Tracy Bloom “Drew, bugün çok mantıksız konuşuyorsun. Neoldu sana böyle?” “Böyle bir şey mümkün değil. Biz evleniyoruz çünkümantıklı olan bu, çünkü çok uzun zamandır birlikteyizve neden evlenmiyoruz ki, diye düşündük. Ama gerçekanlamda neden evlendiğimizi hiç sorgulamadık.” “Neden sorgulayalım ki?” dedi Emily. Sonra dahayüksek sesle, “Neden?” diye tekrar etti. “Neden evlendiğimizi bilmiyor musun?” “Evet, biliyorum,” dedi Drew neredeyse fısıldayarak. “Çünkü ilişkimiz yürüyor, Drew. On altı yıldıryürüyor!” diye haykırdı Emily. Sonunda sinirlerinehâkim olamamıştı. “Ne istediğini gerçekten anlamıyorum. Anlaşıyoruz, ikimiz de birbirimize hayatımızıistediğimiz gibi yaşama izni veriyoruz. Birbirimizi destekliyoruz. Bu yüzden,” dedi. “Bu yüzden evlenmeliyiz.Aman Tanrım, Drew, son zamanlarda sana neler oluyor?Biz birlikteliğimiz süresince bugünlere gelebilmek içinuğraştık. Bize bir baksana, örnek çiftiz. Bizim birliktebir hayat kurmamız gerekiyor. Evlenmememiz için birsebep yok ki!” Drew dudağını ısırdı. Son birkaç haftadır zihninimeşgul edip duran diğer cümle de şimdi serbest kalmakiçin çabalıyordu ve Drew onu serbest bırakıp bırakmamakta kararsızdı. “Bana evlenmememiz için tek bir mantıklı sebepsöyle,” diye ısrar etti Emily. 249
Aldatılan Kadının İntikamı Lanet olsun. İşte oldu, oyun sona erdi. Emily o soruyu doğruca sorduğu için Drew’un artık o cümleyidile getirmekten başka çaresi yoktu. “Seni sevdiğimi sanmıyorum,” dedi Drew, vereceği tepkiyi engelleyebilirmiş gibi Emily nin elini sıkıcatutarak. Emily nin yüzü bembeyaz olurken bütün uzuvlarıdonmuştu. Hiçbir şey söylemedi. “Çok üzgünüm,” dedi Drew. Emily hâlâ bir şey söylemiyor, yalnızca kirpiklerinikırpıştırmakla yetiniyordu. “Ah, yoksa kafanız mı karıştı?” dedi Drew’un arkasından bir ses. “Çiftlerimin çoğu, sevdikleri insanların oözel günde onlara alacağı hediyeleri düşünürken duygusallığa kapılır.” Turuncu kadın aniden ortaya çıkmıştı.“Bulamadığınız bir şey mi var? Bu iş bazen fazlasıylagöz korkutucu olabiliyor.” Drew, itirafına vereceği ilk tepkileri görmek içinEmily nin ifadesiz suratına baktı. Emily ise ona bakmaya devam ederken derin bir nefes aldı ve kendinitoparlamaya çalıştı. Sonra, “Geç kalacağım,” diye mırıldandı ve gözleriniDrew’dan ayırmadan eğilip çantasını aldı. Ardındandönüp ağır ama emin adımlarla hiç arkasına bakmadanmerdivenlere yürüdü. Emily gözden kaybolduğundaDrew yere çöktü ve başını ellerinin arasına alırkenbarkod okuyucusunun yere düşmesine izin verdi. 250
Tracy Bloom Turuncu kadın eğilip okuyucuyu yerden aldı. “Çokyorucu bir iş olduğunu biliyorum,” dedi Drew’un sırtınısıvazlayarak. “Ben şimdi inip işaretlediğiniz ürünleriyüklüyorum. Hazır olduğunuzda gelin de size güzelbir fincan çay ikram edeyim.” Drew kadının topuklu ayakkabılarının sesininkaybolmasını bekledikten sonra hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. 251
