Fiyatı: 9 TL (KKTC 11 TL) İSMAİL KARA Tek Parti’nin Ramazanları Sayı 39 Haziran 2015 Tüm Bildikleriniz Tarih Olacak! “OSMANLI’YIKÂZIM KARABEKİR PAŞA İFŞA EDİYOR MASONLAR YIKTI!” 151yıllık büyük sürgün ÇERKESLER NEDEN BALIK YEMEZ? Kemal Karpat ”İnönü döneminde demokrasi özünden saptı” DerinTarih @derintarih DerinTarih derintarih derintarih.com 39 9 772147 055007
LAND ROVER KİRALAMANIN PREMIUM ADRESİ LAND ROVER SHOWROOMLARI. Dilediğiniz aracı, istediğiniz özellikleri ekleyerek uzun dönem kiralama imkanı Borusan Otomotiv Yetkili Satıcıları’nda. Borusan Otomotiv İthalat ve Dağıtım A.Ş. // Ankara Borusan Oto Balgat Antalya Kosifler Oto Antalya Bursa Teknik Oto Bursa-2 İstanbul Borusan Oto Avcılar • Borusan Oto İstinye İzmir Özgörkey Otomotiv Mersin Borusan Oto Adana - Mersin
içindekiler 52 KÂZIM KARABEKİR İFŞA EDİYOR! K A PA K “OSMANLI’YI MASONLAR YIKTI!” D O S YA S I Kâzım Karabekir, Mustafa Armağan, Yesevîzâde Alparslan Yasa, Şükrü Hanioğlu 26 48 82 TUNA’NIN DERİNLİKLERİNDE KAYBOLAN PAPA’NIN ÜLKESİ ARJANTİN’DE TEK TÜRK DENİZCİLİĞİNE İLK ÇAPAYI O ATTI BİR TÜRK ADASI BİR YERLİ YOK; ÇÜNKÜ… Muharrem Kesik Semavi Eyice Norman Stone 88 27 MAYIS DARBESİNDEN 1965 SEÇİMLERİNE DP’NİN MİRASÇILARI İKTİDARA TEKRAR NASIL YÜRÜDÜ? Ahmet Demirel SEÇİMLER TARİHİ SEÇİMLER TARİHİ SEÇİMLER TARİHİ SEÇİMLER TARİHİ SEÇİMLER TARİHİ SEÇİMLER TARİHİ SEÇİMLER TARİHİ SEÇİMLER TARİHİ SEÇİMLER TARİHİ 94 102 110 HİCAZ’I GÜZELLEŞTİREN ÇERKESLER NEDEN BALIK YEMEZ? OSMANLI’NIN ALMANLARLA SAVAŞTIĞI OSMANLI VEFASI Cahit Aslan TEK CEPHE Talha Uğurluel Emir Öngüner 04 Bizden Size 16 Eşyanın Kalbi Uçurtma 34 Miras Metinler 130 Yavuz Bahadıroğlu 08 Okur Hattı 38 İsmail Kara 134 Mim Kemâl Öke 10 Soru Cevap 18 Aktüel 44 Söyleşi Kemal Karpat 138 Vitrindekiler 12 Ayın Tarihi 116 Osmanlı Tarihi 142 Bulmaca 14 Bunu Gördük 22 Güldeste 124 Mehmet Çelik 144 Çizgisel Tarih 24 Keşifler 30 Ayın Kelimesi Evren 2015 HAZİRAN / DERİN TARİH 1
BİZDEN HABERLER HAZİRAN 2015 Okur Hattı: 0212 467 52 52 [email protected] DERGİMİZ Tüm Bildikleriniz Tarih Olacak! FUARLARA SIĞMIYOR! Sayı 39, Haziran 2015 ISSN 2147-0553 Diyalog Dergi Yayıncılığı A.Ş. Adına İmtiyaz Sahibi MUSTAFA ALBAYRAK Genel Yayın Yönetmeni MUSTAFA ARMAĞAN Yazı İşleri Şefleri ÖZLEM KOCUKELİ ÖZBAY, HALİL SOLAK Mayıs boyunca Türkiye’nin dört bir yanında bir Editör fuardan diğerine koştuk desek yeridir. Yorulduğu- MUNİSE ŞİMŞEK muzu, serzenişte bulunduğumuzu düşünmeyin sakın. Standımız tarihseverlerle dolup taştıkça hem Yayın Koordinatörü dinlendik, hem de yeni sayılar için takipçilerimizin RABİA ALBAYRAK fikirlerini alarak enerji depoladık. Tarihî Sirkeci Garı’nda gerçekleştirilen gele- Editör Yardımcıları Malatya Kitap Fuarı’nda (5-10 Mayıs) standımız neksel dergi fuarının (12-17 Mayıs) bu yılki teması OLCAY CAN KAPLAN, BÜŞRA SEZGİN tabir caizse dolup taştı. Anadolu’dan tam not ‘Resmî Tarihle Yüzleşmek’ olunca ‘Tüm bildikleriniz almak haliyle gururumuzu okşadı. Yayın hayatına tarih olacak’ sloganıyla yola çıkmış olan dergimiz Sorumlu Yazı İşleri Müdürü atıldığımız tarihten bu yana bütün sayılarımızı sıkı de nostaljik gardaki yerini aldı. Türkiye’de dergici- BURHAN İSTENCİ sıkıya takip eden okurlarımız eksik dergilerini de liğin geldiği noktayı umut verici bulduğumuzu ve indirimli olarak temin etme fırsatını buldular. Genel her derginin önemli sorumlulukları olduğunu da Yayın Kurulu Yayın Yönetmenimiz Mustafa Armağan da ‘Derin hatırlatmış olalım! MAHMUT AKYÜREKLİ, SALİM AYDÜZ Tarih Söyleşileri’ kapsamında Çanakkale konulu bir konferansa imza attı. Doğu Marmara’nın önemli etkinliklerinden MUSTAFA BUDAK, M. FATİH CAN Kocaeli Kitap Fuarı’nın (16-24 Mayıs) onur konuğu YUSUF ZİYA CÖMERT, ŞİNASİ GÜNDÜZ Yedi Güzel Adam’dan biri, Nuri Pakdil’di. Standımız MUSTAFA KAÇAR, MUHARREM KESİK da her zamanki gibi yoğun bir ilgiyle karşılaşırken, Genel Yayın Yönetmenimiz Armağan’ın ‘Satılık ABDÜLKADİR ÖZCAN, İmparatorluk: Lozan ve Osmanlı’nın Reddedilen MEHMED NİYAZİ ÖZDEMİR, MÜFİD YÜKSEL Mirası’ konulu konferansının ilgiyle takip edildiğini, imzasının da son derece canlı geçtiğini belirterek Danışma Kurulu C yeni fuarlarda sizinle buluşmaya can attığımızı söy- AHMET AĞIRAKÇA, ALİ BİRİNCİ M leyelim. Bizden kurtuluşunuz yok, anlayacağınız! AHMET DEMİREL, UĞUR DERMAN Y EKREM BUĞRA EKİNCİ, SEMAVİ EYİCE CM MEHMET GENÇ, HÜSREV HATEMİ, İSMAİL KARA MY KEMAL KARPAT, AYKUT KAZANCIGİL, MAHMUD EROL KILIÇ HEATH W. LOWRY, ÜMİT MERİÇ EMİNE GÜRSOY NASKALİ, ORHAN OKAY MİM KEMÂL ÖKE, NORMAN STONE Çeviri CY Z-ALP ÇEVİRİ (İNGİLİZCE) CMY OSMANLICA DERGİ (OSMANLICA) Grafik Tasarım K MUHAMMED NUR ANBARLI SEDA ERTÜRKOĞLU, HARUN YÜCEL Sosyal Medya SUAT ÖZDEMİR Taziye Fotoğraf MUSTAFA CAMBAZ, SEDAT ÖZKÖMEÇ Kara ailesine Yaşayan tarih sabr-ı cemil niyazıyla Reklam Kemal Karpat’a Genel Müdür: ABDULLAH HANÖNÜ fahri doktora Danışma Kurulu üyemiz ve yazarımız Genel Müdür Yrd.: ZİYA KADAM, GÜLAY BAYRAK Prof. İsmail Kara’nın muhtereme validesi Reklam Müdürü: AYŞEGÜL DAG Dergimizin Danışma Kurulu üyesi ve 13 Mayıs 2015 günü Hakk’a yürüdü. Fatma Rezervasyon Müdürü: ABDULLAH BİLGİÇ önde gelen Osmanlı tarihçilerinden Prof. Kara hanımefendiye Allah’tan rahmet, Kemal Karpat, Cluj-Napoca’daki Babeş Bolyai 0212 612 29 30 (1727) Üniversitesi tarafından Fahri Doktora unvanı- acılı ailesine sabr-ı cemil diliyoruz. Bu Mail: [email protected] na layık görüldü. Karpat’a ödülünü Roman- arada İsmail Kara annesinin ağzından Rize ya’daki üniversitenin Türkoloji Araştırmaları Baskı Merkezi başkanı Tahsin Cemil takdim etti. Güneyce Sözlüğü’nü yayınlamıştı. ÖZCAN URAL (Satın Alma ve Baskı Müdürü) ABD’deki Wisconsin-Madison Üniversitesi öğretim görevlisi Karpat’ın Dobruca kökenli Abone - Satış - Dağıtım olması ödül töreninde Bükreşli soydaşlarıyla BİRLİKTE DAĞITIM A.Ş. hasret gidermesine vesile oldu. Kendisine kalbi tebriklerimizi sunuyoruz. Abone ve Okur Hattı 0212 467 52 52 [email protected] [email protected] Basım İhlas Gazetecilik A.Ş. Yenibosna - Bahçelievler, İstanbul 0212 454 30 00 Kurumsal Dağıtım Turkuvaz Dağıtım Pazarlama A.Ş. Samandıra, İstanbul 0216 585 91 00 www.turkuvazmatbaacilik.com İletişim - Yönetim Yeri Yenidoğan Mah. Kızılay Sok. No: 39 Bayrampaşa, İstanbul 0212 467 65 05 www.derintarih.com - [email protected] Her hakkı mahfuzdur. Dergideki yazı, fotoğraf ve diğer görsellerin izin alınmadan veya kaynak gösterilmeden her türlü ortamda çoğaltılması yasaktır. 2 DERİN TARİH / 2015 HAZİRAN
Celî Sülüs Kategorisi Birinci Yılmaz Turan Türkiye İkinci Üçüncü Menaf Nam Türkiye Üçüncü Teşvik Abdurrahman Depeler Türkiye Ahmed Fares Rizq Mısır Farhad Yaseen Nader Irak Mithat Topaç Türkiye Ömer Faruk Özoğul Türkiye Şahryanşah Bin Sirajuddin Endonezya Sülüs Kategorisi Birinci Ahmed Fares Rızq Mısır İkinci Üçüncü Abdulrazak Karakash Suriye Teşvik Juma Hamaher Suriye Abduh Muhammed Hasan Al Jamal Mısır Abdul Baki Bin Abu Bakar Malezya Hakan Arslan Türkiye Mahfood Thannon Alubaydı Irak Mahmud Muhammed Abdusselam Delil Mısır Muhammed Cabir Seyyid Ebu’l Ula Mısır Ramil Abuzarov Rusya Sülüs Nesih Kategorisi Birinci Ahmed Fares Rızq Mısır İkinci Üçüncü Juma Hamaher Irak Üçüncü Üçüncü Ihab Thabet Filistin Teşvik Muhammed Cabir Seyyid Ebu’l Ula Mısır Mhamed Safar Bati Cezayir Abdurrahman Al Abdi Suriye Benbou Abdullah Muhammed Bil Kasım Cezayir Mahfood Thannon Al Ubaydi Osman Çiçek Irak Riad Al Abdullah Türkiye Suriye Celî Talîk Kategorisi Albaraka Uluslararası Birinci Mustafa Parıldar Türkiye Hat Yarışması Sonuçlandı* İkinci Hanife Yiğit Alpaydın Türkiye Üçüncü Fatih Özkafa Türkiye Hat yarışmamıza katılarak hat sanatının Üçüncü Mithat Topaç Türkiye yaşatılmasına destek veren tüm sanatçılarımıza teşekkür eder, dereceye Celî Dîvanî Kategorisi giren yarışmacılarımızı tebrik ederiz. Birinci Seyit Ahmet Depeler Türkiye *Ödül töreni ilerleyen tarihlerde duyurulacaktır. İkinci Üçüncü Mahmud Abdullatif Dushu Suriye Daha fazla bilgi için: www.albarakahat.com Teşvik Mohammed Ahmad Shalabi Filistin Aytekin Arslan Türkiye Hadi Salih Irak Hüseyin Ali Shaqule Mohammad Adeeb Ali Suriye Muntasır Al Hamdan B.A.E. Ürdün Albaraka Özel Ödülü Jüri, Albaraka Özel Ödülüne layık eser bulunamamıştır.
