi, na varıncaya kadar getirirler. Bir diğer adet de beşiğin baş tarafına sarı yüzyıllar evvel olduğu renkli tülbent takmak. İnanışa göre sarı tülbent çocuğu sarılık hastalı- gibi bugün de hasırdan ğından korurmuş. mamul olanlar. Anne kokulu uykular Karamsar bir ninni 18. yüzyılda Avrupa’da Çocukların beşiğe bağlanması âdetini es geçmek olmaz tabii. Bu uy- kullanılan dolap formu gulama bir tür işkence gibi düşünülse de işin aslı öyle de- verilmiş bu ahşap ğil elbette. Çocuğu beşiğe bağlamak, uyurken istem- siz hareketler yapmasına, yüzünü tırmalamasına, el ve beşik, tabuttan ayaklarının kıpırdaması yüzünden ani korkular yaşa- ilham alınmış intibaı masına, tehlikeli olabilecek şekilde sağa sola dönmesine uyandırmıyor mu engel olur, dolayısıyla rahat bir uyku uyumasını sağlar. sizce de? Estetize mapushane Hepsi bir yana, Anadolu’da beşiklerin vazgeçilmez 20. yüzyıl şehirlerinde aksesuarlardan “toy otu”na değinmesek olmaz. Toy sıklıkla rastladığımız otundan mamul bir kolyenin beşiğin başucuna asılması- bu ahşap modelde nın sebebi ‘anne kokusu’na eşdeğer bir koku salgılamasıymış. parmaklıklar estetize Huzura doyduğu tek yer ana kucağı olduğu için toy kokusu sayesinde edilmiş; yine de tarlaya giden annesi yanındaymışçasına deliksiz uyurmuş bebek. Bu hapishaneyi hatırlatıyor. garip otta hafif bir ter, yeşil ot ve baharat kokusu mevcutmuş. Tarım ve hayvancılıkla geçimini sağlayan annelerin üstüne sinen ter kokusu, Anne yerini tutmasa da Türk mutfağının eşsiz baharatlarının rayihasına karışır, bebekler de Anne kucağı formunda geceleri ter ve baharat karışımı koku eşliğinde deliksiz bir uyku çe- tasarlanan ve son birkaç yüzyıldır yeni kerlermiş. doğan bebekler için İster ahşaptan, ister al- tercih edilen beşikler ahşap, suntalam ya da tın veya gümüşten ya- demirden imal edilir. pılsın, yüzyıllar boyu Uyumak mı dediniz? huzur dolu ninnilere Bebeklerin, başlık ve yan yorulmak bilmeden sal- kısımları boylu boyunca lanarak refakat etmiş parmaklıkla çevrili bu modern beşik. Ne yazık ki içinde karyolalarda uyuyamamasına uyuyan bebeği büyütür- şaşmamak gerek! ken zamana yenik düş- müş ve yerini günümüz evleri için tasarlanmış, toy otu kokusundan yoksun, hapis- hane tipi parmaklıklı karyolaya bırakmış. Tarihin karanlıklarına gömül- meye yüz tutmuş mahzun beşik- lerimiz, asırlarca sevgiyle bağrı- na bastığı insanoğlunun gün gelip kendisini yüz üstü bırakabileceği- ni nereden bilsin? Not: Yazıyı kaleme alırken minik kerimem Aîşe Hümey- râ’mı eğleyerek bana çalışma imkânı sunan modern beşiğimize teşekkürler! 2016 MART / DERİN TARİH 15
Aktüel ÖZLEM KOCUKELİ ÖZBAY [email protected] TRABLUS HAMİDİYE SAAT KULESİ RESTORE EDİLDİ Lübnan’ın Trablus şehrinde MEZARDAN İŞTE 700 YILLIK VE GÖK SULTAN SAHNEDE! Sultan II. Abdülhamid tara- 2BINYAŞINDA İLK TÜRKÇE ESER! fından inşa ettirilen saat ku- BIRMASKÇIKTI Gazeteci, roman ve tiyatro yazarı lesinin restorasyonu tamam- Kuzey Kıpçak Türkçesinin en önemli Üstün İnanç’ın kaleme aldığı “Gök landı. Trablus Belediyesi’nden AydınTralleis antik kentindeki eserlerinden, Codex Cumanicus–Ku- Sultan Abdülhamid Han” adlı oyun yapılan açıklamaya göre TİKA arkeolojik sit alanında sondaj manlar’ın Kitabı ilk kez günümüz Türk- bu ay tiyatroseverlerle buluşuyor. desteğiyle gerçekleştirilen kazı çalışması sırasında 2 bin çesiyle yayınlandı. İtalyan ve Almanlar İnanç’ı 79 yaşında yeniden oyun yaz- restorasyonun ardından saat yıllık mezar odasına ulaşıldı. tarafından 700 yıl önce Latin harfleriyle maya iten güç neymiş, kendisinden kulesinin açılışı için yakın Odadan çıkan ölü hediyeleri, yazılan ilk Türkçe eserde 1080 sayfalık dinleyelim: zamanda bir tören düzenle- dönemin kültürel hayatına sözlükte bilmeceler, dinî terimler, eşya necek. ilişkin önemli ipuçları sunuyor: isimleri ve vaazlar yer alıyor. Biricik “Abdülhamid Han, yıkılmakta olan Kremasyon kapları, gözyaşı nüshası İtalya’daki Venedik Saint Mar- bir duvarı elleriyle tutan adamdır. II. Abdülhamid’in tahta çı- cus Kütüphanesi’nde muhafaza edilen Duvar dediğim Osmanlı Devleti’dir. kışının 25. yılı hatırasına 1901- şişeleri, kandiller... Aydın ve 1880 yılında Macar Comes Geza Onun hakkında yanlış bilinenleri ti- 02’de inşa ettirdiği Hamidiye Müzesi MüdürüYılmaz Akkan, Kuun tarafından ciltlenen eser Mustafa yatro yoluyla izleyiciye aktarmak için Saat Kulesi yaklaşık 26 metre dikdörtgen planlı, devşirme Argunşah ve Galip Güner tarafından bu oyunu yazmaya karar verdim”. yüksekliğinde ve 6 kattan olu- taşlardan yapılmış tonoz örtülü günümüz Türkçesine kazandırıldı. şuyor. Duvarları kumlu taştan, mezar içinde 3 sanduka tespit Memluk Kıpçak Türkçesinden faydala- 31 Mart Vakası’nın işlendiği oyun- köşe, pencere ve kapılarının ettiklerini, kemiklerin erimiş nıp Drimba, Kemal Aytaç, Garkavetz ve da İttihatçıların baskısıyla başlayan üst kısımları ise beyaz taştan durumda olduklarını belirtti. Bodrogligeti gibi isimlerin eserlerine de “Hürriyet’in ilanı” arefesinde yaşanan- yapılmış. Beşinci katta Lübnan başvurmuşlar. Latin alfabesinin gotik lar anlatılıyor. İç Savaşı sırasında çoğu parça- En nadide bulgulardan biri harflerinin okunuş zor- sı kaybolmuş bir mekanik saat de pişmiş toprak mask.“Bu luğu, önceki çalışmala- Peki niçin “Gök Sultan”? İnanç, bulunuyormuş, mevcut saat durumda mezarın sahibi sanat rın yetersizliği ve eldeki bu ismi yazar Atsız’ın Büyük Doğu ise Türkiye Fahri Konsolosu ve tiyatroyla ilintili bir kişi tek nüshanın yıpran- dergisinde yayımlanan bir makalesin- Suphi Akkari tarafından 1990 olmalı”diyor Akkan. 2000 yıl mış olması sebebiyle yılında taktırılmış. önce de durum farklı değilmiş Kumanlar’ın Kitabı de geçen “Sultan Hamid, kızıl anlaşılan. Ölüm ritüelleri sadece üzerine yapılan çalış- değil ‘Gök Sultan’dır” sözün- Birinci kattaki Osmanlıca öte dünyayı değil, fani hayatı da malar sınırlı sayıda den ilhamla koymuş. Bugüne kitabede şunlar yazılı: “II. kalmış. Bu yüzden kadar Sultan Abdülhamid Abdülhamid Han’ın tahta anlatıyormuş usul usul. bu yeni baskı övgü aleyhine yapılmış birçok oyun çıkışının 25. yılı hatırasına ve dikkati sonuna sahneye konulduğunu düşü- ve Allah’ın izniyle bu kule kadar hak ediyor. nürsek, Üstün İnanç’ın bu oyu- yaptırılmıştır. Bu eserin, şehir nu dileriz 1960’ların sonunda halkına saadet ve mutluluk sahneye koyduğu, Necip Fazıl’ın getirmesini temenni ederiz.” yazdığı “Sultan Abdülhamid” kadar ilgi görür. Bu zarif saat kulesini Trab- lus’a yeniden kazandırdığı için USTANIN ELİNDEN 2 BİN YILLIK GÖKTÜRK KILICI TİKA’ya kalbî teşekkürler. Sivaslı bıçak ustası İsmail Gölebatmaz’ın elinden çıkan Müzesi’ndeki kılıçlara bakarak ve müzede bulunan Göktürk, Osmanlı ve Zülfikar kılıçlarını bir görseniz! Sultan Silahı adlı kitabı inceleyerek orijinaline benzer Boynuz ve çelik kullanılarak yapılan dünyaca ünlü Sivas kılıçlar yapmaya başladığını dile getiren Gölebatmaz, bıçağı yanında kılıç yapımına merak salan usta 2-6 son olarak 2000 yıllık Göktürk kılıcının kopyasını ayda ürettiği kılıçları 2500 ile 6000 lira arasında değişen yapmış. Sayıları gittikçe azalan bu ustaların kadrini fiyatlarla satışa sunuyor. Atatürk Kongre ve Etnoğrafya bilmek gerekmez mi? 16 DERİN TARİH / 2016 MART
Aktüel SERGI Osmanlılar ve Avrupalılar: MOĞOLİSTAN’DA 1300 YILLIK TÜRK PARMAK İZLERİ Geçmiş Zamanlar ve İŞTE HALİFE ABDÜLMECİD’İN Olasılıklar SÜRGÜN BİLETİ! TİKA’nın Moğolistan’daki Bilge çalışmalarıyla Bilge Kağan ve Kül Tonyukuk Anıt alanında başlattığı Tigin anıtları müzeye taşınmış, Avrupa Birliği Kültür Son Halife Abdülmecid Efendi’nin arkeolojik kazılarda Türklerin tabiat şartlarına karşı muhafaza Programı’nın desteğiyle, sürgün yolculuğuna ve sonraki hayatına 1300 yıl öncesine ait parmak izleri altına alınmıştı. BOZAR’ın liderliğinde dair orijinal belge ve fotoğraflar ortaya bulundu. Türk kazı heyetine baş- yürütülen“Osmanlılar ve çıktı. Sabah gazetesinin Şehir Üniversitesi kanlık eden Prof. Dr. Ahmet Taşağıl Türk tarihinin en eski yazılı Avrupalılar: 500 Yıllık Kültürel Kütüphanesi’ne kazandırılan Taha Toros TİKA başkanı Dr. Serdar Çam’a belgesi Bilge Tonyukuk Anıtı’na Ilişkiler Üstüne Düşünmek” Arşivi’nde ulaştığı belgeler seyahat ve sunduğu raporda kazı esnasında ulaşımı kolaylaştırmak amacıy- adlı projenin Istanbul ayağı sürgün yıllarıyla ilgili hazin hatıralarla yük- 11 açma açıldığını belirtti: la Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın olarak gerçekleştirilecek lü. 431 numaralı kanunla 3 Mart 1924’de talimatıyla TİKA tarafından 11 kilo- sergi ücretsiz gezilebilecek. görevi sona eren ve yurt dışına sürülen “Çok sayıda yeni arkeolojik keş- metrelik asfalt karayolu yapıldığını Avrupa ve Türkiye arasında Halife Abdülmecid ve ailesinin Simplon fe ulaşıldı. Fakat en dikkat çekici- da hatırlatalım. Son kazı çalışma- (Eski Şark) Ekspresi’yle Çatalca Tren lerinden biri 11 numaralı açmada larıyla birlikte bu alanda bir de günümüzdeki kültür Garı’ndan yola çıktığını biliyoruz. Belgeler atalarımızın 1300 yıl öncesine ait müze kurulması planlanıyor. alışverişini etkilediği varsayılan arasından çıkan tren bileti sayesinde ne parmak izleri bulunmasıdır”. tarihsel kültür ilişkileri üzerine zaman yola çıkıldığı hususundaki bilgiler Eh, Türk tarihine dair bağ- projeler geliştiren sanatçıların de netleşti. Grup adına tek bir bilet Cumhurbaşkanı Recep Tayyip rında ne var ne yoksa cömertçe düzenlenmiş. Üzerine tarih, trene binilen Erdoğan’ın 2005’teki Moğolistan paylaşan bu topraklar için değer eserleri bugünden tarihe, kentin adı ile varılacak kent ve kişi sayısı ziyaretinin ardından, TİKA’nın doğrusu! tarihten bugüne çift yönlü bir gibi bilgiler el yazısı ile doldurulmuş. 