151 KANİ BEKO 14 Kasım 2019 CHP’li Beko “Türkiye'de emekli yurttaşlarımızın çok zor koşullarda yaşadıklarını hepimiz biliyoruz. Akşamları, hava karardıktan sonra siz pazar yerlerine gidin, o pazar yerlerinde kendisini kimseye göstermeden pazar artıklarının nasıl toplandığını, 1.000 liranın altında maaş alan emeklilerin durumunu orada göreceksiniz.” CHP İzmir Milletvekili Kani Beko’nun TBMM Genel Kurulu’nda İYİ Parti’nin vermiş olduğu grup önerisi üzerine yapmış olduğu konuşmayı ekte bilgilerinize sunuyoruz. “Emeklilerimiz yaşamı boyunca çalışan, üreten, alın teri döken, bu ülkeye vergi veren, prim ödeyen ve bu çabanın ve emeğin karşılığını emekli olduğunda hak ettiği biçimiyle alması gereken yurttaşlarımızdır. Ülkemizde, 2019 Eylül itibarıyla 12 milyon 896 bin emekli yurttaşımız bulunmaktadır. Ne yazık ki; 12 milyon 896 bin emeklinin yaklaşık 8 milyonu açlık sınırı altında ücret alıyor. 847 bin emekli 1000 tl ya da altında aylık almaktadır. 248 bin emekli 1000 tl ile 1100 tl arasında aylık almaktadır. 220 bin emekli 1100 tl ile 1200 tl arasında aylık almaktadır. 6 milyon 850 bin emekli 2000 tl’nin altında aylık almaktadır Ekim 2019 hesaplamalarına göre dört kişilik ailenin açlık sınırı 2.058 tl’dir ve emeklilerimiz açlık sınırı altında yaşamaya çalışmaktadır. Geri kalanı ise yoksulluk sınırı altında yaşıyor. 5 milyon emekli ikinci bir işte çalışıyor veya iş arıyor. Bugün asgari ücretle çalışan bir işçiye, emekli olduğunda 850 lira gibi açlık sınırı altında bir maaş bağlanacak. Emeklilerimizin maddi koşullarının iyileştirilmesi ve yaşamlarını kolaylaştırıcı düzenlemelerin ivedilikle uygulamaya konulması anayasal güvence altına alınmış olan sosyal devlet ilkesinin bir gereğidir. EYT sorunundan hareketle Türkiye’de emeklilik yaşı ve koşulları herkes için gözden geçirilmeli, ülke gerçeklerine uygun, makul ve hakkaniyetli yeni bir sistem inşa edilmelidir. Emeklilik yaşının kademeli artışına derhal son verilmeli, emeklilik yaşı, tüm yurttaşlar için ülke gerçeklerine uygun bir seviyeye çekilmelidir. Özellikle ağır, tehlikeli ve yıpratıcı işlerde çalışanlara özel emeklilik koşulları oluşturulmalı, mevcut “fiili hizmet süresi zammı” uygulaması geliştirilmeli ve yaygınlaştırılmalıdır. Ayrıca Türkiye’deki 12 milyon emeklinin ekonomik, demokratik, siyasi ve sosyal haklarını korumak adına Avrupa’da olduğu gibi sendikalı olmalarının önü açılmalı ve gerekli yasal düzenlemeler derhal yapılmalıdır.
KANİ BEKO 152 Avrupa standartlarında anayasal hakları olan, sendikal hak ve özgürlüklerin çalışanların emekli olduktan sonra da devam etmesi ve grevli, toplu sözleşmeli sendikal haklarının olabilmesi için hazırlamış olduğum ve TBMM başkanlığına sunduğum kanun teklifinin ivedilikle kabul edilmesi gereklidir. Emekliler Türkiye’de kamunun üstlenmediği fakat aile yaşantısında küçülen ve çekirdek aileye dönüşen toplumsal yapıda, dayanışmanın merkezidir. Emekli maaşları kıt kanaat geçinen emeklilerin kendi yaşamlarının sürdürmelerinin aracı olmanın yanında, emeklilerimizin çocuklarının, torunlarının ve bakmakla yükümlü olduklarının da en temel gelir kaynağıdır. Emekli maaşları artan enflasyonla kuşa dönmüştür. İnsanımız intihar dışında yol bulamaz hale gelmiştir. Toplumsal bir yıkım yaşanmaktadır. Saraylarda yaşayıp kendini harikalar diyarında görenler dışındakiler için gündelik yaşam bir zulüm dünyasına dönüşmüştür. 2000 yılı öncesi emekli olanlarla 2000 yılı sonrası emekli olanların arasında oluşan maaş farkını kamuoyuna açıklayamadınız, biz de bunu anlayamadık. 19 yıldan bu yana ödenmeyen maaş farklarının derhal emeklilere ödenmesi gereklidir. Bu eşitsiz ve de adaletsiz uygulama aynı zamanda anayasaya da aykırıdır. Bu nedenle intibak konusunun acilen düzenlenmesi ve emeklilerimize hak ettikleri gibi bir yaşam standardının sağlanması gereklidir. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.”
153 KANİ BEKO 15 Kasım 2019 CHP İzmir Milletvekili Kani Beko isyan etti: Tarım politikalarının baştan yazılması şart! Cumhuriyet Halk Partisi İzmir Milletvekili Kani Beko’nun; Plan ve Bütçe Komisyonunda Tarım ve Orman Bakanlığı Bütçesi üzerine yaptığı konuşma ekte bilgilerinize sunulmuştur. Çok da uzun olmayan bir zaman önce Türkiye tarımsal üretim yönünden, dünyada kendisine yetebilen ülkelerden biriydi. Neo-liberal politikaları AKP keşfetmiş ya da Türkiye’ye getirmiş değildir. Fakat AKP’li yıllarda ısrarla uygulanan yanlış tarım politikaları nedeniyle artık tarımsal üretimde kesin olarak dışa bağımlı bir ülkedir. Sulama Birlikleri Kanunu, Şeker Kanunu, Tütün Kanunu ve Tohumculuk Kanunlarıyla üretici ürününü maliyetini karşılayarak satamaz hale geldi. Mera Kanunu, Zeytin Kanunu, Büyükşehir Kanunu, Maden Kanunu, Elektrik Piyasası Kanunu, Yenilenebilir Enerji Kanunları ile en değerli topraklarımız kentsel rant uğruna imara açıldı. Meraların özel şirketlere devrinin önü açıldı. Çiftçimiz, köylümüz mülksüzleşti, yoksullaştı ve toprağından koparak metropollerde, avmlerde işçileşti. Anadolu coğrafyasının binlerce yıldır ürettiği buğday gibi temel girdiler dahi ithal edilir oldu. Bu yılın ilk 8 ayında 5.4 milyon ton buğday, 2.8 milyon ton mısır ithal edildi. Yakın bir zamana kadar ihracatçısı olduğumuz ürünlerde ithalat kaçınılmaz hale geldi. 2018’de Türkiye 301 bin ton incir ithal etti. Son 5 yılda incirde ithalat yüzde 10,5 arttı. Kamu kurumları eliyle üretim garantisi sağlanan ürünler, bu kurumlar zarar ettirilerek, özelleştirilerek ithalat özendirildi. 2013’te 873 ton çay ithalatı yapan Türkiye’de çay ithalatı 2018 yılına dek yüzde 172 oranında arttı ve 2,3 bin tona fırladı. Sebzeler grubunda Türkiye, 2013 yılında 54 bin ton ithalat yaparken 2018 yılına gelindiğinde bu tutar yüzde 121 artışla 120 bin tona fırladı. Ülkemiz 2018 yılında, kırmızı et ve canlı hayvan ithalatında da rekor kırdı. Bu yılın ilk 6 aylık döneminde ise Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre 4 bin 272 ton kırmızı et ithal edildi. Birçok üründe dışa bağımlı bir yapı oluşturuldu. Türkiye, soğan, patates, saman gibi ürünleri ithal eder duruma geldi. Üreten köylüler, kentlere göç ettirildi ve üretimden koparılarak, tüketiciye dönüştürüldü. Halbuki yapılması gereken ithalatın, fiyat artışına karşı önleyici bir tedbir olarak kullanılmamasıdır. İthalat yapılınca kısa bir dönem için fiyatlar düşse de orta ve uzun vadede fiyatlar tekrar yükselecektir. Çünkü ithalatla rekabet edemeyen çiftçi, üretimden çekilince üretim azalmakta ve fiyatlar da yükselmektedir. Böyle bir durumda tekrar ithalat fiyatları düşürmek yerine ülke içinde üretimi öldürmekte ve fiyatları orta-uzun vadede artırmaktadır. Bunun yanında işsizlik, dış açık, köyden kente hızlı göç, fiyatlar genel düzeyinde hızlı artışlara yol açmaktadır. Bu sarmaldan kurtulmak gerekmektedir.
KANİ BEKO 154 Üreticilerin kendi ürettikleri üründe söz sahibi olabilmeleri ancak üretimde örgütlenmeyle mümkün olabilir. Tarımsal üretim, yüksek girdi fiyatları ve ithalat baskısı nedeniyle sürdürülemez hale gelmektedir. Öyleyse mazotta ÖTV ve KDV kaldırılmalı; diğer girdilerdeki vergi yükü azaltılmalıdır. İthalat politikasından vazgeçilmelidir. Üretim maliyetleri düşürülmeli, etkin destekleme politikaları hayata geçirilmeli, üretimde kooperatifler başta olmak üzere örgütlenme önündeki engeller kaldırılmalı ve bu alan teşvik edilmeli ve daha da önemlisi mutlaka üretim planlaması yukarıda dile getirilen noktalar göz önünde tutularak yapılmalıdır. Tarım ve gıda tekellerinin yönlendirmelerine değil; kendi insanımızın ihtiyaçlarına ve ülkemizin özgül iklim ve toprak şartlarına göre planlanmış programlar uygulanmalıdır. Emekten yana, küçük ve orta ölçekli çiftçileri destekleyen tarım politikaları uygulanmalı, tarımsal üretimde teknoloji kullanımını artıracak teşvik politikaları hayata geçirilmeli, örgütlenmenin önü açılmalı, doğaya dost, sürdürülebilir ve planlı bir tarımsal üretim politikası izlenmelidir.
155 KANİ BEKO 19 Kasım 2019 CHP’li Beko’dan ‘sağlık bütçesine’ önemli tavsiyeler TBMM Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu üyesi olan CHP İzmir Milletvekili Kani Beko, Sağlık Bakanlığı bütçe görüşmelerine katılarak ‘sağlık politikalarıyla’ ilgili önemli açıklamalar yaptı. Beko, sağlık çalışanlarına şiddetin giderek arttığını belirterek, “Hükûmetin yürüttüğü hürmetsiz yaklaşım ve hekimliği itibarsızlaştırma politikası sağlık alanında uygulanan şiddette somutlanmaktadır” dedi. Türkiye Büyük Millet Meclisi Plan ve Bütçe görüşmeleri devam ederken TBMM Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu üyesi olarak Sağlık Bakanlığının bütçe görüşmelerine katılan CHP İzmir Milletvekili Kani Beko, sağlıkta yaşanan aksamalar, şiddet, sağlık çalışanlarının sorunları ve hükümetin sağlık politikalarındaki yanlışlarla ilgili önemli açıklamalarda bulundu. Sağlık çalışanlarının sorunlarıyla konuşmasına başlayan Beko, “Çalışanların talepleri dikkate alınmadan, tek taraflı belirlenen ücret politikaları ağırlaşan ekonomik krizle birlikte maaşların daha ayın başında erimesine neden olmaktadır. Enflasyonun çok altında yapılan zamlar maaşları oldukça küçültmüştür. Sağlık hizmetini metalaştırarak alınıp satılan bir mala dönüştüren döner sermaye uygulamaları ve tamamlayıcısı olan performansa dayalı ödeme sistemi bu krizin derinleşmesine yol açmıştır. O nedenle, sağlık çalışanları ve sağlık çalışanı emeklilerinin ücretleri mutlaka, insanca yaşamaktan kaynaklanan temel ihtiyaçları karşılayacak ve yanı sıra sosyal yaşamda rahat edecekleri bir seviyeye çıkarılmalıdır. 3600 ek göstergenin belli meslek gruplarına verilmesi eşitlik ve adaleti ortadan kaldırmaktadır. Ek gösterge teklifi köklü bir çözüm gerektirmektedir. Yıllardır talep edilen 3600 ek gösterge sağlık çalışanları için de hayata geçirilmelidir” dedi. ŞİDDET SON 10 YILDA YÜZDE 60 ARTTI! Sağlık çalışanlarına yönelik şiddetin son 10 yılda yüzde 60 arttığına dikkat çeken CHP’li Beko, şiddetin her alanda olduğu gibi hükümetin yanlış sağlık politikalarının sonucu sağlıkta da arttığını savundu. Beko konuşmasında şu eleştirilerde bulundu: “Hükûmetin yürüttüğü hürmetsiz yaklaşım ve hekimliği itibarsızlaştırma politikası sağlık alanında uygulanan şiddette somutlanmaktadır. Kuşkusuz Türkiye'de her alanda şiddet artmıştır ve gerekçesi sağlık alanı için de geçerli olduğu gibi uygulanan politikalardır. En başta da piyasacı sağlık sisteminin kendi doğası gereğidir. Talan ve soyguna dayalı, rantçı sistem, az ve ucuz iş gücü ile çok hizmet hedefleyip kâr odaklı çalıştığı için, sonuç olarak yüksek beklenti içindeki hastanın memnuniyetsizliği şiddet olarak karşımıza çıkmaktadır. Son on yılda sağlıkta şiddet yüzde 60 oranında artmıştır. Her gün acil servislerden, hastane koridorlarından şiddet haberleri gelmektedir. Sağlık Bakanlığının 9 Eylül 2019'da Türkiye Büyük Millet Meclisi Dilekçe Komisyonuna gönderdiği Şiddet Vakaları Raporu'na göre, 2014'ten 31 Temmuz 2019 tarihine kadar toplam 76.157 şiddet vakası yaşanmıştır. Son beş yılda 3 doktor bu nedenle hayatını kaybetmiştir. Sağlık çalışanları için şiddet konusunda ciddi bir yasal düzenlemenin yapılması ve sağlık kurumlarında çalışanlara yönelik şiddetin önlenmesi için kesin ve caydırıcı cezaların bir an önce yürürlüğe girmesi sağlanmalıdır.”
156 KANİ BEKO 20 Kasım 2019 CHP’li Beko; “Saray giderleri bir dakikada 2.020 TL, bir işçi bir ay çalışıyor yine 2.020 TL!” “Gerçek işsiz sayısı 8,5 milyon kişi, bu rakam, dünyadaki 95 ülkenin nüfusundan fazla!” Cumhuriyet Halk Partisi İzmir Milletvekili Kani Beko’nun; Plan ve Bütçe Komisyonunda Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bütçesi üzerine yaptığı konuşma ekte bilgilerinize sunulmuştur. Gündemde olduğu için sözlerime öncelikle asgari ücretle başlamak istiyorum. Asgari ücretten asgari geçim indirimi çıkarılmalı ve vergi dışı kalmalıdır. Asgari ücret 4 kişilik aile için hesaplanmalı, ILO kriterlerine uygun olmalıdır. Asgari Ücret Tespit Komisyonu demokratik hâle getirilmeli, Komisyonda DİSK ve HAK-İŞ de mutlaka yer almalıdır. İşçi- memur ayrımı yapılmadan tek asgari ücret olmalıdır. Saray giderleri bir dakikada 2.020 TL, bir işçi bir ay çalışıyor yine 2.020 TL alıyor. İşsizlik... TÜİK'in son açıkladığı rakamlara göre 2019 yılının Ağustos ayı işsizlik oranı, son on beş yılın en yüksek ağustos ayı işsizlik oranına ulaştı. İşsizlik oranı yüzde 14 oldu. Kadın işsizliği yüzde 17,6'ya yükseldi. Genç işsizliği yüzde 27,4'e yükseldi. Yani her 3 gençten 1'i maalesef işsiz. Gerçek işsiz sayısı 8,5 milyon kişiyi geçmiş. Bu rakam, dünyadaki 95 ülkenin nüfusundan fazladır. İşsizlik Sigortası Fonu'ndan 2019 Eylül ayı verilerine göre kayıtlı 4 milyon 53 bin işsizin sadece 627 bini yararlanabilmiştir. Yani işsizlerin yüzde 80'inden fazlası işsizlik ödeneğinden yararlanamamıştır. Bu durumun tek açıklaması fonun işverenler ve devlet tarafından amaç dışı kullanılması ve açıkça yağmalanmasıdır. Fonun 25 milyara yakını GAP'a harcanmış olması, 25 milyar da işverenlere ve Halkbank, Vakıfbank ve EXIMBANK'a verilmesi hayret vericidir. Toplum yararına çalışma programı kapsamında İŞKUR'a kayıtlı işsizler, dokuz ayı geçmemek üzere çalıştırılmaktadırlar. TYP'lilerin en çok çalıştırıldıkları yerler belediyeler ve okullardır. Son on yıla baktığımızda toplam yararlanıcı sayısı 2 milyona ulaşmıştır. TYP programlarında özellikle seçim öncesi dönemlerde çok ciddi bir artış yaşandığını görüyoruz yani TYP bir siyasi rant aracı olarak da kullanılmıştır. Kıdem tazminatının Bireysel Emeklilik Fonu'na devri düşünülmektedir. Bu, kabul edilemez. Türkiye işçi sınıfı 1936'dan bu yana kıdem tazminatı hakkına sahiptir. Kıdem tazminatı, işverenlerin ve hükûmetin iddia ettiği gibi, yük değil haktır. Kıdem tazminatının fona devri işçiler açısından sonun başlangıcı demektir. \"Taşeron işçileri 696 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'yle kadroya geçirdik.\" dediniz, işçilere yılda yüzde 4, artı, yüzde 4 ücret artışı getirdiniz. İşçilerin sosyal yardım, prim ve tazminatları için herhangi bir artış yapılmamıştır. Oluşan bu hak kayıplarının eşitlik ilkesine ve Anayasa'ya aykırı olduğunu bir kez daha ifade etmek gereklidir.
Sendikalaşma... Türkiye, en kötü sendikalaşma oranı ve düşük toplu iş sözleşmesi kapsamıyla OECD ülkelerinin sonuncusudur. Sigortalı işçiler arasında sendikalaşma oranı sadece yüzde 13,9 dur. Ayrıca işçilerin sadece yüzde 7'si toplu iş sözleşmesi kapsamındadır. Sendikal hak ve özgürlüklerin önündeki engeller mutlaka kaldırılmalıdır. Emekliler ve EYT'liler... Ülkemizde 2019 Eylül itibarıyla 12 milyon 896 bin emekli yurttaşımız bulunmaktadır. Ne yazık ki 12 milyon 896 bin emeklinin yaklaşık 8 milyonu açlık sınırı altında ücret almaktadır, geri kalanı ise yoksulluk sınırı altında yaşamaktadır. 5 milyon emekli ikinci bir işte çalışmaktadır veya ikinci bir iş aramaktadır. Emeklilerimizin maddi koşullarının iyileştirilmesi ve yaşamlarını kolaylaştırıcı düzenlemelerin ivedilikle uygulamaya konulması, anayasal güvence altına alınmış olan sosyal devlet ilkesinin bir gereğidir. EYT'lilerin sorunu çözülmeli, hakları iade edilmelidir. Çocuk işçiliği... Çocuk işçi çalıştırılması yasaktır. 4857 sayılı Yasa, ILO kararları, Birleşmiş Milletler kararları da yasaklamıştır. Ülkemizde çocuk işçilerin sayısı her geçen dönem daha da artmaktadır. Üstelik çocuklar çalışırken iş cinayetlerine kurban gitmektedir. 2019 yılına bakarsak, Eylül ayı itibarıyla 55 çocuk çalışırken hayatını kaybetmiştir. İş kazaları... İşçi sağlığı iş güvenliği önlemleri alınmadığından dolayı AKP iktidara geldiği günden beri maalesef 25 bine yakın işçi kardeşimizi kaybettik. Buradan bir kez daha sesleniyorum: İşçi sağlığı, iş güvenliği önlemleri mutlaka ama mutlaka ILO kriterleri hâline getirilmelidir. Son olarak, meslek hastalıkları... Meslek hastalıklarından ölümler ülkemizde gizleniyor. Sosyal Güvenlik Kurumu, meslek hastalığından ölenlerin sayısını 1 kişi olarak açıklamıştır ama 2017 yılında 157 hak sahibine meslek hastalığı sonucu ölenler için ölüm geliri bağlanmıştır.
158 KANİ BEKO 26 Kasım 2019 CHP’li Beko, milletvekillerine ayrıcalık tanıyan kanun teklifine tepki gösterdi: Vatandaşa zam üstüne zam, vekile hala kıyak! Sağlıkta asıl kıyağı vekiller değil halkımız hakediyor! Milletvekillerinin muhtaç durumda bulunma şartı aranmaksızın anne ve babaları ile 25 yaşından büyük bekar kız çocuklarına da ücretsiz sağlık hizmeti getirecek olan kanun teklifine tepki gösteren CHP İzmir Milletvekili Kani Beko, “Vatandaşa zam üstüne zam, vekile hala kıyak! Sağlıkta asıl kıyağı vekiller değil halkımız hakediyor! ” dedi. Milletvekillerinin bakmakla yükümlü olmadıkları, muhtaç durumda bulunmayan anne ve babaları ile 25 yaşından büyük bekar kız çocuklarına da ücretsiz sağlık hizmetini kapsayan kanun teklifi İçişleri Komisyonundan geçti. AKP milletvekillerinin hazırladıkları kanun teklifine tepki gösteren TBMM Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Üyesi ve CHP İzmir Milletvekili Kani Beko, “Halkımızın sağlık konusunda bu kadar sıkıntısı varken milletvekillerine ‘kıyak’ niteliğindeki bu teklifi kabul edemeyiz. AKP’li arkadaşlarıma sesleniyorum, sağlık alanında ücretler halkın canını bu kadar yakarken sağlıkta ücretsiz hizmeti kendimize değil halkımıza sunacak tekliflerle gelin. Vatandaşa zam üstüne zam yapan hükümet sağlık alanında ailesini halkın üstünde görecek bir uygulamada bulunamaz. Yüksek yargıdan bu işin döneceğini umuyorum. Kendimizin değil halkın vekili olalım” dedi. YASALAŞSA DA YÜKSEK YARGIDAN DÖNER Milletvekillerinin SGK, Bağ-Kur ve Emekli sandığına kayıtlı vatandaşlardan daha farklı bir ayrıcalığa sahip olmaması gerektiğine vurgu yapan CHP’li Beko, bu gibi düzenlemelerin AKP iktidarları döneminde sık sık yapılmasına dikkat çekti. Beko, şunları söyledi: “Yeni vergi ve zamlarla vatandaşın belinin büküldüğü bir dönemde bu ayrıcalıklar kabul edilemez. Vekilin beyanı üzerine bakmakla yükümlülük şartına bakılmaksızın anne, baba ve 25 yaşından büyük bekar kız çocukları için sağlık hakkından yararlandırılmasının uygulanması ancak bu durumun Meclis iç denetim raporlarında kanuna aykırı olarak değerlendirilmesi üzerine bu düzenleme getirilmeye çalışılıyor. Teklifin 51. maddesiyle milletvekillerinin ödenek, yolluk ve emekliliklerini düzenleyen 3671 sayılı kanunun 4’üncü maddesine dayanılarak TBMM Başkanlık Divanı’na yönetmelik çıkarma yetkisi veriliyor. Halen eski ve yeni milletvekilleri ile bakmakla yükümlü oldukları aile fertlerinin tüm tedavi masrafları TBMM tarafından karşılanıyor. Düzenlemeden mevcut milletvekilleri ile 3 bin 500 eski vekil ve yüksek yargı mensuplarının anne baba ve 25 yaşından büyük bekar kız çocukları yararlanacağı söyleniyor. Ücretsiz sağlık hizmeti konusunda yeni ayrıcalık getirecek olan bu düzenleme İçişleri Komisyonu’ndan geçip genel kurul gündemine getirdiklerinde bu teklifin geçmemesi için elimden geleni yapacağım. Bu teklif yasallaşsa da, yüksek yargının bu kararı eşitlik ilkesinden bozacağına inanıyorum” diye konuştu. HALKIN MİLLETVEKİLİ OLALIM İktidarı, ekonomik sıkıntılarla boğuşan ülkenin suni konularla gündemini değiştirmeye çalışmakla eleştiren Beko, yasanın genel kuruldan geçmemesi için milletvekillerine şu
çağrıda bulundu, “ Aynı şekilde Yeni, eski milletvekilleri, dışarıdan atanan eski bakanlar, bir de yüksek yargı mensuplarını da kapsayan ayrıcalıkları kabul etmemeye çağırıyorum. Bakın daha önce implant, gözlük camı ve çerçevesinde, işitme cihazları bedelleri ile bozulması halinde tamir bedelleri gibi ayrıcalıklarla vatandaşın gözünde milletvekilleri olumsuz bir imaj yaratılarak hedef durumuna oturtuluyor. En son getiriler bu ayrıcalıklı teklifi hep birlikte geri çevirerek, kendimizin değil halkımızın milletvekili olalım” diye seslendi.
160 KANİ BEKO 27 Kasım 2019 18 BİN SAĞLIK EMEKÇİSİ VE TIP ÖĞRENCİSİNİN İHRACINI DURDURDUK CHP İzmir Milletvekili Kani Beko, işçi ve emeklilerle kahvaltılı toplantılarda bir araya geldi. TBMM Sağlık Komisyonu üyesi olan Kani Beko, AKP iktidarının kendisine ‘şaşı’ bakan herkesi ihraç etmeye devam ettiğini belirterek, komisyonda CHP olarak binlerce sağlıkçıyı ihraçtan kurtardıklarını anlattı. Beko, “Komisyonda yaptığımız ciddi tartışmalar, inançlı duruşumuzun sonunda 18 bine yakın sağlık emekçisi ve TIP öğrencisinin ihraç edilmesini durdurmayı başardık” dedi. Cumhuriyet Halk Partisi İzmir Milletvekili Kani Beko, geleneksel hale gelen kahvaltılı birlik ve dayanışma toplantılarında bu hafta sonu Seferihisar Belediyesi işçileri ve Bornova Emekli-Sen üyeleri ile bir araya geldi. Öğretmenler Günü olması nedeniyle Seferihisar’daki toplantıdaki konuşmasına öğretmenler gününü kutlayarak başlayan Beko, onların sıkıntılarına da değindi. Beko, “Atatürk ‘Gelecek gençlerin gençler ise öğretmenlerin ellerindedir’ der. 500 bine yakın öğretmen arkadaşımız atamadığı için perişan, bazı arkadaşlarımız intihar etti. Öğretmenler kutsal insanlardır. Eğer ülkemiz 21’inci yüzyılda Avrupa’ya, dünyaya taşınacaksa; Türkiye’den dünyaya barış, demokrasi, insan hakları, kardeşlik, adalet, sendikal hak ve özgürlükler penceresi açılacaksa öğretmenlerin çok ama çok emeği olacağına inanıyorum. Bu yüzden onlara hak ettikleri mesleklerini ve onurlarını sağlamalıyız” diye konuştu. BAŞKAN SOYER’E ‘EMEKÇİ’ TEŞEKKÜRÜ Seferihisar Belediye Başkanı Tunç Soyer’e sendikal haklara verdiği destek için teşekkür eden Beko, işçilere ekonomik gerçekleri anlattı. Kadroya alınmayan teşeron işçilerin sorunlarına değinen Beko, “Emekçi kardeşlerimin şirket işçisi olarak değil kamuda, belediyelerde, özel idarelerde kadrolu işçi olarak çalıştırılması gerekir. Bir düzenleme yapıldı ama adaletsizlik var. Bu adaletsizliği ortadan kaldırmak için mücadele ediyoruz. Size omuz veren, destek ve değer veren kişileri seçin” dedi. CHP’li Beko, “Bölüşürsek tok oluruz, bölünürsek yok oluruz, birleşirsek var oluruz. Mevcut iktidardan kurtulmak için birleşmekten başka yolumuz yok. Pazar yerlerini dolaşıyoruz. Ekonomik kriz almış başını gidiyor. Sayın Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu da sürekli dile getiriyor ama maalesef bizim söylediklerimizi dikkate almadıklarından dolayı bu noktaya geldik. 551 milyar doları betona gömdüler. Eğer siz bu parayı tarıma, çiftçiye, emekçiye vermiş olsaydınız bugün saman, et, mercimek ithal ediyor olmazdık” ifadelerini kullandı. KADINA ŞİDDET KADER DEĞİL, FITRAT DEĞİL! Bornova Emekli-Sen üyeleri ile buluştuğu kahvaltılı toplantıdaki konuşmasına Kadına Şiddetle Mücadele Günü nedeniyle AKP iktidarının kadın politikalarının kadın cinayetlerini artırdığını belirterek başladı. Beko, “Amerika’nın emperyalist kıskacında olan ülkelerde kadın cinayetleri çok fazla. AKP iktidarı döneminde kadın cinayetlerinde giderek artan bir tablo var maalesef. AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılında öldürülen kadın sayısı 66 idi. 2018’in ilk on ayında öldürülen kadın sayısı 363. Son 10 yılda tam 2337 kadın şiddet görerek hayatını kaybetti. Bu kader değil, fıtrat değil! Bu politikalara artık dur demek, kadını evde,
işte, okulda, sokakta değersizleştiren politikalara dur demek, toplumsal eğitimi vermek ve bu insanımızı, kadınımızı yok eden rakamları değiştirmek kadın erkek hepimizin görevi” diye konuştu. EYT’LİLER İÇİN CHP OLARAK ADAM GİBİ MÜCADELE ETTİK! Toplantıya katılanları Meclis’te yaptıkları çalışmalarla ilgili bilgilendiren konuşmasında emeklilikte yaşa takılanlarla (EYT) ilgili Meclis’te verdikleri mücadeleyi anlatan CHP’li Beko, şunları dile getirdi: “Meclis’te CHP’nin yapmak istediği gerçekten sizin ekonomik, siyasi, sosyal haklarınızla ilgili büyük bir mücadeledir. En son Emeklilikte Yaşa Takılanlar ile ilgili yapılan mücadele bana göre adam gibi bir mücadeleydi. Ama MHP liderinin grup başkan vekilini görevden almasıyla emeklilikte yaşa takılan arkadaşlarımıza maaş bağlanması engellendi. Erdoğan emeklilikte yaşa takılanlara maaş bağlanırsa yılda 750 milyar doların harcanacağını dile getiriyordu ancak bize doğru söylemiyor, yanıltıyorlar, kandırıyorlar demiştik. Yaptığımız incelemelerde 700 bin emeklilikte yaşa takılan kardeşimize 1 yıl maaş bağlarsak 10 milyar lira verileceği ortaya çıktı. Bugün ülkemizde 3 milyona yakın Suriyeli misafirlerimize yılda 40 milyar dolar vermişiz. 40 milyar dolar Türk lirasıyla 200 milyar eder ve bu parayı vermişiz. Eğer siz Suriyelilere 200 milyar veriyorsanız bu ülkenin doğudan batıya, kuzeyden güneye her köşesinde emeği olan emeklilikte yaşa takılan kardeşimize 10 milyarı vereceksiniz. Vermiyorsanız biz almasını biliriz!” 18 BİN SAĞLIKÇI VE TIP ÖĞRENCİSİNİN İHRACINI DURDURDUK! TBMM Sağlık Komisyonu üyesi olarak komisyonda sağlık emekçilerinin haklarını nasıl savunduklarını anlatan İzmir Milletvekili Kani Beko, 18 bine yakın tıp öğrencisi, sağlık emekçisi ve hekimin görevden ihracını durdurmak için gece gündüz çalıştıklarını ifade etti. Beko, “Komisyona bir öneri getirdiler içeriği şöyleydi: Bazı siyasi partilerle ilişkisi olanlar üniversitelerde, belediye hastanelerinde, devlet hastanelerinde görev yapamayacak ve tıp öğrencileri tıp fakültelerinden ihraç edilecek. Ben Bornova’da temizlik işlerinde 3 yıl çöpçülük yaparak çocuklarımı okuttum. O zorlukları ben bilirim. Bugün işçi kardeşlerimin çocuklarını hangi zorluklarla okuttuğunu bilenlerden birisiyim. Hele hele bu çocuklar tıp öğrencisiyse, hekim olmuşsa, sağlık emekçisi olmuşsa değer verilmesi gerektiğini bilenlerden biriyim. Sonuçta komisyonda CHP olarak çok ciddi kavgalar yaptık. Komisyondaki arkadaşlarımın inançlı duruşunun sonunda 18 bine yakın sağlık emekçisi ve öğrencinin ihraç edilmesini durdurmayı başardık. Burada yapmak istedikleri şey kendilerine şaşı bakanların diplomasını almaktan başka bir şey değil. Siz Suriye’den gelen Suriyelilere hastaneleri açıyorsunuz, üniversiteleri açıyorsunuz, onlara doktorluk yaptırıyorsunuz, bizim çocuklarımızın ise size şaşı baktıkları için diplomasını almak istiyorsunuz. Yok öyle yağma! Burada Cumhuriyet halk partisi var. Siz o çocukların kılına bile dokunamazsınız. Onlar bizim çocuklarımız, onlar bizim hekimlerimiz, onlar bizim insanlarımız. Onlarla yan yana, omuz omuza sizi devirmek; sarayı teslim almak boynumuzun borcu olsun” açıklamalarında bulundu. BİZ AŞIĞIYIZ, KİMSE İŞTAHINI KABARTMASIN! “İzmir aşığıyız, hiç kimse iştahını kabartmasın” diyerek yerel seçim sürecinin güncel tartışmalarına atıfta bulunan CHP’li Beko, emeklilere de bu süreçte önemli görev düştüğünü söyledi. Beko şunları dile getirdi: “Biz bu toprakların çocuklarıyız, bu ülkenin evlatlarıyız. Türkiye freni patlamış bir tır gibi nereye gideceğini bilmiyor. Almanlar der ki ‘deneyim, tecrübe, birikim aklın öğretmenidir. Zor zamanda yol gösterici olur’. Siz emekliler birer yol
KANİ BEKO 162 göstericisiniz, ülkenin size ihtiyacı var. Artık alanlara çıkma zamanı geldi. Bu işin şakası yok. Önümüzde yerel seçimler var. Demokrasi, özgürlük, barış kardeşlik istiyorsanız faşist diktatörlüğe karşı birlikte omuz omuza mücadele etmek zorundayız. 15 yıl İzmir dışında kaldım. İstanbul’u da Ankara’yı da gördüm. İstanbul ve Ankara'da ya da her hangi bir yerde eğer nefes almak istiyorsanız, saz çalmak istiyorsanız, güzel havada güneşlenmek istiyorsanız, aşık olduğunuz insanlarla sahillerde dolaşmak istiyorsanız sadece CHP’nin iktidar olduğu yerlerde yapabilirsiniz. İzmirliler ‘İzmirli bir kadına aşık olmayan aşık olmuş sayılmaz’ derler. Biz İzmirliyiz, İzmir’e aşığız aşık. Hiç kimse iştahını kabartmasın, İzmir her şeyiyle bizim.”
163 KANİ BEKO 29 Kasım 2019 Cumhuriyet Halk Partisi İzmir Milletvekili Kani BEKO’nun 29.11.2019 tarihli TBMM basın toplantısı: Sayın basın mensupları; Hepimizin bildiği üzere 2 Aralık’ta asgari ücret tespit komisyonu toplanacak. Bu toplantıdan önce konuyla ilgili görüş ve düşüncelerimi sizinle paylaşmak istiyorum. Vatandaşın halini TÜİK’in makyajlı rakamları dahi saklayamaz oldu. 2018 Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması’na göre 80 milyonluk ülkemizde; 53 milyon yurttaşımız konut masraflarını, 48 milyon vatandaşımız borcunu ödemekte zorlanıyor. 47 milyon evinden uzakta çalışan vatandaşımız evinin bir haftalık masrafını dahi karşılayamıyor, 26 milyon yurttaşımız iki günde bir sofrasına bir kap et yemeği koyamıyor. 24 milyon vatandaşımız ucu ucuna geçiniyor, insan olmaktan kaynaklanan temel ihtiyaçlarını karşılamakta zorlanıyor. 15 milyon vatandaşımız soğuk kış günlerinde evini ısıtmakta zorlanıyor. Kışı battaniye altında geçiriyorlar. 10 milyon insan açlık sınırının altında çalışıyorsa, bu koşullarda 65 yaşında emekli olmalarına imkan yoktur. Bir milyonu üniversite mezunu olmak üzere 8 buçuk milyon vatandaşımız işsiz. 17 yılda AKP iktidarlarının milletimizi getirdiği nokta işte bu! Yurttaşlarımızın ekonomik ve sosyal koşulları bu durumdayken işçiler insan olmaktan kaynaklanan temel ihtiyaçlarını giderebilecek asgari ücret talep etmektedirler. Türkiye'de asgari ücret tek bir işçi için hesaplanmaktadır ve bu durum uluslararası standartlara aykırıdır. İLO uluslararası çalışma örgütü 4 kişilik aile baz alınmalıdır der. Asgari ücretle çalışan 10 milyon işçinin hepsi sanki bekarmış gibi hesap yapılmaktadır. Asgari ücret belirlenirken işçinin ailesi de dikkate alınmalı, en azından 4 kişi için hesaplanmalıdır.
KANİ BEKO 164 Asgari ücretliden 30 milyar vergi alınıyor, 176 milyar işverene vergi muafiyeti uygulanmaktadır. AGİ asgari geçim indirimi asgari ücretin içinden çıkarılmalıdır. Asgari ücretten vergi alınmamalıdır. Asgari ücret yıllık olarak hesaplanmalıdır. Asgari ücret tespit komisyonu demokratik hale getirilmeli. Komisyonda disk ve hak- iş de mutlaka olmalıdır. Tabii ki asli sahipleri olan asgari ücretle çalışanlar da olmalı. İşçi ve memur ayrımı yapılmamalıdır. Tek asgari ücret olmalı, memurlar en az 3.340 TL alıyor, ki bu da yetersiz, işçiler ise 2020 TL almaktadır. İşçi memur ayrımı ortadan kaldırılmalıdır. Saray giderleri bir dakikada 2020 TL, bir işçi bir ay çalışıyor yine 2020 TL ücret alıyor. Türkiye’de Cumhurbaşkanın maaşı asgari ücretin 30 katıdır. OECD verilerine göre asgari ücretin satın alma gücü açısından Türkiye OECD ülkeleri içinde 18. Sırada yer almaktadır. 10 milyon işçi asgari ücret alıyor. 2 buçuk milyon genç patronlarla pazarlık yapıyorlar. Asgari ücret 2020 TL. Bu parayla geçinemem. Emeklilik yaşı ise 65. O kadar da yaşayamam demektedirler. Vergi ve SSK’ya verdiğiniz paraları bize verin diyorlar, dolayısıyla kayıt dışı çalışıyorlar. Özellikle son bir yıllık ekonomik kriz koşullarına bağlı olarak asgari ücret, enflasyon karşısında erimiş açlık ve yoksulluk sınırı altında kalmıştır. Ekonomik kriz ve enflasyondan dolayı eriyen maaşlar Avrupa’da olduğu gibi eşel mobil sistemi uygulanmalıdır. Asgari ücretle çalışan işçilerin hazırlamış olduğu örnek bir tablo: Asgari ücretle çalışanların zorunlu giderleri: Kira: 1.250 TL Elektrik: 125 TL Su: 100 TL Doğalgaz: 400 TL Ulaşım: 200 TL Mutfak: 750 TL Eğitim: 400 TL okul uzakta çocuklar servisle gidiyor Sağlık: yok Sosyal etkinlik: yok Çay-kahve: yok ----- Toplam: 3.225 TL Asgari ücret: 2.020 TL
Yukarıda belirtmiş olduğum eğitim masrafı ilk ve orta öğretim için minimum bir tutardır. Bir aile üniversitede okuyan her bir öğrencisi için yukarıda saymış olduğum konaklama, ulaşım, yemek, eğitim materyeli, sağlık, sosyal etkinlik gibi giderleri yaparak bir kat daha masrafa girmektedir. Ayrıca son tüik verilerine göre 12 aylık enflasyon yüzde 18 civarında yer almıştır. Yapılan araştırmalara göre Kasım 2019 açlık sınırı 2.102 TL olmuştur, 2020 TL asgari ücreti geride bırakmıştır. Yoksulluk sınırı ise 6.849 TL olmuştur. 10 milyon asgari ücretli çalışan işçinin ekonomik, demokratik, siyasi ve sosyal haklarının ailesi ile birlikte belirlenmesini talep ediyor ve Masa başında bu kararı verenlerin adil ve vicdanlı olmasını bekliyorum.
166 KANİ BEKO Cumhuriyet Halk Partisi İzmir Milletvekili Kani BEKO’nun 29.11.2019 tarihli TBMM basın toplantısı: Sayın basın mensupları; Hepimizin bildiği üzere 2 Aralık’ta asgari ücret tespit komisyonu toplanacak. Bu toplantıdan önce konuyla ilgili görüş ve düşüncelerimi sizinle paylaşmak istiyorum. Vatandaşın halini TÜİK’in makyajlı rakamları dahi saklayamaz oldu. 2018 Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması’na göre 80 milyonluk ülkemizde; 53 milyon yurttaşımız konut masraflarını, 48 milyon vatandaşımız borcunu ödemekte zorlanıyor. 47 milyon evinden uzakta çalışan vatandaşımız evinin bir haftalık masrafını dahi karşılayamıyor, 26 milyon yurttaşımız iki günde bir sofrasına bir kap et yemeği koyamıyor. 24 milyon vatandaşımız ucu ucuna geçiniyor, insan olmaktan kaynaklanan temel ihtiyaçlarını karşılamakta zorlanıyor. 15 milyon vatandaşımız soğuk kış günlerinde evini ısıtmakta zorlanıyor. Kışı battaniye altında geçiriyorlar. 10 milyon insan açlık sınırının altında çalışıyorsa, bu koşullarda 65 yaşında emekli olmalarına imkan yoktur. Bir milyonu üniversite mezunu olmak üzere 8 buçuk milyon vatandaşımız işsiz. 17 yılda AKP iktidarlarının milletimizi getirdiği nokta işte bu! Yurttaşlarımızın ekonomik ve sosyal koşulları bu durumdayken işçiler insan olmaktan kaynaklanan temel ihtiyaçlarını giderebilecek asgari ücret talep etmektedirler. Türkiye'de asgari ücret tek bir işçi için hesaplanmaktadır ve bu durum uluslararası standartlara aykırıdır. İLO uluslararası çalışma örgütü 4 kişilik aile baz alınmalıdır der. Asgari ücretle çalışan 10 milyon işçinin hepsi sanki bekarmış gibi hesap yapılmaktadır. Asgari ücret belirlenirken işçinin ailesi de dikkate alınmalı, en azından 4 kişi için hesaplanmalıdır. Asgari ücretliden 30 milyar vergi alınıyor, 176 milyar işverene vergi muafiyeti uygulanmaktadır. AGİ asgari geçim indirimi asgari ücretin içinden çıkarılmalıdır. Asgari ücretten vergi alınmamalıdır.
Asgari ücret yıllık olarak hesaplanmalıdır. Asgari ücret tespit komisyonu demokratik hale getirilmeli. Komisyonda disk ve hak- iş de mutlaka olmalıdır. Tabii ki asli sahipleri olan asgari ücretle çalışanlar da olmalı. İşçi ve memur ayrımı yapılmamalıdır. Tek asgari ücret olmalı, memurlar en az 3.340 TL alıyor, ki bu da yetersiz, işçiler ise 2020 TL almaktadır. İşçi memur ayrımı ortadan kaldırılmalıdır. Saray giderleri bir dakikada 2020 TL, bir işçi bir ay çalışıyor yine 2020 TL ücret alıyor. Türkiye’de Cumhurbaşkanın maaşı asgari ücretin 30 katıdır. OECD verilerine göre asgari ücretin satın alma gücü açısından Türkiye OECD ülkeleri içinde 18. Sırada yer almaktadır. 10 milyon işçi asgari ücret alıyor. 2 buçuk milyon genç patronlarla pazarlık yapıyorlar. Asgari ücret 2020 TL. Bu parayla geçinemem. Emeklilik yaşı ise 65. O kadar da yaşayamam demektedirler. Vergi ve SSK’ya verdiğiniz paraları bize verin diyorlar, dolayısıyla kayıt dışı çalışıyorlar. Özellikle son bir yıllık ekonomik kriz koşullarına bağlı olarak asgari ücret, enflasyon karşısında erimiş açlık ve yoksulluk sınırı altında kalmıştır. Ekonomik kriz ve enflasyondan dolayı eriyen maaşlar Avrupa’da olduğu gibi eşel mobil sistemi uygulanmalıdır. Asgari ücretle çalışan işçilerin hazırlamış olduğu örnek bir tablo: Asgari ücretle çalışanların zorunlu giderleri: Kira: 1.250 TL Elektrik:125 TL Su: 100 TL Doğalgaz: 400 TL Ulaşım: 200 TL Mutfak: 750 TL Eğitim: 400 TL okul uzakta çocuklar servisle gidiyor Sağlık: yok Sosyal etkinlik: yok Çay-kahve: yok ----- Toplam: 3.225 TL Asgari ücret: 2.020 TL
KANİ BEKO 168 Yukarıda belirtmiş olduğum eğitim masrafı ilk ve orta öğretim için minimum bir tutardır. Bir aile üniversitede okuyan her bir öğrencisi için yukarıda saymış olduğum konaklama, ulaşım, yemek, eğitim materyeli, sağlık, sosyal etkinlik gibi giderleri yaparak bir kat daha masrafa girmektedir. Ayrıca son tüik verilerine göre 12 aylık enflasyon yüzde 18 civarında yer almıştır. Yapılan araştırmalara göre Kasım 2019 açlık sınırı 2.102 TL olmuştur, 2020 TL asgari ücreti geride bırakmıştır. Yoksulluk sınırı ise 6.849 TL olmuştur. 10 milyon asgari ücretli çalışan işçinin ekonomik, demokratik, siyasi ve sosyal haklarının ailesi ile birlikte belirlenmesini talep ediyor ve Masa başında bu kararı verenlerin adil ve vicdanlı olmasını bekliyorum.
169 KANİ BEKO 10 Aralık 2019 CHP’li Beko, 1200 işçinin hakkını sordu Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İzmir Milletvekili Kani Beko, İstanbul’daki Uzel Traktör fabrikasının iflasının ardından işsiz kalan 1200 işçinin 90 milyonu bulan yasal haklarını Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı’na sordu. CHP İzmir Milletvekili Kani Beko, 2013 yılında iflas ettirilen ve Türkiye’nin lider traktör üreticilerinden olan İstanbul’daki Uzel Traktör fabrikasında yaklaşık 1200 işçinin kalan haklarını Meclis’e taşıdı. Soru önergesinde Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı’na işçilerin 90 milyonu bulan yasal haklarını nasıl alacaklarını soran Beko, fabrikanın aile içi gibi görünen bir miras paylaşımı kavgasından sonra iflas ettirildiği bilgisini verdi. PAHA BİÇİLEMEYEN MAKİNALAR TALAN EDİLMİŞ! CHP’li Beko, “Bu sürecin sonunda 1200 işçi işsiz kalmıştır. Bu işçilerin son beş aylık ücretleri, kıdem tazminatları ve ihbarları ise ödenmemiştir. 1200 işçi hala 90 milyon lirayı bulan yasal haklarını alamadı. Hala iflas masasında hak arıyorlar. 2008 yılında batan, 2013 yılında iflası kararı verilen şirketin 2019 yılına kadar satılamayan arsası halen durmaktadır fakat içerisindeki paha biçilemeyen makineler talan edilmiştir. Meclis’e taşıdığımız konu hakkında bakanlık tarafından yürütülmekte olan bir çalışma var mı işçi kardeşlerimiz adına bunu öğrenmek istiyoruz. Yok ise mağdur durumda bulunan işçilerin yasal haklarını alabilmeleri adına böyle bir çalışma yapılması planlanıyor mu? İflas süreçlerinin ardından mağdur olan işçilerin yasal hakları son sırada yer almakta ve genellikle işçiler haklarını alamamaktadırlar. İşçi haklarının öncelikli olmasını sağlamak amacıyla bir düzenleme yapılacak mı? Bu sorularıma ziyaretime gelerek beni bilgilendiren ve çare arayan işçilerimiz adına cevap bekliyoruz” dedi.
170 KANİ BEKO 13 Aralık 2019 Rus uçağı düşürüldü, kabak halkın başına patladı! CHP İzmir Milletvekili Kani Beko, 2015’te Suriye’de Rus savaş uçağının düşürülmesinin ardından başlayan Türk-Rus ilişkilerindeki ambargo ve yaptırımların bugünkü ekonomik krizi tetiklediğini belirterek konuyla ilgili Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın yanıtlaması istemiyle soru önergesi verdi. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na sunduğu önergede Türk Silahlı Kuvvetleri’nin 24 Kasım 2015 tarihinde Suriye’de Rus savaş uçağını düşürmesiyle Türk-Rus ilişkilerinde ambargo ve yaptırımları içeren bir sürecin başladığını ve bu sürecin sonunda ülkemizde ekonomik kayıplar yaşandığını aktaran CHP’li Beko, ekonomik ambargonun 4 yıllık bilançosunu istedi. Bu bağlamda Beko şu sorulara yanıt istedi: “1 Ocak 2016 tarihinden itibaren Türkiye’den tarım ürünleri, hammadde ve gıda ürünlerinin alımının yasaklanmasının ardından bu alanlarda ortaya çıkan ekonomik kayıp TL cinsinden ne kadar olmuştur? Rusya’da faaliyetleri yasaklanan şirketlerin zararları TL cinsinden ne kadar olmuştur? Rus işverenlerin Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını istihdam etmesinin yasaklanması nedeniyle kaç kişi işsiz kalmış ya da istihdamından vazgeçilmiştir? Tur operatörlerine yönelik Türkiye’ye tur paketlerinin satışının yapılmaması konusunda 2016 yılının başından itibaren alınan karar nedeniyle ülkemize gelen Rus turist sayısı yıl bazında ne kadar azalmıştır? Bu durumun sonucunda ortaya çıkan ekonomik kayıp TL cinsinden ne kadardır? Rusya’ya girişine izin verilen tırların sayısının kısıtlanması nedeniyle yaşanan ekonomik zarar TL cinsinden ne kadardır? Türkiye’yle ticaret ve yatırım anlaşmaları imzalanması için yürütülen müzakerelerin durdurulması nedeniyle uğranılan ekonomik zararın toplam miktarı TL cinsinden ne olmuştur?” İZMİR’İN KÖKLÜ FİRMALARI İFLASA DOĞRU GİDİYOR Öte yandan İzmir’de pek çok köklü firmanın konkordato ilan ediyor olmasının da üzücü bir durum olduğunu belirten CHP İzmir Milletvekili Kani Beko, ekonomik krizin geldiği noktanın vahim duruma geldiğini vurguladı. Beko, “Son dönemde İzmir'in önde gelen markaları da iflastan önceki son adım olarak değerlendirilebilecek konkordato sürecine girdi. Akgerman, Temizocak, Kırçiçeği, Günaydın Group, Tüzemenler Yapı ve Dask İnşaat, Frida Doğal Maden Suyu, KSC Yapı, Kuzu Group, Hayati Özer Tarım Ürünleri ve Anadolu Yem, Ege Zemin İnşaat, Egetek, Özsoy Kozmetik, Ülkü Çeyiz ve Termodinamik konkardato sürecine giren İzmir'in tanınmış markaları olarak dikkat çekiyor. İzmir'in önde gelen markalarından Dönerci Orhan da tabelalarını indirdi” bilgisini paylaştı.
171 KANİ BEKO 16 Aralık 2019 Ormanlar önce yakılıyor sonra talana açılıyor! THK uçaklarının neden kullanılmadığı şimdi anlaşıldı! CHP İzmir Milletvekili Kani Beko, Menderes’te birinci derece SİT alanı olan ve tamamı orman alanı içinde yer alan bölgede verilen mermer ocağı iznini Meclis’e taşıdı. Beko, “Yangın uçaklarının neden gönderilmediği şimdi anlaşılıyor. Ormanlar önce yakılıyor sonra o bölgeler talana açılıyor” dedi. İzmir'in Menderes ilçesine bağlı Özdere Cumhuriyet Mahallesi Yarılgan Tepesi Mevki’nde kurulacak yeni bir mermer ocağı için ÇED izni verilerek sürecin başlatıldığı bilgisinin kamuoyuna yansımasının ardından konuyu TBMM gündemine taşıyan CHP İzmir Milletvekili Kani Beko, çarpıcı açıklamalar yaptı. Soru önergesinde Çevre ve Şehircilik Bakanı’na “Yeni kurulması planlanan bu mermer ocağının birinci derece SİT alanı ve ayrıca tamamının orman alanı içinde olması nedeniyle çevreye vereceği büyük zararların bilinmesine rağmen hangi gerekçe ile bu süreç başlatılmıştır” diye soran Beko, bölgede daha kaç ocak açılacağını da sordu. BU İZMİR HALKINA İHANETTİR! İzmir’de aynı bölgede yaz aylarında felakete neden olan ve Türk Hava Kurumu’nun uçaklarının yangına müdahale ettirilmemesiyle büyük tepki çeken olayı da konuyla ilişkilendiren Beko, “THK’nın yangın uçaklarının neden İzmir yangınında kullandırılmadığı şimdi anlaşılıyor. Ormanlar önce yakılıyor sonra da talana açılıyor. İşte şimdi bunun örneğini görüyoruz. Bölgede mermer ocağı için ÇED izni verildiğini öğreniyoruz. Bu İzmir halkına ihanettir. Ayrıca kurulacak mermer ocağı yerleşim alanlarına çok yakın bir bölgede yer alıyor. Bölgede bulunan tarım alanlarına ve yeraltı sularının bu ocak nedeniyle zarar göreceği açıktır. Buna rağmen süreç başlatılmıştır. Bunun bir an önce durdurulmasını talep ediyoruz, durması için gereken tüm mücadeleyi vereceğiz” açıklamalarında bulundu.
172 KANİ BEKO 26 Aralık 2019 Simit Sarayı’na var, prim borcunu ödeyemeyen 5 milyona yok! Okulunu bitiren ancak iş bulamayan genç işsizler ile esnaf ve sanatkarlar çözüm bekliyor! CHP İzmir Milletvekili Kani Beko, borcunu ödeyemeyen BAĞ-KUR ve Genel Sağlık Sigortalı yaklaşık 5 milyon kişinin 31 Aralık’tan sonra sağlık hizmetinden yararlanamayacağını hatırlatarak, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı’na “Simit sarayı, Dünyagöz hastanesi gibi batmakta olan şirketlere gösterdiğiniz hassasiyeti primini ödeyemeyen yaklaşık 5 milyon kişi için de gösterecek misiniz?” diye sordu. Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İzmir Milletvekili Kani Beko, primlerini zamanında ödeyemeyip borçlu duruma düşen BAĞ-KUR ve Genel Sağlık Sigortalılar ile onların bakmakla yükümlü oldukları kişilerin sağlık hizmetlerinden faydalanması için verilen sürenin 31.12.2019 tarihinde sona ereceğini ifade ederek konuyu Meclis gündemine taşıdı. Aile, Çalışma ve Sosyal hizmetler Bakanı’nın yanıtlaması istemiyle soru önergesi veren CHP’li Beko, çarpıcı örneklerle karşılaştırmalar yaparak, yandaş şirketlere değil halkın ihtiyaçlarına ödenek ayrılması vurgusu yaptı. 1 MİLYON 270 BİN KİŞİ YAPILANDIRMA İÇİN BAŞVURMUŞ Beko, “Yoksulluk ve işsizlik nedeniyle; milyonlarca vatandaş GSS prim borçlarının yeniden yapılandırılarak faizlerinin silinmesine, 12 -18 ay taksitlendirilmesine ve 2 yıl içinde 3 kez ertelenmesine rağmen GSS prim borçlarını ödeyememektedir. Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanı Dr. Mehmet Selim Bağlı 28.3.2018 tarihli basında yansıyan ‘borcun üstü çiziliyor’ açıklaması ile prim borcunu ödeyemeyenlerin sayısının 6,4 milyon kişi olduğunu belirtmişti. Ancak 2020 yılı bütçe sunumuna bakıldığına 1 milyon 270 bin kişi yapılandırma için başvuru yapmıştır. Simit sarayı, Dünyagöz Hastanesi gibi batmakta olan şirketlere gösterdiğiniz hassasiyeti primini ödeyemeyen yaklaşık 5 milyon kişi için de gösterecek misiniz?” diye sordu. ÇÖZÜM ÖNERİLERİNİ SORDU Herhangi bir düzenleme yapılmazsa 1 Ocak 2020 tarihinden itibaren sosyal güvencesi olmayan, çalışmayan, primlerini zamanında ödeyemeyip borçlu duruma düşen Bağ-Kur ve Genel Sağlık Sigortalılar ve bakmakla yükümlü oldukları kişilerin Sağlık Bakanlığına bağlı hastaneler ile kamu üniversite hastanelerinde sağlık hizmetlerinden faydalanamayacaklarını hatırlatan CHP İzmir Milletvekili Kani Beko, milyonlarca kişinin sağlık hizmetinden nasıl faydalanacağı ve çözüm önerilerinin neler olduğuna da sorularında yer verdi.
173 KANİ BEKO 27 Aralık 2019 İktidar basını ekonomik baskı ile susturmak istiyor CHP İzmir Milletvekili Kani Beko, basın emekçilerinin işten atılmalarının yanı sıra cezalarla susturulmak istenen Evrensel ve Birgün gazetelerinin ilan paralarının kesilmesine tepki gösterdi. Basın İlan Kurumu’nun iktidarın sopası haline geldiğini ifade eden Beko, doğruları yazarak iktidarı eleştiren basın kuruluşlarının ekonomik cendere altına alınarak susturulmak istendiğini söyledi. CHP İzmir Milletvekili Kani Beko, geçtiğimiz günlerde Hürriyet gazetesinden 43 basın emekçisinin gerekçesiz işten atan Demirören Holding yöneticilerinin, çalışanlarına ve topluma karşı suç işlediğini belirtti. Beko, “Ne yazık ki yaşananlar seviyenin ve çürümüşlüğün boyutlarını bir kez daha göstermiştir. Simaviler’den bugüne Hürriyet gazetesinin en karanlık dönemi olarak önceki işveren ve yöneticisi Ertuğrul Özkök’ün sendikasızlaştırma operasyonunun ardından Demirören yönetiminin bu tavrı, yöneticilerinin alnındaki bir kara leke olarak basın tarihine de geçecektir” dedi. Demirören grubunun, haber içeriği kaybolan, yandaşlaşan bir medya grubu haline geldiğini ifade eden CHP’li Beko, Demirören yöneticilerinin önce Milliyet’te, sonra Vatan, Posta, Kanal D ve CNN Türk’te hayata geçirdiği gazetecilik çizgisindeki karanlık anlayışın bugün Hürriyet’teki uygulamalarıyla sürdürdüğünü kaydetti. İŞTEN ÇIKARILANLAR TGS ÜYESİ GAZETECİLER Gazetelerin sıradan ticari işletmeler olmadığını, topluma karşı sorumlulukları olan kuruluşlar olduğunu hatırlatan Beko, gazetecilerin işleri ve haklarının bir patronun iki dudağı arasında olmaması gerektiğini söyledi. İşten çıkarılan gazetecilerin tümünün Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) üyesi olmasına dikkat çeken DİSK eski Başkanı Kani Beko, “Gazetecilerin örgütlenerek haklarını aramasının, bir araya gelerek basın özgürlüğünü ve gazetecilik ilkelerini savunmasının önüne geçmek için sendika üyesi gazetecileri işten çıkarmak Anayasal özgürlüklerin de ihlalidir” diye konuştu. BİK’İN KURULUŞ AMACINI HATIRLATTI Basın İlan Kurumu’nun (BİK) Evrensel ve BirGün gazetelerinin ilan paralarını kesmesine tepki gösteren Beko, kurum yönetimine BİK’in tarihçesine dikkat çekti. Beko, “İnternet sitesinde kurumun tarihçesinin ‘1957 tarihinde çıkarılan Kararname ile tüm resmi ilan ve reklamların, gazete ve dergilere sadece bu şirket aracılığıyla dağıtılacağı duyuruldu. Devamında da ihale ilanlarının yayımlanacağı gazeteleri, doğrudan hükümetin seçmesini öngören düzenlemeler geldi. 1960’a kadar süren bu dönemde hükümet ile gazeteler, resmi ilan dağıtımları ve yayınları konusunda karşı karşıya geldi. Basın özgürlüğü tartışmalarının yaşandığı bu dönem, 2 Ocak 1961’de 195 sayılı Basın İlan Kurumu’nun kuruluşuna ilişkin kanunun kabul edilerek, 9 Ocak 1961’de resmi gazetede yayımlanmasıyla sona erdi.’ denilerek anlatılıyor. Anlıyoruz ki Basın İlan Kurumu, hükümetin ilan dağıtımında yayınları kayırmasının, ekonomik bir silah olarak kullanmasının önlenmesi için kurulmuş” sözleriyle hatırlatmada bulundu.
KANİ BEKO 174 TAMAMEN POLİTİK BİR KURUM Gelinen noktada Basın İlan Kurumu’nun tümüyle iktidarın, hatta kısa bir süre önce basın kurumlarını ve çalışanlarını fişleyen Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı’nın (SETA) güdümünde olduğunun altını çizen Beko, 31 Ağustos 2019 tarihinde, SETA raporunun mimarı İsmail Çağlar’ın, BİK temsilciliğine atandığını söyledi. Atananlar arasında SETA ile ilişkili başkalarının da olduğuna vurgu yapan Beko, tepkisini şu sözlerle sürdürdü: “Hemen ertesi gün, 1 Eylül 2019 tarihinden itibaren BirGün ve Evrensel gazetelerine ceza yağmaya başladı. İktidar, cezalarla yıldıramadığı yayınları bu kez ekonomik olarak cendere altına almaya çalışıyor. Sadece ulusal yayınlar değil, Basın İlan Kurumu aracılığı ile desteklenmesi öngörülen yerel basın da cendere altında. Çok sayıda yayın yaşam mücadelesi veriyor, çalışanlarının ücretini ödeyemiyor. Basın İlan Kurumu, beğenmediği haberler nedeniyle gazetelere ceza veriyor, ilan kesiyor. Gazeteciler haberlerini 'beğendirme', 'yaranma' amacıyla değil, kamuoyunu aydınlatmak amacıyla yazarlar. Basın İlan Kurumu, iktidarların basın üzerindeki denetim aracıdır, iktidarın sopasıdır. Özerklikten uzak, tamamen politikleşmiş bu kurum ilanların dağıtımında adaleti değil, adaletsizliği temsil etmektedir.” Gazetelerin ve gazetecilerin hangi nedenle ve hangi araçla olursa olsun, engellenmesinin, baskı altına alınmasının karşısında olduklarını ve olmaya devam edeceklerini söyleyen CHP’li Beko sadece gazetelere değil Halk TV ile TELE 1 gibi muhalif televizyonlara da aynı baskıların uygulandığını sözlerine ekledi.
175 KANİ BEKO 30 Aralık 2019 Asgari ücret değil ‘sefalet’ ücreti Asgari ücretliler kışı battaniye altında geçiriyor Türkiye’nin yarısı açlık sınırında yaşıyor CHP İzmir Milletvekili Kani Beko, asgari ücret zammının yüzde 15 olarak belirlenmesine tepki gösterdi. Beko, “AKP iktidarı Türkiye’nin yarısını oluşturan asgari ücretle çalışan işçi ve ailelerini 2020 yılında sefalet ücretine ve sefalet içerisinde bir yaşama mahkum etmiştir” dedi. 1 Ocak 2020 tarihinden itibaren geçerli olacak asgari ücret, 2.324,70 TL olarak belirlendi. Yıllık gerçek enflasyon % 25, pazar enflasyonu %40, asgari ücretliye zam ise sadece %15 oldu. Konuyla ilgili tepkilerini dile getiren Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İzmir Milletvekili Kani Beko, 10 milyon asgari ücretli işçi ve aileleriyle birlikte 50 milyona yakın yurttaşın sefalet ücretiyle bir sefalet ortamında 2020 yılında da yaşamaya devam edeceğini belirtti. Asgari ücretlilerin hepsinin bekarmış gibi tek başına baz alınmaması, ILO Uluslararası Çalışma Örgütü’nün 4 kişilik ailenin baz alınması gerektiğini vurguladığını söyleyen Beko, “Asgari ücretli çalışan bir işçi kardeşimiz; evi kiraysa 1250 lira kira vermektedir, eğer 4 kişilik bir ailesi varsa sabah 5 simit, çay ve evine ayda 200 liralık peynir alırsa 2450 lira yapıyor. Demek ki asgari ücretli çalışan işçi kardeşlerimiz bundan sonra elektrik parası veremeyecek, su parası veremeyecektir, doğalgazı ödeyemeyecek, ulaşım bedelini maalesef ödeyemeyecek, eğitim konusunda çocuklarına maaşından bütçe ayıramayacaktır. Asgari ücretle çalışan işçiler çocuklarıyla veya ailesiyle tiyatroya ve sinemaya gidemeyecektir, ayda en azından bir kere kitap alıp ailesi ve çocuklarıyla birlikte okuyamayacaktır. Birinci derece yakın akrabalarının düğününe gidip, bir takı bile takamayacak ve ısınmak için kışın birinci derece yakınlarıyla aynı evi paylaşacak” dedi. KARAR VERENLERİN VİCDANLARI YOK! Asgari ücretlilerden alınan vergilere de dikkat çeken CHP’li Beko, “Asgari ücretli çalışan işçi kardeşlerimiz 2019 yılında 30 milyara yakın vergi verdiler, işverenlerden 176 milyar vergi muafiyeti uyguladılar. Demek ki asgari ücretli çalışan işçi kardeşlerimiz vergi vermeye devam edecekler ve başından beri söylediğimiz ‘sakın asgari ücretlilerde işçi memur ayrımı yapmayın!’ yine havada kalacak. Bundan sonra da işçilere ayrı memurlara ayrı asgari ücret uygulaması devam edecektir. Sarayın giderlerine baktığımızda bugüne kadar sarayın 1 dakikalık gideri 2020 TL’ydi. Bu ücreti asgari ücretle çalışan işçi kardeşlerimiz 1 ayda ancak alabiliyorlardı. Bu aynen bu şekilde devam edecek ve asgari ücretli bir işçinin almış olduğu maaşın 30 katı fazlasını cumhurbaşkanımız almaya devam edecektir. Ben kesinlikle bu asgari ücret konusunda karar verenlerin vicdanı olmadığını buradan bir kez daha ifade etmek istiyorum” ifadelerini kullandı. KIŞI YİNE BATTANİYE ALTINDA GEÇİRECEKLER Asgari ücretli milyonların Türkiye’nin gerçek ekonomik durumunu ortaya çıkardığını kaydeden CHP’li Beko, şunları dile getirdi: “2018 Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırmasına
KANİ BEKO 176 göre Türkiye’de 53 milyon yurttaşımız konut masraflarını, 48 milyon yurttaşımız borcunu ödemekte maalesef zorlanmaya devam edecek. 47 milyon vatandaşımız evden uzakta bir haftalık masraflarını karşılayamıyordu, 2020 yılında da kesinlikle karşılayamayacak. 26 milyon yurttaşımız 2 güne bir sofrasına bir kap et yemeği bugüne kadar koyamamıştır. 2020 yılında asgari ücretli çalışan aileler yine sofralarında et göremez olacaklardır. 15 milyon vatandaşımız soğuk kış günlerinde evini ısıtmak için battaniye altında bugüne kadar ısınıyorlardı demek ki bundan sonra da bu şekilde devam edeceklerdir. Asgari ücretle çalışan bu işçi kardeşlerimiz açlık sınırı altında yaşıyorlarsa bu koşullarda ne kadar yaşayabileceklerdir, 65 yaşında emekli olmalarına kesinlikle imkan yoktur.” KANAL İSTANBUL’A 75 MİLYAR DOLAR, İŞÇİYE SEFALET ÜCRETİ Kanal İstanbul projesinin bütçesine de dikkat çeken ve karşılaştırma yaparak AKP iktidarını eleştiren CHP İzmir Milletvekili Kani Beko, “Avrupa’da asgari ücretle çalışanların oranına baktığımızda; Belçika’da % 0.4, İspanya’da % 0.1 Hollanda’da % 0.3 , İngiltere’de % 0.5, Yunanistan’da % 0.7, Fransa’da % 0.8, Bulgaristan’da % 8.8, Polonya’da % 11.7, Romanya’da % 15.7, Slovenya’da % 19.1, Türkiye’de ise %43. Yani ülkenin yarısından fazlası asgari ücretle geçiniyor. Eğer asgari ücret açlık sınırı altında kalıyorsa –ki maalesef kalıyor- Türkiye’nin yarısından fazlasının açlık sınırı altında yaşıyor. Geçen hafta Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde bütçe görüşmelerinde gördüğümüz kadarıyla bir trilyonluk bütçeden en büyük aslan payını maalesef 15 milyarla saray almıştır ve ucube bir proje vardır Kanal İstanbul projesi. Kanal İstanbul’a 75 milyar dolar ayıran bir hükümet maalesef ki 2020 yılında asgari ücretle çalışan işçileri sefalet ücretine ve sefalet içerisinde bir yaşama mahkum etmiştir” şeklinde açıklamalarda bulundu.
177 KANİ BEKO 30 Aralık 2019 Beko’dan Bakan Kurum’a : Beton anlayışı sizi ezecek! Beko: AKP’nin rant anlayışı her alanda ülkeye zarar veriyor! Eylem planına rağmen Küçük Menderes Havzasındaki çevre kirliliğinin 2016 yılından bu yana devam etmesinin nedenlerini Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kuruma soran CHP’li Beko, “Çalışmalar devam ediyor” yanıtını veren Kurum’a, “ Ne çevre, ne de insan sağlığı umrunuzda. O önem verdiğiniz beton anlayışı sizi ezecek” sözleriyle tepki gösterdi. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın 2016'da hazırlanan Küçük Menderes Havzası Kirlilik Önleme Eylem Planı'nın varlığına rağmen nehirde yaşanan aşırı kirlilik nedeniyle canlıların, toprağın zarar gördüğünü, balık ölümlerinin devam ettiğini kaydeden CHP İzmir Milletvekili Kani Beko, Eylem Planı'nda belirtilen önlemlerin etkili bir biçimde hayata geçirilmemesinin nedenini, jeotermallerin etkisini ve finansal birikimin nerelere kullanıldığını Bakan Murat Kurum’a sordu. ÇALIŞMALAR DEVAM EDİYOR CHP’li Kani Beko’nun soru önergesini yanıtlayan Bakan Kurum, Küçük Menderes Havzası içerisinde 22 adet belediyenin 21 'inde atık su arıtma tesisi hizmeti verilmekte olduğunu, bir belediyede ise atık su arıtma tesisinin proje aşamasında olduğu bilgisini verdi. Havzadaki noktasal kaynaklı kirliliğin önlenmesi için gerekli olan tedbirlerin alınması konusunda takip ve izlemelerin devam ettiğini kaydeden Kurum, kentsel atık su yönetimine ilişkin kısa vadedeki önlemlerden bir yerleşimin AAT proje çalışmaları ve 2019-2020 yıllarını kapsayan orta vadeli planlamalara ilişkin çalışmalar devam ettiğini belirtti. Kurum, ayrıca eylem planında bu aşamada revizyon düşünülmemekte olup, ihtiyaç halinde yapılacağını bildirdi. ÖLÜMLER DEVAM EDİYOR Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum’un önerge yanıtına tepki gösteren CHP’li Beko, gazetemize konuştu. 2016 Yılından bu yana hazırlanan eylem planının hedefine ulaşmamasını yönetim başarısızlığı olarak değerlendiren Beko, “Bakan Kurum, havzadaki noktasal kaynaklı kirliliğin önlenmesi için gerekli olan tedbirlerin alınması konusunda takip ve izlemelerin devam ettiğini söylüyor. Kurum verdiği yanıtta, kentsel atık su yönetimine ilişkin kısa vadedeki önlemlerden bir yerleşimin AAT proje çalışmaları ve 2019-2020 yıllarını kapsayan orta vadeli planlamalara ilişkin çalışmalar devam ettiğini anlatıyor. Hala izleme, gözleme şeklinde yanıtlar veriliyor. Ne yazık ki adı Çevre ve Şehircilik Bakanlığı çevreye zarar verdiği bilinen jeotermal santrallerden vazgeçilmesini bile sağlayamamıştır. 2016 yılından bugüne doğru dürüst bir gelişme gözlenmemektedir. Önergeme verilen yanıtta bunun bir göstergesidir. Üstelik yeni santrallerin kurulmasına da göz yumulmaktadır. Menderes Havzasında ölümler ve çevre kirliliği devam etmektedir” dedi. BETON ANLAYIŞI SİZİ EZECEK
KANİ BEKO 178 İktidarın gözbebeği olan inşaat sektörünü beton anlayışı şeklinde isimlendiren Beko eleştirilerini şöyle sürdürdü: “AKP’nin rant anlayışı başta çevre olmak üzere her alanda ülkeye zarar vermektedir. Ülkemizde ormanlar yağmalanıyor, altından yabancı şirketler çıkıyor. Bir bakıyorsun şehirlerde betonlaşma çalışmaları tüm hızıyla sürüyor. Buradan İktidara sesleniyorum…ne çevre ne de insan sağlığı umurunuzda. Şunu iyi bilin ki o çok önem verdiğiniz beton anlayışı sizi ezecek. İlk seçimlerde hem doğa, hem şehirler hem de ülke sizden kurtulacaktır. Yapılanların hesabı da o zaman sizden sorulacaktır” sözleriyle tepki gösterdi.
KANİ BEKO 180 2020
181 KANİ BEKO 2 Ocak 2020 ‘Bakanlıklar çözüm üretmiyor topu bir birine atıyor’ ‘Gaziemir’deki nükleer atık tehlikesi devam ediyor’ İzmir'in Gaziemir ilçesinde uzun süredir devam etmekte olan nükleer atık tehlikesinin sorumlusunu soran CHP İzmir Milletvekili Kani Beko, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın sorumlu olarak Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığını göstermesini eleştirdi. “Topu birbirinize atmayı bırakın” diyen Beko, bölgenin insan sağlığını tehdit etmeye devam ettiğini vurgulayarak sorumluları göreve davet etti. İzmir'in Gaziemir ilçesindeki nükleer atık tehlikesinin hala çözüme kavuşmaması nedeniyle konuyu meclis gündemine taşıyan CHP İzmir Milletvekili Kani Beko, Türkiye Atom Enerjisi Kurumu'nun (TAEK) raporuna göre Gaziemir'de en az 12 yıldır bulunan nükleer atıklara ilişkin Bakanlığın hangi adımlar attığını, radyasyon ölçümlerini, çevreye verdiği zararları, önlemleri, cezaları ve ölüm sonuçlarını sordu. Yanıt İzmir Valiliği Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’nden geldi. Yanıtta, ‘Sahadaki radyoaktif kirlilik ve temizleme çalışmalarının Türkiye Atom Enerjisi Kurumu’nun sorumluluk alanında bulunmaktadır’ denildi. ÖLÜM NEDENLERİ SORUNUN DEVAM ETTİĞİNİN GÖSTERGESİ CHP’li Beko, “Bakanlıklar topu bir birine atana kadar sorumluluklarının gereğini yapması gerekir. O bölgede yaşayan vatandaşlar her türlü vatandaşlık görevini yerine getirirken, hükümet yetkilileri ise topu birbirine atmakla meşgul. Gaziemir ilçesinde yaşayan hemşerilerimin sağlığı 12 yıldır nükleer atık tehditi altında. Topu bırak, soruna bak. Bölgede yaşanan ölümlere ve ölümlerin ortak nedenlerine bakarlarsa radyoaktiv tehlikenin devam ettiğini görürler. Yetkililere sesleniyorum; insan hayatı bu kadar ucuz mu? Bir an önce köklü bir çözüm getirilmezse tehlikenin boyutlarının büyümesi kaçınılmaz olacaktır” uyarısında bulundu. BÖLGEDEKİ SORUN 12 YILDIR ÇÖZÜLEMEDİ! Gelen cevapta, bölgedeki sorunun devam ettiğini gösteren yanıtı paylaşan Beko, “İzmir İli, Gaziemir İlçesinde, 1940 yılında (2000 yılında vefat eden) Hasan Yavaş tarafından kurulan ve işletilen Aslan Avcı Döküm San. ve Tic. A.Ş 'de atık akümülatörden kurşun geri kazanımı ve kurşun hurdası da kullanılarak rafine edilmiş kurşun üretimi yapılmış ve işletme 2010 yılında faaliyetine son vermiştir. Yıldırım Mustafa IRV ANA (Aslan Kurşun San. ve Tic. A.Ş. Yönetim Kurulu Eski Üyesi) tarafından İzmir Valiliğine verilen şikayet dilekçesinde, işletme arazisine cüruf gömüldüğü bildirilmiştir. 2007 yılında yapılan çalışmalar sonucunda şikayete konu atıkların arazi sahasına gömülü olduğu tespit edilmiş ve alınan numune sonuçlarına göre atığın niteliği TEHLİKELİ olarak belirlenmiştir” deniliyor. Bu da tehlikenin devam ettiğini göstermektedir” değerlendirmesinde bulundu. ASIL SORUMLU ENERJİ BAKANLIĞI Çevreyi kasten kirletme sorumluluğunun Enerji Bakanlığı’nın bünyesinde olan TAEK’e ait olduğu bilgisi ise gelen yanıtta şöyle dile getiriliyor: “Söz konusu atıklar için, \"çevreyi kasten kirletmek\" suçundan İzmir Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulduğu, \"atığın
KANİ BEKO 182 yönetmelik hükümlerine aykırı bertaraf' edilmesi nedeniyle 321 bin TL idari para cezası uygulandığı bilgisine yer verildi. Yine gelen yanıtta, İş bu atıklarda; 2005 yılında radyoaktivite tespit edilmesi sonrasında, konuya İlişkin yetki ve sorumluluk Türkiye Atom Enerjisi Kurumu'na geçmiştir. Fabrika sahasında TAEK tarafından inceleme yapıldığı, radyoaktif kaynak olarak Europium 152 tespit edildiği bildirilmiştir. Fabrika sahasının Aslan Avcı Döküm San. ve Tic. A.Ş. tarafından (TAEK talimatı doğrultusunda) 10 bin 200 ton toprakla örtülmesi sağlanmıştır. Sahadaki radyoaktif kirlilik ve temizleme çalışmalarının TAEK’in sorumluluk alanında bulunmaktadır” bilgisi veriliyor. VALİLİĞİN ÇED KARARINI MAHKEME İPTAL ETMİŞTİ Valilik ‘ÇED gerekli değildir’ kararının mahkemece iptal edildiği belirtilen yanıtı da paylaşan Beko, şunları açıkladı: “’Sahada depolanan atıkların yer altı suyunda ve toprakta neden olduğu ağır metal kirliliği nedeniyle 5 milyon 79 bin 900 TL idari para cezası uygulanmıştır. Turanlar A.Ş. 'ye Valilik tarafından ÇED Gerekli Değildir kararı verilmiş ve akabinde sahada çalışma başlatılmış. İzmir 2. İdare Mahkemesi ise 26.02.2015 tarih ve 2015/85 Esas Numaralı Karar ile ÇED Gerekli Değildir kararının iptaline hükmedilmiş ve üniteler mühürlenmiştir’ deniliyor. Bu bağlamda, Türkiye Atom Enerjisi Kurumu Kanununa göre; sözü edilen hususlar ‘TAEK tarafından yürütülür’ hükmü ve bu Kanun uyarınca çıkarılan yönetmeliklerde de ‘radyoaktif atıklar’ yönetmelik kapsamı dışında olması nedeniyle, bahse konu atıklar; TAEK tarafından kontrol edilmeye başlanmış olup, sonrasındaki tüm iş ve işlemler de TAEK talimatları doğrultusunda gerçekleştirilmiştir.”
183 KANİ BEKO 13 Ocak 2020 Sağlıkta şiddet ne zaman son bulacak? CHP İzmir Milletvekili Kani Beko, Sağlık Bakanı’na son 10 yılda sağlıkta şiddetin yüzde 60 oranında artış gösterdiği bilgisini paylaşarak “Sağlıkta şiddet ne zaman son bulacak” diye sordu. Türkiye’deki doktor sayısının yetersizliği ve sağlıkta şiddeti Meclis gündemine taşıyan Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İzmir Milletvekili Kani Beko, Sağlık Bakanı’nın yanıtlaması istemiyle verdiği soru önergesinde sağlıkta şiddete karşı alınan önlemlerin yetersizliğine vurgu yaptı. Türkiye’de yaklaşık 150 bin doktorun görev yaptığını ifade eden Beko, “80 milyonu aşan Türkiye nüfusu göz önüne alındığında, doktor başına düşen hasta sayısının çok yoğun olduğu ve bir doktorun bir yılda yaklaşık 3 bin 500 muayene gerçekleştirdiği vurgulanmaktadır. Ülkemizde 10 bin kişiye yaklaşık 17 doktor düşerken, bu rakam OECD ülkelerinde 10 bin kişiye 30 doktor civarındadır. Böylesi ağır koşullarda çalışmak durumunda kalan sağlık emekçilerinin sorunları da ağırdır. Hükümetin yürüttüğü hekimliği değersizleştirme ve itibarsızlaştırma politikası sağlık alanında uygulanan şiddette somut hale geliyor. Son 10 yılda sağlıkta şiddet yüzde 60 oranında artmış durumda. Bu çok ciddi ve acil önlem alınması için önemli bir rakam. Her gün acil servislerden, hastane koridorlarından şiddet haberleri geliyor. Biz AKP iktidarları döneminde (Kasım 2002- Ocak 2020 arasında) kaç doktor ve sağlık çalışanı hayatını kaybetmiştir ve aynı dönemde kaç doktor ve sağlık çalışanı yaralanmıştır bunu kamuoyu adına öğrenmek istiyoruz” dedi. DEĞERSİZLEŞTİRME VE İTİBARSIZLAŞTIRMA POLİTİKASININ SONUCU! Sağlıkta şiddetin iktidarın itibarsızlaştırma politikalarının sonucu olduğunu savunun CHP’li Beko, şu önemli sorulara cevap istedi: “Sağlık çalışanları için şiddet konusunda bir takım yasal düzenlemelerin yapıldığı ve sağlık kurumlarında çalışanlara yönelik şiddetin önlenmesi için kesin ve caydırıcı önlemlerin alındığı iddia edilmektedir. Ancak sağlıkta şiddet sorunu halen çözülememiştir. Alındığı vurgulanan önlemlerin etkili olmamasında hükümetin uyguladığı değersizleştirme ve itibarsızlaştırma politikasının etkili olduğu bilinmektedir. Bu durumun değişmesi için politika değişikliği yapılması gerektiği açıktır. Bu konuda yapılan bir çalışma var mıdır? Bakanlığınız bu doğrultuda hangi adımları atmaktadır? Bu dönemde kaç doktor ve uzman doktor yurtdışına iş için göç etmiştir? Ataması yapılan yabancı uyruklu doktorların denklik verilenleri hangi ülkelerden mezun olmuştur, bu ülkelerin dağılımı nedir? Milli gelir eksenli sınıflamada hangi ülkeler ağırlıklıdır? Türkiye'de tıp fakültelerinde öğrenim gören yabancıların Türkiye'de çalışma yaşamına katılma ve ikametgah olarak Türkiye'yi tercih etme oranı nedir?”
184 KANİ BEKO 20 Ocak 2020 Beko: Kadroya ve şirketlere geçirilen taşeron işçilerin sosyal hakları hala verilmedi! Beko: Cumhurbaşkanı verdiği sözde dursun, şirketlere aktarılan işçilere kadro verilsin; Taşeron sistemi yasaklansın! Merkezi idarelerde kadroya, yerel yönetimlerde şirketlere geçirilen işçilerin ücret ve hakları, 696 sayılı KHK ile 2020 yılının sonuna kadar Yüksek Hakem Kurulu'nun taşeron şirketler için karara bağladığı iki toplu iş sözleşmesine endekslenmişti. Kamuya geçirilen işçilere eşit hak ve ücretler sağlanmadığı gibi işçilerin bünyesine geçtikleri kamu idaresi ya da belediye şirketindeki toplu iş sözleşmesinden yararlanması da engellenmişti. İşçilerin önemli bir kısmının geçirildikleri kamu idaresi ya da belediye şirketinin işkolundaki sendikalara üye olma, mevcut kadrolu işçiler ya da şirket işçileri ile aynı sendika çatısı altında bir araya gelmesine de engel getirilmişti. TAŞERON ÇALIŞANLARIN SOSYAL HAKLARININ VERİLMEMESİ ANAYASAYA AYKIRIDIR Taşeron çalışanların sosyal haklarının verilmemesinin anayasaya aykırı olduğunu hatırlatan CHP İzmir Milletvekili Kani Beko, İşçi sağlığı ve iş güvenliği önlemleri alınmadığından dolayı 30 bine yakın taşeron işçisinin hayatını kaybettiğini, 10 binlerce işçinin de iş kazaları sonucu engelli duruma düştüğünü hatırlattı. Beko taşeron sisteminin yasaklanmasını istedi. CHP’li Beko, “Kamuya geçirilen işçilere eşit hak ve ücretler sağlanmadığı gibi işçilerin bünyesine geçtikleri kamu idaresi ya da belediye şirketindeki toplu iş sözleşmesinden yararlanması da engellenmişti. İşçilerin önemli bir kısmının geçirildikleri kamu idaresi ya da belediye şirketinin işkolundaki sendikalara üye olma, mevcut kadrolu işçiler ya da şirket işçileri ile aynı sendika çatısı altında bir araya gelmesine de engel getirilmişti. 696 sayılı KHK ile işçilere yılda yüzde 4+4 ücret artışı getirilirken, işçilerin sosyal yardım, prim ve tazminatları için herhangi bir artış söz konusu değil. Enflasyonun yüzde 25'i aşması beklenirken, kamuya geçirilen işçilerin reel ücretleri ciddi biçimde geriliyor, taşeron işçiler yoksullaşıyor” sözleriyle tepki gösterdi. Kamuda, belediyelerde ve özel idarelerde sayıları 1 milyona yaklaşan taşeron işçiye kadro sözü sonrası bu işçilerin bazılarına kadro verildiğini hatırlatan CHP’li “ Yerleştirmeler yapıldıktan sonra geride kalan 750 bine yakın taşeron işçisi şirketlere geçirildi. Kanun hükmünde kararnameyle geçen bu işçilere 2020 yılı sonuna kadar toplu iş sözleşmesi yapılmayacak, ikramiye ve sosyal haklar verilmeyecek; sadece ilk altı ayda yüzde 4, ikinci altı ayda yüzde 4 olmak üzere zam yapılacak. Bu durum eşitliğe ve Anayasa'ya aykırıdır. Bu yıl içerisinde 750 bine yakın taşeron işçisi, gerçek enflasyon yüzde 25, pazar enflasyonu yüzde 40 iken ekonomik, demokratik, sosyal haklarının ne olacağını merak ediyor. Bu konuyla ilgili vermiş olduğum kanun teklifinin bir an önce ele alınıp 750 bin çalışanın sorunu mutlaka çözülmesi gerekmektedir” dedi. Üstelik bu KHK ile TBMM'ye, Cumhurbaşkanlığına, MİT'e, eski Başbakanlık çalışanlarına kadro verilmiş, Belediyeler, il özel idareleri ve bağlı kuruluşlarda çalışanlar ise kamu işçisi
olarak kadroya alınmamış, bu işçiler belediye şirketlerinde işe alınmıştır. Bunun adı kadrolaşmadır... CHP İzmir Milletvekili Kani Beko, “Gerçek enflasyon yüzde 25 Pazar yüzde 40 asgari ücretliye yüzde 15 işçi emeklisine yüzde 6,5 memur emeklisine yüzde 5,5 verilirken, taşeron işçilerine ilk 6 ay yüzde 4 ikinci 6 ay yüzde 4 çok demiyorum ama taşeron işçisine layık görülen bu rakamı içinize sindirebiliyor musunuz? Yüzde 4 ile taşeron işçilerin maaşına 93 TL zam yapılmıştır. Bu bir aylık su parası bile değil. 2020 Yılında yaşanan iş cinayetlerini görmeyen gözler, duymayan kulaklar varsa kalbi kurusun” sözleriyle tepki gösterdi.
186 KANİ BEKO 27 Ocak 2020 ‘Elinizi çalışanın cebinden çekin artık!’ CHP İzmir Milletvekili Kani Beko, çalışanların maaş ve ücretleri üzerinden kesilen gelir vergisi ile alkolden sigaraya, beyaz eşyadan mobilyaya kadar pek çok alanda uygulanan dolaylı vergilerin 2020 yılında toplam vergi gelirlerinin yaklaşık yüzde 80’ini oluşturacağını belirterek “İşçinin, memurun cebinden elinizi çekin artık” dedi. Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın, \"2020’de çok daha fazla değişim hamlesi göreceğiz\" sözlerinin bazı sektörlerde vergi indirimine mi gidilecek? sorusunu akıllara getirdiğine dikkat çeken Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İzmir Milletvekili Kani Beko, kötüye giden ekonomik süreçlerde bunun siyasi iktidarlar tarafından sıklıkla başvurulan bir yol olduğunu söyledi. Şirketlerden alınan vergi gelirleri düştükçe, hükümetin çareyi dolaylı vergileri artırmakta bulduğunu belirten Beko, iktidarın hoşlanmadığı alkol ve tütünden yüzde 80’i aşan vergi aldığını hatırlattı. Vergi yükünün çalışanların sırtında olduğunu belirten Beko, ekonomiyi iyi yönetemeyen iktidarın bazı sektörlerde vergi indirimine gidebileceğini ileri sürdü. Hükümetin bir yandan ekonomik durgunluğun şirketler üzerindeki olumsuz etkilerini hafifletmek için vergi afları düzenlerken, diğer yandan çalışanlar üzerindeki vergi yükünü artırdığını savunan CHP’li Beko, “Çalışanların maaş ve ücretleri üzerinden kesilen gelir vergisi ile alkolden sigaraya, beyaz eşyadan mobilyaya kadar pek çok alanda uygulanan dolaylı vergiler, 2020 yılında da vergi gelirlerinin yaklaşık yüzde 80'ini oluşturacak. Hükümet 2020'de toplam vergi gelirlerinin yaklaşık yüzde 70'inin dolaylı vergilerden elde edilmeyi hedefliyor” dedi. RAKIYA ÖDENEN PARANIN YÜZDE 82,5’U VERGİ Alkol ve sigardan alınan vergilerin yüksekliğine dikkat çeken CHP’li Beko, “Alkollü içkilerde yüzde 80’i aşan, tütün ve sigara ürünlerinde ise yaklaşık yüzde 70’lik vergi yükü bulunuyor. Son 10 yılda Türkiye’nin ‘yerli içkisi’ sayılan rakının 70’lik fiyatı 23 TL’den 142 TL’ye çıkarken, bu fiyatın yüzde 82,5’i dolaylı vergi olarak devletin kasasına gidiyor. Sigarada da durum farklı değil” ifadelerini kullandı. Vergi uzmanlarının tespitlerini paylaşan CHP’li Beko, AKP iktidarı döneminde 2006-2018 yılları arasında sigaraya 423,4 milyar TL ödenirken, bunun 340,3 milyar TL’sinin ÖTV ve KDV olarak devlete kaldığı bilgisini verdi. AKP, ALKOL VE SİGARA İÇENLERİ CEZALANDIRIYOR! Dolaylı vergilerin ana kaynaklarından olan alkol ve sigara içenleri sözde cezalandırılmayı amaçlayan iktidarın, sıkışınca bu vergileri artırdığını savunan CHP İzmir Milletvekili Kani Beko, şunları paylaştı: “Bununla birlikte çok geniş kesimler tarafından tüketilen bu ürünlere uygulanan vergilerin Hazine’ye anında gelir olarak yazılması, iktidarın bütçe hedeflerini tutturması için sürekli kullanabileceği bir kaynak yaratıyor. Ancak ekonomi kötüye gidince bu gelir kaynağının önemini hatırlamış gibi görünüyor. Alkol ve tütünü yasaklamaya kalkan iktidar, sıkışınca bu düşünceden vazgeçiyor. İktidar alkol ve tütünden aldığı dolaylı vergiyi seviyor. Çünkü dolaylı vergiler çok kolay toplanıyor ve en önemlisi de anında gelir olarak
Hazine’ye yansıyor. Dolaylı vergilere zam yapıldığında, hemen sonraki ay bu bütçeye yansımaya başlıyor. Ancak Gelir ve Kurumlar Vergisi gibi dolaysız vergilerde artış yapıldığında, en erken bir yıl sonra bütçeye yansıyor.” ÇALIŞANLARIN ÜCRETLERİNDEN DİREK YÜZDE 95 KESİLİYOR Modern vergi sistemine göre vergilerin herkesten geliri oranında alınması gerektiğinin altını çizen Beko, dolaylı vergilerde böyle bir düzenlemenin bulunmadığına vurgu yaptı. En yoksul ile en zenginin hizmet alımı konusunda aynı oranda vergi ödemesinin adil olmadığını belirten Beko, “Türkiye’deki tablo, bu açıdan Avrupa Birliği’nin tam tersi. Avrupa İstatistik Ofisi (Eurostat) verilerine göre Avrupa Birliği’nde dolaylı vergilerin toplam vergi gelirleri içerisindeki payı yüzde 30-35 civarında. Türkiye’de toplanan Gelir Vergisi’nin de yüzde 95’inin çalışanların ücretlerinden direkt kesiliyor. Şirketleşmemiş esnaf, zanaatkar ve ticaret erbabından kesilen Gelir Vergisi ise yalnızca yüzde 5” diye konuştu. Hazine ve Maliye Bakanlığı'nın, 2019 yılı için öngördüğü 756,5 milyar TL'lik vergi geliri hedeflediğini ancak bu hedeften 83 milyar TL'lik bir gedik oluştuğunu belirten Beko, ekonomideki daralma ve işletmelerin nakit sıkıntılarının yanı sıra her yıl bir vergi affı veya borç yapılandırma düzenlemesinin gelmesinin şirketlerden vergi tahsilatını zorlaştırmasına dikkat çekti. Piyasalarda yeni bir vergi affı beklentisinin oluşabileceğini belirten Beko, şirketlerden alınan vergi gelirleri düştükçe, hükümetin çareyi dolaylı vergileri artırmakta bulduğunu söyledi.
188 KANİ BEKO 3 Şubat 2020 Beko: Greve saygı gösterin, işçiye hakkını verin “Krizin faturası işçilere ödetilemez” “Grev kararına herkes saygı duysun” Eski DİSK Genel Başkanı ve CHP Milletvekili Kani Beko, Metal işçilerinin grev kararına herkesin saygı duyması gerektiğini belirtti. Beko, “Önemli olan nokta, metal işçilerinin haklı taleplerinin karşılanmasıdır” dedi. Beko’dan Metal İşçilerine tam destek İşverenlerle anlaşamayan DİSK’e bağlı Birleşik Metal-İş üyesi işçiler greve çıkıyor. Metal işçilerinin grev kararına tam destek veren eski DİSK Genel Başkanı ve CHP İzmir Milletvekili Kani Beko, işçilerin ve sendikaların vereceği karara herkesin saygı duymasını istedi. Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu'na (DİSK) bağlı Birleşik Metal-İş üyesi işçiler 5 Şubat'ta greve çıkıyor. 11 ildeki 41 fabrikada çalışan 10 bin metal işçisi grev kararı aldı. Birleşik Metal-İş teklifi kabul etmedi. İşverenin yüzde 17 oranındaki son teklifinin ekonomik zorluklarla mücadele eden metal işçisini bir daha yıktığını belirten CHP İzmir Milletvekili Kani Beko, “İşçilerin, ‘mücadeleye devam’ kararını çok haklı bulduğumu ve desteklediğimi söylemek isterim” dedi. İŞÇİLERİN CANI YANIYOR Beko, “ İşverenler grevleri yasaklamaya kalkan, ekonomiyi krize sokan iktidardan destek almaktadır. Emek kesimine dayatılan düşük ücret politikalarının sahibi iktidardır. Grev kararı alan Birleşik Metal İş üyesi metal işçileri ise gücünü ve cesaretini, örgütlü yapısından ve emeğin gücünden almaktadır. İşçiler emekten yana olan bütün halk katmanlarıyla birlikte fabrikalarda, sokaklarda, meydanlarda tavrını göstermiş ve göstermeye devam etmektedir. Bugün ekonomik krizde en çok canı yanan kesim yine işçi sınıfı olmuştur” diye konuştu. KARARA SAYGI DUYULMALI Metal işçilerinin emek kavgasında sonuna kadar yanında olduğunu söyleyen Beko, 3 Şubat 2020'de toplanacak DİSK Genişletilmiş Başkanlar Kurulunun belirleyeceği kararların önemine değindi. Beko, emek mücadelesine “Şimdi gelinen noktada, DİSK’e bağlı Birleşik Metal-İş Sendikasının da başkanı ve yetkili kurulları ile en kısa sürede toplanacağını ve alınan bu kararı değerlendireceğini tahmin ediyorum. İşçilerin ve onların temsilcisi olan sendikaların vereceği karara herkes saygı duymalıdır. 11 ilde, 41 fabrikada greve çıkacak olan Birleşik Metal İş üyesi 10 bin metal işçisinin mücadelesi, işçi sınıfının ve DİSK'in onurlu bir mücadelesi olarak tarihe geçecektir” sözleriyle destek verdi.
“ÇALIŞMA BARIŞI KORUNMALI” İşçilerin haklarını hatırlatan Beko, Metal işçilerinin yaşadığı zorluklara işaret ederek şunları vurguladı: “Metal İşçilerinin ekonomik, demokratik, siyasal ve sosyal hak taleplerini her zaman desteklemiş, işçilerin demokratik haklarına herkesin saygı duyması gerektiğini vurgulamıştım. Önemli olan nokta, metal işçilerinin haklı taleplerinin karşılanması, işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerinin eksiksiz olarak alınması, hükümetin yarattığı ekonomik krizin faturasının işçilere ödetilmemesidir. Ayrıca toplu sözleşmenin işçileri memnun edecek şekilde, sağlıklı biçimde sonuçlanması, çalışma barışının korunması da önemlidir. Tüm metal işçilerini yürekli duruşlarından dolayı kutluyor ve selamlıyorum. Birleşik Metal grevi yalnız metal işçilerinin değil, aynı zamanda DİSK’in grevi olmalıdır.”
190 KANİ BEKO 4 Şubat 2020 Beko; “Damat Bey UNUTMA, Kıdem Tazminatı bizim kırmızı çizgimizdir!” Beko; “Deprem paralarının akıbeti gibi olmasına izin vermeyeceğiz. Kıdem tazminatlarımızı birilerinin siyasetinin finansmanında kullandırmayacağız...” dedi CHP İzmir Milletvekili ve Eski DİSK Genel Başkanı Kani Beko, kıdem tazminatlarıyla ilgili çarpıcı açıklamalarda bulundu. Beko açıklamasında “AKP hükümeti, tüm emekçileri güvencesiz ve kuralsız çalıştırmak istiyor! Emekçilere kölelik dayatıyor! Fona devretme iddiası ile kıdem tazminatını kaldırarak iş güvencemizi yok edeceğini ilan ediyor! Hükümetin 2016 eylem planında yer alan düzenlemeyle, patronların işçileri işten atma maliyetini düşürmek için adım atması kabul edilemez. İşçimizin kıdem tazminatına göz dikenler ödemeleri de erteleme derdine düşmüştür. İşçinin her tür kazanılmış hakkı, tazminatı “yük” olarak görülmektedir. Sermaye lehine işçinin emekçinin kazanımı, birikimi, hakkı, hukuku ayaklar altına alınmak isteniyor. Bunlar yeni değil diyebilirsiniz. Zaten AKP’den işçi, emekçi, emekli dostluğu da bekleyen yok. Ama artık sabrımızın sonundayız. Kriz vurmuş, emekçinin, işçinin geleceği kararmıştır. Elazığ’da, Malatya’da yaşanan depremin yaralarını sarmakla uğraşması gerekenler, yıkımın yarattığı kaybı acıyı hafifletecek adımları atması gerekenler yemiyor içmiyor emekçinin, işçinin her tür kazanımını tartışmaya açmaya çalışıyor. Depremin ardından yaşananlar açıktır. AKP ve Saray yönetimi toplanan deprem vergilerimizin hesabını veremiyor. Katrilyonlar toplanmış, para ortada yok. Hesabını soranlara savcılıklar soruşturma açmaya kalkıyor. Şimdi istiyorlar ki hesabını vermedikleri vergilerin başına gelen işçinin emekçinin alın terinin, hakkının hukukunun başına gelsin. Kıdem tazminatını fona devredelim ve hakkını hukukunu ayaklar altına aldıklarımıza hesap vermek zorunda kalmayacağımız bir düzen getirelim. Bir kez daha uyarıyorum. Bu nokta kırmızı çizgidir. Bunu aştırmayız. Deprem paralarına yaptığınız gibi kıdem tazminatlarımızı birilerinin siyasetinin finansmanında kullandırmayız. Bu fikirden yol yakınken vazgeçin. İşçinin, emekçinin sırtından inin.” KIDEM TAZMİNATLARIMIZ ALIN TERİMİZDİR, EMEĞİMİZDİR İşçiyi işten çıkarmanın yarattığı yıkımı bir maliyete indiren anlayış kabul edilemez. İşçi demek insan demek, aile demek, bebek demek, çocuk demek. Okul harçlığı demek. Hayatlar maliyet değildir. Üretmeye, çalışmaya, değer yaratmaya ve insanca bölüşmeye ihtiyacımız var. Ödenmesi gerekli kıdem tazminatlarının miktarını azaltmak kabul edilemez. Primleri devletin finanse etmesi ya da işsizlik fonundan karşılanması diyerek tekrar emekçinin sırtına yüklenmesi söz konusu edilemez. Emekçinin hakkını ödeyin. İşsizlik fonundan işsiz kalanın istifade etmesini sağlayın. Hazırlanan taslakta, Fonda biriken paranın, işçiye işten çıkarıldığında ödenmesinden vazgeçilmesinden söz edilmesi bir kabus senaryosudur. Kıt kanaat geçinen işçiyi işten çıkartmaya caydıracak tek unsur da böylelikle ortadan kaldırılmak isteniyor. Emeklilik, ağır hastalık ya da konut alımı gibi belirli koşullarda ödenmesi gibi akla
hayale sığmayacak önerilerle geliyorlar. Kim geçinebiliyor ki ev alsın. Mezarda emeklilik getirdiniz. Kim emeklilikten sonra yaşayabiliyor ki ödemeler alınsın. Mesele sadece ödenecek para değil. İşçiyi kapının önüne sorgusuz sualsiz koyma stratejisidir bu. Ev kirasını ödeyemeyen işçi emekli olduktan sonrasında alacağı ödemeye mi bel bağlayacak? Bunu kime, nasıl anlatacaksınız? İşçiye anlatma derdiniz yok o açık. Ama bu düzenleme tüm ülkede zaten sıkıntılı olan çalışma barışını yok etme anlamına geliyor. Kıdem tazminatı yok edilecek, onun yerine ödemediğiniz, yok ettiğiniz emeklilik ikramiyesine dönüşecek. Bu nasıl teklif? Bu nasıl bir düşmanlık? Bu ülkenin işçisi, emekçisi size ne yaptı da ülkeyi en fakir ülkelerde bile kabul görmeyen çalışma rejimlerine itecek düzenlemeleri gündeme getiriyorsunuz? Saraylarınızdan, konaklarınızdan, yalılarınızdan çıkın, sokakta yürüyün ve halka bunu anlatmaya çalışın bakalım ne yanıt alacaksınız.” DAMAT BEY UNUTMA, KIDEM TAZMİNATI KIRMIZI ÇİZGİMİZDİR! Açıklamasında AKP'nin emekçilere yönelik politikalarını sert bir dille eleştiren Beko; “’Kıdem tazminatını bütünleştirici emeklilik sistemi olarak görüyorum’ diyen Damat Beye bir kez daha ve üstüne basarak hatırlatmak isterim ki, kıdem tazminatı bizim kırmızı çizgimizdir. Türkiye’nin işçileri, emekçileri 1936’dan bu yana kıdem tazminatı hakkına sahiptir ve bu hak 83 yıllık temel bir işçi hakkıdır. AKP uzun zamandır bu hakkı gasp etmenin peşindedir. Büyük acılara yol açan depremin gösterdiği gibi deprem vergilerimizle yaptığınızı işçinin kıdem tazminatına yapamazsınız. Fona devretmenin ne olduğunu Depremde gördük. AKP yöneticileri, hakkının hesabını soran yurttaşa, ‘Deprem vergileri depreme gidecek diye bir şey yok!’ yanıtını verdi. İşte kıdem tazminatı fonunun da akıbeti budur. İşçilerin alın teri kendilerine ödenmek yerine birilerinin siyasetinin finansmanına kullanılmak isteniyor. İşçi, sermayedarın canı istediğinde sokağa atılsın isteniyor. İşçi sürekli ezilsin, hiç sesi çıkmasın, hiç hakkı hukuku olmasın deniyor. Bunu kabul etmemiz söz konusu değildir. Geleceğimize, çocuklarımızın geleceğine, ülkemizin geleceğine sahip çıkmak için mücadele etmek, ahlaki, sınıfsal ve siyasal bir görevdir. Hepimizin görevidir. Bu görevimizi de sonuna kadar yerine getireceğiz, ve elbette ki onlar kaybedecek, biz kazanacağız!” açıklamasında bulunmuştur.
192 KANİ BEKO 10 Şubat 2020 CHP’li Beko, 68 Balkan STK’sı ile ‘birlik’ mesajı verdi Beko, 68 Balkan STK’sı ile ‘birlik’ mesajı verdi İzmir'de faaliyet gösteren 68 Balkan Sivil Toplum Kuruluşu ile bir araya gelen Balkan kökenli İzmir Milletvekili Kani Beko, Balkan göçmenlerinin gücünü birleştirmesi ve daha etkin bir şekilde temsil edilmesi için birlikte çalışacaklarını söyledi. Beko, “Amacımız birlik olmak. İzmir’deki Balkan kökenli yurttaşlar olarak birlikteyiz, bir aradayız ve güçlüyüz” dedi. Cumhuriyet Halk Partisi’nin Balkan kökenli İzmir Milletvekili Kani Beko, İzmir’de faaliyet gösteren Balkan STK’ları ile Tarihi Asansör Ceneviz salonunda buluştu. İzmir’deki Balkan kökenli yurttaşların yüzde 80’nini temsil eden 68 sivil toplum kuruluşunun temsilcisinin katıldığı toplantıda birlik vurgusu yapıldı. Sözlerine “Bölüşürsek tok oluruz, birleşirsek var oluruz, bölünürsek yok oluruz” diyerek başlayan Beko, “İzmir’deki Balkan kökenli yurttaşlarımızın en etkin şekilde temsil edilmesi, temsiliyette yeterli söze sahip olması, belediyelerimizle koordineli bir şekilde verimli çalışmaların yapılması için fikir alış verişi yapmalıyız. İzmir’den güzel iş birliklerinin ve çalışmaların çıkacağına inanıyorum. Bize düşen görevleri yapmaya hazırız. Her topluluk gibi bizim için temsiliyette söz hakkı olması gereken önemli topluluklardan birisidir Balkan göçmenleri. Kendim de bir Balkan göçmeni olarak sizleri bir araya toplamak ve ortak çalışmalarda sizlerle iş birliği yapmak benim için bir onur olacaktır” ifadelerini kullandı. BU PARTİLER ÜSTÜ BİR KONU Katılımın yoğun olduğu ve her görüşten Balkan STK temsilcisinin katıldığı toplantının çok verimli geçtiğini söyleyen İzmir Milletvekili Kani Beko, şunları dile getirdi: “Toplantıya katılan, destek veren, katkı koyan başkanlarımıza sonsuz teşekkür ediyorum. Amacımız o parti bu parti diyerek bölünmek değil, birlik olabilmek. İzmir’de yaptığımız bu toplantı ile kentin dinamiklerinden biri olan Balkan STK’larını ilk kez bu kadar geniş katılımla bir araya getirmiş ve sizleri dinlemiş olduk. Bundan sonraki adımlarımızı birlik içinde ve çok daha güçlü atacağız. Bu partiler üstü bir konu ve ben de halkın bir temsilcisi olarak sizlere katkı sağlamak için çalışıyorum. Örgütlü olmanın, topluluk olarak hareket etmenin getirdiği avantajları sizlere sağlamak istiyoruz. Biz Balkan göçmenlerinin hemşehrisi olan Mustafa Kemal Atatürk’ün izinden, onun devrim ve ilkelerine sahip çıkarak bu kentin, bu ülkenin gelişmesi için hep birlikte çalışacağız.”
193 KANİ BEKO 14 Şubat 2020 CHP İzmir Milletvekili Kani Beko yaşanan ilaç sıkıntısını Meclis gündemine taşıdı! Beko: Sağlık hizmeti vatandaşın en temel sosyal hakkı! Son günlerde ilaç firmalarının zam beklentisi nedeniyle depolara ilaç vermekten kaçındığı iddiasını dile getiren CHP İzmir Milletvekili Kani Beko, sıkıntının kurun erken sabitlenmesi ve sonrasında yaşanan artışlardan kaynaklı olduğunu belirtti. Vatandaşın en temel sosyal haklarından birisinin sağlık hizmeti olduğunu hatırlatan Beko, Sağlık Bakanlığını göreve çağırdı. Ülkenin, AKP iktidarının başarısız politikaları sonucunda ağır bir ekonomik krizle karşı karşıya kaldığını ifade eden CHP İzmir Milletvekili Kani Beko, son günlerde ilaç firmalarının zam beklentisi nedeniyle depolara ilaç vermekten kaçındığı iddiasını dile getirdi. Beko, sıkıntıların kurun erken sabitlenmesi ve sonrasında yaşanan artışlardan kaynaklı olduğunu belirtti. TBMM Genel Kurulu’nda söz alan CHP’li Beko, “Bu nedenle hastanelerimizin pek çoğunun ilacını alamadığı yönünde bilgiler yansımaktadır. Tansiyon, epilepsi, grip ilaçları hatta ağrı kesicilerin dahi bulunmadığı yurttaşlarımız tarafından vurgulanmaktadır. Sağlık hizmeti vatandaşın en temel sosyal hakkıdır ve devlet bunu kâr ya da tasarruf etmeyi düşünmeden vermek zorundadır” dedi. İLAÇLAR BULUNMUYOR Fiyat güncellenmesi nedeniyle eczanelerin ilacı bulma konusunda sorunlar yaşandığını söyleyen Beko, “Bize gelen bilgilere göre, çok önemli hastalıklarda kullanılanlar da dahil yaklaşık 500 ilaç piyasada bulunmuyor. Piyasada ilaç bulma konusunda yaşanan sorun bazı hastalar açısından tehlike oluşturmaya başladığı bilgileri geliyor. Bu son derece vahim ve önemli bir sorun. Yetkililer bu sorunu bir an önce çözmelidir” uyarısında bulundu. Beko, Sağlık Bakanlığı tarafından ilaç için belirlenen döviz kuru ile reel döviz kuru arasındaki makasın çok açılmış olmasının, ilaç konusunda yüzde 60’lara varan bir ithalatın olduğuna dikkat çekti. Yerli ilacın hammaddesinin yurtdışından getirildiğinin altını çizen Beko, “20 Şubat'ta yürürlüğe girecek yeni kuru bekleyen firmalar, ürettikleri ilaç adedini azaltıyor veya hiç üretmiyor. Yurtdışından getirdikleri ilaçları piyasaya vermiyor. Bu yıl ağustos ayında yaşadığımız döviz krizinden sonra firmalar çok daha fazla tedbir aldı\" diye konuştu. SAĞLIK BAKANLIĞI’NI GÖREVE ÇAĞIRIYORUM Bir çok vatandaşın ağrı kesiciden tansiyon ve diyabet ilacına erişemediğini ve ciddi sorunlar yaşadığını söyleyen Beko,“ Bu konuda bir çok vatandaşımızdan bana ve diğer milletvekili arkadaşlarımıza sorunun çözülmesi için telefonlar geliyor. Konuyu genel kurulda da dile getirmeye çalıştım. Yardım istiyorlar. Hastalar da ciddi sıkıntı içinde. Bir eczacı arkadaşım, “Depoları arıyoruz, onlarda olmadığını öğrenince diğer eczacı arkadaşlarımıza soruyoruz. Üç kutu ilaç alması gerekirken, bulabilirsek bir kutuyla yollayıp, 'idare et' diyoruz. Sorun acil çözülmeli. Geri dönülmez olaylara, hasta kayıplarına yol açabilir. Türkiye'nin her yerinde sıkıntı var.” dedi. Bu çok kötü bir durum. Buradan ilaç sıkıntısını çözmek için Sağlık Bakanlığı’nı göreve çağırıyorum.”
194 KANİ BEKO 2 Mart 2020 Beko: Tasarrufu saray yapsın! DİSK’e bağlı Emekli-Sen’in Birinci Kuruluş Yıldönümü programına katılan CHP İzmir Milletvekili Kani Beko, burada yaptığı konuşmada İktidarın tasarruf tedbirleri kapsamında emeklilerin maaşlarından yüzde 5 kesinti yapılacağı iddialarına tepki gösterdi. CHP İzmir Milletvekili Kani Beko, konuşmasında “Açlık sınırı altında yaşayan emeklileri mezara götürecek bir düzenleme olur. Sarayın bir aylık harcaması tüm emekli ikramiyelerinden fazla, tasarrufu saray yapsın!” dedi. 9 milyon emeklinin açlık sınırı altında yaşadığını hatırlatan Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İzmir Milletvekili Kani Beko, Sosyal Güvenlik Kurumu'nun (SGK) aldığı yeni tasarruf tedbirleri kapsamında, emekli maaşlarında yüzde 5 kesintiye gidileceği ve emeklilerin bayram ikramiyesinin kaldırılacağı iddialarına sert tepki gösterdi. “SGK’nın emeklileri mezara götürecek bir düzenlemeye imza atması kabul edilemez” diyen CHP İzmir Milletvekili Kani Beko, 17 Yıl sonra AKP iktidarının ülkeyi getirdiği nokta emeklinin 3 kuruşuna göz dikmeye kadar gelmiştir. Eğer yasalaşacak olursa emekli dul ve yetimin kısacası dar gelirlinin iflahı kesilir. Sarayın giderlerinden tasarruf etsinler. Sarayın bir aylık gideri bütün emeklilerin ikramiyesinden bile fazla\" ifadelerini kullandı. YANDAŞLARINIZA ÇAĞRI YAPIN! AKP hükümetinin ve saray bürokrasisinin ülkeyi içine sürüklediği ekonomik krizin bedelinin emeklilere ve emeğiyle geçinenlere ödetmeyi hesapladığını ifade eden Beko, AKP iktidarının kendi yol açtıkları krizi, en alttakilerin sırtına yükleme hevesine kapıldığını belirtti. “Buna izin veremeyiz! Krizin faturasını emeklilere ve emekçilere ödetemezsiniz!” diyerek tepkisini dile getiren CHP’li Beko, “Eğer tasarruf istiyorsanız bugüne kadar teşviklerle, vergi silmelerle, pırlantadan, yattan vergi almayarak, ülke kaynaklarını dağıttığınız yandaşlarınıza çağrı yapın. Saray zenginlerine çağrıda bulunun!” dedi. EMEKLİLERİMİZ AÇLIK SINIRI ALTINDA YAŞIYOR Türkiye’deki yaklaşık 13 milyon emeklinin 9 milyonunun açlık sınırı altında ücret aldığını hatırlatan CHP’li Beko, “847 bin emekli, 1000 TL ya da altında aylık almaktadır. 248 bin emekli, 1000 TL ile 1100 TL arasında aylık almaktadır. 220 bin emekli, 1100 TL ile 1200 TL arasında aylık almaktadır. 6 milyon 850 bin emekli, 2 bin TL’nin altında aylık almaktadır. Ekim 2019 hesaplamalarına göre dört kişilik ailenin açlık sınırı 2.058 TL’dir ve emeklilerimiz açlık sınırı altında yaşamaya çalışmaktadır. Geri kalanı ise yoksulluk sınırı altında yaşıyor. 5 milyon emekli ikinci bir işte çalışıyor veya iş arıyor. Bugün asgari ücretle çalışan bir işçiye, emekli olduğunda 850 lira gibi açlık sınırı altında bir maaş bağlanıyor” açıklamalarını yaptı. EMEKLİLERİN SENDİKALAŞMA HAKKI KISITLANMAMALI! Türkiye’deki 13 milyon emeklinin ekonomik, demokratik, siyasi ve sosyal haklarını korumak adına Avrupa’da olduğu gibi sendikalı olmalarının önünün açılması ve gerekli yasal düzenlemelerin yapılması çağrısını da yineleyen Beko, “Avrupa standartlarında anayasal
hakları olan, sendikal hak ve özgürlüklerin çalışanların emekli olduktan sonra da devam etmesi ve grevli, toplu sözleşmeli sendikal haklarının olabilmesi için hazırlamış olduğum ve TBMM başkanlığına sunduğum kanun teklifinin ivedilikle kabul edilmesi gereklidir. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi ve Avrupa Sosyal Şartı ile güvence altına alınmış olan sendikalaşma hakkının emeklilere de tanınması önem taşımaktadır. Ülkemizde emeklilerin sendikalaşması önündeki engellerin kaldırılması; insan haklarının bir boyutu olan örgütlenme özgürlüğünün sağlanması açısından vazgeçilmezdir. Ancak bugün uygulanan politikalar bunu zorlaştırıyor. Şöyle ki; 1995 yılında DİSK öncülüğünde kurulan Tüm Emekliler Sendikası (Emekli-Sen) hakkında gerek idari gerekse adli yargıda lehe verilmiş kararlar bulunmasına karşın, idarenin ısrarlı tutumu sonucu sendika kapatılmıştır. Yine DİSK’e bağlı olarak 2019 yılında kurulan Emekliler Sendikası için bugün aynı oyun oynanmak istenmektedir. Bu sırada kurulmuş olan ve idareye yakınlığı ile bilinen kimi emekli sendikalarının bu sürecin dışında tutuluyor olması, bu oyunun hukuki olduğu kadar siyasi bir oyun olduğunun da bir kanıtıdır” dedi. MAAŞ FARKI HATIRLATMASI Emekli maaşlarının artan enflasyonla kuşa döndüğünün altını çizen Beko, yurttaşların intihar dışında yol bulamadığını söyledi. AKP İktidarıyla toplumda büyük bir yıkım yaşandığına vurgu yapan Beko, “Saraylarda yaşayıp kendini harikalar diyarında görenler dışındakiler için gündelik yaşam bir zulüm dünyasına dönüşmüştür. 2000 yılı öncesi emekli olanlarla 2000 yılı sonrası emekli olanların arasında oluşan maaş farkını kamuoyuna açıklayamadınız, biz de bunu anlayamadık. 20 yıldan bu yana ödenmeyen maaş farklarının derhal emeklilere ödenmesi gereklidir. Bu eşitsiz ve de adaletsiz uygulama aynı zamanda anayasaya da aykırıdır. Emeklinin sağlık harcamalarından kesinti yapmak da bir cinayettir” eleştirisinde bulundu. Beko, emekliler arasındaki maaş farklılıklarının derhal giderilmesi için adaletli bir intibak yasasının mutlaka çıkartılması gerektiğin de sözlerine ekledi.
196 KANİ BEKO 15 Haziran 2020 Değerli Basın mensupları, 15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişinin 50. Yılındayız! Haklarımıza ve özgürlüklerimize kast eden iktidara karşı işçilerin başlattığı direnişin üzerinden 50 yıl geçti. 1970 yılında sendikal hakları ve örgütlenme özgürlüğünü yok etmek isteyenleri tarih de işçi sınıfı da unutmadı. Anayasal hakları ortadan kaldırmak ve DİSK'in yükselişini durdurmak isteyenlere 15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişi cevap olmuştur. DİSK’in ve örgütlü toplumun direnişi 50 yıldır işçi sınıfına ve Türkiye emekçilerine rehberlik ediyor. 15-16 Haziran Direnişinin mimarı olan başta kurucu Genel Başkanımız Kemal Türkler'i, fabrikaları boşaltan, hayatı durduran, meydanları zapt eden yüzbinlerce işçiyi anıyor ve bu direnişte hayatını kaybeden Yaşar Yıldırım, Mustafa Bayram, Mehmet Gıdak, Doğukan Dere, Hüseyin Çapkan ve Necmettin Giritlioğlu’nun anıları önünde saygıyla eğiliyorum. Yaşasın 15-16 Haziran direnişimiz! Yaşasın İşçi sınıfının Birlik, Mücadele ve dayanışması! https://www.youtube.com/watch?v=uh7xX3EkdYA&feature=youtu.be
197 KANİ BEKO 21 Ağustos 2020 CHP’li Beko, Çeşme yangınıyla ilgili çarpıcı iddiada bulundu “Ildırı’yı imara açmaya çalışanların işi olabilir!” Çeşme’de 200 hektarlık bir alanı etkileyen ve uzun bir mücadelenin sonucu kontrol altına alınabilen yangının bölgenin özelliklerine bakıldığında ‘kasıtlı’ çıkarılma olasılığının yüksek olduğunu iddia eden CHP İzmir Milletvekili Kani Beko, Anayasaya göre en büyük suçlardan olan orman yangınlarının ülke genelinde özellikle o güzelim ormanlık alanlara, meralara binalar dikmek için kasıtlı çıkarılıyor olmasına tepki gösterdi. Çeşmenin Ildırı bölgesinde 200 hektarlık geniş alanı etkileyen ve rüzgarın da etkisiyle uzun sürede kontrol altına alınabilen yangını tüm gece ve gün boyunca ekiplerle birlikte takip eden CHP İzmir Milletvekili Kani Beko, ekiplerin büyük mücadelesine rağmen yangının çok zor kontrol altına alındığını belirtti. Bölge halkından 5 bin kişinin tahliye edilip Çeşme Belediye Başkanı Ekrem Oran’ın çabalarıyla belediye tesislerinde ve Çeşme’deki özel otellerde misafir edildiklerini ifade eden Beko, yangınla ilgili şüpheleri dile getirdi. Yangının çıkış noktasının Balıklıova’da bulunan bir trafo olduğu açıklamasını inandırıcılıktan uzak bulduğunu belirten Beko, söz konusu trafo ile Ildırı’nın arasında 15 kilometrelik bir mesafe bulunduğunu; iki ucu arasında böyle bir mesafe bulunan yangının tek merkezden çıkmış olma ihtimalinin olmadığını belirterek kasıtlı bir orman yangını ile karşı karşıya olunduğu şüphesinin ağırlık kazandığını söyledi. CANLILAR YOK OLURKEN, BİNA PROJELERİ Mİ YAPILIYOR Birinci ve ikinci derecede arkeolojik sit alanı olan, el değmemiş tarihi ve doğal güzellikleriyle dizi setlerine de ev sahipliği yapmış bu alanın imara açılacağı endişesini bölge halkıyla birlikte son yıllarda çok fazla duyduğunu belirten Kani Beko, “Türkiye’nin pek çok yerinde ve bölgemizde ne yazık ki yaz mevsiminde çok fazla yangın haberi alıyoruz. Ancak pek çoğunun altından kasıt çıkması insanlık için çok utanç verici bir durum. Canlılar yok olurken birileri buralarda yapacağı binaların resmine bakıyor olmalı. Yanan bölge de 2. derece SİT alanı olan çok özel bir bölge. Buraların imara açılacağı bölge halkı tarafından yıllardır endişe konusuydu. Şimdi yangının çıkma nedeni bile açıklanamayan bir yağma ile karşı karşıyayız sanırım. Ne olursa olsun bu işin takipçisi olacağız ve bu yangının bölgeyi yapılaşmaya açmaya çalışanlara hiç bir faydası olmayacak. Bölgeye çivi dahi çakılamaması için gerekli mücadeleyi vermeye hazırız. Mustafa Kemal Atatürk’ün ‘Ormansız yurt, vatan değildir’ sözü her şeyi anlatıyor. AKP’li bakanlara, yetkililere, yurdunu, vatanını seven herkese bu sorumluların bir an önce bulunması çağrısını yapıyorum” diye konuştu.
198 KANİ BEKO 22 Ağustos 2020 CHP’li Beko sordu: Ata mirası, mescidin önünü açmak için mi kaldırıldı? CHP İzmir Milletvekili Kani Beko, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün 1926'dan 1937'ye kadar yurt içi gezilerinde kullandığı \"Beyaz Vagon\"un bir gece yarısı operasyonuyla yıllardır bulunduğu mekandan kaldırılmasına tepki gösterdi. Ata mirası vagonun Gar mescidinin önünü kapattığı için kaldırıldığı iddiasını da Meclis’e taşıdı. İzmir Alsancak Garı önündeki açık alanda bulunan ve yediden yetmişe İzmirlilerin ziyaret ederek Gazi’yi andığı Beyaz Vagonun “hava koşullarından etkilenmemesi ve daha sağlıklı ziyaret ortamı yaratılması” iddiasıyla kapalı perona taşınacağı bilgisi bir süre önce kamuoyuna yansımıştı. Beyaz Vagon’un yerinden kaldırılmasını Meclis gündemine taşıyan CHP İzmir Milletvekili Kani Beko, Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu tarafından yazılı olarak yanıtlanması için soru önergesi verdi. MESCİDİ GÖRÜNÜR KILMAK İÇİN İDDİASINI MECLİSE TAŞIDI Beko verdiği önergede Beyaz Vagon’un önünde yer aldığı TCDD Alsancak Gar Mescidini görünür kılmak amacıyla kaldırıldığı iddiasını da dile getirerek, “Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün bizlere yadigarının 13 yıldır durduğu alandan bir gece yarısı operasyonuyla taşınması mescidi görünür kılma nedenini doğrular nitelikte. Ülkede sayısız eser açık alanda korunabiliyorken Beyaz Vagon niye korunamadı? İzmirliler için bir simge haline gelen Alsancak Garı’nın önündeki Vagon’un kaldırılmasının gerekçesine yönelik bilimsel bir çalışma mı yapılmış! Hiç zannetmiyorum. Gar mescidini görünür kılmak gibi bir amaçla bu yapılıyorsa büyük bir hata yapılıyor. Bakan’dan bu hatadan bir an önce dönülmesini, Cumhuriyet değerlerine bağlı İzmirlilerin haklı tepkilerini yok etmelerini bekliyoruz” ifadelerini kullandı. Beko’nun Ulaştırma ve Altyapı Bakanı tarafından yanıtlaması istemiyle verdiği soru önergesi şöyle: 13 yıldır Alsancak’ın merkezinde yer alan bu Gazi mirasından duyulan rahatsızlığın gerekçesi nedir? Beyaz Vagonun zarar gördüğüne ya da görebileceğine dair, bu kararı alanların elinde bilimsel bir veri ya da çalışma bulunmakta mıdır? İzmirliler ve Cumhuriyet ilkelerine bağlı tüm yurttaşlar için tarihi öneme sahip bu miras vagonun bulunduğu yerde korunmasına dair bir çalışma yapılmamasının nedeni nedir? Açık havada bulunan sayısız eserin bulundukları mekanda korunması mümkünken Beyaz Vagonun bir gece yarısı operasyonuyla kapalı alana taşınmasından umulan fayda nedir? Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün bizlere yadigarı \"Beyaz Vagon’un önünde yer aldığı TCDD Alsancak Gar Mescidini görünür kılmak amacıyla kaldırıldığı iddiası doğru mudur? Beyaz Vagon ve mescit üzerinden Cumhuriyet değerleriyle İslam inancını birbirine karşıtmış gibi gösterme çabası içine girerek Türk Ceza Kanununun 216. Maddesinde yer alan “Halkın
sosyal sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge bakımından farklı özelliklere sahip bir kesimini, diğer bir kesimi aleyhine kin ve düşmanlığa alenen tahrik eden kimse, bu nedenle kamu güvenliği açısından açık ve yakın bir tehlikenin ortaya çıkması halinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır” hükmü de ortadayken bu adımı atan yöneticiler hakkında açılmış bir soruşturma var mıdır? Görevinden uzaklaştırılmış veya ceza almış personel bulunmakta mıdır?
200 KANİ BEKO 28 Ağustos 2020 CHP’li Beko: 30 Ağustos’u yasaklamak kimsenin haddi değildir! 30 Ağustos Zafer Bayramı’nın 98'inci yıl dönümünü 98 yıllık gurur ve onurla kutlayacaklarını ifade eden CHP İzmir Milletvekili Kani Beko, yapılacak etkinliklerin Covid- 19 gerekçe gösterilerek yasaklanmasına da tepki gösterdi. Beko, “Koronavirüs milli bayramlarımızın üzerinde kara bulut gibi dolaşan AKP iktidarının bahanesi oldu. Malazgirt Zaferi bile kutlanırken 30 Ağustos gibi onurlu bir zaferimizi yasaklamak kimsenin haddi değildir!” dedi. 30 Ağustos Zafer Bayramı’nın 98’inci yıl dönümünde büyük onur ve gururla Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının zaferini kutladıklarını dile getiren CHP İzmir Milletvekili Kani Beko, 30 Ağustos zaferinin kurtuluşa giden yolda en önemli adım olduğunu ve bu zaferin Kurtuluş Savaşı’nda başarıyı getirdiğini ifade etti. İçişleri Bakanlığı'nın genelgesi ile Covid-19 nedeniyle bulaşma riski gerekçe gösterilerek yasaklanmasının ise kabul edilemez olduğunu vurgulayan Beko, “Ekonomik kaygılarla en önce AVM’leri ve otelleri faaliyete geçirirken; balık istifi denize girenleri, AVM’leri dolduranları etkilemedi. Ayasofya’yı ibadete açıp binlerce kişiyi toplayıp tekbir çektirirken, namaz kılanları etkilemedi. 15 Temmuz’u kutlarken, Malazgirt Zaferi’ni bile kutlarken etkilemedi ama milli bayramları ve Atatürk’ün adı geçen her şeyi etkiliyor! ‘Keşke Yunan galip gelseydi’ zihniyetindekilerin 30 Ağustos gibi kadim bir tarihi anlamaları maalesef çok zor ama İçişleri Bakanı ve tüm devlet ricali bilmelidir ki bugün bu sıfat, mevki ve makama sahipseniz, bu imkan 23 Nisan, 19 Mayıs, 30 Ağustos, 24 Temmuz ve 29 Ekim sayesindedir. Bugünlere yasak koymak kimsenin haddi de, hakkı da değildir!” ifadelerini kullandı. MASKE VE BAYRAKLARLA KUTLAMAYA DAVET 30 Ağustos’un Ebedi Başkomutan Gazi Mareşal Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde milletçe bu toprakların yeniden vatan yapıldığı en büyük zafer olduğunu vurgulayan CHP’li Beko, şunları söyledi: “30 Ağustos'u yasaklayan zihniyete inat biz yine meydanlarda ve Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün manevi huzurunda olacağız! Milli bayramlarımıza sabıkalı gibi davranan, karanlık zihniyetlerin gücü 30 Ağustos Zafer Bayramı'mızı yasaklamaya yetmeyecek. Herkesi balkonlarında bayraklarla, meydanlarda bayrak ve maskelerle coşkuyu kutlamaya, zaferimizi gelecek nesillere hatırlatmaya, anlatmaya davet ediyorum. Yaşasın milli bayramlarımız, yaşasın Atatürk sevgimiz, yaşasın tüm şehitlerimize olan sonsuz sevgimiz, saygımız! Yaşasın 30 Ağustos Zafer Bayramımız!”
Search
Read the Text Version
- 1
- 2
- 3
- 4
- 5
- 6
- 7
- 8
- 9
- 10
- 11
- 12
- 13
- 14
- 15
- 16
- 17
- 18
- 19
- 20
- 21
- 22
- 23
- 24
- 25
- 26
- 27
- 28
- 29
- 30
- 31
- 32
- 33
- 34
- 35
- 36
- 37
- 38
- 39
- 40
- 41
- 42
- 43
- 44
- 45
- 46
- 47
- 48
- 49
- 50
- 51
- 52
- 53
- 54
- 55
- 56
- 57
- 58
- 59
- 60
- 61
- 62
- 63
- 64
- 65
- 66
- 67
- 68
- 69
- 70
- 71
- 72
- 73
- 74
- 75
- 76
- 77
- 78
- 79
- 80
- 81
- 82
- 83
- 84
- 85
- 86
- 87
- 88
- 89
- 90
- 91
- 92
- 93
- 94
- 95
- 96
- 97
- 98
- 99
- 100
- 101
- 102
- 103
- 104
- 105
- 106
- 107
- 108
- 109
- 110
- 111
- 112
- 113
- 114
- 115
- 116
- 117
- 118
- 119
- 120
- 121
- 122
- 123
- 124
- 125
- 126
- 127
- 128
- 129
- 130
- 131
- 132
- 133
- 134
- 135
- 136
- 137
- 138
- 139
- 140
- 141
- 142
- 143
- 144
- 145
- 146
- 147
- 148
- 149
- 150
- 151
- 152
- 153
- 154
- 155
- 156
- 157
- 158
- 159
- 160
- 161
- 162
- 163
- 164
- 165
- 166
- 167
- 168
- 169
- 170
- 171
- 172
- 173
- 174
- 175
- 176
- 177
- 178
- 179
- 180
- 181
- 182
- 183
- 184
- 185
- 186
- 187
- 188
- 189
- 190
- 191
- 192
- 193
- 194
- 195
- 196
- 197
- 198
- 199
- 200
- 201
- 202
- 203
- 204
- 205
- 206
- 207
- 208
- 209
- 210
- 211
- 212
- 213
- 214
- 215
- 216
- 217
- 218
- 219
- 220
- 221
- 222
- 223
- 224
- 225
- 226
- 227
- 228
- 229
- 230
- 231
- 232
- 233
- 234
- 235
- 236
- 237
- 238
- 239
- 240
- 241
- 242
- 243
- 244
- 245
- 246
- 247
- 248
- 249
- 250
- 251
- 252
- 253
- 254
- 255
- 256
- 257
- 258
- 259
- 260
- 261
- 262
- 263
- 264
- 265
- 266
- 267
- 268
- 269
- 270
- 271
- 272
- 273
- 274
- 275
- 276
- 277
- 278
- 279
- 280
- 281
- 282
- 283
- 284
- 285
- 286
- 287
- 288
- 289
- 290
- 291
- 292
- 293
- 294
- 295
- 296
- 297
- 298
- 299
- 300
- 301
- 302
- 303
- 304
- 305
- 306
- 307
- 308
- 309
- 310
- 311
- 312
- 313
- 314
- 315
- 316
- 317
- 318
- 319
- 320
- 321
- 322
- 323
- 324
- 325
- 326
- 327
- 328
- 329
- 330
- 331
- 332
- 333
- 334
- 335
- 336
- 337
- 338
- 339
- 340
- 341
- 342
- 343
- 344
- 345
- 346
- 347
- 348
- 349