Tracy Bloom “Haklısın,” dedi Jackie ve onu bırakıp önlerindeduran taksiye doğru yürüdü. Drew ve Suzie ne söyleyeceklerini bilemeden birlikte yürüdüler. “Umarım gecenizi mahvetmemişizdir,” dedi Suziesesi titreyerek. “Hem de bugün benim için yaptıklarından sonra.. “Sorun değil.” Jackie onları bekleyen taksiden Suzie’ye seslendi:“Haydi, bin artık.” “Ben Emily nin yanına döneyim.” Drew onlarınarkasından bakarken Jackie arka camdan ona neşeyleel salladı. Suzie ise arkadaşının verdiği rahatsızlıktanötürü üzgün görünüyordu. Drew restorana girdi ve masaya dönmeden öncekendine çekidüzen vermek için erkekler tuvaletine uğramaya karar verdi. Kendini kabinlerden birine kilitleyip başını ellerinin arasına aldı. Masaya döndüğünde Emily ye nasıltahammül edeceğini düşünürken midesi bulanmıştı.Emily nin gecenin geri kalanı boyunca Jackie ile Suzie yiküçümseyip eleştireceğini adı gibi biliyordu ve bununlanasıl başa çıkacağına dair en ufak fikri yoktu. Ama midesinin altüst olmasına asıl sebep olan budeğildi. Nasıl başa çıkacağını bilemediği şey, o olayyaşanırken kimsenin farkına varmadığı bir şeydi. Sonbirkaç dakikada yaşananlardan çok daha sıkıntı verici 149
Aldatılan Kadının İntikamıbir durumdu bu. Daha önce böyle bir şey yaşamadığından emindi. Restoranın ortasında otururken kalbinin küt kütattığını, nefes alıp verişlerinin sıklaştığını ve içinininanılmaz bir sevinçle dolduğunu hissetmişti. Oysakiyerinden kımıldamamıştı, hiçbir şey değişmemişti.Suzie’nin içeri girmesinden başka... 150
On İkinci Bölüm Sevgili Suzie, Birkaç hafta önce hir barda ruh eşimle tanıştım.Birbirimiz için yaratılmışız sanki. Bir sürü ortak noktamızvar. Romu ve kuru üzümlü dondurm ayı bile seviyor kiben bugüne dek rom ve kuru üzümlü dondurm a sevenbirini hiç tanımamıştım. Gece boyunca konuştuk, ta kiarkadaşlarım , Peter’ı (evcil tavşanımla adaş!) hayranlıklaizlememden sıkılıp gidene kadar... Gecenin sonunda evinegittim ve bana yedek yatağını teklif edecek kadar nazikdavrandı. Ben de onun yanında uyumakla yanlış bir şeyyapm am ış olacağım a karar verdim. Ne de olsa ikimizde o güne dek hiç kimseye karşı böyle hissetmemiştik.Ertesi gün işe gitmesi gerektiği için ben de erkenden evedöndüm. Numaramı aldı ve beni arayacağına söz verdiam a bunun üzerinden tam üç hafta geçti. Tanıştığımızbara dokuz defa gitmeme rağmen onu hiç göremedim.Her akşam iş çıkışı evinin önünden geçiyorum am a hiçevde olmuyor. Sürekli gittiği m arkete bile gidip dondurmareyonunda oyalandım. Yine de izine rastlayamadım. 151
Aldatılan Kadının İntikamıBaşına bir şey gelmiş olmasından korkuyorum artık.Sence polisi aram alı mıyım? Didsbury’nin Çaresiz Kızı Sevgili Didsbury’nin Çaresiz Kızı, Durumu şöyle bir ifadeyle açıklayayım : “Bu çocukseninle ilgilenmiyor.” Başına bir şey gelmedi, yalnızcaseni tekrar görm ek istemiyor. Şimdi asıl önemli olan, bu durumun üstesinden nasılgeleceğin. Sakın ağlayıp kendine acımaya kalkışma. AsılYAPMAMANgerekense sessizce yoluna gitmek. Bu yöndetavsiyeler veren koca bir kitap var ve biliyor musun,yazarı bir erkek! Kadınlara sessiz sedasız çekip gitmeninerdemli bir şey olduğunu düşündürmek ne kadar dakolay ve sinsice bir yöntem. Oysa ne büyük bir saçm alıktır bu! Ortalığı ayağa kaldıracaksın ki aynı şeyi başkabir kadına yapm adan önce bir kez daha düşünsünler. Şimdi gidip posta kutusuna bir not bırak. Nota daerkek arkadaşının onunla yattığını öğrendiğini ve hayatından endişe ettiğin için bu akşam gizlice buluşmanızgerektiğini yaz. Onunla buluştuğunda da erkek arkadaşının güvenlikgörevlisi olduğunu, yakında evleneceğinizi söyle. Güvenlik görevlisi arkadaşlarından birinin bardan birlikteçıktığınızı görüp seni ispiyonladığını, M anchester dakitüm güvenlik görevlilerinin görebildiği kapalı devre güvenlik kamerasıyla fotoğrafınızı çektiğini söyle. Başına 152
Tracy Bloomödül konduğunu fa la n uydur. H atta başı ne k a d ar yarabere içinde olursa ödülün de o kadar büyüyeceğini, oyüzden en az üç ay evden çıkmamasını, böylece meselenin unutulabileceğini söyle. Son olarak da onu yalnızcaseks için kullandığın için ondan özür dileyip iyi bir kızbulması için şans dile. Planın nasıl işlediğinden beni haberdar et. SuzieSuzie “kaydet” tuşuna basıp mutfak sandalyesinde arkasına yaslandı. Pazar öğleninin sessizliği onu çepeçevresararken uzun uzun iç geçirdi. Rutin pazar günlerindenbirini yaşıyordu. Canı sıkılana kadar yataktan çıkmamış, ardından da sert bir kahve içmek için alt katainip uzun, kalın paltosunu pijamasının üzerine giyerekköşedeki bakkala gitmişti. Bakkaldan iki gazete almıştı;biri magazin içerikli, diğeriyse tanıdık birine rastlamaendişesiyle aldığı ciddi bir gazeteydi. Ayrıca fazla kaloriiçermeyen lezzetli atıştırmalıklar almak için karmakarışık haldeki rafları incelemiş, sonuç alamayınca daher zamanki gibi bir kutu Mr. Kiplings elmalı tart alıpeve koşmuş, gazetenin dedikodu kısmına gelene kadarelmalı tartın yarısını midesine indirmişti. Televizyonsauyku mahmurluğuna uygun programlar sunmak adınazırvalamayı kendine hak görürcesine arka fonda usulusul mırıldanıyordu. 153
Aldatılan Kadının İntikamı Saat bire geldiğinde Suzie o dehşet dolu sürecinyaklaşmaya başladığını hissetti. Gazeteler okunmuş,tartlar yenmiş, kahveler içilmiş, uyuşuk televizyonprogramlarının yerini ciddi politik tartışmalar ya dadurmadan porsuklardan bahseden John Craven almıştı.Bütün bekârların yaşadığı o korkunç pazar öğledensonrası yalnızlığı gelip çökmüştü işte. İçki sersemliğigeçmiş, Suziehin içinde aniden bir sosyalleşme, gerçekdünyaya açılıp yeniden insan ırkının bir parçası halinegelme isteği belirmişti. Ama herkesin bildiği gibi buaynı zamanda dünyanın geri kalanının eve çekildiğisaatlerdi. Çiftler koltuklarda birbirlerine sarılmış, ilişkidebaskın olan kişinin isteğine göre ya Sky Sports ya daEastEnders izliyorlardı. Aileler masa başında oturmuş,pazar öğle yemeklerini yerken bekârları pazar öğledensonrasının o geçmek bilmeyen saatlerinde yapacak birşey, gidecek bir yer, hepsinden de önemlisi bunu paylaşacak birini bulamadan yapayalnız halde bırakmışlardı. O haftanın köşe yazısına başlamak Suzie’yi birazrahatlatmıştı ama önünde uzanan sonsuz saatlerdeyapacak bir şey bulmalıydı. Saat 13.56’da artık iyice dökülüyordu. Derin bir içgeçirip televizyonun altındaki çekmeceyi açtı ve romantikkomedi -Jackie nin deyimiyle “ilişki pornosu”- türündekiDVD’lere baktı. Yalnızca bir tane izleyecekti. Aklınıkaçırmaktan iyiydi. Gözlerini kapatıp içlerinden birinirastgele seçmeye karar verdi. Yirmi dakika daha öylece 154
Tracy Bloomoturup onu en çok neşelendirecek ya da en az sıkacakfilmi seçmek için her birinin konusunu okuyamazdı.H arry Sally ile Tanışınca filmini seçti ve bundan gayetmemnun oldu. Sandra Bullock ortaya çıkıp kadınlarayönelik filmleri ayağa düşürmeden önce çekilmiş, nitelikli bir romantik komediydi bu. (Sen Uyurken filmininkabul gördüğü de yadsınamazdı. O gerçekten de eşsizbir saçmalıktı.) Filmi cihaza yerleştirip sürünerek koltuğa gitti.Yastıklardan birini başının altına yerleştirirken, Sallykırkma merdiven dayamasına rağmen hâlâ yalnız olduğunu fark etmeden önce uyumak için dua etti. İlk birkaç tamdık sözü duyduğunda tatmin edicibir coşku hissetti. Ama Harry üniversitedeki sevgilisinesayısız “seni seviyorum” eşliğinde veda edip ona sürekli yazacağına dair söz verirken içini bir huzursuzlukkapladı. Harry, “Seni şimdiden özledim,” derken Suzieçoktan biten kendi üniversite aşkını özlemle hatırlayıpkederlendi. Adı Antony’ydi. Üniversitenin ilk yılındaki tanışmahaftasında kantinin merdivenlerinde karşılaşmışlardı.İkisinin de yüzünde bir yıl ara verme hakkını kullanmamış öğrencilere özgü, korku dolu ifade vardı. Öncekiyılı boş geçirip Brezilya veya Guatemala gibi egzotikyerleri ziyaret etmiş olmanın verdiği güven dolu tavırlardan yoksunlardı. Dünyayı gezemeyip vücutlarınapirsing yaptıramamış olmanın üzüntüsünü paylaşarak 155
Aldatılan Kadının İntikamıyakınlaşmış, tertemiz keten çarşaflardan ve üzerlerinetitreyen anneleriyle birlikte evde bıraktıkları gerçeksoslardan bahsetmişlerdi. Çok geçmeden Antony, Suzie’nin yurttaki odasınataşınmıştı ve karı koca gibi yaşamaya başlamışlardı.Zaman içinde çoğunluğu çiftlerden oluşan ortak arkadaşlar edinmişler, bol miktarda acı biber ve ucuzkırmızı şarapla verdikleri akşam yemeklerinde onlarlabuluşmuşlardı. Suzie sonunda başardığını düşünüyordu. İleride,“Kocamla üniversitedeyken tanıştık,” diyen kadınlardanbiri olacağından şüphesi yoktu. Ekrandaki ondan yaşça büyük çifti ve aşk hikâyeleriniizlerken kendi ilişkisinin beklediği şekilde sonlana-mamasının üzüntüsünü ta derinlerinde hissetti. Filmidurdurup üst kattaki yatak odasına koştu. Dolaptakikocaman mukavva kutuyu alırken toz kalkınca öksürdü.Bir an duraksayıp kucağındaki kutuyu tekrar yerinekoymayı düşündükten sonra alt kata indi. Kutuyu oturma odasının kilimine koydu ve filmitekrar başlatıp Sallynin havaalanında bir adamla zevkleöpüşmesini izledi. Ekrana doğru alçak sesle, “Pislik,” dedi. Kutunun en üstünde bulduğu şey, yüreğinin iyicesızlamasına neden oldu. O büyük hava kabarcıklı zarfıeline alırken gri bir toz kütlesi, zarfın yırtık kenarından halının üstüne kül gibi döküldü. Suzie bir yığın 156
Tracy Bloomzarfı yavaşça çıkarıp yere yayarken, am an ne güzel, diyedüşündü. Her birinin üstünde kendi adı yazıyordu. Adreslerse yirmili yaşlan boyunca Manchester’m tehlikelibölgelerinden adım adım uzaklaşmasını gözler önüneseriyordu. İçlerinden biri üniversitenin ilk yılında kaldığıyurda gönderilmişti. Suzie zarfla aynı renkteki inceciksayfayı çıkardı. Dolma kalem mürekkebini görür görmezdoksanlı yılların başına geri dönmek, bilgisayarlarıngelişimini hemen durdurmaları için yalvarmak istedi.Gözüne biraz tuhaf, demode ve çok da romantik görünmüştü bu. Antony’nin sayfanın altındaki imzası,uzun zamandır görmediği bir arkadaşa kavuşmak gibiydi. Üç öpücük işareti de isminin son harfinin kuyruğunun yanına kusursuzca oturtulmuştu. Mektubuhızlıca okumalıydı. Antonynin ona olan aşkı sayfadan bir şekilde taşıp Suzie niıı âdeta nefesini kesmişti.Antony’nin, mektubu büyük ihtimalle yarıyıl tatilindeailesini ziyarete gittiği o nadir hafta sonlarından birindeyazdığı sonucuna vardı. İki geceliğine gitmiş olmasınarağmen Suzie’ye yazma ihtiyacı duymuştu. Ne muhteşem bir şeydi bu. Ama şimdi düşününce inanılmazderecede demode geliyordu. Günümüzün elektronikortamda büyümüş erkeğinin eline kalem kâğıt alıpmektup yazması, postaneye gidip pul alması, sonrada mektubu postalaması olası mıydı? Şimdi iletişimkurmak on kat daha kolayken neden sevdiklerimizledaha anlamlı sohbetler etmeye zaman ayırmıyorduk? 157
Aldatılan Kadının İntikamıEn derin hislerin ve arzuların ifade edildiği iki sayfalıkyazıların yerini artık KİB18gibi kısacık semboller aldı. Suzie yere iyice yayılmış diğer kırk kadar zarfıinceleyip ilişkinin sonlarına doğru yazılmış mektububulmaya çalıştı. Sonunda üzerinde o dönemde yaşadığıson evin adresinin yazdığı, kocaman, açık yeşil bir zarfbuldu. İçinden çıkan doğum günü kartını gördüğündebir an için kafası karıştı. Erkek arkadaşınızdan alacağınıztürden bir kart değildi bu. Kötü çizilmiş karikatürizehayvanların yaşla ilgili saçma sapan espriler yaptığıaptalca bir karttı. Suzie kartı açıp Antony’den geldiğinigörünce şaşırdı. Sevgiler, Antony, yazıyordu. Bu kez“y” harfinin kuyruğunda öpücükler yoktu. Hatta hiçyoktu. Sonsuz aşka dair herhangi bir mesaj da yoktu.Ön yüzünde şakacı, yaşlı porsukların, içindeyse yeşiltükenmez kalemle yalnızca, sevgiler, Antony yazısınınbulunduğu bir karttı. İlişkinin bittiğine ve gömülmeyehazır hale geldiğine dair bir işaret varsa o da şu andarengârenk resimler halinde kucağında duruyordu. Suzie, Antony yle ilişkisinin bittiğini gösteren kanıtıinceledi. Birbirine uygun yazı malzemelerinin ve dolmakalemlerin insanı sersemleten coşkusundan çıkıp benzinistasyonlarındaki kartlardan alma zavallılığına düşecekhale nasıl gelmişlerdi? Suzie doğum günü kartını kalış “Kendine iyi bak” ifadesinin kısaltması, (ç. n.) 158
Tracy Bloomdırıp parçalara ayırdı ve her bir parçasını televizyonadoğru fırlattı. işlemi kapı zilinin tiz sesiyle bölündü. Pazar öğledensonrası bir ziyaretçi tarafından sekteye uğratılmıştı. Dualarıkabul olmuştu. Kapıya koşarken Yehova Şahitlerindenbirinin gelmemiş olması için dua etti. Evet, umutsuzbir durumdaydı ama o kadar da değildi. Ön kapıyı açaraçmaz karşısında pazar kıyafetleriyle ellerini ceplerininderinliklerine sokmuş, her an kaçıp gidecekmiş gibi birifadeyle ona bakan Drew’u gördü. Suzie rahat bir nefesalarak gülümsedi. Eski dostu Drew’la uzun bir sohbetederse bir saat falan daha oyalanmış olurdu. Sonrasındazaten çay saati iyice yaklaşmış olacak, böylece bir pazaröğleden sonrasını daha savuşturmuş olacaktı. Drew’un kaçmasına fırsat bırakmadan onu kolundan çekiştirerek, “Gel, gel,” dedi. “Gelemem,” dedi Drew hemen, garip bir ifadeyle. “Olmaz!” diye haykırdı Suzie. “Bir dakikalığınagel.” Az önce zihninden sildiği bir saat tekrar önüneserilince paniğe kapılmıştı. “Hayır, ciddiyim. İşlerim var,” diye itiraz etti Drew. Ama Suzie onu tüm gücüyle kapıdan içeri çekerek,“Lütfen, biraz kalsan olmaz mı?” dedi. “Sabahlığımlakapıda konuşturamazsın beni.” Drew kapıyı arkasından kapatırken, “Yalnızca beşdakika,” dedi. 159
Aldatılan Kadının İntikamı Suzie salonun kapısını işaret ederek, “Sen rahatınabak.” deyip gülümsedi. “Ben de gidip doğru düzgünbir şeyler giyeyim.” “Ah, evet,” dedi Drew. “İyi fikir.” Suzie merdivenden jet hızıyla çıkıp üzerine bir şeylergiydi. Eşofm anının üzerinde kahve lekesi vardı amaDrew un onu bu yüzden ayıplamayacağını biliyordu.Tekrar alt kata koşup salonun kapısında durdu ve nefesnefese kalmış bir halde, “Çay ister misin?” diye seslendi. Gergin bir ifadeyle koltuğun kenarına ilişen Drew’danses çıkmadı. Üzerine doğum günü kartının parçacıklarıserpiştirilmiş bir yığın aşk mektubu ile hava kabarcıklıgri zarf, etrafını sarmıştı. Bu da yetmezmiş gibi arkaplanda M eg Ryan, nefes nefese kalmış halde orgazmtaklidi yapıyordu. “Gitsem iyi olacak,” dedi ayağa kalkarak. “Bu sah nenin bir parçası olmama gerek yok sanırım.” Suzie onu omuzlarından kavrayıp tekrar yerineoturtarak, “Hayır!” diye haykırdı. “Kalm an gerekiyor.Eski aşk mektuplarına bakıyordum yalnızca. Aslındabir sonraki intikam planımı yapmam gerektiği içingelmen iyi oldu. Antony ye nasıl bir ders vereceğimkonusunda bana fikir verebilirsin.” “Hayır, Suzie,” dedi Drew başını iki yana sallayarak.“Buraya sana artık bu işin bir parçası olamayacağımısöylemeye geldim. Bu yalnızca...” “Ama sana ihtiyacım var!” diye sızlandı Suzie. 160
Tracy Bloom Bir an için göz göze geldiklerinde Suzie yüreğininpanikle dolduğunu hissetti. Drew ona güven veriyorduve Suzie o olmadan zorluklara karşı tek başına mücadeleedebilecek gücü kendinde bulacağından emin değildi. Gözlerini ilk kaçıran Drew oldu. Yere bakıp birşeyler mırıldandı. “Yapamam, Suzie. Çok üzgünümama artık sana yardım edemem.” “İyi ama neden?” diye sızlandı Sıızie. “Dün harika bir ekip oluşturmuştuk. Muhteşemdik. Sen deöyle söylemiştin.” “Biliyorum,” dedi Drew. Sözlerine devam etmeden önce hafifçe öksürdü. “Ama dün gece Jackie veEmily arasındaki gerginlikten sonra geri adım atmamgerektiğine karar verdim.” Suzie onu gülünç durumadüşürecek gözyaşlarının tehdidi altında Drew’a şaşkınbir ifadeyle baktı. Tanrı aşkına, diye düşündü. Âdetaayrılıyorlardı. “Jackie adına gerçekten özür dilerim,” dedi. “Oşekilde davranmamalıydı. Çok içmişti ve Emily onubiraz gerdi. O da kendini kötü hissediyor. Belki deEmily’den özür dilerse Emily bana yine yardım etmeneizin verir.” “Bunun Emily’yle bir ilgisi yok,” dedi Drew sertçe.“Senin bana ihtiyacın yok.” Suzie o kadar çaresizdi ki Drew’u ona tekrar yardımetmeye ikna edecek bir şey düşünemiyordu. Birlikteçok iyi bir ekip oluşturmuşlardı. Ama Drew yorgun 161
Aldatılan Kadının İntikamıgörünüyordu ki bu pek alışılmış bir şey değildi. Belkide bu konuyu şimdilik kapatmalıydı. “Tamam,” dedi sonunda. “Anlıyorum. Ama çayiçeceksin, değil mi?” Drew derin bir iç geçirdiğinde Suzie bunun ne anlama geldiğinden emin olamamıştı; rahatlama anlamınamı geliyordu, yoksa teslim olma mı? “Yalnızca bir fincan,” dedi Drew. “Sonra gerçektengitmeliyim.” Suzie, “Harika,” diyerek gülümsedi ve Drew’unfikrini değiştirmesine fırsat bırakmadan mutfağa geçti. Buharı tüten iki fincan çayla tekrar salona geçtiğindeDrew’un yerdeki kutuyu karıştırdığını görünce şaşırdı. Drew, yanlış yıkama kurbanı olduğu açıkça anlaşılan, üzerinde kocaman bir “T ” harfi baskısı olanaçık pembe tişörtü gösterirken, “Bu saçmalıkları nedensaklıyorsun?” diye sordu. Suzie çayı elinden bırakarak, “Aman Tanrım, otişörtü sakladığıma inanamıyorum,” dedi. “Onu yıllarönce Take That konserine giderken giymiştim. Sekiz kişigitmiştik ve hepimizin üstünde Take That’in harflerinitaşıyan bir tişört vardı.” Drew ona gerçek anlamda dehşete düştüğünü gösteren bir ifadeyle baktı. “Gary Barlow bize el sallayınca çılgına dönmüştük.Muhteşemdi.” 162
Tracy Bloom Drew yüzünden silinmeyen o şaşkın ifadeyle tişörtebaktıktan sonra onu koltuğun üstüne attı. “Peki ya bu?” dedi üzerine keçeli kalemle bir grafikçizilmiş büyük bir kartı göstererek. “Hava grafiği.” “Hava grafiği mi?” “Evet. Arkadaşlarımdan biri bunun çok havalıolduğunu düşünüyordu. Ta ki Gola marka spor ayakkabı giyen biriyle çıkana kadar... Biz de onun havasınıkaybettiğine karar verdik ve ne kadar kaybettiğini birgrafik çizerek ona gösterdik. O da karşılık olarak bizimgrafiklerimizi çizdi. Bu benim grafiğim; sarhoşken şeftalirengi tişört ile beyaz pantolon giyen birine yanaşırkenve bu da...” “Bunu yapmak için zaman harcadınız bir de, öylemi?” diye araya girdi Drew. “Yirmili yaşlarımızda hepimiz böyle şeyler yapmadıkmı?” diye karşılık verdi Suzie. “Tam zamanlı maaş alanbir çalışan olmanın avantajını kullanırken hâlâ öğrencigibi davrandığımız yıllar... Öğrenci olmayı ancak kariyerinde bir basamak yükseldiğinde bırakıyorsun vebu da artık işe akşamdan kalma bir halde gelmeninseçenekler arasında olmadığı anlamına geliyor.” “Sanırım,” dedi Drew ve grafiği tekrar kutuya koyupeline beyaz ciltli bir fotoğraf albümü aldı. 163
Aldatılan Kadının İntikamı Suzie, “Vay canına!” diye haykırıp aibümii onunelinden kaptı ve ilk sayfayı açarken, “Düğün albümü,”dedi. “Buna yıllardır bakm am ıştım .” Drew albüme Suzie nin omuzunun üstünden bakarak, “Kim evlendi ki?” diye sordu. “Hiç kim se,” diye yanıtladı Suzie. “Numaradanbir düğündü.” “Ciddi olam azsın!” “Tabii ki ciddiyim,” dedi Suzie. “Yıllardır düğünegitmediğimiz için sızlanıp duruyorduk. Uzun zamandır çıktığımız için sanırım Angie, Antony nin banaevlenme teklif etmesini sağlamaya çalışıyordu. TabiiAntony oltaya gelmedi ama içimizden biri ortada gerçek bir birliktelik olmasa bile numaradan bir düğünyapmayı önerdi. Biz de yaptık.” “Düğün mü organize ettiniz?” “Aslında eğlenmek için bir bahaneydi ama o güngelene dek öyle planlar yaptık k i... Bir gece öncesindebekârlığa veda partisi bile düzenledik. Düğün günüde bizim evin arka bahçesinde toplandık. Bak, gördün mü?” Suzie bir fotoğrafı işaret etti. “Brian pederkılığına girdi. Erkekler takım elbise giydi. Törendenönce bir bara gittiler ve bar sahibi gerçek bir düğünolduğunu sandığı için içkilerini de bedavadan içtiler.Richard damat oldu ve Brian’ın kız arkadaşı Em m a’ylaevleneceğini sanıyordu ama Guy’ı Edinburgh’dan gelipgelin olması için ikna ettik. Guy tören sonuna kadar 164
Tracy Bloomkimsenin onu görememesi için kalın bir duvak taktı.Annemin yaptığı gerçek bir düğün pastamız bile vardı.” Drew başını iki yana sallayarak, “Hepiniz kafayıyemişsiniz,” dedi. “Ben yirmili yaşlarımda kırkıma gelmişim gibi davranmakla meşguldüm. Emily’yle birlikteüniversiteden mezun olur olmaz ev kredisi ödemeyebaşladık. Hatırladığım kadarıyla dışarıya da pek çıkmıyorduk çünkü Emily hukuk sınavlarına çalışıyorduve kredi ödediğimiz için paramız yoktu.” “Ama hepsine değdi, değil mi? Şimdi kendine birbaksana. Çok güzel bir evin var ve mesleğinde çokbaşarılı bir kadınla evleneceksin. Benim gibi ezikler deböyle küçücük bir dairede yalnız yaşayanlar istatistiğiniyükseltir ancak. Ben de şeftali rengi saçma sapan nedime elbisemle uyduruk bir düğünde ortalıkta dolanıpduracağıma geleceğime dair biraz plan yapsaydım çokdaha iyi ederdim.” “Ama çok eğlenmiş gibi görünüyorsunuz,” dediDrew kısık sesle. Suzie bakışlarını düğün fotoğrafından ayırmadan,“Eğlendik zaten,” dedi. “Güzel günlerdi. Artık neredeysehiçbirini görmüyorum. O zamanlar çok yakındık, sonrabir de baktık ki hepimiz dört bir yana dağılmışız. Yakariyer basamaklarında yükselme derdine düştük yabaşka şehirlere taşındık ya da evli çiftlerin çocuklardoğduktan sonra yılan misali girdikleri o kara delikleretıkılıp kaldık.” 165
Aldatılan Kadının İntikamı Drew fotoğrafı incelerken, “Hangisi Antony?” diyesordu. Suzie albümün sayfalarını karıştırarak, “O sonrakifotoğraflarda,” dedi. “Daha o zamandan politikayla ilgiliydi ve yerel bir seçim için o öğleden sonrası boyuncaçalışmalar yapmıştı. Doğrusunu istersen bunun aptalca bir fikir olduğunu düşündüğü için akşama kadargelmemişti sanırım. İşte burada.” Sonunda albümünsonlarına yakın bir sayfada durdu ve acı bir kahkahaeşliğinde, “Kusursuz bir çiftmişiz, değil mi?” dedi. Drew fotoğrafa baktıktan sonra başını çeviripSuzie’ye baktı. Ardından tekrar fotoğrafa dönüp onudikkatle inceledi ve yine Suzie’ye baktı. “Yoksa bu düşündüğüm kişi mi?” “Kimi düşündüğüne bağlı.” “Antony Barwood?” “Şey, evet.” “Bildiğimiz Antony Barwood mu?” “Sanırım,” diyerek omuz silkti Suzie. Drew şaşkınlık içinde arkasına yaslanarak, “AmanTanrım!” dedi. Ardından Suzie’ye bakarak, “AntonyBarwood, West Keeling’in liberal demokrat parlamenterisenin şu sarı saçlı Troll bebeğin miydi?” diye sordu. “Aynen öyle.” “Lanet olsun...” 166
Tracy Bloom “Bu ne anlama geliyor?” diye sordu Suzie. “Sakınbana yıllar sonra parlamenter olan biriyle çıkacak zekâyasahip olabileceğimi hiç düşünmediğini söyleme. Öylesöyleyecektin, değil mi?” “Hayır. Ben yalnızca Antony Barwood’la çıktığınıbana söylememiş olmana şaşırdım,” dedi Drew. “Neden söyleyeyim ki? Sen bana eski kız arkadaşlarının adını söyledin mi?” “Şey, hayır ama o ünlü falan değildi.” “O mu?” “Evet, ne oldu?” “Emily’den önce bir tanecik mi kız arkadaşın oldu?” Drew kıpkırmızı kesilerek bakışlarını Suzie’denkaçırdı. “Gençliğimde çok utangaçtım, tamam mı?” Suzie ona birkaç dakika baktıktan sonra o soruyusormaya karar verdi: “Yani hayatın boyunca yalnızcaiki kadınla mı yattın?” “Hayır,” dedi Drew savunmacı bir tavırla. “Tek gecelik ilişkilerin oldu o halde?” “Hayır!” dedi Drew öfkeyle. Suzie ona beklentiyle bakarak sordu: “Yani?” “Yani ben yalnızca Emily’yle yattım, tamam mı?Diğer kızla lisedeyken çıktım, sonra da üniversitedeEmily’yle tanıştım. Ne yapabilirdim? Seks ortalamamıyükseltmek için önüme gelenle yatmalı mıydım?” 167
Aldatılan Kadının İntikamı “Hayır, hayır,” dedi Suzie. “Bu çok sıra dışı birdurum sadece.” Drew’a baktı. “Her neyse, konu ben değilim zaten. Sen ve birparlamenterle çıktığını benden gizlemiş olman.” Suzie tekrar albüme dönerek, “Çünkü ayrılmamızabiraz da politika sebep olduğu için söylemedim,” dedi.Durup parmağını Laura Ashley tarzı çiçek desenli, sadebir elbise giyen kıza doğrulttu. “Charlotte Campbell-Wright,” dedi. “Ya da arkadaşlarının deyimiyle Charlie, tabii arkadaşları varken. Büyükbabası Lordlar Kamarasında olduğu içinAntonyhin ilgisini çekiyordu. Erkeklerin yanında çokutangaç görünürdü ama sonra kelimenin tam anlamıylabir gecede açıldı. Sebebinin Antonyhin pohpohlayıcıbirkaç sözü olduğunu o zamanlar pek anlayamamıştım.Bir süre sonra her hafta sonunu seçim kampanyası gezilerinde erkek arkadaşıma eşlik ederek geçirdiğini veLord Campbell-Wright’la parti politikasını konuşmaküzere Antony yi çaya davet ettiğini öğrendim. Sonundaişten eve erken döndüğüm bir gün onları sarı çiçekyapraklarıyla kaplı yatağımızda buldum.” “İlginç,” dedi Drew yüzünü buruşturarak. “Neoldu, peki?” “Doğrusu Antony yakalandığı için rahatlamıştı. Onaçantasını toplayıp gitmesini söyledim. Üç saat sonraevde ona dair en ufak bir iz kalmamıştı. Bir daha dahiç karşılaşmadık. On yıldır birlikteydik,” dedi Suzie 168
Tracy Bloombaşım iki yana sallayarak. “O on yıl, birkaç saat içindetümüyle silinip gitmişti. Anıların değeri kalmamış, geleceğim bulanık bir sis bulutunun içinde kaybolmuştu.” “Peki ya Charlotte?” diye sordu Drew. “O mu? En azından o özür diledi. Gözyaşları içindekapıma gelip çok üzgün olduğunu söyledi. Onu sevdiğini ve kendine engel olamadığını, günün birinde onuaffetmemi dilediğini söyledi.” “Sanırım bazen kalbinin sesini dinlemek gerekiyor,”dedi Drew yere bakarak. Suzie küçük çaplı kederinden sıyrılarak, “Saçmalık,” dedi. “Bu olayın kalple falan ilgisi yok. Erkekleraldatır çünkü korkaklar.” “Bu biraz ağır olmadı mı?” dedi Drew. “Gerçek bu. Erkeklerin çoğu dürüst olamayacak,bir zamanlar sevdikleri diğer yarılarına ilişkinin bittiğini söyleyemeyecek kadar hasta. Yoksa zavallı kızarkadaşlarının ya da karılarının yüzüne artık onlarısevmediklerini söyleyecek kadar cesur olmaları gerekirdi.” Drew şaşkın bir ifadeyle ona baktı ve gitmeye ha-zırlanırcasına ayağa fırladı. Suzie, “Aman Tanrım!” diye çığlık atıp uzaktankumandayı ve Drew’un kolunu kavradı. “Biraz dur daşunu izle. Bu benim en sevdiğim kısım.” Televizyonun sesini açtı. Elarry ve Sally son sahnede balonlar verengârenk şeritler arasında yeni yılı kutluyordu. 169
Aldatılan Kadının İntikamı Suzie, Drew’u dürterek, “Harry nin Sally’ye ne söylediğini dinle,” dedi. “İşte kadınların istediği şey budur.” “Geceleri uyum adan önce en son konuştuğum kişiolm am seviyorum,” diye mırıldandı Suzie, Harry gerçek duygularını dile getirirken. “Üstelik bunu yeni yılolduğu için söylemiyorum. Bu gece buraya geldim çünküinsan, hayatının geri kalanını biriyle birlikte geçirm ekistediğini anladığında hayatının geri kalanının bir anönce başlam asını istiyor.” Drew kapanış jeneriği belirene kadar yerinden kımıldamadan ekranı izledi. Suzie ona, “Biraz daha çayister misin?” diye sorunca da yerinden sıçradı. Yüzünde bir şey söyleyecekmiş gibi bir ifade belirdikten sonra kararını değiştirdi ve saatine baktı. “Bittim ben!” diye haykırdı ve vedalaşmaya bilegerek duymadan kapıya doğru yürüdü.
On Üçüncü BölümDrew takım elbise mağazasının vitrininden içeriyebakarken Manchester’ın yarısını koşarak geçmesininetkisiyle hâlâ nefes nefeseydi. Başsız mankenler smokinleri ve pastel renkli kabarık papyonlarıyla hallerindenmemnun görünüyorlardı. Bu izlenimi uyandıran belkide resmî kıyafetlere bürünmüş kolların duruşu ya dabeyaz ve geniş fiyonklarla süslü desteğe rahatça yaslanmışayaklardı. Dünya umurlarında değilmiş gibi bir havalarıvardı. Belki de başsız olmanın böyle bir etkisi vardı;düşünmeyi engelliyordu. Drew dalgın dalgın bakarkenbaşını salladı. Evet, düşünmemek insanı nasıl da kayıtsızbir varlığa çevirebiliyordu. Şimdi bulunduğu noktadaonun da başsız olması ne iyi olurdu. O düşüncelerinzihnine üşüşmesini engellemek için ... Orada olmayahakları olmamakla birlikte minik füzeler halinde ortayaçıkıp korkunç hasarlara yol açan düşüncelerdi bunlar.Drew şu anda bu smokinler yerine tarihî bir film içinkorse giymeyi bile tercih edebilirdi. Üstelik korse onakendini, hayatının geri kalanını mühürleyecek olansmokinden daha az kapana kısılmış gibi hissettirirdi. 171
Aldatılan Kadının İntikamı İçeri girmemeliydi. Evine girmeseydi şimdi Suzieriinpijamalı görüntüsü zihnini istila etmeyecekti. Bir numaralı yanlış hareket. İçeri girmeseydi kendini evindeymişgibi hissetmeyecekti. Suzieriin hayatındaki küçük çaplıkargaşayı yansıtan evine... Eşyaların ait oldukları yereözenle yerleştirilmek yerine ortalığa bırakıldığı, hiçbirözelliği olmayan döşemeye bir halının -hem de gerçek,tüylü bir halının- serildiği, pahalı sanat eserlerini taşıyan pahalı metal çerçevelerle kusursuz bir iç tasarımyaratmak yerine rastgele mutlu anları belgeleyen rastgelefotoğrafların birbirleriyle uyumsuz, rastgele çerçeveleriçinde evin çeşitli yerlerine rastgele asıldığı evine... Suzieriin koltuğuna oturduğu anda o rahat görünümlü minderlere içgüdüsel olarak yaslanıp ayaklarınıuzatmıştı ama sonra anında yerinden fırlayıp düzgünbir şekilde oturmuştu. Kendi gösterişli, temiz, modernevindeki koltuğunda ayaklarını asla uzatmamıştı. Hemde hiç. Bu farkındalık, kalbinin öyle hızlı atmasına sebepoldu ki kendini çok fena bir şey yapmış gibi hissetti.Gerçekten çok fena bir şey... Oysa tek yaptığı ayaklarınıbaşka bir kadının koltuğunda uzatmaktı. Birkaç derin nefes alıp sakinleşmeye çalıştığı sırada önünde açık halde duran kutu gözüne ilişmişti.Suzieriin hayatının döküntüleri o rastgele ortamın veçılgınlığın içinde gerçekten de göz alıcı görünüyordu.Onun kişiliğinin etkisiyle tam anlamıyla ışıl ışıl parlıyordu. Drew o kutuyu görünce kendisinin de böyle bir 172
Tracy Bloomkutusunun olmadığına hayıflanmıştı. Yirmili yaşlarınadair ufacık bir şey bile gelmiyordu aklına. Hatırladıkçakendini mutlu hissedeceği, önemli tek bir anını zihninin derinliklerinden çekip çıkarmaya çalıştı. Hayatıboyunca ne yapmıştı? Suzie nin hatıra kutusunu görmesiiki numaralı yanlış hareket olmuştu. Ama en kötüsü de Antony yle ilişkisini dinlediğianlardı. Üçüncü kişinin araya girmesiyle engellenmişolmasa ömür boyu sürmesi beklenen üniversite aşkı...Suzie nin sözleri Drew un zihnine yolunu şaşırmış birbalık sürüsü misali doluşuyordu. Kafasınm içinde dönüp duran düşünceleri durdurmakiçin yüksek sesle, “Kes artık,” dedi ve vitrindeki yansımasına uzun, sert bir bakış attı. “Yeter!” diye haykırdı.Sonra da derin bir nefes alıp kapıyı açarak içeri girdi.Toby, Drew un geldiğini görür görmez, “Bana baksana,”diye seslendi ve hafitçe eğilerek, “Bu düğünü ateşe vermek için gereken kıyafet bu işte,” dedi. “Nasıl ama?Seksi, değil mi?” Drew, beyaz smokinine eşlik eden pembe çizgiligömleği ve mor papyonuyla Moss Broşun ortasındaduran sağdıcını incelerken, “Geylere benzemişsin,”dedi. “Bunu giyeceğimizi düşündüysen saçmalamışsın.Emily yle değil de seninle evleneceğimi sanacaklar.” 173
Aldatılan Kadının İntikamı “Yapma ama dostum. Denersen şaşıracaksın. Gelineuyum sağlamak için beyaz smokin giymek istemiyormusun?” “Şey, hayır. Bilirsin, beyazla pek aram yoktur.Uyum sağlamamı gerektiren bir durum yoksa tabii.Her neyse, zaten Emily ne giyeceğim konusunda kesintalimat verdi. Hepsi yazılı.” “Muh-lanet-teşem,” dedi Toby iç geçirerek. “Yeryer şarap rengiyle canlandırılmış cenaze levazımatçısıkostümü giyeceğiz desene.” O sırada ceketini çıkardı. “Ne demezsin,” dedi Drew. “Havalı bir görünümyaratmak için daha cüretkâr bir şeyler de seçmiş olabilir.” “Emily mi? Her şeyin klasiğini tercih eden Emilymi? Eminim kuşak bile onun moda anlayışına göreküfür sayılıyordun” “Her şeyin en iyisi olsun istiyor yalnızca,” dediDrew onu savunma ihtiyacı duyarak. “Ne de olsa gününyıldızı o olacak.” “Ciddi misin? Peki, ben neden bu düğüne katılıyorum, söylesene?” “Çünkü mankafanın teki de olsan benim en yakınarkadaşımsın ve orada olmanı çok istiyorum.” “Anladım. Ve herkesin içinde seni küçük düşürmem gerekiyor, bu görevi bana nasıl yüklediğini şimdianlıyorum...” 174
Tracy Bloom “Hayır, hayır. Yirmi yıldır ne kadar iyi bir arkadaşolduğumu söylerken biraz duygusal bir ifade takm-malısın.” “Lanet olsun. Başına bela aldın desene. Okul gezisiiçin gittiğimiz Londra Hayvanat Bahçesindeki sürüngenler bölümünde altına yapma hikâyeni de anlatırımo halde.” “Altıma yapmadım, bir şeyin üstüne oturdum. Bunusana daha kaç defa söyleyeceğim?” “Ciddi misin? Bu durum bekârlığa veda partisinikolaylaştırır mı?” “Bunun bekârlığa veda partisiyle ne ilgisi var?” “Şey, ıslak kıyafetler giyeriz diye düşünmüştüm.Sen ıslak dondan hoşlandığın için güzel kızlara kasıklarımıza bira dökmelerini söyleyebiliriz. Karşılığındabiz de onların bluzlarını ıslatırız. Islak tişört modası.” “İğrençsin.” “Haydi ama! İnzivaya çekilmeden önce bir kızınşeffaf bluzunun ardından memelerini görmek istemezmiydin? Bayan Erdemliyi striptiz kulübüne götüreme-yeceğin kesin.” “Hayır, istemem. Hint restoranına gitsek yetmez mi?” “Hint restoranı mı? Hint restoranı mı? Ben kendimirezil edemem. Sadece Hint restoranına gitmekten ibaretbir bekârlığa veda partisi düzenlersem sence başım dikgezebilir miyim?” 175
Aldatılan Kadının İntikamı Drew, Toby’ye bakakaldı. Yine düşünmeye başlamıştı. Neden düşünmekten vazgeçemiyordu? Sonundakendine kızarak, “Neden düğünler bu kadar tantanalıolmak zorunda?” diye sordu. “Neden insanlar öyleceevlenip hayatlarına devam edemiyorlar?” Aniden Drew’un yanında beliren satış görevlisi,“Yardımcı olmamı ister misiniz, efendim?” diye sordu. “Evet,” diye atıldı Drew. “Hayatımın en önemligününde tam bir geri zekâlı gibi giyinmek istiyorum.Bana bu konuda yardımcı olabilir misiniz?” Orta yaşını geride bırakmış gibi görünen adam hiçtereddüt etmeden, “Elbette, efendim,” diye karşılık verdi.“Nasıl bir geri zekâlı gibi görünmeyi tercih edersiniz?” “Şöyle,” dedi Drew. Emily’nin Toby ve onun içinuygun gördüğü tarzı yazdığı kâğıt parçasını adamıneline tutuşturdu. Adam kâğıdı incelerken Drew, Toby’ye küstahçabaktı. “Müstakbel eşinizi tercihlerinden dolayı tebrik etmekistiyorum. Bu törenin yıldızı olacağınıza şüphe yok.Biraz beklerseniz size takımlarınızı getiririm.” Adam,Drew’a güven verici bir tebessümle bakıp omuzunu sıktı. Drew teşekkür ederek kendini eski deri koltuğabırakıp başını ellerinin arasına aldı. “Çok komikti. Aslında bu kadar komik biri değilsin.Hasta mısın sen?” diye sordu Toby. 176
Tracy Bloom “Hayır,” dedi Drew ellerinin arasından. “O halde sorun nedir, dostum? Evlenmekten korkmaya mı başladın yoksa kişiliğin mi değişti?” Drew başını kaldırdı ve en yakın arkadaşına nesöyleyebileceğini düşündü. Bir başkası şöyle dursun,kendine bile ne söyleyeceğini bilmiyordu k i... Sonunda umutsuzca, “Bilmiyorum,” dedi. “Bütünbu tantanadan sıkılmış olabilirim. Sanırım biraz boğuldum.” “Tamam, biz de kendimizi biraz geri çekeriz o halde.Prens Charles olmak zorunda değilsin.” “Ama Em öyle istiyor. Onu üzmek istemiyorum.” “İyi ama bu senin de düğünün. Senin ne istediğinde önemli.” Drew, Toby’ye uzunca bir süre baktı. “Peki, ne istediğimi bilmiyorsam ne olacak?” “Hımmm, anlıyorum.” Toby onun yanından geçipbir tabureye çöktü. “Yemekte kırmızı şarap ile beyazşarap arasında mı kaldın, yoksa çok daha derin bir sıkıntı mı yaşıyorsun? Sarışın mı esmer mi, gibisinden...” Drew gözlerini yere dikti ve Toby’ye bakmadanyanıt verdi. “Sanırım sarışın mı esmer mi, türündenbir sıkıntı,” dedi. Dokunsalar ağlayacaktı. Toby oturduğu tabureden fırlayarak, “Lanet olsun,”dedi. “Erkekler de aziz değil sonuçta. Kim bu kadın?Onunla yattın mı?” 177
Aldatılan Kadının İntikamı “Kimseyle yatmadım. Yalnızca bir kez daha durupdüşünmeme sebep olan biri. Aramızda bir şey olmasımümkün değil ama düşüncelerim kafamı karıştırıyor.” “Onunla yat ve onu kafandan çıkarıp at. Sonra daEmily yle evlen. Bu kadar basit. Vay canına! Bu sağdıçzırvalıkları doğal yoldan geliyor aklıma, değil mi?” Toby,elinde kostümlerle yanlarına dönen satış görevlisinegülümsedi. “Sorun nedir, efendim?” diye sordu adam nazikçe. “Damadımız geline ait olmayan bir çift seksi memeye kafayı taktığı için biraz korkuyor. Ben de sağdıçlık görevimi yerine getirerek ona o kadınla yatmasınısöylüyorum.” “Böyle bir şey beyefendinin sıkıntısını ne ölçüdegiderecek, peki?” “Onu kafasından atacak. Başka şansı yok. Böylecezihni özgür kalacak ve evlenecek. Görev tamam.” Adam gözlerini Toby’den, çenesini ellerine yaslayıpkederle önüne bakan Drew’a çevirdi. “Onunla yatın,” dedi. “Şimdi bu palyaço kostümünüdenemek istiyor musunuz, yoksa siz önemli bir kararalırken onları geri mi götüreyim?” Drew hiçbir şey söylemeden askıları adamdan aldıve perdenin arkasına geçti. Sesi perdenin arkasındanduyuldu: “Ben kimseyle yatmayacağım.” “Orası belli,” dedi Toby. 178
Tracy Bloom “Bu ne demek oluyor?” “Seni hiç bu kadar gergin görmemiştim, dostum.” “Ne bekliyorsun?” “Doğrusunu istersen arkadaşımı bekliyorum. Sakin,soğukkanlı ve rahat Drew’u. Ya da en sevdiğim tabirle‘Bay Duyarlı yı. Arkasından böyle diyorum elbette, yüzüne değil. Azgın. Anlayamıyorum gerçekten. Benimkişisel alanıma girmek üzere olduğunu söylemeliyim.Bu arkadaşlıkta libidosu yüksek olanın ben olduğumusanıyordum.” “Ben azgın falan değilim. Hiçbir şey yapmadım.” “Belki de sorun budur, dostum. Hiçbir şey yapmamış olman. Yıllardır tam bir aziz gibi yaşıyorsun. Lanetolsun, Emily’den başkasıyla yatmadın! Kim böyle birşey yapar ki? Papa mı?” “Papanın Emily’le yattığını sanmıyorum,” diyearaya girdi satış görevlisi. “Haklısınız. Onlar hiç tanışmadı. Bunu belirttiğiniziçin teşekkürler,” dedi Toby. Adam, “Bir şey değil, her konuda hizmet veriyoruz,”diyerek tekrar gözden kayboldu. “Bak, evlenmeden önce kurtlarını biraz dökmekistediğin için kim seni suçlayabilir ki? Evlendikten sonrayapmaktansa şimdi yapman daha iyi. Bak, sana bunu hiçsöylemedim ama faydası olacaksa ben de öyle yaptım.” “Ne yaptın?” 179
Aldatılan Kadının İntikamı “Chloe yle evlenmeden önce birkaç kaçamağım oldu,” “Şaka mı yapıyorsun? Bu iğrenç bir şey.” Drew perdeyi açtı ve gözlerini Toby ye dikerek ona doğru yürüdü. “Gördün mü? Bu yüzden sana söylemedim. Bazentam bir namus bekçisi oluyorsun. Biraz garip bir şeyama bunu söylemiyorum zaten. Ben birkaç kaçamaksayesinde o düşünceyi kafamdan attım ve şu anda mutlubir evliliğim var. Hiç zararı da olmadı.” “Chloe bunu biliyor mu?” “Tabii ki hayır. Bilse beni parçalar. Huyunu bilirsin.” “Kesinlikle,” dedi Drew. “Ne hisseder, düşünsene.Sevdiğin insanlara böyle şeyler yapmamalısın. Bunu yapamazsın.” Aynada kendine bakmak için döndü. Palyaçogibi görünmemişti. Geri zekâlı gibi de görünmemişti.Çok yakışıklı olmuştu. Emily onun geniş omuzlarınave ince gövdesine uygun bir tarz bulmuştu ve papyonyerine kravat tercih etmesi de Drew’u rahatlatmıştı.Neyse ki 1950’îerden esinlenilerek tasarlanmış duvarkâğıdı desenli yelek de yoktu. İyi görünüyordu. Satış görevlisi tekrar yanında belirdi ve onaylar-casına başını salladı. “İyi görünüyorsunuz. Hazırsınız,değil mi?” Drew ona bakmak için döndü. “Sizi çok iyi tanıdığı belli,” diye devam etti adam.“İyi bir tercih yapmış, değil mi?” “Evet,” diye mırıldandı Drew sonunda. “Evet.” 180
On Dördüncü Bölüm Sevgili Suzie, Beş yıldır erkek arkadaşım la birlikte yaşıyorum vedoğum günümde bana evlenme teklifi etmesini beklemiştim. Uzun süredir gizemli davranışlar sergiliyor. Saatlerceortadan kayboluyor, tıraş çantasında M anchester’ın enşık oteline ait oda tarifesini saklıyor, ben odaya girergirm ez telefon konuşmasını bitiriyor ve sürekli sıkıntılıgörünüyor. Her neyse, yirm i dokuzuncu doğum günümgelip geçmiş olmasına rağmen evlenme teklifi falan, etmedi. O şık otelde de kalmadık. Sanırım kabul etmemdenkorkarak geri adım attı. Onunla evlenmek istiyorum.Ben mi ona teklif etsem? Ne dersin? Kerry Sevgili Kerry, Bu adam seninle evlenmeyecek. Çünkü anladığımkadarıyla başka biriyle ilişkisi var. Gizemli bir şekildeortadan kaybolmalar, aniden bitirilen telefon görüşmeleri ve oteller, erkekler söz konusu olduğunda ancak tekbir anlam a gelebilir ve o da evlenme teklifi falan değil. 181
Aldatılan Kadının İntikamıBir erkeğin kız arkadaşı varken iki seçenekle yüzleştiğio kritik yaştasın. Ya evlenecek ya da başkasıyla seksyapacak. Kız arkadaşını artık sevmediği ve bunu onasöylemesi gerektiği gerçeğiyle yüzleşmesi söz konusu bileolam az elbette. Söylemek yürek ister çünkü. O yüzden seks yapm a seçeneğini tercih ettiği ortada.Şimdi güç senin elinde çünkü bu gerçeği biliyorsun am ao senin bildiğini bilmiyor. Onu terk et. A m a gerektiğigibi terk et. O şık oteli arayıp karısı olduğunu ve ona bir sürprizyapm ak istediğini söyleyerek ne zam ana oda ayırttığınıöğren. Ben birfotoğrafçıyla birlikte orada olacağım. Diğerkadınla birlikte otele geldiğinde karşısına çıkıp kız arkadaşı Kerry’nin başvurduğu M anchester’ın En Rom antikÇifti Yarışmasını kazandıklarını söyleyerek onu tebrikedeceğim. Oda m asrafları tarafımızdan karşılanacak vefotoğrafları da gazetede yayım lanacak. Bu işten paçayısıyırmaya çalışıp bu köşede M anchesterın En BüyükÇapkını başlığı altında kendi fotoğrafını görünce sanakarşı dürüst olmamasının pişmanlığını yaşayacak. Suzie Suzie en çok da aldatma üzerine yazılmış mektuplara yanıt vermeyi seviyordu. Bir erkeğin işleyebileceğien büyük suç buydu ona göre. Antony’nin ihanetininardından hissettiği duyguyu tanımlayan kelime ancak“işkence” olabilirdi. Tabii ki bir dolap çevrildiğinden 182
Tracy Bloomşüphelendiği zamanlar olmuştu ama tüm o uyarı sinyallerini “İNKÂR” adlı kutuya başarıyla atabilmişti.Antony’nin onu aldatacak kadar değersiz görmesini,özellikle de bunu Charlie gibi bir kızla yapmasını kendine yediremiyordu. Charlie hoş bir kızdı elbette amaürkek görüntüsü ve utangaç kişiliği doğal olarak erkekhırsızı olabileceğini akla getirmiyordu. Suzie tek suçlunun Antony olduğundan emindi. O kızın hatası zayıfve kolayca etkilenen biri olmasıydı. Yine de Charlie’ninçalıştığını öğrendiği bağış kurumuna gittiğinde uzunsüredir biriktirdiği öfkenin ortaya çıkmasını engelleyememişti. Önce Charlie’ye gitmek, Antony nin soğuktavırlarına göğüs germeye çalışmaktan daha kolaydı.Ondan alacağı bilgiler sayesinde Antony için daha uygunbir intikam planı hazırlamayı ümit ediyordu. Her şeye rağmen o bakımsız binayı incelerken enson erkek arkadaşıyla yatakta gördüğü bir kadınla görüşmenin hiç kolay olmayacağını hissetti. Dehşet vericiydi.Kapıyı açtı ve biri onu görmeden önce Charlotte’ı iyiceincelemek istediği için temkinli bir şekilde içeri girdi.Onca zaman sonra hissedeceği şokla tek başına mücadeleetmeliydi, Charlotte’ın dikkatli bakışları altında değil.Raflı dolapların ve eflatun rengi bir yağmurluğu ince-liyormuş numarası yaptığı sıkış tıkış elbise askılarınınarasından geçerek nihayet danışma masasına bakmayacesaret etti. Not defterine bir şeyler yazan tombul kadının arka tarafına gözlerini dikerken, burada değil, diye 183
Aldatılan Kadının İntikamıdüşündü. Boşuna gelmişti. Yağmurluğu tekrar askıyaastı ve gitmeye hazırlanırken son bir kez daha masayabaktı. Kadını yakından görme şansını elde ettiğindeağzı açık kaldı. Bu o olabilir miydi? Hayır, kesinlikleolamazdı. Şu anda bir müşteriyle ilgilenmekte olano tombul, pasaklı görünümlü kadın Charlie olabilirmiydi? Suzie onu yakından inceledi. Gözleri aynıydı.Kadın o anda nazik bir kahkaha atınca Suzie emin oldu.Tanınmaz haldeydi ama Charlie’ydi işte. Suzie yüzünebir tebessümün yayılmaya başladığını hissetti. Charliekilo almıştı. Bu inanılmaz bir şeydi. Yıllardır görmediğiniz biriyle karşılaştığınızda onun sizden daha kötüdurumda olduğunu görmekten daha tatmin edici birduygu yoktu. Özellikle de bu kişi gelecekteki kocanızıelinizden alan biriyse... Kedileri Koruma Derneğine bağlı bağış kurumunagelme sebebi olarak göstereceği eski kıyafetlerle doluçantayı alıp tazelenmiş bir güvenle danışma masasınadoğru yürüdü. “Charlie?” dedi masaya ulaştığında. “Sen misin?” Charlie bir şeyler yazdığı defterden başını kaldırmadı. “Charlie,” diye tekrar etti. “Ah, affedersin,” dedi Charlie başını anında kaldırarak. “Bana artık kimse Charlie... demiyor...” Şaşkınlıktan ağzı açık kalırken sözleri de yarım kalmıştı. Suzie yi tanıdığındaysa dümdüz bir ifadeyle sadece,“Suzie,” dedi. 184
Tracy Bloom \"Seni burada gördüğüme sevindim,” dedi Suzie.“Böyle bir yerde çalışacağını hiç düşünmemiştim.” Charlie bir kaçış yolu ya da onu yutacak kadargeniş bir delik ararca sına etrafına bakındı. “Haftada iki gün gönüllü çalışıyorum.” “Harika. İyi bir politikacı eşinin yapması gerektiğigibi,” dedi Suzie. Charlie nin üst dudağında küçük bir ter damlasıbelirince Suzie neredeyse korkunun kokusunu aldığınıhissetti. Charlie sonunda Suzie’nin elindeki çantayı alırken,“Bize bir şey mi getirdin?” diye sordu. “Evet, tabii ki. Artık giymediğim birkaç parça kıyafet. Hepsi de 40 beden.” “Ne güzel,” diye mırıldandı Charlie, yüzü iyicekızarırken. “Kediler minnettar kalacak.” “Çok yazık, kıyafetleri kedilere giydirdiğinizi bilmiyordum. Onlara uygun bir şey çıkacağını sanmıyorum.” Suzie, Charlie’den çok daha iyi görünmesininverdiği enerjiyle beslenen esprisi eşliğinde şiddetli birkahkaha attı. Charlie parmaklarını Suzie nin eski tişörtlerindenbirinin kenarında gezdirirken gülümsemeye çalıştı.“Nasılsın, peki?” diye sordu başını kaldırarak. Suzie onun sol gözünün kenarında küçük bir gözyaşı damlası gördüğüne yemin edebilirdi. 185
Aldatılan Kadının İntikamı “Ah, harika,” diye karşılık verdi Suzie. “HeralcTdaçalışıyorum. Evet, biraz zor bir iş ama hep istediğimgibi muhabir olma yolunda ilerliyorum.” “Ne güzel,” dedi Charlie. “Senin adına sevindim.” “Teşekkürler. îşimi gerçekten seviyorum. Şu anda dakadınların, kendilerine kötü davranan erkeklerle nasılbaş edeceklerine dair tavsiyeler verdiğim bir köşem var.Ne kadar popüler olduğuna inanamazsın.” Sözlerinedevam etmeden önce biraz duraksadı. “Antony nasıl,peki?” Charlie hiç kımıldamadı, sonra bakışlarını kaçırdıve “İyi,” diye mırıldandı. “Ne güzel, sevindim. Bu arada bir politikacınınkarısı olmak sana çok yakışmış. Harika görünüyorsun.” Charlie gözlerini sertçe Suzie’ye çevirdi ve hırkasının kolunu sımsıkı tutarak şiddetle burnunu çekti.Suzie onun nemli bir kâğıt mendil çıkarıp gözlerinebastırmasını izledi. “Çok üzgünüm,” diye mırıldandı Charlie, ıslakmendilin arkasından. “Çok üzgünüm ama gitsen iyiolacak. Beni bu halde görmeni istemiyorum.” “Ağlıyor musun?” diye sordu Suzie şaşkınlıkla. Nede olsa böyle bir şey beklemiyordu. “Fazla kilo almamışsın aslında,” dedi Suzie, ne diyeceğini bilemeden. “Aslında yanına yaklaşana kadarfark etmemiştim bile. Uzaktan hiç belli olmuyor.” 186
Tracy Bloom “Lütfen git,” dedi Charlie burnunu çekerek. Yüzünüartık iyice ıslanan mendilin arkasına gizliyordu hâlâ. Kapının tepesindeki zil gürültüyle çalarken yaşlıbir kadın, içinden miyavlama sesleri yükselen tekerleklisepetini çekiştirerek içeri girdi. Danışma masasına baktıve tam ağzını açıp bir şey söyleyecekti ki Charlie’nindurumunu fark etti. “Ah! Ona ne oldu böyle?” Charlie gürültülü bir şekilde burnunu çekti amaaçıklama yapmadı. “Bir kedi öldü,” dedi Suzie. “Aslında bugünlük paydosedecekti.” Kadını dışarı çıkarmaya çalıştı. “Birazdanonu almaya gelecekler.” “Bridge Caddesindeki Connie’yi arayacağım!” diyehaykırdı kadın. “Dolly’nin bir sürü yavrusu oldu. Yarınona bir tanesini getirmesini söylerim. Olur mu?” “Harika fikir,” dedi Suzie ve kapıyı kadının suratına kapatıp levhanın “kapalı” yazan tarafını çevirdi. Charlie şimdi ıslak mendili gözlerine bastırıyor,omuzları da düzenli olarak inip kalkıyordu. Suzie de ne yapması gerektiğini düşünüyordu. Kolunuomuzuna atıp neler olduğunu mu sormalıydı? Bunuyapamazdı. Az önce iğneleyici laflar dökülen dudaklarından henüz şefkat dolu bir şey çıkamazdı. “Çay ister misin?” diyebildi ancak. Evet, çay iyifikirdi. Charlie nin biraz toparlanmasını sağladıktan 187
Aldatılan Kadının İntikamısonra belki de gidebilir, bu garip karşılaşma esnasındaneler olduğunu çözmeye çalışabilirdi. Charlie tekrar gürültüyle burnunu çekti ve poposunu masanın kenarına yaslayınca kâğıt torbalarıntümünü yere döktü. Suzie’ye hiç bakmadan arkadakikapıya doğru yürüdü. Gitmeli miydi yoksa kalmalı mıydı? Suzie’nin hiçbir fikri yoktu. Merakı onu alt etti ve şimdi küçükbir odada çatlaklarla dolu, kedi resimli iki fincana çaypoşetleri koymakta olan Charlie’nin arkasından gitti.Onun yanından geçip yüksek bir tabureye otururkenCharlie de oturak kısmı iyice çökmüş bir sandalyeyekendini bırakıp Quality Street kutusunun kapağınıaçmaya çalıştı. Açtıktan sonra Suzie’ye içindeki penguen bisküviden ikram etti. Suzie kutuya baktı ama birdokundurmada daha bulunmazsa rahatlamayacaktı. “Hayır, teşekkür ederim,” dedi ciddi bir ifadeyle. Charlie ona kalbi kırık bir kadının bakışlarıylabakıyordu. Sonra gözlerini bisküvilere çevirdi ve yüzünü buruşturdu. Ambalajından çıkardığı bisküvidenbüyük bir lokma ısırırken gözyaşları yeniden yanaklarına akmaya başladı. Suzie kendini hâlâ şefkat dolu sözler sarf etmeye hazırhissetmiyordu. Tek hissettiği rahatlamaydı. Charlie’ninyaşadığı hayatı yaşamak istemediğine dair güçlü birrahatlama... Belli ki o hayat, Charlie’yi perişan etmişti.Suzie yıllarca o hayatı kendisinin yaşaması gerektiğini 188
Tracy Bloomdüşünmüştü ama Charlie’yi nasıl da şişman ve kederli birkadına dönüştürdüğünü görebiliyordu. Şimdi Charlieninkonuşmayı başlatacak hali olmadığına göre bir şeylersöylemesi gerekiyordu. “Evet...” diye söze başladı. “Neler oluyor?” Charlie kedi şeklindeki mavi beyaz peçeteliktentemiz bir kâğıt peçete alıp burnunu gürültülü bir şekilde sildikten sonra yanıt verecek kadar toparlandı. “Hiç,” dedi sonunda. Suzie kaşlarını kaldırdı. “Ne kadar ironik,” diye devam eden Charlie başınıüzgün bir ifadeyle iki yana sallayıp yere baktı. Suzie, “İronik olan nedir?” diye sordu ve AlanisMorissette’in o an kulaklarında çınlamaya başlayansesini susturmayı başaramayıp kim bilir kaç milyonuncukez “ironik” kelimesinin gerçek anlamını düşündü. “Hiç,” dedi Charlie yeniden. “Haydi ama,” dedi Suzie. “Gerçekten ironik değilsekimseye söylemem. İroni kelimesinin gerçek anlamınıbilen pek yoktur ama ben bilmeliyim çünkü gazeteciyim.” Charlie, Suzie’ye şaşkın bir bakış attı. “Alanis bile o kelimenin anlamını yanlış biliyorsasen de yanlış biliyor olabilirsin. Sorun değil.” “Alanis mi?” “Alanis Morissette. İronik değil miii? 95 yazındasürekli dinlerdik, unuttun mu? İhtiyacın olan bir bı- 189
Aldatılan Kadının İntikamıçakkerı on bin tane kaşık bulm ak. .. Ne demek bu? Birio kadına bir sözlük almalı.” Charlie artık ağlamayı kesmiş, kaşlarını çatmıştı.Sonunda fısıldadı: “Seni özledim.” “Haklısın. Gerçekten de ironikmiş,” dedi Suziegülümsemeye çalışarak. Charlie yanıt vermedi. Kâğıt peçetesini parçalaraayırıp yakından izlemekle yetindi. “Neden ağlıyorsun?” diye sordu Suzie. Sebebini öğrenmeliydi. Artık onun için üzüldüğünü hissediyordu.Hiç kimse bu kadar üzülmeyi hak etmiyordu. “Başını kaldırıp ona bakmadan önce Charlie tekrar gürültülü bir şekilde burnunu çekti ve “SanırımAntony nin bir ilişkisi var,” dedi. Yüzünü ellerinin arkasına gizlerken yeniden sarsılarak ağlamaya başladı. “Vay canına,” dedi Suzie. “Alanis halt etmiş!” İroninin de ironisiydi bu. Erkek arkadaşıyla ilişki yaşayankadınla on yıl sonra karşılaştığında adamın şimdi deonu aldattığını öğreniyordu. “Emin değilim aslında. Belki de yanılıyorumduram a... am a...” diye geveledi Charlie. “Charlie,” dedi Suzie sertçe. “Seni aldattığı konusunda sana garanti verebilirim.” “Ama emin değilim, yanlış anlamış olabilirim.” Suzie taburesinde hevesle öne doğru eğilip, “Charlie,beni dinle,” dedi. Artık onun mıntıkasına girmişlerdi. 190
Tracy Bloom“Seni aldatıyor. Neden, biliyor musun? Çünkü böyledurumlarda en iyisini düşünmeye programlanmışız.Bütün işaretler gün gibi ortada olmasına rağmen yanılmış olabileceğimizi düşünüyoruz çünkü diğer seçenekbaş edemeyeceğimiz kadar ağır.” “Peki, sen nasıl bu kadar emin olabiliyorsun?” diyesordu Charlie. “Bana şu soruların yanıtını ver,” dedi Suzie iyiceheyecanlanarak. “Onu evin garip köşelerinde, kapalıkapılar ardında telefonla konuşurken buluyor musun?” “Şey, evet.” “Sen odaya girince telefonu hemen kapatıyor mu?” “Genelde, evet.” “Sana geceyi dışarıda geçireceği ve telefon çekmeyeceği için onu arayamayacağım söylüyor mu?” “Evet.” “Belli bir kadından bahsederken sesinin tonu değişiyor ya da ismini söylemeden önce duraksıyor mu?” Charlie dudağını ısırdı, gözyaşları yeniden akmayabaşlamıştı. “Mesajlarını okuduktan hemen sonra silmeye mibaşladı?” Charlie sessizce onayladı. “Peki, bunu seni aldattığından emin olmak içingecenin bir yarısı telefonundaki mesajları gizlice kontrolederek mi anladın?” 191
Aldatılan Kadının İntikamı “Evet,” dedi Charlie ağlayarak. “Nasıl bildin?” Suzie bu sorunun yanıtını perişan haldeki Charlieiıingerçekten bilmesi gerekir mi, diye düşünerek duraksadı. “Çünkü seninle yattığından şüphelendiğimde bende aynısını yapmıştım,” dedi kısık sesle. “Sanırım şüphelerinin boşa çıkacağını kendilerine kanıtlamak içinbunu bütün kadınlar yapıyor.” “Çok üzgünüm,” dedi Charlie hıçkırarak. “Sanaböyle bir şey yaptığımız için çok üzgünüm.” Suzie hiçbir şey söylemedi. “Bunu hak ettiğimi düşünüyorsundur,” dedi Charlie. “Hayır, pek sayılmaz,” dedi Suzie sonunda. “Suçlanması gereken biri varsa o da Antony, sen değilsin.Onun hatası.” “Şimdi ne yapacağım?” dedi Charlie. “Ne yapacağımı gerçekten bilmiyorum.” Suzie oraya neden gittiğini hatırladı. Amacı, Antonyyeonun ona yıllar önce hissettirdiği şeyin aynısını hissettirmekti. Yaşayacağına inandığı geleceğin ellerininarasından kayıp gittiğini hissettirmek... Bunu Charliearacılığıyla yapmaktan daha iyi bir yol olabilir miydi?Sonunda sıra ona gelmişti. Suzienin yıllar önce Antonyninihanetine veremediği tepkiyi şimdi Charlie verebilirdi.Sessizce çekip gittikten sonra aylarca yaralarını sarmaklauğraşmak yerine gerekeni yapıp Antony’ye iyi bir dersverebilirdi. Muhteşem bir şey olabilirdi. 192
Tracy Bloom Charlienin onu bu işe karıştırmasını istememesindençekinerek nazikçe, “Chariie,” dedi. “İzin verirsen sanayardım ederim. Üzüntünü giderip kontrolü yenidenele almam sağlayabiliriz. Sana köşe yazılarımdan bahsetmiştim, değil mi? Benim işim bu. Eşleriyle sıkıntıyaşayan kadınlara yardım ediyorum.” “İyi ama neden bana yardım etmek isteyesin ki?”diye sordu Chariie. Kıpkırmızı ve şişmiş yüzüyle acınasıbir hali vardı. “Benden nefret etmiyor musun?” “Çünkü...” diyerek iç geçirdi Suzie. “Doğrusunuistersen sana yardım edince kendime de yardım etmişolacağım. Seni ve Antony’yi o halde gördüğümde yapmadığım ve söylemediğim bir sürü şey vardı. Zamanında söylemiş olsaydım yıllar önce peşimi bırakmışolacaklardı... Ona hak ettiği şekilde davranmana yardımedebilirsem kendimi de iyi hissedeceğimi söyleyebilirim.” Chariie uzunca bir süre Suzie’ye baktı. “Seni gerçekten özlemişim,” dedi sonunda. “Çoközür dilerim.” Suzie ona gülümsedi. “Sorun değil...” Her şeyinbir sırası vardı. Şimdi gerçeklere dönme zamanıydı.“Bir terslik olduğunu ilk kez ne zaman fark ettin?” 193
On Beşinci BölümDrew o gün ofise gitmemişti. Sonu gelmeyen düşünceler,rutin işlerini yapmasını engelliyordu. Giyim mağazasından hayatının yolunda gittiğine inanarak çıkmıştı.Doğru yolda ilerliyordu. Her şey olması gerektiği gibiydi.Ama ne yazık ki bu durum ancak Emily yle karanfilleryüzünden tartıştıktan sonra alarmını kurup kurmadığınıkontrol ettiği saat 23.04’e kadar sürebilmişti. Drew’unannesinin yazları arka bahçesinde yetiştirdiği karanfilleronun gurur ve neşe kaynağıydı. Bu çiçeği özellikle çokseven annesi, Drew’a düğünde yakasına bir karanfiltakmasını önermişti. Emily ile müstakbel kayınvalidesiyse bu teklife şiddetle karşı çıkıp ancak cesetleriniçiğnerse karanfil takabileceğini söylemiş, bunu annesine iletmesini istemişlerdi. “Annem çok memnun olur,”sözleri Drew’un dudaklarının arasından çekimserlikledökülmüştü. O pembe flamingo çiçeklerinin arasındabir tane de karanfil bulunması düğünü mahvedecektisanki. Tartışmayı daha fazla uzatacak gücü olmadığıiçin kendi tarafındaki lambayı kapatıp başını yastığakoymuş, böylece düşünceler zihnini yeniden kurcalamaya başlamıştı. Saat sabahın üçünde düşüncelerini 194
Tracy Bloombaşka yöne çekme çabasıyla Manchester City’nin sonbeş yılda oynadığı deplasman maçlarındaki skorunuhatırlamaya çalıştı. Bölük pörçük de olsa uyuyabilmiştiama sabah çok yorgun uyanmıştı. Kafası böylesine karışmışken Suzie’yle yüzleşeme-yeceğini düşünerek kablosuz internet bağlantısı olanbir kafeye gidip ofise o gün dışarıdan çalışacağını bildirmişti. Kocasının balık tutma takıntısından sıkıldığıiçin onu lazanyanın içine koyduğu kurtçuklarla besleyen kadının hikâyesi de dâhil, ev içi şiddet konusundayazması gereken makale ne dikkatini çekebiliyor ne demidesinin yanmasına çare oluyordu. Öğle vakti kafenin kapısının açıldığını ve tanıdıkkıkırdaşmaları duydu. Suzie’nin içeri girdiğini görürgörmez dizüstü bilgisayarının arkasına gizlenirkenekranının tepesinden baktığı anda Editör Gareth’inkolunu Suzie’nin omuzuna attığını ve günün menüsünden bir şeyler seçmek için birlikte kara tahtayabaktıklarını gördü. Drew ikisinin bu yakınlığını kalbinin dilinden anlamayan bir adamın şaşkınlığı, dehşeti, rahatlaması,öfkesi gibi akla gelebilecek her türlü duygu karmaşasıyla izledi. Mekânın uzak bir köşesindeki masaya oturmalarınışaşkın bakışlarla izlerken onu görmediklerine sevindi.Yemek boyunca sohbet edip neşeli kahkahalar attılar.Suzie son derece memnun görünüyordu, Gareth da onu 195
Aldatılan Kadının İntikamıetkilemek için tüm cazibesini kullanıyordu. Yalnızcaiyi ödeme yapan reklamcılara gösterdiği yüzüydü bu. Suzie’nin kahkahasını her duyduğunda Drew göğsünde bir yerde şiddetli bir acı hissediyordu. Gareth’tanhoşlanıyordu demek ki. Oysa Drew onun erkeklerdentümüyle umudu kestiğini sanıyordu. Gareth hakkındabilgi edinmek için adını soyadını Google a yazarkenKansas’ta cinayet suçuyla idama mahkûm edilmiş birhapishane kaçkını olduğunu görmeyi ümit etti. Tamonun Cambridge’teki başarılı geçmişine dair bilgilerbulmuşken bir çift ışıltılı göz, ekranın üzerinden onabaktı. Suzie o melodik sesiyle, “Aaa!” dedi. “Burada gizlenmiş ne yapıyorsun?” Drew’un karşısındaki sandalyeyepat diye oturdu. “Bütün sabah gelmeni bekledim. Sanaanlatacağım biiir sürü şey var.” “B e... benim şu işi sakin bir yerde bitirmem gerekiyordu,” diye kekeledi Drew, elini Gareth’in anneve babasının bloğundaki mezuniyet fotoğrafına doğrusallarken. Neyse ki Suzie ekranı göremiyordu. Suzie bilgisayar ekranını eliyle kapatarak, “Bu çokdaha heyecanlı,” dedi. “Az önce saygıdeğer editörümüzleöğle yemeği yedim ve bil bakalım ne oldu? Gareth beniseviyor.” “Ne dedin?” diye haykırdı Drew. Durum düşündüğünden de fenaydı. Bu iş ne zamandır vardı kim bilir... 196
Tracy Bloom “Bugüne dek benim gibisini görmediğini söylediçünkü yeni köşem sayesinde reklam geliri ikiye katlanmış. İkiye katlanmış, Drew! Buna inanabiliyor musun?Aldığım mektuplar ile e-posta sayısının arttığını biliyordum da böyle bir şeyin olacağı kimin aklına gelirdiki? Hem ne oldu, biliyor musun? Şu kadına kocasınınmalum yerlerini pürmüzle yakmasını tavsiye ettiğimden beri pürmüz satışları da üçe katlanmış. Yönetimmerkezi tam sayfa reklam vermek istiyor, İnanılmaz.Gareth öyle dedi. İnanılmaz.” Suzie uzanıp Drew untabağında bıraktığı çöreğin son lokmasını yedi. Drew, Gareth ile Suzie nin tutkulu bir aşk yaşamadığını ve birbirlerine abayı yakmadıklarını öğrenmeninkeyfiyle, “Bu gerçekten de harika,” dedi. “Üstelik,” dedi Suzie çiğnemeye devam ederken,“sana söylemem gereken en önemli şey bu değil.” Drew tekrar gerildiğini hissetti. Demek birbirlerine âşıktılar. Suzie gazeteyi tek başına kurtardığı içinGareth ona âşık olmuştu. “Dün Chaıiie’yi görmeye gittim.” Lanet olsun, diye düşündü Drew. Bu adam da nereden çıktı? Charlie de kim? Suzie, Drew’un kafasının karıştığını fark edince,“Antony’nin karısı işte, biliyorsun,” dedi. “Aslında eniyi haberim, kadının şişko olması. Buna o kadar mutluoldum ki inanamazsın.” Drew’un hâlâ şaşkın bir ifadeyleona baktığım görünce duraksadı. 197
Aldatılan Kadının İntikamı “Kızsal bir meseledir bu,” dedi. “Her neyse, bilbakalım ne oldu?” “Ne?” diyebildi Drew ancak. “Adam hiç değişmemiş.” Suzie bu kez coşkulu birfısıltıyla devam etti: “Yine aldatıyor.” “Aman Tanrım,” dedi Drew. Bu haber önceki endişesini tümüyle yok etmişti. Suzie, Drew’un kulağına, “Onu kiminle aldattığınainanamayacaksın,” diye fısıldayınca Drew onun nefesiniyanağında hissetti ve zihni yepyeni düşüncelerle doldu.
Search
Read the Text Version
- 1
- 2
- 3
- 4
- 5
- 6
- 7
- 8
- 9
- 10
- 11
- 12
- 13
- 14
- 15
- 16
- 17
- 18
- 19
- 20
- 21
- 22
- 23
- 24
- 25
- 26
- 27
- 28
- 29
- 30
- 31
- 32
- 33
- 34
- 35
- 36
- 37
- 38
- 39
- 40
- 41
- 42
- 43
- 44
- 45
- 46
- 47
- 48
- 49
- 50
- 51
- 52
- 53
- 54
- 55
- 56
- 57
- 58
- 59
- 60
- 61
- 62
- 63
- 64
- 65
- 66
- 67
- 68
- 69
- 70
- 71
- 72
- 73
- 74
- 75
- 76
- 77
- 78
- 79
- 80
- 81
- 82
- 83
- 84
- 85
- 86
- 87
- 88
- 89
- 90
- 91
- 92
- 93
- 94
- 95
- 96
- 97
- 98
- 99
- 100
- 101
- 102
- 103
- 104
- 105
- 106
- 107
- 108
- 109
- 110
- 111
- 112
- 113
- 114
- 115
- 116
- 117
- 118
- 119
- 120
- 121
- 122
- 123
- 124
- 125
- 126
- 127
- 128
- 129
- 130
- 131
- 132
- 133
- 134
- 135
- 136
- 137
- 138
- 139
- 140
- 141
- 142
- 143
- 144
- 145
- 146
- 147
- 148
- 149
- 150
- 151
- 152
- 153
- 154
- 155
- 156
- 157
- 158
- 159
- 160
- 161
- 162
- 163
- 164
- 165
- 166
- 167
- 168
- 169
- 170
- 171
- 172
- 173
- 174
- 175
- 176
- 177
- 178
- 179
- 180
- 181
- 182
- 183
- 184
- 185
- 186
- 187
- 188
- 189
- 190
- 191
- 192
- 193
- 194
- 195
- 196
- 197
- 198
- 199
- 200
- 201
- 202
- 203
- 204
- 205
- 206
- 207
- 208
- 209
- 210
- 211
- 212
- 213
- 214
- 215
- 216
- 217
- 218
- 219
- 220
- 221
- 222
- 223
- 224
- 225
- 226
- 227
- 228
- 229
- 230
- 231
- 232
- 233
- 234
- 235
- 236
- 237
- 238
- 239
- 240
- 241
- 242
- 243
- 244
- 245
- 246
- 247
- 248
- 249
- 250
- 251
- 252
- 253
- 254
- 255
- 256
- 257
- 258
- 259
- 260
- 261
- 262
- 263
- 264
- 265
- 266
- 267
- 268
- 269
- 270
- 271
- 272
- 273
- 274
- 275
- 276
- 277
- 278
- 279
- 280
- 281
- 282
- 283
- 284
- 285
- 286
- 287
- 288
- 289
- 290
- 291
- 292
- 293
- 294
- 295
- 296
- 297
- 298
- 299
- 300
- 301
- 302
- 303
- 304
- 305
- 306
- 307
- 308
- 309
- 310
- 311
- 312
- 313
- 314
- 315
- 316
- 317
- 318
- 319
- 320
- 321
- 322
- 323
- 324
- 325
- 326
- 327
- 328
- 329
- 330
- 331
- 332
- 333
- 334
- 335
- 336
- 337
- 338
- 339
- 340
- 341
- 342
- 343
- 344
- 345
- 346
- 347
- 348
- 349
- 350
- 351
- 352
- 353
- 354
- 355
- 356