4- Balkan devletlerinin sınırlarını genişletmekistemeleri.5- Osmanlı Devleti’nin TrablusgarpSavaşı’ndaki başarısızlığının ve hükümetinyanlış politikalarının Balkan uluslarınıcesaretlendirmesi.6- Osmanlı-Alman yakınlaşmasını tehlikelibulan İngiltere’nin Estonya’nın başkentiReval’de yapılan Reval Görüşmeleri’nde (1908)Rusya’yı Balkan politikası ve Boğazlarkonusunda desteklemesi ve Rusların Balkanmilletlerini kışkırtması.7. Balkanlar’daki küçük devletlerinOsmanlı’dan pay kaparak milli birliklerinisağlama isteği.
Trablusgarp SavaşıDünya üzerindeki zengin sömürgeler, güçlüemperyalist devletlerce paylaşıldığından, İtalya,ülkesine yakın olan Trablusgarp’a, gözdikmiştir. Trablusgarp yoluyla, Afrika’nınortalarına kadar inebileceğini hesaplayan İtalya,Racconigi Antlaşması’yla (1909), Rusya’nın dadesteğini sağladığından rahat hareket etmeyebaşlamıştır.İtalya, Trablusgarp’ı işgale hazırlanırken, onufazla zayiat vermeden ele geçirmek için her türlütedbiri almış, Osmanlı kamuoyunu vehükümetini aldatmak için bir kısım gösterilerebaşvurmuştur. Kamuoyunu aldatmaya yönelikçabalardan birisi, 1910 ilkbaharında İtalya’yaSömürgeler Enstitüsü’nün finansesinde yapılan120 kişilik bir Türk grubunun İtalya’ya davetiolmuştur. Bu davete Yeni Gazete adına katılanAhmet Emin Yalman, olup bitenlerin içyüzünühatıralarında şöyle anlamıştır.İtalya’nın her köşesini kısmen vapurla,kısmen hususi trenlerle dolaştık, çokikram gördük. El üstünde taşındık. Her
yer ‘Yaşasın genç Türkiye!...’ nidalarıylaçınladı...[66]Süleyman Tevfik hatıralarında İtalyanların buoyunu nasıl ustalıkla oynadığını şu cümlelerleanlatmaktadır:O zaman Roma’da mevki-i iktidardabulunan Ciyoletti kabinesi bir taraftanhazırlıkta bulunuyor ve diğer taraftan dabize karşı çok dostane bir vaziyettakınarak sefirimizi, Osmanlı hükümetinialdatıyordu.Son günlerde Yemen İsyanı üzerineOsmanlı hükümeti Trablusgarp fırkasınınehemmiyetli bir kısmını oraya sevkleTrablus’u ufak bir kuvvetle bırakmışolduğunu fırsat sayan Ciyoletti, artıkbunun zamanı geldiğine hükmettiğiniyazdığı hatıratında itiraf ediyor.Almanya’nın büyük manevralarındabulunmak üzere davet olunup Berlin’egitmiş olan Veliaht Yusuf İzzeddinEfendi, manevraların hitamında
memlekete dönerek İstanbul’da suret-imahsusada yazılması üzerine, programharicinde olarak Roma’ya uğramış oradada gerek hükümete gerek halk tarafındançok dostça ve büyük bir hürmetleselamlanmıştı.Bütün bunlar, Ciyoletti kabinesitarafından, Trablusgarp’ın müdafaatertibatını ihmal ettirmek için ustalıklı birplan, bir gösterişten ibaretti.[67]İtalya Osmanlı’ya şirin görünürken, Rusya’danbaşka diğer devletlerin de desteğini sağlamıştı.Bundan sonra bir bahane arayışına girmiştir. Bubahaneyi de Trablusgarp ve Bingazi’ninuygarlık bakımından geri bırakıldığı, buradayaşayan İtalyanlara kötü davranıldığınadayandırmıştır. Kendince bu makul gerekçeyedayanarak 28 Eylül 1911’de bu bölgeyi işgalebaşlamıştır. İtalyanlar Trablusgarp, Tobruk,Derne ve Bingazi’ye asker çıkarmıştır.Osmanlı Devleti, işgal karşısında, büyükdevletlerden arabuluculuk yapmalarını ve savaşıdurdurmalarını istemişti. Devletler, savaş
karşısında tarafsız kalacaklarını ilan edinceOsmanlı Devleti, İtalya ile karşı karşıya kaldı.Osmanlı Devleti’nin işgal karşısındaTrablusgarp’ta çok az askeri vardı. Makedonya,Arnavutluk ve diğer yerlerde meydana gelenisyanlar dolayısıyla Osmanlı hükümeti, savaşiçin hazırlıkları tamamlayamamıştı. İngiltere’ninde Mısır’da tarafsızlığı ilan etmesi ile karadanbağlantı da kesilmiş oldu. Osmanlı’da denizgücü de yetersiz olunca, denizden yardım ümidide sona erdi.Bütün bu olumsuzluklara rağmen, İstanbul’dabulunan bazı kurmay subaylar, zor şartlar altındaTrablusgarp’a ulaşmıştır. Mustafa Kemal veEnver Paşa gibi komutanlar, halkı İtalyanlarakarşı örgütleyerek, iyi bir savunma cephesioluşturmuşlardı. İtalya bu savunma karşısındagüç duruma düşmüştür.Osmanlı hükümetinin İtalya’ya uyguladığıekonomik ambargo ve Trablusgarp’ta halkındesteği ile savunma savaşları İtalya’yı çokuğraştırmış ve İtalya halkını olumsuz yöndeetkilemiştir. İtalya, Trablusgarp’ta kesin bir
başarı sağlayamayınca, Osmanlı’yı sıkıştırmakiçin 17 Mayıs 1912’de On iki Ada’yı işgaletmiştir.