KARABEKIR PAŞA’NIN MASONLUK UYARISI Ş u Kâzım Karabekir Paşa ne tükenmez bir hazinedir tarihçiler için ama üzerinde çalışanı ara ki bulasın. Hâlbuki bugüne kadar enstitüler kurulup hem kahramanlıkla dolu hayatı, hem de her biri bir cesaret abidesi olan eserleri üzerinde tezler, araştırmalar, belgeseller hazırlanabilmeliydi. Onu bırakın, İnkılap Tarihi bölümleri tam da kendi sahalarına girmesi- ne rağmen Paşa’ya ya kem gözle bakmakta veya hasbelka- der çalışan olursa önüne takoz koymaktadır. Oysa Paşa, Kırım Harbi yıllarından yıkılışına kadarki Osmanlı tarihinin hem okuduklarından, hem de yaşayıp müşahede ettiklerinden yola çıkarak şaşırtıcı bir pano- ramasını çizmekte ve Masonların nasıl uzun vadeli bir çalışmayla Osmanlı Devleti’ni yıktıklarını açıkça yazmak- tadır. Bu bile ayrı bir araştırma konusu olacak çapta bir meseledir. Cumhuriyet yöneticilerine ikaz mahiyetindeki ifşaatını okuyunca Paşa’nın kılıcı kadar kaleminin keskinliğine hayret edeceğinize ve zihninde meseleleri nasıl berrak- laştırdığına hayran olacağınıza eminim. Mesela 1. Dünya Savaşı’na girişimiz hakkında şu çarpıcı tespitte bulunuyor: “Türk’ten gayri bütün unsurlar dört gözle Türklerin harbe girmesini bekliyorlardı. Çünkü Türk milletine ihtilâl, suikast, yangın, çalıp çırpma, ahlâkı ifsat... gibi bozgunluk âmillerinin serbestçe işlenilmesine harp en müsait bir saha idi. Bu suretle ‘vatan ve insaniyete hizmet’ için ettikleri yeminlerini yerine getirmiş olacaklardı.” Masonluk dosyamızdaki diğer yazıları da ilgiyle okuya- caksınız. Alparslan Yasa “Atatürk ve Masonluk” meselesini tahlil ediyor, Şükrü Hanioğlu İttihatçılık ve Masonluk ilişkisini inceliyor. Bu arada 1938’e kadarki değişmez Da- hiliye Vekili Şükrü Kaya’nın Masonluk diploması belgesini de gözden kaçırmayın deriz. Velhasıl yine tarihle hemhal olacağınız bir sayı önünüz- de. 1965 seçimlerinden Tek Parti Ramazanlarına, ilk Türk denizcisi Çaka Bey’den Osmanlı ile Almanya’nın çarpıştığı tek cepheye, Osmanlı’nın Buz Devri’n- den Arjantin’in kesik damarlarına düşündürücü ve keyifli bir yolcu- luğa hazır olun. Tarihin üzerinize doğru gel- diğini hissedeceğiniz yeni sayı- larda buluşmak ümidiyle. Hayırla kalınız. Mustafa Armağan Genel Yayın bizden sizeYönetmeni
OKUR HATTI twitter.com/derintarih Okur Hattı: 0212 467 52 52 [email protected] @gokayKKSL / Gökay KÖKSAL @derintarih dergisini 2 aydır takip YENİ SAYILAR, HEDİYE KUTU’L AMARE etmeye başladım. Son derece YENİ KONULAR KİTAPÇIKLARIN ZAFERİMİZE YER VERİN başarılı ve etkileyici. Artık gerçek Kurtuluş Savaşı yılların- BASKISINDA Dergiyi 30. sayıdan itibaren tarihimizi konuşma vakti gelmişti... da çıkarılan “men-i almaya başladım. Tarihi çok müskirat” kanunu hak- REVİZE seven biri olarak okumaktan @pinarozturk__ / PINAR kında gelecek sayılarda Bir okurunuz olarak büyük keyif aldığım yazılarla Tam Osmanlıca öğreniyorken Canım bir yazı yayınlarsanız çok birkaç hususu size karşılaşıyorum. Heyecanla Kutu’l İstanbul posteri. Bu ne kısmet ve sevinirim. Benim gibi bu iletmek istiyorum. Amare zaferimizle ilgili bir yazı şiirsel bir tevafuk. @derintarih :) konuya merakı olan birçok Birincisi, verdiğiniz ek kitap- bekliyorum. Yolunuz açık olsun. arkadaşım da faydalanmış çıkların baskı kalitesi düşük. Fatih Erdoğan @orhanzmen / Orhan Özmen olur. Bu da bizlerde ‘kullan at’ hissi Dikkat ettim, çok kısa yer almış İsmail Özbay / İzmir uyandırıyor. Eminim ki makul DT: Kutu’l Amare ile ilgili Aralık okurların görüşleri. O kadar bir sebebiniz vardır. İkincisi, son sayımızda bir dosya hazırlığı içe- reklamın yerine okur yazılarına DT: Ağustos 2012 tarihli 5. verdiğiniz ek kitapçıktaki üslup risinde olduğumuzu vesilenizle daha uzun yer verseniz. sayımızda Ali Şükrü beyin hakikaten kötü. Bu konuda duyurmuş olalım. Selamlar. katli çerçevesinde bu kanun- yapacağınız tadilat okurun @fatmaduman61 / Fatma Duman la ilgili İsmail Akbal’ın bir güvenini kuvvetlendirecektir. ÇERKESLERİ ES GEÇMEYİN! yazısını yayınlamıştık. Oraya Atilla Mülayim / Ankara İlahiyat Fakültesi öğrencisiyim Derin Tarih dergisi standı fuarda bakmanızı tavsiye ederiz ve derginizin hiçbir sayısı- en çok ziyaret edilen dergi standı ARAŞTIRDIM VE HAYRAN nı kaçırmadan alıp severek oldu. Tebrikler... KELİMELER KİFAYETSİZ KALDIM okuyorum. Mayıs sayınızda Yaptığınız tarih yayıncılığı için 36. sayınızda verdiğiniz ek ki- Çerkes Sürgünü’nün yıldönümü @OmerFarukCetin / Ömer Faruk Çetin duyduğum minneti anlat- tapçık “Kemalizm’in iç yüzü” hak- olmasına rağmen bu konuya makta kelimelerin kifayetsiz kında malumat sahibi olabilmek değinmediğinizi gördüm ve Çanakkale’ye gidiş ve dönüş yolunda kaldığını belirtmeliyim. İlk için bir araştırmaya koyuldum. derinden üzüldüm. Bir sonraki @derintarih okumak gibisi yok... sayınızdan beri takip ediyo- Önemli bir vazife icra ettiğinizi sayıda bu konuda da yazıya yer rum ve kitaplığımın hayranlıkla gözlemledim. Bu vererek bizi aydınlatmanızı rica @BildenFerhat / Ferhat Bilden en müstesna sayınızı en kısa zamanda temin ediyorum. @derintarih programınız ve yerini derginize Tuba Yaraşlı / İstanbul derginiz ufkumuzu açıyor, çok ayırıyorum. etmek istiyorum. teşekkürler sevgili hocalarım. Bununla birlikte Faruk İzci DT: Tam da elinizdeki sayıda reklamların Çerkes Sürgünü @Cansucalc / cansu alıcı seçiminde daha DT: Bütün sayılarımızı başlıklı bir yazıya yer Nutuk’a cevaplar kitabıyla birlikte hassas olmanız www.derintarih. verdik. Daha da Derin Tarih dergisinin bu ayki sayısı gerekmiyor mu? com internet yer vereceğiz. yine çok güzel olmuş.. @derintarih Burak Alameh- sitemizden sipariş Selamlar ve met / Denizli edebilirsiniz. sevgiler. @hasan__aydinGS / Hasan Aydın Dergi, hür tefekkürün kalesi. DT: Hassasiyetinizi anlıyoruz ÇANAKKALE İÇİN PİYASANIN ÇOK ÜSTÜNDE Teşekkürler @derintarih ve elimizden geleni yaptığı- KAYNAK ÖNERİSİ BİR DERGİ mıza inanmanızı istiyoruz. . Almanya’da tarih öğretmenliği Derin Tarih hem muhtevası, @PekHaluk / Ali Haluk Pektaş okuyorum ve bitirme tezim hem yazarları, hem de baskısı Derin Tarih, abonesi olmakla mutlu İYİ Kİ FUARLAR VAR! Çanakkale Zaferi’nin Türkler ile kalitesi çok yüksek bir dergi. olduğum dergi... Derginizi her ay ilgiyle takip üzerindeki etkisi üzerine. Buna Postayla kapımıza kadar gelen ediyorum. Bazı sayılarım eksik- yönelik 1923-80 arası kaynak dergi sayesinde yeni bir aya @AzizGndodu / Aziz. ti, onları da kitap fuarlarından arıyorum ama maalesef çok girdiğimizi fark ediyorum. He- @derintarih Gereksiz reklam sayısını temin ettim. İnanın çok faydalı fazla bir şey bulamadım. Kaynak diye ettiğiniz posterler odamın azaltırsanz dergiyi okumak gibi bir bir kaynak çıkartıyorsunuz. önerebilir misiniz? duvarlarını süslüyor. Fakat şansımız olcak inşaallah (!) Ahmet Oğuz Hoşöz Hilmi Erdem / Almanya reklamlarınızı biraz azaltsanız daha iyi olur. @mukemmelkova / ido Danişmentli DT: Mart ayında çıkardağımız Abdullah Günel / Ankara @derintarih bir arşivlik eser daha Çanakkale Özel Sayımıza bir göz bizlerle. Teşekkürler emeği geçenlere atmanızda fayda var. Ayın tweeti olmak için orijinal tweetlerinizi bekliyoruz. 8 DERİN TARİH / 2015 HAZİRAN
Evim güzel evim DOLU DOLU İNTERNETİM LiMiTSiZ FiBER iNTERNET TİVİBU’YLA AYDA 49,90 TL Yeni gelene 24 ay taahhütle Doinlutedrnoelut 49,90 TL adil kullanımla, ev telefonları olan abonelerimiz için geçerli olup, Tivibu Ev Maxi SD paket ücreti dahildir. Fibernet altyapı dahilinde 24 Mbps’ye kadar eve veya binaya kadar olup, hız farklılık gösterebilecektir. Tercihe göre Yalın İnternet devre hazırlama veya TTNET Alo bağlantı ücreti, Damga Vergisi, bağlantı, Tivibu kurulum ve Tivibu cihaz kullanım ücretleri ve taahhüt bozumunda cayma bedeli faturalandırılır. Ayrıntılı bilgi: www.ttnet.com.tr ve 444 0 375
SIZ SORUN TARIHÇILER CEVAPLANDIRSIN! Tarihle ilgili merak ettiğiniz soruları e-maille [email protected] hesabına veya postayla Yenidoğan Mah. Kızılay Sk. No: 39 Bayrampaşa-İstanbul adresine gönderebilirsiniz. Einstein’ın Atatürk’e EINSTEIN’IN MEKTUBUmektup yazdığı doğru mu? Kadir Kaya / Ağrı İzafiyet (relativity) teorileriyle Time dergisi tarafından 20. yüzyılın en önemli şahsiyeti seçilen Albert Einstein’ın Atatürk’e yazılmış bir mektubu yoktur. Bir mektup vardır ama Başbakan İsmet İnönü’ye yazılmıştır. Altındaki imzanın bizzat Einstein tarafından mı atıldığı, yoksa Yahudi Ajansı’na yaptırıp teslim ettiği bilinen mühür (kaşe) vurularak mı elde edildiği HILAFETIN MISYONUNU TBMM bile meçhuldür. Ünlü fizikçi mektubunda İnönü’ye, “Almanya’daki Yahudi profesörlerin ÜSTLENEBILIR MI? işe ihtiyaçları olduğunu, bu ihtiyacın Türkiye tarafından karşılanması halinde gelme- lerine yardımcı olabileceğini” söylemiştir. İşin ilginç yanı, İnönü’nün Einstein’ın teklifini reddetmiş olmasıdır. Lakin Einstein arayışlarına devam etmiş ve Nazilerin baskısı altında yaşayan akademisyen dindaşlarını İran’a pazarlamıştır. Bu durumda bu mektuptan nasıl Hilafetin misyon ve sorumluluğu TBMM eliyle yürütülebilir veya temsil bir ‘gurur payı’ çıkarılabildiğini anlamak güçtür. Hem İnönü, Einstein’ın teklifini redde- edilebilir mi? Eyüp Belek / İzmit diyor, hem de İnönü’ye yazılan mektubu, sanki olumlu cevap vermişiz gibi Atatürk’e Siyasî ve dinî bir kurum olan Hilafet yazılmış kabul ederek bundan, müflis tüccar eski defterleri karıştırır mantığıyla bir paye 1 Kasım 1922 tarihli bir kanunla saltanattan ayrılmıştır. Yine TBMM’nin koparmaya çalışıyorlar. O zaman Yahudi profesörleri ülkesine kabul eden İran Şahı Rıza 3 Mart 1924’te çıkardığı “Hilafetin Kaldırılması ve Osmanlı Hanedanı’nın Pehlevi, Atatürk’ten daha ileri görüşlü çıkmış diyebilir miyiz izninizle? Mustafa Armağan Türkiye Haricine Çıkarılması Hakkında C Kanun” ile kaldırılmış, son halife Ab- M ENDERUN’A NEDEN TÜRKLER ALINMAZDI? dülmecid yurt dışına gönderilmiştir. Y CM Enderun mekteplerine neden sadece lerini de bunlara vermiştir. 1402 Ankara Öncelikle 13 maddelik ilga kanu- MY Hıristiyan çocukları alınıyordu? bozgununda kul kökenli olmayan bazı nunda Hilafet-TBMM ilişkisi hakkında CY Zahide Toydemir / Bursa askerlerin padişahı terk etmesinin payı hiçbir madde bulunmamaktadır. CMY vardır. Bu sebeple Fetret Devri’nde Çelebi Ancak bu kanunun Meclis’e sunuş K Enderun denilen saray okuluna Müs- Mehmed ve II. Murad parçalanan devleti yazısında Hilafetin Türkiye’yi iç ve dış lümanların alınmaması“Kul Sistemi”ile toparlamada önemli ölçüde kul asıllı rical siyasette iki başlı gösterdiği, esasında ilgilidir. Buradaki“kul”devlet hizmetine ve askerlerden yararlanmışlardır. Hilafetin İslamda “hükümet mana girme ve padişaha bağlı“hassa askeri ve göreviyle” kurulduğu, mevcut olma”demektir. Osmanlı’da kullar Arap Devlete hizmet eden kulların daha hükümetin varlığıyla buna gerek ve Türk İslam devletlerinde istihdam sistemli yetişmeleri için bir saray okuluna olmadığı belirtilmişti. Bu da “bir edilen“gulam”ların devamı gibi düşünü- gerek görülmüş, II. Murad zamanında Hilafetin sebeb-i mevcudiyeti yoktur” lebilir. Enderun Mektebi kurulmuştur. Bu oku- gerekçesiyle açıklanmıştır. Kanaa- lun kurumsallaşması ise Fatih dönemin- timizce TBMM Hilafetin “hükümet Osmanlılarda Türk asıllı olmayanların de gerçekleşmiştir. etme” misyonunu yerine getirebilir istihdamı Osman Gazi’ye kadar gider. ve getirmektedir. Ancak dinî işlevini Savaş esirlerinden askerî amaçlı yararlan- Şayet Enderun’a Türkler alınsaydı üstlenemez. Çünkü Hilafet, dinî ve ma Orhan Gazi döneminde başlar ve I. hanedana rakip olabilecek güçlü aileler siyasî işlevini birlikte yerine getir- Murad döneminde devam eder. Pençik ortaya çıkabilir, miras hukukuna dayalı diğinde gerçek kimliğine kavuşur. Kanunu gereğince Hıristiyan esirler diğer meselelerle padişahın gücü azalabilir, bu TBMM, kuruluş ve açılışı dinî söylem- idarî hizmetlerde de bulunurlar. da devletin parçalanmasına yol açabilirdi. ler çerçevesinde olsa da modern bir kurumdur. Esasında kurucu kadro Kul kökenli merkez ordusu, sınır boy- Sonuç olarak Türk asıllı Osmanoğulları Hilafet kurumuna gerek olmadığını larındaki yarı feodal akıncı beylerinin oto- merkeziyetçi ve“ebed-müddet”bir dev- düşünmüştür. rite altına alınmasını sağlamıştır. Yıldırım letin tesisi için kul sisteminden yararlan- Bayezid merkezi idaresini kurarken yine mışlardır diyebiliriz. Doç. Dr. Mustafa Budak kullardan yararlanmış ve taşra hizmet- Prof. Dr. Abdülkadir Özcan 10 DERİN TARİH / 2015 HAZİRAN
OSLO TV KOLTUĞU *%20 İNDİRİM OSLO-BABİL-MARTA TV KOLTUKLARI İÇİN GEÇERLİDİR. TAVSİYE EDİLEN PERAKENDE FİYATLARIMIZ 04.05.2015 - 30.06.2015 TARİHLERİ ARASINDA GEÇERLİDİR.
