Important Announcement
PubHTML5 Scheduled Server Maintenance on (GMT) Sunday, June 26th, 2:00 am - 8:00 am.
PubHTML5 site will be inoperative during the times indicated!

Home Explore Balkan Harbi Hatıraları-Ömer Seyfettin

Balkan Harbi Hatıraları-Ömer Seyfettin

Published by eminyukseloglukaihl, 2019-10-21 12:09:55

Description: Balkan Harbi Hatıraları-Ömer Seyfettin

Search

Read the Text Version

imzalanmıştır.Mütarekeyi kabul etmeyen Yunanistan, savaşadevam etmiştir. 24 Kasım 1912’den beri almayaçalıştığı Sakız Adası’nı 3 Aralık’ta ele geçirmiş,21 Kasım’dan beri kuşatma altında tuttuğuMidilli’yi de zapt etmiştir. Osmanlı Devleti’nebağlı özerk statüde bulunan Sisam Adası da 15Mart 1913’te Yunanistan tarafından işgaledilmiştir. Bu işgallerden sonra Ege Denizi’ndefiili olarak bir Yunan hâkimiyetinden söz edilirolmuştur.Donanma personeli eğitimsiz, gemileribakımsız ve tersaneleri teknik donanımdanyoksun Türk milleti, kısa sürede acı bir olayyaşamıştır. Tabir-i caizse bir taş atımımesafedeki, elini uzatsa değecekmişçesineyakınındaki adaları ilanihaye kaybetmiştir.

Londra AntlaşmasıBulgaristan ordusunun saldırısı ile özellikleİstanbul’a yakın yerlerde sıkışan OsmanlıDevleti, bir anlaşma zemini hazırlanıpgörüşmelerin yapılabilmesi için üçüncüülkelerden yardım talep etmiştir. Bu sıradaBalkan devletleri arasında menfaat çatışmasıyaşanınca 16 Nisan’da Bulgarlarla on günlük birateşkes imzaladıktan sonra, Londra’da barışgörüşmelerine yeniden başlanmasına kararverilmişti. 16 Nisan’da ateşkesinimzalanmasından sonra, Büyük DevletlerBalkanlılara yapmış oldukları gibi, Babıâli’dende murahhaslarını ve barış görüşmeleri için biryer seçmelerini isterler. Balkanlıların kendilerinebildirilmiş olan barış şartlarını ve savaşıdurdurmayı kabul etmiş olduklarını da eklerler.Babıâli de 3 Mayıs’ta görüşmenin kabulünübildirir ve toplantı yeri olarak Londra’yı seçer.Bu aşamada, Osmanlı Devleti bir an önceİstanbul ve Çatalca üzerindeki baskıdankurtulmak istemekte, Bulgarlar ise artık OsmanlıDevleti’nden ne koparabileceklerse koparmış

durumda olduklarından ve diğer yandanÇatalca’daki ordusunu oradan çekmeyi ve kendibağlaşıklarına yönelmeyi planladıklarından, heriki devlet de barışı çabuklaştırmak içinuğraşırken, Sırbistan ve Yunanistan da barışıgeciktirmek için uğraşmışlardır. Osmanlıhükümeti Ege Adalarının statüsü için uzun süredirendi ise de adalar konusunun BüyükDevletlere havale edilmesini ve Edirne’nin terkedilmesini kabul etmesinden sonra Londra’daki“Barış Konferansı”na devam edilebilmiştir. Bugörüşmelerin sonunda 30 Mayıs 1913 gecesiLondra Antlaşması imzalanmıştır.Farklı devletlerin ve Balkan milletleri ileOsmanlı’nın bir çıkış yolu olarak gördükleriLondra Antlaşması’nın hükümleri şunlardı:1- Osmanlı Devleti Avrupa kıtasındakitopraklarının, Ege Denizi’nde Enez’den,Karadeniz’de Midye’ye giden hattın batısındakalan topraklarını Balkanlı müttefiklerinebırakmayı kabul etmiştir.2- Osmanlı Devleti, Arnavutluk sınırınınçizilmesi ile Arnavutluk’a ait bütün işlerin

çözümünü altı büyük Avrupa devletinebırakmıştır.3- Osmanlı Devleti, Girit üzerindeki her türlühakkından, altı büyük devlet lehine vazgeçer.4- Osmanlı Devleti, Ege Adalarınınmukadderatını saptamayı büyük devletlerebırakır.5- Osmanlı Devleti ile Balkan devletlerisavaşın ortaya çıkardığı mali sorunların,temsilcilerinin katılacağı uluslar arası birkonferansta çözülmesini kabul eder.6- Savaş tutsakları, hakkı kaza [yargı hakkı],uyrukluk ve tecim [ticaret] işlerinin ayrıcaantlaşmalarla çözülmesini kabul eder.[105]

İktidar Değişikliği BeklentisiOsmanlı Devleti için karışık bir dönem olanBalkan Harplerinin olduğu yıllar cephedekisıkıntıların yanında siyasi alanda da sıkıntılargörülmüştür. Bunlardan en önemlisi gerekaskerin gerekse siyasetin farklı kanaatlerdeolması ve bunu da farklı şekilde hayatageçirmek istemeleridir. O dönemde iktidarayönelik bir ihtilal olacağı endişesi vardır:1913 yılı başlarında Edirne’yikurtarmak propagandasını yaparak zorlabaşa geçmiş olan İttihat ve Terakkihükümeti az sonra Yanya’nın, iki aygeçince Edirne’nin, üç ay geçince deİşkodra’nın düşman eline geçtiğinigörmüş ve yeniden binlerce subay veerin ölmesine, on binlercesinin tutsakolmasına ve sayısız silah ve savaşgerecinin elden çıkmasına yol açmaktanbaşka, yönetime gelişinden dört ay kadarsonra, yalnız Edirne’yi düşmanabırakmakla kalmayan bir de sınırı 4-5 ayönce akla bile gelmeyecek bir biçimde

güneye indirmiş olan bir antlaşmaimzalamıştı. Bu herkesçe görülen,anlaşılan ve söylenilen bir yön idi. Buyönüyle 30 Mayıs’tan sonra İttihat veTerakki’nin durumu daha da kötüleşmişve karanlıklaşmıştı. Her an hükümetüyeleriyle, İttihat ve Terakki üyelerindenbirkaçının öldürülebileceği, ayaklanmalarolabileceği, Babıâli baskınına benzerolaylar yaşanabileceği bir ortamhâkimdi.[106]Ancak beklenen olmamış herhangi bir darbegirişimi yaşanmamıştır. İttihat ve Terakki iktidarıII. Balkan Harbi’nde kısmen başarı sağlamıştır.