Balkan İttifakı’nın Osmanlı’ya NotasıBüyük kabine adı verilen Ahmed Muhtar Paşahükümetinin iktidara gelmesinden sonra, Balkanmüttefikleri namına Bulgar Başvekili Gesoff 17Eylül 1912 tarihinde Babıâli’ye şöyle bir notavermiştir:Aşağıda imza koymuş olan Bulgaristanbaşvekili ve Hariciye nâzırı, Devlet-iOsmaniye maslahatgüzârı efendiden,aşağıdaki tebligatın ve bağlı notanınhükümet-i seniyeye eriştirilmesini ricaetmekle şeref kazanır.Altı büyük devlet tarafından Avusturya,Macaristan ve Rusya hükümetlerininvesâteti ile Balkan hükümetleri katındayapılan ve Avrupa-yı Osmanî idaresindeıslahatın iş ve tahakkuk sahasınaeriştirilmesi işini zikri geçen devletlerinellerine alacakları vaadini mutazammınteşebbüs ve müracaata rağmenBulgaristan, Yunanistan ve Sırbistanhükümetleri yine sanırlar ki, doğrudandoğruya hükümet-i seniyyeye
başvurarak, imparatorluk vilâyetlerindekiHıristiyan ahalinin ahvâl-i sefilaneleriniıslah, Avrupa-yı Osmanî’de sükûn veintizamı tarsin ve Devlet-i Osmaniye ileBabıâli’nin çok kere hiçbir şeyin haklıgöstermediği bir mütehakkim nizâ-cûyane vaz’ı karşısında bulundurduğuBalkan hükümetleri arasında sağlam birsulh ve müsalemet temin etmek işlerininancak eksiksiz ve hüsnüniyet ileyürütülecek ıslahat-ı esâsîye ileolabileceğini bildirmek vazifeleridir.Bulgaristan, Sırbistan ve Yunanistanhükümetleri, zuhura gelen hadiselerdendolayı[68] Karadağ hükümetinin buteşebbüse ortak olamamasınaeseflenmekle beraber, Babıâli’yi hemenbüyük devletler ve Balkanhükümetleriyle birlikte, Avrupa vilâyât-ıOsmaniyesi hakkında BerlinAhitnamesi’nin 23. maddesinde gözönüne konulan ıslahatı düzenlemeye vebu ıslahatı unsurları ulusallık fikri esasınavilâyâta idarî muhtariyet verilmesi,
Belçikalı ve yahut İsviçreli valilerintayini, seçme vilâyet meclislerikurulması, jandarma teşkilatı, serbesti-itedris, milis askerleri ihdası hususlarınaibtinâ ettirmeye ve bu ıslahatın tatbikatınıDersaadet’te oturan büyük devletler veBalkan hükümetleri elçilerinin nezaretlerialtında bulunacak ve sayısı denk İslâm veHıristiyan âzâdan mürekkep olacak ve biryüce meclise vermeye davet ederler.Umarlar ki Devlet-i Osmaniye gerek işbu notada ve gerek buna bağlı izah-ınotada yazılı bulunan ıslahatın altı aylıkbir zaman içinde tatbik yerine koymayıtaahhüt ederek işbu isteği kabuleylediğini beyan edecek vemuvafakatinin ispatı olmak üzereordusunun seferberlik emrini geri almakisteyecektir. Burada imzasını koyan buvesile ile de saygılarını sunar.İmzaGesoff
Bu notaya bağlı izahatname şöyleydi:1- İmparatorlukta unsurlarınmuhtariyet-i milliyeleri gereği gibi teyitolunmak ve temin olunmak.2- Her unsur Osmanlı parlamentosunanispet üzere mebus göndermek.3- Hıristiyanlarla meskûn vilâyetlerdeHıristiyan her türlü hükümet memuriyetekabul edilmek.4- Hıristiyan cemaatlerinin her sınıfmektepleri Osmanlı mektepleriyle denkolacağını tasdik etmek.5- Müslüman ahali taşımak ve hicretettirmek suretiyle vilâyetlerin unsuru vemillî şeklini değiştirmeye çalışmayacağıBabıâli tarafından taahhüt olunmak.6- Hıristiyanların Hıristiyan kadrolardahizmetlerini görmek üzere kıtaları içindeaskere alınmak ve bu kadrolarkuruluncaya kadar askere alınmalarınıgeciktirmek.7- Avrupa-yı Osmanî vilâyetlerijandarması İsviçreli ve Belçikalı
memurların doğrudan doğruyakumandası altında tensik olunmak.8- Hıristiyanlarla meskûn vilâyetlerememuriyetleri büyük devletler tarafındantasdik olacak İsviçreli veya Belçikalıvaliler tayin olunmak ve bunlara devairceseçilecek meclis-i umumiye terfikolunmak.9- İşbu ıslahatın tatbikâtına bakmaküzre sadarette âzâsı denk sayıdaHıristiyan ve Müslüman bir yüce mecliskurulmak.Büyük devletler ve Balkan hükümetlerielçileri bu meclisin işlerini teftişvazifesiyle mükellef olacaklardır.[69]Babıâli bu notayı malumat kabilinden sayarakcevap verme ihtiyacı dahi duymamış ve Balkanülkelerindeki büyükelçilerini İstanbul’açağırmıştır.
Yeni Bir Savaşa Girmeme ÇabalarıKendini bir anda savaşın içinde bulan OsmanlıDevleti, savaştan az bir zararla kurtulmanınçarelerini aramıştır. Bunun için, insanlar çeşitliçabalar içinde olmuşlardı. Cemil Topuzlu, savaşbaşladıktan sonra korktuklarının başlarınageldiğini, çıkmasına engel olamadık baridevamına engel olalım “zararın neresindendönersek kârdır” mantığıyla hareket ederek BatıTrakya ve Selanik’i kurtarmak ya da Rumeli’yeotonomi vermek suretiyle büsbütünkaybetmemiş olunacağını düşündüğünü, buyüzden padişaha, Şura-yı Saltanat’ı toplayıpsavaşı durdurma kararı alınmasını söylediğini,bunun üzerine yapılan toplantıda kendisindenbaşka herkesin savaşa devam edilmesi yönündeoy kullandığını anlatmaktadır.[70]Şura-yıSaltanat’ın toplanmasından birkaç gün evvelkayınpederi Cemaleddin Efendi’nin kendisine,Hariciye Nâzırı Noradungiyan Efendi’nin bukonuda çok önemli rol oynadığını ve “Hepimizinfikrini çelen odur. Çünkü Meclisi Vükela’nın heriçtimasında bir sırasını getirip: ‘Harp gayri
kabili içtinaptır diyorsam inanınız efendim!’cevherini yumurtluyor ve arkadan bizimuharebeye teşvik ediyordu”dediğininakletmektedir.[71]
Savaşa Giden Yolda Öğrenci EylemleriBalkan Harbi öncesi İtalyanlarla savaşta olanOsmanlı için bütün şartlar aleyhineydi. Ne varki, İttihat ve Terakki mensupları bu şartlardasavaş yanlısı bir tutum izlemişlerdi. Bu amaçdoğrultusunda da 7 Ekim 1912’de Darülfünunöğrencilerini örgütleyerek Babıâli önünde,kayıtlara Balkan Harbi Mitingi olarak geçecekolan büyük bir gösteri düzenlemişlerdir.Hükümetin izlediği dış politikayı beğenmeyenİttihatçılar ordunun savaşa girmesi yönünde birgösteri tertip etmişlerdi. Göstericiler Babıâli’ninavlusunda toplanarak, sadrazam Gazi AhmedMuhtar Paşa’yla görüşmek istediklerinibelirtirler. Bu sırada Nafia nâzırı, öğrencilere,Sadrazam Paşa’nın toplantı dolayısıyla meşgulolduğunu, öğrencilerin seçecekleri üç kişininiçeriye alınacağını ve paşanın bu öğrencilerlegörüşeceğini belirtir. Bunun üzerine, gösteriyiyöneten ve o sıralarda Tanin gazetesi yazarı olanAka Gündüz devreye girmiş ve “Mutlakçıkacak, isteriz, çıkmaz ise girer çıkartırız.”şeklinde kışkırtıcı sözler söyleyerek göstericileri
