nıyor. Ödüm koptu, fırladım yataktan, açtım, karşımda dangalak Celal'le yönetici olacak ruh hastası. Daha buyu run demeye kalmadan adam başladı. Burada yaşlı başlı insanlar oturuyormuş, millet benim gürültümü çekmek zorunda mıymış, evime giren çıkan belli değilmiş, baba ma mı güveniyormuşum, babamın forsu bu apartmanda sökmezmiş. Neye uğradığımı şaşırdım. Yatalı iki saat ol mamış, adam tükürüğünü suratıma saça saça konuşuyor. Özür dilerim Akın Bey inanın farkında değilim, bundan sonra dikkat ederim dedim, sabah sabah hiç tartışacak ha lim yok. Tamam, git, özür diledik işte, hala konuşuyor. Gecenin yansında yemek getirtiyormuşum, gelip giden ler sabaha karşı asansör çalıştınyorlarmış, sesinden uyuya mıyorlarmış. Allah Allah, yurt mu kardeşim burası, giriş çıkışın saati mi var? Ev benim aynca, kimi istersem dol dururum, sana ne? Eve kadın getiriyormuşum. Asıl derdi o tabii. Burası aile apartmanıymış, kadın madın getire mezrnişim. Ulan bir kere getirdim yalnızca, tek bir kere. Onda da sessizce geldik. Gecenin ikisinde beni mi dikiz liyorsunuz da gördünüz? Hayır yanılıyorsunuz falan de dim, bir an önce başımdan gitsin yeter ki ama adam sus muyor. 1 5 dakika da, bir daha olursa ev sahibine bildire ceğim diye konuştu, sonunda yürü dedi Celal' e, gittiler. Bir sinirlerim bozuldu, niye dinledim ki bu herifi diye kendimi yiyorum. Çarp suratına kapıyı, kendi kendine bağırsın dışarıda. Celal hırtı da herifin bir adım arkasında durmuş sırıtıyor. Şeytan dedi çak şunun suratına bir yum ruk, ver dişlerini eline, bak bir daha sırıtabiliyor mu? İşim var bunlarla. Ah benim yerimde Teo olacaktı, ne diyorsun lan sen, senin geçmişini sikerim diye başlardı. Hiç tanı maz, kafası attı mı dümdüz gider. Ama Teo gibi küfrede miyorum ben, yapamıyorum. Bizim evde küfür yasaktı, yalnızca bize yasaktı tabii, babam kendisi çok güzel sö verdi. Teoman babamı fersah fersah geçti. Gittim yattım 1 02
ama hırsımdan uyuyamıyorum ki. Bari Ziya Abi'ye gide yim dedim, kalktım, kahve bile içmeden çıktım. Eve gel dim, keyfim müthiş yerinde ama iki saatlik uykuyla dur duğum için gözlerim kapanıyor, gittim yattım. Daldım dalmadım, salondan bir tıkırtı geldi. Gün ortasında hırsız mı girdi diye fırladım ki babam. Sen evde miydin diyor. Pişkinliğe bak. Ben sana anahtar vermedim ki nasıl girdin içeri, anahtar mı yaptırdın? Baktım elinde bir poşet, bun ları evde bırakmışsın. Eski postallarım, Güllü yer bezi yapsın diye bıraktığım tişörtler falan. Almış getirmiş. İste miyorum ki bıraktım değil mi? Gerekli olsaydı alırdım. Atılacaktı onlar dedim. Atsaydın o zaman diyor. Taşındı ğımdan beri gelip gidiyor mu bu adam evime? Kaç kere geldi Allah bilir. Kilidi değiştirmem gerekirdi, savsakla dım. Rocky chair' ime çöktü, dangır dangır sallanmaya başladı. İçim gitti, kıyıp da ben sallanrnıyorum öyle. Ben de çıkacaktım, Çağataylar bekliyor dedim. Beklesinler miş, Çağataylar kaçmıyormuş. Bir çay yap da içelim dedi beyefendi. İlle oturacak yani. Evde çay yok, ben çay iç mem, biliyorsun dedim. Neskafe yap o zaman dedi. Yap tım getirdim. Mübin yarın sabah onda seni bekliyor dedi. Mübin kim ve beni niye bekliyor? Mübin'i nasıl anımsa mazsın, asistanımdı, fakülteden ayrıldı, bilmem ne hol dinge genel müdür oldu, onunla konuştum, seni işe ala cak. Kime sordun da konuştun, ben çalışmak istiyor mu yum bakalım? Daha okul bitmedi ki dedim. Bitmesine gerek yokmuş, Mübin idare edecekmiş beni, zaten doğru dürüst okula gittiğim mi varmış, bütün gün orada burada sürteceğime bir işte çalışsaymışım. Aynı laflar gene, ben duymaktan bıktım, o söylemekten bıkmadı. Baktım uza yacak, tamam giderim dedim. Bakındı sağa sola, ortalığı inceledi, temizliğini kim yapıyor dedi. Zeliha'nın geldiği ni bilmiyor sanki. Kendi başıma yaşayabiliyorum diye si nir oluyor. Ne sanıyordu acaba, babacığım yapamadım 1 03
deyip evine döneceğimi mi? Bir yığın öğüt verdi yine, Mübin'le görüşmeye giderken takım elbise giy, gıravat tak, tıraş ol, randevuna geç kalma. İTÜ'de anlı şanlı profe sör olmuşsun ama hala gıravat diyorsun, pezemenk diyor sun, önce dilini öğren. İyi ki gitmişim Ziya Abi'ye. Soba için adam göndermedi diye suratlıydım. İçeri girer girmez bekle getiriyorum dedi. Kesin çalışma lambasıdır diyo rum içimden. Orijinal bir şey aradığımı söylemiştim, bu labilirse bir Bauhaus örneğin. Babamın var bir tane, de demden kalma. İçim gidiyor. Bana verse keşke de isteye mem, malımda gözün mü var der. İsmail Dedemin öyle güzel bir nesneye neden ve nasıl sahip olduğu da merak konusu benim için. Gerçi zevkli adammış, haknık yeme yeyim, fotoğraflarına baktığımda hayran oluyorum. Giy silerime özeniyorum diye annem dedene çekmişsin derdi. Ziya Ahi elinde siyah bir kılıfla geldi, gitar, belli. Bu mu yani, bunun için mi çağırdın? Sırıtarak kılıfı açtı, çıkardı, eski püskü bir şey. İyi de ben gitar istemiyorum ki, üç tane şahane gitarım var zaten. Ziya Ahi bu benlik değil dedim. Oğlum al eline, tellerin altına filan bir bak. Bir baktım, gözlerime inanamadım. Gerçekten Cihat Günaydın'ın gitarı mı bu, nasıl geçti eline? Cihat Günaydın uzaktan akrabasıymış meğer. İlk sana gösteriyorum, ilgilenmiyor san konsolun parasını geri vereyim dedi. Dedim sen ne diyorsun, ilgilenmez olur muyum? Yalnız bu Cihat'ın Mavi Işıldar'dan önce çaldığı gitar dedi, sahne görmüş de ğil, ona göre. Fark etmez, Cihat Günaydın'ın eli gezinmiş şu tellerin üstünde. İstediğin zaman gönder çocukları konsolu alsınlar dedim. Atladım taksiye, doğru eve. Ga zi'ye, Çağatay'a telefon hemen. Yönetici mönetici umu rumda değil, parti var bu akşam. Kenan da geldi. Mert'in işi varmış, gelemedi. Celal salağını içki almaya göndere cektim ama her zamanki gibi yerinde değil. İlkyardım ser visi Nurettin'i aradım. Cin, votka falan al, bolca bira, çe- 1 04
rez, cips, Schweppes tonik, bir de büyük boy kola. Önce Çağatay damladı, Levent'i de getirmiş, sonra Gazi'yle Kenan geldi . Dedim millet iyi bakın, Türk rock'ının gel miş geçmiş en klas grubu Mavi Işıklar'dan Cihat Günay dın'ın gitarını görüyorsunuz. Gazi'yle Kenan uçtu, bana ver bana ver diye bağrışıyorlar. Levent'in müzikle pek il gisi olmadığı için şaşkın, bir gitar için niye birbirlerini yi yor bunlar. Çağatay her zamanki kıl Çağatay olarak iyi güzel de Cihat Günaydın'ın gitarı olduğunu nereden bi leceğiz dedi. İyice bir bak dedim. Bakıyor ama görmüyor salak. Gazi anında gördü tabii. Oha, adam adını kazımış, tarih bile atmış dedi. 29 Mart 1 960. Otuz yıl önce bugün. Vay rastlantıya bak muhabbeti yaptık. Çok hoşuma gitti bu gitarı otuz yıl sonra bugün almış olmak. Kıl Çağatay yine durmadı tabii, gerçekten Cihat Günaydın'ın yazdığı ne malum? Gazi, oğlum kim yapar böyle bir şeyi, salak mısın dedi, herifln elyazısı tanınıyor. Ziya Bey de tanınan bilinen bir antikacı, bir gitar için mesleki saygınlığını teh likeye atar mı? Hayır yani Osman kazıklanmasın diye di yor hala. Hadi bir plağını koy da dinleyelim dediler. Mavi Işıklar'ın bütün plakları bende var, gözüm gibi bakıyo rum. Yerli gruplardan bir Mavi Işıklar, bir Silüetler eksik siz. İzlediğim fazla yerli grup yok, bugünkülerin yüzde doksanı felaket. Hangisini çalayım dedim. Çağatay \"Hel vacı Helva\"yı istedi. Kenan \"I Know What 1 Want\" diye tutturdu. Levent \"İyi Düşün Taşın\"ı isteyince şaşırdık. Vay Leva? Sen nereden biliyorsun bu şarkıyı? Öküz değilim herhalde, Mavi Işıklar'ı da bileyim artık. Çok kafa çocuk bu Levent. Çağatay'ın Kadıköy Anadolu'dan arkadaşı, az görüşüyoruz ama ikimiz Çağatay'la olduğundan daha sa mimi olduk nerdeyse. Allahtan Çağatay böyle şeylere ta kılmıyor. Gazi olsa bozulur, kıskançtır o. Levent çok iyi kitap okuyor, Çağatay gibi değil. Oğlum biraz oku, kör cahilsin diyorum, okuyorum lan işte diyor. Üç ayda bir 1 05
kitap bitirmek okumak mı? Levent'in muhabbeti de çok iyi. Geçen Moda'da karşılaştık, baktım elinde bir sürü ki tap, biri Oktay Rifat'ın Yaşayıp Ölmek Aşk ve Avarelik Üstüne Şiirlerinin ilk baskısı, Yeditepe Yayınlan. Bahari ye'de yeni bir sahaf açılmış, orada bulmuş. Bomonti'de çay bahçesine çöktük. James Joyce'tan girdik, Tutunama yanlar'dan çıktık. İngiliz dili edebiyatında okuyor ya, Ulysses'i çevirmek istiyormuş. Yok artık, iyi düşün taşın istersen. Bir sayfa çevirmeyi başarsın dişimi kırarım. Ben daha okurken ellinci sayfaya gelemedim, ki İngilizce ki tap okumakta çok iddialıyımdır. Mavi Işıklar gerçekten zamanının çok ilerisinde bir grupmuş yalnız. Her dinleyi şimde hayran oluyorum. Bütün plaklarını dinledik, öküz gibi de içtik. Kenan joint getirmiş, ben kendi evimde iste miyorum aslında ama bozuntuya vermedim. Mavi Işıklar'ı konuştuk, yok olup gitti şahane grup diye üzüldük, Silü etler de dağıldı. Bunları konuşunca bir hüzün çöktü üstü müze, kader mi oğlum bu dağılmak? Biz de mi dağılaca ğız? Çağatay önce grubu bir kuralım, dağılmayı sonra düşünürüz dedi. Kurduk ya lan işte. Gene itiraz, kurduk da ne yaptık, beste mi yaptık, albüm mü çıkardık, bir yer de mi çıkıyoruz? Arkadaşlar da bir tür grup dedim. Gazi de destekledi, amaç birlikte müzik yapmaksa grubuz işte. Kopmuşuz, dağılmışız diye bir an gözümde canlandı, çok yalnız hissettim kendimi. Galiba hepimiz aynı şeyi dü şündük o an. Gazi, Zamir Manisa'yla Ayzer Danga'nın adlarına takmış, böyle ad soyad mı olur diyor. Ne güzel işte, akılda kalıcı. Ama adlan tuhaf iki kişinin aynı grupta olması ilginç. Levent, anımsıyorsunuz değil mi, Silüetler'in Mesut Aytunca'sı cinayete kurban gitmişti dedi. Ne cina yeti? Benim haberim yok. Kenan'ın da yokmuş. Çullandı lar üstümüze, nasıl bilmiyorsunuz bütün gazeteler yaz mıştı. Ne zaman olmuş? Biri diyor 1 975, öbürü diyor 76. Bilmiyoruz, ben on yaşında falanrnışım zaten. Mesut Ay- 1 06