1-2, 3-4, 5-6, 7-8, 11-12, 13-14, 15-16 ve 17 nu- BOSNA’DA FES GELENEĞİ BİTTİ Mİ SANDINIZ? perspektif sunuyor. maraları dikkat çekiyor. Bunların koltuk ya da kompartımana ait olduğu düşünülü- Osmanlı İmparatorluğu döne- Arnes Dzido ise Yugoslavya döne- Yer: MSGSÜ Tophane-i Amire yor. Tarih kısmında 4 Mart 1924 yazarken minde Bosna Hersek’teki Müslü- minde fesin hayatın her alanından Kültür ve Sanat Merkezi bilete vurulan mühürde de aynı tarih yer manların da sembollerinden biri çıkarılmaya çalışıldığını savunarak, Tek Kubbe Salonu alıyor. 014645 numaralı büyük ebatlarda- olan fes, bugün de dost meclisleri “Fes giymemiz sadece kimliğimizi Tarih: 4-27 Mart ki biletin alt bölümü ile arkası dünyanın ile bayram ve cuma namazlarında koruduğumuz anlamına gelmiyor. önde gelen otel ilanlarıyla dolu. kullanılıyor. Etnograf Svetlana Bajic, Aynı zamanda hem bir Müslümanın MÜZE AA muhabirine yaptığı açıklamada başını kapaması sünnetini takip Belgeler arasında 6 Mart 1924 tarihli fesin Bosna Hersek’te 19. yüzyılın ediyor, hem de Bosna’daki Müslü- Amasya Şehzadeler dağlık ve ağaçlık bir bölgeyi tasvir eden ortalarında kullanılmaya başlandığı- man geleneğini sürdürüyoruz”diye Müzesi karakalem çalışması hemen dikkat nı belirtti:“Fes ilk olarak Müslüman- konuştu. çekiyor. Trenin Macaristan’daki bir molası lar tarafından kullanılmaya başlansa Osmanlı şehzadelerinden sırasında Abdülmecid çizmiş. Sağ alt da ardından ülkedeki Hıristiyan ve 81 yaşındaki Mehmed çoğunun ilk eğitimini köşesine de“Büyük ecdadımın muzaffe- Yahudiler tarafından da kullanıldı. Numanovic de babasını örnek ren geçtiği Macaristan”notunu düşmüş. Örneğin Müslümanlar kırmızı fes alıp çocukluğundan bu yana fes aldığı ve devlet yönetimini Sol alt kısmına kendi el yazısıyla bir not ile giyerken, Hıristiyanlar daha koyu taktığını söylüyor:“Lise yıllarınday- öğrendiği yer olması imzası bulunan Abdülmecid’in portresi tonlar, Yahudiler ise siyah renkte ken Sancak’ta fes taktığım için polis arşivden çıkan en önemli vesikalardan. fes giyerdi”. Fesin yoğun kullanıl- beni durdurmuş, sorgulamıştı ama hasebiyle“Şehzadeler şehri” Bakın ne yazıyor notta:“Ecdadı Gazi dığı Saraybosna’daki Nakşibendi bugün de başımın açık kalmaması olarak bilinen Amasya’daki Turhan Bey gibi besaletle felaketli günle- tekkesinin müdavimlerinden tarihçi ve bir Müslüman olduğumu göster- rime iştirak eden kâtibim Hüseyin Nakip mek için hâlâ takıyorum fesi”. Şehzadeler Müzesi, bal Bey’e yadigârım. 10 zilhicce 1342”. Bu mumundan yapılan padişah belge ve bilgileri Taha Toros’a ulaştıran da Abdülmecid’in özel kâtibi Hüseyin Nakib ve şehzade heykelleriyle Bey imiş zaten. Osmanlı sevdalılarının ilgisine mazhar oluyor. Hanedan çileli sürgün yıllarında derin Amasya Valiliği Il Özel Idaresi bir sessizliğe gömülmüş; haliniz nicedir tarafından 2008’de ziyarete diye uzanan bir el de çıkmamıştı 600 yıl açılan müzenin iç tasarımı yönettikleri bu topraklardan. Yaklaşık saray motifleriyle dizayn 100 sene sonra belge ve fotoğraflar onlar edilmiş. Halılar, kalem işi adına konuşur mu dersiniz? Bu suskun süslemeler ve o dönemi yılların acısını çıkarırcasına… yansıtan aksesuarlar Topkapı Sarayı örnek alınarak bire bir uygulanmış. Amasya’ya yolu düşenler, Hatuniye Mahallesi girişinde, Yeşilırmak Nehri kıyısındaki eski sur duvarları üzerinde bulunan müzeye uğramadan gelmesinler. 18 DERİN TARİH / 2016 MART
MMeitirnalesr Tanzimat ve II. Meşrutiyet döneminin önemli fikir adamlarından, politikacı ve gazeteci Mehmed Murad, çıkardığı Mizan gazetesiyle özdeşleştiği için Mizancı Murad diye anılır. Onun Turfanda mı yoksa Turfa mı? adlı romanından çarpıcı bir bölümü paylaşıyoruz bu ay. Osmanlı’nın “gazap ve taassubu elden bırakmayan” Batı cereyanı karşısında uğradığı sarsıntıyı “tehlikesiz ve geçici bir ârıza; taze baharı müjdeleyen bereketli bir kış” olarak tanımlarken ümitvar bir soluk bırakıyor üstümüze. “BİZ YİNE O OSMANLIYIZ!” H er şey göz önünde idi. İşte her taraftan billur larına mekân olmuştur, ümmetin ziyaretgâhıdır.” çerçeve ile çevrilmiş İstanbul üçlüsü! Bulut- Cihangir dört yüz çadır halkının şanlı tarihini zihnin- lara karşı alemlerini kaldırmış minareleriy- le, bin direkli bir gemi gibi, şevket ve aza- den geçirmeye başladı. Akşam oldu. Oda uşağı mumları yaktı. Bir emri olup olmadığını sordu. Cevap alamayınca şa- metle, karşısında duruyordu. şırarak çıktı… Mansur Bey’in bunlardan haberi yoktu. İşte içinde binlerce deniz vâsıtası bulunan ve iki büyük “Hasta Adam” çember ile kuşatılmış “Altın Boynuz”, yani Halic-i Dersaâ- Yüce fikirlerle yükselmiş olan başı yoruldu. Beyninde bir det! İşte servilere bürünmüş hazin Üsküdar, Çamlıca, Ka- ağırlık hissetti. Başını öne doğru eğdi. Geniş alnını avucu- dıköyü! İşte Sarayburnu, işte karşısında bulunan Moda ve nun içine aldı. Dirseklerini dizlerine dayadı. Yine düşünce- lere dalmış olarak, bir saat kadar da Fenerbahçesi! İşte tatlı bir duman bu halde kaldı. içinde keyif süren adalar! Daha ar- Bir aralık: “Medenî olduğunuı id- kada Yalova, Mudanya tepeleri… dia edip övünen Avrupa, hâlâ cehâ- İşte bulutların bile üstüne çık- let devrine mahsus olan gazap ve ta- mış meşhur “İde” tepesi. Saçı saka- assubu bir türlü elden bırakmıyor! lı bembeyaz olmuş başını, mağrura- Acaba bunda bir kasıt mı var, yoksa ne semaya doğru kaldırmış duruyor. sade gaflet mi?” diye, kendi kendine Gururunda haklıdır. Çünkü yeryü- söylendi. zünde onun kadar çok ve mühim Biraz sonra yine: “Moribond mu? vak’a görmüş bir şahit, zor bulunur. Halt etmişler!” dedi. Hiddetle aya- Homeros’tan şimdiye kadar, ikti- ğa kalktı. Birkaç kere odayı dolaştı. dar sahiplerinden hürmet göregel- Rasgele bir noktada, birden durdu- miştir. Başka sermayesi olmasa bi- ğu vakit, yüzünde gülümser bir ifâ- le, eteğine sığınmış dört yüz çadır de vardı: halkının bir iki asırda, cihanı şan ve “Biz yine o Osmanlı, o müslüma- azametle doldurarak titrettiğini gö- nız, kâinatın kanunlarını koyan rüp iftihar etmesi kâfidir. “Osman- Hazret-i Hakîm-i Mutlak, hiçbir şah- lı satvet ve ulviyetinin menbaı be- sı, hiçbir cemiyeti, hayatı boyunca nim!” diyebildiği için başını o kadar Mizancı Murad (1854-1917) ehemmiyetli ehemmiyetsiz bir sek- dikmiş, göğsünü o kadar germiş bir teye uğramaktan masun kılmamış- halde, metin ve mağrurdur. tır. Şu hal, tehlikesiz ve geçiçi bir ârı- Elektrik cereyanı gibi derûnî bir titreme ile başından ayağına, vücudu bir kere sarsıldı. He- zadır. Taze baharı müjdeleyen bereketli bir kıştır. Bahar, maarif güneşi ile kendini gösterecektir. Şu mübarek, seç- men kalkıp iki üç kere odayı dolaştı. Bu sarsılma, Osmanlı’nın büyük eserlerini yeniden ha- kin diyarı bize kısmet eden Cenâb-ı Nâzım-ı Âlem, bizi ya- yal eden zihninin, o azamet ve heybet karşısında hayran ratılıştan güzel ahlâk ile de taltif etmiştir. Tarihimiz kah- kalmasından, muhabbet, sadakat, şükran ve iftihar gibi te- raman alaylarıyle dolmuş, taşmıştır. Bir taraftan Osmanlar, sirli hislerin hep birden kalbine hücum etmelerinden ileri Orhanlar, Hüdâvendigârlar, Yıldırımlar, Çelebiler, Fatihler, Yavuzlar… Diğer taraftan Alâeddin Paşalar, Çandarlızâde- gelmişti. ler, Sokullular, Köprülüler… Hânedan, yine o yüce hâne- Tekrar Keşiş Dağı tarafına baktı: “Evet, hep oradadır. Toprağın her bir karışı, gayretle, ha- dandır, bendegân yine sâdık ve fedakâr bendegândır… Kaynak: Mansur Bey: Turfanda mı yoksa Turfa mı, (Haz.: M. Ertuğ- miyetle, kanla yoğrulmuştur; hayat ve metânet macunu- dur. Tarihten bir sayfadır. Rahim ve Rahman’ın seçkin kul- rul Düzdağ), Kapı, 2013. 20 DERİN TARİH / 2016 MART
Mart’ın Dünyası [email protected] RABİA ALBAYRAK Hilafet İngilizlere Batı’nın kapısı İznik’le aralandı hediye edildi! 2 Mart 1331 - Türkiye 3 Mart 1924 - Türkiye Orhan Bey yıllarca süren kuşatmanın ardından İznik’i aldı. Teslim Lozan Barış görüşmelerinin gerçekleştiği dönemlerde Cumhuriyet olan şehir, İmparatorluğun Batı’ya genişlemesinde stratejik bir kadroları TBMM’nin üyelerini gizli oturumlarda tehdit etti ve nihaye- görev aldı. Ayrıca bu Osmanlı şehri çinileriyle de Türk sanatına tinde Hilafet ilga edilerek Osmanlı hanedan mensupları yurt dışına damgasını vurdu! çıkartıldı. Halifelik makamının kaldırılmasının ardında İngilizlerin baskısı olduğunu söylememize gerek var mı? eBhsüâabkrüüemrt adlatırnıda Revan’a azim sefer 4 Mart 1687 - Hindistan 10 Mart 1635 - Ermenistan Küçük yaştan itibaren devlet kade- mesinde önemli görevler üstlenen IV. Murad, Safevi Devleti’nin üzerine ilk seferini gerçekleştir- Bahadır Şah hem seferlere katılıp mek üzere Üsküdar’dan yola çıktı. 26 Temmuz’da Revan (Erivan) askerî yönünü ortaya koyuyor, kuşatıldı ve kısa sürede şehir teslim alındı. Sultan bu seferden 3 yıl hem de ilim dalında kendini sonra Bağdat’a kadar ilerlemiş ve orayı da teslim almıştır. gösteriyordu. Emrindeki ordu ile Maratalar ve Golkonda ülkesine sefere gittiği sırada hakkında bazı söylentiler çıktı. Golkonda Kutubşâhi Hükümdarı Ebü’l-Hasan ile gizlice anlaştığı iddiaları üzeri- ne Mart 1687’de hapse atıldı. İngiliz öngörüsü tutmadı 8 Mart 1911 - İngiltere İngiltere Dışişleri Bakanı Edward Grey, 20. yüzyılın başından itibaren dünyadaki genel gerilimin yumuşadığını ve herhangi bir kriz durumunda Fransa’ya askerî yardım yapılacağına dair bir planları olmadığını Avam Kamarasına bildirdi. Grey’in öngörüsü hatalıydı. Bu konuşmadan sadece 3 yıl sonra 1. Dünya Savaşı patlak verdi ve 4 yılın ardından büyük kayıplarla sonuçlandı. 22 DERİN TARİH / 2016 MART
24
Deniz savaşındaki yenilgiyi hazmedemeyen müttefik filo denizaltılarla Marmara Denizi’ne girerek Payitaht için büyük bir tehdit oluşturdu. Her türlü lojistik faaliyeti felce uğratan denizaltılar özellikle Çanakkale’de çarpışan orduya iaşe, silah ve mühimmat sevkiyatını engellemeyi amaçlamıştı. » 1. Dünya Savaşı’nda İngilizlerin kullandığı bir denizaltı (ressam: Willy Stower).
