Important Announcement
PubHTML5 Scheduled Server Maintenance on (GMT) Sunday, June 26th, 2:00 am - 8:00 am.
PubHTML5 site will be inoperative during the times indicated!

Home Explore Okulsuz Toplum-Ivan İLLİCH

Okulsuz Toplum-Ivan İLLİCH

Published by eminyukseloglukaihl, 2019-10-22 15:57:22

Description: Okulsuz Toplum-Ivan İLLİCH

Search

Read the Text Version

hissettiğimizde, çalışmalarımız diğer uzmankuramlarda söz konusu olan müşteri ilişkilerininşeklini alma eğilimi gösterir. Kişinin kendinieğitebileceğine duyulan inanç sona erdiğindebütün profesyonellik dışı çalışmalara şüpheylebakılmaya başlanmaktadır. Okullarda, değerli bireğitimin okula devam neticesinde oluşacağı;eğitimin değerinin verilerle artacağı ve sonundabu değerin not ve sertifikalarla ölçülebileceği vedökümanlaştırılabileceği öğretilmektedir.Gerçekte, öğrenme edimi başkalarınınyönetimine en az ihtiyaç duyulan bir insanetkinliğidir. Çoğu öğrenme edimi bir öğretiminsonucu değildir. Daha ziyade, anlamlı biroturumda engellenmeden gerçekleştirilenkatılımın bir sonucudur. Pek çok insan en iyi‘onunla -öğreneceği şeyle birlikte- olmak’suretiyle öğrenme işini gerçekleştirmektedir.Bununla beraber, okul insanların kendi bireyselkavrama gelişimlerini ayrıntılı plânlama veamacına göre kullanmayla ilişkilendirmektedir.İnsan, bir kez okulun bir ihtiyaç olduğunukabul ettiğinde, diğer kurumlar için de artıkkolay bir av haline gelmektedir. Genç insanlar,

kendi hayal güçlerinin müfredatın sunduğueğitimle şekillendirilmesine izin vermektedirlerve her çeşit kurumsal plânlamaya karşışartlandırılmaktadırlar. ‘Eğitim’ bu insanlarınhayal güçlerinin sınırlarını daraltmaktadır. Onlaraçığa çıkarılamazlar. Fakat umutlarıylabeklentilerini değiştirmeleri öğretildiğindendolayı sadece aldatılmaktadırlar. Eğitimdengeçmiş insanlar diğer insanlardan neumabilecekleri kendilerine öğretildiğindendolayı artık şaşkınlığa uğratılamazlar. Bu, birbaşka insan ya da makine için söz konusudur.Bu, zorunluluk olarak kabul edildiğindesorumluluğun kişiden kuruma geçmesitoplumsal gerilemeyi kaçınılmaz halegetirmektedir. Böylelikle Alma Mater’e karşıisyanlar, sık sık onu kendi kişisel öğrenmeleriylediğerlerini etkilemek ve sonuçlan karşısındasorumluluğu almaya cesaret etme yerine sık sıkonu kendi yeteneğine dönüştürmektedir. Bu yenibir Oedipus hikâyesini anımsatmaktadır:Çocukları dünyaya getirmek amacıyla‘annesiyle’ cinsel ilişkide bulunan Oedipus,öğretmen’dir. Öğretilmeye alışan, hatta öğretimi

kendi varoluş sebebi sayan bir kişi emniyetinizorunlu eğitimde aramaktadır. Bir süreçsonucunda profesyonellik bilgisine eren birkadın bunu diğerlerinde tekrar üretmeyiistemektedir. Değerlerin Ölçülmesi MitiOkulun aşıladığı kurumsallaştırılmış değerlersayılarla ifade edilmektedir. Okul, gençinsanları, hayalgüçlerinin ve gerçekten deinsanın kendisinin dahil olduğu herşeyinölçülebileceği bir dünyanın mensubu halinegetirmektedir.Fakat, bireysel gelişme ölçülebilir bir metadeğildir. O, ne herhangi bir çeşit baskıya ya daherhangi bir müfredata karşı ölçülebilirdir ne debir başka kişinin başarısıyla karşılaştırılabilendisiplin altındaki muhalifler arasında gelişebilir.Böylesi bir öğrenmede kişi diğerlerine sadecegıpta edebilmekte ve onların ayrıntılıözelliklerini değil, ancak yüzeysel görüntülerinitaklit etmektedir. Değer verdiğim öğrenme,ölçülemeyen tekrar yaratmadan oluşmaktadır.

Okul, öğrenimi konulara ayırmakta veböylece çocukları bu önceden hazırlanmışmüfredat içine gömmeye ve uluslararası skalaüzerinde sonuçlan değerlendirmeyekalkışmaktadır. Kendi gelişmelerinindeğerlendirilmesi için diğerlerinin standartlarınaboyun eğen insanlar bir süre sonra aynı kuralıkendilerine de tatbik etmeye başlamaktadırlar.Bu kişiler artık kendi yerlerine konulmamakzorundadır. Fakat herşey yerli yerine oturuncayakadar kendilerini atandıkları mevkilerineyerleştirmekte, elde etmeleri öğretilmiş olanuygun yerlere kurulmakta ve bu süreç içersindeherkesi ve meslektaşlarını da yerli yerineyerleştirmektedirler.Mevki elde etmek amacıyla okullaştırılmışinsanlar, ölçülemez yaşantıların ellerinden kayıpgitmesine müsaade etmektedirler. Bu kişiler için,ölçülemez olan, ikincil plâna düşmekte ve aynızamanda, tehlike ve tehdit oluşturmaktadır.Kendi yaratıcılıkları ellerinden alınmamalıdır.Eğitimle, kendilerine ait olanı ‘yapmayı’ ya da‘kendileri’ olmayı öğrenmemişlerdir. Sadece neyapılmışsa onu değerlendirmektedirler.

İnsanlar, bir kez değerlerin üretilipölçülebileceğine dair kendilerine öğretilmiş olanfikre sahip olduklarında her çeşit rütbeyi kabuletme eğilimi göstermektedirler. Uluslarıngelişimi ile ilgili bir skalamn yanı sıra çocuklarınzekâ gelişimleri için de bir skala söz konusudurve barışa doğru olan süreç bile kelle sayımınagöre hesap edilebilmektedir. Okullaştırılmış birdünyada, mutluluğa giden yol ‘bilinçli’tüketiciler için hazırlanmış indekslerden geçer. Paketlenmiş Değerler MitiOkul, diğer ticari mallar gibi aynı yapıyasahip aynı sürece göre uyarlanmış olan bir eşyasatmaktadır: Müfredat. Her okulun müfredatınınsaptanmasına sözde bilimsel bir araştırma ilegirişilir. Eğitim mühendisleri başarı için gerekenalet-edevatı tespit ederler, tabi bütçe ve tabularınbelirlediği çerçeve içerisinde. Mümessil-Öğretmen bitmiş ürünün dağıtımını;‘sınıflandırılmamış’, ‘öğrenciye göre dizaynedilmiş’, ‘takım öğretimi’, ‘görsel yardım’ ya da‘konu merkezli’ olabilecek bir sonraki modele

hazırlık için gerekli datayı hazırlamak amacıylagösterecekleri reaksiyonlara dikkatli bir şekildeincelenmiş ve grafiği çıkarılmış olan tüketiciöğrenciler için gerçekleştirmektedir.Müfredat, üretim sürecinin sonucu itibariylediğer modern ürünlere benzemektedir. Bu, birgrup plânlanmış önem, değerler paketi, sahipolduğu ‘dengeli cazibenin’ üretiminin maliyetinikarşılamak amacıyla geniş kitlelere sunan birmetadır. Tüketici öğrencilere arzu ve isteklerinipazarlanabilir değerlere boyun eğdirmeleriöğretilmektedir. Böylece, yönlendirildikleri işkategorisinde yer almalarını sağlayacak notlar vesertifikalar yardımıyla tüketim araştırmalarınıntahminlerine göre hareket etmedikleri taktirde,kendilerini suçlu hissedeceklerdir.Eğitimciler, müfredatın maliyetiyle orantılışekilde artan eğitim masraflarını öne sürerekdaha pahalı öğretim programını mazurgösterebilmektedirler. Bu işlem, ‘İş onugerçekleştirecek mevcut kaynaklarla büyür.’diyen Parkinson Yasası uygulamasınadayanmaktadır. Bu kanunun doğruluğu, tümokul seviyelerinde kanıtlanabilir. Örneğin, kişi

