101 KANİ BEKO 4 Mart 2019 CHP Gaziemir Adayı Arda ile iki seçim ofisi açan Beko: “Gaziemir’de Arda’ya rekor oy çıkacak” CHP Gaziemir Belediye Başkan Adayı Halil Arda’nın Aktepe ve Emrez seçim ofisleri açılışlarına katılan İzmir Milletvekili Kani Beko, Arda’nın Gaziemir’de rekor oyla seçileceğini ve ilçeden yayılan aydınlanma ışığının tüm ülkeye yayılacağını ifade etti. 31 Mart yerel seçimleri öncesi ilçelerde adayların çalışmalarına katılan ve destek olan Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İzmir Milletvekili Kani Beko, CHP’nin Gaziemir Belediye Başkan Adayı Halil Arda’nın Aktepe ve Emrez mahallelerindeki seçim ofisi açılışlarına katıldı. Coşkulu kalabalığın eşlik ettiği CHP adayı Arda’ya destek isteyen İzmir Milletvekili Kani Beko, bu yerel seçimlerin çok daha önemli olduğunu ve İzmir’den Gaziemir’den yanacak demokrasi ve aydınlanma ışığının tüm Türkiye’yi aydınlatacağını söyledi. CHP Adayı Arda da katılan herkese teşekkür ederek, var güçleriyle sorunları tespit edip çözümleri üreterek, herkese dokunarak, örgütün ve milletvekilleri gibi partinin tüm kadrolarının desteğiyle seçim çalışmalarını sürdürdüklerini belirtti. BEKO: GAZİEMİR DAHA DA GELİŞECEK, GÜZELLEŞECEK Gaziemir’de yereldeki Cumhuriyet Halk Partisi iktidarının devam edeceğini ve bayrağı CHP Adayı Halil Arda’nın rekor oyla devralacağını ifade eden Beko, “Adayımız Halil Arda’nın o koltuğa rekor oyla oturacağından hiç kuşkum yok. Gaziemir yüzünü her zaman batıya dönmüş, aydın insanların yaşadığı, gelişim ve değişimin demokratik çerçevede olması gerektiğini içselleştirmiş çok özel bir kent. Dışarıdan gelenlerin havalimanından çıkınca ilk İzmir imajını gördüğü bu güzel ilçede Sayın Arda’nın daha da geliştirecek, güzelleştirecek projelere imza atacağından kuşkunuz olmasın” açıklamalarında bulundu.
102 KANİ BEKO 5 Mart 2019 Kamuoyuna; Geçtiğimiz hafta sonu Karabağlar Belediyesi çalışanı işçilere ilişkin kamuoyuna eksik yansıtılan görüşlerimin daha iyi anlaşılabilmesi için böyle bir açıklama yapmak zorunda kaldım. Dünyada ve Türkiye’de sendikal hakların başında yer alan grev hakkı, emekçilerin işverenler karşısında en önemli ve üretimden gelen güçlerinin maddi hayata dayatmalarını sağlayan en başta gelen imkanlarıdır. Bütün hayatını devrimci bir tutum ve sendikal mücadele içinde geçirmiş olan bir işçinin, grev hakkının karşısında olduğunu söylemek, düşünmek, ima etmek hiçbir şekilde kabul edilemez. Söz konusu grev ziyaretimiz kapalı kapılar ardında yapılmış bir görüşme değildir. Ziyaretim sırasında grevdeki işçiler ile birlikte grev kararı alan ve uygulayan DİSK Devrimci Turizm İşçileri Sendikası'nın Genel Başkanı Sayın Mustafa Yahyaoğlu, değerli yöneticileri ve şube başkanı da bulunmuştur. Söylediklerimin tanıklarıdır. Bu grev bir an önce işçilerin taleplerinin karşılanması temelinde çözüme kavuşturulmalıdır. İşçi kardeşlerim mağdur edilmiştir. Bu mağduriyete derhal son verilmeli, grevdeki işçilerin ekonomik, demokratik, siyasi ve sosyal hakları verilerek iş barışı anlaşmayla sağlanmalıdır. Kendisini işçi sınıfı mücadelesinin bir neferi olarak gören benim için de grev hakkı vazgeçilmez bir haktır. Basında ifade edildiği haliyle işveren statüsünde olan CHP’li Karabağlar Belediyesi idaresi ile belediye emekçisi işçi kardeşlerimin anlaşabilecekleri bir zeminin varlığına olan inancıma dair sözlerimin çarpıtılarak eksik bir biçimde kamuoyuna yansıtılmış olması beni böyle bir düzeltme ve düşüncelerimi bir kez daha kamuoyu ile paylaşma noktasına getirmiştir. Tüm bunlar haricinde söylenenler gerçeği yansıtmamaktadır. Bunun için ve söylediklerimden ötürü incinmiş olan tüm emek dostu çevrelere, direne direne kazanabileceğimizi ve bunu dayanışma içinde yapabileceğimizi ifade etmek ve en devrimci duygularla selamlamak istiyorum. Yaşasın Sınıf Dayanışması! Yaşasın İşçilerin Birliği! Kani Beko CHP İzmir Milletvekili
103 KANİ BEKO 6 Mart 2019 “Çocuklar eşya değildir, Çocuk Teslim Merkezleri kurulmalı” CHP İzmir Milletvekili Kani Beko, boşanmaların ardından velayeti kendisine verilmeyen ebeveynin çocuğuyla görüşmesinin icra yolu ile gerçekleşmesinin çocuk ve aile açısından önemli psikolojik sorunlara neden olduğunu belirterek, konuyu Meclis gündemine taşıdı. Cumhuriyet Halk Partisi İzmir Milletvekili Kani Beko; Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı’nın yanıtlaması istemiyle verdiği soru önergesinde İcra İflas Kanunu’nun çocuk tesliminin taşınır bir eşya gibi yapılmasına olanak veren hükmünün değiştirilmesi konusunda bir çalışma yapılıp yapılmadığı sorusuna yer verdi. Beko, “İcra daireleri yerine çocukların teslimi ve çocuklarla ilişki tesisi işlemlerini gerçekleştirmek amacıyla “Çocuk Teslim Merkezi” adıyla merkezler kurulacağı bilgisi kamuoyuna yansımıştı. Bu konuya dair çalışmalar hangi aşamadadır? İlgili düzenlemenin bugüne kadar hayat geçirilmemesinin sebebi nedir?” sorularına yanıt istedi. AHİM KARARLARI: HAK İHLALLERİNE NEDEN OLUYOR Milletlerarası antlaşmalarla kanunların uyuşmazlığı halinde milletlerarası antlaşma hükümlerinin esas alındığını hatırlatan CHP Milletvekili Kani Beko, İnsan Hakları Mahkemesi ve Anayasa Mahkemesi tarafından velayet konusunda hak ihlallerine ilişkin Türkiye aleyhine emsal kararlar olduğunu belirtti. Beko, şu açıklamayı yaptı: “Anayasamızda uyuşmazlık yaratan hususlarda milletlerarası sözleşmelere uygun kararlar alınması gerektiği açıktır ve çocukları ilgilendiren bütün faaliyetlerde çocuğun yararı temel düşüncedir. Medeni Kanuna göre ise boşanma halinde müşterek çocuğun velayeti genellikle tek taraflı tesis edilir. Bu durumda çocuğun üstün yararı nasıl korunmaktadır? Uluslararası sözleşmelere aykırı uygulamalar nedeniyle boşanma sonrasında müşterek çocuk ayda iki kez hayatına misafir olan uzaktaki ebeveynine yabancılaşırken, çocuğun o ebeveynin ilgi ve bakımından yararlanması ne kadar mümkündür? Ayrıca, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Anayasa Mahkemesi tarafından çocukla kişisel ilişki, velayet, aile hayatına saygı hakkı ihlallerine ilişkin Türkiye aleyhine kararlar verilmiş olup bu kararlar emsal niteliği taşımaktadır. Bu kararların ortaya koyduğu sonuç şudur; Türk Medeni Kanununun, velayetin tek tarafa verilmesini öngören maddesi ve çocukla kişisel ilişkinin icra yoluyla sağlanmasına neden olan İcra İflas Kanunu, bu alanda hak ihlallerine neden olabilmektedir. Konunun çocuk yararına uzman kişilerce etraflıca araştırılarak, en doğru çözümün bulunması gereklidir.”
104 KANİ BEKO 12 Mart 2019 AKP’den yandaşa ‘sıfır vergi ile patates ithalatı’ hizmeti Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İzmir Milletvekili Kani Beko, 200 bin ton patates ithalatına sıfır gümrük vergisi ile izin veren Cumhurbaşkanlığı kararının Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girdiğini belirtti. Beko, bunun tarımı bitirmeye yönelik her türlü ithalat adımını atan AKP iktidarının çiftçiye vurduğu yeni bir darbe olduğunu ifade etti. Ticaret Bakanlığı’nın 'Patates İthalatında Tarife Kontenjanı' uygulanmasına ilişkin tebliği ve Cumhurbaşkanlığı kararı ile 20 Nisan 2019 tarihine kadar 200 bin ton ile sınırlandırılan ithalatın akıllara hangi yandaşın zengin olacağı sorusunu getirdiğini söyleyen CHP’li Beko, “Yaklaşık bir aylık sürede sıfır vergi ile ithal edilecek patateslerin kim aracılığıyla ülkeye getirileceğini göreceğiz. AKP iktidarı yandaşlarının zengin olmasının her türlü yolunu tek adam iktidarının en kirli silahı haline gelen Cumhurbaşkanlığı kararı ile açarken köylünün, üreticinin, çiftçinin yok olması, perişanlığı bu iktidarın umurunda bile değil” diye konuştu. SIFIR TARIM POLİTİKASI, SIFIR VERGİ VE SON… Patates üreticisinin artan maliyetler yüzünden yıllardır kan ağladığını bunu İzmir’de üretimin merkezi olan Ödemiş çiftçisinin sürekli kendilerine aktardığını anlatan CHP Milletvekili Kani Beko, “Yerli tohum üretemiyoruz, tohum ithal ve pahalı, gübre, ilaç maliyeti artırıyor. Elektrik pahalı, mazot pahalı. Bunların hepsi çiftçinin üzerinde koca bir yük iken, AKP çiftçiye bir darbeyi de vergiyi sıfırlayıp ithalatın yolunu açarak vuruyor. Geçtiğimiz yıl patates üreticisinin ürünü depolarda çürüdü. Üreticinin birçoğu maliyetleri karşılayamadı ve bu yıl tarlasını boş bıraktı. Patates üretimi azalınca fiyatlar arttı. AKP iktidarı çiftçiye destek olup üretime yönlendireceğine yaz aylarında patates fiyatları artar artmaz hop Suriye’den ithalat yaptı. Şimdi de tanzim satış mağazalarına ucuz mal tedarik etmek için stokçu diye patates depolarını basıp erken tüketim yolunu açtılar ve patatesin sonunu hazırladılar” açıklamalarında bulundu. ÇİFTÇİ İSYANDA; UTANMIYORLAR MI DİYE SORUYOR! CHP’li Beko, şunları söyledi: “Emekçi, işçi, çiftçi, köylüyü hiçbir dönem düşünmeyen; yandaşın vatandaş üzerinden nasıl daha fazla rant sağlayacağına kafa yoran AKP zihniyeti, sıfır tarım politikasının sonucu sıfır gümrük vergisiyle bugün patatesi; yarın kim bilir hangi ‘milli’ yiyeceğimizi ithal ettirecek! Çiftçilerimiz bugün arayıp ‘bizim patatesimiz depolarda çürüdü, tüm yıl verdiğimiz emek ve birikim havaya uçtu, battık, tükendik derken kılını kıpırdatmayan hükümet şimdi patatesi ithal etmeye utanmıyor mu?’ diye sormamı istiyor. Biz ve bu kirli oyunlarınıza, yalanlarınıza maruz bıraktığınız tüm kesimler bunları bir kenara not ediyoruz. AKP, sandıkta bunun en güzel cevabını alacaktır.”
105 KANİ BEKO 14 Mart 2019 CHP’li Beko, Meclis gündemine taşıdı ve milyonları ilgilendiren konuda uyardı: “Bu sorunlar ciddi kazalara neden olabilir!” Oto tamircilerinin sigorta şirketleri ile yaşadığı sorunları Meclis gündemine taşıyan CHP İzmir Milletvekili Kani Beko, Ticaret Bakanı tarafından yanıtlanması istemiyle verdiği soru önergesinde, ciddi kazalara neden olabilecek boyuttaki bu sorunların çözümü konusunda bilgi istedi. Oto Tamircileri Esnaf ve Sanatkarlar Federasyonuna bağlı ülke genelindeki meslek odalarına kayıtlı otomotiv sektöründe faaliyet gösteren esnaf ve sanatkarların sigorta şirketleri ile bir takım sorunlar yaşadığını belirten Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İzmir Milletvekili Kani Beko, Ticaret Bakanına “Farklı fiyat tarifelerini uygulanması, illere göre bu tarifelerin değişmesi, bazı sigorta şirketlerinin kendi hasar tespit servislerini açması, bazı sigorta şirketlerince tedarik edilen yedek parçaların uygunluk belgeleri bulunmaması, orijinal olmaması, damgasız ve markasız olması ve kimi sigorta eksperinin tarafsız davranamaması gibi sorunların çözümüne dair bir çalışmanız bulunmakta mıdır?” diye sordu. DAMGASIZ, MARKASIZ VE BARKOTSUZ… CHP’li Beko, “Esnafımızdan gelen şikayetlerde sigorta şirketlerinin tedarik ettiği parçaların uygunluğunun bulunmadığı ve bunun da araçların ciddi kazalar yapmasına neden olacağı belirtiliyor. Sigorta şirketleri tarafından orijinal ve eşdeğer parça yollanmadığı; damgasız, markasız ve barkotsuz Çin menşeili parçalar tedarik edilerek gönderildiği, sigorta şirketlerince tedarik edilen çoğu parçaların uygunluk belgelerinin bulunmadığı; hasarlı araçlara sigorta şirketlerince tedarik edilip yollanan ön farların yapılan araç muayenesinden geçemediği ve farların değiştiği ifade ediliyor. Bu parçaların ileride insan hayatını tehlikeye sokacak kazalar yaratacağının aşikar olduğunu söyleyen oto tamircileri hem kendileri hem de vatandaşın sağlığı için bu haksızlıkların çözümünü bekliyor” açıklamasını yaptı. MAHKEME YOLUYLA TESPİT İDDİALARI DOĞRU MU? CHP Milletvekili Kani Beko, sigorta eksperlerinin tutumunun da esnafı ve sigorta şirketlerini zor durumda bıraktığını belirterek, “Tamirci esnafımızın aktardığına göre; sigorta şirketlerinin görevi poliçe üretmek ve poliçe kesmektir. Fakat bazı sigorta şirketleri kendi hasar servislerini açmaktadır. Hasarlı araçlar sanayi sitelerindeki esnaf ve sanatkarlarımıza ait bir atölyeye çekildiğinde sigorta eksperi ve sigorta şirketlerinin hasar servisinden yetkililer araç sahibini arayıp anlaşmalı servislere yönlendirmektedirler. Yapılan bu işlem sigortalıyı şüphe altında bırakmaktadır. Bu bilgiler ışığında esnaf ve sanatkarlardan bir bölümünün sigorta eksperlerinin katı tutumunu şikayet ederek mahkeme yoluyla hasar tespiti yaptığı iddiaları doğru mudur? Sigorta şirketlerini yüksek ödeme ile karşı karşıya bırakan bu sorunun çözümü konusunda ne gibi adımlar atılmaktadır?” sorusunu yöneltti.
106 KANİ BEKO 19 Mart 2019 Kanun hükmüne rağmen GSS fonundan açık kapatılıyor! Neden vatandaştan tedavi katılım payı alınmaktadır? CHP İzmir Milletvekili ve TBMM Sağlık Komisyonu üyesi Kani Beko, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı’nın yanıtlaması istemiyle verdiği soru önergesinde kanunla yasaklanmasına rağmen önemli kısmı çalışanlardan alınan primlerle oluşan GSS fon gelirinin sağlık dışında SGK tarafından açıkları kapatmak için neden kullandırıldığını sordu. Beko, aynı önergede SGK’nın karşıladığı sağlık hizmetleri için ihtiyaç duymayacak kadar kaynağı olmasına rağmen vatandaştan aldığı tedavi katılım payının hangi gerekçeyle alındığını da Meclis gündemine taşıdı. Kanunla sosyal sigortalar ve genel sağlık sigortası için ayrı fonlar oluşturulduğu ve bu fonlardaki birikimin sadece amacı için kullanılması, fon varlığının diğerine aktarılmasının da yine kanunla yasaklandığı bilgisini veren CHP İzmir Milletvekili Kani Beko, “Sayıştay denetim raporunda görülmektedir ki; SGK, önemli kısmını çalışanlardan alınan prim gelirlerinin oluşturduğu, genel sağlık sigortası fon varlığında kalması ve sağlık hizmetleri için kullanılması gereken fon varlığını, kanunun açık hükmüne rağmen açıkları kapatmak için emekli aylık ve ödeneklerinin yapıldığı sosyal sigorta fonuna aktarmıştır. Sosyal Güvenlik Kurumu 2013 ve 2016 yılı Sayıştay denetim raporlarında genel sağlık sigortasından sağlanan genel sağlık sigortası fonunun kanunlara aykırı olarak sosyal sigorta fonu açıklarını kapatmak için kullanıldığı tespit edilmiştir. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı’na soruyorum; GSS fon gelirlerini neden Kanun hükümlerine aykırı şekilde kullanıyorsunuz? Kanunda belirtildiği şekilde sadece sağlık hizmetleri harcamaları için kullanmayı düşünüyor musunuz?” SGK’NIN TEDAVİ KATILIM PAYINA İHTİYACI YOK! Sağlık hizmetlerine ‘insana yaraşır bir biçimde’ ulaşabilmek için vatandaşın başka zorunlu ödemeler yapmak zorunda bırakıldığını da vurgulayan Beko, “Sağlık hizmeti alabilmesi için vatandaşın sadece Genel Sağlık Sigortası (GSS) primi ödemesi yetmiyor. Vatandaş, sağlık kurumuna adım attığı andan itibaren muayene, tetkik, tıbbi malzeme, ilaç, reçete vs. adı altında cebinden ek olarak SGK’ya katılım payı ve özel sağlık kurumlarına da ayrıca ilave ücret ödemek zorunda. Ekonomik krizin yoğun yaşandığı, artan gelir eşitsizliği, istihdamın korunamaması, yoksullaşma ve işsizlik nedeniyle geniş toplum kesimlerinin sağlık ve sosyal güvenlik ihtiyacını daha da arttırdığı bu dönemde, zorlukla geçim mücadelesi veren yurttaşlardan da sağlık hizmetlerine ihtiyaç duyduklarında tedavi katılım payı alınmaktadır. Oysa SGK’nın kendi verileri ve Sayıştay denetim raporlarının sonuçları da açıkça ortaya koymaktadır ki yoksulluk içinde vatandaştan alınan tedavi katılım payına ihtiyaç duymayacak kaynak mevcuttur. Dolayısıyla tedavi katılım payı uygulamasına son vermeyi düşünmekte misiniz?” açıklamalarını yaptı.
