-Tahmin etmeliydim. Sizin gibi zeki bir hanımefendi sadece oradan çıkmış olabilirdi.-Teşekkürler.Bora yine istediği yere gelememişti. Bir türlü muhabbeti uzatamıyordu. Aylardırulaşmaya çalıştığı bu kız onun önüne öyle duvarlar örmüştü ki; hayatı boyunca hiçbirkızın onu böyle zorlamadığını anımsadı. Biraz sonra Pınarın ayaklanması ile odatelaşlanıp ayağa kalktı. Pınarın içinde kopan fırtınalardan bir haber onu durdurmak içinatak yaptı.-Ben müsaadenizle.-Hayır! Lütfen oturun.-Benim gitmem lazım. Çok işim va-Pınarın kalbi bu kadar heyecanı kaldıramamıştı. Doğuştan gelen bir rahatsızlığısebebiyle çok heyecanlandığı, üzüldüğü, sinirlendiği, streslendiği zamanlar tabiri caizsevücudunun şartelleri atıyordu. Kendini Boranın kollarının kuvvetine bırakırken; odayagiren Mavi heyecanla abisinin kucağında ki kıza doğru koştu.-Ya sen ne yaptın kıza abi? Ben sana demedim mi? Ne yaptın, ne dedin de kızafenalaştı?-Bir şey yapmadım gerçekten. Ayağa kalktı düştü bayıldı. Ne yapmış olabilirim?-Of abi of! Çok beceriksizsin. Koltuğa uzandır da ayıltalım kızcağızı.Bora kucağında ki kızı deri koltuğa yatırdı ve başını dizlerine aldı. Mavi heyecanlabileklerini ovarken o kucağında melek gibi uyuyan kıza daha dikkatlice bakma fırsatıbulmuştu. Pembe yanakları ve kapalı gözleriyle uyuyan bir melekti adeta. Zarif bileklerive ince yapısıyla tam bir sarışın bombaydı. Onun gibi akıllı ve güzel bir kız nasıl olurdabu kadar mütevazı ve saf kalabilmeyi başarmıştı ki?Biraz sonra Pınar gözlerini araladığında karşısında Boranın ona bakan endişeligözleriyle karşılaştı. İlk gördüğü günden beri hayranlık beslediği bu adamın dizlerindeyatıyor olmak şuan ona utanç olarak geri dönüyordu. Onun için ulaşılmaz bir hedeftiBora. Platonik aşktan öteye gidemeyecekti. Onun dik ve güçlü duruşu; kardeşine veailesine sahip çıkan tarafları Pınarı her gün ona daha çok âşık ediyordu. Bu sebeptendirki; onun sesini duymasıyla bile heyecandan tir tir titriyordu. Birde karşısına geçmiş onailtifat edince tutamadı kendisini ve bıraktı. Hızlıca yerinden kalkarken etrafında onuniçin endişelenen insanları ve sesleri hiçe saydı.
-Ben özür dilerim.-Pınar ne yapıyorsun sen kuzum? Yat geri. Deli bu kız!-Mavi hanım. Benim işimi--Sus! Sen ne hale geldiğinin farkında mısın? Hiç itiraz istemiyorum. Hemen eve gidipdinleniyorsun!-Mavi ha--Başlatma Mavisinden Hanımından hemen eve dedim Pınar. Benim sende hiç mihatırım yok?Pınar Mavi hanımın her olayında yanında olmuştu. Onun hayatında olup bitenlerin birebir şahidi olan ender kişilerdendi. Onun şefkat dolu yüreğine bayılıyordu. Çınar beyideğiştirişi ve hayatını kararlı bir şekilde düzene koyuşu hayranlık uyandırmıştı. Bir deüstüne bu kadar candan bu kadar yakın kimseyi tanımıyordu bu şirkette. Mavi hanımona ne kadar yakın davranırsa davransın o kendini hep geri çekiyordu. Çünkü opatronunun sevgilisiydi. Zamanında Ahu hanımdan gördüğü muameleyi unutamıyordu.Ahu hanımda Çınar beyin yanında ona iyi davranıp daha sonra Pınarı hırpalıyordu. Buyüzden gerçekten yaralı bir kızdı.-Tamam. Ben o zaman gidiyorum.-Güzel şoför seni evine bırakacak.-Hayır, Mavi Hanım ne gerek var? Ben giderim, lütfen.-Pınar dedim! Ben kime güvenip seni bu halde göndereceğim? Taksiciye emanetedemem seni.Bora olayın içine girmek için can atıyordu ve uygun zamanı bulduğunda kardeşiylePınar arasında dönen muhabbete atladı.-Mavi istersen Pınar hanımı ben bırakayım evine. Zaten çıkacaktım.-Ne münasebet Bora Bey! Ben kendim giderim. Lütfen. Size zahmet veremem.-Ben itiraz kabul edemem üzgünüm. Mavicim öpeyim seni, Pınar hanımı ailesine teslimedince sana da haber veririm.Pınar yapılan emrivakiden hoşlanmasa da mecburen çekinerek Bora beyin arabasınabinmişti. Bora yol boyunca onu sıkıştırmak istememişti ama onunla iletişim kurabilmek
için can atıyordu. Bir bahane uydurmalıydı.-Pınar Hanım. Bir rahatsızlığınız mı vardı?-Doğuştan gelen bir rahatsızlık stres anında vücut kendini resetliyor diyedüşünebilirsiniz.-Anladım. Benim bir doktor arkadaşım size yardımcı olabilir.-Teşekkürler. Gerek yok. Zahmet etmeyin.-Ne demek zahmet! Maviden telefon numaranızı alacağım. Sizinle iletişimde kalalımlütfen. Mavinin değer verdiği bir arkadaşına yardımcı olmak benim için onurdur.-Bakın gerçekten gerek yok.-Mavinin ve benim itiraz kabul etmeyen aynı aileden geldiğimizi hatırlatırım.Pınar daha fazla uzatamadan boynunu önüne eğdi ve razı geldi. Onunla tekrargörüşebilmek için elbette oda can atıyordu. Ama bu gibi adamların tek derdi vardırdiye düşünüyordu. İstediklerini alınca onu bir kenara atarlardı. Bu yüzden temkinlidavranmaya karar verdi. Hayatı boyunca bir sevgilisi bile olmamıştı. Kendini ailesininistekleri doğrultusunda gurur veren evlat olarak addetmişti. Başarılı kariyerini saçmasapan bir aşkla bölmeyecekti. Kaldı ki ailesinin onun için uygun gördüğü bir adam vardıve yakın zamanda onunla sözlenecekti. Bora onun için bir hayalden öte geçemezdi.Bora Pınarı evine bırakıp yoluna kurduğu hayallerle devam etti. Maviye mesaj atıpdurumu bildirdikten sonra Pınarın telefon numarasını almıştı bile. Geri kalan ihaleMaviden çıkmıştı artık. Pınarla birebir iletişime geçecek ve onun kalbine taht kuracaktı.Bora akşam olduğunda kız kardeşi, arkadaşı ve damadı olacak olan Çınar ile salondadizi keyfi yaparken Pınarı aklından çıkaramamanın verdiği sancıyla Pınarın telefonnumarasının üstüne tıkladı ve bir mesaj yazmaya başladı. Hayatı boyunca doğrudüzgün mesaj çekmemiş bir adam olarak; en az elli kere yazıp sildi ve en sonunda şunuyazdı.\"Pınar hanım, iyi akşamlar. Ben Bora Eker. Bugün için gerçekten üzgünüm. Sizi acababen mi strese soktum?\"Bora uzunca bir süre cevap bekledi ama beklediği cevap bir türlü gelmiyordu. Çınar veMavi diğer koltukta diziye dalmışken oda izlemiş numarası yapıyordu ama gözütelefondan ayrılmıyordu. Yarım saat sonra gelen mesajı açmadan önce gülümseyenyüzü şimdi sirke satmaya dönmüştü.
\"Hayır. Düşündüğünüz için teşekkürler.\"Bu muydu cevap? Bora şaşkınlıkla mesajı tekrar okudu. Bu kız sürekli onun karşısınazank diye duvar çıkartıyordu. Bora tekrar tekrar mesajı okurken Çınar onun suratında kiifadeyle dalga geçme hissini tutamadı.-Lan! Noldu? Karadeniz de gemilerin mi battı Kamil!-Ağzına doğru telefonu vurursam gemiyi de görürsün Kamilide.-Yoksa Pınar gider mi yaptı sana?-Mavinin sana yaptığı kadar olmasa da aynen öyle.-O zaman pes etme diyeceğimde... Kız sözlenecek şansın çok az.-Hadi lan oradan! İyiki ağzınıza laf verdik. Geçin dalganızı.-Gerçekten inanmıyorsan sor.Mavi abisinin ve Çınarın atışmasının arasına girmesi gerektiğini hissetti.-Birbirinize ne güzel iltifatlar ediyorsunuz.-Sen karışma Maviş.-Ne haliniz varsa görün. Yiyin birbirinizi.Bora içindekileri tutamıyordu artık. Gerçekten arkadaşının ve kardeşinin ağzına sakızolmak canını sıkmıştı. Kaldı ki Pınar konusunda ki belirsizlik onu daraltıyordu. Bir şeyvardır ya da yoktur. Her zaman istediğini almıştı. Vazgeçmeyecekti. Tekrar bir mesajyazdı.\"Rica ederim. Sizi seven insanların üzülmesini istemem. Şimdi sevgiliniz vs. vardır.Benim Pınarımı üzdünüz, bayılttınız diye çıkmasın karşımıza. Biz bir aileyiz iş yerindeondan öyle dedim.\"Yarım saat sonra gelen cevap Boranın canının sıkılmasını katmerlendirmişti.\"Sözlüm pek ilgilenmez böyle şeylerle.\"Pınar Boradan gelen her mesajla mutlu olsa da yakında sözlenecek olması ve onun gibiadamların garantisinin olmaması hislerinin önüne geçiyordu. Cevap vermeyeceğimdese de yarım saat sonra dayanamayıp cevap yazıyordu sürekli. Gelen her mesajdakalbi hop edip ağzına geliyordu.
\"Ne şanslı bir adam fakat şansının farkında değil ve sözlüsüyle ilgilenmiyor, üzücü.\"\"Bora bey lütfen.\"\"Lütfen?\"\"Bakın ne demek istediğinizi anlamayacak kadar da saf değilim. Ben size göre değilim.Bu bahsi kapatalım.\"\"Ne demek istediğimi anladıysan; sana olan duygularımı da anlamışsın demektir.\"\"Ben size uygun değilim. Rica ediyorum bahsi kapatalım.\"\"Uygunluk? Kim karar veriyor buna?\"\"İyi geceler.\"Bora niyetini belli etmenin verdiği rahatlıkla ve karşısına çıkan duvarla kala kalmıştı.Şimdilik konuyu burada kapatacaktı ama vazgeçmeye niyeti yoktu.Gecenin ilerleyen saatlerinde Boranın onlarda kalmasından dolayı Çınar ve Mavi ayrıodalarda yatmak zorunda kalıyorlardı. Boranın ziyaretleri o kadar sıklaşmıştı ki... Artıkayrı yatmak gerçekten ikisine de çok zor geliyordu. Çınar arkadaşına olan saygısındansesini çıkarmazken; Mavinin pekte sabrı yoktu. Abisinin uyuduğundan emin oluncasessizce Çınarın odasına girmişti. Parmak uçlarında sinsice onun koynuna girerkenÇınar uyumuş taklidi yaparak hislerini bastırmayı tercih etti. Mavi ise onunuyumadığından adı gibi emindi.-Uyumadığını biliyorum aşkım.-Of Mavi. Yapma ne olursun. Bak! Abin evde gerçekten ayıp olacak! Çok tehlikelisingerçekten.-Benim şuan çıplak olduğumun farkında mısındır acaba?Çınarın gözleri şaşkınlıkla açılırken hızla arkasına dönüp yorganın altından sevgilisininvücuduna uzandı. Tabi ki de Mavi ona yem atmıştı ve amacına ulaşmıştı. Dönerdönmez ona sırnaşmasıyla aralarında ki çekim artmıştı.-Mavi! Yapma bebeğim. Bak duyarsa gerçekten çok ayıp olur. Tamam, aramızda kiilişkinin boyutunu biliyor ama o evdeyken de olmaz.-Ne var şimdi? Ne yaptım ki? Ben senin koynunda uyumak istiyorum. Benim yatağımburası diğer odayı yadırgıyorum. Uykum kaçıyor. Çok korkuyorum. Bana acımıyor
musun? Ayıpmış...-Bak bebeğim. Ben sana kıyamam ama... Yani böyle yatağın içinde kımıl kımıl... Ciddenşuan benim hormonlarımla oynuyorsun!-Benim hiçbir şey yaptığım yok! Sadece koynunda uyuyacağım tek isteğim bu. Benimkalbim seninle çarparken başka odada uyumam ben. Bak kalbime!Çınarın elini alıp göğsüne götürürken; ateşle oynadığını bilmeyen kedi gibiydi. Satengeceliğinin üzerinde ki eli göğsünün dolgunluğunu çok rahat hissedebiliyordu.-Mavi...-Söyle aşkımmmmm...-Sen çok fenasın biliyor musun?-Hadi azıcık sevsene beni.Mavi o şirin yüz ifadesini takınırken Çınar çoktan onun vücudunda ellerini keşfeçıkartmıştı. Saten geceliğin üstünde kayan ellerinin sıcaklığını Mavi dolaşan her yerdehissediyordu. Onlar birbirlerinden ayrı kalamazken; abisi çoktan yürek yangınlarındasabah ediyordu.Ertesi gün şirketin öğlen yemeğine çıkacakları vakit Bora yine baskını vermişti. Mavi hiçşaşırmamıştı ama Pınarın kaçışına da çok anlam verememişti. Pınar yemeğe kaçarkenabisini odada sorguya çekti.-Niye kaçtı şimdi bu kız? Ne yaptın? Ne dedin? Eh be abi!-Mavi. Bir şey yapmadım. Senden aşk edebiyatı öğrenecek değilim!-İyi o zaman git kendin hallet hadi. Ben Çınarla yemeğe çıkıyorum. Var mı bir isteğin?-Trip atma yeterli mavikuş.-Tamaaaaaaammmm...Bora Mavinin gitmesine aldırmadan onu odasında beklemeye koyuldu. Pınar elbetgelecekti. Ve onunla yüz yüze konuşmak istiyordu. Aklını burada bırakıyordu hergidişinde, kalbini de bırakmayacaktı. Pınarın yemekten gelmesiyle bir telefon açtı veodasına davet etti. Pınar profesyonelce davranıp işine duygularını karıştırmadan odayagirdi.-Buyurun Bora Bey?