başına harcamaları Birleşik Devletler’in -BirleşikDevletler’de okuma zorluklarının ana sorunhaline geldiği-1950 yılındaki seviyesineyaklaşan Fransız okullarında okuma zorluklarıönemli bir konuyu teşkil etmektedir.Gerçekte, sağlıklı öğrenciler kendilerininnereden bakılırsa bakılsın güdüldüklerinigördüklerinde okula karşı direniyorlar. Budirenç kamu kolejinin otoriter yapısından ya dabazı bağımsız okulların ayartıcılığından dolayıdeğildir. Fakat her okulda yerleşik olan temelyaklaşım: bir kişinin hükmünün, diğer bir kişininneyi ve ne zaman öğrenmek zorunda olduğunubelirleyebilmesinden dolayıdır. Kendi Kendine Devam Eden İlerleme MitiÖğrenme edimi sonunda, ortaya çıkmasıbeklenen faydalarda söz konusu olabilecekdüşüşte bile, paradoksal olarak, kişi başınaeğitim maliyetinin yükselişi öğrencinin değerinikendisinin ve piyasanın gözünde artırmaktadır.Herhangi bir maliyet karşısında, okul öğrenciyi,rekabet edilebilir müfredat tüketimi seviyesini

artırmaktadır. Öğrencileri okula devam etmeleriyönünde motive etmek için yapılan harcamalarınmaliyeti, öğrenci piramidi tırmandıkçabirdenbire yükselmektedir. Daha yüksekseviyelerde yeni futbol stadyumları,ibadethaneler ya da programlar, uluslararasıeğitim olarak adlandırılarak bu maliyetlergizlenmektedir. Başka hiçbir şey öğretmese bile,okul ilerlemenin değerini öğretir, öğretmektedir:İşleri yapmak için izlenen Amerikan yolu değeri.Vietnam Savaşı, çağımız mantığına uygundüşmektedir. Bu savaşın başarısı, çok sayıdainsanın ucuz mermilerin ortaya koyduklarıneticelere maruz kalmalarıyla ölçülmüştü. Buvahşi hesaplama utanılmaz bir şekilde ‘insanmaliyeti’ olarak adlandırılmaktadır. Sadece işiştir, paranın yükselişi asla sona ermez; savaş dasavaştır, ölü bedenlerin hesaplanması aslabitmez. Aynı şekilde, eğitim okullaştırmadır vebu açık uçlu süreç öğrencilerin devam saatleriylehesap edilmektedir. Çeşitli süreçler geridöndürülememekte ve kendini haklıçıkarmaktadır. Ekonomik standartlarıyla bir ülkedaha zengin hale gelmektedir. Her zaman için

bir ulusu yokedici hesaplama standartlarıylasavaşı kazanmaktadır. Toplum, okulun sunduğustandartlarla giderek artan bir şekilde eğitimlihale gelmektedir.Okul programları, eğitimin gelişimci yönüneaçtır. Fakat bu açlık, sabit bir ilgiye neden olsabile, birinin memnuniyetini sağlayacak şeyleribilmesi zevkine asla boyun eğmeyecektir. Herbir konu, birbiri peşisıra sunulan tüketimedevam etmek amacıyla, eğitimle paketlenmekteve geçen yıl ambalaj için kullanılan malzeme buyılki müşteriler için artık kullanım dışıkalmaktadır. Kitap ticareti bu talebiyaratmaktadır. Eğitim reformcuları her bir nesile,en sonuncusu ve en iyisi sözü vermektedir. Halkbu reformcuların sunduklarınayönlendirilmektedir. Hem ne kaçırdığını herzaman için hatırlayan okulu terkedenler ve hemde yeni öğrenci nesli karşısında aşağılıkkompleksi duyan mezunlar, ilerlemekandırmacası ritüeli karşısında nerdedurduklarını bilmekte ve artan düş kırıklığıaçığını ‘gelişmekte olan beklentilerin evrimi’olarak adlandıran bir toplumu desteklemeye

devam etmektedirler.Fakat büyüme açık uçlu bir tüketim olaraktasarlandığı için bu sonsuz süreç asla birolgunluğa yol açamaz. Sınırsız nicelik artışınaduyulan sadakat organik gelişme imkânını yokeder. Ritüeller ve Yeni Dünya DiniGelişmiş ülkelerde okulu terk etme yaşıyaşam beklentilerindeki artıştan daha yüksektir.Bu iki eğri, on yıllık bir dönemde kesişecek ve‘ölümcül eğitim’ ile ilgilenen Jessica Mitford vemeslektaşları için bir problem teşkil edecektir.Bu durum bana kilise hizmetleri için taleplerinarttığı bir dönem olan Geç Ortaçağ’ı ve sonsuzyaşama başlamadan önce papanın gözelimialtında ruhları kötülüklerden arındırmakamacıyla yaratılmış olan ‘Araf’ı hatırlatıyor.Mantıksal olarak, bu günahların para karşılığıaffedilmesiyle oluşan ticarete ve daha sonra dareforma yönelik bir teşebbüste bulunmaya yolaçtı. Sonsuz Tüketim Miti, insanın ebedi yaşaminancının yerini almaktadır.

Arnold Toynbee, büyük bir kültürünçöküşüne, genellikle yeni savaşçı sınıflarınihtiyaçlarına hizmet ederken evcilleştirilenemekçi sınıfların geleceği için umudu artıranYeni Dünya Kilisesi’nin yükselişinin eşlikettiğini belirtmektedir. Okul çürümekte olankültürümüzün Dünya Kilisesi olmayamükemmel bir aday olarak gözükmektedir.Hiçbir kurum okulun katılımcılarını günümüzdünyasındaki sosyal prensipler ve toplumsalgerçekler arasındaki derin uçurumundan dahaiyi koruyamamaktadır. Okul seküler, bilimsel veölümü inkâr edici olarak modern ruh halinin birparçasını yansıtmaktadır. Okulun klasik, eleştirelgösterişi onun din karşıtı değilse bile, plüralistgörünmesine neden olmaktadır. Okul müfredatıhem bilimi tanımlamakta hem de kendisinibilimsel araştırma olarak adlandıran şeytarafından tanımlanmaktadır. Okul, bireye birşans daha tanımadan kapılarını onun üzerineasla kapamaz; çare bulucu, yetişkinleri dehesaba katan ve sürekli bir eğitim anlayışısergiler.Artık notlandırılmış promosyonun bir ritüeli

haline dönüştürüldüğünden okul, toplumsalmitin destekleyicisi olarak hizmet etmektedir.Sonucu belirsiz olan bu ritüele giriş neyin, nasılöğretileceğinden daha da önemlidir. Kumar gibiinsanın iliklerine işleyen ve bir huy halini alanokulun kendisi bir oyundur zaten. Bütün birtoplum Sonsuz Tüketim Miti hizmetinegirmektedir. Her yerde, açık uçlu ritüelde adetyerini bulsun diye yapılan katılımın zorunlu vezorlayıcı kılınması bir dereceye kadargerçekleşmektedir. Okul, yarışmacılarınıdünyadaki kötülükleri, oyunu oynayamayan yada oynamayanlar üzerine yıkarak onlarıayıplamaya zorlayan uluslararası bir oyunuyönlendirmektedir. Okul bir acemi katolikkeşişini gelişimci tüketimin kutsal yarışına dahiletme yanında iman, imtiyaz ve güç tanrılarıarasında arabuluculuk yapan akademisyen dinadamlarının gönlünü kazanma ritüelidir.Azgelişmişliğin günah keçileri olarakdamgalanmış okuldan ayrılanları kurban edengünahdan arınma ritiieline katan bir üyeliğekabul etme ritüelidir de.En iyi günlerini başarılı bir şekilde okulda