ÜNİVERSİTE HASTANELERİNE KATKI VERMEYİ DÜŞÜNÜYOR MUSUNUZ? Diğer yandan özellikle son zamanlarda kamuoyuna da sıkça yansıdığı üzere başta köklü sağlık kurumları olan üniversite hastaneleri olmak üzere birçok sağlık kurumunun finansal sıkıntı yaşadığına da değinen CHP’li Beko, soru önergesinde bu konuya da yer verdi. Beko, “Bu durum bir yandan bu hizmetlere gereksinim duyan hastaları mağdur ederken diğer yandan bilimsel araştırmaları, tıp ve uzmanlık eğitimini aksatmakta, sağlık çalışanlarının gelirlerinde azalmaya yol açmaktadır. Başta üniversite hastaneleri olmak üzere finansal sıkıntı yaşayan hastanelerin sorunlarının çözülmesi için hangi adımlar atılmaktadır? Üniversite ve Eğitim Araştırma Hastanelerinin eğitim fonunun desteklenmesi için yeterli katkı vermeyi düşünüyor musunuz?” sorularının cevaplanmasını bekliyor.
108 KANİ BEKO 26 Mart 2019 O işaretlemeleri Bakana sordu CHP İzmir Milletvekili Kani Beko, İzmir’in Bayraklı ilçesi Yamanlar Mahallesi’nde oturan bazı Alevi vatandaşların evlerine yapılan işaretlemeleri İçişleri Bakanına sordu. İşaretlemenin yerel seçim öncesi olduğuna dikkat çeken Beko, Bakana bölgede seçim güvenliğinin sağlanması için çalışma yapılıyor mu sorusunu yöneltti. Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İzmir Milletvekili Kani Beko, İzmir’de seçim öncesi yaşanan işaretleme olayını Meclis’e taşıdı. Yoğun olarak Alevi vatandaşların yaşadığı Bayraklı ilçesi Yamanlar Mahallesi’nde 22 Mart tarihinde kimliği belirlenemeyen bazı kişilerce işaretlemelerin yapıldığını hatırlatan Beko, “Yerel seçime günler kala Alevi vatandaşların üzerinden oynanmaya çalışılan bu çirkin olayı kınıyorum. Etnik kimlik ve din üzerinden insanları ayrıştırma siyasetini 17 yıldır net bir şekilde yaşıyoruz ancak İzmir gibi barışın ve kardeşliğin hakim sürdüğü bir ilde bile tam da seçim öncesi bu gibi olayların yaşanması maalesef toplumu derinden yaralayan bir olay. Bu ülke bu zihniyettekilerin yaşattıklarını unutmadı. Toplumsal infial yaratacak bu gibi olaylara karşı Emniyet ve İçişleri Bakanlığının daha dikkatli çalışma yapması gerekir. Mahallenin mobese kameraları özenle incelenmeli, deliller karartılmadan suçluların yakalanması, olayların daha fazla büyümemesi, İzmir’in ve ülkenin huzuru için sağlanmalıdır” dedi. POLİSİN İŞARETLERİ SİLDİRDİĞİ DOĞRU MU? CHP’li Beko, İçişleri Bakanına yönelttiği şu sorulara cevap aradı: “Sabah kalktığında duvarlarında çarpı işaretlerini gören yurttaşlar tarafından mahalle muhtarı bilgilendirilmiş ve aynı zamanda polis de çağrılmıştır. Ancak sokağı kapatıp vatandaşların ifadesine başvuran polisin tutanak tuttuktan sonra, yeterli delil incelemesi yapılmaksızın işaretleri sildirdiği vurgulanmaktadır. Yaşanan saldırı sonrası İçişleri Bakanlığınca başlatılan bir soruşturma var mıdır? Varsa bu soruşturma hangi aşamadadır? Bayraklı’da yaşanan olay sonucunda gözaltına alınan ve hakkında işlem yapılan şüpheli ya da şüpheliler var mıdır? Polisin yeterli ve detaylı araştırma yapmaksızın duvarlardaki işaretleri sildirdiği ve bölgeden ayrıntılı inceleme yapmaksızın ayrıldığı iddiaları doğru mudur? Öyleyse bu polisler hakkında da bir soruşturma başlatmayı düşünmekte misiniz? Bölgede yaşayan yurttaşların güvenliğinin sağlanması için hangi tedbirleri almaktasınız? Bu işaretlemelerin seçimlere dönük bir provokasyon olabileceği iddiaları doğru mudur? Seçime dönük bir provokasyon ise bölgede seçim güvenliğinin sağlanması için hangi adımlar atılmaktadır?”
109 KANİ BEKO 27 Mart 2019 CHP’li Beko: 30 ilçemize de bahar çoktan geldi Cumhuriyet Halk Partisi İzmir Milletvekili Kani Beko, İzmir’de yerel seçim çalışmalarını tüm ilçelerde çalışmalara katılarak, adaylara destek olarak sürdürdü. CHP ve Millet İttifakı’nın adaylarına destek olmak için 30 ilçede de çalışmalara katılan Beko, “Mart’ın sonu bahar diye boşuna demiyoruz. 30 ilçemize de bahar çoktan geldi! 30’da 30 yapacağız” dedi. CHP İzmir Milletvekili Kani Beko, 31 Mart Yerel Seçim çalışmaları nedeniyle Meclis’in tatile girmesiyle birlikte geldiği İzmir’in tüm ilçelerini gezdi, gece gündüz demeden adaylara destek oldu. 28 ilçede CHP’nin Kiraz ve Tire’de de İyi Parti’nin gösterdiği CHP ve Millet İttifakı adaylarının programlarına katılan Beko, tüm ilçelerde büyük bir coşku gözlemlediğini söyledi. CHP’li Beko, “İzmir her zaman ki gibi farkını gösterecek. Büyükşehir ve 30 ilçeyi alacağız. Mart’ın sonu bahar dedik ve bu yola çıktık. 30 ilçemize de Şubat ayının o en soğuk günlerinde dahi baharın geldiğini gözlemledik. Halkımızın umudunun yeniden yeşerdiğini gördük. Hepsi birbirinden kıymetli adaylarımızın çalışmalarına destek olarak ‘kazanan İzmir, kazanan Türkiye olsun’ mesajı verdik. İktidara giden yolun yerelden geçtiğini hatırlatarak gelecek için, çocukları için, hak, hukuk, adalet için, karanlığa karşı gelmek için, laik, Atatürkçü, cumhuriyetçi, halkını düşünen CHP iktidarlarına oy verin dedik. Bunun genel seçimin provası olmasını diledik” açıklamalarını yaptı. 31 MART’TA 30 İLÇEDE ŞÖLENİMİZ VAR İlçe adaylarının ve İBB Adayı Tunç Soyer’in üreticiye ve yeni istihdam alanlarının açılmasına yönelik projelerinin çok beğenildiğini belirten CHP İzmir Milletvekili Kani Beko, “Bizleri her ilçemizde, her köyümüzde coşkuyla karşılayan İzmirli seçmenimizle buluştuk, kucaklaştık. İsteklerini, taleplerini dinledik, not ettik. Adaylarımızla el ele vereceğiz. Onlar koltuklarına oturduklarında bunların hepsini yerine getirecek biliyoruz. İstihdamın en büyük sorun olduğu ülkemizde yerelde de maalesef durum aynı. Belediyelerin bünyesi elbette herkesi işe almaya yeterli değil. Ancak belediyelerimiz İzmir Büyükşehir Belediye Başkan Adayımız Tunç Soyer’in de üzerinde durduğu gibi istihdamı artırmaya yönelik işlerin önünü açacak projeler üretecek. Hepsi bu konuda hassasiyete sahip ve kadınların, gençlerin, köylünün, çiftçinin üretime yönelmesine ve para kazanmasına yönelik projeleri var. Tabi geçmişten bu yana işçi haklarıyla ilgilenen bir sendikacı olarak hem işçi haklarının korunması hem de yeni istihdam kapılarının açılması şimdi bir vekil olarak bizi çok mutlu eden, gururla halkımızla paylaştığımız projeler oluyor. Biliyoruz İzmir bugüne kadar olduğu gibi yine örnek olacak ve tüm Türkiye, İzmir gibi olduğunda bu ülke aydınlığa, refaha, huzura kavuşacak. Umutlarımızı yeşerten tüm aday arkadaşlarıma ve güzel İzmirlilere teşekkür ediyor, şimdiden 31 Mart’ta 30 ilçede yapacağımız şölenlerimize hazırlanmalarını istiyorum” diye konuştu.
110 KANİ BEKO 31 Mart 2019 CHP’li Beko oyunu kullandı: 1 Nisan’da bahara uyanacağız Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İzmir Milletvekili Kani Beko, İzmir’in Karabağlar ilçesinde Güzelyalı Ortaokulu’nda oy kullandı. Eşi Müberra Beko ve torunları ile 1332 nolu sandıkta oy verme işlemini gerçekleştiren Beko, “Geleceğimiz için, çocuklarımız için 1 Nisan’da bahara uyanacağız” dedi. CHP’li Beko yaptığı açıklamada şunları dile getirdi: Demokrasi sınavımızın en güzel örneğini verdiğimiz bu gün biz de vatandaşlık görevimizi yerine getirdik. Aylardır hazırlandığımız 31 Mart günü geldi ve bugün halkın iradesi sandığa yansıyacak. Türkiye Cumhuriyetinde unutulmamalıdır ki halkın iradesinden üstün hiçbir irade yoktur. İzmir için de, Türkiye için de sandıktan çıkacak sonuç şimdiden hayırlı olsun. Biz, sandıktan demokrasi, eşitlik, özgürlük, adalet, barış, kardeşlik çıksın istiyoruz. Demokrasiyi en iyi şekilde yerine getirdiğimiz seçim çalışmaları sürecinin bugüne de yansımasını ve seçim sonuçları her ne olursa olsun tüm ülkemizde sağduyuyla karşılanmasını temenni ediyorum. Dertlere derman olacak yerel yönetimler halkın iradesine yansısın ve Martın sonu bahar olsun!
111 KANİ BEKO 20 Nisan 2019 Martın sonu BAHAR dedik ve 1 Nisan 2019 günü çok güzel bir bahar sabahına uyandık! Beklenenin de üzerinde bir oranda sandığa giderek iradesini gösteren, sandığa, demokrasiye, egemenliğine sahip çıkan tüm yurttaşlarımıza sonsuz teşekkür ediyoruz... Halkımız; İstanbul'da, Ankara'da, İzmir’de, Adana'da, Mersin'de, Antalya'da, Hatay'da Cumhuriyet Halk Partisini iktidara getirdi. Ülke genelinde umuda ve aydınlığa duyulan özlem baharla birleşti. Bayrama dönüştü. Hak, Hukuk, Adalet talebimiz kardeşlikle taçlandı. Artık hedef, tüm kurum ve kurallarıyla parlamenter demokrasinin tesisidir. Yerel seçim sonuçları, bu beklentiye duyulan özlemin gün be gün yeşerdiğinin, çiçek açtığının göstergesidir. Hiç kimseyi ötekileştirmeden, partizanlıktan uzak, kucaklaşarak ve kangrene dönüşen dertlere derman olmak için, Türkiye'yi güzelleştirmek için geliyoruz. Yeni dönem bir umut dönemidir. Sevgiyle, işbirliğiyle çok çalışma dönemidir... Adil, eşit, özgür, çağdaş bir yönetim anlayışıyla ve kardeşçe yaşanacak kent yönetimlerini ülke sathında hep beraber inşa edeceğiz. Rantçı, halk düşmanı, partizan, AKP yönetimlerinin tahribatını silmek için çok çalışacağız. Yaraları saracağız. Gönüllere gireceğiz. Sevgili halkımızın yaşanabilir, doğaya saygılı, çağdaş ve akıllı kentlerde yaşaması için geceyi gündüze katacağız. İktidara giden yolun beraber yönetmekten, halka hizmetten, yurttaşa yakınlıktan, sevgiden, kucaklaşmadan, dayanışmadan, yerelden geçtiğini hep söyledik. Şimdi artık siz sevgili yurttaşlarımızın verdiği yetkiyle, hep beraber kolları sıvama zamanıdır. Verilen desteğe, gösterilen güvene ve teveccühe sonsuz teşekkür ediyorum. Her fırsatta bölüşürsek tok oluruz, bölünürsek yok oluruz. Birleşirsek var oluruz diyoruz! Gücümüz de birliğimizden geldi… İşte birleştik ve bahar geldi. Şimdi çok çalışıp dertlere derman olma zamanıdır. İzmir’de çok güzel sonuçlar aldık. Büyükşehir Belediye Başkanımız Tunç Soyer'i seçtik. İzmir’in dağlarında çiçekler açtı. Tüm ilçelerimizde mücadeleyi yükselttik. Desteğinizle, güveninizle, beraberce ve azimle devam etmeye kararlıyız. CHP’ye oy versin vermesin tüm İzmirliler bizim kıymetlimizdir. İzmir hepimizin, Türkiye hepimizindir. Tüm Türkiye’de ve İzmir’de rant çetelerine, istismarcılara, düşmanlaştırarak ayrıştırmak isteyenlere güzel bir ders verdik. Karanlık dağılmaktadır. Birleşen halkın gücünün kendilerine yaşatacağı kabusu görmekteler. Bu korkularının boşuna olmadığını onlara göstermek boynumuzun borcudur. Bu Cumhuriyet, kimsesizlerin kimi olmak için kuruldu. Öyle kalmasını sağlamak halkımızın talebi, yurttaşımızın iradesi, siyasi mücadelemizin önceliğidir. Hangi partiye olursa olsun, sandığa giderek iradesini ortaya koyan tüm yurttaşlarımıza, cumhuriyetimize sahip çıktıkları için minnettarız. Var olun!
KANİ BEKO 112 Elbette İstanbul’da on yedi gün boyunca gece gündüz demeden birlikte nöbet tuttuğumuz örgütümüze, partililerimize, bizlerle ekmeğini, suyunu paylaşan dostlarımıza teşekkür borcumuz var. Sağ olsunlar! Seçilen tüm belediye başkanlarımıza görevlerinde ilkelerimizi hayata geçirmede büyük başarılar diliyorum. Önemli bir sınavın arifesindeyiz. Ülkemiz için 31 Mart Yerel Seçimlerinin sonuçları hayırlı olsun. Kani Beko, CHP İzmir Milletvekili CHP İzmir Milletvekili Kani Beko’nun, 26 Nisan 2019 Cuma (bugün) İzmir İl Başkanlığında düzenlemiş olduğu basın toplantısının metnini ekte dikkatinize sunuyoruz. İyi çalışmalar dileriz.
113 KANİ BEKO 26 Nisan 2019 KIDEM TAZMİNATLARIMIZ İŞ GÜVENCEMİZDİR, DOKUNMA! KÖLELİĞE KARŞI DİREN İŞÇİ! AKP hükümeti, tüm emekçileri güvencesiz ve kuralsız çalıştırmak istiyor! Taşeron işçilerine verdiği sözlerini tutmuyor, hukuksuzlukta ısrar ediyor! Özel İstihdam Bürolarıyla işçi simsarlığını teşvik ediyor! Emekçilere kölelik dayatıyor! Ve son olarak da kıdem tazminatını kaldırarak iş güvencemizi yok ediyor! Hükümetin 2016 eylem planında yer alan düzenlemenin amacı, patronların işçileri işten çıkartma maliyetlerini düşürmektir. İşçimizin kıdem tazminatları, yani ücretinin ödemesi sonraya bırakılmıştır. Sermaye için “yük” olarak görülmektedir. “İşçilerin çoğunluğu kıdem tazminatı alamıyor” bilgisi de doğru değildir. İşçiler dava açmaları halinde çoğunlukla tazminatlarını almaktadır. İşverenlerin hukuksuzluğunu önlemek yerine, kıdem tazminatı fiilen kaldırılarak hukuksuzluğa hukuk üretilmek istenmektedir. Yapılmak istenen değişiklik ile amaçlanan herkesin kıdem tazminatı alması değildir. Gerçek amaçları şunlardır: 1) İŞTEN ATMAK YA DA ÇIKARTMAK KOLAYLAŞACAK Kıdem tazminatı fona/sandığa devredildiğinde, işveren işçi çıkardığında toplu bir ödeme yapmak zorunda kalmayacak. Böylece işten çıkarmalar kolaylaşacaktır. Tüm işçiler “gündelikçi” gibi çalışacak, sendikalaşma imkânsız olacak; işçilere sürekli giriş-çıkış yapılabilecek. 2) KIDEM TAZMİNATI ALMAK HAYAL OLACAK Mevcut koşullarda işçi kardeşlerim kıdem tazminatından sadece işten atıldığında değil birçok durumda faydalanabiliyor. İşveren işçilerimizin hakkını yediğinde, askerlik hizmeti dolayısıyla, kadınlar evlendiklerinde, bir işçi 15 yıl sigortalılık süresini ve 3 bin 600 gün prim ödeme süresini doldurduysa ve de emeklilik halinde kendi istekleriyle işten ayırıldılarsa kıdem tazminatına hak kazanıyordu. Ayrıca işçilerin kayıt dışı çalıştırılması halinde veya tazminat ödememek için işe giriş çıkış yaptırıldığında dava yolu ile kıdem tazminatını alma şansı vardı. Fon/sandık sisteminde bu yararlanma koşulları ortadan kalkacak. Ödeme emekli olduklarında ya da 10 yıl gibi bir kıdemde ev alma gibi şartlara bağlı olarak yapılacak.