Yabancı Bir Askerin Gözünden YenilgininSebepleriAvusturya-Macaristan ordusunda ismiaçıklanmayan bir subayın gözünden,Osmanlı’nın yenilgi sebepleri hakkındakitespitleri ders çıkarılacak cinstendir. Bu tarzolaylara içeriden bakışın yanından farklıgözlerin bakışı, bize fotoğrafı her yöndengösterdiği için doğru tespitler içerebilir. İştegörmek istemediğimiz; ancak bir hakikat olanBalkan yenilgisinin yabancı bir askere göresebepleri:Balkanlarda ortaya çıkması melhûzolan vukuatı nazar-ı dikkate almasak biledört Balkan hükümetinin ittifakı Türkiyeiçin büyük bir tehlike teşkil ediyordu.Siyasal durumu biraz anlamayanlar böylebir ittifak yapılabileceğineinanmıyorlardı. Çünkü Bulgaristan ileSırbistan, Yunanistan ile Karadağ veSırbistan ile Yunanistan aralarındakirekabet ve münaferet[nefret] böylebirleşme teşebbüsünü akîm bırakır

sanıyorlardı. Türkiye bile kendiprojelerinde bu ittifakın ihtimalini nazar-ıitibara almamıştı. Bunu anlamak içinOsmanlıların Rumeli’de dağılmış olankuvvetlerinin sayısına bakmak kâfidir.Osmanlıların bütün beklediklerinerağmen aralarındaki eski ihtilaflarıunutarak Balkan hükümetlerinin ittifaketmeleri Osmanlı hükümetini, bütünRumeli hudutlarında bir anda,düşmanlarına karşı cephe almaya mecburetti.Türkiye, ordularının sayıca miktarı az;fakat harbe daha iyi hazırlanmış olan buküçük hükümetlerin mâdûnundaolduğunu anladı. 1909 teşkilatı Osmanlıordusunu, kâğıt üzerinde çok büyükgösteriyor, Abdülhamid zamanında bütünOsmanlı kuvvetleri 14 ordu müfettişliğinebölünmüştü. Bunlardan, seferberliğiniAnadolu’dan ikmal edecek olan birincive ikinci ordular Rumeli kıtasınakonulmuşlardı. Bulgar ordusuna karşıayrılmış olan birinci ordu, Edirne’den

İstanbul’a kadar kademe kademe ahz-ımevki etmişti.Bu ordu, birinci İstanbul, ikinciTekfurdağı[107], üçüncü Kırkkilise[108]dördüncü Edirne Kolordularını ihtivaediyordu. Teşkilatında 12 fırka nizamiye,11 fırka birinci sınıf redif, 6 fırka ikincisınıf redif ve süvari livası mevcut oluphepsi 220 bin tüfenk, 60 bin kılıç, 454top gösteriliyordu.Makedonya’ya serpilmiş olanMakedonya ordusu birinci ordudan dahakuvvetliydi. Çünkü bu ordu 4kolordudan başka üç müstakil fırkadanmürekkepti ki, ikinci sınıf redifler hesabadahil olmayarak 340 bin nefer, 500 topuhavi 32 fırkadan müteşekkildi. Savaşınuzadığı halde Anadolu’daki üçüncü vedördüncü ordulardan da imdat kuvvetlerialabilecekti. Ancak bu mükemmelteşkilat kâğıt üzerindeydi. Ciddi teşkilatyapılacağı yerde 1909 tensikâtı eskiteşkilatı büsbütün berbat etmiş veimparatorluğu müdafaasız bırakmıştı.

Tensikat hususiyle askerî olursa, eskiteşkilatı büsbütün istifadesiz bir halegetirmeksizin daima tedricî bir suretleyapılmak icap eder.Siyasal durum Türkiye’nin her dakikasavaşa hazır bulunmasını icapettirdiğinden bu teşkilat kendisi için gayetmühlikti. Türklerin yaptıkları bu teşkilat-ıaskeriye 1820 senesinde Sultan II.Mahmud tarafından yapılan Tanzimat-ıHayriye’nin aynı neticeyi verdi. SultanMahmud eski teşkilatı bütün bütünkaldırmak isteyerek tekmil yeniçerilerikesti. Bunun sonucu şimdiki tensikâtınsonucuna benzedi. O zaman Rusordularının Türkiye’yi istila ettiklerizaman Nizam-ı Cedid ordusunun ismi varcismi yoktu. Dibiç az bir kuvvetleEdirne’yi tehdit ve Türkiye’yi barışıistemeye mecbur etti.Müttefik Balkan devletleri savaşı ilanettikleri zaman Türkiye’nin ordusu yenitensik edilmişti. Bu tensikâta göreTürkiye, kâğıt üzerinde bir müsellâh

millet görünüyordu. Hakikatte ise buordu ciddi bir savaş yapmaya kadirdeğildi.1912’de, henüz üç senelik olanOsmanlı ordusu ancak iki büyükmanevra yapmıştı. Kumandanlarınınbirçoğu başında bulundukları kıtalarınsevk ve idaresini öğrenmek için müsaitbir zaman bulamamışlardı. Kadrolarbozulmuştu. Kıtaların çoğunu kuranihtiyatlar, ellerine verilen silahıkullanmayı bilmiyorlardı. Ordu,manevralarda, tatbikatta henüzbaşlangıçtaydı. Bu teşkilatın fena birhalde bulunmasından dolayı seferberlikve toplanma sırasında büyük güçlüklerkarşısında kalındı. Anadolu’da yolsuzlukyüzünden ordunun seferberliği gecikti veordu seferberliğini bitirmeden harbegirmeye mecbur kaldı.Gayrimüslimlerin orduya sokulmasıçok büyük bir yanlıştı. Bulgaristan,Müslüman tebaasını ordusuna sokmadığıhalde bunun tersine olarak Türkler

Hıristiyanları silah altına aldılar.Dindaşlarına karşı zorla harbe sürüklenenOsmanlı Bulgarları, Sırp ve Rumları,ordulara tehlikeli bir unsur teşkilediyorlardı.Müttefiklerin orduları, salîb namınahudutları geçtikleri zaman Osmanlılar,böyle kuvve-i maneviyesi kırık bir orduile savaş alanına girdiler. Daha ilkçarpışmalarda, Müslüman sınıfları arasınasokulan gayrimüslimlere itimadın nekadar büyük bir yanlışlık olduğuanlaşıldı. Ateş başlar başlamaz grup grupHıristiyan askerler, başlarındakiaskeri[109]atarak karşılarındakidüşmana iltihak ettiler.Harpten önce bile Osmanlı ordusuperişan olmuştu. Bir düziye sürüp gidenArnavutluk, Makedonya, Yemenisyanları, ordunun uzun müddetseferberlikte kalması, Osmanlı-İtalyanHarbi’nin ortaya çıkması veBalkanlar’daki gerginlik daha evvelceorduyu sarsmıştı.