geçirenler bile -bu grup Latin Amerika, Asya veAfrika’da karşı konulamaz bir çoğunluğu teşkiletmektedir- okullaşmada sergilediklerigösterişsiz performans nedeniyle kendilerinisuçlu hissetmeyi öğrenmekledirler. Meksika'dazorunlu eğilim yasal olarak altı yıllık bir süreyikapsamaktadır. Daha kötü ekonomik koşullardadünyaya gelen çocukların birinci sınıf bir okumafırsatı elde etmeleri ancak üçte ikisi içingeçeriidir. Bunu gerçekleştirirlerse, altıncı sınıfakadar öğrenim görüp zorunlu eğitimi bitirmekiçin yüzde dört gibi bir şansa sahip olmaları sözkonusudur. Çocuklar orta derecedeki üçüncü birgrup içerisinde dünyaya gelirse, şansları yüzdeon ikiye yükselmektedir. Bu kuralların geçerliolduğu Meksika, kamu eğitimi sağlamanoktasında diğer yirmi beş Latin Amerika ülkesiarasında daha başarılı bir konumdabulunmaktadır.Çocuklar, her yerde, eşit olmasa da zorunlutotoda kendilerine bir şans tanındığını veuluslararası standartların kabul ettiği eşitliğinkendine özgü sefaletlerinin okuldan ayrılmaksuretiyle kabul edilmiş olan kendi cezalarını

ayrımlamayla birleştirdiğini bilmektedirler.Öğrenciler, artmakta olan beklentilere bağlananümit nedeniyle okullaştırılmışlardır ve skolastiklütufdaıı reddedilmelerini kabul etmek suretiyleokul dışında artan düş kırıklıklarını yaşarlar. Buçocuklar cennetten kovulmuşlardır. Çünkü birkez vaftiz edildikten sonra bir daha kiliseyegitmediler. Orijinal günahla doğan bu çocuklarbirinci sınıfta vaftiz edilmektedirler. Fakat kendikişisel hataları neticesinde Gehenna’ya(İbranice’de ‘teneke mahalle’ anlamınagelmektedir) girerler. Max Weber’in, refahı(malı-mülkü) kendinde toplayanlara ait olankurtuluş inancının toplumsal etkilerinin peşindengittiği gibi, biz de şu anda, bu lütfün, yıllarınıokulda harcayanlara hasredildiğinigözlemleyebilmekteyiz. Ufuktaki Krallık: Beklentilerin EvrenselleşmesiOkul, ortaya koyduğu taleplerde ifadesinibulan tüketicinin beklentilerini, üreticinin

ritüelinde vurgulanan inançlarıylabirleştirmekledir. Bu, dünya genelinde kullanılantoplu dua, ilgili bir terim olan ‘kargo kültü’dür.Kalıntıları 1940’lı yıllarda Melanezya’da(Avustralya’nın Kuzeydoğusunda ada grubu)tamamen ortadan kalkmış olan bu kültte, çıplakgövdeleri üzerine siyah bir örtü giydikleritaktirde, İsa’nın inanan her kişiye bir buzluktaşıyan buharlı bir tencere, bir pantolon ve birdikiş makinesiyle geleceği üyelere aşılanırdı.Okul, öğrencinin her şeye gücü yetmekonusundaki eksiklik duygusuyla büyümesini,öğretmene aşağılayıcı bir bağlılıkta bulunmagerekliliği ile birleştirmektedir. Bu ritüel, melonşapkalıların katı iş tabiatına göreplanlanmaktadır. Bunun amacı, zavallı vemalına-mülküne el konulmuş insanlar grubu içinbir umut ışığı olan ve asla sona ermeyecektüketimin dünyasal bir cennet mitini övmektir.Bu dünyevi beklentilerin salgın hastalığıtarih boyunca, özellikle koloniler ve tümkültürler içerisindeki marjinal gruplar arasındaortaya çıkmıştır. Roma İmparatorluğuiçerisindeki Yahudiler’in Essenes ve Yahudi

mesihleri, Reform zamanındaki serilerin(derebeyi yanında çalışan tarım işçileri) ThomasMünzer’i, Paraguay’dan Dakota’ya kadarmalları-mülkleri ellerinden alınmış yerlilerinbenzer dansları vardı. Bu tarikatlar bir müridtarafından yönlendirilirdi ve verdikleri sözlerisadece birkaç kişi için sınırlandırırlardı. Diğertaraftan, krallığın okul tarafından sebep olunanbeklentinin peygamberi yoktur, anonim ve yerelolmaktan ziyade evrensel bir niteliktaşımaktadır. İnsanoğlu kendi mesihiniııyaratıcısı haline gelmiştir. Krallığı için gelişimcimühendisliğe (yaratıcılığa) boyun eğenlere,bilimin sınırsız ödülü sözünü vermiştir. Yeni YabancılaşmaOkul, sadece Yeni Dünya’nın dini değil,aynı zamanda, dünyanın en hızlı gelişen işsektörüdür. Tüketicilerin üretilmesi, ekonomininbüyüyen önemli sektörleri arasında yerinialmıştır. Zengin ülkelerde üretim maliyetleridüştüğünden, denetim altına alınmış tüketim içinüretilen insana yatırım yapılmaktadır. Geçen on

yıl zarfında, okul sistemiyle doğrudan birbağlantı içerisindeki sermaye yatırımları,savunma için yapılan harcamalara göre dahahızlı bir artış göstermiştir. Silahsızlandırma,eğitim endüstrisinin ulusal ekonomininmerkezine oturmasıyla bu sürecihızlandıracaktır. Okul tarafından gerçekleştirilentahribat ortaya konulmadığı ve geçici tedbirlerinmaliyeti artmaya devam ettiği sürece yasalarlabelirlenmiş israf için sayısız fırsatlar ortayaçıkacaktır.Tam gün öğretim işiyle meşgul olanları tamgün derslere devam edenlere eklediğimizde, üstyapı olarak adlandırılan şeyin, toplumun temelişçisi haline geldiğini farkederiz. BirleşikDevletler’de altmışiki milyon insan okullardadırve toplam seksen milyon kişi çalışmaktadır. Budurum, geleneksel olarak -daha çok, temel kuralolarak anlaşılan- diğer düzensizliklerinekonomik ve siyasal devrimle düzeltilinceyekadar okulsuzlaştırma sürecinin ertelenmekzorunda olduğunu söyleyen Yeni Marksistanalizciler tarafından göz ardı edilmektedir.Okul, bir endüstri olarak anlaşılırsa, devrim

stratejisi gerçekçi bir şekilde plânlanabilir.Marx’a göre, ticari metalar için üretimtaleplerinin maliyeti o kadar da önemli değildir.Bugün pek çok işçi, sermayeyi yoğun bir şekildekullandıran endüstri tarafından tatminedilebilecek taleplerin üretimiyle meşguldür.Bunların çoğu da okullardagerçekleştirilmektedir.Geleneksel anlamda yabancılaşma, insanıyaratmak ve tekrar yaratılma fırsatındanalıkoyan, işin, ücretli iş haline gelişinindoğrudan bir sonucuydu. Şimdi genç insanlar,okulda piyasada yer alacak bir meta olaraktasarlanan kendi bilgilerinin hem üreticisi hemde tüketicisi olmaya yeltenirken, okul tarafındanyabancılaşma öncesi bir hazırlığa maruzkalmaktadırlar. Okul, yaşama hazırlığıyabancılaştırmakta böylece öğrenciler gerçekeğitimden ve yaratıcılıktan yoksunbırakılmaktadır. Okul öğretilmeye ihtiyaçduymayı öğreterek, yaşamın yabancılaştıncıkuramlarına hazırlık yapmaktadır. Bu ders birkez öğrenildiğinde, insanlar bağımsızlaşmayadoğru olan gelişim dürtüsünü yitirmektedir. Bu

