-İsmi neymiş? Öğrenebildiniz mi bari?-Gelen onun katına çıkıp odasının kapısının önünden bir geçiyor şöyle. Kapıda ismiyazıyor.\"Mavi Eker, Çelebi Holding Eğitim Vakfı Sorumlusu\"-Abi o otursun, hiçbir şey yapmasın. Ben alır elinden yaparım. Benim maaşı daversinler ona. Ayağına paspas olurum. Ezsin geçsin üzerimden valla.Çınar dişlerini biraz daha sıkmaya devam ederse ağzının içine dökülecekti. Maviningelmeyeceğini düşünmüştü. Borayı kırmamak için gösteriş amaçlı bir oda hazırlatmıştı.Nasılsa gelmeyecek. Çınarda arayıp abisine söylemeyecekti.İşler umduğu gibi olmadı. Asansörün tuşlarından yirmi dokuza bastı. Kata gelipindiğinde asansörün içinden çıkan kasırga çoktan katı yerle bir etmişti. Patronlarınıngeldiğini gören herkes; tüm kat, konuşmayı ve ellerindeki işleri bırakıp ayağa kalktı.Mavinin odasına rüzgâr gibi gitti. Kapıyı çalmadan içeri girdi. Mavi ellerini çenesininaltına koymuş camdan dışarıyı seyrediyordu. Çınarın geldiğini gördüğünde ise kalbiağzına geldi. Kapıdan tarafa çevirdi yönünü sakin görünmeye çalışarak. Çınar odadakiakasya kokusuyla ciğerlerini kör etti. Kalbini emanet edip gittiği kadınını görmeyeli tamiki hafta olmuştu ve tam bu duruma alışmışken hemen bir kat altında nefes alıyorolacaktı. Yeşil gözlerini gördüğünde beraber kaldıkları son gecenin her karesi gözününönünden geçti. Zayıflık göstermeyecekti.Mavi masasından kalktı ve masasının ön tarafına geldi. Masanın kenarına yaslandı.-Şirketinizde kapı çalınmıyor demek ki. Öğrendiğim iyi oldu.-Çalınıyor. Öğrendiğin her neyse düzeltiyim.-Sağ ol, düzeltme ve öğretme. Senin öğretilerini en son dinlediğimde pişmanolmuştum.Çınar kapıyı kapatmadığını fark etti. Hızla kapıyı çarptı ve mavinin camdan oluşanofisinin aralık perdelerini kapının yanında ki tuşla kapattı.-Sen ne yapmaya çalışıyorsun Mavi?-Çalışmaya geldim. Abim emretti.-Bu şekilde çalışamazsın. Bu kılığın ne senin?-Burası bir kurum. Ben bu kurumda bir bölümden sorumlu kişiyim. Kılığımın buna
uygun olduğunu düşünüyorum. Sana fikrini sormuyorum.O sırada odaya plazada olan başka bir şirketin Ceosu girdi. Çınarın yakınarkadaşlarından birisiydi ve Çınarın çalışanı onun çalışanı sayılırdı. O yüzden çokbahsedilen şu kızı görmeye gelmişti. Çınar onu görünce tek kelime etmesine izinvermeden;-Ege... Çık, geliyorum.Ege odadan çıkınca Mavinin üzerine doğru yürüdü belirli bir mesafede kaldı.-Bugün odandan çıkarsan, bu perdeleri açarsan hiç iyi şeyler olmaz anladın mı?-Senin yanındayken iyi bir şey olması mümkünmüş gibi... Peki.Çınar lafı yiyince odadan kapıyı çarparak çıktı. Dışarı da kimseden ses çıkmıyordu.Tekrar Çınarın sesini duydu.-Pınar! Hemen bu odanın kapısına parmak okuyuculu kilit takılsın, komple camlardeğiştirilsin. Dışarıdan içerisi görünmeyecek. Akşama hallolmazsa eve giderkenmasanda ki eşyalarını da topla anladın mı?Mavi amacına ulaştığını anlayınca sevinçten dört köşe oldu. Aslında bu kadarsinirleneceğini düşünmemişti ama iyi olmuştu. Hoşuna gitmedi değil...Çınar ve Ege Çınarın odasın geldiklerinde Çınar kravatını çıkartıp deri koltuğa fırlattısinirle.-S*ktir.-Çınar ne oldu ya?-Dur bi Ege.-Kunduzzzz! Duydun tabi hatunun geldiğini hemen odasına kilitle tabi. Oğlum hepböyle barbie bebekleri kendine ayırma. Azcık kardeşini de düşün. Tabi bal tutanparmağını yalar. Benimde şirkette böyle bir şey olsa bende odasına kilitlerim. Amaodaya tek kilitlemem. Bende odaya girer üzerimize kapıyı kilitlerim.-Ege ağzından tek bir kelime daha çıkarsa o ağzının şeklini değiştiririm. Kes.-Ne var abi ya? Sende ne biçim bir adam oldun son günlerde. Çok aksisin.-Lan sus s*ktirtme belanı.
-Ooooo küfür ettiğine mevzu derin. Doğru mu anladım?-Ege dur oğlum ya az sinirim yatışsın Allah aşkına. Beynim patlıyor şuan.Çınar alnını ovuşturdu. Gerçekten sinirden gözleri kararmıştı. Asansörde konuşan oadamları bulup otuzuncu kattan aşağı itecekti.Öğlen olduğunda siniri biraz olsun yatışmıştı. Yaklaşık beş, altı kere Pınarı arayıp Maviyikontrol etmişti. Bu saate kadar hiç odasından çıkmamıştı ve perdeler açılmamıştı.Yemek saati geldiğinde yemekhaneye doğru yol almaya başladı. Beyninde dönüp durandüşünceler onu kilitlemişti. Yemekhaneye giden koridorda yürürken biraz arkasında kiEgeye döndü ve onun arkasında elinde telefonu, ceketini çıkartmış, aheste ahesteyürüyen Maviyi gördü. Üzerinde ki krem rengi ince askılı dantel bluzun gecelikten pekfarkı yoktu. Siyah eteği diz kapağının bir buçuk karış üstünde kalıyordu. Boynunataktığı yeşil zümrütleri olan ince kolye fazla dikkat çekiciydi. Ve gerdanına bakanherkesin azcık aşağısında ki göğüs dekoltesine bakması kaçınılmazdı. Çınarın kendisinebaktığını gören Mavi adımlarını hızlandırıp Egenin görüş alanına girdi. Çınardankaçabilmenin tek yolu, tek kalmamaktı. Çünkü başka birisinin yanında bağırıpçağıramazdı. Ceketini bilerek çıkartmıştı. Sabahtan beri itaat ettiği yeterdi.-Ooooo Mavi Hanım. Buyurun lütfen önden yürüyün. Göremedim sizi efendim, özürdilerim.-Çok naziksiniz Ege Bey. Rica ederim, buyurun beraber yürüyelim.Çınar yerinde kaldığı için Mavi ve Ege yanlarına ulaştığında Mavi ortalarında kalacakşekilde adımlamaya devam ettiler. Çınar beynine sıçrayan kan yüzünden kör olacaktı.Tansiyon hastası değildi ama bu kadar sinir strese çıkmış olmalıydı. Üçü beraber yavaşbir moda yürürken yemekten dönen karşı yönde yürüyen herkesin Maviye baktığınıgörebiliyordu. Kadın, erkek fark etmez. Hepsi dikkatlice baştan aşağı süzüp iççekiyordu. Çınar dayanamadı.-Mavi hanım. Odanızda yemeniz daha uygun olurdu.-Ah, Ege Bey bu arada Çınar Ağabey benim ağabeyimin çok yakın arkadaşı. Ağabeyiminvasıtasıyla Çınar ağabey beni işe aldı. Yaz boyu burada olacağım. Hiç kıyamaz bana.Kardeşi gibi sever, yorulacağımı mı düşündün Çınar ağabey? Çok düşüncelisin amayemekhanede yiyip herkesle tanışmak istiyorum.-Mavi hanım. Ben size bir şey vermeyi unuttum. Bora bugün sana vermemi istedi amaodamda kaldı beraber gidelim vereyim size.
-Yemekten sonra gelirim odanıza Çınar ağabey, acelesi yok.-Çınar yahu sende Maviyi kaçırmak için yer arıyorsun. Bırak da iki çift laf edelimşurada.Bu sırada yemekhanenin kapısından girmişlerdi ve Çınar Mavinin girdiğini görenherkesin birbirini dürtüp bir şeyler konuştuğunu hemen anladı. Açık büfenin başınageldiklerinde Çınar daha fazla dayanamadı.-Aaaaa! Mavi saçında böcek var. Gel gel hemen gel. Yemeklerin içine düşmesin şuradaışıkta alayım ben onu ağabeycim. Gel gel çekil kenara.Çınar Maviyi kolundan tutup yemekhanenin dışına sürükledi. Asansöre bindiklerindeasansörde kimsenin olmayışı Maviyi korkutmuş olsa da dik duruşundan ödün vermedi.Çınar otuzuncu katın düğmesine bastı.-Sen ne halt yemeye çalışıyorsun?-Hiçbir halt yediğim yok. Bu şirkette çalışıyorum. Öğlen yemeğine çıkıyorum. Ve işarkadaşlarımla tanışıyorum. Sen acaba şizofren misin beyninde neler kuruyorsun?Mavi asansörün en dibinde arkasında ki aynaya yaslanmış bir şekilde duruyordu. Çınarsinirlenip üstüne doğru yürüdü. Ellerini iki yanından aynanın üzerine koyup aynayıyumruklaya yumruklaya konuşmaya başladı.-Benim sabrım var Mavi. Bir de sınırı. Sen bunu aşarsan sana acımam.-Acımazsan ne olur mesela?-Bana düzgün cevaplar ver!-Senin sabrında, sınırında umurumda değil biliyor musun? Sen bana hesap soramazsın.-Mavi gerçekten sinirleniyorum. Ben sana istediğimi sorarım ve sende cevaplamakzorundasın.-Değilim. Sen git dilinden daha rahat anladığın kadına veya kadınlara sor bunlarıtamam mı? Benim sana cevaplarım bundan sonra bu şekilde. Benim yaptıklarımakarışma hakkını kaybettin. Bence sen problemleri daha az birisini bul ve onunla eğlenolur mu? Gerçekten sen benimle uğraşamazsın. Uğraşma da. Otuzunca kata gelinceözür dile ve in. Bu konuda başarılı ve etkilisin.-Mavi!
Ve Mavinin arkasında ki ayna tuzla buz olup asansörün zeminine döküldü...25Mavi Çınarla beraber kendini ileri attığında otuzuncu kata gelmişlerdi. Çınarparamparça olan parmaklarını sıkıp kapıdan çıktı ve hızlıca odasına girdi. Mavi her nekadar arkasından koşa koşa gitmek istese de içindeki bu hisse dur dedi. Yirmidokuzuncu kata bastı. Asansörün kapısı kapandı.Çınar odasına geldiğinde çekmeceden bir havlu çıkardı ve eline sardı. Mavininpeşinden geleceğini tahmin ederek kafasını kaldırdı. Söyleyecekleri daha bitmemiştiçünkü. Mavi bu kadar kolay kurtulamazdı. Kafasını kaldırdığında Mavinin yerineendişeli gözlerle bakan sekreterini görebildi sadece...Dişlerini sıktı tekrar. Şakağında ki damardan kanın beynine sıçradığı belli oluyordu?-Çınar Bey? Doktor çağırmamı ister misiniz?-Hayır, çık.Çınar sekreter odadan çıkınca havluyu açtı ve elinde ki kesiklere baktı. Derin gözükenyoktu hepsi yüzeyseldi. Zaten kanaması durdu. Telefonu kaldırdı ve tuşladı.-Pınar odama gel.Pınar telefonu kapatır kapatmaz asansörü bile beklemeden koşa koşa merdivenlerdenÇınar beyin odasına çıktı. Beş yıldır burada çalışıyordu. İkinci kademe yönetici katındaolmasın rağmen Çınar beyi parmaklarının sayısı geçmeyecek kadar görmüştü. Çınar beysert, otoriter ve acımasız bir adamdı. Onunla konuşurken kelimelerini dikkatliceseçerdi. Beş yılın sonunda Çınar bey ile en uzun muhabbetleri; bu kız için odahazırlatırken olmuştu. Kızın gelmeyeceğini ama odasının yine de hazır beklemesinisöylemişti. Her şey gelecekmiş gibi hazır olacaktı. Ama gelmeyecekti. Sonra geldi. Çınarbey sinirlendi. Şimdi tekrar olaylar karışmıştı Yukarı çıkana kadar bu karmaşık durumuçözmeye çalıştı. Çınar beyin kapısını bir kere tıklatarak içeri girdi.-Buyurun Çınar Bey.-Pınar benim katımda ki proje yönetim şefini alt kata alın. Maviyi de o odaya
geçireceksiniz. Aynı şekilde camlar dışarıdan görünmez olsun, kapıya kimlik kartıokuyuculu kilit takılsın. Odanın girişine ve dört köşesine toplam beş kamerayerleştirilsin ve bu kameraların görüntüsü benim bilgisayarıma düşecek şekildeayarlansın. Bu gece bu işi hallet. Maviye bir şey söyleme. Proje şefine yarından itibarenaşağıda ki odaya geçmesi gerektiğini ben söyleyeceğim. Sende masanı Mavi hanımınodasının önüne taşıyacaksın. Bundan sonra tek görevin Mavinin tüm yaptıklarını banaaktarmak olacak. Maaşını üç katına çıkarıyorum. Sana yeni bir cep telefonu tahsisedilecek. İş saatleri içinde sana bundan ulaşıp bilgi alacağım. Asla kapanmayacak otelefon. Ayrıca Mavinin pozisyonu değiştirilecek. Uluslararası ilişkilerden sorumluolacak. Şirketin tüm uluslararası yazışmalarını takip edecek, çevirecek ve cevaplayacak.Sen anlat ve yönlendir. Çıkabilirsin.-Peki Efendim.Pınar söylenilenlerle aklının daha çok karıştığını fark etti. Maaşının artması onu çokmutlu etmişti. Masasına döner dönmez telefonunun çaldığını gördü. Koşaraktelefonunu açtı.-Ben Pınar.-Pınar birde Mavi hanıma şoför ayarlansın. Her sabah evinden alıp evine bırakacak.-Peki Efendim.Çınar aklına gelenleri söyleyip bitirdikten sonra proje şefiyle konuştu. Kimse onunricasını kırmazdı. Proje şefi aşağıda ki odaya geçmeyi kabul etti. Maviye çok zor birgörev yüklediğini düşünüyordu. Çünkü çok geniş bir yelpaze de hizmet veriyorlardı. Vebu onun altından kalkabileceği bir iş değildi. Böylece pes edip gidecekti.Çınarın dağılan düşüncelerini toparlamaya ihtiyacı vardı. Elinde ki kesiklere baktı. TıpkıMavinin her hareketin de, her sözünde kalbinde açtığı kesiklere benziyordu.Öldürmüyor, süründürüyor. Geçiyor ama izi kalıyor. Hayatı boyunca ilk kez tökezlemişti.Ayağı takıldı, düştü, ağzı burnu kırıldı ve tek istediği ağlaya ağlaya Mavinin eteklerinesarılmaktı. Odaya sinen yalnızlığı kapının hiddetle açılıp Ahunun odaya girmesiyledağılır gibi oldu.-Aşkım! Ne oldu senin eline? Duyunca çok korktum!-Mühim değil. Kaza.-Hastaneye gidelim aşkım. Offff çok kötü görünüyor ama!-Kaza dedim.