İhtiyatlar, ne vakitten beri silahaltındatutuldukları halde en lazımlı bir zamanda,eylülün ilk günlerinde terhis olarakAnadolu’ya çevrildi. Ayın ortalarınadoğru da muvazzaf askerin bir kısmıbırakıldı. 23 Eylül’de, görülen lüzumüzerine, Sırp ve Bulgar hududundamanevra yapmak bahanesiyle silahaltınadavet olunan 10 redif fırkası çok yavaşbir tarzda toplandı.[110]Bu izahattan anlaşılıyor ki, o zaman Osmanlıordusu her şeyi eksik bir kuvvetten, tecrübesizkumandanlardan, elindeki silahı kullanmasınıdaha öğrenmemiş askerlerden, karmakarışık birteşkilat ile vücuda gelmiş kuru kalabalıktanibaretti. Bu durum Osmanlı’nın yenilgisinikaçınılmaz kılmıştır.

Yenilginin İşareti: Ordunun SiyasallaşmasıFethi Okyar, Meşrutiyet’in ilanı ile uzun süreaskerde kalmış, talim görmüş askerin terhisi,malzeme kıtlığı ve hazinenin boş olmasının kötüsonuçları olduğunu belirterek asıl felaketinordunun gırtlağına kadar politikaya gömülmesiolduğunu ifade ettikten sonra “Hatırladıkçaelem duymamak mümkün değildir. Savaş içindeöylesine olaylar cereyan etti ki tüyler ürpertir.Bazı zabitlerin kalpaklarındaki şekilİttihatçılığını, bazılarınki ise İtilafçılığınıbelirtiyordu. Kimler sokmuştu bu korkunçuçurumu ordunun içine... Kalbinde vatanmuhabbeti ihtiraslarının üzerine çıkabilmişhangi kişinin havsalası böylesine ihanetialabilirdi?”[111]sözleriyle ordu içindekiayrışmanın ne boyutta olduğunu ifade etmiştir.Ordunun siyasallaşması subaylar arasındakifikir ayrılığını körüklemiştir.Eski bir Harbiyeli olan, I. Dünya Savaşısırasında İngilizlerin eline esir düşüpsonraki yaşamını Arap bağımsızlığı

davasına adayan Cafer Al-Askerianılarında İttihatçı Türk subaylarınordunun yenilmesinden Nazım Paşa’yısorumlu tutabilmek için yerlerini terkettiklerini yazar.[112] Savaş sırasındaBatı Ordusu’nda görevli Teğmen Rahmi(Apak) ise bizzat şahit olduğu bir olaydaİttihatçı bir subayın, Hürriyet ve İtilafçıKara Sait Paşa’ya Beşinci KolorduMuharebe idare yerinde silah çektiğinianlatır.[113]O dönem kabineüyelerinden olan ŞeyhülislamCemaleddin Efendi anılarında“İmparatorluk kuvvetlerinin subaylarıçoğunlukla partizan siyasetle meşguloldukları için askerlik kurumunun özüolan hiyerarşi zedelenmiştir” diyeyazacaktır.[114]24 Ekim’deKumanova’da Sırplar karşısında dağılanVardar Ordusu’nun Komutanı Ferik ZekiPaşa yenilginin nedenini subaylarıngörevlerine karşı kayıtsız kalmalarına,askerlik dışındaki işlerle meşgul

olmalarına bağlar.[115]Şüphesizörnekleri çoğaltmak mümkündür. BalkanHarbi öncesi Osmanlı ordusu birçokyönden eksiktir, savaşa hazır değildir.İşin ilginç yanı Genelkurmayın ileri gelenüst düzey subaylarının bu acı gerçeğibilmeleridir.[116]

Yiyecek Bulamayan Osmanlı AskerleriBalkan Harbi’nde çoğu ihtiyaçları noksanolarak cepheye giden Osmanlı ordusunun entemel ihtiyacı olan yiyecekleri bile maalesefdevlet tarafından karşılanamamıştır. Bu durumaşahit olan bir gazeteci gördüklerini şu cümlelerleanlatmıştır:Diplomasiden umudun giderek azaldığıdönemde İstanbul basınının attığı savaşçığlıkları ve gösteriler, başlangıçtaiyimser bir beklentinin doğmasına yolaçsa da cepheden gelen ilk haberlerlehava değişmişti. Askeri hezimet o kadarsüratli gelişmişti ki, Avrupa’nın ilerigelen devletleri bile hiç bu kadar kısasürede Osmanlı ordusunun mağlubiyetinibeklemiyorlardı. Oysa savaşın hemenbaşlangıcında sonuç ne olursa olsunsınırların değişmeyeceğini açıklamışlardı.Osmanlı birliklerinin Sırplar, Bulgarlar,Yunanlılar karşısında düştükleri acizdurum yakından izleyen birçok gazetecive gözlemcinin hatıratında acı acı

belirtilir. Savaşı izleyen Fransız gazeteciStephane Lausanne ‘Abdullah Paşa’nınzabitleri mısır köklerini tırnaklarıylakazıyarak, biraz unla kaynatıpkumandanlarına veriyorlardı.’ diyeyazar. 175.000 kişilik bir kuvvetkumandanının yiyecek ekmeği yoktu...Bu bir hastalar yaralılar kafilesi değildi...Can çekişenler kortejinin arkasında,çamur deryası boyunca bağırsaklarınıtoprağa boşaltan iki büklüm gölgelerseçiliyordu.[117]Savaşın tanıklarından olan Fransız gazeteciStephane Lausanne gibi bu acı hadiselere şahitolanlardan biri de Ömer Seyfettin’di. O 5Kanunuevvel [18 Aralık 1912] tarihligünlüğünde bu durumu şu cümlelerleanlatmıştır:Bu sabah Leskovik’e doğru yola çıktık.Aydonan’da şiddeli muharebeleroluyormuş. Biz Leskovik’ten cephanealacağız. Yolda kaybolan hayvanımıaramak için geri kalmıştım. Bir çalılığın