insanlar artık benzer konulara karşı ilgiduymazlar ve kurumsal tanımlamayla öncedensaptanmadığında, yaşamın sunduğu sürprizlerekendilerini kapatırlar. Okul, dolaylı ya dadolaysız olarak nüfusun büyük bir bölümünüçalıştırmaktadır. Okul, ya insanları yaşamabağlamakta ya da bazı kurumlardaçalışmalarının uygun olacağına onlarıinandırmaktadır.Yeni dünya kilisesi olan okul, hemuyuşturucunun temin edilmesine hem deinsanın, yaşam süresince işinde hizmet eden birbilgi endüstrisidir. Bununla beraber,okulsuzlaştırma, insanoğlunun özgürleşmesineyol açacak bir hareketin temellerini teşkiletmektedir. Okulsuzlaştırmanın Devrimci PotansiyeliElbette ki, okul, amacı insanoğlunun dünyagörüşünü şekillendirmek olan tek modern kurumdeğildir. Aile yaşamının, askerliğin, hastalıklamücadelenin ve medyanın gizli müfredatıinsanın dünyasını -düşüncesini, dilini ve

taleplerini- kurumsal olarak yönetmede etkin birrole sahiptir. Okul, eleştirel yargı oluşturmanınbirincil işlevine sahip olduğuna inanıldığındandolayı, insanları daha derinden ve dahasistematik bir şekilde köleleştirmektedir. Okul,paradoksal olarak, önceden sunuma hazırlanmışbir sürece bağımlı olan kişinin kendisi, başkalarıve doğa hakkında bilgi edinmeyi denemeksuretiyle bu amacını gerçekleştirmeyeçalışmaktadır. Okul bizi öylesine kapıp kuşatırki, hiçbirimiz ondan bizi rahat bırakmasınıbekleyemiyoruz.Sözümona devrimci geçinen pek çok kişiokulun kurbanı olmaktadır. Bu kişiler‘özgürleşmeyi’ bile kurumsal sürecin bir ürünüolarak görmektedirler. Kişi, kendini okuldanözgürleştirmek suretiyle bu yanılsamalarıortadan kaldırabilecektir. Pek çok öğrenmeediminin hiçbir öğretmeye gereksinimduymadığı yolundaki bulgu manipüle edilemez.Herbirimiz birey olarak, kendiokulsuzlaştırmamızdan sorumluyuz ve sadecebizler bunu başarabilecek güce sahibiz.Hiçkimse okullaştırmadan kendisini

özgürleştiremediği için mazur görülemez.İnsanlar -en azından bazıları- kurulu kilisedenkendilerini özgürleştirmedikleri sürece bukrallıktan kendilerini kurtaramayacaklardır.İnsanlar, zorunlu eğitimden özgürleşinceyekadar, gelişimci tüketimden de kendilerinikurtaramayacaktır.Hepimiz hem üretim hem de tüketimaçısından okullaşmanın kapsamındabulunmaktayız. İyi öğrenmenin içimizdeüretilebileceği ve üretilmesi gerektiğine ve aynıetkiyi başkalarında oluşturmaya batıl bir şekildeinandırılmaktayız. Okul kavramından uzaklaşmateşebbüsümüz, sınırsız tüketimden ve diğerinsanların kendi iyilikleri için güdülmeleriyönündeki çarpık varsayımlardan feragat etmeyidenediğimizde, kendi içimizde bulacağımızdirenmeyi ortaya çıkaracaktır. Hiçkimse,okullaşma sürecinde yer alan başkalarınınsömürüsünden tam manasıyla kurtulamaz.Okul, hem en büyük ve hem de anonim birişverendir. Gerçekten de okul loncaları,fabrikaları ve anonim şirketleri takip eden yenibir çeşit teşebbüsün en mükemmel örneğini

teşkil etmektedir. Ekonomiye hakim olan çokuluslu şirketler, günümüzde tamamlanmasürecini yaşamaktadırlar ve belki de, bir günuluslarüstü olarak plânlanmış hizmet birimleriyleyer değiştireceklerdir. Bu teşebbüsler, herbireyin tüketim eyleminde bulunmayı zorunluhissedeceği şekilde hizmetlerini sunmaktadırlar.Bu teşebbüsler uluslararası standardizasyonasahiptirler ve zaman zaman hizmetlerinindeğerini tekrar gözden geçirerek her yerdeyaklaşık olarak aynı düzenle çalışırlar.Yeni taşıtlara ve otobanlara dayanan‘ulaşım’ öğeleri, devlet tarafından üretilmişolsun ya da olmasın konfor, prestij, hız ve araç-gereç için aynı şekilde kurumsal olarak öncedenkullanıma hazırlanmış ihtiyaca hizmetetmektedir. ‘Tıbbî tedavi’ araçları, hizmetinkarşılığı devlet ya da kişi tarafından karşılananbir çeşit özel sağlığı tanımlamaktadır. Diplomaelde etmek amacıyla notlandırılmış terfi, okulukimin yönettiği önem arzetmeksizin nitelikliinsan gücünün aynı uluslararası piramidinde biryer edinmeye çalışan öğrencinin bu amacı içinuygundur.

Tüm bu durumlarda iş gizli bir kâroluşturmaktadır. Özel bir araba sürücüsü,hastaneye yatırılmaya boyun eğmiş bir hasta yada sınıftaki bir öğrenci yeni bir işçi sınıfınınparçası olarak görülmelidir. Okulda başlayan veaynı anda, sömüren ve sömürülen konumundaolan öğretmenler ve öğrencilerce farkına varılanözgürleşme hareketi, geleceğin devrimcistratejilerinin habercisi olabilir.Okulsuzlaştırmanm radikal bir programı, zorunlu‘sağlık’, ‘refah’, ve ‘güvenlik’te önemli bir roloynayan sosyal sisteme karşı meydan okumayagerek duyulan yeni bir devrim modelindegençliği eğitebilir.Okula karşı isyanın taşıyacağı risklerönceden tahmin edilemez. Fakat bu riskler diğerherhangi belli başlı bir kurumda başlayacakdevrimin riskleri kadar korkunç değildir. Okulbir ulus-devlet ya da büyük bir şirket kadarkendi güvenliğini koruyacak bir organizasyonasahip değildir. Okulların buyruğundan kurtuluşkansız olabilir. Okul kaçaklarından sorumluyetkililer, onların mahkemedeki müttefikleri veiş bulma kurumundaki yandaşlan bireysel suç

işleyenlere, özellikle de fakir bireylere karşı sertönlemler alabilir. Fakat bir kitle hareketikarşısında bu önlemlerin etkili olması sözkonusu değildir.Okullar sosyal bir problem halini almıştır.Her taraftan saldırıya uğramaktadır. Halklar veonların hükümetleri tüm dünyada geleneksellikdışı deneyimlere sponsörlük yapmaktadırlar.Okula karşı duyulan inancı devam ettirmek için,olağandışı istatistikî araçlardanfaydalanmaktadırlar. Bazı eğitimcilerin ruh haliVatikan Konsili’nden sonra Katolik papazlardagörülen ruh halini yansıtmaktadır. ‘Özgür okul’olarak adlandırılan öğretim program: insanlarıntopluca yaptığı dualara benzemektedir.Öğretmenlerini seçmede söz söyleme hakkınasahip olmak yönündeki yüksek okulöğrencilerinin talepleri, kendi papazlarını seçmetalebinde bulunan papazlık bölgesi sakinlerinintalepleri kadar açıktır. Fakat önemli bir azınlıkokullaşmaya karşı inancını yitirdiğinde okul içintehlike daha da büyük olmaktadır. Sadece malve taleplerin birlikte üretimi üzerine bina edilmişolan ekonomik düzenin devamı değil, fakat aynı

zamanda, içerisinde okul tarafından paylaşılanöğrencilerin bulunduğu ulus-devlet üzerine binaedilmiş olan siyasal düzenin devamlılığı datehlikeye girecektir.Önümüzdeki seçenekler son derece açıktır.Ya sınırsız yatırımı haklı çıkaran bir üretim olankurumsallaştırılmış öğrenime inanmaya devamedeceğiz, ya da sadece kişisel bir çaba içersindegörülebilecek olan öğrenme fırsatlarınıengelleyen bariyerleri yıkmak amacıylakullanılması gereken bir yasayı plânlamayı veyatırımı yeniden keşfedeceğiz.Bilginin belirli koşullar altında tüketilendeğerli bir meta olmasına karşı koyamazsak,toplumumuz giderek bu uğursuz okulbozuntuları ve totaliter bilgi yöneticilerininegemenliğine girecektir. Eğitim terapistleri, dahaiyi eğitim için öğrencilerini ve öğrenciler deöğretmenlerinin diploma yarışının baskısı altındayardım elde edebilmek amacıyla kendilerinidaha fazla uyuşturmaktadırlar. Giderek artansayıda bürokrat, öğretmen olarak poz takınmahevesine kapılacaktır. Okullu bir insanınkonuştuğu dil, reklâmcı tarafından kullanılan

dildir. Askerler ve polis, eğitimcilerin kılığınabürünerek mesleklerini yüceltmektedirler.Okullaştırılmış bir toplumda savaş ve sivil baskıiçin mantıklı bir eğitim açıklamasıbulunmaktadır. Vietnam modelindeki pedagojiksavaş giderek sonsuz bir sürecin en üst değeriniinsanlara öğretmenin biricik yolu olarak mazurgösterilecektir:Baskı, mekanik mesihin gelişinihızlandırmak amacıyla bir görev çabasıiçerisinde görülecektir. Giderek daha fazla ülkeBrezilya ve Yunanistan’da uygulamaya konanpedagojik işkenceden faydalanacaktır. Bupedagojik işkence, bilgi almak ya da sadistlerinruhsal ihtiyaçlarını tatmin etmek amacıylakullanılmıyor. Bu işkence, bütün bir toplumunbütünlüğünü ortadan kaldırmak ve halkıteknokratlar tarafından icad edilmiş öğretimlerinplâstik materyalleri haline getirmek üzere,gelişigüzel yapılan bir teröre dayanmaktadır.Kendimizi şu anda yürürlükte olan pedagojikkibirden kurtarmayı başaramadıkça, bu zorunluöğretimin yıkıcı ve gelişimci doğası onun bizimahvetmesine yol açacaktır.

Pek çok insan, şu anki üretim eğilimlerininçevreye yönelik çetin yıkıcılığının farkınavarmaktadır. Fakat bu eğilimleri değiştirmek içinbireyler sadece sınırlı bir güce sahiptir.İnsanların okulda başlayan idare edilmeleri, geridönüşü olmayan bir noktaya ulaşmıştır ve pekçok kişi hâlâ bunun farkında değildir. III. HenryFord’un daha az zehirli arabalar önermesi gibibu insanlar da hâlâ okul reformunudesteklemektedirler.Daniel Bell, bulunduğumuz döneminkültürel ve toplumsal yapılar arasındaki en üstdüzey karşıtsallıkla karakterize edildiğinisöylemektedir. Biri felâketler doğurandavranışlara, diğeri de teknokratik kararalmalara kendisini adamaktadır. Bu durum,modern okulları -ama yine de yeni okullarıöneren- tanımlayan hemen hemen her şeyionaylamadığını belirtmeye zorlanmış hissedenpek çok eğitim reformcusu için doğrulukarzetmektedir.Thomas Kuhn, Bilimsel Devrimlerin Yapısıisimli eserinde böylesi bir uyumsuzluğunkaçınılmaz olarak yeni bir kavramsal

paradigmanın ortaya çıkışını takdim ettiğini ilerisürmektedir. Bu gerçekler, serbest düşüşü,gözlemleyen, Ptolemaic (Ptolemaic system-Batlamyus düzeni; eskiden dünyanın evreninmerkezi olduğuna, güneşin, yıldızların vegezegenlerin ise, dünyanın çevresinde döndüğüinancına dayanan sistem. Ç.N) dünya görüşüneuymayan yeni teleskopu kullanan kişilerce haberverilmiştir. Birdenbire, Newtonian paradigmakabul edildi. Günümüzdeki pek çok genç insanıkarakterize eden uyumsuzluk, davranış olarak okadar da kavranmış değildir -tolerans sahibi birtoplumun neye benzemeyebileceği hakkındakihis-. Bu uyumsuzluk hakkında şaşırtıcı olan şey,ona toleranslı davranmaya pek çok insanın hazırolmasıdır.Birbirleriyle bağdaşmayan amaçlarısürdürebilecek bu gücün açıklanmaya ihtiyacıvardır. Max Gluckman’a göre, her toplumböylesi uyumsuzlukları üyelerinden gizlemekamacıyla bir takım prosedürlere başvurur.Gluckman, bunun ritüelin amacı olduğunu imaetmektedir. Ritüeller, toplumsal prensip veorganizasyonlar arasındaki ayrılıkları ve

uyuşmazlıkları bile üyelerindensaklayabilmektedir. Dünyasını şekillendirengüçlerin üyeliğine kabul edilmiş olan kişi, bukabul ediliş sürecinin ritüel karakterinin bilinçliolarak farkında olmadığı sürece, kabuğunu kırıpyeni bir dünya yaratamaz. Okulun, gelişimcitüketiminin -ekonominin ana kaynağı-şekillendirdiği ritüellerin farkına varmadığımızsürece bu ekonominin kabuğunu kıramaz veyeni bir ekonomi meydana getiremeyiz.

4. TOPLUMSAL KURUMLARINGÖRÜNÜMÜZengin ve fakire aynı şekilde satılmakzorunda olan pek çok ütopyacı tasarımlar vegeleceğe ait senaryolar, yeni ve maliyeti yüksekteknolojilerden sözetmektedir. Herman Kahn,Venezuela’da, Arjantin’de ve Kolombiya’daöğrencilerle ilgili bir dizi araştırmalar yapmıştır.Sergio Bernardes’in 2000 yılı Brezilyası içinkurduğu hayale göre o zaman köhne füzebataryaları jet limanları, 1960’ların, 1970’lerinşehirlerinin alt-üst olacağı şu anki BirleşikDevletler’de mevcut olan makinelerden dahayenileri parıldayacaktır. Buckminster Fuller’denilham alan gelecekçiler daha ucuz ve dahaegzotik araç-gereçlere bel bağlamışlardır.Açıkçası, bize az araçla çok iş yapmamızı

sağlayacak yeni, muhtemel teknolojininsüpersonik ulaşımdan ziyade hafif metrolar,yatay yerleşimden ziyade dikey yerleşim plânıkabul edilmesini hesaba katmaktadırlar.Günümüzün tüm gelecekçi plânlamacılarıkaçınılamaz toplumsal sonuçlarla (birkaç kişininimtiyazı haline gelecek olan mal ve hizmetleri,giderek artan bir şekilde tüm insanoğlunun dahaçok talep etmesi) yüz yüze gelmeyireddederken, teknik olarak mümkün olanlarıekonomik olarak uygulanabilir hale getirmeyeçalışmaktadırlar.İnanıyorum ki, arzu edilebilir bir gelecek,tüketim yaşamı üzerinde baştan sona plânlanmışetkin bir yaşamı seçmemize, sadece yapıpyapmamamızı, üretip tüketmemizi sağlayacakbir yaşam modelini devam ettirmekten ziyade,bunu bizim kendiliğinden, bağımsız, birbiriyleilişkili olmamızı temin edecek bir yaşammodeline bağlıdır. Gelecek, yeni ideolojiler veteknolojiler geliştirmemizden ziyade, daha çoketkin bir yaşamı destekleyen kurumlarıseçimimize bağlıdır. Teknolojik kaynaklarımızı,tercihen böylesi büyümekte olan kuramlara

yatırım olarak değerlendirme isteği kadar;alışkanlıklardan ziyade kişisel gelişimidestekleyen kurumları tanımamıza yol açacakbir dizi kritere ihtiyacımız vardır.Modellerden biri, çağdaş dönemi hemenhemen tanımlar gibi karakterize etmesinerağmen, yapılacak seçim her ikisi de belirlimevcut kuramlarda örneklendirilen birbirine zıtiki kurumsal model arasındadır. Bu baskınmodeli, ‘manipüle edici model’ olarakadlandırmayı önereceğim. Diğer model isesadece şüpheli bir şekilde varlığınısürdürmektedir. Ona uygun olan kurumlar dahaönemsizdir. Bununla beraber, bu iki modeli,daha arzu edilebilir gelecek için gözönünealıyorum. Bu modelleri ‘samimi’ buluyor vebunları kurumsal spektrumun sol tarafınayerleştirmeyi öneriyorum. Böylece, her ikisi denoktalar arasında gidip gelen kurumlarolduklarını göstereceklerdir. Bunlar aktiviteyikolaylaştırmaktan üretimi organize etmeyedoğru değişirken tarihi kuramların nasıl renkdeğiştirdiklerini ortaya koyacaklardır.Genellikle, soldan sağa hareket eden böylesi