galeyana getirmiştir.[72]Bu gelişmeler karşısında 1877–1878 Türk-RusHarbi’nin kahramanı Gazi Ahmed Muhtar Paşave oğlu Mahmud Muhtar Paşa dışarı çıkarakgöstericilerle konuşurlar. Gazi Ahmed MuhtarPaşa, galeyana gelen öğrencilere ülkenin içindebulunduğu mevcut durumu anlatarak onları iknaetmeye çalışır. O esnada göstericileri temsilenAka Gündüz, Sadrazam Gazi Ahmed MuhtarPaşa’nın karşısına çıkıp:Gazi Paşa Hazretleri! Siz bize mazininhikâyelerinden bahsettiniz, müsaadeediniz ki, ben de size bu sabah milletinbaşında bir yıldırım gibi patlayan,ayakları altında bir uçurum gibi açılan bugünün feryadını arz edeyim. Biz,söylediğiniz mazide levs ve zulmetgörüyoruz, karanlık hikâyelerinizinortasında bir ışık var ki, şimdi hepimizinruhunu tenvir etti, o da yalnız bahsbuyurduğunuz (Gazilik)tir, gaziliğinizdir.Sade bu kelime münevver, diğerlerimuzlimdir. Fakat cidden büyük iseniz
haydi beraber, paşa hazretleri, buyıldırımlar altında, şu uçurumlarınortasında çıkıp bir daha gazi olunuz vemillet mukadderatını bir muhterem gazimürebbisinin eline tevdi etmekle bahtiyarolsun! Paşa’ Korku yok, hak var! Hakiçinde kuvvet var. İşte karşınızdaki bumilletin dimağı gençler, şu vatanınnigehban-ı millet ve asker. Büyük vemillî unvanlar inhisar götürmez Paşahazretleri! İşte hepimiz de istiyoruz ki,dün nasıl gazi oldunuz ise bizler debugün gazi olacağız. Hatta dahabüyüklük istiyoruz: Şahadet![73]şeklinde ateşli ve etkileyici bir konuşmayapmıştır.Gazi Ahmed Muhtar Paşa’nın göstericilerin buisteklerini:Harp denilen şeyi biz biliriz. Laf ilesöylendiği gibi kolay değildir. Harp’tenhem yenen hem yenilen zarar görür. İştebunun içindir ki, en kuvvetli devletler
bile harbe girmek için çok düşünmeyemecburdurlar. Her halde harbin iyi tarafıolduğu gibi pek fena tarafı da vardır.Hesapsız işe de girişilmez. Bu da sizinbileceğiniz şey değildir.[74]şeklinde cevaplamıştır.Bu eylem yapılsa da yapılmasa da savaşçığlıkları Balkanlar’dan duyulacaktı. Bunu da bugösteriden hemen sonra 8 Ekim 1912’deKaradağ Prensliği Osmanlı Devleti’ne savaşaçarak yapmıştır. Böylece Balkan Harpleribaşlamış olur. “Bu olayda ilk kez konuşmacılar,yetkilileri ve hükümeti açıkça suçlayıcı bir tavırtakınarak eleştiri ölçüsünü hakarete varacakboyutlara ulaştırmışlardır.”[75] Hükümet hembu sebepten hem de Darülfünun öğrencilerini vehalkı kullanarak onları savaş lehine kışkırttıklarıiçin gösterinin düzenlenmesinde veyürütülmesinde etkin rol aldıklarına inandıklarıkişileri tutuklamıştır. Bu eyleme katılanların birkısmı “Sadarete vürud eden nümayişçilerin reisiolup evvela irad-ı nutuk eden mumalileyh
olduğu ve kendisi İttihad Terakki Cemiyeti’nemensub idiğü ve evvelce zabitan-ı askeriyedeniken mütekaid edildiği ve 23’üncü maddenintatbiki cihetini kuvve-i icraiye reisine karşışiddetle red ve ilan-ı harb iddiasındanümayişçileri son derecede tahrik ve teşvikeylemek”[76] suçu isnat edilerek tutuklanmıştır.Cepheden İstanbul’a dönen Harbiye NâzırıNazım Paşa hassas dönemi ve kamuoyubaskısını göz önüne alarak bu yürüyüşten dolayıyargılanmakta olan kişileri serbestbırakmıştır.[77]Süleyman Tevfik tanığı olduğu bu olayıhatıralarında şu cümlelerle anlatır:Her dakikada bir harbin başlamasıihtimali vardı. Avrupa devletleri namınaİstanbul’daki sefirlerin en yaşlısı bulunanAvusturya Elçisi Marki Pollaviçini,Babıâli’ye mülâyemet tavsiye ederken,mevki-i iktidardan düşmüş olduklarındandolayı kuduran İttihat ve Terakkiifratçıları, başlarına topladıkları birçok
ayak takımı ile Babıâli’nin önüne gelipgürültüler ve patırtılar yaptılar, ihtiyarsadrazamı kapının önüne çıkararak:‘Harp isteriz! Harp edeceğiz! Sofya’yagideceğiz!’ diye bağırarak yaygaralaryaptılar.Ben o sırada Babıâli Camii’ninkarşısındaki KâinatKütüphanesi’ndeydim. Gürültüyü işitincesokağa fırladım. Kalabalığı, onuntanıdığım birkaç müfrit İttihatçıtarafından idare edilmekte olduğunugörünce yüreğim sızladı. Derhal, gayr-imesul ve şahsi menfaatler tarafından birfelakete doğru sürüklenmekteolduğumuzu anlamıştım.Ferik Rıza Paşa, Miralay Osman SenaiBey gibi asker dostlarımla sık sıkyaptığımız hasbihaller bana o sıradakiaskeri durumumuzun savaşa hiç müsaitolmadığı kanaatini vermişti. Dörtcepheden yapılacak hücumlara karşıkoymak çok güçtü. Böyle bir savaştakazanmamız ihtimali pek azdı. Hususiyle
onların arkalarında, bütün Avrupadevletleri değilse bile Rusya Çarlığıvardı. Harbi kazansak da faydasızdı.Statükoyu muhafaza edeceğiz diyerekbizi yine eski yerimize çevireceklerişüphesizdi. Onun için bütün aklı başındaolanlar savaş taraftarı değildi.İttihatçılar bir düziye, ‘Ya harp yaölüm’ diye bağırıyorlardı. İhtiyarsadrazam ile haris Harbiye nâzırı işinilerisini göremiyorlardı. Padişah ise birkorkuluktan başka bir şey değildi.İttihat’a mensup gazete idarehanelerindedört günde Sofya’ya gidiş gelişşimendifer biletleri satıyorlardı.[78]
Uşi Antlaşması1912 yılının sonlarında Trablusgarp’ta veAdalarda sıkışan Osmanlı Devleti Balkandevletlerinin kendisine karşı savaş hazırlığınagiriştiğinden İtalya ile 18 Ekim 1912 tarihindeUşi Antlaşması’nı imzalamak zorunda kalmıştır.Bu antlaşmaya göre:1- Osmanlı Devleti, Trablusgarp ve Bingazi’yiboşaltacak.2- İtalya, On iki Ada’yı Osmanlı Devleti’negeri verecek, ancak Balkan Harbi bitinceyekadar Yunan işgaline karşı İtalya’nın elindegeçici olarak bulunacak.3- Trablusgarp’ta naip adıyla bir temsilci,padişah adına bulunacak.4- İtalya, kapitülasyonların kaldırılmasında,Osmanlı Devleti’ne yardım edecek.Uşi Antlaşması’yla, Osmanlı-İtalya Savaşı sonaermiştir. Kuzey Afrika’daki son toprak parçamızda kaybedilmiştir. Ege Adaları’nın bir kısmına,dolayısıyla Ege Denizi’ne ve Anadolu kıyılarına
büyük bir devlet, geçici olarak da olsayerleşmiştir. On iki Ada, elimizden fiilen çıkmış,İtalyanlar, Ege Denizi’ne yerleşmişlerdir.Osmanlı Devleti için kötü bir durum ortayaçıkmış, topraklarını koruyamayacağı bir kezdaha anlaşılmış bundan dolayı Balkan Harbi’ninbaşlamasına sebebiyet vermiştir.