içinde doktoru, eczacıyı, Birinci ve İkinciTaburlardan birkaç zabiti gördüm. Yerikazıyorlardı. Meğerse açlıktan bir neferölüyormuş. Ağzından köpükler akıyordu.Zavallı daha tamamıyla nefesi bitmeden,kazılan mezarının kazma sesleriniişitiyordu.Kısa sürede Osmanlı’nın zaferi ile biteceğisanılan savaş, maalesef yukarıdaki gözlemleridestekler mahiyette manzaralar arz etmektedir:Bulgarlar 12 Kasım’da Çatalca-Büyükçekmece hattına dayanmışlardır.17–19 Kasım 1912 tarihleri uçurumunkenarından dönüldüğü, Bulgarordusunun Çatalca önünde durdurulduğugünlerdir. Ancak tam bu sıralarda ortayaçıkan çok daha sinsi ve tehlikeli birdüşman milliyet tanımadan ortalığı kasıpkavurmaktadır, Kolera! Alman BerlinerTagesblatt Gazetesi İstanbul muhabiriFeldmann günümüz İstanbul’unun gözdesemtlerinden Yeşilköy’ü ‘tam bir dehşetmanzarası hâkimdi. Caddelerde yatan

yaralılar ve cesetler görülmüştü.Demiryoluyla, arabayla ya da yorgunargın çıplak ayakla gelen hastaların açıkalana yerleştirildikleri Yeşilköy, ‘Koleratarlası’ namıyla anılmaya başlamıştı’diye anlatıyor..[118]

Avrupalıların İkiyüzlülüğüBalkan Harbi bir kere daha göstermiştir ki,ülkelerin dostluğu yoktur, menfaatleri vardır.Osmanlı Devleti’ne savaşın çıkmayacağı vesavaş çıksa bile savaş öncesi haritalara bağlıkalınacağı açıklamasını yapan devletler, I.Balkan Harbi’nde öngörülerinin dışında birsonuç çıkınca, eski açıklamalarının zıttı biraçıklama yaparak yeni oluşan sınırlara saygılıolduklarını ifade etmişlerdir. Böylece, daha öncedeklare ettikleri fikirden vazgeçerek yeni şartlarıkabul ettiklerini açıklama yüzsüzlüğügöstermişlerdir:Balkan Harbi öncesinde Avrupadevletleri, Türkiye’nin Bulgar, Sırp,Yunan ve Karadağ’a galip geleceğinidüşünüyorlardı. Fransa Başbakanı MösyöBongars, Türkiye ve Balkan devletlerinegönderdiği bir uyarısında şunubelirtiyordu: ‘Taraflar arasında savaşmeydana gelirse; devletler galip tarafınmağlup taraftan hiçbir şey almasına izinvermeyecektir.’ Bu uyarıyı savaş

esnasında tarafları vazgeçirmek içingönderen Mösyö Bongars’a göre Balkandevletleri Türkiye’ye üstünlüksağlayamazlardı. Savaş başlayıp daTürkiye zayıf noktalarda tedbir almadığıiçin yenilgiye uğrayınca; Mösyö Bongarsdevletler adına göndermiş olduğu buresmi tebliği unuttuğu gibi, ayrıca savaşsonrası Türkiye’nin Avrupa’dakieyaletlerinin Sırp, Bulgar ve Yunanlararasında taksim edilmesine de destekverdi. İngiltere, Fransa ve Rusya baştaolmak üzere maksatları Arnavutluk’uMakedonya’ya katmak olan devletler;şayet Avusturya ve İtalya karşıçıkmasaydı Makedonya’nın güneyiniYunanistan’a ve kuzeyini de Sırbistan’avereceklerdi. Avusturya, Sırp Krallığı’nıngenişlemesine her zaman engel olmayaçalışmıştı. Zaten I. Dünya Savaşı’nın enönemli sebeplerinden biri de buydu.İtalya ise Arnavutluk’un Arnavutlardakalmasını kendi çıkarlarına uygunbuluyordu. Bundan dolayıdır ki, Balkan

Harbi’nin ardından bağımsızArnavutluk’un kurulmasına devletleronay verdiler. Ancak bu konu, Rusya ileAvusturya’yı savaşın eşiğine getirmişti.Ne var ki, yine de Arnavutlara haksızlıkyaptılar. Çünkü sayısı üç milyona ulaşanbu millet, Adriyatik Denizi sahilindenbaşlayarak, Karadağ’ın kuzeyi,Yunanistan’ın güneyi ve Makedonya’nındoğusunda yer alan bölgedeoturuyorlardı ve her ne kadar üçte ikisiMüslüman, üçte biri de Katolik veOrtodokslardan oluşsa da aynı dili(Arnavutça) konuşan tek bir millettiler.Osmanlı Devleti’nin Avrupa’dançıkarılmasına karar verilince;Arnavutların çoğunluk oluşturduklarıYanya, İşkodra, Kosova ve Manastıreyaletlerinin onlara verilmesi gerekirdi.Özellikle de Müslüman Türkler, OsmanlıDevleti Rumeli’den çıktıktan sonraBulgar, Yunan ve Sırp hakimiyetinegirmemek için bu bölgelerin Arnavutlaraverilmesini istiyorlardı. Balkan

Harbi’nden sonra Rusya’nın baskısı veFransa’nın da ona destek vermesiyleyapılan Londra Konferansı’nda ortayaçıkan sonuç, etnografya açısındanmilletler hukukuna uygun düşmemiştir.Avusturya ve İtalya’nın ısrarı ileArnavutlara verilen bölge sadece Yanyaile İşkodra olup diğer Arnavutbölgelerinin bir kısmı Karadağ’a, birkısmı da Yunanistan’a verildi. BağımsızArnavut ülkesine bırakılan Arnavutlarınsayısı bir milyon kadarken, aslındaKosova eyaleti başta olmak üzereYugoslavya’nın güneyinde tamamenArnavutlar ikamet etmekteydi. Bundandolayıdır ki, Yugoslavya Krallığı’nınArnavutluk sınırına yakın bölgelerindeyaşayan Arnavutların sayısıArnavutluk’ta yaşayanlardan fazladır vebu durum, devletlerin hata ettiğikonulardan biridir. Ancak bu karışıklığıngerçek sebebi; Rusya’nın Sırplarıkayırması idi ve bu durum da Balkanyarımadasında yeni savaşlara kapı

aralayacaktı.[119]Alıntıda anlatılan Batılı devletlerinikiyüzlülüğünün o dönemle sınırlı kalmadığıherkesin bildiği bir hakikat olarak ortadadır.

