301 KANİ BEKO 24 Şubat 2021 Beko; Şehitler hepimizin ortak acılardır Şehit yakınları ve gaziler için toplanan paralar nerde? CHP İzmir Milletvekili Kani Beko; TBMM’de İzmir Şehit Aileleri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği Başkanı Adil Ağın, Basın Sözcüsü Mesut Demir ve Hakkarililer Federasyonu İzmir İl Temsilcisi Mustafa Yıldız ile bir araya geldi. CHP Halk Partisi Genel Merkezi tarafından Ankara Milletvekili Yıldırım Kaya ile birlikte Hakkari ilinde görevlendirilen İzmir Milletvekili Kani Beko; dernek temsilcileri ile yaptığı görüşmede, Hakkari’nin sorunlarını ele aldıklarını ve ayrıca son dönemde tüm ülkemizi derin bir acıya boğan Gara şehitlerimizi ve süreci de değerlendirdiklerini vurguladı. Beko görüşmede; “Öncelikle Irak’ın Kuzeyindeki Gara bölgesinde çıkan çatışmada şehit olan askerlerimize Allahtan rahmet, ailelerine sabır, yaralanan askerlerimize acil şifalar diliyorum, ülkemizin başı sağ olsun. Bu noktada AKP iktidarına ve süreci yönetenlere sormak istiyorum; daha önce benzer hadiselerde sorunun çözümünde büyük katkıları olmuş İnsan Hakları Derneği, İnsan Hakları Vakfı ve Mazlum-Der gibi ulusal insan hakları örgütleri ile uluslararası insan hakları örgütlerinden terör örgütünün elinde tuttuğu evlatlarımıza zarar gelmemesi ve serbest bırakılmaları için en azından çağrıda bulunmak hiç mi akıllarına gelmedi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, dostum Trump diye yıllarca övündü, keşke dostluğunu vatan evlatlarını terör örgütünün elinden kurtarmak için kullansaydı. Ancak anlıyoruz ki, terör örgütünün tam 5,5 yıl elinde tuttuğu vatan evlatlarını kurtarmak için 2015 tarihinden bu yana maalesef AKP Hükümeti ve Cumhurbaşkanını bu konuya yeteri kadar zaman ayırmamışlar. Cumhuriyet Halk Partisi olarak çeşitli kereler konuya dair Genel Başkanımızın da öncülüğünde çeşitli sorular sorduk. Şimdi şehitlerimizin yakınları ile birlikte tüm Türkiye bu soruların yanıtlarını beklemektedir. Bu noktada bu ve benzeri olayların tekrar yaşanmamasını dileğimizi de görüşmemizde paylaştık” dedi. Beko ayrıca uzun bir süredir Cumhuriyet Halk Partisi olarak şehit yakınları ve gaziler için toplanan paraların nereye gittiğini sorduklarını ve “Şehitlerimizin hakkını ve hukukunu her zaman savunduk. Şehitler hepimizin ortak acılarıdır. 15 Temmuz sonra kampanyalar düzenlendi, dernekler kuruldu. Paralar toplandı ama bu paralar hak sahiplerine bir türlü ulaşmadı. Şehit yakınları ve gaziler için toplanan paralar nereye gitti; bu soruları sormak bizim hakkımız. Elbette ateş düştüğü yeri yakarmış, Allah ülkemize bir daha böyle bir acı yaşatmasın, ancak bu ailelerin ve yakınlarının haklarını da kimse gasp etmeye çalışmasın. İktidara geldiğimizde mutlaka bugüne kadar şehit olan aileler için toplanan paraları hak sahiplerine vereceğiz” değerlendirmelerinde bulundu. Yapılan değerlendirmelerin ardından; CHP İzmir Milletvekili Kani Beko; İzmir Şehit Aileleri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği yöneticileri ve Hakkarililer Federasyonu İzmir İl Temsilcisi ile birlikte CHP Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nu da makamında ziyaret etti.
302 KANİ BEKO 25 Şubat 2021 CHP’li Beko, Çevre Sağlığı Teknikerlerinin istihdamını sordu Dünyada ve ülkemizde büyük bir hızla yayılan Covid-19 salgını ile birlikte sağlık emekçilerine olan ihtiyacın her geçen gün arttığına dikkat çeken TBMM Sağlık Komisyonu Üyesi ve CHP İzmir Milletvekili Kani Beko, Çevre Sağlığı Teknikerlerinin istihdamına yönelik Sağlık Bakanı Fahrettin Koca tarafından yanıtlanması istemiyle soru önergesi verdi. Salgına rağmen yetersiz atamaya dikkat çeken CHP’li Beko, şu soruları yöneltti: “Ülke genelinde var olan tüm hastanelerde istihdam edilen Çevre Sağlığı Teknikerlerinin toplam sayısı ne kadardır? Geçtiğimiz yıl bu alanda kaç mezunun ataması yapılabilmiştir? 2021 yılı için öngörülen sayı ne kadardır? Yıllık Çevre Sağlığı Teknikeri ihtiyacı ne kadardır? Bu ihtiyacın yüzde kaçı ilgili alan mezunları tarafından karşılanmaktadır? Yetersiz atama nedeniyle Çevre Sağlığı Teknikerlerinin yerine diğer sağlık çalışanlarının bu alanda görev yaptıkları bilgisi doğru mudur? Eğer doğruysa bu durum hastalar açısından bir risk yaratmayacak mıdır? Covid-19 salgını nedeniyle artan sağlık emekçisi ihtiyacı açıktır. Başta filyasyon ekipleri olmak üzere pandemi karşısında sağlık kurumlarında halk sağlığını koruyabilecek olan Çevre Sağlığı Teknikerlerine yeterli kadro neden açılmamaktadır?”
303 KANİ BEKO 7Mart 2021 8 CHP’li Beko, İzmir Köy-Koop Birliği Başkanı Neptün Soyer’i ziyaret etti Adalet, eşitlik, demokrasi, denge ve güç için BİRLİK CHP İzmir Milletvekili Kani Beko, İzmir Tarımsal Kalkınma ve Diğer Tarımsal Amaçlı Kooperatifler Birliği (İzmir Köy-Koop Birliği) Başkanı Neptün Soyer’i ziyaret ederek hem İzmir tarımının geldiği nokta, hem de kooperatifçilik ve birliğin çalışmaları hakkında bilgi aldı. Soyer, İzmir’in kooperatifçilikte çok başarılı olduğuna dikkat çekerek adaletli, eşit, demokratik, dengeli ve kadın çiftçinin güçlendiği bir başka tarım için çalıştıklarını vurguladı. İzmir Köy-Koop Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Neptün Soyer’i Kemeraltı’ndaki birlik ofisinde ziyaret eden CHP İzmir Milletvekili Kani Beko, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü öncesi bir kadın başkan olarak kente kattığı değerler, önemli işler, üreticiye sağladıkları destekler için Soyer’e teşekkür etti. Köy-Koop hakkında bilgi alan Beko, bu önemli üst birliğin çalışmalarının tarladaki çiftçinin en iyi ürünü üretip, en iyi şekilde satmasına yönelik çalışmalarını taktir ve tebrik etti. BEKO: ÜRETİCİYİ GÜÇLENDİRECEK TEŞVİKLER YAPILMALI Kooperatifçiliğin çiftçinin örgütlenme biçimi olduğunu söyleyen CHP’li Beko, “Pandemi ile birlikte tarımsal üretimin, çiftçinin değerini iyice anladık. Çiftçinin güçlenmesi için kooperatif çatısı altında birleşmesi ve sizin başkanlığını yaptığınız Köy-Koop gibi birliklerle sesini duyurması çok önemli. Bu nedenle üreticinin sesi olduğunuz, onun adına gerekli pazarlığı yaptığınız, ihracat için yolunu açtığınız için onlar adına çok teşekkür ediyorum. Tarımda politikaların değişmesi, üreticinin güçlenmesi, üretimi bıraktırmaya yönelik değil devam ettirmeye yönelik teşviklerin yapılması, köylünün köyünde kalmasını sağlayacak teşviklerin verilmesi şart. Biz iktidara geldiğimizde bunların hepsinin yol haritası hazır ve çok başarılı bir şekilde ülkemizde tarımı şaha kaldıracağız. Sizlerin de destekleriyle üreticimiz karar alıcıların, yanlış politikaların kurbanı olmayacak. Ulu önderimiz Atatürk’ün dediği gibi köylü milletin efendisi olacak” dedi. SOYER: HER ORTAĞIN SÖZ HAKKI EŞİTTİR Birlik hakkında bilgi veren İzmir Köy-Koop Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Neptün Soyer, Köy-Koop’un kooperatiflerin bir araya gelerek oluşturduğu kurumlar arası bir üst birlik olduğunu belirterek şu bilgileri verdi: “Biz kooperatiflerin ürünlerinin daha iyi üretilmesi, aralarındaki iletişimin sağlanması, ürünlerinin pazarlanması konularında çalışıyoruz. 1965 yılında Türkiye’de ilk mandalina ihracatını yapan kooperatif Ulamış Tarımsal Kalkınma Kooperatifimizdir. Bunu Köy-Koop sayesinde yapmıştır. İzmir Köy-Koop’un hikayesi 1960’larda Mahmut Türkmenoğlu’yla başlıyor. Resmi kuruluşunu 1971’de tamamlıyor ve Ankara’da genel merkezi kuruyorlar. Genel merkez Türkiye’deki diğer Köy-Koop birlikleriyle kuruluyor. Bu çok özel özerk bir yapı çünkü biz kendi öz sermayelerimizle kurulan kooperatifleriz. Her ortak sermayesini 5’te koysa bin de koysa seçimlerde 1 oya sahiptir. Söz hakkımız eşittir.”
KANİ BEKO 304 YEREL YÖNETİMLERLE ÜRETİCİNİN İŞ BİRLİĞİNİ SAĞLIYORUZ Kooperatifçiliğin bilhassa küçük olan üreticinin bir araya gelip güç oluşturmasında en demokratik zemin olduğuna vurgu yapan İzmir Köy-Koop Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Neptün Soyer, “Biz küçük üreticilerin bir araya gelerek kurduğu kooperatiflerin birliğiyiz. Pazarlamasındaki kabiliyetlerini arttırıyoruz, bakanlıkla olan ilişkilerdeki desteklemeleri biz sağlıyoruz. Aynı zamanda yerel yönetimlerin kooperatiflerle 4734 Sayılı Yasa’daki maddelere dayandırdığı, bakanlığın verdiği yetkiyle alışveriş ve iş birliklerini biz düzenliyoruz. Bizim çatımız altındaki 104 kooperatif üreten kooperatiftir. Kooperatifler yasa gereği birliğe üye olmaya mecbur değil ama bir çatı altında buluşmak kaçınılmaz oluyor. Mesela İzmir Büyükşehir Belediyesi bir toplantı yapacak, kooperatiflerle bir proje geliştirecek. Binlerce üretici ile görüşmüyor. 20 bine yakın üreticisi, 104 kooperatifi olan İzmir Köy-Koop Birliği ile görüşüyor ya da yine binlerce üreticisi olan Arıcılar Birliği ile… Bizim İzmir’in 4 bölgesinden 7 tane yönetim kurulu üyemiz var. Bölgelerindeki her şeyi bize aktarıyorlar. Birlik bakanlığın da verdiği yetkiyle yerel yönetimlerle üreticinin iş birliğini sağlıyor” açıklamalarını yaptı. DENGEYİ SAĞLAYAMADIK VE ŞU AN HASTAYIZ! Pandemi ile birlikte toprağın, üretimin öneminin arttığına değinen Soyer, “Bu memlekette önce toprağın ne kadar kıymetli olduğunun ve kimin sahip çıktığının bilinmesi lazım. İzmir’in farkı kırsaldaki yaşamın devam ediyor olması. Bugün Ödemiş’te üretim yapan aynı zamanda çocuğunu da okutabilen, sağlığa da ulaşabilen üretici var. Ülkenin kalkınmasında payını alabilen kırsalda yaşayan insanlar var. İzmir bunu o kadar güzel halledebiliyor ki, yüzde 45’lere yakın bir kırsal hayattan bahsediyoruz. İdeal bu. İstanbul’a bakıyorsunuz bütün memleket akın etmiş durumda ve biz İstanbul’u doyurmaya çalışıyoruz. Kar İstanbul’a yağar, trafik İstanbul’da sıkışır. Bir ülkenin bütün sorunlarını, kalkınmasını, payını bölüştürmemiz lazım eşit oranda. Zaten adalet ve denge şifa getirirmiş. Dengeyi sağlamadığınız zaman hastalanıyorsunuz. Şu an hastayız” dedi. KADININ DAHA ÇOK SÖZ HAKKININ OLMASI GEREK 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü öncesi tarım sektöründe kadınların yaşadıkları çaresizlikler ve sorunlara da değinen Soyer, “Tarımda, kırsal alanda kadının güçlendirilmesi için yoksulluk, eğitim, sağlık, tarımsal üretim, girişimcilik, pazarlama, sosyal güvenlik gibi konularda sorunların çözülmesi için Köy-Koop'un ilk kadın genel başkanlığını yapmış bir kadın olarak sorumluluğum olduğunu düşünüyorum. Bu konuda da yazılı olarak gerekli Bakanlıklara hazırladığımız çalışmalarımız, taleplerimiz var. Çok hızlı, yerinde eğitim talebimiz var; bu eğitimlerle verimli doğru üretim, kadının güçlenmesine yönelik pazarlama çalışmaları, üretimin devamlılığı ve sosyal hakların sağlanması gibi konuları aktarmayı planlıyoruz. İdealim kadının tarımda söz hakkının daha çok olması. Yönetim masalarında kadınların varlığının artması çok önemli. Bunu eşitlik için arttırmak isterim. Hayatın her alanında toplumsal cinsiyet eşitliği olmasını savunuyorum. Kooperatif yönetimine seçime girdiğimizde salonda yüzlerce kooperatif ortağı erkek ve biz üç delege kadındık. İdealim; o salondaki dengenin kurulması. Kadının ürettiği ürünün nasıl pazarlanacağı ve nasıl üretileceği ile ilgili alınan bir kararda söz sahibi olmasını istiyoruz” ifadelerini kullandı.
305 KANİ BEKO 10 Mart 2021 CHP'li Beko: “Çaltılıdere yeni bir taş ocağını kaldıramaz!” CHP İzmir milletvekili Kani Beko, İzmir Aliağa’daki Çaltılıdere taş ocağı projesini Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum’a sordu. Bakan tarafından cevaplanması istemiyle soru önergesi veren Beko, “Yeni kurulması planlanan bu taş ocağının var olan diğer taş ocakları ile birlikte çevreye büyük zarar vereceği bilinmesine rağmen hangi gerekçe ile bu süreç başlatılmıştır? Çaltılıdere yeni bir taş ocağını daha kaldıramaz!” dedi. YERLEŞİM YERLERİNE ÇOK YAKIN! CHP İzmir Milletvekili Kani Beko, İzmir'in Aliağa ilçesine bağlı Çaltılıdere Mahallesi civarında açılması planlanan yeni bir taş ocağı için ÇED izni verilerek sürecin başlatılmasına tepki göstererek konuyu Meclis gündemine taşıdı. Taş ocağının yerleşim yerlerine çok yakın olmasının büyük bir ekolojik denge sıkıntısı yaratacağı, insan ve diğer canlı yaşamını olumsuz etkileyeceği konularını irdeleyen Beko, bu çerçevede aşağıdaki sorulara cevap istedi; Yeni kurulması planlanan bu taş ocağının var olan diğer taş ocakları ile birlikte çevreye büyük zarar vereceği bilinmesine rağmen hangi gerekçe ile bu süreç başlatılmıştır? Kurulacak taş ocağı yerleşim alanlarına çok yakın bir bölgede yer almaktadır. Bölgede bulunan tarım alanlarının, yeraltı sularının ve hayvanların bu ocak nedeniyle zarar göreceği açıktır. Buna rağmen bu sürecin başlatılmasının gerekçesi nedir? Bölgede aktif olarak çalışmaları devam eden kaç adet taş ve mermer ocağı bulunmaktadır, kaçı ruhsatlandırılmıştır, kaç taş ocağı ve kaç mermer ocağı ruhsat alımı için başvurmuştur? Bölgede bulunan taş ve mermer ocakları için hangi sıklıkta denetimler yapılmaktadır? Bu denetimlerin sonuçları nelerdir? Bölgede bulunan tarım alanlarına ve yeraltı sularına dair gerekli ölçümler yapılmakta mıdır? Öyleyse sonuçlar nedir? Bu süreçte zarar gören tarım alanları ve ürünlerle ilgili bir tasarrufunuz olacak mı? Hayvancılık ile geçinen bölge halkının uğrayacağı zarar açıktır. Bu sürecin sonunda mahallede ve ilçede büyük bir çevre kirliliği ve olumsuz sağlık koşulları oluşacaktır. Ayrıca açılan bu ocak bölgede ekonomik kayba da neden olacaktır. Bu durumun tazmini için bir planınız var mıdır?