Haziran’ın Dünyası [email protected] RABİA ALBAYRAK Yolcu gemisinden ilk SOS 10 Haziran 1909 - İngiltere İngiliz Cunard hattının Slavonia gemisi, Azor adaları yakın- larında batma tehlikesiyle karşılaşınca tarihteki ilk SOS sinyalini vermiş oldu. SOS çağrısının uluslararası bir imdat sinyali olarak kullanımı 1906’da görüşülmüş, devletler tarafından 1908’de resmen kabul edilmiştir. Esasen SOS, ‘ruhlarımızı kurtarın’ anlamına gelen İngilizce “Save Our Souls” ifadesinin kısaltmasıdır. Padişah Rumeli yollarında 5 Haziran 1911 - Türkiye Sultan V. Mehmed Reşad, kalabalık bir he- yetle Rumeli’ye uzunca bir seyahate çıktı. Peş peşe karışıklıkların baş gösterdiği bu coğrafyayı padişahın bizzat ziyaret etmesi, siyasî çevrelerde çok kritik bir gelişme olarak yorumlandı. Özellikle Arnavut Müs- lümanlarının kalbini kazandı. Sultan seyahatini kara ve deniz yoluyla yaptı. Kadınsan seçemezsin! Siyonist işgale şanlı direniş 14 Haziran 1907 - Norveç 2 Haziran 1964 - Filistin Kadınlara seçilme hakkı tanıyan yasa tasarısı Norveç Meclisi’ne sunuldu ve oylama katılımcılardan birçoğunun ret oyu vermesiyle sonuçlandı. Buna Ocak 1964’te Kahire’de düzenlenen Arap Birliği Zirvesi ile temel- karşın kadınlara kısıtlı seçim hakkı veren yasa tasarısı 25’e karşı 96 oyla leri atılan Filistin Kuruluş Örgütü (FKÖ), Haziran ayında faaliyetine kabul edildi. Böylece kendisi ya da kocası vergi ödeyen kadınlara oy hakkı verilirken bunun dışında kalanlar seçmen sayılmadı. Biz bu tartışmayı bir başladı. Arap hükümetlerinin yerden hatırlıyoruz; Gazi’nin kadınlara ancak askerlik yaparlarsa seçme ve öncülük ettiği bu oluşum seçilme hakkı tanıyabilecekleri şartından. çok sayıda Filistinli örgütü tek çatı altında toplamış ve Pistin tozunu attırdılar 1967’deki Arap-İsrail Sava- şı’nda etkinliğini artırmıştır. 26 Haziran 1906 - Fransa FKÖ bünyesindeki en büyük örgüt olan el-Fetih’in lideri Le Mans yakınlarında ilk Grand-Prix yarışı gerçekleştirildi. 104 km Yaser Arafat 1969’da Yürütme uzunluğundaki üçgen biçimli pistte 6 tur boyunca kıyasıya mücadele Kurulu Başkanlığı’na getirildi. eden yarışmacılardan Macar sürücü Ferenc Szisz müsabakanın galibi oldu. Bugün de bu yarışlar dünyanın birçok ülkesinde büyük bir ilgiye Genelkurmay uğruna mazhar olarak devam ediyor. posta cinayeti 26 Haziran 1910 - Avusturya Üsteğmen Adolf Hofrichter, Viyana askerî mahkemesince 20 yıl ağır hapis cezasına çarptırıldı. Genelkurmaya girebilmek için birkaç subayı siyanür hapıyla zehirlediğini itiraf eden üsteğmen hırsına yenik düşmüş ve Kurmay Yüzbaşı Richard Mader’e zarf içinde reklam mektupları göndererek cinayeti işlemiş. Nasıl mı? Mektup- ların içindeki siyanüre bulanmış bir preparatı erkekliği güçlendiren deva diye tanıtarak! Reklama kanan yüzbaşı bir randevu öncesi hapı kullanmış ve birkaç dakika içinde acı son! 12 DERİN TARİH / 2015 HAZİRAN
Banka senin! NEDEN ŞUBEYE GiDESiN? Kuveyt Türk’ten yeni nesil dijital bankacılık platformu: Senin Bankan Senin Bankan, sen neredeysen orada; akıllı telefonunda, tabletinde, bilgisayarında. Türkiye’nin Hesap EFT ve Şube ilk dijital işletim ücreti havale ücreti YOK! faizsiz bankacılık platformu YOK! YOK! Ayrıntılı bilgi ve başvuru: seninbankan seninbankan seninbankan Yeni nesil şubesiz banka seninbankan.com.tr
ANTEP’TE SİNAN ÇAĞINDAN GİZLİ BİR ŞAHESER TÇAAŞDTIARN “ T evhid”i haykırırcasına tek camide görülmez. ayak üzerinde asırlardır nöbet Zaviyesi, çeşmesi, medrese ve ha- tutuyor. Bütün tonozları ve kubbeleri tek bir direğe kelepçelen- mamıyla külliye olarak inşa edilen miş olup etrafında pervaneler misali cami Selçuklu, Memlûk ve Osmanlı dönüyorlar. sanatından izler taşır. Yalnız ortadaki Gaziantep’in Şeyh Fethullah Camii direk bütün farklılıkları kucaklamak, Şıh Camii diye bilinir. Hz. Ebubekir’in renkleri cem etmek istercesine siyaha soyundan gelen Şeyh Fethullah tara- boyanmış. Kâbe’nin siyah örtüsüne bü- fından 1564 yılında yaptırılmış. İbadet rünür gibi. mekânı ortada sekizgen taş ayağa otu- ran ve yelpaze şeklinde açılan tonoz- Mimar Sinan’ın sağlığında Osman- larla askı kemerlere bağlanan şaşırtıcı lı mimarisinin bir Anadolu şehrinde bir örtü sistemine sahip ki başka bir ulaştığı çarpıcı seviyeyi ortaya koyan Ayntablı mimara selam ve hürmetleri- mizle “Eyvallah” diyoruz. 14 DERİN TARİH / 2015 HAZİRAN
Bunu Gördük © Mustafa Cambaz © Mustafa Cambaz 2015 HAZİRAN / DERİN TARİH 15
Eşyanın Kalbi GÖKLERİN UÇARI ÇAYLAĞI ŞEYMA AYDIN [email protected] Y az aylarında sırrını faş ederken güneş, nazlı, bir o kadar da haşarı rakipleri belirir gökyüzünde. Uçsuz bucaksız maviliğin üzerindeki bu titrek noktacıklar, arza rapto- lunmuş biz sözüm ona özgür fanileri nasıl da kıskandırır. Onu sadece çocukluk hayallerini süsleyen bir oyuncak sanıyorsanız aldanıyorsunuz; uçurtma savaşlarda yeni doğan bebeklerin üzerinden min Franklin şimşeğin elektriksel uçurtma uçururmuş. Özellikle ejder- yapısını uçurtma marifetiyle bulunca bilfiil vazife almıştır aynı zamanda. ha ve balık motifli ve hayatı semboli- ilk paratonerin ilham kaynağı olmuş. ze eden uçurtmalar tercih edilirmiş. 1749’a gelince İskoçyalı Alexander Uçurtmalar ilk olarak MÖ 1200’ler- Wilson farklı yüksekliklerdeki sıcak- Bunların yanında Budist köylüler lıkları ölçebilmek için uçurtmalara de Çinliler tarafından düşmanı kor- hasat mevsimi gelince hem eğlen- termometreler yerleştirip bunları bir mek, hem de bereket dilemek için trene bağlamış. Böylelikle ölçümleri kutma ve gövde gösterisi maharetiyle tanrılara uçurtmalar aracılığıyla ya- yapabilmiş. karırmış. iş görmüş. Bazen savaşın başlangıcına 1884’de Guglielmo Marconi tara- Hindistan’daki uçurtmalara dair fından Atlas Okyanusu’nun bir kıyı- işaret, yeri geldiğinde de barışa davet ilk belgeler bir aşk hikâyesini fısıldar. sından diğerine yaptığı radyo yayın- 1500’lere ait Babür minyatürlerinde larında anten yükseltme görevinde rolünü üstlenmiş. Çin’de uçurtmala- genç bir adamın görüşmesine izin dahi kullanılmış. verilmeyen sevgilisine mesaj ulaştır- rın yapımında genel olarak ipek ve mak için uçurtmayı hünerle kullandı- Uçurtmanın fantastik marifetlerin- ğı ifade edilir. den biri de ünlü Niagara Şelalesi’nin bambu kullanılmış. 16. yüzyılda ya- üzerindeki ilk köprünün halatlarının Marco Polo tarafından Malaya ada- karşıdan karşıya geçirilmesinde kul- şamış olan Çinli hırsız Kakinoki Kin- larından Hollanda’ya götürülen uçurt- lanılması. Ya uçurtmanın bir at araba- malar Avrupa’da tanınmaya başlamış. sını kaldırmasına ne demeli? Kullanıl- suke hakkındaki hikâye meşhurdur. Başlarda askerî amaçlara hizmet etse dığı en garip yerlerden biri, 1822’de de meteorolojik ölçümlere yarayan öğretmen George Pocock’un at araba- Uçurtmayla havalanan hırsız, önemli bir alete dönüşmüş. 1572’de Benja- bir kalenin zirvesindeki altın yunus heykelini çalmaya niyetlenmiş, hey- kelin bazı kısımlarına el koyup yere öyle inebilmiş. Lakin yakalanmış, ceza olarak da yağda kaynatılmış. Uçurtma 7. yüzyılda Budist rahiple- rin tanrılarıyla söyleştikleri bir nişan olarak iş görmesinin yanında, Şaman- lar kötü ruhları kovma bahanesiyle 16 DERİN TARİH / 2015 HAZİRAN
sını uçurtma yardımıyla hızını saatte 20 Çin semalarının süslü kuşu mile ulaştırarak çekmeyi başarması. 15. Başlarda savaştaki düşmanı korkutma yüzyılda Leonardo Da Vinci’ye paraşüt ve amaçlı kullanılan uçurtmalar 19. helikopter diyagramları çiziminde ilham yüzyıla gelindiğinde estetik bir form vermiş. kazandı. Tıpkı Çin’in kadim kültürüne yakışır bu sanat eserinde olduğu gibi... Savaş meydanlarından parklara Bereket nişanesi 1. Dünya Savaşı sırasında İngiliz, Fransız, İtal- Hayatı ve bereketi sembolize yan ve Rus ordularının düşmanın yerini belir- eden balık ve ejderha lemek için uçurtmalardan yararlandıklarını motifleri Doğu uçurtmalarının unutmayalım. Denizde kaybolan pilotlar vazgeçilmezlerinden. bir Gibson Girl-box uçurtması uçurmuş- lar, böylece yerleri şıp diye tespit edilmiş. Dihedral uçurtma Ancak uçaklar arttıkça uçurtmanın pabucu 20. yüzyıldan itibaren dama atılmış ve daha çok eğlence maksatlı kul- yaygın olarak kullanılan bu lanılır olmuş. uçurtmalar iki çıtadan oluşur; biri düz, diğeri de yaylı. Avrupa’da askerî ciddiyetinden sıyrılıp teknolojiyle buluşan uçurtma, çift ipli, dört ipli gibi çeşit- Bulunmaz Hint kumaşı leriyle havada türlü cambazlıklar yapan bir Hint uçurtmaları eğlence kahramanına dönüşmüş. kendilerine özgü kumaş ve desenleriyle semada tarihî 1972’de Peter Powell iki elle idare edi- geçit yapar adeta. len “stunter” adlı uçurtmanın tanıtımını yapınca uçurtma bir spor aracı olmaya Uzakdoğu asaleti başlar. Zamanla daha büyük ve görkemli- Uzakdoğu’dan dünyaya yayıldığı rivayet edilen leri üretilmiş. Hatta uçurtma 21. yüzyılda bile 1980’lerde de geleneğinden izler taşıyor. Yeni Zelandalı Peter Lynn, uçurtma- 2015 HAZİRAN / DERİN TARİH 17 nın çekebileceği “buggy” denen üç tekerlekli bir araç bile yapmış. 1990’larda tekerlekler üs- tünde su kayağı yaparken ya da buz üstünde uçurulmuş. Bizim toprakların uçurtma etkinliklerine ge- lecek olursak, Mehmet Naci Aköz’ün 1984 yı- lında düzenlediği Türkiye’nin ilk para ve kupa armağanlı uçurtma yarışması ile yepyeni bir çığır açıldığını söylemeliyiz. Böylelikle Aköz’ün başkanlığında 1986’da Türkiye’nin ilk uçurtma kuruluşu olan Eyüp Kardeş Uçurtmacı- lar Birliği kurulmuş. Türkiye’deki ilk uçurtma müzesi ise yine Aköz tarafın- dan kurulmuş olup Üsküdar’da hizmet vermektedir. Hâsılı savaşta, barışta, ilimde ve ileti- şimde ipin öteki ucundakinin emrine amadedir uçurtma. Tutsak ellerin hür hizmetkârı, bizim için de uç, bizim için de göç diyardan diyara, e mi?
Aktüel ÖZLEM KOCUKELİ ÖZBAY [email protected] Sultan II. Abdülhamid tarafın- II. ABDÜLHAMİD HAN’IN dan inşa ettirilen Türkiye’nin ilk TUĞRASI KUYUDA BULUNDU belediye başkanlığı binasının 3 yıldır süren restorasyonu tamam- VENEDIK’IN DÜNYA TÜRK FORUMU’NDAN FATİH’İN KILICI SATILDI! landı. Resmî açılışını 16 Mayıs ILK CAMISI ORTAK ALFABE ÇAĞRISI Cumartesi günü Cumhurbaşkanı BIENAL’DEN Korkmayın canım, orijinali değil Recep Tayyip Erdoğan yaptı. 4. Dünya Türk Forumu’nda Ça- replikası, yani birebir kopyası. Topka- Beyoğlu Belediyesi öncülüğünde Venedik’te cami yapımına izin nakkale’de bir 100. yıl anıtı yapılması pı Sarayı’ndaki müze mağazasında aslı korunarak günün ihtiyaçlarına yok, malum. Ama Venedik kararlaştırıldı. “Türk Dünyası” adı sergilenen Fatih Sultan Mehmed’e göre restore edilen tarihî bina II. Bienali sayesinde şehir geçici verilecek anıtta Azeri şair Ahmed Ce- ait Sultan Kılıcı’nın replikasını 100 Abdülhamid döneminde İtalyan de olsa camisine kavuştu. vad’ın “Çırpınırdı Karadeniz” adlı şiiri bin TL ödeyerek satın alan ise Hong mimar Barborini tarafından yapıl- Isviçreli sanatçı Christop için de bir bölüm oluşturulacak. Konglu bir koleksiyoner. Müze mış (1879-83). mağazalarının işletme hakkını elinde Büchel’in Izlandalı ve Venedikli 23-25 Nisan tarihinde İstanbul’da bulunduran Bilkent Kültür Girişimi Restorasyon sırasında Abdül- Müslümanların desteğiyle 40 gerçekleştirilen toplantılar serisinde (BKG)’nden Orhan Hallik şunları hamid Han’ın adına çekilmiş tuğ- yıldır kullanılmayan bir Katolik Türkler arasında ortak bir dil geliş- söyledi: rası da bulunmuş. Ancak hikâyesi kilisesinden dönüştürdüğü cami tirilmesi konusundaki çalışmaların biraz yüz kızartacak cinsten: 22 Kasım’a kadar açık olacak. önemi vurgulanırken TÜBİTAK’ın “125 cm uzunluğunda ve 2,3 kg Caminin imamı Izlandalı Sverrir Türk Cumhuriyetleri ile ilişkilerini ağırlığındaki kılıç üzerinde sultana Temel güçlendirmesi sırasın- Agnarsson, camide Türk izleri güçlendirmesi ve üniversiteler arası güç vermesi için yazılmış özel bir da kazılara başladıklarında bir olduğunu ifade ederek, hat işbirliğinin artırılması yönünde çağrı dua var. Balçak kısmı masif pirinç, kuyuda üstü malzeme ve toprakla levhalarının Ayasofya’dakilerin yapıldı. kapatılmış bir tuğrayla karşılaşmış bir benzeri olduğunu kaydetti. sap kısmı koç boynuzundan üre- restoratörler. Tuğranın II. Abdül- Bienal’e ve C. Büchel’e kalbî Dahası, deklarasyona göre Türk tildi. Dua ise aslına uygun olarak hamid’e ait olduğu anlaşılınca teşekkürler. Duamız o ki, Venedik devletlerinde yayın yapacak ortak tamamen el işçiliğiyle işlendi”. temizlenip muhafaza edildiğini semalarında ezan seslerinin bir televizyon kanalı kurulacak belirten Demircan, “Ebediyete ebediyen inleyeceği günler de ve ortak bir alfabe oluşturulacak. Ya satın almak isteyen başka kadar Türkiye Cumhuriyeti bayrağı Çanakkale Savaşı hakkında basılacak koleksiyonerler varsa? O da altında yaşasın diye tuğrayı yeni- yakın olsun. kitapların Türkî Cumhuriyetlere düşünülmüş; satıştan sonra den açtığımız protokol kapısının gönderilmesi de toplantının gündem ikinci replika da üretilip satışa hemen önüne bir şeref madalyası maddelerinden biriydi. Dileriz zikri sunulmuş. gibi astık” diyor. Sayın Cumhurbaş- bile gönlümüzü umutla dolduran kanının törendeki sözleri tarihe projeler masada kalmaz, birer birer Kültür perakendeciliği diye verilen önemin sözde kalmayaca- hayata geçirilir. adlandırılan müze mağazacılığı ğı ümidini uyandırdı: yoluna devam ededursun, tarihin “kopyası” ve “fiyatı” kav- “Restorasyon anlayışımız ramları yürek tırmalamıyor mu? koruyarak yaşatmaya dayanıyor. Bu eserlere turistik meta gözüyle MÜJDE! UNESCO GEÇİCİ LİSTESİNDEYİZ bakmıyoruz. Öncelikle tarihe hürmetimizden, köklerimize UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’ne 10 adayı- Peki listeye girince ne oluyor? Müjdeli haberi veren bağlılığımızdan ihya ediyoruz. mız daha girdi: Akdamar Kilisesi (Van), Yıldız Sarayı Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik, asıl listeye her Ağaç kökleriyle yaşar. Eğer biz bu (İstanbul), Aspendos Antik Kenti (Antalya), Stratoni- yıl 2 alanı önerebildiklerini belirtti. Geçici listedeki köklerimize sahip çıkmazsak, eğer keia Antik Kenti (Muğla), Kütahya-Eskişehir-Afyon’u eser sayımızın 62 olduğunu düşünürsek önümüzde onların kurumasına göz yumarsak kapsayan Dağlık Frigya Bölgesi, Uzun Köprü (Edirne), uzun ince bir yol var demektir. Her karışı üzerinde eninde sonunda devrilir gideriz”. İsmail Fakirullah Türbesi (Siirt), Mudurnu Tarihi Ahi yükselen, göçen ve yiten nice medeniyetin mirasıyla Kenti, Harşena Dağı ve Pontus Kral Kaya Mezarları dolu Anadolu topraklarının kadrini evvela biz bilelim 18 DERİN TARİH / 2015 HAZİRAN (Amasya) ve Eshab-ı Kehf Külliyesi (Kahramanmaraş). yeter. UNESCO da lütfederse ne âlâ!
