Important Announcement
PubHTML5 Scheduled Server Maintenance on (GMT) Sunday, June 26th, 2:00 am - 8:00 am.
PubHTML5 site will be inoperative during the times indicated!

Home Explore Sümeyye Kalyoncu - Mavi (Zor Kadınlar Serisi 1 )

Sümeyye Kalyoncu - Mavi (Zor Kadınlar Serisi 1 )

Published by cg.caglayan, 2016-11-03 02:15:21

Description: Sümeyye Kalyoncu - Mavi (Zor Kadınlar Serisi 1 )

Search

Read the Text Version

Sümeyye Kalyoncu - Mavi

1Ucagin merdivenlerini agir aksak adimlarla indi. Saatlerdir ucakla yolculuk yapiyordu.Serseme donmustu. Onu ayiltacak bir kahveye nasil da ihtiyaci vardi... Yuzune carpansoguk ruzgarla kendisine geldi. Havaalanina ulastiginda kesilen ruzgarla nefes almaimkani buldu. Durdu etrafini izledi. Burada olmayi hic istemiyordu. Burasi ailesinin onusurgun ettigi yerdi. Universite bahanesiyle atmislardi baslarindan onu. Tek dertleribiricik ogullarinin basarisi ve konsantrasyonuydu. Bu uslanmaz kiz ise simarikliklariylaonu uzuyor ve mesgul ediyordu. Evet onu kesinlikle baslarindan atiyorlardi. Baska biraciklama bulamiyordu. Bu dusuncelerle beyni alacalanirken yavas yavas valizini almakicin donen platformun basina gecti. Pembe valizini ariyordu gozu. Yaklasik bir saatsonra hala ulamamisti valizi eline. Ayni ucakta seyahat eden herkesinki cikmisti amaonunki cikmamisti. Sabirla beklemeyi surdurdu. Bir yandan da elinden telefonunudusurmeden oyun oynuyordu. Ve birden gozu valizleri gosteren ekrana ilisti. Indigiucagin tum valizleri teslim edilmisti ve siradaki valizlere gecilmisti. O ise halaalamamisti valizini eline. Birseylerin ters gittigini anlayip gorevli birilerini bulmaya gitti.Buldugunda ise aldigi tek cevap \"biz size donecegiz\" oldu.Sinirden, uykusuzluktan, yorgunluktan, acliktan deliye donmustu. Cikis kapisinagitmekten baska caresi yoktu. Hizli adimlarla cikis kapisina dogru ilerledi. Biricikagabeyinin Istanbul'daki arkadasi Cınar bey onu karsilayacakti. Abisi gibi yasli, istenbaska birsey bilmeyen bir adam olmaliydi kesin. Ve abisi kendisini ona emanet ettiginegore kesin cirkin herifin tekiydi...Bu dusuncelerle adimlarken dis hatlarin cikisina geldi. Bir tabela olacakti ismi yazan.Etrafi gezdi gozleri... Hicbir yerde yazmiyordu ismi... M... M... M... yok hicbir yerdeyoktu... ismini bulamiyordu bu yabanci sehirde. Daha cok sinirlendi aglamak istiyordu.Tepinmek istiyordu, bagirmak, cagirmak istiyordu. Tam o sirada kalabaligin icindenyukari uzanan bir pankart gordu. Kocaman harflerle BLUE yaziyordu. Acaba dogru kisi omuydu? Kosar adimlarla elindeki pankartta blue yazan adama yoneldi. Evet tahminettigi gibi cirkindi ve abisinden daha yasliydi. Abisinin nasil bu yaslarda bir arkadasi

vardi hayret etti. Sabirsiz bir tavirla adama;\"Merhaba, Cinar bey siz misiniz?\"Yasli adam sevecen bir gulumsemeyle onsekizlik bu citira dogru gulumsedi. Pankartiindirdi. Tariflere uyuyordu. Sakin bir edayla elini tokalasmak icin uzatti.\"Merhaba kucuk hanim. Hayir ismim Osman, Cinar beyin soforuyum. Siz mavi hanimolmalisiniz.\"Hersey ortaya cikmisti abisinin pek havali arkadasi kendisi gelmeye tenezzuledememis, soforunu gondermisti. Ne kaba adam. Arkadasligi bu kadarmis demekkidedi icinden. Ilk firsatta abisini arayip sitem edecekti. O bunlari dusunurken osman beyyineledi; \"Mavi hanim?\" diye. Mavi dusuncelerinden siyrilip osman beye dogrudikkatini verdi.\"Kucuk hanim, valiziniz nerede acaba?\"\"Osman bey, valizim kayip. Haber biraktim, bulunursa arayacaklar.\"\" Ah, anladim kucuk hanim. Lutfen buyrun siz on kapiya cikin yavas yavas, bendearabayi getireyim.\"Adam mavinin onunden dogru hizli adimlarla cikisa dogru gidip kayboldu. Mavibayilacak gibi hissediyordu. Bogmustu onu bu sehir. Kosa kosa geriye donup ilk ucaklabuyudugu sehire gitmek istiyordu. Ama adimlari onu cikisa yonlendirdi. Siyah birmakam araci yanasti onune. Osman bey indi kapisini acti mavinin. Mavi kafasi karisikbi sekilde bindi. Dusunuyordu. Dusunuyordu... Dunyanin obur ucundaydi, kacacak yeriyoktu.Osman bey maviyi kalacagi yurdun onune getirdi. Kapisini acti ve cikmasina izin verdi.Mavi arabadan inip binayi soyle bir suzdu. Demek yeni hapishanesi burasiydi. Ailesiburayi layik gormustu ona. Zengin ailelerin simarik cocuklarina ev sahipligi yapan birhapishane. Ne hos diye gecirdi icinden. Caresiz kabullendi. Dedigi sozleri yutmayacakti.Donmeyecekti geri. Osman beye tesekkur edip, muduriyete dogru yoneldi. Kisa birseromoniden sonra odasina kadar bir gorevli eslik etti. Oda arkadasimcoktanyerlesmisti. Maviye ayrilan yatagin ustu hanim efendinin kiyafetleriyle doluydu. Usulcagirdi iceri gorevliye gulumseyerek gitmesini izledi. Oda arkadasi uyuyordu. Kapiyi birazdaha sesli kapatip uyanmasini sagladi. Ve kiz buyuk bir sarsilma ile uyandi.Sinirlenecegi dusundu mavi ama aksine kiz guzel bir tebessum yerlestirdi suratina.\"Merhaba oda arkadasim, hos geldin. Ben serap...\" derken gozleri kizin yataginin

ustundeki kiyafetlerine ilisti. Carcabuk yerinden atlayarak kiyafetleri dertop etti vedolabina tikti. Mavi ise sukunetini bozmayip yatagina yavasca oturdu. Samimigorunmeye calisti ama cok yorgun ve mutsuzdu.\"Bende mavi... ozur dilerim bu tanisma faslini simdi kisa tutalim. Uyumam lazim...\"demesiyle yorganin altina girmesi bir oldu. Telefonun titremesi, kapinin acilipkapanmasi umrunda bile degildi. Hicbirini duymuyordu. Oda arkadasi surekli telefondave bilgisayarda birileriyle konusuyordu miril miril. Hic susmuyordu. Ama suansinirlenecek gucu bile yoktu.Gozlerini yavasca araladiginda aksam olmustu. Cantasindan telefonunu almaya uzandi.Ailesi defalarca aramisti. Onlara geri donmeyecekti. Birde bilmedigi bir numara... onunasil ilgisini ceken bu yabanci numaraydi. Geri arama tusuna basti ve gozleri yari kapaliacilmasini bekledi. Telefon acildi. Sert, otoriter, tok bir ses adini soyledi hiddetle\"Mavi...\"Urktu. Telefondaki sese cevap vermekten korktu. Kimdi bu? Eli ayagina dolasti vekapatti. Cevap vermedi. Telefon tekrar titredi. Ayni numara. Korktugu seylerin basinagelmesinden korkuyordu. Telefon caldi. Acmadi, mesgule vermedi. Telefon caldi, caldi,caldi...Bes dakika sonra kapi tiklatildi. Serap kapiya dogru adimladi ve acti. Kapidaki gorevlimavi diye bir kizin yakininin asagida bekledigini soyledi. O sirada mavi kaybolmakistedi. Yorganin altina saklanmak istedi. Yok olmak istedi. Ama yapamadi. Serap onuele verdi. Neseli sesiyle burda diye bagirdi. Mecburen yataktan cikti mavi. Halacikartmadigi yesil elbisesi ile krem rengi babetlerini ayagina gecirdi. Gorevliyle beraberlobi kismina indi. Korkuyordu. Usuyordu. Kimdi bu? Istanbul da kimsesi yoktu ki... kimgelirdi aksamin bu saati. Derken gorevli yuzu cama donuk sirti lobiye donuk takimelbiseli cussesi mavinin iki kati olan bir adamin yanina getirdi. Ve ayrildi. Mavi kimoldugunu ogrenmek icin can atsada bugun olmek istemedigini iyi biliyordu. Adaminyuzunu donmesi icin sesini cikartti.\"Merhaba, beni aramissiniz?\"Adam heybetli vucudunu yavasca kucuk kiza dogru cevirdi. Kumral saclari ve elagozleriydi mavinin gozlerine carpan. Hic kimildamadan cevap bekliyordu. Ama adamtastan bir heykel misali dikiliyordu karsisinda. Catik kaslari puruzsuz alninicizgilendirmisti. Kirli sakallari onu biraz daha yorgun gosteriyordu. Genis omuzlariicindeki gomlegin gerilmesine sebep olmustu. Sanki gomlek patlayacak ve icinden tasfiskiracakti. Mavi onu boyle suzerken adam sessizligi boldu.

\"Senin simarik bir kiz oldugunu soylediginde abine inanmaliydim.\" Dedi. Sesi az oncetelefonla arayan adamla ayniydi. Korkutucu, guclu... Adamin ela gozlerinden alevcikiyordu. Mavi urperdi. Bir adim geriye gitti. Korkmustu. Kimdi bu adam? Tanimadannasil boyle birsey soylerdi? Biraz duraksadiktan sonra\" pardon\" diyebildi sadece mavi.Adam ihtiyatla elini uzatti tokalasmak icin.\"Ben cinar. Ve sende Boranın simarik kardesi Mavi... Saatlerdir telefonuna cevapvermemenin simarikligin disinda bir aciklamasi oldugunu dusunmuyorum. Herneysesenin yasinda normaldir.\"Mavi agzi acik dinlerken kendine uzanan elin icine eldivenli elini birakti. Adamin ellerikendi gibi buz gibiydi. Geri cekmek istedi ama adam yakaladi ve sikica tuttu. Mavibilmiyordu bu 32 lik adamin elini bir daha hic birakmayacak istemeyecegini. Bilemezdiaralarinda 14 yas olan abisi yasinda bu adamin ela gozlerine siginacagini.\"Iyi olduguma gore elimi birakabilir ve gidebilirsiniz. Iyi geceler...\" diyip arkasini donduve yuruyup merdivenleri cikmaya basladi.Cinar arkasindan bakakaldi o sicacik kucucuk ellerin sahibine. Bakir rengi dalgali saclariahenkle dans ediyordu sirtindan asagi. O yesil elbisesiyle bir bahar dalini andiriyorduadeta. Tarcin rengi cicekleri olan bir bahar daliydi yuruyen. Onsekizlik simarik bir kizcocugu...Arkadasina karsi gorevini tamamlayip maviyi kontrol ettigine gore evine donebilirdi.Siyah spor arabasina bindi. Kemerini baglamadi. Bir puro yakti ve gaza yuklendi...2Mavi her zaman ki gibi uyumayıp güneşin doğuşunu seyretmişti. Normalde de pekuyumazdı. İki üç saatlik gündüz uykusuyla günlerini ve gecelerini geçirmeye çalışırdı.Bu yüzden çok saldırgan ve sinirli olurdu genelde. İnsanlar bunun uykusuzluğuyüzünden olduğunu bilmezlerdi.Gece boyunca dün gece gelen abisinin korkunç ve garip arkadaşını düşündü. Abisi

böyle orijinal tipleri nerde olsa arar bulurdu. Mavi içinden \"akıllısı beni bulmaz, delisipeşimi bırakmaz...\" diye düşündü. Haklıydı. Çevresinde hep problemli insanlarbulunurdu. Kendinden kaynaklıydı sanırım. Bilemiyordu, kafa yoramıyordu. Telefonuçaldı. Ekranda abisinin ismini gördü. İçinden hiç konuşmak gelmiyordu. Ve kendini onasinirlenmekten alamıyordu. Hâlbuki onu buraya süren babasının kararıydı. Ama içteniçe kızgındı işte. Bir çaldı, iki çaldı, üç çaldı...En sonunda bir mesaj geldi telefonuna.\"Çınar yarım saat sonra kapıda olacak. Valizini bulacaksınız. Ve alışveriş yapabilirsiniz.Beni utandırma, cici kız ol!\"Peeehhh!! cici kızmış. Yahu bunların akıl sağlığı günden güne bozuluyor sanırım diyedüşündü mavi. Uzatmadı düşünmeyi kısa kesti. Hiçbir kıyafeti yoktu. O yüzdenhazırlanmasına da gerek yoktu. Hazırdı zaten. Telefonunu ve kol çantasını alıp indiaşağıya ve beklemeye başladı.Kısa bir süre sonra önünde spor bir BMW model araba durdu. İçinden kimin çıkacağınımerak ederken cam açıldı. Çınar beyin şımarık yüzü göründü. Başıyla binmesigerektiğini söyleyen bir işaret yaptı. Kaba adam! İnsan nezaketen kapısını açabilirdi.Yavaş yavaş arabaya bindi. Şoför koltuğunun yanına yerleşti. Kemerini bağlamadı.Sevmezdi böyle şeyleri. Kendisi hızlı araba kullanmaktan sabıkalıydı. Kurallarısevmezdi. Sanki çınar bey bunu haber almış gibi gaza yüklendi. Hızını gittikçeartıyordu. Sanki maviyi deniyordu. Arabasına hangi bayanı alsa aynı tepkileri alırdı.Ama mavi çok rahattı. Çınar arabaya bindiklerinden beri ilk kez sessizliği bozdu.\"Hızlıysam uyarabilirsin, seni korkutmak istemem.\"\"Hız? Şuan ki mi? Biraz daha devam edersen bu arabanın içinde uyurum beyefendi.Kağnı gibi.\" Dedi ve esnedi.Çınarın şaşkınlığı dikkatini dağıtmıştı. On sekizlik bir kıza göre farklı bir tepkiydi. Çınaralışık değildi. Mavi sanki düşüncelerini okumuş gibi konuşmasına devam etti.\"Yoksa korkmam sizi mutlu mu ederdi çınar bey? Bayılıyorsunuz sizden korkan vemuhtaç kızlara. Çok klasik ve klişesin...\" diye yapıştırdı.Çınar sinirleniyordu. Bu yeni yetme kızla kavga etmeyecekti elbette. Sadecearkadaşının hatırı için katlanıyordu ve eğleniyormuş gibi gözükmesi lazımdı. Yoksabütün günü işkence olarak geçecek.\"Ah siz ergenler. Aynı abinin anlattığı gibi. Asi. Severim zekice cevapları.\"