tunca'nın ölüsünü bir pansiyonda bulmuşlar, kadın çora bıyla boğazı sıkılmış. Katili yakalanmış sonra. Eşcinselrniş Mesut Aytunca, bilmiyordum. Ölüm şekline çok üzül düm, içime dokundu. Kimse böyle ölmemeli. Gazi pansi yonda yaşamasına takmış, sen koskoca Silüetler'in en kral müzisyeni ol, git sefil gibi Tarlabaşı'nda bir pansiyon oda sında boğularak öldürül, olacak şey mi diyor. Olur, niye olmasın? Yaşam bu. Hangimizin yaşamının nerede, nasıl sona ereceği belli mi? Acıktık. Pizza söyleyelim dediler. Gene mi pizza, Taksim'e çıkalım, ıslak hamburger yiye lim dedim. Merdivende hayvan gibi bağrışıyorlar, oğlum saat iki, millet uyuyor, sessiz olun. Tamam yöneticiye gı cık oluyorum ama adam haksız da değil şimdi, herkes uyumuş biz hala kakara kikiri. Neyse çıktık. Hava bayağı ılınmış, hadi yürüyelim dedik. Sokaklar bomboştu, mey dan bomboştu, içimizdeki ıssızlık Taksim'de de devam etti galiba, erken dağıldık. Şu anda saat 03 .47 ve zerre kadar uykum yok. Yarın onda Mübin denen adamla gö rüşmem var, Fındıklı'da. Hiç gitmek istemiyorum ama pederin azarlarını gözüm yemiyor. Gidip kendimi işe al dırmamak en iyisi. \"' \"' \"' 30 Mart 1 990 Pazartesi işe başlayacağıma inanamıyorum. Sabah babam yine kavga çıkarmasın diye kalktım, görüşmeye gittim. İnadıma bir saat geç gittim, kravat mravat da tak madım. Sekreteri Mübin Bey toplantıda, biraz beklete ceğim sizi dedi. Bütün nemrutluğumla esneye esneye bekliyorum, uykumu alamamışım zaten. Yarım saat son ra kadın buyurun dedi, Mübin' in odasına aldı beni. Oda dedi ama oda değil adaman, benim evimden daha bü- 107
yük. Yekpare camlarda harika bir Fındıklı manzarası, yerler duvardan duvara halı, öyle halıfleks falan değil, çok kaliteli, insanın ayaklan gömülüyor. İnce jaluziler, iki metrelik maun masa, deri koltuklar, lambalar, tablo lar, daha bir sürü şey, hepsi de çok zevkli, bayıldım. Mü bin Bey de İtalyan takımlı, kol düğmesi, saat, ful aksesu ar, hele ayakkabılar, konuşuyor. Görür görmez anımsa dım tabii, Mübin Ahi bu. Çocukken babamın ders not larını, kitaplarını filan getirmeye bize gelirdi. Sümsük bir oğlandı, hiç ciddiye almazdım ama şimdi karşımda bir kral vardı. Nasıl olmuş da buralara gelmiş bu adam, helal olsun. Kalktı, elimi sıktı, Osman hoş geldin dedi. Hoş bulduk Mübin Bey dedim. Mübin Ahi diyecektim ama nasıl bir etkileme gücü varsa adamda, diyemedim. Önce bir saat Necmi Hoca övgüsü yaptı. Çok şey borç luymuş babama. Ulan herkes de babama çok şey borçlu, bir ben mi değilim? İngilizcen çok iyiymiş senin, hocam öyle söylüyor dedi. Form doldurtacak ya da bir şeyler soracak sanıyorum. Yalan yanlış yanıtlar vereceğim . O da babama hocam kusura bakma, oğlun bize yaramaz diyecek. Ama hiç öyle olmadı. Form fılan doldurtmadan pazartesi başlarsın demez mi? Bir de arkadaş gibi konu şuyor, çok hoşuma gitti. Maaş da başlangıç olarak 800 bin, hiç fena değil. Çağatay' a söyledim, şaşırdı, bir gün bile bir işte çalışmışlığın yok, adam Necmi Arnca'nın oğlusun diye sana kıyak geçmiş dedi. Babası Beşiktaş'ta ki mağazasının müdürüne 700 bin veriyormuş. Kiramın 650 bin olduğu düşünülürse, evet fena sayılmaz. Çalış ma yaşamına başlıyorum resmen. Hadi hayırlısı. Baka lım ne iş yapacağım. İnşallah jeolojiyle ilgili bir iş ver mez, fena çakılınm. Romanımı çok boşladım bu arada. Bu gece sabaha kadar yazmaya kararlıyım. Anlatacak ne çok şeyim varmış. Kendim bile şaşırıyorum. Kafam bomboş oturuyorum masaya, hemen annem aklıma ge- 1 08
liyor, içime bir hüzün doluyor, sonra bir başlıyorum, akı yor da akıyor tümceler. ••• 3 1 Mart 1 990 Çok kötü bir gün yaşadım. Sinirlerim altüst oldu, hala kendimi toplayamıyorum. Önce Ebru geldi. Niye kaç gündür beni aramıyorsun? Kızım ayrıldık ya, niye arayayım? Hayır ayrılmadık, ben öylesine söylemiştim, niye ciddiye aldın diye ağlamaya başladı. Tamam bir sa kin ol, konuşuruz. Daha kahvesinin ilk yudumunda baş ka biri mi var diye başladı. Ne var diyorum ne yok, çıldı rıyor. Yürümüyor Ebru, görüyorsun dedikçe yürümeyen ne, söyle düzeltmeye hazırım diyor. Çok üstüme düşü yorsun, bunalıyorum dedim. Geldi sarıldı, sensiz yapa mıyorum, senden ayrılmak istemiyorum, üstüne düşme yeceğim artık, sıkmayacağım seni, söz. Hadi dedim biraz daha gidelim bakalım, sonunda bitecek nasıl olsa, hazır da başka kız da yok. Öpüşmeye başladık. Ufak ufak içeri götüreceğim, zır kapı. Önce oralı olmadım ama susmu yor. Açtım, yönetici adisi gene, bu kez yanında TRT emeklisi, kız kurusu Tülay da var. Herif bir başladı bağır maya, seni daha yeni uyarmadım mı? Bütün apartman duysun istiyor belli. İstemiyoruz seni, çıkıp gideceksin diye inletiyor ortalığı. Hasta mısın sen ya, kim oluyorsun da çıkıp gideceksin diyorsun? Tülay cadısı ikide bir içer de kadın var Akın Bey diyor. Sana ne be? Varsa var, sana ne ! Kimse yok Tülay Hanım sabahın köründe kim gelsin diyorum, hala içeri girerken gördüm diyor. Yememiş iç memiş beni gözetlemiş ruh hastası karı. Ne yapıyorsu nuz demeye kalmadan daldı içeri, anında Ebru'ya girişti. Kızım senin utanman arlanman yok mu, bekar adamın 1 09
evinde ne işin var, yollu musun sen diye hakaret etmeye başladı. Ebru şoke oldu, bir şey söyle diye yüzüme bakı yor. Ebru okuldan arkadaşım, ders notlarımı getirmek için uğradı diyorum. Uğrayamaz efendim diyor. Aşağı dan zile basar, inersiniz, alırsınız notlarınızı. Ebru baş edemedi, ağlayarak çıktı gitti. Akın manyağı babanı ara yacağım dedi. Ulan ben 24 yaşındayım, babam velim mi? Elim ayağım boşandı sinirden. Yaşanmaz bu ruh hastalarıyla, başka eve taşınmam gerek ama daha yeni taşındım, bir sürü de masraf yaptım. Çok geçmeden pe der damladı, Akın puştu onu aramış hemen. O da sen beni mahalleye rezil etmek için mi ayrı eve çıktın diye başladı. Yok baba, Çağataylar geldi yalnızca, aşağıdaki kadın manyak, yöneticiyi de o azdırıyor. Ben anlamam, bir şikayet daha duyarsam ananı ağlatırım dedi. Yeteri kadar ağlattın zaten, mezara soktun kadını. Neyse ki faz la uzatmadı. Mübin Bey aramış, Osman'ı çok sevdim, çok efendi bir çocuk demiş. Acayip gururlanmış bizimki, aferin işte böyle ol diyor. Söyledikleri benim de hoşuma gitti. Konu Ebru'ya geldi tabii, bekliyordum. Kız atmış sın eve dedi. Baba vallahi okul arkadaşımdı, ders notu getirmeye geldi dedim. Baktım pek kızmış gibi bir hali yok ama yüz göz de olmuyor sözde. Evine kimin gelip gideceğine karışamazlar, sen apartmanın huzurunu boz mamakla yükümlüsün, o kadar dedi. İlk defa arkamda durdu, şaşırdım. Ama araba aldığımı öğrenince ne yapa cak bakalım. Babam gitti, telefon çaldı, Çağatay bu kez. Gazi dün gece İstiklal'de kavgaya karışmış, beyin sarsın tısı geçirmiş, Taksim İlk Yardım' a kaldırmışlar. Fırladık gittik. Dört kişilik bir odada yatıyor, bir gözü mosmor, kafası sargılı, ciddi dayak yemiş. Gazi nasılsın? Ses yok, uyuyor mu, uyutuyorlar mı anlamadık. Bir hastanın re fakatçisine anne babası nerde diye sorduk, o kadın da bir cins çıktı, aman aman diye yakasını silkiyor. Ne oluyor ı ıo
demeye kalmadan bir gürültü koptu koridorda. Bir çık tık ki annesiyle babası kavga ediyorlar. Vildan Teyze ben oğlumu sokakta bulmadım, burada yatırmam, Alman'a götüreceğim diyor. Muammer Amca kopmuş resmen, sinirden boyun damarlan şişmiş, sokaklarda berduşlarla it gibi kavgaya karışan çocuk için bir kuruş vermem Alman 'a diye bağırıyor. Araya girip geçmiş olsun diyece ğiz, Muammer Amca hangi yüzle geliyorsunuz, zaten sizin yüzünüzden yoldan çıktı bu çocuk diye üstümüze yürüdü. Neye uğradığımızı şaşırdık. Bu kez Vildan Teyze patladı, bizi bütün hastaneye rezil ettiğin yetmedi mi, çocuklardan ne istiyorsun? İkisi de zıvanadan çıkmış. Ulan ne yapmışız da yoldan çıkarmışız acaba, biz mi kavgaya gir dedik. Apar topar çıktık. Çağatay'ı evine bı raktım, garaja geldim, arabayı koyacağım, Kerim, abi ka pıyı nereye sürttün demez mi? Hastanenin orada bir otoparka bırakmıştım, sağ yan kapı çizilmiş. Delirdim, aklım başımdan gitti. Durduk yere boyaya girecek yep yeni arabam. Yetmedi, eve geldim zır telefon, bu kez Ebru. Buluşalım konuşalım. Gelemem telefonda söyle dedim, çok bozuldu, ben de bozulsun istiyordum . O ka dına Ebru benim kız arkadaşım diyemedin, böyle mi de vam edeceğiz? Ebru bitsin dedim, bak yapamıyoruz iki miz de, bitsin en iyisi. Başkası var o zaman, kesin başkası var dedi. Var dedim sonunda, evet var. Kim diye tuttur du. Abuk sabuk isimler sayıyor. Neslihan, Demet, Ayça. . . Tanımazsın dedim . Bir sürü küfür hakaret, kapattı. İyice sinirlerim bozuldu. Ne okuyabildim ne çalışabildim. Berbat bir cumartesi oldu. Millet şu anda ne güzel eğle niyor. Ben sinirimden kendimi yiyorum. ••• 111
9 Nisan 1 990 Vildan Teyze başarmış. Bizden sonra Gazi'yi Al man'a geçirmişler, bugün taburcu oluyormuş. İş çıkışı Çağatay'la buluştuk. Evlerine gitsek Muammer Amca gene sorun çıkarabilir, gitmesek, en yakın arkadaşımız, gitmeden olmaz. Bir yerden telefon ettik. Vildan Teyze çıktı, Muammer'in bu akşam ameliyatı var, geç gelecek, gelebilirsiniz dedi. Gittik. Gazi kanepeye uzanmış, yüzü gözü hala şiş ama gülüyor. Oğlum nasıl oldu, anlat şu kavgayı. Bir kızla Capri'ye gidiyormuş, ayının teki kıza laf atmış. Gazi üstüne yürümüş. Meğer herifin arkadaş ları oralardaymış, üç-dört kişi girişmişler. Dayak yedim ama ben de iyi benzettim herifleri dedi. Kavga çıkınca kız bir taksiye atlamış gitmiş. En çok o koymuş. Ulan insan bir telefon eder hiç olmazsa, öldüm mü kaldım mı umurunda bile olmadı diyor. Vildan Teyze geldi, ilaçları nı içirdi. Bir saat oturduk, Vildan Teyze bir saat susmadı. Yüreğime mi indirmek istiyorsun, yumruklu tekmeli kavga ne demek, Muammer İleri'nin oğluna itle kopukla dalaşmak yakışıyor mu? Aynı şeyleri yineleyip duruyor. Nasıl dayanıyor bu çocuk annesine? Sonra bize sardı. Çok iyi ailelerin çocuklarısınız, analarınız babalarınız üstünüze titriyor, ne idüğü belirsiz yerlerde serserilerle ne işiniz var? Derslerinizle alakadar olun, üçünüz de hala bir okul bitiremediniz. Tanrım. . . fenalık geldi. Gazi en sonunda anne bir sus artık diye bağırdı, aynı şeyleri söylemekten bıkmadın mı? Hadi bu kez anne oğul giriş tiler birbirlerine. Vildan Teyze seni babana karşı koru maktan bıktım diyor, Gazi koruma, koru mu dedim di yor. Bağrıştılar bağrıştılar, sonra sakinleşti ortalık. Bunlar da bir garip. Birden dalga gibi yükseliyorlar, sonra hop iniyorlar. Kalkalım dedik, Vildan Teyze hayır çay yaptır dım, içmeden göndermem dedi. Hizmetçileri yine de- 1 12