DENİZALTILARIN ÇANAKKALE RÖVANŞI
MUSTAFA SELÇUK görünecekti. Boğaz’a ilk yönelen, mişti. Burada Mesudiye zırhlısının Fransızlara ait Faraday denizaltısı hareket kabiliyetinden yoksun açık [email protected] olmuştu. Bu dönemde onlara veri- bir hedef olduğunu belirtmek gere- onanma envanterine len görev Boğaz’ı abluka altında tut- kir. 20. yüzyılın başında gir- mak, Yavuz ve Midilli’nin Ege’ye çıkı- meye başlayan denizal- şına engel olmaktı. Denizaltılar savaşta açık deniz- tıların deniz muharebe- lerde kullanılmış ve iyi bir per- lerinde de yerini aldığını biliyoruz. Osmanlı donanma komutanlığı- formans sergilemişlerdi. Ancak İlk başlarda muharebe güçleri ol- na atanan Amiral Souchon, Türk fi- Çanakkale’de aynı başarıyı göste- madığı için daha çok istihbarat ve losundaki eski ve yaşlı savaş gemi- rebilecekler miydi acaba? Boğaz’ın keşif hareketlerinde kullanılmış, lerini atıl görevlere ayırmayı uygun dar yapısı, sığ koylar, iki farklı ve teknolojileri ve kapasiteleri arttıkça gördü. Silah teknolojisi eski ve ha- kuvvetli akıntı durumu zorlaştıra- donanmalarda daha fazla yer almış- rekât kabiliyeti hantal olduğu için cağa benziyordu. lardır. Cihan Harbi başladığında İn- sabit batarya görevine ayrılan Me- gilizler 77, Fransızlar 45, Almanlar sudiye zırhlısı Boğaz girişinde Kepez Denizaltılar Türklerin yerleştir- 29 denizaltıya sahipti. Osmanlı Dev- Koyu Sarısığlar mevkiine demirle- diği mayın ve akıntı engelinden leti’nde kullanıma hazır sadece bir miş, toplarından bir kısmı da kara- kurtulup Marmara’ya girebilecek- denizaltı, belgelerdeki ismiyle “tah- ya monte edilerek müttefik donan- telbahir” bulunuyordu. masına karşı sabit istihkâm olarak » Hedef büyüktü; lakin... görevlendirilmişti. Çanakkale Boğazı’nı su altından ilk kez Osmanlı Devleti’nin silahlı taraf- geçme teşebbüsünde bulunan, İngiliz sızlık döneminde İngiliz ve Fransız Mesudiye’den sökülen toplarla ay- denizaltısı E-15 olmuştu. Ancak akıntı güçlerinden oluşan İtilaf donanma- nı ismi taşıyan bir kıyı batarya- nedeniyle Kepez yakınlarında karaya oturdu. sı Akdeniz sularında devriye gezme- sı oluşturuldu. İtilaf donanmasına E-15’in esir alınan mürettebatı. (Önde sağ ye çoktan başlamıştı. Adalar Deni- mensup Yüzbaşı N. Holbrook komu- başta oturan kişi Konsolos Palmer’dir.) zini üs olarak seçen İtilaf filosunda tasındaki B-11 İngiliz denizaltısının az sayıda denizaltı bulunuyordu. erken bir tarihte (13 Aralık 1914) Me- Savaş yeni cephelere yayıldıkça ve sudiye zırhlısını torpilleyerek batır- sefer kararı belirginleştikçe filo- ması hem Türk tarafını alarma ge- nun Çanakkale Boğazı önündeki çirmiş, hem de denizaltıların neler faaliyetleri artmaya başladı. 3 Ka- yapabileceği hakkında bir fikir ver- sım 1914’teki ilk gösteri atışından sonra denizaltılar Boğaz önlerinde 28 DERİN TARİH / 2016 MART
Öteki Tarih ler miydi? Müttefik donanmasında Bunun için başta “E” sınıfı olmak Denizde tehlike arttıkça Osman- bu riskli ve tehlikeli görevi üstlen- üzere en modern ve uzun menzilli lı askerî yetkilileri önlemleri arttı- mek isteyen birçok personel vardı. denizaltılar devreye sokuldu. Bütün rarak nakliye gemilerini savaş ge- Türklerin kazandığı deniz zaferin- tedbirleri ve güvenlik engellerini mileri refakatinde göndermeye den sonra gururu kırılan filonun aşmayı başaran düşman denizaltı- başladılar. Kara savaşlarının devam deniz subayları bu maceraya atıl- ları Marmara’ya girdiler. Burada sık ettiği 8,5 ay zarfında lojistik nakli- mak için can atıyorlardı deyiş yerin- sık görülmeye başlayan denizaltılar ye faaliyetleri gemi ve personel ka- deyse. yüzünden ordunun ikmal kolları yıplarına rağmen devam ettirildi. daha uzun ve meşakkatli olan kara Denizaltıların faaliyetleri arttıkça Nisan 1915’te Çanakkale önlerin- yoluna yönlendirilerek Uzunköprü, özellikle asker sevkiyatları zaman de 7 İngiliz, 1 Avustralya ve 4 Fran- Gelibolu demir ve kara yolu hattı zaman kara yoluna yönlendirilmiş- sız denizaltısı bulunuyordu. Adalar daha fazla kullanıldı. se de deniz yolunun da açık tutul- Denizindeki uçak ve balonlardan el- ması için azami gayret sarf edil- de ettikleri istihbaratla hedeflerini 5. ORDU AÇLIKTAN miştir. Nakliyat geceleri ve kıyılara daha kolay tespit eden denizaltılar NASIL KURTULDU? yakın bölgelerden gidilerek yapı- aynı zamanda deniz-hava müşterek lıyor; böylece Çanakkale’de insan harekâtının da ilk örneklerini ver- 5. Ordu komutanı Liman von üstü bir gayretle çarpışan ordunun mişlerdi. Sanders Türkiye’de Beş Sene isimli iaşesi, silah, mühimmat ve asker ih- hatıralarında Marmara Denizi’ndeki tiyacı gecikerek de olsa ulaştırılma- Müttefik denizaltıların ana hede- İtilaf filosuna mensup denizaltıların ya çalışılıyordu. fi, Marmara’ya girerek deniz nakli- faaliyetlerinden şöyle bahseder: yatına engel olmak ve İstanbul ön- 25 Nisan 1915-9 Ocak 1916 tarih- lerine sokulup şehri tehdit etmekti. “5. Ordu’ya yiyecek maddeleri- leri arasında devam eden kara mu- Osmanlı Genelkurmayı, İtilaf kuv- nin nakli büyük zorluk gösteriyor- harebeleri müddetince toplam 22 vetlerinin Gelibolu yarımadası- du. En yakın demiryolu istasyonu denizaltı faaliyette bulunmuş, tek- na çıkarma yapmak için donanma Trakya’daki Uzunköprü’ydü. Bu rarlarla birlikte 27 kez Çanakkale destekli kara harekâtına girişece- istasyon ordu karargâhına 7 günlük Boğazı’nı geçip Marmara’ya girmiş- ğini tahmin ediyordu. Bölgeyi sa- bir mesafedeydi. O tarihte Osmanlı ler ve İstanbul limanına kadar so- vunmak üzere 18 Mart zaferinden ordusunda kamyonlar henüz yoktu. kulmuşlardır (BOA. DH. EUM, 3.şb. 8-8). bir hafta sonra 5. Ordunun kurul- Öküz arabaları, deve kervanlarıy- du. Hazırlıklar hızlandırıldı. Ekim la çok az şey taşınabiliyordu. Bu Çanakkale geçildi mi? 1915’te 300 bin askeri aşan bu ordu- nedenle Marmara üzerinden deniz nun her türlü iaşe, erzak, mühim- yoluyla nakliyat bir zorunluluk- 1. Dünya Savaşı’nda “Çanakkale mat, silah ve personel ihtiyacı İstan- tu. Bu yol ise düşman tarafından geçilmedi” sözünün tek istisnası de- bul ve Marmara bölgesinden temin Marmara’ya sokulan İngiliz ve nizaltılardır. Marmara’ya sızan de- edilmekteydi. Fransız denizaltıları ile engellen- nizaltılardan 7’si batırılmış, Fran- mek isteniyordu. Osmanlıların bir sızlara ait Turquoise isimli denizaltı Donanma refakatinde Şirket-i şansı, denizaltılar bu görevi yerine da esir alınarak İstanbul’a getiril- Hayriye, Seyr-i Sefâin idaresi ve di- getiremediler. Aksi takdirde 5. Ordu miş ve ismi Müstecib Onbaşı olarak ğer gemilerle 5. Ordunun bütün lo- açlığa mahkûm olurdu.” değiştirilmişti. Fransızlar Mütare- jistiği İstanbul merkezli ve ağırlıklı ke döneminde bu gemiyi geri alma- olarak deniz yoluyla Marmara’dan » Liman von Sanders yı ihmal etmeyeceklerdi. Marmara sağlanıyordu. Yine savaş alanından Denizi’ne girip üslerine sağ salim özellikle ağır yaralı ve hastalar ay- dönmeyi sadece 7 denizaltı başardı. nı güzergâhtan Marmara bölgesi İtilaf denizaltıları Osmanlılara ait 8 ve İstanbul’daki hastanelere taşın- savaş gemisi ile birçok ticaret ve ba- maktaydı. 5. Ordunun ikmal yolla- lıkçı gemisi batırmışlardı. rını kesmek suretiyle Türk askerini yardımsız ve silahsız bırakmak iste- Kara muharebeleri sırasında Ça- yen İtilaf kuvvetleri daha önce en nakkale Boğazı’nı su altından ilk modern ve donanımlı filolarıyla ge- geçme teşebbüsü E-15 İngiliz deni- çemedikleri Boğaz’ı gizlice denizin zaltısı tarafından yapıldı. Ancak bu altından geçerek bu nakliyatı engel- bot kuvvetli akıntı nedeniyle Ke- lemek istiyorlardı. pez yakınlarında karaya oturdu. 2016 MART / DERİN TARİH 29
» Derinlerdeki tehdit ve ilk gözdağı leng-i Derya batıncaya kadar topuyla “DİKKAT İngiliz denizaltısı B-11’in (üstte) 13 Aralık denizatlıya ateş etmiş ve periskopu- TAHTELBAHİR!” 1914’te Mesudiye zırhlısını torpilleyerek nu parçalamıştır (BOA. HR. MA. 1127-19). batırması Türk tarafının alarma geçmesine Gelibolu Cephesi’ne sevk yol açmış, aynı zamanda denizaltıların neler E-11 ertesi gün Nara vapurunu ve edilmek üzere İstanbul’a gelen 37. yapabileceğine dair ilk işaretleri vermişti. Şirket-i Hayriye’nin 62 nolu vapuru- Alay’dan yedek subay adayı İsmail nu tahrip etti, bir sonraki gün ise İs- Hakkı Efendi, Üsküdar’dan Sirke- Türk tarafının şiddetli ateşi altında tanbul limanına girmeyi göze aldı. ci’ye geçerken denizaltı tehlikesin- kalan denizaltı, kurtulamayınca İti- Galata rıhtımında yer alan Alman den dolayı çektikleri sıkıntıyı şöyle laf donanmasına ait iki istimbot ta- Şark Hattı Kumpanyası’na ait İstan- anlatır: rafından tahrip edilmişti. bul vapuruna 2 torpil atarak hasa- ra uğrattı (BOA. DH. EUM. VRK. 25-24). Bu “Emre göre o gece Üsküdar’dan Düşman denizaltıları Mayıs’tan esnada Gelibolu’ya gitmek üzere 14 Sirkeci’ye geçecek, oradan da sevk itibaren sırayla, bazen de daha son- nolu gemiye bindirilen 1. Tümen as- edilecekmişiz. Karanlıkta yola çık- ra birleşmek suretiyle Marmara’ya kerlerinin yüklenmesinden vazge- tık, bilmediğim yollardan Üsküdar’a girip askerî ve sivil gemileri batırı- çilerek kara yoluyla gönderilmesi geldik, bir şirket vapuruna bindik. yorlardı. Hiçbir kural tanımayan, kararlaştırıldı. Sahil topçuları de- Sigara içilmeyecek, kibrit çakılma- hastane gemilerini dahi batıran nizaltıyı vurmak için toplarının ba- yacak. Tahtelbahir korkusu nakil E-11 denizaltısı, Yarbay Nasmith ko- şından ayrılmamışlardı. Saraybur- işini geceye çevirmiş. Vapur bütün mutasında 18 Mayıs gecesi yola çı- nu çevresinde ve Üsküdar civarında ışıklarını söndürdü, hepimizin gözü karak Marmara’ya girdi. Hedefin- oturan ahali denizaltıları görebili- denizin karanlık sularında. Kazasız, de İstanbul vardı. 