Mavi sustu. Konuşmayı sevmiyordu. Tanımadığı bu adama katlanmak zorunda olmakzaten büyük bir işkenceydi. İşlerini erkenden bitirip kurtulması lazımdı ondan. Yurt biledaha az eziyet veriyordu ona. Geri dönmek istedi ama çok geçti. Adamın yüzüne hiçbakmadı, camdan dışarıyı seyretmeyi devam etti. Çınar ise yola konsantre olmayaçalışıyordu. Ama kıza bir kere sinirlenmişti bile. Az konuşuyor ve konuştuğunda daukala ukala cevaplar veriyordu mavi. Belki de şükretmeliydi bu duruma ya konuşupbaşını ağrıtıyor olsaydı? Her haline şükretmeliydi.Biraz zaman sonra havalimanına geldiler. Çınar emredercesine maviye arabadakalmasını söyledi. Arabadan çıktı. Tam mavi onun uzaklaştığını gördü ve arabanınkoluna hamle yaptı ki; Çınar elindeki anahtarı hiç arkasına bakmadan geriye doğruuzattı ve kilit tuşuna bastı. Lanet olsun dedi içinden. Pis ukala kaba herif!! Alt tarafıkaçamak bir sigara içecekti. Gittiği her yerde hapis olmaktan çok sıkılmıştı. En yakınzamanda bu adamdan kurtulmalıydı ve başına az bela açıp ona az muhtaç olmalıydı.Yaklaşık yarım saat sonra çınar elinde pembe bir valizle arabaya doğru yöneldi.Arabanın içindeki kız somurtmuş ve kollarını bağlamış öylece dalmıştı uzaklara.Dışarıdan bakıldığında çok sakin görünen bu kızın içinde ne volkanlar büyüttüğünüdüşündü bir an. Nede olsa bir ergendi. Hayatın kendi etrafında döndüğünüdüşünüyordu. Başına bela olmasaydı bari. Gerçekten çocuk büyütecek vakti yoktu.Valizi usulca bagaja yerleştirdi. Arabaya bindi.Yüzünde belli belirsiz bıyık altı bir gülümseme vardı. Dayanamadı.\" Bana klişelerden bahseden kıza da bakın. Pembe bir valiz... Çok klasik ve klişesin.\"Mavi cevap vermedi sadece kızgın bir bakış attı. Tekrar önüne döndü. Çınar tekrardönerek;\"Kemerini bağla ve beş dakika içinde hangi alışveriş merkezine gitmek istediğini bildir\"dedi.Mavi köpürmeye başlamıştı. Sakin olması gerekiyordu. Öfke kontrolü problemininburalarda da başına iş açmasını hiç mi hiç istemiyordu. Bu tekrar tedaviye başlamak vebir sürü nasihat dinlemekti. Derin bir nefes aldı ve cevapladı.\"Teşekkürler. Beni aldığınız yere bırakın lütfen.\"Kısa kesti. Çınar itiraz etmeyecekti tabii ki de. Ama kafasını karıştıran bir konu vardı. Buyaşlardaki kızlar genelde onun etrafında pervane olurdu. Ama bu kız kendisinetiksinirmiş gibi davranıyordu. Gerçekten patlamaya hazır bir volkan gibiydi. En sağlıklısıyurduna geri bırakmak olduğuna kanaat getirdi ve gaza yüklendi. Kemerini

bağlamamıştı. Sinirleniyordu. Fakat tekrar etmeyecekti. Onun anlayışına göre bir şeybir kez söylenirdi. İkinci tekrardan hoşlanmazdı. Bunları düşünürken çoktan yurdunönüne varmışlardı. Mavi hızlı bir teşekkür edip arabadan çıktı. Bagajı açtı ve valizi aldı.Bunlar öyle bir hızda gerçekleşti ki çınar henüz kapının koluna bile uzanamamıştı. Vearkasına hiç bakmadan merdivenleri çıkmaya başladı.Durum gittikçe garip bir hal alıyordu. İçinde beslediği kin her kimeyse o kişi içingerçekten üzüldü çınar. Daha fazla düşünmeden gaza tekrar yüklendi.3Uykusu zbir gecenin sabahıydı yine. Mavi, geceleri uyuyamıyordu senelerdir. Babasınınzamanında seçtiği hayat yüzünden büyük acılar ve travmalar yaşamıştı. Sadecegündüzleri birkaç saat uyurdu. Senelerdir böyle. Bir şekilde artık alışmıştı. Yine sabahakadar kitap okumuştu. Babası en azından paradan kısmıyordu. İstediği kitaplar ayağınakadar geliyordu.Okula başlayalı bir ay olmuştu. Yeni yeni alışıyordu. Henüz arkadaş edinememişti. Sahimavinin ne zaman arkadaşı olmuştu ki? Arkadaş edinemiyordu. Çünkü hastalıklarıyüzünden zaten kimsenin onunla arkadaş olmayacağını düşünüyordu. İnsomnia,Obsesif Kompülsif Bozukluk, Öfke kontrolü problemi... Kendisi bile sayarkenyoruluyordu. Bu yüzden kimseye açıklama yapmak istemiyordu. Kendi dünyasındabaşarılı ve mutluydu.Yurttan ve yurdun kurallarından çok sıkılmıştı. Sıkılmaktan çok hapsedilmişhissediyordu. Fakat buradan kaçması demek babasının ve abisinin peşine düşmesidemekti ki; bu işle uğraşmak istemiyordu. Günlerce düşündü ve kendine bir evtutmaya karar verdi. Özel bir yurtta kaldığı için yoklama alınmıyordu. Oda arkadaşınıikna ederse yokluğunu kimse bilmeyecekti.Okuldan her dönüşünde yol üzerinde gördüğü o plazadan küçük bir daire için anlaştı.Parasını ise babasının hesabından değil yıllardır biriktirdiği hesabından çekti. Güzel birbirikimi vardı. Bir ayın sonunda evine yerleşmişti. Minicik bir dünya yapmıştı kendine.Halinden memnundu. Serap ise \"yokluğunu idareye bildirmeyeceğim\" diye sözvermişti.

Evi küçük ama güzeldi. Kocaman ön camı şehrin tamamını görüyordu. Şehri izlerkenkendini yalnız hissetmiyordu.Yine bir gece camının önünde kitabını okurken caddeden geçen itfaiye araçlarının sirenseslerini duydu. Bir, iki, üç, dört, beş... Tam yedi tane itfaiye arabası geçmişti. Bu kadarbüyük bir yangın nerede çıktı acaba derken cama biraz daha yaslanıp ileriyi görmeyeçalıştı. Evet, bir yer cayır cayır yanıyordu. Bu yanan yer, her neresi ise şehrin hertarafından görülebilecek bir güçle yanıyordu. Çok fazla üzerinde durmadan kitabınadöndü. Hiç kapanmayan ama sesi hep kapalı olan televizyona erişti gözü. Gözlerikocaman açıldı. Kaldığı yurttu bu. O sırada başına büyük işler açılacağını hissetmiştiadeta. Ama yapacak bir şeyi yoktu.Çınar gecenin o saati acı acı çalan ve susmayan telefona cevap verdi. Arayan arkadaşıBora idi. Uykulu bir sesle;-Bora!?-Çınar, gelemiyorum. Senin hemen yurda gitmen lazım.Çınar anlayamamıştı. Henüz uykusu açılmamıştı. Yanındaki kadının üzerinde olan elinikaldırdı ve yatakta doğruldu.-Bora ben anlamadım.-Yurtta yangın çıkmış. Mavi telefonlarına bakmıyor. Gelemiyoruz. Hemen oraya git,kardeşimi bul.-Tamam.Dedi ve telefonu kapattı. Çınar yataktan fırlar gibi kalktı. Yatağın kenarında çıkarttığıpantolonunu giydi. Gömleğini nereye atmıştı? Eli ayağına dolanmış bir şekilde odanıniçinde gömleğini ararken Ahu uyanmıştı. Nereye gidiyorsun diye mırıldandı. Çınarcevap vermeye bile zamanının olmadığını biliyordu gömleğinin düğmelerini iliklerken.Ayakkabılarını da çarçabuk giydi ve kapıya doğru koşar adımlarla yürüdü. Ahuarkasından fırladı kapıya.-Çınar neyin var? Nereye gecenin bu saati?-Uyu. Sabah işe gideceksin. İşim var döneceğim.4

Kafasında tonla düşünceyle ilerlerken arabasına ulaşmıştı en sonunda. Acı bir gazayüklenme sesi duyuldu otoparkta. Uzun zamandır bu kadar hızlı hareket etmeyeli çokolmuştu. Sahi; neden bu kadar telaşlanmıştı? Korumalardan birisini, şoförü,asistanlarından birisini... Buraya yönlendirebileceği bir sürü kişi vardı. Ama o arabasınaatlamış ve direksiyonu tutmakta bile zorlanacağı derecede elleri titrer vaziyette gazayüklendikçe yükleniyordu. Aklına gelenler onu ürkütüyordu. Bir aydır ara ara hafızasınagelen bu kızı daha tanıyamadan ölüsünü teslim almak ihtimali nedense onu üzüyordu.En kötüsü abisine bu kötü haberi vermek... Çok gençti, ölmek için erkendi, onu burayaölmesin diye gönderdiler ve Çınar sahip çıkamamış mıydı?Bu düşüncelerle yurdun olduğu sokağa geldi. Sokağın başından itibaren polis,ambulans ve itfaiye arabaları vardı. Arabasını kenara park edip sokaktan hızlıca ilerledi.Yürürken duyduklarına inanamıyordu. Beşyüz kişilik bu yurttan şimdiye kadar yüzellikızın naaşı çıkarılmıştı. Adımlarını hızlandırdı. Polis şeridi önemli değildi. Oraya giriponu çıkaracaktı ve abisine teslim edecekti. Polislerin kollarına yapışmasıyla durdu.Biraz söz dalaşından sonra sakinleşti ve o soruyu sordu.-Çıkanların isimleri belli mi memur bey?-Herkesi çıkarttık. Vefat edenlerin listesi arkadaşımda buyurun size eşlik etsin.-Teşekkürler.İçine bir ateş düşmüştü. Listeyi eline aldığında hızlıca baş harflerine bakmaya başladı.Ve parmağı o isimin üzerinde kaldı. Mavi Eker. Tekrar okudu. Tekrar okudu... Kalbiçarpıyordu. Çarpıntıyla kendini nereye atacağını bilemeyen Çınar polis arabasınayaslandı. Gözlerini bir an kapattı ve Mavi'nin o yeşil gözlerini, dalgalı bakır rengisaçlarının ateşlerin arasında kaybolduğunu... Gözlerini açmasına sebep telefonununtitreşimiydi. Ekranda yazan isme bakakaldı.Mavi Eker.Şaşkınlıkla bakmayı kesip telefonu kulağına götürdü. Ve içini rahatlatan o sesi duydu.-Çınar bey, ben yurtta değildim. Abim defalarca aramış. İlk önce onu sonrada siziaradım. Güvendeyim. Bir şeyim yok.-Anlamadım.

-Yurtta değildim. İyiyim oldu mu? Sizi heyecanlandırdığım için özür dilerim. Amayangını ben çıkartmadım.Çınar ne olduğunu anlayamamıştı. Sağlam olduğuna mı sevinseydi yoksa gecenin ovakti yurtta değil de başka yerde olmasına kızmalı mıydı?-\"Neredesin?\"-\"Dışarıdayım.\"-\"Neredesin dedim?\" Sesi hiddetle çınlamıştı mavinin kulaklarında. Cevap vermekyerine telefonu kapattı. Adam onu korkutuyordu. Telefonun üst tuşuna basılı tuttu vekapattı. Kitabına geri döndü. Kimseye hesap vermek istemiyordu.Çınar sinirlenmişti. Bu kız insanların yüzüne telefon kapatılmaması gerektiğiniöğrenmeliydi. Çınar, Mavi ile ne zaman iletişime geçmeye çalışsa Mavi konuşmayıolmadık yerde kesip telefonu kapatıyordu. Çınar bunu bu güne kadar umursamamıştıçünkü nezaketen arıyordu hep. Ama bu gece sinirlenmişti ve endişelenmişti. Sonuçtayaşı çok gençti. Hata yapmaya müsaitti. Arabasına doğru yürürken şirketinin dedektifisayılan Atıf beyi aradı.-Atıf bey. Bora Eker 'in kız kardeşi. Yarım saatiniz var. Bulun.Emretti ve kapattı. Arabanın içine yerleşti ve beklemeye koyuldu. Atıf beyin elindenhiçbir iş kaçmazdı. Kim, nerde, ne zaman, ne yapıyor bunları bilirdi. İleri bir teknolojikullandığını söylüyor. Kimsede kurcalamıyor konuyu. Yirmi beş dakika sonratelefonuna atıftan bir konum bilgisi geldi. Bir apartman dairesiydi. Teşekküretmeyecekti atıf beye çünkü bunu yapması için ona tonla para ödüyordu. Arabanın gazpedalına yüklendi ve on dakikada plazanın önüne geldi. Hala anlam veremiyordu. İndiarabanın anahtarını güvenliğe verdi park etmesi için. Asansöre bindi ve otuz ikinci kataçıktı.Yüz otuz numaralı dairenin ziline bastı...Mavi kapıya kimin geldiğini merak etmişti. Ama gecenin bu saati kapıya bakmayacaktı.Kapı çalındı. Tekrar, tekrar, tekrar... Dayanamadı ürkek adımlarla kapıya yaklaştı vedelikten baktı. Çınar. Üzeri dağınık ve telaşlı bir hali vardı. Mavi uzatmadan kapınıntüm kilitlerini açtı ve kapısını araladı.Çınar, kapının aralığından Mavinin; yeşil meraklı korkulu gözleri ve bakır rengi saçlarınıgörünce rahatladı. Ama kızgındı. Kapıyı itti ve hızlıca içeri girip kapıyı kapattı.-Ne kadar sorumsuzsun! Şımarık şey. Herkesi meraklandırdın. Burası neresi? Ne işin var

burada?Mavi, Çınarın gürleyen sesinden ilk önce korktu sonra şoka girdi ve arkasını dönüpyavaş yavaş koltuğuna yürümeye başladı...5Mavi karşı koltukta oturan Çınara anlatmıştı olanları. Bu evde yaşadığını. Yurtta sadecebir ay kaldığını, yangında orada olmadığını... Bunları anlatırken Çınarın sinirli nefesiniduyuyordu. Sanki her cümle ekleyişti daha çok sinirleniyordu. Mavinin yüzünebakmıyordu. Sabit bir noktaya odaklanmış olanları dinliyordu.-Yani ailenin ve benim haberim olmadan buraya yerleştin?-Evet.-Parayı kendi birikiminden çektin.-Evet.-Bu geceki yangında yoktun.-Evet, evet, evet. Çınar bey ben sizden sıkıldım. Ölmediğim için üzgünüm. Ölmediğimiçin üzülen bir insan daha hayatıma dâhil oldu. Lütfen, burada yaşadığımı abimesöyleme. Beni başka güvenli bir yurda yerleştirdiğini söyler misin?Çınar sinirli bakışlarını Mavinin üzerine çevirdi. Hem ailesinden habersiz haltlarkarıştırıyordu. Hem de benden bu yalanına ortak olmamı istiyordu diye düşündü.İçinden geçirdiklerini tam dile dökecekti ki; Mavi atıldı.-Söylersen, ne ailem, ne sen, ne de bir başkası; dünya üzerinde beni bulamazsınız.Anlaşmaktan başka çaren yok. Kaybolursam, suçlusu kim olur biliyor musun?Çınar dinlemeye devam ediyordu. Mavi, içinden, aklından geçenleri bir hamledeokumuştu ve olayı yorumlayıp sonuca bağlamıştı. Gecenin bir vakti o yeşil gözlerdekizekâyı ve ateşi görmeye dayanamıyordu. Bugüne kadar etrafında hep saf ve onamuhtaç kadınlar olmuştu. Oysa bu kız on sekiz yaşında, dik duruşlu, kendinden emin vezeki bir kızdı. Normalde böyle insanlardan hoşlanmazdı. Ama o efsunlu yeşil gözleri bir

sürü acı ve ihtiras taşıyordu. Gitmesini istemedi bir an. Anlaşacaktı. Belki de böyledaha iyi kontrol edebilirdi.-Tamam, küçük hanım. Nasıl istiyorsan öyle olsun. Ama bu eve yabancılar girmeyecek.Evden dışarı haber vermeden çıkmayacaksın. Sadece okula gidebilirsin. Ülkendenuzakta olman düşmanlarınızın seni bulmayacağı anlamına gelmiyor. Şüpheli birdurumda beni ara-Mavi gözlerini devirdi ve istemeden Çınarın lafını böldü. Gözlerini devirdi ve oflayarak;-Kural istemediğim için buraya taşındım Çınar Bey. Kendinize başka bir eğlence bulun.Çınarın sesi gürleşti ve sırtı dikleşti. Yavaşça ayağa kalkmaya hazırlanırken;-Çok ileri gidiyorsun! Benimle nasıl konuşman gerektiğini artık öğrensen iyi olur. Çocukbakıcılığı yapacak yaşta değilim, meraklı da değilim. Bir anlaşma yapıyorsak içindebenim kurallarım da olacak! Kabul etmiyorsan. Şimdi kolundan tutup seni...Sinirlenmişti, ne söylediğini oda bilmiyordu. Genelde zaten sinirli bir adamdıetrafındakilere gürlemeyi emretmeyi severdi. Tehdit ise en sevdiği şeydi. Ama kimseonu bu zamana kadar istemediği ya da kurallarını koyamadığı bir oyunun içinesokmamıştı. Bu kız nasıl oluyorsa bunu başarıyordu. Derin bir nefes aldı ve mavininyeşil gözlerinin siyah noktalarına baktı. Garip bir şekilde sakinleşti. Mavi, masum, genç,temiz bir kızdı. Yüz hatları çok yumuşak ve teni pürüzsüz görünüyordu. Sinirlenincedişlerinin arasından konuşuyordu. Sıradan bir kızdı. Hayır değildi... O bunlara dalmışdüşünürken Mavinin dudakları hareketlendi.-Kabul. Alışığım hapis hayatına. Şimdi evimden gider misin?Gecenin geç saati olduğunun farkına vardı. Ondan da garip olanı bu kız ondan herseferinde tiksinirmiş gibi davranıyordu. Kısa kesiyordu. Göz temasından kaçıyordu.Kelimeleri netti ve kısaydı. Uzatmadı, sıcak yatağında bıraktığı sevgilisine dönecekti.Mavi kapıya kadar yürümedi. Hatta koltuğundan bile kımıldamadı. Çınar sessizceevden çıktı gitti. Oturduğu tekli koltuktan Çınarın az önce oturduğu üçlü koltuğunageçti. Dışarıyı seyrediyordu. Birazdan gün aydınlanacaktı ve uyuyabilecekti. Koltuğauzandı ve yastığa başını gömdü. Yastıktan inanılmaz bir koku geldi. Az önce Çınarınarkasında olan yastıktı bu. Parfümünün kokusu sinmişti burada bulunduğu kısazamanda. Gün aydınlanıyor, gözleri kapanıyor, burnundaki koku onu sakinleştiriyordu.Çınarın kokusuyla çoktan gözleri kapanmıştı... Evi sıcacık, tatlı ve güzeldi.Uzun vize haftasından sonra Mavi artık evde durmak istemediğini düşündü. Niyeduruyordu ki? Hava alması lazımdı. Üzerine siyah elbisesini giydi. Sonbahardı. Üzerine

de kahverengi salaş bir hırka aldı. Ayağına da çizmelerini geçirdi ve eldivenlerininolduğu çekmeceyi açtı. Eldivenlerinden oluşan bir koleksiyonu vardı. Dışarı çıkarken,okula giderken... Ev harici her yerde yaz, kış hep takıyordu. İnsanlara dokunamıyordu.Elleri kirlenirdi çünkü. Elleri kirlenirse temizlenemezdi. İnsanlar kirliydi. Düşünceleraktı beyninde. Obsesif Kompülsif Bozukluğunun getirdiği bir şeydi.Küçükken babasının yaptığı işler yüzünden annesi ve küçük erkek kardeşi parçalaraayrılıp geçe uyurken onun yatağına konmuştu. Bütün gece annesine sarıldığınısanıyordu. Her şey gün aydınlanınca ortaya çıktı. Geri kalanı hayal gibiydi. Ellerinihatırlıyordu. Kan içindeydi. Kurumuş kan. Yıkayamadı... Yıkadı, temizleyemedi.Komşuları gelip onu banyoya götürene kadar ellerine baktı. Ağladı, çok ağladı. Ogünden beri insanlaradokunmuyordu. Hiç kimseye. Hiç. Sürekli eldiven kullanıyordu.Zamanla çeşitlendi eldivenleri. Dantelli, ince, kalın her kıyafetine uygun eldiveni vardı.Belki de bu yüzden insanlar ona, o insanlara yaklaşmıyordu. Umurunda da değildi.Hayatından memnundu. Bu güne kadar kimseye dokunmamıştı. Dokunmayacaktı...6Taksimin kalabalık sokağının akışına bıraktı kendini. Rengârenk bir yerdi. Derin derinnefesler çekti içine ciğerlerini gençlikle ve enerjiyle doldurdu. O çok sevdiği kahvecininbir şubesi de burada vardı. Sevdiği kahveden alıp dışarıya bir yere oturdu ve kalabalıksokağı izlerken bir sigara yaktı. Kahve ve sigara gerçekten güzel gidiyordu.Çınarın telefonuna Atıftan mesaj gelmişti. Mavi evden izinsiz çıkıp İstanbul'un enkalabalık yerlerinden birine gitmişti. Fotoğraflar geldi. Onu azarlamadıkça vekızmadıkça bir şey anlamayacaktı. Arabasına atladı. Öğleden sonraki toplantılarını iptaletti. Bu kız zamanını çalıyordu. Yolda giderken daha da hiddetlendi, öfkelendi.Mavi dudaklarına sigarayı tam değdirecekken arkasından bir el uzanıp parmaklarınınarasından sigarayı çekti ve attı. Ne olduğunu anlayamadan Çınar koluna yapıştı ve hızlayerinden kaldırdı. Mavi ne olduğunu anlayamadan çıkışa doğru sürükleniyordu. Bir ankendine geldi ve kolunu silkerek Çınarın elinden kurtardı. Kahvecinin en kalabalıkolduğu saatlerdi. Kaşlarını çattı.-Ne yapıyorsun sen!?