ğişmiş, bu seferki çok suratsız. Meyveli kekle peynirli börek getirdi ama şeker getirmemiş, çatal yok. Vildan Teyze'nin canı bumunda. Her şeyi kırk kere söylemem mi gerek, niye kendin akıl edemiyorsun diye bağırıyor. Ama kız nasıl rahat, sağır taklidi yapıyor. Ölmüşüz açlık tan, bir lokmada yuttuk. Vildan Teyze mutfağa gitti, biz de kalktık. Ahi geçmiş olsun, sonra görüşürüz dedik. Gazi gidin ahi, kaçın kurtarın kendinizi dedi, gülüştük. Tam çıkarken Muammer Amca gelmesin mi? Şimdi sıç tık dedi Çağatay. Ama adamda bir tatlı diller, bir neşe. Hastanede bizi dövmeye kalkan o değil sanki. Gördünüz Ali Gazi'nin başına geleni, ders alın çocuğum, itlik serse rilik etmeyin. Tabii Muammer Amca. Çıktık. Oh dünya varmış. Çağatay Solo'ya gidelim mi dedi. Benim erken yatmam gerek, yarın iş var dedim. Sen ne zamana kadar çalışmayı düşünüyorsun orada dedi. Daha bir hafta oldu. Nasıl geçti o bir hafta? Düşündüm. Saçma sapan İngiliz ce metinleri çevirmekle geçti. Çok çok sıkıcı. Bu mu yani iş dedikleri? Yok, bu işi sürdüremem ben, bırakaca ğım da, dur bakalım. Bir aylık maaşımı alayım. Kaç gün dür akşamlara kadar çeviri yapıyorum. Maaşımı Mübin'e bırakmaya niyetim yok. 1 13
Osman'ın arkadaşı i.şadamı Çağatay Dertsiz \"Tembel değil de. . amaçsızdı diyelim, maymun iştahlıydı.\" Osman Koryürek'le mahalleden mi arkadaştınız? Mahalleden evet. . ikimiz de Nişantaşı'nda oturuyorduk. Onlar Poyracık'taydılar, biz Güzelbahçe'deydik, çok ya kındı evlerimiz. Sonra Osman kendi evine çıktı Topağa cı'nda. . gene aynı mahalle tabii . Öldüğünden nasıl haberiniz oldu? Kardeşinden. Teoman haber verdi. . çok üzüldüm. Bu na sıl bir talihsizlik, hala aklım alınıyor. Hadi gündüz kala balık, trafik falan olsa anlayacağım da. . sabaha karşı bomboş sokakta kamyon çarpması ne demek? Sizce intihar etmiş olabilir mi? Yok canım. . nerden çıktı o? Bilerek kamyonun önüne çıktığını söyleyenler var. Çok saçma. . benim tanıdığım Osman intihar edecek son insandı. Hayata çok bağlıydı, eğlenmeyi severdi, hiçbir şeyi kafasına takmazdı. Olan olmuş, önümüze bakalım- l l4
cıydı yani. Depresif biri değildi. Osman'ın intihar etmiş olmasına hiç ihtimal vermiyorum. En son ne zaman görüşmüştünüz? 99'da. Marmara depreminden hemen sonra. Yirmi yıldır görüşmüyordunuz yani. Neden? Dargın mıydınız? Yo hayır, dargın falan değildik. Olmadı. Hani olur ya. . ilişkiler gevşer, araya başka şeyler girer, arkadaşınız önce liğiniz olmaktan çıkar. . öyle bir durum oldu. Yoksa kavga gürültü yoktu aramızda. Tamamen hayat. Ne zaman tanışmıştınız, hatırlıyor musunuz? 78 sonbaharında tanıştık, Güzelbahçe'deki apartmana o zaman taşınmıştık. Ondan önce Akaretler'de otururken de sima olarak tanıyordum tabii. . karşılaşıyorduk. 80'de filan iyice samimi olmuşuzdur. 92'ye kadar Gazi, Os man, ben çok yakındık. 7/24 beraberdik. Sonra görüşmez mi oldunuz? Az görüşür olduk. Neden? 92 'de Boğaziçi'nden mezun oldum ben, hemen işe baş ladım. İş hayatım da çok yoğundu, öyle her istediğiniz zaman hadi buluşalım diyemiyorsunuz. Osman'ın da bir işe girip çalışmak gibi bir niyeti yoktu. İşime yakın diye karşıya taşınmıştım zaten, çat kapı geldim olmuyordu artık. 99'dan sonra tamamen koptuk. 99'da ne oldu da koptunuz? Somut bir şey olmadı aslında. Daha öncesinde azalmıştı görüşmelerimiz. Ben 94'te Ürdün'e gittim. . çalıştığım şirket Amman' a gönderdi beni. Nerde çalışıyordunuz? Bright and McDorman'da. . Ortadoğu operasyon müdü rü olarak gittim, üç yıl kaldım. 1 15
Üç yıl boyunca hiç gelmediniz mi İstanbul'a? Geldim ama Osman'la denk gelemedik bir türlü. Bir ara Osman Amınan'a gelmiş. . Evet geldi. 95 'ti yanlış hatırlamıyorsam . . 96 d a olabilir. . bahar ayları. On beş-yirmi gün kaldı. Sizde mi kaldı? Bende kal dedim ama istemedi. Sheraton'da kaldı. Sheraton'da. . Öyle. . daha aşağısı kurtarmazdı Osman'ı. Lüksü çok se verdi. Niye geldi Amman'a, sizi ziyarete mi? Ziyarete. . gezmeye. . Nereleri gezdi? Valla çok iyi tadını çıkardı. Ürdün pek öyle turizm ülke si sayılmaz, gezecek fazla yer yok ama o gezdi. Araba kiraladı, Ölüdeniz'e gitti. . Akabe'ye gitti. . Petra'ya gitti. Çölde geceledi. Ben üç yıl kaldım Ürdün'de ama Petra'yı görmeden döndüm mesela. Yalnız başına mı gezdi buraları? Yalnız kalmaktan hoşlanmazdı Osman. Hemen arkadaş buldu, çok çabuk arkadaş edinirdi zaten. Daha geldiği nin üçüncü günü Amman'ın gece hayatını öğrenmişti bile. Bir gece kulübüne gitmiş, kulübün sahibi Arap'la kanka olmuş. Adam kendi arabasıyla kulüp kulüp gez dirmiş bunu. Benim buralardan haberim bile yok, Ür dünlülerle çalışıyorum güya. Otelde bir Fransız'la tanış mış, ikisi Ürdün'ün altını üstüne getirdiler. Ben de fırsat buldukça takıldım, çok güzel zaman geçirdik. Sonra o Fransız'la Mısır'a geçti. 99'da deprem oldu. Yalova'da yakınlarım vardı, haber alamayınca atladım İstanbul'a geldim. O zaman görüştük. O gelişimde bir akşam bu- l l6
luştuk, içtik, sohbet ettik uzun uzun. . özlemişim herifi. Ertesi gün Amman' a döndüm. Son görüşmemiz o oldu yani. Gazi yok muydu o görüşmenizde? Yoktu, onu da aramıştım ama gelmedi. Osman'la eskisi gibi samimi değillerdi sanırım. Ne zaman temelli döndünüz Arnınan'dan? 2000'in sonunda. Osman'la yine de görüşmediniz.. Görüşmedik değil, görüşemedik. 2004 'te kendi şirketi mi kurdum . . İstanbul'daydım artık ama o zamana kadar bir şeyler bitiyor. . insan eski arkadaşlarla eskisi gibi ola yım diyemiyor. Zaten evlenmiştim. İş hayatı, ev hayatı. . vakit yok. Osman düğününüze geldi mi? Gelmedi, çağırmadım. Eski arkadaşların hiçbirini çağır madım, bir onu değil. Neden? Ya şimdi. . birini çağırsam öbürü alınacak. . hepsini çağır maya kalksam fazla kalabalık olacak. . kopmuşuz zaten. . herkes bir tarafa dağılmış. . Kendinize başka bir hayat kunnuştunuz yani. Biraz öyle oldu. Herkesin öyle olmuyor mu? Gençlik ar kadaşlarından çok azı insanın hayatında kalıyor. İşe güce dalmıştım. İnsan kendi şirketi olunca daha az çalışırım sanıyor ama öyle değil. . kendi işinde çalışmanın stresi daha fazla. Ne şirketiniz var? Bilişim teknolojisi. Şirketlerin bilişim altyapısını kuru yoruz. 1 17
Mühendis misiniz? Değilim, Boğaziçi İşletme mezunuyum ben. Osman'ın cenazesine gittiniz mi? Gittim. Düğünüme çağırmadım ama cenazesine gittim. Cenaze başka. . Diğer arkadaşlarınız var mıydı cenazede? Gazi, Kenan, Mert. . Onları d a m ı biliyorsunuz? Siz bu kitap işini bayağı cid diye almışsınız anlaşılan. . Saçma mı geliyor size? Saçma değil de. . yani bilmiyorum. Ne düşüneceğimi bi lemiyorum aslında. Tamam .. Osman ilginç tarafları olan bir adamdı ama kitap yazmanızı gerektirecek kadar önemli nesi vardı, onu anlayamıyorum. Gerçekten niye. . nedir Osman'ın hayatını yazmak istemenizin sebebi? Elime defterleri geçti.. günlükleri daha doğrusu. Çok ilgimi çekti. Nesi çekti? Çok mu ilginç şeyler anlatmış? Çok ilginç sayılmaz ama bir hayatın içine sızdığını his sediyor insan. Sizin elinize nasıl geçti? Sahaf bir arkadaşım ilgileneceğimi düşünmüş, o verdi. Onun eline nasıl geçmiş? Topluca gelen malzemelerin içinden çıkmış. Kaynağını o da bilmiyor. Sırf defterleri mi oldu yani ilginizi çeken? Bir de karısıyla ilgili şu skandal var. Emniyet müdürü olayı .. biliyorsunuzdur herhalde. Evet. Benim de medyadan haberim oldu. Defterlerin bu olayın kahramanlarından birine ait oldu- 1 18
ğunu anlayınca çok şaşırdım. Bu kitabı yazma fikri de o zaman doğdu. Evet. . ilginç hakikaten. Peki soyadımı bile bilmeden ba na nasıl ulaştınız? Valla pek zor olmadı. Google'a Çağatay Kadıköy Ana dolu 1983 yazınca dört Çağatay çıkıyor. Facebook'taki Kadıköy Anadolu sayfasında da varsınız. Resimleriniz bile var. Adımı da günlüğünden öğrendiniz yani . Osman nasıl bahsediyor benden günlüğünde? Hangi anlamda soruyorsunuz? Yani iyi mi kötü mü. . neler yazmış hakkımda. . Sizce? İyi şeyler yazmıştır herhalde. . yakın arkadaştık. Sonra koptuk diye küsmüş de olabilir tabii . Neler yazmış? Günlüğe yazılacak türden sıradan olaylar. Sözünü et meye değecek bir şey yok. Ortak arkadaşlarınızı Os man'ın cenazesinde gördünüz mü? Hayır, görmedim. Gelmediler mi? Bilmiyorum, belki gelmişlerdir. Ben trafik yüzünden geç kalmıştım, cenazeyi arabaya koyarlarken yetiştim. Bir tek Teo'yu görebildim. . o da ayaküstü. Birlikte yaşadığı kadını da görmediniz o zaman. Birlikte yaşadığı kadın mı varmış? Evet, Pakize Korkmaz adında bir kadınla yaşıyormuş. İlk sizden duyuyorum. Teo da hiç bahsetmedi. Buna se vindim aslında biliyor musunuz? Yapayalnız değildi de mek ki. Siz o kadınla görüştünüz mü? Daha değil ama görüşeceğim. Anladığım kadarıyla siz Teoman'la görüşüyordunuz. 1 19
Görüşüyorduk. Teo Osman'la görüşmüyordu. . ama biz Teo'yla görüşüyorduk. Birkaç yıl önce başladık daha doğrusu. Bir iş için beni aramıştı. Nasıl bir iş için aramıştı? Bazı şirketler için aracılık yapıyordu. İş kovalıyordu daha doğrusu, bağlarsa komisyon alıyordu. Nijerya'ya kablo ihraç etmek isteyen bir şirketle irtibattaymış. Ben de bi lişim işinde olduğum için aklına ben gelmişim. Öyle baş ladık görüşmeye. O iş olmadı ama sonra başka işler yap tık. Kendi şirketi de vardı. . babasının şirketini Teo dev ralmıştı ama yürütemedi. Teoman için başarılı bir işadamı diyebilir misiniz? Yalla sonuca bakarsak diyemem. . çok iş batırmış. Hala elle tutulur bir şey yaptığı da yok. Teo için işadamından çok iş takipçisi demek daha doğru olur zaten. Hala görüşüyorsunuz değil mi? Nadiren. O da iş için. . arkadaş sayılmayız yani. En son kayınpederinden kazık yemiş. Defterlerin ara sında bazı maillerin çıktıları vardı, abisine yazdığı bir mailde öyle diyor. Bana da öyle dedi ama bence aşın ataklığından kaybetti. Teo kendine fazla güvenir, gereksiz risk alır. Ama hep iş peşinde koşar, Osman gibi değildir o, çalışkandır, hep ça lışkandı. Osman tembel miydi? Ya şimdi tembeldi demek doğru olmaz, amaçsızdı diye lim. Çok çalışırdı ama bir yere varmazdı çalışması, may mun iştahlıydı çok.. Bir şarkı yazıyor mesela, günlerce evden çıkmaz, sabahlara kadar çalışır, sonra vazgeçer. Niye vazgeçtin? İçime sinmedi. E dün çok sinmişti, n' oldu? Hep böyleydi yani. . bitmiş bir işi yoktu. Aslında ergen kalmıştı Osman . . büyüyemedi. Çok parası var diye 1 20