Aktüel ROMANYA’DAN OSMANLI HAMAMI ÇIKTI! SERGI Romanya’da 400 yıllık bir Türk mücadeleye konu olmuş. Ta ki Bilinmeyen Yönleri ile ERMENİ KİLİSESİ TURİZME hamamı bulundu. Ülkenin batısın- 1716’ya kadar. O tarihte Avusturya Çanakkale Deniz Savaşları KAZANDIRILACAK da, Macaristan sınırına yakın Te- İmparatorluğu’nun eline geçmiş. meşvar şehrindeki Piata Libertati, Avusturya ordusundaki bir yüzba- Yakın Doğu Üniversitesi Van Gölü’ndeki Çarpanak ada- yani Özgürlük Meydanı’nın altında şının çizdiği Temeşvar haritasına ve Rahmi M. Koç Müzesi sında yer alan 9. yüzyıla ait Ktouts bulunan kalıntılar şehrin Osmanlı bakılırsa şehirde hamam dışında işbirliğiyle Çanakkale Manastırı acınacak halde. Adil geçmişinin bir kez daha gündeme başka Osmanlı mirasları da var. Savaşı’nın 100. yıl anısına Hafıza Platformu’nun internet site- gelmesine vesile oldu. Bulgulara Şükür ki haritada Osmanlı’dan gerçekleştirilen sergide deniz sinde yer verilen habere göre Aziz bakılırsa Büyük Hamam’ın mer- kalma eserleri işaretlemiş yüzbaşı. harekâtına dair yok yok. Yağlı Yuhanna’ya adanmış olan manastır kezdeki bir salonu çevreleyen 15 Bunlardan biri de Ulu Cami. Tabii boya tablolar, fotoğraflar, ve kiliseden günümüze pek bir şey odası varmış. Ayrıca her odada yer Avusturya’nın şehri ele geçir- gemi modelleri, dioramalar, kalmamış. Bir Ermeni manastırı olan alan baca hava akımını ve duman mesiyle kiliseye dönüştürülmüş, propaganda posterleri, yapı, 1915’te yaşanan karışıklıklar çıkışını sağlıyormuş. Etrafı bahçe sonra yıkılıp yerine yeni bir kilise savaşın anısına çıkarılmış ipek nedeniyle boşaltılmış. Manastırın ve avluyla çevrili hamam aynı inşa edilmiş. ve keten hatıra mendilleri, şapel, vaaz salonları, kütüphane, zamanda bir sohbet makamıymış. çeşitli objeler, Nusret’in konukevleri, yemek ve yatma 2014 sonlarındaki kazılarda dökmüş olduğu mayınlar ile odaları ile diğer oda bölümlerinin Osmanlı Devleti buraya ise caminin temellerine ulaşılmış. Muavenet-i Milliye muhribimiz yerinde yeller esiyor. Yağlıboyalarla nasıl ayak basmıştı, hatırlayalım. Dahası cami etrafında 160 mezar, tarafından atılmış torpidoların duvarları karalanan kilisenin duru- 1552’de Arnavut Kara Ahmed ahşap evler ve su kanallarının gerçek ölçülerdeki replikaları, mu olumsuz hava şartları nedeniyle Paşa’nın komutasındaki 16 bin kalıntıları da bulunmuş. Osmanlıca şema ve haritalar gün geçtikçe kötüye gidiyor. “Kültür asker şehri alarak Banat bölgesinin ile çeşitli bilgi panoları… Yolu” projesinin mimarı milletvekili başkenti yapmış. Temeşvar’ı kazdıkça Osmanlı Say say bitmez, en iyisi gidip Burhan Kayatürk, “İpek yolunun en fışkırıyor hâsılı. Sadece Temeş- önemli noktalarından biri olan Van, 160 yılı aşkın süre doğrudan varlıların üzerine mi? “Osmanlı” görmek. tarih boyunca pek çok medeniyete Osmanlı’nın yönetiminde kalan deyince devekuşu misali başını Yer: Rahmi Koç Müzesi - başkentlik yaptı. Bu medeniyet- Temeşvar, Osmanlı ile Avustur- kuma gömenlerin üzerine de. Hasköy Cad. No: 5 Hasköy lerden kalan eserler terör olayları ya-Macaristan arasında uzun yıllar yüzünden yıllardır - Istanbul kaderine terk TARİHÎ RAMİ KIŞLASI MÜZE OLUYOR Tarih: 20 Eylül’e kadar. edilmişti. Özellikle Sultan III. Mustafa döneminde yapılacak. Ayrıca ziyaretçiler için Unutulmayan Hatıralar ile Hıristiyan yaptırılan tarihî Rami (Asakir-i kafeteryalar, kitapçılar, hediyelik Çanakkale Kara Savaşı toplumu Mansure-i Muhammediye) kışlası eşya satış birimleri ile geleneksel el Savaş objeleri ile için çok şehir müzesine dönüştürülecek. sanatlarının yapımını, tanıtımını ve önemli olan 220 bin metrekarelik alanda satışını içeren atölyeler yer alacak. Avustralyalı ve Türk gazilerin bu eserlere Tarih ve Medeniyet ile Eyüp El Mevcut tarihî binanın dokusunu fotoğraflarından oluşan yeniden hayat Ensari Panorama Müzesi’nin de bozmamak için bitişiğine kışla sergi Türk asıllı Avustralyalı verip turizme bulunduğu proje kapsamında yapısına uygun, çağdaş teknoloji kazandırmayı amaç- kütüphane ve peyzaj düzenleme- kullanılarak yapılacak kütüphane 3 foto muhabir Vedat Açıkalın lıyoruz” dedi. si de yapılacak. Proje hakkında milyon kitap kapasitesi ve sınırsız tarafından hazırlanmış. bilgi veren Eyüp Belediye Başkanı dijital kayıt imkanı ile 75 bin Sergiyi diğer Çanakkale Van’a inanç turizmi projesinin Remzi Aydın şunları söyledi: metrekarelik inşaat alanına sahip siyaset üstü olduğunu belirte- “Müzede, ziyaretçilerin gezebile- olacak”. Yaklaşık 30 yıl önce gıda Savaşı sergilerinden ayıran rek herkesi desteğe davet eden ceği büyük bir avlu ve iç mekanlar toptancılarına tahsis edilmiş olan özellik ne derseniz, 1915 Kayatürk’ün yanında olduğumuzu da inşa edilecek. Koridorlarla tarihî yapının yine tarihî bir amaca yılında savaşan iki düşman belirtelim. geçişlerin sağlanacağı avluda, rücu etmesi sevindirici. Açılış birliğin askerlerinin, 90’lı sergi salonları ve gezi mekanları gününü heyecanla bekliyoruz. yıllarda tekrar bir araya gelerek gösterdiği yoldaşlık fotoğrafları deriz. Yer: Rahmi Koç Müzesi - Hasköy Cad. No: 5 Hasköy - Istanbul Tarih: 20 Eylül’e kadar. 20 DERİN TARİH / 2015 HAZİRAN
Güldeste ÖMRÜ, GÖNLÜ VE GÖZLERİ KİTAPLARA ADANMIŞTI Kitaplarla yaşadı, C kitaplarla aydınlandı, kitaplarla ışığı söndü. M Devrimizin nadir Y kıymetlerinden Millet Kütüphanesi CM eski müdürü Mehmet Serhan Tayşi MY Hakk’a yürüdü. CY MÜFİD YÜKSEL CMY [email protected] ehmet Serhan Tayşi’yi K (doğumu 1942) Ali Emi- ri Kütüphanesi müdü- lundan geliyordu. Bunları öğrendik- Kütüphaneci olması hasebiyle rüyken tanımıştım. O ten sonra iyice samimi olduk. eserlerle arası oldukça iyi olan gönül zamanlar lise öğrencisiydim. Ders ça- ehli biriydi. Tasavvuf ve irfan bahsin- lışırken zaman zaman yazma eserlere Kendisi gayretli bir insandı, kısıtlı de coşkuluydu. Tasavvufî sohbet hal- de bakardım. Babam Sadrettin Yüksel imkânlarına karşın Osmanlı tasavvu- kalarında çok bulunmuştu. Zaman de o kütüphaneye 70’li ve 80’li yıllar- funa dair eserlerle uğraşıyordu. En zaman kendisiyle oralarda beraber da sık sık gittiği için tanışıklığımız olurduk. eskilere dayanıyordu. Münasebetimiz son Yahya Agâh Efendi’nin Mecmu’a- 1980’lerde, özellikle 90’larda iyice tü’z-Zara’if Sandukatü’l-Ma’arif adlı Kitap tozlarının sebep olduğu has- arttı. talığı ne yazık ki son yıllarda bir hay- kitabını yayına hazırladı. Daha önce li ilerledi. Hastalık ilk önce kalbine, Halvetilik üzerine çalışmalar ya- yayına hazırladığı pek çok kitap var- sonra da gözlerine vurmuştu. Buna rağmen vazgeçmedi, çalışmalarını pıyor, yayınlar hazırlıyordu. İlim ve dı. Hatta bir çalışması için Vâridat’ın sürdürdü. Kitaplarla yaşamış, onlar Sanat dergisinde yayınları çıkmaya yüzünden hastalanmış ve sonunda da Ali Örfî tarafından yapılan tercümesi- onlarla vefat etmişti. başlamıştı. Diğer tarikatlarla ilgili ça- ni istemişti benden. Ali Örfî Efendi de Muhammed Nuru’l-Arabî Hazretleri- Son günlerine kadar sürekli bir lışmaları da vardı. Lemezat-ı Hulviyye nin hulefâsındandır. araya geldik. Gerek baba dostum ol- ması, gerekse de ilmî tarafı bizi birbi- bunlardan biriydi. Sonradan İlahiyat Merhum Mehmet Serhan Tayşi rimize bağlamıştı. Fakültesi o eseri bastı. ayrıca etrafındakileri birçok kitabın basılmasına teşvik ederdi. Bana Ka- İlim camiası bir âlimi, gönül ehli Babasının ismini hep duyardık, dirî Eşrefî tarikatından Zahid Efen- olanlar da bir yâreni kaybetti. rahmetli Melami şeyhiydi. Muham- di’nin ünlü bir eserini vermişti. Bu med Nuru’l-Arabî Hazretlerinin ko- tür kaynakların gün yüzüne çıkıp Allah rahmet eylesin. yayınlanmasında inanılmaz gayretler gösterirdi. 22 DERİN TARİH / 2015 HAZİRAN
Keşifler ŞEYHÜLİSLAM MASON OLURSA... “FARMASONLUK KÜFRÜ TUTMUŞ İDİ CİHÂNI” MŞEeBüfyaAfBeihşdrnebüşkdYialvtiiühksa’iyk’ilanşcaisinvdmlMeileeğlıkdatMibsaesOuournesalnsbumşfaleıinuniabKrağd.nianuyalzılnveıme Farmasonluk küfrü tutmuş idi cihânı Ne ile nâmı devleti berbâd u bednâm etdiler Nûr-ı subh-i milleti zulmetgeh-i şâm etdiler Hil’at-ı beyzâ-yı İslâmı siyehfâm etdiler Nakarat: Bir Kızılbaş mülhidi Müfti-yi İslâm etdiler Öyle bir zındika Ehl-i Sünneti râm etdiler Eylemiş iken Hân Mahmud mülhidânı katliâm Şimdi devlet o güruha eylemekde ihtirâm Böyle devlet, böyle hey’et yere geçsün Vesselâm Eyzan: Pîşvâ-yı Râfızîdir zât-ı Sadr-ı A’zamî Din u devlet hâdimi mânend-i İbn Alkamî Müslümanlar herçibâdâbâdın olmuş ebkemi Eyzan: Ehl-i İlm u ehl-i Şer’in kalmamış hiç gayreti Münderis olmuş kibâr-ı Müselmânın himmeti Kimden istimdâd-ı dâd etsün Muhammed ümmeti Eyzan: Farmasonluk küfrü tutmuş idi cihânı bir zamân Şimdi de erkân-ı devlet oldu hep serhüsrân Böyle evzâ’a nasıl sabr eylesün İslâm olan Eyzan: Hâkim oldu ehl-i dîne mülhidîn etdi heder Dîn-i İslâm şevketi düşdü zemîne serteser Kalmadı (Ehl-i) İslâmda gayret Bulgarlar kadar Eyzan: Yâ Giyâse’l-Müsteğîsîn Yâ İlâhe’l-Alemîn Eyler istirhâm u isti’tâf senden ehl-i dîn Merhamet kıl, müşkil oldu hâl-ı dîn-i Müslimîn. 24 DERİN TARİH / 2015 HAZİRAN
TUNA’NIN DERiNLiKLERiNDE ADAKALEKAYBOLAN BiR TÜRK ADASI 43 sene evvel baraj yapımı sırasında Tuna nehrinin sularına gömülen Adakale’nin ağlatan hikâyesini Semavi Eyice’den dinlemeye hazır mısınız? Komisyonda vazifeli olan ancak adaya gidemeyen sözleri tarihe ışık tutacak. 26 DERİN TARİH / 2015 HAZİRAN
Usta Kalemler Prof. Dr. SEMAVİ EYİCE DERİN TARİH İÇİN YAZDI S uriye topraklarında kalmış yunca stratejik bakımdan önemli bir iddia eden Osmanlı Devleti burada olan Süleyman Şah türbesi merkez olarak görülmüş, çevreye hâ- idareyi ele almış ve bir Türk nahiye ile orayı koruyan küçük Türk kim olanlar tarafından elde tutulmaya müdürü ile kadı göndermek suretiyle gayret edilmiştir. Adada Osmanlı hâ- Türk toprağı olduğunu resmen vurgu- askerî birliğinin bulundukla- kimiyetinin sağlam bir şekilde yerleş- lamıştı. mesinin ancak 17. yüzyılın sonlarına rı yerden ayrıldıkları ve Türkiye sını- doğru olduğu söylenir. Ada üzerindeki Sultan II. Abdülhamid’in tahttan kalenin Osmanlılar tarafından güçlen- indirilmesinin ardından İttihat ve rında yeni bir türbe inşa edilerek ora- dirildiği ve içinde Türk yerleşiminin Terakki Cemiyeti tarafından II. Meş- yoğunlaştığı görülür. rutiyet ilan edilip parlamento kurul- ya yerleştirildikleri haberi yayınlandı duğunda uzaklarda kalmış bu Türk Halkı tamamen Türklerden oluşan toprağından temsilci de meclise gön- bir süre evvel. adada Sultan III. Selim devrinde bir derilmişti. Ancak kısa süre sonra, cami inşa edilmiştir. Bundan başka 1914’te başlayan 1. Dünya Savaşı Ada- 1. Dünya Savaşı’nın ardından Suri- Türkistanlı Derviş Miskin Baba’ya ait kale’deki Türk hâkimiyetine de bir bir de tekke yapıldığı bilinir. Şüphesiz darbe vuracaktı. ye’yi kaybettiğimizde özel bir anlaşma Adakale’de yaşamış ve ölmüş Türkle- rin de burada mezarlıkları vardı. Savaş sona erdiğinde ada karşı cep- ile Süleyman Şah türbesinin bulundu- hede bulunuyordu. Romanya yenilgi- Türk asıllı ada halkı kısıtlı geçim ye uğramış olan Osmanlı Devleti’nden ğu yer Türk toprağı olarak kalacak ve şartları yüzünden burada hayatlarını adayı almak için girişimlerde bulun- sürdürmeye gayret etmişlerdi. Tütün- du. Durumu karanlık olan devletin burada Türk bayrağı dalgalanacaktı. cülük, kayıkçılık ve turizmden gelir 1920-23 yılları arasında Adakale’yi Ro- sağlayan halk 1877-78 Türk-Rus Savaşı manya’ya bırakmaya niyeti yoktu. An- Süleyman Şah’ın kabri olarak kabul ile daha sıkıntılı bir döneme girdi. Bu cak 1923’te Lozan Antlaşması ile Ada- savaşla birlikte Rumeli kaybedildikten kale üzerinde dalgalanan Türk bayrağı edilen türbe ve yanındaki muhafız ve beraberinde Romanya ile Bulgaris- kesin olarak indirildi ve ada Romanya tan bağımsızlıklarını aldıktan sonra devletinin mülkiyetine geçti. kuvvetinin barındığı tesisler daha Tuna nehri artık Türkler için uzak bir hatıradan ibaret kalmıştı. Savaştan Bu arada zaman zaman bazı Macar evvel bir defa daha yer değiştirmişti. sonra yapılan Berlin Antlaşması’nda Türk dili uzmanları adada yaşayan adadan hiç bahsedilmediğinden sınır Osmanlı Türkleri ve Türk lehçesi ka- 50 yıl kadar önce bulunduğu yerden antlaşmasında Adakale’nin adı geç- lıntıları üzerinde çalışmışlardır. lg- memiştir. nacz Kunos, Adakale halkından der- kaldırılması gereği görülen türbe ve lediği 100 kadar türküyü yayımladığı Sahipsiz kalan adaya Avusturya-Ma- gibi yine Macar Türkologlarından Ne- askerî barınak yeni bir projeye göre caristan İmparatorluğu el koymak is- meth, buradaki Türklerin dil özellik- teğini göstermişse de bu küçük top- lerini, yani lehçelerini incelemiş ve daha yukarıda inşa edilmiş, Türk bay- rak parçasının kendisine ait olduğunu yayınlamıştı. rağı da buraya çekilmişti. İşte 2015’in başında projesi vaktiyle Bayındırlık Bakanlığı Dergisi’nde de yayınlanan bu türbe ve askerî birliğin barınağı yıktırılarak kutsal hatıralar Türkiye sınırında yeniden yapılacak binalara taşınmıştır. Yabancı topraklarda bırakılan ancak üzerinde bir süre daha Türk bayrağının dalgalandığı küçük bir toprak parçası daha vardı: Adakale. Tuna üzerinde, Demirkapı adı verilen Boğaz yakınında bulunan küçük bir adaydı burası. Tuna üzerinde 160 bin metrekare- lik alana sahip bu küçük ada tarih bo- » Adakale pazarından bir görünüş
Usta Kalemler “Adakale, Ağla kale” cak uzman ilim adamlarının kendi mimari özelliklerini gösteren kareler dallarında Adakale’de incelemeler çekmeye de özen gösterecekti. Adada 1967 yılında 150 hane ve 750 yapmaları ve toplayacakları bilgilerin kadar nüfus yaşamaktaydı. Tuna üze- büyük bir eser halinde yayınlanması. Yola çıkmak üzere hazırlıklara gi- rinde barajların yapılması, dolayısıyla riştik. Aziz ve ben hazırdık. Ancak bu da Adakale’nin Tuna’nın suyu içinde Bu yolda yaptıkları başvuru Türki- sıralarda Dışişleri Bakanlığı’ndan bir kaybolacağına dair haberlerin çıkma- ye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı’na zat “bunlar oraya gidecek de ne olacak sı üzerine zannediyorum Yugoslav- ulaştırıldı. Bunun üzerine bakanlığı- sanki” şeklinde bir laf ortaya attı. Bu ya’dan bir ilim adamı bir teklifte bu- mız harekete geçti ve bir komisyon aykırı davranışa rağmen hazırlığımızı lunmuştu. Tarihte yeri olan bu adanın kurmaya karar verdi. Bu komisyonun sürdürdük. Hatta Merkez Bankası’nın bir akarsuyun içinde kaybolup gitme- başkanı olarak Prof. Dr. Ömer Lüt- İstanbul’daki şubesine her birimizin sine gönlü razı olmayan bu ilim ada- fi Barkan seçildi. Bu meslektaşımız alacağı harcırah dahi geldi. Ancak ben mının teklifi şuydu: Belli başlı Balkan adanın Osmanlı devrindeki tarihini harcırah ve dövizi bankadan çekme- ülkelerinin Adakale ile ilgileri olduğu belgelerin yardımıyla araştıracak ve dim. Heyetimizin başkanı olan Prof. hesaba katılarak hepsinden toplana- bunları toplu halde senteze tabi tu- Barkan’ın kararını bekledim. Fakat ne yazık ki bu arkadaşımız bir türlü ABDÜLHAMİD’DEN HEDİYE tarak takdim edecekti. İkinci kişi ola- kesin kararını veremedi, dolayısıyla HEREKE HALISI rak ise bir sanat tarihçisinin gitmesi bu önemli hizmeti görmek üzere yola uygun görüldü. Bu görev için de beni çıkmamız mümkün olamadı. Osmanlı sınırından kilometrelerce seçmişlerdi. uzakta, tamamen yabancı ülkelerin Başka devletlerin bir çalışma ya- ortasında kalmış olan bu küçük adanın Adakale’deki Osmanlı devrinde ge- pıp yapmadıklarına dair bilgim yok. Türklüğünü koruması için Sultan II. Ab- liştirilmiş kaleyi, camiyi, devlet daire- Fakat tarihî Adakale, Türk devrine ait dülhamid özel bir ilgi göstermişti. Hatta si olarak kullanılan yapıyı ve nihayet bütün kalıntıları ve hatıraları ile 1972 Hereke Dokuma Atölyesi’nde özel olarak Türklerin yaşadıkları evleri; ayrıca yılında Tuna suları altında kayboldu hazırlanmış büyük bir halı Adakale’deki Türk devri süresince burada ölenlerin gitti. Halkın bir kısmı Türkiye’ye göç caminin tabanını döşemek üzere gönde- bıraktıkları türbe ve kabirleri tespit etmeyi uygun görmüştü. Bir kısmı ise rilmişti. Caminin bütününü kaplayacak öl- edecektim. Tabii bu arada adada son Romanya’nın bir yerinde yerleşmeyi çüde olan bu yekpare halıyı Romanya’ya yaşayan Türklerin el sanatlarından ve Romanya vatandaşı olmayı daha uy- yaptığım bir seyahatte, Köstence’deki örnekleri de ayrı bir bilim dalı olarak gun buldu ve orada kaldı. TRT yapımı camide yere serilmiş olarak görmüştüm. derleyecektim. Tuna ile ilgili bir belgeselde “Adakale Yabancı bir mimar tarafından çapraşık Ağla Kale” adlı bir bölüm yer alır. Bu- bir üslupta inşa edilmiş olan bu caminin Dışişleri Bakanlığı’nın bu heyete radan öğrendiğimize göre göç eden ölçüleri daha küçük olduğundan halının katılmasını uygun gördüğü üçüncü halkın bıraktıkları kediciklerin sular kenarları duvar diplerinde rulo halinde bir kişi daha vardı: İstanbul Üniver- yükseldikçe acı miyavlamaları günler- bırakılmıştı. sitesi Edebiyat Fakültesi’nin fotoğraf- ce karşı kıyılardan duyulmuş. Sonunda çısı Aziz Albek. Adanın genelinden Tuna’nın sularına karışıp ölmüşler. fotoğraflar yanında kalenin ve evlerin Bugün Adakale ile ilgili hem Os- manlı, hem de Romanya arşivinde çok kıymetli belgeler vardır. Ada ile ilgili birçok konuyu ortaya çıkaracak bel- geler araştırmacıları beklemektedir. Not: TRT’nin “Adakale Ağla Kale”belgeselinden öğrendiğimize göre ada için UNESCO’dan karar çıkmış da olsa baraj yapma kararında olan yetkililer başka bir çözüm bulmayı denemiş ve Adakale’nin aynı sular üzerinde yer alan Şimian Adası’na kurulmasına karar verilmiş. Yaşayan insanlardan önce adadaki mezarlıklar taşınmış Şimian Adası’na, sonra da bazı tarihî eserler… Ancak yetkililer bir süre sonra yeni ada fikrinden vazgeçmiş ve kale üzerindeki evler tanklar tarafından yıkılmış, bir tarih bu koca makinelerin altında ezilmiş. Ada batmadan önce arkeologların yaptığı çalışmalarda karaya uzanan tüneller bulunmuş. Adayı ilk inşa eden- lerin Tuna’nın baskınlarından korunmak için yaptığı düşünülen bu tüneller ne yazık ki Adakale’yi Tuna’nın sularında boğulmaktan kurtaramamış ve bir tarih göz göre göre yok olup gitmiş. 28 DERİN TARİH / 2015 HAZİRAN
Vakıf Emeklilik’in emeklilikle ilgisi yok, şimdiden rahat gelecekle ilgisi var! Eğlenmenin ve öğrenmenin yaşı olmadığını bilenler, hayatta birçok şeyi deneyip hepsinden farklı lezzet almayı sevenler, yeni uğraşlar keşfedip bunu alışkanlık haline getirenler Hobi Kulübü’nde buluşuyor! Hobi Kulübü’nün yüzlerce noktasındaki özel avantajların yanında ilk seans ücretsiz ve indirimli psikolojik destek, alışveriş indirimleri, VIP hizmetler ve Medikal Asistans hizmetine kadar her şey Hobi Kulübü’nde! Yaşam Kulüpleri hizmetlerinden katılımcılarımızın yararlanabilmesi için yatırılan düzenli aylık katkı payı tutarının en az 150 TL olması gerekmektedir. Yaşam Kulübü hizmet ve içerikleri ödenen katkı payı veya toplam portföy büyüklüğüne göre değişiklik göstermektedir. Yaşam Kulüpleri hizmetleri ile ilgili detaylı bilgi www.simdidenrahatgelecek.com internet sitesinde yer almaktadır. Yaşam Kulüpleri kapsamında sağlanan hizmetlerin anlaşmalı kuruluşlardan kaynaklı olarak aksaması ya da hizmetin katılımcının beklentilerini karşılamayacak şekilde gereği gibi verilmemesi durumlarından Vakıf Emeklilik sorumlu değildir. Vakıf Emeklilik, kulüp içeriklerini ve kapsamını değiştirme hakkını saklı tutar.