23 Mayıs sabahı yordu. (Burhan Felek Hayal Belde Üs- belasız Sirkeci’ye yanaştık. Topkapı Bakırköy önlerine geldi. Karargâh-ı küdar isimli hatıralarında Üsküdar Sarayı dış avlusuna geldik. Asker Umumî İstihbarat Şubesi’nin ver- sahillerinden bu yabancı misafirle- uykusuzluktan bitkin, hemen toz diği bilgiye göre burada 1890 yapı- rin görüldüğü anlatır.) toprağın üstüne yatıverdiler.” mı Peleng-i Derya ganbotuna taarruz ederek onu batırdı. Mürettebatın- Halkın heyecanını yatıştırmak (İ. Hakkı Sunata, Gelibolu’dan Kaf- dan bir subay ve bir er şehit olan Pe- için Merkez Kumandanlığının ila- kaslara, I. Dünya Savaşı Anılarım, Haz.: nıyla Salı ve Çarşamba günü Moda Kansu Şarman, İst. 2015, s. 112). ve civarındaki bataryalarda “tecrü- be-i endaht” (atış denemeleri) yapı- tatbikat yapılacağı ilan edildi. De- lacağı bildirildi (İkdam, 25 Mayıs 1915). nizaltı tehlikesinin artması üzeri- Halkın korkmaması için de gerçek ne Bakırköy, Zeytinburnu, Boğaziçi, mermilerin kullanılabileceği bir Sarayburnu, Tophane vb. sahillere 1. Ordu tarafından mantelli toplar yerleştirildiği gibi Boğaziçi, Kadıköy ve Adalar vapurlarıyla seyahat eden subay ve erlerin alt kamaralarda oturmaları tembih edilmişti. Haziran ayında tekrar Marma- ra’ya giren E-11 denizaltısı 15 Hazi- 30 DERİN TARİH / 2016 MART
Öteki Tarih ran sabahı Galata rıhtımında kömür Asker, sivil demeden si istenmiş, mahallî idarecilerin boşaltmakta olan İsfahan vapurunu denizaltılara casusluk yapan vatan- torpilleyerek batırmış; vapurun ka- Osmanlı Genelkurmayı İstan- daşlara karşı tedbirli olmaları tem- zan dairesinde nöbet tutan 4 mü- bul’a kadar sokulan denizaltılara bihlenmiştir. rettebat yaralanmıştı. Daha sonra karşı önlemler aldı. Öncelikle hem İzmit körfezine yönelerek Gebze is- İtilaf donanmanın savaş gemilerine İtilaf denizaltılarının bütün Mar- tasyonuna yarım saat mesafedeki karşı, hem de denizaltılar için Bo- mara sahillerini tarayıp kıyıya ya- köprüyü bombardıman etti. İkinci ğaz’ın girişine mayın döşendi. Ma- kın askerî fabrikalar, demiryolları, kaptanı denizaltıdan çıkıp yüzerek yınların altından geçmeyi başaran istasyonlar ve sevkiyat yapılan kara- kıyıya ulaşmak ve köprüyü havaya denizaltılara karşı Boğaz’ın en dar yolunu top ateşine tutarak güvenli- uçurmak istemiş ancak başarılı ola- yeri olan Nara bölgesine demir ağ ği tehdit ettiklerini biliyoruz. mamış, sahil topçuları tarafından gerildi. engellenmiştir. Uçaklardan sonra halkın hem Bütün engelleri ve sahil batar- merakını celbeden, hem de gizli- Yüzbaşı Nasmith komutasında- yalarını atlatan denizaltılara karşı den gizliye korku salan bu görün- ki E-11 İngiliz denizaltısı, üç kez karakol görevi yapacak, devriye ge- mez makineler tedirginliğe yol Marmara’ya girerek en fazla gemi- zen gambotlar görevlendirildi. Yeni açmıştı. Sadece vapurlara saldır- ye zarar veren düşman denizaltısı gözetleme postaları ve karakolları unvanını kazanmıştır. Düşman de- ihdas edildi. Fenerler ve projektör- » Gözünü İstanbul’a dikmişti nizaltılarının bu kadar yoğun faali- ler vasıtasıyla denizaltıların gecele- 23 Mayıs sabahı Bakırköy önlerine gelen yette bulunmaları ve hedeflerini ko- ri gizlenmeleri önlenmeye çalışıl- İngiliz denizaltısı E-11, 2 gün sonra İstanbul lay tespit etmeleri içeriden yardım dı. Sahile yakın demiryollarındaki limanına girmeyi göze almış, Boğaz’daki aldıkları konusunda yetkilileri şüp- vagonlara savunma amaçlı toplar bu beklenmedik hareketlenme halk helendirmişti. Araştırmalar netice- monte edildi. Almanların gönderdi- arasında heyecana sebep olmuştu. Üç kez sinde Marmara sahilleri ve adalar- ği denizaltılar da caydırıcı olmuştu. Marmara’ya girerek en fazla gemiye zarar da yaşayan gayrimüslim tebaanın Özellikle U-21 kaptanı Otto Hersing veren E-11’in mürettebatı. bunlara kılavuzluk ettiği, yön gös- birçok düşman denizaltısını ve di- terdiği ve iaşe desteğinde bulundu- ğer gemileri tehdit etmiştir. ğu tespit edildi (BOA, DH. ŞFR. 52-134). Ba- kırköy sahilinde Taşhan civarında Tedbirler kapsamında Adalar ve oturan Apostol Efendi’nin evinin İstanbul sahillerinde taşımacılık balkonundan elektrik feneriyle de- yapan yolcu vapurlarında subayla- nize doğru bazı işaretler yaptığı da rın alt kamaralarda seyahat etme- kolluk kuvvetlerinin yazışmalarına yansımıştır (BOA. DH. EUM, 3.şb. 7-19). Geceleri denizin üstünde istira- hat eden ve hava alan denizaltılar, gündüzleri Türk torpidobotlarına ve gözetleme karakollarına yaka- lanmamak için denizin altında sey- retmişlerdir. Bazen günlerce Mar- mara’da mahsur kalıyor, erzakları bittiğinde civardaki küçük tekne- lere musallat oluyorlardı. 1915 Ara- lık’ında düşman denizaltısı Boz- burun-Katarlı civarında Ramazan Kaptan idaresindeki salapuryayı ele geçirip içindeki yağ, patates ve yu- murtadan oluşan erzaka el koyarak “bir daha oralarda dolaşmamalarını ihtar” etmiş, kaptan ve arkadaşları- nı salıvermiştir (BOA. DH. EUM, 3.şb. 10-28). 2016 MART / DERİN TARİH 31
Öteki Tarih » Turquoise’dan Müstecib’e Marmara’ya sızan düşman denizaltılarından 7’si batırıldı. Fransızlara ait Turquoise ise esir alınmış, İstanbul önüne getirilerek ismi, onu vuran topçumuzdan esinlenilerek Müstecib Onbaşı olarak değiştirilmişti. MARMARA’YA SIZAN mıyor; tren yolları, trenler, köprü- ce Osmanlı Donanması’na ait 8 sa- İLK DENİZALTI ler vb. ulaşımla ilgili bütün araç ve vaş gemisi, nakliyatta kullanılan yollara tecavüz ediyorlardı. Yaralı 30 kadar vapur ve çeşitli ebatlarda İtilaf kuvvetlerinin Gelibolu ve hasta taşıyan gemileri, sivil hal- yelkenli, mavna, kayık gibi 200’den yarımadasına asker çıkarmaya kın küçük gemilerini, ticaret ve ula- fazla küçük deniz aracı batırıldı. başladıkları 25 Nisan 1915 günü şım araçlarını bombalamaktan da Düşman denizaltıları Osmanlı Dev- filonun en modern örneklerinden çekinmemişlerdi. leti’nin bütün engellemelerine rağ- Avustralya menşeli AE-2 denizaltısı men Marmara’ya girmeyi başarmış Marmara Denizi’ne girmeyi başardı. Marmara’da denizaltılar tarafın- ve yukarıda ifade ettiğimiz gibi de- Kaptanı Henry Stoker, Marmara’da dan batırılan yaralı ve hasta taşıyan niz unsurlarına zarar vermiş an- asker yüklü 3 gemiye saldırmış gemilerin sayısının artması üzerine cak 5. Ordunun can damarı olan ancak başarılı olamamıştı. 30 Nisan Harbiye Nezareti, olayın Amerikan deniz nakliyatını tamamen dur- 1915’te Gelibolu’dan dönmekte Sefareti aracılığıyla protesto edil- duramamıştır. Türk denizcilerinin olan Kıdemli Yüzbaşı Rıza Bey ko- mesini istedi. Ayrıca denizaltılar olağanüstü gayretleriyle bu lojistik mutasındaki Sultanhisar torpidobo- bu tarz hukuk dışı faaliyetlerinden faaliyetler ve askerî nakliyat -aksa- tu tarafından Karaburun önlerinde vazgeçmezse İstanbul’da bulunan malara rağmen- savaşın sonuna ka- yakalandı ve 2,5 saat süren bir mü- İngiliz ve Fransız esirlerinin gemi- dar devam ettirilebildi. cadeleden sonra “mahmuzlanarak” lerle Gelibolu’ya gönderilmesi düşü- batırıldı. Rıza Bey’in 24 personeliyle nülmüştür. Denizaltıların Cihan Harbi bo- birlikte kendisinden 10 kat daha yunca Çanakkale Boğazı gibi dar, büyük ve daha fazla silaha sahip Dahası Payitaht civarına soku- akıntılı, mayınlı ve korunaklı sular- bir denizaltıyı batırması, kuvvetler larak gözlemde bulunan denizaltı- da faaliyet göstererek kazandıkları arasındaki dengesizliği de gözler lar Gelibolu başarısızlığının verdi- önemli tecrübeler inkâr edilemez. önüne serer. Ancak bahriyelilerin ği intikam düşüncesiyle Boğaziçi ve Böylece gelişen teknolojilerle gele- cesareti sayesinde denizaltı batırıldı Adalar arasında devam eden seferle- ceğin modern savaş makinaları ara- ve 32 İngiliz askeri esir alındı. (Dik- re tecavüz ederlerse bunun halkın sında yerlerini almayı garantiledik- kat, esir alınan askerlerin sayısı bile galeyanına sebep olacağı, dolayısıy- lerini söyleyebiliriz. Türk denizcilerinden fazladır.) Esirler la İstanbul’da yaşayan düşman te- sorgulanmak üzere İstanbul’a, genel baasının can güvenliğinin sağlana- Mustafa Selçuk karargâha götürüldü. Böylece Mar- mayacağı vurgulanmıştır. Dâhiliye Doç. Dr., İstanbul Üniversitesi Edebiyat mara’ya ilk giren 800 tonluk İngiliz Nezareti’nin, Hariciye Nezareti’nin Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi. denizaltısı derin sulara gömülmüş, harekete geçmesi için 1 Haziran Türk askerlerine de gururla anlata- 1915’te olayın hassasiyetini bildirdi- cakları bir hatıra bırakmıştı. ğini hatırlatalım (BOA. HR. SYS. 2179-3/1). İtilaf denizaltıları tarafından Çanakkale Muharebeleri süresin- 32 DERİN TARİH / 2016 MART