Balkan Harbi YenilgisiMüttefik Balkan devletlerinden, 8 Ekim 1912tarihinde ilk olarak Karadağ’ın OsmanlıDevleti’ne savaş ilanı ile Balkan Harbi patlakvermişti. Ardından da Sırbistan, Bulgaristan veYunanistan Osmanlı Devleti’ne savaş ilanetmiştir. Osmanlı Devleti hazırlıksız yakalandığıI. Balkan Harbi’nde hiç bir varlık gösterememişve bütün cephelerde yenilmiştir. Ordununhazırlıksız olması, cepheler arasındaki kopukluk,istihbarat zafiyeti ve liyakate göre idarecilerinseçilmemesi ve ordu içindeki siyasi çekişme(ittihatçı-itilafçı), yenilginin başlıca nedenleriarasında sayılabilir.Osmanlı Devleti’nin zor durumda kalmasındanfaydalanan Arnavutlar da Balkanlar’dabağımsızlığını son kazanan millet olarakbağımsızlıklarını ilan etmiştir. BulgarlarınÇatalca’ya kadar ilerlemesi üzerine OsmanlıDevleti ateşkes istemek zorunda kalmıştır. Buateşkes sonunda imzalanan antlaşma ile OsmanlıDevleti zaten varlık gösteremediği yerlerdenresmen çekilmiş oldu.

Yenilginin Sebepleri kısaca şu başlıklar altındatoplayabiliriz:1. Trablusgarp Savaşı sebebiyle bölgeye askerve cephane yığılamaması.2. Trablusgarp Savaşı nedeniyle hazineninyetersiz kalması. (Bu durum, özellikle erzak vecephane yokluğu şeklinde dikkat çekmiştir.)3. Savaşın geniş coğrafyada farklı devletler ileolması.4. Askerlerin eğitim ve öğretim eksikliği.5. 1324 doğumlu eğitimli askerlerin terhisi.(Savaş görmüş eğitimli askerlerin terhisedilmesi.)6. Osmanlı subayları arasındaki fikir ayrılıkları.7. Osmanlı ordusunun teknik yetersizliği.8. Seferberlik için alınan kararlarınuygulanamaması.9. Orduda sevk ve idare eksikliği.

10. Ulaşım problemleri.11. Değişik savaş planlarının uygulanması.12. Hava muhalefeti.13. Kıtalar arasında koordinasyon vehaberleşmenin olmaması.14. Orduya yeterli sağlık hizmetininverilmemesi. (Kolera salgınının önlenememesi.)15. Askerin yorgun ve moralsiz olması.

I. Balkan Harbi’nin Sonuçları“Balkan Devletleri bizi tam bir anarşi içindeyakaladılar.” diyen Osmanlı Mebusan MeclisiReisi Halil Menteşe, harp içinde milli birliğiyıkılan memleketlerin maruz kalabileceği enkorkunç örneklerden birini verdiğimizi, Avrupatopraklarımızın büyük çoğunluğunu veadalarımızın bir kaçı istisna hepsinikaybettiğimizi hatıralarında yazmıştır. Aynıhatıralarda, Bulgar Başbakanı Gesoff’unkitabında, Balkan İttifakı’nın Rus çarının desteğive İngiltere ve Fransa’nın onay ve teşviki ilealeyhimizde nasıl geliştiğini belirttiğini ifadeetmiştir.[120] Başlangıçta büyük devletlerinihtimal dahi vermediği Balkan devletleriningalibiyetleri neticesinde ilerleyen Bulgarordusunun, İstanbul’u ele geçirip Ayasofya’daayin yapacağı hatta bu amaçla çevre ülkeleredavetiye bile yollandığı haberleri İstanbul’agelmiş, böyle bir durumda, Ayasofya’nınönceden yerleştirilmiş bombalarla ayindüzenlenirken havaya uçurulması yönündedüşünceler dahi konuşulmaya başlanmıştır.[121]

Bütün yaşananlardan sonra kaybeden yineOsmanlı olmuştur.[122]Osmanlı Devleti için yıkım olan I. BalkanHarbi’nin sonuçlarını aşağıdaki şekilde kısacamaddeleyebiliriz:1- Rumeli topraklarındaki Osmanlı hâkimiyetisona ermiştir.2- Balkanlar’daki son azınlık olan MüslümanArnavutlar da savaş sırasındaki kargaşadanfaydalanarak Osmanlı Devleti’nden ayrılmış vebağımsızlığını ilan etmiştir.3- Fatih devrinden beri devam eden EgeDenizi’ndeki Türk hakimiyeti sona ermiştir.4- Bulgaristan, Balkan devletleri arasındasivrilmiş ve sınırlarını Ege Denizi’nedayandırmıştır.5- Osmanlı Devleti’nin, Balkan devletlerindensadece Bulgaristan ile kara sınırı kalmıştır.6- Osmanlı Devleti’nin en önemlimerkezlerinden olan Edirne kaybedilmiştir.

7- Midye-Enez hattının batısında yüz binlerceTürk kaldığı için Balkan Türkleri sorunudoğmuştur.8- Osmanlı’dan alınan toprakların paylaşımısırasında Balkan devletleri arasında meydanagelen anlaşmazlık II. Balkan Harbi’ne nedenolmuştur.9- Ordunun siyasete karışmasının sakıncalarıaçıkça görülmüştür.10- Balkan Harpleri sırasındaki İttihat veTerakki Babıâli Baskını ile yönetimi elegeçirmiştir.