I. Balkan Harbi’nde Seferberlik ve HarpİlanıEylül 1912’de Bulgaristan, Sırbistan, Karadağve Yunanistan, önceden gizli olarak yaptıklarıharp hazırlıklarını hızlandırarak bu çalışmalarınıdillendirmeye başlamışlardı. Onların buhazırlıklarını iş işten geçtikten sonra fark edenOsmanlı Devleti de 1 Ekim 1912’de seferberlikilan etmiştir. 8 Ekim 1912’de Karadağ’ınOsmanlı Devleti’ne savaş ilan etmesiyle BalkanHarplerinin birinci safhası başlamıştır. 17 Ekim1912’de Bulgaristan ve Sırbistan’ın ve sonolarak da 19 Ekim 1912’de Yunanistan’ınOsmanlı Devleti’ne savaş ilan etmesiyle Türkmilleti kendini bir savaşın içinde bulmuştur.Osmanlı, böyle bir savaşı öngörmediği içinsavaşa hazır olmadığı gibi hazırlık dayap(a)mamıştır. Hatta savaş olmayacağına kesinkanaat getirdiği için Rumeli’deki 75.000 eğitimliaskerini terhis etmiştir.[79]Bulgaristan, Sırbistan, Karadağ veYunanistan’dan oluşan Balkan devletleri,yaptıkları ittifakı ve Osmanlı Devleti’nin İtalya
ile savaş halinde olmasını da fırsat bilerekbirlikte hazırladıkları bir notayı OsmanlıDevleti’ne bildirdiler. Osmanlı Devleti’ni hiçesayan isteklerle dolu bu nota, garip olmasınınyanında diplomatik teamüllere aykırı teklifleriiçeriyordu. Yukarıda da belirtildiği gibi “Babıâli,Büyük Devletler elçileri ile görüşmeler yaptığıesnada Balkan Devletleri savaşın, her ne suretleolsun geri bırakılmaması ve önlenmesine imkânvermemek için seferberlik ilan etmişler,Rumeli’de yapılacak ıslahatlara büyük devletlergibi kendilerinin de birer delege bulundurarak,ıslahatların tanzim ve tatbikinde yer almakistediklerini ve silahaltında olan Osmanlıaskerinin terhis edilmesini içeren sert birültimatomu da Osmanlı’ya vermişlerdir.”[80]Babıâli, bu notayı devletin içişlerine karışmakve milli gururu zedelemek olarak değerlendiripkarşılık dahi vermemiş ve 15 Ekim 1912’deBalkan devletlerindeki elçilerini geri çağırmıştır.
Balkan Harbi’nde Tarafların Askeri GücüSavaş öncesinde Ahmed Muhtar Paşa Kabinesiiktidardadır ve Avrupa’nın savaşa izinvermeyeceği düşüncesiyle eğitim amacıylasilahaltına alınmış aşağı yukarı 100 bin askeriterhis etmiştir. Talat Paşa “Savaş çıktığında tuhafbir durum oluşmuş bir yandan terhisler devamederken bir yandan da yeni kıtalar silahaltınaalınmış bu sebeple de kadrolar değiştiğindensubay ve askerlerin birbirini tanımadığı kıtalaroluşmaktadır. Zaten bu karışık ordu ile savaşbaşlamadan kaybedilmişti.”[81]diyerekkendilerini savunurken, İbrahim Temo“Hükümet kuvvetini eline alan acemiİttihatçıların işbaşına getirdikleri idareadamlarının, toplu bir fikirle hizmetedeceklerine, nifaka düştükleri ve Rumeli’dekimuhtelif unsuru idare edeceklerine, hükümetehoşnutsuzluk gösterecek ihtisai hareketlerinemeydan verdikleri, daha doğrusu idareyeelverişli olmamaları neticesi BalkanMuharebesi’nin ilanına sebep oldular ve hertarafta ordu kumandanlarının bile
anlaşmamasından, ezici kuvvetini her vakitgösteren koca Türk ordularının önemsiz düşmankarşısında hezimete uğramasıyla BulgarlarÇatalca Cephesi’ne kadar dayanmışlardı.”[82]diyerek suçlunun İttihatçılar olduğunuanlatmaya çalışmıştır. Şeyhülislam CemaleddinEfendi ise bu konuda Balkan ülkelerininseferberlik ilan ederek sınıra hızla askeryolladıklarını, Osmanlı’nın ise bu karardan birsüre önce askerlik müddetlerini dolduran veterhis edilen 100 binden fazla askerini yollardançevirip harp sahasına sevk ettiğini aktarmaktadır.Dönemin vekiller heyetinin bu terhislerdenhaberi olmadığını, Vekiller Meclisi’nde NazımPaşa’nın bir soruya verdiği cevaptananlayabiliriz. Nazım Paşaya askerlerin terhisisorulduğunda üç yıldan beri isyan çıkan yerleregönderilmeleri yüzünden yorgun halde bulunanNizamiye Taburları’nın askerlik müddetlerinitamamlamış oldukları için silah çatarak ısrarlaterhis edilmelerini istediklerini belirtmiştir. İtalyagibi büyük bir devletle savaşta bulunduğumuzşu sırada ordu içinde bir ayaklanma çıkmasınakatiyen izin verilmeyeceği gibi, adı geçenlerin
terhis edilmemeleri için de halen kanuni birsebep mevcut olmadığını ifade etmiştir. Erkan-ıHarbiye-i Umumiye kararı ile HarbiyeNezareti’nce terhisleri yapılmış olup Balkandevletlerinin seferberlik ilan etmeleri üzerine, buaskerlerin hemen bulundukları yerlerden gerigetirilerek lüzumlu yerlere gönderilmişolduklarını beyan etmiştir.[83]Cemaleddin Efendi mevcut askeridurum bilgisini Erkânı Harp Dairesi’ndenöğrenmek istediklerini, Ferik AbdullahPaşa ve Mahmud Şevket Paşa’danRumeli’nde bulunan Osmanlı askerinin18 gün zarfında 400 bin kişiyeçıkarılarak harp sahasına gönderilmesininmümkün olduğu bilgisini aldıklarınıanlatmaktadır. Vaktiyle yabancıdelegelerin katılımıyla hazırlanan IslahatLahiyası’nın harbin önlenmesi şartıyla veBalkan devletlerinin katılımıylauygulamaya konulmasını Hariciye NâzırıNoradungiyan Efendi’ye söyleyenşeyhülislam, Hariciye nâzırının da aynı
düşüncede olduğunu bu konuyu ilgilielçilere açtığını fakat Bulgarkamuoyunda oluşan savaşa girilmesiyönündeki isteği karşısında Bulgarhükümetinin gücünün OsmanlıDevleti’nin teklifini uygulamayayetmediğini, böyle bir tesebbüstebulunmalarının hükümetten düşmelerineyol açabileceği cevabını aldıklarınıkendisine ilettiğini belirtmiştir. Oluşangenel kanının bir harbin çıkacağıyönünde olup Avusturya ElçisiPallavçi’nin %90 harp çıkacağındanbahsettiğini elçilerin tekliflerinin kabuledilmesinin dahi savaşın önünegeçemeyeceğini aktardığınıbelirtmektedir. Cemaleddin Efendi,İngiliz Hariciye Nâzırı Sir EdwardGrey’in İngiltere’de Balkan Harbi’ninönüne geçemediklerini, fakat Avrupa’yasıçramasını önlediklerini söylediğinibelirtmektedir.[84]Dönemin tanıklarından olan Fethi Okyar,