Adnan Demircan KUR’AN TARİHE HAK-BATIL MÜCADELESİ EKSENİNDE BAKAR Dergimiz yazarlarından, İÜ İlahiyat Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Adnan Demircan İslam tarih yazıcılığından Kur’an’daki tarih tasavvuruna, mezhepler mücadelesinden din-siyaset-kabile üçgenine uzanan sorularımızı cevaplandırdı. KONUŞAN: MUNİSE ŞİMŞEK Aralık 2012’den itibaren de İstanbul Üniversite- si’ndeyim. Anadolu’da uzun süre kalan aka- [email protected] demisyenler İstanbul’a yerleşmeye karar vermekte çok zorlanırlar. Her şeyden İlim yolculuğunuz nasıl başladı? önce şehrin büyüklüğü ve kalabalığı ürkütür. Dahası Anadolu’da zaman 1981 yılında Mardin Tarım Meslek Lisesi’nden me- boldur. Ulaşım fazla zaman al- zun oldum. Amacım sosyal bilimlere yönelmekti. madığından yakınlarınızla ve Tercihimi ilahiyattan yana kullandım. Sınava girdi- çalışmalarınızla daha çok il- ğim yıl, İmam Hatip Liseleri dışındaki okullardan öğ- gilenebilirsiniz. Bir de eko- renci kabul eden iki ilahiyat fakültesi vardı. Biri An- nomik boyut var tabii. kara Üniversitesi’nde, diğeri Atatürk’te. O dönemde Anadolu’da geçim daha Ankara’da yoğun hava kirliliği olduğundan ve İslami kolay. En önemli sıkıntı ilimler ismi daha cazip geldiğinden Erzurum’u ter- da çalışmaya yeterince cih ettim. zaman ayrılamaması. Bu zorluklarına rağ- 1987’de mezun oldum. İslam hukuku alanında li- men İstanbul’u tercih sansüstü eğitimime devam etmek niyetindeydim. ettim. Daha çok insana Ancak fakülteyi bitirdiğim yıl, Selçuk Üniversitesi ulaşmak için İstan- Sosyal Bilimler Enstitüsü bu alanda öğrenci almadığı için İslam tarihine yöneldim. Sonradan buna sevin- dim. Zira tarih bilmeden sosyal bilimler alanında ba- şarılı sonuçlar almanın mümkün olmadığı kanaatin- deyim. 1994’te doktorayı bitirdim. 1992-2012 arasında Harran Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde çalıştım. 34 DERİN TARİH / 2016 MART
Söyleşi 2016 MART / DERİN TARİH 35
bul’da olmak önemliydi. Bir “Arap toplumunda sosyal, kısmı hakkında bilgi sahibi akademisyen için İstanbul’un siyasî, dinî, ekonomik ve olabiliyoruz. Günümüze ula- bir avantajı da farklı alanlar- kültürel yapıyı önemli öl- şan arkeolojik buluntular da daki çalışmalara ulaşabilme çüde etkileyen unsur kabi- oldukça az. Dolayısıyla İslam imkânını sunması. ledir. Onlarda kişiler, kendi tarihinin ilk asırlarındaki ha- özellikleri ve meziyetleriy- diseler için büyük ölçüde ya- Şanlıurfa’nın derin le değil, kabile kimliğiyle zılı kaynaklara dayanmak izleri durumundayız. tanımlanır.” Şanlıurfa akademik kim- İslamın temel kaynaklarında çıkmasına katkıda bulunabilecek, liğinizde ne tür izler bıraktı? geleneği ıskalamayan yeni yakla- bir tarih tasavvuru var mı? Var- şımları önemsemek gerektiğini dü- Şanlıurfa’da 21 yıl çalış- şünüyorum. sa temel ilkeleri nedir? tım. Akademik kariyerimin bütün aşamalarında oraday- İslam tarihinin zorlukları neler? Kur’an tarihe hak-batıl mü- dım. Şanlıurfa tarihî bir ruha cadelesi ekseninde bakar, der- sahip. İslam öncesi döneme İslam tarihi alanındaki en önem- sek yanlış olmaz. Kur’an’ın uzanan bir geçmişi var. Son li zorluklardan biri, toplumsal algı- bir tarih kitabı olmadığını, yıllardaki kazılarda şehrin mızın bizi sürekli yönlendirmesi. biraz önceki değerlendirme- tarihinin zannedilenden çok daha Geçmişten gelen birikimimiz al- nin bizim ilahî kelamdan çıkardı- eskiye dayandığı görüldü. Göbekli- gımızı şekillendiren temel etken- ğımız bir tespit olduğunu ifade et- tepe’nin kuruluşu MÖ 10 bin yılı- lerden biri. Öte yandan İslam tari- mek gerekir. na tarihlendirilmekte. Güneydoğu- hinin ilk asırlarında Müslümanlar Allah’ın kitabında insana ait ola- daki şehirler adeta açık birer müze arasındaki siyasî tartışmalar daha nın farklılığına da işaret edilir. Al- hüviyetinde. Şanlıurfa’da iyi bir ça- sonra dinî bir mahiyet kazanarak lah bizleri tornadan çıkmış stan- lışma ortamım, uzun yıllara daya- tarihle ilgili inşayı geriye dönük dart insanlar olarak yaratmamış; nan dostluk ve arkadaşlık ilişkile- olarak etkilemiştir. Bütün bunların bizi biz yapan farklı özelliklere sa- rim vardı. farkında olmak zorundayız. hip kılmıştır: “Rabbin dileseydi in- sanları (aynı inanca bağlı) tek bir Tesirinde kaldığınız hocalarınız veya İslam medeniyetinde geçmişe ümmet yapardı. Fakat Rabbinin dair anlatılanların erken dönemde merhamet ettikleri müstesna, on- tarihçiler? kaydına önem verilmesine ve günü- lar ihtilafa devam edeceklerdir. Za- müze zengin bir literatür ulaşmış ten onları bunun için yarattı” (Hûd, Tabir yerindeyse Prof. Dr. İhsan olmasına rağmen ele aldığımız her 118-119). Başka bir ayette ise şöy- Süreyya Sırma hoca ile gözümüzü konuda yeterli malzeme bulduğu- le buyrulmaktadır: “Eğer Allah di- açtık. Derslerindeki samimiyet bizi muz söylenemez. Mevcut malzeme- leseydi elbette sizi tek bir ümmet çok etkilerdi. Onun sayesinde tari- nin çelişkileri de sağlıklı bir şekil- yapardı. Fakat verdiği şeylerde si- he yöneldiğimi söyleyebilirim. Prof. de değerlendirmekte zorlayabiliyor zi imtihan etmek için ümmetlere Dr. Ahmet Önkal ile Prof. Dr. Meh- bizi. Erken dönemden itibaren arşiv ayırdı. Öyle ise iyiliklerde yarışın.” met Ali Kapar ahlâkları ve duruşla- tutma geleneği oluştuğu halde ilk (Mâide, 48). O halde Kur’an’ın tarih rıyla saygı duyduğum, değer verdi- asırlarda tutulan kayıtlar gerek za- tasavvuruna göre hayat, bir sınan- ğim üstatlarım. manın tahripkâr etkisiyle, gerekse ma sürecidir. iç ihtilaflar ve dış saldırılar sebebiy- Peki ya kitaplar? le günümüze ulaşmamış. Belgeleri İslama göre Allah bütün varlığın tek gören bazı yazarlar üzerinden bir Muhammed Hamidullah’ın İs- hâkimi. Bu hakikat tarihçinin, insanı lam Peygamberi adlı eserini siyer çalışan bütün araştırmacılar oku- tarihte özgür bir aktör olarak görmes- muşlardır. Gerek ülkemizde, gerek- se Arap ülkelerinde ve Batı’da etki- ine engel mi? li olmuş birçok yazarı takip etmeye çalışıyorum. 2010’da vefat eden Mu- Allah’ın mevcudatın yegâne hâ- hammed Abid Cabirî’nin kitapları kimi olmasının, insana ait ola- son yıllarda okuduklarım arasın- nın araştırılmasına mani olmadı- da dikkat çekici olanlardan. İslam ğı kanaatindeyim. Biz, anlamamız dünyasının içine girdiği krizden mümkün olan beşerî olanı araştı- rıyoruz. Bu da insanın sorumluluk 36 DERİN TARİH / 2016 MART
Söyleşi alanıyla ilgili. Bunun dışında kalanlar ise ta- rihçinin künhüne vâkıf olmasının mümkün olmadığı bir alan. Bu se- beple tarihçi, olguların beşeriyete bakan yönünü araştırır, anlamaya ve çözümlemeye gayret eder. Tarih insanî bir inşa alanı iken neden de meydana gelen sosyal ve siyasî ri elbette din, kabile, siyaset ve eko- olayları anlayabilmek için önceki nomi. İslam tarihinin ilk dönemin- Kelam veya Fıkıh gibi dinî ilimlerin gelişmeleri bilmek gerektiğini dü- den itibaren din belirleyici temel şündüm. unsur. İslam sayesinde Araplar da- müdahalesine maruz kaldı? İslam ğınık kabilelerden bir ümmete dö- Bu sebeple çalışmalarımı Cahili- nüştüler. Siyaset, Hz. Peygamber’in tarihi neden mezheplerin mücadele ye döneminden başlattım. Dört Ha- vefatından sonra İslam toplumun- life ile Emeviler dönemindeki geliş- da belirleyici faktör olarak karşımı- alanına dönüştü? meler sonraki asırlarda meydana za çıkar. İktidar mücadelesi birçok gelen fikrî, dinî, siyasî ve ekonomik olguyu etkiledi. Ayrıca ekonomik Tarih insanî bir inşa alanı oldu- gelişmeler üzerinde büyük bir etki- ilişkiler, devletten atıyye alma gibi ğu gibi fıkıh ve kelam da öyledir. ye sahip. Denebilir ki, Hz. Peygam- etkenler de önemli. Zira fıkıh, kelam ve diğer dinî ilim- ber (sav) döneminde temeli atılan ler Allah’ın kitabını anlama serüve- İslam medeniyeti bu süreçte kalıcı Ancak Arap toplumunda sos- ninde ortaya çıkan ve gelişen alan- ve etkili bir gelişme göstermiştir. yal, siyasî, dinî, ekonomik ve kül- lardır. Onlar oluşurken doğdukları türel yapıyı önemli ölçüde etkile- ve geliştikleri dönemdeki siyaset Mezheplerin tartıştıkları birçok yen unsur kabiledir. Araplar kabile veya kültürden bağımsız değiller- problem hem siyasî, hem de fikrî kimliğiyle yaşarlar. Onlarda kişiler, di. Meşruiyet arayışı her zaman açıdan çok hareketli olan bu yıllar- kendi özellikleri ve meziyetleriyle insanı ikna edici deliller bulmaya da tezahür etti. değil, kabile kimliğiyle tanımlanır. itiyor. Bu sebepledir ki, kurumlaşır- Hz. Peygamber döneminde kabile- ken bütün dinî akımlar kendileri- Bu dönemin belirleyici dinamikleri cilik belirleyici olmaktan çıktıysa ne dinin yanı sıra tarihten de refe- da hızlı İslamlaşma ile birlikte ranslar bulmaya çalışırlar. Bunu da hakkında bilgi verebilir misiniz? çoğu zaman şahısları yüceltmek ya da yermek suretiyle yaparlar. Dönemin en önemli dinamikle- Bu durumda karşılaştığımız problem, tarihin bugünden geriye doğru inşa edilerek kullanılması- dır. Tarih inşası zamanla mezheple- rin bakış açılarına göre şekillenmiş ve farklı tarihler ortaya çıkmıştır. Mesela fitne sürecinde meydana ge- len olaylarla ilgili Haricilerin, Şiile- rin ve Ehl-i Sünnet’in farklı tasvir- leriyle karşılaşıyoruz. Tarihçi, bu tasvirlerin yanlılığı karşısında dik- katli olmak zorunda. Din-siyaset-kabile üçgeni Eserleriniz Dört Halife ve Emeviler dönemine yoğunlaşıyor. Niçin? Doktora tezim Haricilerin doğu- şu ve Emeviler dönemi sonuna ka- darki faaliyetleriyle ilgiliydi. Ha- ricileri, İslam tarihinin en dikkat çekici gruplarından biri olduğu için çalışmayı tercih ettim. Bu dönem- 2016 MART / DERİN TARİH 37