306 KANİ BEKO 12 Mart 2021 CHP'li Beko, ameliyathane teknikerlerinin istihdamını sordu Dünyada ve ülkemizde büyük bir hızla yayılan Covid-19 salgını ile birlikte sağlık emekçilerine olan ihtiyacın her geçen gün arttığına dikkat çeken TBMM Sağlık Komisyonu Üyesi ve CHP İzmir Milletvekili Kani Beko, Ameliyathane Teknikerlerinin istihdamına yönelik Sağlık Bakanı Fahrettin Koca tarafından yanıtlanması istemiyle soru önergesi verdi. HER AMELİYATHANE ODASINA BİR TERNİKER ŞARTI Salgına rağmen yetersiz atamaya dikkat çeken CHP’li Beko, şu soruları yöneltti: “Ülke genelinde var olan tüm hastanelerde istihdam edilen Ameliyathane Teknikerlerinin toplam sayısı ne kadardır? Geçtiğimiz yıl bu alanda kaç mezunun ataması yapılabilmiştir? 2021 yılı için öngörülen sayı ne kadardır? Yıllık Ameliyathane Teknikeri ihtiyacı ne kadardır? Bu ihtiyacın yüzde kaçı ilgili alan mezunları tarafından karşılanmaktadır? Dünyada ve Avrupa’da her odada en az bir ‘tekniker’ bulunduğu vurgulanmaktadır. Türkiye için de ‘her Ameliyathane odasına bir ameliyathane teknikeri’ şartı getirilmesi düşünülmekte midir?’’
307 KANİ BEKO 20 Mart 2021 “Parti kapatma, vekillik düşürme gölgesinde değil çok daha anlamlı Newroz kutlamalarına az kaldı” Cumhuriyet Halk Partisi İzmir Milletvekili Kani Beko, Newroz kutlamasıyla ilgili bir açıklama yaptı. Beko’nun parti kapatma ve milletvekilliği düşürme gölgesinde değil daha anlamlı günlerde 21 Mart’ları, Newroz’ları kutlamanın uzak olmadığını ifade ettiği açıklaması şöyle: İktidar Ortadoğu halklarının ortak bayramı olan Newroz’u parti kapatma davasıyla kutluyor… Çeşitli rivayetlerde Newroz’un anlamı farklı farklı ritüellere dayandırılarak anlatılır. Kimine göre (ki en yaygın olanı budur) Asurlu Kralı zalim Dehak’a karşı Demirci Kawa önderliğinde dağlarda özgürlük ateşi yakarak Dehak’ın krallığına isyan ve zulmün yenilgisi olarak anlatılır. Kimine göre 21 Mart, Hz. Ali’nin doğum günüdür. Baharın müjdecisi olarak da anlatılır… Şimdi Newroz kutlamalarına bir yeni yorum eklemek gerekiyor. Siyasi iktidar Newroz’u kutladığımız şu günlerde milletvekillerinin vekilliğini düşürüyor, parti kapatma davası açıyor… Siyasetten önce hukukçulara bir çift sözüm olacak; ikbaliniz için hukukçu kimliğinize uymayan davranışlardan lütfen uzak durun. Hukukun üstünlüğü bugün ülkemizde yerlerde sürünüyorsa bunda kabahatin bir kısmı hukukçu gibi davranmayan, siyasetin emrinde hareket eden bazı savcı ve hakimlerin olmasıdır. İddianame hazırlamak için bir siyasi parti liderinin talimat vermesini beklemek ne demektir? Bu tesadüfle açıklanabilir mi? İddianame olarak sıraladığınız ‘suçlar’ın tamamı yeni değildir. O halde neden bugün? Siyasi iktidarın küçük ortağı MHP İktidara yanaşarak belki bu süreçte maddi rant elde etti. Ama gelinen noktada görüldü ki bu dönemin en çok kaybedeni MHP’dir. MHP parçalandı. İçerisinden yeni oluşumlar çıktı. Halen de fokur fokur kaynamaktadır. Anketler MHP’nin baraj seviyesinin yarısına bile ulaşamayacağını gösteriyor ve Bahçeli yaptığı yanlıştan döneceğine şovenizm ipine sarılarak toplum açısından tehlikeli bir siyaset izleyerek kalan tabanını elde tutmaya çalışıyor. Tekrar ediyorum bu halka vadedecek bir şeyi kalmayanların hezeyanıdır. Erdoğan ve AKP’si neden Bahçeli’nin isteğine boyun eğdi. Erdoğan izlediği tüm politikalarıyla yanlışa boğulmuş haldedir. Ve hızla irtifa kaybetmektedir. Bugün MHP desteğini çekse iktidar olamaz ve bir daha da iktidara gelemez haldedir. Bir yandan MHP baskısı diğer yandan ekonomiden dış politikaya, sağlıktan eğitime her alandaki başarısızlıkların üzeri örtülme ihtiyacı doğmuştur. Nur topu gibi bir gündemimiz oldu: HDP kapatma davası. Artık ekonomiyi konuşmayacağız, artık dış politikayı konuşmayacağız; merkez bankası rezervlerinin nasıl eritildiğini, ihaleleri, kadın cinayetlerini, dans ettiği için gözaltına alınan kadınları, kayyum rektör atamalarını, Boğaziçi’ni, pandemi sürecinde yapılan yanlışları, bir birini tutmayan açıklamaları, bir tweet attı diye gözaltına alınanları ve tutuklananları, okulları, eğitimin ne olacağını ve daha pek çok konuyu konuşamayacağız!
KANİ BEKO 308 Neyi konuşacağız HDP’nin kapatma davasını. Ve Erdoğan hamaset nutukları ile politika yapacak. Devletin tüm imkanları ve yandaş medya ellerindedir. Ne var ki bu yaşananları ne ERDOĞAN ne de bir başkası dış dünyaya anlatamaz açıklayamaz… Çok partili yaşama geçtikten sonra, o günden bu zamana tam 24 parti kapatılmış. Bunların çoğunu da darbeciler kapatmış. Erdoğan’ın kendisi de sıkça kapatılan bir parti geleneğinden gelmektedir. Daha çok Kürt halkının sorunlarını dillendiren ve HDP’nin geldiği politik çizgide yine bugüne kadar bir çok parti kapatılmış… Aynı şeyleri deneyerek nasıl farklı bir sonuç beklenebilir. Bunun adı olsa olsa akıl tutulmasıdır. Etnik kimliği, dini inancı, siyasal görüşü, cinsiyeti ne olursa olsun tüm halkımla Newroz’u, Newroz ateşinin etrafında davul zurna ile omuz omuza halaylarla dostluğun, barışın anlam bulduğu günlerde kutlamak isterim. Bugünlerin sanıldığı kadar uzak olmadığı inancımla herkesin Newroz’unu kutluyorum.
309 KANİ BEKO 25 Mart 2021 CHP’li Beko, ‘hileli’ ÇED iznini Meclis gündemine taşıdı. Beko, Bu izin ile İzmir Torbalı'da on binlerce zeytin, incir ve şeftali ağacı kesilecek; üzüm bağları yok edilecek! CHP İzmir Milletvekili Kani Beko, Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum tarafından yazılı olarak yanıtlanması istemiyle verdiği soru önergesinde ‘hileli’ ÇED iznini gündeme getirdi. İzmir’in Torbalı ilçesine bağlı Yazıbaşı Mahallesi Keldağı mevkinde yeni kurulması planlanan mermer ocağının aslında ÇED süreci olumsuz sonuçlanan kalker ve taş ocağını açabilmek amacıyla hileli biçimde kurulmak istendiği bilgisinin doğru olup olmadığını soran CHP’li Beko, “Danıştay 8. Dairesi'nin çok net olan 'gerekli tedbirler alınsa bile toz, duman ve kimyevi atık çıkaran tesis yapamazsınız' kararına rağmen burada bir mermer ocağı açılmasına ilişkin başvuru konusunda Bakanlık olarak bölgede oluşacak büyük zararı da göz önüne alarak bir tasarrufunuz olacak mı? diye sordu. Beko, Mermer Ocağının açılması durumunda, bölgede büyük bir çevre kirliliğinin ve olumsuz sağlık koşullarının oluşması kaçınılmazdır. Aynı zamanda ilgili mevkideki çok değerli zeytin ağaçlarının olduğu alan zarar görecek, tarım alanlarında verim düşecek ve bu durum bölgede ekonomik kayba neden olacaktır ” dedi. ON BİNLERCE ZEYTİN, İNCİR, ŞEFTALİ AĞACI, ÜZÜM BAĞLARI FEDA EDİLECEK! CHP İzmir Milletvekili Kani Beko, şu sorulara yanıt istedi: Yeni kurulması planlanan bu mermer ocağının aslında ÇED süreci olumsuz sonuçlanan kalker ve taş ocağını açabilmek amacıyla hileli biçimde kurulmak istendiği bilgisi doğru mudur? Daha önce bir kez reddedilmesine rağmen aynı bölge için yeniden ve çevreye büyük zarar vereceği bilinmesine rağmen hangi gerekçe ile bu süreç başlatılmıştır? Kurulacak mermer ocağı zeytin ağaçlarının olduğu alana çok yakın bir bölgede yer almaktadır. Bölgede bulunan zeytin ağaçlarının, tarım alanlarının ve yeraltı sularının bu ocak nedeniyle zarar göreceği açıktır. Buna rağmen bu sürecin başlatılmasının gerekçesi nedir? Bu Ocak’tan 94 yılda 111 milyon m3 malzeme çıkarılacağı belirtilmektedir. Bunun % 10’u ancak mermer bloktur. Kalan % 90’ı ise pasa olarak Keldağının eteğine yığılacak. Bu kadar kirletici bir proje için on binlerce zeytin, bağ, incir, şeftalinin feda edilmesi doğru mudur? Danıştay 8. Dairesi'nin çok net olan 'gerekli tedbirler alınsa bile toz, duman ve kimyevi atık çıkaran tesis yapamazsınız' kararına rağmen burada bir mermer ocağı açılmasına ilişkin başvuru konusunda Bakanlık olarak bölgede oluşacak büyük zararı da göz önüne alarak bir tasarrufunuz olacak mı?
310 KANİ BEKO 25 Mart 2021 Beko: Çoban istihdamına çoban bulunabildi mi? Beko: Çobanların iş güvencesi neden yok! CHP İzmir Milletvekili Kani Beko, Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli tarafından yanıtlanması istemiyle TBMM’ye sunduğu önergesinde çoban istihdam desteği şartlarını kaç çobanın yerine getirebildiğini sordu. Beko, “Öyle şartlar var ki bu şartları yerine getiren çoban bulunabilirse istihdam edilebilecek” dedi. Hayvancılığın AKP iktidarı döneminde dışa bağımlı hale getirildiğine dikkat çeken CHP İzmir Milletvekili Kani Beko, “Covid-19 pandemisi ile birlikte gıdanın, ülke tarımsal üretiminin ve özellikle de hayvancılığın önemi tekrar ve güçlü bir biçimde anlaşılmıştır. Atatürk’ün talimatı ile kurulmuş olan Et Balık Kurumu işlevsizleşmiş, ülke canlı büyükbaş hayvan, koyun ve kırmızı et ithal eder duruma gelmiştir. Üretimin arttırılması yerine ithalata dönük politikalara ağırlık verilmiştir. 2010-2020 yılları arasında 5 milyon 349 bin baş büyükbaş ithalatına 7,2 milyar dolar, 3 milyon 51 bin baş küçükbaş ithalatına 364 milyon dolar, 301 bin ton et ithalatına 1 milyar 432 milyon dolar ödenmiştir. Yine 2002- 2020 yılları arasında 130 milyon ton yem ithalatına 58 milyar dolar ödenirken, 112 bin ton saman ithalatına 21 milyon dolar ödendi” bilgilerini paylaştı. KÖYDEN ŞEHRE GÖÇÜ ENGELLEYECEK Mİ? Bu durumun ülkede üretimin ve hayvancılığın gelişmesine engel olduğunu; üretim yapamaz hale gelen çiftçinin, köylünün şehirlere göç etmek durumunda kaldığını ifade eden CHP’li Beko, çıkarılan yönetmeliğin de köylünün köyünde kalmasını sağlamaya yönelik olmadığına dikkat çekti. Beko, şu sorulara yanıt istedi: “İktidar tarafından 4 Aralık 2020 tarihinde Resmi Gazetede yayınlanan Hayvancılık Desteklemeleri Uygulama Tebliği yürürlüğe girmiştir. Bu tebliğ ile çoban (Sürü Yöneticisi) istihdam desteğinin başvuru şekli ve başvuru koşulları belirlenmiştir.. 4 Aralık 2020 tarihinden itibaren Çoban (Sürü Yöneticisi) istihdam desteği için ne kadar başvuru yapılmıştır? Sürü yöneticiliği için verilen destekten yararlanacak olan çiftçilerin Bakanlık tarafından düzenlenmiş olan minimum 104 saatlik sürü yönetimi elemanı eğitim programını almış ve bu programdan başarı ile ayrılmış olması gereklidir. Bu kapsamda kaç kişi eğitimini tamamlamıştır? Kaç kişinin eğitimi sürmektedir? İşletmenin destekten yararlanması için bu faaliyeti gerçekleştiren çobanın Sosyal Güvenlik Kurumu primlerinin minimum 6 ay süreli olarak yatırılmış olması gereklidir. Bu şartı da yerine getirerek destek almaya hak kazanan çoban sayısı kaçtır? Sadece bu şart nedeniyle destekten faydalanamayan kişi sayısı kaçtır? Bakanlığınız tarafından tebliğ şartlarını yerine getiremeyen kişiler için farklı bir destek programının hayata geçirilmesi planlanmakta mıdır? Özellikle içinde bulunduğumuz ağır pandemi koşulları nedeniyle, SGK primlerinin kamu eliyle yatırılarak kişilerin desteklerden yararlanmasının kolaylaştırılması düşünülmekte midir? Aynı şekilde desteklemeden faydalanacak olan işletmede minimum 200 anaç küçükbaş hayvan olması gereklidir şartının değiştirilerek, bu rakamın azaltılması planlanmakta mıdır? Hiçbir işletme ile bağı olmayan çobanlar için de farklı destek programlarınız bulunmakta mıdır?”
311 KANİ BEKO 26 Mart 2021 Beko: Milyonlarca Emekli Açlık Sınırı Altında Yaşamaya Devam Edecek Beko: 13 Milyon Emeklinin Sendika Hakkı Yok! Beko: DİSK/Emekli-Sen’in kapatılması haksızdır; hukuksuzdur! 25 Mart tarihi itibarıyla Ankara Adliyesi’nde görülen DİSK/Emekli-Sen davasında, sendika hakkında kapatılma kararı verilmiştir. DİSK/Emekli-Sen Başkanı Cengiz Yavuz, Tüm Emekli-Sen Genel Başkanı Salman Hürkardeş ve sendika yöneticileri ile birlikte dava sürecini takip eden CHP İzmir Milletvekili ve DİSK eski Genel Başkanı Kani Beko, uluslararası sözleşmelere göre \"herkesin\" sendika kurma hakkı olduğunu vurgulamış ve Emekli-Sen’in kapatılmasının emeklilerin örgütlenme özgürlüğüne vurulmuş bir darbe olduğunu belirtmiştir. HAK ARAYIŞI SÜRECEK Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi ve Avrupa Sosyal Şartı ile güvence altına alınmış olan sendikalaşma hakkının emeklilere de tanınmasının çok önemli olduğunu belirten Beko, “Ülkemizde emeklilerin sendika hakkının önündeki engellerin kaldırılması; emeklilerin örgütlenme özgürlüğünün sağlanması açısından vazgeçilmezdir. Türkiye nüfusu, Avrupa nüfusuna benzer şekilde her geçen gün yaşlanmaktadır. Ülkemizde emekli sayısı da bu duruma paralel olarak hızla artmakta; nüfusumuzun yaklaşık 13 milyonu emeklilerden oluşmaktadır. Bugün, bizzat 13 milyon emekliyi ve ailelerini ilgilendiren bir haksız karar alınmış; DİSK/Emekli-sen kapatılmıştır. 12 Temmuz 1995 tarihinden bu yana mücadelesini sürdüren ve özgürlük ve demokrasi mücadelesinden emekli olunmaz diyerek yola çıkan Emekli-Sen’in bu mücadeleden vazgeçmeyeceği ve yasal ve demokratik yollardan hak arayışını sürdüreceğini biliyorum” dedi. EMEKLİLER SENDİKASININ KAPATILMA KARARI KABUL EDİLEMEZ! Beko, yaptığı değerlendirmede; “Bu konuda uluslararası alanda iyi bir örnek de; 1985 yılından bugüne kadar faaliyet gösteren ve giderek büyüyen Avrupa Emekli ve Yaşlı İnsanlar Federasyonu/FERPA’dır. FERPA, çatısı altındaki 33 sendikayla beraber, aktif işçiler ve emekli işçiler arasında nesiller boyu dayanışma sağlamakta; özellikle sosyal güvenlik, emekli aylıkları, sağlık ve bakım hizmetleri ile ilgili olarak Avrupa sosyal diyalogu çerçevesinde hareket etmektedir. Bugün sendikal hareketin Avrupa ülkeleri başta olmak üzere dünyanın pek çok bölgesinde ücret ve çalışma koşulları üzerine yürüttükleri mücadeleleri esas alan ancak bunu da aşan bir mücadele yürüttüklerini görmekteyiz. Sendikaların; tüm kesimler için gelecek için çok çeşitli ve kapsamlı meseleleri eylem planlarının içine aldıkları bir dönemden geçmekteyiz. Emekliler ve onların hakları da bunun içindedir. Dolayısıyla, uluslararası sözleşmeler ve Anayasamızın 90. maddesi ile güvence altına alınmış olan sendikalaşma hakkının emeklilere de tanınması çok önemlidir. Bu durum örgütlenme özgürlüğünün sağlanması açısından vazgeçilmezdir. Fakat 1995 yılında DİSK
KANİ BEKO 312 öncülüğünde kurulan Tüm Emekliler Sendikası hakkında gerek idari gerekse adli yargıda lehe verilmiş kararlar bulunmasına karşın, idarenin ısrarlı tutumu sonucu sendika kapatılmıştır. Yine DİSK’e bağlı olarak 2019 yılında kurulan Emekliler Sendikası için de bugün aynı kararın verilmesi kabul edilebilir değildir” vurgusunu yapmıştır. EMEKLİ-SEN’İN HAKLI MÜCADELESİNE DESTEK VERMEK YURTTAŞLIK GÖREVİMİZDİR Beko, “AKP Hükümeti ve Saray, 5 milyon emeklinin çalışmasından, akşam hava karardığında pazar artıklarını toplamalarından, asgari ücretin altında maaş almalarından, açlık sınırı altında yaşamalarından zevk mi alıyor ki; bir sendikalarının olmasını ve sendikaları ile birlikte toplu iş sözleşmesi yapmalarını istemiyor. Bunu anlamak mümkün değil. Bu ülkenin taşına, toprağına, suyuna ve en önemlisi de insanına, emeklisine düşman bir iktidarı ve sendikal örgütlenmenin önünde duran bu düzenlemeleri kabul etmemiz söz konusu değildir. Bizler hiçbir koşulda, özgürlük ve demokrasi mücadelemizden vazgeçmeyeceğiz ve sendikal mücadelenin her daim yanında duracağız. Bu vesileyle bir kez daha çağrıda bulunuyor, en kısa sürede TBMM’de bir düzenleme yapılarak; Emekli-Sen’in bu mücadelesine destek verilmesi sağlanmalıdır. Bu bizim yurttaşlık görevimizdir.”