hayatı da ciddiye almadı. Babası kaç kere çok iyi şirket lerde işe soktu, hiçbirinde durmadı. Yok ben illa müzik yapacağım. Buyur yap. . tamam . Ama yap yani, attığın taş ürküttüğün kurbağaya değsin. Sizce neden ergen kaldı? Sizin düşünceniz ne? Bilmiyorum . Belki annesinin etkisi olmuştur. Biraz faz laca el bebek gül bebek büyütülmüştü . Mahmure teyze çocuklarına çok düşkündü, Necmi amca da öyleydi gerçi. Nasıl düşkünlerdi mesela? Üstlerine titrerlerdi. İkisinin de her istediğini yaparlar dı. . ne isterlerse alınır falan. . Benim babam öyle yetiştir medi bizi. Her istediğimiz alınmazdı bizim. Necmi bey çocuklarını döver miydi? Yok canım, ne dövmesi. . günlüklerinde öyle mi yazmış? Babasının attığı tokatlardan bahsediyor.. Valla benim bildiğim bir şey yok. Çok şaşırdım. Mahmu re teyzeye daha çok şaşırdım, engel olmamış demek ki. . hayret. Mahmure hanımı iyi tanır mıydınız? Tabii ki. Dünya tatlısı bir kadındı. Onlara gittiğim za man yemek yedirmeden göndermezdi. Nefis de yemek yapardı. Evlerinde yatılı kadın vardı ama Necmi amca ondan başkasının yaptığı yemeği yemezdi. Kabak tatlısı efsaneydi . Ev kadını mıydı? İngiliz filolojisi mezunuydu sanının .. ama hiç çalışma mış. . ev hanımı yani. Teoman Osman gibi ergen kalmamış ama öyle değil mi? Sizce neden? Valla herkesin karakteri farklı. Aynı ana babadan olup 1 21
aynı evde büyüseler de kardeşler bir olmuyor işte. Be nim de bir kızım bir oğlum var, ikiz oldukları halde huy lan birbirine hiç benzemiyor. Tabii Necmi amca gibi bir adamın oğlu olmak kolay değildi. . o da var. Çok domi nant bir karakterdi Necmi amca. . her şey onun istediği gibi olacak.. kararlan ille o verecek. Baskıcı mıydı yani? Yani. . baskıcıydı evet. Şimdi siz tokat falan deyince. Ama bir yanıyla da çok destekleyiciydi. Osman'ın müzik yap masını çok destekledi mesela. Benim babam beni hiç desteklememiştir o konuda. Teo çok iyi idare ederdi Necmi amcayı ama Osman nahifti. . her şeyden etkileni yordu. Babasına inat böyle bir hayatı seçti bence. Nasıl tanımlıyorsunuz Osman'ın hayatını? Sorumsuz. . plansız . . amaçsız . . Osman'ın hayalleri vardı ama gerçekleştirmek için çabası yoktu. Aklı çok dağınık tı. Aşın müsrifti aynca. . annesi ölünce bayağı bir mal mülk kaldı. Necmi amca oğullarımın ikisi de çok genç, parayı idare etmeyi bilmezler demedi, hemen çocukları na bölüştürdü. Gerçi bence yanlış yaptı. Osman ilk iş, gitti son model bir BMW aldı mesela. O yaşta bir adam için çok gereksiz bir lükstü. Babası öldüğünde de epeyce miras kalmış. Kalmıştır. . çok varlıklı bir adamdı Necmi amca. Ama Osman onu da har vurup harman savurmuş diye duy dum. Gece kulüplerinde çalışacak duruma düştüğüne bakılırsa doğru. Teoman'ın da elinde avucunda pek bir şey kalmanuş gerçi. . Osman gibi müsrif değildi o. . hatta cimriydi. Kardeşimin cebinde akrep var derdi Osman. Ailece görüşür müydünüz Osmanlarla? Ailelerimiz tanışıyordu ama ailece gitme gelme olmazdı. Osman bize gelirdi. . ben onlara giderdim. . o kadar. 1 22
Neden ailece görüşmezdiniz? Babam Necmi amcadan hazzetmezdi. Neden? Çok kasıntı buluyordu. Haksız da değildi. . çok kibirli bir adamdı. . herkese selam vermez, hep bir üstünlük taslar. . mütevazı biri değildi yani. Babam bu hallerine çok sinir oluyordu. Nişantaşı'nda otursa da sonuçta bayramlarda Sinop ' a köyüne giden adamdı benim babam, mütevazı lığa çok önem verirdi. Babanız ne iş yapıyordu? Kelebek mobilya bayisiydi. Biri Beşiktaş'ta, biri İzmit'te iki mağazası vardı. Osman'la arkadaşlığınız hakkında ne düşünüyordu? Necmi amcadan hoşlanmazdı ama Osman'ı severdi. Bir sorun olmadı hiç. . Kenan ve Mert'in soyadlarını hatırlıyor musunuz? Tabii ki. Soyadlarını unutacak kadar bunamadım daha. Estağfurullah, insan unutabilir, ben çoğunu hatırlamı yorum mesela. Ben hatırlıyorum. Kenan Öztaş, Mert Kavuncuoğlu. Mert öldü, trafik kazasında. Ona da çok üzülmüştüm, gençti, otuz falandı. O yıllardaki kız arkadaşlarınızı hatırlıyor musunuz? Bazılarını. Hatırladıklarım Demet, Özge, Semiha. . Esin' le Yeşim vardı, hiç ayrılmazlardı, yapışık kardeşler diye dalga geçerdik. Esin bir ara Gazi'yle beraberdi hatta. . ama Yeşim'e de asıldığını öğrendi, kıyamet koptu. Gazi bayağı hızlıydı yani. Kızların soyadlarını hatırlıyor musunuz? Bir tek Semiha'nın soyadım biliyorum, Bakangör. Babası tekstilciydi, Bakangör tekstil. Oradan aklımda kalmış. Ba- 1 23
karkör diye takılırdık. Kızlar gelip giderdi zaten, arkadaşı mız sayılmazlardı, hayatımızda kalıcı bir yerleri yoktu. Neden? Olmuyordu. . hele o yıllarda. Arkadaşlık anlamında diyo rum. Biz erkekler çocukluktan beri birlikte büyümüşüz, evlerimize gide gele. Samimiyetimiz farklıydı haliyle. Kızlar daha çok ilişki yaşamak için miydi? Yani .. o yıllarda o kadar kolay değildi tabii ilişki yaşamak ama genellikle evet. Canan diye bir kızdan da bahsediyor günlüklerinde. Evet bir de Canan vardı, Osman tanıştırmıştı bizi. Hatta bir ara çıktılar. Ama bizim yıldızımız barışmadı Canan'la. Ayrıldılar. Osman bizi tercih etti yani. Canan'la neden yıldızınız barışmadı? Çok sığ bir kızdı, aklı fikri gezmede tozmada, marka düş künü. . giyinsin kuşansın. . ünlü mekanlarda boy göstersin. . bugünkü deyimle tikiydi yani. Osman da o yüzden ayrıldı zaten. Canan zengindi o zaman.. Zengindi, babası n e i ş yapıyordu bilmiyorum ama varlık lı olduğu belliydi. Canan' a magazin dergilerinde falan rastlardım eskiden ama sonra görünmez oldu. Evlendi, duruldu herhalde ya da eski zenginliği kalmadı. . bilmi yorum artık. Bir de Levent varmış, sizin arkadaşınız. Evet. Levent Birdir. Kadıköy Anadolu'dan arkadaşımdı. Osman'la çok samimi oldular bir ara. Onunla görüşüyor musunuz? Bazen . . sınıf toplantılarında filan. Yayıncı oldu Levent. . yayınevi var, kitap basıyor. 1 24
Gülin'i hatırlıyor musunuz peki? Hatırlamıyorum, o kim? Eczacının kızı. Osman'ın dairesinin tam karşısında otu ruyormuş. Kimya öğrencisi.. Haa evet.. hatırladım şimdi. . pek bir yakınlığımız olmadı o kızla. Ondan da mı söz etmiş? Biraz. Ama tanışınca beğenmemiş. Güzel bir kız değildi. . doğru. Siz eşinizle nasıl tanıştınız? Eşimle tanışmamın Osman'la ne alakası var? Bir grup genç nasıl oldu da farklı yollan seçti, onu me rak ediyorum. . Osman'ın kişiliğini anlamakta yardımı olabilir. Evet. . herkes farklı yollara gitti gerçekten. İşyerinde ta nıştık biz eşimle. . Amman'dan dönünce çıkmaya başla dık, nişanlandık, evlendik, çocuklarımız oldu. Böyle. Pek orijinal bir hikaye değil yani . . tanışma hikayesi bizim gibi olan binlerce çift vardır herhalde. Sizin hayatınız doğal akışında seyretmiş. Öyle denebilir, evet. Babanız destek olmuyormuş gerçi ama siz de müzikle uğraşıyordunuz değil mi? Uğraşıyordum . . evet. Siz de basçı mıydınız? Hayır ben bateri çalıyordum. Neden bıraktınız? Müzikte kendinize bir gelecek mi görmediniz? Gençlik hevesiydi müzik. Osman kendini çok kaptırmış tı ama amatördük sonuçta. Bir şey yapabileceğimiz yok tu. Aslında müzikle ilgilenmemde biraz da Osman'ın 1 25
etkisi oldu, ona özendim. Öyle büyük bir yeteneğim yoktu benim .. hatta hiç yoktu. Osman'ın var mıydı? Bence onun da yoktu ama o var sanıyordu. Tamam, iyi basçıydı. . piyano çalıyordu. . ama bunlar beceri. . yetenek başka bir şey. Gerçekten yeteneğiniz varsa önleyemezsi niz, mutlaka çıkar ortaya. Osman yıllarca müzikle uğraş tı ama sonuç sıfır oldu. Fazla hayalciydi. . bir gün çok ünlü olacağına inanıyordu mesela. Siz inanmıyor muydunuz? Ben inanmıyordum . Öyle kolay değil o işler. . ünlü olmak sadece yetenekle ilgili değil ki, bir sürü unsur var. Sağlam bir network'ünüz olacak bir kere. Şöhret bir public rela tion işi. Bin kişi başarı elde etmek için uğraşıyor ama ancak bir-ikisi hedefine ulaşabiliyor. . Gazi yetenekli miydi peki? O da çok iyi basçıydı. . hatta en yeteneklimiz oydu ama o da ciddiye almıyordu. Müzik yapmak tamamen eğlen ceydi Gazi için. Ama beste yapıyordu bir taraftan. . çok güzel şarkılar yazdı, Osman'ın amatör aletleriyle kaydet miştik hatta. . Osman kıskanır mıydı Gazi'nin yeteneğini? Pek belli etmezdi ama bence içten içe kıskanıyordu. Gazi yeni bir şarkıyla gelir mesela. . Osman beğenmedim demez ama bin tane kusur bulur. . sonunda Gazi tamam vazgeçtim diye atardı bir kenara. Gazi müzik eğitimi almış mıydı? Hayır. İstanbul Siyasal'ı bitirdi o. Yedi senede filan bitirdi ama bitirdi sonuçta. Hayatını müzikten mi kazanıyordu? Hayır hayır.. müzikten bir şey kazandığını sanmıyorum. 1 26
Zaten para kazanmaya ihtiyacı yoktu Gazi'nin. B abası çok ünlü bir cerrahtı, röportajları çıkardı gazetelerde. Aileden zenginlerdi. . Arnavutköy'de yalıda oturuyorlar dı. Yalı nasıl bir şeymiş . . onlara gittiğimde gördüm. Nasıl bir şeydi? Müthiş. Sanki gemidesiniz de deniz tutmuş gibi hissedi yorsunuz. Camdan sarkıyorsunuz eliniz suda. Bugün en az on milyon dolar eder o yalı. Öyle bir ailenin çocuğu nasıl oldu da sıfıra indi. . insan merak ediyor. Gazi de mi sıfıra indi? İndi.. inmiş yani. Birkaç yıl önce karşılaştık. Zor tanı dım. . bayağı çökmüş. En son Milliyet gazetesinde çalışı yor diye duymuştum, ayrılmış oradan, başka işlere gir miş çıkmış. Hayatı hiç iyi gitmemiş. Evlenmiş boşanmış işsiz. . perişan haldeydi kısacası. Asıl kitabı yazılacak kişi Gazi'dir bence. Ağzında gümüş kaşıkla doğmuş bir insan nasıl bu hale gelir? Nedenini sormadınız mı? Aile meseleleri yüzünden dedi ama inandırıcı gelmedi bana. Kurcalamadım tabii. . anlatmak istese anlatır diye düşündüm. Osman'ın karısıyla ilgili olayı öğrendiğiniz anı hatırlı yor musunuz? Çok net. Astana'daydım, iş için gitmiştim. Annem aradı. Şaşırdım, hiç adeti değildir beni yurtdışındayken cepten aramak. . çok yazıyor diye. O zamanlar çok yazıyordu ger çekten. Osman'ın başına gelenleri duydun mu dedi. Ne oldu dedim. Karısı çok kötü şeyler yapmış, televizyonu aç görürsün dedi. Kazakistan'da nerde bulayım Türk televiz yonunu? O zamanlar şimdiki gibi her şeyi youtube'a koy ma adeti de yoktu. . ya da vardı da yaygın değildi, hatırlamı yorum şimdi. İstanbul'a dönünce baktım İnternet kaynıyor. 1 27
Ne hissettiniz olayı öğrendiğinizde? Aklım durdu. Nasıl yani? Osman'ın kansı emniyet mü dürüyle.. kadın üçlü ilişkiyi videoya çekmiş, medyaya yollamış . . o üçüncü kişi de intihar ediyor. . Çok karanlık, gizemli bir olay. Osman için korktum, yaşatmazlar bu çocuğu dedim. Adam görevden alınmış ama emniyet müdürü sonuçta, eli kolu her yere uzanıyordur, insanın hayatını bitirir. Bir şekilde yırttı neyse ki. Ama kadın sağ mı ölü mü bilmiyorum. Bir daha bir şey çıkmadı hakkın da. Siz biliyor musunuz? Kadının öldüğüne dair bir bilgiye ulaşamadım. Onunla da konuşacaksınız herhalde. Bulabilirsem. Henüz izini bulmuş değilim. Teoman bu olayla ilgili size ne anlattı? Kadın hayatımızı mahvetti dedi. Olay patlayınca Os man kaçmış. Nişanlısı Teo'yu terk etmiş, emniyet müdü rü nişanlısının akrabasıymış çünkü. Teo şirketini satmak zorunda kalmış, evinden taşınmış. . daha bir sürü şey. İki si de bitmişler özetle. Teoman şirketini neden satmış? Valla söylediğine göre kayınpederinin çok güçlü siyasi bağlantıları vamuş. O da kayınpederinin gücüne güve nip fazla açılmış, büyük miktarda dolarla kredi almış bankalardan. Olaydan sonra nişan da bozulunca borçla rını ödeyememiş. Öyle anlattı ama ne kadar doğru bile mem tabii. Osman kaçıp nereye gitmiş? Bodrum'a sanırım. Uzun bir süre oralarda bir yerlerde saklanmış. Sonra müdür peşlerini bırakmış herhalde ki Osman tekrar İstanbul' a dönmüş. Teo Osman'la bu yüzden görüşmüyordu . Benim de hayatımı mahvetti di yordu. 1 28