-Pınar lütfen oturur musun?-Bora Bey. İş dışında bir şeyse lütfen beni meşgul etmeyin. Gerçekten çok işim var. Sizikırmak istemiyorum. Burası benim işyerim.-Birincisi bana Bey diye hitap etmekten vazgeç. İkincisi madem burada konuşmayacağızo zaman bana bir randevu ver.-Bakın Bora Bey. Sizin eğlenceli oyununuza katılamam. Lütfen gerçekten benmüsaadenizle gitmek istiyorum.-Bana randevu vermeden bu odadan çıkamayacaksın Pınar.-Ben üzgünüm Bora Bey. Gerçekten meşgulüm. Ve yakında sözleniyorum. Bu yüzdendışarıda bir beyle görülmem hoş olmaz. Şimdi müsaadenizle.-Öyle mi? Pekâlâ. O zaman seni alıkoymak zorunda kalacağım.-Ne demek istiyorsunuz siz?-Seni Amerika'ya kaçıracağım!-Bakın. Ben çıkıyorum. Size iyi günler.Bora yine sert duvara çarpışının burukluğunu yaşarken sarışın bomba odayı terketmişti. Üzerine fazla mı gidiyordu acaba? Vazgeçmeyecekti. Onu da başkasına yaretmeyecekti. O Bora Eker. İstediğini alır! Pınar yerine geçince Boranın göz hapsindenhala kurtulamamıştı. Telefonunun titremesiyle yüzü gülümsese de kendine hâkimolmak zorundaydı.\"Beni senden vazgeçirebilecek bir kuvvet yok. Bunu öğrensen iyi edersin.\"Pınar oturduğu yerden Mavi hanımın odasına dönüp sinirli bir bakış attı ona vetelefonunun üst tuşuna basıp cevaplamadan yerine koydu.\"Kahveni sütlü söylüyorum ne dersin? Madem benimle kahve içmeye gelmiyorsun. Ozaman kahve bize gelecek.\"\"Teşekkürler Bora Bey. İçmiyorum.\"\"O naif görüntünün altından çıkan aslan çok şaşırtıcı. Ama beni engellemeyeyetmeyecek.\"
\"Bora bey eğer devam ederseniz hoş olmayacak. Lütfen bir son verin.\"Pınarın son çektiği mesaj Boranın ağrına gitmişti. Hiç kimseden bu kadar sert bir tepkialmamıştı bugüne kadar. Pınarı biraz rahat bırakmaya karar verip ofisten ayrıldı. Pınarise onun bu kadar kolay pes etmesine üzülmüştü. Ama en doğrusu buydu. Hatta endoğrusu buradan uzaklaşmaktı. Çünkü gerçekten artık oda bu hislere cevap vermekisteğine dur diyemiyordu.Mavi önüne gelen istifa dilekçesini tekrar tekrar okudu. Gerçekten üzülüyordu.Karşısında duran Pınar ise sanki daha üzüntülüydü.-Pınar lütfen oturur musun?-Peki Mavi Hanım.-Sebep abim mi? Seni rahatsız ettiyse ben onun canını okuyacağım!-Lütfen. Ben ayrılmak istiyorum Mavi hanım.-Ama neden? Şimdi abimi arayıp basıyorum kalayı ve bir daha senin etrafındaolmayacak! Lütfen sende beni bırakıp gitme. Benim senden başka arkadaşım yok Pınar.-Mavi Hanı--Mavi! Mavi diyeceksin bana öğrenemedin!-Mavi, ben... Buna dur demem lazım. Bakın. Ben abinize karşı uzun zamandır platonikbir aşk besliyordum zaten. Ama şimdi oda bana bu duyguları besliyorsa... Olmaz. Bakınbiz denk değiliz.-Pınar!Mavi sevinçle yerinden sıçrayıp Pınarın boynuna sarıldı. Pınar ise tepkisiz kalmıştı. Busevecen kızın onun boynuna ilk sarılışı değildi. Ama abisi için beslediği duygularıöğrenince bu tepkiyi vermesini beklemiyordu.-Bu doğru olmaz Mavi Hanım. Ben... Bizim ailemiz. Benim ailem kabul etmez.-Sen benim abimi seviyorsan her şey mümkün! Bak. İster inan ister inanma ama abimsana karşı bir şeyler hissediyor ve ben ömrü hayatım boyunca hiçbir kız için bu kadardirendiğine şahit olmadım. Pınar. Senin ailemiz içinde olman beni çok mutlu eder.Abime bir şans ver ne olursun!-Üzgünüm. Ben yapamam.
-Yaparsın Pınar! Bak lütfen, lütfen, lütfeeeeeen. Bu akşam bana yemeğe gel.-Annemler izin vermez Mavi. O saatte eve geri dönemem.-O zaman patronun olarak seni bu gece fazla mesaiye bırakıyorum. Ailene haber ver.Bu gece benim evimde çalışacağız. Sonra beraber sarılıp uyuyacağız. Yaşasınnnnn!Pınar gülümsedi. Hayatında ilk kez birisi onun yanında olmak için can atıyordu. O sertduvarlarını insanlara gösterdiği zaman genelde kimse üstelemez ve ondan kaçardı.Ama şimdi bu sevecen kızın ona gösterdiği ilgiyle gerçekten mest oluyordu.38Pınar, Bora, Mavi ve Çınar eğlenceli sohbetlerine ve yemeklerine devam ederkenkimsenin gözünden kaçmayan Bora-Pınar arasında ki çekim saatler ilerledikçe kendinibelli ediyordu. Pınar Boraya karşı hissettiklerini elbet yok sayamazdı. Ama bu aşkınimkânsızlığı onu yoracak ve savuracaktı.Aynı günlerde Ahu hapishaneden çıkmanın, özgürlüğün tadını bir şekilde çıkarırkeniçinde ki kini ve nefreti bir bebek gibi büyütüyordu. Ege yaptığı bir anlaşma ilehapishaneye onun yerine başka bir kadın yerleştirip Ahuyu çıkartmıştı. Bunu nasılbaşardığını elbette kimse bilmiyordu. Ama Ege için çok basit bir işlem olmuştu. Egesenelerdir beklediği intikam için daha fazla beklemek istemiyordu.Yine de Ahuya bir ay süre boyunca kendine gelebilmesi için izin vermişti. Ahu o sürezarfı içinde içeride kaybettiği güzelliğini ve kadınlık cazibesini geri kazanmayaodaklamıştı kendini.Mavi üç ay sonra gerçekleşecek düğünü için ufak tefek bazı alışverişlerini yapabilmekiçin her gün işten yarım saat erken çıkıp alışveriş merkezlerini talan ediyordu. İşleribirisinin halledebilmesi için Çınar onu mecburen tek başına gönderiyordu. Her akşameve geldiğinde yemek masasında heyecanla onun anlattıklarını dinliyordu.Yine alışveriş ritüellerinden birinde Mavi kendini bir mağazadan diğer mağazayaatarken; uzun süredir rastlamadığı ve rastlamak istemeyeceği bir simayı gördü. Midesikaynarken o mağazadan kendini zor attı. Otoparka inerken gözlerinde ki yaşlara hâkimolamıyordu. Nefesi boğazında takılı kalırken; otoparka inen merdivenlerden birine
oturdu. Elinde ki paketler umurunda değildi. Tüm vücudu kasılmış, gözlerinde ki yaşlargörüş alanını buğulandırırken çantasına elini attı ve son aradığı numarayı çevirdi.Telefonu kulağına koydu. Açıldı.-Çı... nar... Ben. Otopark... Ben... Al...-Mavi? Dur sakin ol? Bir şey mi oldu? Aşkım çıktım tamam kal orda!Mavi merdivenlerde hıçkırıklarını tutamazken Çınarın oraya ulaşması sadece beşdakikasını almıştı. Çınar onu ayağa kaldırırken Mavinin ağzından çıkan tek bir kelimevardı;-Ahu... A... hu...Çınar sakinleştirmeye çalışırken tek yapabildiği ona sarılmak oldu. Merdivenlerdengelip geçen insanların rahatsız edici bakışları onların üstündeydi. Çınar her şeyi bırakıpelinden tutup Maviyi arabaya bindirmeyi başardığında hiç durmadan gaza yüklenip eveulaştı. Eve ulaşana kadar hiçbir şey konuşmamıştı. Maviye salona kadar yardım etti veüzerinde ki hırkasını çıkartmaya yardım etti.-Bebeğim anlatacak mısın? Ne Ahusu?Mavi ağlayarak ve mırıldanarak biraz derdini anlatmaya çalıştı.-Ahu. Gördüm onu. Çıkmış.-Emin misin aşkım?-Eminim...Çınar sinirle yerinden kalkıp telefonu eline aldı ve Atıfa olayı anlatıp bilgi edinmesinisöyledi. Çınar biraz sonra Mavinin yanına döndüğünde ağlamasının biraz daha dindiğinigördü. Onu kollarının arasına çekerken böyle bir şeyin gerçek olmaması için duaediyordu. Bir süre sonra tekrar telefonu çaldı.-Efendim Atıf? Tamam... Anladım...Çınar kolları arasında ki Maviyi biraz daha sıkı sarmalayınca; sıkıntılı nefesini saçlarınınarasına verdi. Duaları kabul olmuştu ama bu sefer başka bir sorunu vardı.-Aşkım Ahu hala içerdeymiş. Atıf arayıp teyit ettirdi. Benzetmiş olamaz mısın?-Sana gördüm diyorum Çınar! Yanılmadım, gördüm.-Bak aşkım... Bu düğün telaşı vs. Seni yordu sanırım. Bu günlerde pek iyi görmüyorum
zaten seni. Geceleri hep sayıklıyorsun, çok rahatsız uyuyorsun, iyice zayıfladın...Dinlenmen lazım.Mavi Çınarın kollarından sıyrılıp karşısına dikildi. Gözlerinden yaşlar tekrar akmayahücum ederken;-Sana gördüm diyorum. Sen bana inanmıyorsun? Çıkmış işte.Mavi merdivenlere topuklu ayakkabılarının topuklarını vura vura çıkarken; Çınarpeşinden gitmemeyi tercih etti. Gerçekten onun son günlerde kendini çok hırpaladığınıve yorduğunu düşünüyordu. Bütün gün işyerinde deli gibi çalışıp işten çıkınca dadurmadan alışveriş yapıyordu. Tüm organizasyon işinin hepsini o üstlenmişti. Düğünübahçede yaptırmayı kabul ettirmişti herkese. Kendi düğününü kendi yapmasıdüşüncesinden vazgeçirmeliydi hemen onu.Çınar yavaşça odaya çıkarken onun sakinleşmiş olmasını diliyordu. Usulca odanınkapısını açtı içeri adımladı. Mavi öylece yatakta yatarken gözlerini tavana dikmişti.Kesilen gözyaşları yerini kıpkırmızı dudak ve gözlere bırakmıştı. Çınar soyunurkenonunla konuşmaya devam etti.-Yavrum çok yoruyorsun kendini. Sana inanıyorum hayatım ama bir anlık gözyanılsaması olabilir. Bütün gün ayaktasın. Yarın iş yerine gelme istersen. Evde yat, uyu,dinlen...-Haklısın hayatım. Sanırım ben çok yoruldum. Çıkması imkânsız zaten...İkisi de üstlerini değiştirip akşam yemeğine indiler. Yemek boyunca sessizliklerinibozmaya çalışan Çınar başarısız olmuştu. Mavi her ne kadar görmediğini kabullense deo ruh halinin içinden çıkamıyordu. Mavinin beyninde dönüp duran tek düşünce vardı;Ahu birgün oradan çıkacaktı ve ilişkilerine zarar vermek için elinden geleni yapacaktı.Ondan ötesi büyük patron diye tabir edilen her kimse; onlarda peşlerinibırakmayacaktı. Bir süredir hiçbir atak gelmemişti Maviye karşı ama yarın birgünevlenecekti ve çocukları olacaktı. Ya çocuklarına zarar vermek isterse? Ne olursa olsunbüyük patron denilen adamı bulup ortadan kaldırması gerektiğini düşünüyordu. Çınarbirkaç bir şey konuşuyordu kafasını sallayıp onu geçiştiriyordu. En sonunda Çınarınönemli bir sorusu ile karşı karşıya kaldı.-Aşkım belki de bir doktordan yardım almalısın ne dersin?-Ne demeye çalışıyorsun Çınar?-Sinirlenmeni gerektirecek bir şey yok. Düğün stresi olan birçok kadın yardım alıyor.
-Ben bu gece tek uyumak istiyorum.Çatalını kaşığını öylece masaya bırakıp yerinden kalkarken Çınar bu sefer müdahaleetme ihtiyacı hissetti. Masadan kalkıp onun koluna yapışınca;-Benden ayrı yatamazsın!-Bak yalnız kalmam gerekiyor.-Hayır dedim Mavi!Maviyi kucaklayıp odalarına çıkarken onun tepkisiz bedeninden oldukça rahatsızdı.Birden bire bu şekilde değişmesi onu üzüyordu. Mavi ise Çınara sadece sinir ve kırgınlıkduyuyordu. Ona inanmaması ve üstüne bir de rahatsız muamelesi yapması hoş değildi.Bir zamanlar evet problemleri vardı ama bu çok hassas bir konuydu; Çınarın bunu çatdiye ortaya koyması onu sinirlendirmişti.Mavi sırtını dönüp yatınca Çınar pes etmeyip ona arkasından sarıldı ve kendinebastırdı. Kollarının arasında ki ince bedeni ısıtırken uykuya teslim oldu. Gece birçok kezMavinin sayıklamaları ile bölünmüştü. Çınar her sayıklayışında ayaklanıyor onudinliyordu.Sabah olduğun da Mavi Çınardan önce uyanmış hazırlanmıştı bile. Çınar onu aynanınkarşısında makyajını yaparken görünce;-Aşkım?-Günaydın hayatım.-Bugün çalışmayacaksın.-Biliyorum. Ben bugün gelinliklere bakmaya gideceğim.-Bensiz mi?-Sadece bakacağım hayatım fikir edinmek için.Çınar kabullenip duşa girdiğinde Maviyi evde bulamayınca daha da huzursuz olmuştu.Çıkıyorum bile demeden çıkıp gitmişti. Bu olay gerçekten onun dengesini bozmuştu.Çınar daha fazla üstüne durmayıp hazırlanıp evden çıkmıştı.Mavi elbette gelinlik bakmaya gitmiyordu. Gitmek istediği, görmek istediği tek bir yertek bir kişi vardı.
Silivri Ceza Evinin önüne geldiğinde arabasını emin bir yere park etti ve içeriye girişyaptı. Gardiyan Ahu Dinar isimli kişiyi çağırdığında o kadında gelenin Ege bey olduğunudüşünerek rahat bir tavırla görüşme yerine geçmişti. Camın arkasında gördüğü sarışıngenç kadını daha önce görmemişti ama tanımak için can atıyordu.Mavi karşısına oturan kadının yüzünü incelerken içinde kopan yangına engelolamıyordu. Sakin olup paralel telefonun kendi tarafında ki avizesini kaldırırkenkadında aynısını tekrarladı.-Ahu Dinar?-Benim evet.Mavi hemen telefonu kapatıp kaçarcasına yerinden kalktı ve görevli birisini buldu.Heyecanlı bir şekilde konuşmaya başladı.-Bu kadın Ahu Dinar değil... Yada bir karışıklık var sanırım.-Buyurun hanımefendi sizi müdürümüz odasına alalım.Mavi müdürün odasına topuklarının sesini dinleye dinleye gidip ulaştı. Müdüre hanımıkonuyu anlatmaya başladı.-Bakın müdüre hanım. Sanırım bir yanlışlık var. Bu kadın Ahu Dinar değil.-Tamam, hanımefendi lütfen sakin olun. Kadına ait dosya şimdi odama gelecekinceleyelim.Ahu Dinar ismine ait dosya müdirenin önüne geldi. Birkaç dosyanın yapraklarınıçevirdikten sonra Maviye doğru uzattı dosyayı.-Bakın kimlik bilgileri ve kadının fotoğrafı.Mavi incelerken korkunç gerçeği fark etti. Kimlik bilgileri Ahuya aitti kesinlikle. Amaresim ona ait değildi. Dosyaya bir şekilde müdahale edilip fotoğraflar dahildeğiştirilmişti. Mavi emin olmaya çalışarak; cezaevine giriş tarihe, suçuna, suçduyurusunda bulunan kişinin adı ve soyadına. Hepsi uyuşuyordu. Suç duyurusu yapanisim zaten kendisiydi. Mavi özür dileyerek müdirenin odasından ayrılırken dünyabaşına yıkılmış hissediyordu. Belgelerle oynanmıştı. Şuan Ahu dışarıda bir yerdeydi.Şok olmuş bir şekilde arabasını Çınarın şirketine doğru sürerken; kapalı telefonunuaçtı. Çınarın defalarca aradığını gördü. Telefon elindeyken tekrar titredi. ArayanÇınardı. Mavi reddedip bir mesaj yazdı.