-Mavinin burada işe başlamasıyla alakası yok değil mi?-Abisi rica etti Ahu biliyorsun.-Egenin şirkette ayarlasaydın keşke bir şeyler.-Üç ay çalışacak sadece büyütme.-Tamam, ben gidip odamdan çantamı alayım çıkalım artık?-Tamam.Çınarın Ahuya bir gram tahammülü yoktu. Sohbetleri olduğunca kısa tutmayaçalışıyordu. Maviye son yaptığından sonra onunda gerçek yüzü ortaya çıkmıştı. Yine deÇınara olan düşkünlüğü onu düşündürmüyor değildi. Sonuçta Ahu onun içinsavaşıyordu. Mavinin yapmayacağı bir şey diye düşünmeden edemedi.Pınar kısa sürede şoför ve araba işini halletmişti. Artık çıkış saati yaklaşıyordu. Mavihanımın arabasını kapının önünde hazır bulundurdu. Kendisi zaten bu gece evegitmeyecekti. Üst katta ki odanın dizaynı ve işleriyle meşgul olacaktı. Kısa sürede bir içmimar ve güvenlik kameralarını ayarlamıştı.Mavi ceketi elinden odasından çıkış yaparken Pınar masasından atlayıp önüne geçti.-Mavi hanım. Arabanız aşağıda hazır. Beyaz bir Range Rover.-Teşekkürler Pınarcım. Niye zahmet ettin ki? Şoförü arar mısın? Onunla gitmeyeceğimboşuna beklemesin. Yarın görüşmek üzere kendine dikkat et.Sevimli bir gülücükten sonra asansöre ilerledi. Pınar patronunun bundan haberi olmasıgerektiğini düşünerek masasına koştu ve aradı. Ama telefonu açan olmadı. O yüzdenvazgeçip işlerine döndü.Mavi kapıdan çıkış yaparken arkasından yürüyen çiftten habersizdi. Çınar hemenkapının önünde onun binmesi gereken arabayı gördü. Fakat Mavi trans geçip şirketinönünden sağa doğru caddeye yürümeye başladı. Çınar durumu Ahuya fark ettirmemekiçin adımlarını hızlandırıp kapının önüne çıktığında Mavinin kalabalık caddeyekarıştığını gördü. Cep telefonunu çıkartıp hemen bir mesaj yazdı.\"Atıf, Maviyi takibe al. Kimlerle görüşüyor ne yapıyor öğrenmek istiyorum.\"\"Peşindeyim patron.\"Mavi caddede ki mağazaları tek tek gezdi. Hep topuklu ayakkabıları ayağı alışsın hem
de beyni oyalansın istiyordu. Ama bunu yapacağım derken topuklu ayakkabıyadayanıksız olduğunu unuttu. Üstelik bu kadar yüksek bir ayakkabı tüm gün onunbedenini taşımışken şimdi eziyetine tur bindiriyordu. Adımları yavaşladı kaldırımınkenarına yaklaşıp bir taksi için beklemeye başladı. Tüm taksiler ya dolu geçiyor ya daonu görmüyorlardı. Derken siyah bir Ferrari önünde durdu ve camı açıldı.-Mavi hanım? Taksi mi bekliyorsunuz?-Aaaa Ege Bey merhaba! Evet, gelir birazdan.-Burası İstanbul' un en kalabalık sokağı ve sen fazla güzelsin. Atla bırakayım seni.Mavi itiraz edecek değildi. Ayakları çok kötü durumdaydı. Arabanın içine atladı veFerrarinin gaz sesi caddeyi inletti.-Alo Çınar Bey, Mavi hanım Ege beyin arabasına bindi.-Sağ ol Atıf.Çınar Ahuyu evine bıraktıktan sonra arabasının yönünü Mavinin evine çevirdi.Kapısının önüne geldiğinde artık hava kararmıştı ve Mavinin dairesinin ışığıyanmıyordu. Beklemeye koyuldu. Bunun için arabasını sote bir yere çekti.Biraz sonra Ferrari sokağa girdi ve Mavinin kapısının önünde durdu. Arabanın camlarıda karartmalı olduğu için hiçbir şey göremedi. Mavi arabadan indi ve gülerek bir şeylersöyledi. Elinde ki paketlerden bir sürü alışveriş yaptığı belliydi.Mavi tebessüm ederek dairesine girdiğinde Çınarın köşede duran arabasını fark etmiştive bilerek Egeye öyle davranmıştı.Ege sokağı terk ettiğinde Çınar sinirle arabadan inip Mavinin dairesine yöneldi.Kapısına geldiğinde hiddetle vurmaya başladı. Kapı açıldığında Mavi kaşları çatık birşekilde ona baktı.-Kırsaydın kapımı?-Girebilir miyim?-Giremezsin. Ne istiyorsan söyle ve git.Çınar onu dinlemeden onu kenara doğru itip eve giriş yaptı. Mavi gözlerini devirerekkapıyı arkasından kapattı ve salona geldi.-Sana giremezsin demiştim.
-Rahatsız mı oldunuz Mavi Hanım? Ne işin vardı o şerefsizin arabasında.-Ağzını topla Çınar. Sana yakışmıyor. Sadece evime bıraktı. Topuklu ayakkabılarayağıma vurmuştu ve çarşıda karşılaştık. Oda nezaketen alıp getirdi. Abartma.-Çarşıda işin neydi?-Alışveriş yaptım.-Ne gerek vardı? Bana söyleseydin istediğin her şeyi evine gönderirdim.-Çınar benim sana ihtiyacım yok.-Mavi yaptığın çok tehlikeli. Dışarı da bu şekilde tek gezemezsin. Sana zarar verebilirler.-Senden çok mu?Mavi dolmuş yeşil gözlerini ona doğrulttuğunda ilk kez Çınarında gözlerinin doluolduğunu gördü.-Mavi o adama nasıl gülümsediğini gördüm. Sen çift karakterli bir insan mısın? Bana hiçböyle gülmedin.-Git evimden...Çınar dişlerini sıktı tekrar. Gözlerinden yaşların akacağını hissettiğinden gitti. Gitmekistediği için değil. Neden hala bu işin peşini kovaladığını oda bilmiyordu. İlişkilerine birnokta koyan kendisiydi. Kararında emin olmalıydı. Duruşunu bozmamalıydı.Ertesi gün olduğunda Mavi zorla yeni odasına yönlendirilmiş ve Pınarla ortalığıtoparlıyorlardı. Yapacağı işler için lazım olan her şeyi istettirdi. Pes etmek yoktu. Günboyunca eski yazışmaları okudu, inceledi, notları aldı.Öğlen yemeğine çıkmadı. Sadece iki kere lavaboya için odasından çıktı. Onun dışındaÇınarı görmemek için hiçbir yere kımıldamadı. Kendisini oylayabilecek bir şeylerbulmuştu. İnceleyeceği o kadar çok dosya vardı ki; ve o kadar hatalı dosyalar vardı ki...İlk işi bunlarla ilgili bir rapor hazırlayacaktı. Şirketler arası yazışmalarda kullanılmamasıgereken üsluplar ve kelime kalıpları kullanılmıştı ve bu sebeple bir sürü ihalekaybedilmişti. Muhtemelen kimse bunun farkında değildi.Tüm gün raporlara gömüldü. Haftalarını bu şekilde geçirdi. Şirkette bir ayını problemsizÇınarı görmeden işlerine gömülerek geçirdi. Hiçbir problem çıkartmadı. Çınarıkışkırtacak hiçbir girişimde bulunmadı. Pınarın odaya girdiğini fark etmemişti.
Mavi hanım.-Dalmışım özür dilerim Pınar. Bana Mavi Hanım demekten ne zaman vazgeçeceksin?Yaşın benden büyük ve bu şirkette tecrübelerinde... O yüzden lütfen artık Mavi Hanımdiye hitap etmesen?-Peki Mavi hanım.-Bak hala!-Tamam Mavi. Şey bu hafta sonu şirketin karaoke etkinliği var düşündüm de sendegelmek istersin belki? Plazada ki tüm şirketlerin üst düzey yöneticileri katılır. Senelerdirsürer bu şekilde. Sizde gelmelisiniz.-Ben bilmiyorum Pınar. Yorucu bir hafta oldu biliyorsun.-Bence gelmelisiniz. Bir düşünün derim. İzin verirseniz ben bugün biraz erken çıkabilirmiyim?-Tabii ki de. İyi hafta sonları!Mavi bu düşünceyle arabasına bindi. Şoförü Celilin yerinde bugün başkasınınoturduğunu yolu yarıladığında farketti.-Pardon Celil nerede?-Celil bey ayrıldı. Ben Ali. Memnun oldum Mavi Hanım. Yeni şoförünüzüm.Mavi çok üzerine düşmedi. Ama adamdan hiç hoşlanmadığı bir elektrik almıştı.Üzerinde durmadı.Ertesi akşam olduğunda evde canının sıkıldığını ve bu etkinliğe gitmesi gerektiğinekarar verdi. Elbise dolabından siyah uzun bir elbise seçti. Bacağının üst kısmına kadargelen derin yırtmacı ve göğüs dekoltesi dışında hiçbir özelliği yoktu. Gayet sadeydi.Çınarın böyle bir etkinliğe gelmeyeceğini biliyordu. O yüzden içi rahattı. Eline de danteleldivenlerini geçirdi. Kıpkırmızı bir ruj sürüp saçlarını da düzleştirdi. Eline küçükçantasını aldığı gibi evden çıktı.Mekâna ulaştığında herkesin şık ve güzel olduğunu fark etti. Mekânda gözlerinigezdirdiğinde Pınarın kendisine salladığı ele cevaben masaya yöneldi ve oturdu. Çokgüzel bir sahne ve mekânın loşluğuyla atmosfer gerçekten etkileyiciydi. Sonra Egeninve Çınarın gülerek mekândan içeri girdiğini gördüğünde masanın altına saklanmakistedi. Yok olmak, kaybolmak istedi. Görmemelerini umarak yerine sindi ve sahneye
döndü.Biraz sonra masalarına gelen yakışıkları gören Pınar ayaklandı ve selamlaştı. Mavi istifibozmayacaktı ama Ege büyük bir girişle ve hürmetle yanına geldi.-Mavi Hanım. Sizi burada görmek ne büyük şeref. Büyüleyici görünüyorsunuz.Ege eline uzanıp öpmek istedi. Mavi elini uzatamazdı. O sırada öyle bir sıkışmıştı kiköşeye. Ege elini bekliyordu. Çınar Mavinin elini uzatamayacağını fark edince olaya elkoydu.-Ege masamıza geçelim kardeşim. Az oturalım gideceğiz zaten. İyi eğlenceler bayanlar.Egeyi kolundan tuttuğu gibi çekiştirdi ve Maviyi bu zorluktan kurtardı.Gece ilerlerken alkolün etkisiyle ortamda ki herkes kaynaşmış ve eğleniyorgörünüyordu. Sırayla sahneye çıkan herkes hünerlerini sergiledi. Mavi içtiği vodkanınetkisiyle zaten dikkatini çok veremiyordu ama sonra sahnede Egenin kendisinebaktığını ve anasonu duydu.-Bu şarkımı çok yakın zaman da tanıdığım o masum güzelliğe armağan ediyorum.Kelimelerin her biri Maviye gitti. Tüm şirket personelinin önünde bunu yapmasıMavinin gururunu okşasa da Çınarla aynı mekânda olduğu için gerilmişti. Ege hiçgözlerini ayırmadan şarkısına başladı.Sevdim bir genç kadınıAnsam onun adınıHer şey beni ona bağlarKalbim durmadan ağlarAşkım hiç sönmeyecekGitti o dönmeyecekUzun yıllar geçti diyeYaşarım bu hayaliyleKemanımla ona bir ses verebilseydim eğer
Bu sesimle ona ersem bana dünyaya değerNe yazık ki deniz engin şu ufuklar ölgünBin elemle doluyor her yeni günYarın olsun yarın olsun diye renkler soluyorNeye baksam ne işitsem bana bin dert oluyorŞu karanlık gönün elbet gelecektir sonuKalbim özlüyor onu...(Tanju Okan-Sevdim Bir Genç Kadını)Mavi utanarak başını eğdi. Ne tepki vereceğini bilemedi adam resmen ilan-ı aşketmişti. Çınarın hiddetinden korkmuyordu şuan. O kadar sarhoştu ki... Sahnede buşarkıyı ona söyleyenin Çınar olmasını o kadar çok istedi ki içinden...-Eveeettt, şimdi bir de şirketimizin en genç çalışanı Mavi Eker' i sahneye davetediyorum. Alkış lütfen.Mavi çekinerek de olsa alkışların etkisiyle ve verdiği gazla sahneye çıktı. Ege sahneyiona bırakırken gülümseyerek tekrar Çınarın yanına geçti. Çınar sıktığı yumruğunudişlerken Maviyi sahnede üzerine ışık doğrultulmuş bir şekilde görünce tekrar aşık olduona. Siyahların içinde bakır rengi saçları ışıl ışıl gözüküyordu. Üzerine tutulan ışık onunilahi güzelliğine vurgu yapıyordu. Onu o sırada ne kadar özlediğini fark etti.Maviyi orkestraya bir şeyler söyledikten sonra mikrofonun önüne çekilen tabureyeoturdu ve mikrofonunu ayarladı. O kadar canı yanıyordu ki; sarhoşluğun verdiğimahmurlukla gözlerini kapattı ve şarkıyı söylemeye başladı.-Zamanın eli değdi bize, çoktan değişti her şey... Aynı değiliz ikimizde... Zaaflarına birgece, hatalarına bir nilüfer. Sevgisizliğine bir kalp verdim...Artık geri ver, geri veremezsin aldıklarını. Artık geri ver, geri verilmez hiçbir yanılgı...Yokluğuna emanet etsem de sende benden kalanlarını. Her şeyi al bana beni geri verbir şansım olsun... Başka yer başka zaman sensiz ömrüm olsun. Her şeyi al bir şansımolsun...(Müslüm Gürses-Nilüfer)
Mavi şarkısını bitirip gözlerini açtığında; mekânın alkışlarla inlediğini duydu. Alkışları\"bir daha\" tezahüratları takip etti. Mekânda inleyen alkışlar ve tezahüratlar Mavininkulağında azaldı, azaldı, azaldı... Kayboldu. Görebildiği tek şey Çınarın ela gözlerinde kiışıltılardı. O kadar çok özlemişti ki... Onun kokusunu, dokunuşunu... Sağır olankulaklarıyla sahneden indi ve yerine oturdu. O yerine oturana kadar Çınar sahneyeçıkmıştı bile. Mavi şaşkınca onu dinlemeye başladı.-Herkese iyi akşamlar. Öncelikle geceye katıldığınız için teşekkürler. Uzun senelerdirgeleneksel olarak gerçekleşen bu gece de ilk kez bende bir şarkı söylemek istedim.Mekânda alkışlar koptu. Çınar eliyle durmalarını işaret ettiğinde kesildi. Orkestrayayaklaşıp birşeyler söyledi ve aynı tabureye oturup mikrofonunu ayarladı.Eğer seni kırdıysamDarıl banaAma bir gün beni ararsanBak ruhunaBirden gecem tutarsaGüneşi çevir banaSevgilim bağışlaBiraz zor olsa daAffet beni akşamüstüGölgem uzarkenÖğleden sonra affetNe zaman istersenAffet beni gece vaktiAy doğmuş süzülürkenSabaha kalmadan affetTam ayrılık derken
Çünkü sen çölüme yağmur oldunSen geceme gündüz oldunSen canıma yoldaş oldunSen kışıma yorgan oldun...(Müslüm Gürses-Affet)Şarkısı bittiğinde elindeki rakı kadehinin tamamını bir dikişti bitirdi ve Maviye döndü.Onun gözlerinde ki ateşe, sevgiye, şefkate ihtiyacı vardı. Göremedi. Mavinin elindeneldivenlerini çıkararak ve gözlerini silerek hızla mekândan çıktığını gördü. Kadehiherhangi bir masaya bırakıp peşinden sürükledi kendi bedenini. Çok fazla alkol almıştıgece boyunca ve beyninin karar veren kısmı yanmıştı resmen. Tek istediği onunpeşinden gitmek. Ona sarılmak, dokunmak... İhtiyacı olan tek güç onda mevcuttu.Mavi ise gözlerini sile sile hızlıca sokakta yürümeye başladı. Arkasından Çınarıngeldiğini biliyordu. Bir süre ayak seslerini dinledi. Kaçmak istiyordu.-Mavi! Dur! Konuşmamız lazım!-Gelme Çınar.-Mavi! Bak!Mavi onu yolundan döndürmesini istemiyordu. Sinirleri ve duyguları çok karışıktı. Herne kadar acılarla yoğrulmuş bir ruhu da olsa hala 18 yaşında bir genç kızdı. Yaşamadığıne var üst üste yaşamıştı. Arkasına dönüp ayakkabılarını ayağından çıkarıp Çınarafırlatması saniyelerini aldı.-Defol hayatımdan! Gelme dedim sana!Çınar elleriyle kendini korudu yanından geçip giden topuklu ayakkabıları düştüğüyerden aldı. Mavi çıplak ayaklarıyla ıslak İstanbul sokaklarında yürümeye devamediyordu. Neyi, niye yaptığını bilmeden ve ağlayarak. Çınar ise yine kalbinin sesinidinleyerek peşinden gitmeye devam etti. Vazgeçemiyordu. Beynini kalbine uydurmaktahayatı boyunca çekmediği bir zorluk çekiyordu. Bu küçük kız hem kalbine, hem beynineoyun oynuyordu. Kalbini emanet ettiği kadının peşinden sürüklendi İstanbulsokaklarında. Ve sonra durdu. Mavi yürüyüşünü kesmedi. Çınar kucağında kiayakkabılarla biraz ötesinde adımlamaya devam eden kıza bağırdı.