KANİ BEKO 114 3) KIDEM TAZMİNATININ SADECE ADI KALACAK Kıdem tazminatı işverenin sorumluluğunda olan bir meseledir, esas olarak işçi ile işveren arasındaki ilişkinin sona ermesiyle ilgilidir. Böyle olmaktan çıktığında, adı “emeklilik fonu”, “emeklilik sandığı” olur ama “kıdem tazminatı” olmaz. “Paralel” bir emeklilik sistemi kıdem tazminatı yerine ikame edilemez. Çünkü iş güvencesi sağlamaz! 4) FON DEMEK YAĞMA DEMEK Zorunlu Tasarrufu Teşvik Fonu, Konut Edindirme Yardımı Hesapları, İşsizlik Fonu… Bu fonların hepsi siyasal iktidarlar tarafından yağmalanmıştır ve yağmalanmaktadır. Türkiye’de milyonlarca işsiz açlıkla mücadele ederken İşsizlik Fonu’ndan patronlara 50 milyon liraya yakın kaynak aktarılmıştır. 5) ÇOCUKLARIMIZIN HAKLARI GASP EDİLECEK Kimi yetkililer “Kazanılmış haklara dokunulmayacak” diyor. Yani kıdem tazminatının bundan sonra işe girenler için ortadan kaldırılacağını söylüyor. Peki bu doğru olsa bile, yeni işçiler uzaydan mı gelecek? Onlar bizim çocuklarımız olacak. Bizden önceki kuşakların bedeller ödeyerek kazandıkları haklar, çocuklarımız için bize emanettir. Çocuklarımızı günübirlik, amele pazarı usulü çalıştırmak isteyenlere geçit vermeyeceğiz! FON UYGULAMASI GELİRSE EN AZ 14 HAK KAYBI YAŞANACAKTIR. ÇOCUKLARINIZA BUNU ANLATMALISINIZ. İŞTE BU HAK KAYIPLARI: Kıdem Tazminatının Fon’u planında yer alan 15 yıllık çalışma süresi ile 3600 prim gününü doldurma koşulu nedeniyle; 1. Askere gidenler kıdem tazminatı alamayacak. 2. Evlenen kadın işçi, bir yıl içinde işinden ayrılırsa tazminat alamayacak. 3. İşyerinde bir yıllık kıdemi olan işçi işten çıkarılırsa tazminat ödenmeyecek. 4. Prim gün ve çalışma süresi koşulu nedeniyle işçi haklı bir nedenle işten ayrılsa (geçerli sağlık nedeni, işverenin tacizi, kötü muamelesi gibi) dahi tazminat alamayacak. Ayrıca işçinin iş koşullarındaki değişikliği kabul etmemesi, ücretinin ödenmemesi halinde işi bırakması gibi nedenlerle işten çıkarılması halinde de tazminat alamayacak. 5. Hak etme koşulu gerçekleşinceye kadar parası Fon’da hapis kalacak. Belki de kıdem tazminatını almaya ömrü yetmeyecek. 6. Kıdem tazminatı miktarı azalacak, şimdi her bir yıllık kıdem karşılığı 30 günlük brüt ücret tutarı olan kıdem tazminatı, 14 günlük ücrete düşürülecek. Yeni kıdem tazminatı miktarı şu anda aylık %8,3 iken Fon’a devredilmesinden sonra %3,8’e düşecek. Artık işçi, son aldığı ücret üzerinden değil, fona yatırılan prim miktarının yıllık ortalaması üzerinden tazminat alacak. 7. İşveren, ücret ya da ücret benzeri, ikramiye vs. ödemeleri zamanında yapmazsa, işçi ya duruma katlanacak ya da katlanmak istemeyip işten çıkarsa, kıdem tazminatı alamayacak. Yani işverenin ücret ödememesi bir anlamda cezasız kalacak. İşverenler istediği zaman, istediği şekilde iş şartlarını değiştirebilecek, işçiye ya kabul et ya da işten çık diyebilecek.
8. Emeklilikte yaş şartını beklemek için işten ayrılan işçi tazminat alamayacak. 9. İşten çıkarılma kolaylaştığı için sendikalaşma büyük darbe yiyecek. 10. Esnek ve güvencesiz çalışmaya karşı direnç azalacak. Tazminatın caydırıcı özelliği kaybolacak. 11. Tazminattaki faiz ödemesi ortadan kalkacak. 12. Fon yönetimindeki işçi eşit oyla temsil edilmeyecek. 13. İşsiz kaldığı dönemde aldığı kıdem tazminatı bir anlamda işçinin geçim güvencesidir. Ancak fona devredildiğinde bu geçim güvencesinden mahrum kalacak. İşçi, ailesiyle birlikte açlığa, işsizliğe mahkum olacak. Çok düşük olduğu için yetmeyen işsizlik ödeneği, kıdem tazminatından mahrum kalan işçi ve ailesinin hiçbir ihtiyacını karşılamaya yetmeyecek. 14. Getirilmek istenen düzenleme ile fondan 15 yıl sonra parasını alabilecek asgari ücretli bir işçinin uğradığı zarar en az 7.500 lira olacaktır. Ücreti daha yüksek olan işçilerin uğradığı zarar ise çok daha fazla olacak. TÜM İŞÇİLERİN KIDEM TAZMİNATI ALMASI İÇİN NE YAPMALI? Eğer amaç “kıdem tazminatı alamayan işçilerin alabilmesi” ise modelin değiştirilmesi ve “fon”/“sandık” kurulması gibi karmaşık yollara girmeye gerek yoktur. Yapılması gereken basittir. 1. Mevcut yasaya (1475 sayılı yasanın yürürlükteki 14. Maddesi) bir cümle koyarak, bir yılın altında çalışanlara da kıdem tazminatı ödenmesi sağlanmalıdır. 2. İflas nedeniyle ödenmeyen kıdem tazminatını devletin ödemesi ve işverenden haciz yoluyla tahsili sağlanmalıdır. 3. İflas halinde bankaların, devletin değil işçilerin alacaklarının ödenmesi öncelikli ve imtiyazlı hale getirilmesi gerekmektedir. 4. Kıdem tazminatı ödemeyen işverenlere ağır yaptırımlar getirilmelidir. 5. 12 Eylül askeri darbesinin ürünü olan “kıdem tazminatı tavanı” kaldırılmalıdır. 6. Sendikal barajlar, örgütlenmenin ve grev hakkının önündeki tüm engeller kaldırılmalıdır. Örgütlü işçinin kıdem tazminatını gasp etmek mümkün olmayacaktır. Biz buradan bir kere daha ilan ediyoruz: Kıdem tazminatlarımızı leş kargalarına yedirmemek için mücadelemize devam edeceğiz. Esnek güvencesiz çalışmanın yaygınlaşmasına karşı, Taşeron köleliğine karşı, Özel istihdam büroları ile oluşturulmak istenen köle pazarlarına karşı, Kıdem tazminatının fona devir adı altında gasp edilmesine karşı, Tüm emekçileri, emek dostlarını, emekten, demokrasiden, özgürlüklerden yana olan tüm güçleri ortak mücadeleye davet ediyoruz. Geleceğimize, çocuklarımızın geleceğine, ülkemizin geleceğine sahip çıkmak için mücadele etmek, ahlaki, sınıfsal ve siyasal bir görevdir.
KANİ BEKO 116 Emek, hak ve demokrasi mücadelesi verenler er ya da geç hep kazanmıştır! Biz de kazanacağız!
117 KANİ BEKO 30 Nisan 2019 1 Mayıs’ta alanlardayız! CHP İzmir Milletvekili Kani Beko, “Emekçilerle birlik olmak, dayanışmak ve mücadeleyi yükseltmek için yurdun dört bir yanında ve İzmir’de alanlarda olmalıyız” çağrısında bulundu. Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İzmir Milletvekili Kani Beko, 1 Mayıs İşçi Bayramı öncesi İzmir’in en kalabalık caddelerinde 1 Mayıs’ta alanlara davet ettiği halka yaptığı açıklama ile son kez çağrıda bulundu. Beko, “Anti demokratik uygulamaların, yoksullaştırmanın, sömürünün, ırkçı gericiliğin ‘taşeron cumhuriyeti’ne karşı 1 Mayıs’ta alanlardayız!” dedi. “Bugün işçi sınıfının birlik, mücadele ve dayanışma günü 1 Mayıs’ı kutlamak için, işçilerle, yoksullarla, işsizlerle, kadınlarla, gençlerle, ötekileştirilenlerle, mağdurlarla ve emeğini, alın terini harcayan bütün emekçilerle birlik olmak, dayanışmak ve mücadeleyi yükseltmek için ülkenin dört bir yanında alanlardayız” diyen CHP’li Beko, iktidarın 17 yılda emekçi sınıfların sömürüsünü derinleştirdiğine vurgu yaptı. SÖMÜRÜ DERİNLEŞİRKEN SERMAYE EGEMENLİĞİ PEKİŞTİRİLİYOR Beko, “İşçi sınıfının kazanılmış haklarına yönelik saldırıların giderek yoğunlaştığı bir dönemde 2019 1 Mayıs’ına giriyoruz. Kuralsız, güvencesiz çalışmanın kural haline getirildiği, emek piyasalarındaki en kötü çalışma biçimlerinin yasal statüye kavuşturularak yaygınlaştırıldığı, işsizliğin gizlenmeye çalışıldığı bir süreçteyiz. Türkiye yoğun çalışma üzerinden emek sömürüsünün hızla yoğunlaştığı bir ülke haline gelirken bunun sonucunda emeğin milli gelirden aldığı paydaki düşüş de somut olarak görünüyor. Emeğin payı son 15- 20 yılda yarı yarıya azaldı. AKP iktidarı eliyle sürdürülen ve emperyalizmin bölgemizdeki yeni politikalarıyla uyumlu olarak uygulanan bu siyasi proje, işçi ve emekçi kitleler için yıkıcı sonuçlar doğuruyor. Türkiye’nin son 17 yılına damgasını vuran AKP Hükümetiyle oluşturulmak istenen yeni siyasal rejim, emekçi sınıfların sömürüsünü derinleştirdiği gibi aynı zamanda sermaye egemenliğini de pekiştirdi” dedi. ‘YETER’ DEMEK İÇİN ALANLARDAYIZ! CHP İzmir Milletvekili Kani Beko, işçi haklarının gaspına yönelik sözlerini şöyle sürdürdü: “Sendikasızlaştırmanın beslediği çalışma hayatı işçiler açısından bir cehenneme dönüşmüş durumda. Dünyada en uzun çalışma sürelerinin, en az yıllık ücretli izin hakkının olduğu ülkelerden biriyiz. İş cinayetlerinde de üst sıralardaki yerimizi koruyoruz. İş Kanunu’ndan doğan haklarımızı bile kullanamaz haldeyiz. İşsizlik Fonu’nda biriken işsizlik paralarımız, hükümetin ve sermaye kesimlerinin çıkarları için yağma ediliyor. Kıdem tazminatımız, sendikal haklarımız gasp edilmek isteniyor! İş cinayetlerinin bir daha yaşanmaması için ve tüm bunlara yeter demek için 1 Mayıs’ta alanlardayız. 1 Mayıs işçi sınıfının zulme karşı boyun eğmeyişinin günüdür. Bugün Türkiye’nin ve dünyanın dört bir yanında eşitlik, özgürlük, barış ve demokrasi demek için buluşanlar haksızlığa boyun eğmeyenlerin yanındadır. Onlara selam olsun. İşçi sınıfının birlik, mücadele ve dayanışma günü kutlu olsun!”
118 KANİ BEKO 6 Mayıs 2019 Ceza, Anayasa’yı ihlal eden işverene verilmeli! İşçiye verilen hapis, siyasi bir karardır! Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İzmir Milletvekili Kani Beko, TARİŞ'te sendikalı oldukları iddiasıyla işten atılan işçilere açılan davada, 1 yıl 3 ay hapis cezası verilmesine tepki gösterdi. Beko, “Bir ceza verilecekse işçiye sendikalaşma izni vermeyen ve Anayasa’yı ihlal eden işverene verilsin. Bu karar siyasi bir karardır!” dedi. İzmir TARİŞ fabrikasından çıkarılan ve direnişe geçen işçiler ile destek veren sendika yöneticilerine açılan davada 1 yıl 3'er ay hapis cezası verildi. CHP İzmir Milletvekili Kani Beko, kararın siyasi olduğuna dikkat çekti. Beko, “Bir yıl önce Tariş’te sendika üyesi olan işçi kardeşlerimiz anayasal haklarını kullandılar. Anayasa’nın 51. Maddesi, işçilerin kendi özgür iradeleriyle istedikleri sendikaya üye olabileceklerini söyler. İşçiyi işten atan işveren, dolayısıyla Anayasa’yı ihlal eden işverendir. Mahkeme bir ceza verecekse işverene vermesi gerekir. Hukuka göre, işçiyi haksız şekilde işten atmak sosyal cinayettir. Bu karar siyasi bir karardır. İşi, ekmeği ve geleceği için direnen işçilerin yanında olacağız. Yaşasın onurlu TARİŞ direnişimiz, yaşasın DİSK Gıda-İş!” diye konuştu. AKP İKTİDARI, YARGIYI BASKI ARACI OLARAK KULLANIYOR! Tariş işçilerinin direnişinin onurlu bir direniş olduğuna vurgu yapan CHP’li Beko, “Orada aylarca direniş gösteren işçi kardeşlerim suç işlemedi. Verilen karar sendikal örgütlenmeye bir cezadır. Dava dosyası kapanmışken tekrar açılıyor ve direnişteki işçilere yönetimin dışarı çıkmasını engelledikleri gerekçesiyle 1 yıl 3 ay ceza verildi. Anayasal bir hak olan sendikalı olma hürriyeti engellenen ve bu gerekçeyle işten atılan işçilere verilen cezanın 'hürriyeti engelleme' gerekçeli olması hukukun sınıflara göre ayrı ayrı uygulandığını gösteriyor. Bu karardan da anladığımız üzere AKP iktidarı yargıyı işçi ve sendikalar üzerinde de açık açık bir baskı aracı kullanıyor. İşçi sınıfı dünyanın hiçbir yerinde emsali olmayan bu kararlara boyun eğmeyecek ve onurlu mücadelesini daha yüksek sesle yapacaktır!” açıklamalarında bulundu.
119 KANİ BEKO 10 Mayıs 2019 Anneler Günü’nde müjde bekliyoruz! Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İzmir Milletvekili Kani Beko, sigorta öncesi doğum borçlanması bekleyen kadınların taleplerini yineleyerek, Anneler Günü müjdesi beklediklerini ifade etti. Sigorta öncesi doğum borçlanması bekleyen 600 bine yakın kadının taleplerini önce Meclis gündeminde konuşma yaparak kürsüde dile getiren ardından konuyla ilgili soru önergesi veren CHP İzmir Milletvekili Kani Beko, bir kez daha Anneler Günü öncesi annelerin taleplerinin yerine getirilmesini istedi. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı’nın yanıtlaması istemiyle sunduğu soru önergesine de hala cevap almayan Beko, önergede “Kadınların ilk sigortalı oldukları tarihten önce yaptıkları doğumları borçlanabilmelerinin sağlanması konusunda bir çalışmanız bulunmakta mıdır? Bulunmuyorsa, bu durumun gerekçesi nedir?” sorularına yanıt istemişti. ANNELERİN ‘EŞİTLİK’ TALEBİ ÖNEMLİDİR CHP’li Beko, kadınların normal koşulda verilmesi gereken haklarını erkeklere askerlik öncesi verilen hakkı örnek göstererek aramalarının üzücü olduğuna da dikkat çekerek, “İlgili Kanun maddesine göre kadınların doğum borçlanması yapabilmeleri için, doğumun ilk sigortalı oldukları tarihten sonra meydana gelmesi gerekmektedir. Bu nedenle kadınlar işe girmeden önce yaptıkları doğum nedeniyle çalışma hayatından ayrı kaldıkları süreyi borçlanamamaktadır. Erkekler ise, bu şartın aranmaması nedeniyle sigortalılık öncesi askerlikte geçen süreleri borçlanabilmektedir. Yani askere gitmeden önce sigortalı olmayanlar istedikleri zaman askerlik borçlanması yapabilme hakkına sahiptir. Sigortalı olduktan sonra doğum yapan kadınlar ve sigortalı olmadan askerlik görevini yerine getiren erkekler borçlanmadan yararlanabiliyorken; iş hayatına çocuğunu doğurduktan sonra başlayan kadınlar önceki doğumları için borçlanma hakkından yararlanamaması doğru değildir. Anneler Günü öncesi eşitsizliğe sebep olan bu kanunun değişmesini ve annelere bu hakkın verilmesini istiyoruz. Kadınların her türlü alanda eşit bireyler olabilmeleri için her tür çabayı gösteriyoruz. Annelerin eşitlik talebi önemlidir. Tüm kıymetli annelerin Anneler Günü’nü kutluyor; tüm hakların verildiği ve eşitlendiği, demokratik, özgür, adaletli, kardeşçe yaşanacak nice Anneler Günü kutlamamızı temenni ediyorum ” açıklamalarını yaptı.
