Important Announcement
PubHTML5 Scheduled Server Maintenance on (GMT) Sunday, June 26th, 2:00 am - 8:00 am.
PubHTML5 site will be inoperative during the times indicated!

Home Explore 47 - Derin Tarih_ Şubat 2016

47 - Derin Tarih_ Şubat 2016

Published by sedatfurkanileri, 2019-10-27 12:27:59

Description: 47 - Derin Tarih_ Şubat 2016

Search

Read the Text Version

Cumhuriyet İdeolojisi Niçin Tefsir ve Hadis Kitabı Neşretsin? İSMAİL KARA Sayı47 Şubat 2016 Fiyatı: 11 TL (KKTC 13 TL) Tüm Bildikleriniz Tarih Olacak! Aslında TUFAN GÜNDÜZ’ün kaleminden Görüşler: Mustafa Alican, Adnan Demircan, Hakan Kırımlı, Abdülkadir Özcan, Osman Özgüdenli, Ramazan Şeşen, İsmail •Taşpınar Açe: Osmanlı’nın uzak eyaleti Selimiye’yi kurtaran Bulgar 47 DerinTarih @derintarih DerinTarih derintarih derintarih derintarih.com 9 772147 055007





içindekiler TUFAN GÜNDÜZ’ün kaleminden Görüşler: Mustafa Alican, Adnan Demircan, Hakan Kırımlı, Abdülkadir Özcan, Osman Özgüdenli, Ramazan Şeşen, İsmail •Taşpınar 78 Aslında K A PA K D O S YA S I 24 40 50 “ARTIK İSLAM TARİHİNİ OSMANLI’NIN UZAKLARDAKİ VİLAYETİ KUR’AN BUGÜNE KADAR MÜSLÜMANLAR YAZIYOR” AÇE SULTANLIĞI DEĞİŞMEDEN GELDİ AMA NASIL? Halit Eren İsmail Hakkı Göksoy Muhsin Demirci 66 104 114 120 1915’İN TAŞI TOPRAĞI 2 ASIRDA YAZILACAK KİTAPLARI VAHŞİ DÜNYASI SARNIÇ İSTANBUL 60 YILDA YAZDI Norman Stone Halil Solak Semavi Eyice 06 Bizden Haberler 08 Bizden Size 20 Miras Metinler 100 Mehmet Çelik 130 Öteki Tarih 10 Okur Hattı 22 Ayın Tarihi 110 Şükrü Hanioğlu 136 Vitrindekiler 30 Gündem 122 Ayın Kelimesi Mülteci 142 Bulmaca 14 Bunu daGördük 56 Mustafa Armağan 126 Eşyanın Kalbi Buhurdan 144 Çizgisel Tarih 60 Keşifler 128 Derin Kitap 16 Aktüel







BİZDEN HABERLER Şubat 2016 Okur Hattı: 0212 467 52 52 [email protected] Tüm Bildikleriniz Tarih Olacak! ESKADER’DEN Yılın2Ö0dD1üe5lrügisi Sayı 47, Şubat 2016 YILIN DERGİSİ ISSN 2147-0553 ÖDÜLÜ GELDİ Diyalog Dergi Yayıncılığı a.Ş. adına İmtiyaz Sahibi Derin Tarih, ESKADER 2015 Kültür Sanat Ödül- duğunu hatırlarsak ödül bir kat daha kıymetleniyor MUSTAFA ALBAYRAK lerinden yılın dergisi ödülüne layık görüldü. 29 ayrı gözümüzde. dalda verilen 31 ödül Türkiye Gazeteciler Cemiye- Genel Yayın Yönetmeni ti’nin Basın Müzesi’nde düzenlenen bir toplantı ile Önümüzdeki Nisan ayı içinde düzenlenecek MUSTAFA ARMAĞAN Ocak ayı başında açıklandı. ödül töreninde emanetimizi teslim alacağız inşallah. Bu sadece ESKADER’in değil, 47 aydır yanımızda olan Yayın Koordinatörü Müjdeyi bu yıl ESKADER Başkanı Şerif Aydemir, yazarlarımızın ve bizi ilgi ve sadakatle takip eden ÖZLEM KOCUKELİ ÖZBAY Yönetim Kurulu üyeleri Fatma Ersem Yargıcı ile sevgili okurlarımızın da kıymetdar emaneti bizlere. Cengizhan Orakçı birlikte verdiler. Yazı İşleri Şefi Teşekkürler ESKADER, var olun aziz dostlar! HALİL SOLAK Hatırlayacağınız üzere 2013 yılında Türkiye Yazarlar Birliği tarafından yılın dergisi seçilmiştik. Editör Derin Tarih’in 4. yılını tamamlamak üzereyken layık MUNİSE ŞİMŞEK görüldüğü bu ikinci ödülle gururlanırken, 47 (özel sayılarla birlikte 51) sayının omuzlarımızda bıraktığı Editör Yardımcıları tatlı yük de bir nebze hafifledi doğrusu. RABİA ALBAYRAK, OLCAY CAN KApLAN ESKADER’in 4 Mart 2008’de“Edebiyat Sanat ve BüŞRA SEZgİN, SAMET TINAS Kültür Araştırmaları Derneği”adıyla Türk edebi- yatını, dilini, sanatını, kültürünü araştırmak, bu Sorumlu Yazı İşleri Müdürü konuda yapılacak çalışmaları teşvik etmek ve köklü BURHAN İSTENCİ medeniyetimizi geleceğe taşımak amacıyla kurul- Yayın Kurulu 1 Milyon Tarihseverin Takibindeyiz MAHMUT AKYüREKLİ, SALİM AYDüZ Nisan 2012’den beri yer aldığımız sosyal med- Twitter ve Instagram’da da paylaşımlarımıza MUSTAFA BUDAK, M. FATİH CAN ya platformu Facebook’ta 1 milyon tarihsevere hız kesmeden devam ettiğimizi söyleyelim. YUSUF ZİYA CÖMERT, ŞİNASİ güNDüZ ulaştık! Takip ve paylaşımlarıyla bizi destekleyen Onların da“1 milyon”haberini yakında veririz MUSTAFA KAÇAR, MUHARREM KESİK tüm okurlarımıza teşekkürler. inşaallah! ABDüLKADİR ÖZCAN, M. NİYAZİ ÖZDEMİR DerinTarih @derintarih DerinTarih derintarih derintarih derintarih.com LüTFİ ŞEYBAN, MüFİD YüKSEL Danışma Kurulu AHMET AĞIRAKÇA, ALİ BİRİNCİ, AHMET DEMİREL UĞUR DERMAN, D. MEHMET DOĞAN EKREM BUĞRA EKİNCİ, SEMAVİ EYİCE MEHMET gENÇ, HüSREV HATEMİ, İSMAİL KARA KEMAL KARpAT, AYKUT KAZANCIgİL MAHMUD EROL KILIÇ, HEATH W. LOWRY üMİT MERİÇ, EMİNE güRSOY NASKALİ ORHAN OKAY, NORMAN STONE Grafik-tasarım SEDA ERTüRKOĞLU, METİN TAHA YILMAZ Çeviri Z-ALp ÇEVİRİ (İNgİLİZCE) Sosyal Medya SUAT ÖZDEMİR Fotoğraf MUSTAFA CAMBAZ, SEDAT ÖZKÖMEÇ Reklam Genel Müdür: ABDULLAH HANÖNü Genel Müdür Yrd.: ZİYA KADAM, güLAY BAYRAK Reklam Müdürü: AYŞEgüL DAg Reklam Müdürü: KADER EKEN Rezervasyon Md: ABDULLAH BİLgİÇ 0212 467 65 65 (1727) Mail: [email protected] baskı ÖZCAN URAL (Satın Alma ve Baskı Müdürü) abone - Satış - Dağıtım BİRLİKTE DAĞITIM A.Ş. abone ve Okur Hattı 0212 467 52 52 [email protected] [email protected] basım Turkuvaz Matbaacılık Yayıncılık A.Ş. Sancaktepe, İstanbul 0212 354 30 00 Kurumsal Dağıtım Turkuvaz Dağıtım pazarlama A.Ş. Samandıra, İstanbul 0216 585 91 00 www.turkuvazmatbaacilik.com İletişim - Yönetim Yeri Maltepe Mah. Fetih Cad. No: 6 34010 Zeytinburnu, İstanbul 0212 467 65 05 www.derintarih.com - [email protected] Her hakkı mahfuzdur. Dergideki yazı, fotoğraf ve diğer görsellerin izin alınmadan veya kaynak gösterilmeden her türlü ortamda çoğaltılması yasaktır. 6 DERİN TARİH / 2016 ŞUBAT



TARİHTEN SESLER Eski ABD Başkanlarından Harry Truman aklı başında, en- telektüel bir liderdi. Şöyle bir sözü olduğunu bilir miydiniz: “Bilmediğimiz geçmiş dışında dünyada yeni bir şey yoktur.” Tarih ile maziyi birbirine karıştırırız genellikle. Bir bilgi alanı olarak tarih, attığı balıkçı ağlarıyla bize maziden mal- zeme avlamakla uğraşır. Ağınız ne kadar güçlü ve büyük ise avınızın o kadar bereketli geçeceğini müjdeleyebiliriz. Ter- sine ne kadar zayıf ve küçük ise nasibinize de o kadar sınır- lı olacaktır. Demek hepimiz mazi denizinde avlanan avcılarız ve bu- labildiğimizi okurlarımızla, meslektaşlarımızla paylaşıyo- ruz. Peki ya paylaşamadıklarımız? Hayır, elimizde olup da kanuni engeller veya mahalle baskısı yüzünden paylaşama- dıklarımızı kasd etmiyorum, ağımıza takılmayanlar veya hiç farkında olmadığımız “gemiler geçmeyen ummanda” yüzüp duran bihaber olduğumuz olgulardan bahsediyo- rum. Onlar Kolomb’larını bekliyor! Bu sayımıza ek olarak verdiğimiz Mareşal Fevzi Çakmak Açıklıyor adlı kitapçık işte bu denizde kâşifini bekleyen mer- canlardan çıkarılan bir demet. Kendi hatıratı kayıp olan koskoca Mareşal Çakmak’ı ancak gazetecilere anlattıkların- dan biliyoruz. Neden? 1950’lere kadar hatırat yazmak yasak- tı da ondan! Bir Kâzım Karabekir yazmaya yeltenmişti hatıratını yaz- maya Cumhuriyetin 10. yılında, başına gelmeyen kalmamış- tı. Bir de Ali İhsan Sabis 10 yıl sonra 1. Cihan Harbi hatıra- larını yazmaya kalktı da, hapislere düştü. Bu yüzden kimse hatıratını yayımlamaya teşebbüs edemedi. Ali Fuat Cebesoy bile 1950’lerin ortalarını bekledi konuşmak için. İşte Mareşal Çakmak’ın varlığını bildiğimiz hatıratı ken- disinin 1950 Nisanındaki vefatı üzerine bir türlü kisve-i ta- ba bürünemedi. Yalnız sağda solda parçalar halinde bazı iz- lerine rastlandı. Hediye kitapçığımız bu izlerden birini gün ışığına çıkarmak niyetinde. Görülüyor ki tarihin alanı mazi kar- şısında genişliyor, yeter ki biz hatırla- maya niyetli olalım. Sistemli unutturmaya karşı hatır- lamak tek silahımız. Onu kullanı- yoruz, kullanacağız, kimse kusura bakmasın. Derin Tarih unutturulma- ya karşı sinesini siper edecek bundan sonra da… Yeni keşiflerle dolu sa- yılarda buluşmak ümi- diyle. Hayırla kalınız. bizden sizeMustafaArmağan Genel Yayın Yönetmeni



OKUr HATTI twitter.com/derintarih Okur Hattı: 0212 467 52 52 [email protected] @AgahBugra / Agâh Buğra @derintarih dergisi yeni yıla bomba ŞAŞIrTAN KELİME OSMANLICA ‘BİZDEN SİZE’ BEDİÜZZAMAN NEDEN gibi başladı!“Deli Petro’dan Putin’e Derin Tarih’e, tarihimizi araştıran Mustafa SÜrGÜN EDİLDİ? Moskof Mezalimi” ve bizleri aydınlatan cesur Armağan’ın yayınları için çok minnettarım. editör yazısını Said Nursi ömrünün @s_kkaya / seydullah karakaya Sizlere ve bu yolda kalem Osmanlıca bir kısmını sürgünde Endülüs sayısı harika. Tarihimizin az oynatan cesur tarihçilerimize olarak da geçirdi. Sürgün bilinen yönünü anlatan sayı mutlaka teşekkür ederim. Özellikle yayınlamanız okunmalı. Osmanlıca kullanımı ile çok hoşumuza sebebinin “Kürt ilgili de ciddi ve teşvik edici gitti. Çok iyi işler isyanı” çıkartmak @ironilogy / Ironilogy yayınlar yapan derginin son yapıyorsunuz. olduğu söyleniyor. @derintarih @mustafarmagan harika çalışmalarından birinde Gayretinizi tebrik bir sayı, harika bir ek, harika ekip, gördüğüm bir hususu aktarmak ediyorum. İmkânlarım harika sunum. Emeği gecenlere istiyorum. Sırr-ı İnna A’taynâ Bülent Selman dahilinde tesekkürler. Risalesi’nde sayfa 11’de 4. yaptığım paragrafta “underground” 87 YILLIK SIr PErDESİ araştırmalarda @kotadgobilig / yusufhashacip kelimesi kullanılıyor. Türkçe veya ArALANDI bir kaynak Bomba gibi @derintarih’i kaçırmayın. Osmanlıca kelime Öncelikle bulamadım ve Kemalist zihniyetin surlarına balyoz kullanmak yerine Bediüzzaman vuruyor ! “underground” Said Nursi’nin 87 aklıma siz geldiniz. İddialar kelimesinin yıllık gizli risalesini doğru mu? @emrahuygun45 / Emrah Uygun kullanılmasının yayınladığınız için Talha Badem @derintarih her yerde. Okumaya hikmetini çok teşekkür ederim. değer, okutmaya değer, anlatmaya öğrenmek Ne kadar sevindiğimi DT: 2014 Mart’ında yayınlanan değer. istiyoruz. anlatamam. 24. sayımızda Said Nursi’nin Ahmet Said Eyigün hayatının her dönemi hakkında @7_8HasanPasa / C’E doyurucu bilgiye ulaşabilirsiniz. @derintarih Ocak sayısını FAİZ rEKLAMI ALMAYIN Mehmet Samaklı / İzmir muhakkak edininiz. Ola ki Derginizi beğenerek alıyorum OSMANLI ArMASI VErİN köyünüzde kasabanızda ve yakın takipçisiyim. Fakat arka BİZİ SAHTE BİLGİLErLE Derin Tarih'in emek mahsulü bulamazsanız bana yazın kargoyla sayfadaki banka reklamlarına YETİŞTİrMİŞLErDİ olduğu her sayfasından yollarım.‘’SIRR-I İNNA A’TAYNA’’ bir anlam veremiyorum. Bir Düsseldorf’ta yaşayan bir belli! Emeği geçenlere bin taraftan doğruları yazmak, gazeteciyim. Eşimle birlikte üç teşekkür. Sizden ricamız @ksolhan / ksoli diğer taraftan da faiz tavsiye senedir Derin Tarih’e aboneyiz. Osmanlı arması veya İlk defa isteyerek tarihe dair etmek ne kadar doğru? Artık onsuz yapamıyoruz padişahlar albümü vermeniz. birşeyler okuyorum. Okudukça vay Fatma Yeğin / Şanlıurfa ve ondan ayrı kalmamız Dergimize böyle ekler çok be diyorum. Hele eki... Sınırlarımı da mümkün değil. Kendi yakışır. aştı @derintarih AYASOFYA ÖZEL SAYISI tarihimizle gerçek mânâda Tamer Gürdağ Her sayınızı beklediğimden daha tanışmamız sayenizde oldu. @A_ArslanKoculu / Ayşe Arslan çok özel sayılarınızı bekler oldum. Bizi derme çatma bilgilerle HİÇBİr KAYNAKTA @derintarih Endülüs özel sayısını II. Abdülhamid Han ve Endülüs yetiştirdiklerinin farkına henüz OKUMAMIŞTIM itinayla çizerek okudum emeği gerçekten çok güzel ve etkiliydi. vardık. Belki de dünyada, Derginizi okurken bir şeye geçen herkesten Allah razı olsun. Acaba Ayasofya için özel bir sayı hakiki mânâda gerçek tarihini takıldım. Hiçbir kaynakta Pey- çıkar mı diye sormadan edeme- öğrenmemiş tek ülkeyiz. gamber Efendimiz’in (sav) Hz. Ayın tweeti olmak için orijinal yeceğim. Allah’a hamd ü senalar olsun Aişe'ye (ra) “Hatice'ye benden tweetlerinizi bekliyoruz. Bu arada Yavuz Sultan Selim ki ahirete intikal etmeden çocuk verildi ama siz bundan ancak bu kadar güzel anlatılabi- önce kıymetli çalışma ve mahrum edildiniz” dediğini HATASIZ KUL OLMAZ lirdi. Tebrik ederim, başarılarınız araştırmalarınızla gerçekleri okumadım. O çok ince ruhluy- daimi olsun! öğrendik. Çok değerli yazar ve du ve günahsız bir insandı. Bu Kubilay Alkır çalışanlarınıza şükranlarımızı cümlesi Aişe validemizi kıracak sunuyoruz. bir cümle olmaz mı?  Hasan Tekin / Almanya  Nur Aktoprak DT: Bu bilgi İbn Sa‘d, İbn Hişâm, İbn İshâk ve Yakubî gibi İslam tarihçilerinin kaynak eserlerine dayanılarak verilmiştir. 10 DERİN TARİH / 2016 ŞUBAT

Ürettiği ileri teknoloji ürünü kablolarla, dünyanın 130’dan fazla ülkesine altyapı çözümleri sunan Hes Kablo ile siz de ihtiyacınız olan enerjiyi en doğru şekilde alacaksınız. hes.com.tr Hayata bağlar





Zümrüdü Çalınmış Hisarlar 14 DERİN TARİH / 2016 ŞUBAT

ıldırım Bayezid’in Anadolu yakasına vurdu- Bunu da Gördük ğu mühür, Fatih’in tam karşısına inşa et- Belli ki bir kurtarıcı beklemiş, Bayezid’ini. Rumeli Y tirdiği Fetih nişanesi… İki zümrüt tepenin Hisarı’na gelirsek, içinde şirin bir mahallenin oldu- kucağında, kavuşamayan âşıklar gibi asır- ğu demlerin sonlarındayız. Yakında yıkılacak, cami- lardır bakışırlar. Tepeler yerinde, hisarlar nöbetleri- siyle birlikte. Şimdiyse bomboş. Ne yaman bir çelişki ne sadık. Lakin zümrüdi korular nerede? 60 sene ön- değil mi?: Günümüzde karşı yakayı böylesine bakir ce Göksu sırtlarına tek tük serpilen evler yeşillikler görmek için neler vermezdik, Rumeli Hisarı’nın içi- arasında güçlükle seçiliyordu. Bugünse Anadolu Hi- ni de o sıcak komşuluk ilişkileri yaşanırken görmek sarı’nın sırtını dayadığı tepeler işgale uğramış gibi. için can atardık. Walter Benjamin’in dediği gibi ‘Son Bakışta Aşk’ böyle bir şey mi acaba? 2016 ŞUBAT / DERİN TARİH 15

Aktüel özlem kocukelİ özBAY [email protected] RÜSTEM PAŞA CAMİİ RESTORASYONU BAŞLIYOR! ABDÜLHAMİDHAN MATRAKÇI NASUH MEZARDAN 2,160 MÜZESİ İSTİYORUZ! BELGESELİ YOLDA! YILLIK ÇAY ÇIKTI Eminönü’nün 455 yaşın- Genel Yayın Yönetmenimiz Vefatının 450. yılında UNESCO’nun MÖ 141’de ölen Çin Batı Han daki yorgun bekçisi Rüstem Mustafa Armağan’ın geçtiğimiz anma listesine aldığı Matrakçı Nasuh Hanedanı’nın 4. imparatoru Paşa Camii’nin restorasyonu etkinlikleri devam ediyor. Dolmabahçe Han Jing’in (Liu Qi) mezarında için nihayet düğmeye basıldı. Haziran ayında başlattığı Sanat Galerisi’ndeki 16. yüzyıl Dâhisi değerli eşyalar arasında büyük Vakıflar Genel Müdürlüğü “Sultan II. Abdülhamid Han Matrakçı Nasuh sergisinin ardından bir paket içinde çay bulundu. İstanbul 1. Bölge Müdürlüğü Müzesi İstiyoruz”kampanyası buradaki eserler ışığında hazırlanacak Bilimsel Raporlar Dergisi’nde- tarafından restore edilecek büyük ilgi görüyor. Kültür ve bir belgeselin yolda olduğu müjdesini ki araştırmada İmparatorun olan cami Kanuni’nin sadra- Turizm Bakanlığı’na çağrıda aldık. Gezenler bilir, çini sanatçısı Sevim çayı sevdiği için mezarına çay zamlarından, kızı Mihrimah bulunulan kampanyada imza Ersoy’un liderliğinde çini panolara yaprakları konulmasını vasiyet Sultan’ın kocası Rüstem Paşa sayısı Ocak ayı itibariyle 35 bine aktarılan 30 adet güzergâh minyatürleri, etmiş olabileceği kaydedildi. The tarafından yapımına başlan- yaklaştı.“Sultan Abdülhamid’i eserlerinde yer alan beyitler, seçkiler Independent’a bakılırsa bu, çayla mış olup ölümünün ardından anlamak yalnız geçmişi değil, ile yazılan 10 divanî levha olmak üzere ilgili en eski bulgu. Prof. Dorian 1561’de Mihrimah Sultan’ın gi- geleceği de doğru kavramak 41 eserle tanıtılmıştı Matrakçı Nasuh. Fuller’a göre mezardaki çay yap- rişimiyle tamamlanmış. Mimar bakımından fevkalade önemli. Belgesel projesinde serginin küratörü raklarından, günümüzün gözde Sinan’ın eseri olduğunu söy- Beste Gürsu’nun imzası var. “Nasuh öyle içeceklerinden birinin kökeninin lemeye gerek yok. En önemli Bu girişim başladığında bir şahsiyet ki, haritayı yaparken minya- antik geleneklere dayandığını özelliklerinden biri 300 yıldır ne büyük bir hazinenin tür, resim, topoğrafya, tarih olmak üzere öğrenmiş oluyoruz. 21 asır önce örneği olmayan mercan kırmı- üzerinde oturduğumuzu her bilgiyi, mimariyi ele almış. Bu sergi alelade bir çay tiryakisi olduğu- zısı çinileri. Formülü ise kayıp, daha iyi fark edeceğiz. Bu de çok yönlü...” diyen Gürsu bugüne ka- nu sanmayın İmparatorun. İçtiği yani kim bilir kaç 300 yıl daha müze için de en uygun dar yaptıkları çalışmaların aynı zamanda çay günümüz çaylarından çok benzeri yapılamaz. Kubbe yer, kendi eseri olan Yıldız belgesel için olduğunu belirtti. Farklı bir daha kaliteliymiş. eteklerine kadar her yanı, Sarayı’dır”diyen Armağan’ın canlandırma ve senaryonun hazırlandı- hafif kabarık dokusuyla dikkat kampanyasını aşağıdaki linkten ğı ve bir yıldır alt yapı çalışmaları süren çeken bu çinilerle kaplı; ağır- destekleyebilirsiniz. Her imza belgesel Eylül ayında yayınlanacakmış. lıklı olarak lale motifleri göz Abdülhamid Müzesi’ne yeni bir 30 Ocak’ta kapılarını kapatan sergi- alıyor. Tahmin edeceğiniz gibi tuğla ekliyor, hatırlatalım. nin bundan sonraki durakları Paris, bu paha biçilmez çinilerin bir Viyana, Tokyo, New York ve Eylül ayında kısmı çoktan hudutlarımızın https://www.change.org/p/ Budapeşte. Sergileri kaçıranlar belgesel ötesine kadem basmış. sultan-2-abd%C3%BClhamid- tarihini kaydetsinler ajandalarına! han-m%C3%BCzesi-istiyoruz- Yeni Şafak’tan Aybike kulturturizmbak-omerrcelik Eroğlu’nun haberine göre geçtiğimiz ay restorasyon GEÇEN YIL 5 TARİHÎ ESERİMİZ KESİN DÖNüş YApTI. DARISI DİğERLERİNİN BAşINA için ihaleye çıkan caminin 750 gün içinde teslim edilmesi Yurt dışına kaçırılan sayısız tarihî eseri geri getirme Eser 1963’te eseri Türkiye’den çıkaran kişinin Viyana’dan bekleniyor. Dileriz yaklaşık iki çalışmaları 2015’te de sürdü. 2 adet elyazması kitap, kargoyla Antalya Müzesi’ne göndermesiyle ele geçirildi. yıl sonra bu köşeden onun 1 adet boğa figürü ve 2 adet stel anavatanına döndü. 2014 yılında 86 parça tarihî eserin ülkemize açılış haberini ulaştırmak da Elyazmaları ve steller Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın kazandırıldığını düşünürsek hayli hız kesmiş nasip olur. çeşitli düzeylerdeki girişimleriyle getirildi. durumdayız. Dileriz 2016’da daha fazla eseri sılaya Boğa figürünün dönüş hikayesi ise epey ilginç. kavuştururuz. 16 DERİN TARİH / 2016 ŞUBAT



Aktüel SERGİ Oryantalistler “KUDüS’üN TESLİMİ”TABLOSU AMMAN’DA ABD’DEKİ İKİ KOLEKSİYON Antik A.Ş. 35. yıl etkinlikleri ONLINE ERİşİMDE Kudüslü ressam Nicola Saig’in Gelelim tabloya. çerçevesinde Osmanlı 1917 yılında Filistin’in İngilizlere Kudüs’ün düşmesinin ardından dönemini ve İstanbul’u New York Halk Kütüphanesi arşivle- teslimini konu alan tablosu, Darat dönemin Kudüs Belediye Başkanı Oryantalist ressamların rindeki 200 bine yakın görseli internete al Funun Sanat Merkezi’nin en Hüseyin Efendi’nin şehri, İngiliz yükledi. Binlerce el yazması, harita, önemli eseri! “Öyle bir tablo mu Kraliyet Kara Kuvvetlerinin 60. fırçasından sunuyor. Leonardo fotoğraf, kartpostal, ciltlenmiş nota ve vardı? Darat al Funun neresi?” Londra Tümeni’ne 9 Aralık 1917 de Mango, Rudolf Ernst, diğerleri kütüphanenin internet site- diyorsunuz tabii. Önce merkezin sabahı teslim ettiği sırada çekilen Fausto Zonaro, Alberto sinden yüksek çözünürlüklü ve ücretsiz kapısını aralayalım. siyah beyaz fotoğrafın yağlıboya olarak indirilebiliyor. Elyazmaları arasın- tablosu bu. Tahmin edileceği gibi Pasini, Germain Fabius Brest da 11. yüzyıl İran edebiyatının şaheseri Ürdün’ün başkenti Amman’ın topraklarının bağımsız oldukları gibi sanatçıların göz alıcı Şehname de var. Kurcalayınca daha pek Allwabdeh Moun bölgesinde son anları ölümsüzleştirmesi açısın- çalışmalarını incelerken çok sürprizle karşılaşıyoruz. İşte şurada: bulunan Cebel Vebdeh tepesindeki dan Filistinliler için çok kıymetli. Oryantalist zihniyetin http://digitalcollections.nypl.org/ merkez, çağdaş Ürdün ve Ortadoğu Tabloyu görmek için dünyanın tazyikinden kurtulmak için sanatının seçkin örneklerinin sergi- pek çok ülkesinden sanatçı ve Görsel arşivini online erişime açan lendiği bir mekân. Çalışmalarını ya- sanatseverler Ürdün’e geliyormuş. eleştiri gözlüğünüzü takmayı diğer koleksiyon yine ABD’de. Balti- şadıkları topraklarda icra edemeyen Biz de yolunuz düşerse diye işte unutmayın sakın diyoruz! more’da bulunan Walters Art Museum Filistinli ve Suriyeli sanatçılara kucak buraya not ettik. Sergi 15 Şubat’a kadar Doğu elyazmaları koleksiyonundaki açması klasik bir sanat merkezi izlenebilir. eserlerin tam metin dijital kopyalarına olmanın ötesine taşıyor onu. ulaşabiliyoruz artık. Osmanlı, Safevi Yer: Artam Global Art Antik Palace ve Babürler dönemine ait eserler Adres: Süleyman Seba Cad. çoğunlukta. Kitab-ı Bahriye (Piri Reis), Talimyeri Sok. No: 2 Babürname (Babür Şah), Hamse-i Atâyî Maçka - Beşiktaş/İstanbul (Nev’izâde Atâyî) öne çıkan eserlerden Telefon: 0212 236 24 60 birkaçı. İslam dünyası elyazmaları koleksiyonu için adresi verelim: http:// art.thewalters.org/browse/category/ islamic-manuscripts “ “Koleksiyonlara ulaşmak hem zah- metli, hem de maliyetli”bahanesi tarih olacak desenize! SIVA DÖKüLDü, EN ESKİ KİTABE GÖRüNDü Gizli/dir Görüntü MICHELANGELO’NUN VİLLASI SATILIYOR!! Anadolu’nun en eski Türk Abdal tarafından yazıldığını tespit Fotoğraf sanatçısı Erhun kitabesi Eskişehir’deki Seyitgazi ettim.” Şerbetçi, İstanbul’un altındaki Rönesans’ın simgesi sayılan Miche- Külliyesi’nde ortaya çıktı. Türk Arap İstanbul’la buluşturuyor bizi. langelo’nun Toskana’daki villası satışta. Dünyası Araştırma Merkezi Başkanı Kitabenin izine ilk olarak 1907’de Kazılarda çektiği fotoğraflar Üstad 1549’da 74 yaşındayken satın Dr. Mehmet Tütüncü’nün bulduğu Alman araştırmacılar rastlamış. İçe- aşinası olduğumuz arkeoloji almış burasını. 11. yüzyıldan kaldığını kitabe 1369 yılına rikleri Almanca olarak birkaç yerde düşünürsek hayli yaşlı sayılabilir. Mic- tarihleniyor. Kitabeyi fotoğrafları değil ama! helangelo tarafından satın alındıktan nasıl fark ettiğini şöy- yayınlanmışsa da Görüntünün yanılsama sonra 300 yılı aşkın bir süre Buonarroti le anlatıyor Tütüncü: Türkiye’de kimsenin ve sanallık boyutlarını ailesinin elinde kalmış. Toskana tepeleri haberi olmamış. vurgularken fotoğraflar ve üzüm bağları arasındaki 1200 m2’lik “Müdahaleler Kitabede Süleyman arası yansımalar, geçişler Villa Michelangelo’nun tuğla tavan sonucu kitabenin Şah’ın oğlu Kurd ve değişkenlik gerçeği çok ve şömine gibi orijinal detayları halen üzeri sıvayla kap- Abdal’ın satın aldığı yüzlü hale getiriyor. İster duruyor. Villanın 7,5 milyon Avro’yu lanmış. 2007’deki Akpınar mezrasının istemez tarihî olanı ve gerçek gözden çıkaracak yeni sahibi, ev ve restorasyon sırasında hudutları hakkında sandığımızı sorgularken arazinin yanı sıra Michelangelo’ya ait sıvalar kazınıp kitabe bilgiler, dergâha buluyoruz kendimizi. Biraz tapuya da sahip olacak. yeniden ortaya bağışları ve devrin karışık oldu değil mi? En çıkarılmış. 18 Ekim kadılarının isimleri iyisi Cibali’nin yolunu tutun Müstakbel ev sahibinin canını 2011’de Ortaçağ geçiyor. Envanter- siz. Sergi 4 Mart’a kadar sıkmak gibi olmasın ama sanat tarihi kazıları için Eskişe- lerimizde kaydına uzmanlarına bakılırsa Michelangelo hir’e geldiğimizde rastlanmayan gezilebilir. çok sayıda kır evine sahip olduğu için tesadüf eseri bulduk. kitabe kalker taşına muhtemelen bu evde hiç yaşamadı. 4 yıllık bir uğraştan kazınmış olmasına Yer: Kadir Has Üni. sonra 1369’da Kurd rağmen oldukça iyi Cibali Kampüsü durumda. Adres: Kadir Has Caddesi Cibali Fatih - İstanbul Telefon: 0212 533 65 32 18 DERİN TARİH / 2016 ŞUBAT



MMeitirnalesr Sinema eleştirmeni ve çevirmen Sevin Okyay 23 Temmuz 2005’te Radikal’de çıkan yazısında çocukken “küçük köleler gibi gönderildikleri” bakkal seferlerini hasretle yâd ediyor. Eski İstan- bul’un “marketsiz” mahallelerinde komşuların acil ihtiyaçları için hiç de düzayak olmayan bakkallarına gitmek kolay değilmiş hani. Yeni İstanbul’un marketlerini adımladıkça o zahmetli koşturmaca, “sefalı bir seyahat” halini alıyor. Nerde O Eski Bakkal Sefaları? Çocukluğumun küçük, iddiasız, icabında sinekli muşum” derdi. “Pirinç çorbasına koyacak maydanoz yok, bakkallarının bize iade edilmesini istiyorum. Büt- hadi çocuğum, bir koşu git de alıver”. Kibar bir büyükse, çemin ancak bu şekilde normale döneceğini fark “Sana zahmet” diye de eklerdi. Kös kös yola düşer, senden ettim. Hele iş yerinde eksilmiş bir-iki kalem or- ne istenmişse, her neredeyse oradan alıp eve dönerdin. Ha- tak ihtiyacımızı giderme amacıyla, NTV’nin burnu- yatımızın 15 yıl kadarı bu minval üzere geçmiştir. Bir son- nun dibindeki Migros’a gidip oradan da üç torbayla çıkınca, raki kardeş (varsa eğer) büyüyüp senin yerini alana kadar. durumun vahametini bir kez daha kavradım. Bu market- Erkek çocukların çilesi bitmezdi ama kız çocuklar büyüyüp ler yokken biz bu kadar alışveriş etmiyorduk, bütçelerimiz serpilince pek öyle pazara gönderilmezdi artık. Yani tam tarumar olmuyordu, ayrıca mide fesadına da uğramıyor- da pazara gitmenin eğlenceli bir şey olabileceğini keşfetti- duk. Her gördüğümüzü almaya kal- kışma gibi bir kusurumuz da yoktu, ğimiz çağda. “Ben giderim” şeklinde- çünkü o zamanlar zaten meydanda ki hamlelerin, kül yutmaz büyükler alınacak pek bir şey yoktu. Bakkal tarafından, “Kardeşin var ya, çocu- raflarının insanı baştan çıkarıcı, ca- ğum, sen zahmet etme” bahanesiy- zibeli ürünlerle dolu olduğunu id- le karşılanırdı. dia etmek zor. O zamanın bakkalla- rını kastediyorum, tabii. Küçük köleler gibi gönderildi- ğimiz bu farklı mekânlar, üstelik Her şeyden önce, ne var ne yok evlerimize yakın da değildi. Bak- hepsini tek bir mekânda görmek di- kal Asım Bey’in (annem, insanla- ye bir şey söz konusu değildi. Böyle rı “Efendi” hitabıyla bir alt sınıfa bir şey kimsenin aklına gelmediği indirme taraftarı değildi; herkese gibi, aklına gelen kişiye de iyi gözle Bey derdik) karanlık dükkânına gi- bakmazlardı. Eve o gün ne gerekliy- diş geliş en azından 10 dakika tutar- se, hepsi ayrı ayrı yerlerden alınırdı. dı. Daha yakında da bakkal yoktu, Hem de özel yerlerden. hatta burası yakın bile sayılıyordu. Maydanozu almak ise belki yarım Bir maydanozu bile lalettayin bir saat sürerdi. Çünkü hemen Yoğurt- yerden alamazdın. Biz çocukken çu Ahmet’in karşısındaki adamdan annelerimiz tarafından öncelikle (bakkaldan yoğurt almak mı, Allah (ve sık sık) bakkala, gün aşırı kasa- korusun) değil taa çarşının içinden, ba, hemen hemen her gün manava limoncu Veysel’den almak gerekir- gönderilirdik. Kasap Celal Amca ta- di. Tereyağ bittiyse gene uzaklara, nıdıktı, dolayısıyla şifre söylendiğinde (yağsız kıyma, köf- Bulgar’ın dükkânına gidilirdi. Neyse ki en yakında bulunan telik) seni aldatmayacağı bilinirdi. Manav meselesi ise eski fırının ekmeğinden hoşnuttular da insanı cehennemin di- Beşiktaşlı annemi tanıyan eski esnaftan alışveriş etmek su- bindeki fırınlara (hem de günde iki defa) göndermiyorlardı. retiyle sağlama bağlanabiliyordu. Hoş, gençler de tanıyordu İstediğin kadar fedakârca koş, pazardan döndüğünde ya. Beşiktaş çarşısında şimdi olduğu gibi o zaman da balık- hep yolda oyalanmış, ona buna takılmış çocuk muamelesi çılar vardı ama kimse küçük bir çocuğun balık seçmesine görürdün. Her şey senin uyuşukluğun yüzünden gecikmiş- güvenmeyeceği için onlarla pek alışverişim olmazdı, çok ti, köfte öğlene yetişmeyecekti, bu arada çorba soğumuştu, şükür. vesaire. Ama insan bu lafları günde üç posta işitince hiç al- dırmıyor, köşesine çekilip keyfine bakıyor. Buna karşılık, boyuna bir yerlere gönderilirdik. Önce Gene de hoşmuş, canım. Merak ediyorum, şimdiki ço- senden, diyelim pirinçle toz şeker istemiş olan büyük, geri cuklar bunca hoş vakitte ne yapıyor? döndüğünde elini alnına vurur ve “Ayy! Maydonuzu unut- 20 DERİN TARİH / 2016 ŞUBAT



Şubat’ın Dünyası [email protected] RABİA ALBAYRAK Orduya “nizam”gerek ‘Sevgililer Günü’nün efsanevî tarihçesi 24 Şubat 1793 - Türkiye 14 Şubat - İtalya Sultan III. Selim askerî ıslahatlara yeni bir ordu kurarak başladı. “Yeni Düzen” anlamına gelen Nizam-ı Cedid, Yeniçeri Ocağı’nın çıkardığı Her yıl dünyanın pek çok ülkesinde kutla- Kabakçı Mustafa isyanına kadar varlığını sürdürecekti. nan Sevgililer Günü’nün kökeni Antik Roma’ya uzanıyor. Ortaya çıkışı Roma Katolik Kilisesi’ne Avrupa’nın kronik göçmen alerjisi bağlı Valentine isimli Aziz’e atfedilen bu gün için her toplumda farklı efsaneler yürürlükte. 26 Şubat 1903 - İngiltere En meşhuru, Valentine’in öldürüleceği günden sadece bir gün önce gardiyanın kız kardeşine “Valentine’den” imzalı bir aşk İngiliz milletvekilleri, yoksul yabancıların, bilhassa Londra’ya notu vermesi… Zuhur sebebi ne olursa olsun günümüzde 14 göçenlerin kaygı verici bir millî tehlike oluşturduğunu iddia ettiler. Şubat’ın sadece kapitalizme hizmet ettiği aşikâr. Ayrıca göçmenlerin İngiliz işçi sınıfının hayat-iş-barınma şartları- na zarar verdiklerini ileri sürerek göçün sınırlandırılması için yasa Burkina Faso’nun talep ettiler. Bugünün Avrupa’sı da aynı refleksi göstererek mülte- ilk anayasası cilere kapılarını kapatıyor. Vicdansızlığın tekerrürüne şaşırmadık! 28 Şubat 1959 - BurkinaFaso Afrika kıtasının batısında yer alan Fransa’nın eski sömürgesi Burkina Faso, 1958’deki bağımsızlığına giden ilk adımla- rı atana kadar Fransız anayasası ile yöneti- liyordu. Fransız milletler topluluğu içinde özerk bir cumhuriyet olarak ilan edilmesi- nin ardından Burkina Fasolular tam 57 yıl önce kendi anayasalarını hazırlayarak ona tabi oldular. Ksuraiklaasatrabada 1 Şubat 1908 Portekiz Portekiz Kralı I. Carlos ile Veli- aht Prens Lui Filipe, Vila Viçosa Sarayı’ndan Lizbon’a dönüş yolunda Alfredo Costa ve Manuel Buiça adlı iki cumhuriyetçi aktivist tarafından silahlı saldırıya uğrayarak hayatlarını kaybettiler. Bu, Kralı devirmek üzere düzenlenen ilk suikast değildi. Olayın ardında meşruti anaya- sayla politik ortam arasındaki uyumsuzluğun yattığı düşünüldü. Katolik Kilisesi yetkilileriyle aristokrat yönetimin abartılmış güçlerinin oluşturduğu radikal muhalefet saldırıdan sorumlu tutuldu. 22 DERİN TARİH / 2016 ŞUBAT



GENEL DİREKTÖRÜ HALİT EREN “ARTIK İSLAM TARİHİNİ MÜSLÜMANLAR YAZIYOR” KONUŞAN: YUSUF GENÇ [email protected] İ slam kültür ve medeniyetini tanı- tarihini, sanatını ve kültürünü araştı- tıp sayısız yayın ve projeye imza racak bir merkezin kurulması teklif atan, Müslüman ülkeler arasında ediliyor. 1978’de Senegal’in başkenti diyalog geliştirerek dünya me- Dakar’da yapılan 9. Dışişleri Bakanları deniyeti içindeki rollerinin altını çizen toplantısında da IRCICA’nın kurulma- İslam Tarih, Sanat ve Kültür Araştırma sına karar veriliyor. Böylece IRCICA Merkezi, bilinen adıyla IRCICA’nın hi- 1979’da Yıldız Sarayı’nda açılıyor. kayesini Genel Direktör Doç. Dr. Halit İslam ülkelerinin kültür ve tarihi- Eren’den dinledik. nin araştırılmasından ne amaçlanı- Başında bulunduğunuz kurum IR- yordu? CICA hangi şartlarda kuruldu? İlk amaç, İslam kültür ve medeni- IRCICA’yı ortaya çıkaran süreç İs- yeti alanında çalışan ilim insanları, lam İşbirliği Teşkilatı ile başlıyor. Fana- araştırmacılar, sanatkârlar, kurum ve tik bir Avustralyalı Yahudinin 1969’da kuruluşlar için bir odak noktası ile bu- Mescid-i Aksa’yı yakma girişimi üzeri- luşma zemini hazırlamaktı. Bunun ya- ne İslam ülkeleri, o günkü adıyla İslam nında İslam kültür ve medeniyeti hak- Konferansı Teşkilatı’nın kurulma süre- kındaki önyargıları bertaraf etmek, cini başlatıyor. Her sene toplanan Dı- doğru bir imaj oluşturmak, dünya me- şişleri Bakanları toplantılarında İslam deniyeti içindeki rollerini ve yerlerini Konferansı Teşkilatı (İKT)’nın kuruluş anlatmaktı. Ayrıca Müslüman ülkeler- le diğer toplumlar arasında diyaloğu safhası tamamlanıp alt kuruluşları geliştirmek; Müslüman ülkelerin tari- ve ihtisas organlarıyla teşkilat ya- hi, bilim ve sanat tarihi, kültür mirası vaş yavaş oluşturuluyor. 1976’da ve İslam medeniyetinin bütün diğer İstanbul’da toplanan İslam Ül- konularında araştırmalar yaparak ki- keleri Dışişleri Bakanları toplan- tap, bibliyografya, katalog, albüm ve tısında İstanbul’da İslam ülkelerinin 24 DERİN TARİH / 2016 ŞUBAT

Söyleşi daha başka kaynak eserler yayınlamak “Müslümanlar En eski mushaflar ve bu konularda kamuoyunu bilgilen- birbirlerinin tarihini dirmek de ilkelerimiz arasında. Bunla- Kur’an yayınlarını da soralım yeri ra İslam kültür ve medeniyeti alanında başkalarının gelmişken. Eski mushafları gözden yapılan hatta yapılacak olan araştır- kaynaklarından geçirerek tıpkıbasım olarak yeni- maları teşvik etmek, çeşitli ülkelerde öğreniyorlardı den yayınlıyorsunuz. Neler yayın- kongreler, sergiler, kültür faaliyetleri şimdiye kadar. Biz, landı şimdiye kadar? düzenlemek de eklenebilir. başlattığımız Osmanlı arşivlerini yayınlama İslam dünyası ve Müslümanlar için Üye ülkelerin dışında yaşayan Müs- projesiyle İslam büyük önem taşıyan çalışmalarımız- lüman topluluklarla ilgili de çalış- ülkelerinin tarihlerini dan biri. Yeryüzündeki en eski mushaf- malarınız var... öz kaynaklarımızdan lar üzerine gerçekleştirdiğimiz çalış- öğretmiş olacağız.” malar dünyada ilk niteliğinde. Bunlar Evet, gayelerimizden bir diğeri üye Diyanet İşleri eski başkanı Dr. Tayyar ülkeler dışında yaşayan Müslüman Bunların dışında uzun süreli proje- Altıkulaç tarafından IRCICA’nın proje- millet ve toplumların kültürel du- lerimiz de var. Mesela “Kudüs 2015”. si olarak gerçekleştirildi. Bu proje kap- rum ve ihtiyaçlarını dikkatle izlemek, 2005’te başlayıp uzun zaman dilimine samında yayınladığımız mushaflardan bunlarla üye ülkeler arasında kültürel yaydığımız proje kapsamında her yıl ilki, Topkapı Sarayı’nda bulunan ve dayanışmayı güçlendirmektir. Ayrıca mimarlık, restorasyon ve sanat tarihi Hz. Osman’a (ra) nispet edilen Kur’an-ı İslam kültür mirasının bütün alan- uzmanları, öğretim üyeleri ve doktora Kerim nüshasının tıpkıbasımı ve aka- larında incelemeler yapmak başlıca öğrencilerinden oluşan ekipleri Ku- demik incelemesiydi. esaslardan. Bu mirasın arkeoloji, kent- düs’e gönderdik ve sur içindeki tarihî ler, mimari yapılar gibi taşınmaz var- eserleri inceleyerek rölövelerini çıkart- İkinci olarak yine Hz. Osman’a nis- lıklarını muhafaza etmek de bunlara tık. Bir nevi restorasyona hazırlık çalış- pet edilen, Kahire’de eskiden muhafa- dâhil. Elyazması kitap, kütüphane ve ması gerçekleştirdik. Daha önce ben- za edildiği mekândan dolayı “Meşhed-i arşiv malzemeleri ile el sanatlarını ve zer bir projeyi de, 1994-2004 arasında Hüseyni Mushafı” olarak tanınan nüs- kültürün diğer ifade biçimlerini kay- Mostar için gerçekleştirmiştik. ha Taşkent, Topkapı ve Türk İslam detmek, korunmasına yardımcı olmak Eserleri Mushafları nüshaları ile kar- ve meydana çıkarmak da var tabii. Kudüs’le ilgili olarak, yeri gelmiş- şılaştırmalı olarak yayınlandı. Üçüncü Kültürel mirasın tespiti, restorasyonu ken söylemem gereken bir de yayın olarak Hz. Ali’ye (ra) nispet edilen ve ve korunması için ait oldukları yerde projemiz var. İlk olarak Sultan II. Ab- “San’a Mushafı” olarak bilinen nüs- muhafazası veya dağılmış koleksiyon- dülhamid dönemindeki Kudüs’ü gös- ha, diğer nüshalarla karşılaştırılarak ların bir araya toplanması amacıyla yayınlandı. Dördüncü olarak “Kahire veri bankaları, arşiv ve diğer belgele- teren, Fotoğraflarla Osmanlı Dönemin- İslam Eserleri Müzesi Mushafı” olarak me yöntemlerine dayalı programları de Kudüs adlı kitabı Türkçe, İngilizce bilinen nüsha; beşinci olarak, Paris’te yürürlüğe koymayı da amaçları arasın- Biblioetheque National’de bulunan da sayabiliriz. ve Arapça olmak üzere üç ayrı dilde Kur’an-ı Kerim sayfaları (yaklaşık yayınladık. 150 sayfa) yayınlandı. Son olarak da 39 yılın ardından IRCICA planladığı- Almanya, Tübingen Üniversitesi Kü- nız fotoğrafa ulaştı diyebilir miyiz? Ardından Kudüs Mahkemesi’ne ait tüphanesi’nde bulunan ve karbon sa- şeriyye sicillerinin sekiz cildini yayın- lınımı ölçümü sonucunda Hicri 40-60 Ulaştı. Hatta daha fazlasını da ger- ladık. Son olarak TİKA’nın da katkısıy- yıllarına ait olduğu tespit edilen Mus- çekleştirdi. Bugüne kadar 100’den fazla haf yayına hazırlandı. uluslararası kongre düzenledik. 11 böl- la Fotoğraflarla Dünden Bugüne Kudüs gedeki kongrelerimiz halen devam edi- Uluslararası pek çok organizasyonla yor. Bunlar Balkanlar, Kafkasya, Orta albümü çıktı. rabıtanız var ve birlikte proje de ge- Asya, İdil-Ural Bölgesi, Güney ve Gü- liştiriyorsunuz. neydoğu Asya, Doğu Afrika, Batı Afrika ve Güney Afrika ile Akdeniz ve Karade- Hem uluslararası kuruluşlarla, hem niz. Ayrıca tarih kongreleri düzenledik. de üye ülkelerdeki akademik ve ilmi Osmanlı döneminde Yemen, Osmanlı kuruluş ve üniversitelerle pek çok or- Dönemi’nde Körfez, Umman, Biladüş- tak proje ve çalışmamız oluyor. Birleş- şam, Kuzey Afrika ve Mısır kongreleri- miş Milletler Medeniyetler İttifakı ile miz oldu, olmaya devam ediyor. zirve toplantılarında ortak projeler gerçekleştiriyoruz. Son olarak geçen sene Endonezya’da yapılan zirvede 2016 ŞUBAT / DERİN TARİH 25

Söyleşi IRCICA olarak, “Değişik Kültürlerin tarih yazımı, dilleri, sanat ve mimari HALİT EREN KİMDİR? Birlikte Yaşaması” konulu bir toplan- gelenekleri vs. bakımından ayrı ayrı tı düzenledik. Daha önce de Avrupa inceliyoruz. Dolayısıyla çalışmalarımız 1953 yılında Batı Trakya’nın Gümül- Konseyi ile birlikte “Tarih Öğretiminde yıllardan beri genişleyen bir yelpazeye cine şehrinde dünyaya gelen Halit Eren, Öteki” konulu proje kapsamında sem- yayıldı. 1976’da İstanbul Yüksek İslam Enstitü- pozyum ve seminerler tertip etmiştik. sü’nden mezun oldu. 1989’da Marmara Örnek vermek yararlı olur: Mima- Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Projeler nasıl, hangi kıstaslarla be- ride, mimari mirasın restorasyonu, Tarih Anabilim dalında yüksek lisans lirleniyor peki? korunması ve yeniden kullanımı ko- yaptıktan sonra 1995’te aynı üniversi- nulu kısa dönemli mimari okulları tenin Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Projelerin konuları son derece çe- düzenlemekteyiz. 2011’den beri yılda Türk Tarihi Anabilim Dalı’nda doktora- şitli ve mimari, tarih, sanat gibi temel iki kez değişik ülkelerde düzenlenen sını tamamladı. 1981’de araştırmacı ve alanların içinde birçok değişik konuda bu birer aylık okullar, mimari mirasın Kütüphane ve Dokümantasyon Bölüm ele alınmakta. Ayrıca coğrafi kapsam korunması ve kültür turizmi konula- Başkanı olarak IRCICA’ya katılmış, ardın- bakımından IRCICA’nın çalışmaları, rında çalışacak profesyonellere eğitim dan Genel Direktör Yardımcılığı görevine dört kıta üzerindeki 57 üye ülkesinin veriyoruz. Yine eğitim programları atanmıştır. IRCICA’nın Orta Asya ve bulunduğu geniş bir alana yayılıyor ve bağlamında 1994-2004 arasında temel- Balkanlarla ilgili kongre ve sempozyum- üzerinde çalıştığımız konuların birço- de Bosna Hersek’in Mostar şehrinde larında koordinatörlük ve Tertip Üyeliği ğunu, bu geniş alan içinde bölgelere olmak üzere mimari mirasın korun- görevini üstlenen Eren, 2005 Ocak’ında ayırarak her bölgenin kendi tarihi, ması konulu yıllık atölye programları atandığı IRCICA Genel Direktörlüğü düzenledik. görevini halen sürdürmekte. Arapça, MERKEZ İSTANBUL’DA; İngilizce, Yunanca bilen Eren, Slav dilleri ÇÜNKÜ… Balkan araştırmalarının ve Farsçaya da hâkim. yegane adresi IRCICA uluslararası bir kurum konularda kitaplarımız üye ülkelerin ama merkezi İstanbul’da. Sembolik ‘İslam Mimari Mirası Bankası’ proje- ve bunların dışında başka ülkelerin ku- bir atıf var sanki‘halifenin şehri’ne. nizden de söz edebiliriz sanırım. ruluşlarınca kendi yaygın dillerine çev- rilip yayınlandı (Arnavutça, Boşnakça, IRCICA’nın merkezinin İstanbul’da Mimari miras hakkında bir başka Farsça, Japonca, Malayca, Rusça gibi). olması İslam dünyasında tarih, kültür önemli çalışma da İslam Mimari Mirası Birçok ülkenin hükümetleri, üniversi- ve sanat zenginliği bakımından başta konulu veri bankası. Bu bankada bütün teleri ve kültür kurumları IRCICA prog- gelen şehirlerden biri oluşuyla ve aynı dünyadaki İslam eserleri kayda geçiril- ramları içindeki konferanslar, sergiler, zamanda, dört asır boyunca halifeliğin mekte. Arkeoloji konusunda ise “İslam sanat ve el sanatları festivallerinin merkezi, dolayısıyla İslam dünyasının arkeolojisini” dönem ve kapsam olarak kendi ülkelerinde düzenlenmesi için birliğini temsil eden bir başkent olma- kendi başına bir alan olarak ortaya ko- bizimle işbirliği yaptılar. sıyla yakından ilgili. Bu bakımdan hem yan kongreler düzenledik. Bilim tarihi sembolik, hem de fiziki bir anlam taşır. sahasında, İslam medeniyetinin dünya- Şu da önemli ki Avrupa Konseyi ile İslam kültür ve medeniyetini araştırıp da bilimin gelişmesine yaptığı katkıla- işbirliği içinde, tarihte medeniyetler tanıtacak uluslararası kuruluşun, İslam rı, İslam dünyasında asırlar boyu üreti- arasında cereyan etmiş kültür ilişkileri dünyasının büyük kısmına çok uzun len çeşitli dallardaki bilim eserlerinin konusunda peş peşe iki tane üçer yıllık süre idari ve manevi başkentlik yap- bibliyografyaları yoluyla kayda geçiren program yürüttük ve tarih derslerinde mış bu şehirde olması tabiidir. Bura- çalışmalar yaptık. çok kültürlülük konusunun işlenmesi daki yüzbinlerce dosya ve milyonlarca hakkında sempozyum düzenledik ve belge ile Osmanlı Arşivi, tarihî yazma Projelerin tayininde ikinci ve önemli kitabını yayınladık. eserlerin bulunduğu kütüphaneler, bir etken de şu: Üye ülkelerden ve kül- sayısız mimari ve sanat şaheserleri tür konularında çalışan uluslararası ku- Dünyanın pek çok bölgesiyle ilgili önemli kaynaklar. Bunlar İslam tarih ruluşlardan gelen taleplere veya işbir- çalışmalar yapıyorsunuz ama Bal- ve kültür incelemeleri için bitmez tü- liği tekliflerine göre çeşitli faaliyetler kanlara ayrı bir önem veriyor gibi- kenmez bir zemin. IRCICA’nın kuruluş şekillenmekte. Bazı araştırmalarımız siniz. Batı Trakya, Arnavutluk gibi... kararı verilirken yerinin İstanbul olarak ve yayınlarımız İslam ülkelerinin ba- seçilmesinde bu unsurlar İslam ülkele- kanlar veya başka toplantılarında üye Balkanlara ayrı bir önem vermemiz rinin hükümetleri tarafından tabiatıyla ülkelerin hükümet ve bilim kurumla- tabii, çünkü bu bölge Türkiye’nin yanı dikkate alınmıştır. rının temsilcileri tarafından dile getiri- başında ve bu coğrafi yakınlık, ortak len taleplere göre hazırlanmıştır. Diğer taraftan Osmanlı tarihi, hat sanatı gibi 26 DERİN TARİH / 2016 ŞUBAT

Efsane kütüphane IRCICA, siyasî değil kültürel bir ku- ruluş. Ama biliyorsunuz 21. yüzyıl- da her şey gibi ‘kültür’ ve ‘sanat’ da siyasalın içinde. IRCICA uluslararası kuruluş sta- tüsünde olduğundan “ortak” alanlar üzerinde çalışmakla siyasalın “üzerin- de” ve “dışında” kalmakta. İslam dün- yasında ortak olan, herkesin üzerinde birleştiği en temel alan olan Kur’an-ı Kerim incelemelerinden başlayarak, herkesi birleştiren İslam tarih ve me- deniyeti, klasik sanatlar, geleneksel el sanatları gibi konuları ele almakta. Bütün uluslararası kuruluşlarda ol- duğu gibi İslam İşbirliği Teşkilatı ve IRCICA’da da ülkelere, toplumlara ait akımlar, görüş ve eğilimler gözden kaçırılmamakla beraber dikkate alın- mamakta ve incelemelere dâhil edil- memektedir. Zaten başka türlüsü ku- ruluş amacının dışına taşardı. tarih ve kültür bağlarının daha derin Hat sanatı sahasında düzenlediği- Toplam 138 dilde 80 bin kitaptan ve çeşitli olmasına da ortam hazırla- miz uluslararası yarışmanın onuncu- oluşan ‘efsane’ olmuş kütüphaneni- mıştır. Ayrıca Balkanlar, İslam mede- sunu düzenledik. Yarışmalardan ilki- zi de konuşsak... niyetinin bölgedeki kültür çeşitliliğiyle ni 1986’da Hamid Aytaç’a ithaf etmiş, birleşerek zengin bir alaşım meydana sonraki yıllarda düzenlenen yarışma- Öncelikle dört kıta üzerindeki üye getirdiği ve yine çok çeşitli toplumların lar da hat sanatı adına önem taşıyan ülkeleri ve bunların bulundukları böl- tarih boyu iç içe yaşayarak entelektüel, kişilerin isimlerini anmıştık. Bu sene- gelerin tarihi, kültürü, dilleri, sanat- mimari ve sanat zenginliği yarattığı ki yarışma ise ünlü hattat Hafız Os- ları, sosyal hayatı hakkında (mesela bir bölge olması bakımından da önem man’a ithaf edildi. IRCICA bu yarışma Afrika ülkelerinin veya Güneydoğu taşımakta. Arnavutluk, İslam İşbirliği ve düzenlediği hat sanatı eğitim prog- Asya’nın dilleri veya millî kıyafetleri Teşkilatı’nın ve IRCICA’nın üye ülkesi, ramlarıyla İslam dünyasının ortak hakkında), toplu kaynaklar bulabilece- Bosna Hersek ise gözlemci ülkesi. Do- kurumu olduğundan bütün dünyada ğiniz nadir kütüphanelerden. Merke- layısıyla bu ülkelerdeki arşivlere, ente- İslam hat sanatı konusunda bir odak zin inceleme alanlarına giren hemen lektüel ve mimari eserlere dayanan ça- noktası olarak tanınmıştır. Mesela 9. her konuda kaynaklar ihtiva etmekte. lışmalar kültür birliği içinde oldukları yarışmaya, 700 hattat toplamda 1000 Bunların ötesinde kütüphane sistem bütün bölgeye değinmek durumunda. kadar eserle katılmışlardı. Ayrıca 46 ve metotlarıyla İslam medeniyeti ince- Biz de Arnavutluk, Bulgaristan, Bosna ülkeden 149 hattat, organize ettiği- lemeleri alanında ilklere imza atmıştır. Hersek, Makedonya ve Romanya’da miz hat kurslarında ve merasimlerin- milletlerarası kongreler yaptık ve bu de icazetlerini aldılar. 2014’te İstan- Farabi Sayısal Kütüphanesi İslam kongrelerin tebliğlerini yayınladık. Bu- bul’da düzenlediğimiz “Milletlerarası ülkelerinin tarihi ve kültürü konusun- günkü Bulgaristan topraklarında kalan Hat Sanatı Buluşması” adlı toplantı da özel önem taşıyan eserler üzerinde vakıfların vakfiyelerini yayınladık. sonunda Uluslararası Hattatlar Birliği uzmanlaşmıştır. Bunlara Osmanlı Sal- oluşturuldu. Bütün bunların yanında nameleri, Afrika, Orta Asya, Güney IRCICA’nın en sistemli uluslararası Malezya gibi bazı ülkelerde de hat ve Doğu Asya gibi bölgelerle ilgili se- etkinliği Hat Yarışması. Bu yıl 10. kursları düzenleyerek bu sanatın iler- yahatnameler örnek verilebilir. Ayrıca kez düzenlendi değil mi? Osmanlıca eserleri okuyup sayısallaş- lemesine katkı sağlıyoruz. tırmada kullanılmak üzere OCR (optik karakter tanıma) sistemini geliştir- mektedir. Bunun dışında RFID (rad- 2016 ŞUBAT / DERİN TARİH 27

Söyleşi yo frekans tanımlama) olarak tanımla- OCR yazılımı oluşturuluyor. Kademe var mı IRCICA’nın? Ya da bu yönde nan sistemi de geliştirerek Türkiye’de kademe devam eden bu projemizin planlanan bir komisyon projesi… ilk uygulamaya koyan kütüphaneye bundan sonraki aşamalarını oluştura- sahibiz. cak olan Osmanlıca yazma eserler ve IRCICA’nın büyük bir projesi yürür- arşiv belgelerinin yazılım alt yapısı ile lükte. İslam Medeniyeti Tarihi başlık- Ben soracaktım siz söylediniz. Dün- Osmanlıcanın Türkçe ve diğer dillere lı proje yaklaşık 10 ciltlik bir kitapla yada ilk kez yapılan bir çalışma Os- çevirisi de tamamlanmış olacak. nihayetlenecek. Bu çalışma, Hz. Mu- manlıca OCR projesi. Nedir içeriği? hammed (sav) döneminden başlayarak Kütüphanenin fotoğraf arşivi de ol- tarih boyu bütün İslam devletleri ve OCR sistemi ilk defa, Osmanlıca dukça geniş, sanıyorum Türkiye’nin milletlerinin tarihini anlatan kaynak karakterleri tanıyıp sayısallaştırabil- en geniş arşivlerinden biri. bir eser olacak. Bölümleri her konu- meyi sağlayan bir sistem. Türk Patent nun uzmanlarınca kaleme alınmakta. Enstitüsü’nden marka tescil belgesini IRCICA fotoğraf arşivinde Sultan Birkaç yıl içinde tamamlamayı öngö- almış bulunmaktayız. Bu proje ile Os- II. Abdülhamid dönemi Yıldız fotoğ- rüyoruz. Biliyorsunuz, Müslümanlar manlıca eserlerin fiziksel ortamdan raf albümlerinde 38 bin, diğer ko- birbirlerinin tarihini başkalarının taranarak sayısal ortama aktarılmala- leksiyonlarda da 32 bin olmak üzere kaynaklarından öğreniyorlardı. Biz, rı gerekiyor. Bu noktada günümüzde toplam 70 bin fotoğraf bulunuyor. başlattığımız Osmanlı arşivlerini ya- Osmanlıca metinleri sayısal metin- IRCICA arşivinde bulunan dünyanın yınlama projesiyle İslam ülkelerinin lere dönüştürebilecek ülkemizde ve çeşitli bölgelerine ait fotoğraflarla çe- tarihlerini öz kaynaklarımızdan öğret- dünyada kullanılabilir bir OCR yazı- şitli vesilelerle açıklamalı albümler ya- miş olacağız. lımı henüz bulunmuyor. Merkezimiz yınlamakta ve sergiler düzenlemekte. 2011’den itibaren büyük bir özveri ve gayretle sürdürmekte olduğu çalış- İslam ülkelerinin ortak ‘tarih oku- malarla dünyanın ilk Osmanlıca OCR ması’na imkân sağlayacak çalışması yazılım projesinin, sayısallaştırma ve sayısal kütüphane süreçlerinde kul- lanılabilmesi için her türlü matbu metin ile Osmanlıca yazma eserler ve arşiv belgelerinde de çalışabilir hale getirilmesini hedefliyor. Sayısallaştırma ve OCR çalışmaları sonucu oluşturulan Osmanlıca sayısal eserler, erişimin sağlıklı şekilde ve kolayca sağlanması için günümüzde- ki teknolojilerin de gereklilikleri göz önünde bulundurularak, web tabanlı ortak bir platform üzerinden yayın- lanıyor. Geçtiğimiz ay neticelenen projeyle bütün Osmanlıca matbu eser- lerde metin içi arama yöntemi kullanı- labilir hale gelecek. Neticede dünya standartlarında gerçekleştirilen Osmanlıca OCR ile dünyada bir ilk gerçekleşmiş ve yerli bir sayısallaştırma yazılımı da oluştu- rulmuş oluyor. Osmanlıca düz metin- ler üzerinde %95 oranında başarı sağ- ladığımız çalışmalar sütunlu, resimli, grafikli, tablolu gibi karmaşık düzene sahip eserler üzerinde geliştirilerek kullanılabilir hale getiriliyor ve mat- bu eserler üzerinde uygulanabilir bir 28 DERİN TARİH / 2016 ŞUBAT

Tirebolu yaylaları ve ormanlık alanlarında kendiliğinden yetişen bitkilerin, doğal yorumu olan yöresel lezzetler. Karadeniz bölgesinin saglık iksiri… “kuşaktan kuşağa kaşık kaşık lezzetler” www.dogaldukkan .com.tr Teşvikiye Mah. Hakkı Yeten Cad. No: 9/1 Fulya - İstanbul T: 212 260 28 28 T: 212 266 61 61 T: 212 266 61 28  /dogaldukkan.com.tr  /DogalDukkan_  / dogaldukkan

Gündem HİLYE-İ ŞERİF VE TESBİHLER BU MÜZEDE! Dünyanın ilk tesbih ve Hil- ye-i Şerif müzesi geçtiği- miz ay Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın teşrifiyle kapılarını açtı. İstanbul Sanat ve Medeniyet Vakfı tarafın- dan kurulan müzede Hz. Peygam- ber’in (sav) fizikî özellikleri, güzel ahlakı, tavır ve hareketlerinin anla- tıldığı Hilye-i Şerifler ve her biri bi- rer sanat eseri olan tesbihler görü- cüye çıktı. biçilmez emanetleri. Başlangıçta manlı padişahlarının sıralandığı, Bu nadide eserlere tam onlara mecmua formunda hazırlanıp hür- dokunmaya kıyamayacağınız örne- met nişanesi olarak göğüs cebinde ği muhakkak görün diyoruz. layık bir mekân ev sahipliği yapı- taşınırken, Hafız Osman’ın (1642- yor: 1591 yılında Süleymaniye Ca- 98) etkisiyle bir sanat tarzı haline Müze ziyaretçilerini 2 ay boyun- mii’nin denize bakan kısmına inşa gelmiş, bazen de eşsiz minyatür ca ücretsiz ağırlayacak. Gelecek edilmiş bulunan Siyavuşpaşa Med- motifleriyle renklendirilmiş. aylarda aynı mekâna farklı kolek- resesi. Vakıflar Genel Müdürlüğü’n- siyonlardan eserlerin konuk olaca- ce restore edilen medresenin bahçe Hilyelere dalıp tesbihleri unut- ğını müjdeleyelim. ve hücrelerinde sergilenen Hilye-i tuk sanmayın. Cam mahfazalar içe- Şerifler tek kelimeyle insanı büyü- risinde sergilenen tesbih örnekleri Not: Müzeye gitmek için Balat tarafından Eminönü’ne lüyor. ziyaretçilerine usulca zikir çektiri- gidiş yönünde ilerleyip Ragıp Gümüşpala Caddesi’nin yor. sağ tarafında kalan Ord. Prof. Dr. Cemil Birsel Caddesi’ne Müslüman sanatkârlar Hz. Pey- sapıyoruz. İlk sağdaki Odunkapı Yokuşu’nun hemen başın- gamber’in resmini yapmak yerine, Sert ağaçtan yontularak taneleri da sizi bekliyor olacak. hat sanatını kullanarak güzel ke- değişik biçimlere bürünmüş olan- lamlarla onu tasvire girişmeyi ter- lar, değerli taşlarla bir mücevher BÜŞRA SEZGİN cih etmişler. Hilye-i Şerifler manevî gibi işlenenler... Habbelerinde Os- değeri yüksek bir geleneğin paha 30 DERİN TARİH / 2016 ŞUBAT



Kayıtlar Osmanlı Beytullah’ın 15Güvercinlerini Şişten Almıştı Mayıs 1857 Kıssayı bilirsiniz. Hz. Muham- Kâbe-i Şerîf’in oluklarına güvercin med (sav) Hz. Ebubekir’le (ra) konmasını önlemek için şişlerin Medine’ye hicret ederken yerleştirilmesi istenir, fakat hicret muci- onları köşe bucak arayan müşrik- zesi Osmanlı himayesiyle birleşince kimse lerden korunmak için Sevr mağa- güvercinlerin tüyüne dahi dokunamaz. rasına saklanırlar. Allah’ın emriy- le mağaranın girişine örümcek Mekkeli müşriklerden kurtaran, çebilir? Halbuki Beytullah’ın oluk- ağ örer, iki yaban güvercini yuva onun dua ve teveccühüne mazhar larından güvercinleri hiçbir uygu- yapar. Böylece müşrikler uzun olan güvercinler değil midir? Bu lama mahrum etmemiştir. süredir bu mağarada kimsenin mahlûkata mescitler mesken ola- yaşamadığına hükmederler. rak bahşedilirken nasıl olur da İstanbul’dan verilen cevapta Pey- böyle bir engelleme akıllardan ge- gamber Efendimiz’in Mekke’ye ge- Bu kıssa Müslümanlara Allah’ın, lişinden itibaren güvercinlerin Ha- Resulü’nü korumak için vesile BOA. İ. DH, 378/24943-6-1 rem-i Şerîf’ten kovulmalarının kıldığı, Resul’ün de hayır dua ettiği haram olduğu belirtilir, şişler gü- örümcekler ve güvercinlere diğer vercinleri korkutacağından şeran mahlûkattan ayrı bir itina göster- caiz olmadığına karar verilir. melerini öğütlemiştir adeta. “Bu sûretde mîzâb-ı şerîf-i Sene 1857 (h. 1273). Yerel yetkili- mezkûrun taraf-ı eşref-i haz- ler Kâbe-i Muazzama’nın altın oluk- larının tamiri sırasında içine gü- ret-i pâdişâhîden kadimî veç- vercin konmasını engellemek hile ta‘mir ve tecdîdiyle iktifâ amacıyla süslü gümüşten ma- buyurularak mezkûr şişle- mul şişler yerleştirilmesini dü- rin ihdâs ve vaz‘ından sarf-ı şünürler. Cidde valisi ve belde nazar olunmak emr-i savâb ulemasıyla alınan karar payi- olacağı” buyurulur. Yani eski- tahta bir mazbata ile gönde- den olduğu gibi olukların ta- rilir. miri ve yenilenmesi kâfidir, şişlerin konulma düşüncesin- Tahtta Sultan Abdülme- den vazgeçilmesi daha doğru cid vardır. Payitahttan gelen olacaktır. cevap, Osmanlı’nın Resulul- lah’ın mirasının en titiz ha- Yıllardır Suudi yönetimi al- misi olduğunu göstermeye tındaki kutsal toprakların altı- kâfidir. nın üstüne getirildiğini düşü- nünce sormadan edemiyoruz: Yanda paylaştığımız ce- vapta oluklara şişlerin yer- Resullullah’a hizmetleri do- leştirilmesi teklifi katiyet- kunduğu inancıyla güvercin- le reddedilir. Buna göre leri bile himaye eden bir zih- Kâbe’nin oluklarının yeni- niyet İslamın doğduğu bu lenmesi şeriata uygun ise de toprakların bir tek taşına zarar güvercinlerin oluklardan verir miydi dersiniz? men’i hicret mucizesine ay- kırıdır. Hz. Muhammed’i (sav) 32 DERİN TARİH / 2016 ŞUBAT



CUMHURİYET İDEOLOJİSİ NİÇİN TEFSİR VE HADİS KİTABI NEŞRETSİN? defter alay ve mizah konusu olmuş, karika- 1925 Şubat’ında Diyanet İşleri Baş- türe çıkmış; Sübhaneke duası öğrenen kanlığı bütçesi görüşülürken ilmiye- İSMAİL KARA çocuklar jandarma dipçiğiyle karşıla- den Eskişehir mebusu Abdullah Azmi şacak kadar dinî hayat dikenli tellerle Efendi (Torun, öl. 1937) 50 arkada- » Prof. Dr., Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi sarılmış… şıyla bir önerge veriyor, peşi sıra bir İslam Felsefesi Emekli Öğretim Üyesi. konuşma yapıyor. Söyledikleri arasın- Evet, 3 Mart 1924 tarihinden iti- da şunlar da var: H ilafet ilga edilmiş; ilim ve irfan baren bütün bunlar olup biterken, bu kurumlarına, medreselere ve biçimsizlikler ve baskılar devam eder- “(…) Kur’an tercümesi[nin] bugün tekkelere paslı kilit vurulmuş; din eği- ken aynı süreç içerisinde devlet kay- ihtiyac-ı umumi [herkesin ihtiyacı] ha- timi, dinî yayıncılık en alt seviyelere naklarından, o günlerin yayın ve kitap line geldiğini görüyorum. Rast gelen inmeye zorlanmış; camiler, mescitler, bütçeleri hesaba katıldığında ciddi Kur’an tercümesi yapmaya kalkıyor. tekkeler, çeşmeler, türbeler harabiyete sayılabilecek bir bütçe ayrılarak, An- Bunun hata-âlûd [yanlışlarla dolu] terkedilmiş; bir kısmı alınıp satılmış kara’nın, Cumhuriyet erkânının bir olduğu görülüyor ve mütehassısla- (evet cami ve mescitler alınır satılır Kur’an meâli, bir Kur’an tefsiri ve bir rı tarafından cerh [tenkit] olunuyor. meta olmuş, bazıları depo yapılmış, hadis derlemesi hazırlatmak ve yayın- Kitabımız olan Kur’an-ı Kerim’in CHP il-ilçe merkezi olmuş); hemen lamak için teşebbüslerde bulunması mütehassıs bir heyet-i ilmiye tarafın- hepsi doğrudan veya dolaylı olarak ve bunu geri adım atmadan, savsak- dan tefsirî bir şekilde tercüme edilerek dinle alakalı nice inkılaplar (şapka, lamadan yıllarca sürdürmesi (1925- herkesin bu husustaki ihtiyacâtını te- harf devrimi, takvim, medeni kanun, 1949) nasıl açıklanabilir? min için buraya müracaat etmesi de saat…) peşpeşe gelmiş; Diyanet İşle- hemen bugün vecibe [vazife] halini ri Başkanlığı hem şekil hem muhteva Bugünden geriye doğru bakarak, almıştır. (…) Gerek Kur’an-ı Kerim’i olarak dar bir alana sıkıştırılmış; eski bugünkü Cumhuriyet ideolojisi fikri tefsirî bir şekilde tercüme etmek ve harfli kitaplar ya korkudan toprağa ve tek parti icraatı kalıplarıyla an- Türkçe âsâr-ı diniye [dinî eserler] gömülmüş ya da tedirginlikten haraç laşılması ve cevaplandırılması zor neşrederek maneviyatımızı yükseltmek mezat satılmış, atılmış, yakılmış; ka- bir soru bence. Onun için cevapları (…) ve gerek memâlik-i ecnebiyede [dış dınların örtünmesi, dinî nikâh, türbe aramak yahut soruları değiştirmek, ülkelerde] din-i İslâm aleyhine ve ha- ziyareti, sakal, çarşaf, tesbih, sarık çeşitlendirmek kasdıyla biraz geriye, ta-âlûd olan neşriyata karşı mukabele en azından o günlere, o günlerin ara- etmek [cevap mahiyetinde eserler ver- yışlarına ve yaklaşımlarına gitmek, mek] için mutlaka Diyanet bütçesinde mevcut değerlendirmelere bir daha bir fasla bir madde koymak lüzumu- bakmak lazım. nu hissediyorum. Bunun için de (…) 20.000 liralık bir tahsisat isteyeceğim” * (vurgular bizim). İlk işareti seçimden ziyade “tayin- le” gelmiş II. Meclis veriyor. I. Mec- Gerekçeler ve talepler çok açık; lis’e göre âlimlerin, şeyhlerin çok az yapılan yanlış Kur’an tercümelerinin yer bulduğu, kâhir ekseriyetinin tas- önüne geçmek, bunun için Diyanet fiye edildiği “söz dinler” bir meclis. 34 DERİN TARİH / 2016 ŞUBAT

üzerinden mütehassıslara açıklamalı (tefsirî) bir Kur’an tercümesi hazırla- tıp yayınlamak, ayrıca dinî eserler neş- retmek, hususen Müslüman olmayan yabancı yazarların İslâmiyetle alakalı yanlışlarla dolu eserlerine cevap ola- bilecek araştırmalar, kitaplar yayınla- mak. Lozan’ın bir dayatması olarak “la- ikleşmeye” doğru giden, sürüklenen devlete, Meclis’e Kur’an tercümelerine mukayyet olmak, halkın dinî bilgi ihti- yacını karşılamak ve İslâmiyeti savun- mak vazifesini yüklemek… Mütevazı bir projeyi » İhatalı bir âlim, Meşrutiyetperver bir arşivi). Alttaki: “Muhammed Hamdi – “Türkiye’ye layık” hale Konya Vilayetinin Teke Sancağı Mebusu getirmek siyasetçi – Bayezid Dersiamlarından ve Mekteb-i Elmalılı Hamdi Efendi (Yazır, 1877- Kudat Fıkıh Muallimlerinden”. Meclis’in kabul edip tahsisat ayırdığı bu “dinî-millî” görevi devlet de kabul 1942) iyi yetişmiş bir medreseli, klasik yük çalışmadan İslâm ilim dünyasının edip üstleniyor ve iş Diyanet’e intikal kaynaklarla bugünün şartları ve modern yeteri kadar haberi yoktur fakat 19. ve ediyor. Yazılanlardan ve olanlardan an- Batı fikriyatı arasında bağlar kurmaya 20. yüzyılda kendi sahalarında Arapça, laşıldığı kadarıyla bu mütevazı teklifi çalışan bir aydın ve siyasî modernleşme Farsça, Urduca dillerinde yazılan eser- çok büyük bir çalışma ve iddia, hâlâ süreçlerine katılmakta istekli bir kişilikti. lerin en meşhur ve kaliteli olanlarıyla aşılamamış kalıcı bir külliyat haline ge- Osmanlı Devleti’nin son yılları ve rahatlıkla boy ölçüşebilecek evsafta ol- tiren öncelikle o sırada Diyanet’te Mü- Cumhuriyet inkılapları birçokları gibi dukları tartışma dışı olmalıdır. şavere Heyeti azası olan Ahmet Hamdi onu da zorladı ve yordu. Fakat hiçbir Akseki’dir. Peşi sıra da bu görevi üstle- zaman defteri kapatmaya yanaşmadı ve nip hakkıyla ifa etmek için yola koyulan ahir ömrüne kadar çalışmaya devam etti. meâl için Mehmet Akif, tefsir için El- malılı Hamdi Efendi ve hadis mecmuası 1919’da başlayan A’yan Meclisi Tecrid-i Sarih’in tercüme ve şerhi için azası iken çekilmiş bir fotoğrafı, Babanzâde Ahmet Naim Bey’dir. istiflerini ve yazılarını kendisinin yazdığı iki ayrı döneme ait kartviziti. Hatırlatmak lazım; Mehmet Akif Üstteki: “Muhammed Hamdi - Darü’l- (öl. 1936) İstiklâl Marşı şairi olmasına Hikmeti’l-İslâmiye Azasından – Darü’l- rağmen II. Meclis’e alınmamıştır ve ta- Hilafeti’l-Aliyye-i Süleymaniye Mantık kipten kurtulmak için kendisini Mısır’a ve Medresetü’l-Kudat Fıkıh Müderrisi sürgün etmek üzeredir, Elmalılı Hamdi – Antalya Mebus-ı Sâbıkı” (Nedret İşli Efendi (öl. 1942) İstiklâl Mahkemesi’n- de idam talebiyle yargılanmış ve adeta Netice: 1935-1939 yılları arasın- göz hapsi/inziva şartıyla beraat etmiş- da basılan 9 ciltlik her bakımdan çok tir, Babanzâde’nin (öl. 1934) de Cum- kıymetli bir meâlli tefsir ve 1928-1949 huriyet erkânıyla başının hoş olmadığı yılları arasında basılan 12 ciltlik yine bilinmektedir (zaten 1933 Üniversite her bakımdan çok kıymetli bir hadis reformuyla tasfiye edilecektir). Bu gö- külliyatı tercüme ve şerhi. Hemen ifade revlerin bu kişilere teklif edilmesi ve edelim; Türkçe oldukları için bu iki bü- ardından onaylanmasının o günün An- kara’sında Mustafa Kemal Paşa başta olmak üzere üst bürokrasiden kaçırıla- rak yapılması herhalde mümkün değil- dir. 2016 ŞUBAT / DERİN TARİH 35

defteR İSMAİL KARA » İsim tercihi de zamanına göre anlamlı Efendi zâdellahu feyzehu ve marifetehu. Peki niçin bu proje durdurulmadı Fî 24 Cumadelûla 1358” [Kardeşimiz veya aynı zamanda meâl yazarı olan Telifi 12 yıl süren Hak Dini Kur’an Ahmet Efendi’ye, Allah onun feyzini ve Besim Atalay gibi hem müderris hem Dili’nin ilk baskısı 1935-1939 yılları irfanını artırsın] yazarak Ahmet Keçebaş’a de devrimci, öztürkçeci olan daha arasında Diyanet tarafından 9 cilt halinde imzalamış. “uygun” kişilere verilmedi yahut dar, yapılıyor. 5 bin adedin bir kısmı ücretsiz kontrol edilebilir, istenildiği tarafa dağıtıldığı için kısa zamanda mevcudu Diyanet İşleri Başkanlığı tefsiri bir daha çekilebilir sınırlara indirilmedi, hatta tükenmiş olmasına rağmen 2. baskısı basmadı ama Hamdi Efendi’nin kardeşi biçimsiz bir hale sokulmadı? Dahası ancak 22 yıl sonra 1960’ta özel sektörce hattat Mahmut Bedrettin Yazır’ın eski var; 1928-1949 yılları arasında dev- (ailenin desteğiyle Nebioğlu Yayınları harfli elyazısıyla yazdığı özel nüshanın letin bir kurumu tarafından basılıp tarafından), 3. baskısı ise 1971’de yine tıpkıbasımı 13 cilt halinde ve güzel bir dağıtılan, satışa sunulan ve ilgi gören özel sektörce (Eser Neşriyat), her ikisi de şekilde yayınladı (Ankara, 2015). (Bu bu eserlerin dilleri, üslupları, hassasi- ilk baskının klişe yahut ofset usulüyle neşrin orijinal künye sayfası üstte.) yetleri, öncelikleri, bilgi-ilim anlayış- tıpkıbasımı olarak yapılabilmiştir. ları hiç de bu yıllarda olup biten dinle alakalı kararlar ve icraatın, laiklik Elmalılı Hamdi Efendi’nin oğlu Muhtar politikalarının, kültür-dil tartışmala- Yazır’ın ikinci baskı için yazdığı 15 Aralık rının, hatta kısmen Diyanet’in diğer 1959 tarihli ifadelerine göre “1936 yayınlarının ve fonksiyonlarının nor- yılında yapılan [tefsirin] ilk baskı[sı] mal bir uzantısı, benzeri ve yansıması nın mevcudu 15 sene evvel [yaklaşık olarak anlaşılmaya, açıklanmaya mü- 1945’te] tükenmişti. O zamandan beri, sait de değildir. bu eseri tedarik etmek isteyenlerin müracaatı ile karşılaşmaktayız. Bu Mühim iki şahitlik çapta bir eseri yeniden basmak büyük ve hayli külfetli bir iş olduğu için belli Önce büyük hadisenin bütün bo- başlı yayınevlerimizin ve diğer resmî yutlarıyla takip edildiği ve bilindiğine [Diyanet İşleri Başkanlığı] ve hususi imkân dair önemli bir şahidi, devrin Milli sahiplerinin himmetlerini bekledik. Eğitim Bakanı Yusuf Hikmet Bayur’u Nedense bu himmet gecikti. Talep ve dinleyelim: müracaatlar ise gün geçtikçe artmakta idi. Eseri yeniden bastırmağa teşebbüs “1933’de Milli Eğitim Bakanı ol- etmediğimiz için tenkitlere muhatap dum. Osmanlı devrinde Evkâf Nazır- oluyorduk. Nihayet bu ağır yükü nâçiz lığı ve Şeyhülislâm vekilliği etmiş olan omuzlarımıza yüklenmeğe karar verdik”. Elmalılı Hamdi Hoca’nın Cumhuriyet hükümetince kendisinden yazılması Elmalılı Hamdi Efendi tefsirin bir istenilmiş olan Kur’an tefsiri bitmiş nüshasını Arapça “İlâ ahînâ Ahmed ve Milli Eğitim Bakanlığı’nca yöne- tilen Devlet Basımevi’nde basılması için bu bakanlığa gönderilmişti. O sırada Talim ve Terbiye Dairesi başkanı bulunan İhsan Sungu eserin önsözünü bana gösterdi ve ‘bunu böy- le basabilir miyiz?’ dedi. Önsöz şöy- le başlıyordu: ‘Hâşa Türkçe Kur’an’. Ben de, biz bu işte yalnızca basıcı olmakla birlikte, elbette basamayız dedim. (...) O yıllarda Diyanet İşleri Baş- kanı bulunan Rıfat Börekçi Hoca çok yaşlanmıştı ve hastaydı; bütün işler, ilerde kendisi de o makama geçecek olan Aksekili Ahmed Hamdi Hoca’nın elinde idi. Kendisini Bakanlığa çağır- 36 DERİN TARİH / 2016 ŞUBAT

dım. (...) Söyliyecek bir şey kalma- İkinci şahitlik Elmalılı Hamdi kaidelerine, âhenk ve edasına riayet mıştı ve kendisiyle tartışmanın imkâ- Efendi’nin oğlundan geliyor. Akif’in edilmemesi daha o zamanlar itirazla- nı olmadığını anlamıştım. Bu ‘Hâşa üstlendiği Kur’an meâlini çeşitli se- ra ve tenkitlere sebebiyet vermiştir. Türkçe Kur’an’ sözü durdukça Tefsir’i beplerle bir türlü bitirememesi ve (...) Bununla takip edilen maksadı basmıyacağımızı söyledim. ‘Hamdi teslim etmekten vazgeçmesi üzerine anlamayanlar ve tercüme yerine meâl Efendi hazretlerine arzedeyim, bil- meâlin telifini de istememesine rağ- denilmekteki inceliği kavrayamayan- mem razı olur mu’ diyerek ayrıldı. men Hamdi Efendi’nin üzerinde kalı- lar Hamdi Efendi’yi bu bakımdan yor. Fakat Hak Dini Kur’an Dili’nin tenkit etmekten çekinmemişlerdir. Çok geçmeden Bakanlık’tan ayrıl- meâl kısmı Elmalılı tarafından hassa- Meâldeki ifade vesilesi ile Fatih’teki dım ve tefsirin ‘Hâşa Türkçe Kur’an’ siyetle inşa edilmiş ve kendine mah- evimizde cereyan etmiş olan hararet- sözü çıkarılmış olarak basıldığını öğ- sus bir yapıya ve dile kavuşturul- li münakaşaları hatırlıyorum. Hamdi rendim. Ancak onu yıllar sonra ele muştur. Yer yer kırık mânaya, hatta Efendi kendisi ile görüşenleri ikna et- aldığımda önsöze o ayarda, belki de satırarası tercüme tekniğine yaklaşan miş[ti]. (...) daha ağır birçok şeyler konulduğunu bu yapı ve kekremsi dil bir tarafıyla gördüm. Bunların biri ‘Türkçe Kur’an Kur’an’ın dil, vurgu ve mâna husu- (...) Meâl tercümelerinde kullanı- mı olur behey şaşkın?’ sözüdür” (Hik- siyetlerini olabildiğince doğru bir lan üslupta ısrar edilmesi müellifin bu şekilde Türkçeye aktarma cehdi ve mevzuda sahip olduğu katî bir ina- met Bayur, “İbadet dili”, Necati Lugal Ar- iddiası taşırken diğer yönden o yıl- nıştan ileri gelmektedir” (vurgular lardaki Türkçe ibadet arayışlarına bizim). mağanı, Ank. TTK Yay., 1968, s. 152-53). malzeme olmamak endişesinden kay- Elmalılı’nın ifadesi gerçekten Ba- naklanan ince bir siyaset de muhte- Peki niçin? melen gözetiyordu. yur gibi düşünen o dönemin üst bü- Haklılık ve doğruluk tarafları ol- rokrasisinde görevli birçok insanı şa- Oğlu Muhtar Yazır şahit olduğu makla beraber bence yeterli açıklayı- şırtacak, belki kızdıracak evsaftadır: bu hassasiyetlere yıllar sonra, 1959 cılıkta olmayan iki yaygın cevap var “Bazılarını da duyuyoruz ki Kur’an yılında ikinci baskının gündeme gel- bu konuda. Biri Cumhuriyet ideoloji- tercümesi demekle iktifa etmiyor da diği bir sırada, uygun bir dille işaret sinin katı laiklik politikalarına geçme- ‘Türkçe Kur’an’ demeğe kadar gidi- edecektir: sine ve dinî alanı fevkalâde daraltma- yor. Türkçe Kur’an mı var behey şaş- sına rağmen dini siyasî bir araç, bir kın? Kur’an Arabîdir” (Mukaddime, “(...) Bir aralık Kur’an’ın Türkçe meşruiyet enstrümanı olarak kullan- I, 15). okunması ve okutulması yolunda bir mak istediği için Diyanet’i devletin temayül belirmiş ve bazı tecrübeler de çatısı altına alması gibi bu yayınla- Tefsirin adı da bu süreçlerle ala- yapılmıştı. Bu temayül Hamdi Efen- ra da yol verdiği istikametindedir. kalı olmalı; hem İslâmiyetin hak din di’nin kanaatlerine tamamen aykırı Mustafa Kemal Paşa’nın 30 Kasım olduğunu vurguluyor hem de bunun- olduğundan tercüme [meâl] işini ka- 1929’da yabancı bir gazete muhabiri- la irtibatlı olarak “Kur’an dili”nden bul edemiyeceğini katiyetle bildirdi. ne verdiği beyanat kısmen doğru olan bahsediyor. Müellif Yusuf suresinin Neticede yapılacak tefsire meâl olarak bu yorumu destekler niteliktedir (İfa- 2. âyetini tefsir ederken de Mukaddi- tercümeler ilâvesi taraflarca kabul delere dikkat edin lütfen, tefsir ve ha- me’deki görüşlerini biraz daha yumu- edildi. Dikkat edilirse tercüme yeri- dis kitabının hazırlanması için bizzat şak bir üslupla tekrarlayacaktır: ne meâl tabiri kullanılmıştır. Bunun kendisinin emir verdiğini söylüyor. elbette hususi bir mânası ve ehem- Gözden kaçan, tesadüfen olan bir şey “Kur’an’ın tercümelerinin Kur’an miyeti vardır. Nitekim Hamdi Efendi yok demeye getiriyor): olmasına imkân ve ihtimal yoktur. tarafından meâl olarak yapılan ter- Çünkü Kur’an Arabîdir, ancak Ara- cümelerin bir hususiyeti bulunduğu “Kur’an’ın tercüme edilmesini bî olarak inzal buyurulmuştur [indi- derhal göze çarpmaktadır. Meâllerde emrettim. Bu da ilk defa Türkçe- rilmiştir]. Bunun içindir ki Kur’an Kur’an’ın ifade tarzına aynen riayet ye tercüme ediliyor [Bu ifade doğru tercümelerine Kur’an tesmiye edil- edilmiş, cümle teşkil tarzı ve nahvi değil. 1924’ten 1929’a birçok meal mesi [ismi verilmesi] meselâ Farisî [sentaksı] aynen bırakılmış, ifadeler yayınlanmıştır]. Muhammed’in ha- Kur’an, Türkçe Kur’an denilmesi, Türkçe şive ve üsluba göre değiştiril- yatına ait bir kitabın [muhtemelen ‘Biz O’nu Arapça bir Kur’an olarak memiştir. (...) Tecrid-i Sarih’in] tercüme edilmesi indirdik’ nassına küfr olacağını ihtar için de emir verdim. Halk tekerrür eder”. (Muhtemelen Akseki’nin bul- Kur’an’daki âyetlerin meâl olarak etmekte bulunan bir şey [tekrarlanıp duğu çıkış yollarından biri, tefsirin bu şekilde Türkçeye nakli ve bu na- duran bir din anlayışı, bir dinî malu- Devlet Matbaası’nda basılmasından kilde Türkçenin nahiv ve cümle teşkili mat] mevcut olduğunu ve din ri- vazgeçmektir. Çünkü ilk baskı özel sektörde, Ebüzziya Matbaası’nda ya- pılmıştır.) 2016 ŞUBAT / DERİN TARİH 37

defteR İSMAİL KARA » Cumhuriyet’in başköşesinde tefsir ayrıştı, kendi olarak görünür hale geldi İkinci görüşe göre Paşa hurafe ve (bu belki müsbet bir şey) ama ortada bir bâtıl inanışlardan, yobazlıktan uzak reklamı millet olarak, hatta inananlar topluluğu gerçek İslâmı ortaya çıkarmak ve Bugün Hak Dini Kur’an Dili’nin reklamı olarak “kendi” kalmadı. memleket evlatlarını aydın ve çağdaş din fikirleriyle yetiştirmek için bun- Cumhuriyet gazetesinde, hem de birinci Bu açıdan Cumhuriyet’te çıkan tefsir ları yapmıştır. Zaten gerçek Müslü- sayfada çıksa herkes ne kadar garipser reklamı önemli. Diyanet İşleri Başkanlığı manlık da bu sayede Türkiye’dedir değil mi? Aslında bu hiç hayra alamet yeteri kadar dağıtamıyor ki müellifin ve İslâm dünyasının bağımsızlığa ve değil, çünkü Türkiye’de yarılmanın yakınları olan Topbaşlar dağıtımına çağdaşlığa doğru yönelmesinin öncüsü “reklam” sözkonusu olduğunda bile ne yardımcı oluyor. Reklamı veren de onlar. de Mustafa Kemal’dir. Bu görüş bir kadar derinleştiğini, tarafların fikren ve Üstteki birinci sayfada ve 8 Ocak 1962 şekilde dindar yahut din üzerinden fiilen birbirinden ne kadar koptuğunu tarihli. Alttaki ilan ise 12. sayfada ve 16 Gazi’nin tenkit edilip dışlanmasına gösteriyor. Düne kadar bu böyle Haziran 1939 tarihli (Yusuf Ünal arşivi). razı olmayan Kemalistlerle kurumsal değildi. 60 İhtilali’nden sonra muhatap Cumhuriyet’te böyle başka örnekler de olarak yahut fikren Cumhuriyet ideo- olduğumuz Türkiye’yi yatay ve dikey var; bugün gazetenin “kendi”sinin de lojine bağlı çevreler tarafından savu- olarak bölme programına herkes kendine unuttuğu örnekler. nulmaktadır. (28 Şubat sürecinde ve yarıyor diye baktı, bugün de büyük sonrasında bu çevrenin ve fikrin üst ölçüde böyle bakıyor. Herkes diğerinden bürokraside, üniversitede, medyada, siyaset arenasında farklı bir şekilde câlinin [din adamlarının] derdi ancak rak cemaatin arasında bulunan ekse- ortaya çıktığına, güçlendiğine ve ka- kendi karınlarını doyurup başka bir lans 1933 yılında hatıratına şunları tılaştığına dikkat çekmek isterim. Bir işleri olmadığını bilsinler. Camilerin yazıyor: tür Kemalist dindarlık.) kapanmasına hiçbir kimse taraftar olmamasına rağmen bunların bu su- “Cesaret bahsinde (…) [onu] takdir * retle boş kalmasına taaccüp ediyor edebilmek için İslâm dünyasında bir Cumhuriyet ideolojisinin, hiç değil- [şaşıyor] musunuz?” (Söylev ve De- müddet yaşamak, eski âdetlerin kuv- se kurucu kadronun bir taraftan dinî meçler). vetini yakından görmek lazımdır. İşte alanı (İslâmiyetin iman, bilgi ve ya- o zaman Gazi’nin Kur’an’ı tercüme şama üslubunu) kontrol altına almak, ABD’nin Ankara büyükelçisi ettirmekle giriştiği ‘tehlikeli teşebbüs’ sınırlandırmak, onu pozitivizmle, hü- Charles H. Sherill’in ifadeleri de bu layıkıyla meydana çıkar. Mustafa Ke- manist düşünceyle, aydınlanma felse- görüşün delili olarak kullanılabilir. mal sayısız mücadeleleri boyunca bu- fesinin dindışı anlayışıyla ilişkilendir- Paşa ile görüşen, Kadir Gecesi’nde nun kadar tehlikelisine girişmemişti. mek istikametinde şuurlu ve ısrarlı Ayasofya Camii’nde bir müşahit ola- Hâlbuki bunda da muvaffak oldu!”. bir tutuma, dönüştürücü (tahrif edici, bozucu) bir tavra sahip olduğu tartış- ma dışıdır. Fakat aynı zamanda kay- naklara dönüş fikri merkezli de olsa devam etmesini istediği, yeni Türk devleti, modern Türk milleti için za- ruri gördüğü bir İslâm ve Müslüman- lık anlayışı da vardır. Belki insiyakî olarak, belki fikren (çok emin değilim) Türkiye’nin pro- testanvari de olsa kuvvetli bir İslâm ve Müslümanlık damarına sahip ol- madan yoluna devam edemeyeceğinin farkındadırlar. Başka türlü Hak Dini Kur’an Di- li’ni, Tecrid-i Sarih Tercüme ve Şer- hi’ni yanında yöresinde oluşan başka unsurlarla birlikte gerçek bir yere oturtmak, bütünlüğü olan bir açıkla- maya kavuşturmak zor gözüküyor. 38 DERİN TARİH / 2016 ŞUBAT

Sevgiyle üretilen her üründe, her eserde ‘destansı’ bir yan vardır. Destanlar nesillerle birlikte daha da büyür, sonsuzluğa uzanan kolları daha da güçlenir, köklenir. İlk defa 90 yıl önce Karadeniz topraklarında filizlenen ve bölgeye umut aşılayan çay da işte böyle bir destanın konusudur. Karadeniz topraklarını seven çayı biz de çok sevdik, büyüttük, paylaştık. 90 yıllık sevginin adı ÇAYKUR…

Osmanlı Devleti kendisinden kilometrelerce uzakta bulunan Açe’ye neden yardım etti? İstanbul’dan kalkan gemilere Açe’ye gidecek topların yüklendiğini biliyor muydunuz? 40 DERİN TARİH / 2016 ŞUBAT

Osmanlı Tarihi OSMANLI’NIN UZAKLARDAKİ VİLAYETİ AÇE SULTANLIĞI Osmanlı’nın ümmetin hamisi olduğu gerçeğini bir kez daha duymaya hazır olun! İSMAİL HAKKI GÖKSOY boyunca bağımsız sultanlık olarak bölgede varlığını sürdür- [email protected] dü. Kuzeyden güneye hâkimi- yetini genişleterek Hint ve Arap 1517 yılında Mısır’ın fet- yarımadası sahilleriyle ticari hi ve ardından hilafe- ve kültürel ilişkiler kurdu. Ni- tin kendilerine geçme- tekim 1530’lardan itibaren Kı- siyle Osmanlı Devleti zıldeniz ve Yemen limanlarıyla Mekke ve Medine’yi kapsayan ticaret yapmaya başladı ve Mek- kutsal mekânların koruyuculu- ke’ye hacı gemileri göndererek ğunu üstlenmişti. Basra Körfe- Osmanlı Devleti’ne tâbi İslam zi, Yemen ve Kızıldeniz sahille- topraklarıyla iletişime geçti. ri üzerinden Hint Okyanusu’na Açe’nin baharat yüklü gemile- açılan Osmanlılar, Asya ve Afri- ri, önce Hindistan limanlarına ka’daki bazı Müslüman sultan- uğruyor, sonra Yemen ve Kızıl- lıklarla ilişkiler kurdular. Hatta deniz sahillerine gidiyorlardı. İslam dünyasının en doğusun- da bulunan, bugünkü Endo- Ancak coğrafi keşiflerin ar- nezya ve Malezya toprakların- dından Portekizlilerin 15. yüz- daki Müslüman sultanlıklarla yıl sonlarında Hint Okyanusu siyasî, diplomatik, askerî ve ti- ve Malay-Endonezya takımada- cari münasebetle girdiler. Gü- larına hâkim olmasıyla o güne nümüze kadar hatıraları yaşa- dek Müslüman tüccarların de- yan bu ilişkilerin en önemlisi, netimindeki Batı Asya ile Uzak- Endonezya’nın Sumatra adası- doğu arasındaki uluslararası nın kuzeyindeki Açe Sultanlığı deniz ticareti ağır bir darbe ye- ile kurulmuştu. di. Portekizliler 1511’de bölge- deki en önemli Müslüman Ma- Tarih sahnesine 15. yüzyıl lay sultanlıklardan Malaka’yı sonlarında çıkan Açe Sultan- ele geçirmiş, sonra Sumatra’da- lığı (1496-1903) küçük mahalli ki Pasai’ye ve Açe’ye saldır- yönetimleri kendine bağlaya- rak kısa sürede Sumatra ve çev- resinde kayda değer bir Müslü- man devlet oldu. Uzun asırlar 2016 ŞUBAT / DERİN TARİH 41

mışlardı. Yine Hint Okyanusu’nda olması muhtemeldir. Nitekim Batılı bul’a gelip Sultana hediyeler Müslüman tüccarların gemileri- kaynaklarda bu yıllardan itibaren sunduğunu bildirir. Dolayısıyla Os- ne saldırarak el koyuyor ve Arabis- Sultan Alâeddin Şah’ın düşmanları- manlı-Açe diplomatik ilişkilerinin tan’a giden hacıların mallarını gasp na karşı yürüttüğü seferlerde Türk başlangıcını 1547 yılı olarak kabul ederek bölgedeki uluslararası de- askerleri istihdam ettiği ve Türk si- etmek gerekir. niz ticaretini tamamen denetim- lahları kullandığı yönünde bilgiler leri altına almaya çalışıyorlardı. İş- mevcut. Ancak iki devlet arasında 1566 yılında Alaeddin Şah’ın te Portekiz tehdidi Açe’yi Osmanlı doğrudan diplomatik ve askerî iliş- (1537-71) Kanuni’ye gönderdiği 7 Devleti ile daha sıkı ilişkiler kur- kiler ileride gerçekleşecekti. Ocak 1566 tarihli mektupta 1564’de maya yöneltecekti. elçi değişimi yapıldığı ve Açe’ye İlişkileri Kanuni başlattı Türk askerî yardımının ulaştığı Tehditten kurtulmak için Os- açıkça ifade edilmekte. Kanuni’nin manlı Devleti’nden siyasî ve askerî Batılı ve Türkçe kaynaklara gö- emriyle bir grup askerî uzmanla yardım talebinde bulunmuştur Açe re resmî ilişkiler Kanuni Sultan birlikte Açe’ye gönderilen Osmanlı Sultanlığı. Hadım Süleyman Pa- Süleyman döneminde başlamış ve elçisinin adı Lütfi Bey’dir. Mektup- şa’nın 1538 yılındaki başarısız Diu II. Selim döneminde devam etmiş- ta Lütfi Bey ve arkadaşları hakkın- (Hindistan) seferinin akabinde da- tir. Bazı Osmanlı ve Venedik kay- da şöyle denilmektedir: ğılan bazı Osmanlı askerlerinin nakları, 1547’de Açe elçisinin İstan- Açe Sultanının hizmetine girmiş “Biz Lütfi Bey ve arkadaşlarından çok memnun kaldığımız için onla- rın tekrar bu tarafa gönderilmesini rica ederiz. İhsan ettiğiniz topçular selametle bu tarafa gelmişlerdir ve onların yeri yanımızda çok yüksek- tir...” Mektupta ayrıca Açe Sultanı böl- geye bir donanma gönderilmesini ve daha fazla yardım yapılmasını talep etmiştir: “Alet ve teçhizatla mürettep do- nanma-i hümayun gönderirseniz, bu taraftaki Portekizlilerin mah- volacağını taahhüt ederiz. Yardım yapmazsanız mahvoluruz… Açe si- zin köylerinizden biridir ve ben de hizmetkârlarınızdan birisiyim.” Açe elçisi Hüseyin Bey’in 1566’da İstanbul’a gelişi, Kanuni’nin Maca- ristan seferinin devam ettiği gün- lere rastlamıştı. Zigetvar Savaşı (Ağustos-Eylül 1566) sırasında Sul- tanın ölümü ve daha sonra oğlu II. » Kumandanlığın nişanı Açe Sultanı Alaeddin’in yardım talebine karşılık olarak Sumatra’ya gönderilecek Osmanlı domanmasının kumandanlığına atanan Kurdoğlu Hızır Reis’e verilen Nişan-ı Hümâyun. 42 DERİN TARİH / 2016 ŞUBAT

Osmanlı Tarihi » Kanuni Sultan Süleyman surette eşya ve adamlarına doku- nulmaması tembihlenmişti. Selim’in tahta çıkışı, elçinin bir sü- Açe hükümdarına gönderilen 20 re İstanbul’da beklemesini gerektir- Eylül 1567 tarihli cevabî mektupta Bu konuda Rodos, Mısır, Cidde, mişti. Portekizlilere karşı yardım amacıy- Mekke ve Yemen Beylerbeyine ta- la 15 kadırga ve 2 parçadan oluşan limatlar yazılmıştı. Elçilik heyeti- II. Selim babası gibi Açe elçisi Hü- bir filo gönderildiği belirtilmiştir. nin Osmanlı ülkesinden satın alıp seyin Bey’in yardım taleplerine ga- Mektuptan top, silah ustaları, as- götürmek istedikleri bakır, demir, yet olumlu yaklaşmış ve Sumatra’ya kerî uzmanlar ve çeşitli sanatkâr- kılıç ve at gibi mallarla ilgili ola- gönderilmek üzere Süveyş’te 20’ye ların da gönderildiğini öğrenmek- rak zorluk çıkarılmaması da em- yakın gemiden oluşan bir Osman- teyiz. redilmiştir. Elçisine tahsis edilen lı donanmasının hazırlanması em- kadırgalarla Açe’ye gönderilenler rini vermişti. Açe’ye gönderilecek Mühimme Defteri kayıtlarında arasında hisar ve kadırga ustaları- bu donanmanın komutanlığına Sü- görüldüğü üzere Açe elçisi Hüse- nın yanı sıra dülgerci, kürekçi, veyş amirallerinden Kurtoğlu Hızır yin Bey İstanbul’dan gemiyle ayrı- Reis atanmıştı. Ayrıca II. Selim, Sul- lınca yol güzergâhında ve Osmanlı MEKKE’YE tan Alâeddin’e verilmek üzere elçi eyaletlerinden çıkışı sırasında ken- AÇILAN KAPI Mustafa Çavuş’a mektup vermişti. disine yardımcı olunması, hiçbir Osmanlı Devleti’nin Malay-En- donezya adalarındaki Müslüman sultanlıklarla ilişkileri daha çok kültürel ve dinî mahiyetteydi. Hac ya da tahsil için bölgeden gelen ha- cılar ve öğrenciler bölgenin Mekke ile yakın bağlarını devam ettirmiş- lerdir. Bölgedeki hacı adayları önce Açe limanına gelip buradan Hicaz’a gitmeleri için halk arasında Veran- dah Mekka, yani “Mekke kapısı” olarak adlandırılmıştı. Hem mahalli, hem de Batılı kaynaklar takımada- lardaki Müslüman hükümdarlarla Osmanlı yönetimi altındaki Mekke arasındaki bağlarla ilgili bilgiler sunmaktadır. Hatta Cava adasındaki Demak, Bentem ve Mataram devletlerinin bazı hükümdarları sultan unvan- larını hacca gönderdikleri elçileri vasıtasıyla Osmanlı Devleti’nin Mekke’deki yöneticilerinden almış- lardı. Mesela 1671 yılında Bentem limanında Mekke’den geri dönen elçinin getirdiği mektup büyük bir törenle ve sevinçle karşılanmış- tı. Akabinde hükümdarın sultan ilan edildiği halka duyurulmuştur. Ayrıca hac ve tahsil için Mekke’ye gelenler memleketlerine dönüş- lerinde üzerinde hilal bulunan Os- manlı bayrakları ve çeşitli elbiseler götürmeyi de ihmal etmezlerdi. 2016 ŞUBAT / DERİN TARİH 43

DULLAR ORDUSU PORTEKİZLİLAçEeRsEözlKü AgReleŞ-I Açe elçisinin dönüşü sırasında man ve sanatkârlar bugünkü Ban- da Aceh şehrinin Bitay semtine nekleri Türklerden eğitim gönderilmiş olması muhte- yerleşmişlerdi. Bunların bir kısmı orada kaldığından bölgede günü- alanlar arasında bazı kadınların ol- meldir. Nitekim Açe mahal- müze ulaşan bir Osmanlı-Türk me- zarlığı vardır. duğundan da bahseder. Nitekim kocası li ve sözlü kaynaklarında Yeniçerilerden etkilendiler Portekizlilere karşı verilen deniz savaşında Türkiye’den iki gemiyle as- 16. ve 17. yüzyıllar boyunca Açe ölen Malahayati adlı Açeli bir kadın amiral, kerî yardım geldiği için iki Sultanlığı, Osmanlı Devleti’nin yar- dımı sayesinde takımadalardaki en kocaları savaşta ölen kadınlardan “Dullar Or- gemi motifi yaygın olarak büyük toplara ve ateşli silahlara sa- hip olmuştu. Açe’de bulunan toplar- dusu” kurmuş ve Portekizlilere karşı mücade- kullanılır. Ayrıca Portekiz dan birinin ebadı o kadar büyüktü leyi sürdürmüştür. Bitay askerî akademisin- ki, Portekizlileri bile hayrete düşürmüş ve onu ele de yetiştiği kabul edilen ve eski bir liman kaynakları 1568 başlarında geçirdiklerinde he- diye olarak İspan- koyunda bulunan kadın amiralin anıt Açe’nin Malaka’ya gerçekleş- ya kralına gönder- mişlerdi. mezarı Açeliler arasında bugün tirdiği saldırıya 300 savaş ge- de önemini korur. misiyle 15 bin askerin katıldığı- nı, bu savaşın yaklaşık 400 Türk topçusu tarafından desteklendiğini, kalafatçı, demirci, bakır madenci- Capara ve Kalküta’dan da askerî yar- si, nakkaş ve altın varak ustalar da dımlar alındığını kaydetmişlerdir. bulunmaktaydı. Kalfa ve çıraklarıy- la birlikte isimleri arşiv defterlerin- Açelilere eğitim veren Osmanlı askerî uz- de kayıtlı bu sanatkârların toplam sayıları 30 civarındaydı. Açe’ye ya- pılan yardımın içinde kale dövebi- len büyük toplar ve çeşitli silahlarla birlikte top dökme ve çeşitli silahla- rı yapabilen mahir harp sanatkârla- rı da vardı. Talihsizliğe bakın ki Kızılde- niz’deki tersanesinde hazırlıklar tamamlanmak üzereyken patlak veren isyanı bastırmak üzere bu donanmanın Yemen’e sevk edilme- si gerekti. Açe’ye gönderilecek as- kerî malzeme, uzmanlar ve çeşitli alanlardaki sanatkârlar da Yemen’e yönlendirildi. Yine de Açe’nin talep ettiği askerî yardım -planlandığı şe- kilde olmasa da- isyan bastırıldık- tan sonra iki gemiyle ulaştırılmıştı. Osmanlı arşivlerinde herhangi bir kayıt bulunmazken, yardımın » Açe’de ticaret kolonisi Açe’ye gönderilen Osmanlı heyeti Sultan İskender Muda tarafından büyük bir sevinçle karşılanmıştı. Hatta 17. yüzyılda Açe’de ‘Türkî’ ve ‘Rumî’ diye adlandırılan ticaret kolonisinin varlığı kaynaklarda zikredilir. 44 DERİN TARİH / 2016 ŞUBAT

Osmanlı Tarihi DESTANLAŞAN » II. Selim YARDIM 16. yüzyıl ortalarında Osmanlı Devleti’nin ülkelerine yaptığı askerî yardım Açeliler tarafından hiçbir zaman unutulmadı. Hatta yazıya geçirildiği için günümüze kadar ulaştı. Türklerin bu yardımı Açe halkı arasında destanlaşmış ve sonradan derlenen Hikayat Aceh adlı destansı eserde yer almıştır. Yine Açeliler arasında “bir torba biber” anlamına gelen Lada Secu- pak hikâyesinde de yardım konusu işlenmiştir. Hikâyeye göre, Açe elçisi çileli bir yolculuktan sonra İstanbul’a zar zor ulaşabildi. Ancak hediye olarak getirdikleri değerli eşyaların ve karabiberin bir kısmını satmak zorunda kalmışlardı. Cü- lusu sırasında heyetin üstlerindeki elbiseler ve duruşları dikkatini celb edince Sultan Selim onları hemen huzuruna kabul etmişti. Sultana he- diye olarak ancak yanlarında kalan son biber torbasını sunabilmişlerdi. Bu sebeple Osmanlı sultanının ken- dilerine hediye ettiği büyük topa bir torba biber anlamına gelen “Lada Secupak” adını vermişlerdi. Osmanlı yardımı Açe’yi sade- bulunabilen maddeleri aramak ga- da’nın sarayının ihtişamı hakkında ce askerî bakımdan güçlendirmek- yesiyle Yemen-Muha yoluyla Türki- bilgi verdiler. Osmanlı Sultanı bun- le kalmamış, aynı zamanda İslam ye’den Açe’ye gelen bir elçilik heye- ları duyunca hayretler içinde kaldı dünyasında siyasî bir güç olarak tinden bahsedilir. Heyette, Çelebi ve veziriazamını çağırarak dünya- da tanınmasını sağlamıştır. Açe Ahmed ve Çelebi Rıdvan adlarında da iki büyük hükümdar olduğunu o dönemlerde bölgedeki en güçlü iki ‘çelebi’ ve Yakut İstanbulî adın- ilan etti: Müslüman devlet ve Osmanlı Dev- da bir kaptan bulunuyordu. Heyet leti’nin de Uzakdoğu’daki en güve- Açe’ye ulaştığında Sultan İskender “Eski devirlerde Allah’ın takdi- nilir müttefikiydi. Muda, Deli Krallığı’na karşı sefere riyle dünyada iki büyük hükümdar çıkmıştı. Dönüşünde Türk heyetini vardı; Hz. Süleyman ve Raca İsken- Mahalli kaynaklarda Osmanlı-A- büyük bir sevinçle Açeli ulubalang- der (Büyük İskender)... Şimdi, bizim çe ilişkilerinin Sultan İskender Mu- lar (mahalli beyler), âlimler ve mu- zamanımızda da yine Allah’ın tak- da devrinde de sürdüğü zikredilir. hafız alayının katıldığı ihtişamlı tö- diriyle dünyada iki büyük hüküm- İstanbul’dan ‘çelebi’ lakaplı gemici renle huzuruna kabul etmiştir. dar vardır: Batı’da biz en büyük hü- ve sanatkârlar gönderilmiştir ken- kümdarız; Doğu’da da Allah’ın yüce dilerine. Türk heyeti bölgede yetişen bin dinine ve O’nun Peygamberine ina- bir çeşit şifalı bitki ve baharatlarla nan Siri Sultan Perkasa (Sultan İs- Hikâyeye göre Osmanlı Sulta- İstanbul’a döndüğünde Açe Sultan- kender Muda) en büyük hükümdar- nının hastalığını iyileştirmek için lığının gücü ve Sultan İskender Mu- dır.” kâfur ve belesen yağı gibi doğuda 2016 ŞUBAT / DERİN TARİH 45

» Ertuğrul’u coşkuyla karşıladılar Temmuz 1889’da İstanbul’dan Japonya’ya gitmek için yola çıkan Ertuğrul Fırkateyni 1890 yılı başlarında Singapur’a ulaşmıştı. Buradaki Müslüman halk büyük bir çoşku içerisinde gemi mürettebatını ziyaret etti. 16 Eylül 1890’da Japonya kıyılarında kayalıklara çarparak batan fırkateynin acısı hala tazeliğini koruyor. Açe hakkındaki bu övücü söz- birçok Türk tüccar, genellikle çift- bilinir. Açe saray gelenekleri büyük ler Acem, Arap ve Hint kralları ara- çilerden biber satın alır ve bunları oranda Osmanlı Türk geleneklerine sında duyulunca onlar da hayrete Kızıldeniz’e götürürlerdi. benzemekteydi. İskender Muda’ya düştüler. Açe’ye giden iki çelebinin meşhur Açe kalesinin ve sultanlık hikâyesini Yemen Valisi de Mekke Bu ticari ilişkilere rağmen sarayının inşasında da Osmanlı’dan ve Medine’ye gelen bazı Açeli ha- Açe’deki Türk tesirinin askerî giden uzmanlar yardım etmişti. cılardan aldığı bilgilere dayanarak alanda yoğunlaştığını söyleyebili- teyit etmiştir. Bunları resmî bel- riz. Çok iyi korunan Deli şehrini Açe’deki Türk tesirinin en can- gelerle teyit edemesek de, Osman- 1612’de zapt eden Açelilerin muha- lı göstergesi elbette bayrağıdır. Os- lı Devleti ile diplomatik ilişkiler ve sara planlarını İstanbul’dan gelen manlı bayrağına benzeyen kırmızı alınan yardımlar Malay-Endonezya uzmanlar hazırlamışlardı. Açeli as- desen üzerine işlenmiş beyaz ay-yıl- mahalli literatüründe çokça işlen- kerler düşman siperlerini tesirsiz dız ve altında da beyaz kılıçtan mü- miştir. hale getirmek gibi bazı Türk savaş teşekkildi. taktiklerini biliyor ve tatbik ediyor- Açe’deki Osmanlı tesiri 16. yüzyıl lardı. Ayrıca İskender Muda’nın sa- 16. yüzyılda kurulan Osmanlı-A- sonrasında da devam etti. Hatta 17. ray muhafız birliği de büyük ölçü- çe ilişkilerinin hatırası, kırmızı yüzyıl başlarında ülkede ‘Türkî’ ve- de Yeniçeri Ocağı’na benziyordu. Bu desenli bayrak ve başkent Bender ya ‘Rumî’ diye adlandırılan küçük birliğin küçük yaşta ele geçirilen Açe’de sultanlık sarayının avlusun- bir Türk tüccar kolonisinin mev- kölelerden meydana geldiği ve iyi da sergilenen “Lada Seçupak” adı cudiyeti biliniyor. Burada yaşayan bir askerî eğitimden geçirildikleri verilen büyük bir toptur. Bunlar Os- manlı’nın en uzaktaki dostu Açe 46 DERİN TARİH / 2016 ŞUBAT

Osmanlı Tarihi Sultanlığı üzerindeki hamiliğinin ERTUĞRUL talep ettiler. Hollandalıların ham- birer işaretiydi. SİNGAPUR’DA leleri Açe sultanlarını telaşlandırdı- ğı için İbrahim Mansur Şah, Sultan Yine Açe sözlü geleneğine göre, 1889’da Japonya’ya gönderilen Abdülmecid’e başvurarak bağlılık Osmanlı halifesi uzakta olduğu için Ertuğrul Fırkateyni’nin Singa- antlaşmasının yenilenmesini iste- Açe’yi vergiden muaf tutmuş, bu- pur’a geldiği haberi duyulunca di. 1851’de Şeyh İsmail ve Muham- nun yerine Peygamber Efendimizin Müslüman halk büyük bir coşku med Gus Efendi adlarında iki elçiyi (sav) mevlid kutlamalarının her yıl içinde gemiyi ziyaret etmişti. Gemi- İstanbul’a göndererek Osmanlı’nın icra edilmesini istemiştir. İşte o nin Singapur’a ulaşması Açelileri ve hâkimiyetine girdiklerinin bir fer- günden beri Açeliler mevlid kutla- Cavalıları harekete geçirdi. Ertuğ- manla duyurulmasını istediler. masını devam ettirmektedirler. rul’un kendi limanlarına uğramasını çok istiyorlardı. Derhal bir heyet Konu Osmanlı Vükela Meclisi’n- Osmanlı toprağı olsun! hazırlayarak Singapur’a gönderdi- de tartışılmış ve gelen elçiler va- ler. Açe Sultanı Muhammed Davud sıtasıyla Açe sultanına eski tarihî Ayrıca Osmanlı topraklarından Şah da, Singapur’daki Seyyid Mu- bağları teyit eden bir mektup gön- bölgeye birçok âlim de gitmişti. hammed el-Sagoff adlı Arap asıllı derilmiştir. Osmanlı hâkimiyetine Diğer taraftan Haremeyn’e hac ve lidere bir mektup yazarak ülkesinin girme talebi ise araştırılmak üze- tahsil için gelen Açeliler Ortadoğu durumunu geminin kaptanı aracı- re Yemen Valisine havale edilmişti. merkezli dinî geleneklerin ve kül- lığıyla Osmanlı halifesine bildirme- Birkaç yıl sonra Açe Sultanı Kırım türün ülkelerinde yayılmasına ve- sini istedi. Ancak heyet Singapur’a Savaşı sırasında Osmanlı Devleti’ne sile oldular. ulaşmadan önce Türk gemisi Singa- 10 bin İspanyol dolarını yardım ola- pur limanından ayrılmıştı. Birkaç rak gönderdi. yıl sonra Teuku Laota adlı Açeli bir elçi Türk kılıcı ve nişanıyla -ki bunlar Sömürge yönetiminin olumsuz Açeliler tarafından ülkelerinin Os- etkilerini iyi bilen Açeliler, kendi manlı tarafından himaye edildiğinin topraklarının bağımsızlığını koru- işareti olarak görülmekteydi- kuşa- mak için Osmanlı sultanı ve hali- tılarak İstanbul’a gitmek üzere yola fesini yegâne umut olarak görmüş- çıkarıldı. Fakat o da Singapur’dan lerdi. Sonraki yıllarda Açe Sultanı öteye gidememişti. İbrahim Mansur Şah İstanbul’a tek- rar bir elçi göndermiş, hatta 65 Açe- 16. ve 17. yüzyıllarda Açe sultan- li mahalli liderin imzalarını taşıyan larının hizmetinde bulunmuş olan bir mektupla Mekke Valisi Abdul- Hamza Fansurî, Şemseddin Sumat- lah Paşa vasıtasıyla resmen Osmanlı ranî, Abdurrauf Singkilî ve Nured- Devleti’nden himaye talep etmiştir. din er-Ranirî gibi eser sahibi önem- li din âlimlerinin hepsi Hicaz’daki Gemi ve limanlar üzerindeki medreselerde tahsil görmüşlerdi. Hollanda baskısı 1873 başlarında si- Memleketlerine döndükten sonra lahlı bir mücadeleye dönüştüğünde gerek eğitim alanında, gerekse de yeni Açe Sultanı Mahmud Şah Dı- yazdıkları Malayca eserler vasıtasıy- şişleri Bakanlığı görevini yürüten la önemli hizmetlerde bulundular. Abdurrahman Zahir başkanlığın- daki bir heyeti İstanbul’a gönder- Osmanlı Devleti ile bölgedeki di. Sultan Abdülaziz’e hitaben yaz- Müslüman sultanlıklar arasında- dığı mektupta atalarının Osmanlı ki ilişkilerin 19. yüzyılın ikinci ya- Devleti’ne bağlılığından söz ederek rısında tekrar canlandığına şahit Açe’nin Osmanlı toprağı yapılma- oluyoruz. Başta Açe olmak üzere sını ve Hollandalılara karşı askerî Müslümanların yaşadığı bazı ada- yardım gönderilmesini istedi. Dö- ları sömürgeleştiren Hollandalılara nemin İstanbul basını Açe heyeti- karşı Osmanlı halifesinden yardım ni büyük bir coşkuyla karşılamış ve bu meseleye büyük ilgi göstermişti. Özellikle İslam birliği taraftar- lığıyla tanınan Basiret gazetesi 2016 ŞUBAT / DERİN TARİH 47

» II. Abdülhamid Türk savaş gemilerinin Sumatra’ya » İslamın Uzakdoğu’daki kalesi gönderilmesi çağrısında bulunmuş- Banda Aceh kent merkezinde 48 DERİN TARİH / 2016 ŞUBAT tu. Türkçe ve Fransızca yayımlanan yer alan Beytülrahman Ulu yarı-resmî La Turquie gazetesi de kü- Camii Endonezyalı ve Malazyalı çük ve zayıf Müslüman hakların ko- Müslümanların uğrak yeri. İndo- runması hususunda Osmanlı hükü- Pasifik’te İslamiyetin yayılmasında metinin Batılı devletler nezdinde etkili olan Aceh bugünde önemi girişimde bulunmasını talep etmiş- koruyor. 12. yüzyılda inşa edilen ti. Hatta aynı gazete, “Tebşir (Müj- cami 18. ve 19. yüzyıllarda Hollanda de)” başlığını taşıyan bir haberinde sömürgesi altındayken bugünkü Açe’ye yapılacak herhangi bir saldı- şeklini almıştır. rının önlenmesi amacıyla 8 Türk sa- vaş gemisinin bölgeye gönderilme- önce İstanbul’dan ayrılmasını ve sine karar verildiğini ve gemilerden isteklerinin dikkate alınmamasını birinin Açe sularında sürekli kala- telkin etmişlerdi. Böylece heyet ba- cağını yazmıştı. zı nişan ve hediyelerle birlikte Açe ile olan manevi bağları teyit eden Elbette bu haber diplomatik bir bir sadrazamlık mektubu verilerek krize dönüştü. İstanbul’daki Avru- 1873 yılında gönderilmiştir. Erte- palı temsilciler haberi ortaklaşa si yıl Hollandalılar Açe sarayını ele protesto ederken, hükümet de ya- geçirdiklerinde Osmanlı tipi toplar lanlayarak uydurma olduğunu açık- ve silahlar Bronbeek Askerî Müze- lamıştı. Gazeteye ise beş gün sürey- si’ne taşınacaktı. Hollanda abluka- le yayın durdurma cezası verildi. sından kaçarak Mekke’ye gelebilen bazı Açeli hacılar da 1875’te Osman- Öte yandan başta Hollanda ol- lı Devleti’nden yardım istemişlerdi. mak üzere büyük devletlerin hiçbi- ri Açe elçisi Abdurrahman Zahir’in 1891 yılında son Açe Sultanı Da- İstanbul’a gelişinden memnun kal- vud Şah’ın hizmetinde çalışan ve mamıştı. Mesela İstanbul’daki Hol- sultanlık ailesiyle evlilik bağları bu- landa sefareti elçinin faaliyetlerini lunan Hadramut kökenli biri olan günü gününe takip etmişti. Hollan- Şerif Ali, ülkesinin Osmanlı Dev- da hükümeti de İngiltere dâhil bü- leti’nin himayesi altına alınmasını yük devletlerden İstanbul’daki Açe talep etmek üzere İstanbul’a geldi. diplomatik misyonunu destekleme- Yolculuğu oldukça tehlikeli geçmiş- yeceklerine dair teminatlar almıştı. ti. Açe açıklarında bir İngiliz taci- Hatta Hollanda’nın talebi üzerine rinden silah satın alırken Hollanda- İstanbul’daki Fransız, Rus, Alman, lılar tarafından yakalanmış, hapse Avusturya, İtalyan ve İngiliz sefa- atıldıktan sonra kendisinin Yemen retlerinin, Osmanlı hükümet yet- asıllı Osmanlı vatandaşı olduğu- kililerine Hollanda-Açe çatışmasına müdahale etmemesi hususunda tel- kinlerde bulunduklarını biliyoruz. Payitahta ulaşmayan mektuplar! Batılı devletlerin baskısı altında kalan Osmanlı hükümeti ise iki ta- raf arasında aracı olma teklifi yap- mış, ancak Hollanda bunu şiddetle reddetmişti. Abdurrahman Zahir’in varlığından rahatsız olan Batılı dev- letlerin temsilcileri heyetin bir an


Like this book? You can publish your book online for free in a few minutes!
Create your own flipbook