-Sende bana ait bir şey!Mavi bu lafı duyunca duraksama ihtiyacı hissetti. Gözlerinde ki yaşlarıdurduramıyordu. Kaçamayacağını anladı. Geriye Çınara doğru döndü. Aralarında kimesafe 8-9 adım kadardı. Ama tam 14 yıl mesafe kadar uzaklardı.-Ben senin değilim anla bunu!-Hayır, kalbim var Mavi. Git ama onu geri ver.-Senin benden çaldıklarına say! Gençliğime say, toyluğuma say, kandıklarıma say,tuzaklarına say!Çınar aralarında ki mesafeyi hızlıca aşıp yanına ulaştığında ayaklarının uçlarına eğilipelindeki ayakkabıları onun ayağına giydirdi. Bu sırada Mavi düşmemek için onunomuzlarından tutundu. Çınar ayakkabıları giydirince ayağa kalktı ve bu sefer ceketiniçıkartıp ona sardı. Yoldan geçen bir taksiyi o sırada durdurup Mavinin tepkisiz bedeniniarka koltuğa oturttu, kendisi ön koltuğa geçti.-Etiler lütfen.Mavi alkolün etkisiyle Çınarın etki alanına gireli çok olmuştu. Ne derse yaptı. Çınarındairesine geldiklerin de bu evden son çıktığı günü hatırladı ve o masanın üstüne baktı.Kocaman bir demet kurumuş akasya masanın üstünde aynı yerinde duruyordu. Salonageldi ve oturdu. Tepkisizliği ve durgunluğu hala devam ediyordu. Çınar mutfağa gitti veelinde bir bardak suyla geldi. Suyun içinde eriyen efervasan tabletin köpüklerini izledibir süre. Sonra Maviye uzattı.-Al bakalım. İçmen lazım. Çok kötü görünüyorsun.-Ne bu?-Korkma sana zarar verecek bir şey değil. Ayılmanı sağlayacak. Hepsini bitir.-Ben daha fazla zarar göremem zaten.Bardağı bir dikişte içip yüzünü buruşturdu. Çınar çaprazında ki koltuğa oturdu ve onuizlemeye başlamadan önce gömleğinden bir düğme daha açtı, arkasına yaslandı vesıkıntılı bir nefes verdi. Mavi elinde ki bardağı bırakınca gözlerini Çınar ile birleştirdi.Bir şeyler demesini bekliyordu.26
Çınar ona hiçbir şey demeden hiddetle yerinden kalktı. Mavinin aklı yavaş yavaşaçılırken Çınar banyoda yarım saatini tamamlamıştı. Su sesi kesilmiyordu. Mavi meraketse de banyo yaptığını düşünerek gitmedi yanına. Sonra bir saat oldu. Mavi genç vesabırsızdı. Eğer yanında olmayacaksa neden banyodaydı? Maviyi niye getirmişti ki?Dayanamadı ve banyoya gitti. Üzerinde ki ceketi banyoya giden koridorda yere bıraktıve parmak uçlarında ilerledi. Banyonun kapısını çalıp açtı. Kilitli olmasını bekliyordu.Çınar görüş mesafesine girdiğinde onun ellerini yıkadığını gördü. Bir saattir el miyıkıyordu?-Çınar?-Git.-İyi misin?-Ellerim. Temizlenmiyor.Mavi kelimelerin beyninde anlam kazanmasıyla lavabonun yanına geldi ve Çınarınellerine baktı. Sonra suya elini uzattı. Sıcaklığına bakmaktı amacı. Suyun soğukolduğunu fark etti.-Soğuk suyla çıkmaz.-Sıcak suyla da çıkmıyor denedim.-Ellerin kirli değil.-Kirli.Mavi izlemeye devam ettikçe içine yerleşen korkuya kalbinde ki acıyı kattı. Çınarı öylegörmek, çaresizliğini anlamak... Biliyordu şuan onun ne yaşadığını. Ne hissettiğiniellerinde ne gördüğünü...-Korkuyorum Çınar.Mavinin Çınarın yanındayken yapabildiği tek şey ağlamaktı. Sevişirken de, savaşırkende... Hep ağlıyordu. Kalbi kaldırmıyordu bu sevdayı. Onu deli gibi isterken, koşa koşakaçmak istiyordu. Çınar onun ağlayan yüzünü gördüğünde daha fazla uzatamadı Suyunkapattı ve ellerini kuruladı.
-Bana bunu yapıyorsun. Anladın mı ne hissettiğimi? Korktun değil mi? Bende herseferinde korkuyorum Mavi. Her kelimenin her harfinde ne tepki vereceğini düşünedüşüne söylüyorum. Tek istediğim sensin Mavi. Bana inanmıyorsun, güvenmiyorsun...Ben seni kaç defa böyle musluğun yanından aldım. Kaç kere sinir krizi geçirdiğine şahitoldum.-...-Abine arıyorum, soruyorum ve bana ne diyor biliyor musun? Uzun yıllardır hiçbir atakgeçirmedi. Sadece geceleri uyuyamıyordu diyor. Ve şöyle bir düşünüyorum dageldiğinde beri biz bu krizlerden tonlarca atlattık. Sebebinin ben olduğunu düşündüm.Kaçmadım Mavi. Bunların hepsiyle savaşabilirim. Abinle, ahuyla, ailenle hatta seningüvensiz duygularınla bile. Ama sana zarar verdiğim düşüncesiyle savaşamıyorumMavi.-Ben sana kalıp savaşacağımı söylemiştim. Sen beni bir buket akasya ile bırakıp gittinÇınar.-O gece banyoda ki seni görseydin sen de gitmek zorunda kalırdın. Mavi dayanamadım.En azından gözümün önünde ol istedim. Gözümün önünde sağlıklı ol...-Beni tüm o krizlerle tek başıma bıraktın. Beni korumak için? Çok inandırıcı... Banabunu yapmamalıydın.-Zorunda kaldım Mavi.Mavi gözyaşlarının onu sıkıştırmasıyla ellerini yüzüne kapattı. Konuşmaktazorlanıyordu artık. İçinden taşan duyguları banyoda onun kalbine akıttı. Elleri yüzündeağlarken;-Dayanamıyorum. Sensiz yaşayamıyorum. Bu yaşadıklarımızı kaldıramıyorum. Ölmekistiyorum. Çok yoruldum. Ölmek, dinlenmek istiyorum. 18 yıllık hayatımda bir günümhuzurlu geçmedi. Ve bugün 19 yıl oldu. Ben hala ağlıyorum. Yoruldum. Ölmekistiyorum.Çınar duyduklarıyla ona duyduğu aşkı ve sevgiyi birleştirip yanına yaklaştı. Sarılıpgöğsüne bastırdı. Yaşıtları gece kulüplerinde gezerken; o ölmek istiyordu.Dayanamıyordu onun bu kırılgan hallerine.-Bugün doğum günün mü?-...
-Ben bilmiyordum...İkisi de ağır ve üzgün adımlarla salona kadar geldiler. Mavi hala alkolün etkisindeydi.Koltuğun yanına geldiğinde yer ayaklarının altından kaydı ve dünya tersine döndü.Çınar arkasından uzanıp tuttu ve oturttu. Yavaşça uzanmasını sağladı. Başının altında kiyastığı düzeltti ve Mavinin açılan yırtmacını örttü. İçeriye gidip sade bir pike getirdi veüzerine örttü. İkisi de konuşacak hali ve cesareti kendinde bulamıyordu. Mavi yattığıyerden, yaşlı gözlerle salonun tavanını izlemeye başladı. Çınar ise tekli koltuğa oturupönündeki bardağa bir viski doldurdu. Mavi tavanı izlerken o içti, içti...Sabah olduğunda Mavi koltukta, Çınar tekli koltukta uyandı. Mavi doğrulurken başıpatlayacak gibiydi. Sanki dünyanın içkisini Çınar değil de o içmişti. Koltuktan doğrulupayaklarını aşağıya sarkıttığında başını ovaladı acıyla. Çınar Mavinin o halinedayanamadı.-Sen duş al. Ben kahvaltı hazırlayayım.-Tamam.Mavi sıcak suyla arındırdı bedenini ve duygularını. Kalbinin kirlerini akıttı suylaberaber. Kurulandı ve göğsünden bir havluyu etrafına sardı saçlarını başka bir havlununarasında şöyle bir kuruladıktan sonra sırtından aşağı serbest bırakıp mutfağa geçti.Sakince masanın başına oturdu. Tek elini çenesinin altında koydu ve Çınarın masayıhazırlayışını izledi. Çınar masaya taşırken tabakları; gözleri Mavinin açıkta kalanomuzlarına, yeşil meraklı gözlerine ve pespembe dudaklarına takılıp duruyordu.Gülümsedi. Onun o masada tekrar oturması onun için büyük bir mutluluktu. Çaylarıkoyduktan sonra oda masaya oturdu. Mavi banyodayken gömleğini çıkartmış altına dabir eşofman geçirmişti. Yarı bedeni çıplaktı.sonra hareketsiz kalan Maviye döndü.-Yemeyecek misin?-Midem çok bulanıyor.-Tamam, en azından çayından iç ya da ne istiyorsan yapayım söyleyeyim?-Ne olacağız Çınar?Mavinin kahvaltı için masaya oturmadığı belliydi. Çınar elinde ki çatalı bırakıp Maviyedöndü.-Ben sensiz... Olmuyor Mavi. Yapamıyorum. Seni bu şekilde savurduğum için üzgünüm.
Benim yüzümden bir şekilde zarar görüyorsun. Ben ne yapacağımı bilmiyorum. İlk kezbu kadar çaresiz kaldım. Sen biliyorsan bir çözüm söyle?-Olmaz. Biz olamayız. Ama düşmanda olmayalım Çınar.-Düşman değilim nerden çıktı?-Bana asansörde bağırırken dostça mı yaklaşıyordun? Anlayamamışım.Çınar çaresizce başını öne eğip ellerini kendi saçlarında gezdirdi. Sıkıntılı birkaç nefesaldı ve parmaklarını masada şaklatmaya başladı.-Peki. Dediğin gibi olsun.Sessizce kahvaltılarını yaptılar. Öğlene doğru Mavi izin alıp evine gitti. Çınarınbırakmasını istemedi. Sessiz evine, sığınağına geri döndü. Midesinin bulantısı haladevam ediyordu ama tamamlaması gereken raporları tamamlamaya koyuldu.Altında kısacık şortu üzerinde de beyaz bir tişört vardı. Akşam olurken masasınınbaşında gerindi. Sırtının ağrısı bacaklarına yayılmaya başladı. Kapısının tıklatıldığındaparmakları otomatik bir şekilde bilgisayarın tuşlarının üzerinde gidip geliyordu. Kapınınzili çalınmamıştı. Tokmağına vurulduğuna göre apartmana girebilen bir kişiydi. Yanitanıdık birisiydi. Büyük ihtimalle Çınardı.Yavaşça kapıyı açarken Çınarı görmek isteyen gözleri boğazında ki acıyla ilk öncesımsıkı kapanıp daha sonra şaşkınlıkla açıldı. Evin kapısı çoktan kapatılıp Maviboğazından sıkılmak suretiyle duvara yapıştırılmıştı. Mavi bu adamı ilk kez görüyorgibiydi. Bir yandan da gözleri tanıdık geldi. Sonra Cuma günü arabaya bindiğinde yenişoför olarak kendini tanıtan adam olduğunu gördü. Boğazında ki eller gittikçedaralırken çırpınmaya devam ediyordu. Sonra ağzına bir bez parçası dayatıldı veistemeden onu kokladı. Acılar bitti. Gözleri kapandı. Derin bir uykuya daldı...Çınar Mavinin gittiğinden beri içinde ki sıkıntılarla ve aklında ki düşüncelerle yineyalnız kalakalmıştı. Mavi varken o ev ona dar geliyordu. Küçük ve sıcacık bir evi vardı.Tıpkı onun elleri gibi. Fakat o yokken ev büyüyor büyüyor... Kocaman, soğuk ve sessizkalıyordu. Aslına bakarsanız Çınarın evi senelerdir böyleydi. Soğuk... Ama bu seferbaşka hissediyordu. Banyoya dişlerini fırçalamak için gittiğinde Mavinin saatininlavabonun kenarında kaldığını gördü. Bu altın saati ona abisi hediye etmişti.Kaybolduğunu fark etseydi çok üzülürdü kesin. Elinde artık ona gitmek için bir bahanesivarken durmadım. Hızlıca garaja inip arabasının gaz pedalına yüklendi.Yarım saattir Mavinin kapısında bekliyordu. Mavinin bilerek açmadığını düşündü.
Aslında yedek anahtarı vardı ama Atıftaydı ve Atıfı bu saatte uyandırmak pek doğruolmazdı. O sırada apartman görevlisini gördü.-Pardon bakar mısınız? Burada oturan bayan evde mi?-Bilmiyorum abi, o kız pek dışarı çıkmaz. Bizimle de konuşmaz. Siz neyi oluyorsunuz?-Ben...-Tamam, abi biliyorum. Bu apartmanda her şey benden sorulur. Mavi abla yengemizoluyor. Bildim ben seni. Abi bizde yedek anahtarlar oluyor dur getireyim.Adam kapıyı açtı ve gitti. Çınar içeri girerken hemen portmantonun önündeki küçükhalının kaydığını fark etti. Mavi okb hastası olduğu için giriş kapısında ki bu halıya çoktakıntılıydı. Mutlaka ayağıyla düzeltirdi. Evin tüm ışıkları yanıyordu.-Mavi? Evde misin? Mavi?Küçük evde ilk önce salona baktı ve hiçbir şey göremedi. Sonra Mavinin yatak odasınayöneldi. Salonda ki bilgisayar açık olduğuna göre evin içinde olmalıydı. Yatak odasınınkapısını tıklattı ve içeriye kafasını uzattı. Ama kimseyi göremedi. En son banyoyabakmak aklına geldi. Tabii ki de! Yine kesin musluk başında kalmıştı. Çınargülümseyerek avucunda Maviye ait altın saatle beraber banyoya girdi. Duşa kabininkapıları kapalıydı ve buharlar üzerinden tütüyordu. Buzlu camdan Mavinin küvetiniçinde yattığını görebildi. Suyu tepesinden açmıştı ve şakır şakır yağdırıyordu üstüne.-Tembel şey. Hadi çık bak saatini bende unutmuşsun...Çınar cevap vermesini beklerken lavaboya yaslanmış bekliyordu. Mavi ne cevapveriyordu ne de kıpırdıyordu. Duşa kabinin buzlu camından gölgesini izliyordu ve birhareket göremedi. Bunun ona karşı bir tavır olduğunu biliyordu. Sabırlı olmaya kararverdi fakat yine de sinirleniyordu.-Mavi en azından ses ver. Tamam, konuşmak istemiyor olabilirsin. Ama ses vermezsensaatini bırakmadan giderim!Maviden yine ses gelmeyince Çınar sinirlenerek Duşa kabinin kapılarını açtı. Saatelinden düştü...Küvetin içinde ki su kıpkırmızıya bulanmışken Mavi o suyun içinde kıyafetleriyleyatıyordu. Dudakları ve yüzü bembeyaz olmuştu. Çınar ne yapacağını bilemedi. Maviyikucağına aldı ve hemen suyun içinden çıkarıp yere koydu. Gömleği ve fayanslar kaniçinde kaldı. Mavinin neresinin kesildiğine bakarken araması çabuk sonuç verdi.