K enan Paşa AYIN KELIMESI Kelimenin 5. bir anla- öldü mü/Issız mı daha var, bunun için evren kaldı Evren kaynak belirtilmiyor. Bu anlamın yakıştırılmış/uy- mı? Evren ıssız durulmuş anlam olduğu- kaldı mı? nu söyleyebiliriz. Astro- İtiraz etmek hakkı- nomi ilmine göre, evren karşıt olarak düzgün ve uyumlu diye “var olan şeylerin bü- nız! Çünkü Alp Er Tonga anılan evren, kosmos” şeklinde açıkla- tünü ve özellikle bütün nıyor. 10 yıl sonra bu kafa karışıklığını gök varlıklarının topu, sagusundan/ağıtından nasıl yorumlamalı? Hadi onu yorumla- kâinat” imiş. Nedense bu dık, ya bu sözlüğün 2000’li yıllardaki defa Fransızca karşılığını bu parça Divanü Lüga- 11. baskısında “acun”un karşısına sa- yazmamışlar! dece “dünya”yı koymak nasıl bir duy- ti’t-Türk’de “Alp Er Tonga gu? Buna dilde “kaos” denmez mi? “Evren”in “kâinat” mânası var mıydı? Tun- öldü mü/Issız ajun kaldı Yine de “evren”in açıklamasına bak- madan karar vermemek lâzım. Buyu- cer Gülensoy Türkiye mı?” şeklindedir. Türkçesindeki Türkçe run Türkçe Sözlük’ün 1945 “evren”ine! Sözcüklerin Köken Bilgisi Türkçenin ilk sözlü- Sözlüğü’nde eski Türkçede “evren”in 1. Ejderha. 2. Zaman. 3. Ulu. Bu üç ğü sayılan Divanü Lüga- “gök kubbe; çöreklenen şey” anlamına anlam, D.D., yani Derleme Dergisi’ne geldiğini, eski Anadolu Türkçesinde ise ti’t-Türk’de (DLT) “evren” “felek” anlamına kullanıldığını kay- göre verilmiş. Eski yazılı kaynaklar ta- nak belirtmeden kaydediyor. 14. asra kelimesi var, fakat farklı ranarak yapılan bu çalışma daha sonra ait İbn-i Mühenna Lügati’nin indeksini mânada: “Ewren: Demir- Derleme Sözlüğü olarak yayınlanmıştır. 4. anlam ise T.D., yani Tarama Derleme yayınlayan Aptullah Battal (Taymas), ci ocağı gibi yapılan ve Dergisine göre: Felek. Tarama Dergi- “üzerinde yıldızların döndüğü gök, si’nin daha sonra Tarama Sözlüğü ola- felek” açıklamasına yer veriyor. Evir- içinde ekmek pişirilen mek çevirmek deyimine atıfla eskiden rak yayınlandığını da kaydedelim. “evirmek”in tek başına döndürmek yer” (Ercilasun-Akkoyunlu neşri, 2014). mânasına kullanıldığını, “evren”in de D. MEHMET DOĞAN bu fiille ilişkisi olduğunu yazıyor. 11. yüzyılda kaleme alınan DLT’ün [email protected] Bu kitabın ilk 1934’te yayınlandı- “dünya, âlem” anlamındaki kelimesi ğını, Aptullah Battal’ın Türk Dili Ted- kik Cemiyeti azalarından olduğunu, “ajun”. 20. yüzyılda “ajun”u da “acun” dil devrimini makulleştirmek vazifesi gereği hareket ettiğini söyleyebiliriz. olarak sözlüklerimize aldık. 1935’te Daha o zamanlar Kutadgu Bilig yayın- yayınlanan Türkçeden Osmanlıcaya Cep lanmamıştır. İslâmî Türk edebiyatının Klavuzu’nda iki kelimenin açıklamala- bu ilk eserinin tıpkı basımları 1940’lı yılların başında yapılmış, Latin harfli rındaki benzerlik aşikâr: neşri ise Reşit Rahmeti Arat tarafından 1947’de gerçekleştirilmiştir. Taymas, Acun: 1. Dünya=Terre. 2. Cihan, kitap neşredilmeden ondan aldığı bir mısra ile “evren/ewren”in eskiliğini âlem=Monde. 3. Dehr. gösteriyor: Türüttü bu evren tutçu evri- Evren: Kâinat, âlem, devran, mü- lir... (Allah) sürekli dönen feleği yarattı... kevvenat, cihan=Univers. Kaşgarlı Mahmud ile Balasagunlu Yusuf aynı bölgede ve çağda yaşadılar, “Acun” açıklanırken iki Fransızca aynı yıllarda DLT ve Kutadgu Bilig’i karşılık da ihmal edilmemiş. Terre ve yazdılar. Fakat ikisinin “evren”i farklı! monde (Hani ya “dehr”in Fransızcası? Bunu açıklamak zor! Yoksa onlar dehr’e Fransız mı kalıyor- lar?). Hasan Bedreddin’in Fransızcadan Türkçeye Küçük Kamus’unda “terre” şöy- le açıklanıyor: “Arz, küre, zemin. Yer- yüzü. Toprak, arazi. Memleket, diyar. Kara, yer”. Monde’un açıklaması ise şu şekilde: “Dünya, âlem, cihan. Arz, yer”. İki kelimenin anlam ayrımı herhalde kullanıldığı cümlelerden çıkarılabilir. Kılavuz’da evren kelimesinin karşı- lıkları verilirken Fransızcasının “uni- vers” olarak tasrih edilmesi ilgi çekici. Belki de “evren”in 20. asırda kullanılır- lık oranını artıran, bu karşılık. Hasan Bedreddin “univers”i şöyle açıklıyor: “Âlem, cihan, kâinat”. “Acun” Dil Kurumu’nun Türkçe Söz- lük’ünün ilk baskısında (1945) “Kaosa 30 DERİN TARİH / 2015 HAZİRAN
Ayın Kelimesi Evren, ejder, universe Ya evrensel, “universel”e bayağı benze- da keyfine göre mâna vermek... Bunlar bir zamanlar olağan işlerdendi. Evren kelimesi eski şairlerimizin ya- miyor mu? bancısı değil. Anadolu’da Türkçe şiirin 1945 sözlüğünde “evren”den türe- Neyi vardı “kâinat”ın? Mehmed pîri Yunus Emre, Âkif’in kelimesinin: “Gezersin hânuma- tilmiş kelimeler: Evrenbilim, evrenbi- nın şen, için şen, kâinatın şen!” Bu dünya bir evrendir âdemleri yutucu limsel, evrendoğum, evrendoğumsal, Nevbet bize geldükde yuda doyuna bir gün evrensel... Evrenbilim, “evreni yöne- Yahya Kemal “Itrî” şiirinde işin özü- derken, herhalde “kâinat”tan söz etmi- ten genel kanunlar bilimi” imiş. Acaba nü ortaya koyuyor: yor. varlıkbilimi yani ontoloji mi kastedi- Evren/evran eski Anadolu Türkçesin- liyor? Yoksa “evrenbilimsel”de kevnî Mûsıkîsinde bir taraftan dîn, de “ejderha, büyük yılan” demek. Bu karşılığına yer verildiğine göre kevni- Bir taraftan bütün hayât akmış; dünya, insanları yutan bir ejderhadır, yat, yani kozmoloji mi? Her taraftan, Boğaz, o şehrâyîn, sıra bize gelince yutup doyar bir gün. Mâvi Tuncayla gür Fırat akmış. Dil Kurumu’nun aklı sonradan gel- Nice seslerle, gök ve yerlerimiz, 14. yüzyıla ait Kelile ve Dimne tercü- miş olabilir mi? Hem de iki kere! 7. Hüznümüz, şevkimiz, zaferlerimiz, mesinde, “Zaman verici olma düşmana/ baskıda, 1983’te açıklamadan sonra Bize benzer o kâinât akmış. Zaman ile yılanlar evren olur” deniliyor. “kozmoloji” karşılığı da veriliyor. Yak- laşık 30 sene sonra Kurum’un aklı başı- Kainat bize benzer, evren univers’e ! Eğer yılanlara mühlet verirsen, zaman- na bir daha geliyor; 2011’de “evren bili- la büyük yılan olur, yani seni yutar! Bu mi”nin “uzay bilimi” olduğu yazılmış. İşte son baskıdaki bir kısmı zo- hâlen kullanımda olan “yılanın başını “Evrenbilimsel” de “uzay bilimsel”. raki “evrensel” fiiller: Evrenselleşe- küçükken ezmek” atasözünü çağrıştır- bilmek, evrenselleşmek, evrensel- mıyor mu? Burada “bi dakka!” demeden edemi- leştirilebilmek, evrenselleştirilmek, yoruz: Evrenin “uzay” yani feza anla- evrenselleştirmek... Evrenselleştirile- “Gök sandığım bir evren imiş can-si- mı mı var ki, evren bilimi uzay bilimi bildiklerimizden misiniz, yoksa evren- tan benim/Yer dediğim cihan yuducu olsun? Evrendoğumu”nun kozmogoni selleştirilebilemediklerimizden mi? ejdeha imiş.” Lâmiî Çelebi de böyle olduğu da 11. baskıda belirtiliyor... söylüyor: Benim gök sandığım can alan Evren-univers benzerliği bir kelime- bir büyük yılan imiş, yer ise cihanı yutan Acun’u 1945’te bıraktığımızda, “ka- ejderha... osa karşıt olarak düzgün ve uyumlu nin revaç bulması için yeterli sayılı- diye anılan evren, kosmos” idi...“Acun- Kastamonu Saylavı Veled İzbudak sal” ise kevnî. 1955’te “acun”da deği- yor. Hasan Bedreddin “univers”i şöyle tarafından 1936’da yayınlanan 15. şiklik yok, fakat “acunsal” sözlük dışı karşılıyor: Âlem, cihan, kâinat. Uni- kalmış. 1959’daki 3. baskıda da durum versel’i ise, “umumî, âm, muhit, camî asrın Atalar Sözü mecmuasına göre, aynı. 7. baskıda, 1983’te acun “dünya” “evren evreni yutmayınca evren olmaz”! olmuş, acunsal yine yok. 11. baskıda ve umumî olan” şeklinde. bu ısrar sürdürülüyor... Yani, yılan yılanı yiyerek büyür! TDK Sözlüğü’nde “evrensel”in Anadolu’da ahiliğin efsanevî/tarihî Milletin diliyle oynamak, hafızasını yok saymak, yüzlerce yıllık birikimini açıklaması: 1. Evrenle ilgili. 2. Bütün kurucusu Ahî Evran’ın ismi böylece iptal etmek... Kelimelere her 5-10 yıl- insanlığı ilgilendiren, âlemşümul, ci- açıklığa kavuşuyor. Kimse çocuğuna hanşümul, üniversal. 3. Dünya ölçü- “yılan” ismini koymaz. Ama bugün sünde, dünya çapında... dahi birçok vatandaş Ejder veya Ejder- ha ismiyle aramızda dolaşıyor. Yani ej- “Univers”i “evren”’le karşıladık, derha “evren”in Farsçası! “universel”i “evrensel” yaptık da “uni- 19. yüzyıla kadar Anadolu’da “ev- versite”yi neden evrenkent yapma- ren”e kâinat diyen görülmüyor. 20. yüzyılın başında bile... dık? Univer-site... Univers “evren”se, Ama tam 80 sene önce, dil devri- site de “kent”se neden böyle bir yola girmedik? minin en hızlı zamanında Türkçeden Osmanlıcaya Karşılıklar Kılavuzu’nu Bu soruyu geçenlerde vefat eden dünyaca ünlü âlimimiz Oktay Sina- hazırlayanlar kâinata “evren” deyive- noğlu da sormuş olmalı ki, “üniversi- riyorlar. Fransızcasını da yazıyorlar ki, te”ye “evrenkent” diyordu... tereddüt kalmasın. Zaten bütün dille- rin anası Türkçe değil mi? “Evren”imiz Peki, Kenan Paşa ölünce evren ıssız kaldı mı? Cenaze törenini hatırlarsak Fransızcada nasıl olmuşsa olmuş “uni- Evren’in ıssız kaldığından şüphe et- vers”e dönüşmüş! meyiz. Onun muktedir zamanlarında yanından ayrılmayanlar, bağlılıklarını Univers... Pek “evren”e benzemiyor. her yolla ilân edenler ölümünde yal- nız bıraktılar... Anlayacağınız Evren sahipsiz kaldı! 32 DERİN TARİH / 2015 HAZİRAN
Miras Metinler ÜSKÜDAR’IN EFSUNLU MEVLEVI TEKKESINDE D ünyanın en sık selvi korusu- ve cezbe hali yaratmayı amaçlayan nun içinden geçiyordum. mistik bir tarikat. Gerçekten olağanüstü bir İmamın kıraatini takib eden sessiz- selvi korusuydu orası; Üs- lik, neyin ince, tiz sesiyle bölündü; ve böylece tek sesli, içe işleyen, yaslı bir küdar’da, Boğaz sırtlarında, Türk me- müzik başladı. Bir tek hareketle derviş- lerin hepsi ayağa kalktı; pelerinlerini zarlığı; selvi ağaçları arasında uzanan çıkarıp bileklerine kadar uzanan belle- Muhammed Esed rinde bir kuşakla bağlı beyaz, uçuşan (1900-1992) geçitler, patikalar ve selvilerin altında entarileri içinde ayakta dikildiler. Son- ra her biri yarım bir dönüş yapıp, bir Yahudi asıllı Avusturyalı gazeteci ve üzerinde yıpranıp gitmiş Arapça kita- daire çevresinde birbiriyle çiftler oluş- yazar Muhammed Esed, Ortadoğu’ya turacak şekilde durdular; ve ellerini yaptığı seyahatlerden sonra 26 beler bulunan, yan yatmış ya da yıkıl- önlerinde kavuşturup, eğilerek birbir- yaşında Müslüman oldu. Çıktığı lerini selâmladılar (bu manzara bana uzun yolculuklarda kendini arayan mış mezar taşları. eski minuet dansını ve dantelli giysiler Esed, kalbinin ritmini Mekke’de içinde leydilerin önünde eğilip selâm bulduğuna inandı. İşte 30 yıl süren Mezarlık uzun zamandır kullanıl- veren kavalyeleri hatırlattı). seyahatlerini anlattığı Mekke’ye mıyordu artık; ölüleri çok eski ölülerdi İkinci bir hareketle dervişler, sağ el- Giden Yol (Çev.: Cahit Koytak, İnsan: lerinin ayası yukarıya, sol ellerininki de bu mezarlığın. Onların toprağa karı- aşağıya dönük olarak, kollarını yanlara 1984) adlı kitabından enfes bir parça. açtılar. Dudaklarından ritmik bir fısıltı Kahire’deyken yakalandığı sıtma şan bedenlerinden şimdi birkaç kuşak halinde ‘Hüve’ (hu) sözcüğü dökülü- sırasında ateşler içinde yanarken yordu. Bu sözcükle biçimlenen ahenkli zihin kuyusundan şuuruna hücum ömrü aşarak sükûnet içinde minare soluyuşlarla her biri, çok uzaklardan eden Üsküdar’daki sema eden geliyormuşçasına derin ve sırlı müzi- dervişlere dair hatırası, efsunlu bir boyunda ağaç gövdeleri fışkırmıştı. ğin ritmine uyarak salına salına kendi tarih kesiti değil sadece. Yudum çevrelerinde yavaş yavaş dönmeye baş- yudum tadılması gereken bir edebî Sükûnet gerçekten de öylesine yoğun ladılar. Başlarını geriye atmış, gözlerini ziyafet... kapamışlardı şimdi; anlamlı, sakin bir ve hâkimdi ki, melankoliye yer yoktu katılık, bir sertlik yayılmıştı yüzleri- döndürerek ve tek sesli, derin, uzayıp ne; geniş tünikleri dönen bedenlerin giden nağmeleriyle yukarılara çekiyor mezarlıkta. İnsan, hiçbir yerde ölümün çevresinde ine kalka ilerleyen büyük onları. Ve siz de içinizde dayanılmaz halkalar oluşturuyordu. Bu halleriyle bir istek duyuyorsunuz kendinizi bu uyku olduğunu burada olduğu kadar denizin üstünde dönüp duran beyaz döne döne yükselen girdaba bırakmak anaforları andırıyorlardı; yüzlerine ba- için; bir adım, işte bir adım daha, sa- derinden hissedemez. Hayatın sükûnet kınca, insan ulaşılamayacak derinlikle- lına salına dönüyor pervaneler, her re dalıp gittiklerini hissediyordu. adımda biraz daha yukarı… varılmaz, içinde devam etmesine izin veren bir sonu kestirilmez zirvelere doğru… So- Dönen daireler gittikçe büyüyor, her nunda Mama Vitelli’nin geniş, müşfik dünyanın ölüleriydi bunlar; hiç de ace- birinin yüzünde belirgin bir esrime ve elini alnımda hissediyor ve bu durak- cezbe okunuyordu. Yarı açık dudaklar- sız girdaptan kendimi çekip alıyorum; lesi olmayan bir çağın ölüleri… da hep aynı fısıltı: Huve… Huve… Huu titreme nöbeti diniyor, Üsküdar’ın o ve… dönüyor, dönüyorlar, daha çabuk, efsunlu Mevlevi tekkesi döne yuvarla- Bir süre mezarlıkta dolaştıktan her an biraz daha çabuk, savrulup aka- na geçmişin karanlığına gömülüyor ve rak dönüyorlar; müzik onları kendi ben yine Kahire’de, taş döşeli bir oda- sonra, Üsküdar’ın daracık sarp sokak- girdabına çekip götürüyor, devredip nın serinliğine açıyorum gözlerimi. larından geçerek, kapısındaki hari- kulade arabesk süslemelerle kendini belli eden küçük bir camiye geldim. Yarı aralık kapıdan içeri girerek loş salonda ayakta bekledim. İçeride halı- nın ortasında yaşlı mı yaşlı bir adamın çevresinde oturan bir küme insan var- dı. Upuzun pelerinler giymişler ve baş- larına yüksek, kenarsız keçe başlıklar geçirmişlerdi. Alçak, monoton bir ses- le Kur’an’dan parçalar okuyordu yaşlı imam. Duvarlardan birinin dibinde bir grup müzisyen oturuyordu: defçi, ney- ci ve kemençeci. Bu garip topluluğun, daha önce sözünü çok duyduğum şu ünlü “sema yapan dervişler” olduğu geldi aklıma: Allah’la dolaysız ve kişi- sel bir rabıta kurulabileceği inancına dayanan ve bağlılarında belli ritmik tekrarlar ve coşturucu rakslarla vecd 34 DERİN TARİH / 2015 HAZİRAN