Osmanlı’nın Trakya’da 150, Makedonya’da 90,Arnavutluk’ta 1000 askeri varken; Bulgarların240, Sırpların 10, Karadağlıların 30,Yunanlıların ise 100 bin, olmak üzere toplamda;Osmanlı’nın 250 bin, Müttefiklerin ise 510 binaskerinin olduğunu bildirmektedir.[85] Döneminbir başka tanığı olan Mareşal Fevzi Çakmak ogünkü durumu şu cümlelerle anlatmıştır:Seferberlik ilanından sonraAnadolu’dan gelebilen birkaç bin giysisizcelp eratının dâhil edilmesiyle Anadolutarafı er mevcudu 40.000’i geçmezdi.Buna Rumeli nüfusunun en çok 80.000erini de eklersek silâhaltında, 120.000erden fazla değildi.[86]Osmanlı ordusunun Balkan Harbi öncesindedurumu için sonuç olarak şunları söyleyebiliriz:Başkomutan Harbiye Nâzırı NazımPaşa ve Genel Karargâh İstanbul’daydı.Dört kolordu ve bir süvari tümenindenoluşan Abdullah Paşa komutasındakiDoğu Ordusu’nun harekât alanı
Dimetoka-Kırklareli hattıydı. Savaşın,Trakya ovalarında kesin sonucununalınacağı açıktı. Edirne ise 17 tabya,50.000 askerle Şükrü Paşa komutasındakibir kuvvetle savunulacaktı. Selanikmerkezli Batı (Makedonya) Ordusu iseAli Rıza Paşa komutasındaydı. BiriSırbistan-Bulgaristan sınırında, diğeriKaradağ Cephesi’nde, üçüncüsü de Epirve Teselya Cephelerinde çarpışacak üçkolordudan oluşuyordu.[87]Osmanlı ordusunun durumu vahimdi.Harp stokları yetersiz, silah ve malzemeeksikliği had safhadaydı. Doğu ordusu veBatı Ordusu’nun asker sayısı planlananınçok altındaydı. İki ordu toplam 290.000askeriyle tüm Balkan devletlerinin480.000 kişilik ordusuna karşı savaşmakzorunda kalmıştı.[88]
I. Balkan Harbi’nin SeyriOsmanlı Devleti kendisine verilen notadansonra Sırp ve Bulgar kıtalarının sınır tacizlerinebaşlaması üzerine 16 Ekim 1912 günüBaşkomutanlık, Şark ve Garp Ordularına taarruzemri vermiştir.Osmanlı ordusu aldığı seferberlik ve yığınakkararı için hazırlıklarını henüz başlamışken 19Ekim 1912 tarihinde Yunanistan, OsmanlıDevleti’ne resmen harp ilan etmiştir. Megaloİdea’yı gerçekleştirmek isteyen Yunan ordusu,her ne kadar denizde güçlü olsa da karadazayıftı. Osmanlı ordusuna karşı böyle birharekâtı tek başına gerçekleştirecek kuvvettedeğildi. Nitekim bu harpte böyle olmuş veYunan birlikleri; Üsküp, Manastır, Selanik’tekiOsmanlı ordusuna karşı Sırp ve Bulgar ordularıile birlikte hareket etmişlerdir. Balkan İttifakı busavaşta Yunan ordusuna Anadolu ve Rumeliarasında Ege Denizi’nde, Osmanlı ordusunundeniz ulaşımını engellemek görevini vermiştir.Bunun için kuvvetlerinin küçük bir kısmı ileArnavutluk kıyılarını abluka ederek, diğer
ordulardan da destek alarak Çanakkale Boğazıve Anadolu kıyıları abluka altına almıştır.Harbiye Nâzırı Nazım Paşa, daha öneAhmet İzzet Paşa tarafından yapılansavunma planların aksine taarruzyanlısıydı. 22 Ekim 1912’de Bulgar veSırp Cephelerinden hücuma geçenOsmanlı ordusu bir hafta içinde tümcephelerde ağır bir bozguna uğradı. İşintrajik tarafı 24 Ekim’de hem BatıOrdusu’nun Kumanova’da, DoğuOrdusu’nun da Kırkkilise (Kırklareli)bölgesindeki yenilgilerini Sırp veBulgarların ilk anda algılayamamalarıydı!Osmanlı ordusu taktik ve stratejikgirişimler uygulayabilen, birlikleriarasında düzenli koordinasyonusağlayabilen düzenli bir silahlı güç olmavasfını tamamen kaybetmişti.[89] Doğuordusu 29 Ekim’deki Lüleburgaz-Pınarhisar Muharebeleri ile tutunmayaçalışsa da hezimetler devam etti. Bulgarordusu karşısında Çatalca hattına kadar
çekildi. Sırp ordularının saldırısıylaMakedonya’nın büyük bölümükaybedildi. Manastır, Üsküp, Selanik gibiadları Osmanlı Devleti ile anılan şehirlerbirer birer elimizden çıktı. Osmanlı BatıOrdusu ile Doğu Ordusu arasındakibağlantı koptu. Yunan Epir OrdusuYanya’yı kuşatmaya çalışırken, VeliahtKonstantin komutasındaki Yunan OrdusuSelanik’e ilerledi.Aslında bu muharebelerin çoğuna nederece çarpışma deneceği tartışılır. Çoğuyerde asker silah bırakmış, savaşalanından kaçmıştı. Şevket SüreyyaKırklareli kaybedildiğinde ‘Türkpiyadesinin kaçışı, Bulgar süvarisininilerleyişinden daha hızlıydı!’ diyeyazar.[90]
Babıâli BaskınıYönetimden memnun olmayan İttihat veTerakki erkânı Babıâli’ye baskın düzenleyerekhükümeti ele geçirmeyi plânlamıştır. İttihat veTerakki üyeleri günlerce süren hazırlığını gizlicetamamlamış ve kararlaştırılan gün ve saatte,ittihatçıların fedaîler grubuna mensup bazı gençsubaylarla, siviller, Babıâli civarında yerlerinialmışlardı.Bakanlar kurulu toplantı hâlinde iken İttihat veTerakki partisinin genel merkezinde[91]toplanan İttihâtçılar harekete geçmek için haberbeklemektedirler. Beklenen haberi Talat Bey’inemriyle Sapancalı Hakkı “Her şey hazır”diyerek vermiştir. Ortamın müsait olduğuhaberini alan Enver Bey bir ata binmiş ve YakupCemil başta olmak üzere İttihat ve Terakki’ninmensupları ile yola düşmüştür.Ellerinde bayraklar ile “Yaşasın Enver Bey,Yaşasın Millet” sloganları ile günümüzdeİstanbul Valiliği olarak kullanılan sadareteyürümüşlerdir. Burada tertibat alan Talat Bey,
Enver Bey’e rahat bir zemin hazırlamıştır. Dahaönceden İttihatçılar tarafından değiştirilen, sözdekoruma birliği, başındaki komutanla olayamüdahale eder gibi görünse de Enver Beyatından hızla merdivenlerden çıkmayabaşlarken, komutana talimat vererek bölüğüburadan uzaklaştırmıştır. Muhafız Bölüğü’nünkomutanı askerlerini alıp Babıâli’nin arkatarafındaki Nallı Mescit önünde silâh çattırarakhiçbir şeye müdahale ettirmeden bekletmiştir. Buboşluktan istifade eden Enver Bey ve İttihatçılarsadarette kendilerine silâh çeken Sadâret YaveriNafiz Bey’le, Harbiye Nezareti yaverlerindenKıbrıslı Tevfik Bey’i, Sadâret Dairesi kapısındaduran iki nöbetçi askeri ve isimleri bilinmeyenaltı kişiyi öldürmüşlerdir. Kendilerinden decemiyet murahhaslarından ve eskimülâzımlardan Mustafa Necip Beyöldürülmüştür.Babıâli Baskını’nın içinde olan Tahsin Uzer,olayların gidişatını şu cümlelerle anlatmaktadır:Yakınım bir zat bana: ‘Yarın Babıâlibasılacak.’ dedi... Sabah erkenden