Bilekleri... İki bileğinde ki derin kesiklerden hala kan fışkırıyordu. Kalkıp dolaptan ikitane havlu aldı ve bileklerine sıkıca sarıp bağladı. Hiç beklemeden tekrar kucağına aldı.Suyla karışık kan zemine damlarken kapıya attığında kendini apartman görevlisininorada beklediğini gördü.Kapıyı çek.Asansöre binerken apartman görevlisine söyleyebildiği sadece buydu. Aslındaumurunda değildi dünya. Mavinin gittikçe azalan nefesi onu telaşlandırıyordu. Kapınınönündeki arabasına koşa koşa binip Maviyi arka koltuğa yerleşti ve tüm gücüylearabayı kullanmayı başladı. O gaz pedalına o kadar yüklenmişti ki; ucuz bir arabaolsaydı kırılabilirdi. Dakikalar sonra İstanbul'un en pahalı hastanelerinden birinegelmişti ki; acile sedye diye bağırdığında içeriden kalabalık bir grup malzemeleriylearabanın yanında bitmişti. Saniyeler içinde sedyeye alındı. Başında ki doktor hiçmuayene bile etmeden durumun ne olduğunu anladı. Acil servise bile sokmadanameliyathaneye çıkarılmasını emretti. Çınar sedyenin arkasından koşarkensöylenilenleri dinledi.-Nabız 28 ve filiform* doktor bey.-Allah kahretsin. Daha hızlı davranın. Defibrilatör* şarjda kalsın. Her an uygulamayahazır ol. Hastanın hemen kan grubu çalışılsın. Kaç yaşında bu kız? Hızlı dedim size!Çınar arkalarından koşarken gözyaşlarını tutamadı. Sevdiği kadını belki de son kezgörüşüydü bu. Oradan çıkmayabilirdi. Ameliyathanenin kapısı açıldı ve grup sedyeyleberaber içeri girdi. Çınar öylece kalakaldı kapıda. Yaşlar indi gözlerinden. Birileriniaraması gerekiyordu. Telefonu eline aldı. Sonra kimi arayacağını bilemedi. Çınarınkimsesi yoktu ki... Hiçbir akrabası burada değildi. Mavinin de aynı şekilde. İkisi buşehirde tek başınaydı. Tek tutanakları birbirleriydi.Ameliyathanenin önünde ki sandalyeye bedenini bırakırken beyninden düşüncelerkalbine aktı. Onu kanattı. Mavi onun yüzünden canına mı kıymıştı? Kendine kızdı.Bunun tek suçlusu vardı. Oda kendisiydi. Ne güzel o kendini toparlamışken dün geceoraya gitti ve her şey zincirleme gelişti. Bir şekilde yine onun hayatına dâhil oldu veduygularını karıştırdı. Mavi de dayanamadı. Evine gitti ve canına kıydı. Çınar başındanberi hep bunun olmasından korkuyordu. Çünkü Mavinin psikolojisi hiç iyi değildi. Amaintihar edecek kadar aptal bir kızda değildi.Ne olursa olsun, onu geri istiyordu. Kendine bir söz verdi o sırada. Bundan sonraMaviyi bir kerecik yanından ayırmayacaktı. Bir saniye... Gözünün önündenkaybolmamalıydı. Yeter ki çıksın oradan. Sonra hastanede bir anons duyuldu.
Mavi kod ameliyathane. Mavi kod ameliyathane. Mavi kod ameliyathane.Gözünde ki yaşlarla etrafında ki hareketlenmeyi izledi. Çok kalabalık bir grupameliyathanenin içine hücum etti. Kapı tekrar kapandığında; Çınar o sırada oradangeçen iki tane doktorun konuşmasını duydu.-Kim bilir kim canını teslim ediyor da mavi kod verdiler?-Yazık ya! Az önce genç bir kız gelmiş. İntihar vakası, ona vermiş olmalılar.-Geldiğinde ex diye duydum ama ben? Ameliyata mı almışlar? Kim almış yahu o haliyleameliyata?Çınar tıbbi terimlerden çok anlamasa da Maviden bahsettiklerini ve geldiğinde ölüolduğunu söylediklerini duyduğunda yerinden kalkıp ameliyathanenin kapısınıyumruklamaya başladı. Herkes dönmüş ona bakarken; güvenlik görevlileri gelip onusakinleştirmeye çalıştılar. Bu sırada Atıfta hemen arkasında belirdi. Olanları apartmangörevlisinden öğrenip ok gibi fırlamıştı evden. Apartman görevlisine o eve giren çıkanısöylesin diye her ay para ödüyordu. Ve Mavi Hanımı öyle görünce Atıfı da aramıştı.-Çınar Bey sakin olun. Çınar Bey! Kendinize gelin. Dik durmalısınız!-Ölmedi Atıf. Ölemez. Bu kadar kolay değil.-Ölmedi. Kurtulacak. Sakin olun Çınar bey.Çınar sakinleşmeye çalışırken içeriden bir grup doktor takımı çıktı. Hepsinin saçlarıbaşları dağılmış bitap halde yorgun ve üzgün görünüyorlardı.-Mavi Eker'in yakını?Çınar koşarak doktorların yanına gittiğinde tek bir şey duymaktan korkuyordu. Amadoktorların her birinin yüz ifadesini incelediğinde gelecek haberin ne olduğunu anlamışsayılırdı.-Benim buyurun.-Nesi oluyorsunuz?-Ben... Arkadaşıyım.Neyiydi ki? Ölümüne sebep olan adam? Sevgilisi değil, arkadaşı değil, eşi değil,düşmanı değil... Sadece arkadaş.-Çınar bey. Mavi hanımın kalbi hastaneye girdiğinden beri iki kere durdu. Çalıştırdık.
Bilekleri dikildi ve şuan kan takviyesi hızla yapılıyor.-Yaşıyor mu?-Evet yaşıyor. Fakat şuan makinelere bağlı ve vücudu kanı kabul edecek mi bilmiyoruz.Geldiğinde ölmek üzeriydi. Şuanda da pek fark yok aslına bakarsanız. Her şeye hazırlıklıolun. Üzgünüz. Geçmiş olsun.Çınarın konuyla daha çok ilgili olduğunu gören doktor onu biraz da sakinleşmesi içinodasına davet etti. Atıf ise onu kafede bekleyeceğini söyleyip aşağıya indi.Çınar doktorun odasında karşısına oturduğunda bitmişti. Nefes alıyor olduğunu bilmekyeterliydi. Fakat ümidi kesmiş gibiydiler. Biraz sonra odaya kahveler gelince doktor beyikram etti ve konuşmasın başladı.-Çınar bey sanırım yakın arkadaşısınız. Bildiğinizi tahmin ederek söylüyorum. Kalbi ikikere durduğu için bebeğinde kalbi durdu ve vücuduna aldığı elektrik şoku yüzündenbebek zarar gördü. Almak zorundaydık çünkü yarardan çok zarar getirirdi. Bebeğinbabasını tanıyorsanız onu buraya davet edip uygun bir dille izah ediniz.Çınarın yaşadığı ikinci şokla elindeki kahve fincanını düşürdü. Bacağına kaynar kahvedökülürken onun tek hissettiği kalbinin delik deşik edildiğiydi. Birisi kalbine, sırtına,binlerce bıçak sokup çekmişti bir anda.-Çınar bey? İyi misiniz? Çınar bey?-Değilim. Ben. Tamam. Hamile miymiş?-Bilmiyor muydunuz? Evet, kürtajı yapan kadın doğum uzmanımıza göre yaklaşık birbuçuk aylık bir bebek. Gebeliği fark etmemiş bile olabilir. Ama şuan ki vaziyetideğerlendirirsek yaşı henüz çok genç ve büyük ihtimalle istenmeyen bir gebelikti.Biliyorsunuz artık babanın imzası olmadan birçok yerde bebeği almıyor doktorlar. Odane yapacağını bilemeyerek intihar etmiş olabilir. Umarım çabuk atlatır. Çok genç.Üzücü... Birçok genç kızımızın başına geliyor.-Bir buçuk aylık mıymış?Çınarın gözleri tek bir noktaya odaklanmıştı. Şaşkınlığı, heyecanı, üzüntüsü karmakarışık olmuştu... Ne düşüneceğini bilemedi. Doktorun söyledikleri bir zaman sonrahavada asılı kaldı.-Evet. Gebeliği sonlandırmak zorundaydık...
--------------------Filiform nabız: şiddeti düşük olan nabız.Defibrilator, kalbin normal dışı atımını tekrar normal kalp ritmine dönmesini sağlayanaraçtır.27Çınar omuzlarına 32 yılın, bir bebeğin ve bir genç kızın günahlarının yükünü alıpodadan çıktı. Bölündü. Kaybettiği bebeğine, kaybedebileceği kadına... İlk kez bu kadaryandı. Senelerce kaybetti. Hiç sevemedi. Herkesten kaçtı. 32 yıl hiç istemedi de şimdiistedi annesinin eteklerine sarılıp ağlamayı. Ne yapacağını soracağı birisine o kadar çokihtiyacı vardı ki... Bu sefer kalbi beynine tek ve net bir atış yaptı. Orada kocaman birdelik açıldı. Hiç kapanmayacak olan. Tıpkı Mavi giderse kalbinde açılacak bir delik gibi.Değer yargılarıyla yaşarken; şimdi en yakın arkadaşının kız kardeşi içeride savaşıyordu.O kız onun yaşayamadığı gençliği, bebeğinin annesi, yaşlı beyninin en büyükacemiliği...Polisler kendisine yaklaşırken yeni bir dalganın daha geldiğinin farkındaydı. Yanınayaklaşan polislere hissizce baktı.-Merhaba Çınar Çelebi?-Evet.-Konu ile ilgili ifadenizi alacağız.Polislerle küçük bir odada son dört beş saattir yaşadıklarını anlattı. Yazıcıdan çıkankağıdın altına imzasını attı. Polisin tekrar hareket eden dudaklarıyla zor da olsa aklınıona vermeye çalıştı.-Çınar bey. İntihar olduğunu düşünüyorsunuz doğru mu?-Evet.-Bakın. Aldığımız bilgiler ve yapılan araştırmalara göre; Mavi hanımın bileklerinde kikesikleri kendi yapmış olmayacağı kanısına vardık. Çok düzgün ve derin kesilmiş iki
kesik. İkisinin kesik olması zaten şüpheli ama mantıken düşünürseniz zaten birbileğinizi kestikten sonra diğer bileğinizi kesmeniz için kesik olan bileğinizin eline bıçağıalırsınız ve öyle kesersiniz. Ne olursa olsun o acıyla o kadar derin ve düzgünkesemezsiniz ikinci bileği. Profesyonelce bir çalışma. Şuan hanımefendinin evinde olayyeri inceleme ekibi çalışmalarına devam ediyor. Evde sadece sizin parmak izlerinizerastlandı.-Benden mi şüpheleniyorsunuz?-Hayır. Apartman kamera kayıtlarına göre sizden biraz önce bir adam girip çıkmış. Mavihanımı tıbbi olarak değerlendirdiğimizde aşağı yukarı sizden yarım saat öncegerçekleştirilmiş. Yani ortada zaten bir suçlu var. Ama kim olduğunu bilmiyoruz.Hakkında hiçbir kayıt ve bilgiye rastlayamadık. Yani olay bir intihar vakası değil. Çokdaha profesyonelce planlanmış cinayet girişimi.Cinayet kelimesi beyninin içinde dönüp dururken durdurulamaz bir nefretle doldu taştıiçi. Polis açıklamalarına devam etti.-Apartman görevlisi sorguya alındı. Ondan da bilgiler gelince size tekrar aktaracağız.Kamera kayıtlarında ki adamı belki siz teşhis edebilirsiniz?-Bir saniye, yardımcımı da çağırayım. Belki o tanır.Birkaç dakika sonra Atıfta odaya geldi ve konuşmalara dâhil oldu. Olanları dinlerkenÇınarın aksine o sakinliğini korudu. Bilgisayar onlara çevrildi ve izlemeye başladılar.Giriş kapısında bir Range Rover beliriyor ilk önce. Bu şirket tarafından Maviye tahsisedilmiş olan araç. İçinden inen adam ilk kapıdaki güvenlik görevlisine bir şeylersöyleyip vedalaşıp mavinin bulunduğu kata geliyor. Kapıyı birkaç kez tıklattıktan sonraaçılıyor ve elleriyle içeri saldırıp kapıyı kapatıyor. İkisi de şaşkınlıkla izlerken polismemuru tepkisizlikleri yüzünden görüntüleri başa alıp tekrar izletiyor. Sonra tekrarbaşa alıyor. Beş tur izlettirdikten sonra bilgisayarla aralarında ki bağı kesip kendineçeviriyor monitörü. Şaşkınlıkla birbirine bakan Atıf ve Çınar hala olayın ne olduğuçözememişlerdi.-Bu aracı biz tayin ettik. Ama içinde ki adamı tanımıyoruz.-Aracı ve şoförü siz mi ayarladınız?-Hayır yardımcım. O ayarladı hepsini ama...?-İsim soy isim alabilir miyiz? Sorguya alınacak...-Pınar Tunçeri.
Bir saat sonunda Pınarın sorgulandığı haberi geldi ve polis noktasında ki konuşmalarısındı. Telefonda ki polis kapatmadan önce;-Anladım, tamam. Hayır, tutuklayın.Telefon kapatıldığında Atıf ve Çınar meraklı gözlerle polisi süzüyordu. Mavi hala yoğunbakımdaydı ve durumunda bir değişiklik yoktu. Bir şey olursa haberi hemen gelecekti.-Çınar bey. Pınar hanım Celil Arak isimli bir şoförden bahsetti doğru mu? Onu daalacağız sorguya.-Ben bilmiyorum. O işlerin tamamını Pınar halletmişti. Bakın ben çalışanıma güvenirimlütfen serbest bırakın onu...Gün aydınlanırken polis noktasında ki olay hala çözümlenememişti. Merkezdengelecek olan haberi herkes heyecanla bekliyordu. Bu sırada Çınar gidip Maviyi yoğunbakımda camın arkasından görebilmişti. Kapalı gözlerine bakarken ıstırap duydu. Onutanıdığından beri sürekli başına bir şeyler geliyordu. Küçük bebeğini herkestenkorumak isterken; en çok zararı kendi vermişti. Ölen bebeğinin annesi şimdi nefesalmak için makinalara ihtiyaç durumdaydı. Onun yerinde o yatmalıydı. Mavi çok gençti.Çınar ise ölebilirdi onun yerine.Atıfın çağrısıyla polis noktasına geri döndü ve son durumları dinlerken daha çok karıştı.-Celil Arak'ın ifadesine göre kendisi perşembe akşam işten çıkarılmış. Sigortakayıtlarında da aynen bu şekilde görünüyor. Çıkarılma sebebi sorulduğunda ise verdiğicevap çok daha korkutucu. Perşembe akşam bir adam yolunu kesiyor ve onu iştençıkması için tehdit ediyor. O zavallı adamda gitmiş istifasını vermiş. Yani arabayıkullanan kişi başkası. Pınar hanıma görüntüler izletildiğinde o kişinin Celil olmadığınıdoğruladı ve adam serbest bırakıldı.-Hala elimizde bir suçlu yok öyle mi?Ahu odada volta atmaya devam ederken hastaneden gelecek haberi bekliyordu. Onaverilecek en güzel haber Mavinin cenazesi haberi olmalıydı. Çoktan bu gerçekleşmişolmalıydı ama salak adam işi eline yüzüne bulaştırmıştı.-Geri zekâlı! Bütün plan mahvoldu. Aptal herif! Ölmemiş hala!-Ben elimden geleni yaptım. Sizin planınız saçmaydı aslında. Çınar beyin orayagitmeyeceğini hesaplamalıydınız. Üzerinize olay kalmasın diye olaya intihar süsüvermek yine sizin fikrinizdi. Direk öldürüp parçalarına ayırsaydık çoktan ortadankaybolmuş olurdu.