Tadımlık 9B6ITYIRILELNIKBTEALRGTEILŞEMRAYIİnSgaimlizsvuinz’easi Mustafa Kemal Paşa’nın 30 Nisan 1919’da çıkarılan sadaret tezkeresi ile Anadolu’ya 9. Ordu Kıtaati Müfettişliğine tayininden Temmuz’da ordudan istifasına kadarki dönemi aydınlatan Genelkurmay belgeleri şimdi Derin Tarih okuyucularına hediye... T ürkiye’de bugün yakın tarih Lakin burada ilk cüretkar adı- meseleleri gündemdeyse ve mın Kazım Karabekir Paşa’dan bir arpa boyu yol gidilebil- geldiğini hatırlatalım. 1933 yılı gibi epeyce erken bir tarihte mişse bunda Necip Fazıl Kı- Paşa’nın Milliyet gazetesine gön- derdiği 6 mektupla ve yakılan sakürek merhumun hatırı sayılır bir kitabı İstiklal Harbimizin Esasları hissesi vardır. Vatan Haini Değil Büyük ile başlangıçta Mustafa Kemal Vatan Dostu Sultan Vahidüddin adlı ki- Paşa’nın Anadolu’ya geçmeye taraftar olmadığını belgesiyle tabı daha 1968 yılında bir gazetede ortaya koyduğunda Ankara reji- mi resmen sallanmış ve gazete- tefrika edilirken birilerinin ayağına ye bir daha bu adamın yazısını basmayın talimatı verilmişti. basmış, fakat o oranda da okunmuş, Bu ay dergimizin hediye et- tartışılmış ve muhafazakâr okurları- tiği kitap Mustafa Kemal Paşa’nın İstanbul hükümetinin ve Erkan-ı na yeni bir tarihin yolda olduğu müj- Harbiye-i Umumiye Riyasetinin (Ge- nelkurmay Başkanlığının) her ka- desini vermişti. demesinden şahısların katkısıyla Samsun’a nasıl gönderildiğini bizzat Nitekim bugün biz artık Mustafa Genelkurmay Başkanlığı Arşivi’nden yılının Nisan’ından Temmuz’una alınan belgelerin ışığında ortaya ko- kadarki 3 aylık bir zaman dilimine Kemal Paşa’nın Sultan Vahidüddin’in yayılan bu belgeler sırayla ve dikkat- yuyor. le okunduğunda hem Sultan Vahi- imzasıyla 9. Ordu Kıtaati Müfettişliği- Bu küçük derleme, resmî düddin’in, hem hükümet ve Harbiye belgelerle bu muhataralı ve Bahriye Nezaretlerinin, hem de ne tayin edildiğini rahatça konuşuyor, süreci gün gün ay- öte taraftan Mustafa Kemal Paşa’nın dınlatmayı amaç- Millî Mücadele’nin başlangıcındaki hatta ötesine geçip onu seçenin ve lıyor. 1919 bu kritik safhaya dair resmî yazışma ve telgraflarıyla nasıl bir tablo orta- gönderenin de Sultanın ve Sadrazamı ya çıktığını görme şansını yakalamış olacaksınız. ve Harbiye Nazırı ile Osmanlı yöneti- Amacımız okurlarımızı aydınlat- minin, Genelkurmayının kendisi ol- mak, idarecilerimizin de tarih kitapla- rının yeniden yazılması yolunda ciddi duğunu söyleyebiliyoruz. adımlar atmalarına vesile olmak. Bil- diklerimizi anlatmaya devam edece- ğiz son nefesimize kadar… 36 DERİN TARİH / 2015 HAZİRAN
Bundan Sonra Çaylar İNTERNETTEN!
TEKPARTILI YILLARIN RAMAZANLARI NASILDI ACABA? DEFTER Peyami Safa’ya göre eski Ramazanlar feracesiyle yaşmağıyla sımsıkı örtülü, kına sürünmüş bir şarklı kadın iken asrîleşmiş yeni Ramazan feracesini çıkarıp manto giymiş, manikürlü, hatta şapkalı modern bir hanımefendidir. İSMAİL KARA nen oruç yiyenlere karşı takınılan mazan, Ramazanda İnkılap!” yazısı, tavırların abartılı haberlere konu ol- Müslüman halkın hissiyatıyla büyük » Prof. Dr., Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi ması elbette mübarek aya doğrudan ölçüde çatışan “inkılapçı” yönelişle- İslam Felsefesi Emekli Öğretim Üyesi. yapılmış müdahaleler ve ibadetlerin ri vermek bakımından temsil gücü zevkini haleldar etme teşebbüsleri yüksek bir metin olarak kabul edile- T ekpartili yılların dinî hayatına, idi. Buna karşılık oruç, teravih, mu- bilir. DP dönemine kadar Kemalist din eğitimine, bu arada Ra- kabele, mahya, iftar, bayram… gibi damarı kuvvetli olan Peyami 1926 mazanlarına dair elimizde derlenmiş ibadetlerin yapılışı ve cami merkezli Ramazanını da büyük inkılaplardan vasıflı bir malzeme ve değerlendirme geleneklerin, gündelik hayatın Rama- “müsbet” olarak etkilenmiş bir varlık yok maalesef. Özellikle gazete ve der- zana uygun bir şekilde akışı (lokanta- olarak tasvir ediyor ve modernleşme giler, haber ve yazılar, peşisıra fotoğ- ların çoğunun gündüzleri, gayrımeşru süreçlerinin ana sembollerini devreye raf ve karikatürler, resmi belgeler bu eğlence ve işret yerlerinin önemli bir sokarak “eski” Ramazanlarla “yeni” gözle taranmış ve tasnif edilmiş değil. kısmının ise Ramazan boyu kapan- Ramazanlar arasında mukayeselerde Hatırat kitapları ve metinleri yeter- ması gibi) açısından ise tekpartili bulunuyor. siz, şifahi malumat dağınık ve kayda yılların önceki dönemle büyük fark- geçmemiş. lılıklar taşımadığı söylenebilir. (Şüp- Meselâ eski Ramazanlar feracesiy- hesiz o devrin şartlarında daha fazla le yaşmağıyla sımsıkı örtülü, kına sü- Bununla beraber tekpartili yılla- kontrol altında olan büyük şehir mer- rünmüş bir şarklı kadın iken asrîleş- rın Ramazanlarına dair eldeki sınır- kezleriyle siyasî nüfuzdan şu veya bu miş yeni Ramazan feracesini çıkarıp lı malzeme üzerinden, birbiriyle ilk düzeyde uzak kasaba ve köyler ara- manto giymiş, manikürlü, hatta şap- bakışta pek uyuşmayan iki genel de- sında da Ramazan günlerinin akışı kalı modern bir hanımefendidir. İkin- ğerlendirme yapılabilir: 1926 (1344) ve ibadetlerin yapılışı açısından bazı ci mukayese daha felsefî bir muhteva Ramazanında Göztepe Camii’nde farklılıklar vardır). ile zaman idrâki ve sürat üzerinden Türkçe namaz kıldırılmasıyla başla- kuruluyor. Eski Ramazan ağır ağır ve yan ve daha sonraki bazı Ramazan Peyami Safa’nın 1926 Ramaza- şaşaalı bir şekilde gelirken yenisi köşe aylarında yoğunlaşan Türkçe ibadet, nında, Server Bedî müstearıyla Aylık döner gibi aniden ve farkına varılma- Türkçe Kur’an tartışmaları ile ale- Mecmua’da neşrettiği “İnkılapta Ra- dan bitiveriyor. (Geleneğin kadîm- 38 DERİN TARİH / 2015 HAZİRAN
le ilgisi kadar laikliğin za- » Mahyada tasarruf ve yerli malı Türkçe Kur’an, Türkçe ibadet, Türkçe mansallıkla/gelipgeçicilikle/ namaz, Türkçe ezan meseleleri anlık olmakla yakın alakası kullanma propagandası! ısrarla tartışılıyor, bir kısmı resmi var). Sosyal hayatın akışı ve 1930’lu yılların ilk seneleri Türk ve görkemli törenlerle icra ediliyor, yaşantı üslupları diğer mu- bunun için bazan zora baş vuruluyor, kayese unsurları: Beslenme Müslümanlığını inşa etme politikalarının ısmarlama metinler yazdırılıyor. teknikleri, yeme alışkanlık- en üst düzeye çıktığı yıllar sayılır. Ayrıca Bunların paralelinde güneş dil ları ve doyma dereceleri de teorisi, öztürkçecilik, Türk tarih tezi değişmiştir artık. Saltanatla çalışmaları var. birlikte iftar sofralarının ve mutfağın saltanatlı hali de Fakat 1932 tarihli mahya listesinde lağvedilmiştir; devir sade- öne çıkan şeyler bunlar değil, lik ve basitlik devridir. Ye- doğrudan ve vurgulu şekilde laikliğe, mekler ve sofralar da, yeni sekülerliğe, dinî hayatla alakalı zamanların eğlenme ve din- devrimlere işaret edecek ifadeler ve lenme tarzları da sadeleşme- imalar da yok. Belki 1929 buhranıyla lidir. Asrî Ramazanı karşıla- irtibatlı olarak iktisadî hayatla, yanlar Karagöz, Ortaoyunu yardımlaşmayla, millî sermaye ile, yerli gibi gelişigüzel mekânlarda mallarla dinî hissiyat arasında kurulan ve kural tanımaz şekilde ilişkiler ağırlıkta. Nerede ise düne oynanan oyunlarla ve Di- kadar israftan kaçınmak ve tutumlu reklerarası gibi “gürültülü, olmakla ilgili mahyalar hemen her pis, gayrımedeni” yerlerde dönemde yaygın ve itibarlı idi. eğlenmeyi terkedecek, iftar- dan sonra Milli Sahne’nin Sultanahmet Camii’nde kurulan bir mabed kadar ıssız ve “Para biriktir” ve “Yerli malı al” kimin nerede oturacağı “ke- mahyaları bu açıdan önemli. sin” olarak tayin edilmiş nu- maralı salonlarında tiyatro Sorulması gereken bir soru daha var: “ibadeti”ne katılacaklardır. Bu ibarelerin Ramazan ayında mahya olarak minarelerin arasına kurulması Yazara göre asrî Rama- camiye gelen cemaat ve mütedeyyin zan yeni kıyafeti ve yeni vatandaş, hatta Diyanet mensupları, âdâb-ı muaşereti ile mükellef eğitimli dindarlar tarafından nasıl bir otomobile binerek Köp- karşılandı? Benimsendi mi yoksa rü’den Beyoğlu’na geçerken garipsendi mi? farzımuhal muhteşem bir at arabası içinde eski Ramaza- na rast gelseydi birbirlerini tanıyamayacak, ikisinin de kendisini Ramazan olarak takdim etmesi üzerine de herbiri diğerini yalancılıkla suçlayacaktı… Zor zamanların işaretleri mahyalarda Müslüman Türklere hatta Müslüman İstanbul’a mahsus bir gelenek olan mah- ya bir tarafıyla harika bir estetiğin, hu- susi bir dilin işaretlerini taşıyor; zevk, hissiyat, neşe, mâneviyat, revnak, 2015 HAZİRAN / DERİN TARİH 39
» Türk Hava Kurumu’nun mahyalarda cemaatına dağıtılacak şekilde tek sayfalık görkem bir arada… Bu kadar güçlü beyanname/el ilânı halinde hem de bir ifadenin ve etkili görünürlüğün ne işi var? yayın organlarında yazı olarak çoktan dinî-mânevî vurguları yanında elbet- Bu fotoğraflarda son senelere kadar neşredilmişti. Ayrıca 1927 yılından itibaren te siyasî uzantıları da olacak. Siya- buna dair hutbe metinleri de yazılmış, set tabiatı icabı bu görkemden, bu minareleri terketmeyen, zekât ve fitrelere, Diyanet tarafından basılmış ve yıllarca tesir gücünden kendini kurtaramaz kurban derilerine “musallat” olan Türk camilerde, Cuma ve bayram hutbelerinde ve onu kullanmak ister. Zaten çi- Tayyare Cemiyeti (Türk Hava Kurumu) okunmuştu. çek, yıldız, fıskıye, köprü, kuş, top, görünür şekilde Edirne Selimiye ve şemsiye, şadırvan, beşik, kayık… gibi İstanbul Sultanahmet mahyalarında ısrarla Soru yine karşımızda: Müslüman, figüratif şekil ve çizimlerle başlayan mevcudiyetini sürdürüyor. (Selimiye mütedeyyin cami cemaatı o zamanlar bu yani daha dolaylı, daha şiirsel, daha Camii’ndeki tayyare mahyası 3 Nisan 1950 mahyaları ve fetvaları bizim gibi tedirginlik sembolik ifadeleri olan mahyaların tarihli. Foto Edirne tarafından çekilmiş. ve tebessümle mi karşılamıştı acaba? Yoksa modernleşme tarihimize paralel ola- Henüz 1950 seçimleri olmamış, Halk Partisi içinden olabilir hatta olması gereken bu rak giderek yazıya yani daha doğru- iktidarının son ayında). mu demişti? Mevcut bilgilerimiz ikinci dan, daha düz, daha “propaganda”ya ihtimallerin daha kuvvetli olduğunu dönük ifadelere kaymasının, nihayet Bu mahyalar kurulduğu zaman Diyanet gösteriyor. şimdi tamamen yazı olmasının sebebi İşleri reisi Rıfat Börekçi’nin “Müslümanların de biraz bu siyasîleşmeyle alakalı bir zekât, sadaka-i fıtır ve kurban derilerini süreç. Tayyare Cemiyeti’ne vermeleri şer‘an caizdir” başlıklı fetva metni hem cami Ahmet Kutsi Tecer, bir mahya ya- zısında biraz mübalağalı ve kısmen anakronik de olsa bu değişim süre- cine “eğitim” merkezli olarak işaret edecektir: “Mahyalar güzellik ve zevk bakı- mından emsâlsiz bir buluştur. Ayrıca Türklerin onu ‘halk eğitimi’ alanında kullanmaları bakımından da öncülük ettikleri konulardan biridir. Gerçi es- kiden mahyalarda hemen hemen bazı dinî formüller, dinî duyguları okşa- 40 DERİN TARİH / 2015 HAZİRAN