313 KANİ BEKO 31 Mart 2021 CHP’li Beko, prim borcu yapılandırmasını sordu CHP İzmir Milletvekili Kani Beko, SGK prim yapılandırması ile ilgili vatandaşlara çağrıda bulunan Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk’a “SGK’ya prim borcunu yapılandıramayan, ödeyemeyen vatandaşlar ve işyerleri için bir planlamanız var mı?” sorusunu yöneltti. CHP İzmir Milletvekili Kani Beko, 31 Mart’ta peşin ve ilk taksit ödemelerinin sona ereceği SGK prim yapılandırması ile ilgili Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk tarafından yanıtlanması istemiyle soru önergesi verdi. Beko, “28 Mart 2021 tarihinde Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı olarak sizin imzanızla, SGK prim yapılandırması ile ilgili vatandaşlara çağrıda bulunan bir yazılı açıklama yayımladı. Yapılan açıklama ile SGK prim yapılandırması ile sigorta primleri, genel sağlık sigortası primi, işsizlik sigortası primi, idari para cezaları, iş kazası, meslek hastalığı, malullük ve vazife malullüğü sonucunda doğan rücu alacaklar, yersiz ödenen gelir ve aylıklardan doğan alacaklar ve Bağ-Kur sigortalılarının daha önce durdurulan hizmet sürelerinin ihyası halinde doğacak alacakların yeniden yapılandırıldığını belirterek borçların peşin ve ilk taksit ödemelerinin 31 Mart tarihinde sona ereceğini duyurdu. Ayrıca bu kapsamda e-Devlet, e-SGK ve sosyal güvenlik merkezlerimize 2,1 milyon vatandaşımız başvuru yaptığı, yapılandırılan toplam alacak 101 milyar lirayı aştı ve bugüne kadar 7,5 milyar lira tahsilat gerçekleştirildiğini açıklandı. SGK Gelir-gider dengesini olumsuz etkileyen en önemli nedenlerin biri prim ödeyemeyenlerin sayısının giderek artması ve prim alacaklarının tahsil edilememesi gelmektedir” açıklamalarını yaptı. Pandemi döneminde işsizlik ve yoksullukla beraber sosyal korumaya olan ihtiyacın da arttığına dikkat çeken Beko, SGK’ya prim borcunu yapılandıramayan, ödeyemeyen vatandaşlar ve işyerleri için bir planlamanın olması gerektiğini belirtti. Beko ayrıca salgınla birlikte çok sayıda esnafın dükkanını kapattığını ya da zora girdiğini, işçilerin işini kaybettiğini, düzensiz işlerde çalışanların gelirlerinden bütünüyle mahrum kaldığını hatırlatarak, “Bu hal ve şart altında devletten/hükümetten, onların yönettiği sosyal güvenlik kurumlarından beklenen insanlara ellerini boş ceplerine sokturmadan hizmet sunmaları olmalıdır. Bu gruplar için de ayrıca bir çalışma gerekmektedir” diye konuştu. İŞTE O SORULAR CHP İzmir Milletvekili Kani Beko, borç yapılandırmasına yönelik şu sorularına cevap bekliyor; SGK’ya prim borcu bulunan vatandaş ve işyeri sayısı ne kadardır? Sigorta primleri borcu olan, Genel Sağlık Sigortası (GSS) prim borcu olan, İşsizlik sigortası primi borcu olan, Bağ- Kur sigortalılarının borcu olan vatandaş ve işyeri sayısı ayrı ayrı ne kadardır? Yapılandırmaya 2,1 milyon vatandaşımızın başvuru yaptığı, yapılandırılan toplam alacak 101 milyar lirayı aştığı ve 7,5 milyar lira tahsilat yapıldığı belirtilmektedir. Yapılandırmaya başvuru yapmayan vatandaş sayısı ve yapılandırılamayan toplam alacak miktarı ne kadardır? Pandemi döneminde işsizlik ve yoksullukla beraber sosyal korumaya olan gereksinim de artmaktadır. Olağandışı bir döneme girilmesine ve yaşanan sorunların artmasına karşın
KANİ BEKO 314 SGK’ya prim borcunu yapılandıramayan, ödeyemeyen vatandaşlar ve işyerleri için bir planlamanız var mıdır? Salgınla birlikte çok sayıda esnaf dükkanını kapattı ya da zora girdi, işçiler işini kaybetti, düzensiz işlerde çalışanlar gelirlerinden bütünüyle mahrum kaldı. Bu hal ve şart altında devletten/hükümetten, onların yönettiği sosyal güvenlik kurumlarından beklenen insanlara ellerini boş ceplerine sokturmadan hizmet sunmaları olmalıdır. Bu gruplar için de ayrıca bir çalışmanız var mıdır?
315 KANİ BEKO 2 Nisan 2021 “KISA ÇALIŞMA ÖDENEĞİNİN SÜRESİ UZATILSIN” CHP’nin sendikacı Milletvekilleri Kısa Çalışma Ödeneğinin süresinin uzatılmasını istedi. Ankara Milletvekili Yıldırım Kaya, İzmir Milletvekili Kani Beko ve Muğla Milletvekili Süleyman Girgin TBMM’de ortak bir basın toplantısı düzenleyerek, 31 Mart’ta bitirilen Kısa Çalışma Ödeneğinin süresinin uzatılmasını istediler. Ankara Milletvekili Yıldırım Kaya (KESK/Eğitim Sen Kurucu Başkanı) yaptığı açıklamada, “Pandemi koşulları ağırlaşarak devam ederken Kısa Çalışma Ödeneğinin kaldırılması işsiz sayısını daha da artıracaktır. İşverenlerin dayanma gücü kırılacak, üretimin durmasına ve üretim yapan işyerlerinin hızla kapanmasına neden olacaktır.” dedi. “Soruyoruz size, pandemide hangi koşullar iyileşti de Kısa Çalışma Ödeneği’ni kaldırdınız?” diyen Kaya, “Pandemi mi sona erdi? Ekonomik kriz mi bitti? Toplumun tüm kesimleri mi aşılandı? Kapalı olan işyerleri normal üretime mi geçti? İşsizlik sayıları mı azaldı? Hangi gerekçelerle Kısa Çalışma Ödeneği’ni sonlandırdınız?” dedi. “Saray iktidarı, işçinin birikiminden günde 47 liranın işçiye ödenmesini çok görüyor… “ diyen Kaya, “Siz kimin parasını kime vermiyorsunuz. İşsizlik Fonu işsiz kalan işçiler için oluşturulan bir fondur. Bu günlerde kullanılmayacaksa, ne zaman kullanılacak? Nerelerde kullanılacak? Kimin için kullanılacak?” diye sordu. Kaya, “Bugün yapılması gereken Kısa Çalışma Ödeneğinin asgari ücret seviyesine çıkartılarak, 2021 yılı sonuna kadar ödenmesine devam edilmesidir. 2022 yılında da değişen koşullara göre ödenip ödenmeyeceğine karar verilmelidir.” Çağrısında bulundu. İzmir Milletvekili ve DİSK eski Genel Başkanı Kani Beko da yaptığı açıklamada, “Çok açık ve nettir ki; bu durum büyük bir işsizlik dalgasına neden olacaktır. Pandemi koşullarında zaten açlıkla, yoksullukla boğuşan milyonlar bir kez daha açlığa, sefalete terk edilecektir. İşten çıkarmalar artacağı için, işsizlik daha da çok artacaktır. Ancak bununla birlikte işsizlik fonundan yararlanma koşullarını, kısa çalışma ödeneği alanların yerine getirmesi de çok zordur. Bu yurttaşlar işsizlik fonundan ne yazık ki maaş alamayacaklar. Bugünden itibaren kısa çalışma ödeneği de alamayacaklar. Bu durum ILO’nun kararlarında da tanımlanmıştır. ILO'nun sosyal güvenlikle ilgili 102 sayılı Sözleşmesi ve 202 sayılı Tavsiye Kararına uygun olarak bütün yurttaşlara asgari geçimi şartlarını sağlayacak bir asgari gelir desteği/sigortası sağlanmalıdır. O nedenle de bu kişilere mutlaka asgari ücret düzeyinde bir maaş bağlanmalıdır” dedi. “14 milyona yakın işçinin 6.2 milyonu yani yüzde 44 oranında işini, gelirini kaybetti. Bu süreçte yani 1 yıldan bu yana sendikalara üye olan işçiler, ahlak ve iyi niyet kurallarına uymadıkları gerekçesiyle 25/2 maddesi çıkış kodu olan 29 ile işten atıldılar. Bu işçiler tekrar işlerine dönmelidirler.” diyen Beko, “Pandemi sürecinde yüzbinlerce çalışan sözde işten atılmadı ama ücretsiz izne çıkarıldı. Bu uygulama da derhal sonlandırılmalıdır.” ifadelerini kullandı.
KANİ BEKO 316 Beko, “İşten atmalar yasaklanmalıdır, Kod 29’un kullanılması engellenmelidir. Çalışma saatleri, ücretlerde kesintiye gitmeden azaltılmalıdır. İşçilere ücretsiz-yaygın testler yapılmalı, vakaların arttığı işyerlerinde üretime ara verilmelidir. Evden çalışan işçilerin çalışma saatleri düzenlenmeli ve iş için yaptıkları harcamalar karşılanmalıdır. Tüm çalışanların bir an önce aşı olmaları sağlanmalıdır.” dedi. Muğla Milletvekili Süleyman Girgin (Önceki dönem, Maden-İş Sendikası Yatağan Şube Başkanı ) “2020 Mart’ından bu yana AKP’nin pandemi ile trajik imtihanına şahit olduk. Trajikti çünkü; diğer ülkeler çubuğu sosyal devlet olmaya bükerken; AKP tam bir vurdumduymazlıkla vatandaşlarımızı kendi kaderine terk etti. Trajikti çünkü; vatandaşlarımız canı ve cüzdanı arasına sıkışmışken, tek kalemde yandaşın milyarlarca liralık vergi borcunu silen, her sene bütçeden garantili projelere milyarlarca lira akıtan Tek Adam Rejimi faturayı yine halka kesti.” dedi. Girgin, kitlesel işsizliğin önüne geçilmesi ve çalışanların zorla ücretsiz izne çıkartılmaması için önerilerini şöyle sıraladı: “1)Kısa çalışma ödeneği pandemi sonuna kadar devam ettirilmelidir. 2)Kısa çalışma ödeneğinden yararlanma şartları kaldırılmalı, tüm işçilerin kısa çalışma ödeneğine erişimi kolaylaştırılmalıdır. 3)Kısa çalışma ödeneği alan işçilerin ileride işsizlik ödeneğinden ve emeklilik hakkından kayıp yaşamaması için düzenleme yapılmalıdır. 4)İşten çıkarma yasağı salgın boyunca bütün istisnaları kaldırılarak devam etmeli, Kod-29 zulmüne son verilmelidir. 5)Günlük 47 TL’lik ücretsiz izin sömürüsüne son verilmelidir. 6)Kısa çalışma ödeneğinin alt sınırı 2825 TL net asgari ücret olarak belirlenmelidir. 7)İşsizlik sigorta fonundan işverenlere yönelik teşvik ve destek ödemelerine son verilmeli, fonun maddi varlığı sadece işçiler için kullanılmalıdır. 8)Kayıt dışı çalışanların ve yoksul yurttaşların geçimini sağlamak üzere düzenli bir gelir desteği sağlanmalıdır.” VİDEO LİNK https://www.youtube.com/watch?v=ZVk6fHXfvA0
317 KANİ BEKO 7 Nisan 2021 CHP’li Beko torba tekliften çıkan yeni bir işçi hakkı gaspına tepki gösterdi: İktidar şimdi de rapor parasına göz dikti! AKP’nin Meclis’e sunduğu “torba teklif” ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasası’nda geçici iş göremezlik ödeneği ile ilgili önemli bir değişiklik yapılıyor. Teklif yasalaşırsa emekçinin hastalandığında alacağı geçici iş göremezlik ödeneği düşürülecek. “Rapor parası” olarak da bilinen geçici iş göremezlik ödeneği, işçinin iş kazası, meslek hastalığı, hastalık ve analık hallerinden kaynaklı işe gelememe durumlarında gelir kaybı yaşamaması için SGK tarafından yapılan ödeme anlamına geliyor. AKP’nin düzenlemesine tepki gösteren CHP İzmir Milletvekili Kani Beko, AKP’nin getirdiği teklifin SGK açıklarını işçiler üzerinden kapatma çabası olduğunu söyledi. Ödeneğin günlük tutarının 20 TL azaltılması için verilen kanun teklifinin kabul edilemez olduğunu vurgulayan CHP’li Beko, işçinin hakkını gasp eden, 450 milyonun hesabını veremeyen iktidarın ülke gündemini değiştirme çabasının nafile olduğunu vurguladı. Dünyada 95 ülkenin nüfusundan daha fazla kişinin işsiz olduğu Türkiye’de 10 milyona yakın yurttaşın işsiz olduğunu hatırlatan CHP’li Beko, geçici iş göremezlik ödeneğinin; sigortalının iş kazası, meslek hastalığı, hastalık ve analık hallerinde SGK tarafından yetkilendirilen hekim veya sağlık kurulu raporlarında belirtilen istirahat süresince geçici olarak çalışamama hali olduğunu anımsatarak, “AKP Hükümeti, işçi sınıfının Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü olan 1 Mayıs'a gittiği bu ağır pandemi koşullarında işçilerin emekçilerin haklarını bu kadar gasp eden bir iktidar hiç olmadı” sözleriyle tepki gösterdi. İŞÇİNİN YAKASINDAN ARTIK DÜŞÜN! 2019’da 3 milyon 383 bin 911 çalışanın geçici iş göremezlik ödeneği aldığına dikkat çeken CHP’li Beko, SGK’nın toplam 27 milyon 680 bin 750 günlük geçici iş göremezlik ödeneği ödediğini, ödeneğin günlük tutarı 20 TL azaltılırsa işçinin cebine toplam 553 milyon 615 bin lira daha az para gireceği anlamına geleceği bilgisini paylaştı. Türkiye'de başta beşli çete olmak üzere bir gecede 128 milyarı götürenlere, devlet eliyle soyanlara gücü yetmeyenlerin gücünün işçiye yettiğini söyleyen Beko, işçi haklarının bu sefer de kriz bahane edilerek tırpanlandığını ileri sürerek, “İşçilerin yakasından düşün artık. İşçi hastalandığında 5 bin lira alsa da ödenek asgari ücretten hesaplanıyor. Eğer peşine düşülecekse bunların peşine düşülsün. İşçi üzerinden SGK’nın açıkları kapatılmak isteniyorsa, bu çözüm olmaz” ifadelerini kullandı. DEVLET ELİYLE SOYGUN… Tek adam yönetiminin işçinin emekçinin hakkını gasp ederek yandaş şirketlere aktardığını söyleyen Beko, “Halkına hesap vermekten korkan, kaçan bu iktidar 450 milyonu nereye verdiğini açıklayamıyor. Neden? Çünkü devlet eliyle soygun yapan siyasi bir anlayışla karşı karşıyayız. Her yıl beşli çeteden vergi indirimleri yaparken, sıkıştığı her anda işçinin emekçinin haklarına paralarına göz dikmekten vazgeçmiyor. Bu durumu kabul etmemiz söz
KANİ BEKO 318 konusu değildir. Teklife bu anlamda her türlü itirazımızı yapacağız. İşçinin emekçinin hakkını AKP'ye, Saray'a ve yandaşlarına yedirmeyeceğiz” sözleriyle kararlılığını dile getirdi. HALK SİZİN BİLETİNİZİ KESTİ… 1,3 milyon kişinin faydalandığı kısa çalışma ödeneğinin sonlandırılmasıyla birçok işletmeden ücretsiz izin haberleri gelmeye başladığını belirten Beko, işini kaybedecek emekçi sayısının daha da artacağını belirterek, “Bu iktidar tükenmişliğini örtmek için ülke gündemini değiştirmekle meşgul. Biz CHP olarak yoksulluğu, açlığı, işsizliği ve ekonomik buhranı bu tek adam yönetimine hatırlatmaya devam edeceğiz. Ülke gündemini değiştirmeniz nafile bir çaba, bu halk sizin biletinizi kesti, gideceksiniz.”