Balkan Harbi Sonrası Anadolu’ya GöçlerBalkanlar’ın çeşitli bölgelerinde, gerekHıristiyanlarla yan yana yaşayan gerekseonlardan ayrı olarak yerleşim yerleri kuranTürkler, oraya yaptıkları göçten yaklaşık beş asırsonra vahim neticeler doğuran 93 Harbi[123] veBalkan Harpleri sırasında ve sonrasındaAnadolu’ya doğru önü alınamaz bir göçebaşlamışlardır. Artık Balkanlar’da cinayetlersilsilesi ve cinnet baş göstermiş,[124] Sırp’ı,Ulah’ı, Pomak’ı, Arap’ı, Makedon’u,Arnavut’u... velhasıl Osmanlı İmparatorluğuiçinde ne kadar gayr-i Türk unsur varsa hepsi,Türk’ü imha etmek içinayaklandırılmışlardır.[125]Göç olgusu Osmanlı İmparatorluğu’nun sonyıllarındaki savaşlardan sonra ciddi bir problemolarak varlığını hissettirmiştir. Balkanlar’ayerleşme yavaş gerçekleştiği gibi, Balkanlar’ıniskân edilmesi de yavaş ve düzenli bir yerleşmebiçimini beraberinde getirmekteydi. Ancak geriçekilme sürecinde durum oldukça farklı idi. 93

Harbi’nden ve Balkan Harplerinden sonrakitleler halinde gerçekleşen göç hareketi pek çoksıkıntıyı beraberinde getirmiştir.Bu savaştan sonra, kendilerini Osmanlı’nın birparçası olarak gören Türkler ve Müslümanlariçin yol görünmüştür:I. Balkan Harbi’yle birlikte OsmanlıDevleti’nin kaybettiği topraklardakiMüslüman ahali, Bulgar, Yunan, Sırp veKaradağlıların zulmüne maruzkaldıklarından, daha güvenli bir hayatyaşamak için önce Edirne’ye, sonraİstanbul’a ve oradan da Anadoluşehirlerine göç etmek ve göç sırasındamuhacirler gerek açlık, gerekse hastalıklamücadele etmek zorunda kalmıştır.İstanbul’da ve Anadolu’da sayıları yüzbinleri bulan muhacirler, yeni sorunlarlada karşılaşmışlardır. Bu sorunlar dahaçok yerleşim, hastalık, yerli halk ileuyum ve eğitim gibi daha hayati, lüzumluve öncelikli konularda olmuştur. Busorunlar karşısında devlet ve devrin sivil

toplum kuruluşları- özellikle Hilal-iAhmer Cemiyeti- ilgisiz kalmamıştır.Yeni yerlere gelen muhacirlerin,sorunları ile birlikte, İstanbul veAnadolu’daki şehirlerin yaşamınaalışmaları elbette uzun bir zaman almıştır.Bu durum, hem yerli halkın hem demuhacirlerin yeni sorunlarla karşılaşmave bunlara uyum sağlama gibi yeni birsosyal olguyu da beraberinde getirmiştir.Gelen muhacirlerin şehir, kaza, kasaba veköylerdeki nüfus oranını değiştirdiği,toplum içinde yeni problemlerinyaşanmasına neden olduğuanlaşılmaktadır. Yeni sorunlarla birliktehem devlet hem de toplum yeni çözümyolları da bularak muhacirlerle birlikteyaşama tecrübesi kazanmıştır.Osmanlı Devleti, bir yandan BalkanHarbi’ndeki yaralıların ve hastalarınbakımı ve salgın hastalıklarla mücadeleederken, diğer yandan savaş sırasındagöç eden muhacirler için aşhâneleraçarak yoksul insanları doyurmuştur.

Savaş nedeniyle göç edenlerin hemsağlık hem de iskân sorunlarınıüstlenmiştir.Rumeli toprakları çok kısa sürededüşman eline geçince, oralardakiMüslümanlar Bulgar, Yunan ve Sırplartarafından kılıçtan geçirilmiştir. Olukoluk Müslüman kanı akıtılmıştır. Onbinlerce muhacir kafileleri SirkeciGarı’ndan itibaren şehri tamamendoldurmuştur. Göçmenler öküzlerinçektiği kağnı arabalarıyla İstanbul’a akınetmişlerdir. Onların içinde, düşmanelinde kalmasın diye, ölülerini bilegetirenler olmuştur. Osmanlı Devleti’ninkendisi güç durumda olması rağmen buinsanlara kucak açmıştır. Balkan insanlarıiçin göç, tarihsel geçerliliğinikaybetmeyecek bir acı bir tecrübe olarakkalmıştır.Osmanlı Devleti’nin son zamanlarındameydana gelen bu göç hareketi vemeydana getirdiği toplumsal sorunlarilerde kurulacak Türkiye Cumhuriyeti

Devleti’nin de önemli meselelerinden birihaline gelecektir. Ayrıca Balkan HarbiMuhacirlerinin sorunları ve bu sorunlarakarşı devletin bulduğu çözüm yolları,ilerde meydana gelecek göçlerinanlaşılması ve çözülmesinde önemli fikirve ipuçları verecektir.[126]Askerimizin geri çekilişi ve mültecilerin dramıiçler acısı bir haldedir:Sırpların Makedonya üzerindekiKumanova Muharebesi’ni kazanıp hızlıilerleyişleri, Bulgarların İstanbul’a 35 km.kadar yaklaşabilmeleri, Edirne’yiçepeçevre sarmaları, şimdikiYunanistan’ın Epir bölgesinin önemlikenti Yanya’da ve şimdiki KuzeyArnavutluk’ta, İşkodra’da toparlanmayaçalışan bozgundan geriye kalabilen Türkaskerleri... Savaşın ilk günlerindenitibaren İstanbul’un yolunu tutan binlercemülteci... İntikam hisleriyle dolu Bulgar,Sırp ve Yunan askerlerinin sivilMüslümanlara yaptıkları mezalim...