Osman'ın kansı hakkında ne diyordu? Nefret ediyordu kadından, eline geçirseydi öldürürdü yani. . o derece. Abinl salağın teki, kadın onu kandırdı ama ben kendimi açıkgöz sanırdım, kaşar olduğunu nasıl anla madım dedi. Kadın pomo dergilere poz vermiş gençliğin de. İkisinin de haberi yokmuş, olaydan sonra öğrenmişler. Siz dergiyi gördünüz mü? Gördüm. Merak ettim çünkü. Çok karanlık bir olay, bir zamanlar çok yakın olduğum arkadaşımın başına gel miş. . insan merak ediyor haliyle. Teoman mı gösterdi? İntemetten buldum. Olay patlayınca fiyatı uçmuş tabii. . bir tür skandal özel sayısı olmuş. Geçmiş gün, ne kadardı hatırlamıyorum ama fiyatına çok şaşırmıştım . Fotoğraflar hakkında ne düşündünüz? Valla bayağı erotikti. . bildiğimiz erkek dergisiydi işte. Kadın hakkında ne düşündünüz? Şaşırmadım. O pozları veren her şeyi yapar. Osman niye böyle bir kadınla evlendi ya da kadın geçmişini nasıl sak ladı . . sakladıysa tabii. . asıl bunlar aklımı kurcaladı. Gerçi dedim ya. . saf bir tarafı vardı Osman'ın. . insanlara çabuk inanırdı. . herkese güvenirdi. Kadına aşık olmuş muydu sizce? Olmuştur herhalde. Kadın çok güzelmiş çünkü. Osman güzelliğe gereğinden fazla önem verirdi. Kendisi de çok yakışıklıymış. Öyleydi .. ona aşık olmayan kız yoktu bizim çevrede. Çapkın mıydı peki? Valla bir Gazi değildi. Gazi aynı anda üç kızla falan çı kardı. Osman öyle değildi. 1 29
Ya siz? Ben üç kızla aynı anda çıkmadım hiç. . Osman defterlerinde hayatına giren kadınlardan üstün körü bahsediyor. Ama kansına sayfalar ayırmış. Gerçekten aşık olmuş demek ki. . kızlan pek ciddiye al mazdı aslında. Fazla seçiciydi, kolay kolay kimseyi beğen mezdi. Kızlar da çok üstüne düşüyordu. Öyle olunca de ğersizleşiyor tabii. . şimdi düşünüyorum da pek konuşma mışız bunları. Çok garip. Ya da konuştuk hatırlanuyorum. Teoman video olayının nedeni hakkında ne söyledi? Siyaset. . Nasıl yani? Yengesinin musallat olduğu emniyet müdürü siyasete girmeye hazırlanıyormuş. Adam nişanlısının akrabası ol duğu için Teo biliyordu durumu. Kadın için adamın si yasi rakiplerinden büyük para aldı, önce ayarttı, sonra da tuzağa düşürdü dedi. Sizce de öyle mi olmuştur? Kadının emniyet müdürüne kurduğu bir tuzak mıdır bu? Bence öyle. Sizin aklınıza başka bir sebep geliyor mu? 1 30
Osman'ın 1 . defteri (devam) 1 8 Nisan 1 990 Bugün işi bıraktım. Mübin Bey'in tepeme koyduğu Ramazan denen geri zekalı ilk günden beri nefes aldırmı yordu, sonunda canıma tak dedi. Herif resmen takmıştı bana. Zaten Mübin Bey'den torpilliyim diye çok gıcık oluyordu. Sabah işe geliyorum, masama dağ gibi belge yığmış. Osman bugün bunların çevrilmesi gerek. Hemen, başüstüne! Ulan okumakla bitmez bunlar, akşama kadar nasıl çevireyim? Beğenmiyor bir de. Beğenmiyorsan sen yap ama how are you'dan başka İngilizce bilmiyorsun, na sıl olacak? Yıldız İnşaat'tan dereceyle mezun olmuşmuş. Her tarafı derece olsa ne olur? Üstü başı dökülüyor. O giydiği sentetik gömlekleri yanın saat giysem alerji olu rum, bakarken bile kaşıntım tutuyor. Her sabah kendimi yataktan zor kazıyordum, bu sabah hiç uyanamadım. İşe gittiğimde saat on biri geçiyordu. Ramazan'da surat bir karış. Mesainin dokuzda başladığını anımsatmam mı ge rek? Zaten her gün geç kalıyormuşum, idare ediyormuş beni. Salağa bak, sanki idare et diyen var, etme. Tecil için askerlik şubesine gittim dedim. Sinirlendi beyimiz. Öyle 131
kafana göre gidemezsin, önce benden izin alacaksın.Ta mam, bir dahakine öyle yapanın dedim ama içim içimi yedi sinirden. Öğle tatilinde yemeğe ç ıkıyorum diye ç ık tım, dönmedim. Doğru eve. Vurdum kafayı yattım. Bir uyandım ki gece olmuş, ev zifiri karanlık. Saate baktım dokuz buçuk. Oh be. Kalktım, biyoloj ik saatim yerine geldi. O saatten beri de romanıma çalışıyorum. Ara ver dim, yemek söyledim dışarıdan. Yarın yedi de kalkmak zorunda olmamak harika bir şey. Niye bu saçma sapan işte ç alışıyordum ki zaten, paraya gereksinmem mi var? Zaten önümüz yaz, yaz sıcağında o saç ma ç eviriler yapı lır mı? Bu yazı nasıl geçireceğiz bakalım. Çağatay Bod rum'a kaçalım diyor, Gazi Kaş'a gideli m diyor. Saç mala mayın yurtdışına ç ıkalım, araba kiralayalım, İtalya'nın kuzeyinden başlayalım, geç elim Fransa'ya, bütün R iviera' yı dolaşalı m, ta İspanya' ya kadar. Tatil dediğin öyle olur. Söylemedim tabii, yapamayacaklarını biliyorum. Gazi belki bir şeki lde ayarlar da Çağatay' ın babası öyle uzun bir Avrupa tatili için asla para vermez. Gazi'yle ikimiz gitsek Çağatay yüzümüze bakmaz bir daha. Bakalım ne yapacağız. Babam işi bıraktığımı ne zaman öğrenip kapı ya dayanacak merak ediyorum. Dayansa ne olacak gerçi, bağıracak çağıracak, ben ağzınu bile açmayacağım, so nunda gidecek. Daha fazla ne yapabilir? Zorla mı ç alıştı racak beni o şirkette? Bu aralar bana pek uğradığı yok yalnız, günde on kere aramayı da kesti , bir kadın mı bul du nedir? Kilidi değiştirdiğimi anladı herhalde.Teo anah tarımı istedi, içeride unutursun, bir şey olur, bende de olsun bir tane dedi. Babam istetti kesin. Ama yemez. Çağatay'da var, gerekirse ondan alırım dedim , vermedim. Geçen gün de Zeliha istedi. Beni uyandırmak istemiyor muş . Kalkar açanın dedim. Bozuldu, bana güveniniz yok o zaman dedi.Yok evet. Sana anahtar verdim mi Güllü' ye de verdim demek, Gül lü de anında babam için yaptırır. 132
Babamın açık açık bana anahtarını ver dememesini neye yormalıyım bilmiyorum. Artık kendime ait bir yaşamım olduğunu onaylıyor mu, istemeye cesaret mi edemiyor yoksa sinsilik mi yapıyor, anlamadım. Açıkça istese de vermeyeceğim ama, kesin kararlıyım. Gece yine bar bar gezdik. Çağatay, Gazi, Feridun, Erdal. Bir ara Leva da gel di. Oğlum nerelerdesin, ne zamandır geldiğin yok dedim. Aile sorunları vanruş çıkamamış. Bir şey sormadım, sonra Çağatay söyledi, babasının on beş yıldır bir kadınla ilişki si olduğu ortaya çıkmış, on iki yaşında bir kızı varmış üs telik. Annesi babasını evden kovmuş, ciddi ciddi boşanı yorlarmış. Çok şaşırdım, adam on iki yıl boyunca çocu ğunu nasıl saklayabilmiş? Ama Levent pek morali bozuk görünmüyordu, duruma razı olmuş anlaşılan. Kardeşi hakkında ne düşünüyor diye sordum. Ne bileyim dedi, sormamış bile. Merak etmedin mi dedim, nesini merak edeyim, durup dururken bir kardeşi daha olmuş işte di yor. Bu Çağatay da bir tuhaf Barları gezerken Karanlık'a da uğradık. Kenan'la Mert yoktu, çarşambaları çıkmıyor lar sandık ama işi bırakmışlar. Kenan Mert'le bozuşmuş, büyük kavga etmişler, stüdyodaki ortaklığı da bozmuşlar. Feridun anlattı. Çok şaşırdık, hiç haberimiz olmadı. On dan görünmüyorlardı demek ortada. Ulan daha dün açtı nız, ne çabuk kapıştınız? Feridun ellerinde avuçlarında ne varsa o boktan stüdyoya yatırdılar, iş yağacak sanıyor lardı ama sinek avladılar diye anlattı. Çağatay olacağı buydu diyor. Levent erken gitti, Feridun bir arkadaşına takıldı, biz üçümüz kaldık. Karanlık'ta iki kız bayağı asıl dı, hangimiz olursak hesabı, ama üç kişiyiz, üçe iki ol maz, Gazi çöp çekelim dedi, Çağatay'la musluk yaptık, üçüncü kızı da bulamayınca uzadık. Ben hiç havamda değildim zaten, kızlar da çok pespaye tiplerdi. Gece İs tiklal'de girmediğimiz yer kalmadı. Birkaçında müzik fena değil ama çoğu kötü, çok kötü. Müşterisi de giderek 1 33
varoşlaşıyor, abuk sabuk tipler doluyor. Doğru dürüst mekanlara gidelim diyorum, Inn diye bir yer açılmış, müşterisi en üst kalite, Codeine'de DJ'ler yıkıp geçiyor diyorlar. Çağatay ikisine de gitmiş. Niye haberimiz yok diye kızdık, herife bak, hadi gittin niye söylemiyorsun? Londra'da yaşayan bir kuzeni varmış, o gelmiş, onunla gitmişler. Bok gibi müzik yapıyorlar, sosyete mekanları zaten, bizi açmaz diyor. Bahane. Mesele para aslında. Inn de Codeine de çok kazık yerler çünkü. Hadi Çağatay ta mam, meteliğe kurşun atıyor ama Gazi'de cukka sağlam, o niye gitmem diyor anlamıyorum. Gerçi yalıda yaşasa da ruhu süflidir Gazi'nin, ondan herhalde. Bu varoş me kanları gerçekten seviyor o. Geçen arabamı garaj a bıra kırken Canan'la karşılaştık, arkadaşlarıyla lnn'e gidiyor muş, sen de gel dedi. Çok istedim ama gitsem Gazi, Ça ğatay ikisi de fena bozuk çalarlar. Bir dahakine dedim . Gideceğim bakalım, bizimkiler gibi değilim ben, kalite mekan seviyorum. Dün gece roman defterimi açtım yine ama fazla çalışamadım. Bir daktilo alsam iyi olacak, elle yazmak çok yorucu, aslında bilgisayar almam gerek ama onun da öğrenmesi sorun . Bir sürü iş. Yeni bir şarkıya başladım. Lal. Uçurum dursun, demlensin biraz. Uçu rum'un sözleri çok iyi oldu diyordum ama o kadar da iyi değilmiş. Aşkın demir çelik ne ya, Ereğli demir çelik gibi. Söz yazmaya biraz daha fazla çalışmam gerek. ••• 2 7 Nisan 1 990 Beklediğim oldu. Akşam tam çıkacağım, Cananlarla lnn'e gideceğiz, zil çaldı. Açtım, Necmi Bey bombok bir suratla kapıda. Mübin hıyarı bugün aramış, Osman hasta nu, on gündür işe gelmiyor demiş. Niye gitmiyorsun de- 1 34