-Bana akıl verme! Bir işi beceremedin. Beceriksiz!-Yeter be! Bunu düşüneceğine olayı şimdi nasıl kapatacağız onu düşün.-Mavinin abisine haber verdim. Küçük f*hişe bide hamile kalmış öyle mi? Abisine herşeyi anlattım. Abisi yakında Çınarın yakasına yapışır. Ortalık karışıkken biraz zamankazanırız. Hem Çınarın ülkeye giriş yapması bizim için bir şans. Onun da işini bitireceğiz.Böylece Erkan Eker'in tüm ailesi yok olmuş olacak.-Borayı da öldürürsek büyük patron bizi ödüllendirir ve zaten ülkeden kaçarız.-Hayır kaçmayacağım. Çınar beni aldatmayı hayatıyla ödeyecek.-Ne yani bir de onu mu öldüreceğiz? Kusura bakma bu plana dâhil değil. Eğer Çınarı daöldüreceksek parasını isterim.-Kes. Öldürmeyeceğim. Başka planlarım var.-Dinliyorum.-Hamile kalıp evleneceğim onunla.-Hamile olmadığının farkındasın değil mi? Ve bu olaylardan sonra Çınar seninleyatmaz...-Sen yatarsın ama. Benim hamile kalmam lazım. Bana lazım olan şey sende...Ahu, Alinin kucağına çıkarken şehvetten ve intikam hırsından kör olmuştu. Hırslarıylayoğurulmuş bir günahın tohumları daha atıldı o sıralarda.Şirkette ki kayıtlar incelenince çıkış işlemini yapanın Ahu Dinar olduğu fark edildi. OysaAhunun bu işlerle uzaktan yakından alakası yoktu. Çalıştığı bölüm bambaşkaydı... OlayÇınarın beyninde çözümlenir çözümlenmez hastaneden fırladı. Atıfı Mavinin başınabıraktı. Adaletin tecelli etmesini bekleyecek kadar sabrı yoktu artık. Ahuyu ve o adamıbulup kendi elleriyle verecekti cezasını.Ahunun kapısını kırarcasına çalarken uzunca bir süre sonra kapısı açıldı. Çınar onuiterek yere düşürdü ve kapısını kapattı. Ahunun üstündeki bornoz az önce olanların veyatak odasında saklanan adamın tek tanığıydı. Ama bornoz konuşup anlatamazdı.-Ne yapıyorsun sen Çınar? Aşkım ne oluyor?-Bana aşkım deme sakın! Sen ne alçak bir kadınsın!-Ben anlamıyorum hiç bir şey Çınar.
Timsah gözyaşlarına boğarken kendini hiç zorlanmadı Ahu. Kendini acındırmak için heryolu denerdi. Çınarı kandırması zor olmayacaktı.-Maviye bunu nasıl yaptın? O katili sen tuttun ve olaya intihar süsü verdirdin! Suçsuzbir adamı işten çıkarttın ve kendi adamını işe aldın! Adi karı seni öldüreceğim.Çınar Ahuya atak yapar yapmaz Ahu elini karnına götürdü korumak ister gibi.-Dur vurma! Ben hamileyim Çınar!-Ne dedin sen?-Hamileyim, senin bebeğini taşıyorum. Ve sen o kız için beni hırpalıyorsun öyle mi?Kimden bahsettiğini anlamadım ama ben bir kişiyi işten çıkarttım bu zamana kadar. Oadamda o akşam şirkette bir tek beni buldu ve hemen işlemlerinin yapılmasıgerektiğini söyledi. Ben yardımcı olmak istemiştim. Mavinin ayağı taşa takılsa ucu banamı dokunuyor? Ben... Ben senin evladının annesiyim. Bana böyle davranamazsın artık.-Sen yapmadın mı?Çınar 24 saat içinde aldığı ikinci hamilelik haberinin şokuyla artık iyice rayındançıkmıştı. Hayatı tam anlamıyla tersine dönmüştü. Mavi ölüyordu, bebeğini kaybetmiştive şimdi tiksindiği bu kadın ona hamile olduğunu söylüyordu ve teknik olarakmümkündü...-Bebeği aldır. İstemiyorum.-Aldırmayacağım! Onu benim elimden alamazsın Çınar! Senin üç kuruşluk eğlencenolan o kızdan beridir acılar içindeyim. Tek tutanağım bu bebek! Aldırmam.O sırada Çınarın telefonu çaldı. Arayan Bora idi. Olayların daha çok karışmamasınıumarak telefonunu açtı. Konuşmaya fırsat bile bulamadan Bora başladı saydırmaya;-Seni şerefsiz! Ben sana kardeşimi emanet ettim! Sen ona sahip çıkamadığın gibi birdehamile mi bıraktın? Seni adi! Sana güvenip kardeşimi verdim. Senin ilk işin onukoynuna almak mı oldu? Neredeysen söyle hemen beni boşuna uğraştırma. Seniöldüreceğim.-Benim eve gel.Çınar Ahuyu olduğu yerde bırakıp arabayı evine çevirdi... Yaşayacakları bunlarla sınırlıdeğilmiş demek ki... Artık inceldiği yerden kopacaktı her şey. Dairesine girip bekledi. Ogirdikten on dakika sonra kapı çaldı. Serinkanlı bir şekilde kapıyı açtı ve Boranın iki eli
Çınarın yakasına yapıştı. Gözleri yaşlar içindeydi.-Sen-sen- nasıl yaptın bunu kardeşime? Nasıl kıyabildin? Ona nasıl o gözle baktın pisherif. Ben sana emanet verdim onu? Sen nasıl--Bora dinle.-Neyi dinleyeceğim lan? 19 yaşındaki kız kardeşim, gözbebeğim hastanede, bebeğinidüşürmüş, intihar etmiş ve ölmek üzere. Bil bakalım bunlara tek sebep kim?-Bak Bora!-Benim şerefsiz arkadaşım kendine emanet edilen küçücük bir kızı koynuna alacakkadar kansızmış meğerse.Bora Çınarın yakasından elini kurtardı ve belindeki silahını çekip doğrulttu. Arkadaşınındoğrulttuğu silahın soğuk namlusunu alnında hisseden Çınarın gözleri doldu vekonuşmaya başladı.-Tamam öldür. Zaten bebeğimi kaybettim. Sevdiğim kadını kaybediyorum. En yakınarkadaşım beni öldürmek istiyor. Problem değil. Beni öldürmen huzura kavuşturmandemek. Çünkü Maviye bir şey olursa yaşamak bana o zaman ölüm gelir.-Konuşma lan!-Evet. Kardeşini sevdim. Senin gözbebeğinse benim ciğerim o. Ve şimdi ona bir şeyolursa nefes almamın bir anlamı yok zaten. Bora kendime engel olmaya çalıştım. Amagönül bu durduramadım. Ben hayatı senin kardeşinde buldum, yaşadım. Senden özürdilemeyeceğim. Kardeşini sevdim diye özür dilemeyeceğim. Mavi intihar etmedi...Kasti olarak birisi ona yaptı bunu ve intihar süsü verdi. Bunun sizin ailenizle ilgiliolduğunu düşünüyorum. Ve biliyor musun aslında o namlunun ucunu benim sanadoğrultmam lazım. Bebeğimin ve sevdiğim kadının katili sizseniz eğer hiç kırpmamgözümü.-Sus-Şimdi gözünü kırpma ve bas. Bundan daha berbat olmayacak ölüm. Mavisizlikten çokyanmayacak canım. Vur kardeşim, düşünme. Benim bir suçum var evet. Onu sevmek vekoruyamamak.İkisinin gözünden de yaşlar damlarken Bora doğrulttuğu silahı yavaşça indirdi ve yereattı. Kendisi de silahla beraber dizlerinin üzerine çöktü. Gözlerinden yaşlar boşanırkenelleri ve ayakları da çözülmüştü. Yağmur gibi yağdı hüzün üstlerine. Çınar ceketini
çıkarttı ve yere attı sinirle. Portmantonun kenarına otururken ölmediği için lanetokudu sesli bir şekilde. Başını ellerinin arasına alıp sıkıntılı bir şekilde konuşmayadevam etti.-Ben çok sevdim.-Anladım. Ölümü göze alacak kadar ha?-Ona bir şey olursa ölüm ödüldür bana.-Neden benden sakladınız? Ahu hala hayatındayken neden yaptın bunu?-Şimdi bunları açıklamayacağım sana. Ama gitmemiz gerek. Hastaneye geri dönüpbunu kimin yaptığını bulmamız gerek. Mavinin bize ihtiyacı var.Bora başını kaldırıp Çınara baktı ve onu yerden kaldırması için elini uzattı. Çınarportmantonun kenarından kalkıp onun elini tuttu ve kalkmasına yardım etti. Boradayanamadı arkadaşına sarıldı ve asırlık çınarlar gibi sağlam olan dostluklarına bugünbir düğüm daha attıklarını fark etti. Artık aralarında kopmayacak bir bağ vardı. Mavi.Hastaneye vardıklarında polisin bir şey bulamadığını öğrendiklerinde yapacakları tekişleri kalmıştı. Camın karşısına geçip birisi kardeşine gözbebeğine diğeri deli gibiyandığı kadına baktı. Aklı karman çormandı şuan son düşünmek istediği Ahununhamile olduğuydu. Tek dileği Mavinin yeşil gözlerini açabilmesiydi...28Olayın üzerinden geçen dört günün sonunda camın arkasında ki gergin bekleyişMavinin gözlerini açmasıyla son bulmuştu. Kan değerleri normale dönmüştü. O yeşilmeraklı gözleriyle etrafını izlerken solunum cihazından ayrılmış olmanın ferahlığını veacısını taşıyordu. Boğazından içeri sokulan hortum canını yakmıştı. Dört gündüruyuduğunu söyleyen hemşireye şaşkınlıkla bakarken sanki camın arkasında abisinigörmüştü. Hala aldığı ilaçların etkisindeydi ve uyanık kalması uzun sürmedi. Tüy gibihafif bir uyku onu tekrar kucakladı. Doktorlar normal servise alınması için erkenolduğunu söylerken Çınar ve Bora bir kerecik yanına girebilmek için son güçlerini dekullandılar. Gerçekten dört gün süren o uykusuz bekleyiş onları çok yormuştu.Gerekmedikçe ikisi de o camın önünden ayrılmadılar.
Geçen dört gün içinde katil bulunamadı. Çınar aklına geldikçe, düşündükçe deliriyordu.Bir adamın onun narin bileklerini kestiğini ve banyo küvetine yatırdığını canlandırdıgözünde. Gerçekten acı vericiydi. Onu kan dolu küvetin içinden çıkaran kişi olmakistemezdi.Belki de bu olay olmasaydı Maviden bir kızı olacaktı? Ya da erkek fark etmezdi ki... Kızolsaydı ona benzemesini çok isterdi. Yeşil meraklı gözleri, pespembe dudakları kalemleçizilmiş kadar muntazam, kıvır kıvır saçlarıyla evin içinde annesinin topukluayakkabılarıyla koşturan bir kız çocuğu. Onun o kıvırcık saçlarının ellerinden geçtiğinihissetti. Tazecik ve ipek gibi. Her sabah okula giderken onun saçını örebilirdi. Annesininzekâsından faydalanan o küçük kız onlara piyano çalabilirdi...Sonra onu kaybettiği aklına geldi. Bebeği olmayacaktı. Gözlerine yaşlar dolarkenMavinin yaşadığına şükürler etmekle kaldı.Aradan geçen bir günün sonunda Mavi artık odasına geçmişti. Onun için öncedenhazırlatılan odada her şey düşünülmüştü. Özel pembe ipek çarşaflar, kaz tüyüyastıklar... Hepsini Çınar onun için özel olarak hazırlatmıştı. Mavi odasına yerleştiripson kontrolleri yapıldıktan sonra içeriye girilmesine izin verdiler. Çınar ve Bora aynıanda kapının koluna saldırırken; kapıyı açmadan ikisi de geri çekildi. Birbirlerinebaktılar. Aradan geçen o kadar zamanda ikisi de Maviye bebeğini kaybettiğini nasılsöyleyeceklerini düşünmemişlerdi. İkisi de bu kelimelerin arkasından gelecek olanfırtınadan korkuyordu. Söylememe gibi bir ihtimalleri vardı. Ona da doktoru elkoymuştu. Hastanın etik açıdan durumunu bilmeye hakkı vardı ve doktora sorarsadoktor doğruyu söyleyecekti. Bunu doktordan değil de onlardan duyması enmantıklısıydı.-Sen söylemelisin Çınar, babası sensin o bebeğin.-Biliyorum. Ama nasıl? Bak Bora ben bunu Maviye söylersem evlenme teklifimi aslakabul etmez.-Evlenmemi teklif edeceksin?-Kardeşini seviyorum. Sana daha nasıl anlatabilirim bunu?-O... Evlenmek için çok küçük.-Bak her neyse. Tamam, ben söylerim. Ama şimdi değil anlaştık mı?-Tamam.İkisi de sessizce içeri girerken sırtını yastıklara vermiş yarı dik pozisyonda oturan
Maviyle göz göze geldiklerinde çocuksu sevinçlerini saklayamadılar. Abisi ve Çınar? İkisibir arada? Neden?Bora kız kardeşine sarılırken gözyaşlarını tutamadı. O soğuk odadan çıkamayacağınıdüşündüğü her dakika onun hayatından seneler eksilmişti sanki. Serumlardan veellerinin üzerindeki iğnelerden dolayı tam olarak sarılamasalar da Bora kız kardeşininalnına uzun bir öpücük verdi ve geri çekildi.-Uyuyan prenses uyandı öyle mi?Mavi kısılan sesiyle gülümsedi ve cevapladı.-Evet...-Sesin çok kötü olmuş. Kısa zamanda düzelir umarım minik kuş.-Boğazım çok ağrıyor. Gelmen, sarılman, öpmen, koklaman için başıma bir şeygelmesini bekleme bir dahakine olur mu?-Bu halinle laf sokmaya çalışıyorsun ya bayılıyorum sana gerçekten Mavi.-Aklım yerinde olduğu sürece ilgisizliğini senin yüzüne vuracağım.Mavi hafif tebessümleriyle iki adamın gönlünü şenlendirirken; Çınarın ela gözleriylebuluştu. Uzunca bir süre bakıştıktan sonra odada ki kasvetli havayı ikiye bölen Boraoldu;-Ben sizi yalnız bırakayım.Mavi abisinin bu sözüyle şaşkınlığını en üst seviyede yaşarken odadan çıkışını izledi.Kocaman açılmış gözleriyle bunun ne anlama geldiğini sordu Çınara. Çınar ağır veyorgun adımlarla onun yatağının kenarına oturdu ve hiçbir şey demeden onu göğsünebastırdı. Kemiklerini kırarcasına sıkı sarıldı. Ona bir daha böyle sarılamayacağınıdüşündüğü her dakika ruhen ölmüştü. Kalbini emanet ettiği kadının şimdi kollarındanefes alması kadar şahane bir şey yoktu. O güzel saçlarından, boynundan, yüzündenizinsiz öpücüklerini çalarken her koklayışta bir bahar dalı daha çaldı ondan.-Mavim.Kelimeler ağzından fısıltı olarak dökülürken onu tekrar göğsüne kalbinin üstünebastırdı. Hiçbir şey hiç kimse umurunda değildi şuan. Mavinin yaşıyor olması mucizesiyetiyordu.-Çınar ne yapıyorsun. Ağabeyim dışarıda. Delirdin mi sen?
-Ben aklımı kaybedeli çok oldu Mavi.-Herkes bir hoş ya bugün...-Ağabeyin her şeyi öğrendi Mavi.-Ne!? Eyvah, nasıl? Kim söyledi? Sen mi söyledin? Mahvolduk... Çınar. Nasıl?-Sssshhhhh sakin ol. Hiçbir şey olmadı, olmayacak. Ağabeyin öğrendi ve anlayışlakarşıladı.Mavi şaşkınlık üzerine şaşkınlık yaşarken bileklerinde ki acıyı yeni fark etmiş olmanınetkisiyle kendini Çınarın göğsünden geri attı. Bileklerine bakarken;-Bileklerim... Ne oldu?-Mavi...-Ne oldu diyorum Çınar? Benim en son hatırladığım bir adamın boğazımı sıktığıydı.Sonra bayıldım sanırım bilmiyorum. Uyanıyorum ağabeyim yanımda ve her şeyiöğrenmiş. Sen bir acayip davranıyorsun. Ben çözemedim Çınar.-Bebeğim. Evet, hatırladığın ne ise doğru. Ondan sonrasını ben anlatayım sana. O adamsenin bileklerini kesip seni küvetin içine yerleştiriyor ve üzerine sıcak suyu açıyor. Sıcaksuyu açıyor çünkü kan akışını hızlandırıp seni daha çabuk öldürmeyi planlıyor. Bubaşına geldikten kısa bir süre sonra saatini sana vermeye geldim. Bizde unutmuşsun.Banyoya geldiğimde... Ben seni banyo yapıyor sanıyordum. Ama her geçen dakikaölüyormuşsun...-Tamam sus.-Bu işin altında kim var neden yapıldı hala bulamadık. Ama sana söz veriyorum bulupkendi ellerimle...-Tamam Çınar.-Özür dilerim. Ben çok sinirliyim Mavi. Seni hep yalnızken yakalıyor böyle şeyler. Senikoruyamamak benim canımı daha çok yakıyor.-Peki. Sana bir şey soracağım...-Söyle bebeğim.Çınar şefkatle ve özlemle sevdiği kadının gözlerine odaklanırken gelecek soruyuheyecanla bekliyordu. Kullandığı tüm kelimeleri özenle seçmişti. Abisinin onu
öldürmek istediği kısmını söylememişti. Mavinin abisine düşman olmasını istemiyordu.Mavinin yeşil gözlerinin sulandığını ve dudağının büküldüğü gördüğünde hala geleceksoruyu duyamamanın eziyetindeydi. Kısık ve ağlamaklı sesiyle;-Ağabeyim sana kötü bir şey söyledi mi? Ya da yaptı mı?-Hayır meleğim. Dedim ya anlayışla karşıladı.-Gerçekten çok sevindim. Bileklerimin doğrandığına değmiş demek ki.-Saçmalama Mavi.Küçük tebessümler birbirini izlerken Çınar üzerinde ki atması gereken son yüküatacaktı. Bu her ne kadar onun kalbini acıtıyor olsa da Mavinin ki kadar acımayacaktı.Bunu farkındalığında olarak seçti tüm kelimelerini.-Mavi sana söylemem gereken bir şey var.-Çınar konuşmamız gereken çok şey var.-Bak. Ben bunu öğrendiğimde gerçekten çok şaşırdım. Bilmiyorum sen biliyor muydunama...-Hamileydim.-Nasıl, anlamadım?-Aldırmak istiyorum. Ben bu çocuğu doğuramam.-Mavi, ne zamandan beri biliyorsun bunu?-İki hafta oldu.-Bunu bile bile o gece şişe şişe alkol aldın. Karnında bizim bebeğimiz varken?Çınar sinirle yatağın kenarından kalkıp duyduklarını idrak etmeye çalıştı. Odanınzemininde çıkan ayak sesleri attığı sıkıntılı voltaya eşlik etti. Dağınık saçlarınınarasından parmaklarını geçirerek daha çok dağıttı. Çınar nasıl açıklayacağınıdüşünürken şimdi Mavi bir açıklama yapmak zorundaydı. Olayların Çınarın sandığıkadar masumane olmadığı ortadaydı.-Çınar. Ben istemedim bu bebeği. Hamile olduğumu tek başıma öğrendim! O hastanekoridorların bu haberi aldığımda sevdiğim adamla mutluluk çığlığı atacağımı hayalederken; tek başıma kaldım. On sekiz yaşında, bekâr, yalnız ve hamile bir kıza nasıldavranıyorlar bu ülkede biliyor musun? Gördüğüm muamele çok kötüydü. Resmen
aşağılandım. Bu ülkede tonlarca adamla düşüp kalkıp sonra bunu örtbas edipnamusluymuş gibi evlenen kızlar varken; sevdiği adamdan hamile kalan bir kıza çokkötü davranıyorlar. Ben hak etmedim Çınar. Aldırmak istiyorum. O yüzden evet alkol dealdım.-Allah kahretsin! Nasıl söylemezsin bunu! Nasıl saklarsın benden?-Sen bu bebeği hak etmiyorsun.-Mavi. Ben senin bu dengesiz davranışlarından çok yoruldum. Gerçekten yoruldum.Çınarın sesinin volümü gittikçe yükselirken Mavi yaptığının yanlışlığıyla başını öneeğmişti. Çınar sıkıntılı bir nefesle ona çok duymak istediği şeyi söyledi.-Ben günlerdir sana bu haberi nasıl söyleyeceğimi düşünürken bu haberin seni mutluedebileceği ihtimalini vermemiştim. Sanırım şimdi rahatlarsın. Bebeği almak zorundakaldılar... Kötü muamele görmüş... Mavi! Sen ne zaman çağırdın da ben gelmedimyanına? Neden bana bunu yapıyorsun? Neden hala oyun oynuyorsun benimle? Bak buişler çocuk oyuncağı değil tamam mı? Bende hata... Bende hata...-Öyle mi? Sevindim.Çınar Mavinin bu tepkisine ağzı açık bakakalmıştı. Kalbi taş mıydı bu kızın? Bebeğinikaybettiği için sevinmiş. Gerçekten artık Mavinin iyi olmadığı kanaatine vardı.-Sen ne dediğinin farkında mısın?-Hata sende. Sen ne Ahudan geçtin ne benden. Ahu kalsın, yanında olsun. Ama Mavigitmesin. Şuralarda bir yerlerde dursun Mavi, canın isteyince çağır gelsin. Kimseninolmasın ama benimde olmasın... Dengesiz birisi varsa oda sensin Çınar. Ben senden birçocuk dünyaya getiremezdim.-Mavi.-Beni seviyorsun öyle mi? Hah. Savurdun beni Çınar. Harcadın. Gün gün öldüm ben. Biray boyunca görmemezlikten geldin. Ben bir bebeğin varlığıyla nasıl baş edeceğimidüşünürken sen Ahuyla sabahladın. Şimdi karşıma geçip bu bebeği istemediğim içinbeni suçlayamazsın. Bak ağabeyim öğrendi al hadi. Şimdi Ahuyu bırakıp gelecek misinbana? Sonuçta Ahuyla ağabeyim öğrenmesin diye beraberdin.Çınar duydukları karşısında duraksadı. İşler yine aynı karmaşıklığı ve çözülmezliğiylebeyninde taklalar atıyordu. Ahunun hamile olduğu aklına geldi. Yine iğrenç bir kaosuniçindeydi. Maviyi bir kez daha kaybetmeyi göze alamadı. Ona bu kadar yaklaşmışken
geri adım atmadı.-Evet. Ahuyla her şeyi bitirdim.Mavi duyduğu kelimelerle karman karışık olurken tekrar gözlerine dolan yaşlardandolayı yüzünü camdan tarafa doğru dönüp gözündeki yaşları silmeye çalıştıbeceriksizce.-Çıkar mısın odadan?-Çıkmam Mavi.-Yalnız kalmak istiyorum.-Yalnızlıktan şikâyet ediyordun.-Ağlamak istiyorum. Gider misin?Çınar iki adımda yatağın yanına geldiğinde yaşlı gözlerini sıcacık öpücükleriylesakinleştirmek istedi. Onu tanıdığından beri dinmeyen bir nisan yağmuruydu. Yağıp,esip, gürleyip ağlıyordu. Çınar onun yağmurlarında arınmak isterken;-Bende yoruldum Çınar. Bende yoruldum.-Geçecek bebeğim. Dinleneceğiz.Onlar öyle birbirine kenetlenmiş sıcak vücutlarından destek alırken Bora odaya hızlı birgiriş yaptı. Elektrik çarpmışçasına birbirlerinden ayrılıp toparlandılar.-Ben özür dilerim. Uzun zamandır yalnızsınız. Yeterli gelmiştir diye düşünmüştüm.-Önemli değil abi gelebilirsin.-Doktorla konuştum. Her şey yolunda giderse akşam evimize gidebileceğiz. Artıkevinde dinlenebileceksin. Ne yazık ki bende bu akşam döneceğim. Şuan bunu kiminyaptığını bilmediğimiz için Çınar senin yanında kalacak. Bu arada evini başka bir yeretaşıdık. Çok güzel, umarım beğenirsin. Birde sana bir araba aldım. Yeni evinin kapısındaseni bekliyor.-Güzel haber. Teşekkür ederim. Gelmekle zahmet etmişsin ağabeyciğim tabi çok kaldındön akşama.-Mavi! İşlerimin ne kadar yoğun olduğunu biliyorsun. Hem Çınar yanında, onagüveniyorum.
-Peki, anladık.Mavi özenle evine yerleştirildikten sonra ağabeyi koşa koşa havaalanına gitti. Bukaçarcasına gidiş onun canını sıksa da hastanenin soğuk havasından kurtulmak keyfinibir nebze olsun yerine getirmişti. Bileğinde ki dikişleri beş gün sonra alınacaktı ve artıközgürlüğünü ilan edecekti.Mavi hala Çınarla aynı evde kalmasına abisinin nasıl müsaade ettiğini çözemiyordu.Yine de çok düşmedi üstüne. Abisinin kaçarca gidişi onda ki hırs ve nefret duygularınıtekrar uyandırmıştı. Çınarla ise hala bebekten dolayı aralarında soğuk rüzgârlarınestiğini hissedebiliyordu. Çınarın ki kadar onun da canı yanıyordu bebek konusundaama Çınar bunu anlayabilecek bir pozisyon değildi.Beş gün sonra dikişlerinin alınmasıyla ve tam olarak iyileşmesi üzerine en azından eviniçindeki özgürlüğünü ilan edebilmişti. Çınar yataktan kalkmasına ve evin içindegezmesine izin veriyordu. Bu sürede iki ayrı odada kalmaları ne kadar zor olsa da yanyana yatmaktan daha zor olmayacağını ikisi de idrak edebilmişti. Bir şekilde bir şeylerters gidiyordu ve Mavi bunun farkındaydı. Çınarın kafasında ki düşünceler her ne ise;onu her seferinde yanından alıp başka bir dünyaya sürüklüyordu. Bir akşam Çınar iştengelmiş salonda ki koltukta dinlenirken Mavi odasından çıkıp üçlü koltuğun diğer ucunadoğru kıvrıldı. Çınarın bu kadar yakınken aklının ve kalbinin uzakta olması artık canınısıkmaya başlamıştı. En kavgalı olduğu zamanlar bile bu kadar mesafeli ve temkinlidurmamıştı.-Çınar nasıl geçti günün?-Yorucu ve sıradan.-Anladım güzel.-Senin?-Sadece sıradan.-Ağrın oldu mu?-Hayır.Bu kısacık diyalogla yetinmeyecekti Mavi. Vücudu ve kalbi yeterince iyileşmişti onuniçin ve saldırıya geçebilirdi artık...-Sorunun ne bilmiyorum ama bu evde kalacaksan hemen çöz.
-Ne sorunundan bahsediyorsun Mavi?-Kendin buradasın ama aklın bağdatta eşek satıyor.-O ne demek şimdi? Of.-Gayet açık konuştuğumu düşünüyorum. Anlamamak için ısrar ediyorsun. Sen zeki biradamsın. O yüzden gözlerini aç ve gör. Ben her şeyin farkındayım. Bebek yüzünden miböyle yapıyorsun?-Mavi o konuyu kapatmıştık...-O zaman?Çınar cevap vermedi. O kadar yorgun ve kimsesiz hissediyordu ki kendini. Maviye şuaniçinde bulunduğu durumu anlatsa bu evde bir dakika kalmayacağını biliyordu. AmaAhunun ona söylemesinden korkuyordu ki; Ahu durmayacak ve yakın zamanda bunuMaviye söyleyecekti. Kaldı ki her gün mesajları ve aramaları ile Çınarı tehdit ediyordu.Çınar sıkıntılı bir şekilde gözlerini kapatıp arkasına yaslandı. Günlerdir yapmadığı birhatayı o akşam yapmıştı. Telefonunu masanın üstüne Mavinin görebileceği bir yerekoymuştu. Telefon masanın üstünde çılgın gibi titrerken Mavi gençliği ve atikliğisayesinde telefonu kaptı ve koltuktan uzaklaştı. Çınar onun bu tepkisiyle koltuktankalktı ama telefon çoktan Mavinin eline geçmişti. Şuan yapması gereken tek şey Maviyisakinleştirmekti.-Mavi telefonumu verir misin?-Ahu arıyor.-Tamam, verir misin?Mavi dinlemedi ve salonun öbür kısmına yürürken telefonu açtı ve kulağına götürdü.-Ne istiyorsun Ahu?-İyi akşamlar. Çınarla konuşabilir miyim?-Konuşamazsın. Bana söyle ben iletirim.-Peki, sen kaşındın. O zaman o ne de ki; yarın bebeğimizi ultrasondan görmek istersebenimle gelebilir.Mavi sadece yutkunup telefonu kapattı ve şaşkın ifadesi camdan dışarı odaklandı. İçiboşalmış bir çuval gibi hissediyordu yine. Ahu yine oyununu oynamıştı. Çınarın
gelmeyeceğini biliyordu elbette. Ama hamile olduğunu bir şekilde Maviye bildirmesigerekiyordu ki; bunun Çınarın sonu olacağından adı gibi emindi.Çınar uzanıp Mavinin elinden sinirle telefonu aldı. O öyle bomboş dururken Çınarın tekyaptığı sinirden evin içinde sağa sola yürümek oldu. Biraz kendini toparlayınca Maviyedönebildi.-Ne dedi?-Bebeğini görmek istersen... Yarın ultrason... Ben odama çıkıyorum. İyi geceler.-Mavi. Dur bir saniye.Mavinin dinlemeye pek niyeti yoktu. Kulakları da kalbi gibi sağırlaşmıştı. Nasıl ki kalbiÇınardan başka herkese sağırsa; şimdi de kulakları Çınarın tüm söyleyeceklerinekapanmıştı. Yaralarına tuz dökülmüşçesine ruhu bedeninin içinde çırpınırken; gözleribuğulandı merdivenlerin basamaklarına bakarken. Arkasından Çınar geliyor muydu?Umurunda değildi aslına bakarsanız. O kadar boşalmıştı içi.Çınar ise Mavinin bu konuya olan tepkisizliğinden hiçbir şey anlamamıştı. Günlerdirkorktuğu ve içinden çıkmaya çalıştığı şey başına geldiğinde bu kadar sessiz bir kıyametbeklemiyordu. Mavinin ağır adımlarla odadan çıkışını ve merdivenleri tırmanışıizlerken o yerinden kımıldayamadı. Ona söyleyecek neyi vardı ki? Kendi yediği birhaltın altında daha kalmıştı.Mavi odasından içeri girdiğinde yavaşça ve sessizce kapısını kilitleyip yatağına oturdu.Telefonunu eline aldı ve bir numara çevirdi. Telefon açılınca sadece iki kelime söyledi.-Kabul ediyorum.Telefon kapandı.29Üç gün önceMavi Çınarın işte olduğu bir saatte oyalanabilmek için bilgisayarını açmıştı. Uzun
süredir maillerine bakmamıştı. Keyifle haber sayfalarında ve eğlendirici videolarınarasında gezinirken mail adresini ve şifresini yazıp mail kutusunun açılmasını bekledi.İki yeni okunmamış maili vardı.Kimden: Erkan EkerKime: Mavi EkerKonu: Canım evladım.Canım kızım,Öncelikle geçmiş olsun. Başına gelen talihsiz kaza beni konu üzerinde tekrardüşündürdü. Canım kızım, bana ne kadar kızgın olduğunu biliyorum. Olaylar bildiğingibi değil kızım. Seni burada koruyamazdım. O yüzden İstanbul'a gitmene müsaadeettim. Senelerce sana ilgisiz davrandığımı ve seni istemediğimi düşündüğünübiliyorum. Olayın iç yüzü bambaşka. Seni senelerce sakladım. Senden uzak durdumçünkü annenin acısını unutamadım. Ömrüm boyunca tanıdığım tüm insanlara yarardışında zarar getirdim. Ve sen kızım, öyle güzeldin ki seni sevdiğimi görselerdi senideçalacaklardı benden. Sen ki annenin tek yadigârısın bana. Ona o kadar çok benzedin kigün geçtikçe... Kıyamadım yavrum. Benim için kolay mıydı?Kızım senelerce seni kandırdım belki ama beni bir gün evladın olunca anlayacaksın.Annenin ve kardeşinin ölümü göründüğü kadar masum bir olay değildi. Anneni vekardeşini benim düşmanlarım haince katletti üstelik kendi evimde gerçekleşti bu olay.Küçücük kızımın yatağına koydular. Bunu çok zor atlattım. Aramızda yıllardır süren buhusumetin içinde olmanı istemedim. Üzgünüm, baban sadece bir şirketin sahibi değil.Çok daha karanlık bir hayatım oldu. Bu karanlık hayata uygun dayanıklılıkta değildin.Ve istemediğini biliyordum. Sen çok zeki bir kızsın. Bunu zaten önceden anladığınıumarak söyledim. Seni en iyi şekilde eğitmeye özen gösterdim. Seninle hep gururduydum.Çok uzattım. İstanbul da tek başına yaşadığın bu olay gerçekten üzücü ve daha kötüşeyler yaşayabilirsin. Üzgünüm Mavi, sen bu hayatın bir parçasısın ve beni tanıyanherkes sana zarar vermek için her şeyi yapacak. Ben ise her zaman senin yanındaolamam. Bu yüzden sana bir teklifim var. Kabul edersen çok daha mutlu olacağım.Bir sürü dil biliyorsun. Bu konuda özellikle üzerine düştüğümü biliyorsun. Rusya da birokul var. Bu okul yasal bir okul değil. Dünyanın her yerinden çok zeki insanları toplayıpbir eğitim veriyorlar. Uzun ve yorucu bir eğitim. Ama oradan çıktığında kendini tam
anlamıyla koruyabileceksin. Benim hayatıma dâhil ol demiyorum. Evet, ben çok canyaktım ellerimde bir sürü insanın kanı var. Buna annenin ve kardeşinin kanıda dâhil.Benim bir hatam yüzünden canlarını kaybettiler. Ben bir kişiyi daha kaybetmeyi gözealamam. Bu yüzden bu okulda eğitim almanı istiyorum. Seçenek tamamen sana ait.Okulla görüştüm. Dil bilmen onların yararına olduğu için severek seni okula kabulediyorlar. Orada güvende olacaksın. Fakat bu süre içinde bizimle görüşmeyeceksin.Eğitimini tamamlamadan çıkamazsın. Eğer yeterli seviyeye gelemezsen ömrün boyuncaorada kalacaksın. Ve orada kalan insanların sayısı gerçekten azımsanmayacak boyutta.Seçip seçmemek sana ait. Okulla ilgili daha fazla bilgi veremiyorum. Eğer kabuledersen birazdan başka bir maille sana atacağım numarayı arayıp sadece kabulediyorum diyeceksin. Onlar seni gelip bir şekilde alacaklar ve okula teslim edecekler.Umarım kabul edersin. Seni seviyorum.Baban.Mavi sinirle bilgisayarın kapağını kapatıp odanın içinde volta atmaya başladı. Elbettebabasının yaptığı karanlık işlerden haberi vardı. Ama bu hayatı ona kabulettiremeyecekti. Mavi başka bir hayat seçmişti.O gece yatarken aklından çıkmayan maili ve okulu düşündü. Babasının karanlıkhayatından kaçmak için yaşadığı hayata bir baktı. Acılar içindeydi uzun zamandır.İçinden çıkamadığı bu aşk üçgeninde savruluyordu. Fiziksel ve ruhen çok büyükkayıplar vermişti.Hem okulunu bitirse ne olacaktı ki? Ailesi mesleğini yapmaya izin vermeyecekti. Tabiiölmeden okuldan mezun olabilirse... Uyudu. Düşünmekten kaçmak çok daha kolaydı.-Şimdiki zaman--Kabul ediyorum.Telefon kapandı.Pişmanlık duymaması için elinde de o kadar malzeme vardı ki. Ama en önemlisi birbebek. Mavinin vermediği, Ahunun can attığı bir bebek. Çınarın çok istediği bebek.Yatağına uzandı. Düşünceler beyninde arşın arşın yol aldı. Onu Rusya ya götüren yollar
ilk önce beyninde kuruldu. Mavi geldi. Ahunun sevdiği adamı elinden aldı. Ahununyerinde olsaydı Çınardan bu kadar kolay vazgeçer miydi? Belki bu kadar kırıp dökmezdiama vazgeçmezdi. Mavide pes etmeyecekti. Ama olaylar artık değişmişti. Ortada biraşk savaşından başka şimdi bir de bebek vardı. Üstelik Çınarın şuan yanına gelip olayıaydınlatma gibi bir derdi yoktu. Buda Ahunun söylediklerini destekliyordu. Birde böylebir ihtimalin gerçek olması o kadar yaktı ki içini. Çınar Maviye deli gibi sevdiğinisöylerken Ahuyla da birlikte olmuştu. Bunu bilmek, kabullenmek acılarına yenisiniekledi.Gözlerinden inen yaşlar yastığı ıslatırken; verdiği kararı destekleyen düşüncüler ardıardına geldi. Gelip her şeyi mahveden kendisiydi. Bu aşka izin veren kendisiydi. Şimdikendi hatasını bir bebeğe ödetmeyecekti...Ertesi sabah Çınar Mavinin uyuduğunu düşünerek evden çıktı. Gün içinde Ahuyauğrayarak bu problemi çözecekti. Akşama hayatında ki tüm dikenleri atmış olarakgelip; Mavinin hayatına dâhil olacaktı. Onu ne kadar üzüp yıprattığını düşündü. Gelelineredeyse bir yıl olmak üzereydi. Maviye acıdan başka hiçbir şey vermemişti. Onuseveceğim derken o kadar çok incitmişti ki... Tek amacı onu korumaktı. O baharındalları kırılmasın diye uğraşırken her bir dalını üstüne basarak kırmıştı. Ayaklarınınaltında yok oluşunu izliyordu. Kesinlikle Mavi bundan fazlasını hak ediyordu. Üstelikbir kazayla kaybetmiş bile olsa; bebeğinin annesiydi.Evden çıkıp Ahunun evinin önüne geldiğinde sabırsızlıkla onun arabaya gelmesinibekledi. Nedense içindeki hançer nefes aldıkça batıyordu. Mavinin uykusu bölünmesinve daha çok sakinleşsin ki akşama yapacağı sürpriz için rahatlasın diye sabah odasınagirmedi. Ona bir şey söyleyemiyordu. Bugün ise gerçekten Ahudan ve bebektenkurtulup Maviye akşam söyleyecekti. Artık o düzlüğe çıkmak istiyordu. Bunlarıdüşünürken Ahunun arabaya bindiğini hissetmedi. Ahunun sesli bir şekilde onusarsmasıyla Mavili rüyadan uyandı.-Hadi gidelim! Bebeğimizi görmek için çok heyecanlıyım.Ahu her detayı düşünmüştü. Henüz karnında bir bebek olup olmadığını bilmiyorduşayet var ise sıkıntı yoktu ama ya yoksa? İşini sağlama alarak doktoru ve hastaneyiönceden hazırlamıştı.-Bebeği görmeyeceğiz. Aldırmaya gidiyoruz.Çınar hırsla gaza yüklendi. Ahu itiraz etmedi. Şuan kavga etmeyecekti. Kavga edipdikkatini ve kötü enerjisini üzerine toplamayacaktı. Sakince hastaneyi tarif etti. Gelipindiklerinde Çınar ne kapısını açtı ne onun inmesini bekledi. Arabadan inip anahtarını
hastanenin valesine bırakıp hastaneye girdi önden. Ahu uzun zamandır böyle kabadavranmasına zaten alışmıştı. Arabadan inip doktorunu buldu. Çınar hemen arkasındayorgunca onu takip ediyordu.-Hayatım, hadi gel!Çınar sinirle çenesini kaşırken doktorun odasına girmeye az kala Ahunun kolunu sertçetuttu ve kulağına yaklaştı.-Bana bir daha hayatım vs. dersen canını alırım.-Neden böyle yapıyorsun?-O bebeği bugün aldırıyorsun. İçeri gelmiyorum. Aldır ve çık. Basit.Ahu hırsla kolunu çekip içeri girdi. Çınarın içeriye gelmemesi onu biraz olsunrahatlatmıştı. Doktorun karşısına oturdu ve tekrar durumu anlattı. Henüz Mavinin işibitmemişken Çınarın üstüne gitmek mantıksızdı. Bu yüzden bebeği aldırmış numarasıyapmak en doğrusuydu. Doktoruyla beraber planı yaptı. Üzgün bir surat ifadesiyledoktoruyla beraber odadan çıktı. Kapıda Çınar ona soran gözlerle bakınca;-Operasyon odasına geçiyoruz. Çok kısa sürüyormuş.-Bekliyorum.Ahunun planı tam istediği gibi işlemişti. Operasyon odasında yalandan zaman geçiripüzerine bir önlük giyip bir tekerlekli sandalye ile odadan çıktı. Halsiz ve solukgörüntüsü inandırıcıydı. Bir görevli personel onu odasına götürürken Çınar kendineyaklaşan doktoru sabırsızlıkla bekledi.-Çınar bey, operasyon tamamlandı. Ahu hanımın kürtajı başarılı geçti. Odasında birkaçsaat gözlem altında tutacağız. Sonra götürebilirsiniz. Geçmiş olsun.Çınar bir bebeğin kayboluşuna üzülürken nedense içinde ki rahatlama hissi kalbinintekrar çarpmasına ve heyecanlanmasına sebep oldu. Ahuyu falan görmek istemiyordu.İşlem tamamlandığına göre artık kalan işlerini tamamlayabilirdi. Arabasına atladığındaAVM için gaza basan ayakları sabırsızca daha çok yüklendi.O çok meşhur kuyumcunun önüne geldiğinde ilk önce vitrindeki modellere baktı.Hiçbiri istediği gibi bir şey değildi. Mavinin parmağına takacağı yüzük ancak kimsedeolmayan bir parça olmalıydı. Bu yüzüklerin hepsi birbirine benziyordu. İçeri girerkenonu tanıyan mağaza görevlileri ilgilenmek için sıraya geçerken gülümseyerek tümmodellere göz gezdirdi. Mağazanın sahibi onu yakından tanıdığı için onu odasına davet
etti. Kahvelerini yudumlarken sabırsız mağaza sahibi girdi söze.-Eeee sizi buraya atan sebep nedir Çınar Bey? Genelde yardımcılarınızı gönderirdiniz.Özel değilse öğrenmek isterim.-Çok özel bir insan için, çok özel bir parça arıyorum. Bulabileceğim tek yer burası.-Demek Ahu hanımla ilk adımı atmaya karar verdiniz. Gerçekten mutlu oldum ÇınarBey. Cemiyetteki herkes bu düğünü bekliyor.-Ahu hanımla ilişkimi bitirdim. Lütfen konuyu tekrar açmayın.-Özür dilerim. Peki, ne aramıştınız yardımcı olayım?-Bir yüzük istiyorum.Adamın gözleri ışıldarken Çınar yüzük seçmenin verdiği heyecanla tüm modellerebaktı. Odaya gelen her yüzük özel parçaydı herkese gösterilmiyordu. Yine de Çınaristediği sadelikte ve güzellikte bir şey bulamamıştı. Bir saatin sonunda sıkıntıyla alnınıovalarken;-Bakın ben bunlardan daha özel ve güzel bir şey istiyorum.-Bakın Çınar Bey. Mağazada ki tüm yüzükleri getirdik önünüze. Bir tanesi hariç...-Görmek istiyorum.-Yalnız Çınar Bey bol sıfırlı bir parça.-Getirin.Yüzük özel bir kasadan, özel bir kutu içinde açığa çıktığında üzerindeki mavi taşlarıincelerken o yüzüğü Mavisinin parmağında hayal etti. Onun narin parmağında çokgüzel duracaktı. Beğeniyle ışıldayan gözleri adamın sözleriyle yüzükten ayrıldı.-İtalyan bir tasarımcının ürünü. Tek kişinin el işçiliğiyle bir yılda tamamlanmış. Eşi vebenzeri yok. Tek olarak üreti--Mavi renk bir kutuya koyun.Cebinden çek defterini çıkarırken adamın gözleri yerinden oynadı. Sözünü bilebitirememişti. Bu parçayı satmak demek köşeyi dönmek demekti. Fiyatınısöyleyemedi. Bir kağıda yazıp Çınarın önüne uzattı. Çınar göz ucuyla bakıp çekdefterine tek seferde yazdı, yırttı ve verdi. Adam elinde ki çeki incelerken; Çınartokalaşmak için elini uzattı. Vedalaşıp yüzüğünü aldıktan sonra aynı AVM deki çiçekçiye
gitti. Şehrin en güzel çiçekleri burada oluyordu gerçekten.-Elinizde ne kadar Mavi gül varsa alıyorum.Mavi gül kolay bulunan bir şey değildi. Tıpkı kendi Mavisi gibi. Hiçbir yerdegöremeyeceğiniz saklanan eşsiz bir parçaydı o. Dünya üzerinde ki tüm değerli şeylerihak ediyordu. Heyecanla kucağına konan Mavi gül demetini kokladı arabasına doğruilerlerken. O kadar tatsız kokuyorlardı ki... Evet, güzel kokuydu ama tatsızdı işte.Mavinin teninde ki akasyanın kokusu kadar tatlı bir şey yoktu onun için.Kuaföre de gidip birkaç rötuş yaptırdıktan sonra evin yolunu tuttu. Kalbi şimdidenderin bir çırpınıştayken Mavinin teklifine ne diyeceğini gerçekten merak ediyordu. Bugece onun ve sevgilisi için bir dönüm noktasıydı. Ağzında ki gülümsemeyiengelleyemeyerek eve girdiğinde Mavinin salonda olmaması onun için artı olmuştu.Biraz üstüne çeki düzen verip Mavinin odasına ıslık çalarak gitti. Kapıyı çalıp aralarken;-Neredeymiş benim minik kurdelem?Odanın boş olduğunu görürken banyoda olacağını tahmin etti. Kucağında ki mavi gülbuketini yatağın üzerine koyarken sağında kalan dolabın kapağına takıldı gözü. Dolapaçık ve bomboştu. Tüm askılar öylece boş duruyordu. İçine oturan acıyla dolaba doğruilerledi. Yanlış görebileceğini düşünüp hızlıca diğer kapakları açtığında hepsinin boşolduğunu gördü. Şaşkınlıkla aklından senaryolar geçirirken camın önündeki küçüksehpaya doğru ilerledi. Gitmiş olamazdı. Sadece biraz kızmıştır. Beni üzmek için yaptı.Hemen bulur getirirdi onu. Şaşkınlıkla ilerlemesine devam ederken; kendi evinde olankurumuş akasyaların orada olduğunu gördü. Bir buket kurumuş akasya ona öyle bir acıvermişti ki... Yaklaştıkça kalbine batan dikenli teller yavaş yavaş kanatıyordu onu.Akasyaların yanına özenle bırakılmış mavi bir zarfı fark etti. Cebinde ki yüzükağırlaşırken şehrin ışıklarıyla süslenen camın kenarında ki koltuğa oturdu. Önündeduran kurumuş akasyaların yanından zarfı aldı. Yavaşça açtı. Kâğıdı içinden çıkardı;Çınar,Bir ömrün kışında hiçbir yaz tadamayacağım acıların tadını aldım dudaklarından. Günbe gün zehir içtiğini bilmeyen küçük bir çocuktum ben. Senin benim ulaşamayacağımbir yerde olmanı ne çok isterdim... Ben bir hata ettim, kimse bana dur demedi. Bununcezasını sensizlikle ödeyecek olmak acı veriyor. Ama dönüp bakıyorum da; sen benisevmekten çok hırpaladın. Önünde ki sehpanın üzerinde duran kurumuş akasyalardanfarkım var mıydı? Sen onları dalından kopardın, bana getirdin ve bırakıp gittin. Onlardakurudu ve döküldü.