Söyleşi sonraki yıllarda etkisini ye- “Allah’ın kitabında nu tespitinde sıkıntı yaşan- niden hissettirmiştir. Eme- insana ait olanın masıyla alakalı. Sosyal tarih viler döneminde iktidara ge- farklılığına işaret alanında birçok çalışma yapı- liş yöntemi olarak veliahtlık edilir. Kur’an’ın tarih lıyor. Mikro tarihçilik de ilgi sisteminin benimsenmesi ve tasavvuruna göre hayat, duyulan alanlardan. iktidarın bir hanedanın mül- bir sınanma sürecidir.” kü haline getirilmesi, birbir- Dünyada iletişim imkân- leriyle rekabet eden hanedan hicrî 157 yılında vefat etmiş olan larının arttığı bir dönem- mensuplarının bazı kabilele- Ebu Mihnef’in Maktelü’l-Hüseyn de çalışmaların nitelik, alan re dayanmaları kabile reka- adlı kitabıdır. Ebu Mihnef ise Şii bir ve metot açısından birbirine betinin tekrar tırmanmasına tarihçi. yaklaşması kaçınılmaz. Bu- yol açtı. Mesela Kaysi-Kelbi re- nunla birlikte ülkemizdeki kabeti ciddi sorunlara sebep olmuş- Çalışmaların sayısı artıyor çalışmaların Türkçe olması, tur. Batı ve İslam dünyası tarafından ta- Türkiye’de bu alanda yapılan çalışma- nınmasını engellemekte. Nitelikli Bu dönemde değişimi belirleyen fak- ları nasıl buluyorsunuz? Diğer ülkel- çalışmaların Türkçeye çevrilmesi erle kıyaslandığında ne durumdayız? ve yine Türkçe yazılmış önemli ça- törler neler? lışmaların diğer dillere çevrilmesi 1949’da AÜ İlahiyat Fakültesi ku- devletin kültür politikaları arasın- Merkezî otoritenin kendisini ka- rulana kadar İslam tarihi alanın- da yer almalı. bul ettirmesi, fetihler, buna bağlı daki akademik çalışmalar oldukça olarak göçler, sahip olunan ekono- azdı. İhtilal dönemlerinde çalışma- Ufukta yeni kitaplar var mı? mik güç ve şehirleşme... ların sayısında düşüşler oldu. Özel- likle 28 Şubat sürecinde ciddi bir 29 Mayıs Üniversitesi’ne bağlı Tarihçiler ile siyasetçiler arasında- azalma meydana geldi. Bugün sayı- Kur’an Araştırmaları Merkezi’nin ları 100’ü bulan ilahiyat fakülteleri bir projesine Hz. Peygamber’in hic- ki ilişki İslam tarih yazıcılığını nasıl ile edebiyat fakültelerindeki Orta- retten önceki hayatıyla ilgili bölü- çağ tarihiyle ilgili bölümlerde yeni mü yazıyorum. “Mekke’de İslam- etkiledi? çalışma ve yayınlar yapılmakta. laşma” adını taşıyan bir çalışmam daha var. Tebliğ sürecinin röntge- Siyasetçiler, birçok alanı etkile- Niteliğine baktığımızda iyi araş- nini çekme hedefiyle yazımına baş- yen, aynı zamanda onlardan etki- tırmaların yanında sadece akade- lanmış bir kitap. 2016’da tamamla- lenen kişiler. İslam tarih yazıcılığı mik ilerleme amacıyla yapılmış nacağını ümit ediyorum. Bu arada devlete bağlı bir faaliyet olarak ge- olanlar da var. Batı’da bu sahada Belazuri’nin 13 ciltlik Ensabü’l-Eş- lişmemişse de siyasetin âlimlere ve ciddi bir birikim olduğunu söyle- raf adlı eseri, editörlüğümdeki yazılanlara tamamen ilgisiz kaldı- mek gerekir. İslam dünyasında son bir grup akademisyen tarafından ğını düşünemeyiz. Âlimlerin çoğu dönemlerde hem çalışmaların sayı- Türkçeye çevriliyor. İnşallah iki yıl devletten maaş aldıkları için riva- sında, hem de niteliğinde gelişme- içinde raflardaki yerini alacak. yetlerde siyasetçileri dikkate almış ler mevcut. Ülkemizdeki araştırma- olmaları mümkün. Özellikle dev- ların özellikle metot, kaynakların Popüler tarih dergileri ve Derin Tarih let ricali tarafından yazdırılan ki- kullanımı, tahlil ve tenkit açısın- taplarda bu daha çok söz konusu dan iyi yolda olduğunu düşünüyo- hakkında ne düşünüyorsunuz? olabilir. Abbasi Halifesi Ebu Cafer rum. Mansur tarafından İbn İshak’a bir Akademide hazırlanan çalışma- tarih kitabı yazdırıldığı, ancak kita- İslam tarihçiliği son asırda gelişen ların önemli bir kısmı çok dar bir bı uzun bulan Halife’nin yazara kı- yeni tarih yorum ve metotlarından çevreye ulaşıyor. Dolayısıyla bu biri- salttırdığı ifade edilir. faydalanabiliyor mu? kimin dışarıdaki okuyucuya ulaştı- rılmasında popüler dergiler önemli İslam tarih yazıcılığında muha- Yeni yönelimlere ilgi artıyor. Bu, bir role sahip. Öte yandan bizim gi- lefetin de ciddi bir etkiye sahip ol- hem dünyadaki bilimsel çalışmala- bi akademisyenleri, akademi dışın- duğunu hatırlatmak gerekir. İlk rın gidişatıyla, hem de çalışılan ko- da yazmaya zorladığı da bir gerçek. dönemlerden itibaren ciddi bir mu- Derin Tarih’in ilgiyle takip edildiği- halif tarih yazıcılığı var. Bugün ni ve birçok konuda gündem oluş- İslam tarihçilerinin en çok kul- turduğunu biliyorum. landığı kaynaklardan Taberî’nin Târîhu’l-Rusül ve’l-Mülûk adlı ese- rinin Kerbela ile ilgili ana kaynağı, 38 DERİN TARİH / 2016 MART
MAREŞAL DOSYASINA BİRKAÇ KÜÇÜK “ŞAHSİ” İLÂVE DEFTER Mareşal Fevzi Çakmak, Cumhuriyet ida- resinin ve Tek Parti iktidarının üç kurucu İSMAİL KARA kişisinden biri olmasına rağmen diğer ikisinden ayrı tutularak değerlendiril- » Prof. Dr., Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi mektedir. Bunu nasıl izah edebiliriz: Onun İslam Felsefesi Emekli Öğretim Üyesi. dindarlığı veya diğerlerinden daha pasif oluşuyla mı? T arihin bir anıyla şahsi hikâyeni- zin bir anı, isterseniz büyük ve fonksiyonel bir yorum hattı oluştur- Burada onun dindar kişiliğinin, bir uzun zamanla küçük ve kısa zaman diyelim, bir şekilde kesiştiği, üstüs- mak olmalı.) Nakşî şeyhine, Küçük Hüseyin Efen- te düştüğü hengâmda yoğunluklar ve ehemmiyet bölgelerinin seviyesi, hatta Derin Tarih’in Şubat sayısındaki di’ye intisabının ayrıştırmayı kolaylaş- rengi de değişiyor. Tarihin biraz daha size yaklaşması, sizin tarihiniz (de) Mareşal Fevzi Çakmak yazısı ve ilâve tırdığı düşünülse de yeterli bir gerekçe olması mânasına geliyor bu. Aynı za- manda tarihin imkânları ve cesaret olarak verilen Paşa’nın hatıraları bana olduğu herhalde ileri sürülemez. Diğer verici tarafları ile yorucu ağırlıkları ve zorlu tortularının da yanınıza yörenize bir iki “şahsi” notu yazma fikrini il- bir soru bölgesi milliyetçi-muhafa- eklenip bitişmesi demek. ham etti. Bu notlar zakâr kesimde “müsbet” Ma- (Ara not: Aslında tarih eğitiminde tarihçinin yapması, başarması gereken onun cenaze namazı reşal değerlendirmelerinin hususlardan biri de kişinin, talebenin, okuyucunun kendisiyle tarih/i arasın- ve defni etrafında te- niçin onun Genelkurmay da yakınlıklar, irtibatlar, belki zaruri ilişkiler kurmak, ortak bir hissiyat ve şekkül etmiş sayılır. başkanlığından ayrıldıktan bilgi zemini, giderek kendisiyle geçmiş ve gelecek arasında bir tasavvur ve Fakat Cumhuriyet ve muhalefete düştükten tarihi ve ideolojisiyle sonra, özellikle de cenazesi biraz daha ciddi ola- üzerinden yürütüldüğü et- rak ilgilenmeye baş- rafında teşekkül ediyor. ladığım zamanlardan Bir de “kuzu Paşa” me- beri Çakmak Paşa’y- selesi var. O kadar savaşlar la ilgili olarak beni görmüş geçirmiş; bazısını meşgul eden prob- planlamış, meydan muha- lemlerden ilki Cum- rebesi kazanmış bir komu- huriyet idaresinin ve tana nasıl yakıştırılmış bu Tek Parti iktidarının sıfat? Gerçekten hiç etliye üç kurucu/taşıyıcı ki- » Mareşal Fevzi sütlüye karışmadan oturmuş şisinden biri olmasına ve kendi masası dışında bir rağmen diğer ikisinden Çakmak’ın yere, bir işe bakmamış mı? nasıl -ve neredeyse ta- hatıraları geçen Diğer iki kurucu karşısında mamen- ayrı tutularak ay Derin Tarih pasif mi kalmış? değerlendirilebildiğidir. okuyucularına armağan edilmişti. Bunlar uzun boylu soru- 40 DERİN TARİH / 2016 MART
» Büyük Doğu’nun 19 İkinciteşrin 1943 tarihli 10. sayısının kapağında Mareşal Fevzi Çakmak. Sağ muhafazakâr çevrelerin Cumhuriyet idaresine ve ideolojisine parçalı bakışını yansıtması açısından altyazısı daha da önemli: “Ordularımızın en genç ve en dinç başı...”. Necip Fazıl’la aynı tarikata mensup olmaları da bu bakışaçısında etkili olmuş olabilir. lar. Belki politikacı ve gazeteci Cihad Atatürk’ün en yakın silah arkadaşı- Galerisi-Büstler ve Portreler, İstanbul, Baban’ın Fevzi Çakmak portresinin nın, bu memleketin üç büyük kurtarı- Remzi Kitabevi Yay., 1970, s. 124-25). sonlarına doğru yazdıkları bu mesele- cısından birinin ölümünü bekleyen ir- leri anlamamızı bir miktar kolaylaştı- tica böylelikle hortlayıvermişti. O gün Görüldüğü üzere tecrübeli bir kişi, rabilir: o millî kahramanı, o mukaddes ölüyü bir entelektüel de neredeyse bütün kalkan gibi kullanan kitleden çekinen- Cumhuriyet aydınları gibi kamuoyu- “Mareşal’in cenazesi 10 Nisan’da ler hiç kimseye hiçbir şey söylemediler. nun, dinî ve millî duyguların işe dahil (1950) saygıdeğer büyük bir askerin O tarihten sonra da siyasî teşekküller olmasını, Âkif’in cenazesinde olduğu cenazesi gibi kalkmadı. Bu cenaze bir zaman zaman irticadan medet uma- üzere resmî makamların kasıtlı ilgisiz- nümayiş bayrağı haline gelmiş, ellerde rak işlerini yürütmeye çalıştılar. Ha- liğine karşılık halkın meseleye el koy- ve omuzlarda istikamet değiştirerek tırlıyacaksınız, Mareşal’in ölümünden masını gölgeleyebilmek için sadece ak- bir sağa bir sola yalpa vurarak ebedi bir süre sonra çok aydın ve Atatürkçü tüel siyaset ağırlıklı başka ögeleri öne istirahatgâhına götürülmüştü. Cenaze- bilinen bir zat, Millet Partisi’nin ga- çıkarıyor, belirleyici olmayan kişileri nin hemen arkasından Millet Partisi’ne zetesinde yazdığı bir makalede ‘neden ve irtica gibi etiket kelimeleri yardıma mensup bir grup ortalarına büyükelçi, 99’luk tespihin etrafında toplanıp hû davet ediyor. Atatürk’ün sekreteri, milletvekili, İnkı- çekmek hürriyeti bizde yok’ diye hür- lap dersleri profesörü Hikmet Bayur’u riyetsizlikten yakınıyordu” (Politika Sorular unutuluyor. Biz de şimdilik almışlar, kolkola girerek cezbe halin- soruların cevaplarını aramayı bırakıp de, caddelerde yüksek sesle tekbirler, küçük ilâvelere geçelim. salavatlar getirerek yürüyorlardı. Ba- yur’un koluna eski Hamburg Konsolo- su Fahrettin girmişti. Tekbir ve sala- vatın âhengine uyan başlar sağa sola sallanıyordu. Bayur İnönü’ye duyduğu sönmez kinle Atatürk’ün düşüncelerini çiğniyordu (...) Bayur’un arkasından da binlerce, on binlerce insan aynı tek- birleri okuyarak yürüyorlardı. Cumhuriyet kurulalı beri ilk defa Atatürk’ün korktuğu şey yapılıyor, yani din siyasete alet ediliyordu. Atatürk’ün en sevdiği, en saydığı insanın cenaze- si, sevginin yarattığı asil bir saygıyla ebedî istirahatgâhına teşyi edilecekken yürekleri burkulan birçok insan, cena- ze nümayişçilerin elinde parçalanmasın diye çaba sarf ediyorlardı. 2016 MART / DERİN TARİH 41