Sirkeci’deki Ertuğrul Mağazası’nagittiğimde, Cemal Azmi’nin beniaradığını söylediler, kendisi öğle vaktimeseleyi bana izah etti. ErtuğrulMağazası hizmetkârlarından bir tabancaaldım... Toplantı, Kulüp’te başladı.Yürüyüşe geçildiği zaman, Enver atüstünde önde ve etrafında genç kurmaysubaylarla, Ömer Naci, Talat, KaraKemal, Mustafa Necip ve diğerleribulunduğu halde Duyun-ı Umumiyesokağından süratle Babıâli’ye iniyorlardı.Babıâli’ye vardığımız zaman nöbetçilersilah basına geldiler ve demir kapıyıkapamak istedirler. Halil Bey onlara birşeyler söyledi ve içeri atladı. Tam birdakika geçmişti ki, Babıâli SadâretSalonu’ndan silah sesleri gelmeye,camlar kırılmaya başladı... Cemal Azmitelefonları izole etmiş, Telefon MüdürüSadık Bey de telefon merkezini ele almış,hiç bir daire diğerini haberdar edemezhale gelmişti... Uşak Redif TaburuBabıâli’nin muhafazası ile görevli idi.
Tabur Komutanı Ahmed Bey daha evvelikna edilmiş olduğu cihetle mukabeleetmediler. Sadaret ve Harbiye YaverleriTevfik ve Nafiz Beyler; Enver, Halil,Mustafa Necip, Yakup Cemil ve HüsrevBeylerin üzerine evvela ateş açtılar. Herikisi de yaver odasında telef oldular.Mustafa Necip’te kapı önünde düştüöldü. O sırada Nazım Paşa, SadâretVükela odasından salona çıkacak ve bazışeyler söyleyecek oldu... Deli YakupCemil ateş etti. Nazım Paşa kafasındanvurularak oracıkta şehit düştü. Olaya çoküzülen Enver: ‘Bunu yapmayacaktınızcinayete lüzum yoktu’ deyince, YakupCemil esasen yere serilen Nazım Paşa’nınüstüne bir kaç el daha kurşun sıktı...Evet, Nazım Paşa şehit olmuştu. Bundaİttihat ve Terakki Genel Merkezi’nin veEnver Bey’in rızası ve katkısı yoktu. Buçok çirkin ve gaddarca işlenen bircinayetti. Muhalifleri Enver’i suçladı.Nitekim bunun acısını memleketçekti.[92]
Babıâli Baskını’nın önemli tanıklarından olanAli Fuad Türkgeldi anılarında Babıâli Baskını’nıanlatırken; bir gün Sultan Reşad’ın yanındaŞehzade Abdülmecid olduğu halde kendisiniçağırıp, Abdülmecid Efendi’ye hitaben,Çatalca’dan bir binbaşının yolladığı, ordunungaleyanda olduğuna dair telgrafı göstererek,sadrazama bilgi vermesini ve gerekli tedbirlerinalınmasını istediğini belirttikten sonra Babıâli’yegittiğini, toplantıda olan Sadrazam KâmilPaşa’ya geldiğinin haber verilmesi üzerine onbeş dakika sonra sadrazamın odasına geldiğinibelirtmektedir.[93] Türkgeldi:...Sadrazam gelerek makamına oturdu.Ben de pencerenin önünde bulunanyanındaki koltuğa oturdum... Kendisitelgrafı okurken (binbaşının yolladığıtelgraf) haricen bir gürültü işitildi. Başımıpencereye çevirince önlerinde irili ufaklıçocuklar olduğu halde sarıklı sarıksız birtakım adamların tekbir alarak Babıâli’yedoğru gelmekte olduklarını gördüm.Sadrazama ‘Bir miting mi var?
Ellerindeki bayraklarla birçok adamlarBabıâli’ye doğru geliyorlar’ dedim. ‘Yoköyle bir şey’ diyerek telgraf nameyiokumaya devam etti. Fakat gittikçegürültü artıyordu. Başımı çevirip debaktığımda ‘İçeriye girmek üzereparmaklıklara tırmanıyorlar efendim,parmaklıklardan aşıyorlar.’ deyince‘Haber verin de kapıları kapasınlar.’ dedi.Düşündüm ki, bunların erbabı kıyamolduklarına şüphe yok; iptida sadrazamınodasına da hücum edecekleri muhakkak;şu halde durmak nefsimce büyüktehlikeyi mucip. Hemen haber vermekbahanesi ile odadan çıktım, aradakiodada kapı ağaları ve hademelertoplanıp: ‘Bu başımıza gelenler nedir!?’diye ağlaşıyorlardı. Hariçteki büyüksofada da şangır şangır camlar kırılıyor,silahlar atılıyordu. Deniz tarafındaki elçiodasına gittim, orada Maliye NâzırıAbdurrahman Efendi ve Telgraf ve PostaNâzırı Mosoros Kikis Bey ile DoyçeBank direktörleri ve Almanya Sefareti
baştercümanı avans müzakeresi ilemeşgul oluyorlardı. Oraya girince birköşeye sığınarak netice-i hale intizareyledim. Sofadan daha şiddetli silahsesleri ve ‘Ay!’ diye birinin feryadıişitildi. Odacılar gelip Harbiye NâzırıNazım Paşa’yı vurduklarını haberverdiler. Gerçi Babıâli’de bulunan askeryetiştiyse de Nallı Mescit önünde silahçatarak hiçbir harekette bulunmadı... Birmüddet sonra Şeyhülislam Efendi ileReşid Bey de bizim bulunduğumuzodaya geldiler. Şeyhülislam’ın hal vetavrında bir eseri telaş görünmüyordu.Odacılar Talat ve Enver Beylerinsadrazamın yanına gelerek kendisineistifa teklif ettiklerini ve Enver Bey’inistifanameyi alıp saraya götürdüğünühaber verdiler. Ondan sonra hariçtekigürültü azaldı. Bir aralık Kâmil Paşa beninezdine çağırıp: ‘Enver ile Talat geldiler,istifa teklif ettiler. Yazdığım istifanamede;‘ciheti askeriyeden vuku bulan teklifüzerine’ diye yazmış olduğum halde
‘ahali’ tabirini de ilave ettirdiler veevvelce kendisine tevdi ettiğimtelgrafnameyi iade eyledi’ demiş veKâmil Paşa’nın istifa metnine yervermiştir. İstifa şu şekilde yazılmıştır:Huzur-ı Ali-i Hazret-i PadişahiAhali ve ciheti askeriyeden vuku bulanteklif üzerine huzur-ı şahanelerineistifaname-i acizanemin arzına mecburolduğum muhat-ı ilm-i ali buyruldukta olbaba ve katibe-i ahvalde emr-ü fermanhazret-i veliyülemr efendimizindir.10 Kanunusani 328, Sadrıazam Kâmil.[94]Türkgeldi, Enver ve Halil Hurşid Bey ilesaraya giderlerken Enver Bey’in: “Bizimmaksadımız Nazım Paşa’yı vurmak değildi; biryanlışlık neticesi olarak vuruldu”[95]şeklindeaçıklama yaptığını ifade etmiştir.Babıâli Baskını ile Sadrazam, Mahmud Şevket