\"Şirketten ayrılma. Geliyorum.\"Mesajının iletildi uyarısını alınca telefonunu sessize aldı ve hızını artırarak şirketedoğru yol almaya devam etti.ınar ise bir şeylerin ters gittiğinin farkındaydı. Defalarca arayışlarına karşılık olarak busefer telefon açıktı ama meşgule verilmişti. Daha sonra bir mesaj aldı ve oturupbeklemeye başladı.Mavinin sinirle odasının kapısını çalmadan girişinden belli oluyordu. Problem büyük.Mavi çantasını deri koltuğa fırlatırken siniri tepesinden aşıyordu. Konuşmaya başladı.-Ben sana gördüğümü söyledim! Sen bana deli muamelesi yaptın! Biliyordum çıktığını.Evet, kanunen beraat etmedi. Ama tepesinde, arkasında her kim varsa onu oradançıkartıp, belgelerle oynayıp, yerine başka birisini koyacak güçteymiş. O dışarıda! Oburada bir yerlerde.-Mavi. Sakin ol. Ne diyorsun sen? Sen neredeydin?-Cezaevine gittim. Ahuyu gözlerimle görmeden rahat edemeyecektim. Bil bakalım negördüm! Bu korkunç Çınar! Her kim varsa arkasında çok güçlü biri.-Tek başına cezaevine mi gittin? Mavi hani benden gizli iş yapmayacaktın?-Sana gidelim desem tekrar deli yaftası vuracaktın bana. Kusura bakma kendi işimikendim gördüm.Çınar deri koltuğa otururken sıkıntılı bir nefes verdi. Bunun olabilme ihtimali çokkorkutucuydu. Ve eğer Mavinin gördüğü kişi o ise çok yakınlarında dolaşıyordu. Atıfıarayıp durumu anlattı. Evin önünde ki güvenliği arttırdı. Maviyi eve hapsedecekti.-Bundan sonra şirkete gelmeyeceksin. Habersiz dışarı çıkmayacaksın.-Hapis?-Seni korumak için aşkım.-Beni koruma o zaman tamam mı? Ben eve tıkmayacağım kendimi. Ahu her nerdekarşıma çıkarsa onun boğazını sıkacağım! Neden ben kaçayım ondan?-Bak bebeğim.-Bakmıyorum Çınar. Ben şimdi gerçekten gelinlik bakmaya gidiyorum. Akşam evdegörüşürüz.
Çınar sinirli bir şekilde onu takibe başladı. Tabi ki de onu yalnız gönderemezdi. Sinirinihaklı buluyordu. Arabaya binerken; Çınarın arabasıyla beraber gitmeyi kabullenmişti.Ona iyi gelecek tek şey alışveriş olmalıydı.Nişantaşı'nda ünlü bir moda evine geldiklerinde kadının güler yüzle onları karşılamalarıbiraz ısıtmıştı aralarını. Mavi istediği gelinliği hararetle anlatırken az önce sinirdenköpüren kadın o değilmiş gibiydi. Son günlerde hızlı yaşadığı bu ruhsal değişimlerinhayra alamet olmadığının farkındaydı Çınar. Kadın onu elinden tutup anlattıklarıylaşekillenmiş birkaç model gösterdikten sonra denemesi için bir kabine yönlendirdi veheyecanlı bekleyiş başladı.Kabinin perdesi açıldığında Çınarın huzursuz içine doğan güneşin tek sebebi elbettesevgilisinin duru güzelliğiydi. Üzerinde ki gelinliğin hiçbir detayını görmüyordu Çınarıngözü. Tek görebildiği onun gülümseyen yeşil gözleriydi.-Güneş.-Anlamadım aşkım? Ne Güneşi?-Kızımızın adı. Güneş olacak.-Çınar?Mavi utangaç bir gülümseme atarken aynada kendini izledi. Gelinlik birkaç tadilattangeçmeliydi ama bu haline bile hasta olmuştu. Kadına dönerken;-Ben bunu istiyorum. Lütfen ölçülerine uydurun bunu.-Peki, hanım efendi.Mavi tek seferde hayalinde ki gelinliği bulmanın mutluluğu ile ağzında ki gülücüğüsilemezken; Çınar büyülenmiş gözlerle onu inceliyordu.39Günler çabuk ve heyecanlı geçerken; düğün telaşı Ahunun varlığını unutturmuştu. Herşey masalsı güzelliğinde ilerlerken; geceye damgasını vuracak olan iki cevap gelmişti.-Evet. Ömrümün sonuna kadar.
-Evet. Ölene kadar!Çınar ve Mavi gülümseyerek merdivenlerden inip dans pistine geldiklerinde; seçtiklerimüzikle danslarına başlamışlardı. İkisi de evlendiklerine inanamıyordu. Masallarınınböyle güzel biteceğini kim bilebilirdi ki? Tüm kötü günler geride kalırken; onlarınmutluluğu dünyaya yayılıyordu.Çınar kollarında salınan yeşil gözlü bebeğine baktı. Müziği duymuyordu o an. Sadeceyeşil gözler ve akasya kokusu vardı. Bu küçük bebeğin artık resmi olarak karısıolduğuna inanamıyordu. Onu ilk gördüğü günü hatırladı. Henüz 18 yaşındaydı. Yurdunlobisine sinirle giriş yaptı. Uzattığı elini doğru düzgün sıkmamıştı ve o bakır rengisaçlarını savurarak gitmişti. Arkasında akasya kokusuyla... Şimdi ise aynı soyadıtaşıyorlardı. Kısa zamanda bu küçük kızla öyle büyük badireleri atlatmışlarda ki... Halakarısı olduğuna inanamıyordu.Mavi ela gözlü devine baktı. Onun kollarında duyduğu huzuru ve güveni ömründehiçbir yerde tatmamıştı. Tüm engelleri aşıp onun olma saadetine erişmek... Kimse artıkMavinin canını yakamazdı.Müziğin ritmi değiştiğinde ikisi de bu büyülü havadan çıkmak zorunda kalmıştı.Birbirlerine kenetledikleri elleri ve kolları çözdükten sonra anlaşıp ayrıldılar. Tümmisafirlerle ilgileneceklerdi. Tahmin ettiklerinden daha kalabalık bir düğün olmuştu.Mavi sırayla masaları gezerken kalabalığın içinden Pınarı gördü. Tam karşısındaduruyordu ama aşması gereken bir kalabalık oldu. Yavaşça kalabalığın içine daldı.Kalabalığın ortasına geldiğinde karnında hissettiği ilk önce acı ve sonra bıçağın keskinkısmının dönmesiyle bir sıcaklık hissetmişti. Bıçağı içinde tam tur döndüren kişininyüzüne baktı... Ahu.Yüzü kaybolurken etrafında ki kalabalık açılmış yerini çığlıklara bırakmıştı. Bembeyazgelinliği fışkırarak kırmızıyı boyayan kan ile dizlerinin üstüne daha sonra çimenlereuzanmıştı. Sırtının temas ettiği soğuk çimenler omurgasını gıdıklıyordu.Çınar çığlıkların atıldığı yöne baktı. Sonra hızlıca bahçeye baktı. Gözleri tek bir kişiyiarıyordu. Mavi. Göremeyince herkesin koştuğu yöne doğru oda koştu. Bugün olamazdı.Bugün bir aksiliğe yer yoktu. Her şey çok güzel gidiyordu. Masal güzel bitiyordu.Mümkün değil. Elindeki viski bardağı düştü ve adımları hızlandı. Kalabalığı yarıpyerdeki beyazlığı bölen kırmızılar içinde ki kıza baktığında onun hala açık olan yeşilgözleriyle karşılaştı. Aldığı nefesler yarım yarım kalıyordu. Ya da nefes alamıyorduboğazından sadece bir hırıltı çıkıyordu. Yere eğildi ve başını kucağına aldı.
Aynı sırada Bora olay yerine intikal ederken omuzunu yalayıp geçen mermidenhabersizdi. Çünkü kendi canından çok daha önemli kardeşinin canı gidiyordu. Koşarakkalabalığa girdi. Yerdeki kızın yeşil gözlerine baktı ve yaranın yanına dizlerinin üstüneçöktü. Hiçbir şey diyemiyordu. Kardeşinin eşine, en yakın arkadaşı Çınara baktı.Onunda gözlerinde ki korku herkesinkinden farksızdı.Çınar gözlerinden yaşlar akarken her şeyin bir şaka ya da oyun olduğunu duyabilmeyine çok istiyordu. Camdan bebeğinin başını elleri arasına aldı.-Aşkım... Bebeğim...Mavi tek elini uzatıp Çınarın elinin üstüne koydu. O sırada etrafta kopan kıyametten birhaberdi. Kulakları sağırdı, tek gördüğü kocasının yaşlı gözleriydi. Babası ortalığıbirbirine katarken; o karnında ki sıcaklığın vücudu yayılışını izliyordu. Düşündü.Ölüyorsa eğer; bu güzeldi. Acı çekmiyordu, bir şey duymuyordu ve vücudunu sıcacık birhis kaplıyordu giderek. Gözleri ağırlaşıp kapanmaya yüz tutarken kocası onu sarsıyorgözlerinin tekrar açılmasını sağlıyordu. Kocasının elinin üzerine koyduğu elininkontrolünü kaybederken görebildiği tek şey Çınarın anlamsız ağız hareketleriydi. Derinbir nefes aldı ölüme doğru giden yolda... Kendi nefesini hissedebiliyordu. Sanki suyunaltındaymış gibi bir histi bu... Boğuk bir ses duydu. Bu kocasının sesiydi. Babası başkabir yerde bağırıyordu. Abisi yarasına baskı yapıyordu. Öldüğünü biliyordu Mavi. Son birşeyler söylemeliydi. Zorla oynattığı dudaklarından ses çıkıyor muydu bilmiyordu amaçabucak söylemeliydi çünkü gözlerine hakim olamıyordu.Senin karın olarak ölmek çok güzel.Gözleri kapandı. Vücudu hafifledi ve güzel bir rüyaya daldı.Ambulansın gelişiyle görevli ekibin kalabalığı yarıp geline ulaşmaları sadece saniyelersürmüştü. Nabız yavaş, solunum yavaş... Hemen hastaneye götürülmeliydi. Kocasınınve abisinin yardımıyla sedyeye alındı. Ambulansa binerken abisi kanlı ellerine baktı.Çınarın atağı ile son anda arabaya bindi ve ambulansı takibe başladılar.Her şey çok hızlı gelişmişti. Mavi sadece yürüyordu kalabalığın içinde. Sonra karnındaki acıyı hissetti ve başını yana döndürdüğünde Ahunun yüzünü gördü. Saçlarını siyahaboyatmıştı. Ahu bıçağı içinde çevirip geri çıkarıp kolunun içine saklamıştı ve koşarakmekândan ayrılmıştı. Mavi kanlar içinde yatarken kimsenin dikkati onun üzerindeolmayacaktı. Çatıda ki keskin nişancı Borayı zamansız ıskalamıştı. Zaten yerindedurmayan hiperaktif bir insandı. Onu menziline alana kadar o çoktan kımıldamıştı.Kurşun sadece omuzunu sıyırıp geçmişti. Ama kalbinden geçmiş kadar olmuştu.
Ambulans hastaneye herkesten önce varıp hastayı ameliyathaneye devretmişti.Ambulansta kalp masajı ve solunum desteği yapmak zorunda kalmışlardı.Çınar hala inanamıyordu olanlara. Bu rüyadan uyandırılmak istedi. Düğün stresindenkâbus görüyor olmalıydı. Böyle bitemezdi bu hikâye... Kendini hastanenin soğukzeminine doğru bırakırken kollarından tutan Bora ve Mavinin babasıydı. Onlardaacılıydı elbet; ama Çınar kadar kimse üzülemezdi. Bu ameliyathanenin kapısına ikincigelişiydi. İlkinde onu oradan çekip almıştı. Şimdi aynısı olabilecek miydi? Günlerdirbeklediği düğün gününün hastanede noktalanacağını kimse bilemezdi. Mavinin nikâhmasasında ki sözlerine hatırladı;\"Evet. Ölene kadar.\"Kalbine bir ağrı saplandı. Hala her şey saçma sapan bir düzende ve hızda ilerlerken ohiçbir şey düşünemiyordu. Beyninde ki düşünceler silinip gitmişti. Şok geçirirkenetrafında ki insanlardan, anlattıklarından, yaptıklarından haberi bile yoktu. Tek birnoktaya odaklanmış öylece bakıyordu.Bora ise olayın sıcaklığından sonra omuzunda ki acıyı hissetti. Elini götürdüğündeoradaki doku değişimini fark etti. Elleri zaten kan içindeydi. Eline bakıyordu ama birşey göremezdi farklı olarak. Babası yanına yaklaştığında ona söyleyebildi vurulduğunu.Umurunda değildi. Bütün kanı vücudundan çekilmişti zaten. Canı yanıyordu ama koluyüzünden değil. İçeride ki küçük kız yüzünden. İkinci kez onu burada beklemek ağır biryüktü herkesin omuzunda. Uzun bir bekleyişten sonra içeriden çıkan doktora saldıranherkes iyi bir şeyler duymak için can atıyordu. Doktor bonesini çıkardı ve eline aldı.Aileye açıklama yapmaya başladı.-Hastayı kurtardık. Kısa bir yoğun bakım döneminden sonra normal servise alacağız.Genel durumu iyi korkacak bir şey yok. Yalnız iç organları inanılmaz zarar görmüş. Zarargören bazı kısımları onardık. Fakat bazı kısımlar...-Ne olmuş bazı kısımlara?-Siz eşi olmalısınız. Bıçak darbesi rahime büyük zarar vermiş. Biz onardık ama şunubilmelisiniz. Mavi hanımın bir çocuğu olmayacak.-Mavim iyi mi?-Evet. Dediğim gibi yakın zamanda görebileceksiniz. Şimdi müsaadenizle.Herkesin içine su serpilmişti. Çınarın Maviden bebeği olamayacak olması umurundadeğildi. Mavisi iyiydi, o yeşil gözleriyle tekrar ona bakabilecekti.