DEFTER İSMAİL KARA » Mareşal’in tabutu başında bir Hoca… sonra Hakses dergisinde yayınlanmıştı fakat siyah-beyaz ve itinasız bir şekilde Uzun yıllar Bayazıt Camii imamlığı basıldığı için tanınmaz halde idi. Bu görevinde bulunan Sarı Hoca (Hafız İsmail nüshayı ise bir müzayededen satın aldım. Atay, Güneyce/Rize 1904-İstanbul 7 Aralık Sarı Hoca kimsenin tarihiyle kesişmediği 1982) Mareşal’in tabutunun önünde için benden başka pey veren olmamış, tezkiyede bulunurken. Fotoğraftaki diğer birkaç günlük tedirgin bekleyişten sonra zevat kim acaba? Cemaattan herhangi “tarihî hazine” bana intikal etmişti. birileri mi yoksa Paşa’nın yakınlarından mı? Sol arkada genç bir subay da var. Emir “Büyük” tarihin “küçük” parçaları subayı olabilir mi? başka türlü nasıl bir araya gelip tabloyu tamamlayacak!? Bu fotoğraf İsmail Hoca’nın vefatından Paşa’nın cenaze namazını Hususiyetleri olan bir insandı. Yıl- » “Küçük”Hüseyin Efendi’nin kim kıldırdı? larca hatimle teravih kıldırmış kuvvet- li bir hafız, vasıflı bir taş duvar ustası, “büyük” dünyası “Büyük” tarih tesbit edip yazmadı- kimseye temennası olmayan bir ahlâk, Küçük Hüseyin Efendi (Ankara ğı için Mareşal’in çok yönlü bir hadise vazifesine sadık bir kişilik, talebeleri olan cenazesini kimin kıldırdığı meçhul gözeten yardımsever bir hoca, çocuk- 1828-İstanbul 1930) Fevzi Çakmak’ın bir mesele olarak kalmış. Hâlbuki “bi- larının tahsiliyle yakından ilgilenen, o intisap ettiği Nakşi şeyhi. İçe doğru zim” tarihimizde önemli bir yeri var bu devrin şartlarında iki oğlunun ve yeğe- derinleşmiş deryadil bir zat. Mareşal zatın. Çünkü hem ağabeyim Mustafa ninin Bağdat’ta, Kahire’de yüksek dinî Efendi’sinin ayak ucuna defnedilmeyi Kara’nın Ankara İmam Hatip Oku- eğitim almasını sağlayabilen bir baba. vasiyet ettiği için Eyüp sırtlarında, aynı lu’ndan hem de benim Rize İmam Ha- mekânda kıyamet sabahını bekliyorlar. tip Okulu’ndan naklen İstanbul İmam Hayatının en büyük hadiselerinden Fakat Cumhuriyeti kuran dar kadrodan Hatip Okulu’na gelmemizi sağlayan, biri Mareşal’in cenazesini kıldırmış birinin şeyhin, hem de bir Nakşi peşisıra bu büyük şehirde hâmimiz olmasıydı. O hiç değişmeyen Karade- şeyhinin ayak ucunda yatması her olan zat o. Sakallarının rengi sebebiyle niz şivesi ve pek gülmeyen ağır yüz zaman açık veya örtük bir rahatsızlık köyde Hacı Acem, İstanbul’da ise Sarı ifadesiyle, “Mareşal’i ben kaldırdım” kaynağı olmuş. Hoca diye meşhur olan Hafız İsmail der, bununla gurur duyardı. Cemaat Atay. Kendisi köylümüz, babamın ha- Mareşal’in tabutu gibi onu da Eyüp’e Bambaşka ve garip bir hadiseyle, fızlık sırasında ağabeyi, Ankara İlahi- kadar (belki zaman zaman) omuzda Üzeyir Garih’in cesedinin o civarda yat’ın meşhur hocalarından Hüseyin taşımışlar. bulunması üzerine adı basına intikal Atay’ın babası. eden Küçük Hüseyin Efendi’nin nadir Hafız İsmail Atay resmî kayıtlarda fotoğraflarından biri bu. Belki biricik… Mührüyle birlikte bir kitabın iç kapağına yapıştırılmış. Mühründe “Hüseyin ola ya Rab feyzine mazhar” yazılı. 42 DERİN TARİH / 2016 MART
1904 doğumlu gözüküyor. Köylümüz » Üç kurucu, üç müttefik… Mustafa Kemal Paşa’yı, İnönü’yü, Mareşal’i Gümüşhanevî halifelerinden, Nakşî bir arada gösteren bu fotoğraftan bakarak şeyhi Osman Niyazi Efendi’nin karde- Bandırmalı Ali Ağabey (Öztaylan, Üsküp yapılmış bir Ahmet Yakuboğlu tablosu da şinin torunu. Hafızlığını köyde, dedesi 1914-Bandırma 4 Ağustos 2008) irfan vardı. ve Güneyce Kur’an Kursu’nun kurucu sahibi, edep timsâli, ehl-i hal, ehl-i tarik hocası Hacı Hafus’un yanında yaptık- bir zattı. Eskilerin tabiriyle câmiu’t-turuk; İlk gördüğümde sormak istemiştim: tan sonra bir miktar taş duvarcılık yolları ve neşveleri kendinde toplamaya Niçin bir başkası değil de bu tablo Ali mesleğinde çalışıyor ve iyi bir usta olu- çalışmış biri. Çok gün görmüş geçirmiş, Ağabey’in dükkânına girmiş, en mutena yor. Yolu İstanbul’a düşünce 1 Ekim birçok zevatla hemhal olmuştu. Üstadları, yere kurulmuştu? Mareşal’in orada, 1945 tarihinde İstanbul Belediyesi ahbapları, dostları arasında Süheyl Ünver, merkezi bir yerde bulunması mı asıl ve Mezarlıklar Müdürlüğü’nde imam-ha- Sami Efendi, Necmettin Okyay, Ali Haydar “örtücü” sebepti? Yoksa diğer iki paşanın tip kadrosuna (halkın deyişiyle cenaze Efendi, Hasan Basri Çantay, Tahirü’l- tokalaşmak için Çakmak’ın önünde imamlığına) memur olarak atanıyor. Mevlevi, Mahir İz gibi zatlar vardı. eğiliyor gibi olmaları? Görevi yine İstanbul Belediyesi Me- zarlıklar Müdürlüğü’nde olmak üzere Bandırma’daki tatlıcı dükkânında nefis Birbirinden ne kadar kolay ayrılabiliyor, kadrosu önce 1 Ocak 1950 tarihinde hat levhaları ve kıymetli resim tabloları ne kadar rahat bir araya gelebiliyorlar!? Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne, sonra 1 vardı. Bunlar arasında, dükkânın en Mayıs 1950 tarihinde İstanbul Müftü- görünür yerinde, kapının tam karşısında Soru da, ünlem de bu zaten… lüğü’ne aktarılıyor. Son görevi olan İs- tanbul Bayazıt Camii (ikinci) imamlığı her seferinde. Keşke ona bütün tefer- Biraz öteden vazifesi 1 Ağustos 1952 tarihinde baş- ruatıyla anlattırmış ve zaptetmiş ol- Sahile inilecek kıyılara lıyor, emekli olduğu 25 Ağustos 1976 saydım! Martılı ve güvercinli tarihine kadar sürüyor. Vefat tarihi 7 Peçeli kadınlara Aralık 1982. Ümraniye Çakaldağı Me- Yıllar geçti, güzergâh daha da bo- Paçalı güvercinlere zarlığı’nda medfun. zuldu, değişti. Tarihî şehrin altüst Martı olduğu, izlerin kaybolduğu bir hengâ- Sürüler halinde “Mareşal’in Tabutu” mede Mareşal’in cenazesinin güzergâhı Yapayalnız kimin umurunda olacaktı? Bilen de ar- Koro içinden arya İsmet Özel üstadımız 80’li yıllarda, tık hiç kalmamış olmalıydı. Bugünü unvan yazacağı şiir kitaplarından birinin adı- Ünü dün nın Mareşal’in Tabutu olduğunu söy- Ümitler kesilmişken Mareşal’in Ta- Verdun lediğinde “Âmentü” şiiri gibi bir yapı butu bambaşka bir zamanda, benim Sakarya içinde benim sorularıma da bir şekilde, beklediğimden çok farklı bir yapı ve mısralarıyla biten 14 sayfalık bir şiir elbette üst düzeyde cevap vereceğini eda ile yüzünü gösterdi. çıktı ortaya ve büyük kitabın içinde düşünmüştüm. Yıllarca bu şiiri kafa- yerini aldı (İsmet Özel, Of Not Being sında taşıdığı için birçok defa sohbe- Siz efendim A Jew, İstanbul, TİYO Yay., 2014, s. timizin arasına girdi, tesadüf ettiğimiz Zât-ı keremkârîleri 264-77). hatırat kırıntıları ve anekdotlar üzerin- Sizi bekletmeyelim de konuştuk. Beyefendi öldüler mısralarıyla başlayan ve Cenazenin Bayazıt’tan Eyüp’e ka- dar eller üzerinde hangi güzergâhtan gittiğini çok merak ediyor, tesbit ede- bilirse bu mesafeyi yaya kat etmeyi düşünüyordu. Şiiri ondan sonra yaza- caktı. Cenazeye katılan bir kişiyle, Os- man Yüksel Serdengeçti ile görüşmek için kalktı Antalya’ya kadar gitti. Ah- met Özel’in mihmandarlığında evine vardı, meseleyi açtı... Serdengeçti biraz tedirgin olmuş, hasta ve felçli olduğu için de yeteri kadar anlatamamış. Ben de rahmetli Sarı Hoca’yı hatırladım 2016 MART / DERİN TARİH 43
» John Nash, “Over The Top”, 1918. 44 DERİN TARİH / 2016 MART
İzdüşüm SAVAS. IN KANLI CEPHESİ 2016 MART / DERİN TARİH 45
Avrupa’da, 1915’e Almanların başarısı damgasını vurdu. Bu başarı Rusları savaştan çekilmeye zorlamak ve İtalyanları da geri PROF. DR. NORMAN STONE püskürtmek stratejisinin neticesiydi. FGeçtiğimiz sayıda (47) ilk bölümünü yayınladığımız “2015'in Vahşi Dünyası” başlıklı yazının ikinci ve son bölümüdür. alkenhayn’ın şansı yaver aşılanmıştı ve Charterhous’tan gö- gitmişti, zira Batılı güçler nüllü ayrılmıştı. Alayının muvaz- kuvvetlerini Gelibolu ile zaf subayları ritüellere inanırdı. Su- Fransa’daki cephe arasında baylar sanki Hindistan’daymış gibi dağıtmıştı. Fransa’daki cephe sap- şalvar şort giyerdi. Albaylar, sivil lantıya neden oldu. Harita üzerinde hayatta zengin ve başarılı kişiler Alman hattı Paris’ten 80 km uzakta olsalar bile “siğiller”i –astlar– kü- bulunan Noyon en uçta olmak üze- çük düşürmeyi iş edinmişlerdi. re uzun bir çıkıntı halinde öne çıktı- Komutanların çoğu da zeki de- ğı için çok savunmasız gibi görünü- ğildi, bazıları düpedüz kalın ka- yor ve Fransa gazeteleri her gün bu falıydı. haberle hücuma geçiyordu. Güzel Britanya Görev Gücü’nün reklama bakan generaller de bek- ilk hamlesi, 10 Nisan’da Neu- lendiği gibi büyülendiler: Yeni bir ve Chapelle adında bir kö- taarruz millî toprağın kurtuluşu- ye olmuştu. Savaşın bu er- nu getirecekti. Milyonlarca İngiliz ken evresinde siper hatları gönüllü, bir askerin sözde ihtişam- henüz çok gelişmemişti ve lı hayatı uğruna sanayi kentlerinde- İngilizler düşman siperle- ki sıkıcı hayatı terk etmek üzere git- rinin üstesinden gelmeye, meye hazır ve istekliydiler. ardından işgal etmeye yete- Çıkıntılar kanatlardan, kuzey ke- cek sayıda top yığmıştı. Pe- narında Britanya Görev Gücü’nün ki ya sonra? Alman yedek- kuvvetini yığdığı Artois’dan ve gü- ler trenle başka bir ney kenarında, Paris’in kuzeydoğu- hatta geldiler, her sundaki Champagne’dan saldırıya biri 27 kg dona- açıktı. İngilizler ve Fransızlar iki nım taşıyan, yaya alanı yarabilseydi doğan aralığa sü- İngiliz yedekler varileri “boşaltıp” Almanları çıkın- toplandılar. Süva- tının orta yerinde kuşatabilirlerdi. riler ilerleyip yolu Bu bir fanteziydi; deneyimleri, Gü- tıkadı. Ama top- ney Afrika bozkırlarındaki süvari lar yeni Alman akınlarından ya da Fas’ın arazi ma- hattına ayar- lanmamıştı ve keti muharebelerinden oluşan yaşlı piyade yorgun- generaller zafer düşü görüyorlardı. du. Aynı olaylar Klasik savaş anılarının birinde –Ro- Mayıs’ta da tekrar- bert Graves’in Goodby to All That’in- landı ve bir sonuç de– olay yerinde durumun nasıl gö- alınmadı. ründüğü tasvir edilmiş. Graves bir devlet okulu öğrencisiydi, ona da Ne var ki, gönül- zamanın romantik yurtseverliği lüler yığın halinde 46 DERİN TARİH / 2016 MART