di. İşi bıraktım dedim. Sebep? Tam anlatıyorum, çok sı kıldım, bana saçma sapan çeviriler yaptırıyorlar. Daha sözümü bitirmeden ulan it, ben senin için millete ağız eğiyorum sen bunu mu yapıyorsun diye suratıma iki to kat geçirdi. Neye uğradığımı şaşırdım. Karşılık vermek istedim ama kolum kıpırdamadı, felç oldu sanki. Baba bunu yapmayacaktın diyebildim yalnızca. Gözlerimden nasıl bir ateş çıktıysa, öyle kalakaldı bir süre. Sonra da benim senin gibi oğlum yok artık, ne halin varsa gör dedi, çıktı gitti. Bir saat sonra telefon çaldı. Açtım, beni dinle dedi, anında kapattım yüzüne, telefonun fişini çektim. Bu kez kapı. Teo. Ahi aç diyor. Git dedim ama zilden çekmiyor elini. Çok üzülmüş beyefendi, Teo'yu yollamış, gelsin konuşalım demiş. Manyağa bak. Nasıl bir adam bu ya, hala ne yüzle çağırıyor beni? Teo da salak salak gülü yor. Babamı bilmiyor musun, ruh hastasının teki, annemi kanser etti be, sana iki tokat atmış çok mu dedi. İyice delirdim. Tokat attığı yetmemiş, bir de Teo'ya söylemiş. Ne takıyorsun boş ver dedi. Üç ay sonra 25 oluyorum dedim, 25 ne demek, koskoca adamım, bana nasıl tokat atar? Bunu der demez çocuk gibi ağlamaya başladım, kendimi tutamıyorum, kriz halinde ağlıyorum. Teo'nun da gözleri doldu. Ben taşındığımdan beri ona sarmış. Bir de benim halimi düşün, hala onunla oturuyorum dedi. Oturma, zorunlu musun? Paran var pulun var, sen de tut kendine bir ev, çık. Acıyormuş, yaşlıymış, yalnızmış. Ne sine acıyorsun? O sana acıyor mu? Anneme acıdı mı? Kan kusturdu kadına kan! Ondan habersiz çarşıya bile çıkamazdı. Kaç kere bu ayakkabılar kutusundaydı, niye çıktı, benden gizli süslenip bir yere mi gittin diye kavga çıkarmadı mı? Roma'daki yılbaşını anımsa dedim, fakül teden arkadaşlarıyla gitmiştik hani. Sermet Bey annemi dansa kaldırdı diye sudan bir bahane bulup kıyamet ko parmadı mı? Saat daha bir olmadan apar topar yukarı 135
çıkmadık mı? Annem üç gün odadan dışarı adımını at madı. Millete hiç belli etmedi nasıl kıskanç bir ruh hasta sı olduğunu, herkese Mahmure midesini bozmuş, yatıyor dedi diye anımsatıyordum. Dövmüştü dedi. Annemi hep dövüyordu bilmiyor musun? Kalakaldım. Tabii ki biliyor dum ama bildiğimi bilmek istemiyordum ki. Öyle bakış tık bir süre, benim gözlerimden hala yaş akıyor. Bir kere sinde okuldan gelmiştim, baktım annem evde yok. Nec mi salonda oturuyor, teyzen hastaymış annen ona bak maya gitti dedi. Salak salak inandım. İnanmamıştım as lında ama çocuktum, inanmak daha kolay geliyordu. Dört-beş gün sonra nasıl tehdit ettiyse artık annem geri döndü. Çok zayıflamıştı, ip gibi olmuştu, gözleri içine çökmüştü ağlamaktan. Bitti dedim Teo'ya, benim Necmi denen adamla bir ilgim kalmadı artık, babam falan değil. Aynca da söyle, BMW aldım, gelsin sıkıyorsa bir tokat da onun için atsın. Biliyor ki dedi. Nereden biliyor? Arabamı Gürbüz Garajı'na bırakırken görmüş beni. Kerim'e sor muş, o salak da söylemiş. Bana niye araba mı aldın diye sormadı, niyeti ne? Eğer bir şey yapmaya kalkarsa çok fena ödetirim yalnız. Yemin ediyorum kolum bu kez ye rinden kalkar, hastanelik ederim. Çocukken bile Teo'nun karşısında ağlamamıştım ben. Kendimi parçalamak isti yorum şu anda. Necmi'den yediğim tokattan daha fazla canırur acıtıyor bu. *** 7 Haziran 1 990 Teo'ya ne diyeyim bilmiyorum, aslan kardeşim mi diyeyim Allah'ın psikopatı mı diyeyim, ne diyeyim? Te lefon etti, ayın 24'ünde ÖYS varmış, beni fizik çalıştırsa na dedi. Oğlum dershaneye gidiyorsun ya. Dershanede 1 36
anlamıyormuş, ancak ben anlatınca kafasına giriyormuş. Lisedeyken de ben çalıştırınca öğrenirdi, az çalıştırma dım serseriyi. Geçen yıl paso dalga geçtiği için bir yeri kazanamadı. Necmi köpürdü tabii, üç ay canına okudu. Geldi, açtık kitabı, test çözüyoruz. Şaşırdım, o kadar da salak değilmiş meğer, çabuk anlıyor. Zil çaldı. Gittim aç tım. Yine Akın denen dallama. Küstah bir surat. Artık seni uyarmak için hiç kendimi yormayacağım, ev sahibi ni aradım, seni evden çıkaracak, toplanmaya başla dedi, pis pis sırıtıyor. Teo geldi arkamdan, ne oluyor dedi. Akın iti Teo'yu bir süzdü, l 9 yaşında tıfıl bir oğlan, hiç ciddiye almadı, büyük bir hata yaparak, evladım sen ne karışı yorsun, sana kemik atan oldu mu dedi. Kemik öyle mi? Eyvah ! Teo delirdi. Ne diyorsun ulan sen, asıl sensin kö pek, bu apartmanı senin başına geçiririm diye yakasın dan tuttuğu gibi duvara yapıştırdı. Boğacak herifi. Elim ayağım boşandı, başımız derde girecek. Teo'nun boyu kısa ama deli gücü var herifte. Bırak adamın yakasını di yorum, ne bırakacağim ulan, ne sanıyor bu dalyarak ken dini diye bas bas bağırıyor. Celal koştu geldi, üst kattaki ler, alt kattakiler, herkes çıktı. Akın'ı zor aldılar Teo'nun elinden. Akın polis çağıracağım, bana saldırmak ne de mekmiş, ikiniz de göreceksiniz diye bağıra bağıra gitti, ama Teo hala çağır ulan, bütün emniyeti çağır, çağırmaz san şerefsizsin diye bağırıyor. Zorla soktum içeri. Kaba hat senin diye bana bağırmaya başladı bu kez. Niye yüz verdin bu puşta, daha en başta indirecektin yumruğu tepesine, bilmem ne. Polis çağırıyor herif dedim. Çağır sın, bekliyorum dedi. Tanrım nasıl da rahat, hayret için deyim. Kavga mavga, böyle şeyler hiç bana göre değil, anında kilitlenip kalıyorum. Ev sahibinin telefonunu ver diye tutturdu. Ben sonra konuşurum dedim, hayır şimdi arayacaksın. Baktım yakamı bırakmayacak, iyi tamam sen ara dedim. Aradı, abimi neden evden çıkarmak isti- 137
yorsunuz diye sordu. Nereden çıktı o dedi ev sahibimJ adamın haberi bile yok. O da burada otururken Akın'la papaz olmuş, hiç muhatap olmayın, delinin teki dedi. İçim rahatladı. Ama bir saat geçmedi kapıda iki polisJ hakkınızda şikayet var. Hadi buyur. Baktım, Teo az önce ki Teo değil. Bir tatlı konuşmalar, bir şeker diller, masum bir surat, sevimli bir oğlan çocuğu. Ne yapmışız memur bey, ne hatamız olmuş? Elinde de fizik kitabı, ders çalı şıyoruz biz abimle, ÖYS'ye gireceğim, beni fizik çalıştı rıyor. Yöneticiye saldırmışsınız dedi polis. Biz mi diyor bizimki hayret içinde, biz mi saldırrruşız ? Yalan. Bizim babamız İ'TÜ'de profesör, biz çok düzgün bir aileyiz, kavga falan bilmeyiz. İnanmıyorsanız komşulara sorun demez mi? Baktım apartmandakilerden tıs yok, başta hepsi merdivenlere toplanmış sırıtarak izliyorlardı. Teo komşulara sorun isterseniz deyince hepsinin suratı de ğişti, girdiler evlerine, kapılar kapandı, nasıl korktular birden. Polisler bir-iki öğüt verip gittiler. Ama Teo rahat durur mu? Giriş katta oturuyordu bu dalyarak değil mi? Oğlum bırak, polis daha şimdi gitti, ille karakolluk mu olalım? Asansörü bile beklemeden patır patır iniyor aşa ğı. Ben de arkasından, Teo dur, ne gerek var? Şimdi yan dık dedim, polis bu kez kesin götürecek bizi. Karakolda Coşkun Abi'yi ararım, o gelir diye düşünüyorum. İndi aşağıya, zile bastı. Teo'nun kapısına dayanacağı Akın manyağının aklına bile gelmemiş ki açtı kapıyı. Teo'yu görünce yalvarmaya geldik sandı. Hiç özür mözür dile meye kalkma derken Teo ne özrü laaan! diye bir bağırdı, sesinden sokak kapısının camlan zangırdadı. Akın kapı sını kapatacak ama Teo ayağını koymuş eşiğe. Bir daha abimi rahatsız edersen senin sülaleni sikerim anladın mı, bundan sonra kapısını çalmadan önce kırk kere düşüne ceksin dedi . Sen beni tehdit mi ediyorsun diye diklen meye kalktı hala salak, sesi ördek gibi çıkıyor. Evet edi- 138
yorum dedi Teo, tehdit ediyorum ulan, bütün apartman da şahit. Hadi ara gene karakolu, beni tehdit ediyorlar de. Akın apartmandakiler koşup gelecek sanıyor ama ge len giden yok, herkes sağır numarası yapıyor. Eve dön dük. Ne yapabilirsin ki adama, niye boş boş tehdit edi yorsun dedim, gülüyor. Nasıl bir çocuk bu Teo, nereden öğreniyor böyle şeyleri anlamıyorum. Akın manyağı ger çekten korktu demek ki, ne polis geldi ne kapıyı çalan oldu. Teo, bir daha asla rahatsız edemez seni, ne istiyor san yap diyor. *** 1 5 Haziran 1 990 Teo Akın'ı tehdit ettiğinden beri kapıma dayanan yok. Ne müziği kısıyorum artık ne çocuklara sessiz olun diyorum. Ne zaman çağırsam Celal beş dakikada geliyor, serviste de beni pas geçmiyor artık, gazetem, ekmeğim her sabah kapıda. Tülay denen kız kurusu selam verdi ge çen gün. Dün de Akın'la girişte karşılaştık. Beni görünce beti benzi attı, elinin titremesinden anahtarı kilide soka madı. Gazi'ye anlattım, Teo bu cesareti nereden buluyor? Babam böyle bir konuda asla arka çıkmaz ona. Görün müşlerdir dedi Gazi. Ne demek görünmüşlerdir? Kimler görünecek? Teo toplamıştır arkadaşlarını yolunu kesmiş lerdir, Akın'ın da ödü bokuna karışmıştır. Saçmalama, koskoca adam üç-beş çocuk yolunu kesti diye korkacak değil dedim. Moruk sen kardeşinin arkadaşlarının kim ol duğunu bilmiyor musun? Kimişm ki arkadaşları? Davut Can'ın oğlu Bedir'le Teo'nun arasından su sızmıyor. Da vut Can da kim diyecektim ki birden aydım. Ulan mafya babası bu adam, çok ünlü, ikide bir gazetelere çıkıyor. Se nin yönetici niye bu kadar tırstı sanıyorsun? Kesin Bedir 1 39
toplanuştır takımını, Akın'ın yolunu kesmişlerdir, silahın kabzasını da bir gösterdiler mi tamanı. İyi de Teo nereden tanışıyor mafya babasının oğluyla? Ohoo. . . moruk senin dünyadan haberin yok dedi. Aynı lisede okudu ya bunlar, can ciğer kuzu sarması oldular. Çok şaşırdım, gerçekten haberim yok. O kadar uzaknuşırn demek ki kardeşime. Sen nereden biliyorsun? Ben bile bilmiyorum, sen nasıl biliyorsun? Herkes biliyor bir sen bilmiyorsun dedi. Ba bam da biliyor mu? Ne bileyim? Babana sor. Buna sevine yim mi şimdi dedim, iyi bir şey mi yani bir mafya babası nın oğlunun kardeşimin arkadaşı olması? Biz böyle bir aile değiliz ki. Silah külah, bizim ailede böyle şeyler ol maz. Ne ailesi moruk dedi, sen hangi kafadasın? O iyi aile çocukları devri çoktan kapandı. Şimdi yaşam böyle. Güç konuşuyor artık, yalnızca para yetmiyor, farkında değil misin? Değilim Gazi. Değilmişim meğer. Tamam değişen bir şeyler var, farkındayım ama bu kadarını aklım alnuyor. Öte yandan Akın'ı altına sıçırtığt ından beri çok yakınlaş tık Teo'yla, daha sık görüşüyoruz. Hemen her gün bana uğruyor, ara sıra yemeğe gidiyoruz. Hesap ödediği yok tabii. Çağatay'la Gazi koruma tuttun oğlum, o kadar ola cak diye gülüyorlar. Gazi dün iki milyon borç istedi. Har ley alacağım diye Yamaha'sıru satnuştı, parayı denkleşti rememiş. İki milyon açığın varsa niye Harley almaya kal kıyorsun? Git babandan iste aynca, adam muayenehane sinde para kesiyor. Anladı herhalde aklımdan geçeni, pe derle çok fena papazız dedi. Muammer Amca geberip gideceksin, motor alman için kuruş vermem demiş. Ver mek istemedim ama param yok desem olduğunu biliyor, veremem desem olmaz. Verdim. Bir ay sonra öderim di yor. Bok ödersin. Daha öncekiler gibi o para da geri gel meyecek, biliyorum da arkadaşız işte. ••• 1 40