Kısa bir yoğun bakım döneminin ardından Mavi ilk önce solunum cihazından, sonra dayoğun bakımdan kurtulup odasına gelmişti. Çınar o daha uyanmadan güzelpijamalarını giydirmişti ona. Abisi ve babası görmek için kıvranıyorlardı. Çınar karısınıgiydirip yerleştirdiğinde abisini ve babasını içeri davet etti. Herkes odanın bir köşesindeonun gözlerini açmasını beklerken; gergin bekleyiş onun yeşilleriyle kavuşan üç adamınsevinciyle yer değiştirdi.En son ölümün ne güzel bir şey olduğunu düşünüyordu. Sonra abisine takıldı gözü solomuzu sargılıydı.-Abi! Noldu sana?-Kızım asıl sana noldu?Abisi güvenli gülümsemesiyle kız kardeşine sarılıp hasret giderirken; Çınarın sırasınıbilerek geride durdu. Babası da sevgiyle, güvenle sıcacık sarıldıktan sonra Çınar yanınayaklaştı. Yatağının kenarına oturdu. İlk öncü onun narin ellerini avuç içlerine alıp küçükparmaklarını öptükten sonra sırayla avuç içini ve yanağını öptü.-Karıcığım.Mavi duyduğu kelime ile acılarından sıyrılıp yüzüne kocaman bir gülümsemeyerleştirdi. Evet o artık Mavi Çelebi idi. Çınar Çelebi'nin karısıydı. Sevinçle onabakarken karın kısmında ki sancıyla gerçek dünyaya döndü.-Ah!-Aşkım? İyi misin? Ağrın mı oldu? Doktor! Hemşireee!-Dur tamam sakin ol geçti. Neler oldu? Kim anlatacak?Çınar artık bir açıklama yapması gerektiğini biliyordu. Tam ağzını açacaktı ki hemşirelafını böldü ve elinde ki serumla odaya girdi. Mavinin kolunda ki iğneye serumunhortumunu bağlarken; Çınar olanları hangi güçle anlatacağını düşünüyordu. Hemşireserumu ayarlayıp çıktı.-Aşkım. Birisi seni bıçakladı. Ben üzgünüm seni yalnız bırakmamalıydım. Özür dilerim.Düğünümüz mahvoldu.-Ahu.-Nasıl?-Ahu yaptı. Gördüm onu. Siyah bir peruğu vardı. Kalabalığın içinde sapladı bana bıçağı.
Bilerek seçti düğün günümü. Her şeyi mahvetmek için...-Ben onu doğduğuna pişman edeceğim. Yetti yeter oldu artık!Mavi sırtını yatağın başlığına verirken abisi ve babası müsaade isteyip odadanayrıldılar. Bu Çınara Maviye haberi ver işaretiydi. Kocası olduğu için bu haberivermenin ona düştüğünü herkes biliyordu. Oda boşaldıktan sonra Çınar derin bir nefesaldı.-Mavim...-Söyle kocacığım.Çınar bu kelimeyle gülümsedi. Vereceği haberin çıkartacağı fırtınadan haberi yoktuhenüz.-Bak bu çok önemsiz bence ama...-Ne hayatım?-Bu bizim ilişkimizi asla etkilemeyecek. Ama bilmen gerekiyor. Aşkım. Bizim...-Ne var hadi?-Bizim bebeğimiz olamayacak. Ellerinden geleni yapmı-Mavi yerinden dikleşirken gözlerinde ki yaşlar çoktan yüzüne sele boğmuştu.Bağırmamak için kendini zor tutuyordu. Ahu bir kere ondan bebeğini almıştı. Şimdidebebeği olabilme şansını almıştı. Çınarın ne düşündüğü şuan umurunda değildi. Yaşadığıonca sıkıntı yetmiyormuş gibi birde bunu duymak onun dünyasını başına yıkmıştı.Yavaşça yükselen volümü hastane koridorunu inletecek seviyeye gelmişti. Gözyaşlarına karışan feryatlar yüzünden kocası onu yerinde tutamıştı. Yatağın yanındaayağa kalktığında;-Bıraaaaaak. Öldüreceğim onu. Bırak beni bırak!Hiddetle bağırıyordu. Yüzü kıpkırmızı olmuştu. Çınar onu yerine tekrar oturtmayaçalışsa da incitme korkusuyla çokta müdahale edemiyordu. Şuan Mavinin karnında kiyaradan daha büyük bir yarası vardı kalbinde... Kolunda ki serum çıkartıp attığındayere damlayan kandamlaları bir iz bırakıyordu o odaya. Çok geçmeden doktorlarınolaya müdahalesiyle Mavi konuşamayacak kadir sakinleşip güzel bir uykuya dalmıştı.Doktor Çınarı dışarı çıkarırken durumu izah etmeye çalışıyordu.-Bakın Çınar Bey. Bu tepkisi çok normal. Ama yarası iyileşene kadar sakinleştiricilerle
biraz uyutalım. Daha sonra bir psikiyatristten yardım almanız gerekecek. Yaşı çok gençve bu biraz kaldırılması zor bir durum... Üzgünüm. Tekrar geçmiş olsun.Ama geçmiyordu işte. Mavinin feryadıyla Çınarın ciğerlerine işleyen acı geçmiyordu.Maviyle tanıştığından beri ona türlü acılardan başka bir şey tattıramamıştı. Bir gençkızın yaşamak isteyeceği son şeyleri yaşamak zorunda kalmıştı. Baştan hayır demeliydibu ilişkiye ama sonunu bilemezdi ki... Böyle olacağını kimse tahmin edemezdi. Kaldı ki,Çınar Maviden geçemezdi.Uyurken odasına girdi. Saatler önceki hırslı halinden eser yoktu, uyuyordu. Başına birsandalye çekip oturdu. Her şeyle baş edebilirdi Çınar. Ama Mavisizlikle başa çıkamazdı.Onu bağışladığı için bit ton dua ederken; Mavinin bir bebek doğuramayacak olmasıonun umurunda bile değildi. Kaldı ki; Mavi kendisi daha bebek gibiydi.Çınar avucunun içinde ki eli defalarca öptü. Mavi ise uykusundan uyanmamayıdiliyordu.Bir hafta sonra Mavi eve geldiğinde hala konuşmuyordu. Ne yaptılarsa Çınarda,Borada, babası da onu konuşturamamıştı. Çınar o uyuduğundan beri onun ağzındantek bir kelam duymamakla acısını katmerlendiriyordu. Mavinin canı yanıyordu. YaÇınarın?Yatağına geçen Mavi hissiz ve kimsesiz gecelerine devam ederken Çınar yanındanayrılmamak için yeminliydi. Onu her yalnız bıraktığında başına birşeyler geliyordu. Yinebir gece onun uyuduğunu sanıyordu ki; öyle değildi konuşmaya başladı yataktasessizce.-Canım karım. Keşke her şeyi düzeltebilmek gibi bir yeteneğim olsa. Ben sana her şeyverdim de bir mutluluk veremedim değil mi? Pişman mısın benim olduğun için? Benhayatıma giren insanlara üzüntüden başka bir şey getirmeyen bir adamım. Yalnızkalmalıydım. Kadersizliğime senide ortak ettim, özür dilerim. Yaşlı kalbim çok sevdiseni, vazgeçemedim. Şimdi susuyorsun ya, ömründen ömürler gidiyor. Dünyaumurumda değil anlamıyorsun... Beni sensiz bırakma. Ben herşey düzeldi derken; benisensiz koyma bebeğim...Mavi günler sonra ağzını açtı. Çınar ona şaşkınlıkla dönerken;-Boşanmak istiyorum.-Ne?-Yarın işlemleri başlatacağım. Çok düşündüm. Kafamda bitti bu evlilik.
-Mavi... Sen ne dediğinin farkında mısın? Karıcığım... Bak...-Boşanmak istiyorum Çınar.-Aşkım. Neden peki?Mavi ağlayarak onun yüzüne doğru yan döndü. Gözünden akan yaşlar yastığı ıslatırkenkonuşmaya devam etti.-Ben sana Güneş adında bir kız veremeyeceğim. Sen çok daha iyisini hak ediyorsun. Busaatten sonra zamanını lütfen benim için harcama...-Bebeğinde, Güneşinde... Herkesin canı cehenneme... Benim bu güne kadar istediğimtek bir şey oldu Mavi. Oda sensin. Ben... Sana aşığım. Seninle aynı soyadı paylaştığımiçin mutluyum. Ve sen boşanmak mı istiyorsun?-Ben bir bebek sahibi olamayacağım. O çok istediğin kız bebeği sana veremeyeceğim.Evet, boşanalım.-Ben senden boşanmıyorum. Git bak bakalım tek taraflı boşanabiliyor musun?Mümkün değil... İmkânsız senin bu söylediğin. Bebek istemiyorum ben.-İstiyorsun... Daha evlenmeden önce ona koridorun sonunda ki odayı ayırdın.Planlarını çizdirdin... Biliyorum.-Yaptırdım evet. Şimdi planları çöpe atacağım. O odayı da karıma ayakkabı odasıyapacağım. Var mı diyeceğin?Mavi göz yaşlarını tebessümle sildi. Bu adama aşık olmasının sebebini biliyordu. İnatçıoluşuydu. Sahiplenişi... Onu gördüğü ilk günden beri ona ait olduğunu bildirin elagözleri... Bu adamla yaşlanacağım dedi içinden.-Kadınım. Sensiz yapamam. Anlamak istemiyor musun?-Anladım. Özür dilerim. Sinirlerim çok bozuk biliyorsun.-Biliyorum ve hepsi geçecek aşkım. Evimizde mutlu günlerimiz olacak. İkimizkulaklarımız sağır olana kadar beraber olacağız. Çok yaşlanıp, bunayacağız. Sadeceikimiz bebeğim...Mavi kocasının kollarında ki yerini alırken gözyaşlarının neden aktığını bilemiyordu.Mutluluktan?
40Seansın sonunda sıkılmış bir edayla içeriden çıkan Mavi kocasının gülümseyen yüzü ilekarşılaştı. Beraber hastane koridorlarını arşınlarken; Çınar dokuzuncu seansın ona iyigelip gelmediğini merak ediyordu. Aradan geçen altı ay içinde Ahudan ne ses ne sedaçıkmıştı. Nerde olduğunun gizemi onları huzursuz ederken; Mavinin aklına oyunlaroynamaya devam ediyordu. Mavi ne kadar uğraşsa da ondan bir iz bulamamıştı.Bulsaydı hemen öldürüp katil olurdu ya neyse... Çınar karısını psikoterapiye iknaetmenin zaferi ile her seans onu kapının önünde beklemekten usanmıyordu. Onu biran bile gözünün önünden ayırsa kalbinin gümbürtüsü kulaklarını deliyordu. OnunAkasya kokusundan bir adım uzakta olmak; darağacında bir ayağının tabure de, birayağının boşlukta olmasına denkti. Öyle çaresiz, öyle eziyetli... Bu genç kadın onun sonbaharıydı. Ömrünün son deminde onun nefesinin sıcaklığından başka bir şeye ihtiyacıyoktu. Çınar yanında ki bir ritimde yürüyen karısına;-Eeee? Ne oldu? Ne konuştunuz?-Çınar. Her seferinde aynısını yapıyorsun. Duyman gerekseydi doktor senide içeri alırdıdeğil mi?-Merak ediyorum. Suç oldu.-Hayır. Bence sende tedavi olmalısın. Kontrol takıntın var.Çınar Mavinin bilmiş hallerine tebessüm ederken; öğle yemeğine gidiyorlardı. Mavi sonzamanlarda verdiği kiloları geri almıştı. Kocası onu tabiri caizse kuş sütüyle besliyordu.Kısa zamanda evlilikleri ve Mavisinin toparlanması ile bir tatil planı yapmaya kararverdiler. Evlendiklerinde de mecburen balayını iptal etmişlerdi.Tüm detayları Çınar halletmişti. Phuket adasında bir haftalık destansı bir tatil onlarıbekliyordu. Maviye dünyanın alışverişini yaptıktan sonra havaalanına vardıklarındaMavinin yüzünde ki heyecan onun bu tatili ne kadar istediğini belli ediyordu.Yolculukları problemsiz bir şekilde sonlanmıştı. Mavi zaten yol boyunca uyumuştu.Çınar onu uyandırmak için gerçekten büyük bir gayret sarf etmişti. Mavinin aldığıilaçlar sebebiyle böyle olduğunu biliyordu. İlaçlar bazen bulantı, kusma, baş dönmesigibi yan etkiler de yapıyordu. Çınarın en son istediği şey Mavisinin tatilinin bu gibisebeplerle bölünmesiydi.
Mavi kavurucu sıcakla mecburen uykusundan ayılmıştı. Adanın en pahalı otelininlobisinde kocasıyla el ele yürürken; kendini öyle özel ve güzel hissediyordu ki. Buadamla evlendiği için hiç pişman değildi... Valizler odaya çıkarken onlar ilk önce öğleyemeği için restorana yönelmişlerdi. Mavinin iştahı son günler de çok açıktı veyemeyince sinirleniyordu. Çınar bu gibi etkilerin yine ilaçlardan olduğunu biliyordu veonu kırmadan yaşadığı tüm olumsuzlukları bir bir bertaraf ediyordu.Mavi ne yiyeceğini şaşırır bir şekilde yemeklerin hepsinden alıp masaya doldururken;Çınar hiç karşılaşmadığı bu manzarayı keyifle izliyordu. Maviyi tanıdığından beri zoryemek yediriyordu. Ama şimdi onun bu iştahlı yemek yeme hallerine bayılıyordu. Oyemek yerken karşısında ki kişinin acıkmaması zaten mümkün değildi. Çınarda iştahlaönündeki balığı yemeye başladı. Daha şimdiden Mavinin bu kadar keyiflenmesi onuheyecanlandırıyordu.Yemekler bittiğinde ise yavaşça odalarına yol almaya başladılar. Özel balayı odasındakendilerine ait bir havuzları, jakuzileri vardı. Mavi yuvarlak yatağa kendini atarkenpofuduk yatak ağırlıkla çöktü. Öyle güzel bir yataktı ki... Mavi üzerine çıktı. Kendinehakim olamamıştı işte. Mavi yatağın üzerinde zıp zıp zıplarken Çınarın şaşkınlığınıbelirten nidalar dudaklarından döküldü. Mavi ise çocuk gibi bir tekerleme uydurmuşsöylüyordu.-Çınar beni yakalayamaz ki; yakalasa bile gagalayamaz ki!-O ne biçim tekerleme hayatım? Gagalamaktan kastın nedir acaba?-Aslında o anlamda değil. Senin için fesat. Bu bir çocuk tekerlemesi kocacım. Ama senbaşka türlü anlamak istersen neden olmasın?-Bu açık seçik bir davet mi?Çınar yatağın üzerinde zıplayan karısının bacaklarından yakaladı ve ilk önce zıplamasınıdurdurdu. Kısa süre içerisinde küçük bedenini altına almıştı. Tebessümle onungözlerine bakarken, onun akasya kokusu ve davetkâr gözleri onu kavuruyordu. Onunkadar zeki bir kadın daha tanımamıştı. O masum görüntüsünün altına zekice gizlediğiateşli kadını hep doğru yerlerde açığa çıkarıyordu. Çınar boynundan, yanaklarından,gerdanından öpücükler çalarken konuşmayı nasıl beceriyordu ki?-Yakaladım şimdi ne yapacağım?-Öpeceksin. Evet, oyun böyle devam ediyor.Çabuk teslim oluşlarını seviyordu. Öyle pazarlıksız öyle içtendi ki... Kedi gibi
sırnaşmaları onun içinde ki hormonları beynine doğru ateşliyordu. Hiç beklemediği birhamle geldi. Mavi onu devirip bu sefer kendisi üste çıkmıştı. Bacakları Çınarınbedeninin iki yanında kucağında oturuyordu Çınarın sırtı yatakla birleşikken. Mavi tekkaşı havada üzerinde ki ince elbiseyi yukarı sıyırdı. Tek hamlede başından çıkarıpkenara attığında kocasının açlıkla onu izlediğini biliyordu. İç çamaşırları ile kaldığındakocası hipnotize olmuşçasına onu izlemeye bu sefer onu yatağa devirerek son verdi.Mavi sırtı yatakla temas ettiğinde kedi gibi mırıldandı. Saçlarının yatağın üzerinde kidağılışı bile öyle muntazamdı ki...-Kedim benim.-Miyavlayayım mı?-Miyavlatacağım ben seni sabırlı ol.-Olamam kocacım sabırlı olamam!-Seni hain kedi!İkisi de gülüşürken yatakta ki savaşın galibi Çınarın güçlü bedeni olmuştu. Onu altındahapsederken canını yakmamak için temkinli davranıyordu. Çınarın yarısı kadardı biricikkarısı.Nefes nefese kendilerini yatağa bırakırlarken; korunma gibi bir dertlerinin olmamasıbir yandan olayı zevkli hale getiriyordu.-Beni bir gün kalpten öldüreceksin!-Öyle deme ama kocacığım! Senin yaşlı olduğunu biliyorum. Elimden geldiğince nazikve sakin davranıyorum.-Yaşlı ha?-Yalan mı? Yaşlısın tabii.-Sen gel buraya! Dur kaçma banyoya!Mavi banyoya koşup kapıyı kilitlediğinde katılarak gülüyordu. Güzel başlayan tatilikisinin de gevşemesine fırsat vermişti. Dışarıda kalan çıkan tehditlerini savurmayabaşlamıştı.-Sen oradan çık bak sana neler yapacağım ben daha! Tabiii. Yaşlıymış. Ben var ya seningibi 22likleri cebimden çıkartırım be. Yunan heykelleri gibi adamım ben kızım! Benimperformansıma Türk Hava Yolları bile yetişemiyor hehey be!