120 KANİ BEKO 13 Mayıs 2019 301 cinayetin faili belli ve aynı düzeni koruyor! CHP İzmir Milletvekili Kani Beko, Soma’da 301 madencinin katledildiği olayın 5’inci yıldönümünde ülkede hiçbir şeyin değişmediğini ve ilk günden bu yana katliamın faillerinin belli olduğunu söyledi. Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İzmir Milletvekili Kani Beko, 301 madencinin katledildiği Soma faciasının üzerinden 5 yıl geçmesine rağmen acının da katliamın faillerinin cezalandırılma isteğinin ilk günkü gibi olduğunu çünkü cinayetin faillerinin aynı düzeni koruduğunu ifade etti. 301 madencinin katledildiği 13 Mayıs 2014 gününü, ailelerin beklenti ve acılarını, bu toplu katliamın ardından bile ‘fıtrat’ diye açıklama yapanlara olan öfkeyi hiç unutmayacaklarını hatırlatan Beko, “Soma’da yaşanan bir doğal afet değil, fıtrat hiç değildir! Kaza dedikleri göz göre göre gelen bir katliamdır! 5 yıl önce dediğimiz gibi bugün de tekrarlıyorum; bu katliamın faili bugün de aynı düzeni koruyan; özelleştirme ve taşeronlaştırma politikalarını hayata geçirenlerdir” dedi. AÇLIK DA ÖLÜM DE FITRAT DEĞİL, ÇÖZÜM VAR! Türkiye'de maden işçilerinin ölüm ile açlık arasında bir tercihe zorlandığını ifade eden Beko, “İnsanları bu tercihe zorlamak için kotalarla, tarım politikalarıyla Soma'da pamuğu, tütünü bitirdiler. Sonra işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemleri almadan insanları madenlere sürdüler. 301 işçiyi ölüme sürükleyerek bir iş cinayeti işlediler. Yetmedi. Soma Yırca'da insanların zeytinlerini yok ederek sosyal cinayete devam ettiler. Katliam yaşanan madende çalışan 2821 işçi acımasızca işten atıldı. Soma'nın acısı dinmeden, yaraları sarılmadan, sorumlular hesap vermeden, verilen söz tutulmadan 'kalan sağlar' işsiz bırakıldı. Tüm Soma'ya karşı bir sosyal cinayet işlendi. Maden işçisini açlıkla, işsizlik ve ölümle terbiye etmeye çalışan bir mantık ile karşı karşıyayız. Açlık da ölüm de fıtrat değil, çözüm var! Çözüm madenleri TKİ'nin işletmesidir. Çözüm; taşeron, hizmet alımı ve rödovansın kaldırılmasıdır. Çözüm; işten atılan arkadaşlarımız da dahil tüm maden işçilerinin TKİ işçisi olmasıdır. Artık yeter! Bu rödovans, taşeron köleliğine bir son verin!\" BU KORKUNÇ DÜZEN DAHA KAÇ CAN ALACAK? Beko, sözlerine şöyle devam etti: \"Bu korkunç tabloya rağmen ülkeyi yönetenler çökmüş sistemin hiç bir işe yaramayan mevzuatında göstermelik düzenlemeler yaparak işi geçiştirmektedir. Kurdukları taşeron ve güvencesiz çalışma biçimlerini sürdürmekte ısrar edenler, bütün suçu işçilerin eğitimsizliğine ve güvensiz davranışlarına bağlamaktadır. Her türlü ahlaktan yoksun bu sermaye düzeni, bu ülkede daha kaç can alacaktır? O kadar ahlaktan yoksun bir düzenle karşı karşıyayız ki, burada Soma'da yaşanan büyük katliamın faturası da işçiye çıkarılmaktadır. 5 yılın sonunda göstermelik davalarla yetkililer cezalandırılmakta, kurulan düzen ve tezgah ise aynen devam etmektedir. Geçtiğimiz günlerde davanın tutuklu sanığı Soma Kömür İşletmeleri A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Can Gürkan tahliye edildi. 301 canı katletti her işçi için sadece 6 gün yatıp çıktı! Dava sonunda verilen ceza bile 15 yıl hapisti ki bu bile kabul edilebilir bir ceza değilken en tepedeki yetkilinin sadece 5 yıl cezaevinde kalıp bu işten kurtulması kabul edilemez! Biz tüm bu haksızlıklara karşı tüm direnişimizi göstermeye, ranta karşı, sermaye gücüne karşı işçi haklarını savunmaya devam edeceğiz.
AKP iktidarının hem hak hem de hukuk anlamında kurduğu bu çirkin düzeni yıkmak artık bizim tüm yüreği yanan annelerin, eşlerin, çocukların adına boynumuzun borcudur!”
122 KANİ BEKO 15 Mayıs 2019 CHP’li Beko, 25 bin hastanın yarım kalan tedavisini sordu CHP İzmir Milletvekili Kani Beko, SGK’nın hastanelere ödenen payı kaldırmasıyla en çok ortodonti tedavisi devam eden çocukları mağdur eden kararın gerekçesini Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı’na sordu. Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İzmir Milletvekili Kani Beko, 1 Şubat tarihinde yayınlanan SGK Sağlık Uygulamaları tebliğiyle, uzman olmayan diş hekimlerince verilen ve ‘ortodonti’ olarak tabir edilen diş estetiği ile ilgili tedavi karşılığında hastanelere ödenen payın kaldırılmasıyla binlerce hastanın mağduriyetini meclise taşıdı. Tedavileri devam eden ve genellikle çocukların oluşturduğu 15 bine yakın hasta ile sıra bekleyen 10 bin 500 civarında hastanın mağdur olduğunu ifade eden Beko, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı’na kararın hangi gerekçeyle alındığını sordu. AMAÇ, ÖZELDE İŞ YAPANLARA RANT SAĞLAMAK MI? Uzman olmayan ve diş hekimi olarak işlemleri yapanlara hizmet bedelinin artık ödenmediğini ve bu nedenle binlerce çocuğun tedavisinin yarım kaldığını belirten CHP’li Beko, “25 bin civarında mağduriyeti şu anda yaratmış ve yaratmaya devam edecek olan bu kararın sosyal devletin sunmakla zorunlu olduğu herkese eşit sağlık hizmetinden uzak, özelde iş yapanlara rant sağlamaya yönelik bir karar olduğu açıktır. Ülkemizde bulunan ortodonti uzmanlarının sayısının yetersiz olduğu bilinen bir gerçekken ve tedavi süresinin uzun olması, ekonomik olarak ailelerin zorlanacağı da göz önünde bulundurulursa özellikle çocuklarda zorunlu olan bu tedavilerin devlet eliyle devam ettirilmesi gereklidir. Doğuştan hasta olan, zorunlu olarak bu tedaviyi görmesi gereken çocuklarımızın hakkının, vatandaşın sağlıklı yaşam hakkının elinden alındığı bu karardan bir an önce geri dönülmesini bekliyoruz. Ekonomik krizin tüm bedeli halka ödetiliyor. Bu kabul edilemez. Bakan’ın yanıtlamasını istediğim soru önergesinde tedavisi yarım kalan çocuklar için ne yapılacağını, mağduriyetlerin giderilmesi için nasıl bir yöntem izleneceğini sordum; tüm ailelerin beklentilerine ve bu karardan geri dönülmesi gerektiğine vurgu yaptım” açıklamalarında bulundu.
123 KANİ BEKO 16 Mayıs 2019 AKP seçim vaadi olan 3600 ek gösterge sözünü ne zaman tutacak? CHP İzmir Milletvekili Kani Beko, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın yanıtlaması istemiyle verdiği soru önergesinde memurların en büyük beklentisi olan ve seçimler öncesi defalarca söz verilen 3600 ek göstergenin ne zaman hayata geçirileceğini sordu. Memurların son zamanlardaki en büyük beklentilerinden biri olan 3600 ek göstergenin bir an önce hayata geçirilmesi gerektiğini vurgulayan TBMM Aile ve Sağlık Komisyonu Üyesi olan Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İzmir Milletvekili Kani Beko, konuyu Meclis gündemine taşıdı. Cumhuriyet Halk Partisi grubunun özellikle her bütçe döneminde bu konudaki talepleri Plan ve Bütçe Komisyonu’na sunduğunu ancak bu önergelerin her seferinde AKP’li vekillerin oylarıyla reddedildiğini hatırlatan Beko, “Ayrıca milletvekillerinin bu konuda verilmiş kanun teklifleri de komisyonlarda bekletilmektedir. Biz tüm memurlar adına ‘3600 ek göstergenin yasalaşması kapsamında sürdürüldüğü vurgulanan çalışmalar hangi aşamadadır’ sorusuna cevap arıyoruz. ‘İlgili kanun teklifi ne zaman Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine alınacak ve de seçimler öncesinde defalarca verilen sözlerin yerine getirilmemesinin sebebi nedir’ öğrenmek istiyoruz” açıklamalarını yaptı. EMEKLİLİK İŞLEMLERİ DURMA NOKTASINDA! CHP’li Beko, seçim vaadi olarak verilen sözlerin bir beklenti yarattığını ve buna bağlı mağduriyetlerin oluştuğunu da sözlerine ekleyerek şunları dile getirdi: “AKP Hükümeti ve özellikle de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan seçimler öncesinde öğretmen, polis, hemşire, din görevlileri ve idarecilerin ek göstergesinin 3600’e çıkarılacağı konusunda sözler vermişlerdir. Bu söz kamuda beklentiye neden olmuştur. Oluşan beklenti nedeniyle şu anda binlerce kamu çalışanı ek gösterge yükseldiğinde emekli ikramiyesi ile emekli maaşı da yükseleceği için dilekçelerini vermemekte ve emekliliğini bekletmektedir. Bu durum çalışanlar arasında oluşan beklenti nedeniyle çalışma hayatını ve aynı zamanda çalışanların koşullarını zorlamasına neden olmaktadır. Ek gösterge 3600’e çıkmadan emekli olduklarında daha düşük ikramiye alacakları için bu mesleklerde emeklilik işlemlerinin durma noktasına geldiği kamuoyuna yansımış durumdadır.”
124 KANİ BEKO 31 Mayıs 2019 CHP’li Beko, Yaylaköy için Meclis Araştırması açılmasını istedi Karaburun ranta teslim olmadan harekete geçilmeli! İzmir’in Karaburun ilçesine bağlı Yaylaköy’de büyük bir rantın döndüğünü ve bu süreçte köyün CB Kararnamesi ile ‘afete maruz bölge’ ile ‘özel çevre koruma alanı’ ilan edildiğini hatırlatan CHP İzmir Milletvekili Kani Beko, bölgede doğru tespitlerin yapılması için Meclis Araştırması açılmasını istedi. CHP İzmir Milletvekili Kani Beko, İzmir’in doğal güzellikleriyle ünlü ilçesi Karaburun Yaylaköy’de onca mahkeme kararına, çevreciler ve bölge halkının eylemlerine rağmen rüzgar enerji santralleri (RES) şirketlerinin kapasite artışına izin verilmesinin tam bir ‘talan’ olduğunu belirterek konuyu Meclis gündemine taşıdı. Yerleşim bölgeleri, tarım alanları, otlak ve meraların RES’ler eliyle bölge insanını yok sayarcasına yok edilmek istendiğine dikkat çeken Beko, Cumhurbaşkanlığı Kararnameleri ile 70 yıldır heyelan tehlikesi yaşanmamış olan bölgenin önce afete maruz bölge ilan edildiğini ardından da özel çevre koruma alanı ilan edilerek alanın planlama yetkisinin Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na geçirildiğini ifade etti. CHP’li Beko, “Bölgedeki sorunun geldiği son aşamanın tespit edilmesi ve alınacak önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasamızın 98. maddesi, TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105. maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını talep etti. ŞİRKETLERİN DEĞİL 450 YILLIK KÜLTÜRÜN MENFAATİ DÜŞÜNÜLMELİ Yaylaköy için alınan kararların geçmişe dayandığını ve burada konunun tüm tarafları ile karşılıklı anlaşarak kararların yenilenmesi, şirketlerin değil orada 450 yıldır Yörük kültürünü sürdüren yurttaşların menfaatlerinin düşünülmesi gerektiğini vurgulayan CHP Milletvekili Kani Beko, şunları söyledi: “20 Eylül 2018 tarihinde hazırlanan haritada, daha önce (1963) sınırlı tutulan ve 1983’te ise artık heyelan riskinin kalmadığı belirtilen Yaylaköy için, neredeyse tümüyle Afete Maruz Bölge ilanı istenmiştir. Yaylaköy’ün jeolojik ve jeofizik açıdan incelenerek etüt raporları oluşturulmalı, heyelan riski belirlenmeli ve varsa riskli bölgelerde yaşayan yurttaşlar köyün sağlam zeminli alanlarına taşınmalıdır. RES’ler de dahil her alanda çalışmalar durdurulmalı ve ilgili tarafların mahkeme kararlarına uyulması sağlanmalıdır. Tüm bu sürecin doğru ve bilimsel olarak incelenmesi, yukarıda sunulan ve araştırma sırasında belirlenecek nedenlerle Karaburun Yaylaköy’de sorunun geldiği son aşamanın tespit edilmesi ve alınacak önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis Araştırması açılmasını talep ediyoruz.” TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA Doğal SİT alanlarıyla, ana kuş göç yollarının ortasında bulunan, eşsiz bitki örtüsü ile çok değerli, koruma altındaki türler ve hayvanları ile eşsiz bir coğrafyaya sahip İzmir ili Karaburun ilçesine bağlı Yaylaköy’de bulunan yerleşim bölgeleri, tarım alanları, otlak ve meralar RES’ler eliyle bölge insanını yok sayarcasına yok edilmek istenmektedir. Ancak hayata geçecek olan bu düzenleme nedeniyle bölgede ciddi sorunların ortaya çıkacağı ve dolayısıyla yaşamın ve bölgede yapılan üretimin sekteye uğrayacağı açıktır. 67 yıldır heyelan
tehlikesi yaşamamış olan bu bölgenin Afete Maruz Bölge ilan edilmesi ise ayrıca incelenmesi gereken önemli bir başlıktır. Bu nedenle sorunun geldiği son aşamanın tespit edilmesi ve alınacak önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasamızın 98. maddesi, TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105. maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını arz ve talep ederiz. Kani BEKO İzmir Milletvekili
126 KANİ BEKO 12 Haziran 2019 Çocuk işçiliği haksızdır, hukuksuzdur, vicdansızdır! Sermayenin en acımasız sömürü hali; çocuk işçiliğidir ve ne yazık ki 2019 yılının ilk beş ayında en az 26 çocuk işçi yaşamını yitirmiştir. Bu hükümet tarafından “Çocuk İşçiliği ile Mücadele Yılı” ilan edilen 2018’de maalesef çocuk işçi sayısı 7 bin artmış ve bu yıl ülkemizde en çok çocuk cinayetinin yaşandığı yıl olmuştur. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi verilerine göre Türkiye nüfusunun yüzde 28’ini oluşturan çocukların, 2018’de işgücüne katılım oranı yüzde 21’e yükselmiştir. Çünkü biliyoruz ki AKP neoliberalizmi bir toplumda çocuklar, kadınlar, emekliler başta olmak üzere en korumasız olanları vuran politikalar üretmektedir. Bütün gelişmiş ülkeler bu işçilik türünden vazgeçmiş, yasaklamıştır. Unutulmamalıdır ki zorla çalışan çocuklar modern dönemin köleleridir ve bu durumu kabul etmek mümkün değildir. Bugün ülkemizde yaklaşık 2 milyon çocuk işçi bulunmaktadır. Bunun yanı sıra Ortadoğu’da yaşanan olumsuzluklardan dolayı büyük göç alan ülkemizde, göçmen çocuk işçiliğinin kayıt dışı biçimde, acımasız koşullarda kullanıldığı da görülmektedir. Her şeyden önce ve ilk etapta ÇOCUK İŞÇİLİĞİ YASAKLANMALIDIR! Çocuk işçiliği ile mücadele sağlam bir yasal zemine oturtulmalı, Türkiye imzaladığı uluslararası sözleşmelere uymalı, çocuk işçiliğini önlemek için denetim yetersizlikleri ortadan kaldırılmalı, denetimler ve ceza yaptırımları arttırılmalıdır. Bugün 12 Haziran Dünya Çocuk İşçiliği ile Mücadele Günü, O nedenle bir kez daha vurguluyoruz… Çocuk işçiliğine Hayır!
127 KANİ BEKO 13 Haziran 2019 Ekrem İmamoğlu Rüzgârı; İstanbul seçimleri öncesi İşsizlik, yoksulluk ve istihdamla ilgili önemli gelişme ve tartışmaların olduğu bugünlerde SGK 2019 yılı kayıtlara dayalı aylık sigortalı, sağlık ve mali istatistikleri açıklamaktan kaçınmaktadır. SGK verileri İstanbul seçimlerine takıldı! CHP İzmir Milletvekili Kani Beko, SGK’nın 5 aydır aylık istatistik verilerini yayınlamadığını belirterek SGK’nın veri yayımlamak için İstanbul seçimlerini mi beklemektedir diye Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı’na sordu. Beko, “2019 yılına dair hiçbir veri açıklamayan SGK, İstanbul seçimlerine takıldı! Toplumdan gizlenenler derhal açıklanmalı” diye konuştu. Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İzmir Milletvekili ve TBMM Sağlık Komisyonu Üyesi Kani Beko, Sosyal Güvenlik Kurumu’nun ( SGK) 2019 yılına dair sigortalı, sağlık ve mali aylık verilerini açıklamadığını, 5 aydır istatistik bilgilerini yayınlamadığını hatırlatarak konuyu TBMM gündemine taşıdı. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı’nın cevaplaması istemiyle verdiği soru önergesinde veri açıklanmamasının asıl nedeninin İstanbul seçimleri olduğu vurgusu yapan Beko, “Türkiye’nin en önemli sorunu işsizlik, yoksulluk ve geçim sıkıntısıdır. Mazbatası gasp edilen İstanbul’un seçilmiş Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun seçim vaatlerinin önemli bir bölümü de yoksulluk, geçim sıkıntısı ve işsizlik üzerinedir. Türkiye’nin kayıtlara dayalı istihdam durumu açısından en önemli veri kaynağı Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) aylık sigortalı istatistikleridir. SGK işsizlik, yoksulluk ve istihdamla ilgili önemli gelişme ve tartışmaların olduğu İstanbul seçimleri nedeniyle verileri açıklamaktan kaçınmaktadır” dedi. TOPLUMDAN NE SAKLANIYORSA DERHAL AÇIKLANMALIDIR! SGK’nın toplumdan neyi sakladığına yanıt arayan CHP İzmir Milletvekili Kani Beko, şunları paylaştı: “SGK, vatandaşların hastalık, işsizlik, sakatlık, ölüm ve analık halinde korunmasını sağlamakla, emekli aylıklarını ve sağlık harcamalarını ödemekle yükümlü en yüksek bütçeli kamu kurumudur. Ne yazık ki ülkemizin en büyük bütçeli kurumu, işsizlik, yoksulluk ve istihdamla ilgili en önemli verileri, kayıtlara dayalı aylık sigortalı, sağlık ve mali istatistikleri 5 aydır yayımlamamaktadır. SGK toplumdan neyi saklamaktadır? SGK yetkilileri hangi kayıtlı verilerin görülmesini istememektedir? Sosyal güvenlik kapsamında; sigortalı sayıları, işyeri sayıları, aktif çalışan, emekli, bakmakla yükümlü olunan kişi sayısı, aktif/pasif sigortalı oranı, hiçbir sosyal güvencesi olmayan kişilerin sayısı, kurumun gelir-gider dengesi ve açık oranı, yapılan bütçe transferi verileri yayımlanmayarak gizlenmek istenmektedir. SGK bu durumun kayıtlı verilerden görülmesini istememektedir. Ancak kayıta dayalı hiçbir gerçek gizlenmez ve üzeri örtülemez! Gerçekler er veya geç gün yüzüne çıkar. Olan SGK’nın saygınlığına ve güvenilirliğine olur. Seçimler öncesi SGK bu tuhaf veri geciktirme ve saklama uygulamasından vazgeçmelidir. 5 aydır
KANİ BEKO 128 yayımlamaktan imtina ettiği 2019 yılı sigortalı, sağlık ve mali aylık istatistik verilerini derhal ve düzenli olarak açıklamalıdır.”