1 7 Haziran 1 990 Teo'yla yakınlaşmanın bir bedeli olacağını tahmin et mem gerekirdi, aptallık bende. Böyledir bu çocuk, bir iyi lik yaparsa karşılığını mutlaka ister. Sabahın köründe gel di, daha gözümü açamamışım, bugün arabayı ben alaca ğım dedi. Lafa bak, ortak arabanuz sanki. Benim oğlum o araba, ne demek arabayı bugün ben alacağım? Ehliyetin yok, nasıl kullanacaksın dedim. Çıkardı gösterdi, yeni al mış. Kusura bakma bugün araba bana gerekli dedim. Sen taksiye bin diyor hayvan. Asıl sen bin taksiye ya da sen de kendine bir araba al, madem ehliyetin var artık. Annem den kalan dairelerin parası banka hesabında kuzu kuzu yatıyor, bir kuruş harcadığın yok, Necmi'nin evinde her şey bedava. Ne yapacaksın arabayı dedim. Manitasını Kilyos'a götürecekmiş beyefendi. Senin manitan nu var dedim. Ne var, olamaz nu diye terslendi, ağırına gitti tip sizin. Tanıştırmadın da ondan dedim. Manita demiş, sev gili dememiş, manitalar tanıştırılır nuymış? Senin yok mu diye bana soruyor. Ciddi biri yok dedim, geçiştirdim. Yok gerçekten. Gerçi Canan'a göre kesin çıkıyoruz da, benim bir türlü içim ısıruruyor bu kıza. Geçen hafta ilk kez ben de kaldı. Öğlen uyandım baktım yatağımda çıplak bir ka dın, uyku sersemi şaşırdım, bu da kim? Hayal meyal anımsadım, gece birkaç yer dolaştıktan sonra Inn'e git miştik. Sabaha karşı taksiyle benim eve geldik ama ben mi bana gel dedim, o mu sana gidelim dedi orası karanlık, film bir yerde kopmuş. Normal tabii, çok içtik, zuma ol duk resmen. Canan, Ferhat, Ferhat'ın arkadaşları extacy de attılar, tam oldular, bana da ısrar ettiler ama isteme dim, ot mat tamam da kimyasalla işim olmaz, ödüm ko par benim kimyasaldan. Ertesi gün kendime kahve yap tım, salonda içiyorum, tanrım kalkıp gitse artık şu kız di yorum, fitness' a gideceğim ama evde bırakıp çıkanuyo- 141
rum. Saat oldu bir, nihayet uyandı, şiş bir surat, makyajı akmış, suaygın gibi de esniyor. Geldi sarıldı, ekşi ekşi ko kuyor. Tanrım bu kızla mı yattım ben? Nasıl da boş, tın tın. Salak salak esprilere güldü bütün gece. Çevresi sağ lam ama. Beni Ferhat'la tanıştıran da o. Babasının holdin ginde çalışıyormuş Ferhat. Bizim pederde acıma yok, oğ lum filan demiyor, hayvan gibi çalıştırıyor dedi. Herkesin babası başka bir cins anlaşılan. Beni de bir sevdi, moruk sık sık çıkalım böyle diyor. Pek hoşlanmadım aslında Fer hat'tan. Bir sürü şampanya açtırdı Inn'de, denizde kum onda para tabii. Ama görgüsüzlük. Bir de çalkalayıp kö pürtüyor, kızların üstüne fışkırtıyor, kızlar kırılıyorlar gül mekten falan, iğrenç. Aslında eğlendim mi o gece emin değilim, kendimi ara ara iyi hissettim, of be ne güzel de dim ama bu ne ya, çekip gitsem şuradan dediğim de oldu. Inn'deki müzik konusunda da Çağatay haklıymış, tam coşturmaca, müzik falan değil. Ne desem de savsam şu kızı başımdan diye düşünüyorum, hadi bizim çocukları arayayım da Bebek' e kahvaltıya gidelim dedi. Çok işime geldi, bir bahaneyle Bebek'ten kaçarım. Kalktık gittik, Anemon diye bir kafe açılmış, tüm gün kahvaltı servisi var, mutfağı fena değil, pancake'ler, ev poğaçaları, omlet ler. Hafta içi olduğundan sakindi. lnn tayfası da geldi, Fer hat dışında, o gün Londra'ya uçacakmış beyefendi. Kah valtıda Canan'ın kolu boynumdan inmedi, yerli yersiz yılışıyor. Çevreye sevgiliyiz diyor yani. Duş yapmadan çıktı bu kız diye düşündüm, iyice soğudum. Arabamı lnn'in valesine vermiştim. Gidip almam gerek dedim, öyle kurtuldum elinden. Yakamı kolay kolay bırakacağa benzemiyor, dur bakalım. Böylesinden kurtulmanın zor olduğunu biliyordum. Kendini bana yıkmasına izin ver memeliydim, yaptım bir hata. Aslında yalnız yaşamaya bayılmıyorum, birlikte yaşayabileceğim bir kadın olsa çok hoşuma gidecek. Aşık olmak istiyorum, bir şey hissede- 1 42
mediğim kızlardan bıktım dedim bir keresinde. Gazi ne aşkı oğlum, kız buldun mu vur geç diyor, gülüyor. Yalnız lık bir yanıyla harika, kimsenin isteklerine uymak zorun da değilim. Ama yatağa girdiğimde anlamsız bir korkuya kapılıyorum, sanki kimsem yokmuş, ölsem kimsenin ha beri olmayacakmış gibi. Çok saçma ama annem öldüğün den beri geceleri böyle hissediyorum kendimi. Neden deli divane aşık olacağım biri çıkmıyor karşıma? Var da bana mı denk gelmiyor, bende mi bir sorun var nedir, an lamadım. Doğru dürüst bir ilişkim olmuyor, çok çabuk sıkılıyorum bu boş kızlardan. Teo'ya arabamı vermek iste medim. Ehliyetini daha yeni almış, çarpacak edecek. Ama öyle bir gözüme bakıyor ki hayvan, sıkıysa verme. İyi al dedim, ne zaman getireceksin? Gece garaja koyanın dedi, aldı anahtarı gitti. Kara Kitap'ı açtım, okumaya başladım ama aklım arabamda. Canan aradı. Hazırlan, Melisa'yla seni almaya geliyoruz. Haydaaa. . . Nereye gideceğiz? Fer hat'ın yatıyla adalara gidecekmişiz. Programı da yapmış lar. Büyükada açıklarında yüzme, Eskibağ'daki meyhane de yemek, gece de Boğaz' a geçecekmişiz. Kalabalık olmu yoruz, sen, ben, Ferhat, Melisa, Hakan, Ela o kadarız dedi. Melisa Ferhat'ın sevgilisi, lnn'de onunla da tanıştık. Çok güzel bir kız ama fazla kasıntı, şımarık hatta, hiç sevmem bu yapay şımarıklıkları. Hakan'la Ela'yı tanımıyordum. Umanın gıcık tipler değillerdir diye düşündüm. Sıcaklar bastırdığı için yüzme önerisi çok hoşuma gitti. Hala bir yaz programı yapamadık bu arada. Çağatay beyefendi staj yapmaya karar vermiş, buna da bir okul merakı geldi. Gazi, gidelim bir ay Kaş'ta takılalım, sonrasına bakarız diyor. Aslında kötü öneri değil ama Gazi'yi tek başına çe kemem. Levo da bir yayınevinde işe girmiş, beni hesaba katmayın, yokum diyor. Ne halt yiyeceğiz, doğru dürüst bir tatil yapmadan mı geçecek koca yaz? Gazi'ye H ar ley'ini ne zaman alacaksın dedim, bekliyormuş, daha ga- 143
leriye gelmemiş. Bakalım gelecek mi, Allah bilir beliti de Harley marley yok ortada. Necmi haziran başında Bur gaz'a geçmişti, mutfağı banyoları yeniletmiş, verandanın karolarını değiştirtmiş, üst kat balkonunun demirlerini söktürmüş, alüminyum çerçeveli cam taktırmış. Ev cillop gibi oldu diyor Teo. İyi, aferin Necmi'ye, çok umurum daydı. Cumartesi yaz partisi verecekmiş, neyine parti ve riyorsa, ada tayfasının yaş ortalaması yüz. Teo gülüyor, dans ederken ölür bunlar diyor. Nazan Hanım da gelecek miymiş dedim. Gülme kadın boşanıyormuş, yakında ba bama kancayı atar, basar nikahı, biz de görürüz ebemizin ki dedi. Ne güzel işte, keşke evlense, sen de kendi evine çıkarsın fena nu? Cicianneyle oturacak değilsin dedim. Bir sinirlendi. Evlenmesi şart nu, nikahsız otursun diyor. Sana ne dedim ama sonra uyandım, evlenirse kadın mira sa ortak olacak, Teo'nun asıl derdi o. Aslında haklı, anne min yiyemediği parayı Nazan Hanım mı yesin? İyi ki yeni blucin alnuşım Armani'den, onu giydim, üstüne tiril tiril beyaz keten gömlek. Çantanu hazırladım, şort havlu ter lik boxer deodorant güneş kremi. Bir de Kara Kitap'ı at tım içine. Levo Orhan Pamuk'u çok övdü, ben okuma dım daha, Cevdet Bey ve Oğullan'na başlanuştım ama yirminci sayfada bıraktım, araya başka şeyler girdi, iyi gi diyordu aslında. Bakalım Kara Kitap'ı beğenecek miyim. Gerçi Levo beğendiyse iyidir. Zil çaldı, Canan diafonda, aşağı in diyor. Pencereden baktım, Melisa'nın beyaz spor Mercedes'i kapıda, güzel arabaynuş, beğendim. Atladık arabaya doğru Bebek'e. Marinadan Ferhat'ın yatına bin dik. Kaptanı karşıladı. Herifle aynı yaştayız ama onun kaptanı var, yatında da üç kişi çalışıyor. Ayakkabıları çı kardık, güverteye geçtik. Hakan'la Ela'yla tanıştık, ikisi de gıcık tipler, sevmedim, soğuklar. Ferhat'ın yatı müthişti yalnız. Ful döşeli üç kamara, üst seyir terası, kıç güverte, şahane bir salon, içinde televizyon, müzik seti, yok yok. 1 44
Bir içki dolabı yapnuş, üç ay içmekle bitmez içindekiler. Çok kıskandım. Bir gün böyle bir yat alacak kadar param olacağını sannuyorum, Necmi'den miras kalırsa ancak. Evet Teo haklı, Necmi istediği kadınla birlikte yaşayabilir, yeter ki nikah kıymasın. Madem Çağatay'la Gazi'den ha yır yok, ben de Ferhatlarla takılırım bu yaz diyordum ama olanaksızmış, anladım. Ferhat çok garip biri, dakikası da kikasına uymuyor, uyuşturucudan kafa gitmiş. Durduk yere sorun çıkardı. Anlamadım ne olduğunu. Bebek'ten çıktık, iyi gidiyor her şey, hava güzel, içkiler güzel, müzik güzel. Büyük.ada açıklarına geldik, kızlar bikinileri çekti ler, ben de şortumu giyeceğim, atlayacağız suya. Ferhat hava serin, bu havada yüzülmez diye tutturdu. Saçmalığa bak. Bir, tamam hava bulutlu ama serin değil. İki, sana ne? Gireriz, üşürsek de çıkarız. Yatına bindik diye sen mi ka rar vereceksin denize girip girmeyeceğimize? Canan'a nedir bunun derdi dedim. Bilmiyorum dedi, Melisa'yla bir ara kamaraya indiler, kavga nu ettiler ne olduysa tatla n kaçık geldiler. Suratı beton kesildi herifin, yaktı purosu nu, dergi karıştırıyor. Madem suratınuza bakmayacaktın niye çağırdın? Hakan'la Ela muhabbet açmaya çalışıyor lar, ama hiç oralı olduğu yok. Eskibağ'da yemek yiyecek tik, Büyükada'ya yanaşalım mı artık dedik. O da nerden çıktı demez mi? Canan öyle konuştuk ya dedi. Hayır ben öyle bir şey söylemedim, oradaki meyhaneyi de hiç sev mem aynca dedi. Ortam buz gibi oldu. Bebek'e geri dön dük. Daha akşam olmadan marinaya çektirdi yatı. Benim akşama bir progranum var, siz kendiniz takılırsınız artık dedi. İndik kös kös. Hasta nudır nedir? Melisa ağlıyordu. Canan' a yalnız bırakma kızı dedim, tüydüm. Dağıldık. Pazarımın içine sıçtı herif Gerçi iyi oldu, romanıma çalış tım biraz. ••• 1 45
1 7 Temmuz 1 990 Cuma günü tatilden döndük ve bugün doğum gü nüm. Ela hastalanmasaydı yeni yaşıma Santorini'de gire cektim. Kamım ağrıyor, İstanbul'a dönelim diye tuttu runca Hakan' a kapris yaptığını sandım ama apar topar ameliyata almışlar, bir gün daha gecikseymiş ölebilirmiş, apandisiti patlamış meğer. Gerçi Canan abartıyor da ola bilir, çok seviyor küçücük olayları kriz haline getirmeyi. Böylece erken döndük. Zaten doğum günüm olduğunu onlara söylemeyecektim. Doğum günlerinden nefret ederim. Annem öldüğünden beri de kutlamıyorum. Çık tığım kızlara bile söylemiyorum doğum tarihimi. Gerek siz şaklabanlıklar, sürpriz partiler falan yapmaya kalkar, ki yapanlar oldu. Bundan sonra her doğum günümde kendime bir dolmakalem almaya karar verdim. Ecem Kırtasiye'ye uğramıştım, Emral Hanım'ın tavsiyesi üze rine gümüş rengi bir Kaweco aldım. Bu markayı bilmi yordum, Alman malıymış, Emral Hanım Heidelberg gü zeli bu diyor. Şu anda onunla yazıyorum, gerçekten nefis bir kalem. Biz küçükken annem doğum günlerimize çok özenirdi. Bir gün önceden börekler çörekler yaptırılır, içecekler alınır, büyükler için viskiler, şaraplar, Rokoko Pastanesi'ne çikolatalı pasta ısmarlanır. Teyzemler, ha lamlar hepsi tam kadro gelir, çocukları kocaları, ev sev mediğim bir sürü insanla dolu, doğum günümüz mü en sıkıcısından aile toplantısı mı belli değil. Armağan sevin ci bile yaşayamazdım. Münevver Halam hep pijama alır dı çünkü, Teo'ya da bana da her yıl aynı çirkinlikte yeni bir pij ama. Teyzemler ya pantolon ya gömlek. Biriniz de oyuncak getirin, plak getirin, ne bileyim ilginç bir şey getirin, uyduruk bir uçurtmaya bile razıyım ama nerde? Babam kitap, atlas, pergel takımı, ille okulda gerekecek bir şey. Liseye geçtiğim yıl dolmakalem almıştı, mermer 1 46