319 KANİ BEKO 8 Nisan 2021 MOBİLYA SEKTÖRÜNÜN KALBİNİN ATTIĞI YER OLAN İZMİR KARABAĞLAR'DA İSYAN VAR! Mobilya Sektörünün içinde bulunduğu ağır krize dair açıklamalarda bulunan CHP izmir Milletvekili Kani Beko “Bu düzen böyle gitmez” dedi! Beko yaptığı açıklamada; “Bütün dünya pandeminin yarattığı ekonomik krizden çıkışı konuşur hale gelmişken ülkemizde ekonomik kriz derinleşiyor. Sektör sektör ülke ekonomisi dibe doğru son sürat yol alıyor. Pandemi uluslararası alanda eşitsizlikleri aynı yurt içinde olduğu gibi derinleşmektedir. Çok zenginler çok daha fazla zengin hale gelmiştir. Yoksullar ve orta gelirliler uçurumdan aşağı yuvarlanmanın eşiğindedir. Saray rejimi ve onun içeride ve dışarıda destek sağlayıcıları Türkiye’ye biçtikleri rolün sonuçlarını hepimize yaşatmaktan sorumludur ve içinden geçtiğimiz yıkımın mimarlarıdır. Katma değer yaratan üretim alanları yerine hammadde ve emek yoğun mal ihraç eden bir ülke olarak Türkiye’ye biçilen rolü kabul etmek bu ülke insanına ve bu ülkenin geleceği olan çocuklarına ve torunlarına yapılabilecek en büyük kötülüktür. AKP ve saray rejimi her geçen gün bu rolün gereğini yapmaya devam ediyor. Sonucu ise kötü yönetim ve yanlış politika demeti sonucu üretim yapabilmek için hammadde ihtiyacını karşılayamaz hale gelen üreticiler, işsizlik, yoksulluk ve sefalettir. Ülke içinde hammadde teminini sağlamak için planlama teşkilatına ve güçlü bir kalkınmacı ekonomik modele ihtiyaç vardır. Üretim artışı istihdam için bir zorunluluktur. Türkiye çevrilmek istediği beton ve hizmet eksenli ekonomik deli gömleğini yırtıp atmak zorundadır. Bu ise ancak katma değeri yüksek alanlara dönük üretim yapabilen bir altyapının inşa edilmesiyle mümkün olabilir. Planlamayla ülke kaynaklarının ucuz yolla ve daha hammadde aşamasındayken yurtdışına transferi yerine üretimin ve üretici sektörlerin desteklenmesine ihtiyaç vardır. İhracat için ihracat fakirleşmenin diğer adıdır. Ekonomideki bitmeyen istikrarsızlık ve kötü yönetim tüm sektörleri ölüm kalım mücadelesine zorlamaktadır. Nitekim mobilya sektörü temsilcileri de bahsettiğim hammadde sıkıntısı nedeniyle “…Çözüm olmazsa batacağız…” noktasına gelmiştir. Hammadde fiyatlarında kötü yönetim ve onun sonucunda oluşan kur bazlı hızlı artış, mobilya sektörüne kepenk kapattıracak noktaya gelmiştir. En büyük mobilya üreticileri dahi bu durumdan memnun olamazlar. Her sektörün bileşenleri aynı zamanda tüketicisi konumundadır. Belki büyük üreticiler uluslararası pazarlardan doğrudan temin yoluyla hammadde açıklarını kapayarak üretime devam edebilirler. Ama sonucu binlerce çalışanıyla mobilya üreticilerinin ve onbinlerce üyesiyle ailelerinin yıkımıdır. Üretimden çekilecek insanların nitelikli emeğinin değersizleşmesidir. Deneyimli mobilya ustalarının zaten büyük bir kitlenin talibi haline getirildiği avmlerde niteliksiz işlere talip olması dolayısıyla üretimden olduğu kadar tüketimden de çekilmesidir. Kısaca tüm ülkeyi saran büyük ölçekli bir yoksunlaşma ve yoksullaşma dalgası ülkemizi kasıp kavurmaktadır. Mobilya üreticisinin
KANİ BEKO 320 sesine kulak vermek gerekir. Çünkü o ses sadece mobilyacının değil, çok daha fazlasının çığlığıdır. Bakın Karabağlar’da konuşan Sektör temsilcilerinden Seyfi Dağ ne diyor; “Mobilya sektörü Dünyayla entegre. Karabağlar’da 5 bin imalatçı firma var. 60 bin vatandaşımız istihdam ediliyor. Geçim sağlıyor. Bu sorun tüm ülkenin sorunu. Olmayan hammaddenin zamları yansıyor. Şuan bu zamlar günü birlik kuyumcu dükkanları gibi fiyat aldığınızın yarım saat sonrası yeni zam geldi deniyor. Bu zamların kaynağı belli değil. Pandemi belası başımızda. Ekonomik kriz ortada. Pandemi nedeniyle ortada. Esnaf çalışamıyor. Malını satamıyor. Döviz dengesizliği apayrı bir dert. Hammaddeye gelen zam yüzde 200-300‘lerde. Bu malzemeyi aldığımızda ve sürekli zam yağan bir ürün skalası var. Bu zamlı ürünü aldığımızda kime satacağız?” Bu haykırışa kör sağır olanların sorumluluğu çok büyüktür. Adım atmayanlar büyük bir vebal altına girecektir. Saraylar bütün dünyada halkların üzerinde yüktür. Cumhuriyetçilerin görevi sarayları yıkmak, halkı özgür bırakmaktır. Türkiye halkı da sırtındaki bu kamburdan yaklaşmakta olan seçimle kurtulacaktır. Fakat yıkılana kadar sarayın yol açtığı sorunların büyümesi milyonlarca yurttaşı açlığa, yoksulluğa sefalete sürüklemektedir. Esnaf kepenk kapatmakta, firmalar, üretim tesisleri batmaktadır. Faizden ve kurdan geçinen ve saraya sırtını dayamış bir grup yandaş, faizci dışında kimse krizden olumlu etkilenmemiştir. Her geçen gün derinleşen krizin etkileri üretken sektörleri yıkıma sürüklemektedir. Bu düzen böyle gitmez. Düzeni değiştireceğiz. Demokratik, laik, sosyal, hukuk devletini hayata geçireceğiz” değerlendirmelerinde bulundu.
321 KANİ BEKO 9Nisan 2021 10 Beko, iktidara yüklendi: ‘Darbecilerin yapacağını Erdoğan iktidarı zaten yapıyor!’ ‘Sanal darbe senaryolarıyla yönetim beceriksizliğinin üzerini örtmeye çalışıyorlar’ 104 emekli amiralin, Montrö tartışmaları ve cüppeli amirale ilişkin imzaladığı, ancak bildiriyi haber alan AKP’liler tarafından gece yarısı yayınlanan bildiri üzerine başlatılan ‘darbe’ tartışmalarının gündeme oturmasının halkın gerçek gündemini değiştirmek olduğunu belirten Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İzmir Milletvekili Kani Beko, konuya ilişkin tarihsel süreci de hatırlatan önemli açıklamalarda bulundu. İşte o açıklama; 104 emekli amiralin yayınladığı bildiriye bir kurtarıcı bulmuş gibi ‘işte can simidimiz’ diyerek sarıldı. Görünüşte bu bildiriye en sert tepkiyi vererek bildiriyi darbe girişimi olmasa da akıllarında darbe olduğu şeklinde değerlendirerek ülkenin ve halkın gerçek gündemini saptırmaya çalışıyor. Darbe ürünü olanlar neyin darbesinden söz ediyor? İktidarın küçük ortağı, 12 Eylül faşist darbesinde sıkıyönetim mahkemelerinde ‘fikri iktidarda, bizler hapisteyiz’ itiraflarıyla darbecilere yalvarmışlardı. Erdoğan ve siyasi çizgisinin tarihsel süreçte nasıl büyüdüğünü bilmeyenler Amerikancı faşist cunta lideri Kenan Evren’in açıklamalarını bir kez daha okusunlar. Türkiye’de darbeler birkaç kendini bilmez generalin işi değildir. Bunun uluslararası ve yerli ayağı var. 12 Eylül bir yönü ile emeğe karşı sermayenin darbesidir. İşçi hakları 12 Eylül ile birlikte yok edilme sürecine girmiştir. Kemer sıkma politikaları da denilen 24 Ocak kararları darbe ile hayata geçirilmiştir ve 12 Eylül ile birlikte Neoliberal iktisadi politikalar 40 senedir uygulanmaktadır. Darbe korkusuna ne gerek var! Darbecilerin yapacağını Erdoğan iktidarı kusursuzca yerine getirmektedir. 15 Temmuz 2016’da meydana gelen darbe girişiminin ardından 20 Temmuz 2016’da ilan edilen olağanüstü hal, yedi kez uzatılarak iki yıl yürürlükte kaldı. Ancak 2017’de anayasa, birçok OHAL KHK’siyle kanunlar değiştirildi ve OHAL uygulamaları günümüze kadar sürerek rejim bir sivil darbe rejimi haline geldi. 104 emekli amiralin yayınladığı bildiriye darbe demek, akıllarından darbe geçiriyorlar, rütbeleri sökülmelidir demek tirajikomiktir. Buna en sert tepkiyi gösterene bir bakın! Aynı kişinin yani MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin 2004’de başta Genel Kurmay Başkanı olmak üzere 313 generale siyasi iktidarı uyarmaları için mektup yazdığı ortaya çıktı.
KANİ BEKO 322 Tekrar söylüyorum darbe mahsulü olanlar, Kenan Evren’in deyişiyle ‘zararsız’ olanlar, darbe şakşakçılığı yapanlar, sanal darbe senaryolarıyla yönetim beceriksizliğinin üzerini örtmeye çalışıyorlar. Buna izin vermeyeceğiz. Şu bilinmelidir ki seçimle gelen seçimle gidecektir…
323 KANİ BEKO 10 Nisan 2021 Beko: MEB ve Diyanet’te engelli memur açığı neden çok? CHP İzmir Milletvekili Kani Beko, engelli memur atamalarının yetersizliğini Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’a sordu. Özellikle Milli Eğitim Bakanlığı ve Diyanet İşleri Başkanlığının ilk iki sırada açık engelli kontenjanına sahip kurumlar olmasının nedenlerini soru önergesi ile Meclis gündemine taşıyan Beko, bu iki kurumda engelli memur adaylarından başka şartlar istendiğine de dikkat çekti. CHP İzmir Milletvekili Kani Beko, “2021 Ocak istatistiklerine göre ülke genelinde 60 bin 148’i engelli olmak üzere toplam 1 milyon 999 bin 151 memurun görev yaptığı kamu sektöründe, halen 7 bin 164 açık engelli kontenjan bulunmaktadır. En fazla açık engelli kontenjan olan kurumlar arasında ise ilk sırayı 5 bin 229 kişiyle Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) almaktadır. İkinci sırada ise, bin 278 kişiyle Diyanet İşleri Başkanlığı bulunmaktadır. Bazı kurumlarda engelli kontenjanı fazlası kişi çalıştırılabildiği halde, Milli Eğitim Bakanlığı’nda neden bu kadar fazla engelli açığı bulunmaktadır? Yeterli istihdamın yapılmamasının öncelikli sebebi nedir? Benzer bir biçimde, Diyanet İşleri Başkanlığı yeterli bütçesi olmasına rağmen neden engelli açığı konusunda ikinci sırada yer almaktadır?” sorularını yöneltti. ENGELLİ ADAYLARA HAFIZLIK SERTİFİKASI ŞARTI! Engellilerin ağırlıklı olarak yardımcı hizmetler veya genel idari hizmetler gibi kadrolarda çalışıyor olmasına rağmen, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın memur adaylarına hafızlık sertifikası şartı koyduğu bilgisinin doğruluğunu soran Beko, “Bu şartın gerekçesi nedir? Bu şart engelli memur çalıştırılmamak için konulmuş özel bir şart durumundadır. Kurumda çalışan bu şartı yerine getirebilmiş kaç kişi vardır? Diyanet İşleri Başkanlığı kadrolarında çalışan kaç engellinin hafızlık sertifikası bulunmaktadır ve bu kişiler hangi alanlarda görevlendirilmişlerdir? Engelli bireylerimizin hayatlarını zorlaştıracak, haklarının önüne geçecek her türlü engeli kaldırmak zorundayız. Bunun için sorularımın kamuoyunu da bilinçlendirmesini, engelli vatandaşlarımızın haklarını hepimizin birlikte savunmamızı istiyor ve bekliyorum” ifadelerini kullandı.
324 KANİ BEKO 12 Nisan 2021 CHP’li Beko, Balkan ülkelerinden gelen öğrencilerin durumunu sordu Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk tarafından yazılı olarak yanıtlanması istemiyle TBMM’ye soru önergesi sunan CHP İzmir Milletvekili Kani Beko, ülkemize Balkan ülkelerinden gelen üniversite öğrencilerinin durumunu sordu. Kendisi de Balkan göçmeni olan Beko, ülkeler arasındaki etkileşimi ve Balkan ülkelerinden Türkiye üniversitelerinde eğitim almak için gelen öğrenci sayısını ve dağılımını öğrenmek üzere sorularını yöneltti. AYRILAN KAYNAĞIN SON 20 YILININ DÖKÜMÜNÜ İSTEDİ CHP’li Beko, şu sorulara yanıt bekliyor: Son on yılda Balkan ülkelerinden Türkiye üniversitelerine öğrenim görmek üzere başvuru yapan öğrenci sayısı kaçtır? Bu öğrencilerden kaçı kabul almıştır ve ülkelere göre dağılımı nedir? Önceki on yıl ile karşılaştırıldığında bu sayılarda değişim var mıdır? İlgili öğrencilerin kabul edildikleri üniversitelerimizin, bölümlerin dağılımı nasıl gerçekleşmiştir? Balkan ülkelerinden öğrencilerin barınma ve burs ihtiyaçlarının karşılanması için ayrılan kaynağa dair son yirmi yılın dökümü nedir? Ülkemize gelen öğrenciler için ayrılan toplam kaynak ne kadardır? Bu kaynağın ne kadarı Balkan ülkelerinden gelen öğrenciler için ayrılmıştır?