bir spektrum toplumsal kurumlan ve onlarınmodellerini tanımlamada değil, insanoğlunu veonun ideolojilerini karakterize etmedekullanılmıştır. İnsanoğlunun bireysel ya dagruplar halinde kategorileştirilmesi, meseleninyatışmasından ziyade daha da şiddetlenmesineyol açar. Yaygın olmayan bir modaya karşıitirazlar yükselebilir. Fakat böyle yapmaklatartışmanın terimlerini kısır bir alandan verimlibir sahaya çekmeyi ümit ediyorum.En etkili modem kurumlar, spektrumun sağtarafında toplanmışlardır. Şerifin hakimiyetindenFBI’inkilere ve Pentagon’a geçen kanun gücüorada bulunmakladır. İşi öldürme olan modernsavaş, son derece profesyonel bir teşebbüs halinialmıştır. Sergilediği icraatın etkililiği ‘kellehesabıyla’ ölçülen bir noktaya dek ulaşmıştır.Barışı devam ettirme potansiyeli Amerikanulusunun sınırsız ölüm saçan gücünün dost vedüşmanlarını ikna etme kabiliyetine bağlıdır.Modern mermiler ve kimyasallar o dereceetkilidir ki, bir kaç sent değerindeki bu nesneler,niyeti öldürmek olan müşterilere dağıtılmaktadır.Fakat bu dağıtım işinin maliyeti baş döndürücü

bir şekilde yükselmektedir. Ölü bir Vietnamlı'nınmaliyeti 1967 yılında 360.000$’dan 1969yılında 450.000$ yükselmiştir. Bir skalaüzerindeki ekonominin ırk katliamına yaklaşımı,modern savaşı ekonomik olarak cazip halegetirecektir. Savaşta yatırımın geri dönüşü dahaaçık bir hale gelmektedir. Ölen Vietnamlılar’ınsayısı ne kadar artarsa, Birleşik Devletlerdünyada o kadar çok düşman kazanacak.Birleşik Devletler, bir başka savaşın yanetkilerini ortadan kaldırmak amacıyla sonuçsuzbir çaba yaratmak için daha fazla harcamayapacaktır.Spektrumun bu aynı ucunda müşterilerininmanipülasyonunda uzmanlaşan toplumsaltemsilcilikleri görmekteyiz. Askeriye gibi,eylemlerinin kapsamı artarken amaçlarınamuhalif etkiler geliştirme eğilimigöstermektedirler. Bu toplumsal kurumların eşdeğerde karşıt yönde üretkenlikleri sözkonusudur. Fakat bu biraz daha zor görünüyor.Bu paradoksal etkiyi gizlemek için, sağaltıcı vesevecen bir imaja sahipmiş gibigözükmektedirler. Örneğin, iki yüzyıl öncesine

kadar hapishaneler idam edilinceye,sakatlanıncaya, öldürülünceye ya da sürgünedilinceye kadar bir kişiyi gözaltında tutmanınbir aracı olarak hizmet görürdü ve kimi zamankasıtlı olarak işkence aracı olarak kullanılırdı.Bir kişiyi hücreye kapatmanın doğru olmadığınıo zamanda iddia etmeye başladık. Günümüzdesadece birkaç kişi, bu hapishanelerin suçlarınhem niteliğini hem de niceliğini artırdığınıanlamaya başlıyor. Gerçekte, bunlar sıklıklagelenek dışı davrananlar nedeniyleyaratılmaktadır. Bununla beraber, çok daha azsayıda insan tımarhanelerin, bakım evlerinin veçocuk esirgeme kurumlannın aynı şeyi yaptığınıanlamış gözüküyor. Bu kurumlar, müşterilerine,ruh hastalarının, yaşlı ya da kimsesizlerindüşkünlük psikolojisini aşılamakta ve hapishanemüdürleri için gelir sağlayan hapishaneler gibibütün mesleklerin varoluşu için mantıksal birneden ortaya koymaya çalışmaktadır.Spektrumun bu ucunda bulunan kuramlaraüyelik, her ikisi de zorlayıcı olan taahhüt altındakalmakla ya da seçici hizmet gibi iki yollabaşarılır.

Spektrumun diğer uç noktasında, dışetkenler olmaksızın ortaya çıkan kullanımlabirbirinden ayrılan kamu kurumlarıbulunmaktadır. Telefon işletmeleri, metro, postaişletmeleri, kamu pazarları ve borsalarmüşterilerini kandırmak amacıyla zorla ya datavsiye-ikna ederek yapılan satışlara gereksinimduymaktadırlar. Kanalizasyon sistemleri, içeceksu, parklar ve kaldırımlar insanların kendiyararlarına olduğu yolunda herhangi birkurumsal inandırıcılığa gerek duymayankurumlardır. Elbette ki, tüm kurumlar bazıdüzenlemeler içermektedir. Bir şey üretmektenziyade kullanım amacıyla varolan kurumlarınişleyişi, bir yönetime gereksinen işleyişe tabikurumlardan doğası gereği farklılıkarzetmektedir. Kullanımları için kurumlarınyönetimini gerçekleştirmede faydalanılankurallar, temelde onların genelulaşılabilirliklerine mani olacak kötüyekullanımdan sakındırma amacına sahiptirler.Kaldırımlar engellemelerden korunmakzorundadır, içme suyunun endüstriyel kullanımıtelefon hatlarımızm bilgisayarca, posta

hizmetlerinin reklâmcılar tarafından kötüyekullanılmasını ve kanalizasyon sistemlerimizinendüstriyel atıklarca kirletilmesini sınırlayacakyasal düzenlemelere ihtiyaç duymaktayız. Kamukurumlarının düzenlenmesi kullanımlarınageçtiğinde kurallar isteksizce bir tüketim ya dakatılım gerektirmektedir. Müşteri temin etmeninfarklı maliyeti samimi kurumu idare edicikurumdan ayıran karakteristiklerden sadece birtanesidir.Spektrumun her iki ucunda da hizmetkurumlarını görmekteyiz. Fakat sağ tarafta,hizmet idare edilmeye zorlanmış ve müşterireklamcının, saldırının, beyin yıkamanın,hapsedilmenin ya da elektroşokun kurbanıolmuştur. Sol tarafta ise, müşteri özgür bir aracıolarak kalırken, hizmetin resmi olaraktanımlanmış sınırları içersindeki fırsatıartırılmaktadır. Sağ kanat kurumlar, içersindepek çok ayrıntının ve kurumca sunulan üretimve uygulama olmaksızın yaşayamayacak olantüketicileri inandırma amacına yönelikmasrafların yer aldığı, son derece büyük birkarmaşıklığa, sermaye ve üretim süreçlerine

sahip olma eğilimi göstermektedirler. Sol kanatkurumlar ise, müşteri tarafından başlatılaniletişim ya da işbirliğini kolaylaştıran çalışmaağları olma eğilimdedirler.Sağ kanadın idare edici kurumları yatoplumsal ya da psikolojik olarak ‘alışkanlıkyaratıcı’ özelliğe sahiptirler. Toplumsalalışkanlıklar ya da daha az miktarlar arzu edilensonuçları sağlamamışsa bu, artan uygulamayıbeyan etme eğiliminden ibarettir. Psikolojikalışkanlık ya da ihtiyaç tüketiciler düşkün halegeldiklerinde sürecin ve ürünün daha daartmasıyla sonuçlanmaktadır. Sol kanadı aktifhale geçiren tanımlayan üretim süreçlerindenfarklı olan bu ağlar, kendilerinin tekrarlanankullanımlarının ötesinde bir amaca hizmetetmektedirler. Kişi, bir başkasına birşeylersöylemek istediğinde telefonunu kaldırıpkonuşabilir ve arzu ettiği iletişimi bitirdiktensonra ahizeyi yerine koyar. Gençler istisnaolmak üzere, kimse karşısındakiyle zevk içintelefonu açıp konuşmaz. Telefonun iletişimkurmanın en iyi yolu olmadığına inanırlarsainsanlara mektup yazar ya da onları ziyarete