Mavi küçük bir havluya sarınmış banyodan çıkarken tehditlerin arkasından gelecekatağı bekliyordu. Daha yeni duş almıştı ve tekrar almak zorunda kalmak istemiyordu.Gülüşerek tekrar yatağa devrildiğinde Çınar onu bu sefer azat etti ve kendisi de duşagitti. Mavi yeni aldığı bikinisini aynanın karşısında denerken; çok kötü bir hatayaptığının farkına vardı. Bikininin üst kısmı güzeldi de alt tarafına neden bakmamıştı.Çok hızlı bir alışveriş yapmıştı ve şimdi acısını çekecekti. Bikininin altı tangadan oluşan;kalçalarının tamamını sergileyen bir parçaydı. Boy aynasının karşısında kendisiniizlerken Çınar beline sardığı havlusuyla ve elinde ki küçük havlusunu saçlarına sürtesürte çıkarken tam banyonun karşısında gördüğü kalçalar ile hipnotize olmuştu.-Of! Of! Yakalandın yaramaz kedi. Gece için mi aldın bunu?-Aşkım.-Aklımı alıyorsun. Daha yeni duş aldım ama...-Kocacığım.-Kocacığın yesin seni söyle sultanım.-Aşkım bu gecelik değil. Benim bikinim. Şey, plaja gideceğiz diye giydim.Çınar hiddetle yerinden kalkarken az önce ki tatlı ve yaramaz halinden eser kalmamıştı.Sinirle karısına doğru ilerlerken;-Sen kafayı yedin herhalde? Lan bunun alt tarafı yok. Her şey meydanda!-Abartıyorsun bence. Burada herkes böyle giyiniyor.-Sen herkes değilsin! Yok, gitmiyoruz plaja falan git havuza gir. Bu ne ya? Herkesgiyiyormuş. Kızım ben herkes değilim. Benim karım öyle kalçaları meydanda sallanarakyürüyemez. Sahildekiler bi taraflarına bakarken bende kocanım diye yanında mıgezeceğim? Sen hangi gelenekle büyüdün aşkım? Ben bu kadar geniş olamam. Allahaşkına çıkart şunu asabım bozuluyor!-Tamam, hayatım sakin olur musun?-Olamam Mavi! Git hemen çıkar! Nasıl alabildin bunu ve benim bunu giymene izinvereceğimi nasıl düşündün?Mavi usul usul üzerinde ki bikinileri çıkarıp iç çamaşırlarını giydi üzerine de inceelbiselerinden birisini geçirip kenarda ki koltuğa sindi sessizce. Bilerek surat asıyorduki; Çınar gelsin ilgilensin diye. Ama dinmeyen bir öfkedeydi nedense... Çınar üzerini
giyerken hala söyleniyordu. İçinde ki öfke dalgasını oda bastıramıyordu. Karısını çokkıskanıyordu. Onu kimseye göstermemek, saklamak istiyordu. Birisinin ona onunbaktığı gözle bakmasına katlanamazdı.-Beni katil edersin sen! Senin yüzünden hapishanelere düşerim ben... Açmış bitaraflarını, neymiş efendim bikiniymiş, herkes böyleymiş. Herkesin kocası hıyar diyebende mi olacağım? Benim karımın kalçalarına kimse bakamaz! Var ya... Kıskanıyorumanlaman ne kadar zor!-Ah benim canım kocam. Ah benim tatlı kocam. Tamam çıkarttım. Bakmadan almışım,özür dilerim. Ben onunla sana akşam özel defile yapacağım. Sakinleş.Çınar karısının sesiyle sakinleşti. Altına sadece bir keten bir pantolon geçirmişti. Üstbedeni çıplaktı ve gelip karısına sarıldı. Onu göğüs kafesine hapis ederken ipeksaçlarının kokusuyla ciğerlerine ziyafet çekti.-Ben güzel karıma, güzel bir bikini alacağım. Sonra ona yüzmeyi öğreteceğim. Amabenim aldığım bikiniye laf yok!-Çok kapalı olursa denize tek girersin.-Tamam, orta yol buluruz elbet. Hadi bakalım. Gidelim ve adayı talan edelim!Çınar üzerine beyaz keten bir gömlek giyerken Mavi eline sadece küçücük bir çantaaldı. Kocasıyla elele ve havalı bir şekilde lobiden geçti. Kendilerine tahsis edilmiş olanüzeri açık, spor, beyaz arabaya atladı. Çınar yüksek sesle bir müzik açınca eğlencesiikiye katlanmıştı resmen.Akşama kadar bir sürü alışveriş yapan çift en sonunda odalarına varabilmişlerdi.Yemeğe inecek halleri olmadığı için yemeği odaya söyleyip balkon sefası yapıyorlardıki; Maviden heyecan dolu bir teklif geldi.-Kocacım! Burada çok ünlü bir club varmış. Açık hava club'ı böyle köpük partisi falan.Oraya gidelim mi? Lütfeeeeennn.-Hayatım bak, ben pek hoşlanmıyorum öyle yerlerden. Ne o öyle gümbür gümbür.-Yaşlı deyince de kızarsın ama of!-Ne alakası var! Ben senin yaşındayken de hoşlanmazdım bu tip yerlerden.-Beni kıracaksın. Tamam. Sende bu gece avucunu yalarda yatarsın.
-Bak sen!? Tehdit ha! Sen benim nikâhlı, mühürlü karımsın seni benim elimden kimalacak? Neyse tamam hadi üzerini değiştir gidelim madem. Ama kısa kalacağız onagöre!Mavi koşarak içeriye gitti. Heyecanla ellerini çırparken Çınar hala onun çocuksuyüreğinin var oluşuna inanamıyordu. Dünya'da böyle saf ve temiz kalmış ne vardı ki?Ailesi onu saklayarak ne büyük bir iyilik yapmışlardı...Mavi; siyah, daracık, sırtı açık, elbisesi ile balkona geldiğinde Çınar şöyle bir süzdü yolarkadaşını. Saçlarını açık hafif dalgalı ve kabarık bırakmıştı omuzlarından aşağıya.Elbisesi ile uyumlu siyah buğulu göz makyajı ve boynunda ki Çınar ağacı temsilikolyesiyle nefes kesici gözüküyordu. Kıskançlık yapmamak için tüm beyin gücünükullandı. Ne de olsa kısa kalacaklardı ve o yanında olduğu sürece kimse ona ağzınınsalyalarını akıtamazdı.Otelden çıkıp bahsi geçen mekâna geldikleri de Çınar arabayı Valeye verip V.İ.P.girişinden geçmişti. İçeri öyle sesli, öyle kalabalıktı ki... Bu kadar sarhoş insanın arasınakarısını neden soktuğunu sorgularken Mavi onu elini sıkıca tutarken dans ederekönüne geçti. Onunda eğlenmesini istiyordu.Kendilerine ayrılan masada devrilen ikinci şişe vodkadan sonra Çınarın kanına girmeyibaşaran Mavi, onun kollarında durmadan dans ediyordu. Çınar ise karısının enerji doluve erotik bu dansından öyle etkileniyordu ki; dudaklarını her yakaladığı an öpüyordu...Ortam karanlıktı ve kimsenin kimseye bakmadığından emindi. Genç karısı kolların daçılgınca dans ederken; o yıllarca onu beklemiş olduğunu fark etti. İnanılmaz bir şekildeşuan çok mutluydu. Ortamdan da hoşlanmıştı. Sabahın ilk ışıklarına kadar içki su gibiaktı. Mavinin dayanıksız olduğu bir diğer konu içkiydi.Çınar arabanın yan koltuğundan sızmış olan karısını kollarına aldı ve odaya çıkmayabaşladı. Onun da kafası az güzel değildi ama Maviden bin kat iyi durumdaydı. Karısınıyavaşça yatağa bıraktığında aralanan gözlerine baktı.-Çınaaarrr. Canım kocaaammm. Süperman kocam!-Efendim bebeğim?-Seni çok seviyorum aşkım. En çok, çok, çok!-Bende seni prensesim.Çınarda yatakta, onun yanında, tam gözlerini kapatmış dalarken Mavi yerinden sıçrayıp
banyoya koştu. Klozetin önünde diz çöktüğünde zamanlaması mükemmeldi. Aldığışişelerce alkolü çıkartırken kocasının banyoya girdiğini gördü göz ucuyla. Kusmaya araverip kafasını kaldırdı.-Gelme. Tamam. Yok, bir şey!Çınar onu dinlemeden hemen yanında kalan küvetin kenarına oturup onun saçlarınıtopladı tek elinde. Şuan onu rahatlatacak tek şeyin kusmak olduğunu biliyordu. Safalkol boğazından çıkıp klozete dökülürken geçtiği her yeri yakıyordu. Dalga dalgagelmesi de işin cabasıydı. Sanki bir kerede çıksa hepsi nolurdu? Mavi sızlanaraksöylenmeye başladı.-Bir daha içmeyeceğim söz! Yeter artık kusmak istemiyorum.Tekrar bir mide bulantısı ve vücuttan alkol çıkışı...-Yeter ya yeter. Aşkım bir daha ben içmeyeceğim bu kadar! Lütfen artık bitsin.Çınar sabırla onun saçlarını toplayıp başında ki nöbetine devam ediyordu. Bu onun içinoldukça sıradan bir sahneydi. Senelerdir içkili ortamlarda bulunuyordu ve gittiği hergrupta mutlaka iki kişiden biri klozeti zor buluyordu. İşin garibi tiksindirici bulmuyordubunu. Kusma dalgalarının bittiğini anladığında onu klozetin başından kaldırıp soğuksuyun altına attı ve kıyafetleri ile ıslanmasını sağladı. Mavi soğuk suyu yiyip ayıldıktansonra kocasının yardımıyla kurulanıp güzel bir uykuya daldı.Bir haftalık tatilleri eğlenceyle son bulurken; İstanbul'un kasvetli havasına kim dönmekisterdi ki? Öyle güzel zaman geçirmişlerdi ki... Mavinin ilk tatiliydi zaten.İstanbul'da takip eden bir ay ki zaman zarfı içinde resmen bocaladılar. Hala Phukethavasından çıkamamışlardı. İnanılmaz bir şekilde Mavi dönüşte tüm ilaçlarınıbırakmıştı ve artık kendini psikolojik olarak iyi hissediyordu.Bir akşam evlerinde ki kanepe de Mavinin o çok sevdiği pizzayı yerlerken; Çınar şakaolsun diye onun uzandığını gördüğü son dilimi ondan önce alıp ağzına hızlıca tıkıştırdıve yedi. Mavinin eli hala kutuya uzanık bir şekildeydi. Çınar onun gülümsemesinigörmek için yüzüne döndüğünde bambaşka bir Maviyle karşılaştı. Gözleri bir çocukgibi, dolu doluydu. Kırptı ve damlalar düştü. Çınar anlayamadı. Maviden gelecek birşey bekliyordu. Ve Mavi ellerini yüzüne kapatıp sesli bir şekilde ağlamaya başladı.-Ben yiyecektim onu! Neden yedin ki! Bilmiyor musun bu benim en sevdiğim pizza!-Aşkım... Ben... Şaka... Tamam, bak sakin ol. Bebeğim dur. Ben arıyorum şimdigetirsinler yenisini.