Resmen bağırmıştı. Kafede ki tüm gözler ikisine çevrildi. Çınarın tam gözlerinin içinebakıyordu. Sinirlendiğini anlamasını ve bilmesini istedi. Ama onun ela gözlerinde birşey gördü. Oda kızgındı. Ateş açıyordu gözleri. Ve yalvarıyordu. Bunu yapma der gibi.Her ne olursa olsun böyle bir kalabalık içinde onu rezil edemezdim. Düşündüm vedurakladım. Gülümseyerek; -Kahvemi almayı unuttum. Bekler misin burada?Çınar yine bir şey anlamamıştı. İlk kez yüzünde bir tebessüm görmüştü Mavinin. Hemde sıcacık ve tatlıydı. Omuzlarının üzerinde dalgalanan saçlarını izledi. Mavi geldiğindehala şaşkındı. Kafenin ortasında öylece kala kalmıştı. Mavi geldi. Koluna girdi. Ve \"Hadigidelim.\" Dedi. Elinde kahvesi, kolunun altında çantası ve eldivenleriyle zaten değişikbir görüntüsü vardı. Birde koluma girince iyice ufacık kalmıştı. Yanımda ufacık bir kızçocuğu yürüyordu. Kapının önüne çıktığımızda kolumdan çıktı ve kahvesini bir dikişteiçip çöpünü kenardaki çöplüğe attı ve kalabalığın içinde yürümeye başladı. Hiçbir şeydemedi. Sinirli miydi? Anlamlandıramamıştım. Biraz sakinleşmesine izin vererekarkasından takip etti. Bu kızla iletişim kuramıyordu ve anlamıyordu. Anlatamıyordu da.Bambaşka bir dünyadaydı kız bambaşka bir dil konuşuyor gibiydi.Sokağın başına geldiklerinde çınar ona yetişmişti. Arkasından uzanıp onu durdurdu.Saatine baktı. Konuşmayacaklardı. Çınar;-Burada dur. Arabayı getireceğim dedi.Net ve kesindi. Tıpkı onun yeşil gözleri gibi. Birkaç adımdan sonra Çınar geri döndü veMaviye baktı.-Lütfen kımıldama, lütfen!Netti. Tıpkı Mavinin sevdiği gibi. Araba geldi. Yavaşça şoför koltuğuna oturdu. Kemeriarkasından bağladı. Kemer takmayı sevmiyordu. Çınar gaza yüklendi. Maviyi kendievine götürmek zorundaydı şimdi. Çünkü o kalabalık sokakta onu birisi görmüşolabilirdi. Ve evde yalnız kalması doğru değildi. Maviye kendi evine gideceğinisöylemeyecekti. Mavi ya cevap vermeyecekti ya da köpürecekti. O yüzden hızlıcasürmeye devam etti. Büyük plazanın önüne geldiler. Mavi bir şey demeden indi.Çınarın bunu yapacağını biliyordu. Onunda arabadan inmesini bekledi. Beraberasansöre bindiler. Mavi;-Şaşırmadım. Kabul bu gece sende kalacağım. Yarın sabah evime gideceğim. Birisigörmüş olabilir evet. Korkmuyorum. Seninle tartışmayacağım.Mavi Çınarın düşüncelerini okuyup hemen açıklamasını yapmıştı. Bu kız kesinlikle onundüşüncelerini okuyor olmalıydı. Bu ukala cevapları ve burnunu havadan indirmeyişi

Çınarı güldürdü. Sinirleri bozulmuştu. On sekiz yaşında bir kıza göre çok dik başlıydı.Mavi sinirli sinirli ona dönüp bakınca gülmeyi kesti. Dairesinin bulunduğu kata gelinceMavinin önden gitmesini ister gibi elini öne uzattı. Mavi güzel güzel adımladı mermerzeminde. Bakır rengi saçları omuzlarının üstünde cıvıldıyordu. Çınar yüzündekitebessümle kapıyı açtı. İçeri buyur etti.Üzerindeki hırkayı çıkarttı. Çantasını ve hırkasını asmadan portmantoya bıraktı. Çınararkasından baktı. Mavi salona doğru yürüdü. Mavinin arkasından hırkasını ve çantasınıportmantoya astı ve salona geçti. Mavi hala sinirliydi. Koltuğun kenarına yaslandı vekollarını göğsünde birleştirdi. Siniri gözlerinden okunuyordu ve patlayacaktı. Ensonunda. Açtı ağzını.-Bugün kafede yaptığın çok yanlış ve ayıptı. Sen kim oluyorsun da beni yaka paça dışarıçıkarırsın. Sen dua et, ben iyi bir aile terbiyesi aldım ve orada rezil olmaktan kurtulduk.Anlamıyorum seni. Bakıcılık yapmak istemiyorum diyorsun ama sürekli bir yerlerdençıkıyorsun. Sıkılmaya başladım artık!Dudaklarını büktü. Pembe dudakları, yeşil gözleri, bakır saçları vardı. Öyle uyumluyduki teninin rengiyle... Minicik boyu ve incecik bedeniyle oyuncak bebek gibi Çınarınsalonunu süslüyordu. O bir bahar dalı gibiydi. Sadeydi, masumdu. Akasya kokuyorduevi buram buram. Gözlerine daldı Çınar. Cevap vermeyecekti. Veremiyordu. Çok gençti.Bir bahar dalıydı. Yaz gelecekti. Çiçeklerini kaybedecek meyve olacaktı. Birisi onundallarında ki meyvelerini koparırken onu incitecekti. Kış gelecekti. Dökecektiyapraklarını. O bir bahar dalı. Kıyamazdı.Mavi hareketlendi gitmek için, kapıya yöneldi.-Ben evime gidiyorum. Sıkıldım senden.Çınar daldığı düşüncelerden sıyrıldı. Bu kız insanı sinirlendirmek için gelmiş dünyaya.Şımarık. Çınar arkasından koştu tam kapıya geldiğinde kolundan yapıştı. Mavi çocukgibi kolunu çekiştiriyordu. Çınarın eli kaydı ve kolunu tutacağım derken elinden kaçankolundan ellerine indi elleri ve eldiveni çekti birden. Eldiven elinde, el uzakta kaldı.Tekrar hamle yaptı ve elini tuttu. Mavi kendini bıraktı. Çuval gibi. Çınar onu salonakoltuğa oturttu. Gariptir ki direnmiyordu. Koltuğa oturttuğunda elini bıraktı ve yüzünebaktı. Ağzı bir karış açık, gözleri dolu açıkta kalan eline bakıyordu. Hiçbir şey demedi.-Banyo.-Anlamadım Mavi.-Nerde?

Gözleri dolu doluydu. Kırptı, yaşlar süzüldü dudaklarına geldi. Tekrar yaşlar, tekraryaşlar.7Çınar anlamadı ama banyoyu tarif etti. Mavi kapıyı kapattı ve kilitledi. Elini hiçbir şeyesürmeden yıkamaya başladı. Ağlıyordu. Ellerini yıkadı. Musluk hiç kapanmıyordu.Sürekli ellerini yıkıyordu. Elleri hiç temizlenmeyecekti artık.Yarım saattir suyun sesini dinliyordu Çınar salondan. Banyo mu yapıyordu? Daha fazlasabredemedi. Banyonun kapısına gitti. İçeriden hıçkırıkla karışık ağlama ve söylenmesesleri geliyordu. Ağlıyor muydu? Kalbinin acıdığını hissetti. Küçük kızı kırmıştı. Kapıyıtıklattı.-Mavi. Kapıyı açar mısın?-Defol...-Mavi. Lütfen açar mısın? Korkuyorum.-Git...Anlaşamadılar bir türlü. Banyonun yedek anahtarını aldı salondan. Banyonun kapısınıaçtı. Mavi lavabonun başında ellerini yıkıyordu ağlayarak. Yanına yaklaştı. Süreklisayıyordu ellerini yıkarken.-Bir, iki, üç, dört... Offffff... Bir... iki... Hayır.Çınar bir süre izledi. Gittikçe şiddetleniyordu elini yıkaması üstü sırılsıklamdı. Gözlerişişmişti. Arkasından yaklaştı.-Mavi. İyi misin?-Temizlenmiyor.Ağlaması kesilmiyordu. Çınar ne yapacağını şaşırdı.-Mavi ellerin temiz.

-Değil... Değil...Sular seller gözyaşlarıyla karışıyordu. Çınar ne yapacağını bilemedi. Arkasından yaklaştıve kollarını onun iki yanından geçirdi. Arkasında dururken kollarının arasında kalmıştı.Ufacıktı. Ellerini tuttu. Suyun altında beraber ıslanıyordu elleri. Mavi bir şok dahageçirdi. Ellerine baktı. Koca adamın avuçlarının içinde kaybolmuştu. Kendine hâkimolamadı. Ellerini ellerinden çekmek kaçmak koşmak gitmek istedi ama tam arkasındadurduğu için gidemiyordu. Çırpındı. Çınar onu sakinleştirmekte güçlük çekiyordu.Ufacıktı. Onu incitmekten korkuyordu ve ani hareket edemiyordu. Birden sendeledilerve beraber yere düştüler. Mavinin elleri onun göğsünde kalmıştı. Çınar sıkıca tuttuellerini. Sakinleşemiyordu. Deli gibi bağırıyor ve ağlıyordu. Çocuk gibiydi. Kuyruğunabasılmıştı belli ki. Çınar ne yapacağını bilmiyordu.-Mavi. Sakin ol. Korkma. Lütfen.Defalarca tekrarladı. Ellerini çekmeye çalışıyordu. Yalvarıyordu sürekli ellerimi bırakdiye. Çınar bırakmamakta ısrarlıydı. Bir süre daha ağladı Çınar hiç durmadantelkinlerine devam etti. Bir zaman sonra azaldı azaldı azaldı ağlaması ve sakinleşti.Şimdi sadece dudaklarını ısırıyordu ve hıçkırıklarını baskılamaya çalışıyordu.-İyi misin? Dedi Çınar.Maviden ses gelmeyeceğini biliyordu. Dudakları ve gözleri kıpkırmızı olmuştu. O yeşilgözlerinin etrafında güzel durmuyordu. Sevmedi. Sakinleşmişti.-Ellerin temiz. Şimdi ellerini bırakacağım. Sıcak bir duş alacaksın. Salona geleceksin.Anlaştık mı?Mavi kafasını salladı. Çınar yavaşça ellerini serbest bıraktı ve avuçlarının içindeki oküçük parmakları izledi. Mavi de ellerine bakıyordu. Kıpkırmızı olmuştu elleri. Gözlerinikaldırdı. Çınara bakmak istedi. Çınar gözlerini onun minnacık ellerinden ayıramıyorduki. Mavi ellerini çekti.-Yıkamayacaksın. Duş alacaksın. Yukarıdaki odaya temiz çamaşırlar çıkaracağım. Nefesal. Sakin ol.Mavi şaşkındı. Yıllar sonra ilk kez böyle bir kriz geçirmişti. Ve yıllar sonra ellerine başkabir ten değmişti. Yavaşça ayağa kalktı. Çınarda banyodan çıktı. Mavi kapıyı kilitlemedi.Sıcak suyu açtı kendini serbest bıraktı.Çınar kız arkadaşları -birçok kız arkadaşı olabiliyor- için evde yeni kıyafetlerbulunduruyordu. Hepsini çıkardı ve misafir yatağının üzerine dizdi. Hangisini beğenirse

onu giyecekti. Mavi duştan çıktı. Üzerinde sadece siyah bir bornoz vardı. Saçlarındandamlalar akıyordu. Salona seyretti. Çınar üzerini ıslandığı için değiştirmişti. Üzerinesiyah bir tişört ve siyah bir eşofman giymişti. Elinde tableti ona dalmıştı. Aslındaaklında sadece az önceki yaşadıkları vardı. O sessiz kızın içinden bambaşka bir şeyçıkmıştı. Salonun girişinde Maviyi gördü. Çok tatlı görünüyordu. Üzerine Çınarınbornozunu giymişti. Küçücük kalmıştı içinde. Hemen anladı ne demek istediğini.-İlerde soldan ikinci kapı. Yatağın üzerinde bir sürü kıyafet var. Beğendiğin her hangi birtanesini giyip gelir misin?Ayaklarını sürüye sürüye ilerledi. Eline gelen birkaç tanesini giydi. Yakası ağzı burnukayık şeylerdi hepsi. Üzerine olmadı. İdare edecekti. Salona geldi.8Mavi salona geldiğinde çınar elindeki tableti bırakıp tüm dikkatini maviye çevirdi. Azönce yaşananlar hiç normal değildi çünkü. Açıklama bekliyordu. Mavinin o sormadananlatacağını biliyordu. Maviyle tanışalı daha iki ay olmuştu. Ama bu küçük kızla sankiçok eskiden bir tanışıklığı varmış gibiydi. Toplasan on laf konuşmamışlardır. Garip birhisti işte. Adını koyamıyordu. Ağabeylik iç güdüsümüydü yoksa başka bir şey miydikararsız kaldı. Düşünmeye çalışmadı. Sadece maviye odaklanmıştı. Bahar rengi ıslaksaçları omuzlarından aşağı sallanıyordu. Sırtı ıslanmıştı. Böyle oturmaya devam edersesoğuk alacağını düşündü ve yanındaki kumandayı alıp klimanın ısısını artırdı.Mavi gözlerini kucağındaki ellerine çevirdi. Parmaklarıyla oynuyordu. Kelimeler fısıltıgibi çıktı ağzından.-Obsesif Kompülsif bozukluk.Çınar parmaklarıyla oynayan kıza baktı. Utanıyor muydu, çekiniyor muydu bilemedi.Kendini biraz daha açıklaması için Maviye süre tanıdı.-Bugüne kadar kimse bana dokunmadı. Bende kimseye. İnsanlar kirlidir. Benimellerime bulaşırsa bir daha hiç çıkmaz diye korkuyorum.Çınar şaşkınlıkla dinledi. Böyle durumlarda ne denirdi ki? Boranın ailesinin ne gibişeylerle uğraştığını, neler yaşadığını az çok biliyordu. Boranın bir kız kardeşi olduğunu

seneler sonra öğrendi. Herkesten saklanan, kaçırılan bir kızdı o. Zarar gelmesin diyecamdan bile bakmasına izin verilmiyordu. Eğitimlerini evden tamamladı. Sonundaİstanbul'a gönderildi. Yaşadığı yerden daha az tehlikedeydi burada. Ailesi doğru muyaptı bilinmez ama bu kızın iyi olmadığı ortadaydı. Onu gördüğü ilk anda anlamıştı obaşına buyrukluğu.-Tedavi!?-Eldivenlerim var. Haplara ihtiyacım yok.-Bundan böyle kaçamayacağını kimse söylemedi mi sana? Bir sosyal hayatın var artık.Okula gidiyorsun dışarı çıkıyorsun. Sürekli eldiven takamazsın...Ne diyeceğini bilemiyordu yinede. Sinirle ve düşünceli bir şekilde çenesini kaşıdı.-Tek başına yaşaman sence uygun mu?-Başka birisiyle hiç yaşayamam. Ben şuan nefes alamıyorum burada. Lütfen evimegötürür müsün beni?Gözleri yalvarır gibi Çınarın gözleriyle buluştu. Gözleri dolu doluydu. Kırpsa yineakacaktı tane tane. Çınarın en nefret ettiği şeylerden biride bir kızın ağlamasıydı.-Bu gece olmaz. Odana gidip uyumalısın. Yarın okulun yok zaten. Dinlenmelisin. Birpsikiyatrist bir arkadaşım var. Sana yardımcı olması için eve davet edeceğim benşirketteyken lütfen en azından ona iyi davran.-Bakıcılık yapmak istemediğini söyleyen sen, emirler yağdıran sen, kurallar koyan sen...İyi olmaya ihtiyacım yok benim. Doktora da... Hastalıklarımı biliyorum ve kabul ettimkendimi böyle. İlgilenmek zorunda değilsin benimle. Sabah uyanınca evime gidiyorum.Şimdi iyi geceler.Az önce masum masum oturan kız gitmişti. Yerine yine o soğuk mavi gelmişti. Hızlayerinden kalktı. Kendine ayrılan odaya gitti. Uyumayacaktı zaten. Cam kenarına oturduve dışarıyı izlemeye başladı. Çınar ise hala şaşkınlıkla salonda oturmaya devamediyordu. Çok kafa yormamaya karar verdi. O büyüleyici görüntüsünün altında iflaholmaz bir ergenin kanı çağlıyordu damarlarında. Böyle davranması normal. Başka türlüilgi çekemeyecekti çünkü. Yinede arkadaşına bir mesaj yolladı yarın eve gelmesi için.Mavinin ne kadar kararlı bir kız olduğunu biliyordu. Kalktı yatağına uzandı oda. Sabaherkenden kalkıp kapıyı kilitleyecekti çıkarken. Böylece mavi hiçbir yere kaçamazdı.Mavi ilk kez bu kadar yorulmuş ve sarsılmıştı. Duvarlarını kaybettiğinde gerçektensavunmasızdı. Böyle devam edemezdi evet. İnsanlardan ne zamana kadar kendini tecrit