325 KANİ BEKO 13 Nisan 2021 AKP iktidarı ülkeyi 1 damla suya muhtaç edecek! Türkiye’nin su yönetiminin Katar’lılara devredildiğini dehşetle izlediklerini dile getiren CHP İzmir Milletvekili Kani Beko, “Borsasından, tank palet fabrikasına; kıyısından, toprağına Katar’a satan AKP iktidarı şimdi de suyumuza gözünü dikti. Küresel ısınma ve susuzluk önlem almamız gereken, korumamız gereken en önemli varlıklarımızdanken AKP iktidarı ülkeyi 1 damla suya muhtaç edecek!” dedi. Türkiye ile Katar arasında su yönetimi konusuna dair anlaşmanın onayının Resmi Gazete'de yayımlandığını hatırlatan CHP İzmir Milletvekili Kani Beko, “Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan imzasıyla Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile karar verildi. Resmi Gazete'de yer alan kararda, Türkiye ve Katar'ın işbirliği alanları -entegre su kaynakları yönetimi, su tesisleri yönetimi, kıyı ve geçiş suları yönetimi- olarak maddelendi. Kamuoyuna yansıyan bu bilgiler hepimiz ne yazık ki dehşete düşürmüştür. Öncelikle sormak gerekir; “Türkiye’nin suları satılır mı?” Katar’a veya başkasına, Türkiye’nin bu varlıklarını “Niye ve hangi hakla satıyorsunuz?” AKP İktidarının ve Saray yönetiminin öncelikle bu soruların cevabını vermeleri gerekir” İfadelerini kullandı. STRATEJİK VARLIKLARIMIZ PEŞKEŞ ÇEKİLİYOR! Katar ile yapılan anlaşma ve satışları hatırlatan Beko, şunları dile getirdi “Geçtiğimiz günlerde Varlık Fonunu Sayıştay denetimi dışında tutan tek adam yönetimi, pandemi ve ekonomik krizin ortaya çıkardığı sorunları çözmek yerine; Varlık Fonu bünyesine aldığı Borsa İstanbul’un yüzde 10’luk hissesini Katar’a satmıştı. Türkiye-Katar işbirliği anlaşmaları, Katar’dan Türkiye’ye 300 milyon dolarlık sermaye akışının gerçekleşeceğinin açıklanması ile Varlık Fonu'nun Sayıştay denetimi dışında tutulması ve fon kapsamındaki şirketlerin neredeyse tamamen vergi dışı bırakılmış olması düşünüldüğünde tehlikenin boyutlarını gözler önüne serilmektedir. Kazancının büyük kısmı Türkiye liglerini seyretmek için abone olanlardan gelen Katarlı Bein parayı ödeyemediği zaman para Devlet'ten ödeniyorsa… BMC'yi almaya-işletmeye parası yetmeyen işadamı için Cumhurbaşkanı Katar Emir'ini arıyorsa… Tank Palet Fabrikası 50 milyon dolar için 25 yıllığına BMC'ye yani Türk-Katar ortaklığına kiralanıyorsa… Katar Emiri'nin annesinin, önce Kanal İstanbul güzergahında 44 dönüm tarla aldığı, ardından bu tarlanın imar planındaki değişiklikle turizm ve ticaret alanına dönüştüğü ortaya çıkıyorsa… Haliç'te yapılması planlanan Altın boynuz projesi için Katar ortaklardan biri oluyorsa… Ve son olarak da; ülkenin su yönetimi Katarlılara devrediliyorsa… Gerisini siz düşünün. Ülkemizin stratejik öneme sahip kuruluşları ve kurumları Türkiye Varlık Fonu’na devredilerek yabancı- yerli sermayeye ve devletlere peşkeş çekilmektedir. Bu durumu kabul etmemi söz konusu değildir.” TÜRKİYE’NİN SU YÖNETİMİ KATAR’A MI DEVREDİLDİ? “Bu tablo ortadayken Katar’la yapılan “Su Yönetimi Alanında İşbirliği Mutabakat Zaptı”nın ne anlama geldiği ve detayları kamuoyu ile ayrıntılı ve şeffaf bir biçimde paylaşılmamıştır” diyen CHP’li Beko, şöyle devam etti: “Söz konusu anlaşmanın ülkemiz, su yönetimimiz ve
KANİ BEKO 326 su kaynaklarımız açısından hangi sonuçları doğuracağı tam olarak bilinmemektedir. Soruyoruz; Türkiye'nin su yönetimi Katar'a mi devredildi? Katar, Türkiye'de su yönetiminde söz sahibi mi oldu? Yoksa Katar ihtiyacı olan gıdayı burada üreterek ülkesine mi götürecek? Ya da uç bir durum ama Türkiye'nin suyunu Katar'a mı taşıyacaklar? Yaptığı bir açıklamada, Su Mutabakat Zaptı’nı Türkiye adına imzalayan Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, Katar'ın Türkiye'de değil, Türkiye'nin Katar’da su yönetimi konusunda çalışmalar yapacağını söylemiştir. Sayın Tarım Bakanına inanmak isterdik ama AKP’nin sicili ortadadır. Bu anlaşmanın içeriği şeffaf ve güvenilir bir biçimde açıklanmadıkça da, şüphelerimiz devam edecektir.” VARLIK FONUNUN KAPATILMASI ŞART! Ayrıca su krizinin kapımızda olduğunun da unutulmaması gerektiğine değinen Beko, “Dünyada ve bölgemizde iklim krizi her geçen gün derinleşiyor. Su krizi kapımızda. Bilindiği üzere; 138 yılın en sıcak 20 yılı 1997 sonrasında, en sıcak 10 yılı ise 2005 sonrasında yaşandı. Üstelik kıtasal buzullar da eriyor. Antarktika her yıl 120 milyar ton, Grönland ise her yıl 280 milyar ton kütle kaybediyor. Böyle giderse iklim temelli yıkım kaçınılmaz. Tüm insanlığı etkisi altına alacak büyük ölçekli felaketler başladı ve artarak devam edecek. İşte böylesi bir ortamda, geleceğe dönük, iklim temelli önlemler alınması, adımlar atılması gerekirken, AKP iktidarı ülkeyi bir çöküşe götürmektedir. Bu yönetim, kendisini kurtarmak için de ülkede ne var ne yok satışa çıkararak kendisini ve yandaşlarını kurtarma derdine düşmüştür. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurum ve kuruluşlarını, sularını, kıyılarını, ormanlarını, kentlerini, meralarını, derelerini doğasını, yaylasını satışa çıkarılmasının önünü açan Varlık Fonunun mutlaka kapatılması gerekmektedir. Yanı sıra da yapılan bu anlaşmalar gözden geçirilerek iptalleri sağlanmalıdır” diye konuştu.
327 KANİ BEKO 16 Nisan 2021 Doğa katliamını örtmek için Tire Kartal Dağı da yeşile boyanmasın! İzmir'in Tire ilçesi Kartal Dağı Mevkii’nde yeni bir mermer ocağının açılmak istenmesi üzerine konuyu Meclis gündemine taşıyan CHP İzmir Milletvekili Kani Beko, Çevre ve Şehircilik Bakanı tarafından yanıtlanması istemiyle soru önergesi verdi. Mersin Silifke’deki Taşucu Mahallesindeki doğa katliamının yeşile boyanarak örtülmeye çalışılmasını örnek gösteren Beko, “Bu katliamı durdurun!” çağırısı yaptı. İzmir'in Tire ilçesi Büyükkale ve Küçükkale köyleri yakınındaki Kartal Dağı Mevkii’nde yeni bir mermer ocağının açılmak istenmesinin kamuoyunda tepkilere neden olduğunu belirten CHP İzmir Milletvekili Kani Beko, “Bu alanda maden işletmesi ruhsatı verilebilmesi amacıyla ÇED izin sürecinin başlatıldığı anlaşılmaktadır. Bu bölgede hali hazırda bir maden ocağı varken bu ocağa çok yakın bir mesafede, üç adet sekizer hektardan 24 hektarlık bir alanda mermer ocağı kurulmasının nedeni anlaşılamamıştır. Bahse konu alanda mermer ocağının açılması durumunda, bölgede büyük bir doğa katliamı yanında geri döndürülemez nitelikte çevre kirliliğinin ve olumsuz sağlık koşullarının oluşması kaçınılmazdır. Nitekim proje gerçekleşirse ilgili bölgede var olan çok değerli çam ormanlarıyla birlikte bölgedeki arkeolojik varlık geri dönüşsüz olarak zarar görecek, içme suyu temin edilen alanlar kirlenmeye konu olacak, doğal yaşam alanları ve biyolojik çeşitlilik risk altına girecek, bölgede potansiyel olarak da büyük ölçekli ekolojik, ekonomik ve toplumsal kayba neden olacaktır” dedi. SİLİFKE TAŞUCU ÖRNEĞİNİ VERDİ Daha önce Mersin’in Silifke ilçesine bağlı Taşucu Mahallesinde verilmiş olan bir ruhsattan ötürü ortaya çıkan doğa katliamını yeşile boyayarak örtme çabasını hatırlatan CHP’li Beko, “Taşucu örneğinin ortaya koyduğu haliyle doğa üzerinde yıkıcı mahiyette faaliyette bulunmanın öngörülemeyen kısa, orta ve uzun vadeli sonuçlarının ortaya çıkmadan engellenmesi gereği ortadadır. Nitekim 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununca “…Her kimin mülkiyetinde veya idaresinde olursa olsun, taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının korunmasını sağlamak için gerekli tedbirleri almak, aldırmak ve bunların her türlü denetimini yapmak veya kamu kurum ve kuruluşları ile belediyeler ve valiliklere yaptırma…” kamuya ödev olarak yüklenmiştir. İlgili mevzuatın da gösterdiği üzere kamuya yüklenmiş bir sorumluluğa rağmen ruhsatlandırmaya ilişkin Bakanlık görüşünün gerekçesinin hukuki dayanağı nedir?” ifadelerini kullandı. İşte o sorular: 1- İlgili işletme ruhsatının çok yakınında halihazırda tahsis edilmiş ruhsata rağmen aynı bölge için yeniden ve doğaya, ekonomiye ve çevreye büyük zarar vereceği bilinmesine rağmen işletme ruhsatı verilmesi girişiminde bulunulmasının kamuoyuna yansımayan özel bir gerekçesi var mıdır? 2.Bölgede yaşayanların temiz içme suyu kaynaklarının hemen yakınında ve arkeolojik açıdan önemli varlıkların yer aldığı bir alanda ruhsatlandırmanın yol açacağı olumsuz sonuçlar
KANİ BEKO 328 ortadayken, talebi işleme koyanlar hakkında görev sebebiyle işlenmiş suçlar kapsamında soruşturma açılmış kamu görevlisi sayısı kaçtır? 3.Daha önce Mersin’in Silifke ilçesine bağlı Taşucu Mahallesinde verilmiş olan bir ruhsattan ötürü ortaya çıkan doğa katliamını yeşile boyayarak örtme çabası kamuoyunun malumudur. Taşucu örneğinin ortaya koyduğu haliyle doğa üzerinde yıkıcı mahiyette faaliyette bulunmanın öngörülemeyen kısa, orta ve uzun vadeli sonuçlarının ortaya çıkmadan engellenmesi gereği ortadadır. Nitekim 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununca “…Her kimin mülkiyetinde veya idaresinde olursa olsun, taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının korunmasını sağlamak için gerekli 2. Tedbirleri almak, aldırmak ve bunların her türlü denetimini yapmak veya kamu kurum ve kuruluşları ile belediyeler ve valiliklere yaptırma…” kamuya ödev olarak yüklenmiştir. İlgili mevzuatın da gösterdiği üzere kamuya yüklenmiş bir sorumluluğa rağmen ruhsatlandırmaya ilişkin Bakanlık görüşünün gerekçesinin hukuki dayanağı nedir? 4.İşletme ruhsatı tahsisi halinde Anayasanın değiştirilemez nitelikli hukuk devleti ilkesini ihlal nedeniyle ortaya çıkacak zararın tazmininde öngörülmüş ve Bakanlığınız emrine verilmiş ekonomik araçlar var mıdır?
329 KANİ BEKO 23 Nisan 2021 101 yıldır aynı heyecan ve coşkuyla: 23 Nisan kutlu olsun! 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nın 101. yılını yayınladığı bir mesajla kutlayan CHP İzmir Milletvekili Kani Beko, “1920’ten bu yana büyük bir coşkuyla kutladığımız bayramımızı kısıtlamalara, pandemiye rağmen evlerimizde, balkonlarımızda yine aynı coşku ve heyecanla kutlayacağız. Ulusal egemenliğin, bağımsızlığın, demokrasinin, özgürlüğün, eşitliğin ve laikliğin temellerinin atıldığı 23 Nisan 1920, dünyanın tek çocuk bayramı olarak da Atamızdan gelecek nesillere en güzel armağandır. Biz de tüm bu Cumhuriyet değerlerini yaşatarak onlara miras bırakacağız” dedi. CHP İzmir Milletvekili Kani Beko yaptığı açıklamada şunları söyledi: 23 Nisan 1920’de açılan Türkiye Büyük Millet Meclisi, Kurtuluş Savaşımızın en büyük kazanımının ulusal egemenlik, halkın iradesi, yüzyıllardır süren halkın esaretinin sonlanması olduğunun göstergesi olmuştur. 101 yıl önce yurdun dört bir yanı işgal altındayken büyük bir azim ve kararlılıkla Meclisi açan irade, tüm olumsuzluklara rağmen görülmemiş bir azimle karanlığa ışık tutmuş ve halkın iradesini, bağımsızlığı, özgürlüğü, eşitliği, demokrasiyi, laikliği seçmiştir. Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde ulusal bir meclisin çatısı altında kararlar alan irade, dünyada ilk kez emperyalizme karşı mücadeleyi, Ulusal Kurtuluş Savaşını kazandı ve bir tarih değişti. Çocuklarımıza armağan edilen 23 Nisan’ları hangi şartta olursak olalım en coşkulu şekilde kutlayacak ve ulusal egemenlik, bağımsızlık, demokrasi, özgürlük, eşitlik ve laiklik gibi Cumhuriyetin tüm değerlerini onlarla yaşatacak ve gelecek nesillere miras bırakacağız. Bugün tüm dünya ile birlikte ülkemizi etkisi altına alan Covid 19 pandemi salgınının gölgesinde kutlayacağımız 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramımızın coşkusunun eksilmeden, artarak sürdüğünü bilmek; evlerinde balkonlarını, camlarını süsleyerek sokakları gelincik tarlasına çeviren çocukların videolarını görmek çok değerli. Biz her koşulda gelecekten umutluyuz, gelecek güzel günlere inancımız tamdır. Biz inanıyoruz ki bize unutturulmaya çalışılan Cumhuriyet değerlerine 23 Nisan coşkusunu evlerinde yaşayan çocuklarımız sahip çıkacak. Biz onlar için güzel bir ülke, güzel bir dünya istiyoruz. Yoksulluk çemberinin kırıldığı, işsizliğin ortadan kaldırıldığı, temel hak ve özgürlüklerin önündeki tüm engellerin kaldırıldığı, iş cinayetlerinin son bulduğu, kadın cinayetlerinin ve kadına şiddetin son bulduğu, yaşam mücadelesi veren çalışanların sorunlarının çözüldüğü, insanca yaşatıldığı, hukukun üstünlüğünün istisnasız kabul edildiği, dil, din, ırk, cinsiyet ve düşüncelerinden dolayı kimsenin yargılanmadığı, ayrımcılığa uğramadığı, herkesin sosyal güvenlik siteminden yararlanabildiği, sağlık ve eğitim olanağına kavuştuğu, kimliklerin sorgulanmadığı, demokrasinin tüm kurum ve kurallarıyla işlediği bir ülkede, barışın ve kardeşliğin egemen olduğu, silahların sustuğu, gözyaşlarının sadece sevinçten akıtıldığı, doğanın talan edilmediği bir dünyada yaşamak istiyoruz!
KANİ BEKO 330 Bugün cumhuriyetimizin değerlerini korumak, karanlığa ışık tutmak, barışın, kardeşliğin, hukukun, eşitlik ve adaletin kazanımlarını ileriye taşımak ve ülkemizin çağdaş uygarlık seviyesinin bile üstüne çıkmasını sağlamak 1920’de kurulan Meclisimizin her yurtsevere bıraktığı en büyük görevdir. Meclis’imizin açılmasına önderlik eden Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve mücadele arkadaşlarını bir kez daha minnetle anıyor, saygı ve sevgilerimizi sunuyoruz.
331 KANİ BEKO 25 Nisan 2021 Beko: 600 ton asbest barındıran gemi sadece Aliağa’yı değil tüm ülkeyi kirletir! CHP İzmir Milletvekili Kani Beko, Aliağa’da 600 ton asbest barındırdığı iddia edilen Brezilya donanmasına ait bir geminin gövdesinin bir gemi söküm firması tarafından sökülmek üzere satın alındığı bilgisini Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum’a sordu. İnsanların, doğanın ve tüm canlıların telafisi mümkün olmayan zararlar görmesine yol açabilecek maddeler içerdiği vurgulanan 'NAe São Paulo' isimli geminin bu bölgede sökülecek olmasının bölgede yaşayanlar başta olmak üzere tüm ülkede endişeleri artırdığına vurgu yapan Beko, “Asbest kullanımının kansere yol açtığı çok uzun yıllardır bilinmektedir. Bu alanda yapılmış araştırmalar asbestin olağanüstü kirletici yönünü ortaya koymuştur. Bir süre önce Kuito isimli tehlikeli atık barındıran bir geminin yine Aliağa’da yer alan tesislerde söküldüğü bilgisi de kamuoyuna yansımıştır. Sırf iktisadi kaygılarla ülkeyi, insanını ve doğasını riske atan uygulamaların hayata geçirilmesinin yaratacağı büyük ölçekli sorunlar yanında Türkiye’nin doğanın korunması yolunda etik sorumluluklarını da göz ardı eden yönü hatırda tutulmalıdır. Ülkede yaşayan insanların ve canlıların güvenliği ve sağlığı açısından oldukça riskli bir duruma yol açabileceği açık olan bu gemi söküm işleminin, ülke itibarını da tehdit eder niteliğinden ötürü şeffaf bir süreç işletilerek ele alınması sorumluluğu ilgili kamu kurumlarının üzerindedir” ifadelerini kullandı. Beko, “Hâlihazırda kirletici malzemenin işlenmesinin sonucu olarak uzun zamandır işçilerin ve yaşayanların öldüğü ya da hastalandığı bölgede yaşayanların gözlemlediği bir olgudur. Bölge halkı ve bölgede çalışanlar arasında kanser olma oranlarının ortalamalardan oldukça yüksek olduğuna ve bu durumun kamuoyundan gizlenmeye çalışıldığına dair iddialar sıklıkla gündeme gelmektedir” diyerek aşağıdaki sorularının kamuoyunu bilgilendirmek üzere cevaplanmasını istedi. 1. 'NAe São Paulo' isimli geminin 2021 yılı Haziran ayında Aliağa’da işlem görmek üzere Türkiye’de olması beklenmektedir. Bakanlığınız tarafından bölgede yaşayanların, çalışanların ve doğanın telafisi mümkün olmayan zararlara yol açabilecek bu konuda halihazırda atmış olduğu önlem mahiyetinde ön adımlar bulunmakta mıdır? Bahse konu Geminin asbest ve nükleer serpinti konusunda ölçümlerinin yapılması için ilgili kamu kurumlarınca bir çalışma başlatılmış mıdır? 2. Geminin asbest başta olmak üzere kirletici mahiyette unsurlarına dair ve Aliağa’da yürütülmesi beklenen işlemlere dair Kurumunuzla paylaşılmış veya ilgili Kurumlarca yapılmış testlerin ve analizlerin sonuçları nedir? 3. 'NAe São Paulo' isimli geminin aslında Fransa'ya ait bir uçak gemisi olduğu ve 2000’li yılların başında Brezilya donanmasına satıldığı bilgisi kamuoyuna yansımıştır. Bahse konu geminin 2017’de de faaliyet dışı bırakıldığı anlaşılmaktadır. Bu çerçevede bahsi geçen ülkeler ile Bakanlığınız arasında bir temas kurulmuş mudur? Bakanlığınızın bu kapsamda şeffaflık ve hesap verebilirlik gereği kamuoyu ile paylaşmayı düşünmekte olduğu bilgiler var mıdır?
KANİ BEKO 332 4. Geminin ilk önce Hindistan’da söküleceği fakat bu kararın iptal edildiği anlaşılmaktadır. Hindistan’ın ilgili geminin sökümünü reddetmesinin gerekçesi bilinmekte midir? 5. Türkiye’nin dünyadaki önemli gemi söküm merkezlerinden biri olduğu ve İzmir’in Aliağa ilçesinin bu konuda öne çıktığı açıktır. Fakat özellikle ülkenin itibarı ve son dönemde artan kaygılar da düşünüldüğünde; gemi söküm işlemlerinin bölgede, doğasına ve insana verdiği zararın ölçümüne dönük hangi adımlar atılmıştır. Planlanan adımlar nelerdir? 6. Bugüne kadar Aliağa’da kirletici mahiyette unsurların doğrudan yol açtığı nedenle kaç işçi hayatını kaybetmiştir? 7. Bölgede yaşayan kanserli hastaların, ülke geneline oranı ve bu nedenle ortaya çıkan ölümlere dair ilgili kurumlarla işbirliği içerisinde atılmış veya atılması planlanan adımlar nelerdir? 8. Gemi söküm başta olmak üzere kirletici işlemlerin yol açtığı hava başta olmak üzere doğanın kirletilmesinin sonuçlarının Aliağa'da çok yüksek olduğu ve her geçen gün de arttığı iddiaları kamuoyunda yer almıştır. Bakanlığınız ve ilgili kurumlar tarafından bölgede kirlenmenin sonuçlarının takibi ve izlenmesine dönük ölçümler yapılmakta mıdır? Öyleyse son 10 yıla ait veriler nedir? 9. Artan kirliliğe ilişkin somut bulgulara binaen atılmış yahut atılması planlanan adımlar nelerdir?
333 KANİ BEKO 30 Nisan 2021 1 Mayıs’ta ‘açlıktan öleceğiz’ dememek için kavgamızı büyüteceğiz! Pandemi ile birlikte tüm eşitsizlikler ve ayrmcılıkların apaçık görünür olduğunu belirten DİSK eski Genel Başkanı olan CHP İzmir Milletvekili Kani Beko, “Pandemi dönemi boyunca açıklanan ekonomi paketlerinden işçilerin payına hep yokluk, yoksulluk, işsizlik, hastalık ve ölüm düştü. Emekçilerimiz hastalıktan ölmezse açlıktan ölüyor! Ama umudumuzu hiç yitirmeyecek; işimiz, aşımız, özgürlüğümüz ve sağlığımız için, ölmemek yaşamak için bu 1 Mayıs’ta da kavgamızı, mücadelemizi sürdüreceğiz” dedi. DİSK eski Genel Başkanı, Cumhuriyet Halk Partisi İzmir Milletvekili Kani Beko, 1 Mayıs Birlik, Dayanışma ve Mücadele Günü nedeniyle yaptığı açıklamada ağır pandemi koşullarında işçilerin hak gasbına uğratılmasının kabul edilemez olduğunu vurguladı. Beko, her 1 Mayıs’ta olduğu gibi bu yıl da var olan tüm eşitsizlik ve ayrımcılıkların her koşulda çalışan işçilerle, ücretsiz izne çıkarılmalarla, gelir adaletsizliğin artmasıyla, kod 29 ile işten çıkarılmalarla, işsizlik fonunun gasp edilmesiyle gün yüzüne çıktığını, salgın ile birlikte bu durumun apaçık görünür olduğuna dikkat çekti. Beko, “Fakat, deniliyor ki, bu salgın sürecinde hepimiz aynı gemideyiz. Deniliyor ki covid 19 zengin-yoksul ayrımı yapmıyor... bu vb. söylemler dünyada sınıf çelişkilerini gizlemek için yapılmış kocaman yalanlardır. Yapılan araştırmalar ve somut hal, işçi sınıfı ve halkın yoksul kesimleri ile sermaye sınıfları arasında uçurum olduğunu ve bunun daha da derinleştiğini ortaya koymaktadır. Yani aynı gemide değiliz! SOYGUN DEVAM ETSİN DİYE EMEKÇİLER GÖZDEN ÇIKARILDI! Covid 19 salgınının dünyanın ekonomik, politik yapısındaki ve sağlık sistemindeki pek çok açığı ve çelişkileri net bir şekilde açığa çıkardığını belirten Beko, “Risk devam ederken çalışanlara yönelik tedbirler konusunda da ayrımcılık sürdü, pandemi dönemi boyunca açıklanan ekonomi paketlerinden işçilerin payına hep yokluk, yoksulluk, işsizlik, hastalık ve ölüm düştü. Pandemi döneminde, sokağa çıkma yasaklarının uygulandığı zamanlarda bile çalışmak zorunda olanların evde kalması mümkün olmadı. Başta işçi sınıfı olmak üzere emekçiler pandemiye açık halde yaşamak zorunda bırakıldılar. Hayati önemdeki ilaç, sağlık, enerji, gıda üretimi dışında da işçiler çalışmayı sürdürmek zorunda kaldılar. Yani bu köhne soygun-sömürü sistemi işlesin, devam etsin diye emekçiler gözden çıkarıldılar. Kapitalist sistem daha da vahşileşti. Başka boyutlarıyla da hastalık karşısında eşit değiliz. Hastalık bağışıklık sistemi zayıf olanı vuruyor. Sağlıksız koşullarda yaşayanla ve sağlıksız beslenenle tedavi koşullarına erişimi iyi olmayanla kısacası halkla, egemenlerin koşulları bir ve aynı mı? Pandemiyle birlikte yoksulluk ve sefalet de kontrolden çıktı. İnsanlarımız hastalıktan ölmezse açlıktan ölme noktasına geldi-geliyor. ELLERİMİZDE ÇİÇEKLER, DİLİMİZDE TÜRKÜLERLE KUTLAYALIM! Pandeminin sosyolojik olarak en çok işçi sınıfının etkilendiğini ifade eden Beko sözlerini şöyle sürdürdü:
KANİ BEKO 334 “Her kriz döneminde olduğu gibi sağlığın sosyal belirleyicileri; servet tepede birikti, riskler dipte. Bilim çevrelerinin ısrarlı uyarılarına rağmen var oluşlarına ters geldiği için önlem almayan neoliberal sistem devlet yönetimleri var oldukça, bu dünyada işçiye-emekçiye yaşam haram kılındı. Gerekenler yapılsaydı bu salgın olmayabilir daha az bedelle atlatılabilirdi. Geç olsa da bu tedbirlerin alınmasını bekliyor, işçilerin emekçilerin sağlıklı koşullarda çalışmalarının sağlanması için adımların atılmasının gerekliliğini hatırlatmak istiyorum. Şimdi bir kez daha vurguluyorum ki; 1 Mayıs, işçinin emekçinin bayramıdır! İşimiz, aşımız, özgürlüğümüz ve sağlığımız için bu 1 Mayıs’ta da mücadelemizi sürdüreceğiz. Her yıl olduğu gibi bu yıl da tüm heyecanımızla, coşkumuzla bayramımızı kutlayacağız. Devam eden salgın koşulları nedeniyle, bu yıl da belki alanlarda olamayacağız. Fakat yurdun her bir köşesinde, fabrikalarda, madenlerde, şantiyelerde pandemi sınırları çerçevesinde bayramımızı kutlayacağız… Bu 1 Mayıs’ta hep beraber ellerimizde çiçekler, dilimizde türküler, işçilerle, emekçilerle, arkadaşlarımızla, dostlarımızla gönüllerde buluşalım, evlerimizde, balkonlarımızda, iş yerlerimizde emeği yüceltelim, baharı yaşayalım ve yaşatalım… Emeğin emekçinin bu anlamlı gününü kutlayalım. YAŞASIN 1 MAYIS! YAŞASIN İŞÇİ SINIFININ BİRLİK, MÜCADELE VE DAYANIŞMASI!
335 KANİ BEKO 6 Mayıs 2021 Beko: Basına sansür hukuksuzluktur! İçişleri Bakanlığı’nın basının görüntü çekmesini engelleyen, alkollü içki yasağı koyan genelgesinin hükümsüz ve geçersiz olduğunu vurgulayan CHP İzmir Milletvekili Kani Beko, “Bugün tanımadığınız hukuk, bir gün gelecek size de lazım olacak” dedi. İçişleri Bakanlığı genelgesinin 1 Mayıs öncesi getirildiğine vurgu yapan eski DİSK Genel Başkanı Kani Beko, basının engellenmesi sonrasında yaşanacak hukuksuzluklara işaret etti. Genelgede yer alan cep telefonu ibaresine dikkat çeken Beko, basın kartı olmasına rağmen telefonuyla çekim yapanlara daha fazla saldırdıklarını vurgulayarak, “Genelgede de özellikle belirttikleri gibi cep telefonu ibaresi bundan kaynaklanıyor. Kameraya, fotoğraf makinesi olana gitmezlerken cep telefonu olana daha fazla saldırıyorlar. Bunları görüntüleyen basın mensuplarının cep telefonları yerlere atılıp kırılmaya çalışılması kabul edilemez. Bu durum polisin yaptıklarını ele almamakla başlar sonrasında kadına ve çocuğa şiddet de dahil hiçbir şiddet vakasında, olayda çekim yapamamaya kadar uzanır. 1 Mayıs'ta pankart açan işçilere ters kelepçe, boynuna basma gibi polisin yaptığı işkence kabul edilemez. Hiçbir basın mensubumuzun işinden dolayı baskı görmemelidir. Unutulmasın ki basın özgürlüğü Anayasal bir haktır!” dedi. 128 MİLYAR DOLAR GÜNDEMİ DEĞİŞTİRİLİYOR! İçişleri Bakanlığının Anayasaya aykırı bir diğer genelgesinin kapanmadaki alkollü içki satışı yasağı olduğunu söyleyen Beko, tek adam yönetiminin dini referanslardan beslendiğini ve bundan hiç vazgeçmediği eleştirisinde bulunarak, “Sarayın geldiği son noktada pandemiyi bahane ederek alkollü içki yasağı getirmeye çalışmaktadır. Türkiye bir turizm ülkesidir. Bakın üzerinden yaşadığımız bu kadim topraklar binlerce yıldır dünyanın şarapçılık merkezlerinden biri olmuştur. Tek adam yönetimi binlerce yıllık bir geleneği yok etmeye çalışması aynı zamanda ülke ekonomisini de yok etme anlamına gelir. Yapılmak istenen bir taraftan toplumun tepkisini ölçmek, diğer taraftan 128 milyar doların kimlere verildiğini açıklayamayan iktidarın gündem değiştirmesidir. Bu yasaklar insanların özel hayatına vurulmuş bir darbedir. Tekel bayilerini korkutarak kapatıyorsun da o insanların nasıl geçineceğini niye söylemiyorsun? Ankara ve İzmir Barolarının hukuksuz, hükümsüz genelgenizi durdurma çalışmasını çok önemli buluyorum. Bugün tanımadığınız hukuk, bir gün gelecek size de lazım olacak” sözleriyle tepki gösterdi. SANSÜR KADIN CİNAYETLERİNE KADAR UZANIR İstanbul Sözleşmesinin de Saray Rejimi tarafından hukuksuz bir şekilde ortadan kaldırıldığını anımsatan CHP’li Beko, sansürün tehlikesine işaret ederek, “Tüm bireyler arasında eşitliği ve şiddetsiz bir yaşamı savunan bir sözleşemeye Saray Rejiminin tahammülü yok. Oysa ki şiddetin her türünün ve özellikle de kadına yönelik şiddetin gün geçtikçe arttığı ağır bir tabloyla karşı karşıyayız. Bugün bu kararları alan bir iktidar yarın kadınların çocukların öldürüldüğü, şiddete maruz kaldığı zaman ortaya çıkan görüntülere de sansür uygulamaya kalkacak hatta görüntü alınmasını engellemeye çalışacaktır. Ülkeyi yönetemeyen iktidar polis ve jandarmayla yönetmeye kalkıyor ve bu yolun sonudur. Şiddetin her türüne karşı mücadelemizi yükselttiğimiz bu günlerde bu hukuksuzluklara sessiz kalmak mümkün değildir” ifadelerini kullandı.
KANİ BEKO 336 Beko, Türkiye Cumhuriyeti’nin Mustafa Kemal Atatürk’ün gösterdiği çağdaş medeniyetler çizgisinden ayrılmayan insanların ülkesi olduğunu ve öyle kalacağını da sözlerine ekledi.
337 KANİ BEKO 7 Mayıs 2021 Beko: Aşı konusunda öğretmenler ayrımcılığa uğruyor! Covid-19 pandemisi ile birlikte aşılanma takvimi de hız kazandı ancak pek çok meslek grubuna öncelik sağlanırken öğretmenler arasında ayrımcılığa varan uygulamalar dikkat çekiyor. Konuyu Meclis gündemine taşıyan Cumhuriyet Halk Partisi İzmir Milletvekili Kani Beko, “Öğretmenlere karşı yapılan bu ayrımcılığın sebebi nedir?” diye sordu. GEREKÇE NEDİR? Son dönemde birçok farklı meslek grubuna dair aşı çalışmalarının yürütüldüğüne dikkat çeken CHP’li Kani Beko, “Eğitim emekçileri ve öğretmenler de bu kapsamda aşılanmaya başlanmışlardır. Ancak kurumlar nezdinde ayrımcılık olduğu ve MEB’e bağlı olmayan ve belediye kreşlerinde çalışan öğretmenlerin henüz aşı olamadıkları vurgulanmaktadır. Tüm pandemi süresince görevlerine devam eden bu kapsamdaki kreş öğretmenleri ile çalışanları niçin henüz aşı programına dahil edilmemişlerdir? Öğretmenlere karşı yapılan bu ayrımcılığın sebebi nedir? Bu meslek grubu içinde yer alan eğitim emekçilerinin aşılanmasına ne zaman başlanacaktır? Öncelikli aşılanması gerekenler arasında yer alan bu gruptaki öğretmenlerin aşılanmasının önüne engel çıkarılmasının gerekçesi nedir?” ifadelerini kullandı.
338 KANİ BEKO 14 Mayıs 2021 BEKO: MİLYONLARCA İNSAN KORONA İLE AÇLIK ARASINA SIKIŞTI! BEKO: AKP DEMEK İSRAF DEMEK! AKP iktidarıyla birlikte hızla bir ekonomik krize sürüklenen Türkiye’de, çöp konteynırlarından beslenen binlerce insanın varlığı her geçen gün daha acı bir biçimde gün yüzüne çıkmaktadır. Böylesi bir dönemde her yıl 7,7 milyon ton gıdanın israf edildiğini vurgulayan CHP’li Beko, işçiye, köylüye, çiftçiye bütçe yetersizliğinden yakınan tek adam yönetiminin, lüks saray yaşantısının 1 günlük maliyetinin ise 10 milyon TL olduğunu anımsattı. Birleşmiş Milletler Çevre Programı tarafından yapılan bir araştırma; Türkiye'de her yıl 7,7 milyon tondan fazla gıdanın israf edildiğini ortaya koydu. 2021 Yılı BM Gıda İsrafı Endeksi Raporu'na göre ise Türkiye'de her yıl kişi başına 93 kilogram yiyecek çöpe atılıyor. CHP İzmir Milletvekili Kani Beko, AKP iktidarı döneminde gıda israfının büyük boyutlara ulaştığını, gıda israfının en önemli nedenlerinin başında gıda enflasyonunun geldiğini, Türkiye'de her yıl kişi başına 93 kilogram yiyeceğin çöpe atılmasının nedeninin kötü ekonomi yönetiminden kaynaklandığını vurguladı. SARAY YÖNETİMİ İLE HER YIL 1,3 MİLYAR TON GIDA İSRAF OLUYOR En büyük israfın ekmek, meyve-sebze gibi temel gıdalarda yaşandığına vurgu yapan Beko, tüketim İhtiyacının fazlasının lüks ve israf olduğunu söyledi. Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) ve Tarım ve Orman Bakanlığının bu yıl ki verilerine göre her yıl üretilen 4 milyar ton gıdanın 1,3 milyar tonunun israf edildiğini; bunun da 214 milyar liralık bir kayba neden olduğunu kaydeden Beko, “Hızla artan nüfus ve kaynakların azalması, kısa zamanda gıda ve su konusunda önemli sorunlar yaşanacağını işaret ediyor. Bu sorunla yıllardır baş etmeye çalışan ülkeler var. Gıdada israfı mutlaka önlemeliyiz. Kampanyalar ve kamu spotları bu konuda yeterli olmuyor. Gerçekçilikten uzak kötü ekonomi politikaları yüzünden yaşanan gıda enflasyonu sonucunda satın alınamayan pahalı yiyecekler daha sonra çöpe atılıyor. Her yıl binlerce ton meyve sebze ve milyonlarca ekmeği çöpe atacak kadar zengin bir ülke değiliz” uyarısında bulundu. İsraf sözcüğünün AKP'yle özdeşleştiğini işçi, köylü, çiftçi, söz konusu olduğunda ülkeyi başkası yönetiyormuş gibi bütçenin yetersizliğinden yakınan tek adam yönetiminin, sarayın şatafatı söz konusu olduğunda hiçbir kaynak sıkıntısı yaşamadığı eleştirisinde bulunan Beko, Saray yönetiminin yarattığı ekonomik buhran sonucunda yaşanan gıda enflasyonu yüzünden halkın gıdaya ulaşamadığını ve o gıdaların çöpe gittiğini ifade ederek, “Bir tarafta tek adam yönetiminin ‘itibardan tasarruf olmaz’ sözleriyle sarayın yarattığı lüks yaşam süren yandaş azınlığın yaşadığı Türkiye’de, diğer tarafta binlerce insanın çöp konteynırlarından beslenmeye çalıştığına her gün şahit oluyoruz. Ülkeyi bu hale getirdikleri için yazıklar olsun onlara” sözleriyle tepkisini dile getirdi.
MİLYONLARCA İNSAN KORONA İLE AÇLIK ARASINA SIKIŞTI Saray iktidarında halkın askıda ekmek uygulamasıyla tanışmak zorunda kaldığını, açlıktan ölmemek için koronadan ölmeyi göze aldığını söyleyen Beko, halkın aç olduğu bir düzende, ülke kaynaklarını israf etmenin, boşa harcamanın büyük bir ihanet olduğunu ve halkın Saray israflarına da şahit olduğunu vurguladı. Akademisyenlerden ve eski bürokratlardan oluşan Enflasyon Araştırma Grubu (ENAG)’ın araştırmalarını paylaşan Beko, halkın hissettiği gerçek enflasyonun yüzde 36,7 ile yüzde 50 arasında olduğunu vurguladı. Türkiye'de resmi veriler ve hissedilen gerçek enflasyon arasındaki fark arttıkça, halkın giderek yoksullaştığı ve gıdaya erişimin ciddi bir sorun haline geldiği uyarısında bulundu. ÇÖZÜM CHP İKTİDARIDIR Partili Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın israflarını sıralayan Beko şöyle konuştu: “Erdoğan’ın koruma maliyeti yeni parayla 263 milyon 627 bin lira, 13 özel uçağı olan, yazlık kışlık saraylardaki israfın yanı sıra, Beştepe’deki kaçak sarayın 1 günlük maliyeti 10 milyonun üstünde… Tek adamın israflarını saymakla bitiremeyiz. Ankara içinde bir yerden bir yere 110 araç ve iki helikopterle gidiyor. Böyle müsrif bir yönetimi dünyanın hiçbir ülkesinde göremezsiniz. Bununla birlikte de bu iktidar ile milyonlarca emekçi açlık, yoksulluk, yoksunluk içinde bırakılmıştır. Bir de islamda israfın ne kadar haram ve günah olduğu yazar. İslamı çıkarları için kullanan bu iktidar ilk seçimlerde gidecek. Bu israf düzeninin değişmesinin tek yolu da CHP iktidarıdır.”
340 KANİ BEKO 25 Mayıs 2021 ‘Dikili Çukuralan’daki altın madeni kapasite artışı oldubitteye geteriliyor!’ CHP İzmir Milletvekili Kani Beko, mahkemelerin iki kez durdurduğu İzmir'in Dikili ilçesi Çukuralan bölgesindeki altın madeninin üçüncü kapasite artışı için şimdi bir kez daha ÇED süreci başlatılmasının gerekçesini Çevre ve Şehircilik Bakanı’na sordu. Cumhuriyet Halk Partisi İzmir Milletvekili Kani Beko, İzmir'in Dikili ilçesi Çukuralan bölgesindeki altın madeninin faaliyet alanına 132 hektar artırarak 324 hektara çıkaracak ÇED izninin İzmir İdare Mahkemesi tarafından daha önce iki kez durdurulmasına rağmen yeniden gündeme gelmesinin tam kapanma döneminde itirazı engellemek için oldubitteye getirilmeye çalışıldığını belirterek konuyu Meclis gündemine taşıdı. Beko, “Mahkemelerin iki kez durdurduğu üçüncü kapasite artışı için şimdi bir kez daha ÇED süreci başlatılmasının gerekçesi nedir? Bu süreçte, doğaya, ekonomiye ve çevreye büyük zarar vereceği bilinmesine rağmen aynı bölge için yeniden ÇED izni alınabilmesini sağlayacak hangi değişiklikler olmuştur? Duyuru özellikle mi halkın sokağa çıkamadığı kısıtlama günlerine denk getirilmiştir? Böylesi bir oldubittinin, itirazı güçleştirecek bir hukuksuzluğun sorumluları kim ya da kimlerdir? İlgililer hakkında bir soruşturma açılacak mıdır?” sorularını yöneltti. ÜLKENİN HER YERİNDE DOĞA MÜCADELESİ VAR Altın madeninin bölgede yaşayan halkın temiz su kaynaklarının hemen yakınında; Madra Barajının göl alanında olması nedeniyle kapasite artışının bu bölgede büyük bir tahribata ve kirliliğe yol açacağının altını çizen Beko, sorularını şöyle sürdürdü: “Buna rağmen kapasite artırım onayının verilebilmesinin gerekçesi nedir? Bu konuda açılmış bir soruşturma var mıdır? İlgili alanda uzun zamandır faaliyetini sürdüren bu madenin bölgenin yeraltı ve yerüstü su kaynaklarına, doğasına ve insanına verdiği zararın ölçümüne dönük hangi adımlar atılmıştır ya da atılması planlanmaktadır?” Beko, ülkenin dört bir yanında doğayı korumak için büyük bir mücadele veriliyor olmasının üzücü bir tablo olduğunu da belirterek, yurttaşını ve doğasını ranta kurban edenlerin hesabını sandıkta vereceklerini ifade etti.
341 KANİ BEKO 2 Haziran 2021 BEKO: UNUTULMASIN Kİ; ÜLKENİN GERÇEK GÜNDEMİ YOKSULLUK, YOLSUZLUK VE İŞSİZLİKTİR! Tercihini sermayeden ve de 5’li çeteden yana yapan tek adam yönetiminin yolsuzluk, işsizlik ve yoksullukları durduramadığı için beka sorunu haline geldiğini söyleyen CHP’li Beko, enflasyonu en yüksek 20 ülkeden birisi olan Türkiye’nin gerçek gündeminin geçim sıkıntısı olduğunu vurguladı. AKP iktidarının yanlış ekonomi politikaları yüzünden krizin buhrana dönüştüğünü, salgın sürecini kötü yönettiğini söyleyen CHP İzmir Milletvekili Kani Beko, işsizlik ve yoksulluk konusunda yaptığı değerlendirmesinde, “Ülkedeki küçük bir azınlık dışında geniş halk kesimleri yoksullaşmaktadır. Kitlesel işsizlik ve yüksek enflasyon nedeniyle milyonlarca emekçi ciddi anlamda geçim sıkıntısı yaşamaktadır. Erdoğan ve Saray Rejimi ülkeyi yıkımın eşiğine getirmiştir. Milyonlar her geçen gün daha da fakirleşmiş, asgari ücretlinin, emeklinin, memurun maaşları dolar karşısında pul olmuştur.” dedi. YOKSULLUK, İŞSİZLİK BEKA SORUNU HALİNE GELDİ Yolsuzluk ve yoksulluğa karşı mücadelenin son çeyrek yüzyılda uluslararası önem kazandığını belirten CHP’li Beko, AKP iktidarlarının neoliberal politikaları yüzünden, yoksulluğun ve işsizliğin kronikleşen ve giderek büyüyen bir sorun haline geldiğini vurguladı. Türkiye’nin ülkeler arası gelir istatistikleri sıralamasında sonlarda yer aldığını, halkın her yıl daha da yoksul hale geldiğini belirten Beko, “Bu politikalar zenginlerin zenginliğini her yıl artmakta ve emekçilerin yoksullaşması ise her yıl daha da derinleşmektedir. Ülkemizde yoksulluk, büyüyen bir sorun haline gelmiş bulunmaktadır. AKP iktidarının yıllardır uyguladığı neoliberal politikalar, yoksulluğu her gün daha da derinleştirirken, büyük sermaye mihraklarını ise daha da büyümesini sağlamıştır. Bu yüzden yoksulluk; barınaksızlık, işsizlik, açlık, eğitim, sağlık ve güvenli bir gelecekten yoksun bir yaşam ülkeyi sarmış durumdadır. Yoksulluk, işsizlik ve yolsuzluklar ülkenin beka sorunu haline gelmiştir” uyarısında bulundu. TEK ADAM YÖNETİMİ İLE İŞSİZLİK SONA ERMEZ Tek adam yönetiminin iktidara geldiği günden beri sermayeye destek olan bilinçli bir tercih yaptığını söyleyen Beko, yıllardır kendisinin ve ailesinin en temel ihtiyaçlarını bile karşılamakta zorlanan emekçilerin gündeminin geçim sıkıntısı olduğunu vurguladı. Yolsuzlukların ortaya saçıldığı AKP iktidarı döneminde işsizlik, açlık-yoksulluk, enflasyon rakamları ve yurttaşların borcunun sürekli arttığını ifade eden Beko, işsizlik rakamlarını paylaşarak, “TÜİK işsizlik hesaplamasında revizyona giderek atıl işgücü yani gerçek işsizlik verilerini hesaplamaya başlasa da bu anlayış işsizliğe çözüm bulamaz, durduramaz. Geniş tanımlı işsizlik geçtiğimiz yılın ilk çeyreğine göre 2,5 milyon kişi artarak 10 milyon 34 bin kişi oldu. 1 Milyon 252 bin kişi bir yıl ve daha uzun süreden beri işsiz. Ülke de her 4 gençten
KANİ BEKO 342 biri ise işsiz durumda. Kadınların yüzde 68’i işgücüne dâhil olamamaktadır…” ifadelerini kullandı. TÜRKİYE, DÜNYA ENFLASYON SIRALAMASINDA İLK 20’DE Mayıs ayı açlık-yoksulluk araştırmalarında açlık sınırının 3 bin 472 liraya, gıda dışı gereksinimleri için yapılması gereken harcamanın ise 8 bin 391 liraya yükseldiğini ve yoksulluk sınırının da 11 bin 863 lira olduğunu belirten Beko, Türkiye’nin, dünya enflasyon sıralamasında enflasyonu en yüksek ilk 20 ülke arasında yer aldığını, dünyadaki 172 ülkenin enflasyonunun ise Türkiye’den düşük olduğu bilgisini paylaştı. Enflasyonun son 7 aydır sürekli yükseliş gösterdiğini, resmi enflasyonun bile son 23 ayın en yüksek enflasyon oranı olduğunu kaydeden Beko, “ Merkezi yönetim bütçesi Nisan ayı verilerine göre Türkiye içeride ve dışarıda faiz lobilerine ödediği faiz miktarı sadece ilk 4 ayda 67,5 Milyar TL’ye yükseldi. Bunun yanı sıra 5’li yandaş müteahhitte ödenen para ise 10, 3 milyar TL oldu. Yılın ilk 4 ayında örtülü ödenek adı altında Cumhurbaşkanlığının yaptığı harcama ise 781 Milyon TL’ye yükseldi. Tüketici güven endeksi nisanda bir önceki aya göre yüzde 3,6 azalarak 77,3’e kadar geriledi” sözleriyle tepkisini dile getirdi. “Üstelik gerçek olmayan verilerle hazırlanan raporlar sonrasında ekonominin yüzde 7 büyüdüğü ifade ediliyor. Madem ki ekonomi yüzde 7 oranında büyüdü o zaman; neden işsizlerimizin sayısı her geçen gün artıyor. Neden 620 bin sağlık emekçisinin ve ayrıca eğitim emekçilerinin ataması yapılmıyor, neden çiftçinin köylünün borcu ödenmiyor, neden pandemi döneminde zor günler geçiren esnafa, günübirlik işlerde çalışanlara, müzisyen ve sanatçılara daha fazla destek olunmuyor” diyen Beko, son olarak iktidara tüm bu konuların ele alınması ve saplantılı ekonomi-politik anlayışından ve ekonomik- mali açmazları büyütmekten vazgeçerek, kamucu politikalara yönelmesi çağrısında bulundu.
343 KANİ BEKO 14 Haziran 2021 BEKO: 15-16 HAZİRAN RUHU İLE MAFYA, SİYASET, SERMAYE İKTİDARINDAN ÜLKEMİZİ KURTARACAĞIZ! BU MAFYA DÜZENİNİ YIKACAK; MİLYONLARIN HAK, HUKUK, ADALET MÜCADELESİNDE YAN YANA DURACAĞIZ! Türkiye işçi sınıfı tarihinin en büyük işçi direnişlerinden biri olan 15-16 Haziran Direnişi 51. Yılında… Bugün Türkiye; işçiye, emekçiye, ücretliye, emekliye düşman bir, 'tek adam rejimi' altındadır. Bu rejimin temel dayanağını oluşturan unsurlar; neo-liberal iktisat politikaları, Türk-İslamcı ideoloji, işlevsizleştirilmiş Meclis, tek adamcı çok maaşlı bürokrasi ve yandaş basın ile iktidarın kayıtsız hizmetinde işbirlikçi sermayedir. Olağanüstü hal uygulamaları kalıcılaşmış ve demokratik kazanımlara karşı yürütülen topyekun savaşın bir numaralı aracı haline gelmiştir. Ülkemizi ekonomik, siyasal olarak uçurumun kıyısına getirmiş olan bu tek adam rejimine karşı direnişin ilham kaynağı yine bu ülkenin işçi sınıfının, demokratlarının ve devrimcilerinin aydınlık mücadelesi ve tarihidir. Bu mücadelenin en önemli dönemeçlerinden birini 15-16 Haziran Direnişi oluşturur. Bu tarihle gurur duyuyoruz. AKP artık iktidardan demokratik yollarla gönderilmelidir. Ülkenin üzerinde yarattığı karanlık gölgeden kurtulmalıyız. AKP iktidarı süresince, işçiler, emekçiler hiç olmadıkları kadar esnek istihdam biçimleri ile çalıştırılırken, kuralsızlık kural haline gelmiş ve bu çalışma ilişkisi güvencesizliği derinleştirmiştir. Her alanda olduğu gibi emek dünyası da yandaşlar ve diğerleri arasındaki ayrımların keskinleştiğine şahitlik etmiştir. Gerçek sendikacılık zayıflarken yandaş sendikacılık hormonlu biçimde büyütülmüştür. Sendikalaşma oranı yüzde 14’lere gerilemiştir. Ülkede olağanüstü hal uygulamalarının kalıcılaşmasıyla binlerce işçinin mücadelesi, grevi yasaklanmıştır taşeron uygulaması kural haline gelmiş, emeğin her tür kazanımı ve hukuku büyük oranda etkisizleştirilmiştir. AKP’nin 18 yıllık iktidarında binlerce işçi, iş cinayetlerinde hayatını kaybetmiştir. Madenler, tersaneler, inşaatlar kitlesel işçi kıyımlarının acı tanıkları olmuştur. En az 25 bin işçi iş cinayetleri sonucu hayatını kaybetmiştir. Binlerce emekçi ise yaralanmış, meslek hastalıklarından kırıma uğramıştır. Tüm bunlara bir de Kovid-19 salgını eklenmiştir. Büyük bir halk sağlığı krizi olarak tüm dünyada neo- liberalizmin çöküşünün kaçınılmazlığını göstermiştir. İster ülke içinde olsun isterse küresel planda zengin zenginleşirken, yoksulluk ve yoksunluk derinleşmiştir. Bugün işsiz sayımız 95 ülke nüfusunu geçmiş, işsizlik kadın, erkek, genç tüm yurttaşları pençesine almıştır.