-İstemiyorum yenisini sen ye hepsini söyle de...Çınarın birden eli ayağına dolaşmıştı. Ayağa kalkıp cep telefonuna ulaşıp pizzacıyıaradığında Mavi çoktan hava satıp ağlaya ağlaya yatak odasına çıkmıştı. Neydi buşimdi? Acaba tekrar mı atak geçiriyordu? Bu nasıl atak yahu? Son dilimi yedim diye?Olay kısa sürede tatlıya bağlanıp bir güzel sarışıp, sırnaşıp güzel uykulara daldılar. Ertesigün herkes için sıradandı evet ama onlar için değildi. Mavi şirkette uluslar arası birkaçihaleye göz atarken canı birden kahve çekti ve odasından çıktı. Katlarında bulunanmutfağa erişemedi. Tam yolun ortasında yer ayağının altından kaydı ve devrildi.Gözlerini hastane de kocasının endişeli bakışlarıyla açtı. Ne olduğunu anlayamamıştı.-Aşkım ne oldu?-Bilmiyorum bebeğim. Fenalaştın öylece koridorun ortasında. Kahvaltını da yaptın...Ben de anlayamadım. Birazdan doktor gelir söyler bekliyoruz.Müşahede odasında sabırla beklerlerken Çınar önemli bir şeyin olmaması için duaediyordu. Karısı o kadar kötü günler geçirmişti ki; artık bir tanesine daha dayanamazdıbiliyordu. O baygınken dakikalar içerinde tüm tetkikler yapılmıştı. Doktor eline aldığıbir sonuçla çiftin yanına geldi. Çınar endişeli gözlerle doktorun ağzından çıkacakkelimeleri dinliyordu.-Merhaba Mavi Hanım. Öncelikle geçmiş olsun.-Ne olmuş doktor hanım? Neden fenalaşmışım? Tansiyon mu?-Evet, tansiyonunuz düşmüş ama sebepsiz yere değil...Çınarın kalbi tekledi. Doktorun dudağından dökülen her kelimeyle daha çokgeriliyordu. Arkasından gelecek kötü habere henüz karısı hazır değildi. Keşke ilk onasöyleselerdi sonra o karısına alıştıra alıştıra söyledi. Kaçış yoktu. Karısının elini sıkıcatuttu. Ve duydukları ile beyni şoka uğradı.-Tebrik ederim. Hamilesiniz.Mavi ve Çınar şok bir şekilde önce birbirlerine sonra doktora baktıklarında MaviÇınardan önce atak yaptı.-Bakın bir yanlışlık olmalı. Ben bir kaza geçirdim. O kazadan sonra bebeğin olamazdemişlerdi.-Evet. Bu hastanede ki eski kayıtlarınızı inceledim. Ve tıbben bu mümkün değil diye
düşündüm. Ama bizde yanılabiliyormuşuz. Emin olmak için ultrason ile baktık.Maviye ve Çınara elindeki ultrason fotoğrafını uzattı.-Ve bu tatlı şeyi gördük orada!Mavinin gözlerinden yaşlar bir bir süzülürken doktorun elinden ultrason fotoğrafını aldıve incelemeye başladı. Orada sadece bir karartı vardı ve o karartı yavrusu muydu?-Henüz kalp seslerini dinlemedik. Bu sadece basit bir ultrason resmi. Bir şeyanlaşılmıyor. Biraz daha toparlanın kadın doğum uzmanımız sizi bekliyor olacak.Çınar yerinden fırladı. Baba oluyorum nidaları acil servisi inletirken; Mavi yerinde çakılıkalmıştı. Tek yapabildiği elini karnına götürüp okşamaktı. Bu mümkün müydü? Gerçekmiydi? Çınar dönüp karısına sarıldı. Kemiklerini kırarcasına onu sıkarken Mavi halatepkisizdi. Çınar onun yüzünü elleri arasına aldığında oda gözyaşlarına hakim olamadı.-Aşkım. Bir bebeğimiz olacak! Güneşimiz geliyor!Mavi boynuna yüzünü gömerken bunun gerçek olduğunu hissetmek istercesinekocasını sımsıkı sardı. Hala şoktaydı.Kadın doğum doktorunun odasına geçip hazırlıklarını yaptıklarında; doktor ultrasonunsesini açtı ve pıtır pıtır atan o kalbin sesini duydular. İkisi de heyecanla birbirlerinebakarlarken; evlatlarının ilk görüntüsü ekranda hareket ediyordu. Doktor gülümsedi.-Bir aylık. Gayet sağlıklı görünüyor. Yalnız...Gülümseyen yüzleri gölgelendi.-Bakın geçirdiğiniz kaza yüzünden rahim büyük zarar görmüş. Bu yüzden bebeğin dörtaylık olana kadar düşme riski çok fazla. Açıkçası çok ümitlenmeyin derim. Bu kadarheveslenip daha sonra kaybedersiniz toparlanması daha uzun sürer.Çınar heyecanla doktora sorularını sıralamaya başladı.-Tamam. Ne yapalım düşmemesi için? Hiç yerinden kalkmayacak değil mi? İyibeslenmesi lazım... Başka ne yapalım? Hastanede de yatırabiliriz değil mi? Evet bencehastanede gözetim altında olsun!-Bakın Çınar Bey. Lütfen sakin olun. Yapmanız gerekenleri anlatacağım. Lütfenhazırlanıp ofisime geçelim.
41Eve geldiklerinde Mavi el üstünde tutulmanın dayanılmaz hazzını ve bebeğini kucağınaalabilecek olmanın mutluluğunu yaşıyordu. Bir bebeği olacaktı? Güneş... Güneşleriolacaktı.Çınar onu hemen salonda ki koltuğa oturttu ve arkasına bir yastık koydu. Yukarıdangetirdiği bir battaniyeyi onun üzerine serdi. Borayı arayalı yarım saat olmuştu ama Boraçoktan yola düşmüştü. Kız kardeşinin ve en yakın arkadaşının mutluluğunupaylaşabilmek için can atıyordu adeta...Doktor Mavinin yerinden tuvalet harici kımıldamaması gerektiğini, yorulmamasını vestres yapmamasını söylemişti. Özel bir diyet ve ilaç listesiyle onları evlerineyolculamıştı. İkili heyecandan ne yapacaklarını şaşırmışlardı. Çınar dayanamıyordu.Biraz sakinleştikten sonra akşamüstüne doğru elinde tableti çocuk odası takımlarınabakmaya başlamıştı bile. Bebeğine ayırdığı odayı en güzel şekilde dekore etmekistiyordu.-Çınar ne yapıyorsun aşkım sen?-Beyaz alalım değil mi? Evet kesinlikle beyaz olmalı. Kesinlikle. Daha cinsiyeti bellideğil. Hem olsa bile benim meleğim beyazlar içinde uyumalı. Huzur verici ve ferah...-Aşkım?-Yada bir iç mimar mı tutsak? Tabii iç mimar tutalım o en güzel şekilde dekore etsin. Bizisteklerimizi söyle--Aşkım?-Ya ne aşkım? Söyle bebeğim, söyle sultanım...-Acele etme. Doktorun ne dediğinin unuttun mu aşkım?-Hiçbir şey olmayacak.-Ahu hala bulunamadı farkındasın değil mi?-Of Mavi. Herşeyi kursağımda bırak emi karıcım.-Gerçekçi ol. Yaşı küçük ol ben, havalara uçan sen.
-Baba oluyorum ben kızım baba!-Anladım ama acele etme sevinmek için.Çınar yüzünü asıp tableti kenara fırlattı. Resmen trip yapıyordu çünkü Mavisi resmenkeyfine turp sıkmıştı. Ama haklılığının farkındaydı. Ahu olayı ayrı canını sıkıyordu...***Gecenin bir yarısı yanında uyuyan karısı derin bir nefes alıp uyandı. Neyi kokluyorsaartık onu dürten ellerle bir asker gibi dikildi Çınar gözlerini ovuşturarak...-Efendim hayatım.-Çilek!-Anlamadım bebeğim.-Çilek çekti benim canım.-Aşkım kış me--Tamam, uyu Çınar!Karısı surat asıp tekrar yerine yattığında anca ayılabilmişti Çınar. Sırtını dönen karısınaarkasından sarılıp ellerini onun karnında gezdirmeye başlamıştı. Bebekleri dört ayayaklaşırken hala cinsiyetini göstermemek için öyle direniyordu ki... Karısının iseyatmaktan neredeyse her tarafı şiş şiş olmuştu. Ama o küçük karnının içinde taşıdığımucize tüm olumsuzlukları silip atıyordu. Çınar aylardır onu yerinden kımıldatmıyordu.Neredeyse tuvalete bile kucağında götürüp getiriyordu. Karısı ise ömrü hayatının enalıngan en sinirli zamanlarını yaşamakla meşguldü. En ufak şeylere alınıp, kırılıp,darılıyordu. Yavaşça yataktan ayaklarını uzattı.Arabayı kullanırken hala gözleri kapanıyordu. Gecenin saat üçü ve kış günü arabaylayavaşça ilerliyordu. Tüm İstanbul'u iki gram çilek için talan ediyordu. Otobanda yollarıarşınlarken bir arabanın arkadan selektör yaptığını görünce kenara çekildi ve yol verdi.Araba hızlanıp yanından geçti ve önünde durdu. Çınar arabayı güçlükle durduruncahızla indi ve öndeki arabaya yürüdü. Ne yapmaya çalıştığını anlamaya çalışıyordu. Camaçıldı. İçinden o tanıdığı sima çıkınca arabanın camından içeri uzandı elleri.
-Allah'ın belası çık lan öldüreceğim seni. Çık lan!-Çınar dur. Yalvarırım dur!-Ahu çık seni geberteceğim.Ahu onun ellerinin boğazından çekmesi ile arabadan indi ve karşısına dikildi. Ağlayangözleriyle yalvarmaya başladı.-Çınar... Çınar... Yalvarırım dinle. Beni dinle...-Ne dinleyeceğim seni! Karımı öldürüyordun! Hayatımı çalıyordun. Pislik!-Sakin ol. Sakin! Ne olursun bir yerde konuşalım.-Seni öldüreceğim ben! Ne konuşmasından bahsediyorsun sen?-Yapma...Ahu gözyaşları ile yağmurdan ıslanan yere çöktü. Yanlarından arabalar vızırtı ilegeçerken tek istediği Çınarın onu dinlemesiydi. Çınar ise öfkeden kudurmuş bir biçimdene yapacağını düşünüyordu.-Çınar... Karını koruyabilmek için beni dinlemelisin.-Lan karımı sen mahvettin!-Evet. Ama benden daha büyük sorununuz var!-Karımı iki kez öldürecektin. Hala konuşuyorsun!?-Çınar. Ege. Ege Maviyi öldürecek.-Ne Egesi?-Ege... Ege Erginsoy. Bak ben çekiliyorum. Akasyayı aldım. Gideceğim. Ama karını vebebeğini ondan korumak zorundasın. Asıl patron Ege!Çınar yerine çakılırken ahu yerinden kalktı ve arabasına bindi. Gözyaşları havayakarıştı. Bu bir uyarı mı yoksa yeni bir oyun mu? Karar veremedi Çınar. Arabasınakoşarak giden Çınar son hızla evine doğru giderken nedense karısını tekrar görebilmekiçin dualar ediyordu. Nefes nefese salona girdiğinde karısı ayakları çıplak üzerinde kipembe elbiseyle salonda ki koltukta oturmuş bir tabak çileği krem şantiye batırarakyiyordu. Çınar onu öyle görünce koşup sarıldı. Göğüs kafesine öyle sert ve sıkı bastırdıki...
-Aşkım...-Çınar evde varmış çilek. Unutmuşum... Bora almıştı iki gün önce özür dilerim aşkım.-Bebeğim...-Ne oluyor yahu? Dur çilek yiyorum ben. Karnım çok aç...Çınar onun akasya kokan boynuna burnunu dayadı ve öylece uzun süre kaldı. Karısınınçilek yemesine bir süre izin vermedi. Karısı da sevgiyle ona sarıldı. Biraz sonra tekrariştahla krem şanti ve çilekleri buluşturup ağzına atıyordu.Mavi yatağına döndüğünde güzellik uykusuna geri döndü. Fakat Çınar için o kadar basitdeğildi uyumak. Ertesi gün yapacaklarını düşündü.***Mavi günlerce bir tanecik oğlunun gelişini bekledi. Hamilelik birkaç problemle devametse de sonunda birkaç güne son bulacaktı. Karnı burnunda evin içinde gezerken neabisi, ne kocası onu yalnız bırakmıyordu. Evin içinde her huysuzluk çıkardığında onuseverek bertaraf ediyorlardı. Bebeklerinin kız olacağına o kadar inanmışlardı ki...Oğullarının olacaklarını öğrendiklerinde ilk önce afallayıp sonra sevinmişlerdi. Küçücükbir oğlan... Onların mucizesi...Doktoru onun normal doğum yapabileceğine kanaat getirdiğinde Mavi mutluluktanuçmuştu. Çınar ise tam tersi endişelenmişti. Karısının normal doğum yapmasınıistemiyordu. Canının yanmasını istemiyordu işte.Bir gece Mavi yatağında huzursuzca ve zorla sağdan sola, soldan sağa dönerken Çınaruyandı ve karısını da gördüğü kabustan uyandırdı.-Canım. Karıcım. Uyan bebeğim.-Ooovvvvffff.-Noldu aşkım?-Karnım ağrıyor ya!-Geçer aşkım birazdan. Hadi rahat yat biraz daha.