edecekti ki? İşin garibi yıllar sonra birisi ellerine dokunmuştu. Yıllar sonra ilk kez biratak geçirmişti ve doktora gerekmeden atlatmıştı. O kriz anında görebildiği tek şey;dev adamın yalvarır gibi bakan ışıltılı ela gözleri, ellerinin sıcaklığı ve teninin kendinehas kokusuydu. Garip bir şekilde sakinleşiyordu kokusunu duyunca. Bunu fark etmesiuzun sürmedi. O kokuyu hiçbir şeye benzetemiyordu. Bir isim takacak olsaydı o kokuyatek kelime olurdu. Çınar. Güvenilir, sağlam liman. Huzur.Sabah olmaya yaklaşıyordu. Ev artık Mavinin duramayacağı dar ve havasız geliyordu.Üzerindekileri çıkarıp kendi kıyafetlerini giydi. Üstünden çıkanları katladı yatağınüstüne koydu. Salondan çantasını aldı ve sessizce çıktı evden.Çınar gün ışığının odaya vurmasıyla uyandı. Üstünü değiştirdi ve kapıya gitti. Öğlenekadar şirkette duracaktı. Öğlen ise Mavinin arkadaşıyla olan seansına katılacaktı.Kapının kolunu tuttu. Vazgeçti. Son bir kez kontrol etmek istiyordu. Psikolojisi çok iyideğildi. Kendine zarar vermiş olabilirdi. Misafir yatak odasına doğru seyretti. Kapıyıusulca açtı ve gözlerini içerde gezdirdi. Ve istemediği o manzarayla karşılaştı. MaviEşyalarını çıkartıp katlamıştı ve yatağın üzerine bir not bırakmıştı. Notu eline aldı.-Kapıyı üzerime kilitleme ihtimaline karşı erkenden kaçıyorum. Teşekkürler. -Nasıl yani. Bu kızın hastalıklarının yanında birde psişik güçleri mi vardı? Çınarkorkmadım dese yalan olurdu. Sinirlendi. Hızlıca otoparka indi. Gaza yüklendi.Mavi evine kavuşmuş salondaki koltuğuna yayılmıştı. Dünyanın en güzel yeriydi burasıonun için. Belini de yastıklarla destekleyip uykuya teslim etti kendini.Uyandığında cep telefonunun ışığı yanıp sönüyordu. Kilidini açıp ekrana baktı. Birmesaj. Çınar Çelebi.-Çok zekisin. Bu haksızlık. Evinden dışarı çıkma, lütfen.-Mavinin anlaşabildiği tek iletişim yöntemiydi yazışmak. Ve o gün canı eğlence istiyordukesin. Keyfi yerindeydi nispeten. Mesajlar birbirini takip etti.-Çıkarsam siyah saçlı adam sana haber verir zaten. Benim bilgilendirme yapmamagerek yok.--Hangi siyah saçlı adam?- Çınar bilmezliğe getiriyordu.-Aşağıdaki kafede bütün gün oturan. Hani şu peşime taktığından bahsediyorum.Peşime daha yakışıklı ve genç birilerini yollamalısın. Hızıma yetişemez bence bu adam.--Komik mi sanıyorsun kendini?-

-Senden komik olduğum kesin, Çınar bey.--Kapıyı aç.-Mavi yerinden sıçradı ev karman çormandı. Hemen çarçabuk toparladı evini. Kapıtıklatıldı. Cevap vermedi. Üzerini değişmeye vakti yoktu. Kısa bir şortu ve üzerindeuzun bir t-shirt vardı. Saçları saçma sapan bir topuzdu. Mecburen o şekilde açtı kapıyı.Az önce koşturan kızı sakinleştirip, o eski halini takındı yine. Çınarla göz göze geldi.Tebessüm bile etmedi. İçeri girmesi için kapının önünden çekildi. Tekli koltuğunaoturdu. Çınar ise üçlü koltuğa. Mavi bacaklarını topladı ve çenesini dizlerine koydu.Çınarı izliyordu. Çınarda onu. Hiç kımıldamıyordu. İkisi de gözlerini kırpmıyordu. Çınardüşündü;O bir bahar dalı. Çok genç, çok taze. Masum. Adı Mavi. Gözlerinde ki yeşil nerede,kimde vardı? Ağaçların dalları bile kıskanırdı onun yeşilini görse. Bu zamana kadarsaklanmıştı. Korunmuştu. Kadife kutunun içindeki pamukların arasından çıkan birzümrüttü o. Bahar dalı. Dudaklarında ki pembelik o dalları süsleyen çiçeklerdi. Nasıl dayakışmıştı bembeyaz tenine, camdan bir bebek gibiydi. Dokunursam kırılıyordu.İnciniyordu.Çınar düşüncelerinden sıyrıldı. Ne düşünüyordu böyle? Arkadaşının on sekiz yaşındakikız kardeşiydi o. Nerdeyse onun kız kardeşi olabilecek yaştaydı. Ama alamıyordugözlerini. İçinde durdurulamaz bir sahiplenme duygusu belirmişti. Sevgilisini bile arayıpsormazdı normalde. Yaklaşık yarım saattir böylece bekliyorlardı. Çınar iletişimkuramayacağını artık anlamıştı. Telefonunu çıkardı cebinden.Birkaç dakika sonra Mavinin telefonu titredi. Merakla alıp eline hemen açtı mesajı.Çınar Çelebi.-Bana bir kahve yapar mısın?-Mavi tebessümle okudu mesajı ve gözlerini Çınara değdirdi. Çınar onu tebessümettirebilmenin verdiği gururla hemen bir mesaj daha yazdı.-Şekersiz olsun, lütfen.-9

Çınar sonunda yazışarak dahi olsa bu küçük kızla anlaşabilmenin bir yolunu bulmuştu.Liseli çocuklar gibi bütün gün mesajlaşarak telefonda geyik yapan sanki Mavi değilbaşka birisiydi. Dışarıdan gözüken kızla bu mesajları atan eğlenceli kız aynı mıydı diyedüşünüyordu.Mavi okul çıkışında arkadaşlarının radarına takıldı ne yazık ki. Haftalardır telefondankafasını kaldırmıyordu. Sınıf arkadaşlarından Miray onun yanına yaklaştı. Resmen diğerarkadaşları arasında temsilci olarak onunla konuşmaya gelmişti. Çok uzatmadan sözebaşlayacaktı.-Mavi merhaba. Okula başlayalı baya oldu. Biz gayet güzel bir grup kurduk sınıfça. Amaseni sohbetlerimizin, ortamlarımızın içinde görmemek bizi üzüyor. Uzak kalıyorsunbizden. Özel bir sebebi var mı acaba?-Hayır.-O zaman neden böyle davranıyorsun biz merak ediyoruz. Bilmeden bir hata mı ettik?-Hayır.-Ben anlamadım seni arkadaşım. Ama seni aramızda görmeyi çok isteriz. Bu gecebenim doğum günü partim var. Bebekte ünlü bir gece kulübü var. Kapıya senin isminide yazdıracağım. Lütfen gelmeni istiyorum.Kızın gözlerinde samimiyet ve parıltı Mavinin içini ısıtmıştı. İlk kez bir insan onunçevresinde olabilmek için can atıyordu. Sebep soruyordu. Teklife hayır diyeceği kesindi.Evden dışarı çıkarsa Atıf onu görür ve Çınara haber verirdi. Bunun olması isteyeceği sonşeydi. Ama işte gençlik! Bir yandan da gitmek için kanı kaynıyordu. Ne zararı vardı ki?Hayatında bir kere olsun gece kulübü görmemişti. Merak ediyordu haliyle. Eve budüşüncelerle döndü.Neyse ki Miray ısrarcı davranarak telefon numarasını zorla kaydettirmişti Maviye. Mavimemnuniyetsiz gibi görünse de itiraz da etmedi bu duruma. Evden çıkabilmenin biryolu olsaydı eğer hiç durmayacak kaçacaktı. Sonra aklına bir fikir geldi. Plazanın birçıkışı daha vardı! Bu zamana kadar hep uslu kız olduğu için ön kapıdan çıkıyordu veatıfta ön kapıdan çıkmasına alıştığı için ön kapıya bakan yerlerde bekliyordu. Mavi ilkkez heyecanlandı uzun zamandır. Koşa koşa dolabının kapağını açtı. Üzerine tozpembekalın askılı alt tarafı fırfırlı sırtında dekoltesi olan kısa ve dantelli bir elbise giydi.Ellerine de siyah dantel eldivenlerini geçirdi. Ayakkabılarını eldivenlerinin rengindeseçmeyi tercih etti. Taksiyi aradı ve otopark çıkışının olduğu kapıya gelmesini söyledi.Hazırlanması sadece on beş dakikasını almıştı.

Mekâna ulaştığında kapıdaki korumaya ismini söyledi ve içeri buyur edildi. Mavigümbür gümbür seslerin geldiği yer altı mekânına inerken kalbi hiç durmadanatıyordu. Müziğin ritmiyle uyum sağlayan kalbi heyecanlıydı. Mirayı buldu. İnsanlarortamda çok hareketli olduğu için hoplarken zıplarken sürekli maviye çarpıyorlardı.Mavi rahatsızdı ama Çınarın söyledikleri aklına geliyordu. Kendini böyle kısıtlayamazdı.Savaşmalıydı. Barın oraya ulaşması zaman almıştı. Tam o sırada zor kız isimli bir tepsishot gelmişti. Miray hemen Mavinin elini bir tane tutuşturdu ve herkes havaya kaldırdı.Şerefe! Herkes bir dikişti içti. Mavide öyle yaptı. Bardağı yerine koydu.Yarım saat sonra beşinci shotıda içtiğinde artık sıcak basmıştı. Yanakları al al olmuştu.Dünya dönüyordu. Miray onu kolundan tuttuğu gibi piste sürükledi. Mavi ne yaptığınıbilmese de dans etmeye başladı. Çok eğlenceli diye bağırırken diğer arkadaşları dakatıldı aralarına ve altıncı shotları geldi. Mavi tereddüt etmedi içti. Avuçlarının içiterlemişti. Deli gibi dans ediyordu. Eldivenleri çıkardı ve yere attı. Dünya umurundadeğildi. Zaten Mavi kendinde de sayılmazdı.Biraz zaman sonra yanına bir adam yaklaştı. 20li yaşlarında uzun boylu esmer biradamdı. Mavi çok sarhoş olduğu için yürümekte bile güçlük çekiyordu. Duyduklarınıyaptıklarını anlamlandıramıyordu. Yanına yaklaşan adamın ismi neydi bilmiyor amayaklaştığını hissediyordu. İstemediğini anlatabilmek için onu itiyordu ama adamdasarhoştu ve onu dinlemiyordu. Sürekli elleri belinde, sırtında, omuzlarındadolaşıyordu. Mavinin savaşacak gücü kalmamıştı. Teslim olacaktı.Tam her şeyden vazgeçmiş sarhoşluğun verdiği yetkiye dayanarak kendini adamabırakmıştı ki kolundan bir el yapışıp onu çekti aldı. Mavi sarsıntıyla ne olduğunuanlayamadı pek. Gözlerini kısmış loş ışıkta olan biteni izliyordu. Uzun boylu, dev biradam sapık adamın burnuna yumruğu oturtmuştu ve yere sermişti. Yetmezmiş gibiyere eğilip yakasına yapışıp bir şeyler söyleyip yüzünü çevirmişti. Ela gözleri vardı.Tanıyordu. Kendine has o kokusu burnuna gelmeye başladı. Ne olduğunu anlamasa daiki adet kolun onu sardığını ve mekândan çıkartmak için yürütmeye başladığınıbiliyordu.Açık havaya çıktığında ela gözlü dev adamın kollarından sıyrıldı. Ayakta durmaktazorlanıyordu. Biraz sendeledi. Çınar onu serbest bıraktı ve valeye sinirli bir şekildearabasını getirmesini emretti. Araba geldiğinde yine o hırçın tavrıyla ama yumuşakçamavinin kolundan tuttuğu gibi arabanın ön koltuğuna oturttu. Üzerinden uzanıpkemerini bağladı. Hızlıca şoför koltuğuna geçti ve arabayı geri vitese alıp sokaktan çıktı.Mavi yarı baygın bir şekilde oturuyordu koltukta. Gözleri yarım aralıktı. Yanındaki camısonuna kadar açtı Çınar biraz olsun ayılabilmesi için. Soğuk hava çarptıkça mavi biraz

daha açıyordu gözlerini. Nispeten kafasını tutabilecek kadar ayılan Mavi, Çınara döndü.\"-Oooooooo Çınar Çelebi. Kimleri görüyoruz. Alkış alalım.\" Ve alkış tuttu eliyle. Çınarsinirleniyordu daha fazla. Gerçekten sınırı fazlasıyla aşıyordu. Evden habersiz çıkmasıyetmezmiş gibi birde dut gibi sarhoş oluyordu.-Mavi kendine gel!-Sen gel kendine.-Mavi ne içtin bu kadar? Bana söylemezsen yardım edemem. Alkol dışında bir şeykullandın mı?Mavi ayaklarıyla ve elleriyle ritim tutuyordu ve kendi kendine şarkı söylüyordu. Çınarsinirinden konuşamıyordu. Biraz sonra Çınarın evinin önüne gelmişlerdi. Çınar maviyedestek olarak asansöre binmesine ve yürümesine yardım etti. Kapıdan içerigirdiklerinde Çınar yavaşça koltuğa bıraktı Maviyi. Çınar Mavinin bu kadar kendinikaybetmiş olmasına inanamıyordu. Alkol bir insanı bu kadar çarpamazdı. Başka şeylerkullandığından şüphelendi. Ceketini çıkarttıktan sonra Mavinin yanına oturdu. Mavininçenesi açılmıştı bir kere.-Ben çok eğlendim. Yihuuuuuu!!!!-\"Sen delirdin sanırım Mavi. Şuan çok sinirliyim lütfen sus! O adam kimdi? Sen evdennasıl çıktın? Ne içtin de bu hale geldin?\" Dişlerini sıktı. \"O adamın ellerinin seninüzerinde işi neydi?\"-Eller günahkar.-Mavi... Sinirlendiriyorsun beni.-Üşüyorum ben. Gardiyaaaaaaaannnnnnn battaniye getir. Diye bağırdı.Arkasındakıkırdamalarına engel olamamıştı. Gülmekten gözleri dolmuştu. \"Ay, ay, ay çokeğlenceli... hahahahahaha...\"Çınar karşısındaki manzaraya inanamıyordu. Şaşkına dönmüştü. Birde utanmadangardiyan diye sesleniyordu ona. Normalde bunu başka bir kız yapsaydı ona yaka paçaatardı dışarı. Ama mavi kıyılabilecek gibi değildi. Arkasına yaslandı mavi gibi. Kafasınıgeriye atıp gözlerini kapattı. Derin derin nefesler alıyordu. Sonra bir an küçücük bir elhissetti kalbinin üstünde. Gözlerini açtığında mavi çok yakınında duruyordu veşaşkınlıkla elini koyduğu yere bakıyordu. Sonra elini çekti ve kulağını yasladı göğsüne.Çınar ne yaptığını anlamıyordu ama izlemeye devam etti. Mavi o baygın sesiylekonuştu tekrar.