129 KANİ BEKO 14 Haziran 2019 ‘Aliağa Belediyesi’nde sosyal cinayet işleniyor!’ ‘Aliağa Belediye işçilerinin Anayasal hakları ellerinden alınarak sosyal bir cinayet işleniyor’ Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İzmir Milletvekili Kani Beko, İzmir Aliağa Belediyesi’nde yaşanan işçi kıyımının bayram sonrası daha da artığına dikkat çekerek, “Aliağa’da işçi kıyımı devam ediyor ve belediye işçilerinin Anayasal hakları ellerinden alınarak büyük bir sosyal cinayet işleniyor. Ekonomik kriz gerekçesi kabul edilemez. Buradaki asıl amaç sendikal hakların olmadığı, toplu iş sözleşmesiz, ucuz, esnek, kuralsız, güvencesiz işçi çalıştırmaktır. MHP’li başkanın 'Aliağa halkı bana yetkiyi verdi, istediğimi alırım, istediğimi atarım' cümlesi her şeyi anlatıyor. Demokrasi gasp edilerek sosyal cinayet işleniyor” dedi. Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İzmir Milletvekili Kani Beko, Mayıs ayının son haftasında 22 işçinin, bayramdan sonra da 100 kadrolu işçinin ardından da 10 işçinin atılmasıyla gündeme gelen Aliağa Belediyesi’nin işçi kıyımını kınayan bir açıklama yaptı. CHP’li Beko, “22 işçinin bayramdan önce işten çıkarılmasının ardındaki gerçeğin ‘ekonomik kriz, istihdam sorunu’ olmadığını çok iyi biliyoruz. Bayramdan sonra 100 ardından da 10 kadrolu işçi arkadaşımızın da aynı gerekçeyle işten çıkarılması kabul edilemez bir durumdur. Çoğunun 15 yıllık işçi olduğu, yerel yönetimin Cumhuriyet Halk Partisi’nde olduğu dönemde işe girdikleri gerçeği ve sendika üyesi olmaları MHP’li belediye başkanının asıl gerekçesidir. Bu kadar işçinin ve ailesinin açlığa mahkum edilmesi üstelik MHP’li başkanın 'Aliağa halkı bana yetkiyi verdi, istediğimi alırım, istediğimi atarım' cümlesi Aliağa halkını derinden üzmüş, demokrasinin nasıl diktatörlük için gasp edildiğini göstermiştir. MHP’li ve AKP’li kadrolara yer açabilmek için arkadaşlarımız işten atılıyor. Cumhur İttifakı içinde yer alan MHP’li başkan seçim öncesi verdiği sözleri yerine getirmek, MHP’li ve AKP’li kadrolara yer açabilmek için arkadaşlarımızı işten atıyor. Aliağa Belediyesi’nde işçilerin Anayasal hakları ellerinden alınarak sosyal bir cinayet işleniyor. Bu hatadan bir an önce dönülmesi, işçi kıyımına son verilmesi gerekiyor. Birliğimiz mücadelemizden gelir, yaşasın işçilerin birliği! Atılan işçiler geri alınıncaya kadar mücadelemiz devam edecek” ifadelerini kullandı.
130 KANİ BEKO 17 Haziran 2019 CHP’li Beko, kartları iptal edilen güvenlik işçilerini sordu CHP İzmir Milletvekili Kani Beko, haksız ve dayanaksız bir şekilde, gerekçe gösterilmeden kartları iptal edilen ve işsiz kalan özel güvenlik görevlisi işçilerin durumunu İçişleri Bakanı’na sordu. Beko, “OHAL yokken OHAL hukukunun uygulanmasını kınıyoruz” dedi. Bir süredir kamu kurumlarında ya da özel kuruluşlarda çalışan özel güvenlik görevlisi işçilerin güvenlik kartlarının haksız ve dayanaksız bir şekilde iptal edildiğini belirten Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İzmir Milletvekili Kani Beko, mağdur olan binlerce işçinin sorununu Meclis’e taşıdı. Hiçbir gerekçe bildirmeden işlerine son verilen özel güvenlik görevlisi işçilerle ilgili gerçekleştirilen bu işlemin sebebini İçişleri Bakanı’na soran Beko, “DİSK Güvenlik-Sen Genel Başkanının bildirdiğine göre Türkiye genelinde 6 bin 700 personelin kartı iptal edildi ve bu konuda soruşturmanın gizliliği gerekçesiyle bilgi verilmiyor. KHK ile kartları iptal edilen ve işsiz kalan güvenlik işçilerinin iş güvencesini tamamen ortadan kaldırıldığı bu yöntem, işçinin başvuru yapabileceği bir mercii de bırakmıyor. Emniyetten gelen bir telefonla özel güvenlik iş kolunda çalışan güvenlik emekçileri açlığa mahkûm edilmiştir” dedi. ‘OHAL YOKKEN OHAL HUKUKUNUN UYGULANMASINI KINIYORUZ’ Ülkede olağanüstü hal (OHAL) varmış gibi hareket edilmesinden ve insanların açlığa mahkum edilmesinden bir an önce vazgeçilmesi gerektiğini vurgulayan CHP’li Beko, şunları söyledi: “OHAL yokken ülkede OHAL hukukunun uygulanmasını kınıyoruz. Birçok iş kolunda bunun mağduriyeti yaşanıyor ve insanlar açlığa mahkum ediliyor. Gerekçe yok, suç yok ama ceza var. Bu bir hukuk devletine yakışmayan keyfi bir uygulamadır. Bundan bir an önce vazgeçilmelidir. Ortada suç varsa, bu kişiler yargılanır ve yargılama sonunda karar verilir. Emekçilerimizin iş güvencelerine kavuşması öncelikli talebimizdir. KHK’ların kaldırılması ve özel güvenlik emekçilerinin tekrar çalışabilir izinlerinin verilmesini istiyoruz. Bu mağduriyetin biran önce giderilmesini istiyoruz. Sayın İçişleri Bakanı’ndan da bu konudaki sorularıma cevap verip konunun hassasiyetini anlamasını bekliyorum.”
131 KANİ BEKO 27 Haziran 2019 CHP’li Beko, Kozak Yaylası’nın kabusu kapasite artışını Meclis’e taşıdı CHP İzmir Milletvekili Kani Beko, Bergama Kozak Yaylası’ndaki Koza Altın Şirketinin yeni kapasite artışının nedenini Çevre ve Şehircilik Bakanı’na sordu. Yerel mahkemece iptal edilen ancak Danıştay tarafından onaylanan kapasite artışının 3’üncü kez olduğunu ve doğayı nasıl yok ettiğini hatırlatan Beko, “13 yıl daha uzatılan madenin doğa harikası bölgede yaratacağı telafisi olmayan zararlara karşı ne yapacaksınız?” diye sordu. Bergama’nın ormanları ve çam fıstığı üretim merkezi olarak ünlü Kozak Yaylası’ndaki altın madeninin yeni bir kapasite artışı ile yeniden doğa katliamına yol açacağını vurgulayan Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İzmir Milletvekili Kani Beko, konuyu Meclis gündemine taşıdı. Bergama ilçe merkezine yakın, yüzde 84’ü ormanlık alanda bulunan ve FETÖ soruşturması kapsamında TMSF’ye devredilen Çukuralan Altın Madeninde yapılmak istenen kapasite artırımına ilişkin ÇED olumlu kararına karşı dava açıldığını hatırlatan Beko, “Bu kapsamda İzmir 6. İdare Mahkemesi canlı sağlığı açısından riskli ve yer seçiminin yanlış olduğunu belirterek yürütmeyi durdurma kararı vermiş, mahkeme ÇED olumlu raporunu iptal etmiştir. Kapasite artırımı ile ilgili olarak madenin çevresinde bulunan içme suyu havzaları ve doğal SİT ve mesire alanlarına zarar vereceği vurgulanmaktadır. Ancak şirket yöneticileri kararı temyize taşımış ve Danıştay 14. Dairesi dosyayı inceleyip KOZA Altın Şirketi lehine ÇED iptal kararını bozmuştur. Bu kararla 3’üncü kez kapasite artırımının önü açılmış ve ne yazık ki madenin ömrü 13 yıl daha uzatılmıştır” bilgilerini paylaştı. ESKİ SAHİPLERİ FETÖ DAVASINDA YARGILANIYOR, MADEN KAPATILMIYOR! Soru önergesinde Çevre ve Şehircilik Bakanı’na verilen kararı doğru buluyor musunuz diye soran CHP’li Beko, “Kozak’taki madenin ve mevcut atık havuzlarının bölge yaşamı üzerine telafisi mümkün olmayan riskleri ortaya çıkaracağı defalarca vurgulandı, vurgulanıyor. Bakan’a soruyorum; Türkiye’nin en önemli fıstık çamı üretim alanlarından biri olan bu bölgede ÇED raporunun iptalinin kaldırılmasına yönelik Danıştay tarafından alınan kararın doğru olduğu kanaatinde misiniz? İçme suyu kaynaklarına bu kadar yakın bir bölgede, Madra İçme Suyu Barajı’nın bundan zarar göreceği bilirkişi raporunda belirtilmesine rağmen yine de Danıştay’ın yerel mahkemenin kararını bozması sonucu oluşacak zarar nasıl karşılanacaktır? Bölge insanın yaşamını yıllardır doğrudan etkileyen bu kararın yol açacağı telafisi olmayan zararlara karşı bir tasarrufunuz olacak mıdır? Kozak'ın en büyük çam fıstığı üretim bölgesi olan Kaplan ve Aşağıbey köylerinin arazileri de tehlike altındadır. Çevre Bakanlığı olarak, bu tehlikeye karşı bir yaptırımınız olacak mıdır? Doğayı bu kadar tahrip eden, insan yaşamını tehlikeye atan ve eski sahiplerinin terör örgütü finansörleri oldukları gerekçesiyle hala yargılandıkları bilinmekteyken bu madenin kapatılması düşünülmekte midir?” şeklinde Çevre ve Şehircilik Bakanı’ndan istediği cevapların sorularını sıraladı.
132 KANİ BEKO 5 Temmuz 2019 Emeklisen Kanun Teklifi Basın Açıklaması Değerli Basın Mensupları, Değerli DİSK Emekli-sen Başkanı ve üyeleri; Öncelikle hepinizi saygı ve sevgilerimle selamlıyorum. Emekliler Haftasını kutladığımız bu günlerde, sizlere emeklilerimizin sorunları ve bu kapsamda sendikal hak ve özgürlüklerin genişletilmesi ve emeklilerin sendikalarının yasal bir statüye kavuşması adına TBMM Başkanlığına sunmuş olduğum kanun teklifi ile ilgili kısa bilgi vermek istiyorum. Değerli Basın mensupları; EMEKLİLER NE İSTİYOR DİYE SORARSAK; Emekliler; Tüm kurul ve kurumlarıyla yerleşmiş; ileri demokrasi koşullarında bir yönetim anlayışı talep etmektedir. Ülke sınırları içerisinde ve komşu ülkelerle barış içinde bir yaşam talep etmektedir. Zira anti-demokratik uygulamalardan ve savaştan etkilenenlerin başında emekliler/yaşlılar gelmektedir. Emekliler; Yaşanabilir bir çevre, korunan bir doğa, yaşlarına uygun bir şehir planlaması talep etmektedir. Bundan sonraki yaşamlarını geçirecekleri, nefes alınabilecek; yaşları itibariyle rahat hareket edebilecekleri alanlar talep etmektedir. Emekliler; Ücretsiz, nitelikli sağlık hizmeti talep etmektedir. Yıllarca artı değer üreten; ülkenin kalkınmasına katkı sunan yaşlı emekçiler; bundan sonraki yaşamlarını sağlıklı geçirmek istemektedir. Bu anlamda her türlü sağlıkta katkı payı ve ilaç ödentilerinin kalkması gerektiğine inanmaktadır. Emekliler; İnsanca yaşayabilecekleri bir ücret talep etmektedir. Bu nedenle en düşük ücretin Temmuz 2019 itibariyle -dul ve yetim aylıkları dâhil- net
2.500 lira olmasını; bundan sonraki ücret artışlarının ise bilimsel olarak; enflasyon artışı ile birlikte milli gelir artışından pay verilerek hesaplanmasını talep etmektedir. Bankaların en yoğun müşterisi olarak banka promosyonlarını alabilmek için yıllarca mücadele etmiş; ancak kazanılmış olan bu mücadele sonucu komik ödentilerle karşı karşıya kalmıştır. Bu anlamda banka promosyonlarının fiili çalışan kamu emekçilerinin altında olmaması gerektiğine inanmaktadır. Yine yılda iki kez verilmesi uzun uğraşlar sonucu hükümete kabul ettirilen ikramiyelerin 2019 Ağustos ayında kutlayacağımız Kurban Bayramı için 1.750 lira olmasını ve her yıl asgari ücret artışı tutarında arttırılmasını talep etmektedir. Emekliler; Tüm bu insani taleplerin gerçekleşmesi için ise toplu sözleşmeli sendikal örgütlenmenin kaçınılmaz olduğunun bilinciyle hareket etmektedir. Ancak ülke gerçeklerine bakıldığında; Bugün asgari ücretle çalışan bir işçiye, emekli olduğunda 850 lira gibi açlık sınırı altında bir maaş bağlanacak. Üstelik ne yazık ki; ülkemizde bugün 12 milyon emeklinin 8 milyonu açlık sınırı altında ücret alıyor. Geri kalanı ise yoksulluk sınırı altında yaşıyor. 5 milyon emekli ikinci bir işte çalışıyor veya iş arıyor. Türkiye’deki 12 milyon emeklinin ekonomik, demokratik, siyasi ve sosyal haklarını korumak adına Avrupa’da olduğu gibi sendikalı olmalarının gerekliliği açıktır. Avrupa standartlarında anayasal hakları olan, sendikal hak ve özgürlüklerin çalışanların emekli olduktan sonra da devam etmesi ve grevli, toplu sözleşmeli sendikal haklarının olabilmesi için hazırlamış olduğumuz ve TBMM Başkanlığına sunduğumuz kanun teklifi bu nedenle çok önemlidir. Bu noktada TBMM Başkanlığına sunmuş olduğum kanun teklifi ile de ilgili kısaca bilgi vermek isterim. Yaşadıkları süreçte, insanca yaşamanın yolunun örgütlenmekten geçtiğinin farkında olan emekliler, ilki 1995 yılında, TÜRKİYE DEVRİMCİ İŞÇİ SENDİKALARI KONFEDERASYONU (DİSK) öncülüğünde kurulan Konfederasyona bağlı, TÜM EMEKLİLER SENDİKASI (EMEKLİ-SEN) olmak üzere, birçok sendika kurmuşlardır. Bunların birçoğu halen faaliyette olsa da, emekli sendikalarının statüsü ile muhataplarla ilişkilerine ilişkin kanuni düzenleme olmadığı için, üyelerini temsil edememekte, ülkeyi yönetenlerle görüşmeler yapamamakta ve üyeleri adına hukuki yollara başvuramamaktadırlar. Bugün Avrupa’da emeklilerin sendikalaşması yıllardan beri değişik biçimleriyle devam etmektedir. Avrupa ülkelerinin emekli sendikaları, Türkiye’den EMEKLİ-SEN’inde üyesi bulunduğu, AVRUPA SENDİKALAR KONFEDERASYONU (ETUC) bağlı EMEKLİ VE YAŞLI SENDİKALARI FEDERASYONU (FERPA) bünyesinde faaliyet yürütmektedirler. Ülkemiz bu gerçeklere yüz çeviremez. Zira bu tarihsel ve toplumsal olduğu kadar hukuksal bir zorunluluktur.
KANİ BEKO 134 Sonuç olarak; her bireyin kendi maddi ve manevi varlığını korumak ve geliştirmek için siyasal, ekonomik ve toplumsal alanlarda örgütlenme hakkı hem, ulusal hem de uluslararası düzenlemelerle güvence altına alınmıştır. Emekli sendikalarına ilişkin iç hukuk düzenlemelerinin yapılmamış olması, fiilen kurulmuş ve kurulacak olan emekli sendikalarının idarenin keyfi ve hukuk dışı uygulamalarına maruz kalmalarına sebep olmaktadır. Bu tutumlar Türkiye’yi uluslararası yükümlülüklerini ihlal eden ülke konumuna düşürmekte ve uluslararası platformlarda zor durumda bırakmaktadır. Bunun yanı sıra gerek ülkemizin geldiği nokta, demokratik hak arama kanallarının açık tutulmasını zorunlu kılmaktadır. 1995 yılından bu yana, gerek idari, gerekse adli yargıda kurulan emekli sendikaları lehinde verilmiş birçok mahkeme kararı bulunmaktadır. Tüm bu ulusal ve uluslararası belgeler ile ülkemizin geldiği nokta, demokratik hak arama kanallarının açık tutulmasını zorunlu kılmaktadır. Dolayısıyla sunmuş olduğumuz bu kanun teklifinin hızlıca görüşülüp kanunlaşması çok önemlidir. Unutulmamalıdır ki; İnsanca yaşamak emeklinin de hakkıdır. Sadaka talep etmiyorlar, haklarını istiyorlar… DEMOKRASİ MÜCADELESİNDEN EMEKLİ OLUNMAZ DİYEN EMEKLİLER İNSANCA YAŞAM DEMOKRATİK TÜRKİYE ÖRGÜTLÜ TOPLUM İLE EMEKLİYE DE TOPLU SÖZLEŞME HAKKI TALEP ETMEKTEDİRLER.