DEFTER İSMAİL KARA yan bazı sözlerle yetinilirdi. Sonrala- 1928 yılı Cumhuriyet u nasihat kısmı Türkçe okunmaya rı buna ahlâk ve cemiyet formülleri, devri din politikaları bu yıl başlanıyor, ayrıca Taksim’de- medenî ve millî hayatla ilgili cümleler açısından önemli bir ki Cumhuriyet Anıtı açılıyor, soyadı de katıldı (…) Işığı hem bir neşe ve yıl.“Devletin dini din-i komisyonu toplanıyor, rakamlar deği- sevinç kaynağı hem bir eğitim vasıta- İslâmdır”ibaresi ile şiyor vs. Bu radikal değişiklikler za- sı gibi kullanmakta Osmanlı Türkleri dinî ifadelerin tamamı viyesinden bakıldığında o yılın mah- zamanlarının imkânlarına ve çağdaş bu sene anayasadan yalarının dili ve cümleleri biraz daha Avrupalılara nazaran çok ileriye git- çıkarılıyor, İslam ve anlamlı hale gelecektir. mişler. (…) Mahya, zamanına göre Osmanlı kültüründen teknik ve şehircilik yönünden olduğu ciddi bir kopuşu ifade Bu metinlerde “Müslümanlık in- kadar cemiyet ve eğitim yönünden eden harf inkılabı bu sanlık dinidir” ibaresi hariç seküler de mühim bir adımdır” (Türk Folklor dindarlık işaretleri açık olan mahya Araştırmaları, VIII/163, Şubat 1963). sene yapılıyor. yok gibi, açık dindışılık ise hemen hiç yok. Nerede ise hepsi çok rahat- Elimizde ne yazık ki mahya yazı- bilgiler, çizimler ve fotoğraflar bulun- lıkla 1924 öncesinin aktivist ahlâk ve larının bütün metinleri ve belki daha maktadır. dayanışmacı dindarlık ruhunu can- da önemlisi bunların tam bir kronolo- landırma siyasetlerine uzatılabilecek jisi bulunmuyor. Bu yüzden neyin, ne Bu listeye birlikte bakalım: “müsbet” unsurlar taşıyor. “Allah’a zaman, hangi sebeple, hatta hangi si- 1. Hikmetin esası Allah’tan kork- bin kere şükür Müslümanım” mah- yasetle mahya cümlesi olarak yazılıp maktır, 2. Müslümanlık insanlık dini- yası ise bugünden o günlere yakış- kurulduğunu tam olarak bilemiyoruz. dir, 3. Temizlik imandandır, 4. Necat tıramayacağımız kadar vurgulu ve Bununla beraber siyasî kültürümüz doğruluktadır, 5. Peygamber ancak müsbet bir ifade. Buna karşılık Türk ve bunun dinle irtibatları, bir adım doğrulara şefaat eder, 6. Allah çalışıp Müslümanlığı, cumhuriyetperverlik ötede din-siyaset ilişkileri açısından kazananları sever, 7. Türk yılmaz, 8. istikametindeki vurguların ciddi bir bazı değerlendirmeler yapmamızı Türkler Cumhuriyetperverdirler, 9. şekilde artmaya başladığı müşahede mümkün kılacak, tekparti dönemi- Hilal-ı Ahmer bîçarelerin yardımcı- edilmektedir. nin farklı yıllarına ait ve bütün bir sıdır, 10. Türklerin istikbali tayyare- Ramazan ayı için planlanmış birkaç ciliktedir, 11. Birlik kuvvettir ayrılık ‘Para biriktir’ ve ‘Yerli malı al’ mahya listesine sahibiz. zaaftır, 12. Allah’a bin kere şükür Müslümanım (İ[brahim] Hilmi [Çığıra- Görebildiğimiz ikinci tam liste Kitap, dergi, gazete ve belge türü 1932 yılına aittir ve devrin İstan- kaynaklarda Cumhuriyet devrinin çan], Türk Çocuğunun Din Kitabı, İstan- bul (Dolmabahçe) mahyacısı Nazmi tekpartili yılları için bizim görebildi- Efendi’nin o yıl yapılmış bir röpor- ğimiz en eski mahya listesi 1928 yı- bul, Kitabhane-i Hilmi, 1928, s. 57). tajındaki beyanlarına dayanmakta- lında basılan bir din dersi kitabının 1928 yılı Cumhuriyet devri din dır (İstanbul’da 15 Gün, Türkiye Turing sonunda yer alıyor. Fatih Camii’nde ve Otomobil Kulübü, 1-15 Şubat 1932). kurulan “Re’su’l-hikmeti mahâfetul- politikaları açısından önemli bir yıl. Belli ki liste Ramazandan önce hazır- lah” (Hikmetin esası Allah korkusu- “Devletin dini din-i İslâmdır” ibare- lanmış ve planlanmış. dur) mahya fotoğrafının yer aldığı si ile dinî ifadelerin tamamı bu sene “Mahyalar” başlıklı bu sayfa kitaba anayasadan çıkarılıyor, İslâm ve Os- O yıl İstanbul’un 11 selâtin cami- son anda eklenmiş intibaını vermek- manlı kültüründen ciddi bir kopuşu sinde (Sultanahmet, Ayasofya, Baye- tedir. Onun için aşağıda dökümü ve- ve uzaklaşmayı ifade eden harf inkıla- zit, Yenicami, Süleymaniye, Fatih, rilen mahya yazılarının ne kadarının bı bu sene yapılıyor, hutbelerin vaaz Eyüp, Dolmabahçe, Nusretiye [Top- o sene kurulan mahyalar olduğu, ne hane], Üsküdar [Yeni Valide], Aksa- kadarının önceki senelerden kalma ray Valide camilerinde) mahya ku- izler taşıdığı, hatta bazılarının gele- rulması planlanmış. Bütün Ramazan cekte kurulacaklar için bir yönlendir- boyunca kurulacak mahya metinleri me fikri taşıyıp taşımadığı tam belli ve figürler ise şunlar: 1. Hoş geldin, değilse de liste bizce anlamlıdır. Çün- Safa geldin, 2. Hilal-i Ahmer’i unut- kü o yılların hissiyatını ve siyasetini ma (bu yazının üzerinde hilal resmi yansıtan bu ibarelerden bazılarının de olacak), 3. Tayyareyi unutma, aynen, bazılarının da meâlen mah- Tayyareye yardım, 4. Şehitlere Fati- ya olarak kurulduğuna dair elimizde ha, 5. Yerli malı al, 6. İsraftan sa- kın, 7. Yetimlere bak, 8. Vatandaş 2015 HAZİRAN / DERİN TARİH 41
DEFTER İSMAİL KARA hesabını bil, 9. İktisada [tasarrufa] 1932 senesi İslâmiyeti ne kurbanlar verdik, 20. Bizi onarın alışalım, 10. Kimsesizleri düşün, 11. millî bir din olarak bayram edelim, 21. Hayır yap hayırla Paranı biriktir. Ayrıca resim halinde takdim etme, Türk anıl, 22. Koca Sinan sana bin şükran, “Hilal-Yıldız” ve “Gül”. (Sultanah- Müslümanlığını 23. El birliği gönül birliği, 24. Tanrım met Camii’nde kurulan ve fotoğraf- inşa etme gibi bizi ihmalden koru, 25. Âmin (Sul- ları elimizde olan “Para biriktir”, din politikaları ve tanahmet’te 24. mahya kurulurken “Yetimleri düşün”, “Yerli malı al” diğer camilerde 25. mahya olacak), mahyaları büyük bir ihtimalle bu yıla öztürkçecilik açısından 26. Boğaz incisi (Ortaköy ve Üsküdar ait olmalıdır. “İsraf haramdır”, “Yerli mühim bir yıl. Mihrimah’ta), 27. 28. Yoktur tapacak malı kullan” mahyalarının 1930 yılın- Türkçe Kur’an, Çalap’tır ancak, 29. Vavlardan sakı- da da kurulduğuna dair elimizde şa- Türkçe ibadet, nın, 30. Elveda, 31. Bayramınız kut- hitlikler var). Türkçe namaz, lu olsun, 32. Kutlu bayram, 33. ve Türkçe ezan resim olarak “Bayrak” (Süleymaniye 1932 senesi İslâmiyeti millî bir Kütüphanesi, Süheyl Ünver dosyala- din olarak takdim etme, Türk Müs- meselelerinin de en çok rı). lümanlığını inşa etme gibi din politi- konuşulduğu, kaları ve öztürkçecilik açısından mü- Listedeki en dikkat çekici husus him bir yıl. Türkçe Kur’an, Türkçe icra edildiği; ayrıca tarih belki Türkçe ezandaki “Tanrı ulu- ibadet, Türkçe namaz, Türkçe ezan ve dil kongrelerinin dur” ve “Tanrı’nın elçisi[dir] Muham- meselelerinin de en çok konuşulduğu, yapılmaya başlandığı med”in mahyaya çıkmasıdır. Laiklik icra edildiği; ayrıca tarih ve dil kong- yıllar… politikalarının ciddi olarak gözden relerinin yapılmaya başlandığı yıllar… geçirildiği, hesaba katılır yumuşa- Fakat mahya listesinde öne çıkan şey- kele (Mihrimah) ve Ortaköy camile- maların ve serbestiyetlerin ortaya ler kesinlikle bunlar değil, doğrudan rinde mahya kurulmuş. Listeden yola çıktığı CHP’nin son iktidarında bu ve vurgulu şekilde laiklik, sekülerlik çıkılarak hem mahyaların sayısı hem mahyaların öne çıkarılması, ısrar edi- ifadeleri de yok. Belki 1929 buhra- de ifadeleri itibariyle özel bir gayret lecek bölgelere işaret ediyor olabilir nıyla irtibatlı olarak iktisadî hayat- sarfedildiği söylenebilir: mi? (Daha önce bu mahyaların ku- la, yardımlaşmayla, millî sermaye ile, rulduğuna dair bir fotoğrafa, bir kay- yerli mallarla dinî hissiyat arasında 1. Hoş geldin, 2. Tanrı uludur, 3. da rastlamadığımızı belirtelim, daha kurulan ilişkiler ağırlıkta. Son sene- Tanrı elçisi Muhammed, 4. İnsan gö- sonra olması zaten sözkonusu değil). lere kadar minareleri terketmeyen, çer hayrat kalır, 6. Hayır yapan saygı zekât ve fitrelere, kurban derilerine sana, 7. Allah bes, 8. 22 yaşında devir Fakat bu listenin en mânidar tara- “musallat” olan Türk Tayyare Cemi- açan Türk Fatih, 9. Camii koru, 10. fı bizce camilere, camilerin tamirine, yeti (Türk Hava Kurumu) görünür Cami vatandan parçadır, 11. Camiler korunmasına bu ölçüde vurgu yapıl- şekilde mevcudiyetini sürdürüyor. yurdun tapularıdır, 12. Camiler bize mış olmasıdır. Hele “Cami vatandan Mahya kurulacak cami listesinde kısa emanettir, 13. Ha tanrısız gönül ha parçadır”, “Camiler yurdun tapula- bir zaman sonra, 1934’te müzeye tah- camisiz vatan, 14. Camiler yurdun rıdır”, “Ha tanrısız gönül ha camisiz vil edilecek olan Ayasofya Camii’nin zinetleridir, 15. Onarmak yapmak- vatan”, “Camiler yurdun zinetleridir” yer alması da manidar. la birdir, 16. Onarıma katılalım, 17. mahyaları birçok caminin harap ol- Korursanız koruruz, 18. Bizi onaran masına, yıkılmasına, kaba bir şekil- Çokpartili hayata geçerken onsun Yaradan, 19. Kör kazmaya de kullanılmasına, birçoğunun alınıp ‘Tanrı uludur’ mahyaya çıkıyor satılmasına yol açan, müsaade eden, bu yüzden Müslüman halkın içten içe Süheyl Ünver’in tek tek ve gün nefret ettiği bir iktidarın, bir zihniye- gün yaptığı kayıtlar sayesinde sahip tin kendini ne kadar zorda hissetti- olduğumuz üçüncü liste 1949 yılının ğinin işaretleri olmalıdır. Müslüman Haziran-Temmuz aylarına tekabül hafızaya hitap etmenin ve vatandaşı eden Ramazana, yani 1950 seçimle- kazanmanın yollarından biri camiler, rinden aşağı yukarı bir yıl öncesine minareler üzerinden aranıyor gibi. ait bir mahya yazıları dökümüdür. O yıl İstanbul’da Sultanahmet, Bayezit, “Kör kazmaya ne kurbanlar ver- Fatih, Yeni Cami (Eminönü), Sultan dik” mahyası bu büyük değişme siya- Selim, Valide (Aksaray), Üsküdar İs- setinin itirafnamesi yahut mührü gibi duruyor. 42 DERİN TARİH / 2015 HAZİRAN
KVAARKDEISTCRE PAAMYLAASZAALINM Zekat ve bağışlarımız, yeryüzünün her köşesindeki kardeşlerimiz için. #VakitRamazan
KKAERMPAALT:HOCALARIN HOCASI Osmanlı kendine mahsus bir “İNÖNÜ modernleşme TOPLUMUN GELİŞMESİNİ yolu arıyor. Bu yol YAVAŞLATTI” II. Abdülhamid zamanında tartışılmaya başlanıyor. Ancak bu arada çok daha önemli bir şey oluyor: Yeni bir“millet” doğuyor. İşte bu “millet” bugünkü Türkiye’dir. KONUŞAN: HALİL SOLAK de böyledir, Avrupa için de. Önemli En bilineni Koçi Bey’in kaleme al- olan, değişmenin sebebi. Kim ve niçin dığı. Fakat daha pek çok metin var. [email protected] değiştiriyor? Buradan da anlıyoruz ki, Osmanlı bir rof. Dr. Kemal Karpat Bal- değişme olduğunu fark ediyor ama kanlardaki Osmanlı mira- Osmanlı’da sosyal ve ekonomik sebebini tespit edemiyor. sından Ortadoğu’ya, nüfus değişme var dedik. Fatih’le yeni bir çalışmalarından dış politika döneme giriliyor. Timar sisteminin Burada anlatmak istediğim şu: De- tarihine, Osmanlı’da hoşgörüden etnik yerleşmesi ve başka kanunlarla bu ğişme devamlıdır. Modernite ise baş- yapılanmaya kadar geniş bir alanda yo- değişme belli bir yol takip eder. Ama ka bir şeydir. Modernite, değişmeyi rulmak bilmeden çalışıyor. Karpat hoca Fatih ve Kanuni’nin kanunnameleri Avrupa’yı model alarak meydana ge- ile İstanbul’a gelişlerinden birinde mo- bir yerde yetersiz kalıyor. Çünkü top- tirmektir. Bunun sağı solu yok. Buna dernleşme serüvenimizi ve demokrasiye lum iç dinamiklerine göre değişince ister modernleşme deyin, ister mede- giden karmaşık yolu konuştuk. DT. yeni kanunlar istiyor. Osmanlı’nın en niyet deyin… büyük eksikliği, bu değişmelerin sebe- Osmanlı modernleşmesini nasıl yo- bini doğru dürüst tespit edememiş ol- Tek bir medeniyet vardır dediler 20. rumluyorsunuz? ması. Araştırmış mıdır? Araştırmıştır yüzyılda; o da Batı medeniyeti. Neden elbette. Mesela 17. yüzyılda devletin Batı? Bilhassa 17. ve 18. yüzyıllarda Burada iki kavram var: Biri mo- zayıflaması birçok risalenin yazılması- Batı’da olgunlaşan değişim Batı için dernleşme, diğeri değişme. Toplumsal na sebep olmuştur. de yenidir. Çünkü daha önce Batı için değişme Osmanlı’nın kuruluşundan bir modernleşme sözkonusu değildi. hemen sonra başlamış, sonra da bizzat Koçi Bey Risalesi mesela… O modernleşmeyi hazırlayan unsurlar kendi içinden gelen güçlerle, baskılar- var: Rönesans, Reform, 16. yüzyılda la devam etmiştir. Çünkü toplumlar durmadan değişirler. Bu, Osmanlı için 44 DERİN TARİH / 2015 HAZİRAN