\"-Atıyor.\"\"-Sahiden mi?\"\"-Sahiden, gerçekten atıyor.\" Gülümsedi.Çınar göğsünün üzerindeki hafif baskıyla ve burnunun dibine kadar giren bakır rengi osaçlarla kalakalmıştı. Mavinin ilk kez bu kadar yakın ve sıcacık davrandığına şahitoluyordu. Aylardır bu kızı çözümleyebilmek için çok yollar denemişti. Ama şimdi kendikendine çözülüyordu kollarında. Yavaş yavaş kollarını ona doladı. Neden yaptığınıbilmiyordu. Onu kollarının arasında saklamak istiyordu. Kimse görmesin, bilmesin.Çınarın saklısı, gizlisi olsun istedi. Ailesi onu evinden çıkartmayarak belki de doğru birşey yapmıştı. Böyle bir mücevher sokağa salınamazdı. Ona kimse dokunamazdı.O Çınarın Yeşil gözlü camdan bebeğiydi. Akasya kokan saçlarına yaklaştırdı yüzünü. Hiçkımıldamıyordu Mavi ve dokunulmasına itiraz yoktu. Her ne kadar korksa da; Çınar budurumdan kendini alamıyordu. Düşünmedi. Kollarının arasında sıktı akasya kokanbebeğini. Hiçbir yere bırakmayacaktı onu artık. İkisi de birbirinin nefesini dinleyerekkoltukta gözlerini kapattılar...10Çınar ışığın pencerelerden içeri sızmasıyla uyandı. Her tarafı ağrımıştı. Biraz ayılıncaneden koltukta yarı oturur vaziyette uyuyakaldığını hatırladı. Şimdi ise sol tarafı vekolları bomboş kalmıştı. Derin ve huzurlu bir uykunun ardından sabaha, akşamuyuduğun şekilde uyanamamak can sıkıcı olmuştu. Alışmıştı Mavinin kaçışlarına. Yinegitmişti. Gençti. Yerinde duramazdı elbette. Çınar bu düşüncelerle mutfağa gitti.Tozpembe elbisesi, çıplak ayakları, dağınık toplanmış saçlarıyla küçük kızı ocağınbaşında görünce kapının girişinde kalakaldı. \"Kendine itirafa korkardı. O; en yakınarkadaşının biricik kız kardeşiydi. Gözlerinden bile sakındıkları bu bebeği benimgözetimime vermeleri yanlıştı\" diye geçirdi içinden.\"Muhtemel beni abisinin yerine koyduğu için sarıldı dün gece. Aynı duygularıbesleyemeyecek kadar uzağız onunla. O hayatın çok başında yaralı bir kuzuydu. Benise; yaşlı kurt? Belki de emektar çoban? Yine de söz geçiremediğim tek yer vardı şuanoda kalbim. Hayatım boyunca ilk kez kontrolümü bu kadar kaybetmiştim. Bir kadını

ben değil, bir kadın beni yönetiyordu. Aklımı beynimi kalbimi kanserli hücreler gibiçepeçevre etmişti. Onu tanıyan ondan vazgeçebilir miydi? Onun büyüsüne kapılmamakimkânı ihtimallerin çok dışındaydı artık. O küçük kızı kendine saklamak istiyordu.Kimse dokunamasın, bakamasın istiyordu. Çünkü bir bakan bir daha iflah olmayacaktı.Bu arkadaşına ihanet sayılır mıydı? Her ne kadar o küçük kız onu sevmeyecek olsa daonun bu saatten sonra vazgeçmesi imkânsızdı.\"Mavi; kapının girişinde Çınarın onu izlediğini biliyordu. Dün gecenin ayıbını bugünkahvaltı hazırlayarak kapatmayı hedeflemişti. Çok kızdırmıştı onu. Belki affederdi? Onukızdırmak ihtimali bile Mavinin korkmasına sebep oluyordu. Ya kızarda, giderse? diye.O bu dünyada ellerine dokunabilen tek insandı. Ellerine güvenebileceği, korkmadandokunabileceği tek kişiydi. O sıcacık avuçlarını tekrar açması için nelerini vermezdi.Şimdi ise mutfağın kapısında onu izliyordu. Kesin yine çok sinirliydi. Gürleyecekti.Hazırlıklı olmalıyım. İstediği kadar bağırsın Tanrım, ama n'olur gitmesin!Mavi yavaşça arkasını döndü. Çınar kendisini bu rüyadan kaldırdı. Mavi kocaman birtebessümle ellerini açıp masayı gösterdi.\"Sürpriz! Kahvaltı hazırladım!\"Çınar onun gülüşünün keyfini çıkardı. Gülünce nasıl ışıldadığını gördü. Gülmek birinsana bu kadar yakışırken neden kullanmazdı ki? O öldürücü gülüşünü sürdürmeyedevam ederse dayanamayacağım galiba diye geçirdi içinden. Yavaşça masaya oturdu.Konuşacakları çok şey vardı. Tabi Mavi Hanım cevaplarsa...\"Dün gece yaptıkların hiç hoş değildi. Kendini bu şekilde tehlikeye atamazsın.Amerika'daki malikânesinin bir adım dışına çıkmayan birisi için çok cesur bir adımdı.Ama insanlar masum değildir. Senin masumiyetinden yararlanabilirler. Sana zararverebilirler. Tanrı aşkına seni oraya kim götürdü?\"\"Hoş olmadığını kabul edebilirim. Ama ben saf değilim. Kimse beni kandıramaz.\"\"Yoksa dün akşam barda yumrukladığım erkek arkadaşın mıydı? O kadar samimiolmanızın başka bir açıklaması olduğunu düşünmüyorum.\"\"Sadece sarhoş olduğum için askıntı oldu.\"\"Bahsettiğim bu. Senin boşluğundan yararlanabilirler. Eğer gelmeseydim o adamınsana neler yapabileceğini düşünebiliyor musun? \"\"Çınar, ben çocuk değilim. Keser misin?\"\"On sekiz yaşındasın Mavi. Ve oralar senin yaşındaki kızlar için uygun değil. Başına bir

iş gelseydi sorumlusu ben olacaktım... Her neyse şoförle evine yollayacağım senieşyalarını al. Buraya taşınıyorsun.\"\"Ne!? Asla!!!\"\"Ağabeyine burada yediğin naneleri anlatmamı ister misin? Başına salayım azıcıkonları.\"\"Hoş değil. Komik hiç değil. Ben kendi evimde yaşamak istiyorum. Senin sevgililerinledüşüp kalktığın bu evde duramam ben.\"Mavinin ağzından yanlışlıkla kaçmıştı bu cümle. Atıftan haberi olduğu an; Amerika'daki bir arkadaşına haber verip buraya bir gözlemci yollattı. Kısasa kısas. Oda onun evinigöz hapsine alacaktı. Ve yaptı da. Her gece arabasından başka bir kadınla iniyorduÇınar. Evet çapkındı. Ama o bir erkekti. Bunu açıklaması biraz güç olacaktı. Hemen karşıatağa geçecekti. Ama içinde ki mutluluğun ve kıpırtının tarifi yoktu. Mavi onun evini migözetletmişti?\"Sen nerden biliyorsun?\"\"İtirafın can alıcı oldu. Ben evime gidiyorum. Kendine iyi bak.\"Çınar kahvaltı masasına çakıldı kaldı. Mavi kapıyı vurup giderken o hareketsiz kaldı.Beyninde sadece tek bir kelime dönüyordu. \"İtirafın can alıcı oldu.\"Bu kelimeler onların hayatının dönüş noktasıydı. Artık Çınar düşüncelerine durdiyemiyordu. Onu mantıklı düşünmeye sevk edecek hiçbir şey yoktu. Ama çok ufaktı.Aralarında tam on dört yaş vardı. Hepsinden önemlisi o Bora'nın kız kardeşiydi. Mavibunları analiz edebilecek bir yaşta değildi. Eğer bir kıvılcım varsa bana karşı hiçdüşünmeden ateşe verebilirdi ortalığı. Sonunu düşünmezdi. Bu yüzden sonunudüşünmek Çınara kalmıştı. Hem ayrıca düzenli bir ilişkisi vardı. Ahu onu çok seviyordu.Onun ihtiyaçlarına tam anlamıyla cevap verebiliyordu. İyi bir kariyeri vardı. Onu bırakıpüniversiteli bir kızla birlikte olmak çevresinden de tepki almasına sebep olurdu. Hiçbirşekilde bu ilişki kafasında oturmuyordu zaten. Mavi-Çınar. Ama mantığı çoktankaybolmuştu.Üç gün sonra.Maviden hiçbir ses çıkmamıştı. Günlerdir evinden de çıkmıyordu. Okuluna dagitmemişti. Kendini salondaki koltuğuna gömmüştü. Her ne kadar kabul edemese degözünü telefondan ayıramıyordu. Son konuşmalarının üzerine Çınar tek kelimeetmemişti. Belli ki onu rahatsız etmişti. Hem beni ne yapsın diye düşündü Mavi.

Elinden ne renkler geçiyordur kim bilir. Soluk, silik, yitik Maviye sıra gelmezdi.O gece Çınar uzun zamanlar sonra bir barda geç saatlere kadar demlendi. Kadehlerinardı arkası kesilmiyordu. Beynini kemiren düşüncelerden kurtulmanın tek yolu içmekti.Şuan en kolay kaçış yolu buydu. Kendini uyuşturmak. Viski bardağını ağzınagötürürken, barın çaprazında bakır renkli saçlı arkası dönük bir kadın bir adamlaöpüşüyordu. Hem de adam kim biliyor musunuz? O gece kulüpte dövdüğü herif.Kollarındaki de Mavi olmalıydı. Bardağı yere atıp oraya doğru hızlıca yürüdü. Onunmavisiydi o. Kimse dokunamazdı. Öpemezdi. Hırçın bir şekilde kadını kolundan tuttu veçekti. Gördüğü manzara karşısında şok geçirdi. Bu onun mavisi değildi. Sevindi, özürdiledi. Adamın yüzüneyse hiç bakmadı.Ceketini bar kısmından alıp savruk adımlarla dışarıya çıktı valeye arabayı getirmesiniemretti. Vale tereddütte kaldı. Çünkü Çınar çok sarhoştu.\"Efendim şoförünüzü aramamızı ister misiniz?\"Çınar adamın üstüne yürüdü. Yakasına yapıştı. Gözü kararmıştı. Acilen olması gerekenbir yer vardı.\"Arabamı getir.\"Ceketini yan koltuğa atıp gaza yüklendi. Kemer takmadı. Yaklaşık 250 km hızla şehrinsokaklarını aşıyordu. Neden oraya gittiğini bilmese de kendini onun dairesininkapısında buldu.Mavi uyumuyordu tabii ki de. Gecenin bu saati korktu. Kimse çalmazdı bu saattekapısını. Camın önüne yürüyüp Atıf'ın aşağıda olup olmadığına baktı. Eğer ordaysakorkmasına gerek yoktu. Başına bir iş gelirse Çınar ona yetişirdi. Kapıyı açtı. Yeşilgözleri kapı aralığından Çınar'ı görünce hızlıca açıldı. Ayakta duracak hali yoktu...11Ağzında acı bir tatla uyandı Çınar. Vücudundan bir ürperti geçti. İstemeyerekte olsakazan gibi olan kafasını kaldırıp gözlerini açtı ve etrafa baktı. Ve o sırada vücudundakiürpertinin sebebini anladı. Yarı çıplaktı... Üstünde hiçbir şey kalmamıştı. Altında isesadece bir eşofman vardı. Aceleyle yerinden kalktı. Nerede olduğunu anlamaya

çalışıyordu. Derken; dün geceyi hatırladı. İyide neden yarı çıplaktı ve neden Mavininyatağında uyuyordu. Hemen yerinden kalkıp yatağın üzerinde ki battaniyeyi sırtına aldıve etrafına sardı. Salona ulaştığında Mavisini aradı gözleri. Ve sonunda ulaştı.Mavi koltuğun oturulacak kısmından aşağı ters bir şekilde sarkmış kitap okuyordu. -(hani çocukluğumuzda yapardık ya)-Çınar onun ne yaptığını anlamadı her zamanki gibiüçlü koltuğa oturdu. Mavi hiç korkmadan gözlerini ona dikti. Gülümsedi.\"Şimdi bana kahvaltı hazırlaman gerekiyor. Dün gece sarhoş olduğun için ve kapımadayandığın için kendini affettirmelisin. Ayrıca sana duş aldırıp yatırdığım için ayrı birteşekkür etmen lazım. Anlamıyorum seni. Çocuk gibisin. Dışarıda ki insanlar çok kötü.Senin masumiyetinden yararlanabilirler...\"Mavi yerinden ayağa kalktı ve Çınarın taklidini yapa yapa mutfağa doğru ilerledi. Çınarartık onun bambaşka bir yüzünü görüyordu. O sessiz kızın altından eğlenceli bir kızçıkmıştı. Çok şaşkındı. Yerinde ağzı açık kalakaldı. Mutfağa doğru yürüdü ve muhteşemkahvaltı masasını gördü. Mavi sanki sıradan bir sabahmış gibi çayları koydu. Masayaoturdu. Ellerini çenesinin altına koyup yeşil gözlerini Çınara yöneltti. Bu senidinliyorum anlamına geliyordu.\"Bana duşu sen mi yaptırdın?\"\"Hayır, Atıfla beraber girdiniz. Ve uzun süre çıkmadınız. Senden hiç beklemezdim.\"Çarpık bir gülümseme oluştu suratında. Çınarın kaşları çatıldı. Dalga geçmesini bırakıpgerçeği anlatmasını istiyordu. Mavi anladı mesajı.\"Tamam, duşa beraber girdik.\"Çınarın kalbi ağzında atmaya başladı. Şaşkındı. Mavi ise çoktan omletinden bir parçakesip ağzına attı.\"Yumurtanız soğuyacak Çınar Bey, lütfen buyurun.\"Çınar şaşkındı açıklamadan hala tatmin olmamıştı. Mavi omletini yerken Çınarıntepkisizliğinden rahatsız oldu ve ona dönerek ne var gibisinden kafasını salladı vegözleriyle omleti işaret etti. Çatalını onun tabağının kenarına vurarak; bunu yemezsenbüyüyemezsin. Dedi. Keyfi yerindeydi anlaşılan. Maviyi ilk kez böyle şakırkengörüyordu.\"Mavi... Ben...\"Mavi Çınarın lafını böldü hemen.

\"Tamam, evimi bastığın için, deli gibi bağırdığın için, sadece kafanı yıkamak içingirdiğimizde duşta beni ıslattığın için, yatağa gidene kadar bütün yükünü üzerime veripbeni ezdiğin için ve bütün gece sayıkladığın için seni affediyorum. Bugün şanslıgünündesin.\"Çınar olayları idrak etmekte güçlük çekiyordu. Sonra hala üst bedeninin çıplakolduğunu hatırladı. Battaniyeyi üstüne daha çok çekiştirdi.\"Eşofmanı sen mi giydirdin?\"\"Neden sordun ki? Utandın mı yoksa?\"\"Şakalaşmayı kes artık Mavi. Sabah sabah gerçekten seninle eğlenecek vaktim yok.\"Mavinin yüzü düştü ve ciddileşti.\"Sabahları benimle eğlenecek vaktiniz yoksa lütfen bir daha evime geç saatlerdesarhoş gelmeyin. Hoş değil. Bende gecenin bir vakti sizinle uğraşmak zorundakalmazdım. \"Tabağını aldı ve kalktı. Eviyenin içine attı tabağı hızlı bir şekilde. Salona doğru geçti hızlıadımlarla. Koltuğuna oturdu. Kitabını açtı. Kalbi kırılmıştı. Ağlamamak için zortutuyordu kendini. Konuşmak bir hataydı. İnsanlara kendini bu kadar açarsankırılmaktan korkmayacaktın ya da kırılmaz olmalıydın. \"Ben ikisi de değilim\" diyedüşündü. Kitabı okuyormuş taklidi yapmaya başladı. Çınar masadan kalktı.Çınar salondan hızla geçti ve banyoya gitti. Kıyafetleri kurutulmuş, ütülenmiş vekatlanmış olarak orada duruyordu. Kapıyı kapattı ve dün geceyi hatırlamaya çalıştı.Kapıyı yeşil gözlü dilberinin açtığını çok iyi hatırlıyordu. Sonra sanırım onun kucağınadoğru sendelemişti. Mavi kahve içirmeye çalışmış ama başaramamış ve sonrası... Gerikalanını hatırlamıyordu. Ya içindekilerin hepsini ona söylediyse? Ya ağzından başka birşey çıktıysa? Pişmanlıkla musluğu açtı ve avuçlarına buz gibi su doldurup yüzüneçarptı. Kıyafetlerini giydi. Yine de çok sinirliydi Mavi'ye. Çınar ilk kez bilincinikaybedecek şekilde sarhoş olmuştu. Ve küçük kız dalga geçiyordu. Zayıf düşmüştü. İlkkez.Üstünü giydikten sonra salona geldi. Bir açıklama bekliyordu hala ama Mavi'ninumurunda bile değildi gördüğü kadarıyla. Oturmuş kitap okuyor. Onun için bu kadarönemsiz bir hadise demek ki diye düşündü. Yüzünü asmıştı. Üçlü koltuğa tekrar oturdu.Bu sırada Çınar'ın telefonu titredi masanın üstünde. Mavi oturduğu yerden o kocamanekranda yazan ismi görebiliyordu.