giderler. Okul örneğinde açıkça görebileceğimizgibi sağ kanat kurumları hem zorunlu tekrarkullanımı davet etmekte hem de başarmanınçeşitli yollarını engellemektedir.Kurumsal spektrumun soluna doğru kendialanlarında diğerleriyle rekabet eden girişimleriyerleştirebiliriz. Fakat henüz gerektiği gibireklâmı dahil etmeye başlamadık. Burada,temizlik işlerini elleriyle yapanları, küçükfırıncıları, kuaförleri ve bazı meslekleri kimiavukatları ve müzik öğretmenlerini buluruz.Solun, merkezi hizmetlerini kurumsallaştırmış,fakat tanıtımını gerçekleştirmemiş kendiişletmesini kuranlardan oluşmaktadır. Bu kişiler,kendi kişisel temasları ve hizmetlerininkarşılaştırılabilir niteliği sayesinde müşteriedinmektedirler.Hotel ve kafeteryalar, bir şekilde merkezedaha yakındır. Sahip oldukları imajlarıpazarlamak için büyük miktarda paralarharcayan Hilton gibi büyük hotel zincirleri sıksık, sanki sağın kuramlarıymış gibi bir görünümkazanırlar. Bununla beraber, Hilton ve Sheratonkurumları genellikle, kiralık odaları yönetmekten

daha fazla bir şey sunmaz; aslında, aynı fiyatçerçevesinde benzer kuramlara göre daha azhizmet vermekteler. Aslında, bir hotel işareti biryol işareti gibi yolcuya işarette bulunur. ‘Birparktaki banktan ziyade bir hotel yatağı tercihetmelisin’ demekten ziyade ‘Dur, burada seniniçin bir yatak var.’ diye seslenir.Başlıca temel ürünlerin üreticileri ve pek çokdayanıksız tüketim eşyaları spektrumumuzunortasında yer almaktadır. Bunlar türle ilgilitalepleri yerine getirmekte ve ürünün maliyetineeklemektedir. Piyasa ne olursa olsun dağıtım,reklâm ve özel ambalaj maliyetinin altındankalkabilecektir. Ürün ne kadar basitse (mallar yada hizmet olabilir) rekabet, o kadar çok ürününsatış maliyetini sınırlandırır.Pek çok tüketim malı üreticisi, spektrumundaha da sağına kaymıştır. Hem dolaylı hem dedolaysız olarak gerçek satın alma fiyatlarınıüretim maliyetinin üstünde artıran aksesuarlariçin talepleri artırmaktadır. General Motors veFord ulaşım araçları üretmektedir. Fakat, aynızamanda, daha da önemlisi ulaşım gereksinimiiçin kamu hizmeti gören taşıtlardan ziyade özel

taşıtlar için bir talep olduğunu belirtecek şekildehalkın seçimini manipüle etmektedirler. Yolunsonunda bir fantazi sunarken, bir makineyikontrol etmek ve son derece lüks bir ortamdayarışma arzusunu satmaktadırlar. Bununlaberaber, satışını gerçekleştirdiği şey sadecekullanışsız büyük motorlar, lüzumsuz araç-gereçya da Ralph Nader ve temiz hava taraftarlarınınoluşturduğu lobiler tarafından imalatçılar üzerinekurulan yeni ek ücretler meselesi değildir. Listefiyatına, gücü artırılmış motorlar, air-condition,emniyet kemerleri ve egzoz kontrolü dahiledilmektedir. Yani fiyat sürücüye açıkça beyanedilmeyen diğer masrafları da içermektedir:Anonim şirket reklâmı ve satış giderleri, yakıtbakımı ve zaman kaybı, metalin sertlik derecesive trafik yoğunluğunun yaşandığı şehirlerimizdesolunabilir hava kadar sigorta, kredi faizi gibi.Özellikle, ‘kamu’ otoban sistemi, toplumsalolarak faydalı kurumlarla bağlantılıtartışmamızla ilgili doğal bir sonuçtur.Arabaların toplam maliyetinin bu ana elemanıdoğrudan, benim daha çok ilgilendiğim ensağdaki kuruma yani okula götürdüğünden,

daha uzun süreli ‘bakımı’ hak ediyor. Yanlış Kullanılan Kamu HizmetleriOtoban yapılanması göreceli olarak,spektrumun sol tarafında bulunmaktadır. Fakatburada hem otobanların hem de gerçek kamuhizmetlerinin doğasını açıklığa kavuşturacak birayrım yapmak zorundayız. Gerçekte tamanlamıyla kamuya hizmet eden yollar, gerçekkamu hizmetlerini oluşturmaktadır. Maliyetikısmen halka yüklenen süper otobanlar özelolarak belli kişilerin kullanımına açıktır.Telefon, posta ve otoban sistemlerinin hepsibirer ağdır ve hiçbiri bedava değildir. Telefonağına giriş her bir kullanımın ücretli oluşuylasınırlıdır. Bu oranlar göreceli olarak küçüktür vesistemin doğasını değiştirmeksizinazaltabilmektedir. Bu iletişim ağını kullanmayıarzulayan kişilerce evrensel olarak sahipolunmuş bir imkândır türünde tutarlı cümlelerkurabilen kişilerce kullanılabilmesine rağmen,telefon sistemini kullanmak iletilen mesajyüzünden kişi tarafından kısıtlanmaz. Posta

işlemleri genellikle ucuzdur. Posta sisteminikullanma maliyeti kağıt ve kalem fiyatıyla vebiraz daha fazla şekilde yazma eylemiylesınırlıdır. Bir kişi mektup yazmasını bilmiyorsayazdırabileceği bir akraba ya da arkadaşbulabilir. Sanki kaydedilmiş bir kasetipostalamak istermiş gibi posta sistemi bu kişininhizmetindedir.Otoban sistemi benzer şekilde, sadece arabakullanmasını öğrenen kişilerin hizmetindedeğildir. Otoban temelde özel arabaları olanlarınhizmetine açıkken, telefon ve posta ağı bunlarıkullanmak isteyen herkesin hizmetindedir.İkincisi gerçek kamu hizmetidir, halbukibirincisi araba, kamyon ve otobüs sahipleri içinbir kamu hizmeti niteliği taşımaktadır. Kamuhizmetinin varlık sebebi insanlar arasındailetişimi sağlamaktır. Spektrumun sağındabulunan diğer kurumlar gibi otobanlar da üretimadına vardırlar. Haklarında birşeylersöylediğimiz araba üreticileri, hem özel arabalarıhem de bu arabalar için gereken talebiüretmektedirler. Bu üreticiler, aynı zamanda, çokşeritli otobanlar, köprüler ve benzin istasyonları

talebini de üretmektedirler. Özel arabalar sağkanat kuramlarının odak noktasını teşkiletmektedir. Her bir elemanın yüksek maliyeti,temel ürünün özenle hazırlanmasıylabelirlenmektedir. Temel ürünü satmak demek,toplumu bütün bir paket satışa bağlamakdemektir.Otoban sistemini gerçek bir kamu hizmetiolarak plânlamak, aşırı sürat ve bireyselleşmişkonforu birincil ulaşım değerleri sayan kişilerekarşı, gidilecek yerin ve trafik akışının onlar içinönemli olduğu kişilerin zararına ayrım yapmakanlamına gelmektedir. Seyahat edenler için üstdüzeyde bir katılımla çok uzak bir ağ ile sadeceimtiyaz sahiplerine giriş imkanı sağlayan açıarasında fark söz konusudur.Modern bir kurumun gelişmekte olanuluslara yapılacak transferi, onun kalitesihakkında olumsuzluğa neden olacaktır. Pek çokyoksul ülkede yollar genellikle özel, gıda, eşyaya da insan taşıyan yüksek akslı taşıtlarınulaşımına olanak sağlayacak kadar yeterlidir. Busınıfa dahil olan bir ülke sınırlı kaynaklarını,ülkenin her köşesine ulaşımı sağlayacak