135 KANİ BEKO 10 Temmuz 2019 Sosyal hizmet uzmanlarının sorunlarını Meclis’e taşıyan CHP’li Beko: Hayırseverler değil uzmanlar atanmalı! CHP İzmir Milletvekili Kani Beko, Sosyal Hizmet Uzmanlarının istihdam sorununu Meclis’e taşıdı. 25 binin üzerinde uzmanın işsiz olduğunu belirten Beko, “AKP iktidarının sosyal hizmete dair politikaları nedeniyle bir bilim olan sosyal hizmet, hayırseverlik olarak algılanmakta; sosyal devletin en önemli yapı taşlarından biri olan sosyal hizmet uzmanlarına gereken önem verilmemektedir” dedi. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı tarafından yazılı olarak yanıtlanması isteğiyle verdiği soru önergesinde 2011 yılından bu yana Sosyal Hizmet Lisans Programı mezunlarının toplam sayısını ve bu mezunlardan kaçının atamasının yapıldığını soran CHP İzmir Milletvekili Kani Beko, “Sosyal Hizmet Uzmanları toplumun sosyal refah seviyesini yükseltmek için çalışma göstermektedir. Sosyal devletin oluşumunda en önemli yapı taşlarından biri olan sosyal hizmet uzmanlarına ne yazık ki ülkemizde gereken önem verilmemektedir. Sosyal adaletin dağıtılması toplumsal refahın artırılması, sosyal problemlerin yoğun bir şekilde hissedildiği ülkemiz için de kritik bir önem taşımaktadır. Hali hazırda 25 binin üzerinde uzmanın işsiz olduğu belirtilmektedir” dedi. BİLİMSELLİKTEN UZAK POLİTİKALAR… Bireyselleşmenin öne çıktığı bir toplumsal yapıya geçiş sürecinde; son iki yüzyılın, yoksulluktan sağlığa, sağlıktan eğitime, onlarca sorunun da ortaya çıkmasına neden olduğuna vurgu yapan Beko, “Bu sorunlarla başa çıkmada önemli bir yeri olan sosyal hizmet uzmanlarına ihtiyaç da giderek artıyor. Ancak uzmanlar işsiz ve de kendi alanlarında istihdam edilmiyorlar. Görülüyor ki atamalar; ilgili alan mezunları tarafından karşılanmıyor. İktidarın sosyal hizmeti bilimsellikten uzaklaştıran politikaları nedeniyle, sosyal hizmet maalesef bir hayırseverlik uğraşına indirgenmiş durumda. Bu nedenle, sosyal hizmet kadrolarının atamaları liyakate bakılmadan, yerlerine farklı branşlardan kişilerin atanmasıyla gerçekleşiyor. Klinik çalışmalarla eğitimin tamamlandığı bu uzmanlık mezunlarına gereken önem verilmeli ve bir sosyal devlet olan Türkiye Cumhuriyeti’nde sosyal hizmet de, sosyal adalet de uzmanlar tarafından layıkıyla yerine getirilmelidir” açıklamalarında bulundu.
136 KANİ BEKO 6 Eylül 2019 CHP’li Beko, balık ölümlerini sordu Küçük Menderes Nehri’ndeki balık ölümlerinin artması üzerine konuyu Meclis gündemine taşıyan CHP İzmir Milletvekili Kani Beko, Çevre ve Şehircilik Bakanı’na Bakanlık olarak 2016’da hazırlanan Küçük Menderes Havzası Kirlilik Önleme Eylem Planı’nı sordu. CHP İzmir Milletvekili Kani Beko, İzmir’deki çevre felaketlerinden birini daha Meclis’e taşıdı. Küçük Menderes Nehri’ndeki aşırı kirliliğin sonucu olarak nehirdeki canlı hayatının bittiğine dikkat çeken Beko, Çevre ve Şehircilik Bakanı’nın yanıtlaması istemiyle verdiği soru önergesinde ‘eylem planını’ sordu. Beko, “Çevre ve Şehircilik Bakanlığı olarak 2016’da hazırlanan Küçük Menderes Havzası Kirlilik Önleme Eylem Planı’nın varlığına rağmen Küçük Menderes Nehri’nde yaşanan aşırı kirlilik nedeniyle balıklar ölmekte, canlılar ve toprak zarar görmektedir. Kağıt üzerinde maliyeti dahi belli olan bir eylem planı var ama alınan hiçbir önlem yok. Sayın Bakan’dan Eylem Planı’nda belirtilen önlemlerin etkili bir biçimde hayata geçirilmemesinin nedeni nedir’ sorumuza yanıt bekliyoruz. İzmir Büyükşehir Belediyesi ve Selçuk Belediyesi’nin tüm önleme çabalarına rağmen nehirde oluşan kirlilik aşırı boyutlara ulaşmıştır. Bu konuda bakanlık koordinasyonunda bir çalışma yürütülmesi düşünülmekte midir?” dedi. 165 MİLYONUN NE KADARI KULLANILDI? Eylem Planı çerçevesinde Küçük Menderes Havzası’nda insan ve çevre sağlığının korunması, ekonomik faaliyetlerin sürdürülebilirliğinin sağlanması amacıyla havzada kirliliğin önlenmesi ve su kalitesinin iyileştirilmesi için noktasal ve yayılı kaynaklı kirliliğin kontrol altına alınması amacıyla Bakanlığınızca kısa, orta ve uzun vadede alınması gereken önlemlerin belirlendiğini hatırlatan Beko, şu sorulara yanıt bekliyor: “Bugün itibarıyla bu önlemlerin ne kadarı alınmıştır? Kısa vadede alınması gereken önlemler tamamlanmış mıdır? Orta vadede planlanan havzada yer alan tüm yerleşimlerin atıksu altyapı tesislerinin faaliyete geçmesi, kanalizasyon sistemlerine bağlanma oranının % 100’e tamamlanması ve jeotermal kaynaklı kirliliğin önlenmesi hedeflerinin ne kadarı tamamlanmıştır? Süreç hangi aşamadadır? Küçük Menderes Nehri’nin ve civarda bulunan ve bu kirlilikten etkilenen arazilerin kurtarılması için eylem planında bir revizyon ya da yenilenme düşünülmekte midir? Küçük Menderes Havzası’nda noktasal kaynaklı kirliliğin kontrolü amacıyla kısa, orta ve uzun vadede yapılması gereken yatırımlara ilişkin yaklaşık 165 milyon TL miktarında maliyet hesaplanmıştır. Bugüne kadar bu kaynağın ne kadarı temin edilmiş ve nerelere kullanılmıştır?”
137 KANİ BEKO 13 Eylül 2019 Kani Beko: 12 Eylül 1980’de faşist cuntanın ülke yönetime el koyduğu dönemlerde yöneticilerimiz idamla yargılanırken de mücadelemizi daima sürdürdük. Ertan Andaç hepimize umut verdi, güç verdi. DİSK Genel-İş Sendikasına yıllarını vermiş, sendikal hareketin önemli ismi Ertan Andaç ölümünün 40. Yılında Ailesi, DİSK Genel-İş Sendikası İzmir şube temsilcileri, DİSK eski Genel Sekreteri ve önceki dönem CHP Milletvekili Musa Çam ve CHP İzmir Milletvekili, DİSK eski Genel Başkanı Kani Beko’nun da katıldığı bir törenle mezarı başında anıldı. Saygı duruşun ardından bir konuşma yapan CHP İzmir Milletvekili ve DİSK eski Genel Başkanı Kani Beko tören sırasında yaptığı konuşmada; Ertan Andaç’ın, Genel-İş sendikasının efsane başkanı, Abdullah Baştürk’ün yol arkadaşı olduğunu ifade etti. Andaç’ın Genel-İş sendikasının kuruluşundan itibaren gece gündüz demeden çok çalışıp, onurla sendikal mücadele yürüttüğünü ve böylece Türkiye işçi sınıfına örnek nitelikte bir sendika armağan etmiş olduklarını vurguladı. Beko konuşmasında: “Sendikanın kuruluşunun ardından, 1977 yılında Ertan Andaç’ın öncülüğünde İzmir çapında büyük bir mücadeleye giriştik. Ve Genel-İş Sendikasının İzmir’de tek yetkili sendika olmasını sağladık. Toplu sözleşme yetkisini aldık. İzmir’in sendikal mücadele tarihine önemli bir yaprak ekledik. 12 Eylül 1980’de faşist cuntanın ülke yönetime el koyduğu dönemlerde yöneticilerimiz idamla yargılanırken de mücadelemizi daima sürdürdük. Ertan Andaç hepimize umut verdi, güç verdi. Hepimize yaptığı bu yoldaşlık için teşekkür ediyorum. Bugün DİSK Genel-İş Sendikası Türkiye işçi sınıfının, dünya emek hareketinin ve halkın umudu olmaya devam ediyor. Abdullah Baştürk ve Ertan Andaç'ın bizlere emanet ettiği DİSK Genel-İş bayrağı hak ettiği yere dikilecektir” dedi.
138 KANİ BEKO 25 Eylül 2019 CHP İzmir Milletvekili Kani Beko’nun Açıklaması Genç iklim aktivisti Greta Thunberg ve arkadaşlarının çağrısına acilen yanıt vermemiz gerekiyor. Bu çağrıya sessiz kalınamaz! Gençlere borçlu olduğumuz bu dünyayı bugünden daha kötü halde bırakmaya hakkımız yok. İklim krizi her geçen gün derinleşirken atmosferdeki karbondioksit yoğunluğu bugün itibarıyla 410 ppm’i aştı. 350 ppm’den sonra küresel ısınmanın geri döndürülemeyeceği bilim insanlarınca defalarca ifade edilmesine rağmen liderler, sermayedarlar ve büyük ölçekli kirleticilerin yöneticilerinin etki doğurucu hiçbir adım atmıyor olması kabul edilemez. Küresel ısınmaya yol açan etmenler konusunda her birimizin yapacakları olduğunu unutmadan, acilen harekete geçmeliyiz. Çevre yolları, hidroelektrik santralları, havaalanları, maden sahaları ve apartman tarlalarının yol açtığı çevre sorunlarıyla iklim değişikliğinin etkileri birbirlerinin etkilerini geometrik biçimde artırıyor. İklim değişikliğini, küresel ısınmayı durdurmak ve doğayı kendini yeniden iyileştirebilecek şekilde korumak için her tür katkıyı vermeye ihtiyacımız var. Bu alanda atılacak adımlarda herkese sorumluluk düşmekte ve boşa geçirilecek zaman da kalmadı. Dünyamız bildiğimiz haliyle yaşamını sürdüremiyor. 138 yılın en sıcak 20 yılı 1997 sonrasında, en sıcak 10 yılı ise 2005 sonrasında yaşandı. Üstelik kıtasal buzullar da eriyor. Antarktika her yıl 120 milyar ton, Grönland ise her yıl 280 milyar ton kütle kaybediyor. Böyle giderse iklim temelli yıkım kaçınılmaz. Tüm insanlığı etkisi altına alacak büyük ölçekli felaketler başladı ve artarak devam edecek. Öyleyse bilimden, yaşamdan ve umuttan yana olanlar acilen bir araya gelmeli ve seslerini yükseltmeliler. Bir Kızılderili atasözü der ki; son ırmak kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda, son balık öldüğünde, beyaz adam paranın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacak! Eşiğinde olduğumuz o gün gelmeden, insanı ve doğayı merkeze koyan adımları atmalıyız. Ne bizlerin ne çocuklarımızın ne de onların çocuklarının geleceğinin daha fazla karartılmasına izin veremeyiz. Harekete geçmeliyiz. Geç bile kaldık. Ayağa kalkmalı ve sesimizi yükseltmeliyiz. Hemen şimdi! Kani Beko CHP İzmir Milletvekili
139 KANİ BEKO 2 Ekim 2019 SGK’da soygun da artıyor ‘kara delik’ de! CHP İzmir Milletvekili Kani Beko, Sosyal Güvenlik Kurumu’nun (SGK) 2019 yılının ilk 6 ayında 22.8 milyar TL’lik açığı olduğunu hatırlatarak “Sayıştay raporunda ölülere verilen sağlık hizmeti, izinli doktorlara ameliyat yaptırılması gibi usulsüzlüklerle SGK’nın nasıl batırıldığını anlıyoruz!” dedi. TBMM Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Üyesi olan CHP İzmir Milletvekili Kani Beko, SGK’daki ‘açık’ ve ‘kara delikleri’ Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı’na sordu. Kurumun batırıldığını savunan Beko, “Her ne kadar AKP iktidarı kamuoyuna sosyal sigorta kolları ile ilgili olarak gerçekçi olmayan, sanal bir iyilik hali göstermek istese de gerçek durum şudur: Kriz ve dövizdeki artışın sonucu olarak yüzlerce işyeri, fabrika kapanmış ve binlerce işçi işten çıkarılmıştır. Prim ödeyemeyenlerin sayısının giderek artması, kayıt dışı çalışma ve prim alacaklarının tahsil edilememesi ile SGK gelir gider dengesi olumsuz etkilemekte ve ‘’açık’’ artmaktadır. Sosyal Güvenlik Kurumunun 2018 yılında toplam 15,7 milyar TL olan açığı, daha 2019 yılının ilk 6 ayında 22,8 milyar TL olmuştur. Sistemi bu hale getiren AKP iktidarı, kendi sorumluluklarını gizlemek için SGK'yı siyasi emellerine malzeme yapmaktadır. AKP Genel Başkanı ise her fırsatta ‘ey SSK seni kim batırdı’ diye sormakta, Kılıçdaroğlu’nun genel müdürlük yaptığı 92-99 yılları arasındaki SSK’nın toplam açığı 2 milyar TL olduğunu belirterek Genel Başkanımız Sayın Kılıçdaroğlu’nu yuhalatmaktaydı. Sosyal Güvenlik Kurumunun resmi rakamları, AKP genel başkanı Erdoğan’ı yalanlıyor! AKP Hükümetleri döneminde Sosyal Güvenlik Kurumunun mali bütçesindeki açık giderek artmış, gelirleri ve giderleri arasındaki dengesizlik kronik hale gelmiştir. SGK'nın resmi verilerinden de açıkça anlaşılmaktadır ki AKP Hükümetleri döneminde (2003-2019 Haziran) bu “açık” toplam 340,5 milyar TL’yi bulmuş ve Cumhuriyet döneminin tarihi ‘SGK açık’ rekorunu kırmıştır” dedi. SGK’DAKİ SOYGUN ‘AÇIK’ VE ‘KARA DELİĞİN’ KANITI! Sayıştay'ın 2018 SGK raporunun ise Sosyal Güvenlik Kurumu'ndaki yolsuzluğun geldiği noktayı ve bu açık ve kara deliğin nedenini ortaya koyduğunu belirten Kani Beko, şu ifadeleri kullandı: “Sayıştay raporuna göre, özel hastanelerde ölülere sağlık hizmeti verildiği, baş dönmesi şikayetiyle giden vertigolu hastaların sezaryen ameliyatı ile tedavi edildiği ve SGK’ya doğum faturası kesildiği, doktorların izinliyken hastalara cerrahi müdahalede bulunduğu ortaya çıktı. Ortopedi ve Travmatoloji branşındaki ameliyat bilgilerinde bir hasta için 1 adet Femoral Stem kullanıldığı belirtilmiş olmasına rağmen faturaya 48 adet yazıldığı, böylece SGK'ya 2 bin 215 TL yerine 106 bin TL fatura kesildiği tespit edildi. Vefat eden hastalara ölümünden sonra sağlık hizmeti ve ilaç faturası kesildiği tespit edilirken 2018 yılında bu şekilde 411 sigortalı için SGK'ya 956 bin liralık ödeme çıkartıldığı öğrenildi. Rapor bunun gibi yolsuzluk örnekleriyle dolu. Biz Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı’na SGK’daki ‘açık’ ve ‘kara delik’lerin neden hala kapatılamadığını, dengeli ve sürdürülebilir bir sosyal güvenlik sistemi için çalışıp çalışmadıklarını ve alın teri ile çalışan işçi kardeşlerimizin kayıt dışı çalıştırılmasının önlenmesine yönelik bir tedbir alınıp alınmadığını soruyoruz. Sayın Bakanın hem sorularımıza hem de Sayıştay raporunda ortaya çıkan soyguna verecek cevaplarını bekliyoruz.”
140 KANİ BEKO 8 Ekim 2019 CHP’li Beko, 10 Ekim katliamının yıldönümünde kınama mesajı yayınladı ACIMIZ, ÖFKEMİZ VE İSYANIMIZ GEÇMEDİ VE GEÇMEYECEK! Ankara Gar katliamının gerçekleştiği 10 Ekim 2015’in tarihe kara bir leke olarak yazıldığını belirten CHP İzmir Milletvekili Kani Beko, DİSK Genel Başkanı olduğu dönemde yaşanan acı olayın ardından gerçek sorumluların hala hesap vermediğini belirtti. Emek-Barış-Demokrasi mitingi için Ankara Gar’ında buluşan yurttaşlara yönelik düzenlenen ve 103 yurttaşın katledildiği terör saldırısının üzerinden geçen 4 yılın ardından acıların isyana dönüşerek büyüdüğünü ifade eden CHP’li Beko, yayınladığı yazılı açıklama ile hayatını kaybedenleri anarak 10 Ekim katliamını kınadı. CHP İzmir Milletvekili Kani Beko’nun yayınladığı mesaj şöyle: 10 Ekim katliamının üzerinden tam 4 yıl geçti, gerçek sorumlular ise henüz bulunmadı! Ankara Gar katliamının ardından 4 yıl geçmesine rağmen yaşananlar unutulmadı. Birçok sorunun yanıtsız bırakıldığı dava sonuçlansa da gerçek sorumluların hesap vermeyişi vicdanları kanatmaya devam ediyor. Öfkemiz cenazelerimizle beraber gömülmüyor; acımız yaralılarımızın iyileşmesiyle azalmıyor; isyanımız zamanla sönüp gitmiyor! Çünkü emeğin, barışın ve demokrasinin düşmanları henüz hesap vermedi. 10 Ekim Emek-Barış-Demokrasi mitingimizi kana bulayan canlı bombaların ismini, yerini, yurdunu bilip patlayana kadar yakalamadıklarını itiraf edenler henüz hesap vermedi. Katillerin, polisin kontrol noktalarını da geçerek Ankara’nın göbeğine kadar gelişlerine seyirci kalanlar henüz hesap vermedi. Toplumu ırkçı-mezhepçi bir eksende kamplaştırarak iktidarını korumaya çalışanlar, Kürt sorununda savaş politikalarıyla tabutlardan miting kürsüsü, seçim sandığı kuranlar henüz hesap vermedi. İktidar olmak için ölen insanların analarını seçim mitinglerinde yuhalatıp, ölenleri ıslıklayan fanatikler yaratan karanlığın bezirganları henüz hesap vermedi Ortadoğu’da ırkçı-mezhepçi çatışmanın fitilini ateşleyip, TIR’larla bu ateşe benzin taşıyanlar henüz hesap vermedi. Katliamın ardından tüm işaretler, hükümetin “öfkeli çocuklar” gözüyle baktığı bir örgütü gösterirken ve ortada başka hiçbir delil yokken “kokteyl terör” diyerek soruşturmayı saptıranlar henüz hesap vermedi. 100’ün üzerinde arkadaşımızın kanı yerde iken anket yaptırıp, “Ankara saldırısı sonrası oyumuz yükseliyor” diyenler henüz hesap vermedi.