Ahu'mEvet, Çınarın haftalardır unuttuğu, atlattığı, görmemezlikten geldiği bir sevgilisi vardı.Maviden öncede böyle davranıyordu ama son zamanlarda dozajını artırmıştı... Telefonısrarla çalmaya devam ediyordu. Çınar Mavinin tepki vermesini bekliyordu. MavideÇınardan tepki... İkisi de koltuklarında çakılı kalmışlardı. Mavi içinde kabaran öfkeninboğazına kadar ulaştığını hissetti. Hani olur ya yutkunursunuz gitmez o düğüm...Dişlerini sıkarak telefona bakıyordu. Telefon sustu. Tekrar çalmaya başladı. Çınarduyumsamazlığa getiriyordu çünkü şuan Ahu'dan önemli Mavi vardı. Mavi'nin bir tepkivermesi lazımdı. En sonunda mavi oturduğu yerden fırladı kalktı. Elinde ki kitabı yereattı. Masanın üzerinden Çınar'ın telefonunu eline aldı. Çınar Mavinin atağını görünceayaklandı. Omuzları gerilmişti. Mavinin ne yapmak istediğini anlamamıştı. Açıp cevapmı verecekti?Mavi sabah maruz kaldığı kötü muameleden sonra birde şimdi evin içinde cık cık cıköten bir telefonla beraberdi. Ve arayan Çınar'ın Ahu'suydu... Evet, tahmin ediyordu birsevgilisi olduğunu ama şuan bunu görmesi iyi olmadı. İçinde dalgalanan öfkeduygusunu kontrol edemiyordu. Gözlerine dolan yaşlar fışkırmak için saniyesayıyorlardı. Dayanamadı. Elindeki telefonu kapıya doğru fırlattı. Telefon kapıya çarptıve parçaları etrafa saçıldı. Tıpkı kendi kalbi gibi...Çınar sadece olduğu yerden izliyordu. Telefonu kapıya çarptı, dağıldı. Tıpkı kalbi gibi...\"Telefonun gibi senin de canını yakmamam için şimdi defol bu evden...!\"\"Mavi.\"\"Defol dedim. Seni görmek istemiyorum. Git.\"Mavinin yükselen sesi apartmanın her yerinden duyuluyordu. Çınar gitmekistemiyordu. Korktu. Mavinin bu hali onu ürkütmüştü. Ama onun canını yakacak diyedeğil, kendine zarar vermesinden korktu. Kımıldayamıyordu. Mavi ise içinden taşanöfkenin dizginlerini kaybedeli çok olmuştu. Çınarın üstüne yürüyerek onu kapıya doğruitmeye başladı. Gücü yeteceğinden değil tabi. Ama sinirini alamıyordu. Çınar tepkisizbir şekilde onun ittiği yere doğru hareket etmeye başladı. Evet gidecekti. Birazsakinleşmesi gerekiyordu sadece. Ve sonra konuşacaktı... Buna bir son vermesigerekiyordu. Ve bunu noktalayacak güce sahip tek kişi oydu bu sahnede.Kapının önüne kadar çıkmıştı artık. Mavi kapıyı açtı ve daha güçlü itti. Çınar bir şeydiyemiyordu. Yapma dese; ömrü boyunca altından kalkamayacağı bir mahcubiyete esirolacaktı. O arkadaşının kardeşiydi. Yap dese; daha çok sinirlenecekti ve kendine zarar

verebilirdi. En iyisi susmaktı. Mavi Çınarı kapıya çıkarttıktan sonra bir an duraksadı vegözlerine baktı. Gözlerinden ateş fışkırıyordu. Dudakları ağlamaktan kızarmış veşişmişti. Gözlerini ağlamaktan açamıyordu. O yeşil gözleri dumanlanmıştı. Karıştık...Kapı Çınarın yüzünde patladı. Kalakaldı...Mavi kapıyı kapatır kapatmaz; kapıya sırtını verip olduğu yere bıraktı kendini. Sinirikendineydi aslında. Tutamamıştı içindeki fırtınaları. Salmıştı onun üzerine şimşeklerini,yağmurlarını... Çınar sinirli bir şekilde asansöre bindi ve evinin yolunu tuttu.Çınar plazanın girişinde büyük bir hışımla girdi. Asansöre binip, katına çıktığındagörmek istemediği bir manzarayla karşılaştı. Ahu...\"Sevgilim... Çok korktum, nerelerdeydin? Gerçekten sana bir şey oldu sandım.\"Çınar canı sıkkın bir şekilde dairesine girdi. Ahuyu içeri buyur etmesine gerek yoktu. Ozaten hemen içeri atılırdı. Ahu sarışın uzun boylu, bacakları birçok kadını kıskandıracak,hayata karşı yeterince tecrübe kazanmış; deyim yerindeyse taş gibi bir hatundu. Yirmisekiz yaşındaydı. Çınarı istediği tüm deneyimleri yaşatabilen, başarılı bir iş kadınıydıoda. Çınar koltuğa oturdu. Ahuya tek kelime etmemişti daha girdiğinden beri. Ellerinisaçlarının arasından geçirdi. Sinirini belli etmek istemiyordu ama olacak gibi değildiişte.Ahu Çınarın gerginliğini anlayınca arkasından yaklaştı ve omuzlarına dokundu. Çınaromuzlarındaki elleri hissedince biraz daha gerildi. Ama Ahunun ritmik hareketleriomuzlarını gevşetmeye başlamıştı çoktan. Maviyi düşünmeyecekti. Tüm dikkati şuanAhuda olmalıydı. Kendini serbest bıraktı. Dişlerini sıkmaktan çenesi ağrıyordu. AhuÇınarın biraz gevşediğini görünce omuzlarında olan ellerini çekti ve çınarın önüne gelipyüzü çınara dönük olacak şekilde kucağına yerleşti. Ahu için Çınarla geçirdiği herdakika nefes kesiciydi. Çınar içinse sıradandı. Ama yeterliydi. Senelerdir aradığıkriterlere uyan bir kadın bulmuştu. Evet kriterlere uyuyordu, aklına yatıyordu, yanınada... Ama kalbine yatıramıyordu Ahuyla olan ilişkisini. Ailesini memnun edecek birevlilik Ahuyla evliliği. Kafası gerçekten çok karışıktı. Bu yüzden Ahunun dudaklarınayaklaşan dudaklarını fark etmedi bile. Gözleriyle gözleri birleşince hayal kırıklığınauğradı. Aradığı yeşil rengi göremedi... Acıyla gözlerini kapattı. Ahunun dudaklarınınbaskısını hissetmeden önce derin bir nefes aldı. Ve içindeki tüm hırsı atabilmek adına,dindirebilmek adına kendini Ahuya bıraktı...Biraz sonra Ahunun sesi bozdu yatak odasındaki sessizliği;-Anladım, yorgunsun. Tamam, başka zaman...

Her ne kadar belli etmese de sevdiği adamdaki değişimi fark etmişti. Artık dudaklarınıo ihtiyaçla öpmüyordu. Öpmek için öpmüştü. Yatak odasına götürmüştü ve\" yorgunumuyuyalım mı?\" deyip vazgeçmişti. Şimdi ise Ahunun görebildiği Çınarın çıplak sırtıydı.Uyuyor muydu?Çınar o gece sabahı sabah etti. Ahuya karşı hiçbir zaman böyle hissetmemişti. Şimdi birfazlalıktı Ahu, istemiyordu onu yanında. Ama Maviye olan duygularının önünegeçebilmesi için Ahuyu hayatından çıkarmamalıydı. O yüzden Ahu uyurken döndü veona sarıldı. Zorla bile olsa alışmak zorundaydı. Hayatını onunla geçirecekti. Maviseçenekler arasında değildi...Aradan geçen üç günün sonunda akşam Çınarın yeni telefonu çaldı. Arayan Atıftı. Mavinöbetindeki günlük raporunu verecekti.\"-Efendim iyi akşamlar.\"\"-Uzatma Atıf, dinliyorum.\"\"-Mavi hanım bugünde evden çıkmadı. Bilginiz olsun istedim. \"\"-Sana söylediğim anahtarlığı yaptırmış mıydın?\"\"-Evet efendim.\"\"-Bekle orada, geliyorum.\"Atıf Çınarın yürüyüşünden sinirli ve tedirgin olduğunu anlamıştı. Anahtarı elindebekletiyordu. Çınar bey bir boşluğunda Mavinin evinin anahtarının kopyasınıyaptırmıştı. Bir gün lazım olabileceğini düşünmüştü. Uzatmadan hızlı bir şekildedairenin kapısına geldi. Anahtarı soktu ve çevirdi. Neyle karşılaşacağı umurundadeğildi. Tek dileği onu nefes alırken bulmaktı. Kapıyı açtı. Ve kapının girişindeki üç günönceki sinir krizinde Mavinin attığı telefonunun kırıklarını gördü. Hala oradaydı.Toparlanmamıştı. Daha çok tedirgin oldu. Salonda kimse yoktu. Yatak odasına doğruhızlı adımlarla ilerledi.Yatak odasının kapısından girdiğinde yatağın üstünde yorgan ve battaniye yığıntısıgördü. Şaşkınlıkla ne olduğunu anlamaya çalışıyordu ki battaniyenin kenarından çıkanMavinin elini gördü. Hızlı adımlarla yanına gelip yorganları ve battaniyeleri kaldırmayabaşladı. Düşünemiyordu. Sadece korkuyla battaniyeleri ve yorganları fırlatıyordu.Gözleri dolmuştu çoktan. Ona bir şey olursa kendini affetmeyecekti. Onun gelgit aklıyüzünden bir genç kıza, sevdiği kadına bir şey olursa dayanamazdı...Sonunda mavinin beyaz soluk yüzüne ulaştı. Nefes alabildiğini gördüğünde oda derin

bir nefes aldı. Onun içinde dünya durmuştu... Uyuyordu onun akasya kokulu camdanbebeği. Yanağına dokunmak istedi, uyandırmaktan korkuyordu. Ve o anda şok oldu;-Mavi uyan! Mavi! Beni duyuyor musun?Birden ayaklandı. Heyecanlandı. Mavinin üzerinde kalan tek battaniyeyi de alıp kenaraattı. Mavi ateşler içinde yanıyordu.-Mavi. Lütfen kalk!Ne yapsa da uyandıramıyordu. İntihar ettiğini düşündü bir an. Etrafına baktı hiçbir izyoktu intihar ettiğine dair. Eli ayağına dolaştı. Maviyi kucakladığı gibi evden çıktı.Kendinde değildi. Eli ayağı ölü gibi boştaydı. Arabanın arka koltuğuna yatırdı. Vearabayı kullanmaya başladı. Hızlı kullanıyordu ama bir yandan da çok fazla frenyapmamaya özen gösteriyordu.dudaklarından duyduğu son kelimeyi düşündü. \"Git.\" Ve şimdi yarı ölü bedeninisedyenin üzerine bırakıp çıkmıştı. Onu evde öylece bırakıp gitmemeliydi. Direnmeliydi.Kalmak istiyorum diyemediği için şimdi içeride nefes aldığından bile emin değildi. Oböyle dalmış sabit bir noktaya bakarken içeriden doktor çıktı.\"Ah merhaba, hastanız ateşinin yükselmesine bağlı geçici bilinç kaybı yaşamış. Ateşinikontrol altına aldık. Çınar bey siz olmalısınız doğru mu?\"\"Evet, benim ama ismimi nasıl biliyorsunuz?\"Kadın gülümsedi. \"İçeri geçin lütfen, müşahede kısmına ne dediğimi anlayacaksınız,geçmiş olsun.\"Çınar kadının İçeri girin lafından sonrasını pek dinlememişti. Uzun koridoruarşınlayarak gözlem altında tutulduğu yere gitti. Gözlem odaları tek kişilik olan ultraözel bir hastaneydi burası. Kapıdan girdiğinde Mavinin yüzünü görmek bile içineferahlatmıştı. Yavaşça yanına yaklaştı. Gözleri hala kapalıydı. Kolunda ki iğnelerden birsürü serum gidiyordu. Makineler sürekli ötüyordu. İyice sokuldu yanına bir sandalyeçekti. Onun gözleri kapalıyken; nefes alıp verişini izledi, saçlarına dokundu, avuç içleriniöptü... Hala ateşi yüksekti. Düşmesi zaman alacaktı. Mavi biraz kımıldandı ve gözleriniaçtı. Fısıltıyla karışık ve yavaşça;-Geldin mi?-Hiç gitmek istemedim.-Çınar.

-Söyle bebeğim.-Beni sevdiğini söyler misin? Bir kerecik.Çınar duydukları karşısında şok olmuştu. Mavinin ateşi çok yüksekti ve bilinçli olarakkonuşmadığını sadece sayıkladığını fark etti... Ellerinin üzerine başını koyup yanındabeklemeye başladı.12Saatin kaç olduğunu bilmiyordu. Kolundaki acıyla uyandı. Göz kapaklarına sanki binton bindirilmişti. Mavi açıyordu ama onlar isyan edip tekrar kapanıyordu. Kolununneden acıdığını merak edip kafasını sağ koluna çevirdi. Kolunda envayi çeşit iğne veserum vardı. Neredeyse küçücük kolunun tamamını kaplamıştı. Biraz daha kendine;hemen çaprazında duran öten makineyi gördü. Ne olduğunu halaanlamlandıramıyordu. En son evde çok üşüdüğünü ve üstünü örttüğünü hatırlıyordu.Diğer elinin üstünde ise bir ağırlık vardı. Kafasını sol tarafa çevirdi yavaşça. Boynuağrıyordu. Kafasını tam anlamıyla çevirdiğinde elinin üstüne başını koymuş bir şekildeÇınarın uyuyan yüzünü gördü. Üzerinde sadece bir gömlek, üst düğmeleri açık, saçlarıkarışmış, sakalları çıkmaya başlamıştı. Anlamayı yine ama Çınarın uyuyan yüzü ondahipnotize etkisi yaratmıştı. İlk uyandığında ki korku yerini kelebeklere bırakmıştı. Çınaryanındaysa, güvendedir. Ne olduğunu öğrenmek için can atıyordu. Biraz kımıldandı.Çınar hemen gözlerini açtı. Gözlerini açınca bitap hali ortaya çıkmıştı. Sesi yorgun veüzüntülüydü. Oturduğu sandalyeden kalktı hemen ve Mavinin üzerine eğildi. Bir eliyleelini tutarken diğer eliyle de saçlarını okşamaya başladı. Mavi anlamsız gözlerlebakmaya devam ediyordu. İki günün yorgunluğu Çınar için artık sona ermişti. Onunyeşil gözlerini görmek içindeki bahar dallarını hareketlendirmişti. Yüzünü daha çokyaklaştırdı Maviye.-Günaydın bebeğim.-Noldu?-Bende merak ediyorum ne olduğunu, sen anlatacaksın. Seni evde bulduğumda ateşleriçindeydin. Ne kadar süre öyle kaldın bilmiyorum. Ama çok şükür şimdi uyandın.Mavi, Çınarın gözündeki endişeyle karışık mutluluğu görebiliyordu. Çınarın onun

başında beklediğine ve bu denli heyecanlandığına oda inanamıyordu. Ama birdenkolunun acısı daha çok bastı ve kafasını sağ koluna çevirdi. Acıyla kıvrandı.-Bir şey mi oldu? Hemşireyi çağırmamı ister misin? Canın mı yandı?-Hayır, gitme. Dur lütfen...Bu kelimeler ağzından çıkarken Çınarın yüzüne çevirmişti yüzünü. Çınar fark etmedençok fazla eğilmişti üstüne. Göz göze kaldılar. Çınar, Mavinin sıcacık nefesinihissedebiliyordu. Kendini çekmesi gerektiğinden emindi. Ama yapamıyordu. Mavi isetüm cesaretini toplamıştı artık. Kaçmayacaktı. Kalıp savaşacaktı. O cesur yeşil gözlerinibir an bile ayırmıyordu. Mavi sözlerine devam etti Çınarın tuttuğu elini daha sıkıkavrayarak;-Benim bu ülkede senden başka kimsem yok. Gitme. Benim ellerimi kirletmeyen tekeller senin ellerin. Gitme. Bana dokunmalarına izin verme.Son kalan gücüyle söylemişti. Vücudu yorgundu. Kelimeler ağzından çıkarken gözkapakları açılıp kapanıyordu. Son cümlesini söylerken gözleri uykuya, yorgunluğa yenikdüştü ve gözlerini kapattı. Çınar öylece kalakalmıştı yine. Bu kız ne zaman konuşsa onuolduğu yere çakıyordu. O cümlelerini bitirdikten sonra onun porselenimsi yüzünebakakaldı. Üzüntüsü ve ona duyduğu, adını koyamadığı duygular içinden taşıyordu.Ufacık bir kız çocuğuydu, gözlerinde bir ormanın sessizliğini ve asaletini taşıyordu. Ogözlerini her kapatışında Çınarın ciğerleri oksijensiz kalıyordu. Onu ilk tanıdığı günhisleri içinde sadece bir dal parçası iken şimdi büyüyüp koskoca bir orman olmuştu. Veartık o ormanın her bir dalı içine batıyordu...Üç gün sonraMavinin ısrarlarına dayanamayan Çınar onu hastaneden istemeden de olsa taburcuettirmişti. Çünkü odaya her girenin ona dokunma ihtimali vardı ve bu Maviyi deliediyordu. Her ne kadar Çınar onu \"bak ellerinde eldiven var, onun elleri kirli değil, sanadokunmuyorlar...\" dese de; sözünü pek dinletememişti. Kâbus gibi geçen günlerinardından Mavi kendi evinde ki üçlü koltuğun tadını çıkarıyordu artık. Evini çoközlemişti. Çınar onu yattığı üçlü koltuktan kaldırmamak için elinden geleni yapıyordu.Mavi hastanede geçirdikleri günlerin ardından artık Çınardan uzak kalamayacağını farketmişti. Onun güven veren omuzlarının gölgesinden ayrılmak düşüncesi gitgide içindebir gölge gibi büyüyordu. Gün dönmüştü ve artık Çınarın gitme saatleri yaklaşıyordu.İkisi de ayrılığın vereceği hüzünle sessiz kalmayı tercih ettiler. İkisi de hastanede

geçirdikleri günden sonra her şeyin farkındalardı; fakat bunu itiraf etmek büyük biryıkım olacaktı her iki taraf için. Çınar en yakın arkadaşının kardeşiyle, Mavi abisiyaşında bir adamla birlikte olamazdı. İkisinin de mantığına oturmayan bu düşünce; hergece kaburgalarına ağrı olarak geri dönüyordu. Mavi \"zaten bir sevgilisi var ve onaistediği her şeyi verebilecek kadar tecrübelidir. Çınar beni ne yapsın? Benim gibitecrübesiz çaylak bir kız onun hiçbir işine yaramazdı. Olgun bir adamdı ve yanında onutaşıyabilecek bir kadın olmalıydı. Ben sadece geçici bir heves olabilirim. Boşu boşunaetrafımı kırar dökerim...\" diye geçirdi içinden. O bu düşüncelerle beynini meşgulederken uzun sessizliği Çınar bozdu.-Ben istersen bu gece burada kalabilirim.-Hayır, teşekkürler. Artık iyiyim abartmana gerek yok.-Abartmıyorum. Ölümden döndüğünün farkında mısın? Günlerce gözünü açamadın. Veben bir daha seni öyle görmek istemiyorum.-Gerçekten benim için çok fazla yoruldun, ben daha fazla yorulmanı istemiyorum.-Yorulmayacağım zaten, şu koltukta uyuyacağım hepsi bu.-Senin gelmeni bekleyen birisi var ise eğer bana gerçekten sağlam küfürler sallıyordurşuan.-Kimse beni beklemiyor Mavi! Sesi hiddetle gürledi evin içinde. Gerçektensinirlenmişti. Bir şeyin ima edilmesinden hoşlanmazdı. Cümleler kesin ve net olmalıydı.-Git.Çınar gerçekten Mavinin kendisi ile oyun oynadığını düşünmeye başladı. Hastanedegitme diye eline yapışan kız şimdi onu kovuyordu. Fakat şimdi onu yine yalnızbırakmak büyük bir tehlike arz ediyordu. Yerinden kalktı. Ceketini giydi. Masanınüstünden anahtarını aldı. Mavi tam onun gideceğini düşünüyordu ki; Çınar üzerinedoğru gelip bir çırpıda üzerindeki pikede dâhil Maviyi kucakladı. Göz açıp kapayıncayakadar kapının önüne gelmişlerdi. Mavinin kapıyı görene kadar bilebildiği tek şeyhavalandığıydı. Çınar bacaklarının altından ve sırtından ellerini onun etine geçirmiştiresmen ve göğüs kafesine bastırmıştı. Mavi onun kalp atışlarını çok rahathissedebiliyordu. Mavi kayıtsız kalamayacaktı.-Nere-!? Diyebildi sadece. Çınar sinirle lafı ağzına tıktı.-Kes sesini!