Söyleşi © Sedat Özkömeç bir kırılmadır. Padişahın kulu olarak onun emriyle hareket eden gruplar Protestanlığın ortaya çıkması vs. Niha- O da II. Mahmud’a nasip olacak... halinden çıkararak yeni bir kitle ola- yet kapitalizm var ki, o da geniş çapta Evet. Bu işi II. Mahmud yapmış ve rak tebaa ile devlet arasında yeni bağ- Amerika’nın keşfedilmesiyle sermaye lar kurmak… Bu, modernleşmedir. birikiminin meydana gelmesidir. Bol merkezileşmeyi alabildiğine ele al- bol gümüş getirilmiştir Amerika’dan. maya çalışmıştır. Ama bu esnada ka- Şimdi modernleşmeden ne anlı- Sermaye birikimi oluyor ve yavaş ya- pitalizm Osmanlı’ya nüfuz eder. Mirî yoruz? Rasyonel düşünmek; neden vaş bildiğimiz kapitalizme geçiliyor. topraklar, yani mülkiyeti devlete, ta- ve sonuç arasında bağlantı kurmak, sarrufu kullanana ait topraklar özel- fiziksel olayları kökenlerine göre in- Peki bu noktada III. Selim’in yap- leşir ve 1838’de, II. Mahmud’un son celemek, sorgulamak, muhakeme mak istediği şey neydi? yılında bir ticarî anlaşma imzalanır etmek, tenkit etmek... Demek ki bir İngiltere ile. Biz Baltalimanı’nda imza- kafa değişimi var. Her şeyi İlahî kud- III. Selim bunun ilk adımını atıyor. lanan bu ticarî anlaşmayı Osmanlı’ya rete bağlamak yanında bir de insan- Merkezileşmeye doğru gidiyor dev- Batı emperyalizminin girişi olarak ların ve eşyanın kendiliğinden çıkan let. III. Selim belki Fransa’ya özene- görüyoruz. Sonra Mustafa Reşid Paşa güçlerle toplumun hareket ettiğini rek bazı değişiklikler getirmiştir ama Tanzimat Fermanı’yla geliyor... düşünmek var. amacı gerçek, yani bugün anladığımız mânâda modernleşme, yani toplumu Osmanlı tarzı modernleşme Osmanlıların anladığı modernleş- değiştirmek değildi. Amacı merkezi- me de böyle mi? yetçi bir yapı kurmak, merkezin gücü- Tanzimat Osmanlı’da büyük bir kı- nü artırmak ve Ayanların gücünü yok rılma mıdır peki hocam? Osmanlı yavaş yavaş bu düşünce etmekti. şekline girmeye çalışıyor. Osmanlı’da İlk defa devleti bir toplum üzerine da Batı’daki değişimin yansımalarını bina etmek fikrî bakımından önemli görmek mümkün. Çünkü Osmanlı Doğu medeniyetine bağlı olmakla be- raber Batı’yla komşu olarak gelişmiş ve ondan çeşitli zamanlarda, muhtelif şekillerde etkilenmiştir. Etkileşim hep vardı yani… Evet vardı; fakat fikir alanında de- ğil de ekonomik alandaydı. 19. yüz- yılda bilhassa Islahat Fermanı’ndan sonra fikrî alanda da etkilenme oldu. Islahat Fermanı Paris Muahedesi’nin bir sonucudur. Paris Muahedesi ise Kı- rım Savaşı’nın… Peki Kırım Savaşı’nı kim kazanmıştır? Fransa, İngiltere, Osmanlı ittifakı beraber çarpışmış ve Rusları yenmişlerdir. İlk defa burada Osmanlı Batı’yı kendisine dost olarak görmüştür. Zaten onun üzerine bütün kapıları- nı açıyor... Evet. Ancak bu bizim inceleme- lerimizde pek az anlatılır. Çünkü bize düşman olarak görünen Avrupa, Rusya’ya karşı Osmanlı ile birleşmiş. Demek ki Avrupa mutlak manada Os- manlı’yı yok etmek istemiyor; hatta onun dostu bile olabilir! Osmanlı 2015 HAZİRAN / DERİN TARİH 45
Söyleşi o zaman Avrupa’yı yanlış anladığını 19. yüzyıldan önce Avrupa’ya gi- rada Osmanlı ile Batı’yı birleştiren, düşündü ve dolayısıyla buradan Avru- denler Avrupa’dan bir şey almadan bir yerde kapitalizmin doğurduğu bir pa’ya açılma fikri doğdu. Bunu Cevdet dönmüşlerdir. Çünkü Osmanlı o orta sınıf var. Bu orta sınıfın kültürü, zaman kendi benliğine güvenerek dini ayrıdır. Fakat çıkarları, düşünce Paşa’nın Maruzat’ında açıkça görüyo- hareket ediyordu. Saydığım isimler tarzı birbirine yakındır. Bunun temeli gitmişlerdir ama Avrupa’yı taklit et- menfaattir. Sonunda Osmanlı yavaş ruz. Yalnız ticarette değil, her yönüyle memiş, oradan ilham almış ve etki- yavaş kendine mahsus bir modernleş- Batı’ya açıldı. Ondan sonra gazetecilik lenmişlerdir. Fakat kendi kültür, tarih me yolu arıyor. Bu yol II. Abdülhamid başlar Türkiye’de. Gerçi ondan evvel ve devletlerinin de bilincindedirler. zamanında tartışılmaya başlanıyor. Ancak bu arada çok daha önemli bir 1831’de çıkan Takvim-i Vekâyi var ama Neden? Çünkü bunlar Osmanlı şey oluyor: Yeni bir “millet” doğuyor. orta sınıfının ilk temsilcileri. Osman- İşte bu “millet” bugünkü Türkiye’dir. o, gazete sayılmaz. Hakiki gazetecilik lı’da da yerel bir orta sınıf doğmak- Islahat Fermanı’ndan sonra başlar. İlk tadır. O halde ne oluyor? Osmanlı Yani Abdülhamid döneminde mi defa Avrupa’ya, Avrupa’yı tanımak bilerek veya bilmeyerek kendine doğuyor Türkiye? için Namık Kemal, Ziya Paşa vs. gider. mahsus bir modernleşme meydana getiriyor. Fakat unutmayınız ki, bu- Daha evvel oluşmaya başlamıştır Yeni bir millet doğuyor fakat ana şeklini Abdülhamid dev- İnönü demokrasi rinde almıştır. Bir yandan dil, yavaş 19. yüzyıldan önce Avrupa’ya giden- yolundan saptı yavaş birinci derecede kimlik tayin lerden farkı nedir bu isimlerin? etmeye başlıyor. Diğer taraftan din İnönü döneminde demokrasi var. Osmanlı’da din her zaman önem- özünden koptu. İsmet İnönü top- li olmuştur. Devlet daima bir Müslü- lumun gelişmesini yavaşlatmış, man ülke olarak kendini muhafaza serbest düşüncenin ortaya çıkışını etmiştir. engellemiş, ülkeyi kendisine göre evvelinden hazırlanmış hedeflere Türkiye’nin meydana gelişini yeni göre yönetmek istemiştir. Burada tarihî ve sosyolojik kavramlarla ince- da devreye kimlik, millet, laiklik ve lememiz lazım. Çünkü bunlar bir ba- din meseleleri girer. Bunlar kötü ni- kıma Batı’nın etkisiyle oluşmuş hadi- yetle yapılmış şeyler değildir. Bun- seler. Fakat Osmanlı daha başlangıçta lar nihayet bir yol arayışının sende- kendine mahsus, tarihine, kimliğine, lemesidir. geleneğine uygun bir yol takip etmiş, Batı modernleşmesine esas olan bazı Sonuç olarak demokrasi ile hal- unsurları almamıştır. Biz o unsurlara kın baskısı, yeni bir aydınlar kitle- ancak demokrasi devrinde kavuşabil- sinin uyanması, yeni düşüncelerin mişizdir. ortaya atılmasıyla kaidesinden kay- mış olan modernleşme yavaş yavaş “Demokrasi devri”nden kastınız rayına oturmaya başlamıştır. hangi dönem? Kastettiğim dönem, Cumhuriyet’in kurulmasıyla başladı. Bir ara İnönü döneminde başka bir istikamet takip etti ve demokrasimiz yavaşladı. Bu arada her şeyin bir faydası var tabii. Tek Parti devrinde sınırlar kesinleş- miş, kurumlar kökleşmiş, yarını dü- şünebilecek kimseler, serbest düşün- ce olamamakla beraber o kapasiteye sahip insanlar yetişmiş ve demokrasi- yi de onlar meydana getirmişlerdir. 46 DERİN TARİH / 2015 HAZİRAN
YEDİTEPE ÜNİVERSİTESİ HASTANESİ BİLGİLENDİRİYOR TARİHTE KATARAKT TEDAVİSİ Katarakt göz çer s ndek doğal merceğ n saydamlığını kaybetmes d r. Saydamlığını kaybeden lens opaklaşır, reng koyulaşır ve hastanın görmes g derek düşer. Kataraktta en bel rg n bel rt görmen n azalmasıdır. Bunun dışında görüntülerde yansımalar ve dağılmalar görüleb l r. Tek tedav seçeneğ cerrah d r. Katarakt kel mes ant k Yunan dönem nde şelale anlamına gelen “katarrhaktes” kel mes nden köken almaktadır. O dönemlerde katarakt gözün çer s ne nen b r su akışı olarak algılanmıştır. Katarakt amel yatı M.Ö. 800’lü yıllarda lk defa H nd stan’da m l çekme (couch ng) adı ver len yöntemle Susruta tarafından yapılmıştır. Bu yöntem le göz çer s ndek “akmayan suyun” yönünün değ şt r ld ğ düşünülerek, gözün beyaz kısmından (skleradan) göze b r bıçakla g r l p, göz çer s ndek lens, göz boşluğuna düşürülürmüştür. Avrupa’da katarakt amel yatı le lg l lk kayıtlara yazar Celsus’un “De Med c ne” adlı eser nde rastlanmaktadır ve y ne m l çekme tekn ğ nden bahsed lmekted r. Anadolu’da m l çekme yöntem uygulayan ve hek m olmayan k ş lere kehhal (halk arasında kırlangıç) adı ver lm şt r. Kehhaller n köy köy dolaşarak kataraktlı k ş ler toplayıp m l çekme yöntem uyguladıkları b l nmekted r. Ayrıca 1200’lü yıllarda S vas’ta bulunan Darüşş fa’da ve 1400’lü yıllarda da Man sa’da bulunan Körler Hastanes ’nde de görev aldıklarını gösteren kayıtlar mevcuttur. KATARAKT TEDAVİ EDİLEBİLİR Katarakt cerrah s nde uygulanan modern yöntem, küçük kes l fakoemüls f kasyon cerrah s d r. Bu yöntem- de kataraktlı lens, fakoemüls f kasyon yöntem le alınır ve hastanın gözüne yapay göz ç mercek takılır. Günümüzde, dünyada en çok yapılan cerrah , katarakt cerrah s d r ve modern katarakt cerrah s n n sonuçları çok başarılıdır. YEDİTEPE ÜNİVERSİTESİ HASTANESİ YEDİTEPE ÜNİVERSİTESİ HASTANESİ YEDİTEPE ÜNİVERSİTESİ GÖZ HASTALIKLARI Ataşehir - Tel: (0216) 578 40 00 BAĞDAT CADDESİ POLİKLİNİĞİ ARAŞTIRMA VE UYGULAMA MERKEZİ www.yeditepehastanesi.com.tr Göztepe - Tel: (0216) 467 88 60-65 Beşiktaş - Tel: (0212) 211 40 00
PAPA’NIN ÜLKESİ ARJANTİN’DE TEK BİR YERLİ YOK; ÇÜNKÜ… Sömürgecilik döneminde beyaz adam acı bir miras bıraktı ardında: Sömürülen kaynaklar, köleleştirilen insanlar, değişen demografik yapı ve kaybolan PROF. DR. NORMAN STONE kültürler. Tıpkı Arjantin’de olduğu gibi. DERİN TARİH İÇİN YAZDI P apa Francis kısa bir süre önce, şüphesiz iyi niyetle, 1915 “Ermeni Soykırımı”n- dan söz ederek Türkleri rencide etti. Bu biraz şaşırtıcıydı, çün- kü Vatikan geleneksel olarak Türkiye ile Protestanlara nazaran daha yakın ilişkiler kurmuştu ve her halükârda Papa’nın Vatikan arşivlerinden bilmesi gerekiyordu ki, Osmanlı döneminde Müslümanlar Hıristiyanlara ne yap- tıysa bunun aynısı, hatta daha kötüsü geçtiğimiz yıllarda Hıristiyanlar tara- fından Müslümanlara yapıldı. 19. yüzyılın sonlarındaki ulus inşa süreçleri bazen oldukça zalimane muameleleri beraberinde getirmiş- tir, çünkü geleneksel bir kültüre sa- hip olan halklar “ilerleme” adına bir kenara itilmiş, hatta bazen ortadan kaldırılmıştır. Papa’nın memleketi Arjantin de bunun örneklerinden bi- rini teşkil eder. Arjantin İspanya’dan bağımsızlığını kazandığında yoğun bir yerli nüfusa sahipti. Günümüzde ise göstermelik küçük bir grup dışında Latin Ameri- ka’da yerli nüfusun bulunmadığı tek ülke Arjantin’dir. Ülke ilk kurulduğunda güney böl- gesinde Arjantin’i dünyada meşhur yapan sığırların yetiştirilmesinde kul- lanılabilecek geniş topraklar yer alı- yordu. 1870’lerde ve 1890’larda “çöl 48 DERİN TARİH / 2015 HAZİRAN
Search
Read the Text Version
- 1
- 2
- 3
- 4
- 5
- 6
- 7
- 8
- 9
- 10
- 11
- 12
- 13
- 14
- 15
- 16
- 17
- 18
- 19
- 20
- 21
- 22
- 23
- 24
- 25
- 26
- 27
- 28
- 29
- 30
- 31
- 32
- 33
- 34
- 35
- 36
- 37
- 38
- 39
- 40
- 41
- 42
- 43
- 44
- 45
- 46
- 47
- 48
- 49
- 50
- 51
- 52
- 53
- 54
- 55
- 56
- 57
- 58
- 59
- 60
- 61
- 62
- 63
- 64
- 65
- 66
- 67
- 68
- 69
- 70
- 71
- 72
- 73
- 74
- 75
- 76
- 77
- 78
- 79
- 80
- 81
- 82
- 83
- 84
- 85
- 86
- 87
- 88
- 89
- 90
- 91
- 92
- 93
- 94
- 95
- 96
- 97
- 98
- 99
- 100
- 101
- 102
- 103
- 104
- 105
- 106
- 107
- 108
- 109
- 110
- 111
- 112
- 113
- 114
- 115
- 116
- 117
- 118
- 119
- 120
- 121
- 122
- 123
- 124
- 125
- 126
- 127
- 128
- 129
- 130
- 131
- 132
- 133
- 134
- 135
- 136
- 137
- 138
- 139
- 140
- 141
- 142
- 143
- 144
- 145
- 146
- 147
- 148
- 149
- 150
- 151
- 152
- 153
- 154
- 155
- 156
- 157
- 158
- 159
- 160
- 161
- 162
- 163
- 164
- 165
- 166
- 167
- 168
- 169
- 170
- 171
- 172
- 173
- 174
- 175
- 176
- 177
- 178
- 179
- 180
- 181
- 182
- 183
- 184
- 185
- 186
- 187
- 188
- 189
- 190
- 191
- 192
- 193
- 194
- 195
- 196
- 197
- 198
- 199
- 200
- 201
- 202
- 203
- 204
- 205
- 206
- 207
- 208
- 209
- 210
- 211
- 212
- 213
- 214
- 215
- 216
- 217
- 218
- 219
- 220
- 221
- 222
- 223
- 224
- 225
- 226
- 227
- 228
- 229
- 230
- 231
- 232
- 233
- 234
- 235
- 236
- 237
- 238
- 239
- 240
- 241
- 242
- 243
- 244
- 245
- 246
- 247
- 248
- 249
- 250
- 251
- 252
- 253
- 254
- 255
- 256
- 257
- 258
- 259
- 260
- 261
- 262
- 263
- 264
- 265
- 266
- 267
- 268
- 269
- 270