Paşa olmuş ve iktidar tekrar İttihat veTerakki’nin eline geçmiştir. Yeni bir HalaskarZabitan Hareketi ile iktidardan düşmemek içinkanunun elvermediği tedbirlere başvurupsadrazamlıktan indirilen Kâmil Paşa,Şeyhülislam Cemaleddin Efendi, Maliye NâzırıTatar Abdurrahman Bey ve Dâhiliye NâzırıReşid Beyler memleket dışına çıkarılmışlardır.23 Ocak 1913 günü Sadrazam olan MahmudŞevket Paşa, bu dönemdeki nâzırlarınçoğunluğunun savaş taraftarı olduklarını, Enverve diğer genç subayların da aynı görüşüpaylaştıklarını, kendisinin ise askeri ve siyasivaziyetten dolayı harbe girme taraftarıolmadığını, bu yüzden harbe girilmesi halindeistifa edeceğini bildirince itidal fikrinin hâsılolduğunu belirtmektedir. [96]Hüseyin Cahit Yalçın, Babıâli Baskını’ndansöz ederken; “Doğal olmayan yollarladüşürülen İttihat ve Terakki, doğal olmayan biryolla, Babıâli Baskını ile yeniden işbaşına geçti.Gerçek bir yetkeleri yoktur aslında, korku verenbir örgüt olmaktan başka. Hükümette kalmak
için hep rejime sığmayan komplolar düzenlemiş,Mahmud Şevket Paşa olayından sonraİstanbul’da varlığı istenmeyenler hep birlikteSinop’a sürülmüşlerdir...”[97]ifadeleriylekanuni olmayan yolla iktidarı ele geçirencemiyeti ağır bir şekilde eleştirmektedir.
Selanik’in Düşme Tehlikesi ve Abdülhamid’inTavrıBalkan Harbi sırasındaki problemlerden biri deYunanlıların Selanik’e yaklaşması ve oradaAlâtini Köşkü’nde tutulan Sultan Abdülhamid’iesir almaları ihtimali idi. Selanik’in düşmeihtimali belirince, ilk olarak Gazi Ahmed MuhtarPaşa hükümeti zamanında Sultan Abdülhamid’inSelanik’ten getirilmesi gündeme gelmiş; fakatuygulamaya konamadan hükümet değişmişti.Yeni Sadrazam Kâmil Paşa önceden alınankararı uygulamaya koymuş ve sultan içinBeylerbeyi Sarayı’nda ikâmet etmesikararlaştırılmıştı. Damat Şerif ve Arif HikmetPaşaların, Almanya Sefareti maiyetinde bulunanLoreley Yatı ile Selanik’e gönderilmelerine vesultanın ikna edilip geri getirilmesine kararverilmişti.[98]Dönemin gazetecilerinde Süleyman Tevfikanılarında bu durumu şu cümlelerle ifadeetmiştir:Selanik sükût edince, orada, Alâtini
Köşkü’nde bulunan Abdülhamid’inmüttefiklerin ellerine geçmesi, bu yüzdende devlet için büyük sıkıntıların doğmasıihtimalini göz önüne alan hükümet ilepartiler onu İstanbul’a getirmeye kararverdiler. Fakat nasıl ve hangi yoldangetirilecekti? Selanik-Dedeağaçdemiryolu Bulgarların ellerindeolduğundan bu yoldan gitmeyidüşünmek bile uygun değildi.İtalyanlarda bulunan ‘On iki Ada’danbaşka bütün adalarımızı işgal edenYunanlıların, filoları ile Akdeniz’debulunduğu cihetle bahren de getirilmesiimkânı yoktu.O zaman hükümetin, daha doğrusuCemiyet’in hatırına Almanya sefaretinebaşvurmak geldi. Abdülhamid’in şahsidostu ve sevgilisi olan Kayser Wilhelm’inonu esirlik tehlikesine düşmektenkurtarmak isteyeceği şüphesizdi.Almanya sefarethanesine giden bir heyet,Abdülhamid’in İstanbul’a getirilmesi içinyardım istedi. Sefaret, telgrafla Berlin’den
sorup olur cevabını aldıktan sonraİstanbul sefareti maiyet vapuru olanLoreley Yatı’nın bu işe tahsis edildiğinibildirdi. Çünkü Alman sancağı altındabulunan bir geminin Yunan filosutarafından durdurularak aranmasınacesaret edilemeyeceği şüphesizdi.Abdülhamid’i getirmek üzere hükümetve Cemiyet tarafından memur edilen üçzat ile Almanya General Konsolosu,Loreley Yatı’yla Selanik’e gidipAbdülhamid’i aldılar ve İstanbul’agetirdiler. Yat; Beylerbeyi Sarayı’nınönünde durarak, evlatları ve ailesiyleberaber Abdülhamid oraya çıkarıldı.Artık eski padişah o sarayda oturacaktı.Loreley’in dönmesine kadar Cemiyetileri gelirleri büyük telaştaydılar. Çünküyatın, Yunan filosu tarafındançevrilmesinden ziyade Abdülhamid’i alıpAlmanya’ya götürmesindenkorkuyorlardı. Bu vakadan İstanbulhalkı, Abdülhamid gelip sarayda taht-ımuhafazaya alındıktan sonra haber
aldılar.[99]Fethi Okyar bu nakil sırasında sultanın önce;“Bana bir silah veriniz dövüşerek öleyim”dediğini, ardından; “Bulgarlar, Sırplar,Karadağlılar ve Yunanlılar beraber olabildiler,aralarındaki derin itilafları halledebildiler vemüştereken üzerimize saldırdılar demek... Rumyani Yunan Kilisesi ile Bulgar Kilisesi arasındakiitilaf baki kalsa idi, bu iki millet arasındakiuçurumu hiçbir şahıs ve tertip doldurtamazdı.Zaten elden gitmiş olan Girit için Yunan’ıötekilerin kucağına atmanın manası var mıydı?Sizler tecrübesiz ve genç idiniz. Fakat makamısadareti layık gördüğünüz Said ve KâmilPaşalar senelerdir takip edilen irade-i maslahatsiyasetinin zaruret olduğunu bilmiyorlar mıydı?Onların vebali sizinkilerden büyük... Bu kadargaflet bu kadar kısa zamana nasılsığdı?...”[100] sözleriyle şaşkınlığını dışavurduğunu belirtmiştir.Fethi Okyar, Babıâli’nin, Kiliseler Kanunu ileYunan Kilisesi ile Bulgar Eksarlığı’nın aynı dini
makama bağlılıklarına imkân veren yasayı kabulettiğini duyunca da Sultan Abdülhamid’in başınıiki eli arasına alıp; “Eyvah! Şimdi YunanlılarlaBulgarların el ele üzerimize çullanmalarınıbekleyin... Ben bu birleşmeye otuz sene bin birbahane ve sebep ile mani olmuştum” dediğiniaktarmaktadır.[101]İstanbul’a nakledildikten sonra BeylerbeyiSarayı’nda ikamet eden Sultan Abdülhamid’inKâmil Paşa Kabinesi’nde Hariciye Nâzırı olarakGabriyel Noradungiyan Efendi’nin görevaldığını öğrendiğinde de “Ya!... Bu harpzamanında onu mu Hariciye Nâzırı yapmışlar.Tevfik Paşa, Rıza Paşa gibi tecrübeli TürkVezirleri hatırlarına gelmedi mi?”[102] diyerektepki gösterdiğini bildirmektedir.