-Sen benimle nasıl böyle konuşursun?-Sen benimle oyun oynarken çok eğleniyordun ama buraya kadar küçük hanım. Benievinden kovuyorsun öyle mi? O zaman sende benimle geliyorsun.-Beni alıkoyduğunun farkındasın değil mi?-Polisi aramak istersen benim evimde mutfakta hemen girişin sağ tarafında telefon var.Git ara. Yeter artık. Senin şımarıklıklarına ayıracak vaktim yok. Sürekli senin ardınıtoplamaktan bıktım usandım. Bundan sonra gözümün önünde olacaksın. İstediğin haltıyiyemeyeceksin.-Ben ne halt yedim? Sen- sen... Offf sen manyaksın. Ruh hastasısın sen!-Ne halt yedim diye soruyor musun birde? Elin adamlarıyla kulüplerde sarmaş dolaşdans ettiğini çabuk unuttun bakıyorum da. Kusura bakma ben daha fazla müsaadeedemeyeceğim. Ben manyağım öyle mi? Sen çok iyisin ya benden. Ne güzel işte delideliyi görünce sopasını arkasına saklarmış.-En azından senin gibi her gece başka birisiyle düşüp kalkmıyorum ben.Çınar dişlerini sıktı. Bir cevap veremedi. Tüm bunlar konuşulurken birbirlerinebağırıyorlardı. Mavi Çınarın kucağında debelenirken asansör çoktan zemin katagelmişti. Hızla çıkıp elindeki anahtarın kilit açma tuşuna bastı. Araba ışıklarını yaktıadeta selam verdi. Çınar tek eliyle ön kapıyı açıp Maviyi şoför koltuğunun yanındakikoltuğa oturttu ve o hala debelenirken hızlıca kemeri taktı ve kapıyı üstüne kapattı.Mavinin, Çınar şoför koltuğuna geçene kadar olan boşluktan yararlanıp kaçabileceğinivarsayarak; kapıyı kapatır kapatmaz kilit tuşuna tekrar bastı. Şoför koltuğuna geçerkenhızlıca kapının kilidini açıp binip tekrar kapattı. Kendi kemerini de bağladı ve gazaolduğu gücüyle yüklendi.Mavi birisinin onu alıkoymasına dayanamıyordu. Hele ki sevdiği adamın ona bu şekildedavranmasına katlanamıyordu. Yol boyunca söylendi;-\"Sen delisin.\" \"Sen kafayı yemişsin.\" \"Sen kesin sapıksın.\" \"Sen kesin katilsin.\"Çınar cevap tepki vermedikçe daha çok çıldırıyordu.-\"En azından o adam beni böyle zorla bir yere götürmedi. Bana kötü davranmadı. Senne biçim adamsın ya! Offfff...\"Çınar Mavinin ağzından başka bir adam lafının bile çıkmasına tahammül edemiyordu.Mavi onun kristal bebeğiydi. Kimse ona bakamazdı. Mavide kimseye bakmamalıydı. Bu

sözlerin arkasında hiddetle yüzünü Maviye çevirdi.\"-Kes sesini!\"Sözlerin ardından birbirlerine bakakaldılar. Çınarın gözleri doldu. Mavi bunugörebiliyordu gecenin karanlığında. İçi acıdı. Bu sefer gerçekten şımarıklık yapıp ilerigitmişti. Sustu ve koltuğuna sindi. Lafını geri alamazdı.Bir süre sonra Çınarın evinin önüne geldiler. Çınarın siniri ve üzüntüsü hala içindentaşıyordu. Sıktığı dişlerini bir an bile gevşetememişti. Maviye bakamıyordu. Bakarsaonu affedecekti tüm söyledikleri için. Ama dayanamadı, bir anlık boşlukla o karaormanda kaybolmayı istedi. Kafasını çevirdiğinde Mavinin yan koltuğundauyuyakaldığını gördü. Bütün siniri yerini bir anda üzüntüye bıraktı. Saçları önünedüşmüştü. Elini uzattı, kırmaya korkarmış gibi hafif ve yavaşça yüzüne düşen saçlarıkenara aldı. O sırada Mavinin ağladığını fark etti. Ağlayarak uyumuştu. Zaten vücuduçok yorgundu, hastaydı ve üzerine birde Çınar onun kalbini kırmıştı. Üstelik yolboyunca ağladığını duyamayacak kadar sinir bürümüştü içini. Hızla arabadan inip, onunolduğu tarafın kapısını açtı, üzerini yine örterek hafifçe kucağına aldı. Sadece kırkdokuz kiloydu. Bir tüy gibiydi Çınar için. Kapıda bekleyen görevliye anahtarın kontaküzerinde olduğunu ve park etmesi gerektiğini anlatan işaret çaktı. Görevli hemenatlayıp arabaya bindi ve otoparka doğru sürdü.Asansör sanki slow motion moddaydı ve daireye çıkana kadar yıllar geçmişti aradan.Onun ağlayıp kızaran gözlerini ışıkların altında daha net görebiliyordu. İçine oturanüzüntüyü tarifleyemedi o an. Asansörün kapısı açıldı. Daireye girdiler. Çınar onu kendiyatağına yatırdı. Yavaşça, sanki incinmesinden korkarmış gibi. Tam ellerini istemedenondan çekerken Mavi tek elini yakaladı.-Gitme.Ağlamaklı ve huzursuz çıktı sesi. Uyurken ne kadar sakin ve masumdu. Yalnızdı veihtiyacı vardı. Üzerine eğildi yavaşça ve uyanmasından korkarak fısıldadı.-İçeride olacağım. Korkma.Daha cümlesi bitmeden Mavi tuttuğu ele asıldı. Yatağa çekiyordu. Çınar daha fazladayanamazdı. Yavaşça yanına doğru uzandı. Asker gibi dümdüz yatıyordu yanında.Sabah uyandığında bağırıp çağıracağını biliyordu. Ama dayanamadı. Bir gece bile olsaonun nefesinin sesiyle uyumak ona huzur veriyordu. Sonra bir an Mavi ona doğru iyicesokuldu ve yanına kıvrıldı. Sımsıkı sarılmıştı ona. Oyuncağını bırakmak istemeyen birçocuk gibiydi. Çınar bunun mutluluğuyla kapattı gözlerini.

Gecenin bir yarısında Mavi kendini Çınarın kollarında uyurken buldu. Şaşkındı. Ne arauyuyakaldı da Çınar yanına sokuldu hatırlayamadı. Ama onun güçlü kollarının arasındaolmak ve kokusunu çekmek kadar nefis bir şey hiç tatmamıştı. Abisi yaşında bir adamlabu şekilde uyumak ne kadar doğruydu ki? Kaldı ki o adamın bir kız arkadaşı vardı. Neyanından tutsa elinde kalıyordu ilişkileri. Dur demek lazımdı. Ve Mavi ani bir kararverdi. Yavaşça Çınarın kolları arasından çıktı. Yataktan kalktı ve parmak uçlarındayürümeye başladı. Tam kapıdan çıkacakken komidinin üstünde küçük not kağıtları vekalem gördü. Madem gerçekten kaçıyordu ve terk ediyordu; o zaman istediğinisöyleyebilirdi. Nasılsa bir daha görmeyecekti. Hızlıca kalem ve kağıdı alıp bir şeylerkaraladı ve Çınarın yanındaki yastığın üzerine bıraktı.Tam kapıyı aralamıştı ve odadan çıkıyordu ki; arkasından bir el uzanıp kapıyı ittirdi.Mavi korkuyla önünü döndüğünde; Çınarın yarım ağız gülen yüzüyle karşılaştı. Kaçmakiçin kımıldandı ama Çınar büyük cüssesi ile iki yanından kapıya doğru ellerini yasladı veonu kapı ile kendi arasında hapsetti. Aralarında çok az bir mesafe kalmıştı. Birbirlerininnefes alırken inip çıkan göğüs kafeslerini hissedebiliyorlardı. Mavi konuşmak için atakyaptı. Çınar bir elinin işaret parmağını onun dudaklarına götürerek sus işareti yaptı vedevam etti;\"Bir bakalım, Mavi hanım yine kaçıyor. Ve arkasında bir not bırakıyor.\"Avucunun içindeki notu açtı ve salladı gözünün önünde. Mavi notu elinden almak içinçok uzun süre çırpındı ama Çınarın onu eliyle kaldırdığı yüksekliğe boyu yetişmiyordu.Gülerek kâğıdı okumaya başladı.-\"sen esirliğim ve hürriyetimsin,çıplak bir yaz gecesi gibi yanan etimsin,sen memleketimsin.Sen ela gözlerinde yeşil hareler,sen büyük, güzel ve muzafferve ulaşıldıkça ulaşılmaz olan hasretimsin...\" Nazım Hikmet RAN-Sözlerini bitirdiğinde Mavinin gözlerinin içine bakmak istedi. Ama Mavi gözlerinikaçırmak için elinden geleni yapıyordu. Çınar not kâğıdını attı elinden. Şu dakikadanitibaren ikisine de mantıkları değil kalpleri hükmediyordu. Çınar kırmaktan korkar gibiyavaşça ve dikkatlice Mavinin çenesinden tuttu. Kendinden daha aşağıda kalan yüzüneve gözlerine baktı. Dayanamıyordu. Yavaşça üzerine eğilip, saçlarından öptü ve derin

bir nefesi çekti içine. \"Kokunu istiyorum.\" Bu sefer alnının köşesinden öptü, yine derinnefes alarak dudağını ayırmadan. \"Yeşil gözlerinden bir parça bahar dalı istiyorum.\" Solşakağından ve gözünden öptü hızlıca, yanağına geldiğinde ise tekrar derin bir nefes aldıdudaklarını ayırmadı. Mavinin kesilen nefesini ve gümbürdeyen kalbinihissedebiliyordu. Onun heyecandan oksijensiz kalan ciğerleri ve kuş gibi çırpan kalbivardı. Oysa Çınar koklamaya doyamıyordu, yıllarca içebileceği ve kanmayacağı birşaraptı onun teni. Kollarını onun etrafına sarıp sırtını kapıdan ayırdı ve ufacık sırtı ikieline sığmıştı. Biraz daha kendine bastırdı onu. Alıp kaybetmek istiyordu. Göğüskafesinin içinde saklamak istiyordu. Yanağından kayarak tüy gibi hafif öpücüklerledudağına geldiğinde, Mavi titriyordu. Nefes alabilmek için savaş veriyordu. Onunkapanmış gözlerinin verdiği cesaretle dudaklarını onunkilerle buluşturdu. Heröpüşünde daha derin nefes alıyordu Çınar. Doyamıyordu öpmeye, doyamayacaktı...Mavi ise ilk kez yaşadığı bu deneyim için oldukça büyük bir çaba sarf ediyordu. Nekadar beceriksiz bile olsa öpüşlerine karşılık vermek istiyordu.Çınar güçlükle bile olsa dudaklarını ayırıp çenesini mavinin başının üstüne koydu ve varolan gücüyle ona sarıldı. Mavinin nefes almadığını biliyordu. Gülerek;-Biraz daha nefes almazsan bayılacaksın.Mavi büyük açlıkla derince bir nefes aldı Çınarın kolları arasında. Saklanabildiği tek yerburasıydı. Burada öylece kalmak istiyordu. Ölmek istiyordu...13Çınar biraz geri çekilip Mavinin küçücük yüzünü tek elinin içine aldı.-Uyuman lazım. Çok yorgunsun.Mavi tamam anlamında başını sallayabildi sadece. Hala doğru düzgün nefesalamıyordu. Cevap verebilecek halde değildi. Çınar bunu anladı ve kollarını serbestbıraktı ve beraber yatağa yürüdüler.Yatağa girdiklerinde yan yana ve yüz yüze başlarını yatığa koydular. Çınar tekrar sarılıponu göğsüne bastırdı. Tek kolunun uzunluğu onu tam anlamıyla sarabiliyordu. O kadarküçüktü ki; kollarının arasında kaybolmasından korkuyordu. İkisi de anın sarhoşluğu ilegözlerini mutluluğa kapattılar.

Gün aydınlanalı saatler olmuştu. Çınar gözlerini açtığında karşısında cam gibi bakan oyeşil ormanı gördü. Karmakarışıktı içi ama aydınlıktı. Saçları yastığın üzerine sankiözenle dağıtılmış gibiydi ve kokusu o kadar yakındı ki... Ah birde avuç içleri bu kadaryakmasaydı. Çınar gözlerini ayırmadan elindeki eli alıp içini çevirdi ve avuç içini öptü.Daha sonra parmaklarını tek tek öperken;-Neden senin avuç içlerini öptüğümü biliyor musun?Hayır, anlamında başını salladı Mavi, dudakları merakla gülümserken.-Çünkü bebeklerin avuç içleri öpülür.-Sezen Aksu'nun bir şarkısı var. Biliyor musun?-Hatırlat bakalım...Mavi gülümsedi. Ve hayatlarının bir parçası olan o şarkıyı ilk kez birlikte söylediler.-Ne olur bak bana biraz, çocuk muyum değil miyim?-Sen küçücük güzel bebek.-Öyle olsa sevmeyi bilir miyim?-Olmaz küçücüksün yüreğin genç umut dolu.-Özlem, bu olur ya. Buluruz belki mutluluğu. Deliler gibi seviyorum bak.-Geçer bunlar.-Sana söz ömür boyu sürecek.-Hayal bunlar.-Ne hayal ne düş nede yalan yok. Bizim bizim gelecek.-Ne olur biran unutup kalsak. Ne olur biraz rüyaya dalsak.-Ne olur gerçek olsa masallar. Ya da biz masal olsak...-Olmaz, dayanmaz yorulmuş kalbim sevdalardan. Olmaz silinmez bu yıllar aramızdan.Olsun yüreğimde beslenen ümitler gibi. Özlem bu olur ya, buluruz belki cenneti...Çınar şarkıya son noktayı koyarken Mavinin dudaklarına küçücük bir öpücük bıraktı.Çınar geri çekildiğinde ihtiyaçla Mavinin, yeşil gözlerini aradı ama o kaçırıyordu. Çınarsebebi biliyordu elbette.

-Ne oldu?-Yok, bir şey.-Benden saklamana ve gözlerini kaçırmana gerek yok. Bir problem varsa bilmekistiyorum.-Şey, sanırım ben biraz beceriksizim bu öpüşme işlerinde.Çınar ilk önce gülümsedi ve sonra ciddi bir surat ifadesi takındı.-Hmmm, evet. Bu büyük bir sorun.-O kadar mı kötü? Kaşları çatılmıştı.-\"Maalesef Mavi Hanım. Her neyse sanırım bu sorunun altından kalkabiliriz. Ben sizenasıl öpüşülmesi gerektiğini öğretebilirim. Eğer sizde uslu ve çalışkan bir öğrenci olupsıklıkla uygulama yaparsanız kısa sürede başarılı olacağınızı düşünüyorum.\" Sözlerininarkasından kahkahasını tutamadı.Mavi ilk önce dikkatle dinleyip cümlenin sonuna doğru onunla dalga geçtiğini anladı veyastığı başının altından alıp onun yüzüne kapattı.-Komik değilsin. İnsanların eksikleriyle dalga geçmek ayıp bir şey!Çınar yastığı yüzünden tek hamlede çekti attı ve Maviyi kendine doğru çekti. O kadarhızlı ve profesyonelce çekmişti ki; Mavi hangi ara Çınarın üzerine çıktığınıanlayamamıştı. Çınar yanlardan düşen saçları iki eliyle topladı ve sırtına koydu.Mavinin yine heyecanlanıp titremesiyle yapacaklarından vazgeçti ve sadece sarıldı.Sımsıkı ve kaburgalarını kıracakmış gibi. Kulağına yaklaştırdı dudaklarını ve fısıltıyla;-Bu bir eksiklik değil bebeğim. Sana bunu ilk kez öğretecek olmak bana mutluluk veheyecan veriyor. Çünkü benim ömrümün kışında; hiçbir yaz tadamayacağım bir tat varpembe dudaklarında...Sarılıp hafif açılan omzunu öptü küçük küçük. Ona her dokunduğunda bin yaşgençleşiyordu hücreleri. Otuz iki yıl boyunca yaşayamadığı bir heyecan vardı içinde. Busabah yeniden doğmuş gibi hissediyordu. Göğüs kafesinde kalbi umutla atıyordu artık.-Acıktın mı?-Pek değil. Aslında biraz daha uyuyabiliriz.-Teklifiniz reddedildi. Hemen şimdi kalkıyorsunuz ve giyiniyorsunuz. Çok acil kahvaltıya

gitmemiz lazım.-En azından evde yiyelim lütfen. Dışarı çıkmak istemiyorum.-Bana o güzel parmaklarınla kahvaltı hazırlamak istiyorsan, kabul.Mavi gülerek üzerinden indi. Koşarak mutfağa geçti. Çınar yataktan kalkmadanMavinin koşarken çıplak ayaklarının fayansta yaptığı sesi dinledi. Onun o evin içindeolması bile yeterliydi. Çınar mutlulukla yataktan kalktı. Pazar gününe denk geldiği içinne iş ne de okul vardı. Mutfağa ulaştığında Mavinin üzerindeki o bol tişörtünomzundan aşağı düşmüş, saçları darmadağın görüntüsünü sonsuza kadar izlemekistiyordu. Dün gece öptüğü dudakların tadı hala ağzındaydı. Otuz iki yaşındaydı.Şimdiye kadar böyle bir tat almamıştı. O bir bahar dalıydı. Şimdi dallarında kuşlarcıvıldıyordu.Mavi tezgâhın üzerinde domates doğruyordu kahvaltı için. Belinden sarılıp karnınınüzerine gelen ellerin sıcaklığını hissetti. Sonra o kokusu geldi. Ensesinde hissettiği ıslaköpücüğün etkisiyle omurgalarından giren ürperti ayak serçe parmağının ucuna kadaronu titretmişti. Çınarın dudaklarının ıslak ve yakıcı tadı onu bulunduğu yerden alıpbaşka yerlere fırlatıyordu onu. Çınar ise onun açıkta kalan omuzuna çenesini koymuşarkasından domates doğrayan o küçük elleri izliyordu.-Dikkatli ol, domatesin içinde senin parmaklarını yemek istemem.-Oradan çok mu beceriksiz göründüm?-Yok canım. Öpüşmeden daha iyi domates doğruyorsun.Demesiyle karnındaki dirsek onu refleks olarak geri çekilmeye itti.-Aaahhh! Acıdı!Mavi elindeki bıçağı göstererek yüzünü Çınara doğru döndü.-Bir daha benimle dalga geçersen, olacaklardan sorumlu değilim.Çınar teslim olmuş gibi iki elini havaya kaldırıp masaya oturdu. Akasya kokusumutfağının her yerine bulaşıyordu. Ama kokusuyla yetinemeyecek kadar çokheyecanlıydı bugün. Hep yanında yamacında olsun istiyordu.Kahvaltıları bittiğinde Mavi masayı yavaşça topluyordu;-Sanırım ben artık eve gitsem iyi olur.