KANİ BEKO 344 Merkez kapitalist ülkeler zenginlere vergi, altyapı yatırımlarını artırma, herkese eşit miktarda doğrudan destek uygulamalarını yürürlüğe koymak zorunda kalmıştır. AKP’nin tek adam rejimi ise Merkez Bankasının kaynaklarını, ülkenin vergi gelirlerini, emekçinin zor günlerinin güvencesi İşsizlik Sigortası Fonu da dahil her tür kamu kaynağını yandaş sermayenin zenginliğine zenginlik katma aracı haline getirmiştir. İşçiye, emekçiye, emekliye, geniş halk yığınlarına, küçük esnafa ise borçlanması için kredi önermiştir. Ancak, hiçbir koşulda umutsuzluğa yer olmadığını tarihimizden, direniş geleneğimizden biliyoruz. Bir kez daha 15-16 Haziran ruhuyla sokaklardan, caddelerden, dükkanlardan, inşaatlardan, fabrikalardan, tarlalardan, iş yerlerimizden, maaş kuyruklarından sesleniyoruz; bugün içine sürüklendiğimiz “Mafya-Siyaset-Sermaye” üçgeninden kurtulacak en kısa zamanda emeğin ve demokrasinin iktidarını hep beraber inşa edeceğiz. Kani BEKO CHP İzmir Milletvekili
345 KANİ BEKO 14 Haziran 2021 Sen çok yaşa Göz Göz! Göztepe ve Türk futbolunun Sepil’e ihtiyacı var Göztepe’nin 96. Kuruluş yıldönümü nedeniyle bir açıklama yapan CHP İzmir Milletvekili Kani Beko, Göztepe’nin daha büyük efsanelere imza atmak için Göztepe Spor Kulübü Başkanı Mehmet Sepil’e ihtiyacı olduğunu vurguladı. CHP İzmir Milletvekili Kani Beko’nun açıklaması şöyle: Bugün 14 Haziran; 1925'te kurulan Göztepe'nin 96. kuruluş yıldönümü kutlu olsun. Sen çok yaşa Göz Göz!.. Avrupa'da ilk defa bir Türk takımı olarak yarı final oynayan; Adnan Süvari'nin liderliğinde Koca Kaptan Gürsel Aksel, İngiliz Nevzat, Bombacı Halil, Ali Artuner, Buldozer Fevzi, Ertan Öznur ve arkadaşlarıyla Efsane Göztepe olarak tarih yazan Göztepe, Başkan Sepil'in döneminde 14 sezon aradan sonra beşinci sezon üst üste Süper Lig’de oynama başarısı gösteriyor. Göztepe, inanıyorum ki İzmir'in ve Türk futbolunun müstesna bir rengi olarak; güzel oyun, futbolun geleceğinden çok daha güzel yerlerde olacak, başarıdan başarıya koşacaktır. Bu çerçevede Başkan Sepil'e bu güzel günde bir çağrıda bulunmak isterim; Sayın Başkan, 7 yılda sadece Göztepe'ye değil Türk futboluna da değer kattınız. Göztepe Başkanı olarak Süper Lig Kulüpler Birliği Vakfı'na başkanlık da yaparak bu onuru İzmir'imize getirdiniz. Urla Adnan Süvari Tesisleri'ni mükemmel hale getirdiniz. Göztepe'yi 2. Lig'den alıp 14 yıl aradan sonra Süper Lig'e çıkardınız ve gediklisi yaptınız. Göztepe'nin 90 küsur yıllık rüyasını gerçeğe dönüştürüp Göztepe Gürsel Aksel Stadı'nı bu güzel camiaya kazandırdınız. Göztepe'de daha yapacak işleriniz olduğunu düşünüyorum bir taraftar olarak; altyapıyı ve akademiyi kurmadan, Göztepe'yi zirveye oynatıp Avrupa'da sahaya çıkarmadan bırakıp gitmenize gönlüm razı değil. Bu duygu ve düşüncelerle Göz Göz'ün 96. kuruluş yıldönümünü nice yıllar dileğiyle kutluyorum; Göztepe camiasina, bir parçası olduğum vefakar taraftarlara saygı ve sevgilerimi sunuyorum.
346 KANİ BEKO 21 Haziran 2021 Beko: Bosna Srebrenitsa Katliamını unutursak Kalbimiz kurusun diyenler neredesiniz! Irkçı Dodik’in sözlerini biz unutmadık ama PTT unutmuş! CHP İzmir Milletvekili Kani Beko, Srebrenitsa Katliamı için ‘uydurma’ diyen ırkçı Sırp Lider Milorad Dodik için PTT’nin pul bastırmasını kınayarak, “Yazıklar olsun! İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Avrupa kıtasında yaşanmış en büyük katliam olan, yaklaşık 8 bin Bosnalı Müslüman’ın katledildiği Srebrenitsa Katliamını inkar eden ırkçı Dodik için bu ülkenin posta teşkilatının özel pul bastırmış olması kabul edilemez!” dedi. CHP İzmir Milletvekili Kani Beko, katliamın 11 Temmuz’daki 26. yıldönümü öncesi Bosna halkının ve yaşadığı ağır travmada onunla gönüldaşlık içinde olan herkes için matem gününü daha da ağırlaştıran bir durumla karşı karşıya olduklarını dile getirdi. CHP İzmir Milletvekili Kani Beko, “Srebrenitsa Katliamı için ‘uydurma’ diyen ırkçı Sırp Lider Milorad Dodik için PTT’nin pul bastırması hepimizi derinden üzdü. İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana Avrupa kıtasında yaşanmış olan en büyük katliam olarak nitelendirilen Srebrenitsa Katliamı'nın 26’ıncı yılını doldurmak üzereyiz. Tüm dünyanın gözü önünde, uluslararası kamuoyunun şahitliğinde yaşanmış olan bir katliamın ağır yükü altındayız” dedi. BU YANLIŞTAN DERHAL DÖNÜLMELİ! Beko sözlerini şöyle sürdürdü: “Hatırlayalım. 11 Temmuz 1995 günü otobüs ve kamyonlara bindirilerek eşlerinden, ailelerinden, çocuklarından sonsuza dek koparılan sivil Boşnak kardeşlerimizin anısı hala çok tazedir. Sırf kimliklerinden ötürü, inançlarından ötürü, varoluşlarından ötürü ormanlık alana götürülerek katledilmelerinin üzerinden geçen çeyrek asıra rağmen acımız dün gibi tazedir. Bu katliamı unutursak kalbimiz kurusun! Bosna'da yaşanan bu katliamı ne unutur ne de unuttururuz. İnkar edenlere, yok sayanlara karşı dün durduğumuz gibi karşısında dururuz. Birkaç yıl önce Bosna- Hersek Federasyonu’nun özerk birimi Sırp Cumhuriyeti lideri Milorad Dodik’in, yaklaşık 8 bin Bosnalı Müslüman’ın katledildiği Srebrenitsa soykırımını inkar ederek, Srebrenitsa’nın “Sırpları şeytan gibi göstermek için organize edilen bir trajedi” olduğunu ifade ettiğini unutmadık! Ama PTT unutmuş! Pul bastıracak kadar unutmuş! Bu kabul edilemez. Derhal bu yanlıştan dönülmeli ve Bosna halkından özür dilenmelidir.”
347 KANİ BEKO 26 Haziran 2021 CHP’li Beko: Makine Kimya milli varlığımızdır, özelleştirilemez! Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İzmir Milletvekili Kani Beko, Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu’nun (MKE) anonim şirkete dönüştürülerek özelleştirilme yolunun açılmasına tepki göstererek “Tank Palet’e, Telekom’a, PTT’ye yapılan gibi, bir milli varlık daha gözden çıkarılıyor, Cumhuriyetin değerleri yok ediliyor” dedi. Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu’nun (MKE) yeniden yapılandırılarak kamu yerine özel hukuk hükümlerine tabii olması teklifinin Meclis’e getirilmesine Kırıkkale halkının tepki gösterdiğini belirten Beko, bu adımın bu bölgede yaşayan ve MKE’de çalışan yüzlerce işçinin hakkını gasp edeceğini vurguladı. Bu teklifi Meclis’ten geçirecek olan AKP iktidarına sert sözlerle karşı çıkan CHP İzmir Milletvekili Kani Beko, “Saray ve AKP iktidarı durmak bilmiyor; her şeyi, Cumhuriyetin kurduğu bütün fabrikaları yok pahasına satıyorlar!” dedi. Makine Kimya Fabrikalarının, Kırıkkale ile özdeşleşmiş fabrikalar olduğunu vurgulayan Beko, “Ülkeyi yönetmekten aciz şahsın yönetimi, hem siyasi hem ekonomik olarak çökmekte ve Saray kendisini kurtarmak için de ülkede ne var ne yoksa satışa çıkarma derdine düşmüştür. Daha önce de vurguladığımız üzere, iktidarın bugüne kadar attığı adımlar; Türkiye-Katar işbirliği anlaşmaları, Varlık Fonu'nun Sayıştay denetimi dışında tutulması ve fon kapsamındaki şirketlerin neredeyse tamamen vergi dışı bırakılmış ve yağmalanmış olması düşünüldüğünde tehlikenin boyutlarını gözler önüne serilmektedir. Şimdi de, Türkiye'nin göz bebeği Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu'nun anonim şirkete dönüşmesi, özelleştirilmesi demek, geçmişte Tank Palet'e yapılan, PTT'ye yapılan gibi, Türk Telekom'a yapılan gibi bir milli varlığı gözden çıkarması demektir. Bunu kabul etmemiz mümkün değildir. Makine Kimya Fabrikaları, Kırıkkale ile özdeşleşmiş fabrikalardır. Kırıkkale’de 80 bin kişi yaşıyorsa bu insanların çoğu, geçimlerini Makine Kimya’ya borçludur. Şimdi bu yurttaşlar işsizlikle, güvencesizlikle, haksız uygulamalarla baş başa bırakılmış durumdadırlar” ifadelerini kullandı. İŞÇİLERİN HAK KAYBI YAŞAMAMASI İÇİN MÜCADELE EDECEĞİZ Makine Kimya’da çalışan 6 binin üzerinde personelin ve işçinin hak kaybı yaşamaması için mücadele edeceklerine de dikkat çeken İzmir Milletvekili Kani Beko, şunları dile getirdi: “Kırıkkale’de Makine Kimya’da çalışıp emekli olan on binlerce insan yaşamakta. Halen Makine Kimya’da çalışan 6 bin üzerinde personel olduğunu biliyoruz. Böyle bakıldığında Makine Kimya hem Kırıkkaleliler için çok değerli hem de önemli bir istihdam alanıdır. Kırıkkale Milletvekilimiz Sayın Ahmet Önal da belirtti, orada çalışan işçilerin hakları, kadro durumları nasıl olacak mutlaka takip edilmeli, bu konuda hak kayıpları olmaması için mücadele edilmelidir. Bizlerin bu durumu sonuna kadar takip edeceğimizi bir kez de sizin aracılığınızla vurgulamak isteriz.”
348 KANİ BEKO 30 Haziran 2021 Beko: Kısa Çalışma Ödeneği hiç değilse 6 ay daha devam ettirilmeli ve en az asgari ücret seviyesine çıkarılmalıdır. CHP İzmir Milletvekili ve DİSK eski Genel Başkanı Kani Beko, Kısa Çalışma Ödeneğinin hiç değilse 6 ay daha uzatılması gerektiğini vurgulamış ve konuya ilişkin şu açıklamayı yapmıştır. “Cumhurbaşkanın son açıklamasında da belirtildiği üzere, hükümet salgın kısıtlamalarını birer birer kaldırıyor. Salgın döneminde uygulanan kısa çalışma ödeneği (KÇÖ) ile işten atma yasağı ve ücretsiz izin uygulamasında da süre 30 Haziran’da doluyor. Son kez uzatıldığı vurgulanan kısa çalışma ödeneğinin kesilecek olması, henüz salgının olumsuz etkilerinden kurtulamayan birçok kişiyi, işçiyi, işvereni olumsuz bir şekilde etkileyecektir. İşten çıkarma yasağının kaldırılmasını da beraberinde getirecek olan bu durum birçok insanı zora sokacak, işsizlik daha da çok artacaktır. Halen ülkemizde 10 milyona yakın işsizin olduğunu biliyoruz. Dünyada 95 ülkenin nüfusundan daha fazla kişi demektir bu. Kısa Çalışma Ödeneğinin sona ermesi ile birlikte, pandemi koşullarında zaten açlıkla, yoksullukla boğuşan milyonlar bir kez daha açlığa, sefalete terk edilecektir. Durumun ciddiyetine tüm yetkililerin dikkatini çekmek isterim. Üstelik kısa çalışma ödeneğinin verildiği zamanda, bu kişilerin SSK primleri yatırılmadığından dolayı önümüzdeki dönemde başta kendileri ve onlarla birlikte aileleri de sağlık sorunlarıyla uğraşacaklardır. Kısa çalışma ödeneği alan kişiler, açlık sınırı 3 bin TL’ye yakın, yoksulluk sınırının 8 bin TL’yi geçtiği bir süreçte zaten zar zor geçiniyorlardı. Kısa çalışma ödeneği kesilirse ve bu insanlara iş bulamazsak, işsizlik fonundan da yararlanmazlarsa bu insanlar evine ekmek getiremez konumuna geleceklerdir. Buradan bir kez daha İşsizlik Ödeneğinden Yararlanma Koşullarını hatırlatmak isterim; 1. Kendi istek ve kusuru dışında işsiz kalmak, 2. Hizmet akdinin sona ermesinden önceki son 120 gün hizmet akdine tabi olmak, 3. Hizmet akdinin feshinden önceki son üç yıl içinde en az 600 gün süre ile işsizlik sigortası primi ödemiş olmak, Bu yasal koşulları, kısa çalışma ödeneği alanların birçoğunun yerine getirmesi çok zordur. Bu yurttaşlar işsizlik fonundan ne yazık ki maaş alamayacaklar. 30 Haziran gününden itibaren kısa çalışma ödeneği de alamayacaklar. Açlıkla, işsizlikle baş başa kalacaklardır. Böylesi ağır bir krizin altından kalkmak çok zor olacaktır. Hatırlatmak isterim ki; bu durum ILO’nun kararlarında da tanımlanmıştır. ILO'nun sosyal güvenlikle ilgili 102 sayılı Sözleşmesi ve 202 sayılı Tavsiye Kararı'na uygun olarak; iktidar,
bütün yurttaşlara asgari geçim şartlarını sağlayacak bir asgari gelir desteği/sigortası sağlamak zorundadır. O nedenle de bu kişilere mutlaka en az asgari ücret düzeyinde bir maaş bağlanmalıdır. Dolayısıyla koşulları yeniden değerlendirmek ve 30 Hazirandan sonrası için yeni bir planlama yapmak şarttır. Pandemi sürecinde birçok insan da işini, gelirini ve ekmeğini kaybetti. Kimisi de pandemi yasaklarına uymayan işverenlerin haksız uygulamaları ile işlerinden oldular. Bu süreçte sendikalara üye olan işçiler, ahlak ve iyi niyet kurallarına uymadıkları gerekçesiyle 25/2 maddesi çıkış kodu olan 29 ile işten atıldılar. Öncelikle bu işçiler tekrar işlerine dönmelidirler. Bunun yanı sıra, 14 milyona yakın işçinin yaklaşık yarısı işini, gelirini kaybetti. Bu kayıplar mutlaka telafi edilmelidir. Pandemi sürecinde yüzbinlerce çalışan da sözde işten atılmadı ama ücretsiz izne çıkarıldı. Bu uygulama sonucu mağdur olan işçilerin de hakları ödenmelidir. Dünya Sağlık Örgütü “pandemi bitti” açıklaması yapana kadar kısa çalışma ödeneği devam ettirilmeli, hiç değilse 6 ay daha uzatılmalıdır. Ayrıca ödenen miktar en az asgari ücret seviyesine çıkarılmalıdır. “
Search
Read the Text Version
- 1
- 2
- 3
- 4
- 5
- 6
- 7
- 8
- 9
- 10
- 11
- 12
- 13
- 14
- 15
- 16
- 17
- 18
- 19
- 20
- 21
- 22
- 23
- 24
- 25
- 26
- 27
- 28
- 29
- 30
- 31
- 32
- 33
- 34
- 35
- 36
- 37
- 38
- 39
- 40
- 41
- 42
- 43
- 44
- 45
- 46
- 47
- 48
- 49
- 50
- 51
- 52
- 53
- 54
- 55
- 56
- 57
- 58
- 59
- 60
- 61
- 62
- 63
- 64
- 65
- 66
- 67
- 68
- 69
- 70
- 71
- 72
- 73
- 74
- 75
- 76
- 77
- 78
- 79
- 80
- 81
- 82
- 83
- 84
- 85
- 86
- 87
- 88
- 89
- 90
- 91
- 92
- 93
- 94
- 95
- 96
- 97
- 98
- 99
- 100
- 101
- 102
- 103
- 104
- 105
- 106
- 107
- 108
- 109
- 110
- 111
- 112
- 113
- 114
- 115
- 116
- 117
- 118
- 119
- 120
- 121
- 122
- 123
- 124
- 125
- 126
- 127
- 128
- 129
- 130
- 131
- 132
- 133
- 134
- 135
- 136
- 137
- 138
- 139
- 140
- 141
- 142
- 143
- 144
- 145
- 146
- 147
- 148
- 149
- 150
- 151
- 152
- 153
- 154
- 155
- 156
- 157
- 158
- 159
- 160
- 161
- 162
- 163
- 164
- 165
- 166
- 167
- 168
- 169
- 170
- 171
- 172
- 173
- 174
- 175
- 176
- 177
- 178
- 179
- 180
- 181
- 182
- 183
- 184
- 185
- 186
- 187
- 188
- 189
- 190
- 191
- 192
- 193
- 194
- 195
- 196
- 197
- 198
- 199
- 200
- 201
- 202
- 203
- 204
- 205
- 206
- 207
- 208
- 209
- 210
- 211
- 212
- 213
- 214
- 215
- 216
- 217
- 218
- 219
- 220
- 221
- 222
- 223
- 224
- 225
- 226
- 227
- 228
- 229
- 230
- 231
- 232
- 233
- 234
- 235
- 236
- 237
- 238
- 239
- 240
- 241
- 242
- 243
- 244
- 245
- 246
- 247
- 248
- 249
- 250
- 251
- 252
- 253
- 254
- 255
- 256
- 257
- 258
- 259
- 260
- 261
- 262
- 263
- 264
- 265
- 266
- 267
- 268
- 269
- 270
- 271
- 272
- 273
- 274
- 275
- 276
- 277
- 278
- 279
- 280
- 281
- 282
- 283
- 284
- 285
- 286
- 287
- 288
- 289
- 290
- 291
- 292
- 293
- 294
- 295
- 296
- 297
- 298
- 299
- 300
- 301
- 302
- 303
- 304
- 305
- 306
- 307
- 308
- 309
- 310
- 311
- 312
- 313
- 314
- 315
- 316
- 317
- 318
- 319
- 320
- 321
- 322
- 323
- 324
- 325
- 326
- 327
- 328
- 329
- 330
- 331
- 332
- 333
- 334
- 335
- 336
- 337
- 338
- 339
- 340
- 341
- 342
- 343
- 344
- 345
- 346
- 347
- 348
- 349