İzdüşüm gelmeye başladı ve rı şeyden nefret ediyorlardı, asker- cak bir sorundu)… Fransa’nın hayat Eylül’de Fransızlarla ler de şaşkın kimya öğretmenleri- damarı kuruyordu. uyum içinde yeni ve çok ne fazla saygılı değildi. daha büyük bir saldırı plan- Ufuktaki ölümcül tehlike landı. Bir maden kasabası olan Rüzgâr ters yönde esiyordu ama Loos’ta İngilizler gaz bile kullandı tüpler hazır olduğundan gazın sa- Almanlar kendi cephelerinde fakat Graves’in tarif ettiği gibi bir lınması için emir verildi. Gaz rüz- çok daha başarılı oldular. Hinden- fiyasko oldu -askerlerin her iki dün- gârın etkisiyle İngilizlerin üzerine burg Kasım’da “Doğu Cephesi Baş- ya savaşının ilk evrelerinden hatır- geldi. Küçük Loos kasabası ele ge- komutanı” (kısaltılmışı Oberost) un- ladıkları bir tür İngiliz acemiliği. çirildi, lakin iki ihtiyat tümeni çok vanını almış, başlangıçta 20 tümen Gaz tüplerden salınmalıydı. Tüp- geride kaldı ve aceleyle irtibat hen- olan kuvvetlerinin sayısı iki katına lerin ağzını açmak için kul- deklerindeki tahta iskelelere hü- çıkmıştı, şimdi Ludendorff ile onun lanılacak somun anahtar- cum etti ya da çok geç geldikleri popülerliğine kızan ve planlarını ları uygun boyda değildi. için sonraki iki gün boyunca kırıl- gereğinden fazla hırslı bulan Fal- Kimya öğretmenleri zehir- maktan başka bir şey yapamayan kenhayn arasında itişme vardı. Ne li gaz hakkında fazla bir süvarilerle, arabalarla ve toplarla var ki, Avusturya-Macaristan’ın acil şey bilmiyor, yaptıkla- durumu Falkenhayn’ı yeni kurulan dolu yollara düştü. dört kolorduyu Rus Cephesi’ne gön- Rüyan Soydan arşivi. Bu durum hiç değilse İn- dermeye mecbur etti ve bu kuvvet- giliz komutasında bir de- ler Prusya sınırından güneydoğuya ğişikliğe neden oldu. taarruza geçti: “Mazurya Kış Sa- Sir John French gö- vaşı”. Kalın kar tabakası içinde Al- revden alındı, yerine man ordusu ustalığını gösterdi, bir sözü geçen ve 1914’te Rus ordusu saldırıya hazırlanırken oldukça itibarlı bir vuruldu, diğeri o kadar gafil avlan- performans gös- dı ki, 70’lik komutanı bir sinir çö- teren Sir Douglas küntüsü yaşadı ve Kaunas Kalesi’ne Haig getirildi. kaçtı (15 yıl kürek cezasına çarptı- C h a mp a g ne’d a - rıldı). Daha küçük bir ölçekte Tan- ki Fransız saldırısı nenberg’de olduğu gibi bir Rus ko- daha etkiliydi. 25 lordusu ormanda tuzağa düşürüldü. Eylül’de hatırı sa- Ondan sonra Polonya-Doğu Prus- yılır bir topçu üs- ya sınırında karşılıklı saldırılar ol- tünlüğü ve ardın- du. Bu saldırılar Falkenhayn’ın hak- dan etkisiz Alman lı, Ludendorff’un gereğinden fazla savunması, cephe- hırslı olduğunu gösteriyordu. nin yarılmasını ve 200 top ile büyük- Görülmeye değer Rus sakarlıkla- çe bir nakliye kon- rı olmadıkça Alman kayıpları muh- voyunun ele geçi- temel kazançlara göre çok yüksek- rilmesini mümkün ti. Avusturya-Macaristan’ın artık kıldı. İhtiyat kuvvetle- doğrudan yardıma ihtiyacı vardı. ri boşluktan yararlan- 22 Mart’ta Przemysl teslim oldu. mak için ileri fırladı Burada serbest kalan Rus kuvvet- fakat sorunlar yeniden leri, Karpat Dağlarında büyük Ma- car Ovası’na inen geçitlere saldırı baş gösterdi: trenle gelen için kullanıldı ve Budapeşte’den bi- Alman savunma kuvvetle- le endişe edildi. Nisan başında Pas- ri, keşfi yapılması gereken yeni kalya yortusunda, bir Alman kuv- bir hat ve top atışlarıyla harap ol- veti –Beskidenkorps– en yetkin muş, bazen yağmur suyu ve cesetle generallerden biri olan George von dolup taşan top mermisi çukurları- der Marwitz’in komutasında ani bir nın bulunduğu bir muharebe mey- tehlikeyi savuşturmuştu ama da- danı (bu, sonradan çok karşılaşıla- 2016 MART / DERİN TARİH 47
İzdüşüm ha köklü bir şey yapılmazsa işler da- maya ikna etmekti, Rusya’nın sava- tekrarı olmayacaktı. 10 gün içinde ha da kötüleşebilirdi. şı asla kazanamayacağını gösteren Mackensen’in yeni 11. Ordusunun 8 bir işarete ihtiyacı vardı. İkincisi tümeni -100 bin asker ve 1000 top- Ufukta herkesin ölümcül saydı- İtalyan müdahalesini savuşturmak Nisan sonunda Krakow’un doğusu- ğı bir tehlike daha vardı: İtalya’nın için Avusturya-Macaristan’ı İtal- na ulaştı. Bu, özellikle Rusların be- müdahale ihtimali. Avusturya-Ma- ya’ya cömert tavizlerde bulunmaya ceremeyeceği türden bir demiryolu caristan üçüncü, hatta Romanya ikna etmekti. Bu iş zordu. Rusya’yı performansıydı. da girerse dördüncü bir cepheyi na- yenilgiye uğratma düşüncesiyle sıl kaldırabilirdi? İkisi de yeni dev- doğrudan yardım göndermeyi öner- Rusların düştüğü girdap letlerdi ve millî birlikleri henüz ta- diğini söylerse Avusturya-Macaris- mamlanmamıştı; zira Habsburg tan’ı İtalyan tavizlerini kabul etme- Çok hassas bir noktaya gelmişler- İmparatorluğu önemli miktarda meye teşvik edebilirdi. Bu nedenle di. Burada Rusların savaş malzeme- İtalyan ve Rumen nüfusa sahipti. Rusya’ya saldırı hazırlıkları Con- si sıkıntılarına bir de çok karışık bir İtalyanlar daha iyisini yapıp 50 mil- rad’dan bile gizlendi ve Kayzer an- stratejik durum eklenmişti: bütün yon poundluk ucuz bir kredinin ya- cak 11 Nisan’da plandan haberdar mevzileri patlamak üzereydi. Rus nı sıra Adriyatik’in üzerindeki Gü- edildi. İyi bir plandı: Karpatların ordusu iki ordu grubundan (cephe ney Slav topraklarına, Akdeniz’de kuzeyindeki engebeli arazide Rus- ordusundan) oluşuyordu. Kuzeybatı Osmanlıların aleyhine bir impara- ların saldırmaya kalkıştıkları ge- ordusu Doğu Prusya’da Baltık eya- torluğa baktılar. Almanlardan çok çitlerde yeni bir orduyla (11. Ordu) letlerine güneyden, doğudan, hat- korkuyorlardı ama Avusturya-Ma- hücum. Toprak kurumuştu, kışın ta kuzeyden saldırabilen Almanlar- caristan’ın acil durumu ve Gelibo- Conrad’ın karda yaşadığı felaketin la uğraşmak zorundaydı. İhtiyatlı lu’daki İtilaf çıkarması bu korku- bir komutan adamlarını bunların yu giderdi ve İtalya, İtilaf güçleriyle J.H.J. Andriessen, World War I in Photographs, Netherlands, 2005. müdahaleyi garantileyen Londra Antlaşması’nı 26 Nisan’da imzaladı. Savaş kararı çok da coşkulu olma- yan bir parlamentodan geçirildi ve 23 Mayıs’ta Viyana’daki İtalya Büyü- kelçisi kararı iletti. Teorik olarak bu Avusturya’nın sonu olmalıydı fakat coğrafya imdada yetişti. Avusturya-İtalya sınırının bü- yük bölümü dağlıktı, İtalyanların ana hedefi olan Trieste Limanı’nın kuzeybatısında yalnızca 32 km ka- dar düz bir arazi vardı. Ne var ki, bu arazi hiçbir şeyin yetişmediği ve siper kazılamayan karst, yani çak- maktaşıydı. Avusturyalıların alela- cele topladıkları kuvvetler bile ilk saldırıları durdurmayı becerdi. İtal- yan müdahalesi Avusturya-Macaris- tan’ı yıkmak bir yana, birçok Slav’ı ilgilendirdiği için de savaşı önemli kıldı ve Prag alayı, mensupları İtal- yan Cephesi’nde iyi bir performans gösterdikleri için yeniden kuruldu. Ayrıca İtalyan müdahalesi, Falken- hayn’a doğuda en büyük savaş başa- rılarından birini getirdi. Falkenhayn’ın iki temel düşünce- si vardı. İlki Rusya’yı savaştan ayrıl- 48 DERİN TARİH / 2016 MART
Search
Read the Text Version
- 1
- 2
- 3
- 4
- 5
- 6
- 7
- 8
- 9
- 10
- 11
- 12
- 13
- 14
- 15
- 16
- 17
- 18
- 19
- 20
- 21
- 22
- 23
- 24
- 25
- 26
- 27
- 28
- 29
- 30
- 31
- 32
- 33
- 34
- 35
- 36
- 37
- 38
- 39
- 40
- 41
- 42
- 43
- 44
- 45
- 46
- 47
- 48
- 49
- 50
- 51
- 52
- 53
- 54
- 55
- 56
- 57
- 58
- 59
- 60
- 61
- 62
- 63
- 64
- 65
- 66
- 67
- 68
- 69
- 70
- 71
- 72
- 73
- 74
- 75
- 76
- 77
- 78
- 79
- 80
- 81
- 82
- 83
- 84
- 85
- 86
- 87
- 88
- 89
- 90
- 91
- 92
- 93
- 94
- 95
- 96
- 97
- 98
- 99
- 100
- 101
- 102
- 103
- 104
- 105
- 106
- 107
- 108
- 109
- 110
- 111
- 112
- 113
- 114
- 115
- 116
- 117
- 118
- 119
- 120
- 121
- 122
- 123
- 124
- 125
- 126
- 127
- 128
- 129
- 130
- 131
- 132
- 133
- 134
- 135
- 136
- 137
- 138
- 139
- 140
- 141
- 142
- 143
- 144
- 145
- 146
- 147
- 148
- 149
- 150
- 151
- 152
- 153
- 154
- 155
- 156
- 157
- 158
- 159
- 160
- 161
- 162
- 163
- 164
- 165
- 166
- 167
- 168
- 169
- 170
- 171
- 172
- 173
- 174
- 175
- 176
- 177
- 178
- 179
- 180
- 181
- 182
- 183
- 184
- 185
- 186
- 187
- 188
- 189
- 190
- 191
- 192
- 193
- 194
- 195
- 196
- 197
- 198
- 199
- 200
- 201
- 202
- 203
- 204
- 205
- 206
- 207
- 208
- 209
- 210
- 211
- 212
- 213
- 214
- 215
- 216
- 217
- 218
- 219
- 220
- 221
- 222
- 223
- 224
- 225
- 226
- 227
- 228
- 229
- 230
- 231
- 232
- 233