-Ovvvvfffff. Yatamıyorum ben galiba ya! Kasıklarıma yayılıyor ince ince...-Doktora gidelim mi? Bebek mi acaba?-Sanmam ya. Bilemedim. Bu aralar hep oluyor biliyorsun...-Tama-...Çınar çoktan horlamaya başlamıştı bile. Son günlerde karısı onu öyle yoruyordu ki...Dayanamıyordu artık yorgunluğa...Mavi hayıflanmıştı ama uyandırmadı onu. Sabaha kadar ara ara gelen ağrılar artıkonun dayanacağı eşiği geçmişti. Bebeklerin geldiğini anlamıştı ama ortalığı velveleyevermek istemedi. Kocasının biraz daha dinlenmesini istiyordu ama kocası kendikendine uyandı artık...-Aşkım bu soğuk... Yatak ıslanmış ne oluyor?... Laaaaaan! Suyun mu gelmiş. Doğuruyormusun aşkım!-Sakin ol aşkım.-Nasıl sakin? Nasıl? Allaaaaaah! Boraaaaaaaaa! Boraaaaaa! Kalk lan kalk!!Çınar yataktan kalkıp ortalıkta deli dana gibi dönmeye başlamıştı. Odaya dalan Boragözlerini hala açamamıştı ama heyecandan geberiyordu.-Ya Çınar sakin ol...-Ne sakin? Bora lan! Lan napalım? Lan baba oluyorum. Lan oğlum geliyor.Alllaaaaaahhhh. Kucaklıyorum ben. Sen arabayı hazırla.Bu sırada Mavi yavaşça karnını tutarak yataktan kalktı. Ağrılarının hafif olduğu o sırakarşısında deliren adamlara sinirle;-Bana bakın. Şimdi Bora, sen git pantolon giy. Çınar. Sende giy. Bana bir pijama vetişört ver tamam mı?-Kalkma aşkım. Dur bebekler çıkar, düşer şimdi.-Çınaaaaaaar!!!!!Mavinin bağırması ile Bora odasına Çınar soyunup, giyindikten sonra karısınıgiyindirmeye başlamıştı.Bir saat sonra hastanede doğumu beklemeye başlamışlardı. Mavi ağrılarının
hafiflemesi için ortalıkta deli dana gibi yürüyordu. Çınar belini ovuyor, sırtına masajyapıyor ama ağrısı hafiflemiyordu ve gelen her sancı bir diğerinden ağır oluyordu.Hastane odasında herkese bağırıp çağırıyorlardı ama nafile... Ağrılar dinmiyordu.Sekiz saat sonra doğumhanede ki yerini almıştı Mavi. Doktor her derin nefesinde aynışeyleri söylüyordu.-Tamam it şimdi. Ikın! Daha sert ıkın!-Oooooooovfffffffff olmuyor ya!-Mavi hanım bağırmayın ıkının!-Hııııııııaaaaaaaaaaaa... Ovvvfffff bir daha doğurmayacağım. Asla doğurmayacağım.Alnında ki terler ara ara gözyaşlarına karışırken etinden et ayrılıyor gibiydi. Bir saatinsonunda o rahatlama hissi ile kemikleri gevşemişti.Çınar ise dışarda duvarları yumrukluyordu karısının içeriden gelen her çığlığı ile. Birkaçkez içeri girmeye çalışsa da başaramamıştı. En sonunda oğlunun sesi geldi kulaklarına...Cihangir...42Oğullarının beşiği başında bir saattir uyuyuşunu nefes alışını izliyorlardı. İmkansızdenilen ne varsa bir bir yıkmışlardı karı koca. Mutluluklarını perçinledikleri bir evlatlaömürlerinin sonuna kadar yaşayacaklardı. Uyandırmaktan korkarcasına Çınar fısıldadı.-Çok güzel. Bizim mi şimdi bu? İkimizin...-İkimizin aşkım. Ama uyanırsa sen uyutursun bu sefer. Hadi odamıza...Oğulları Cihangir henüz bir ayını doldurmuştu ve çiftin en büyük heyecanı onu memeemerken, uyurken izlemekti... Hala inanamıyorlardı kucaklarına aldıklarına. İmkansızdemişti doktorlar... İmkansız mıydı? Çınar yatağa uzandı ve karısının gelmesinibeklerken çenesini tutamadı.-Seni ilk gördüğüm gün geldi aklıma. Bakır rengi saçların omuzlarından aşağı
dalgalanırken öylece çekip çıkmıştın odana. Üzerinde yeşil bir elbise vardı. O akasyakokusunu ilk duyduğumda anlamalıydım... Şimdi baksana... Yeşil gözlü bir oğlumuzvar... Hayat ne garip.-Şımarık demiştin bana o yüzden sinirlenmiştim. Birde pembe valiz olayı var tabi onuhiç açmıyorum.-Hahahahaha. Bana klişesin demiştin. Cesur kız, yürek yemiştin sanırım?-Ben adamın yüreğini yerim Çınar bey, aklını başına alsaydın sende.-Demek öyle! Sen gel bakiyim buraya! Bende seni bi yiyeyim. Oğlan doğdu hasretkaldık karımıza. Tapulu karımızı sevemiyoruz işe bak. Hep Cihangir bey çalsın karımızı!Yok öyle... Ona meme bize bir şey yok! Bende istiyorum meme!-Ne ayıp! Oğlundan mı kıskandın memelerimi?-Bende tadına bakmak istiyorum. Kocanın karnı aç mı kalsın? Gel buraya!Mavi yaramaz bakışlarla yatağa gelince Çınar bir hamleyle altına aldı onu. Karısınınakasya kokusundan bir parça alacaktı alt tarafı! Sabahlığının önünü açtı. Zaten Mavidoğumdan beri hep gecelikle gezmek zorunda kalmıştı. Çünkü her yerde oğlunuemzirmek zorunda kalıyordu. Giyip çıkartmaktansa ulaşımı kolay bir şekildebekliyordu. Çınar Mavinin geceliğini sıyırmasıyla Cihangir içeriden kıyameti koparttı.Çınar ve Mavi bir süre duymazlığa geldi ama içleri parçalanıyordu oğullarınınağlayışına. Çınar sinirle karısının üstünden inerken;-Aman oğlum aman! Sakın annenle ben bir koklaşmayayım. Memeler senin ya bağıroradan. Düşman mısın sen bana be yavrum? Ne var şu anacığını azıcık da biz çalsak.Hayır müsaade etsen on dakikaya ben hallederdim işimi. Yok! Bu çocuk seninmemelerine kesin alıcı yerleştirdi. Ben elimi sürer sürmez ötüyor oradan. Sen yokkenbizimdi hepsi hey gidi hey! Dağdan geldi bağdakini kovuyor. Oğlum onlar benimmemelerim!-Çınar! Amma konuştun ya! Oğlumuz o bizim farkında mısın? Gidiyim emzireyim,uyutayım geliyorum birazdan. Uyanık kal.-Dur ya bende geliyorum, kıyamadım meme canavarına.Mavi kocasıyla beraber gülüşerek oğullarının odasına gitti. Çınar dikkatlice onubeşiğinden alıp karısının kucağına verdiğinde Mavi çoktan hazırlamıştı kendiniemzirmek için. Bir tanecik oğulları açlıkla annesinin göğsüne saldırdı. Bir süre onun iççeke çeke annesini sömürmesini izledi. Mavi de o kadar yorgundu ki tüm gün onunla
uğraşmaktan gözleri kapanacaktı. Çınar yine tutamadı çenesini.-Şuna bak şuna nasıl çekiyor içine. Lan oğlum yavaş lan... Kırk yıl memesiz kaldı sanki.Bak bak çekme lan içine! Anaaaa!-Baba oğul bitirdiniz beni. Söndü memelerim. Cihangir sütten kesilince silikonyaptıracaksın memelerimi ben bilmem.-Cihangir duydun mu anneni? Memelerini yaptıracakmış. Beğendin mi yaptığını? Hiçyakışıyor mu bir çocuk annesi kadına? Yakışmıyor değil mi oğlum? Hem biz seninmemelerini böyle seviyoruz. Oğlumla karşıyız silikona. Değil mi babacım? Konuşsana!-Sanki sen oğlundan farklısın... Kaç senedir de sen çekiştiriyorsun memelerimi. Benbilmem silikon istiyorum.-Bak seeeen! Çekiştiriyoruz mu olduk?-Evet çekiştiriyorsunuz.-Oğlanı yatırda nasıl çekiştiriliyor göstereyim sana ne dersin?-Olabilir neden olmasın?Karı koca o gece oğullarından arta kalan vakitlerde birbirlerine zaman ayırdılar. Mavi veÇınar için her şey olağan düzeninde harika ilerliyordu. Oğulları gün be gün büyürkenhala bir tehdit almamaları Çınarı korkutuyordu. Ama bu olayın peşini bırakmak iştenbile değildi. Önceden endişelenmesi gereken sadece bir karısı varken; şimdi bir deoğulları Cihangir vardı. Cihangirin en ufak zarar görme düşüncesi bile Çınarın uykularınıbölüyordu.Günler sessizce akarken aralarından altı ayın sonunda Cihangir biraz daha büyümüşama Mavi gün be gün eksiliyor gibiydi. Evin içinde ki tatlı koşturma Maviye ağırgeliyordu. Düzelen psikolojisi aylar içinde tekrar alt üst olmuştu. Aksi tarafını Çınaragöstermekten çekinmiyordu. Evin içinde ki yaylım ateşinden herkes nasibini alıyordu.Eve tutulan yardımcılar nedense Mavinin yükünü hiç hafifletmiyordu. Loğusadepresyonu için biraz geç mi kalmıştı ne?-Tabi canım Mavi ya süt versin ya kocasına versin işi ne! Bak Çınar bana surat asma!Bıktım oğlundan da senden de...-Tamam sultanım. Sakin ol ne dedim şimdi ben?-Bir şey diyemezsin sen zaten! Deme bir şey!
-Bebeğim bence yarın bir alışverişe çık, kuaföre git ne dersin?-Tabi canım. Ben para yiyiciyim ya anca para düzeltir beni haklısın.-Öyle demedim bebeğim. Yanlış anladın.-Ben anlayacağımı çok iyi anladım. Neyse bende dışarı çıkacağım zaten yarın Pınarla.-Tamam, oğlanla ben bekleriz seni evde. Keyfine bak. Çok gerildin sen.Mavi kocasına yüz vermeden evden sinirlice çıktı ertesi gün. Neden böyle yapıyorsa?Sanki eve tıkılı kalmasında kocasının suçu varmış gibi. Tabi ki de var! Çocuğu tek başınayapmamışlardı ki... Bütün yükü onun üzerindeydi Cihangirin.Bu saçma düşüncelere gark olan Mavi kendini alışverişe verdi. AVM leri talan ettiktensonra Nişantaşı'nın sokaklarına gelmişti sıra. Kendini oradan oraya atarken bir araPınarı kaybettiğinin bile farkına varmadı. Sahi hangi mağaza da unutmuştu acaba?Pekte umursamayarak ara sokaklara daldı. Mağazalar arasında dolaşırken; yanınayaklaşan siyah arabayı fark etmedi bile. Ağzına kapanan el bilincinin kaybolmasınasebep olurken yaka paça siyah arabaya bindirildi. Kimse farkına bile varmadı. O kadarhızlı ve sıradan bir iş yapıyorlarmış gibiydiler ki... Mavi gözünü eski bir soğuk havadeposunda açana kadar bir sıkıntı yok gibiydi...43-FİNALBilinci yerine geldiğinde soğuk deponun karanlığı ürpertiyle kanına girdi. En sonalışveriş yapıyordum? Hangi mağazanın böyle bir konsepti olabilir ki? Yanlış yerdeyim...Saçlarına asılan ellerin tanıdıklığı ve tadı boğazın yakarken; evladı geldi gözlerininönüne. Anne olmak ne zor, ne meşakkatli bir iştir böyle. Yaşadığınız her acıdaevladınızın sıhhati ve geleceği için kendinizi korumanız gerektiği gerçeğiyle yüzleşmekne kötü. Saçlarının çekilmesi ile kafası geri gitti. Oturtulduğu sandalyede ustacabağlanmış olmanın en pis tarafı siz debelendikçe mühürlerin sıkılaşmasıydı. Bundannasıl kurtulacağını adı gibi biliyor olmak ve uygulayamamak daha pisti. Yüzüne vurantatlı ve sıcak nefesin sahibi ile yüz yüze geldiğinde aynı nefesin onu üşütmesi vetiksindirmesi saliseler alırken; amacı ve sebebi arasında ki bağlantıyı kuramamıştı.Neden? Ağzına yapıştırılan koli bandı bir hızla çekilirken yüzünden çekilen tüyler aynıhızda gözlerine yaş olarak binmişti. Dolu bir yağmur bulutu olmak işini
kolaylaştırmıyordu. Yağabilirdi.-Ege?-Mavi.Soruyla karışık yöneltilen ünlem cümlesi ona kesin ve net adıyla döndü. Başı döndü.Dünyası yıkıldı. Bulutları yağmurlarını salarken beyaz yüzüne çatlayan sesine yansıttıiçindekini;-Neden?-Neden mi?Ege saçları serbest bıraktı ve bir yay gibi gerilen boyun öne doğru atıldı. Direk karşıyabakarken Mavi, yaşları yer çekimin yenik düştü. İçinden geçen tek şey; oğlumuemziremeyecek miyim şimdi? Ama onun mama saati geldi. Ağlıyor mu? Saat kaç?Bayıldım mı? Ege mi bu gerçekten? Ama neden?Ege karşısına bir sandalye çekti. Mavi etrafını saran siyah giyimli jilet gibi adamları farkedebildi. Fark etti de ne oldu? Oğlunun karnı hala açtı... Ağlamasın...Ege içinde ki pis duyguları sesi ile karşısında ki kadına aktardı en sonunda...-Mavi... Saf Mavi... Babasının porselen bebeği, abisinin tatlı meleği, Çınarın bahardalı... Bir nisan yağmuru. Hasta edersin sen adamı. Neden ha? Babanın aldığı canlarınhesabını ödemek sana düşmeseydi keşke. Aradığım kişinin sen olduğunda tümhayallerim başıma yıkıldı be yavrum. Birde üstüne o Çınarla evlenip çocuk peydaetmen... Katmerlendirdi intikamımı ve beklemek zorunda kaldım. Ne yazık... Babacığınseni gönderdiği okula kim bilir kaç milyon dolarlar akıtmıştır. Dil eğitimi ha? Komik kızseni...-Ne istiyorsun benden?-Canını? Yok hayır. Bu çok acısız ve basit kalır... Sürünmeni istiyorum Mavi. Tıpkı ölenbüyükannem ve büyükbabam gibi. Babanın onlara ne yaptığını duymak ister miydin?Bir tanecik babanın nasıl bir cani olduğunu öğrenmek ister misin küçüğüm?-Suratına tükürmek istiyorum.-Tabi istersin. Çok sevgili Erkan bey benim ailemin temel taşlarını yerinden oynatırkentıpkı şuan hissettiğini hissettim biliyor musun? Mavi... Ne saf büyütüldün sen böyle...Çok uyutuldun. Ne yazık ki kaçamadın. Ne acı bir hikâye... Ama küçük oğlun için şunu
garanti ediyorum. Dedesinden nefret edecek kadar yaşayacak merak etme.-Oğluma dokunma. Oğluma dokunma. Hayvan!-Kıyamam. Çok sinirli bir şeymiş bu. Tabi kin genetik bir şey babadan oğula ah pardonbabadan kıza aktarılıyor. Adalet Mavi... Adalet diyoruz biz buna. Benden aldıklarınakarşılık onun ailesinin kökünü kurutmak istiyorum. Oğlun da dedesinden bir parça kantaşıyorsa; onu da dünya üzerinden silmek lazım değil mi? Ne yazık ki sen bunlarıgöremeyecek kadar çürümüş ve kokmuş olacaksın. Toprak bu... Güzelliğini alacaksenden...-Pislik herif. Öldür beni ama evladıma dokunma.-Senden sonra kopan tufan niye bu kadar umurunda ki? Ha anladım. Tamam. Oğlunsenden çok sonra gelecek öbür tarafa ondan bu sinir. Bu güzelliğe bir iyilik yapalımöyleyse. İki sene öne alıyorum oğlunun cenazesini. Merak etme en ön saftaağlayacağım. Senin emanetin sonuçta...Ege karşısında ki kadını kelimeleri ile öldürürken evde ki telaş gittikçe artıyordu. Çınarkarısını defalarca aramış ulaşamamıştı. Karısını kaybettiği için Pınara sitem üstünesitem ediyordu. Kesin karısı bir yerde fenalaşıp kalmıştı. Dayanamaz ki o bu kadartempoya... Çok narin, naif bir çiçektir o... Akasya çiçeğim o benim ya bir şey geldiysebaşına?Çınar düşüne dursun Ege zehrini kusmaya devam ediyordu.-Kıyamam. Çok güzelsin Mavi. Çok güzel... Keşke Erkan Ekerin kızı olarak doğmasaydın.Babamın anneni ve kardeşini parçalayıp koynuna koyduğu gece seni kaçırmasını ne çokisterdim. Bizim evimizde büyürdün ve hapiste olmazdın. Nereden bileceklerdi ben senikoynuma alıp karım yaparken Erkan Ekerin kaybolan kızı olduğunu. Belki bir şekildesen bile unuturdun nereye ait olduğunu. O zaman işte şansın dönerdi. Öyle iğrenç birailenin yanında büyümek zorunda kalmazdın. Ama kan bu... Bir gece uyurkenboğazıma çöker miydin?-Sen delisin...-Ben miyim deli? Bunu bir okb hastası mı söylüyor? A doğru okulda onu da tedaviettiler değil mi? Ama kanın bozuk bir gün yine ortaya çıkacaktı bu... Ama ben seniparçalara ayırdıktan sonra o güzel ellerini bir cam fanus içine koyacağım merak etme...Yine kimse dokunmayacak küçüğümün ellerine.Mavi gözünden süzülen yaşlar Egede esinti kadar etki yapmazken Mavi düşündü.