Silahını bırakıp kaçan, komutanlarınıdinlemeyen ya da koleranın pençesindekıvranan binlerce asker... Balkan Harpleridenince hemen başlangıçta akla gelengörüntüler... Tarihini hepkahramanlıklarla, zaferlerle anlatmayaalışkın bizler için gerçekten pek yeniliryutulur sahneler değildi yaşananlar.Görünen o ki Osmanlı Devleti’ninAvrupa’daki toprakları çok kısa bir süreiçerisinde elden çıkmıştı.[127]

Göçmenlerin İskânıOsmanlı İmparatorluğu’nun gelen göçmenleriniskânı konusunda dikkat ettiği hususlardan birisiya da belki de en önemlisi, mevcut yerleşikdüzendeki ya da hareket alanı içerisinde seyyarolarak yaşamını sürdüren halkın yerleşimine vegeçim kaynaklarına engel olmayacak biçimdeyerleştirilmeleriydi.Osmanlı Devleti Balkanlar’da yaşayanvatandaşlarının Anadolu’ya akın akıngelmesinden sonra bunları planlı bir iskâna tabitutmaya çalışmıştır. Ancak bunda pek başarılıolamamıştır.Balkan Harbi, Osmanlı Devleti içinyenilgiyle bitmiş, Avrupa’dakitopraklarının çok büyük bir kısmınıkaybetmiştir. Kaybettiği topraklarlabirlikte, ordunun geri çekilişiyleBalkanlar’da yaşayan Müslüman-Türkhalk kendilerine yapılan saldırılar vevahşetler nedeniyle, canlarını kurtarmakpahasına Osmanlı Devleti’nin küçülentopraklarına sığınmışlardır. Böylece

göçler, Osmanlı yaşamının her yönünüetkilemiştir. Öncelikle, göç Osmanlınüfusunun toplamını artırmıştır.Toplumun bu dönüşümü derin siyasi vekültürel yansımalara neden olmuştur.Göçmenlerin bazıları geldikleribölgelerde yönetici sınıflara mensupolduklarından yalnızca geldikleribölgenin yüksek kültürünü, bilgibirikimini ve seçkinliğini değil, aynızamanda toprak ve küçük girişimlereyönelik yatırıma dönüşen hatırı sayılır birsermaye de getirmişlerdi. Ayrıca Ruslaraveya Balkanlar’da kurulmuş olan yenidevletlerdeki milletlere karşı,düşürüldükleri durumdan kaynaklanankızgınlık ve başlarına gelen felaketinnedenlerine dair kendilerine göre birbakış açısı da vardı. Bu etkenlerin herbiri, Osmanlı Devleti’ne kalantopraklardaki ideolojik ve politikgelişmelerde payı oldu.(...) 1912-1913Balkan Harpleri esnasındaki göç, dahaönceki göçleri fazlasıyla geçti. Göçmen

nüfusun yerleştirilmesi meselesi OsmanlıDevleti’ni büyük güçlüklerle vesorumluluklarla karşı karşıya bırakmıştır.Hastalıklar nedeniyle oldukça fazlaoranda can kaybına uğranmasına, kötübeslenme ve yeni mekânlara alışmazorluklarına rağmen, yerli halkın barınmave beslenme konusundaki yardımlarısayesinde, yerleşim ile ilgili süreçoldukça sorunsuz yaşanmıştır.Geleneklerimizden kaynaklananyardımseverlik duygularıyla,göçmenlerin yerleşmelerine büyük katkısağlanmıştır.(...)1913 Türk-Bulgar Mübadelesi, İstanbulAntlaşması’na bağlı olarak bir sözleşmeile belirlenmesine rağmen, aslındanüfusun karşılıklı olarak yer değiştirmesidaha önceden gerçekleşmiş, bu durumimzalanan ek protokolle resmi halegetirilmiştir. Çünkü Balkan Harplerisırasında Bulgarların ilerlemesikarşısında, kapsamlı operasyonlarınolduğu bölgelerdeki Müslümanlar,

önceden güvenli olan bölgelerekaçmışlardır. Aynı zamanda II. BalkanHarbi sırasında Bulgar azınlığı da karşıtopraklara kaçtığından, mübadeleimzalandığında hedeflenen sonuca büyükoranda zaten ulaşılmıştı. Dolayısıylamübadele sınırlı bir bölgede uygulanmışve isteğe bağlı olarak uygulanmıştır.Balkanlar’da yüzyıllarca yaşayan Türkve Müslüman topluluklar, BalkanHarpleri ve sonrasında Türkiye’ye göçetmek zorunda kalmışlardır. Gerçekleşenbu göçler Türkiye’de, Balkan asıllıönemli miktarda nüfusoluşturmuştur.[128]Göç hareketlerinin yapıldığı bu dönemdeOsmanlı İmparatorluğu gerek siyasal, gerekse deekonomik ve sosyal açılardan çok büyüksıkıntılar içerisinde bulunmakta idi.Devletin ekonomik durumu oldukça bozuktu.Ancak tüm olumsuz koşullara rağmen Osmanlıİmparatorluğu göçmenler konusunda keseninağzını açmış ve onların rahat iskân edilmeleri ve

daha az problem yaşamaları konusuna özelönem vermeye başlamıştı.Son olarak on dokuzuncu yüzyılın üçüncüçeyreği içerisinde ve Balkan Harplerisonrasında, kesin olmamakla beraber yaklaşık2.5 milyondan fazla göçmenin muhtelifbölgelerden yola çıkarak Osmanlıİmparatorluğu’nun elde kalan topraklarınasığındığını söyleyebiliriz.

Batı Trakya Geçici HükümetiGarbî Trakya Hükümet-i Müstakilesi / BatıTrakya Bağımsız Hükümeti olarak anılan devlet,Edirne’yi Batı Trakya’yı Osmanlı Devleti’nebağlamak için 31 Ağustos 1913 tarihinde BatıTrakya’da kurulmuştur. Başkenti Gümülcine,resmi dili ise Osmanlıcadır. Cumhuri idareyibenimsediğini açıklayan devletinCumhurbaşkanı Hoca Salih Efendi,Genelkurmay Başkanı ise Süleyman Askeri’dir.Bu devlet 25 Ekim 1913 tarihinde yıkılmıştır.Balkan Harpleri sonrasında Batı Trakya’daTürkler ve Pomaklar başta olmak üzereçoğunluğu Müslüman olan halk tarafındanOsmanlı’nın örtülü desteği ile kurulmuş birdevlettir.Geçici Hükümet bölgede teşkilatını kurmuş ve30.000 kişilik bir de savunma gücüoluşturmuştur. Bağımsızlığını ilan eden yeniyönetim, ilk olarak ülkenin sınırlarını belirlemiş,bağımsız devletin sembolü olan ay yıldızlı, yeşil,beyaz bayrağını resmi binalara çekip devletolmanın gerekleri olan diğer işleri de