Dava kararı, cumhuriyet tarihinin en büyük katliamının aydınlatılmak istenmediğini, birkaç maşaya verilen cezalarla üzerinin kapatılmak istendiğini gösteriyor. Demokrasi güçlerimizin, avukatlarımızın ve özellikle de katliamda yaşamını yitiren ailelerimizin, yaralılarımızın yürüttüğü mücadele ile bu aşamaya getirilen dava burada bitmedi, bitmeyecek. Gerçek katiller ortaya çıkarılıncaya, sorumluluğu ve ihmali bulunan kamu görevlileri yargılanıp cezalandırılıncaya ve katliam tüm boyutlarıyla aydınlatılmadan bu dava vicdanları kanatmaya devam edecektir.” Yaşam hakları elinden alınan yurttaşlarımızı bir kez daha sevgi ve saygıyla anıyorum. Göz renklerimiz ayrı olsa da, gözyaşlarımızın rengi aynıdır. Biz inadına birlikte yaşamak, birlikte yaşatmak için mücadelemizi sürdüreceğiz. BİZ BİRLİKTE YAŞAMAYA BİRLİKTE YAŞATMAYA DEVAM EDECEĞİZ! Kani Beko CHP İzmir Milletvekili
142 KANİ BEKO 10 Ekim 2019 CHP’li Beko, 20 soruluk önerge ile Karaburun Yarımadası çağrısı yaptı CHP’li Beko’dan Karaburun miras olarak kalsın çağrısı CHP İzmir Milletvekili Kani Beko, Karaburun Yarımadası’nın giderek artan balık çiftliklerini Meclis gündemine taşıdı. Bölge halkının ve çevrecilerin tüm çabalarına rağmen bölgedeki sorunun arttığına dikkat çeken Beko, Çevre ve Şehircilik Bakanı’na yönelttiği sorularında bölgenin bir an önce kurtarılması ve gelecek kuşaklara miras olarak kalması için çağrı yaptı. Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İzmir Milletvekili sıklıkla gündeme getirdiği Karaburun Yarımadası’nın çevresel ve yaşamsal sorunlarını bir kez daha TBMM gündemine taşıdı. Beko, ülke ve dünya mirası Karaburun Yarımadası’nın giderek artan çevresel sorunlarının kaynağının balık çiftlikleri olduğunu belirterek Çevre ve Şehircilik Bakanı’nın yanıtlaması istemiyle 20 soruyu kapsayan ayrıntılı bir soru önergesi verdi. Karaburun Yarımadası’nın karasal ve denizel alanlarının doğal yapısı ve barındırdığı uluslararası sözleşmelerle koruma altına alınmış türleri de içeren bitki ve hayvan varlığıyla çok özel ve nadir bir alan olduğunu vurgulayan CHP’li Beko, “Karaburun Yarımadası, öncelikle korunması ve yaşatılması gereken bir ülke ve dünya mirasıdır. Tarım, hayvancılık, sürdürülebilir balıkçılık ve doğa ile barışık turizm olanaklarıyla bir ekonomik değerdir. Ancak koruma ve bozulma arasındaki geçişin yaşandığı çok kritik bir noktadayız. Bozulmanın artmaması için bir an önce önlemlerin alınmasını istiyor, bunun için de her fırsatta konuyu Meclis gündemine taşıyoruz” dedi. AKDENİZ FOKLARI BÜYÜK TEHLİKE ALTINDA! CHP İzmir Milletvekili Kani Beko, Uluslararası Doğayı Koruma Birliği (IUCN) tarafından koruma altına alınan 12 canlı türünden biri olan Akdeniz Foklarının kalan son üreme ve yaşam alanlarından biri olan Karaburun’da konuyla ilgili Karaburun Yerel Fok Komitesi’nin yoğun bir çalışma yürüttüğünü de belirtti. Balık çiftliklerinin neden olduğu denizel alandaki ekolojik yıkımın, Akdeniz Fokları’nın yaşam alanlarını son derece sağlıksız bir ortam haline getirdiğine ve Akdeniz Fokları için yaşamsal bir tehlike oluşturduğuna dikkat çeken Beko, “Ege bölgesinde kıyısal yapılaşmadan korunmuş en uzun kıyı alanlarından biri olan Karaburun Yarımadası, kıyı oluşumlarıyla da Akdeniz Foklarına uygun üreme ve yaşam alanlarına sahiptir. Balık çiftlikleri denizde kapladıkları alanlar, kafesleri birbirine bağlayan çapalar, zincirlerle ve bağlantı halatları, neden oldukları deniz kirliliği ve kıyı/deniz alanındaki balık taşıması, yemleme, ilaçlama gibi artan insan faaliyetleri ile Akdeniz Foku’nu ve yaşam alanlarını tehdit eden ana unsurlar arasında yerini almıştır” bilgisini paylaştı. CHP’li Beko, önergesinde bölgede kaç adet su ürünleri yetiştiricisi olduğu, bunlardan kaçının taşındığı, yeterli deniz suyu tahlillerinin yapılıp yapılmadığını, deniz çayırlarının yaşam alanlarıyla ilgili analizlerin yapılıp yapılmadığı, Ada martısı ve diğer kuş türleriyle ilgili çalışmaları, Akdeniz Foklarıyla ilgili yapılan çalışmalar, Akdeniz Foku’nun yaşam ve üreme
alanları ile ilgili “hassas alanların korunması” kapsamında ne gibi tedbirlerin alındığı gibi konularda sorularına cevap bekliyor. İşte o sorular; 1) Karaburun Yarımadasının denizel alanında kaç adet aktif su ürünleri yetiştiricisi (Firma İsmi, Kapasite, Yetiştirilen Ürün, Kiralama Süreleri ve Alanları/km2 ) bulunmaktadır? 2) Karaburun Yarımadası’ndan taşınan su ürünleri yetiştiricisi var mıdır? Taşınan su ürünleri yetiştiricileri, terk edilen yerlerde hangi yıllar arasında faaliyet göstermiştir? 3) Gerek terk edilen, gerekse halen faaliyet gösterilen alanlarda, yasal zorunluluk olan deniz suyu tahlilleri yapılmakta mıdır? Bunların sonuçları nerede yayınlanmaktadır? 4) Terk edilen yerlerde, deniz dibi araştırması, özellikle deniz çayırlarının (Posidonia oceanica) sağlıklı olarak varlıklarını sürdürebilme durumları incelenmiş midir? 5) Deniz Çayırları Gerence körfezinde, konusunun uzmanı bilirkişiler tarafından izlenmiş midir? Tetkikler yapılarak bu çok önemli denizel varlığın tahribat boyutu ortaya çıkarılmış mıdır? 6) Gerence Körfezi’nin taşıma kapasitesi nedir? Konuyla ilgili ne zaman bilimsel bir araştırma yapılmıştır? 7) İlgili alanda hangi kriterlere göre yatırım izinleri verilmektedir? 8) Karaburun Yarımadası kıyılarında; Ada Martısı hangi Adalarda üremektedir? Diğer kuş türlerinin üreme dönemleri ve sayısal verileri nedir? 9) Etki analizi neye göre yapılmaktadır? 10)Yarımadanın denizel alanında kümülatif etki ne zaman ölçülmüştür, sonuçları nelerdir? 11)Denizel yaşam ve çiftlik ilişkisi incelenmiş midir? 12)Karaburun Yarımadası-Ildırı Körfezi Özel Çevre Koruma Bölgesi ilanı ile birlikte denizel alanın planlanması, mevzuata taşınması ile ilgili çalışma başlatılmış mıdır? Başlatıldıysa hangi aşamadadır? Bu sürece Yarımadadaki ilgili birimler; Karaburun Yerel Fok Komitesi, SAD/AFAG ve Su Ürünleri Kooperatifleri dahil edilecek midir? 13)Karaburun Yarımadası-Ildırı Körfezi Özel Çevre Koruma Bölgesi ilanı ile birlikte denizel alanda potansiyel balık yetiştiriciliği alanları (Karaburun Yarımadası’nda 4-5-6 No’lu alanlar) ile ilgili kiralamalar devam edecek midir? Bu kararla birlikte mevcut balık çiftlikleri belirli bir zaman aralığında taşınacak mıdır? 14)Karaburun Yarımadası’nda, uluslararası sözleşmelerle koruma altındaki Akdeniz Foku (Monachus monachus) ile ilgili bir gözlem birimi var mıdır? Akdeniz Foklarının görülme sıklıkları ile ilgili sayısal veri programı oluşturulmuş mudur? 15)Bölgedeki Akdeniz Foklarının sayısı nedir? 16)Karaburun Yarımadası’nda Akdeniz Foku’nun yaşam ve üreme alanları ile ilgili “hassas alanların korunması” kapsamında ne gibi tedbirler alınmıştır, alınacaktır? 17)Yaralı ve hasta Akdeniz Fokları’na ilk müdahale için ilgili birimlere eğitim programı uygulanmış mıdır?
KANİ BEKO 144 18)Akdeniz Fokları için rehabilitasyon merkezleri oluşturulmuş mudur? 19)Akdeniz Fokları ile ilgili çalışmalar yapan Ulusal Fok Komitesi neden etkisizleştirilmiştir? Bu komite aktif bir organizasyona girecek midir? 20) Ulusal Fok Komitelerine bağlı olarak oluşturulan Yerel Fok Komiteleri için lojistik destek sağlanacak mıdır?
145 KANİ BEKO 24 Ekim 2019 CHP’li Beko’dan Başkan Soyer’e destek: Asla yalnız yürümeyeceksin! Attığın her adımda İzmirliler senin yanında! CHP İzmir Milletvekili Kani Beko, Kıbrıs konusundaki sözleri nedeniyle siyasi linçe uğrayan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’e sahip çıktı. Beko, Soyer’in İzmir’in rekor oyla seçilmiş başkanı olduğuna dikkat çekerek, “Asla yalnız yürümeyeceksin, attığın her adımda İzmirliler senin yanında!” dedi. İki yıl önce Kıbrıs’ta vermiş olduğu röportajda kullandığı sözleriyle gündeme oturan ve AKP ile MHP’lilerin siyasi linç girişiminde bulunduğu İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’e destek olan CHP İzmir Milletvekili Kani Beko, olayın özellikle AKP İzmir Milletvekilleri tarafından ısıtılıp ısıtılıp yeniden gündeme getirilmesinin kasıtlı olduğunu söyledi. Soyer’in röportajda söylediği sözlerin bir bölümü alınıp çarpıtılarak ve kasıtlı şekilde gündeme getirildiğini savunan Beko, “Bu siyasi linç girişimi İzmir’i yıpratmaya yönelik planlı bir girişimdir. İzmir’in rekor oyla seçilmiş ve görevdeki 6 aylık döneminde de çok başarılı işlere imza atan başkanını yıpratmaya, ‘milliyetçilik’ gibi başka türlü konularla başarısına gölge düşürülmeye çalışılmaktadır. Biz Cumhuriyet Halk Partililer ve tüm İzmirliler olarak buna asla izin vermeyeceğiz. Biz elele vererek İzmir için, Türkiye için daha fazla ne yapabilirizin hesaplarını yaparken diğer tüm partililerin buna katılmasını, fikirlerini paylaşmasını işitiyoruz. Biz İzmir için hep birlikte çalışalım, birlikteliğimizle örnek olalım istiyoruz. İnanın sokaktaki İzmirli de bunu istiyor, bekliyor. Yerel yöneticisinin Kıbrıs ile ilgili 2 yıl önce fikrini söylediği sözlerin fitne için yeniymiş gibi gündemi meşgul etmesi onu hiç ilgilendirmiyor. Bunun için bu kentte siyaset yapanlara uyarım şudur; Biz İzmirliler için ayrıştırıcı değil birleştirici olalım” sözlerini dile getirdi. SIKIŞINCA KENDİSİNDEN BAŞKA HERKES VATAN HAİNİ! Dış politikayla ilgili de açıklama yapan CHP’li Beko, Kıbrıs Barış Harekatı’nın CHP‘nin koalisyon hükümetinde olduğu bir dönemde gerçekleştiğini hatırlattı ve şunları söyledi: “Kıbrıs’a çıkartma yapılırken ve sonrasında hiçbir zaman işgal ya da ilhak düşüncemiz olmamıştır. Dün savunduğumuzu bugün de savunuyoruz. Bugün Kıbrıs Barış Harekatı ile AKP’nin Suriye politikalarını ilişkilendirmek yanlıştır. Suriye politikalarının yanlış olduğunu defalarla dile getirip eleştirdik. Ama siyasal iktidar bildiğini okuyor. Sıkışınca da kendisinden başka herkesi vatan haini ilan ediyor. İhanet arayanlar önce kendilerine bakacaklar; biz hiçbir zaman önce kendimizin ya da partimizin ikbali demedik. Kendimiz için beka sorunları yaratmadık. Önce bağımsız, demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti olan bir Türkiye talep ettik. Bunları talep ederken de hiçbir emperyalist ülkeden destek istemedik. Ayrıca Kıbrıs’ı sattı eleştirilerine muhatap olan da Erdoğan ve partisi AKP’dir. Trump’ın, Putin’in izniyle bir şeyler yapmaya kalkan ama onların dur dediği yerde duran ve tüm bunları da emperyalizme karşıymış gibi göstermeye kalkışan siyasi iktidarı uyarıyoruz. Yaptıklarınız ve bugüne kadarki dış politikanız nedeniyle Orta Doğu’da ve dünyada ülkemizi yalnız bıraktınız. Bu noktada artık vakit kaybetmeden Cumhuriyetimizin kuruluş ilkelerine yeniden dönerek, ülkemizin dünyadaki saygınlığını geri kazanması sağlanmalıdır”
146 KANİ BEKO 5 Kasım 2019 “Bölünürsek yok oluruz, birleşirsek iktidar oluruz” Bergama ilçe örgütünün düzenlediği üye katılım törenine katılan CHP İzmir Milletvekili Kani Beko, iktidar mesajları verdi. Beko, “CHP iktidarı için çoğalıyoruz. Bölüşürsek tok oluruz, bölünürsek yok oluruz, birleşirsek iktidar oluruz. Elele verecek, birlik ve beraberlik içinde aydınlık günlere, CHP iktidarına yürüyeceğiz” dedi. Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İzmir Milletvekili Kani Beko, Bergama’da CHP örgütüyle buluştu. İzmir Milletvekili Kamil Okyay Sındır ile birlikte Bergama örgütünün düzenlediği üye katılım töreninde yeni üyelere rozet takan Beko, tören sonrası Bergama’nın köylerinde vatandaşlarla buluştu. Bergama’daki üye katılım töreninde coşkulu kalabalığın umutları bir kez daha arttırdığını söyleyen CHP İzmir Milletvekili Kani Beko, toplumun tüm kesimlerinden ve farklı mesleklerden insanların CHP’ye üye olmasından duydukları mutluluğu dile getirdi. Beko, “Bizi iktidara taşıyacak kadroları gençler oluşturacak. Burada gördüğüm umut dolu genç insanlara rozet takmaktan onur duyuyorum. Türkiye’nin aydınlık geleceğine inanan sizlerle gurur duyuyorum ve bu aydınlık geleceğe sizlerle birlikte yürüyeceğimize inanıyorum. Biz demokrasinin sonuna kadar işlediği bir gelecek hayalimizi sizlerle birlikte gerçekleştireceğiz. Bölüşürsek tok oluruz, bölünürsek yok oluruz, birleşirsek iktidar oluruz. Bizim birleşerek, gücümüzü birleştirerek adımlar atmaya, karanlıkları delmeye ihtiyacımız var. Bu yolda vereceğiniz omuz için sizlere teşekkür ederim” dedi. CHP İKTİDARINDA HEPİMİZİN YÜZÜ GÜLECEK Parti içi demokrasinin yaşanacağı kongre sürecinde de örgütün birbirine kenetlenmesi gerektiğine vurgu yapan CHP’li Beko, “Bu kongrelerimiz çok önemli. Bu kongrelerimizde partimizi iktidara taşıyacak kadroları seçeceğiz. Hepimizin tek bir hedefi var o da AKP iktidarının bu ülkeyi içine sürüklediği karanlıktan çocuklarımız için, gelecek nesiller için çıkarmak; Cumhuriyet Halk Partisi iktidarını getirmek. Bu artık hepimiz için vatani ve vicdani bir görevdir. Biz Atatürk ilke ve inkılaplarının bekçileri olarak demokratik, laik ve sosyal hukuk devletimizde derin yaralar açan siyasi anlayışa son verecek adımları atıyoruz ve bu kongrelerimizde bunları gerçekleştirecek parti kadrolarımızı seçeceğiz. Tek bir hedefe odaklanmış şekilde tüm üye ve yöneticilerimizin partimizin çıkarlarını en üst seviyede tutacağı bir kongre süreci geçirmesini diliyorum. Unutmayalım yaka silktiğimiz, yakındığımız, gelecek kaygısıyla yaşadığımız günleri geride bırakıp aydınlık bir geleceğe adım atmak bizlerin elinde. Bunu kapı kapı dolaşıp anlatmalı, halkımızı gerçeklerle aydınlatmalıyız. CHP iktidarında hepimizin yüzü gülecek” ifadelerini kullandı.