karayolu ağları inşa etmeye tahsis etmelidir.Yollarda düşük hızla seyredebilen son derecedayanıklı uzun araçların iki ya da üç değişikmodelini ithal etmeye kısıtlama getirmelidir. Bu,yedek parçaların bakımını ve depolanmasınıkolaylaştıracak, bu uzun araçların gece gündüzçalışmasına imkân sağlayacak ve vatandaşlarınevlerine ulaşmalarını maksimum bir hızdagerçekleştirilmesine yol açacaktır. Bu durum,söz konusu araçların dayanıklılığını garantiedecek çok sayıda modern alaşımın kullanılmasısuretiyle T serisinin basitleştirilmiş modelinin vedeğişik alanlarda kullanılan uzun araçlarınüretimine ihtiyaç duyacaktır. Bu model saateonbeş milden daha fazla hız yapmalı ve en sertzeminde bile sağlıklı bir şekilde yolalabilmelidir. Böylesi uzun araçlara talepolmadığından piyasada bulunmamaktadır. Katıyasal düzenlemeler çerçevesinde bu talepmutlaka oluşturulmalıdır. Şu anda, böylesi birtalep her ne zaman hissedilirse, süperotobanların inşası için gereken parayı BirleşikDevletler’de vergi mükelleflerinden sağlayanmuhalif kesimce makinaların dünya çapında

satışı amaçlandığından bu talepler hemenengellenmektedir.Ulaşımı geliştirmek için tüm ülkeler -enfakirleri bile- yolcu arabaları ve elit sınıftakiazınlığın üreticilerin ve tüketicilerin hızihtiyacını karşılayacak şekilde yüksek hızasahip, büyük araçlar için tasarlanmış otobanlarinşa etmektedirler. Bu yaklaşım, fakir bir ülkeninzaman israfını önleme bahanesiylemantıksallaştırılmaktadır. Bu insanlar, elbette ki,bir gün araba sahibi olmayı ümit eden, hemenhemen aynı insanlara hizmet sunmaktadırlar.Yerel vergiler ve kıt uluslararası ticaret geliriyanlış kamu hizmetlerine harcanmaktadır.Fakir ülkelere transfer edilen ‘modern’teknoloji üç ana kategoriye ayrılmaktadır.Eşyalar, onları üreten fabrikalar ve insanlarımodern üretici ve tüketici haline sokan hizmetkurumlan -temelde okullar- çoğu ülkebütçelerinin büyük kısmını eğitime tahsisetmektedir. Okul, mezunlar üretmekte dahasonra da, endüstriyel güç, kaldırım döşenmişotobanlar, modern hastahaneler ve havaalanlarıgibi gösterişli hizmetler meydana getirmektedir.

Bunlar, daha sonra zengin ülkeler için yapılmışeşyalar için bir piyasa meydana getirmekte vebir süre sonra bunları üretmek içi demodefabrikaları ithal etme eğilimini yaratmaktadır.‘Yanlış hizmetler’ arasında okul, en sinsiolanı ve en içten içe yayılanıdır. Otobansistemleri sadece arabalar için talep meydanagetirmektedir. Okullar, spektrumun sağ tarafındayığılmış olan modern kuramların hepsi için birtalep meydana getirmektedir. Otobanlaraduyulan ihtiyacı sorgulayan bir kişi romantikolmakla yaftalanır; okulun ihtiyacını sorgulayanbir kişi ise, anında, ya ruhsuz ya da emperyalistolarak aşağılanmaktadır. Okul: Yanlış Kullanılan Bir Kamu HizmetiOtobanlar gibi okullar da, ilk bakışta,başvuran herkese eşit derecede açık olduğuizlenimi vermektedir. Gerçekte, okullar sadecekendi yeteneklerini tutarlı bir şekildekanıtlayanlara açıktır. İnsanlar bir yerden biryere taşmıyorlarsa, otobanların şu anki yıllıkmaliyetlerinin gerekli olduğu izlenimini

yaratmaktadır. Modern teknolojiyi kullanan birtoplumun ihtiyaç duyduğu yeterliliğe ulaşmakiçin okulların gerekli olduklarına inanılmaktadır.Yarış pistlerini, özel arabalara mahsusolduklarını işaret ederek, sahte kamu hizmetleriolarak göstermekteyiz. Okullar, öğrenmeninmüfredata dayalı öğretme ediminin sonucuolduğu yolundaki sahte hipoteze dayanmaktadır.Otobanlar, özel araba talebinihızlandırmadaki arzu ve ihtiyaçtan kaynaklananbir sapmanın sonucudur. Okul öğretim içingereken talebin öğrenilmesi ve artması içingereken doğal rağbeti amacından saptırmaktadır.İmal edilmiş olgunluk için duyulan talep, imaledilmiş eşyalar için duyulan talebe göre, kişininkendi çalışmasının daha büyük birmahrumiyetine katlanması anlamınagelmektedir. Okullar sadece otobanların vearabaların sağına değil, aynı zamanda, bütünsığınaklarca ele geçirilmiş kurumsal spektrumunen uç noktasına yakın yere bulunmaktadır.İnsanların adedini hesap eden üreticiler bilesadece bedenleri öldürmektedir. Okul,gelişimlerinin sorumluluğunu kendilerine

vermemekle bu insanların çoğunu bir çeşitruhsal intihara sürüklemektedir.Geçiş ücretleri ve petrol vergileri sadecesürücülerce ödendiğinden otobanlara yapılanödemeler kısmen kullanıcılar tarafındanyapılmaktadır. Diğer taraftan, bütün kamuödemeleri imtiyaz elde etmiş mezunlarcakarşılanan okullar, kötü bir gelişme gösterenvergilendirme sistemini oluşturmaktadır. Okulreklâmı için önemli bir vergi konmaktadır.Otobanların az tüketilmesi okullarınkullanımında ki azlığa göre o kadar fazlamaliyete sahip değildir. Los Angeles’da arabasahibi olmayan biri hemen hemen bulunduğuyerden uzaklaşamaz. Fakat bir şekilde iş yerinegidebilmek için araç bulabilirse iş sahibi olabilir.Okuldan ayrılmanın alternatif bir rotası yoktur.Birinin arabası diğerininkine göre otuz kat dahafazla paraya mal olsa da, Lincoln marka arabayasahip bir banliyö sakini ile külüstür bir arabayasahip taşralı kuzeni arasında, otobanı kullanmabakımımdan, bir fark söz konusu değildir. Birkişinin okula gitmesinin değeri, tamamladığıöğrenim yıllarıyla ve devam ettiği okulun

maliyetiyle ilgili bir işleve sahiptir. Yasalarkimseye araba kullanması yolunda bir yaptırımuygulamamakta, fakat herkesin okula gitmesinizorunlu kılmaktadır.Kuramların sol-sağ kesintisizliği üzerineyerleştirilmesinin analiz edilmesi, benim temelsosyal değişimin kurumlar hakkında bir bilinçdeğişimiyle başlaması gerektiği yolundainancımı izah etmemi ve ulaşabilir bir geleceğin,niçin kurumsal niteliğinin yenilenmesine bağlıolduğunu açıklamamı mümkün kılmaktadır.Fransız Devrimi’nden bu yana farklıdönemlerde ortaya çıkan kurumlar 1960’lardamevcudiyetlerini yitirmiş oldular. Kamu okullarıJefferson ya da Atatürk zamanında kurulmuşkendiğer bürokratik, kendisini temize çıkaran vemanipülatif olanların başlangıcı İkinci DünyaSavaşı’ndan sonrasına rastlar. Aynı şey okulgüvenliği sisteminde, işçi sendikalarında, önemlikiliseler ve diplomatlıklarda, yaşlıların bakımınınsağlanmasında ve ölüden kurtulmada meydanageldi.Örneğin, bugün Kolombiya’nın,İngiltere’nin, Rusya’nın ve Birleşik Devletler’in


Like this book? You can publish your book online for free in a few minutes!
Create your own flipbook