halletmiştir. Ayrıca Osmanlı Devleti’nin tümkanunları aynen kabul edilmiş muhtemel davalariçin adliye teşkilatı dahi kurulmuştur. Selanikdoğumlu bir Yahudi olan Emanuel Karasutarafından resmi bir haber ajansı kurulmuş;Fransızca ve Türkçe olarak Müstakil-Indépendant adında bir gazete çıkarılmıştır.Osmanlı Devleti gerek iç siyasi yapısı gerekseAvrupalı devletlerin baskısı ile bu devletle ileilgilenememiş, onlar üzerinde baskı kurarak veBatı Trakya’yı boşalttırmıştır. Osmanlı hükümeti,bu sırada imzalanan İstanbul Antlaşmasıyla BatıTrakya’yı Bulgaristan’a bırakmıştır. OsmanlıDevleti, ayrıca Atina Antlaşması ile BatıTrakya’da yaşayan Müslüman Türk azınlıklarınhaklarını antlaşma ile koruyacağını düşünerekburadaki haklarından da vazgeçmiş bir kısımtopraklarını Yunanistan’a bırakmıştır.8.578 km² alana sahip olan devletin sınırlarıdoğuda Meriç, batıda Makedonya, KuzeydeBulgaristan-Rodopların karlık dağları vegüneyde Ege Denizi; Ortaköy Köprüsü-Kırcaali–Eğridere-Paşmaklı, Eşekkulağı Geçidi-Makas-

Mesta-Karasu ve İskeçe üzerinden Akdeniz’e,Enez’den Gümülcine-İskeçe-Dedeağaç-Karağaç-Fere’ye- Koşukavak- Mestanlı ile çevrilidir.

II. Balkan HarbiBüyük devletlerin, Balkanlar’daki Türkhâkimiyetine son vermeye yönelik çabaları, I.Balkan Harbi sonunda büyük orandagerçekleşmiştir. Fakat bu devletler, Osmanlı’danalınan toprakların paylaşımı konusundaanlaşmazlık yaşamıştır.Bir başka anlaşmazlık konusu daBulgaristan’ın, Makedonya’nın büyük birbölümünü kontrol etmesi ve Batı Trakya’yı dasınırlarına katarak Ege Denizi’ne kadarulaşmasıydı. Çünkü bu durum BüyükBulgaristan’ın kurulması anlamına geliyordu.Çıkan tablo Osmanlı Devleti kadar Sırbistan veYunanistan’ı da rahatsız etmiştir.Sırbistan, Osmanlı Devleti’nden kopanArnavutluk’u kendi nüfuzuna alarak Adriyatik’eaçılmanın hesaplarını yapıyordu. AncakAvusturya ile İtalya aralarında anlaşarakSırbistan’ın hesaplarını bozdular veArnavutluk’u kendi himayelerine aldılar.Yunanistan ve Sırbistan’ın Bulgaristan’a karşı

ittifak kurması üzerine, Bulgarlar önceSırbistan’a ardından da Yunanistan’a saldırıncaHaziran 1913’te II. Balkan Harbi başlamıştır. Busavaş Balkan devletleri arasında giderekyayılmış, Karadağ ve Romanya da Bulgaristan’akarşı savaşa girişmiştir. Osmanlı Devleti deBalkan devletleri arasındaki bu anlaşmazlıktanfaydalanarak Bulgaristan’a savaş ilan etmiş veEdirne’yi kurtardıktan sonra Meriç’e kadarilerlemiştir. Savaş ortamında daha ileri sınırlaragidilebileceği halde Batılı devletlerinmüdahalesinden çekinen Osmanlı, Meriç’inilerisine gitmemiştir.Beş devletle birden savaşmak zorunda kalanBulgaristan, bütün cephelerde yenilerekantlaşma istemek zorunda kalmış ve diğerBalkan devletleri arasında yapılan görüşmelersonucunda Bükreş Antlaşması imzalanmıştır.

II. Balkan Harbi’ni Sona ErdirenAntlaşmalarBulgaristan’ın büyük bir hızla başlattığı II.Balkan Harbi kendileri için tam bir hezimet ilesona ermiştir. Yunan, Sırp ve Romen ordularıkarşısında tutunamayan Bulgaristan, aynızamanda I. Balkan Harbi sonunda OsmanlıDevleti’nden aldığı toprakları da kaybetmiştir.Ancak savaşın herkese kaybettirdiğini bilentaraflar bir, anlaşma zemini bulunca, barışantlaşmaları imzalamayı da kendilerine çıkar yololarak görmüşlerdir. Bu anlayışla çeşitlianlayışlar imzalanmıştır.

Bükreş AntlaşmasıBalkan devletleri arasındaki savaşı sonaerdiren antlaşma 10 Ağustos 1913’te Bükreş’teimzalanmıştır. Bükreş Antlaşması sonucundaBalkanlar’daki yeni sınırlar şu şekildedüzenlenmiştir:Bulgaristan; Silistre dâhil olmak üzere GüneyDobruca’yı Romanya’ya vermiş,Makedonya’dan küçük denilebilecek bir bölgeyikendine almıştır.Yunanistan; Kavala’yı alarak Dedeağaçbölgesinden Ege Denizi’ne kadar uzanmıştır.Güney Makedonya’nın büyük kısmı ile BatıTrakya’nın bir kısmını da sınırlarına dâhiletmiştir.Sırbistan; Manastır, İştib, Üsküp ve Priştine’yihâkimiyeti altına almıştır.Karadağ; Plevne ve Cakova’yı almıştır.Kendi aralarında savaşı bitiren Balkandevletleri ile Osmanlı Devleti arasında daantlaşmalar imzalanmıştır. Ancak Osmanlı

Devleti söz konusu devletlerin tamamı ile tek birantlaşma imzalamamış, ayrı ayrı antlaşmalaryapma yoluna gitmiştir.Bunlardan ilki Bulgaristan ile yapılan 29 Eylül1913 tarihli İstanbul Antlaşması’dır. Buantlaşmayı, Yunanistan ve Sırbistan ile yapılanantlaşmalar takip etmiştir. Osmanlı Devleti ileYunanistan arasında ise 14 Kasım 1913’te AtinaAntlaşması imzalanmıştır. Atina Antlaşması ileGirit kesin olarak Yunan egemenliğinedevredilirken, Ege Adaları sorununa çözümolarak, daha önce Londra Antlaşması’nda kabuledilen büyük devletlerin karar alması fikri teyitedilmiştir. Sırbistan ile ise 13 Mart 1914’teİstanbul’da barış antlaşması imzalanmıştır.Ancak iki devlet arasında herhangi bir sınırkalmamıştır. Osmanlı Devleti, Karadağ ile hiçbirnihaî barış antlaşması imzalamamıştır.[129]


Like this book? You can publish your book online for free in a few minutes!
Create your own flipbook