Yunanistan’ın Ege Adaları’ndan BazılarınıİşgaliOsmanlı donanmasını Balkan devletlerinindonanmaları ile kıyaslayınca harp öncesinde vesonrasında bırakın üstün olmayı, eşit biledeğildi.Yunan deniz gücü Osmanlı denizgücüne göre hem sayı hem de teknikdonanım bakımından oldukça ileridurumdaydı. Yunanlı zengin GeorgeAveroff’un katkılarıyla satın alınanAveroff Zırhlısı saatte 22 mil hız yapıpdakikada 2 mermi atabiliyordu. Diğergemileri ise bizim Mesudiye ve Asar-ıTevfik gemilerimizden daha iyidurumdaydılar. Yunanistan harp içindedonanmasını yenilemeyi sürdürdüğühalde Osmanlı Devleti İngiltere’ye peşinparasını vererek sipariş ettiği gemileridahi teslim alamamıştır. OsmanlıDevleti’nde zırhlı olarak tanımlanangemilerden sadece Barbaros ve TurgutReis gemileri zırhlı adını hak etmekteydi.
Mesudiye ve Asar-ı Tevfik gemilerisadece zırhlı kuşaklakorunuyorlardı.[103]Kara ordusu güçlü olmayıp denizdekiüstünlüğüne güvenen Yunanistan, EgeDenizi’nde Çanakkale Boğazı’nı tutmak ve buyolla Rumeli’deki savaşa yapılacak ikmaliengellemek üzere Boğazönü Adaları’nı işgaletme kararı almıştır.Bu arada Bulgarların Çatalca’ya gelipİstanbul’u tehdit etmeleri üzerine “1913 Şubatayında Osmanlı ordusunun Çatalca önündekiBulgar ordusunun gerilerine sarkmak içinyaptığı Şarköy çıkartması, deniz, kara ve azsayıda da olsa hava kuvvetlerinin bir aradakullanıldığı amfibik bir savaşın ilk örneğiydi.Ancak gerekli koordinasyon oluşturulamadığıiçin harekât başarısız olmuştu.” [104] Bununüzerine Batılı devletlerin de baskısı ileÇatalca’da Bulgaristan’la mütareke görüşmeleriyapılmıştır. Bu müzakereler sonunda Bulgaristanile Osmanlı Devleti arasında ateşkes
Search
Read the Text Version
- 1
- 2
- 3
- 4
- 5
- 6
- 7
- 8
- 9
- 10
- 11
- 12
- 13
- 14
- 15
- 16
- 17
- 18
- 19
- 20
- 21
- 22
- 23
- 24
- 25
- 26
- 27
- 28
- 29
- 30
- 31
- 32
- 33
- 34
- 35
- 36
- 37
- 38
- 39
- 40
- 41
- 42
- 43
- 44
- 45
- 46
- 47
- 48
- 49
- 50
- 51
- 52
- 53
- 54
- 55
- 56
- 57
- 58
- 59
- 60
- 61
- 62
- 63
- 64
- 65
- 66
- 67
- 68
- 69
- 70
- 71
- 72
- 73
- 74
- 75
- 76
- 77
- 78
- 79
- 80
- 81
- 82
- 83
- 84
- 85
- 86
- 87
- 88
- 89
- 90
- 91
- 92
- 93
- 94
- 95
- 96
- 97
- 98
- 99
- 100
- 101
- 102
- 103
- 104
- 105
- 106
- 107
- 108
- 109
- 110
- 111
- 112
- 113
- 114
- 115
- 116
- 117
- 118
- 119
- 120
- 121
- 122
- 123
- 124
- 125
- 126
- 127
- 128
- 129
- 130
- 131
- 132
- 133
- 134
- 135
- 136
- 137
- 138
- 139
- 140
- 141
- 142
- 143
- 144
- 145
- 146
- 147
- 148
- 149
- 150
- 151
- 152
- 153
- 154
- 155
- 156
- 157
- 158
- 159
- 160
- 161
- 162
- 163
- 164
- 165
- 166
- 167
- 168
- 169
- 170
- 171
- 172
- 173
- 174
- 175
- 176
- 177
- 178
- 179
- 180
- 181
- 182
- 183
- 184
- 185
- 186
- 187
- 188
- 189
- 190
- 191
- 192
- 193
- 194
- 195
- 196
- 197
- 198
- 199
- 200
- 201
- 202
- 203
- 204
- 205
- 206
- 207
- 208
- 209
- 210
- 211
- 212
- 213
- 214
- 215
- 216
- 217
- 218
- 219
- 220
- 221
- 222
- 223
- 224
- 225
- 226
- 227
- 228
- 229
- 230
- 231
- 232
- 233
- 234
- 235
- 236
- 237
- 238
- 239
- 240
- 241
- 242
- 243
- 244
- 245
- 246
- 247
- 248
- 249
- 250
- 251
- 252
- 253
- 254
- 255
- 256
- 257
- 258
- 259
- 260
- 261
- 262
- 263
- 264
- 265
- 266
- 267
- 268
- 269
- 270
- 271
- 272
- 273
- 274
- 275
- 276
- 277
- 278
- 279
- 280
- 281
- 282
- 283
- 284
- 285
- 286
- 287
- 288
- 289
- 290
- 291
- 292
- 293
- 294
- 295
- 296
- 297
- 298
- 299
- 300
- 301
- 302
- 303
- 304
- 305
- 306
- 307
- 308
- 309
- 310
- 311
- 312
- 313
- 314
- 315
- 316
- 317
- 318
- 319
- 320
- 321
- 322
- 323
- 324
- 325
- 326
- 327
- 328
- 329
- 330
- 331
- 332
- 333
- 334
- 335
- 336
- 337
- 338
- 339
- 340
- 341
- 342
- 343
- 344
- 345
- 346
- 347
- 348
- 349
- 350
- 351
- 352
- 353
- 354
- 355
- 356