Olayları anlamlandırabilmek ve kurabilmek adına birkaç dakikalığına hıçkırıklarınıbastırdı. Büyük patron Ege mi? Hayır. İmkansız.-Erkan Eker gibi bir kansızdan böyle muazzam bir güzellik. İki zalimden bir alim doğardiye boşuna demiyorlar. Annesi de ölene kadar güzeldi. Ama öldükten sonra parçalarıçürüdü ve koktu. İğrenç!-Sussana köpek!-Yaaaaa neden? Gerçekleri duymak kötü değil mi? Babanda aynı şeyleri benim ailebüyüklerime uyguladığında ve bize pis pis sırıttığında tam da bunu hissetmişolmalıyım. Geçmiş zaman hatırlamıyorum. Şimdi. Gelelim sana. Nasıl başlasameziyete?Mavi titreyen bacaklarını olayların ne boyuta geleceğini bilerek sanki birbirine bastırdı.O sırada bilinçsizce etrafını süzüyordu. Beyni kulağından akmışçasına hissizdi. Çınarnedense aklının ucundan bile geçmiyordu. İnsanın anne olmadan tadamayacağı birduyguydu eşinden ve kendinden önce canının parçasının gelmesi. Oğlunun kirpiğinerüzgâr gelse kıyamet estirirdi dünya üzerinde. Ama o dünya üzerinde yokken bunlarbaşına gelecekse... Ne yapardı? Evladını koruyamazsa anneliğinin ne anlamı vardı?Benim canımın alsın ama evladıma dokunmasın. Dokunmasın canımın parçasına amaalsın canımı.Gözü karşısında ki adamın elinde ki tanıdık beyaz telefona kaydı. Adam üst tuşunabasıp telefonu açtı. Telefonun açılması ile çalması bir oldu. Adam pis sırıtışı zevklesuratına yayılırken o surata tükürmek geliyordu içinden. İntikamın hafif ve güzelduygusu ile kaşları ve gözlerini karşısında ki kadına devirdi adam.-Kocan arıyor. Merhaba diyelim kocana.Adam telefonun üzerinde parmağını kaydırıp kulağına götürdü.-Çınar. Eski dostum nasılsın?-Kimsin lan sen?-Nasıl tanımazsın beni Ege ben... Ege Erginsoy.-Soyuna tükürdüğüm karımın telefonunun ne işi var sende?-Aslında telefonla bir işim yok aslanım. Ama güzel karıcığınla işimiz çok... Gönül isterdiki gel sende yardım et ama senin bunu yapacak epeyce zamanın olmuştur. Kaldı kioğlunuz yaptığınız şeyin kanıtı.
-Seni öldürmeden karımı serbest bırak! O--Sakin ol aslan parçası. Ateş olsan cürmün kadar yer yakarsın ki zaten sana pabuçbırakacak kadar zamanım yok. Bu karşımda oturan küçük kızın üzerinde çalışmalaryapmak istiyorum. Böyle elleri kolları bağlı çaresizce otururken ne kadar da seksi... Onuhiç yatağa bağlayıp--Seni it soyu karıma dokunma!-Karına öyle bir dokunup, öyle bir dokunduracağım ki, o piç Erkan kızına yaptıklarımıizlerken kafasına bir tane sıkmak zorunda kalacak. Ha çektiğim videoyu sana dagönderirim istersen? Grup seks pornosunda oskar bekliyorum.-Seni--Sakin ol... Abartma. Sadece ben ve yedi tane adamım var. Kaç saat becerebiliriz ki bukızı? Kaç saat dayanır bu? Sen hiç durmadan kaç saat bindin buna?-Senin bacılarına kaç saat biniliyor? Tahmin yürüt bende ona göre adamtoparlayacağım.-Tehdit ha? Aslında karın bir bakıma güzel ölecek. Zevkten ölmek diye bir şey varsa onutadacak. Durup dinlenmeden sırayla bineceğiz.-Sırayla mı? Ben senin bacılarına tek de yeterim. Senin adamlığın bu kadar...-Benim bacım yok.-Fulden Erginsoy, Canan Erginsoy... Adreslerini de söyleyeyim mi? Ya da senbiliyorsundur. Ama arama o adreslerde an itibari ile benim evime doğru yola çıktılar.Bende sana atacağım videolarını izlerken aynı zevki duyacak mısın bakalım? Fuldenbiraz yaşlıya kaçıyor ama Cananı bağırta--Kes lan.-Karımı getir.-İnanmıyorum sana.-Bir saat sonra arayacağım. Bekle. Ama o bir saat içinde karımın kılına zarar gelsinkardeşlerinin leşini almaya gel.Ege telefonu kapatıp etrafında ki sandalyeleri tekmelemeye başladı. En güvendiğiadamlarda birinin ismini bağırırken adam önünü ilikleyerek yaklaştı.
-Buyrun efendim.-Cananı ve Fuldeni nereye sakladıysan kontrol ettir hemen.-Peki efendim.Adam koşarak depodan çıktı. Ege sinirle Mavinin gözlerinin içine baktı onu çözüpbecermek için can atıyordu ama kız kardeşlerini yok sayamıyordu. Çınar yabanaatılacak güçte bir adam değildi. Piyasada hiç cinayet işlemeden adını duyurmuş biradamdı ve Erkan Eker'in damadıydı. Büyük ihtimalle Erkan ve Bora uçağa atlamışburaya ışınlanıyorlardı. O telefonu hiç açmadan bu kızı öldürüp kız kardeşlerini alıpgidecekti buralardan hata etti. Acemi bir adam değildi ama hırslarına yenik düştü.Çınar zamanında Ahunun uyarması ile tüm kozları cebinde biriktirmişti. Karısınıkorumanın tek yolu buydu. Değerlini koruyacaksan karşındakinin zayıf noktasınıbulmak zorundasın. O çok güzel ve sinsi bir çalışma ile buna erişmişti ve gününübekliyordu. Çınarın bir anlık gafleti ile karısını evden göndermesi; kaçırılması tümkorkuları yağ gibi su yüzüne çıkarmıştı.Kızlar yaka paça eve getirilince koltuğa Çınarın önüne savruldular. Çınar ikisine de kindolu bakışlar atarken; belki de abilerinin yaptıklarından haberi olmadıklarını düşündü.Korkuyla ve anlamsızca bakıyorlardı çünkü... Tıpkı Mavisi gibi... Mavi de şuan böylekorkuyor mudur?-Canan hanım, Fulden hanım... Korkmayın. Size zarar vermeyeceğim. Abiniz karımıkaçırdı ve pisliğine alet etmek istiyor. Bilmem biliyor muydunuz? Ama karımıkurtarmam için size ihtiyacım var üzgünüm...Kızlar kafalarını salladılar. Tabi ki de abilerinin yaptıklarından haberleri yoktu.Abilerinin bu denli neden onları gizlediğini ve hapis yaşattığını anlayamamışlardı. Yinede bu korumacı tavrını abilik içgüdülerine bağlamayı seçmişlerdi. Akıllarına kötü birşey getirmek istememişlerdi. Zaten abisinin yaptığı kötülük her insanın aklınakolaylıkla gelmezdi. Sebebini anlamaları ve kavramaları uzun sürerdi. Kaldı ki abilerininbu kadar pis bir adam olduğunu bilselerdi koşarak uzaklaşırlardı.Çınar karısının telefonunu aradı tekrar birinci çağrı zili tamamlanmadan açıldı.-Fuldencim, Canancım abinize merhaba diyin.Kızlar bir ağızdan abilerine seslenince Egenin kanı beynine sıçradı. Yerinden kalktığı gibiMavinin üzerine atladı ve onun oturduğu sandalyeyi itip Mavinin sandalye ile beraberyere düşmesini sağladı. Mavinin sol yanağı yere iki kere çarptıktan sonra yerle birleşti.
Elmacık kemiği kırılıp kaslarına batarken duyduğu acı oğlunun geçen mama saatisebebiyle ağlamasından acı değildi. Oğlum... Canım... Ağlama.Ege yerde ki kafanın üzerine bastı. Sarı saçlar ayağıyla ezilirken yanağına baskı yaptı vargücüyle...-Karının güzel yüzü şuan ayaklarımın altında biliyor musun? Kardeşlerimi bırakmazsano yüz acıyla yedikleriyle kalacak. Ne yazık ki ölüsüyle öpüşmek zorunda kalacaksın.-İkiye bir Ege. Sen benden karımı alırsan aynısını bacılarında yaşar.Çınar sakinliğini koruyarak sesinde ki eminliği artırıyordu. Karısını hayal ederkenciğerleri pare pare yerlere dökülüyordu. Ama dur dedi içindeki velveleye. Sakin ol. Netve kesin konuş. Egenin korkusu sesine yansıyordu. Çınar başarıya yakın olduğunubiliyordu. Şimdi öldürücü darbe...-Kız kardeşlerini sağlam istersen sabah dörtte orman yolunun yirmi kilometre kadariçine gel. Karım sağlamca yanında olsun. Ver karımı, al bacılarını.Telefonu kapattı. Egenin tekrar arayışlarına cevap vermedi. Bu işlerde bu şekilde raconkesiliyordu. Kim baskın ve cesursa o kazanıyordu. Çınar karısının başına gelebilecekleridüşünürken dağılırken dışarıdan net duruşunu bozmuyordu.**Gecenin ilerleyen vakitleri Bora ve Erkanın ikamet etmesi ile olaylar biraz daha açıklığakavuştu. Evet Erkan Eker zamanında bir hata yapmıştı ama bunu karısı ve evladıylaödemişti. Şimdi bir evladını daha kaybetmeyi göze alamıyordu. Beraberinde getirdiğieğitimli elemanları ile her an olay yerine baskın verme hazırlığındaydı. Teknikekipmanların kurulması ile Mavinin telefonundan alınan sinyaller takip edildi ve yerleritespit edildi. En azından içleri biraz daha rahattı.Saat üçte mekândan arabalar çıktığında evde sevinç çığlıkları atmak isteyen üç pardondört adam vardı. Cihangir henüz farkında olmasa da annesinin memelerine kavuşacakolmayı sevinçle karşılardı.Aynı hızla Eker ve Çelebi ailesi de kızlarla beraber evden çıktı. Çınar her şeyihalletmenin verdiği haklı gurur ile dik duruşunu bozmamakta ısrarlıydı. Üç adamındaküçük kız için ciğeri yanıyordu. Birisinin kızı, birisinin kardeşi, diğerinin ömrüydü...
İki araba sözleşilen yerde karşı karşıya geldiğinde etrafta ki adamlar çember oluşturdu.Eker ailesine ait adamlar sağ taraftan patronlarının etrafında yarım ay oluştururken,Erginsoylar da kendi taraflarında yarım ay oluşturmuştu. Çınar duygularına hakimolamıyordu az kalsın. Ege arabadan iner inmez onun yüzüne bir yumruk indirmekistedi. Bir yumruk ne kelime onu öldürmek istiyordu. Hemde bağırta bağırta...Kayınpederi koluna yapışıp onu sakinleştirdi. Bora cümleye giriş yaptı.Ege pis gözlerini üç adamdan ayırmadan tükürürcesine konuştu.-Kızı çıkarın arabadan. Kız kardeşlerimi göreceğim. Sizde çıkarın.Mavi arabadan yaka paça çıkarılırken zaten dayak yemekten hali kalmamıştı vegelenlerin farkında bile değildi. Ömrü boyunca yediği darbeler yetmezmiş gibi birdefiziksel şiddet görmüştü arka arkaya ve inadına yaşamakta neydi? Artık gerçektenölmek istiyordu belki de...Egenin kız kardeşleri kendi istekleri ile arabadan yavaşça indiler. Üç adamın arkasındadururlarken abisinin hırpaladığı kıza baktılar. Bunu gerçekten abisi mi yapmıştı?-Ne yaptın lan karıma kansız!-Lan sus! Azıcık hırpaladım. Dokunmadım merak etme.Dokunmaktan kastın ne anlama geldiğini herkes anlayacak yaştaydı. İçlerine suserpilirken; onun kan revan içinde ki yüzü; bacakları, dizleri, kolları üç adamın canınıyaktı. Çınar sinirle kızlardan Canan olanı abisinin önüne doğru fırlattı. Kızın ne suçuvardı ki? Ama dayanamadı fırlattı işte abisinin önüne... Karısının da bir suçu yoktuçünkü...-Diğeri için karımı gönder bu tarafa...Ege kız kardeşini yerden alırken ikiye birin şartsız bir durum olduğunu kabullendi.Yarısını aldı sadece istediğinin. Canının diğer yarısı hala karşıdaydı.Maviyi aynı şekilde kolundan tutup çakıl zemine fırlattı. Mavi son gücüyle savrulurkengözleri kapandı...Gözlerini yine hastane odasında üç adamın şaşkın bakışlarına açtı. Aynı sahneyi tekraryaşamanın şaşkınlığı ile baktı onlara. Kocası bir nefeste yanında biterkendudaklarından dökülenler artık herşeyin son bulduğunu söylese de Maviinanamıyordu.-Bitti aşkım. Her şey bitti. Buradayız.
Mavinin ise meraklısı olduğu tek şey vardı. Belki de bu üç adamdan önce görmekistediği tek bir kişi vardı. Adını sayıkladı.-Cihangir nerde?-Bakıcısı ile kapıda bekliyorlar gelsinler mi?-Oğlumu getir bana Çınar...Mavi özlemle yavrusunun kokusunu içine çekti. Ne halde olduğu umurunda değildi.Yavrusunun ise ona özlemle saldırışı ağlamasına sebep oldu. Çınar;-Ağlama karıcım neden ağlıyorsun. Her şey bitti.-Ege?-Öldü...-Sen mi?-Hayır, bebeğim biz bir şey yapmadık. Dört gündür uyuyorsun. O geceden iki gün sonraölüm haberi geldi. Kız kardeşleri öldürmüş abisini... Her şeyi öğrenince... Bak eminizöldüğünden. Ölüsünü görmeye gittim inan. Her şey bitti.Üç adam ve kucağında ki dördüncü adamın sıcaklığını dört bir yanında hissederken;hayatların da açılan acısız yeni sayfalara merhaba dediler... SON
Search
Read the Text Version
- 1
- 2
- 3
- 4
- 5
- 6
- 7
- 8
- 9
- 10
- 11
- 12
- 13
- 14
- 15
- 16
- 17
- 18
- 19
- 20
- 21
- 22
- 23
- 24
- 25
- 26
- 27
- 28
- 29
- 30
- 31
- 32
- 33
- 34
- 35
- 36
- 37
- 38
- 39
- 40
- 41
- 42
- 43
- 44
- 45
- 46
- 47
- 48
- 49
- 50
- 51
- 52
- 53
- 54
- 55
- 56
- 57
- 58
- 59
- 60
- 61
- 62
- 63
- 64
- 65
- 66
- 67
- 68
- 69
- 70
- 71
- 72
- 73
- 74
- 75
- 76
- 77
- 78
- 79
- 80
- 81
- 82
- 83
- 84
- 85
- 86
- 87
- 88
- 89
- 90
- 91
- 92
- 93
- 94
- 95
- 96
- 97
- 98
- 99
- 100
- 101
- 102
- 103
- 104
- 105
- 106
- 107
- 108
- 109
- 110
- 111
- 112
- 113
- 114
- 115
- 116
- 117
- 118
- 119
- 120
- 121
- 122
- 123
- 124
- 125
- 126
- 127
- 128
- 129
- 130
- 131
- 132
- 133
- 134
- 135
- 136
- 137
- 138
- 139
- 140
- 141
- 142
- 143
- 144
- 145
- 146
- 147
- 148
- 149
- 150
- 151
- 152
- 153
- 154
- 155
- 156
- 157
- 158
- 159
- 160
- 161
- 162
- 163
- 164
- 165
- 166
- 167
- 168
- 169
- 170
- 171
- 172
- 173
- 174
- 175
- 176
- 177
- 178
- 179
- 180
- 181
- 182
- 183
- 184
- 185
- 186
- 187
- 188
- 189
- 190
- 191
- 192
- 193
- 194
- 195
- 196
- 197
- 198
- 199
- 200
- 201
- 202
- 203
- 204
- 205
- 206
- 207
- 208
- 209
- 210
- 211
- 212
- 213
- 214
- 215
- 216
- 217
- 218
- 219
- 220
- 221
- 222
- 223
- 224
- 225
- 226
- 227
- 228
- 229
- 230
- 231
- 232
- 233
- 234
- 235
- 236
- 237
- 238
- 239
- 240
- 241
- 242
- 243
- 244
- 245
- 246
- 247
- 248