147 KANİ BEKO 8 Kasım 2019 Türkiye, en kötü sendikalaşma oranı ve düşük toplu iş sözleşmesi kapsamıyla OECD ülkelerinin sonuncusudur. Cumhuriyet Halk Partisi İzmir Milletvekili Kani Beko’nun TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda TBMM Bütçesi üzerine yaptığı konuşma ekte bilgilerinize sunulmuştur. “Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, değerli basın mensupları ve emekçilerimiz; bütçe çalışmalarının hepimize hayırlı olmasını diliyorum. Öncelikle, Türkiye Büyük Millet Meclisinde görev alan arkadaşlarla ilgili kısa bir konuya değinmek istiyorum. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekilinin bir soru önergesine vermiş olduğu yanıttan Türkiye Büyük Millet Meclisinde çalışan personelle ilgili son bilgileri aldık. Öğreniyoruz ki Türkiye Büyük Millet Meclisinde hâlâ 16 taşeron firma personeli çalışmaktadır. Ayrıcı, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 4'üncü maddesi kapsamında istihdam edilen 4/A statüsünde 1.995, 4/B statüsünde 990, 4/D statüsünde sürekli işçi 963 personelin, 6253 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı İdari Teşkilatı Kanunu'nun 30'uncu maddesi kapsamında 1.795 sözleşmeli personelin görev yaptığı vurgulanmıştır. 4/D statüsünde sürekli işçi olarak çalışan 963 personelin 743'ünün taşerondan kadroya geçen, 220'sinin ise kaldırılan Başbakanlıktan kuruma geçen personel olduğunu da öğreniyoruz. Öncelikle, Meclisin hâlâ taşeron firma personeli çalıştırmasının doğru olmadığını vurgulamak istiyorum. Bu arkadaşlarımız da derhâl kadroya geçirilmelidir. Ayrıca, sürekli işçi kadrosuna geçirilen işçilere uygulanacak olan ücret ile diğer mali ve sosyal hakların 696 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin 127'nci maddesi ile 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'ye eklenen geçici 23'üncü maddenin (6)'ncı fıkrasında düzenlendiğini ve sürekli işçi kadrosuna geçirilen işçilerin ücretleri ile diğer mali ve sosyal haklarının buna göre düzenlendiği belirtilmiştir. Ancak yapılan açıklamada, taşeron işçiye kadronun kanun hükmünde kararnameyle düzenlenmesi Anayasa'ya aykırıdır. OHAL kanun hükmünde kararnameleri sadece olağanüstü hâlin gerektiği konularda olabilir. Sendikalarla ve Mecliste görüşülmeden kanun hükmünde kararnameyle yapılan düzenleme taşeron sorununu çözmemiştir; aksine, yıllarca devam edecek adaletsizlikler ve yeni sorunlar yaratmıştır. Taşeron kanun hükmünde kararnamesi gerek kapsamı ve gerekse kadroya geçiş koşulları nedeniyle adil ve hakkaniyetli değil. Partizanlık ve ayrımcılık yaratacak bir nitelik taşımaktadır. Hükûmetin tüm taşeron işçilere koşulsuz kadro sözü gerçek çıkmamıştır. 696 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'yle taşeron işçilerin büyük çoğunluğu kadrolu kamu işçisi olmamıştır. Belediye ve il özel idarelerinde çalışan yaklaşık 450 bin taşeron işçiye kamu işçisi kadrosu verilmemiştir. Bu işçiler yerel yönetimlerin şirketlerinde işçi olacaklardır. KİT'lerde ve bazı özel bütçeli kuruluşlarda çalışan taşeron işçiler de kapsam dışında tutulmuştur. Bu konunun tüm yönleriyle ele alınması ve düzeltilmesi önemlidir. Sendikalaşma konusu da bizim açımızdan çok önemlidir. Türkiye, en kötü sendikalaşma oranı ve düşük toplu iş sözleşmesi kapsamıyla OECD ülkelerinin sonuncusudur. OECD verilerine göre Türkiye'de 2017 yılı için sendikalaşma oranı yüzde 8,6, 2016 yılı için toplu iş sözleşmesi kapsamı ise yüzde 7'dir. Kamu görevlileri sendikalarının ve konfederasyonlarının üye sayılarına göre 2019 Temmuz istatistiklerine baktığımızda kamuda sendikalaşma oranının daha yüksek olduğunu görüyoruz. Bu rakam yüzde 66 ama bu rakam da yeterli değildir.
KANİ BEKO 148 Türkiye'de sendikal hak ve özgürlüklerin anayasal ve yasal güvence altına alınmış olduğu unutulmamalıdır. O nedenle de, genel anlamda sendikalaşmanın önündeki tüm engeller kaldırılmak ve işçi, memur, emekli tüm kesimlerin sendikal hakları korunmalıdır. Değerli milletvekilleri, vergi sadece kamu harcamalarını finanse etmek için alınmamaktadır; aynı zamanda ekonomide sağlanan değerin daha adaletli paylaşılmasına, gelir dağılımını iyileştirmeye yönelik olmaktadır. Verginin bu ikinci özelliği \"kapsayıcı büyüme\" başlığı altında son dönemde birçok ülkenin maliye politikası amaçları içinde yer almıştır. Orta vadeli programlarda vergi politikasının kapsayıcı büyüme politikalarını destekleyecek şekilde tasarlanacağı ve uygulanacağı açıklanmıştır. Dar ve sabit gelirli geniş kesimlerin beklentisi, çağdaş ve adil bir vergi sisteminin oluşturulmasıdır. Türkiye'de uygulanmakta olan tüm vergi kanunlarında öncelik vergi adaleti sağlanması olmalıdır. Doğrudan ve dolaylı vergilerin en büyük ödeyicisi olan işçileri işverenlerle aynı oranlarda vergilendirmek haksız ve adaletsiz bir uygulamadır. Ücretlilerin üzerindeki vergi yükünün ağırlığı ve olumsuz etkisi, işçinin eline geçen net ücretin vergi kesintileri nedeniyle yılbaşına göre geçen sürede giderek gerilemesidir. Ücretli çalışanın bir yandan enflasyon nedeniyle satın alma gücü gerilerken öte yandan artan vergi oranı nedeniyle net ücreti azalmaktadır. Aylık brüt geliri 4.500 TL olan bir işçi 2019 yılında gelir ve damga vergisi toplamı olarak 9.359 TL ödemektedir. Diğer bir ifadeyle, on iki aylık çalışmasıyla elde ettiği net gelirin yaklaşık üç aylık karşılığı kadar vergi ödeme yükümlülüğüyle karşı karşıya kalmaktadır. Türkiye'de aylık brüt 2.558 TL olan asgari ücretin neti bekâr olan işçi için 2.020 TL'dir ve bu tutara asgari geçim indirimi dâhildir. Asgari ücretli bir işçi bile yıllık 4.552 TL gelir ve damga vergisi ödemektedir. Türkiye'de vergi alanında yapılacak reform ancak ücretliler aleyhine var olan bu adaletsiz yapının değiştirilmesiyle mümkün olacaktır. Öncelikle emek üzerindeki vergi yükünün azaltılması ve verginin geniş kitlelere adil bir şekilde yansımasının sağlanması gerekmektedir.” https://www.youtube.com/watch?v=rtQBheP70Zk&feature=youtu.be
149 KANİ BEKO 12 Kasım 2019 ÇEVRE KATLİAMINA KARŞI HEP BİRLİKTE MÜCADELE EDECEĞİZ! Cumhuriyet Halk Partisi İzmir Milletvekili Kani Beko’nun; Plan ve Bütçe Komisyonunda Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Bütçesi üzerine yaptığı konuşma ekte bilgilerinize sunulmuştur. “Küresel ısınmanın ve beraberinde getirdiği iklim değişikliğinin artık göz ardı edilemeyecek boyutlara ulaşması sonucunda dünyamız bildiğimiz haliyle yaşamını sürdüremiyor. 138 yılın en sıcak 20 yılı 1997 sonrasında, en sıcak 10 yılı ise 2005 sonrasında yaşandı. Üstelik kıtasal buzullar da eriyor. Antarktika her yıl 120 milyar ton, Grönland ise her yıl 280 milyar ton kütle kaybediyor. Böyle giderse iklim temelli yıkım kaçınılmaz. Tüm insanlığı etkisi altına alacak büyük ölçekli felaketler başladı ve artarak devam edecek. İklim krizi her geçen gün derinleşirken atmosferdeki karbondioksit yoğunluğu bugün itibarıyla milyonda 410 parçacığı aştı. Milyonda 350 parçacıktan sonra küresel ısınmanın geri döndürülemeyeceği bilim insanlarınca defalarca ifade edilmesine rağmen liderler, sermayedarlar ve büyük ölçekli kirletici şirketlerin yöneticilerinin etki doğurucu hiçbir adım atmıyor olması kabul edilemez. Ülkemizde de durum hiç iç açıcı değil. Türkiye’nin sera gazı emisyonları geçtiğimiz on yıl içerisinde OECD üyesi ülkelerin çoğundan daha fazla artış göstermiştir 17 yıllık AKP iktidarı ile birlikte de doğaya, ormana, toprağa, insana, hayvana karşı; betonu ve rantı yücelten politikaların uygulanması; ne yazık ki onlarca doğa alanını yok etmiştir. Doğayı bir rant merkezi gören anlayış gelecek nesillerin, soluduğu havayı, içtiği suyu, yürüdüğü toprağı dahi satın alma, satma peşindedir. TBMM’de çıkarılan yasalarla, meralar, zeytinlikler, ormanlıklar enerji ve maden şirketlerine peşkeş çekilmiş, dereler HES projelerine kurban edilmiştir. Ülkemizde; son 40 yılda 1.3 milyon hektar kadar sulak alan geri dönülemez şekilde ekonomik ve ekolojik fonksiyonlarını kaybetmiş durumdadır. Bu süreçte yaklaşık 450 bin hektar ormanlık alanı kaybettik. Mega projeler için 3 milyon ağaç kesildi! Türkiye’de tarım alanları son 15 senede yüzde 12, sebze bahçeleriyse yüzde 15 küçüldü. Tüm bu rakamlar doğanın artık alarm verdiğinin göstergesidir. Ranta dayalı çevre politikaları gelecek nesillerimizi, ormanlarımızı, biyolojik çeşitliliği ve eko-sistemi yok ediyor! İzmir Gaziemir’de 2007 yılında Türkiye Atom Enerjisi Kurumu tarafından tespit edilen ve 2012 yılında basına yansıması ile gündem olan radyoaktif ve tehlikeli atıklar hala bölgeden kaldırılmadı ve rehabilitasyon gerçekleştirilmedi. Bölgede yaşayan insanların sağlığını tehdit eden bu atıkların derhal bölgeden kaldırılması gereklidir. Karaburun Yarımadası, kıyı oluşumlarıyla da Akdeniz Foklarına uygun üreme ve yaşam alanlarına sahiptir. Balık çiftlikleri denizde kapladıkları alanlar, kafesleri birbirine bağlayan çapalar, zincirlerle ve bağlantı halatları, neden oldukları deniz kirliliği ve kıyı/deniz alanındaki balık taşıması, yemleme, ilaçlama gibi artan insan faaliyetleri ile Akdeniz Foku’nu ve yaşam alanlarını tehdit eden ana unsurlar arasındadır ve bu çiftlikler acilen kaldırılmalıdır.
KANİ BEKO 150 Ayrıca, Karaburun Yarımadası’nın yüzde 61’ini tek başına kaplayan Lodos Elektrik Üretim A.Ş.’ye ait Karaburun RES Projesine karşı yıllardır hukuk mücadelesi sürüyor. Bu konuda bakanlığın bölge halkı ve çevrenin yararına adım atmasını bekliyoruz. Karabağlar ilçesine bağlı Kavacık köyünde çıkarılan mermer nedeniyle köyün üzerini ve meşhur Kavacık üzümü diye bilinen üzüm bağlarını büyük bir toz bulutu kaplamaktadır. Bu mermer ocakları derhal kapatılmalıdır. Kavacık köyünün durumu ortadayken, Menemen’de 2 milyon ton kapasiteli taş ocağı için ÇED izin sürecinin başladığı söylenmektedir. Değirmendere baraj havzası içinde yer alacak bu ocağın açılması yeni bir çevre katliamı olacaktır. Aynı şekilde Çeşmeliler Alaçatı’daki taş ocağının kapatılmasını beklerken bakanlığın rehabilitasyon onayı vermesi kabul edilebilir değildir. Küçük Menderes Nehri’nde yaşanan aşırı kirlilik nedeniyle balıklar ölmekte, canlılar ve toprak zarar görmektedir. Nehrin temizliği için gerekli adımlar atılmalıdır. Seferihisar ve Urla ilçelerindeki orkinos çiftliklerinin tesisleri kaldırılmalı ve kıyıların ve antik kentin korunması sağlanmalıdır. İzmir’in içme suyu havzası içindeki Efemçukuru altın madeni ve Bergama Kozak’ta özellikle fıstık çamı ormanlarına ve doğal yaşama zarar veren altın madeni ve mevcut atık havuzları derhal kapatılmalıdır. ÇÜNKÜ UNUTULMAMALIDIR Kİ; SEN DUR DEMEZSEN MADEN FELAKETİN OLACAK MİLYONLARCA TON SÜLFÜRİK ASİT KULLANILACAK. Asit buharı nedeniyle asit yağmurları oluşacak. Dünyanın en bereketli toprakları çölleşme tehlikesi ile yüz yüze kalacak. NİKEL İÇİN DAĞLAR OYULACAK, KAYALAR PATLATILACAK. Nikel tozları toprağa, havaya, suya karışacak. Ham nikel tozları kanser yapıcıdır. En başlıca hastalık tehdidi Kanser olacak. MADEN İÇİN BÜTÜN YERALTI SUYU KULLANILACAK. Toprağı sulayacak su, hayvanlar, insanlar ve tüm canlılar için içecek su kalmayacak. MADEN İÇİN MİLYONLARCA AĞAÇ KESİLECEK. Ormanın yok olacak, iklimin kaybolacak. Erozyon tehdidi insanlığı bekleyen bir başka tehdit olacak. Toprağına, havana, suyuna, ormanına, geleceğine eğer sahip çıkmazsan madenler senin felaketin olacak! Kanser olmak istemiyorsan, Susuz kalmak istemiyorsan, Topraksız kalmak istemiyorsan, Başımıza asit yağsın istemiyorsan, Temiz hava solumak istiyorsan, Ovan yeşil kalsın istiyorsan, Sağlıklı bir gelecek istiyorsan, SEN DE ÇEVRENE SAHİP ÇIK!
Search
Read the Text Version
- 1
- 2
- 3
- 4
- 5
- 6
- 7
- 8
- 9
- 10
- 11
- 12
- 13
- 14
- 15
- 16
- 17
- 18
- 19
- 20
- 21
- 22
- 23
- 24
- 25
- 26
- 27
- 28
- 29
- 30
- 31
- 32
- 33
- 34
- 35
- 36
- 37
- 38
- 39
- 40
- 41
- 42
- 43
- 44
- 45
- 46
- 47
- 48
- 49
- 50
- 51
- 52
- 53
- 54
- 55
- 56
- 57
- 58
- 59
- 60
- 61
- 62
- 63
- 64
- 65
- 66
- 67
- 68
- 69
- 70
- 71
- 72
- 73
- 74
- 75
- 76
- 77
- 78
- 79
- 80
- 81
- 82
- 83
- 84
- 85
- 86
- 87
- 88
- 89
- 90
- 91
- 92
- 93
- 94
- 95
- 96
- 97
- 98
- 99
- 100
- 101
- 102
- 103
- 104
- 105
- 106
- 107
- 108
- 109
- 110
- 111
- 112
- 113
- 114
- 115
- 116
- 117
- 118
- 119
- 120
- 121
- 122
- 123
- 124
- 125
- 126
- 127
- 128
- 129
- 130
- 131
- 132
- 133
- 134
- 135
- 136
- 137
- 138
- 139
- 140
- 141
- 142
- 143
- 144
- 145
- 146
- 147
- 148
- 149
- 150
- 151
- 152
- 153
- 154
- 155
- 156
- 157
- 158
- 159
- 160
- 161
- 162
- 163
- 164
- 165
- 166
- 167
- 168
- 169
- 170
- 171
- 172
- 173
- 174
- 175
- 176
- 177
- 178
- 179
- 180
- 181
- 182
- 183
- 184
- 185
- 186
- 187
- 188
- 189
- 190
- 191
- 192
- 193
- 194
- 195
- 196
- 197
- 198
- 199
- 200
- 201
- 202
- 203
- 204
- 205
- 206
- 207
- 208
- 209
- 210
- 211
- 212
- 213
- 214
- 215
- 216
- 217
- 218
- 219
- 220
- 221
- 222
- 223
- 224
- 225
- 226
- 227
- 228
- 229
- 230
- 231
- 232
- 233
- 234
- 235
- 236
- 237
- 238
- 239
- 240
- 241
- 242
- 243
- 244
- 245
- 246
- 247
- 248
- 249
- 250
- 251
- 252
- 253
- 254
- 255
- 256
- 257
- 258
- 259
- 260
- 261
- 262
- 263
- 264
- 265
- 266
- 267
- 268
- 269
- 270
- 271
- 272
- 273
- 274
- 275
- 276
- 277
- 278
- 279
- 280
- 281
- 282
- 283
- 284
- 285
- 286
- 287
- 288
- 289
- 290
- 291
- 292
- 293
- 294
- 295
- 296
- 297
- 298
- 299
- 300
- 301
- 302
- 303
- 304
- 305
- 306
- 307
- 308
- 309
- 310
- 311
- 312
- 313
- 314
- 315
- 316
- 317
- 318
- 319
- 320
- 321
- 322
- 323
- 324
- 325
- 326
- 327
- 328
- 329
- 330
- 331
- 332
- 333
- 334
- 335
- 336
- 337
- 338
- 339
- 340
- 341
- 342
- 343
- 344
- 345
- 346
- 347
- 348
- 349