-Ev! Evindesin zaten Mavi.-Hayır, kendi evimden bahsediyorum.-Bu sabahtan itibaren eşyaların çıkartılmaya başlandı oradan ve satışa sunuldu evin. İyibir emlakçıyla sen hastanedeyken anlaşmıştım zaten. Sen benimle yaşayacaksın artık.Arka odayı senin için düzenleteceğim.-Ben bu evde kalamam. Üzgünüm. Sebebini daha öncede söylemiştim sana. Senin kızarkadaşlarının girip çıktığı bu evde ben kalmayacağım.-O zaman bu evde kal ve kalbimin içinden nasıl çıkmıyorsan ve oraya da kimseyisokmuyorsan; evimde de aynısını uygula.14Çınar yılların yorgunluğunu bir gecede atmıştı. Uzun zamandır böyle keyifli bir Pazarkahvaltısı yapmamıştı. Dün gece olanlardan sonra Maviyle yeterince açık konuştuğunudüşünüyordu. Yine de Mavi o eski haline geri dönmüştü. Salonda ki L şeklindekikoltuğun bir ucunda o bir ucunda Çınar oturuyordu. Öylece, sessizce, televizyon açıktı.İkisi de televizyon izler numarası yapıyordu. Dakikalar arasından akıp geçiyordu. Sankisabah yatakta şarkı söyleyen ikisi değil gibiydi. Sessizliği bozan Çınar oldu.-Bugün yapmak istediğin bir şey var mı Mavi?Mavi düşündü. \"Ne dengesiz adam bu yahu? Dün gece dudaklarımı kendine esir alan,sabah kucağında uyandığı adam değilmiş gibiydi. Yine o resmiyete geri dönülmüştü.Belli ki pişman olmuştu. Belki de konuşulan ve yaşanılan her şeyi yok saymak enmantıklısı olacaktı.\"Mavi onun bir sevgilisi olduğunu, abisinin en yakın arkadaşı olduğunu ve kendinden 14yaş büyük olduğunu hatırladı ve kabullendi. Kesinlikle en doğrusu olacaktı. Yok sayarsaburada da kalmasına gerek yoktu. Kendine yeni bir ev bulması lazımdı.Çınar bir sevgilisinin olduğunun, Boranın en yakın arkadaşı olduğunun ve bu küçükkızla arasında 14 yaş olduğunu hatırladı ve kabullendi. Belki de en doğrusu yoksaymaktı. Yine de onu gözünün önünden ayırmamaya karar verdi. Ne olursa olsun,

dokunamasa bile; gözünün önünde kalacaktı.Aralarında ki bu duygu akışını ve düşünce karmaşışını bölen Çınarın yeni telefonununsesi oldu. Mavi istemsizce masanın üstünde hareketlenen telefonun ekranına baktı.Birkaç gün önce sinir krizi geçirmesine sebep olan o isim ekranda yanıp sönüyordu.Neden sinir krizi geçirdiyse? Ona ne ki? Karışamazdı. Dün akşam olanlar sadece birboşluk anından kaynaklıydı. Ya sabah söyledikleri? Ama bu ekranda ki isim her şeyinbüyüsünü bozmaya yetmişti... Çınar telefonu kulağına götürdü. Mavi omurgasındangiren soğuk ürpertinin kendini mengene gibi sıktığını hissetti. Kapana kısılmıştı.Gidemezdi, kalamazdı. Çınarın uzaklaşıp koridordan gelen sesini dinledi.-Evet... Hayır... Bugün gelme... Yarın çıkmakta istemiyorum... Tamam, bende seni...Mavi dolan gözlerini ve boğazına düğümlenen o şeyi çözdü o gelene kadar toparladıkendini. Çınar tepkisini ölçmek için onun gözlerine bakmak istemişti. Mavi ise en iyiyaptığı şeyi yapıyordu; Kaçmak. Gözlerini kaçırmak için öyle doğal bir çaba sergiliyorduki. Yine o duvarlar örülmüştü aralarında.Çok fazla konuşma olmadan bir günü evin içinde sessizce geçirdiler. Evin ışıkları loş birhal almıştı. Çınar televizyondan gözlerini çevirip Maviye baktığında dünyanın en güzelgörüntüsüne baktığını biliyordu. Mavi kolunun üzerinde öylece uyumuştu. Çokmasumdu. Küçücük bir bebekti. Dudaklarını bükmüştü, kirpikleri ipektendi. Saatlerceona bakıp resim çizermiş gibi şiir yazabilirdiniz. Uzun bir süre izledikten sonra Maviyikucaklayıp yatağa götürmeye başladı. Kucağında ufacık kalıyordu. Her adımında birazdaha sokuluyordu Mavi ona. Yatağın yanına geldiğinde kucağından indirmedi. Yatağınkenarına oturdu. Mavi hala kucağında uyuyordu. Kollarının arasından bırakmakistemiyordu. Sıcacık nefesi, küçük küçük inip kalkan göğsü, sıcacık avuç içleri... Onutekrar öpmemek için zor tutuyordu kendini.Mavi gözlerini açtı yavaşça. Yatak odasında olduğunu ve Çınarın kucağında olduğunugördü. Yarım açık uykulu gözleri Çınarın ela gözlerini buldu. Nefesini hissedebiliyordu.O kadar yakındı ki yüzü, dudakları... Mavi onu tekrar öpmemek için kendini zortutuyordu.Çınar hormonlarının verdiği düşüncesizlikle Mavinin pembe dudaklarına yaklaştı. Maviise gözünü kırpmadan bakıyordu. Aralarında bir parmak mesafe kaldığında Mavi elinikaldırıp buz gibi parmaklarını Çınarın dudaklarının üzerine koydu nazikçe. Nefesikesilmişti zaten, kalbi ise durmak üzereydi. Son gücüyle fısıltı olarak dudaklarındançıktı;-Yapma... Bana bunu yapma.

Gözleri dolmuştu. Çınar gözlerini açmadan dinliyordu onu. Duymak istemediği şeylersöyleyecekti. Ama dinlemek zorundaydı. Kıpırdayamıyordu. Kıpırdaması demek onukollarından bırakıp uzaklaşmasını izlemek demekti. Mavi gücünü tekrar topladı.-Olmaz... Biz... Olamayız... Biliyorsun... Bana bunu yapma...Çınar yavaşça açtı gözlerini ve Mavinin dolu dolu olan gözlerine baktı. O yeşillerinikırpması ile dolan yaşların yanaklarından aşağı süzülmesi bir olmuştu.Dayanamayacağı bir diğer görüntü buydu. Mavi onun yanında ağlamamalıydı. Hem deonun kucağındayken...-Olmayacağını bile bile; yakma beni... Bırak gideyim.Çınar kollarını gevşetmek yerine daha çok sıktı, parmaklarını Mavinin etine geçirmiştiresmen. Bir bebeğe sarılır gibi onu kucağında sıktı ve boynuna gömdü burnunu.Mavinin ağlaması şiddetlenmişti. Gerçekten yaşadıklarını zaten kaldıramazken şimdiböyle çaresiz kalmanın verdiği hüzünle yaşları durduramıyordu. Çınarın göğsünde olanellerini kuvvetle itti. Buradan uzaklaşmak, kaçmak istiyordu. O ittikçe Çınar daha sıkısarılıyordu.-Bırakma beni Mavi... Sensiz kalamam...-Bırak beni... Lütfen...O kadar acıyla ve yalvarırcasına söylemişti ki Çınar dayanamadı. Biraz kollarını gevşetti.Gözleri ihtiyaçla onunkilerle buluştu. Yeşillerini göremiyordu, sisliydi, pusluydu,uzaktı... Yanağındaki yaşları yavaşça sildi.-Ağlama ne olursun. Tamam sen ağlama, ne istiyorsan söyle.-Gitmek istiyorum. Kalamam burda. Gitmeme izin ver. Vazgeç. Olmaz.Çınar ayağa kalktı ve döndü Maviyi yavaşça yatağa bıraktı. Yatağın yanına, yere iki diziüzerine çöktü ve Mavinin üzerine eğildi. Elini elinin içine aldı... Mavi gözyaşlarınıdizginleyemediği için artık hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Gözleri kıpkırmızı olmuştu. Acıçektiği çok belliydi. Bir süre böyle kaldıktan sonra yine sessizliği bozan Çınar olmuştu.-Yarın gitmene izin vereceğim ama bu gece kalır mısın?Mavi ağlamaktan konuşamıyordu. Sadece başını olumlu anlamda salladı. Elini Çınarınelinden çekip yatağın içine girdi ve diğer yana doğru kaydı yavaşça ve yorganı kaldırdı.Gözleriyle yanına yatmasına izin verdi. Çınar ayağa kalktı ve gömleğinin düğmeleriniçözdü. Daha sonra pantolonunu da çıkartıp sadece boxerı ile kaldı. Yatağın içine girdi.

Yan yana iki yastıkta gözleri birbirini delip geçiyordu.Uzunca bir süre birbirlerini izlediler. Mavi onun erkeksi kokusuna ve sıcağınadayanamadı. Yaşlı gözleriyle göğsüne doğru sokuldu. Susamıyordu. Yaşlar peşpeşesaatlerce yüzünü yıkadı. Hıçkırıkları Çınarın nefesine karıştı. Çınar kollarını doladı.Arkasından dolanan eliyle Mavinin başını elinin içine aldı ve göğsüne bastırdı.Kabullenmekten başka çaresi yoktu...15Öylece uyuyakalmışlardı. Hiç konuşmadılar sadece birbirlerinin soluklarını dinlediler.Sabah olmamıştı henüz seher vaktiydi; gecenin aydınlanmadan önce en karanlık vesoğuk olduğu zamanlardı. Çınar gözlerini açtı ve uyumadan önce başına geleceğinibildiği şeyle karşılaştı. Kolları ve yastığının yanı boştu. Hiç kımıldamadı. Öylefilmlerdeki gibi kapıya koşmadı heyecanlanmadı... Biliyordu bunu yapacağını. İzin verdigitmesine. Başka çaresi yoktu. Eski günlerine geri dönmüşlerdi. Gözlerini karanlıkgecede, karanlık gündüzlerine kapattı...Mavi, gün aydınlanmadan yola düşmüştü. Şehir sessiz ve kimsesizdi. Tıpkı onun gibi.Gece karanlık, soğuk. İliklerine işleyen soğukla hırkasına daha sıkı sarıldı. Şimdi nereyegidecekti ki? Tek bildiği gitmesi gerektiğiydi. Geri dönemez, kabullenmeliydi. Buşehirde gidecek hiçbir yeri, hiç kimsesi yoktu. Ülkesine geri dönebilirdi pasaportununnerde olduğunu bilmiyordu. Çınar evini toplatmıştı. Sabahı beklemekten başka çaresiyoktu. Korku ve soğuk içine işlerken açık olan bir kafeye girdi ve sabahı bekledi.Günler günleri kovaladı. Dışarıdan bakan herkes Çınarın hayatının eskiye döndüğünüsöyleyebilirdi. Gerçek ise böyle değildi. Şirkette herkese bağırıp çağırıyordu. İstediğiyapılmayınca çocuk gibi etrafa saldırıyordu. Kimse onun bu haline anlam veremiyordu.Eskiden de çok sert ve suratsız bir adamdı ama en azından sakinliğini koruyabiliyordu.Günler geçiyordu geçmesine ama geceler sabaha, sabahlar geceye kavuşurken acıçekiyordu. Aradan geçen iki hafta sonunda da yastığındaki kokuda Mavi gibi buharlaşıpgitmişti. Atıfa takibi bırakmasını söyledi. En iyisi ondan haber almamaktı.Mavi eski uykusuz ve iğrenç hayatına geri döndü. Yeni ve küçük bir ev tutmuştu. Okuldışında hiçbir yere çıkmıyordu. Camın önünde kaç gece bekledi oda sayısını tutmadı.Atıfta gözükmüyordu ortada. Bazı geceler kendine hâkim olsa da bazı geceler

yokluğuna dayanamıyordu. Eskiden uzun olan geceler artık daha da ıstırap doluolmuştu.Mavi okul için lazım olan birkaç şeyi almak ve biraz da olsa kafa dağıtabilmek için okulsonrası bir alışveriş merkezine gitti. Aradan geçen iki hafta daha da zayıflamasına veçökmesine neden olmuştu. Umutsuzca ve ilgisizce vitrinlere bakarak ağır adımlarlayürüyordu. Sonra sağında en sevdiği kahveciyi gördü. Kendine bir ödül verirse belkidaha iyi hissedecekti. Adımlarını biraz daha hızlandırıp kahvecinin önüne geldi. Sıraona geldiğinde siparişini vermek için tam ağzını açmıştı ki, arkadan bir ses onunkelimelerini çaldı.-White ChocolateMocha, Guatemala kahvesi kullanılsın ve üzerine karamel sos, ortaboy lütfen iki tane.Mavi arkasından yaklaşan ve kelimelerini çalan kişinin kim olduğunu biliyordu.Cümlenin her harfinde ensesine vuran sıcak nefesi iliklerine kadar hissetti. Hiç arkasınıdönmeden kahveyi alacağı bölüme doğru ilerledi. Çınar arkasından takip etti. Kahveyibeklerken daha çok yaklaştığını hissediyordu. Vücudunun sıcaklığını hissediyordu. Birkahvenin gelmesi böyle yıllar sürer miydi? Tepki vermemesi gerektiğini çok iyibiliyordu. Kahveler yüksek tezgâha konulduğunda Mavi ve Çınar aynı anda aynıkahveye uzandılar. Mavi elektrik çarpmış gibi elini çekerken diğer kahveyi yüksektezgâhın üzerinden kendi üzerine boca etmişti. Yanmanın etkisiyle kendini geriye doğruattı ve Çınarın ellerini üzerinde hissetti. Elbiseyi teninden uzaklaştırmak istiyordu,tutup teninden kaldırdı ama cayır cayır yandığını hissediyordu. Çınar hiçbir şeydemeden eline doldurduğu peçetelerle silmeye çalışıyordu. Mavi dişlerinin arasından\"çek ellerini\" dedi. Çınar bir an duraksadı sadece sonra devam etti. Mavi elbisesinibıraktı ve Çınarın bileklerine yapıştı. Mavi bileklerine yapışınca Çınar durdu ve onunateş saçan gözlerine baktı. Mavinin gücü elbette yetmeyecekti. Çınar nazikçe kollarınıçekti.Üzerine dökülen kahvenin etkisiyle gözleri dolu dolu olmuştu. Canı artık daha fazlayanıyordu. Düşünce sistemi tamamen alt üst olmuştu. Orada öylece kala kaldı.Ağlamaya başladı bir çocuk gibi ne yapacağını bilmiyordu.Çınar bir anda Mavinin sağ bileğinden tutup lavaboların oraya doğru sürüklemeyebaşladı. Mavi cevap veremeyecek kadar acı içindeydi. Şuan neye ağladığını bilmese deannesinin elindeki bir çocuk gibi ağlıyordu. Çınar bayanlar tuvaletinin kapısını hızlıcaitip içeri girdi. Tüm kadınlar aynı anda çığlık attı ve bağırmaya başladı. Ama Mavininağlayan sesi onlarınkini bastırdı. Çınar korkuyla, hızlıca ve nazikçe Mavinin üzerinitemizlemeye ve yanan kısımları suyla soğutmaya odaklanmıştı. Gözleri kocaman


Like this book? You can publish your book online for free in a few minutes!
Create your own flipbook