desenli orta karar bir Pelikan, edebiyat ödevlerimi onun la hazırlardım, fena değildi, yitirdim onu, belki de çalın dı. Babamın Talat diye bir amcaoğlu var, Allahtan gör müyorum artık, hiç sevmem, ölemedi gitti, zayıf, sevim siz bir herif Emekli valiyim diyor, ama babam vali mali değil, 1 2 Eylül'de adamsızlıktan üç aylığına Balıkesir'e vali yaptılar, hala onun ekmeğini yiyor dedi. O hıyar ar mağan da getirmezdi, patlayıncaya kadar yiyip içer, ko nuşurdu yalnızca. Babam bu yıl arayıp doğum günümü kutlamadı bile, kendi evime çıktım diye herhalde. Burul madım desem yalan olur, her ne kadar aramız limoni de olsa doğum günümü anımsaması hoşuma giderdi. Teo da aramadı, o zaten hiç kutlamaz. Ben onunkileri kutlarım oysa, unutmam. Burgaz'daki ev alındıktan sonra benim doğum günlerim küçük kutlanır oldu, annem, babam, Teo, adadaki komşular, onların çocukları, o kadar. Ama Teo'nunki kışa denk geldiğinden onun doğum günleri nin İstanbul'da aynı kalabalık kadroyla kutlanması sür dü. Orta sona geçtiğim yaz doğum günüm babamın çok önem verdiği bir işadamının oğlunun düğünüyle aynı tarihe denk geldiği için kutlanmadı. Yaz sıcağında ceket li meketli giyindik, Hilton'a gittik. Çok şatafatlı bir dü ğündü. Her yer şıkır şıkır, içkiler su gibi. Kadınların şıklı ğından gözüm kamaşıyor. Teo'yla benim gömleklerimiz terziden çıkmaydı . Teo küçük olduğu için onunki düğ meli, benimki kol düğmeli. O çok güzel gece kol düğme lerimin tekini yitirdiğim için babamdan yediğim dayakla bitti. Teo'nun anımsadığım ilk hainliğidir bu, yitirdiğim kol düğmemin tekini ancak ben dayak yedikten sonra, buldum diye ortaya çıkarması. Teo'nun hainliği doğuş tan geliyor. Ben dayak yerken suratında gizlemeye çalış tığı gülümsemesini gördüğümde sekiz yaşındaydı, o yaş ta hainliği öğrenmiş olamaz. Kol düğmesini eve döndük ten sonra düşürmediğimi biliyordum, yolda fark etmiş- 147
tim yitirdiğimi, babam inşallah anlamaz diye dua edi yordum. Teo nerede buldu, ne zaman buldu bilmiyorum ama babamdan dayak yememi beklediğinden----- (1 . defter burada bitiyor:) 148
Osman'ın arkadaşı motorcu Ali Gazi İleri \"Ama hayat işte. Koptuk. . dağıldık. .\" Osman, Çağatay ve siz bir zamanlar çok yakın arkadaş mışsınız. İlk hangisiyle tanıştınız? Osman'la. Çağatay'la beni Osman tanıştırdı. Osman'ı High School'dan tanıyordum. . ama okuldayken görüş mezdik Osman'la. . selamlaşmazdık bile. O zamanlar sevmezdim ben Osman'ı. Neden? Kıskanırdım. Çok yakışıklıydı piç. . acayip yakışıklıydı. Gözüme kestirdiğim kızlar hep buna hasta diye kıl olu yordum. Tam bir kıza yürüyeceğim, kız başlıyor Osman şöyle Osman böyle demeye.. beni de sinir basıyor tabii. . Rakiptiniz yani. Rakip falan değildik. Osman beş sıfır öndeydi. Sadece yakışıklı değildi ki piç. . İngilizcesi çok iyiydi. Türkçesi daha da iyiydi. Okul gazetesine yazı yazıyordu. Kızlar biterdi yazılarına . . on parmağında on marifet vardı yani. . Sonra nasıl yakın arkadaş oldunuz? 1 49
İlginç oldu aslında. Liseden sonra birbirimizi pek gör müyorduk. Ben İstanbul Siyasal'daydım, o İTÜ'de, yolu� muz kesişmiyordu. Ben Boğaz çocuğuyum aynca. . o za manlar mekanım Amavutköy, Bebek, Hisar. . Osman Ni şantaşı çocuğu, Boğaz'a pek inmez, Taksim'e çıkar daha çok. Bir gün Gezi pastanesinde bir kızla buluşacağım . . havalı mekan diye oraya çağırmışım. Ama bir saat olmuş kız ortada yok. . ekmiş beni belli. Tam kalkacağım Os man geldi. Nasıl yakışıklı gene allahın cezası, nefis bir deri mont giymiş, saçlar maçlar. . orman gibi saçı vardı zaten. Resmen yıkılıyor. Gezi'ye de o gün tiyatrocular doluşmuş devlet tiyatrosundan, bütün masalar dolu. Osman'la göz göze geldik, burası boş diye işaret ettim. Salak salak da sırıtıyorum, bir-iki adım gelsin n'aber di yeceğim. Oturdu ama beni tanımadı. Bir bozuldum. Ulan o kadar da silik bir tip değiliz. . bizim de bir gideri miz vardı okuldayken. Benim surat fena düştü tabii. . yü züne bile bakmıyorum, acayip koymuş beni tanımaması. Hesabımı ödedim, gidiyorum. . bir dakika ya. . sen Nişan taşı Anadolu'dan Gazi değil misin dedi. Nişantaşı Anadolu mu? Biz okurken Nişantaşı Anadolu oldu bizim okul. High School diye başladık, Nişantaşı Anadolu diploması aldık. İngilizler dehledi bizi. Peki sonra? Ya kusura bakma. . ilk anda tanıyamadım, acayip değiş mişin dedi . . sakal makal. Meğer sakaldan tanımamış. Baktım gülüyor. . beni gördüğüne çok sevinmiş gibi de bir hali var. Ama beni hemen tanımadı ya. . ben de gıcık lığına onu çıkaramıyormuşum gibi yapıyorum. Sözde adını hatırlayamıyorum. . köpek gibi biliyorum aslında. . unutur muyum? Bir şaşırdı b u. . tanımadın mı ? Osman ben dedi, aynı okuldaydık. Tamam dedim ya .. şimdi ha- 1 50
tırladım, Osman. . Osman Koryürek. Konuşmaya başla dık . . ne yapıyorsun, nerde okuyorsun falan. Sanki bilmi yoruz. Kim nereyi kazanmış, puanına kadar biliyoruz da seni o kadar da önemsemiyorum havası yapıyoruz işte. Çağatay diye bir arkadaşıyla buluşacakmış. Benim de kı zın teki beni ekti diyecek halim yok. . bir de entel ya, bir arkadaşın oyunu var akşam, ona gideceğim, vakit geçiri yorum dedim. O sırada bizim okulda tiyatro kulübü ku rulmuş, beni eken kız da kulüpte, Godot'yu Beklerken'i çalışıyor. Hangi tiyatroda arkadaşın diye sormaz mı? Anasını satayım bir tane tiyatro adı aklıma gelmiyor. . atacağım bir şey, atamıyorum. . bilir çünkü, tiyatro, sine ma, resim mesim. . hepsini bilir. Ne dediniz peki? Bir şey demedim. Çağatay geldi, soru kaynadı. Osman tanıştırdı bizi, Gazi bizim liseden, Çağatay mahalleden falan. Çağatay da kafa çocuk. Konuşmaya başladık. . mu habbet öyle tatlı ki kalkasım yok. Osman Çağatay' a hadi bira alalım, bize gidelim dedi . İçim gitti. Ulan ne eğlene cekler şimdi . . Tam kalktılar, gidiyorlar, Osman ya boş ver oyunu, sen de bize gel dedi. Bir sevindim. . ama küçük bir nazlandım tabii, hay allah arkadaşa da söz vermiştim falan. Neyse gittik. Acayip kaynaştık, ikisi de çok kafa herifler. Salona yayıldık. Bira mira. . sohbet. Bir ara gita rını gördüm, dedim biraz çalabilir miyim? Tabii dedi. Aldım, çaldım biraz. Ne çaldınız, hatırlıyor musunuz? Another Brick in The Wall. Pink Floyd. Gitarlık parça değildi ama hava yapacağım ya .. tak tak atıyorum, nu maralar yapıyorum falan . . Osman şaşırdı mı gitar çalmanıza? Çoook. Bu kadar iyi çaldığını bilmiyordum, hiç çalmaz- ısı
Search
Read the Text Version
- 1
- 2
- 3
- 4
- 5
- 6
- 7
- 8
- 9
- 10
- 11
- 12
- 13
- 14
- 15
- 16
- 17
- 18
- 19
- 20
- 21
- 22
- 23
- 24
- 25
- 26
- 27
- 28
- 29
- 30
- 31
- 32
- 33
- 34
- 35
- 36
- 37
- 38
- 39
- 40
- 41
- 42
- 43
- 44
- 45
- 46
- 47
- 48
- 49
- 50
- 51
- 52
- 53
- 54
- 55
- 56
- 57
- 58
- 59
- 60
- 61
- 62
- 63
- 64
- 65
- 66
- 67
- 68
- 69
- 70
- 71
- 72
- 73
- 74
- 75
- 76
- 77
- 78
- 79
- 80
- 81
- 82
- 83
- 84
- 85
- 86
- 87
- 88
- 89
- 90
- 91
- 92
- 93
- 94
- 95
- 96
- 97
- 98
- 99
- 100
- 101
- 102
- 103
- 104
- 105
- 106
- 107
- 108
- 109
- 110
- 111
- 112
- 113
- 114
- 115
- 116
- 117
- 118
- 119
- 120
- 121
- 122
- 123
- 124
- 125
- 126
- 127
- 128
- 129
- 130
- 131
- 132
- 133
- 134
- 135
- 136
- 137
- 138
- 139
- 140
- 141
- 142
- 143
- 144
- 145
- 146
- 147
- 148
- 149
- 150
- 151
- 152
- 153
- 154
- 155
- 156
- 157
- 158
- 159
- 160
- 161
- 162
- 163
- 164
- 165
- 166
- 167
- 168
- 169
- 170
- 171
- 172
- 173
- 174
- 175
- 176
- 177
- 178
- 179
- 180
- 181
- 182
- 183
- 184
- 185
- 186
- 187
- 188
- 189
- 190
- 191
- 192
- 193
- 194
- 195
- 196
- 197
- 198
- 199
- 200
- 201
- 202
- 203
- 204
- 205
- 206
- 207
- 208
- 209
- 210
- 211
- 212
- 213
- 214
- 215
- 216
- 217
- 218
- 219
- 220
- 221
- 222
- 223
- 224
- 225
- 226
- 227
- 228
- 229
- 230
- 231
- 232
- 233
- 234
- 235
- 236
- 237
- 238
- 239
- 240
- 241
- 242
- 243
- 244
- 245
- 246
- 247
- 248
- 249
- 250
- 251
- 252
- 253
- 254
- 255
- 256
- 257
- 258
- 259
- 260
- 261
- 262
- 263
- 264
- 265
- 266
- 267
- 268
- 269
- 270
- 271
- 272
- 273
- 274
- 275
- 276
- 277
- 278
- 279
- 280
- 281
- 282
- 283
- 284
- 285
- 286
- 287
- 288
- 289
- 290
- 291
- 292
- 293
- 294
- 295
- 296
- 297
- 298
- 299
- 300
- 301
- 302
- 303
- 304
- 305
- 306
- 307
- 308
- 309
- 310
- 311
- 312
- 313
- 314
- 315
- 316
- 317
- 318
- 319
- 320
- 321
- 322
- 323
- 324
- 325
- 326
- 327
- 328
- 329
- 330
- 331
- 332
- 333
- 334
- 335
- 336
- 337
- 338
- 339
- 340
- 341
- 342
- 343
- 344
- 345
- 346
- 347
- 348
- 349
- 350
- 351
- 352
- 353
- 354
- 355
- 356
- 357
- 358
- 359
- 360
- 361
- 362
- 363
- 364
- 365
- 366
- 367
- 368
- 369
- 370
- 371
- 372
- 373
- 374
- 375
- 376
- 377
- 378
- 379
- 380
- 381
- 382
- 383
- 384
- 385
- 386
- 387
- 388
- 389
- 390
- 391
- 392
- 393
- 394
- 395
- 396
- 397
- 398
- 399
- 400
- 401
- 402
- 403
- 404
- 405
- 406
- 407
- 408
- 409
- 410
- 411
- 412
- 413
- 414
- 415
- 416
- 417
- 418
- 419
- 420
- 421
- 422
- 423
- 424
- 425
- 426
- 427
- 428
- 429
- 430
- 431
- 432
- 433
- 434
- 435
- 436
- 437
- 438
- 439
- 440
- 441
- 442
- 443
- 444
- 445
- 446
- 447
- 448
- 449
- 450
- 451
- 452
- 453
- 454
- 455
- 456
- 457
- 458
- 459
- 460
- 461
- 462
- 463
- 464
- 465
- 466
- 467
- 468
- 469
- 470
- 471
- 472
- 473
- 474
- 475
- 476
- 477
- 478
- 479
- 480
- 481
- 482
- 483
- 484
- 485
- 486
- 487
- 488
- 489
- 490
- 491
- 492
- 493
- 494
- 495
- 496
- 497
- 498
- 499
- 500
- 501
- 502
- 503
- 504
- 505
- 1 - 50
- 51 - 100
- 101 - 150
- 151 - 200
- 201 - 250
- 251 - 300
- 301 - 350
- 351 - 400
- 401 - 450
- 451 - 500
- 501 - 505
Pages: