Important Announcement
PubHTML5 Scheduled Server Maintenance on (GMT) Sunday, June 26th, 2:00 am - 8:00 am.
PubHTML5 site will be inoperative during the times indicated!

Home Explore Sümeyye Kalyoncu - Mavi (Zor Kadınlar Serisi 1 )

Sümeyye Kalyoncu - Mavi (Zor Kadınlar Serisi 1 )

Published by cg.caglayan, 2016-11-03 02:15:21

Description: Sümeyye Kalyoncu - Mavi (Zor Kadınlar Serisi 1 )

Search

Read the Text Version

açılmıştı. Mavi sıcağın vücudundan yavaş yavaş çekilmesiyle sakinleşmişti. ÇınarMavinin rahatladığını ve ağlamayı kestiğini görünce durdu. Gözlerinin yeşiline baktıtekrar. Nasıl özlediğini ve onun kirpiğine rüzgar değse canının nasıl yanacağınıdüşünüyordu. Bu şekilde ikisi birbirine dalmışken kadınlardan birinin çığlığıylakendilerine geldiler. Kızda sustuğuna göre isyan edebilirlerdi. Mavi yarım ağzı ilegülümsedi ve;-Özür dileriz. Biz... Hemen çıkıyoruz.Çınarın koluna girdi ve dışarı çıkması için yönlendirdi. Kapının önüne çıktıklarında isehemen çıktı kolundan. Birbirlerine dönmüş saçma saçma gülerken bir ses geldi. Sesingeldiği yöne doğru baktıklarında uzun bacaklı kırmızı bir elbise giymiş sarışın afetonlara doğru geliyordu.-Çınaaaarrr! Neredesin yahu seni arıyorum bir saattir...Kadın yanlarına geldiklerinde Mavi resmen ağzı bir karış açık kalmıştı. Bir açıklamayapması için Çınarın gözlerine sabitlenmişti. İçinden taşan duygulara henüz isimverememişti ama kafasından dökülen kaynar suların farkındaydı. Birden dünyanınaltının üstüne geldiğini sandı. Cevap verecek miydi? Kadın geldi ve gülerek Çınarın elinituttu.-Aşkım?Mavi bu kelimeyi duyar duymaz gözlerini yumdu. Sanki gözlerini kapatırsa bundankaçabilecekti. Yok sayacaktı ya da rüyadan uyanacaktı. Geri açtığında ise hala orada elele durduklarını gördü. Yanaklarından ateş fışkırıyordu ama elleri buz gibi olmuştu.Hala Çınardan bir açıklama gelmemişti. Dudaklarını birbirine bastırdı. Ağlamamak,feryat etmemek için kendini zor tutuyordu. Gözleri Çınarın gözlerinde bir cevap aradıama bulamadı. Çınar hafifçe başını öne eğdi ve takdim etti.-Ahu bu Mavi, Boranın kız kardeşi. Mavi buda Ahu... Kız arkadaşım.Mavi gözlerini tekrar kapattı. Dünyası Çınarın ağzından çıkan kelimelerle yıkılmıştı. \"bumavi, boranın kız kardeşi.\" Buydu işte. Çınarın gözünde mavi sadece küçücük bir kızdanibaretti ve belki de zayıflık anında ki hoş bir eğlence. Mum aleviydi yaşanan her şey.Söndü. Mavi bu yaşına kadar yaşadığı çeşitli acıların sayesinde insanların karşısında dikdurabilmeyi öğrenmişti, öğretmişti hayat ona döve döve... Yine o dik duruşunu aldı,derin bir nefes ve...-Memnun oldum. Çınar ağabey müsaadenle evime gitmem lazım, size iyi eğlenceler.

Sözleri biter bitmez hızlıca yürüyüp onları arkasında bıraktı. Kalbi kırılan sadece Mavideğildi. Çınarda ortadan ikiye bölünmüştü. Kalbi bu küçücük kızın, aklı ise Ahunundu.Bir bütün olarak var olması imkânsızdı bu saatten sonra. Çınar arkasından baka kaldı. Oanda dünya durdu, sesler kesildi. Belki de son görüşü olacaktı. Son kez baktı savrulansaçlarına. Ahu sesini duyuramıyordu ona. Kolundan tutup sarsmak zorunda kaldı.-Çınar dedim!Çınar boş bakışlarını Ahuya çevirdi. Aklı kalmıştı sadece, kalbi çoktan saçlarınısavurarak gitmişti. Ne var anlamında döndü Ahuya doğru. Şuan değil elini tutmak,sesini duymak bile ona fazla geliyordu.-Çok tatlı kızmış. Boranın kardeşinin İstanbul'da olduğunu bilmiyordum. Hatta Boranınkız kardeşinin olduğunu bile şuan öğrendim. Demek senelerce saklamış... Neyse evegidelim mi?Ahu gülümseyen gözlerle Çınara baktı. Yaşının verdiği tecrübe ile olan biteni anlıyordu.Ve o kızın günlerce Çınarın evinde kaldığını da. Mavi farkında olmadan büyük birsavaşın fitilini ateşe vermişti. Kolay olmayan hayatı daha da içinden çıkılmaz olacaktı,bilmiyordu henüz. Çınarın gözlerinde ki ve göğüs kafesinin içinde çarpan kişinin böyleufacık bir kız olması canını yakmıştı. Ama akıllı bir kadın asla öfkeyle kalkmazdıyerinden. Sakince gönlü ayaklandı Ahunun. Bu işi bitirecekti. Yavaş yavaş, içerden...Mavi beyninden vuruldu. Ne yöne yürüyeceğini bilemiyordu alışveriş merkezindençıktığında. Sadece yürümek istiyordu. Yürümek, koşmak, düşünmemek... Yok olmak,kaybolmak, ölmek... Sakinleşene kadar yürüdü ve ayakları onu evine getirmişti bile.Yeni yuvasının kapısını açtı. İçeri bir adım attı. Kapıyı kapatır kapatmaz koltuğuna attıkendini ve bağıra bağıra ağlamaya başladı. Komşuları onun hakkında şuan hiçte iyişeyler düşünmüyordu. Mavi bağırdı. Avazı çıktığı kadar, sesi yettiği kadar. Kafasınıyastıklara vura vura... Hıçkırıkları gözyaşlarına karışıyordu. Kendini banyoya, suyunsıcaklığına bıraktı. Filmlerde görürdü hep; suyun altında acı çeken âşıkları ve dalgageçerdi. Bilmiyordu ki onu sakinleştirebilecek tek şey suydu.Kaç saat bu şekilde kaldı bilmiyordu. Suyun sesinden kapının çaldığını, kapınınzorlandığını, çilingirin gelip açtığını fark bile etmedi. Çınar evine gelip kapıyı uzunca birsüre çaldıktan sonra Mavinin kendine bir şey yapacağını düşünerek kapının kilidiniçilingire kırdırtmıştı. Yaptığı affedilemezdi evet, ama onun canı kadar kendi canı dayanıyordu. Mavinin ağlama sesleri ve hıçkırık seslerini duyunca çilingirin eline birmiktar para sıkıştırdı ve gönderdi. Arkasından kapıyı kapattı ve banyoya yöneldi. Kapısıaralık olan banyodan korkarak kafasını uzattı. Mavi kıyafetleri ile öylece oturmuştuküvetin içine ve ağlıyordu. Çınar geldi ve karşısında durdu. Mavi Çınarı görünce ellerini

yüzüne kapattı ve ağlamaya devam etti.Çınar küçük bir çocuğu izliyordu gerçekten. Şekeri elinden alınmış küçük bir kız çocuğugibiydi. Bağırışları banyoyu, evi, apartmanı inletiyordu ve Çınarın kalbini... Çınarkapıdan bir adım içeriye girdi. Mavi Çınarın hareketlendiğini görünce sinirden deliyedöndü. Hala nasıl gelebilirdi, nasıl yaklaşabilirdi ona, ne yüzle? Hemen küvetinkenarında duran şampuanları kapıya doğru atmaya başladı. Duş jeli, saç kremi, vücutlosyonu... Tek tek fırlattı kapıya doğru ve sağda solda patladı hepsi. Bir tanesi bileisabet etmedi.-Defoooollllll! Defoooooolll git evimden. Görmek istemiyorum seni. Yüzsüz herif. Alçakherif...!Çınar sinirinin sebebini anlayabiliyordu. Aynı şey kendisine yapılsaydı karşısındakiniöldürürdü. Açıklamasını bile dinlemezdi. Mavi elindeki mühimmatlar bitince elleriniyüzüne kapattı ve ağlamasına devam etti. Çınar biraz daha olduğu yerde beklediktensonra bir adım daha attı. Mavi bir adım daha attığını görünce bu sefer daha çok çığlıkattı.-Gelme... Defol!Çınar durdu, bekledi. Bir adım daha attı ve bir adım daha. Küçücük banyoda küvetinyanına ulaşması nasıl zor bir işti. Yavaşça musluğa uzandı ve kapattı. Banyodaki ouğultulu ses gitti ve sadece Mavinin hıçkırıkları kaldı. Küvetin yanına eğildi ve eliniuzattı. Saçlarına dokunmak istiyordu. Bir açıklama yapamazdı ama onu kaybetmeyi degöze alamazdı. Burada bu şekilde beklemeye devam ederse hasta olacaktı. Mavikendini kaybetmişti artık ağlamaktan. Çınar eğildi ve bir elini dizlerinin altındandiğerini de sırtına yerleştirip onu küvetin içinden çıkardı. Elbisesinden ve vücudundandamlayan sular Çınarı da ıslatmıştı ama umurunda değildi.Mavi bir sinir krizinin tam ortasındaydı. Hıçkırıklarının arasında nefes almayı bileunutuyordu. Etrafta ne var, kim var, niye var hiçbir şeyin farkında değildi. Çınar onuyavaşça yatağına oturttu. Mavinin ıslak saçlarını geriye doğru attı. Dolaba yöneliphemen bir havlu aldı ve Maviye doladı. Dolarken yanına oturdu ve etrafında çevirdiğikollarıyla onu göğsüne bastırdı.Mavi bir süre sonra onun kokusuyla sakinleşti. İlk ön hıçkırıkları sonra sesi kesildi.Sadece derin derin iç çekiyordu artık. Çınar konuşabileceğini düşünerek kollarındanayırdı ve gözlerini görebileceği bir pozisyona getirdi. Saçları biraz kurumuştu, opürüzsüz teni suyun değmesi ve kurumasıyla buz gibi olmuştu. Konuşamadı. Nediyebilirdi ki? Alnını öptü sonra şakağını, sonra gözünü, gözünün biraz altını, elmacık

kemiğini... Böyle devam etti. Yüzünün her noktasını öptü. Nefesiyle ısıtabilir miydiüşüyen kalbini de? Mavi hissiz ve hareketsiz bir şekilde durdu. Öpmesine izin verdi.Çınar dudaklarına yaklaştığında ise kafasını çevirdi ve Çınar öylece kaldı. Mavi sesi çokzor duyulacak bir volümde fısıltıyla ve gözlerini kapatarak söyledi.-O iğrenç dudaklarınla beni öpme.-Seni seviyorum, Mavi.-Başkasına dokunabildiğin ellerinle nasıl bana dokunabilirsin? Başkasını öptüğündudaklarınla? Beni sevme, sana hiçbir şey veremem.-Hiçbir şey istemiyorum. Sadece gözümün gördüğü bir yerde ol. Başka isteğim yok.Kalbinin attığını bilmek bana yetiyor.-Sen benimle ilgili hiçbir şeyi hak etmiyorsun.Mavi tiksinerek söylemişti bu cümleleri. Nefret ve kin doluydu. Hâlbuki Çınarın teksuçu onu sevmek ve yanlış zamanda yanlış yerde yanlış kişiyle karşılaşmaktı....16Mavinin kafası yana çevrikti ama kalbi Çınara dönüktü. İçinden; tut beni, sakın bırakmasöylediklerimin hepsi yalan. Seni senden, seni o kadından çok seviyorum... Nefesalamıyorum sensiz, seni paylaşamam...Çınar yavaşça çenesine uzandı, o camdan bir bebekti, sert davranırsa kırılırdı.Bilmiyordu çoktan tuzla buz olduğunu. Usulca çenesini yüzüne doğru çevirdi.Gözlerinin içine bakmak istedi ama hala kaçırıyordu gözlerini. Sanki gözleri buluşursadaha zor olacaktı.-Bana bakBakmadı, gözlerine yaşlar tekrar hücum etti. Yaşadıklarını kaldıramıyordu. Neredenbulaştı bu sevdaya oda bilemedi ama çoktan kapılmıştı seline ve boğuluyordu. Çınarçenesini biraz daha sıktı ve gözlerini aradı. Bulamadı... Çınar bunu hak etmediğinidüşünüyordu. İsteyerek olmuş bir şey değildi. En az onun yaşadıkları kadar onundacanı yanmıştı. Ve artık yaşı bu kadar hüznü kaldıramıyordu. Ne sabrı vardı ne selameti.

Mavi ıslanan kıyafetlerden dolayımı yoksa yaşadıklarından dolayı mıdır bilinmeztitremeye başladı. Çınar ellerinin arasında kaybolup giden, solan bahar dalına baktı.Dayanamadı, ok gibi fırladı dolabın kapaklarını açtı. İçinden kalın olabileceğinidüşündüğü bir kazak çıkardı altına açık renk bir kot pantolon, alt çekmeceleri açıppembe çoraplar ve en alt çekmeceden beğendiği birkaç iç çamaşırı çıkardı. Dikkatiniçeken şey ise bütün iç çamaşırlarının pembe ve tonları olmasıydı...Maviye hiç laf ettirmeden hızlıca ellerinden tuttu ayağa kaldırdı. Omuzlarından tutuparkasını çevirdi ve elbisenin sırtındaki küçük küçük düğmelerini hızlıca söktü ve elbiseyiomuzlarından aşağıya itti. Mavi üzerinden düşmemesi için göğüs kısmından tuttuelbiseyi ve Çınara doğru döndü.-Ne yapıyorsun sen?-Gidiyoruz. Sus.Hızlıca tekrar arkasını döndürdü ve omuzlarına dokundu. Elbiseyi serbest bırakmayanMavinin kulağına eğildi ve fısıltıyla;-Söz bakmayacağım, bırak elbiseyi.-Dışarı çık, tamam. Kendim giyineceğim.-Söz ver!-Söz.Çınar derin bir nefes aldı ve Mavinin bembeyaz sırtına baktı. Pürüzsüz ve can alıcıydı.Kendini kaybetmemesi ne kadar zordu. Yenilmeyecekti kendine, sağ omzundan yavaşçaöpüp kapıya çıktı. Mavi hızlıca giyindi. Saçlarını kurutmak için kurutma makinesiniçalıştırdı. Çınar kurutma makinesinin sesini duyunca içeri daldı. Kapıyı çalmak gibi birnezakete girişmedi. Mavinin elinden kurutma makinesini aldı ve bileğinden tuttuçekiştirmeye başladı. Mavi ters yönde kuvvet uyguladı. Ama bileğini onun elindenkurtaramıyordu.-Ne yapıyorsun? Bırak beni.-Gidiyoruz dedim sana.-Ben bir yere gelmiyorum. Sen git cehenneme kadar yolun var.-Senin yerin ben nerdeysem orası. Ben gidiyorum, sen geliyorum.Mavi tam bağırmaya hazırlanmıştı ki; Çınar tuttuğu bileğini çevirip hop omzuna aldı

maviyi. Çok hafif ve kolay olmuştu bu hamle. Mavinin durmayacağı kesindi. Arabanınyanına gidene kadar çırpınmıştı. Ama Çınar bacaklarını mengene gibi kıstırdığı içinsadece elleriyle sırtını yumruklayabiliyordu. Çınar yumrukların bir etkisi olduğusöylenemez tabii ki.Maviyi arabasının arkasına koydu ve kemerini bağladı. Özel yapım bu arabasının birdiğer özelliği çocukları olan aileler için arka koltuktaki kemerlerin kumandadankilitlenebiliyor olmasıydı. Kumandadan komut verilmediği sürece kemerler serbestkalmıyordu. Çınarında bir bebeği vardı. Bu özelliğin bir gün işe yarayacağını hiçdüşünmemişti. Arabanın ön koltuğuna geçip hızlıca çalıştırdı ve gecenin karanlığındayollara atıldı. Mavi tüm günün ağlamasıyla gerçekten yorgun düşmüştü. Bir ikisöylendikten sonra arabanın ritimli sallanmasıyla uyuyakaldı arka koltukta.İki saatin sonunda Çınar onu Anadolu yakası Şile mevkii tarafında kalan kışlık taş evinegetirmişti. Burayı ne için aldığını niye dekore ettirdiğini ve haftalık nedentemizlettirdiğini bilmiyordu. Sanki yıllardır Mavinin gelmesini bekliyordu. Arabanındurması ile Mavi gözlerini araladı. Kısa bir süre sonra arka kapı açıldı ve Çınar eliniuzattı içeriye. Kemer serbest kalmıştı. Mavi onun elini tutmadan sinirle indi arabadan.Sanki az önce arka koltukta bebekler gibi uyuyan o değildi. Etrafına ve önünde duranvillanın ihtişamına bakıyordu. Çınar arkasından beline sarıldı ve ellerini karnına doğrukaydırdı. Kulağına yaklaştı. Bunun onun üzerinde ne kadar büyük bir etki bıraktığınıbiliyordu. Biraz saçlarını kokladıktan sonra fısıldadı;-İçeri girelim, üşüyeceksin.Mavi karnının üzerinde ki elleri çözdü ve kapıya yöneldi. Çınar arkasından ağıradımlarla gelip kapıyı açtı ve içeri buyur etti. Mavi içerideki koltuklardan birisinegömüldükten sonra; kollarını göğsünde birleştirip somurtmaya başladı. Çınar salonuortaladığında onun bu çocuksu haline gülmeden duramadı.-Somurtmayı kes. Artık kaçamazsın, saklanamazsın. İki kilometre yakınımıza kadarinsan yok.-Ne yani beni alımı koyuyorsun?-Nasıl düşünmek ve algılamak istiyorsan öyle. Bana kalırsa güzel bir tatile çıktık. Öyledüşün.Mavi ağzı açık Çınara baka kaldı. Sinirliydi çok fazla, duyguları karışıktı. Üç saatöncesine kadar bağıra bağıra ağlıyordu. Mantığı ise şimdi daha ağır basıyordu. Buradaolmayı kabullenemezdi. Kim bilir Ahu aşüftesini kaç kere getirmişti buraya!

-Ahuyla hafta sonları düşüp kalktığın yerlere beni getirmen ne ilginç. Ne göstermeyeçalışıyorsun?Çınar ceketini çıkarırken derin bir nefes aldı sadece.-Çok şeker bir çiftsiniz Çınar abi...Bunları söylerken yüzünde o alaycı gülümsemesi ve tavrı vardı. Çınar cevapvermemeye devam etti. Ev hakkında ki gerçekleri öğrenmesi için belki de henüzerkendi. Ama bunları düşünüp daha fazla kırılmasına da gönlü el vermiyordu.-Adi adamın tekisin. Bence ne biliyor musun? Sen şu masum kızlarla eğlenip, pisliklerleevlenen adamlardan birisisin. Hatta bununla ilgili bir kitap var \"why men marrybitches.\" Diye. Okumalısın.Çınar sinirine hâkim olamıyordu. Çınar üstten üç düğmesini de açıp bar kısmından birviski doldurdu ve içine iki tane de buz attı. Mavinin yanına oturdu ve önündeki birkumandaya uzanıp tuşladı. Onun basılmasıyla beraber evin simsiyah olan bir duvarıaydınlandı ve orta kısımda camın arkasında elektronik şömine yandı. Gerçeğindenneredeyse hiçbir farkı yoktu. Elini uzatsa dokunabilecekmiş gibiydi. Çınar viskiyi tekhamlede içti ve bitirdi ve bardağı önündeki sehpaya bıraktı.Mavi yün kazağından dolayı neredeyse patlamak üzereydi. Yüne alerjisi olduğu haldeneden bu kazağı giymişti ki? Bu kazak ona hediyeydi ve sadece dolabında duruyorduhiç giymemişti. Bunun sanırım tek bir sebebi vardı oda kazağı Çınarın seçmiş olmasıydı.Ev yavaştan ısınmaya başladığı için hem sıcaktan hem de kaşıntıdan bunaldı. Çınar budurumun farkındaydı ve sadece ortamda ki gerginliğin dağılmasını bekliyordu. Birazzaman sonra Mavi dayanmadı.-Bu evde giyecek başka bir şey var mı?-Bayan için?Mavi gözlerini devirdi ve ayaklandı. Çınar ise onun bu havalı surat ifadesine gülümsedi.Ayağa kalktı ve elinden tutup üst kata çıkarmaya başladı. Bütün merdivenler bittiğindekoridorun en sonundaki odaya yönlendiler. Çınar hiç elini bırakmadan karanlık odayaonu soktu ve biraz sonra ışıkları yaktı. O sırada Mavi gözlerine, gördüklerineinanamadı... Odanın tamamı mavi ve krem renkleriyle dekore edilmişti. Mavi bir süreağzı açık izledi ve inceledi odayı. Yavaş yavaş ilerledi odanın içinde. Mavi renk satençarşafların üzerine, yatağın kenarına oturdu ve gözlerini \"bu nasıl oluyor?\" der gibiÇınara çevirdi.

-Ben seninle tanıştıktan sonra dekore ettirdim burayı.Mavi cevap vermedi. Çınar bir süre elleri cebinde onun şaşkınca etrafı izleyişini izledive daha sonra dolaba yöneldi. Dolabın bir tarafı hiç açılmamış ve etiketleri duranelbiselerle doluydu. Mavi yerinden kalkıp elbiselere doğru yürüdü ve uzandı. Elleriniüzerinde gezdirdi.-Sadece elbise mi var?-Sadece elbise.Tamam, boyum yetmiyor şuradaki beyazı giymek istiyorum... Çınar hiç ses çıkarmadanelbiseye uzandı üzerindeki şeffaf paketi çıkarttı ve askısıyla beraber Maviye verdi.-Banyo şu tarafta orada giyinebilirsin.Mavi banyoya doğru gitti. Kafası hala çok karışıktı. Dolaptaki elbiseler, masmavi biroda? Kafasında anlamlandıramıyordu. Elbiseyi giydiğinde sırtında çok büyük birdekoltesi olduğunu gördü. Mecburen içindeki sutyenide çıkardı ve hepsini katlayıpkenara koydu. Saçlarını serbest bıraktı ve banyodan çıktı. Yatak odasının açık alanınadoğru ilerlerken Çınarında üstünü değiştirmiş olduğunu gördü. Altına rahat bir kotpantolon üstüne beyaz rahat bir gömlek ve üzerine de kalın krem rengi bir hırkagiymişti. Yatağa doğru ilerledi ve sırtını yatağın başlığına vererek uzandı. Gözlerinikaldırdığında yeni elbiseyle odanın ortasında şaşkınca duran Maviyi gördü. Yorgunolduğu her halinden belliydi. Artık tek istediği uyumak olan küçük bebeğini yanınaçağırdı.-Mavi, yanıma gelir misin?Mavi yavaşça itiraz etmeden yanına geldi. Odada sadece çıplak ayaklarının parkeüzerinde çıkarttığı ses duyuluyordu. İtiraz etmeden yatağın kenarına yanına doğruoturdu. Çınar hiç beklemeden onun gözlerinin içine bakarak;-Hani hastaneden geldiğimiz geceyi hatırlıyorsun değil mi? Seni benim yatağımayatırmıştım. Ve sen bana beni bırakma demiştin. Ben seni bırakmadım o gece. Beni hepterk eden sen oldun. O yüzden bu gece kal. Sadece iki gün buradayız. Sonraserbestsin...Mavi hiç bir şey demeden Çınarın kucağına doğru uzandı ve öylece kaldılar. Geceninonlara ne getireceğini bilmeyerek...

17Yorgunlukla on beş dakikalığına daldığı uykudan Çınarın yanağına koyduğu eliniokşamasıyla uyandı. Sanki on beş dakika değil de saatlerce uyumuş gibi dinlenmişti.Tek başına saatlerce uyursun da dinlenemezsin ama yâr'ın kucağında ki on beşdakikalık uyku yılların yorgunluğunu bir toz bulutu gibi üzerinden üfler alır. Maviolduğu pozisyondan biraz yana kayıp dizlerinin üzerinde doğruldu ve Çınarın yanınatıpkı Çınar gibi yatağa sırtını verip yaslandı. Uykulu gözlerini bir bebek gibi elleriyleovuşturdu. Çınar onun bu haline gülümsedi. Sonunda sakinleştiğini görmek onurahatlatmıştı. Sinir krizi geçirdiği saatlerde sanki on yaş daha yaşlanmıştı. Onunağladığını görmek bedenine anlamlandıramadığı bir halsizlik ve yük vermişti. Şimdi iseomuzlarına bir rahatlık gelmişti. Mavi gözlerini ovuşturmayı bırakıp ona doğru döndü.Çınar ne tepki vereceğini bilmediği için yavaşça kolunu Maviye doladı. Bir tepkivermediğini görünce iyice doladı ve sardı. Kendine doğru bastırdı.Mavi onun kokusuyla bir kere daha gözlerini kapattı. Biraz zaman sonra Çınarınhareketlenmesi ile Mavi dudaklarının üzerindeki ıslak ve yakıcı baskıyı hissetti.Gözlerini artık açmak istese de açamıyordu. Ne karşı koymaya gücü ne de isteği vardı.Vücudunun ve aklının iplerini salalı ve hatta Çınara vereli uzun zaman oldu.Bir süre karşılıksız olarak öptü Çınar. Çekilmeye ve tadında bırakmaya karar verdi.Dudaklarını biraz ayırdığında bu sefer Mavi bırakmadı. Acemi dudaklarını Çınarınkileresabitledi. Çınar bundan cesaret alıp beline doladığı eli daha da sıkıştırdı ve Maviningöğsü onun kaslı ve sert göğsüne daha çok yapıştı. Kesilen nefesi içinde sıkışıp kaldı.Heyecanla biraz kendini geriye aldı ve gözlerini açıp Çınarınkilere sabitledi.Artık ok yaydan çıkmıştı Mavide farkındaydı. Şuan bilmediği bir sarhoşluğunkoynundaydı. Ve o gece diğerlerinden daha karanlık ve çekici geliyordu. Derin bir nefesalıp gözlerini Çınarın gözlerinden çekmeden Çınarın omuzundan destek alarakbacağının tekini Çınarın üzerinden atıp tam kucağına oturdu. Ellerini Çınarın ikiomuzuna yerleştirdi. Çınar Mavinin gözlerindeki o ateşi gördü.-Çok tehlikeli bir yerde olduğunun farkında mısın?-Neden bütün odanın rengi Mavi?Çınar cevabı vermeden önce biraz yerinde doğrulup Mavinin bel oyumunda duranellerini sıkılaştırdı ve kollarıyla sardı o incecik belini. Mavinin başı ondan yukarıda,

Çınarın başı tam Mavinin göğsü hizasında kaldığında Çınar başını yukarı kaldırdı.-Çünkü aşkın adı Mavi...Bunun üzerine Mavi derin bir nefes verip, Çınarın yüzünü elleri arasına aldı. Belki beşdakika boyunca öylece birbirlerinin nefeslerini dinleyip, gözlerine baktılar.Çınar gözlerini kapatıp burnunu Mavinin pürüzsüz boynuna doğru yaklaştırdı ve oradanbir parça bahar dalını kopardı burnundan çektiği derin nefesle. Mavi şehvetle gözlerinikapattı ve teslim oldu. Omurgasından gelen ince ürpertiyle hafif bir titreme vücudunuesir aldı. Çınar Mavinin belindeki ellerinden birisini çıplak sırtında dolaştırmayabaşladı. Mavinin atan kalbinin sesini çok rahat duyabiliyordu. Duymaktan mest olduğuyegâne ses buydu. Diğer elini Mavinin ensesine; saçlarının altından geçirerek koydu.Mavinin korktuğunu ya da heyecanlandığını bilerek;-Kendini serbest bırak. Bir şey olmayacak.Sesi fısıltıyla çıkmıştı loş odada. Mavide tadını henüz bilmediği duygularınıayaklandırdı. Korkmuyordu. Sadece yaşadığını hissetmek istiyordu bu gece. Çınar ıslakdudaklarını boynunda gezdirirken aldığı nefesleri verirken kesiliyordu.-Korkmuyorum.Yutkunması ile boğazındaki hareketlenme Çınarın dudaklarının altından geçti.Korktuğunu biliyordu. Ama kendine hâkim olamayacak kadar raydan çıkmıştı işlerartık. İkisi de sonunu düşünmedikleri bir yoldaydı. Mavi titreyen kollarını Çınarınboynuna doladı. Titremesini bastıramıyordu. Heyecanlandığını belli etmek istemiyorduama içinden bir şeyler kopuyordu. Dudakları ihtiyaçla birbirine yapıştı. Islak ve yakıcıöpücükler arka arkaya devam etti.Çınarın ellerini ilk önce sağ sonra sol bacağında hissetti. Nefesini kontrol etmeyibeceremiyordu. Çınar kocaman ve becerikli elleriyle bacaklarından doğru yukarı yavaşyavaş ilerledi ve elbisenin eteği artık yukarı çıkmıştı. Daha sonra sırtının ortasındanbaşlayan fermuara gitti eli. Yavaşça ve korkutmadan aşağıya çekti ve sırtı tamamenaçıkta kaldı. Çınar yine korkutmadan yavaşça elbisesini tuttu ve omuzlarınıdüşürdükten sonra çekmeye başladı. Mavi o sırada korkuyla ve heyecanla karışıkÇınarın bileklerini tuttu ve sıktı. Çınar bu refleksle dudaklarını Maviden çekti vegözlerine baktı.-Bileklerimi bırak, korkma.Mavi açtığı gözlerini yavaşça geri kapatıp Çınarın bileklerini serbest bıraktı. Üzerinden

kayıp giden elbise belli belirsiz yerini bir ürpertiye bıraktı. Üşüdüğünü hissetti fakatyanaklarından çıkan ateş utandığını belli ediyordu. Çınar Mavinin çıplak vücudunasımsıkı sarıldı. Utanmasını, korkmasını, çekinmesini istemiyordu. Bir süre dudaklarıbirbirlerinin dudaklarına esir kaldı. Çınar, Mavinin pembe, küçük ve sıcak dudaklarınınöpüşleriyle kendinden geçmişti. Kontrolünü kaybetmemek için çok çaba harcıyordu.Mavinin sırtı bir anda yatağa geldi. Çınar üzerinde kalmıştı. Bir süre bu şekildedudaklarını ayırıp birbirlerine baktılar. Mavinin ürkek vücudunun titremesi daha çokartmıştı. Çınar tek eliyle Mavinin saçlarını okşadı ve alnını öptü. Dudakları uzun sürealnında kaldı ve dudaklarını ayırmadan;-İstemiyorsan durabilirim. Özür dilerim. Kendimi durduramıyorum.-Ben senin olmak istiyorum.-Senden etkilenmemek mümkün değil. Ama korkuyorsun, titriyorsun.-Çok heyecanlıyım özür dilerim. İlk kez tadıyorum.-Farkındayım bebeğim. Korkma kendini bana bırak. Anlaştık mı?-Ben kendimi senin soğuk sularına bırakalı çok oldu Çınar. Artık üşümek istemiyorum.-Korkma. Her hücreni ısıtacağım. Bir daha üşümeyeceksin.Bunun üzerine Mavinin üzerinden hızlıca kalktı. Hırkasını, gömleğini, pantolonunu ve iççamaşırını çıkarırken odanın loş ışığında Mavinin parlayan gözlerini izledi. SaçlarınınMavi çarşaflar üzerinde tel tel dağılışı, nefes alırken inip çıkan göğsü ve ürkek duruşuhipnotize olmasına yetip artıyordu. Sonra Mavinin göğüsleri üzerine kapanan ellerinive kollarını fark etti. Tekrar yatağın üzerine çıkıp Mavinin göğsü üzerinde durdu. Göğsüüzerinde olan ellerini öpüp avuçlarının içine aldı ve avuç içlerini öpüp kenara aldı.Sonra diğer eline de aynısını uyguladığında göğsü üzerinde hiçbir engel kalmamıştı.Çınar göğüslerinin tam ortasındaki boşluğa ıslak bir öpücük kondurunca Mavinin beliister istemez yukarı yönde kıvrıldı. Çınar yavaş yavaş göbeğine, göbeğinin etrafına veoradan da kasıklarına en yakın bölgeyi öptü. İki elini Mavinin pembe iç çamaşırlarınınkenarına koyup yavaşça tuttu, çekti ve ayaklarından kurtulduğunda çekip attı. Uzunsüredir yavaşlığına zıt bir hızla üzerine çıkıp tamamen yerleşti.Mavinin bedeni ve Çınarın beline dolanan bacakları zangır zangır titriyordu. Hatta ÇınarMavinin dişlerinin bile birbirine vurduğunu söyleyebilirdi. Bir sonraki hamleyegeçmeden önce fısıltıyla ve şehvetin verdiği ses tonuyla;-İlk değil mi?

-Ve son.-Canın yanabilir. Biliyor musun?-Sensizlikten çok mu?-Sensizlikten çok değil, hayır.-Ben ancak seninle tamam olurum.Çınar konuşmayı sürdürürken tek amacı onun dikkatini başka yöne çekmekti. FakatMavi içinde ilerleyen sıcaklığı hissedebiliyordu ve kendini kasmaya başlamıştı. Çınaronun bir anlık bile olsa rahatlamasını istiyordu.-Sen benim bebeğimsin. Şimdi kadınım olacaksın öyle mi?-Senin olmak saadettir. Kanıma karışmanı istiyorum.Sonra kelimeleri havada kalırken Mavinin ve Çınarın kanları damarlarının duvarınabaskı yaparcasına çağlıyordu. Çınar önündeki engeli aşmanın verdiği rahatlama ileMavi ise duyduğu anlık acının kasılması ile kalmıştı. Çınar dudaklarını Mavinindudaklarından biraz geriye alıp konuşmaya başladı.-Birazdan geçecek. Kendini serbest bırak... Gevşemen lazım.Mavi sıkıca kapattığı gözlerini açarken gözlerindeki damlalar süzülerek yatağa damladı.O incileri gören Çınar dayanamadı ve biraz kendini geri çekince Mavi bir çığlık dahaattı.-Dur, dur, dur, dur!....-Tamam bebeğim. Durdum. Tamam.-Kımıldama lütfen.-Bende sabaha kadar içinde kalabilirim. Sorun değil.Ortamı biraz yumuşatmak istedi ve yarım ağızla güldü. Mavide yarım ağzıyla gülünceyavaş yavaş kendini geri çekmeye devam etti. Yeteri kadar çıktığında aldığı yolu tekrargitti. Bundan sonrası ikisi içinde dakikalarca süren tekrardan ibaretti. Her seferindebiraz daha kaybolup, damla damla eriyorlardı o yatakta. Yüzdükleri derin denizdeboğulmak üzereydi artık ikisi de. İkisinin de kulaklarında ki uğultu arttı ve songüçleriyle kendilerini yüzeye attılar. Çınar kalmayan gücüyle kendini nefes nefeseMavinin ince bedeninin üstüne bıraktı. Hala hızını alamamıştı ve o halde bile Mavinin

saçlarını dudaklarını, yüzünün her yerini öptü.Gün aydınlanmaya başlamıştı. Mavinin son hatırladığı; Çınarın yanına uzanıp onugöğsüne doğru çekmesiydi. Sonra saten bir çarşafın üzerinde ki serinliği ile rahatladı veuyuyakaldı...18Gün ışığının odaya girmesiyle; Mavi gözlerini yavaşça açtı. Gecenin yorgunluğu iletonlarca ağırlıktaki göz kapaklarını kaldırırken zorlandı. Mırıldanmasıyla Çınar onunçıplak bedenini daha çok sarmaladı. Mavi gözlerini açıp çevresini izlediği zaman en songözleri Çınarınkiyle buluştu. Sonra bir an dün gece yaşadıkları aklına geldi. Birdenirkilip kendini Çınarın kollarından kurtarıp biraz doğruldu.-Rüya değildi değil mi?Çınar hafif bir tebessüm ederek Maviye tekrar sarılıp onu koynuna doğru çekti.-Değildi bebeğim.Mavi ne cevap vereceğini bilemeyerek Çınarın sıcaklığına sokuldu. Ne yapacağınıbilmeyerek bir süre suskun kalmayı başardı. İçinden bağırmak, haykırmak, sorusormak, yargılamak, sorgulamak istiyordu. Aradan ne kadar zaman geçtiğinibilmiyordu. Biraz yerinden kıpırdandı ve vücudunun her yerinin sızım sızım sızladığınıhissetti ve bir ah çekti. Çınar heyecanlanarak biraz geri çekildi. Mavinin buruşanyüzüne baktı.-Ne oldu?-Ah, her tarafım çok ağrıyor.-Hmmmm... Peki, o zaman şöyle yapalım minik; ben kalkıyorum kahvaltı hazırlıyorum.Sen sıcak bir duş alıyorsun oldu mu? Sonra aşağıya geliyorsun?Mavi itaat eden bir tavırla başını salladı ve üzerlerindeki ikinci kat olan pikeyi çekiştiripetrafına sararak ayağa kalktı. Pikeye sarınırken sürekli bir tarafını kapatıyor ama diğerbir tarafı açılıyordu. Bir türlü dengeyi sağlayamamıştı. En sonunda örtülmesini istediğiyerler örtülünce şöyle bir kendine baktı. Çınar yataktan kocaman bir kahkahayı

patlattı.-Ne!? Ne var? Niye güldün? Ne komik?Mavi dağılan saçlarını yüzünün üzerinden almayla uğraşırken;-Çok tatlısın. Pikeyle savaşmana gerek yoktu. Dün gece her şeyi yakından görmefırsatım oldu zaten. Utanmanı gerektirecek ne var?-Oldu canım. Dün gece gördün diye ben evde çıplak dolaşayım ne dersin?-Çok güzel olurdu aslında.Yaramaz bir gülümsemeyle olduğu yerde gerinirken Mavi yatağın üstündeki kendiyastığını alıp Çınara doğru fırlattı ve koşar adım banyoya kaçtı. Çınar gülümsemesineengel olamıyordu. Yavaşça yataktan kalkıp altına sadece bir eşofman geçirip mutfağadoğru yol aldı. Hızlıca güzel bir kahvaltı hazırladı.Bu sırada Mavi duştan çıkıp dün gece gördüğü o kocaman dolabın karşısına geçti. Altraflardan birinde duran krem rengi kısa elbiseyi giydi ve saçlarını kurutmaya koyuldu.Yatağın kenarına oturmuş dalgın dalgın saçlarını kurutuyordu. Bu sırada Çınar yatakodasının kapısında belirdi. Mavi saçlarını kurutmaya devam ederken Çınar yanınayaklaştı. Konuşmadan saçlarından öptü ve oda duşa girdi.Mavi saçlarını kurutma işlemini bitirdikten sonra o uzun bakır rengi saçlarını tepesindetopladı ve odadan çıktı. Çınar duşunu alırken evi keşfetmeye çıkmıştı. Üst kattakiodaların kapısını sırayla açmaya başladı. Bir tanesi sandığı kadarıyla misafir yatakodası, bir oda hobi odası, bir oda çalışma odası, bir oda kitaplık doluydu. AralarındaMavinin ilgisini çeken tek oda bu olduğu için Mavi kapıyı aralayıp çabucak içeri girdi veraflarda gezinmeye başladı o yeşil gözleri.Çoğu zaten Mavinin okuduğu kitaplardı. Mavi beş yaşından beri babasının sarayında;kendi deyimiyle ilk hapishanesinde eğitim almaya başladı. Öğretmeni olan bayanRiansares yatılı olarak kaldığı için boş kalan her zamanında Mavinin eline bir kitaptutuşturuyordu. Mavi ilk önceleri bundan şikayetçi olsa da ; şimdi o kitapların hepsionun hayatıydı. Artık okumadan nefes alamazdı. Genç yaşına rağmen Türkçe hariç beşdil daha biliyordu. Bu dillere ait tüm klasikleri ve edebiyatlarının önde gelen isimlerininkitaplarını yalayıp yutmuştu. Şans ondan yanaydı; babasından gizli girdiği sınavlarsayesinde Türkiye'ye gelebilmişti. Gerçi burada da başına bir gardiyan konmuştu... Yinebir hapis hanedeydi.Raflarda gezinirken Türk Edebiyatının önde gelen şairlerinden Ümit Yaşar Oğuzcan'ın

şiir kitabına rastladı. Defalarca okumuş olmasına rağmen hiç çekinmeden elini kitabınüzerine atıp bir sayfa açtı. Kitabın büyüsüne kapılmış giderken arkasından gelen Çınarıduyamadı. Çınar arkasından yaklaşıp sarılınca biraz irkildi ama kitabı elindenbırakmadı. Sayfalarını çevirmeye devam etti. Tuhaf bir şekilde Çınarın karnınınüzerinde gezdirdiği eli ona ateş basmasına sebep oluyordu. Mavi sayfaları çeviriyorduevet, ama neden çeviriyordu artık bilmiyordu. Dünya yine durmuştu, akmıyordu.Sadece Çınar ve Çınarın sıcaklığı vardı onun için. Sanki sayfaların arasında bir şeyarıyormuş gibi çeviriyordu. Sonra Çınar elini uzatıp bir sayfada onu durdurdu veokumaya başladı.Ben seni sevdim mi? Sevdim, kime neTuttum, ta içime oturttum seniAldım, okşadım saçlarını, öptümİçtim yudum yudum güzelliğiniBen seni sevdim mi? Sevdim elbetteBendeydi özlemlerin en korkuncuÇıldırırdım sen ne kadar uzaksan,Aşk değil, hiç doymayan bir şeydi buBen seni sevdim mi? Sevdim doğrusuSevdikçe tamamlandım, bütünlendimBiri vardı ağlayan gecelerceBiri vardı sana tutkun; o bendimBen seni sevdim mi? Sevdim en büyükEn solmayan güller açtı içimdeÖmrümü değerli kılan bir şeydinSen benim bozbulanık gençliğimdeBen seni sevdim mi? Sevdim, öyle ya

Bir çizgiye vardım seninle beraberVe bir gün orada yitirdim seniBen seni sevdim mi? Sevdim, ya sen beni?Cümlelerini bitirince dudaklarını Mavinin çıplak ensesine koydu. Gözlerini kapatıpderin bir nefes aldı. Bir ömrün baharını her nefesinde çaldığını bilmeyerek... Şiirlegelen sorusuna cevap istiyordu sadece. Mavinin kolları altında titrediğini hissedinceensesindeki dudaklarını ayırıp Mavinin elindeki kitabı aldı ve rafa doğru bıraktı. Busırada Maviyi kendine doğru çevirip rafla arasındaki mesafeyi azalttı ve Mavinin sırtınınkitaplığa yaslanmasını sağlayarak; kendi bedeniyle kitaplık arasında iyice sıkıştırdı onu.Mavi ise başını eğmiş önüne doğru bakıyordu.Çınar Mavinin çenesinden tutup başını kendine doğru kaldırdı ve kendisine bakmasınısağladı. Dudaklarına en yakın mesafeye gelip tekrarladı;-Sana bir soru sordum.-Sevdim.-Sen benimsin. Başkasının olamazsın. Bunu senden duymak istiyorum... Lütfen.Mavi yutkundu. Kelimelerin verdiği tutku kanının bedeninde çalkalanmasına sebepoluyordu. Kan bedeninin en ücra köşelerinde çağlarken kulaklarında ki uğultu sağırediciydi. Uzanıp o dudakları öpmek istiyordu. Cevap vermek istemiyordu. Şuan tekistediği onu öpmekti. Bir nefes mesafesinde ki dudaklara uzandı ama öpemedi. Çınarınçenesinde olan elini unuttu. Çınar ona engel olarak;-Tekrar etmeni istiyorum.-Seninim.Bir fısıltıyla dudaklarından çıkan kelimelerin sonunda Çınarın dudaklarının baskısıhissetti dudakların da ve bedeninde. Çınarın dudakları kendi dudaklarını istila ederkenMavi artık Çınarın kollarına vermişti bütün yükünü. İlk kez yaşadığı bu duygularınverdiği tecrübesizlikle bedeni dayanamıyordu. Çınar Mavinin normalden daha fazlaheyecanlandığını hissedince geri çekildi ve güldü.-Her öptüğümde böyle titreyecek misin?-Ben... Özür dilerim.

-Özür dilenecek bir şey yok. Hoşuma gidiyor. Ama artık kahvaltı yapmalıyız.O sabah onların hayatında ki en problemsiz anlarıydı. Tanıştıkları günden itibareniletişimleri zayıftı ama bir şeyin onları birbirine bağladığına emindi. Ve artık aralarındaki bağ kopmaz bir hale gelmişti. Mavi ömrünün sonuna kadar Çınarın olabilmeduygusuna kapılmış gidiyordu.Burada geçen keyifli iki günden sonra Mavinin Okulu, Çınarın işleri sebebiyleİstanbul'un karmaşasına ve uğultusuna dönmek zorundaydılar. Ve berbat hayatlarına...Çınar arabayla Mavinin yeni evinin önüne geldiğinde içinde ki hüznün sebebini çok iyibiliyordu. Maviden ayrı kalacak olmanın onun nefesini keseceğini. Yanında yokken neyapacağını bilmediğini fark etti. Bir süre arabanın içinde böylece sessizce oturdular.Sessizliği bozan Mavi oldu.-İnmem gerek.-Farkındayım.-İnmek istemiyorum.Çınarın bu lafı ne kadar duymak istediğini düşündü. Mavinin dudaklarından onunyanında olmayı istediğini duymak onun için büyük bir mutluluktu. Fakat Mavi busözlerine bir karşılık bekliyordu. Kal, gitme demesini istedi. Çınar öyle düşünceleredalmıştı ki, düşündüklerini söylemeyi unuttu.Mavi Çınarın tepkisizliğine tepki olarak hızla kemerini çıkartmaya başladı. O muhteşemgünler İstanbul'a gelir gelmez sona erdi. Hiç olmazsa birkaç gün sürmesini bekliyordu.Kemerinden kurtulunca arabadan inerken;-Görüşürüz.Bu soğuk kelimeyle içine daldığı düşüncelerden sıyrıldı. Yaşadıklarının verdiğiyorgunluğuna verdi Mavinin bu tavrını ve dinlenmesi için biraz süre tanımaya kararverdi.Mavi sinirle merdivenleri arşınlamaya başlamıştı bile. Söylene söylene anahtarı kapınınkilidine soktuğunda kapının açıldığını gördü ve az önceki sinirinin yerini şaşkınlık aldı.Ağzından şaşkınlıkla dökülen o kelime apartman boşluğunda yankılandı;-Abi!

19Bir gün öncesiAhu milyonuncu kez aradığınız kişiye şuan ulaşılamıyor sesini duyunca artık çıldıracakseviyeye gelmişti. Çınarın iki gün önce Mavinin apartmanından Maviyle beraber çıkıportadan kaybolması onu şaşırtmamıştı. Kısa zamanda bu küçük kızla olanyakınlaşmaları, alışveriş merkezinde ki o tablo yavaş yavaş beynindeki tüm parçalarıbirleştirmişti. Tam olarak ihanet ile suçlayamıyordu. Ama bir kadın tahminlerinde aslayanılmazdı. Sevgilisi o on sekizlik çıtırla kaybolmuştu. Ve iki gündür ulaşılamıyordu.Çınarın sağ kolu Atıfta yeterince sakin olduğuna göre Çınarın başına bir şeygelmediğinden emindi.Evin içindeki çaresiz voltalarının sonu bilgisayarının başında son buldu. Bora Eker'idaha önceden tanıyordu. Birkaç kez Çınarla beraber onunla aynı ortamlardabulunmuşlardı. Bir kız kardeşi olduğundan hiç haberi yoktu. Etkileyici, yakışıklı vekorumacı bir adamdı. Kız kardeşinin İstanbul'da yediği haltları bilmeye ihtiyacıolabilirdi.İnternet tarayıcısının arama bölüme Eker Holding yazdı ve ara tuşuna tıkladı. Önüneçıkan sayfaların başlıklarına şöyle bir göz attı. Eker Holding'in resmi sayfası en üstteydi.Aşağıda kalanlar ise Eker ailesi hakkında çıkan İngilizce ve Türkçe haberleri kapsıyordu.Çoğu sıradan cemiyet hayatını anlatan haberlerdi. \"Eker Holding yılsonu balosuylabüyüledi.\", \"Eker Holding kar marjlarını ikiye katladı.\", \"Eker Holding'in yeni yönetimkurulu başkası Bora Eker oldu. Babadan oğula saltanat devam ediyor.\"Bunlara kısaca göz attıktan sonra sayfanın en sonunda ki başlık dikkatini çekti. \"AhsenEker ve Eren Eker vahşice katledildi.\" Acaba aynı ailenin fertleri miydi? Hiç beklemedentıklattı habere ve açtı. Çok eski bir haberdi. Yakın zamanlarda birisi haberin fotoğrafınıçekip internete koymuştu. Demek ki bu aile birçok kişinin ilgi alanına giriyordu. Haberiincelemeye başladı.\"Bugün sabah saatleri Eker malikanesinden gelen haberle ortalık sarsıldı. Ekerholdingin sahibi Erkan Eker'in eşi ve küçük oğlu bu sabah evlerinde ölü bulundu.Polislerden alınan bilgiye göre vahşice ve profesyonelce katledilmişlerdi. Zanlılar heryerde aranıyor. Polisler şüpheli olarak Erkan Eker'i, evdeki tüm yardımcıları ve rakip

şirketleri olan Saraz holdingin sahibi Yaman Saraz'ı gözaltına aldı. Cinayetle ilgiliaraştırmalar ve soruşturmalar devam ediyor. Ahsen Eker ve Eren Eker'in naaşları otopsiiçin adli tıp kurumuna kaldırıldı.\"Okuduğuyla içi burkulsa da Mavi ile ilgili yine bir bilgi yoktu. Sanki ailesi bile isteye onuherkesten saklıyorlardı. Belki de Mavi onların kızı değildi. Hem neden kızlarınıkendilerinden uzaklaştırsınlar ki? Böyle önemli bir iş adamının kızının peşinde bir sürüinsan olabilirdi. Ahu bir sürü düşünceyle beynini doldururken bir yandan da sayfanınbaşına çıkıp Eker holdingin resmi sayfasına girdi. Oradan Boranın mail adresine ulaştıve kendi mailini açıp yazmaya başladı.\"Bora! Merhaba ben Ahu. Çınarın kız arkadaşı hatırladın mı? Türkiye'ye geldiğin zamantanışmıştık. Nasılsın? Umarım iyisindir ve her şey yolundadır. Buradan ilk önce sanasitemlerimi yolluyorum. Kız kardeşini İstanbul'a yolluyorsun ve bana habervermiyorsun? Çok kırıldım açıkçası. Bir kız kardeşin olduğunu bile yeni öğreniyorum.Çok güzel bir kız kardeşin var. Ama sanırım seni çok özlüyor. Yani öyle söyledi. Aylarönce yurdunda yangın çıkmış biliyor musun? Neyse ki hemen müdahale edip onuoradan aldık ve güzel bir daireye yerleştirdik. Umarım senide yakında aramızdagörürüz. Kendine dikkat et.\"Ahu gönderilecek kısmına Boranın mail adresini yazdı ve yolladı. Mutfağa geçipkendine bir kahve koydu. Kahvesini yudumlarken düşündü; sonuçta ortada kanıtlanmışbir ihanet yoktu. Eğer bu şekilde karşı tarafa saldırırsa hem Çınarı kaybederdi hemBoranın tepkisi çekerdi. Akıllı bir kadın asla öfkeyle kalkıp zararlar oturmaz. Temkinliadımlar atacaktı. Meydanı, özellikle sevgilisini o küçük şeytana bırakacak değildi. Okızın yaptığı masum ve kimsesiz rollerine katlanamıyordu. Başından beri Çınarın onunetrafında dönüp durmasını ve o geldiğinden beri ilgisinin azalmış olduğu fark edilemezgibi değildi. Mavinin geldiği günden beri sadece birkaç gece birlikte olabilmişlerdi.Onlarda da Çınar işi kısa kesip sırtını dönüp yatmıştı. Tamam, daha öncede çok sıcak biradam olduğu söylenemezdi ama en azından daha sık bir araya gelirlerdi.Çınarın kadınlara olan zaafını senelerdir biliyordu. Görmezden geldiği bir sürü ihanetioldu. Ama Çınar hepsinden hevesini alıp dönüp dolaşıp tekrar ona gelmişti. O kalıcıydıbunun farkındaydı. Ama bu seferki biraz uzun ve şiddetli seyir ediyordu. Bu yüzden elkoyması gerektiğini düşündü.Bora okuduğu mail karşısında biraz şaşkın kaldı. Ahu senelerdir ilk kez iletişimegeçmişti. Çok hoş ve alımlı bir kadındı ve ne yazık ki Çınarın kız arkadaşıydı. Herkes nezaman evlenecekler diye bakıyordu. Bora maili okuduktan sonra biraz sinirlendi. Çınarakardeşini kimseyle tanıştırmaması gerektiğinin kesin talimatını vermişti. Evet, Ahuyla

bile tanıştırmamalıydı. Bir kişi tanışır ve sonra iki, üç... Böyle uzar gider. Oysa onun tekhazinesi kardeşinin İstanbul'da olduğunu kimse bilmemeliydi. Onun iyiliği için çoksevdiği bebeğine aylardır kötü davranmıştı. Babası kesin olarak uyarmıştı. Onun iyiliğiiçin burada kalmaması gerekiyordu. Ve Bora onunla arasında ki bağı inceltmezse Mavigidemeyecekti. Bu yüzden içi acıya acıya kardeşine kötü davrandı. Gitmesini sağladı.Diğer sinirlendiği konu ise Çınarın yangından sonra Maviyi başka bir yurda vermişolduğunu söylemesiydi. Ama Ahu şuan aksini iddia ediyordu. Mavi bir apartmandairesinde yaşıyor öyle mi? Çınar ise yurtta kaldığını söylemişti.İşin doğrusunu öğrenmek için hemen Çınarın telefonunu aradı ama cevap alamadı. Biriki saat sonra tekrar denedi yine cevapsızdı. Bir şekilde İstanbul'a gitmesi gerekiyordu.Babasına bunu söyleyemezdi. İzin vermezdi Maviyle görüşmesine. Ama Maviylegörüşmek için can atıyordu. Yeşil gözlü bebeğini çok özlemişti. Onun tek hazinesikardeşiydi ve aylardır görmüyordu. Mavi hayatı boyunca hep şanssızlıklar yaşamıştı. Buyüzden bir sürü psikolojik rahatsızlığı vardı. Birde ailesi tarafından sürüldüğünüdüşünüyordu. Bu yüzden artık abisi onu ziyaret etmesi gerektiğini düşündü. Kısasürede biletini aldı ve uçağa atladı.İstanbul havaalanına geldiğinde Çınarı tekrar aradı. Hala kapalıydı. Numarasınıdeğiştirmiş olabileceğini düşündü. Eker holdingin İstanbul yöneticisi Ömer Beykarşıladı onu. Daha önce patronundan aldığı talimatlarla olayı araştırmış ve Mavihanımın yaşadığı evi bulmuştu. Arabaya bindiklerinde Bora artık kardeşini görecekolmanın verdiği heyecanla Ömer Beye hızlıca oraya ulaşması gerektiğini söyledi.Apartmanın önüne geldiğinde hızlıca ona söylenin dairenin kapısına vardı. Zili en az onkere çalmasına rağmen kapıyı açan yoktu. Telefonunu çıkarıp Ömer beyi aradı vekapıyla ilgilenmesi için gelen kişiler on dakika sonra oradaydı. Kilide zarar vermedenkapı açıldı ve Bora içeri girdi. Evde kimsenin olmadığını fark etti. Ama Mavi buradayaşıyorsa elbet gelecekti.Bir süre sonra kapının kilidinin kurcalandığını duydu ve kapıya yöneldi. Kapı tamamenaçıldığında yeşil gözlü bebeğinin karşısında kalan şaşkın yüzüne baktı ve kollarını açtı.Kardeşinin boynuna atlamasını bekliyordu.-Abi!?-Minnoş!Bora onu kapının girişinden çekip kocaman ve sıkıca sarıldı. Mavi ise kafasında hızlıcageçen düşüncelerle savaşıyordu o sırada. Gevşek bir şekilde sarıldı. Hem onun evdenayrılmadan önceki tavırlarını hatırladı. İçinden pekte sarılmak gelmedi. Ama abisinin

neden geldiğini merak ediyordu.Mavinin kafasında ki sorular beyninin iç çeperlerine çarpıp duruyordu. \"Neden geldi?\",\"Çınarın arabasından indiğini görmüş müdür?\", \"Çınarla arasında geçenleri öğrenmişolabilir miydi? Aksi halde neden gelsin?\", \"Evini nasıl öğrenmişti?\" kafasının içindesorularla boğuşurken abisi geri çekilip ona şöyle bir baktı. Islak saçları tepesindetoplanmıştı. Aradan geçen zaman onda başka hiçbir değişiklik yapmamıştı. Yeşil gözlübebeği sapasağlam yanındaydı. Onun mutlu olması için yeterliydi.Mavi şaşkınlığını atlamamıştı henüz. Ahunun hain planının işlediğinden habersizabisiyle salona geçti.20Mavi telefonunu açar açmaz Çınara mesaj yazma ihtiyacı hissetti. Her ne kadar abisiözlediği için geldiğini söylese de işin altında iş olduğunu biliyordu. Abisi evini nerdenbulmuştu?\"Çınar, abim burada. Benim evimde. Bilmen gerekir diye düşündüm.\"Biraz sonra telefonu titredi ve cevap geldi.\"Beni de defalarca aramış. Gelmiş olabileceğini düşünmemiştim. Geliyorum.\"\"Hayır! Gelme. Aramızda geçenleri söylemeyeceksin değil mi?\"Aradan geçen yarım saatte Çınardan cevap gelmedi. Mavi abisiyle beraber koyu birmuhabbette dalmışlardı.-Evet, küçük hanım. Bu eve nasıl yerleştiğini anlatmak ister misin?-Yurdum yandı.Güvenli değildi. Ev daha güvenli.Bora daha fazla üzerine gitmek istemedi. Zaten çalan zil muhabbetlerinin devamınıgetirtmedi. Mavi üzerindeki hırkayı çekiştire çekiştire kapıyı açtı ve Çınarın karşısındagördü. İçinden kapıyı açtığı hızla geri kapatmak gelse de sadece gözlerini kocaman açıpuyarı verebildi. Çınar her şeyi düşünmüştü. Abisinin içeride olduğunu bilerek birazyüksek sesle konuşmaya başladı.

-Merhaba Mavi. Telefonun kapalıydı merak ettim. Bir problem yok değil mi?Sesi otoriter ve çok soğuktu. İki gün önce seviştiği adamdan eser yoktu. Gözlerinidevirerek aynı tonda cevapladı.-Aaaaa Çınar. Abim evde buyurmaz mısın?Çınar göz kırptı ve Maviyi aşarak salona doğru geçti. Salonda sert mizacıyla oturanarkadaşını görünce yalancıktan da olsa gülümsedi. Yalancıktan çünkü neden geldiğinihala çözememişlerdi. Buraya gelerek kardeşini büyük tehlikeye atmıştı. Birisi onu takipetmiş olabilirdi. Kız kardeşinin evini deşifre etmiş sayılırdı. Dostça selamlaşmadansonra karşısındaki koltuğa geçti. Mavi ise arkalarından bir süre sonra fark edilmemeyiumarak yavaşça kendi yerine oturdu ve kafasını önüne eğdi. Gerçekten şu anda abisiyaşında bir adamla birlikte olduğu için çok utanıyordu. Abisinin yüzüne bakmak onainanılmaz bir ağırlık veriyordu. Çınara baksa kalbi ağırlaşıyordu bu seferde. Kendiaralarında ki havadan sudan konuşmalar bittikten sonra Bora geliş sebebini açıkladı.-Evet, buraya neden geldiğimi eminim ikinizde merak ediyorsunuzdur.Çınar; \"Lütfen, geldiğin için çok mutlu olduk ama bir problem varsa bilmek isteriz.\"-Mavinin yurtta kaldığını söylemiştin bana. Daha sonra Ahudan bir mail aldım. Budairede yaşadığını öğrendim. Bende ziyaret etmek istedim.-Ben sana söyleyecektim. Ama telefonların dinlenme ihtimaline karşı telefondasöylemedim. Sonuçta kardeşinin güvenliğini sağlıyorum. Yurtta veya evde fark etmez.-Anladım, iyi düşünmüşsün.Aralarında geçen bu soğuk konuşma sonucunda Çınar müsaade isteyip kapıya yöneldi.Mavi uğurlamak için peşinden kapıya gittiğinde Çınar çoktan hiddetle kapıyı çarpıpgitmişti. Sinirinin sebebini biliyordu. Ahu.Çınar Ahunun kapısının önünde hiç aralıksız zile basmaya devam etti. Sinirinin doğruyerde patlayabilmesi için dişlerini sıkmaya devam etti. Ve kapı açılır açılmaz içeri atılıparkasından kapıyı kapattı. Kravatını gevşetirken gürlemeye başladı.-Ahu Boraya mail atmanın sebebi ne? Benden habersiz neden iş yapıyorsun?Ahu sükûnetini koruyarak mutfağa doğru yürümeye başladı. Çınar peşinden izledi onu.-Sakin ol hayatım. Sadece kız kardeşinden haberdar olmak istediğini düşündüm. Onunyanımızda güvende olduğunu söyledim o kadar.

-Benden habersiz nasıl yaparsın bunu? Sana mı kaldı Borayla iletişime geçip Mavihakkında bilgi vermek?-Tepkinin sebebini anlamıyorum Çınar.Çınar artık sinirden deliye dönmüştü. Gömleğinin üst düğmesini açtı ve kenarayaslandı. Parmaklarını saçlarının arasından geçirdi sinirle.-Amacın ne Ahu?-Konu Mavi Hanım olunca ne kadar da sinirli oluyorsun.Cümlenin sonunda bir kaşını havaya kaldıran Ahu, her şeyi bildiğini belli eden birgülücük attı. Çınarın gözlerinden çıkan ateşe aldırmadan sözlerine devam etti.-Yoksa o küçük f*hişe ile yattığını bilmesinden mi korktun?Son kelimesiyle birlikte Çınarın ellerini boğazında hissetti. Çınarın derin öfkesiyle vedönmüş gözleriyle kaldı odada. Nefes almakta zorlanırken; Çınar öfkesinin ona neleryaptırdığını fark etti. Ne olursa olsun bir kadına bu şekilde davranmamalıydı. Yavaşçaellerini boğazından çekti. Ve derin bir nefes alıp konuşmaya başladı. Aynı zamanda birparmağını Ahunun üzerine doğrultarak;-Sakın Mavi ve benimle oyun oynamaya kalkma. Seni öldürürüm!Sonrasında kapıyı çarpıp hızlıca evden çıktı. Arabasının gaz pedalına olanca gücüyleyüklenip evin yolunu tuttu. Eve geldiğinde sinirden elini attığı ilk şey viskisi oldu. Şuanne yapacağını bilmediğinden olsa gerek; beynini uyuşturmaya ihtiyacı vardı. Biraz çakırkeyif olunca cebindeki telefon titredi. Mesaj Mavidendi.\"Abim birkaç gün daha kalacakmış.\"\"Mavi, Ahu her şeyi biliyor. Abini o çağırmış. Sanırım abine aramızdakileri söylemedi.Ama her an söyleyebilir.\"\"Nasıl yani? Nerden biliyormuş? Offff Çınar. Herşey sarpa sarıyor.\"\"Ben bir çözüm bulacağım.\"Bu sırada her şeyden habersiz Bora, Çınarı aradı. Çınar zaten telefon elinde olduğu içinhemen açtı.-Çınar nasılsın? Çıktın gittin, ne arama ne sorma?-İyiyim, demleniyorum Bora kusura bakma. Kötü bir gündü zaten seninle alakalı

değildi.-Hadi öyle olsun bakalım. Yarın akşam bu evde güzel yemekler pişecek. Ahuyu ve senibekliyorum. Dördümüz güzel bir yemek yiyelim ne dersin? Hatta biraz erken gelin.Ahuda Maviye yemeklerde yardım etsin. Ertesi gün döneceğim zaten. İtiraz yok. Hadigörüşürüz bro.\"Çat. Kapandı. Çınar cevabını veremedi. Şuan aklına pekte sağlıklı fikirler gelmiyordu.Ama çabucak Ahudan özür dilemesi gerektiğini çözümledi. Çınarın hiçbir şeydenşüphelenmemesi için Ahuyla olan ilişkilerine devam ediyormuş görüntüsü vermeliydi.Çabucak Ahunun telefonunu çevirdi. Kısa birkaç çalıştan sonra Ahu telefonu açtı.-Efendim aşkım?-Ben özür dilerim.-Eeeee?-Bir anlık eğlenceydi Ahu. Önemsenecek bir şey değil. Sadece onunla biraz eğlendim.-Biliyorum bir tanem. Seni affediyorum. Bu sarayın hürremi benim. Onun gibilersadece gelir ve geçer.-Buraya gel. Seni özledim.Ahunun sesi telefonun diğer ucunda şakırdadı. Çınara olan aşkı saplantılı bir şekildeydi.O ne derse yapar, itaat ederdi. Ve onu kaybetmemek için elinden geleni yapacaktı.Hazırlıklarını tamamladıktan kısa bir süre sonra Çınarın yanındaydı. Salondahareketsizce oturan sevgilisinin yanına sokuldu.-Beni özledin mi aşkım?-Evet.Çınar kısa ve net cevaplar veriyordu ve alkolün dozu kanında iyice yükselmişti. Artıkzaman ve mekan mefhumu kalmamıştı. Günün yorgunluğu ve gerginliği ile yanındaoturan sevgilisinin saçlarına ve aynı hızla dudaklarına yapıştı. Gecenin geri kalanıhayalle karışıktı.Ertesi gün akşam saati çok çabuk yaklaşmıştı. Çınar işten çıktı ve Ahuyu aldı. Düngecenin etkisiyle çok mutlu olan Ahu anın tadını çıkarmaya devam ediyordu. Her nekadar bir önceki gece Çınar ile birlikte olurken hiç olmadığı kadar saldırgan ve sertolduğunu aklından çıkaramasa da rengini bozmuyordu. Kaç yıllık sevgilisi ilk kez bu

kadar sert ve can yakıcı olmuştu. Ama umursamadı. Çok güzel bir gece onu bekliyordu.Kısacık kırmızı elbisesinin içinde kendini seksi ve mutlu hissediyordu.Kapıdan girerken Çınar ve Ahu sırayla Bora ile selamlaştı. Mavi kapıya bile çıkmamıştı.Sessiz ve sakin masayı hazırlamakla meşguldü. Ahu ve Çınar salona geçerken Mavimutfak ve salon arasındaki dokuduğu mekiğe devam etti.Çınar onu göz hapsine alabileceği bir yere oturdu. Borayla muhabbet ediyordu amagözleri Maviden başkasını göremiyordu. Onun evin içinde ki narin süzülüşü, yürürkensaçlarının incecik boynundan aşağıya dalgalanışının hafif esintisi kalbini gıdıklıyordu.Üzerindeki elbise her ne kadar bol da olsa; avcunun içi gibi ezberlediği kıvrımlarındanelbisenin dans edişini izlemek onu her geçen dakika büyülüyordu. Onsuz geçen hersaniye onun nefesini kesiyordu. Kokusunu nasıl özlediğini düşündü. İçinden gelen seskalk yapış boynuna o bahar dallarından doya doya kokla dese de Ahunun kolunundürtmesiyle kendine geldi. Bu küçük kız onun dünyayla bağlantısını kesiyordu. Hayatıboyunca kimseden bu kadar etkilenmemişti. Genelde kadınları elde ettikten sonrahevesi kaçardı. Ama Maviye sahip olduktan sonra içinde dur durak bilmeyen tekrarsahip olma isteği vicdanını rahatsız ediyordu.O bir bahar dalı. Pembeleri, morlarından çok karaları vardı. Akasya kokan incecikteninde açan o çiçekler her dokunulduğunda soluyordu, haberi yoktu. O camdan birbebekti. O bebek artık Çınara aitti. Mavinin senfonik sesiyle herkes masaya doğru yolalmaya başladı. Masada ki yemekler iştah kabartıyordu. Hepsinin Mavinin elindençıktığına inanmak gerçekten zordu. Bora güzel kardeşini onure etmek için;-Ah benim nazlı bebeğim. Hangi parmaklarınla yaptın bu yemekleri göster bakalım.Bu sözler çok eskiden beri aralarında geçen bir ritüelin başlangıcıydı. Mavi ne işyaparsa yapsın abisi onu takdir etmek için küçüklüğünden beri bu soruyu sorar ve Maviparmaklarını ona uzatıp öpmesini beklerdi.Mavi gülümseyerek parmaklarını abisine uzattı. Abisi o incecik parmakları öperkensevinçle kıkırdadı.Masaya hakim olan matemi hisseden sadece Maviydi. Çınarın yanında yakınındaAhuyu görmek onu deli ediyordu. Masada çeşitli sohbetler dönerken o sessizliği tercihetti. Masadakilerin hiçbiri yaşıtı değildi. Zaten ona kimse söz hakkı vermiyordu.Saatlerce önündeki yemeği didikledi. Karşısında oturan Çınarın erkeksi kokusuburnunun ucundan gitmiyordu bir türlü. Kulağı masada ki muhabbete kulak kesildi.Bora; \"Ahu geldiğinden beri esniyorsun. Uykun mu var?\"

Ahu; \"Ah evet dün gece birileri beni uyutmadı da.\"Kelimeler ağzından çıkarken takındığı tavır ve Munzur ifadeyle herkes nedenbahsettiğini anlamıştı. Mavi istemsizce kafasını kaldırdı ve delici bakışlarını Çınarınüzerine doğrulttu. Bir süre bakıştıktan sonra dolan gözlerinin fark edilmemesi içintabağını alıp mutfağa doğru koşar adımlarla ilerledi.Çınar arkasından gitmek için hemen bir bahane uydurdu.-Ya kusura bakmayın. Ben pilavı karabibersiz yiyemem. Kalkıp alayım. Kızcağıza zatençok zahmet oldu.Bir ok gibi fırladı Mavinin arkasından. Mutfaktan giriş yaptığında Mavinin ellerinitezgâha yaslamış nefes almaya çalıştığını gördü. Kesik kesik nefes alabiliyordu.Arkasından yavaşça yanına yaklaştı. Şuan ona dokunmak demek kıyamet için başlattuşuna basmak demekti. Milyonlarca mil uzaktaydı sanki sevdiği kadın.Dokunamıyordu. Gözlerinden çıkıp tezgâha düşen damlalarını izledi bir süre. Sonrasessizliği bozma ihtiyacı hissetti.-Yanlış anladın Mavi.-Ne be? Neyi yanlış anlamış olabilirim? Sen şaşırmışsın. Ama buna izin veremem. Birgece benimle, ertesi gece onunla olamazsın.-Ma--Sus! Sakın bir kelime et-İkisinin de cümleleri yarıda kaldı. Çınar Mavinin dudaklarını tek hamlesiyle esaretialtına almıştı. O sıcak dudakları öperken Mavinin tepkisiz kalışı ve direnişi canınıyakıyordu. Bir süre sonra sakinleşip geri çekildi. Mavi gözyaşlarına engel olamayarak;-Sen pislik, arsız, doyumsuz adamın tekisin! Hiç dokunulmamış bir bağa girmek senimutlu etmiş olabilir. Senin yaşında ki adamların tek derdi bu zaten. Sen en yakınarkadaşının küçük kız kardeşiyle eğlenebilecek kadar seviyesiz ve aç bir adamsın. Banasakın, sakın, sakın bir daha dokunma.Bu kelimeler Çınarın canını yaktı. İçindeki kelimeleri dışarı dökmekte zorlanıyordu. Çokfazla zamanının kalmadığının da farkındaydı. İçeridekiler her an mutfağa gelebilirlerdi.-Bana bak! Ben seni gözüm böyle kör olmuş gibi severken. Sırf abin bir şeylerin farkınavarmasın diye dünyanın alkolünü alıp o iğrenç kadınla tiksinerek bir gece geçirdim! Ahuaramızda ki her şeyi biliyor. Abin gidene kadar onun susturmamın tek yöntemi buydu.

Bak küçük bunu kenara yaz. Seviştiğin kadınları sevemezsin, sevdiğin kadınlaseviştiysen...Sinirle ellerini saçlarının arasından geçirdi. Sinirine hâkim olamıyordu. Tüm bu olanlar.Bu kızın gözyaşları her seferinde onun dengesini alt üst ediyordu.-Şimdi içeri gidiyorum. Sende elini yüzünü toplayıp içeri geliyorsun.Birkaç adım attıktan sonra geri döndü ve Mavinin çenesinden tutup kendine bakmasınısağlayacak şekilde yukarı kaldırdı. Tezgâhla arasına hapsetti Maviyi ve son kelimelerfısıltı olarak çıktı.-Sen benimsin artık. Buna ne abin, ne Ahu, ne de sen mani olabilirsin...21Geceyi tamamladıktan sonra Mavi mutfaktaki işlerini bitirip en sonunda kendiniyatağına bıraktı. Abisi ise küçük odada çoktan uyumuştu. Son bir kez telefonunukontrol etti ve ekranda Çınarın defalarca kez aradığını gördü. Yaşadıkları yüzündendünyayla bağını koparmıştı birkaç saatliğine. Bu gece yine uyuyamayacağını biliyordu.Sırtını yatağına verdi ve telefonunu komodinin üzerine bıraktı. Yine stresli bir geceydionun için. İstanbul'a geleli aylar olmuştu aylar olmuştu. Bahar yavaş yavaş yüzünügösteriyordu birkaç ay sonra okulun ilk senesi bitecekti. Dersleri ile ilgili tek bir sorunuyoktu. Sınıfın en başarılıları arasındaydı. Küçükken aldığı disiplin sadece bunayarıyordu. Ama aklıyla kalbine ortak yol bulmasına hiç yardımcı olmuyordu.Bir insan bir insanı hiç durmadan dinlenmeden yirmi dört saat boyunca düşünebilirmiydi? Düşünür. Bu nasıl bir şeydir? İçinde ki karmaşık duyguların adı her ne ise sağınasoluna batıyordu. Kalbi, beyni, elleri, kolları her yeri acıyordu. Çınarın dokunduğu heryer benzin dökülmüş gibi her nefes alışında alev alıyordu, sönüyordu, iyileşiyordu vetekrar yanıyordu. Onun olduğu o gece aklından bir saniye çıkmıyordu. Hayatında dahaönce deneyimlemediği bu taze anlar ve duygular tüm hücrelerini harekete geçiyordu.Dayanamadı. Başucunda ki defterini aldı. Karalamaya başladı.Kalbim beynime, beynim kalbime ateş ediyor sevgilim. Tüm organlarım ayrı ayrı isyanaçıktılar, kalbime saldırıyorlar. Seni yok etmek isteyen her şeye öyle düşman oluyorumki... Senin varlığının benim vücudumda ki karşılığı; sadece kanserli küçücük bir

hücreydi. Ben içimden kovmaya çalışırken seni, sen sürekli diğer hücrelerime yayıldın.Ben bilemedim kanser gibi küçük ve tehlikeli olduğunu. Olduğun her yere neştervururken yaralarımdan sızan kanlar gözyaşlarıma karıştı. Akarken sel oldu. Boğuldum.Çırpındım... Son nefesimde yüzeye çıkartan kolların haince beni tekrar dibe itti. Sonratekrar yüzeye çıkarttı, kısa bir nefes aldım sonra tekrar dibe, tekrar yukarı... Nefesalabilmek için ihtiyaç duyduğum kolların Azrail'im olurken, sen başka kollardasoluklandın. Hak etmiyorum sevgilim, ne tenimi, ne nefesimi, ne canımı... Sanaverdiğim ne varsa; helal etmiyorum...Birkaç damla defteri ıslattıktan sonra kapattı ve başucuna koydu. Yine derahatlamadığını hissetti. Şuan rahatlayabileceği tek yerin onun yanı olması ne büyükçelişkiydi. Gözyaşlarına yenik düşerken, gözlerini uykuya teslim etti. Ağlayarak uyumaköyle tanıdıktı ki ona... Yadırgamadı. Her gece koynuna aldığı yalnızlığıyla baş başa kaldı.Sabah olduğunda abisinin toparlanmasına yardımcı oldu. Onu ayakta tutan tek şeyintekrar onu terk etmesine gönlü razı olmuyordu. Hayatında ki herkes ondan bir şekildekaçmayı başarıyordu. Maviyi herkes terk ediyordu da; bir Mavi gidemiyordukendinden. Abisinin gidişiyle evini saran matemin kokusunu çekti içine ve koltuğabıraktı kendini. İnanılmaz bir acı ve yorgunluk hissediyordu. Ya şimdi? Ne olacaktı?Son birkaç gündür yaşadıklarını aklından geçirmeye başladı. Mavinin kafasında bintane tilki vardı ve hiçbirinin kuyruğu birbirine değmiyordu. Ahu her şeyi biliyor vetehdit amaçlı abisini buraya çağırdı. Bunun anlamı her şeyden haberim var,vazgeçmezsen başkalarının da haberi olacak. Abisi şimdilik bir şey bilmiyordu amaburaya gelişiyle nefesim ensende mesajını vermişti. Babası onu aylardır aramıyordu.Sevdiği adam sevgilisiyle sevişiyordu. Bu düşünce onu rahatsız etse de bundan normalbir şey olmayacağını da idrak ettirmeye çalışıyordu kendine. Sonuçta Ahu onunsevgilisi ve başarılı, seksi, bilgili, özgüveni tam ve problemsiz bir kadındı. Bir erkeğinistediği her şey onda mevcuttu. Bunları düşünürken içi ezildi. Bir dozer kalbininüzerinden kocaman tekerlekleriyle geçti.Bu düşüncelerle harlanırken telefonunun sesi yankılandı odada. Ekrana baktığındaarayanın Çınar olduğunu gördü. Her ne olursa olsun onun sesini duymak rahatlatacaktı.İçinden gelen o istek meşgul tuşuna basamazdı. Heyecanla telefonu kulağına götürdü.-Canım.Mavi Çınara karşı ilk kez içten ve kalpten böyle severek isteyerek seslenmişti. Amakarşılık veren ses sevdiği adamın sesi değildi. Tam aksine şu dünya üzerinde ki en kulakcızırdatan ses idi.

-Canın şuan duşta Mavicik. Bak ne diyeceğim sana. Müsaitsen sana misafir olmakistiyorum. Seninle konuşacaklarım var. Senin abla tavsiyelerine ihtiyacın var küçüğüm.Akşama müsait ol.Mavinin konuşmasına fırsat vermeden telefon kapandı. Ahunun hain planı istediği gibigidiyordu. Akıllı kadın kaleyi içten içe yıkardı.Akşam olduğunda Mavi hala koltuğunda tembellik yapıyordu. Çınardan ne bir mesaj nebir arama vardı. Kapının sesiyle Mavi zorunlu olarak ayağa kalktı. Kapının arkasında kikadın kapının açılmasıyla topuklarını şaklatarak salona doğru ilerledi. Mini elbisesi, sarısaçları ve ateş kırmızısı dudaklarıyla istifini bozmadan salonda koltuğa tiksinerekoturdu. Mavi kapıyı kapatıp salona geldiğinde Ahunun karşısında ki koltuğa geçti.-Evet Ahu dinliyorum.-Ahu mu? Bak tatlı şeytan ben senden yaşça büyüğüm tıpkı Çınar abin gibi. Çınar onaabi denilmesini istemiyor olabilir ama bana hitap ederken saygılı ol lütfen. Her neysekonuyu uzatıp bu evde uzun süre kalmak niyetinde değilim.-Kısa kes. Dinliyorum.-Seni saygılı olman konusunda uyarmıştım. Neyse. Şimdi canım Çınar abin eğlenmeyiçok sever. Ve senin gibi kızları masasında çıtır çerez yapmaya bayılır. İlişkimiz boyuncasenin gibi kaç tanesini çitledi haberin var mı? Sana bir abla tavsiyesi. Benimadamımdan uzak dur! Senin gibi basit bir kız Çınarın hayatında eğlenceden öteyegeçemez. Hevesini alınca diğer oyuncak bebekleri gibi senide bir kenara bırakacak. Oküçük bir erkek çocuğu. Ve sahibi benim. Anladın mı?Mavi ona cevap veremezdi. Hayatı boyunca hiçbir kavganın içinde bulunmamıştı. Buçirkin kadına verecek hiçbir cevabı yoktu. Sinirle ayağa kalktı ve parmağını kapınınyönüne uzatarak;-Defol evimden.Ahu sinir bozucu bir şekilde güldü ve ayağa kalktı. Koluna taktığı milyon dolarlıkçantasıyla beraber Maviye doğru yaklaştı.-Benimle düzgün konuş küçük f*hişe.Mavi hayatında hiç bu kadar sinirlenmediğini hatırladı. İnsanların neden katil olduğunuşimdi daha iyi anlıyordu. Gözü dönmüştü ve o hamle yapmaya kalmadan Ahununparmakları Mavinin saçlarının arasından geçip onları kavramıştı. Mavi ne olduğunuanlamadan yerde buldu kendini. Ahu üzerine oturup boğazına yapıştı onun. Tıpkı

Çınarın ona yaptığı gibi. Oracıkta boğup öldürecekti onu ve sonra cesedini köpeklereverecekti.Olaydan yarım saat önce Atıf Mavinin evinin önündeki nöbetinde; Ahu hanımınapartmana giriş yaptığını gördü ve Çınar beyi aradı.-Çınar bey. Ahu hanım şuan Mavi hanımın apartmanına giriş yaptı. Ahu hanımın burayageldiğinden haberiniz var mıydı?Atıf'ın telefonun ucunda tek duyduğu şey bir küfür ve ardından meşgul sinyaliydi.Olaya müdahale etmeden önce Çınar beyi beklemeye koyuldu ve daireyi göz hapsinealdı.Ahu Mavinin boğazına olanca gücüyle yüklenirken Mavinin tek yapmaya çalıştığı biraznefes almaya çalışmak ve boğazında ki elleri gevşetmek. Ama gücü yetmiyordu. Eliayağı korkudan kesilmişti.Kapının açılmasıyla Çınar içeri dalarak Ahuyu Mavinin üzerinden aldı. Arkasındandaireye giren kişi Atıftı. Olayların ne boyutta olduğunu az çok tahmin edebiliyordu.Çınar kolları arasında tepinen Ahuyu Atıfın kollarına verince sinirle kükredi.-Atıf bunu götür burdan!!!!!Sesi apartmanda yankılandı. Ahu hala tepiniyor ve saldırmaya çalışıyordu. Çınarın tekderdi ise şuan o sinirle Ahuyu öldürmemekti. Atıf Ahuyu yaka paça dışarı çıkarırkenbağırmaya devam etti.-Mavi seni öldüreceğim. Çınarı senden alacağım!Ahunun sesi azalarak kayboldu. Atıf çıkarken kapıyı kapatmıştı. Çınar heyecanla yerdeyatan küçük bebeğine baktı. Ona dokunmaya bile kıyamazken şimdi yerde ki öksürenve kıvranan bedenini gördükçe kendi bedenine yayılan acıyı hissetti iliklerinde. Maviyiyerden kucağına alıp hızla yatak odasına götürdü. Saten çarşafların üzerine küçükbedenini bırakırken; ateşlenip hastaneye götürdüğü geceyi hatırladı. Küçücük bedeniyine böyle kollarındaydı ve doktorlara teslim etmişti çaresizce. Mavinin nefesleridüzelene kadar telkin etmeye devam etti. Çünkü gözyaşlarına boğulmuştu küçükbebeği. Yine bir krizin ortasındaydı.-Sakin ol bebeğim. Buradayım. Yanındayım.Ne söylese kar etmiyordu yarım saattir hiç durmadan ağlıyordu ve kapının çaldığınıduyunca yanından ayrılmak zorunda kaldı Çınar. Kapıyı açtığında Atıf'ın yanındaolmasına bir kere daha şükretti. Çünkü düşünceli çalışanı bir doktor göndermişti.

Doktoru yatak odasına götürdü ve durumu kısaca özetledi.-Çınar bey. Sakinleştirici yapacağım. Ama böyle çırpınırken ve ağlarken çok zor olacak.Lütfen onu tutar mısınız?Çınar yatağa oturdu ve Maviye arkasından sıkıca sarıldı. Doktorun koluna iğneyapabilmesi için bir eliyle onun bedenini kıskaç altına alarak diğer eliyle de kolunuaçarak doktorun iğne yapmasını kolaylaştıracak pozisyona getirdi. Doktor iğneyibatırınca kucağında kıvranan bebeğine içi acıdı. Onun canının yanmasından nefretediyordu. İğne yapılırken daha çok çırpınan Mavi iğnenin sonlarına doğru hareketlerinidonuklaştırdı ve durdu. Kaskatı olan bedeni gevşedi ve kendini Çınarın kollarına,sıcaklığına bıraktı. Doktor geri çekilip çantasını toparlarken;-Çınar bey, bu normal bir sinir krizi gibi durmuyor. Hanım efendinin daha büyük birpsikolojik sorunu olabilir. Lütfen en yakın zamanda bir doktordan yardım alın.-Biliyorum doktor bey. Kendisi okb ve öfke kontrolü problemi yaşıyor zaten.-Her ne yaşadıysa tuz biber olmuş. Dinlenmesi lazım. Geçmiş olsun iyi akşamlar.Dış kapının kapanma sesiyle doktorun gittiğine emin olan Çınar, kucağında iç çeken,pırıl pırıl yeşil gözleriyle ona donuk bir şekilde bakan sevgilisine döndü. Bedeni birpelte gibi kucağındaydı. Biraz toparlanıp odanın ışığını kapattı ve yandaki abajuru açtı.Hiçbir şey diyemiyordu. Mavinin boynunda ki parmak izleri yerini ertesi günmorluklara bırakacaktı. Ve bir süre boyunca Çınarın azabı olacaktı. Bembeyaz teninehiç yakışmayacaktı bu izler. İzlere bakarken gözleri doldu ve kucağındaki kıza sarıldı. Enson yedi yaşında ağlayan bu adam gözyaşlarını artık tutamayacak hale geldi.Mavinin saçlarına burnunu gömünce gözyaşları zincirlerinden boşanıp akmaya başladı.Erkekler ağlamaz diye kim dediyse halt etmişti. Hayatta ki en büyük iddiası olan kimsebeni ağlatamaz sözünü yutmak zorunda kaldı. Gözyaşları usul usul inerken söyleyeceğio kadar çok şey vardı ki...-Nereden geldin sen Mavi? Geldin de nasıl oturdun tam göğsümün ortasına? Sen orayaoturup bu yaşlı kalbi neden çalıştırdın ki? Ben renksiz hayatıma bir şekilde devamediyordum. Bağımlısı olduğum hiçbir şeyim yokken şu hayatta, neden geldin...Mavi yorgunlukla ve zorlukla hareket edip bin ton ağırlığında kolunu kaldırdı ve birelini Çınarın yanağına koydu. Pozisyonunu düzeltip ona bir nefes mesafesinde durdu.Gözleriyle kapanmaması için büyük bir savaştaydı ve dudaklarını güçlükle oynattı.-En alışamadığım alışkanlığım. Kim bilir kaç ciğerden söktüklerini yeni diye

giydiriyorsun bana. Kaç uykusuz gecenin hayaliydin de geldin bana. Nimet mi, lanet mibilemiyorum. Sahi benden söktüklerine de götürdün mü o kadına?Çınar gözündeki son damlayı da akıttıktan sonra Mavinin sıcak dudaklarına sardıdudaklarını ve geri çekildi. Alnını onunkine yasladı.-Senden önce ne varsa, kim varsa hepsi şuan anlamsız birer anı. Mavim. Aşkım. Seniçok sevdim. Artık benden bir nefes uzağımda olmana katlanamam. Özür dilerim.-Bende seni çok seviyorum Çınar. Özür dilerim.Mavi sıcağına sokulurken Çınarın boğazında ki acıya aldırış etmeden uykununkaçınılmaz karanlığına bıraktı kendini...22Kollarında uyuyan Mavinin yüzünü inceledi. Boynunda oluşan morluklara uzandıistemsizce. Her zerresini kayıtsız şartsız kendine veren kadınının soluk alıp verişinidinledi. Her geçen gün ellerinden kayıp giden kadını izledi.O bir bahar dalıydı. Gözlerinin yeşili ağaçları kıskandırırdı. O bir bahar dalı. Isıtırken,hasta ederdi. Gencecik, tazecik. Su gibi. Duru, sakin. O bir bahar dalı. Bir ömrünkışında; hiçbir yaz tadamayacağınız tadı vardı pembe dudaklarında. Yeşil gözleriseverken, bakır rengi saçları saldırırdı. O bir bahar dalı. Akasya kokan, camdan birbebek.Boynunda duran parmaklarının ucuyla morluklarını okşadı. Sanki okşadıkça,dokundukça azalacaktı. Çınar onu delicesine severken tek yapabildiği parmaklarınınşifa olması için dua etmekti. Kapalı göz kapaklarının üzerinde ki kirpikleri bir dantel gibiörtüyordu, süslüyordu yüzünü. Sonra küçücük burnuna baktı. O burnundan girenküçük küçük nefeslerin verdiği huzuru kimseden bulmamıştı daha önce. Yüzünükendine yaklaştırıp pembe dudaklarına kısa bir öpücük kondurdu. Duymayacağını bilebile fısıltıyla;-Seni seviyorum. Hiç vazgeçmeyeceğim. Sen benim ömrümün SON BAHARISIN. Kışınsoğukluğunu kaybetmeden, güneşini gösterip, ısıtıp, bulutların arkasına kaçarsın.

Biraz sonra Maviden yayılan akasya kokusuyla oda kendini uykuya teslim etti.Sabah gözlerini açtığında Mavi kucağında hala aynı pozisyonda yatıyordu. Hiçkıpırdamamıştı. Verilen ilacın etkisiyle hareketsiz uykusuna devam ediyordu. Çınarbiraz da endişelenerek Maviyi kucağında hareket ettirdi ve saçlarının arasına daldırdıparmaklarını. İpek gibi olan saçlarının arasında su gibi kaydı parmakları. Bununetkisiyle Mavi gözlerini araladı. Uyku sersemliğiyle konuşmaya başladı.-Sevgilim.-Yanındayım bebeğim.Çınar duyduğu o kelimeyle ağzı kulaklarında mest olurken Mavinin doğrulmasına dayardımcı oldu. Ağzını bir türlü toparlayamamıştı Çınar.-Bebeğim, nasılsın?Ellerini boğazına götürürken; \" Boğazım acıyor sadece bide kafam kazan gibi o kadar.\"Yalancı bir tebessüm etti. Mavinin dün geceden sonrası ikisinin ilişkileri için bir dönümnoktasıydı. Mavi her ne kadar dışarıya kapalı bir kız da olsa; yenilgiye uğramayıhazmedecek değildi. Yaptıklarını Ahunun yanına bırakmamak için elinden geleniyapacaktı. Sevdiği adam için kaçma vakti değil, dik durma vaktiydi artık. Kısasa kısas.Tehditse tehdit, kavgaysa kavga. Çınarın dışında soğuk bir savaşın temelleri atılmıştıdün gece.Mavi Çınarın sıcaklığına daha çok sokuldu. Çınar günlerdir ayrı olduğu kadınındanözlemini saklayamazdı. Arzuyla çalkalanan bedeni kollarını ihtiyaçla ona doladı. Gözleriboynunda ki morluklara takılınca bütün arzusu söndü. Bedenini kaplayan soğuk ürpertiiliğinden çıktı gitti. Mavi Çınarın atladığı duygulardan habersiz yavaşça kollarındanayrıldı. Birden ayağa kalkınca başı dönünce Çınar yataktan fırlayıp onu tuttu.-Bebeğim... İyi misin? Bak sen geri yat lütfen. Ne istiyorsan ben getiririm. Lütfen.-Dur yahu! İyiyim ben sakin ol. Duşa girmek istiyorum. Duşa girersem iyi olurum.-Senin yanında girebilirim duşa yardımcı olabilirim istersen? Ne dersin bebeğim?Mavi şaşkın ve gülümseyen yüz ifadesiyle Çınara döndü. Kollarına daha çok yerleşti.-Fark ettim de sen çok edepsiz bir adamsın.-Öyle bir amacım yoktu! Sen niyeti bozmuşsun sanırım asıl. Ben sadece yardımcı olmakistedim. Banyoda düşüp kaymanı falan istemem.

-Ben çıplak olacağım ve sen utanmadan yardım edeceksin? Sen utanmayacaksın hadiben hiç utanmayacağım öyle mi? Çok hayalperestsin.Gülümseyerek kollarından ayrıldı. Banyoya giderken Çınara kahvaltıyı hazırlamasınısöyledi. Bu sabah her şeyin değiştiğini ikisi de hissediyordu artık.Mavi soğuktan ılığa geçen suyun altında bedenini dinlendirip, arındırırken o kadınındün gece yaptıklarını tekrar düşünmeye başladı. Onun hain gözlerinde ki aç hayvanıhatırladı. Kana susamış. Her şeyi kaybetmiş. Ahunun bilmediği şey ise; Mavinin birmafya babasının kızı olmasıydı. Hayatı boyunca bu işlerin içinde büyümüştü ve uzakkalmayı tercih etmişti. Ne olursa olsun intikamın yarenliği senelerce kanına yavaşyavaş işlenmişti. Nasıl ki annesini ve kardeşini parçalayan adamı bir gün yakalayıp onuda parçalarına ayıracaksa; Ahuya da aynısını yapmamak için hiçbir sebebi yoktu.Ahunun o adamlardan ayırdı bir bedeni değil kalbi parçalamasıydı.Maviyi senelerce yiyip bitiren bu düşünceler onun akıl sağlığına etki etmişti, evet.Dışarıdan bakılınca ve yeterince içine girilmedikçe çözülecek cinsten bir kız değildi. Onarin görüntüsünün altında katil olan babasının ve ölen annesiyle, kardeşininintikamıyla yanan kanı çağlıyordu. Sadece ortaya çıkmak için doğru zamanı bekliyordu.Suyun altından çıkıp siyah bornozuna sarındı ve başına aynı renk havlusunu sarıpbanyodan temkinli adımlarla çıktı. Sessiz olmak için elinden geleni yapıyordu. Çünküşuan Çınarla karşılaşırsa çok utanacaktı. Giyinebilmek için yavaş yavaş ve parmakuçlarında odasında ilerlemeye başladı. Tam odasına girecekken belinden kavrayanellerin onu havaya kaldırdığını hissedince çığlık attı.-Çınar!-Ne oldu korktun mu prenses?-Ben korkmam!-Tabii ki de korkmazsın. Çünkü artık ben varım.Alnına verdiği öpücükle onu odasına uğurlarken kahvaltı için acele etmesi gerektiğinisöyledi. Mavi aheste aheste odasında giyinirken gözü masanın üzerinde ki saate takıldı.Saat henüz sekizdi. Sabahın çok erken saatiydi. Sonra çalışma masasının üstündekisınav takvimine baktı. Ve o gün bölüm dersinin sınavı olduğunu hatırlayınca pantolonubacaklarından hızlıca geçirdi. Çantasıyla ve ellerinde eldivenleriyle koşar hızla mutfağageçti.-Çınar hemen hemen hemeeeennn beni okula götürür müsün? Geç kalıyorum. Sınav.

Sınav var! Koş!Çınar Mavinin heyecanlı haline gülümsedi ve yatak odasına doğru ilerledi. Ceketini alıpkapıya çıktığında Mavinin sabırsızlıkla sürekli asansörün düğmesine bastığını gördü.Gülümsemesini silemiyordu yüzünden.-Mavi. Yüz kere basmanla bir kere basman arasında fark yok. Müsait olursa asansörgelecek. Sakin ol. Yetiştireceğim seni. Hem bu saçların hali ne? Neden kurutmadın?-Ya vakit yok anlamıyor musun? Ah geldi. Atla hadi!Yarım saat sonra okulda olabilmişti ve geçte olsa sınavına girdi. İki saat süren zorlusınavın arkasından beyninin patladığını hissedebiliyordu. Kafeden aldığı poğaça ve çayıiçerken düşünmeye başladı.Ahu ve Çınar aynı yerde çalışıyor olmalıydı. Bütün yaz boyunca burada kalacağına göreÇınarın şirketinde çalışabilirdi. Bu fikir aklına inanılmaz bir şekilde yattı. Düşmanınıhiçbir zaman gözünün önünden ayırmamalıydı. Babasının verdiği nasihatlerin işeyaraması bir şekilde onu rahatsız etti. Uzun zamandır babasıyla konuşmuyordu. Babasıneredeyse onu terk etmişti. Çünkü onun dayattığı hayattan Mavi koşarak uzaklaşmayıtercih etti. Tercihinden memnundu.Mavi akşam eve gelince mutfakta ki kahvaltı masasını inceledi biraz. Bir erkeğinhazırlayabileceği en güzel ve özenli kahvaltı masasıydı. Bir erkeğin onun için kahvaltıhazırlaması içinin gıdıklanmasına sebep oldu. Sonra Çınarın bugün hiç aramadığını veonu ne kadar özlediğini fark etti. Bir mesaj yazmaya karar verdi. Kahvaltı masasınınbaşında sabahtan kalanları bir eliyle tırtıklarken diğer parmakları tuşların üzerindegezdi.\"Sorduğun için sağ ol. Sınavım güzel geçti.\"Telefonunu masaya koydu ve masadakileri iştahla götürmeye devam etti. Biraz sonratelefonu titredi.\"Biliyorum tatlı şey. 87 almışsın. Tebrik ederim.\"Mavinin okuduğu mesaj karşısında kaşları çatıldı. Sonra koşarak salondan bilgisayarınıaldı ve okulun sitesine girdi. Notlarına baktığında gerçekten 87 aldığını gördü. SinirleÇınarın numarasını çevirdi. Telefon kısa birkaç çalıştan sonra açıldı.-Nasıl yani? Notlarıma müdahale mi ediyorsun? Sen nerden bilebiliyorsun? Yoksarüşvet falan mı veriyorsun okulda ki hocalara? Hemen açıklamana istiyorum.

-Sakin ol şampiyon. Kimseye bir şey verdiğim yok. Gerek kalmadı hiçbir zaman. Şuanakadar aldığın tüm notlar çok güzel ve hepsi sana ait. Kötü notlarına müdahaleetmeyeceğim konusunda kimse beni tutamaz. Söz veremem yani. Ama gerek olacağınıdüşünmüyorum. Benim akıllı sevgilim.Mavi duyduğu sesin tınısıyla ve kelimelerin armonisiyle hemen yumuşadı. Onun bunuönemsiyor olması çok hoşuna gitmişti. Hayatı boyunca babası ve abisi hep üzerinedüşmüştü. Fakat Çınarın yaptıkları o kadar tatlı ve sıcaktı ki. Onun yanında olabilmeyiistedi. Telefonda kısa süren sessizliğin arkasında Çınar Mavinin düşünceleriniokumuşçasına;-Seni gelip almamı ister misin prenses?-Bana küçük kızmışım gibi prenses demekten vazgeçersen gelip alabilirsin.-Ooooo peki leydim... Ben aciz kulunuz emrinize amadeyim hemen arabanızı kapınızınönünde hazır ediyorum. Arzu ederseniz yarım saat sonra aşağıya inin.Telefonun ucunda ki keyifli ses ve gülümseme fark edilmeyecek gibi değildi. Telefonukapatır kapatmaz Mavi duşa koştu ve kısa bir duşun ardından iç çamaşırı çekmecesiniaçtı. Amerika da evinde yardımcıları olan Aysel ablanın ona gelirken hediye ettiği siyahdantel ve transparan iç çamaşırları ilişti gözüne. Mavi de severdi böyle şeyleri gerçi;asla dantelsiz iç çamaşırı giymezdi. Ama bunların seksapalitesi çok yüksekti. Nedensehiç düşünmeden çamaşırları oradan çekti aldı ve giydi. Aynada kendini seyretti birsüre. Göğüsleri neredeyse ağzına çıkacaktı. Nedense görüntüsü çok hoşuna gitti.Üzerine çok sevdiği ismiyle kardeş mavi elbisesini giydi ve saçlarını kuruttu. Birazelleriyle şekillendirdi. Çok hafif ve buğulu bir makyajla aynada ki kadını seyretti.Kendisi bile seyretmeye doyamayacaktı nerdeyse. Üzerine siyah bir hırka alıp sadeceelinde telefonu ve anahtarıyla kapıya indi.Kapıda bekleyen beyaz spor arabaya atladığında Çınar arabanın içine dolan kokuylabaşının döndüğünü ilk andan hissetti. Kısa elbisesinden görünen beyaz bacakları ilkanda dikkatini çekmişti. Yanlış anlamaması için dikkatini yukarı kaldırdığında göğüsdekoltesine takıldı bu seferde. Vücuduna ateşin bastığını hissedebiliyordu. Dikkatinidağıtabilmek için kaşlarını çattı ve bakışlarını artık Mavinin gözlerine kaldırabildi.-Sen bu şekilde asansöre nasıl bindin?-Ne demek bu şekilde?-Yarı çıplak.

Mavi cevap vermedi sadece gülümsedi. Bu sırada Çınar arabayı çalıştırıp yol almayabaşlamıştı. Gecenin geri kalanı için ikisi de çok heyecanlıydı...23Eve geldiklerinde Çınarın öfke ve arzuyla karışık duyguları yüzüne yansıyordu. Mavibirazcık bu adamı tanıyorsa bir şeylerin ters gittiğini anlayabiliyordu. Salona geçipoturan Mavi, Çınarın yanına gelmesini beklerken Çınarın mutfağa yönelmesi onuşaşırtmıştı. Bu gecenin böyle geçmesini istemiyordu. Tavrının sebebini öğrenmekistiyordu. Çınarın ağzından duyduğu son kelime \"yarı çıplak\" kelimesiydi. Ondan sonragelen muhabbete sadece başıyla onay veya ret vererek katılmıştı.-Çınar, problem mi var?-Evet var.-Tamam, öğrenmemde sakınca yoktur sanırım?Mutfaktan Maviyi dinleyen Çınar öfkesinin bir nebze durulmuş olmasıyla salonungirişine kadar geldi.-Sorun senin üzerinde yok denecek kadar az kıyafetle evinden dışarı çıkabilmen. Senhep böyle mi giyinirsin Mavi?-Bence açık bir elbise değil.Ayağa kalkıp salonda ilerleyen mavi salon kapısının girişinde ki boy aynanın karşısınageçti. Gerçekten kıyafetini incelemek istiyordu. Hemen arkasına geçen Çınar ise onusüzmeye devam etti.-Kesinlikle açık değil. Bir şey söyleyebilir miyim? Bence sen beni kıskanıyorsun şuan.Gayet seksiyim.-Ben sana seksi olman gereken yaş aralığını, gün içinde hangi saatler arasında vemekânda seksi olman gerektiğini söyleyeceğim.Bunları söylerken Mavinin arkasından aynaya baktı. Bu sözlerin üzerine Mavi hafiftebessüm etti. Gözleri aynada buluştuğunda Çınarda tebessüme karşılık verdi.

-Beni kıskanıyorsun.-Hayır. Kıskanmakla alakası yok. Sadece ne zaman, nerede, nasıl giyineceğinişaşırıyorsun o kadar. O kadar kalabalık ve itle dolu bir apartmanda senin bu kıyafetleasansöre binmen hoş değil. Senin iyiliğin için söylüyorum.-İt mi? Ahahahaha Çınar gerçekten kıskanıyorsun. İtiraf et ve kurtul. Hem ben neredene giyineceğimi senden iyi bilebilecek yaştayım. Erkek arkadaşım beni evine davet ettive bende ona uygun bir şeyler giydim. Ama bilmediğimi iddia ediyorsan şayet; bir dahasenin evine gelirken dolapta olan en kapalı şeyleri üst üste giyerim. Onları çıkartmaylauğraşırken sabah olur. Ayrıca çıkartmana da izin vermem. Nasıl?Mavinin aynadaki tehditkâr ve yaramaz gülümsemesi Çınarın bedenine bir kibrit dahaçakmıştı. Çınarın dikkati konunun üzerinde duramayacak kadar çok dağılmıştı. Maviyearkasından yaklaşıp belinden sarıldığında gözleri aynada hala onunkilere takılıydı.Mavinin belinden gelip karnında gezen eller yavaş yavaş yukarıya çıkarken; genç kızınkalbide Çınarın elleriyle ters orantıda ağzına gelmişti.Belki de dakikada 60 basan nabzı şuan 200'leri buluyordu. Kalbinde ki devinimvücuduna arzu olarak her dakika yükleniyordu. Karnında ki ve bacaklarında kikarıncalanma vücudunda tek bir noktaya hücum ederken; Mavi Çınarın nefesini ilkönce ensesinde ve daha sonra boynunda sıcak, ıslak bir öpücükle hissediyordu. Bu biletek başına vücudunu taşıyordu. Başka kelime bulamıyordu yaşadıklarını anlatabilmekiçin. Çınar yılların verdiği tecrübeyle ellerini ustaca onun vücudunda santim santimgezdirirken; tek hissettiği kulak uğultusu ve taşmaydı. Çınar öpücüğün ardındançenesini Mavinin omzuna koyup aynadaki gözlere döndü. Mavinin göğüslerininaltındaki elleriyle onu biraz daha kendine bastırdı.-Benden hiçbir şeyini saklayamayacağını öğrenmem lazım. Çünkü sana ait her şeyinyegâne sahibi benim.-Mesela? Öğretir misin birazcık?-Hemen öğrenebileceğin bir şey değil ama özet geçebilirim... Mesela gözlerin, küçükburnun, pembe dudakların, benim dışımda hiç kimseye dokunamayan ellerin, kolların,açıkta bırakmaya ısrar ettiğin bacakların, saç tellerinin her birisi, kalbin, aklın... Hepsibana ait. Ve sen bunları ne başkasına verebilir, nede gösterebilirsin. Seni paylaşabilmedüşüncesi; aklımı kaybetmeme sebeptir. Sana benim gözümle bakamazlar. O yüzdenbir daha ev dışında bu şekilde dolaşmanı istemiyorum.-Sanırım birazcık anladım.

-Biraz daha anlatmamı ister misin?Kelimeler odada uçuşurken Çınar Maviyi omuzlarından tutarak yavaşça kendine çevirdive sarılıp Mavinin başını kendi göğsüne yasladı. Saçlarının arasına arzu dolu nefesiniverirken konuşmaya devam etti.-İmkânım olsa; seni göğüs kafesimin içinde saklardım. Ve diğer insanların görebileceğiyerde seni asla çıkartmazdım oradan. İnsanlar senin içinde ki masumiyeti farkederlerse; kanata kanata içerler. Güzelliğini gören herkes onu senden çalabilmek içinsenin aklının alamayacağı kötülükler yaparlar. Ben buna asla katlanamam bebeğim.Lütfen bana gösterdiğin şefkati, masumiyeti, aşkı, sevgiyi ömrün boyunca kimseyegösterme ve verme. Anlaştık mı?Maviyi göğsünden ayırıp yüzüne, gözlerine baktı. Mavi cevap vermesi gerektiğinihissedince;-Anlaştık.Dudaklarından fısıltıyla çıkan o kelime Çınarın taşan son damlası olmuştu. Sankiyıllardır öpmüyormuş kadar aç bir şekilde Mavinin dudaklarını kendi dudaklarıylabuluşturdu. Kollarının arasında heyecandan kasılan bedenini hissettiği her dakika onunateşini daha da körüklüyordu. Mavi bir süre öpücüklere karşılık veremese de kendinitopladı ve aynı iştahla Çınarı öpmeye başladı. Bir şeyi yeni fark ediyordu ki oda;öpüşmenin bir yangının ilk kıvılcımı olduğunu. Öptükçe iştahı artıyordu. Doymayanbedeni Çınarın alt dudağını ısırınca kısa bir kopuş oldu aralarında. Çınar hiç gözleriniaçmadan alnını Mavininkine yasladığında dakikalardır nefes almıyormuş gibi nefesnefeseydi. Boğazının kuruduğunu ve kalbinin teklediğini hissettiğinde bunun başınahayatında ikinci geldiğini fark etti. Ellerini kadının vücudunun neresine koyacağınıbilmiyordu. İkinci kez bu kadar acemileşen Çınar, ilkini de Mavide yaşamıştı. Nefesinidüzenleyemeden konuşmaya çalıştı.-Atla...Mavi bu kelimenin ne anlama geldiğini bilmese de saniyeler sonra Çınarın güçlü ellerisayesinde artık kucağındaydı. Bacaklarını düşmemek için beline kenetledi, ellerini deboynuna sardı. Çınar tekrar aynı iştahla Mavinin dudaklarına geri döndüğündekoridorda adım adım ilerlemeye başlamıştı. Kucağında ki kadının sıcaklığını daha rahathissedebiliyordu.Odaya kadar sabredemeyeceğini anlayınca koridorun duvarıyla Mavinin sırtı buluştu.Mavinin gücü her geçen dakika daha çok kesiliyordu sanki. Çınar Mavinin gevşeyen

bacaklarını hissettiğinde tekrar geri çekildi. Nefeslerini düzenleyip gözleriyle buluştu.-Nasıl hissediyorsun?-Bu... Çınar, dayanılmaz bir duygu. Ben çok heyecanlanıyorum, özür dilerim.Dudaklarından geçip boynuna inen kısa ve ıslak öpücüklerden önce Çınarın ağzındanson duyduğu; \"Özür dileme.\" oldu.Tadını yudum yudum aldığı sevgilisini yavaşça yatağa bıraktığında arkasından gelenhareketler artık düşünmeden ve hareketsizce gelişti. Çınar yataktaki sevgilisindengözünü ayırmadan gömleğinin düğmelerini açıp, gömleği odanın diğer tarafına fırlattı.Hızlı ve heyecanlı bir şekilde üzerinde ki fazlalıklardan kurtulurken Maviden hiçbeklemediği bir soru geldi.-Ben böyle giyinik mi kalacağım?-Benim yatağımda ve koynumda asla kıyafetlerinle yatamazsın, öğrenmen gereken yenibir şey.Çınar üzerinde ki fazlalıklardan kurtulduğunda yatan kıza ellerini uzattı ve tutmasıylaonu doğrulttu. Üzerinde ki hırkasını çıkarırken kollarına bile vuran ateşi fark etti.Elbiseyi de sıyırıp başından çıkarttığında; karşısında ki manzarayla bir süre şok oldu.Mavinin üzerinde ki iç çamaşırlar masumluğu ve şeytanlığı bir arada barındıran ufacıkparçalardı. Mavinin üzerinde duruşu ise onu kendinden almaya yetmişti. Şimdiye kadarbir sürü kadınla birlikte olmuştu. Hiç birisi gözüne bu kadar etkileyici gözükmemişti.İşin güzel yanı bu parçaların sevdiği kadının üzerinde olması şaşırtıcı olduğu kadar;sütün üstünde biriken kaymak kadar tatlı ve çekici duruyordu.-Mavi!-Ne oldu?Yükünü Mavinin üstüne verip yatakta onu altına aldığında konuşmasına devam etti.Kıskançlıkla ve arzuyla karma karışık olmuştu adam.-Nerden çıktı bunlar? Sen bunları nerde giyiyorsun ki? Bunların işi ne üstünde?-Bunlar hediyeydi. Hoşuna gider sanmıştım. İlk kez giydim.Mavinin boynuna göğsüne öpücükleriyle yol çizerken; iki öpücük arası konuşmasınadevam etti.-Üzerinde-faz-la-kalmayacak-şey-le-re-bu-kadar takılamamalısın.

Parmakları ustaca sutyenin arkasında ki kopçasını açtı. Serbest kalmasıyla kollarındançekip alması nerdeyse saniyeler sürmüştü. Refleks olarak Mavinin elleri kapatmayayeltense de; Çınar onun ellerini tuttu ve yatağa yapıştırdı.Dudakları, boynu, göğsü arasında kararsız kalmış gibi öpücüklerini saçıyordu Çınar.Mavi kapanan gözlerine hâkim olamazken; Çınar nasıl oluyordu da göz kontağınıkesmiyordu bilemedi. Ela gözlerinde ki ateş Maviyi içten içe kavurmaya devamediyordu. Göğsündeki öpücükler ve yakıcı dudak izleri arttıkça kıvranmasına engelolamıyordu ve bu Çınarın hoşuna gidiyor gibiydi sanki. Hiç durmadan yaptıklarınındozunu artıyordu. Çınar öperek oluştuğu yolda artık Mavinin kasıklarına kadargeldiğinde ellerini iç çamaşırın iki yanından geçirdi. Mavi ise farkında olmadan Çınarınellerini sımsıkı tutmuştu. Çınar gülümsemesine engel olamadan;-Ssssshhhhşşş... Sakin ol. Ellerimi bırakır mısın hayatım?Mavi kapanan gözlerini açtığında fark etti Çınarın ellerine tırnaklarını geçirircesineyapıştığını. Yavaşça ellerini gevşetirken gözlerini tekrar kapattı. İç çamaşırı kayıpgiderken omurgasının uyuştuğunu hissetti. Çınar da iç çamaşırından kurtulunca artıkaralarında bir engel kalmamıştı. Vücutları birbirlerini isterken Mavi sanki yataktakilitlenmiş gibiydi. Çınar yavaşça tekrar üzerine çıktı. Bacaklarının arasında ki rahatpozisyonunu aldığında Mavinin göz kapaklarını sıktığını ve yatakta ki çarşafları çektiğinigördü. Çınar, Mavinin az önce kıvranırken dağılan saçlarını yüzünden aldı. Her ne kadarÇınarın bedeni ona tekrar sahip olmak için yanıp tutuşsa da henüz Mavinin buna hazırolmadığını görünce;-Mavim.-Efendim.-Korkuyor musun?-Tabi ki de. Canım yanacak yine. İlk dakikalar çok acıyor.Bunlar dudaklarından çıkarken ne gözlerini açtı ne ellerini serbest bıraktı. Çınar onunbu tatlı ve komik halinden dayanamadı ve kahkaha atmaya başladı.-Hayır, hayır. Aç gözünü.-Ya açamam Çınar. Hadi ama.-Aç dedim gözünü.

Mavi yavaş yavaş gözlerini açtı ve üzerinde ki gözlere baktı. Hala titriyordu ve ellerikenetliydi.-Ellerini de serbest bırak.-Birazdan bırakırım. Şimdi değil. Offff ne yapmaya çalışıyorsun?Çınar dudaklarını Mavinin alnına bastırdı.-Öğrenmen gereken bir şey daha varmış demek ki.Bunları söylerken alnından kulağına doğru yol öperek yol almaya başladı.-İlk seferinde acır sadece. Bir daha canın yanmayacak. Geçen sefer ki son dakikalarımızıhatırlıyor musun?-Evet.-Bu sefer canın yanmayacak ve hep öyle hissedeceksin. O yüzden kendini serbest bırak.Bu şekilde gerçekten canın yanabilir.Kulağına geldiğinde anlattıklarına fısıltı ile devam etti.-Ve ben seninle tamam olurken yeşil gözlerini görmek istiyorum. Kapatma lütfen.Bu cümlenin her bir kelimesinde Mavi Çınarın içinde ki ilerleyişini santim santimhissediyordu. Gerçekten tamam oldukları o vakit dayanamadı ve birazcık kıvrandı. Veilginç bir şekilde canının yanmadığını anladığında içinde ki mutluluğun tarif edilemezkeyfini yaşamaya başladı.-Benimsin.-Seninim.İkisi de yüzdükleri o denizden taştıklarında Çınar Mavinin yanına uzandı ve Mavininpelte gibi olmuş vücudunu koynuna çekti. Çınar kısa sürede kendini toparlayabilmiştiama Mavi için aynı şey geçerli değildi. Hala nefesleri çok düzensizdi. Çınar onun buhaline hayran kalıyordu her geçen dakika. Hayatı boyunca birlikte olduğu bir sürükadın olmuştu ve şuan normal bir kadın odanın içinde sigarasını arıyor olmalıydı. OysaMavinin şuan sadece Çınara sığınmaya ihtiyacı vardı. Çınarın keyiften dört köşe sesiodadaki havaya karıştı.-İyi misin bebeğim?-Fazlasıyla.

-Çok güzeldi. Sana hayran oluyorum her geçen gün.-Bu kesinlikle bana göre bir aktivite değil. Kalbim durabilirdi. Saatlerdir çırpınıyorçünkü.-Şimdi en güzel ne gider biliyor musun?Mavi soran gözlerle ona döndüğünde o çoktan ayağa kalkmış ve komodininçekmecesinden bir havluyu beline sarmıştı. Yatağın yanına geldiğinde bir eliyle yatağınbaşından destek alıp Mavinin üzerine eğildi ve öptükten sonra;-Duş!Ve çoktan Mavinin çıplak vücudu onun kollarında ki yerini almıştı.-Dur! Ne yapıyorsun? Ben çıplağım yaaaaaa!-Zaten kıyafetlerle duş alınmaz. Çıplak olman gerekiyor.-Tamam, indir beni ben giderim. Sen gelme!Çınar gülümsemesine engel olamıyordu. Ona cevap vermektense banyonun kapısınıaçıp onu küvetin içine bıraktı. Hızlıca suyu açıp ısısını kontrol ettikten sonra raflardanbirinden köpük aldı ve yavaş yavaş yükselen suya sıktı.-Ya ben utanıyorum. Sen çıkar mısın? Ben duş alabiliyorum. Beş yaşımdan beri tekyapıyorum bunu. Öğretmişlerdi yani.-Utanıyorsan gözlerini kapatabilirsin ama ben gözlerimi kapatıp kendimi bu ziyafettenmahrum bırakmayacağım. Öğretmedikleri bir şey var ki; iyi ki öğretmemişler çünkü ozevk bana ait. Her neyse benim kollarımdan kaçıp tek başına duş yapamazsın.Utanmamaya alışsan iyi edersin sevgilim.Yükselen su ve artan köpükle küvetin için tamamen dolmuştu ve Mavinin örtülmesiniistediği yerler kapanmıştı. Suyun sıcaklığı o kadar iyi gelmişti ki ona. Çınara hak verdi.-Hadi bakalım biraz öne doğru kay.-Neden ki?-Çok bencilsiniz küçük hanım. Bu küvetin keyfini tek başınıza çıkaramazsınız!Mavi itaat etti ve Çınarın arkasına yerleşmesine izin verdi. Biraz sonra omuzlarındaÇınarın parmaklarını hissetti ve irkildi. Çınar omuzlarına masaj yaparken oda önündekiköpüklerle oynuyordu.

-Bir şey sorabilir miyim?-Dinliyorum sevgilim.-Ahuya da böyle mi davranıyorsun?Çınar biraz gerildi ama masaja devam etti. Bu sinir bozucu sorunun ne zamangeleceğini bekliyordu oda.-Birincisi; Ahuya olan sevgim biteli çok uzun zaman oldu. Bu seninle alakalı değil dahaönce olmuştu. Şuan Ahuyla ne tensel ne ruhsal hiçbir bağlantım yok. Geçen geceyi kastediyorsan çok alkol almıştım. Ve onun gibi kadınları susturmanın tek yolu budur. Senikorumam gerekiyordu Mavi. Sanırım bu senin anlayabileceğin bir şey değil. İkincisihayır, ona hiç böyle davranmadım. Senden önceki Çınarı tanısaydın nefret ederdin.Ama benim hayatım yurdun lobisinde sen arkanı dönüp gidince değişti Mavi. Bulaflarım klişe gelebilir. Hatta inanmayabilirsin. Benim tek istediğim sensin.-Anladım.Bu kısa ve sessiz cevap Mavinin cevaptan tatmin olmadığını gösteriyordu. Çınar ellerinisuyun içinden Mavinin beline doladı ve onu kendine çekti. Mavi bacaklarının arasındakalmıştı ve arkaya Çınarın göğsüne doğru yaslandı.-Mavi. Bana inan.-İnanıyorum. Sadece şuan çok uykum var.Banyodan çıkıp yorgun bedenlerini uykunun kollarına bıraktıklarında Çınarın aklındatek bir şey vardı.\"Mavi inanmıyor.\"24Mavi üşüyerek kalktı uykusundan. Yatakta sol tarafının boş olduğunu görünceye kadarher şey gayet güzelken, salondan gelen kokuyla irkildi. Yavaşça yataktan kalktığındayerde ki ıslaklık ayaklarını gıdıkladı. Banyodan gelebileceğini düşünerek banyo kapısınabaktı ama hiçbir şey yoktu. Sonra ayaklarına bakmayı akıl etti. Ayak parmaklarına

bulaşmış olan kırmızı sıvının kan olmamasını dileyen sesi çok uzaklardan gelmişti sanki.Kendi sesine yabancı hissetti. Salona doğru giderken yerde ki kırmızı sıvının yer yerdağılmış, koyulaşmış, kurumuş olduğunu gördü. Garip bir şekilde koridor çok dahauzun gelmişti ona. Dün gecenin yorgunluğundan kaynaklanabileceğini düşündü.Salona geldiğinde; siyah perdeleri sımsıkıya kapalı pencereye yöneldi hemen. Loşodada yürürken ayağı bir şeye takıldı. Canını yakmadığına göre sehpa vs. gibi bir şeydeğildi. Koltukların üstünde ki yastıklardan birisi düşmüştür diye düşündü.Büyük pencerelerin ilk önce sağ perdesini, sonra sol perdesini açtı. İçeriye hücum edengüneş ışığı gözlerini kamaştırdı bir süre. Işığa gözleri alışınca pencereden sokağıseyretti. İnsanlar aceleyle işlerine yetişmeye çalışıyorlardı. Aşağıda anlamlandıramadığıküçük bir topluluğa gözü takıldığında; içlerinden birisinin abisi olduğunu ve onabaktığını gördü. Abisinin gülümseyen yüzü yavaşça üzgüne daha sonra kızgına döndü.Kaşlarını çatan Bora bu haliyle babasına benziyordu. Sonra kapının önünde kitopluluğun sebebini anladı.Apartmandan ceset torbasıyla birisi çıkartılıyordu. Gece boyunca hiçbir ses duymamıştıhâlbuki. Büyük bir apartmandı burası ve bu kadar sessiz bir cenazenin beklenen birölüm olduğuna kanaat getirdi kendi kendine. Sonra tekrar abisini aradı gözleri.Göremedi. Mavinin aklı başına yeni geliyordu. Şuan Çınarın evindeydi ve yarı çıplaktı.Abisi büyük ihtimalle buraya Çınarı ziyarete gelmişti ve böyle basılacaklardı. Belki deher şey bitti derken durumun kötülüğünü hafifletmek için odaya koşacaktı ki; arkasınıdöndüğünde yerine çivilenip kaldı.Yerde paramparça edilmiş bir ceset vardı. O gördüğü kırmızı sıvı cesede ait olmalıydı.Uyanırken duyduğu o koku cesedin yanına yaklaştıkça arttı. Akasya kokuyordu. Garipbir şekilde tanıdık gelen koku cesedin yüzünü görmesiyle anlam kazandı. Sonrasın dakoltukta oturan sarışın kadına ve ela gözlü adama baktı... Olduğu yere yıkılırkendengesini sağlamak için ellerini yere koydu. Cesedin yüzünü hatırladıkça tüyleriürperdi. Koltukta ki iki insana baktığında ellerinde ki bıçaklarından kanın haladamladığını gördü.Koltukta oturanlardan birisi Çınar idi. Her zaman ki gibi bir takım elbiseyle ve fitduruşuyla Ahunun belinden kavramış zevkle bir şeyler anlatıyordu. Çınarın elindekibıçağın ucu eğimliydi. Konuşmaları biraz daha dinleyince anlamaya başladı;-Sana kalbini söküp getireceğim demiştim. Çok aptal. Hayat kitaplardan oluşmuyor.Gördüğü görebileceği ailesi dışında ki tek adam bendim. Hiç itiraz etmeden bana teslimoldu. Basit ve aptal. Senin yerini alabileceğini düşünmesi ne komik...

Sonra Çınar onun boynuna gömüldü öpebilmek için. Bu sırada Ahu gözlerini Mavidenayırmadan fısıldadı.-Seni öldüreceğimi söylemiştim. Parçalarını köpeklere vereceğim.Ve sonra elinde ki bıçakla onun boynuna sarıldı. Gülümseyişi bile asortikti. Hiçdüşünmeden tek bir hamle ile Çınarın boğazını da gövdesinden ayırdı. Mavi yığıldığıyerden atlarken; avuç içlerinde kendi kanını gördü...-Mavi! Sevgilim... Uyan bebeğim.Mavi terler içinde kalbi ağzında atarak yataktan sıçradı. Karşısında Çınarın yüzünügördüğünde hala olayı anlamlandıramamıştı. Çınarın yüzünde ki endişeye aldırışetmeden yataktan kalktı ve banyoya koştu. Lavabonun musluğunu açtı ve elleriniyıkamaya başladı. Ağladığını o ana kadar fark etmemişti. Hıçkırıkları ve uğultusubanyoda yankılanınca anladı. Arkasından banyoya Çınar girdi koşarak. Mavi sadeceellerini yıkamaya odaklıydı o an. Ellerinde ki kanı temizlemek istiyordu. Uzun zamandıruğramayan o kriz uğramadığı günlerin acısını çıkartırcasına ansızın yakaladı onu.Çınar bir süre onun ağlamasını dinlemek zorunda kaldı çünkü ne yapacağınıbilmiyordu. Bir kere daha olmuştu bu ama bu sefer ki çok daha şiddetliydi. Ellerinibiraz yıkamasının iyi geleceğini düşündüMavinin ağlaması ve el yıkaması on beş dakikayı bulduğunda Çınar arkasından yaklaşıpsuyu kapattı. Ve Maviyi kucağına alıp yatağa doğru yol almaya başladı. Mavi kucağındaçocuk gibi çırpınırken yatak şuan yıllar kadar uzak geliyordu. Maviyi kollarındatutabilmek için aşırı bir emek sarf etmek zorunda kalıyordu.-Bırak Çınar. Beni bırak.Yatağa gelene kadar çığlık çığlığa sürekli bu kelimeleri tekrar etti. Çınar onu yatağakoyduğunda hala çırpınıyordu.-Çınar bırak dedim.Ağlaması azalmıyor daha beter artıyordu. Sanki etinden et koparıyorlardı. Öyle canhavliyle çırpınıp bağırıyordu.-Mavim. Ne olursun. Sakin ol.-Bana Mavim deme. Ben senin değilim.Çınar duyduğu kelimelerle şok geçiriyordu. Üç saat önce seviştiği kadın şimdi çığlık

çığlığa onun olmadığını söylüyordu. Çınar onu tutmak yerine bu sefer serbest bıraktı.Mavi serbest kalır kalmaz tekrar banyoya gitti ve bu sefer küvetin kenarına, yerde kisoğuk fayansa oturdu. Suyu açtı ve ellerini altına uzattı. Su akıyordu. Ama elleritemizlenmiyordu.Bir saat sonra Mavinin ağlayan sesi kesilmişti fakat suyun sesi kesilmemişti. Yalnızkalmak Maviye iyi gelmiş olmalıydı. Çınar banyoya korkarak girdi. Tekrar ağlamasındankorkuyordu. Aynı dakikaları yaşamak ölüm gibiydi. Banyodan girdiğinde Mavinin yerdeküvetin yanında oturduğunu ellerinin suya uzatılmış bir şekilde hiç kıpırdamadandurduğunu gördüğünde aklı başından gitti ve banyonun diğer ucuna resmen fırladı.Sonra onun bebeksi yüzünü gördüğünde rahatladı. Küvetin kenarına başını koymuş veuyumuştu. Çınar temkinli bir şekilde suyu kapattı ve biraz bekledi. Mavininuyanmadığını görünce yavaşça onu kucağına aldı. Uykusu hafif açılır gibi olmuştu amauyanmadan onu yatağa götürmeyi başardı ve yerine, yanına koydu. Üzerini örttü.Çınarda yanına uzandı ama gözlerini bir kere daha kapatamadı. Huzur ondan koşarakuzaklaşmıştı. Sabaha kadar Mavinin uyuyan yüzünü, şişen gözlerini izledi.Mavi sabah gözlerini açtığında yanında Çınarı göremedi. Sol yanı boştu. Salondan gelenkokuyla irkildi ve yataktan kalktı. Neyse ki ayağını kontrol etmeden yere koymadı.Salona ulaştığında siyah perdelerin kapalı olduğunu gördü. Siyah perdelere giderkenayağı bir şeyi takıldı ve yüreği ağzına geldi. Koşa koşa perdeleri açtı. Ayağına takılansadece bir yastıktı. Ve akasya kokusu masanın üstünde ki çiçeklerden geliyordu.Kocaman bir demet akasya... Yazın habercisi. Tam mevsimiydi. Kısa sürecekti akasyamevsimi. Kaçmadan yakalanması geriyordu. Tıpkı zaman gibi...Akasyaların büyülü kokuna gelip üzerinde ki notu okudu.\"Çıkmam gerekiyordu. Özür dilerim.Çınar.\"Gerçekten bu kadar mıydı? Beni yatakta tek başıma bıraktı gitti ve sadece saçma sapanbir not bıraktı? Mavi gözlerine dolan yaşları serbest bıraktı. Yatak odasına gitti.Üzerinde Çınara ait olan tişörtü çıkarttı Mavi elbisesini giydi. Hırkasını geçirdiği gibievin kapısını vurdu ve çıktı.Birkaç saat öncesi

Çınar iki saat boyunca gözünü kırpmadan onu izledi. Kıyamıyordu ona. Kendisini buşekilde yıpratması Çınarın canını yakmıştı. Ve tek sebeplisi olarak kendini görüyordu.Abisi ve sevgilisi arasında kalmak, üstelik birde onun saldırgan bir diğer sevgilisiolduğunu da düşünürsek; çok yorucu olmalıydı. Yaşının kaldıramayacağı ikilem vehatta Çınarın bile o yaşında hesaplayamayacağı bir üçlemle boğuşuyordu. O bir bahardalıydı ve Çınar ilkbaharında yağan kardı. Dallarında ki çiçeklerini yakıp meyvelerindençalıyordu. Şimdi tatlı geliyordu ama bu iş devam ederse canı her şeyden çok yanacaktı.Mavi bunun mukayesesini yapamadıkça kendine zarar vermeye devam edecekti. Bunason verecek tek güçteki; Çınardı.Hayat adaletsizdi, Çınara hep haksız davrandı. Hep canı yanan Çınarken; neden birkadını sevseydi ki? Bir kadına ruhunu teslim etmekten kötü ne olabilirdi? Sonuçta okadın ruhunu alıp ayağında paspas yapmayacak mıydı? Üzerine basıp geçmeyecekmiydi? Mavi bunu yapamayacak kadar saf ve masumdu. Mavi onun hayatı boyuncasahip olmak istediği bir cevherdi. Tek suçu abisiyle yaşıt olması ve arkadaş olmasıydı.Bora Çınara güvenip gözünden sakındığı kardeşini emanet verdi. Şimdi bu yaptığıihanet değil miydi? Olayları buraya getirmeden önce nerdeydi ki aklı? Başından izinvermemesi lazımdı aralarında ki ilişkiye. Yapamadı. Mavinin karşısında zayıf kaldı.Artık bir tercih yapması gerektiğinin farkına vardı. Ya Mavi gözünün önünde olacaktıama dokunmayacaktı. Ya kısa süreliğine doyasıya sevecek ve sonsuza kadarkaybedecekti... Bir kere daha kaybetmeyi göze alamadı. Vazgeçti. Yenildi.O sabah onun yanından kalkarken kalbini de o yatakta, onun yanında bıraktı. Onaemanet etti. Kalbi artık ona lazım değildi. Maviyi sevemeyecekse; dünyanın adaletini,gelmişini, geçmişini... Bıraktı kalbini sevdiği küçük kadının koynunda. Evden çıkarkenkalbinin kapılarını da çekti ve kapattı. İçeride kalan son kişi Mavi olacaktı... Derin birnefes aldı. Yeni hayatına adım attı. Attığı adım uçurumaydı...-Atıf. Benim eve salonda ki masanın üstüne büyük bir demet akasya koy. Üzerineyazacağın notu mesajla atacağım. Mavi evde. Uyandırma, sessiz ol.Kapattı. Maviyi ittiği uçurumdan habersiz şirket işleriyle oyaladı beynini. Mavi bütüngün ders çalıştı. Ama telefonunu bir dakika yanından ayırmadı. Bir mesaj bekliyordu.Bir açıklama. Dün gece bana inan diyen adam nerede? Diye düşündü. Kayboldu o adamgitti. Dayanamadı ve aradı. Telefon çaldı. Açan olmadı. Tekrar aradı. Açan olmadı.Tekrar. Meşgule verdi. Sinirine hâkim olamayan Mavi bir mesaj yazdı.\"Amacın ne?\"\"Konuşmak istemiyorum Mavi. Uzatmanın anlamı yok.\"

Mesajı tekrar tekrar okudu. Ne anlama geliyordu şimdi? Ayrılma? Kavga? Trip?Anlayamadı.Aradan geçen iki hafta sonunda Mavinin okulunda ki ilk yılı tamamlanmıştı. İkincisınıfa başarıyla geçmenin gururunu yaşıyordu. Son iki hafta gece gündüz derslerineçalışmıştı. Neredeyse hiç uyumadı. Beynini derslerle uyuşturdu ve evine geldiğindekocaman bir boşluğa yuvarlandı. Çalışacak bir ders kalmamıştı. Oyalanacak başkaşeyler bulmalıydı. Çalan telefon onu heyecanlandırırken; çantasından çıkan telefonyere düştü. Şans eseri telefon kapanmamış hala çalıyordu. Ekrandaki yazıyı okudu.-Bro Bora--Efendim abi.-Tatlım nasılsın?-Çok iyi sen?-İyiyim. Bana iki akşam önce mesaj atmışsın. Yaz tatilinde dönecek miyim diye.Üzülerek söylüyorum ki; gelmen için henüz erken. O yüzden--Tamam. Tahmin etmiştim. Açıklamaya gerek yok.-Peki, yarın Çınarın şirketinde işe başlayacaksın. Beni utandırma.-Bana sordun mu?-Sormadım. Çünkü bu kesin emir. Çınarla konuşmuştum zaten. Sana bir oda hazırlattışirkette. Yarın başlayabilirmişsin.-Çınar oda mı hazırlatmış?-Bak prenses çok fazla işim var. Daha sonra tekrar konuşalım. Yarın şık git şirkete. Kızçocuğu gibi değil, şık giyin. Öptüm.Cevabına fırsat kalmadan telefon kapandı. Mavi kesinlikle gitmeyecekti. Çınarda onugörmek istemiyordu zaten. O yüzden gelmedi diye abisini aramazdı. Evinden üç ayboyunca uyuyacak olma fikri çok daha cazipti. Sonra bir dizi izlemeye başladı. Dizidebir replik geçti.-Ayrıldınız ama hala onun olduğu yerde sende varsın? Başkası olsa kaçardı.Kaçmıyorsun, sebep?-Sana bir soru Erdem. Önünde sehpada nefis bir pasta var. Kokusunu duyabiliyorsun.

Ama onu yiyemezsin. Yemek içinde çıldırıyorsun. Hâlbuki o pasta dolapta veyagörmeyeceğin herhangi bir yerde olsaydı bu kadar canın çekmezdi ve acımazdı değilmi?-Evet?-Buda öyle bir şey. O adam benim yokluğuma alışınca acısı da hafifleyecek. Amagözünün önünde ve bana dokunamazken her gün tekrar yanacak. İntikam böyle birşeydir.Mavinin kafasında yanan ampul şehrin öbür ucundan görünürdü. Evet, şirketteçalışacak.Ertesi sabah erkenden hazırlandı. Kısa, kumaş, siyah bir kalem etek giydi. Üzerineaskılı, saten, dantel detaylı bir bluz. Üstüne de eteğiyle takım olan ceketini geçirdi.Saçlarını dalga dalga açık bir şekilde omuzlarından aşağıya saldı. Güzel bir makyaj veayağına da dolabında ki en uzun, ince topuklu, siyah ayakkabılarını giydi. Aynada kigörüntüden memnun kaldı. Son olarak eldivenlerini giydi. Çantasını aldı ve kapınınönüne gelen taksiye bindi.Şirkete vardığında güvenlik kapıda ismini duyunca elpençe-divan onu odasına çıkarttı.Biraz sonra Çınarın onu eğitmesi için gönderdiği sekreter geldi.Çınar saat ona gelirken şirketin kapısından içeri hızlı adımlarla yürüdü ve geçti.Plazanın son on katı onun şirketine aitti ve plaza otuz katlıydı. Asansöre binip otuznumaraya bastı. Asansör biraz daha kalabalıklaşınca hareket etti. Öndeki iki tane adamheyecanla bir şeyler konuşuyordu.Bir görsen; gencecik bir afet-i devran.-Oğlum sabahtan beri plaza çalkalanıyor ne hatunmuş yahu.-Sende görsen, sende tutulursun.-Hayır, nasıl hatunmuş ki millet deli gibi tutulmuş.-Abi saçlar o biçim karamel mi turuncu mu ne öyle değişik bir renk. Böyle dalga dalgabeline doğru dalgalanışını görmen gerekiyordu. Bembeyaz teni, yeşil gözleri,pespembede dudakları var. Çok genç belli. Ama sabah güvenlikten geçişini görecektin.Millet ağzının suyunu zor topladı. Hatun yürüdü, plaza sallandı. Abi nasıl anlatsam ya...


Like this book? You can publish your book online for free in a few minutes!
Create your own flipbook