Important Announcement
PubHTML5 Scheduled Server Maintenance on (GMT) Sunday, June 26th, 2:00 am - 8:00 am.
PubHTML5 site will be inoperative during the times indicated!

Home Explore Aldatılan Kızın İntikamı - Tracy Bloom -

Aldatılan Kızın İntikamı - Tracy Bloom -

Published by cg.caglayan, 2016-11-02 08:58:13

Description: Aldatılan Kızın İntikamı - Tracy Bloom -

Search

Read the Text Version

Dokuzuncu Bölüm Sevgili Suzie, H er sabah okula girerken duvarın dibinde oturan,sınıfın havalı çocukları arkam dan Havuç Kafa ve Pa­tates Çuvalı gibi isimlerle sesleniyor. Sorun şu ki birerkek arkadaşım ın olmasını çok istiyorum ve içlerindenbirinden gerçekten çok hoşlanıyorum. Benimle çıkmasınınasıl sağlayabilirim? Lottie Sevgili Lottie, Ne yazık ki gerçeklerle yüzleşmen gerekiyor. Kiloluve kızıl saçlı olm ak okul çağında erkek arkadaş edinmekiçin p e k de uygun özellikler değil. Benim sana tavsiyemkendini biraz yenilemen yönünde. Örneğin gotik giyimtarzı, otuz altı beden ve sarışın olmayan kızlarda da işeyarıyor. Gotik erkekler, siyah veya mor kıyafetler giyipbol miktarda göz kalem i ve siyah ruj süren bir kızın tümkusurlarını görmezden gelebilirler. Şimdi gelelim sana isimler takan sözde havalı ço­cuklara. Bu tür isimler takm ak hiç hoş değil, bu isimleri 99

Aldatılan Kadının intikamıtakanları cezasız bırakm ak da öyle. Şimdi beni iyi dinle:Git ve ucuzundan birkaç iane kupa alıp bir notla birlikteokulun girişine bırak. Notta bu çocukların hafta sonuyapılan Kuzeybatı Bölgesi Çizgi Dansı15 Yarışmasını k a ­zandıklarını ancak kupalarını alm adan döndüklerini,bu büyük başarıyı kutlam ak adına ödüllerinin bir okultoplantısında kendilerine takdim edilmesinin Çizgi DansıKonfederasyonunu çok memnun edeceğini yazmalısın. Ondan sonra hiçbirinde hava mava kalm az. Tekhavalı Lottie olur. Suzie Suzie arkasına yaslanıp eserini inceledi. İstediğiniyazma yetkisini ele geçirdiğinden beri köşe yazarlığıonun için artık çok daha kolay bir işe dönüşmüştü.İntikam planları yapmak, okurlarının yaşadığı sıkın­tıların içinde yuvarlanmaktan, onları umursamayanadamları geri kazanmalarına yardım etmenin yollarınıdüşünmekten çok daha eğlenceliydi. Ayrıca bir sonrakikişisel intikam planına Drew da yardım ettiği için iyicegaza gelmişti. Dünkü öğle yemeğinde hayal güçleri alıpbaşını gitmiş, futbol ve intikam planları birbirine geç­mişti. En sonunda Suzie’nin düşündüğünde bile heye­candan yerinde duramamasına sebep olan müthiş bir15 Katılımcıların sıraya girerek yaptığı, Teksas tam bir Amerikan dansı. (ç. n.) ıoo

Tracy Bloornplan yapmışlardı. Aslında artık bunu düşünmektende vazgeçmeliydi çünkü düşündükçe dehşete kapılı­yordu. Ama bunun yerine getirmesi gereken bir görevolduğunu kendine hatırlatıp duruyordu. Saçma sapanbir intikam yazısı yazarak okurlarını hayal kırıklığınauğratamazdı. Büyük ölçekli bir intikam olmalıydı buve artık harekete geçme vakti gelmişti. Kendini işine kaptırmış olan Drew’a, “Evet, şimdiPatricke Facebook’tan arkadaşlık isteği yollayacağım,”dedi. “Arkadaşlık isteği mi?” dedi Drew ona bakmakiçin dönerek. “Evet.” “Ya kabul etmezse?” Suzie bu ihtimali düşünmemişti. Daha başlamadanbaşarısızlığa uğrayabilirdi. Drew iç geçirdi ve uzanıp Suzie’nin klavyesinintuşlarına bastı. Bir yandan yazarken bir yandan daokudu: “Demek hâlâ Manchester City hayranısın. Düngece o kadar kötü oynadıklarına inanamıyorum! Şuİspanyolları ne zaman yeneceğiz?” “Bu ne anlama geliyor?” diye sordu Suzie şaşkınbir ifadeyle ekrana bakarak. “Kesinlikle yanıt alacağın anlamına geliyor. Hiçbirerkek tuttuğu futbol takımıyla ilgili hoş bir sohbetehayır diyemez.” ıoı

Aldatılan Kadının İntikamı Drew’un mesajı yollamasını izlerken, “Sen öyle di­yorsan öyledir,” dedi Suzie. “Peki, şimdi ne yapacağız?” “Bekleyeceğiz.” “Tamam.” Suzie kollarını göğsünde kavuşturupdikkatlice ekrana baktı. “Öyle beklemekten bahsetmiyorum,” dedi Drew.“Sana yanıt vermesi günler alabilir.” “Günler mi?” diye haykırdı Suzie. “Evet, günler,” dedi Drew. “Bir süreliğine aklındançıkar bunu.” Suzie yanıt gelip gelmediğini kontrol etmedenancak 011 dokuz dakika bekleyebildi. Ama henüz birşey yoktu. Öğle vakti hâlâ yanıt gelmemişti. Editörlertoplantısından sonra da bir şey yoktu. Paltosunu giy­mek için ayağa kalktığında son ana kadar bilgisayarınıkapatmamıştı ama yanıt yoktu. Bu, telefonun çalmasınıbeklemekten de kötüydü. “Bakıp durma artık,” dedi Drew o gün yirminci defa. “Bakmıyorum,” diye karşılık verdi Suzie olduğuyerde sıçrayarak. “Yarınki görüşmelerime bakıp ka­patıyorum. Sonra da gidiyorum.” Ama ajandasınabaktıktan sonra mesaj kutusunu bir kez daha kontroletmeden duramadı. Ve işte oradaydı. Patrick’in adı gelen kutusundaydı.Orada masumca duruyordu. Suzie mesajı açmadan öylecebakakaldı. Onun ismini gördüğü anda verdiği tepki, 102

Tracy BloomPatrick az önce odaya girmiş gibi fiziksel ve gerçek birtepki olmuştu. Kalbi o kadar hızlı atıyordu ki Drew’uno sesleri duymuyor olmasına şaşırdı. Hissettiği duygu,yıllar önce dans pistindeki sersemletici öpüşmelerininardından Patrick onu ilk kez aradığında hissettiği duy­guya çok benziyordu. Bana mesaj atmış, diye düşünüpduruyordu. Bana m esaj atmış. Drew, Patrick’in ismini koyu renkli harflerle Suzie’ninlistesinin en tepesinde gördüğünde, “Gördün mü? Sanayanıt vereceğini söylemiştim, değil mi?” dedi. “Aç şumesajı hemen.” Suzie aslında mesajı yalnızken açmak istiyordu. Oanın tadını çıkarmalıydı. Sebebini tam olarak bilmiyorduve bunu Drew’a açıklayabilmesi mümkün değildi. Oyüzden mesaja tıklayıp nefesini tuttu. Çok haklısın. Ne var ne yok? “Haydi bakalım!” diye haykırdı Drew kollarını kal­dırarak. Sonra da bir kolunu Suzie’nin omuzuna atıp,“Oldu bu iş,” dedi. “Kesinlikle oldu. Bundan sonrakiadımı mahvetmeyeceğine dair sana güvenebilir miyim?Çünkü şimdi çıkmalıyım.” “Elbette güvenebilirsin,” dedi Suzie, sanal dünyadabir süreliğine de olsa Patrick’le yalnız kalacağı içinmemnundu. Drew bazı dosyaları çantasına yerleştirirkenSuzie ona gülümsedi. “Teşekkürler,” dedi. “Gerçekten.” 103

Aldatılan Kadının İntikamı “Lafı bile olmaz,” diye karşılık verdi Drew. “İnanbana... düğün planlaması yapmaktan çok daha eğlen­celi. Öyle diyelim. Yarın görüşürüz.” Suzie oturup uzunca bir süre ekrana baktıktan sonrabiraz tereddüt ederek ona hikâyesini anlattı. Patrick’ininanmasını istediği hikâyeyi... Her yönden başarıyaulaştığına dair, neredeyse köşesindeki kadar etkileyicibir anlatım tarzıyla yazdığı hikâyeyi... Sonraki birkaçgün içinde Patrick de kendi hikâyesini yazmıştı. Belliki o da Suzie nin inanmasını istediği bir hikâye yaz­mıştı. O an Suzie bu şekilde flört etmenin ne kadar dakolay olduğunu düşündü. Her hareketini, her yoru­munu önceden tasarlayabiliyor, en doğru şekle getirenekadar düzenleyebiliyordu. Yıllar önce henüz ilişkileribile başlamamışken o ilk önemli telefon görüşmesindealakasız bir konu üzerine düşünmeden konuşmalarınınsonucunda yaşadığı sıkıntıyı hissetmiyordu şimdi. Belkide o yaşlarında Facebook olsaydı o kritik yüz yüzekonuşmalardaki utanç verici hataları yapmayacağı içinşimdiye kadar çoktan mutlu bir evlilik yapmış olacaktı. Günler süren internet yazışmalarının ardından nihayetcesaretini toplayıp Patrick’i aradı ve yanıt beklerken mi­desinin düğümlendiğini hissetti. Ne de olsa konuşurken,yazarken olduğu gibi zamandan faydalanamayacaktı.Patrick telefonu kaba bir “alo’yla açtı ama arayanın kimolduğunu anlar anlamaz sesi canlandı. Baştaki bece­riksiz konuşmanın ardından kahkahalar atıp espriler 104

Tracy Bloomyaptılar. Patrick’in özgüveni Suzie’nin beklediğindendaha güçlüydü. Fazla kayıtsız görünüyordu, özelliklede başka aramalara cevap vermek için konuşmalarıdefalarca bölünmüş olmasına rağmen. Patrick kaba­lığından ötürü özür diledi; onun gibi dünya çapındaiş yapan insanlar günün her saatinde müşterilerininemrinde olmalıydı. Suzie’nin aklına birdenbire “şerefsiz”kelimesi geldi ve onu arama sebebini hatırladı. Onucumartesi günkü maça birlikte gitmeye ikna etmeliydi.Bu, Drew’un tavsiye ettiği gibi oyunun bir parçasıydı.Doğru yolda ilerliyorlardı.Suzie ertesi hafta cumartesi günü saat 04.34’te uyandı.Alarmın sesini duymadığını sanıp paniğe kapılarakanında doğruldu. Saatin kaç olduğunu görünce rahatladıki bu, sabahın bu saatinde hissetmeyeceği türden birduyguydu. Günün en önemli kararını verme vaktiningeldiğinin bilinciyle hemen yerinden kalktı. Ne giye­cekti? Önceki gece kocaman kadehlerle içtikleri şara­bın gazıyla Jackie nin karşısında ona saatlerce sürmüşgibi gelen bir defile yapmıştı. Başta ciddi ve ağırbaşlıbir şeyler giymeyi düşünmüştü ama Jackie biraz daha“kötü kız/sürtük” havası veren bir kıyafetin daha uygunolacağını söylemişti. Sonunda Suzie riske girmemeyekarar verdi. Ne de olsa bu bir futbol maçıydı ve abartıyakaçmasına gerek yoktu. En kaliteli kot pantolonunu,Jimmy Choo topuklu ayakkabılarını ve doğru sutyenle 105

Aldatılan Kadının İntikamıgöz alıcı görüneceğini düşündüğü dar kazağını çıkardı.Ne giyeceğini kesin olarak kararlaştırdıktan sonra -saat05.04’te- mutfağa gitti ve göbeğinin fırlamasına nedenolarak kazağının görüntüsünü bozacak şeylerden ka­çınarak buzdolabındaki tüm yiyeceklere baktı. O öğlen saat ikide futbol fanatikleri kapının önündetoplanmaya başlarken Drew umutsuzca Suzie’nin kı­yafetini inceliyordu. “Bu kıyafet hiç olmamış,” dedi başını iki yana sal­layıp Suzie’nin göğsüne bakarak. “Nedenmiş o?” diye karşı çıktı Suzie. “Ne kadarpahalı olduğundan haberin var mı?” “Arkanı dön,” dedi Drew kaba bir dille. “Neden?” “Dön bir dakika,” diye tekrarladı Drew. Suzie okul formasını büyükannesine gösteren küçükbir çocuk gibi yavaşça ve suratını asarak arkasını döndü. “Onu çıkarman gerekecek,” dedi Drew. “Ama ben bu kazağı seviyorum.” “Onu anlıyorum ama kabloları nasıl gizleyeceğiz?Bir kilometre öteden bile görünecekler.” Suzie ona baktı. Kahretsin. Drew haklıydı. Planları,Suzie, Patrick’le birlikteyken Drew’un onunla gizlicekonuşması üzerine kuruluydu. Bunu yapamazlarsabütün plan suya düşerdi. 106

Tracy Bloom “Bir şey uydurmalıyız.” Drew ilham almak içinetrafına bakındı. “Kulağına taktığın kabloları gizleye­cek, yakalı bir şey giymelisin. Buldum,” dedi açık mavigömleğinin düğmelerini açmaya başlayarak. “Ne yapıyorsun?” diye haykırdı Suzie. “Sorun yok. İçimde maça giderken giydiğim uğurlutişörtüm var, merak etme,” dedi. “Beni çıplak görme­yeceksin.” “Eski sevgilimle buluşmaya senin gömleğinle git­memi beklemiyorsun sanırım. Yıllar önce beni terkederek ne kadar büyük bir hata ettiğini düşünmesiniistiyorum, transseksüel görünümlü bir kadından kur­tulmakla ne iyi ettiğini değil.” Drew bir anda durdu. “Tamam, o halde bu iş yatar.Yalnızca maç izlemek de bana yeter.” “Hayır!” diye haykırdı Suzie ve küsüp gitmesineengel olmak için arkadaşının kolunu tuttu. Drew’a ihti­yacı vardı. Yalnızca planın uygulanmasında önemli birrolü olduğu için değil, kendini onun yanında güvendehissettiği için de gitmesini istemiyordu. “Lütfen gitme,” dedi. “Çok özür dilerim. Birazgerginim, hepsi bu.” Drew gömleğini Suzie nin omuzlarına sardıktansonra onun göz hizasına indi ve nazikçe, “Gerilmen içinbir sebep yok,” dedi. “Bunu yapabileceğinden eminim.Beni duydun mu?” 107

Aldatılan Kadının İntikamı Suzie yutkundu ve Drew’un açık mavi gözlerininbüyüsüne kapılmadan önce bakışlarını başka tarafaçevirdi. “Tamam,” dedi zayıf bir tebessümle ve kadınlartuvaletine gitti. Aynada kendine bakıp Drew’un gömleğine seksibir görünüm vermesi biraz zamanını aldı. Şansına taşlı,çok hoş bir kemer taktığı için gömleği içine sokup bir­kaç düğmesini iliklemeyerek dekoltesini uygun ölçüdeaçıkta bırakabilmişti. Nedense bu gömlekle kendiniçok seksi hissetmişti. Bir kadının bir erkekle yattıktansonra sabah uyandığında bir gece önceki ateşli seviş­meleri yüzünden buruş buruş olmuş gömlekten başkabir şey giymeden kahvaltı hazırladığı romantik film­leri hatırlatmıştı ona. Ne yazık ki kendisi bu fanteziyigerçekleştirebilmiş değildi. Biriyle birlikte olduğu ge­celerin sabahında alkolün sersemliğinden kurtulmakiçin genellikle McDonald’s’ın yolunu tutarlardı. Aslındayıllar önce bir keresinde bunu yapmayı denemişti amabahsi geçen gömleği aldığında burnuna gelen içki vesigara kokusu midesini bulandırmıştı. Suzie, Drew’u spiker masasında buldu. Genç adamburaya girmeyi gazetenin spor köşesi yazarı unvanısayesinde başarmıştı. “Sana benden daha çok yakışmış,” dedi Suzie’nindekoltesine tekrar bakarak. “Modelindendir,” dedi Suzie ve binbir zahmetlehazırladığı piknik sepetini alıp küçük odanın ön kıs­ 108

Tracy Bloommındaki çıkıntıya bıraktı. Drew’a bakmak için döndüve ellerini beline koyup, “Kulaklığı takabilirsin artık,”diyerek sırıttı.Mikrofon sisteminin en iyi şekilde çalışması için birkaçdakika Suzienin gömleğiyle uğraştıktan sonra Drewo işi Suzie’ye bırakıp koridorun sonundaki bir odayagitti. “Twinkle, Twinkle Little Star” adlı çocuk şarkısınısöyleyerek birbirlerini duyabildiklerinden emin olduktansonra Suzie hazırladığı muhteşem yiyecekleri ortayaçıkardı. Sosisli börek ile duble çikolatalı pastayı özenlealırken, “Bu yalnızca bir yemek değil, aynı zamandada intikam yemeği,” diye mırıldandı. Sonra şampanyaşişesinin tıpasını tören havasında açıp kendine bir kadehdoldurdu ve bir dikişte içti. Kapı çaldığı sırada tam da, “Hazırım ve bekliyorum,”diyordu. Patrick ünlü bir markanın tıraş losyonununkokusuyla birlikte kendinden emin adımlarla odayagirdiğinde Suzie, “Lanet olsun, ne kadar da yakışıklı,”diye mırıldandı. Tıpkı yıllar önceki gibi Patrick’in içeri girdiğinigördüğü anda sersemlemiş bir halde onu baştan ayağasüzdü. Her nasılsa Patrick şimdi eskisinden de yakışıklıgörünüyordu. Kızılımsı sarı saçları, daha çok köklerdegörülen kızıllığın yoğunluğundan kurtulmuştu. Us­talıkla jölelenmiş ve önlerine de güzelce şekil veril­ 109

Aldatılan Kadının İntikamımişti. Yıllar önce annesine kestirmek zorunda kaldığıo saçlardan eser yoktu şimdi. Suzie, daha erkeksi birgörünüm verdiği için onun kirli sakalına da bayılmıştı.Ve işte o gülümseme... Yıllar önce azıcık Cinzano’nunardından dizlerinin titremesine neden olan o gülüm­seme, şimdi de aç karnına içtiği şampanyadan sonrabaşını döndürmüştü. Drew un, “Odaklan, Suzie, odaklan,” diyen sesiniduyarken tıraş losyonunun hoş kokusu burun delik­lerine doldu. Patrick ona neredeyse dizlerinin bağının çözülme­sine neden olacak şekilde sarılarak, “Suzie,” dedi. “Hiçdeğişmemişsin.” Sonra onu bırakmadan biraz uzaklaşıpbaştan ayağa süzdü. Suzie bir anda herkesin babasının gömleğinin üze­rine kocaman, beyaz bir kemer takmasının çok havalısayıldığı seksenli yıllara geri döndü. Şimdi de Drew’ungömleğiyle geçen yüzyılın moda yönünden en berbaton yılına sıkışıp kalmış gibi görünüyordu. Patrick’inkıyafetini inceledi. Üzerindeki pahalı kıyafetlerin herbirinin Manchesterlı erkeklerin ustalaştığı bir yöntemolan rastgele giyilmiş havası yaratacak şekilde takımtişörtüne uyumlu olarak seçildiği çok belliydi. Liam veNoel Gallagher in da bu konuda etkisi büyüktü elbette.Patrick’in ondan çok daha havalı görünmesi Suzie’yiutandırmıştı. ııo

Tracy Bloom Patrick’in saçım sıvazlayıp ne söyleyeceğini dü­şünürken, “Sen de,” dedi Suzie. Sonra da, “Tam biryetişkin olmuşsun,” demeyi başardı. O an Drewun homurdandığını duyduğundan emindi. “Seni neredeyse bulamıyordum,” dedi Patrick. “Birinesordum, spiker masasının burası olduğunu söyledi.” “Evet, şey... eminim maçları hep özel localardanizlemişsindir ve burası sana biraz garip gelecektir. Amatanıdığım bir yorumcu burayı ayarladı.” “Ah, anlıyorum,” dedi Patrick etrafına bakınarak.“Kim o?” Suzie, “Ah, şey o ... şey,” diye lafı ağzında gevelerkenDrew’dan arkadaşının adını söylemesini bekledi amahiçbir şey duyamadı. “Sen tanımazsın. Yorum yapmı­yor, yapanları tanıyor yalnızca. Şampanya ister misin?” Patrick başını minnetle sallayarak, “Vay canına,hiç fena olmaz,” dedi. “İzin ver de ben doldurayım.”Şişeyi aldı ve iki kadehi de doldurdu. Sonra da Suzie yi baştan aşağı süzüp dekolte kısmınabiraz daha uzun bir süre bakarak kadehini tokuştur­mak üzere kaldırırken, “Evet,” dedi, “eski dostlara...” Suzie, Patrick’in o içten tebessümüne aynı içten­likle karşılık vererek, “Eski dostlara,” diye tekrarladı. “Evet, Suzie Miller, demek başarılı bir gazetecioldun? Çok etkilendiğimi itiraf etmeliyim.” Patrick,Suzie’nin omuzlarını kavrayıp ona içtenlikle sarıldı. ııı

Aldatılan Kadının İntikamıSakalları Suzie’nin yüzüne değerken Suzie bayılacağınısandı. “Şuna bak, eski dostum Suzie medya dünyasında.Bu harika bir şey.” Suzie, “Şey, evet... Bulunduğum yere gelebilmekiçin çok çalıştım, bilirsin işte,” derken Drew’un alaycıbir kahkaha attığını duydu. “O kadar da alçakgönüllü olma, Suzie. Senin bu­ralara geleceğini başından beri biliyordum ben.” “Ciddi misin?” diye haykırdı Suzie. “Elbette,” dedi Patrick, Suzie’nin içkisini tazelemekiçin uzanarak. “Okulun en zeki öğrencilerinden birideğil miydin? Seninle çıkarken ne kadar şanslı olduğumainanamıyordum. Turnayı gözünden vurduğumu düşü­nüyordum. Hem zeki hem güzel. Ne hoş bir karışım.” “Ciddi misin?” diye haykırdı Suzie tekrar. Patrick başını sallayıp canlı bir ses tonuyla, “Cid­diyim,” dedi. “Açıkçası bana dönüp bakacağın aklımabile gelmezdi. İlgilendiğini fark ettiğimde nasıl bayrametmiştim, bilemezsin.” Suzie içkisinden kocaman bir yudum alarak, “Öylemi?” dedi. Patrick’i yanlış mı anlamıştı? Onun hakkındayanlış bir fikre mi kapılmıştı? “Ergenlik döneminde tanışmamız büyük şanssız­lık. O zamanlar ilişki yürütemeyecek kadar gençtik,değil mi?” dedi Patrick, parmaklarını özenle jölelenmişsaçlarında gezdirerek. 112

Tracy Bloom “Evet, sanırım,” diye mırıldandı Suzie. Belki de herşeyi yanlış anlamıştı. Belki de olaylar onun hatırladığıgibi olmamıştı. “Ama olsun,” dedi Patrick kollarını iki yana açarak.“Tekrar buluştuk ve açıkçası seni yeniden gördüğümeçok sevindim.” “Şey, Patrick... bunu... bunu duyduğuma sevindim.Teşekkür ederim.” Patrick şampanyasından büyükçe bir yudum içiponu yeniden baştan aşağı süzdü. Suzie ergenliğinden beriyalnızca bir beden daha büyük giyindiğini Patrick’infark etmiş olmasını diledi. “Doğru söylüyorum, Suzie,” diye devam etti Pat­rick başını iki yana sallayarak. “Hayatımda çok çılgınkadınlar oldu, inan bana. Eski karım da buna dâhilama hiç anlatmayayım. O bambaşka bir hikâyeydi. Seniyeniden bulduğuma seviniyorum. Kendi parasını ka­zanan, futboldan hoşlanan, akıllı ve hoş bir kadınsın.Suzie, sanırım yine bir bayram sevinci yaşayabilirim.”Onu tekrar baştan aşağı süzdü ve anlamlı bir tebes­sümle baktı. Suzie, Drew’un bu sözlerin hepsini duymuş olmasınıdiledi çünkü Patrick’in ona âşık olması pek beklenen birşey değildi. Drew öyle demişti. Ama şimdi Patrick onaneredeyse evlenme teklifi edecekti. Suzie onun oturupuzun bedenini gerişini, ellerini başının arkasına koyuponu mutluluk dolu bir tebessümle süzmesini izledi. 113

Aldatılan Kadının İntikamıPatrick’in gizlemeye gerek duymadığı memnuniyeti bu­laşıcıydı. Suzie onunla yeniden ilişki yaşamanın nasılolacağını düşünmeden edemedi. Büyük ihtimalle şam­panyalı piknikler yapan bir çift olurlardı. O manzarazihninde öyle net bir şekilde belirdi ki onu kaybetmekistemedi. Patrick’le birlikte kırlarda pötikareli bir ör­tünün üstüne oturup birbirlerine çilek ve şampanyayedirip içirdiklerini, sonra da hemen oracıkta, güneşışığının altında seviştiklerini hayal etti. Belki de kadersonunda harekete geçmişti. Belki bu intikam alma fikriPatrick’i yeniden bulması için ortaya çıkmıştı. Kalbininilk kez küt küt atmasına neden olan ve ateşini çıkaranbu adamı yeniden bulması için... Belki de birbirleri içinyaratılmışlardı. Belki de Suzie asıl hedefine ulaşmıştı. “Neden şu börekleri ve açılmamış şampanya şişe­sini de alıp yanıma gelmiyorsun?” diye sordu Patrick. Suzie kıkırdayarak, “Olur,” dedi ve Patrick’in yanınabir an önce gitmeye çalışırken ayakları birbirine dolaştı. Şişeyi önlerindeki rafa koyup otururken kalbi ye­rinden fırlayacakmış gibi atıyordu. Patrick’in elininüstündeki tüyleri fark etmemesi mümkün değildi, onbeş yaşındayken olmayan bir şeydi bu. O zamanlarPatrick gencecik bir çocuktu. Bir delikanlı. Oysa şimdiyetişkin bir erkekti. Görünüşe bakılırsa o zamankindençok daha farklı, gerçek bir erkek... Olgun, hayattan neistediğini bilen birine dönüşmüştü. Eskisi gibi aklı birkarış havada gezen bir ergen değildi. Suzie dikkatlice 114

Tracy Bloomona bakıp bunları düşünürken Patrick onun elini tutupdudaklarına götürdü ve gözlerinin içine baktı. Gözleri kenetlendi. Patrick öne doğru eğilirken Suzie kendini tutama­yıp, “Ah, Patrick...” diye mırıldandı. Dudakları birbirine yaklaşırken, “Normalde bukadar aceleci değilimdir,” dedi Patrick. “Ama sen çokfarklısın.” Ardından Suzie’yi öptü. O dudakları kendidudaklarında hissettiği an Suzie’nin asıl amacı zih­ninden uçup gitmişti. O sırada, “Suzie, seninle HEMEN konuşmalıyım,”diyen ısrarcı bir fısıltı duydu ve kulaklıktan Patrick’inde Drew’un sesini duyabileceğini düşünüp anında geriçekildi. “Ne oldu?” diye sordu Patrick şaşkın bir halde.“Korkmana gerek yok, Suzie. Beni tanıyorsun,” dedinazikçe. Drew, “H em en!” diye haykırınca Suzie yerindensıçradı ve nefes nefese kalmış bir halde, “Ben, şey...tuvalete gitmeliyim,” dedi. “Hemen dönerim. Bir yereayrılma.” Koridoru hızla geçti. Drew onu engelleyerek neyaptığını sanıyordu ki? “Sen ne yaptığını sanıyorsun?” dedi Drew, Suzieodaya girer girmez. “Onunla öpüşüyor muydun?” Suzie bakışlarını yere indirdi. 115

Aldatılan Kadının İntikamı “Seni öpmesine izin verdiğine inanamıyorum,”dedi Drew abartılı bir ifadeyle. “Ben de senin kulağıma bağırıp beni engellediğineinanamıyorum. Bildiğin gibi ben yetişkin bir kadınım.Bunu yapamazsın.” “Neden burada olduğumuzun ya da az önce kendinikaybettiğinin farkında mısın?” “Evet, farkındayım, Drew am a... onu duymadınmı? Beni geri istiyor. Öyle söyledi. O zamanlar çokgenç olduğumuz için ayrılmıştık. Ben her şeyi yanlışanlamışım, görmedin mi? Ve... benden hoşlanıyor.Bunu biliyorum. Belki de bulmuşumdur, Drew. Belkide doğru kişi odur. Belki de intikam planını unutupbu işin nereye varacağını görmemiz gerekiyordun” Drew gözlerini Suzie’ye dikti, sonra başını ellerininarasına alıp iki yana salladı, ardından tekrar ona baktı. “Onu duydum, Suzie,” dedi nazikçe. “Seninle çıktı­ğını bile hatırladığını sanmıyorum. İşi tatlıya bağlamakistiyor. Sana asılıyor çünkü medyada olduğun için genişbir çevrenin olduğunu ve bundan faydalanabileceğinidüşünüyor.” Suzie, Drew’un tavrına hayret ederek, “Hayır, ya­nılıyorsun,” dedi. “Benimle görüştüğü için şanslı ol­duğunu söyledi. Onu duydun. Beni tekrar gördüğüneçok sevindiğini söyledi.” “Ah, Suzie, herkes böyle şeyler söyleyebilir. Bak,ben bu işi mahvetmeye çalışmıyorum ama canın yansın 116

Tracy Bloomda istemiyorum. Bu adama güvenmiyorum. Gençkençıktığınız günlere dair söylediği her şey uydurma.” “Hayır, değil.” Drew kızdığını belli eden bir ifadeyle, “Pekâlâ,”dedi. “Bak, ne diyeceğim; neden ona sormuyorsun? Onanasıl tanıştığınızı ve neden ayrıldığınızı sor. Onun içingerçekten önemliysen her şeyi hatırlayacaktır, değil mi?” “Tabii ki hatırlar.” “Hatırlarsa harika. Ben de mikrofonu kapatıp maçıizlerim. Sizi baş başa bırakırım. Ama hatırlamazsa pla­nımızı uygulamaya koyacağımıza söz ver.” “Tamam,” dedi Suzie suratını asarak. “Aramızda bir parola belirleyeceğiz. Böylece oradantekrar çıkman gerekmeyecek.” “Gerek kalırsa,” dedi Suzie iç geçirerek. Bir an öncePatrick’in yanma dönmek istiyordu. “Güzel, parolamızı düşünelim... Şeye ne dersin?” “Canın cehenneme!” diye araya girdi Suzie. “ÇünküPatrick ilişkimize dair her şeyi hatırladığında sana söy­lemek isteyeceğim şey bu olur.” “Tamam,” dedi Drew. “Canın cehenneme olsun.” Suzie geri döndüğünde, “Gel de yanıma otur, güzelbayan,” dedi Patrick. “Maç başlamak üzere. Bu zamanadek hiç böyle güzel bir açıdan maç izlemediğimi söyle­meliyim. Kuzey tribününde oturan arkadaşlarıma cep 117

Aldatılan Kadının İntikamıtelefonumdan fotoğraf yolladım. Artık hepsi bendennefret ediyor. Nasıl ama?” “Harika,” dedi Suzie ve derin düşüncelere dalmışbir halde şampanyasına uzandı. “Peki, Martinle hâlâ görüşüyor musun?” diye sorduSuzie. “Martin mi?” “Evet, Martin. Okuldayken en iyi arkadaşın değilmiydi? Martin Holmes.” “Ah, o mu? Aslında ne yaptığını bilmiyorum. Okuldansonra birbirimizden koptuk. Bilirsin böyle durumları.Aslında biraz salaktı. Ondan kurtulduğum iyi oldu.” “Doğru,” dedi Suzie başım sallayarak. Sonra nesöyleyeceğini düşündü ve elinden geldiğince kayıtsızgörünmeye çalışarak, “Bizim ayrılık şeklimiz beni üz­müştü aslında,” dedi. Patrick ona sorgulayan bir bakış atınca Suzie deona beklenti içinde baktı. “Ah, Suzie. Hiç bilmiyordum,” dedi Patrick onunelini tutup okşayarak. “Artık üzülmene gerek yok. Amaseni anlıyorum. Genç kızlar dengesizdir. Bir an çokilgilidirler, sonra birden çekip giderler. Sana yeminederim, yalnızca bir hafta ağladım.” Suzie ona bakarken ne diyeceğini bilemedi. Patrickterk eden tarafın o olduğunu sanıyordu. “Sana bir şeysöyleyeyim mi?” diye devam etti. “Bunu bir af dileme 118

Tracy Bloomolarak gör. Beni böyle maçlara getirmeye devam edersenzavallı, savunmasız bir çocukken beni acımasızca terkedip gittiğini unutabilirim. Ne dersin? O zaman ken­dini daha iyi hisseder misin?” Saatine baktı, ardındangözlerini camdan dışarı dikti. Sahaya çıkan takımına avazı çıktığı kadar, “Haydi,gösterin kendinizi!” diye bağırıp tezahürat etti. Suzie’nin kalbi yine hızlı hızlı atmaya başlamıştıama bunun sebebi bu kez sevinç değildi. Hayal kırık­lığı da değildi. Kendi kendine bir daha böyle bir şeyinolmasına asla izin vermeyeceğine dair yemin etmiş ol­masına rağmen yine ümitlenmişti. Bir an için mutluluğubulduğuna inanmıştı ama bu adam düpedüz sahtekârıntekiydi. İstediğini almak için onu güzel sözlerle kan­dırıyordu. Suzie aptalın teki olduğunu düşündü. Tambir geri zekâlıydı. Dudağını ısırıp mırıldandı: “Canın cehenneme,Patrick Connolly... Canın cehenneme.” 119

Onuncu BölümDrew arkasına yaslanarak rahat bir nefes aldı. Bu kızınnesi vardı böyle? Beyninde bir şeyler eksilmiş olmalı,diye geçirdi aklından. Erkekler konusunda bu kadaraptalca davrandığına göre başka nesi olabilirdi ki? As­lında sorun onda da değil, diye düşündü sonra. Onuböyle aptallaştıran şey aşktı. Neyse ki kendisi aklınıbaşına toplamıştı da aşka dair aniden ortaya çıkan me­rakını bertaraf edebilmişti. Her şeyi dikkatlice ölçüpbiçmiş, aşkın uzun ve mutlu bir evliliğin en önemliunsuru olduğuna dair herhangi bir kanıt bulamamıştı.Boşanmış çiftlerin çoğu evlenirken birbirlerine tutkulubir aşkla bağlı olduklarını ancak bunun bile fayda sağ­layamadığını belirtiyorlardı. En iyisi aşkı unutmaktı.Emily’yle evlenmesi için milyonlarca mantıklı sebebivardı ama aşkın bu sebeplerden biri olduğundan pekemin değildi. Uyum, ortak zevkler, benzer entelektüelkapasite, ortak espri anlayışı... İlişkilerini on altıncıyılına getiren mantıklı, sağlam sebeplerdi bunlar. Çoğuçiftin evli kaldığı süreden bile uzun bir süreydi bu. 120

Tracy Bloom Suzie’nin son planına yardım etmek zihnini yete­rince meşgul ediyor, böylece başka bir şey düşünmesinepek fırsat kalmıyordu. Bu planın düzeyi ve kendi rolügeceleri uykusunu kaçırıyordu ama sabaha karşı saatüçte tavanı izlemek için iyi bir sebepti bu. Sabaha karşıkendi kendini yiyip bitirmesine neden olan o konudançok daha tercih edilirdi böylesi. Planın ikinci aşamasını devreye sokmak için telefonualdı. Suzienin kulaklığı aracılığıyla da olsa Patrick’itanıdıktan sonra bir futbol fanatiğine yapacakları şeyinhissettirdiği gerginliği üzerinden atmıştı. Spiker oda­sındaki arkadaşını aradıktan sonra arkasına yaslanıpmaçın tadını çıkardı. İlk yarının bitmesine birkaç dakika kala Suzie ilePatrick’in ne yaptığını anlamak için kulaklığı tekraraçtı. Patrick’in maçla ilgili sıradan yorumlan dışındatam bir sessizlik hâkimdi. Suzie sıkıntıdan p atlam aküzere olm alı, diye düşündü. Birkaç defa art arda gelenşiddetli gümbürtüden sonra kapı açıldı. Spiker arkadaşı Steve’in, “Rahatsız ettiğim içinkusura bakmayın,” dediğini duydu. “Ben saha spikeriSteve Bromley. Asistanım maç arasında yapılacak olanŞehrin En Büyük Fanatiği Yarışması için aday bula­mamış. İlgilenir miydiniz?” “Elbette,” dedi Patrick oturduğu yerden fırlayarak.“Hep böyle bir şeye katılmak istemişimdir. Oraya çı­kardığınız ezik tiplerden daha çok şey bildiğim kesin.” 121

Aldatılan Kadının İntikamı Steve, Suzie’ye dönerek, “Harika,” dedi. “Sizin il­ginizi çekmez mi? Bir kişiye daha ihtiyacım var.” “Olur,” dedi Suzie. “Şey, Suzie... senin yapabileceğini sanmıyorum...”diye araya girdi Patrick. “Hayır, yaparım. Ben de varım. Çok eğlenceli olacak.” “Pekâlâ,” dedi Steve. “Harika. Erkeklere karşı kız­ları yarıştırabiliriz. Yarışmaya biraz renk katalım. Beşdakika sonra aşağıda görüşürüz.” “Gerçekten çok zor sorular soruyorlar, Suzie. Senikolayca yenerim,” dedi Patrick, Steve odadan çıkar çıkmaz. “Seni kendini beğenmiş pislik,” diye mırıldandıDrew. “Orasını bilemem,” dedi Suzie. “Ben de fanatiğim,biliyorsun.” Drew, Patrick’in şiddetli bir kahkaha attığını duydu. “Sen öyle diyorsan öyledir, Suze. Ama seni uyarı­yorum; söz konusu Manchester City ise kimsenin benigeçebileceğini sanmıyorum. Özellikle de bir kızın...”Drew devasa sahanın ortasındaki platformun üstündecep telefonuyla fotoğraflar çekip kalabalığa neşeyle elsallayan Patrick’in yanında duran Suzie’nin inceciksilüetini izledi. “Bayanlar ve baylar!” diye haykırdı Steve mikrofona.“Bugünkü Manchester Citynin En Büyük Fanatiğini 122

Tracy BloomBulma Yarışmasında kızlar, erkeklere meydan okuyor.Sizce kızlar futbolun bir erkek oyunu olmadığını kanıt­layacak mı, yoksa erkekler bu konudaki egemenlikleriniperçinleyecekler mi?” Tribünlerden şiddetli bir uğultu yayıldı ve Drew,Patrick’in platformda kibirle yürüyüp yarışmayı çoktankazanmış gibi kollarını kaldırmasını izledi. “Başarabilirsin,” diye fısıldadı Drew. “Endişelenecekbir şey yok. Her şeyi kuralına göre oynuyorsun. Bırak,kazanacağını zannetsin.” Suzie fısıldadı: “Korkudan altıma yapacağım. Mil­yonlarca insan beni izliyor.” “Odaklan, Suzie, odaklan,” dedi Drew. “Beş dakikasonra her şey bitmiş olacak. Sona ulaştın sayılır. Bunuyapabileceğini biliyorum.” Elbette ona heyecandan kendimidesinin de altüst olduğunu söylemedi. “Evet, bana adınızı ve kaç yıldır Manchester City’yituttuğunuzu söyler misiniz?” dedi Steve, mikrofonuPatrick’e doğru uzatarak. “Adım Patrick. Henüz üç yaşındayken babamınbeni maça getirdiği günden beri bu takımı tutuyorum.O da şu anda kuzey tribününde oturuyor. Selam, baba,”dedi ve ardından platformun ön kısmına adım atıpavazı çıktığı kadar, “Ölene dek City’liyim!” diye ba­ğırdı. Stadyumdakiler ona eşlik edene kadar kollarınıçılgınca sallamaya başladı. “Ölene dek City’liyim, 123

Aldatılan Kadının İntikamı Ölene dek CÂty’liyim, Sen de biliyorsun, Ben de biliyorum, Ölene dek City’liyim.” Sesler öylesine sağır ediciydi ki Drew, Suzie’ninbirkaç dakika öncesine göre çok daha büyük bir deh­şetle etrafına bakındığını fark etti. Gürültü dindiğinde, “Peki ya siz?” diye sordu Steve,Suzie’ye. “Şey, eee... ben Suzie Miller... Ben de kendimibildim bileli bu takımı tutuyorum,” dedi ve isteksizcede olsa yumruğunu havaya savurup cılız bir sesle, “son­suza dek City!” diye bağırdı. Drew oturduğu yere iyice sindi. Bu işin altındankalkmaları gerekiyordu yoksa bir daha Suzie yle insaniçine çıkamazdı. Böylesine büyük bir kalabalığın bir an inanılmaz birgürültü çıkarıp hemen ardından müthiş bir sessizliğegömülmesi inanılmazdı. “Evet, şimdi kuralları yeniden hatırlayalım, olurmu?” dedi Steve. “Her birinize ikişer soru soracağım.En fazla doğru yanıtı veren kazanır. Eşitlik durumundayedek sorumuzu soracağız. Anlaşıldı mı?” “Haydi, başlayalım!” diye haykırdı Patrick. “Evet, tamam,” dedi Suziede nefes nefese. 124

Tracy Bloom “Pekâlâ, başlıyoruz. Patrick, seninle başlayalım. İlksorumuz şöyle: Manchester City ilk şampiyonluğunuhangi yıl aldı?” Patrick bir an bile duraksamadan, “1937,” dedi. Steve, “Doğru!” diye haykırınca Patrick platformdazıplayarak zafer işareti yaptı. Kalabalık da onu takdiredercesine bir anda gürledi. “Evet, Suzie,” dedi Steve nazikçe. “Sıra sende. Birsonraki sezon diğer hiçbir kulübün başaramadığı neyibaşardılar?” Suzie, Stevee boş bir ifadeyle bakarken kalabalıkstadyum sessizliğe gömülmüştü. “Soruyu tekrar etmemi ister misin?” diye sorduSteve. Suzie başını sessizce sallarken kalabalıktan alaycıgülüşmeler yükselmeye başladı. “Manchester City ilk şampiyonluğunu kazandıktansonra diğer kulüplerin başaramadığı neyi başardı?” Suzie şimdi çaresizce Stevee bakıyordu. “Küme düştüklerinden eminim,” dedi Drew mik­rofona. Midesi bulanıyordu. Belki de bu sandığı kadariyi bir fikir değildi. Elayatını Manchester City ye adamışolabilirdi ama baskı altındayken sorulan yanıtlamakzordu. Spot ışığının altındaki kendisi olmasa da zor­lanıyordu. 125

Aldatılan Kadının İntikamı Suzie’nin mikrofona doğru eğilmesini izlerkennefesini tuttu. “Küme mi düştüler, Steve?” dedi Suzie hafifçe tit­reyen bir sesle. Steve’in yanıt vermesine fırsat kalmadan kalaba­lıktan saygı dolu alkışlar yükseldi. “Evet, küme düştüler!” diye gürledi Steve, Suzie’ninsırtını sıvazlayarak. Suzie nihayet kendini o platformaait hissetmeye başlamış gibi bir ifadeyle ağzı kulaklarınavarırcasına gülümsedi. Patrick ise Suzie’nin doğru ya­nıtı tesadüfen verdiğini düşünüyormuş gibi kayıtsızcaomuz silkti. “Evet, Patrick. Şimdi işin zorlaştı. Bakalım erkekleradına bu işi başarabilecek misin?” “Her türlü başarırım,” diye karşılık verdi Patrickgöz kırparak. “Pekâlâ, ikinci soru geliyor. Manchester City hangitakımı mağlup ederek UEFA Kupa Galipleri Kupasındakitek kupasını aldı?” Patrick hemen, “Polonya’nın Gornik Zabrze ta­kımını,” diye karşılık verdi ve doğru yanıtı verdiğiniSteve’in onaylamasına bile fırsat bırakmadan yine zafercoşkusuyla zıplamaya başladı. “Bravo, Patrick! Doğru cevaptı. Evet, Suzie. Yarış­manın devam edebilmesi için bu soruyu doğru yanıt-lamalısın. Manchester City, Kupa Galipleri Kupasınıhangi şehirde kazandı?” 126

Tracy Bloom “Viyana,” dedi Drew mikrofona. Tanrıya şüküryine cevabını bildiği bir soru denk gelmişti. Belki debu işin üstesinden gelebilirlerdi. Drew daha sonra platformda hiç kımıldamadanduran Suzie’ye baktı. “Viyana,” diye tekrarladı. “Viyana.” Suzie, Drew’un oturduğu tarafa çaresizce baktı. Drew, “Ne yapıyor bu böyle?” dedi öfkeyle yerindenfırlayarak. O sırada aniden kulaklığının kablosununcanlanmış gibi etrafında dolandığını fark etti. Bağ­lantının koptuğunu ve Suzie’nin onu duyamadığınıanlayınca, “Lanet, lanet, lanet olsun!” diye haykırdı.Bağlantı kablosunu yuvasına tekrar taktı ve Steve so­rusunu tekrarlarken, “VİYANA!” diye bağırdı. Fakat bağlantı tekrar sağlanmadan bir saniye önceSuzie’nin çaresizce, “Polonya,” dediğini duydu ve “HA-YIIIR, VİYANA!” diye bağırdı. Suzie yüzünde şaşkın bir ifadeyle elini sol kulağınagötürdü. Sonra Drew, Suzie’nin çılgınca bir kahkahaeşliğinde Steve’in omuzuna şakadan yumruk attığınıparmaklarının arasından izledi. “Şaka yaptım, Steve,” dedi Suzie. “Onları mağlupettikleri şehir tabii kiii Viyanaaa!” dedi ve zafer ka­zanmışçasına kollarını sallamaya başladı. “Bu haksızlık,” dedi Patrick. “Kalabalıktan gelensesleri duydu.” 127

Aldatılan Kadının İntikamı “Haydi, Patrick yapma. Eminim Suzie bir şey duy­mamıştır. Duydun mu, Suzie?” “Elayır, tabii ki duymadım,” diye karşılık verdi Suzie. “Pekâlâ, tamam,” dedi Patrick. “Lütfen onlara ce­vabı vermemelerini söyler misin?” Elini küçümser birtavırla kuzey tribününe doğru salladı. Kalabalığın içinden aniden yuhalama sesleri yük­selmeye başladı. Bu ukala, aşağılık adam ı karşılarınaalm aya başladılar, diye düşündü Drew. H arika. “Evet, artık sportmence davranalım,” dedi Steve.“Yoksa bir kadın tarafından alt edilmeyi hazmedeme-yecek misin?” Yüzünde muzip bir tebessüm belirmişti.Patrick duygusuzca Steve e bakarken yuhalamalar dainceden kahkahaya dönüştü. “Şimdi sıra yedek soruda,” dedi Steve. “İkinize deaynı soruyu soracağım ve doğru yanıta en çok yakla­şan, Manchester City’nin En Büyük Hayranı unvanınıalacak. İkiniz de hazır mısınız?” Suzie ile Patrick aynı anda, “Evet,” dediler. “Manchester City Futbol Kulübü 1800’lerin son­larında kurulduğuna göre bugüne dek takımda kaçfutbolcu oynamış olabilir?” diye sordu Steve. Kalabalığı oluşturan insanlar nefeslerini tuttular.Gerçekten de zor bir soruydu bu. Drew kusacağını sandı.Çok hem de çok zor bir soruydu... 128

Tracy Bloom Steve onlara birkaç dakikalık düşünme süresi ver­dikten sonra, “Evet, Patrick. Ne diyorsun?5' diye sordu. Patrick gözlerini sımsıkı kapatıp odaklanmayaçalıştı. Sonra gözlerini açmadan, “Talım inbnce sekizbin beş yüz olmalı,” dedi. “Suzie, sen ne düşünüyorsun?” diye sordu Steve. \"'Bence tazla yüksek bir sayı söyledi,’5diye fısıldadıDrew. “Savaş yıllarında futbol oynam adıklarını hatır­lıyorum. Biraz daha düşük bir sayı söyle.” “Şey, ben de sekiz bin diyorum,” dedi Suzie sesititreyerek. L anet olsun, diye düşündü Drew. Çok düşük. Çokdüşük bir sayı söyledi. “Son tahm inin mi bu?” diye sordu Steve. Suzie başını sessizce salladı. “Evet, ikiniz de çok yaklaştınız aslında,” dedi Steve.“Sizce Suzie kadınlar adına bu yarışmayı kazanacak vePatrick bir kadına mağlup mu olacak? Şimdi beıı yanıtısöylerken sizden biraz sessiz olmanızı rica ediyorum.” Kalabalık sessizliğe gömülürken Drew o küçücükodada dua ediyordu. “Manchester City’de bugüne dek kaç futbolcu oy­namıştır, sorusunun yanıtı... sekiz bin iki yüz on dört.” Herkes kim in kazandığını hesaplamaya çalışırkenbir duraksama oldu. Suzie ve Patrick bu yanıtın ne 129

Aldatılan Kadının İntikamıanlama geldiğinden emin olamamış gibi oldukları yeremıhlanmışlardı. “Yani bu hafta Manchester City nin En Büyük Hay­ranı unvanını... kıl payıyla Suzie aldı. Çok üzgünüm,Patrick ama bugün bir kadına yenildin.” Patrick’in dehşet dolu bakışları altında bu kez plat­formda zafer selamı veren Suzie olmuştu. Kalabalıktantezahüratlar yükselirken Patrick şaşkına dönmüş birhalde öylece kaldı. “jBir kadına yenildi, Bir kadına yenildi, Bir kadına yenildi, Bir kadına yenildi!” Gözleri yuvalarından fırlayacakmışçasına açılanPatrick, yuhalamanın başladığı kuzey tribününe baktı.Onunla aynı takımı tutan fanatikler şimdi onu suç­lamasına parmaklarını havaya savurup olabilecek enkötü şekilde onunla dalga geçiyorlardı. Böyle bir rezaletkarşısında kibrinden ve ukala tavrından eser kalmayanPatrick’in yüzü asıldı, beti benzi soldu. Suzie onun ohalini görünce kahkahalarla güldü. Böylesine küçükdüşmek, Suzie nin bile en korkunç kâbuslarından biriydi. Steve mikrofonu Suzie’nin sırıtan yüzüne doğruuzatırken, “Manchester City’nin En Büyük Hayranıolarak bir şey söylemek ister misin?” diye sordu. 130

Tracy Bloom Suzie, “Kesinlikle,” dedi ve Patrick’i yuhalayankuzey tribününe dönüp ellerini havaya kaldırdı. “Bumuhteşem kalabalığa gerçekten çok teşekkür ediyorum.” Suzie nin minnettarlığı inanılmaz bir coşkuylakarşılandı. “Lanet olsun, bu da ne demek oluyor?” diye bağırdıPatrick mikrofonu onun elinden kaparak. “Lütfen küfür etmeyelim,” diye araya girdi Steve.“Aramızda çocuklar var.” “Manchester City nin En Büyük Hayranı benim!”diye gürledi Patrick. “Onun gerçek bir fanatik olduğubile tartışılır.” Şok yerini öfkeye bırakırken yüzünün okorkunç solgunluğu da geçip pancar kırmızısına dönüş­meye başlamıştı. “Tanrı aşkına, ben onunla çıkarkenFrancis Lee’nin kim olduğunu bile bilmezdi. O, RickAstley’nin En Büyük Hayranı’dır, Manchester City nindeğil. O kadar sıkıcıydı ki onu terk ettim.” Suzie’nin nefesi kesildi. Drew’un da. “Demek hatırlıyorsun,” dedi Suzie. Patrick ona aşağılayıcı bir ifadeyle baktı ve küs­tahça, “Evet, hatırlıyorum,” dedi. Suzie buna inanamamıştı. Demek yukarıda söy­lediklerinin hepsi yalandı. Bu da yetmezmiş gibi onuyine herkesin içinde sıkıcı olmakla suçlamıştı. Suzieböylesine bir kalabalığın ortasında onu mağlup ederse 131

Aldatılan Kadının İntikamıona dersini vermiş olacağını düşünmüştü ama anlaşılandaha ileri gitmesi gerekiyordu. Bu iş burada bitmemişti.Aslında daha ileri gitmeye niyeti yoktu, böyle olmasınıPatrick istemişti. Bir adım öne çıkıp Patrick m göğsündegururla, taşıdığı kulüp rozetini işaret etti. “Sen kendine takım taraftarı mı diyorsun?” diyeçıkıştı. “O yaz ne yaptığını çok iyi hatırlıyorum.” M ik ­rofonu ondan geri aldı. “O utanç verici sırrını herkeslepaylaşmaya ne dersin?” Bu kez nefesi kesilen Patrick’ti ve yüzünün rengiyine solmuştu. Suzie ye doğru bir hamle yaparak, “Öylebir şeye kalkışm a bile!” diye haykırdı. Neyse ki Steve,duruma müdahale etme vaktinin geldiğine karar vermişti. Patrick’i omuzundan sıkıca tutarak, “Sakin ol,dostum,” dedi. “Biraz nazik ol.” Suzie hafifçe öksürüp anonsunu yapmaya hazırlandı. Patrick, “Hayııır!” diye haykırarak onun önünde dizçöktü ve ellerini önünde birleştirerek yalvardı: “Sakınbunu yapm a... Ne istersen anlat ama onu anlatma.” Şimdi inanılmaz derecede acınası görünüyordu.Daha önceki kibirli halinden eser yoktu. “Burada o l­maz,” diye sızlandı. “Burada anlatma, sana yalvarırım.Bana işkence ederler.” Suzie onun dehşet içindeki yüzünü bir süre in­celedikten sonra eğilip kulağına fısıldadı: “Hiç hoşdeğilmiş, öyle değil mi? İstemediğin birinin önünde 132

Tracy Bloomküçük düşürülmek hiç hoş değilm iş... Beni terk etti­ğinde hissettiğim şey aynen buydu ve şimdi sıra sende.” Patrick geri adım atıp Suzie ye bakarken yüzününrengi daha da soldu. Suzie dimdik durup kalabalığadönerek mikrofonu kaldırdı, açık ve kendinden eminbir ifadeyle, “1988 yazında M anchester City, OldharnAthletic karşısında. 4-1’lik berbat bir yenilgi yaşayarakİkinci Lig’in en dibine düşmüştü,” dedi. Stadyumdakileronu onaylamasına bir şeyler mırıldandılar. “Patrick deo maçtaydı ve giderken atfedilmez bir karar alm ıştı.” M ırıldanmalar şimdi uğultuya dönüşmüştü. “O gün Manchester City yi desteklemekten vaz­geçmeye karar vermişti,” diye devam etti Suzie. Uğultu şimdi daha da artmıştı. “Hayııır!” diye bağırdı Patrick kulaklarım elleriylekapatarak. “Bu kadarla da bitmedi,” diye sürdürdü Suzie.“Manchester City’niıı desteğe en çok ihtiyacı olduğuanda onları yüzüstü bırakm ıştı...” Sözlerinin etkisinipekiştirm ek için duraksadı. “Ve tam beş gün boyuncaM anchester United’ı desteklem işti...” Sözlerini zaferkazanmışçasına bitirdi. Uğultular iyice yükselip kükremeye dönüşürkenstadyum da âdeta bir gladyatör arenasına benzedi. Manc­hester City taraftarları her köşeden Patrick! yuhalıyor, vargüçleriyle bağırıp onu takımdan âdeta aforoz ediyorlardı.Patrick’in onlarla, futbolla, M anchester City’yle ilişkisi 133

Aldatılan Kadının İntikamısonsuza dek değişmişti artık. Sonuçta aynı şehrin rakiptakımını desteklemekten daha büyük bir günah yoktu. Steve taraftarların nefretini görmesi için Patrick’iayağa kaldırırken ciddiyetle, “Söyleyeceğin bir şey varmı?” diye sordu. “Çok gençtim,” dedi Patrick güçlükle. “ManchesterUnited’ın bir şeyler kazanma şansının daha yüksekolduğunu düşünmüştüm.” Binlerce öfkeli yüzle karşıkarşıya kalmamak için yüzünü ellerinin arasına gömdü.“Yalnızca beş gün sürmüştü...” diye mırıldandı. Sahaya misilleme olarak plastik şişeler ve köpükbardaklar yağmaya başlayınca Steve maç arası aktivi-tesini sonlandırmaya karar verdi. Başını kibirle iki yana sallarken, “Bu da sana dersolsun,” dedi. Sonra Suzie’ye dönerek, “Sana gelince,”diye devam etti. “Sen bu takım için çok büyük anlamtaşıyorsun. Olağanüstü bir içtenlik ve sadakat timsalisin.Bayanlar ve baylar, lütfen bugünün Manchester City’ninEn Büyük Hayranı unvanını kazanan olağanüstü SuzieMiller’a teşekkürümüzü ifade edelim!” Kalabalık minnettarlığını tezahüratlarla ifade etti.Patrick ise Suzie’nin, dakikalar önce kendisinin yaptığıgibi güven dolu, neşeli adımlarla platformda yürüyüşünüizledi. Daha sonra Suzie tam onun yanında durup kula­ğına bir şeyler fısıldamak için eğilirken Patrick irkildi. 134

Tracy Bloom “Bu anın tadını çıkar, Patrick. Korkarım bu stad­yuma bir daha ayak basamayacaksın. Keyfine bak.”Suzie bu sözleri söyledikten sonra platformdan indive sahada koşmaya başladı. Drew, Suzie’nin platformdan inişini izlerken he­men gidip onu bulması gerektiğini fark etti. Spikerodasından koşarak çıkıp üç kat aşağı indi ve tribünegirmek için başka bir merdivenden bir kat yukarı çıktı.Suzie’nin güvenlik görevlileri eşliğinde sahanın kena­rına götürüldüğünü görebiliyordu. Görüş alanındançıkmak üzereydi. “Suzie!” diye seslendi ama Suzie ona bakmadı. Onuduymamıştı. Garip bakışlara kayıtsız kalarak basamaklardaninerken sahaya doğru, “Bekle, Suzie!” diye bağırdı. “Suzie!” diye bağırdı yeniden. Suzie sonunda onaseslenenin kim olduğunu fark ederek döndü ve onuödülüyle birlikte kalabalığın arasından güvenli bir şe­kilde geçirmeye çalışan iki görevlinin yanından ayrıldı. “Drew,” diye seslendi merdivenlerde ona doğrukoşarken. “Başardım, başardım!” Tribün 104’ün merdivenlerinin yarısında buluşupsarıldılar ve sevinçle hoplayıp zıpladılar. “Başardım!” diyordu Suzie durmadan. Sonra geriçekildi. “Yüzünü gördün mü? Olanlara inanamadı.İnanılmazdı, Drew...” Gözyaşları akmaya başlamıştı. 135

Aldatılan Kadının İntikamıDrew o gözyaşlarının akmasında bu kez bir sakıncagörmedi çünkü mutluluktan kaynaklandıklarını bili­yordu. Suzie ona sarılmak için öne atıldı, Drew da onuiçtenlikle kucakladı. Drew onu ne zaman bırakması gerektiğinden,hatta bunu yapmak istediğinden emin olamadığımfark ettiğinde ona hâlâ sarılıyordu. Bir kadının onunomuzunda sevinçten ağlamasının, içini ısıtan bir yanıvardı. Suzie bir anda alevler içinde yanmaya başlamışgibi Drew geri çekildi. “Şey,” dedi o anın etkisini dağıtma ihtiyacı duyarak.“Son bir so ru ...” “Neymiş o?” diye sordu Suzie burnunu çekerek. “Tişörtü ben alabilir m iyim?” Suzie’nin elindekikoleksiyonluk parçayı işaret ediyordu. “Elbette!” diye haykırdı Suzie. “Sen olmasaydınyarışmayı kazanamazdım k i...” Tişörtü Drew’a uzattı. O sırada yan taraflarındaki sırada oturan orta yaşlıbir adam onlara doğru uzandı ve Drew’a, “Bence sendünyanın en şanslı adamısın,” dedi. “Karın futbolu sev­mekle kalmayıp sana imzalı bir de forma getirdi. Bensekarım ı Sky Sportsu izlemeye bile ikna edemiyorum.” “O benim karım değil ki,” dedi Drew. “Ben onun karısı değilim ki,” demişti Suzie deaynı anda. 136

Tracy Bloom Adam şaşkın bir ifadeyle onlara bakarken yüzündeanlık bir aydınlanma oldu. “Anlıyorum,” dedi yavaşça.Sonra başını iki yana salladı ve imrenerek, “O haldeyalnızca şanslı değil, şanslı piç kurusunun tekisin,” dedi. Drew, “Hayır, anlamıyorsun,” diye itiraz etti amaadam çok iyi anlamış gibi kaşlarım havaya kaldırdı. “Haydi,” dedi Suzie onu kolundan çekiştirerek.“Bunu kutlamalıyız.” Fakat Drew sertçe, “Hayır,” diyerek Suzie’nin ye­rinden sıçramasına sebep oldu. “Yapamam, Suzie. Bu gece Emily yi The Lofit’a gö­türeceğime söz verdim. Yine sarhoş gidemem. Aynıhatayı tekrar yapamam.” Adam arkalarından öksürdü. “Elbette,” dedi Suzie. “Seni zaten bütün gün alı­koydum. Ama sana borcumu nasıl ödeyebilirim ki?” Adam tekrar öksürdü. Drew onu duymazlıktan gelmeye çalıştı ve formayıgöstererek, “Zaten ödedin,” dedi. Suzie güldü. “Pekâlâ, pazartesi günü görüşürüz.”Drew a son kez sarılmak için uzandı. Birbirlerine birazfazla uzun sarıldılar. Ayrılırlarken Drew, “Güle güle,” dedi. “Sana da.” Suzie ona hafifçe el salladı. 137

Aldatılan Kadının İntikamı Arkasını ilk dönen Drew oldu ve basamaklardançıkarken dönüp Suzie’nin onu izleyip izlemediğinebakmamak için kendini zor tuttu.

On Birinci BölümO akşam Drew, Manchester’m en iyi restoranlarındanbirinde masaya otururken, “Görmeliydin, Em,” dedi.“Adam tam anlamıyla rezil oldu. Daha önce hiç böylebir olaya tanık olmamıştım. FA Kupasının son dakika­sında penaltıyı kaçırmış bir futbolcu kadar yuhalandı.” Emily çantasından çıkardığı küçük, siyah not def­terini incelerken, “Hı hı, harika,” diyerek başını salladı. “Neye bakıyorsun?” diye sordu Drew, Emily’ninonu yarım yamalak dinlemesine içerlemişti. Ortada biryanlış anlaşılma olmaması için, Suzie’yle ne yaptıklarınıEmily’nin iyice anlamasını istiyordu ama ne yazık kiEmily onun anlattıklarıyla, futbola dair herhangi birşeyle ne kadar ilgilenirse o kadar ilgilenmişti. “Davetiye yazılarına bakıyorum,” diye mırıldandıbaşını kaldırmadan. “Ne yazacağı konusunda da hâlâfikir birliğine varamadık.” Sonra defterine bir şeylerkaraladı. Drew iç geçirdi. İnanılmaz bir sevinç yaşayan Suzie yistadyumda bıraktığından beri keyfi yerindeydi. Bunu 139

Aldatılan Kadının İntikamıEmily’yle paylaşmak istemişti ama Emily’nin o havadaolmadığı çok belliydi. “Bunu şimdi yapmak zorunda mıyız?” diye sorduDrew. “Hayır, elbette değiliz,” dedi Emily başım kaldı­rarak. “Bir araya gelmişken düğünle ilgili yapılacaklarlistesine de hızlıca göz atabileceğimizi düşünmüştüm.Her şeyin yolunda gittiğinden emin olmak için.” Drew, “Harika, iyi fikir,” diyerek iç geçirirken,hayret bir şey, diye düşündü. Onun istediği iyi vakitgeçirmekti; “düğünümüze gelin” demek için “sizi dearamızda görmekten mutluluk duyacağız” türündensüslü cümlelerden hangisini seçeceklerini tartışmakdeğil... Aslında içten içe, Emily’nin onun fikrini al­maya gerek duymadan bir karara varmasını diliyordu. “Bu arada,” dedi Emily başını kaldırarak. İşte başlıyoruz, diye düşündü Drew. Meyveli pastamı yoksa pandispanya mı? “Biraz araştırma yaptım ve adil bir evlilik sözleşmesiiçin neler gerektiğine dair bilgi topladım. Maddelerevde, çantamın içinde. Bir an önce imzalamamız iyiolacak.” Emily tekrar not defterine baktı ve bir şeyinüstünü çizdi. Drew bardağını anında elinden bıraktı. Evliliköncesinde yaşanan bu çelişkili durumla karşılaşmayıbeklemiyordu. “Bu gerçekten gerekli mi?” 140

Tracy Bloom “Ne demek istiyorsun?” Emily elindeki defteri sertçekapatıp çantasına koydu. “Şey, bizim bir sözleşme imzalamamıza gerek ol­madığını düşünüyorum. Yanılıyor muyum?” Emily güldü. “Kapıma gelip bunu söyleyen her çiftiçin bana bir sterlin vermiş olsaydın şimdiye kadarmilyoner olurdum. Hiç kimse buna gerek olduğunudüşünmez, Drew. Ben de gerek olduğunu düşünmü­yorum ama olması gereken bu. Günün birinde kötübir durumla karşılaşırsak benim gibi pahalı boşanmaavukatlarına binlerce sterlin harcamaktan daha man­tıklı. Birbirinden nefret edecek noktaya gelmişken aşırıduygusal ve mantıksız yollar izlemek yerine evlenmedenönce sakin ve sağduyuluyken bazı konularda anlaşmakçok daha doğru.” Drew, Emily ye bakakaldı. Onun bu önerisine şa­şırmaması gerektiğini biliyordu. Duygusal konulardabütünüyle mantıklı olabilmek gibi bir yeteneği vardı. “Peki, ne yazıyor bu evlilik sözleşmesinde?” diyesordu Drew. “Evlenmeden önce sahip olduğumuz mal varlığımkoruyabileceğiz. Ortak hesapla evin bedelini de payla­şacağız. Çok basit. Endişelenecek bir şey yok.” “Peki ya çocuk varsa?” “Ortak vesayet. Mevduat hesabındaki para, eğitimgibi ikimizin de onayladığı istisnai durumlar için kul­lanılacak. İstersen sana daha sonra gösteririm. Emi­ 141

Aldatılan Kadının İntikamınim senin de hoşuna gidecek.” Emily ekmeğinden birlokma ısırdı. Drew onun ekmeği çiğnemesini izledi. Emily onabaşlangıç yemeği olarak keçi peyniri istediğini söyle­miş de onu şaşkına çevirmiş gibi bir ifadeyle izliyordumüstakbel karısını. Evlilik yeminlerini feshettikleri tak­dirde Emily henüz var olmayan çocukları konusundane yapacaklarını bile planlamış olduğu için değildibu şaşkınlığı. Ne söyleyeceğini bilemiyordu yalnızca.Emily’nin lokmasını düzenli bir şekilde çiğnemesiniizlemeye devam etti. Drew yanıt vermeyince Emily yemeye devam ettive uzanıp Drew’un ellerini ellerinin arasına aldı. “En­dişelenme. Buna asla ihtiyaç duymayacağımızı biliyo­rum ama neden imzalamayalım ki? Birbirine korkunçdavranan o kadar çok çift gördüm ki bizim de başımızaaynı şeyin gelmesini istemiyorum.” Uzun bir aradan sonra Drew zayıf bir sesle, “Ta­mam,” dedi. Emily, Drew’un elini, onu düşüncelerinden arın­dırmaya çalışıyormuş gibi kuvvetle okşayarak, “Sanabugünkü gelinlik provamı anlatmamı ister misin?”diye sordu. Drew şaşkınlığına rağmen yaklaşan evliliklerinedair olumlu bir şeyler duymaya hevesli bir ifadeyle vegülümsemeye çalışarak, “Evet,” dedi, “iyi fikir.” 142

Tracy Bloom Emily ona gülümseyip elini sıktı ve terzisiyle arala­rında geçen konuşmayı detaylı bir şekilde anlattı. Kısasüre içinde Drew, Emily nin gelinliğinin modeliyle ilgiliipuçlarının heyecanına kapılırken evlilik anlaşmasınıntuhaflığına dair fikri de yavaş yavaş zihninden silin­meye başladı. Ama akşam bambaşka bir durumla karşıkarşıya kalınca neşesi pek de uzun ömürlü olamadı...Emily’nin omuzunun üzerinden bir şey gözüne ilişti­ğinde Drew’un yüz ifadesi dondu. Onlara doğru hızlagelen iki silüeti gördü ve içinde aniden kaçıp saklanmaisteği uyandı. Suzie masalarına geldiğinde, “Hey, demek bura­dasınız!” diye seslendi. Aksak adımlarla arkasındangelen kadınsa dengesini korumaya çalışıyormuş gibionun omuzunu tuttu. Drew gözlerini, Suzie’nin arkadaşının dantelli blu­zundan fırlayıp gözüne yumruk atacakmış gibi görünendevasa memelerinden çekmeye çalışırken, “Burada neişiniz var?” diye sordu. “Şey, Jackie’ye diyordum k i...” diye karşılık verdiSuzie. “Ah, bu arada bu Jackie. Affedersiniz, sizi ta-nıştırmamakla büyük kabalık ettim. Jackie, bunlar daDrew ve Emily.” “Drew, sen gerçek bir efsanesin,” dedi Jackie, hafifçekafayı bulmuş gibi bir hali vardı. “Suzie bana bu öğlen 143

Aldatılan Kadının İntikamıyaptıklarını anlattı ve şunu sana açıkça söyleyebilirimki bu ilahi bir şey.” Emily öksürdü ve konuşmalarını birilerinin duyma­sından endişe ettiğini belli edercesine etrafına bakındı. “Jackie gelip seninle tanışmak istedi,” diye açıkladıSuzie. “Buraya geleceğinizi söylediğini hatırladım veteşekkür etmek için uğrayıp size birer içki ısmarlaya-bileceğimizi düşündüm.” Suzie öyle memnun görünü­yordu ki neşesine karşılık vermemek mümkün değildi.Emily’nin omuzunu hafifçe sıkarak, “Özellikle de sana,Emily,” dedi. “Drew’un öğleden sonrasını benimle ge­çirmesine izin verdiğin için ...” “Şey, rica ederim,” dedi Emily kısaca. “Seni gör­düğüme sevindim, Suzie ama tam da siparişlerimizivermek üzereydik. Belki başka zaman, olur mu?” Me­nüsünü alırken Drew’a imalı bir bakış attı. O sırada Jackie, Emily’nin kulağına doğru çığlıkatarcasına, “Neden partiye gelmiyorsunuz?” diye sordu. Emily, “Kusura bakmayın,” dedi ve Jackie’den uzak­laşmaya çalışırken sandalyesinden düşecek gibi oldu. Jackie bu kez Drew’a doğru eğilerek, “Yeni yıl par­tisine gelin,” dedi. “Dave’le tanışırsınız, benim diğeryarım. Seninle ilgili her şeyi ona çoktan anlattım bile,Drew. Sen inanılmaz bir adamsın.” Parmağıyla Drew’unomuzunu dürttü. “Sen Suzie’ye gidip o pisliklerin peni­sini doğramasını söylemişsin.” Tam o anda diğer ma­salardaki herkesin sessizliğe gömüldüğünü Jackie bile 144

Tracy Bloomfark etmişti. Etrafına bakındı ve kimden bahsettiğinimerak ettiklerinden emin bir şekilde Drew u işaret etti. Drew başını şiddetle iki yana sallayıp Emily’ye vediğer masalardaki insanlara bakarak, “Ben öyle bir şeysöylemedim,” dedi. Jackie’nin neşeli sarhoşluğunun osakin ve gösterişli mekânda pek hoş karşılanmamışolabileceğini fark eden Suzie’nin gülümsemesi silinmişti. Emily kontrolü ele almak için araya girdi ve Jackie yeküçük bir çocukla konuşuyormuş gibi yavaşça, “Çoknazik bir davet bu,” dedi. “Ama ne yazık ki yeni yılıailemle birlikte geçireceğiz.” Jackie onun söylediklerinin tek kelimesini anla­mamış gibi Emily ye baktı. Bunun üzerine Emily tekrar denedi: “Biz yeni yıl­ları ailemle birlikte kutlarız.” Bu kez daha da yavaşkonuşmuştu. “İlk söylediğinde de anladım zaten,” dedi Jackie.“Ama ailenle geçirmek zorunda değilsiniz ki. Kaç yaşm-dasınız? Kırk mı? Ergenler gibi eve kapanmak zorundaolduğumuz yaşları çoktan geçmedik mi?” Emily yalancı bir tanığı yere devirmeye hazırlanı­yormuş gibi ceketinin kenarını çekiştirip omuzlarımdoğrulttu. 145

Aldatılan Kadının İntikamı “Üstelik bizim partimiz çok daha eğlenceli ola­cak,” diye devam etti Jackie. “Çünkü Dave'in ağabeyimarkette çalışıyor.” Jackie beklentiyle etrafına bakınırken kimse birşey söylemedi. Sonunda Suzie, Jackie nin koluna girdi. “Haydi, Jackie. Yemeklerine engel oluyoruz. Bizde gidip bir şeyler yiyelim, ne dersin?” “Sen ne diyorsun, Drew?” diye sordu Jackie yıl­madan. “Sen de istiyorsun, değil mi? Geçen yıl bizimJamie’ye, Margaret Thatcher maskesiyle yarım saatMacarena dansı yaparsa shandy16 içebileceğini söyle­dik. Önümüzdeki yıl onu İngiltere’nin En Yeteneklisiyarışmasına sokmayı düşünüyoruz.” Drew, Emily’ye bakıp yeni yıl eğlencesi için aile­sinin her yıl getirttiği piyanisti düşündü. Emily, Jackie’ye özür niteliğinde yapmacık bir te­bessümle bakarak, “Dediğim gibi biz her yıl ailemleberaber kutluyoruz,” diye tekrar etti. Drew araya girip, “Ama bir değişiklik yapabiliriz,değil mi? Bir kereliğine,” dedi ve böyle bir teklifte bu­lunduğu için kendisi bile şaşırdı. Emily’nin yüzünde kafasının karıştığını gösterenbir ifade oluştuysa da çabuk toparlandı. Sonra kabaca,“Sürekli oraya gittiğimizi biliyorsun, bu zamana dek her16 Bira vc gazoz karışımı bir içecek, (ç. n.) 146

Tracy Bloomyıl gittik, bundan sonra da gideceğiz,” dedi ve menüyütekrar alıp inceliyormuş gibi yaptı. “Ayrıca davetlerinikabul ettiğimizi söyledim bile.” Jackie, Emily nin kişisel alanına tekrar tehlikeli birbiçimde girerek, “Onlara daha iyi bir teklif aldığınızısöyle,” dedi. “İstersen onları da getirebilirsin. Ne kadarkalabalık olursak o kadar eğlenceli olur.” “Eğleneceklerini sanmam,” dedi Emily geri adımatmayarak. “Bu da ne demek?” diye sordu Jackie biraz dahaeğilerek. Suzie, Jackie’nin koluna asılıp, “Haydi,” diye yalvardı.“Yeter artık, Jackie. Biraz daha oyalanırsak Dave’ingösterisini kaçıracağız.” Emily, Jackienin çıkışından çekinmediğini gös­terme çabasıyla Suzie’yi görmezlikten gelirken, “Şöylesöyleyeyim,” dedi. “İngiltere’nin En Yeteneklisi prog­ramını izlemeleri şöyle dursun, adını bile duyduklarınısanmıyorum.” “Ailen Deep Purple sever mi?” diye sordu Jackie.“Dave onların şarkılarını söyleyen Cheap Purple gru­bunda. Onları duymuşsunuzdur. Şu anda turnedeler.” “Nerede?” diye sordu Emily. “Strangeways’te17mi?” Jackie nefesini tutup aniden geri çekilirken tökezledi.Sonra doğrulup Emily ye baktı. “Seni kendini beğenmiş17 Manchester’da bulunan yüksek güvenlikli hapishane, (ç. n.) 147

Aldatılan Kadının İntikamıinek,” dedi ve Suzie’nin koluna girip oradan çıkmaküzere arkasını döndü. Jackie, Suzie’yi de peşinden sürükleyerek çıkışadoğru giderken Emily pek de ikna edici olmayan birifadeyle, “Ben yalnızca şaka yapmıştım,” dedi. Drew dehşet içinde arkalarından bakarken Suziekapıya geldiklerinde arkasına dönüp sadece dudaklarınıoynatarak Drew’dan özür diledi. Bunun üzerine Drew, “En iyisi ben onlara bir ba­kayım,” dedi ve Emily’nin onu durdurmasına fırsatvermeden ayağa fırladı.Onları kaldırımda taksi beklerken buldu. Onu ilk görenJackie oldu ve hemen yanma koşup boynuna sarıldı.“Ona inek dediğim için çok özür dilerim,” dedi başınıDrew’un omuzuna yaslayarak. Drew kendini Jackie’nin hatırı sayılır derecededolgun vücudundan kurtarmaya çalıştı. “Bence herşeyi unutalım.” Yüzü kızarmış, gözü yaşlı Suzie, “Çok üzgünüm,Drew,” dedi. “Gelmemeliydik.” “Hiç sorun değil,” dedi Drew. Jackie kollarım onun boynuna tekrar dolarken,“Yine de yeni yıl partimize gelebilirsiniz,” dedi. “Bence bu pek uygun olmaz artık,” dedi Drew.“Yine de davetin için teşekkür ederim.” 148


Like this book? You can publish your book online for free in a few minutes!
Create your own flipbook