Sana içimde büyüttüğüm bağlardan, bahçelerden kalan tek şey o kuru akasyalar.Biliyor musun? Sen kırdığın her dalla kendine bir sığınak yaptığını düşünürken; ben günbe gün eksildim. Eğer ki kökünden kırmasaydın o dalları belki daha kolay olurduburalarda kalması. Üzgünüm; o sığınağı da yakıp gidiyorum en alışamadığımalışkanlığım. Artık benden söktüklerini başkasına veremezsin korkma.Gidendir terk edilen. Ben terk edildiğim bir sevdada kanatlarımdan vuruldum.Vurulmaya doymadım. Beni sensiz bıraktın...Çınar artık uzatmayacağım. Yaşadığımız kısa masal burada noktalanıyor. Ne senprenssin, ne ben prenses. Mutlu sonla bitmeyeceğini bile bile ateşe verdik birbirimizi.Birimizin gitmesi gerekiyordu. Bizim hatalarımızın bedelini zaten bebeğimiz ödedi veyine bizim hatalarımızla bir bebeğin daha ölmesini istiyorum. Bebeğimi kaybettiğimdeiçimdeki hüzün ve nefreti anlayamazsın. Ahu ne kadar kötü bir insan olursa olsun;bebeğini alarak onu cezalandıramayız. Lütfen bunu yapma. Bu kadarına hakkımız yok.Bizim işlediğimiz günahları o küçük bebek çekmemeli.Çınar. Hayatına girip seni sevdiğim için özür dilemeyeceğim. Göğsümde büyüttüğüm busevdayı da alıp gidiyorum. Hiç gelmemiş olmak istemezdim. Seninle yaşadığım her şeyiçin yine de sana teşekkür ederim. Tatlı bir acıydı. Geçti. Beni arayarak zamanınıkaybetme. Bulamayacağın yerlerde olacağım, üzgünüm artık elinin altında senikoşulsuz şartsız seven Mavin yok. Babamı ve abimi arama ikisi de nereye gittiğimibilmiyorlar. Ne sana ne onlara geri dönmemek üzere gidiyorum. Kuruttuğun akasyalaraiyi bak, onları sula... Tekrar yeşerdikleri gün yanında olacağım. Mümkün değil.Senden son isteğim. Lütfen Ahuyla evlen ve bebeğine iyi bir baba ol. Annesiz veyababasız olmak çok kötü... Kimsesiz büyümesin.Seni çok sevdim. Hoşça kal.Mavi.Çınar elindeki kâğıdı yere düşürürken arkasından birkaç damlayı da gönderdi. Hırslayerinden kalktı. Odanın içinde yürümeye başladı. Onu bulmanın bir yolu olmalıydı.Kaçamazdı. Çınar onu hemen bulacaktı ve tekrar yanında olacaktı. Dolabın içinde kiaskıları alıp cama fırlattı. Aynalı komodinin üzerinde ki tüm parfüm şişelerini yeredüşürürken aynada ki görüntüsüne dayanamadı ve bir yumruk attı. Yatağın çarşaflarınıçekip atarken; elinin kanaması umurunda değildi. O Mavinin dikenli tellerinde asılıkalmıştı...Yatağın üstüne oturduğunda sol iç cebinde kalbinin tam üzerinde ki kutuyu aldı usulca.
Kutuyu açtı ve yüzüğe baktı.-Bu kadar kolay değil. Bu yüzük ne olursa olsun senin parmağına girecek bir gün. Sengüzelliğini kaybetmeden yaşlanırken; biz aynı soy adla öleceğiz.Sinirli bir şekilde kapağını kapattı cebine koydu ve yerinden fırladı. Kabullenemezdi.30Mavi kendini yurt dışına yasa dışı olarak götüren jetten indi. Kimse bir şey konuşmuyorya da anlatmıyordu. Sorduğu tüm sorular havada kalmıştı. Sadece okula gittiğini teyitedebilmişti. En azından kaçırılmadığına emin olmuştu artık. Kısa süren yolculuğunardından indiği iklimin dondurucu soğuğu alandan mekâna gidene kadar çıplakkollarını buza çevirmişti. Geldiği yerde yazdı. En azından burada da bu kadar soğukbeklemiyordu. Dağın başında ki bu ıssız yerde sadece acılar ve sessiz çığlıklar vardı. Tekve net cümlelerle yönlendiriliyordu. Burası zeki insanların geldiği bir okulsa bumuamele neydi ki? Geldiği odanın üst düzey yöneticilerden birisini ait olduğunu,masanın arkasında duran o cafcaflı koltuktan anladı. Otur emrine uyarak onunkarşısında ki koltuğa oturdu. Dik duruşunu bozmamak için elinden geleni yaptı. Artıkbaşka bir hayatı vardı. Adam Rusça konuşmaya başladı.-Yeni adın Valeria Ekaterina. Eski hayatın ve eski sen öldün. Burada yeni bir benlikkazanacaksın.-İsmim kalamaz mı?-Hayır. Mavi Eker bugün öğle saatlerinde İstanbul'da öldü. Kayıtlar bu şekildetamamlandı. Yeni kimliğin ve yeni pasaportun bizde. Bizim iznimiz olmadan hiçbir şeyyapamazsın. Artık bu yola girdin ve geri dönüşü yok. İtaat etmeyi öğren.-Peki.Bu kısa muhabbetten sonra Mavi başını önüne eğip kucağında ki parmaklarına baktı.Bir adam onu odadan alıp yeni odasına götürdü. İki kişilik hücreler olarak düzenlenenodalarda her şey teknolojik ve sadeydi. Eğlenecek hiçbir şey yoktu. Kitaplar hariç...Odanın kapısından girerken yeni oda arkadaşı yatağında uzanmış tavanı seyrediyordu.Aklına yurda ilk geldiği gün Serap'ın hali geldi. Kısa bir süre geçirmelerine rağmen onu
çok seviyordu. Bu birimde her ülkeden gelen insanlar vardı. Oda arkadaşının hangiülkeye mensup olduğunu öğrenmek için can atarken; valizleri peşinden odaya geldi.Kesin ve net bir ses.-Eşyalarını yerleştir. Dolabında birinci kademe eğitim kıyafetlerin var. Yarın sabahbaşlayacak eğitimlerin. Burada ders saatleri dışında sadece Rusça konuşacaksınız.Başka bir dil konuşursanız cezalandırılacaksınız.Odadan çıktı ve kapı otomatik olarak kapandı ve kilit sesi geldi. Mavi kendini tutamadı.Çıkanın arkasından Türkçe konuştu.-Yuh. Ben hapishaneden kaçtım. Yine hapishaneye düştüm.Yatağında ki kız gülümseyerek doğruldu. Siyah kısa saçlı, mavi gözlü güzel bir kızdı.İncecik ve fit bir vücudu vardı. Rusça olarak devam etti.-Demek Türkiye'den geldin. Adım Anastasia senin ki?-Mavi.-Hayır, hayır. Yenisini sordum.-Valeria.-Demek casus olarak yetiştirileceksin. Çok şanslısın.-Nerden biliyorsun? Anlamadım ben. Ne demek casus? Bana biri bir şeyler anlatsın...-İsmin V harfiyle başlıyor. Burada ki çok az kıza V harfiyle isim verilir. Bir elin parmağınıgeçmez. V harfiyle ismin başlıyorsa casus olarak yetiştirileceksin demektir.Mavi anlamsız bakışlarını kızın üzerinde gezdirirken biraz daha açıklama bekliyordu.-Öncelikle yeni hayatına hoş geldin. Yarından itibaren zor bir hayata başlayacaksın.Burada ne kadar süre kalırsın bilemem. Ben sekiz yıldır buradayım ve bulunduğumbölümde orta seviyelere gelebildim anca. Gözünü korkutmak istemem. Akademi ikiana dala ayrılıyor. Birincisi sadece suikastçı yetiştirirken diğer dal hem suikastçı hemistihbarat elemanı yetiştiriyor. Kısacası casus. Çok daha kapsamlı bir dal... Sen nasılseçildin bilmiyorum ama yerinde olmayı istemezdim. Oradan mezun olan hiç kız yok.Hepsi orada kaldılar. Çoğu hayatlarının son yıllarında sadece hoca olabildi. Hiçbiri casusolamadı. Umudunu yitirme seni seçtilerse bir planları vardır. Kurallar katı, uymazsandaha sert şeylerle karşılaşacaksın. Amaç dünyevi zevklerden kendini köreltebilmek.Yüksek konsantrasyon ve güç. Soruların olursa cevaplarım Valeria. Bu odada uzun
yıllarımız olacak.Mavi duyduklarının şaşkınlığı ile başını öne eğdi. O kırıldığı için kaçarken, daha beterbir yere düşmüş olabilir miydi? Beyninde tüm düşüncüler bir kenara saçılırken aklınaÇınar geldi. Gittiğini fark ettiğinde üzülmüş müdür? Acaba son isteğimi dinleyip Ahuylaevlenecek miydi? Ranzasına çıkarken elinin ayağının dermanı kesilmişti. Odanın ışığıotomatik olarak söndüğünde zifiri karanlıkta kalmıştı. İstemsiz olarak küçük bir çığlıkattı. Anastasia gülerek karşılık verdi.-Her gece belli bir saatte kapanıyor. Alışman lazım.-Anastasia ben çok korkarım karanlıktan. En azından ufacık bir aydınlatma olsaydı...Kendimi çok kötü hissediyorum.-Hepsi geçecek. Uyu.Mavi gözlerini uzun zamandır Çınarın çok uzağında kapatırken; Çınar ortalığı ayağakaldırmakla meşguldü. Emri üzerine adamları ve adamlarının başı Atıf evdetoplanmışlardı. Olabilecek tüm ipuçlarını birleştirip bir şeyler bulmaya çalışıyorlardı.-Çınar Bey. Mavi hanım ülkeden çıkış yapmamış. Hala ülkede görünüyor. Fakat...-Fakat ne Atıf fakat ne!-Mavi hanım şuan nüfus kayıtlarında vefat etmiş görünüyor. Bugün saat 12.00 dasisteme ölü olarak girişi yapılmış. Konuyla ilgili hiçbir bilgi alamıyoruz. Hiçbir şubedeonun ölümü vs. ile ilgili bir belge yok. Cenazesi de yok ortalıkta. Herkes ağız birliğietmişçesine. Cenaze teslim edilmiş diyor.-Allah kahretsin. Nerde bu kız? Öldü mü şimdi? Ne kadar inandırıcı sence?-Hiç inandırıcı değil efendim. Gerçekten ölmüş olsa bile sisteme bu kadar hızlı geçmesipek mümkün değil. Olayı henüz çözemedik. Ama Mavi hanımın ölü olarak kayıtlarageçmesi hiç iyi olmadı. Nereye gittiyse, ya kaçtı ya da kaçırıldı. Üstelik sahte kimlikle...Bundan sonrası gerçekten bizi aşıyor.Çınar elindeki bardağı köşeye fırlatırken bardak bin parçaya bölünüp içinde ki içkiyleetrafa saçıldı. Çınar tekli koltuğa oturduğunda karma karışık olmuştu. Gözleri kançanağı, yüzü kıpkırmızıydı. Yumruğunu sıkmaktan elleri ve vücudu taş kesilmişti. Canışuan her şeyden ve herkesten çok yanıyordu. Mavi gittiğinden beri evde tabiri caizsekırılmadık, dökülmedik yer bırakmamıştı. Ama ne fayda? Kırsa da dökse de, Mavi gerigelmeyecekti...
Aramalar haftalarca ve aylarca devam ederken Mavi yeni hayatına ve düzenineuymakta güçlük çekiyordu. Aradan geçen bir ay süre boyunca bir kere dudağı, iki kerekaşı patlamıştı. Burası eğitim kurumu değil. İşkence çektiren illegal bir kuruluştu.Kimsenin buradaki insanlardan ve burada olanlardan haberi yoktu... Her gecekoğuşunda Anastasia onun pansumanlarını değiştirirken gözyaşları sel olup akıyordu.Kimse onu ağladığı için sarmıyor, sakinleştirmiyordu. Sevgiye ve şefkate o kadar çokihtiyacı vardı ki... Anastasia pansuman yaparken onun bu daldığı düşüncelerden vegözyaşlarından kurtarmak istedi.-Neden birinci kademeye siyah giydiriyorlar biliyor musun?-Neden?-Çünkü gerçekten çok dayak yiyorlar ve hep bir yerleri patlıyor. Üzerlerinde belliolmasın diye. Son kademeye geldiğinde ise bembeyaz tulumların olacak. Hiçbir yeriniincittirmeyecek kadar usta olacaksın. Hiçbir yerinden kimse kan akıtamayacak. Akarsao bembeyaz tulumun üzerinde senin leken olarak kalacak. Bir usta olmak ve mezunolmak istiyorsan lekesiz olman gerek.-Neden hiçbir kız mezun olamamış?-Çeşitli rivayetler var. Ama en doğru ve yaygın olanı; kızların duygusal davranmasısanırım. Senin gibi ağlamaya devam edenlerin hepsi kaldı orada... Ağlama. Başarılıolmak istiyor musun?-Evet. Buradan gitmek istiyorum.-O zaman sakinliğini koru. Seçildiğine göre başarılı olacağına inanmışlar. O yüzdenbaşarıya odaklan.-Gerçek ismin ne?-Valeria bunları konuşmak doğru değil. Ama çok gençsin ve sana kıyamıyorum biliyormusun? Buraya gelmeden önce ki ismim; Berran. Senin gibi Türkiye'den geldim. Otuziki yaşındayım.Mavini gözleri şaşkınlıkla açıldı. Hiç otuz iki yaşında bir kadına benzemiyordu. Taşçatlasa kendinden dört beş yaş büyük olabilirdi. O kadar sıkı ve fit bir vücudu vardı ki.Giyinip soyunurken onun karın kaslarına ve bacaklarına hayranlıkla bakıyordu. Mavionun yanında hantal, sağlıksız ve sıska duruyordu. Şimdi biraz daha oturmuştukafasındaki düşüncüler. Yemekleri bitirmemiz konusunda o yüzden bu kadarbaskıcıydılar. Eğitimler gerçekten ağır seyrediyordu. Ve yemeklerini yemezsen
Search
Read the Text Version
- 1
- 2
- 3
- 4
- 5
- 6
- 7
- 8
- 9
- 10
- 11
- 12
- 13
- 14
- 15
- 16
- 17
- 18
- 19
- 20
- 21
- 22
- 23
- 24
- 25
- 26
- 27
- 28
- 29
- 30
- 31
- 32
- 33
- 34
- 35
- 36
- 37
- 38
- 39
- 40
- 41
- 42
- 43
- 44
- 45
- 46
- 47
- 48
- 49
- 50
- 51
- 52
- 53
- 54
- 55
- 56
- 57
- 58
- 59
- 60
- 61
- 62
- 63
- 64
- 65
- 66
- 67
- 68
- 69
- 70
- 71
- 72
- 73
- 74
- 75
- 76
- 77
- 78
- 79
- 80
- 81
- 82
- 83
- 84
- 85
- 86
- 87
- 88
- 89
- 90
- 91
- 92
- 93
- 94
- 95
- 96
- 97
- 98
- 99
- 100
- 101
- 102
- 103
- 104
- 105
- 106
- 107
- 108
- 109
- 110
- 111
- 112
- 113
- 114
- 115
- 116
- 117
- 118
- 119
- 120
- 121
- 122
- 123
- 124
- 125
- 126
- 127
- 128
- 129
- 130
- 131
- 132
- 133
- 134
- 135
- 136
- 137
- 138
- 139
- 140
- 141
- 142
- 143
- 144
- 145
- 146
- 147
- 148
- 149
- 150
- 151
- 152
- 153
- 154
- 155
- 156
- 157
- 158
- 159
- 160
- 161
- 162
- 163
- 164
- 165
- 166
- 167
- 168
- 169
- 170
- 171
- 172
- 173
- 174
- 175
- 176
- 177
- 178
- 179
- 180
- 181
- 182
- 183
- 184
- 185
- 186
- 187
- 188
- 189
- 190
- 191
- 192
- 193
- 194
- 195
- 196
- 197
- 198
- 199
- 200
- 201
- 202
- 203
- 204
- 205
- 206
- 207
- 208
- 209
- 210
- 211
- 212
- 213
- 214
- 215
- 216
- 217
- 218
- 219
- 220
- 221
- 222
- 223
- 224
- 225
- 226
- 227
- 228
- 229
- 230
- 231
- 232
- 233
- 234
- 235
- 236
- 237
- 238
- 239
- 240
- 241
- 242
- 243
- 244
- 245
- 246
- 247
- 248