Yirminci Bölüm“Ve bu sabah Granada Reports w arayan bir diğer izleyicimiz, Alderly Edge’den M arion. Sevgili Suzie’ye nesorm ak istiyorsun?” “M erhaba, Andrew. M erhaba, Suzie. Birkaç haftaönce bana verdiği o muhteşem tavsiye için Suzie’ye teşekkür etm ek istemiştim. Ona minnettarım. Evliliğimonun sayesinde kurtuldu.” “Bu harika bir haber, M arion. Problem ini bizimlepaylaşm anın bir sakıncası var mı?” “Elbette yok, Andrew. Benimle aynı sıkıntıyı yaşayankadınlara yardımcı olm ak adına elimden geleni yapm akisterim. Kocam zamanının çoğunu golf oynayarak geçiriyordu. Erkenden emekli olmuş, zamanını g olf sahasındageçirm eye başlamıştı. Üstelik diğer ihtiyaçlarımı karşılam ak şöyle dursun, benimle iki çift la f bile etmiyordu.Ne dem ek istediğimi anlıyor musunuz?” “Detaya girm eye gerek yok, M arion. Bu bir aileprogram ı.” “Evet, elli m etrelik atış yapabilm esi...” 252
Tracy Bloom “Ne dem ek istediğini anlıyoruz, Marion. Neden bizeSuzie’nin sana ne tavsiye ettiğini anlatmıyorsun?” “Şey, gerçekten çok zekice bir tavsiyeydi. K ocam ayatakta çok sıkıcı olduğu için lezbiyen olmaya kararverdiğimi söyledim. Bu âdeta sihirli dokunuş etkisi gösterdi. H ayatım da böylesini yaşam am ıştım .” “M erhaba, M arion, ben Suzie. M ektubunu hatırlıyorum. D em ek işe yaradı?” “Hem de nasıl yaradı, tatlım. Tam da tahmin ettiğingibi, karısının lezbiyenliği tercih ettiğini golf arkadaşlarının öğrendiğini düşününce rekabetçi tarafı ortayaçıktı. Performansını yükseltti. Artık o kelimeleri dilegetirmem, yani Billy Jean King dem em yetiyor. Onlarıduyar duymaz değişiyor.” “Bu harika, M arion. Senin adına sevindim .” “Ben yalnızca herkese Suzie nin ne k a d ar zeki olduğunu ve erkeklerin dilinden anladığını söylem ek istiyorum. Takipçinizim.” “Evet, teşekkürler, M arion. Telefon yağıyor am a neyazık ki bugünkü süremizin sonuna geldik. Geldiğin içinteşekkür ederim, Suzie. Gelen telefonlara bakılırsa gelecekte seninle tekrar görüşeceğimizi düşünüyorum.”Suzie stüdyodan döndüğünde Drew’un sandalyesineyaklaşıp yüzünü ona göstererek, “Bak, Drew, şu halimebak! Televizyon makyajı yaptılar,” dedi. 253
Aldatılan Kadının İntikamı Drew önceki günden de berbat bir halde ona baktı. Suzie yeniden coşkuya kapılmadan önce, “Berbatgörünüyorsun!” diye haykırdı. Sonra Drew’un sandalyesinin etrafında neşeyle dönüp durarak, “Beni gördünmü? İyi miydim?” diye sordu. “Nerede gördüm mü?” diye sordu Drew ruh gibibir ifadeyle. Suzie olduğu yerde kalarak, “Tabii ki televizyonda,seni şapşal,” dedi. “Bu sabah G ranada Reports’tâydım.İzlemeyi unuttuğunu söyleme sakın bana!” “Ah, çok üzgünüm, Suzie. Gerçekten... Unuttum...ben... ben...” “Sorun değil. Üst kattaki annem, Dorothy Teyzeve Malcolm tüm programı kaydetti. İstersen akşambana gel, birlikte izleriz.” “Harika,” dedi Drew dikkati dağılmışçasına. “Amabu gece olmaz. Şey, ben ...” “Haline bakılırsa uyuman gerekiyor,” diye arayagirdi Suzie. “Yine sabaha kadar çalıştın mı yoksa?” “Evet, onun gibi bir şey,” diye karşılık verdi Drewgözlerini ovuşturarak. Suzie ona bir süre baktı. Bir şey olmuştu. Başkazaman olsaydı böyle bir deneyimden sonra Drew onusaatlerce sorguya çekerdi. Suzie bir an önce dönüp onaher şeyi anlatmak için sabırsızlanmıştı çünkü Drew’un 254
Tracy Bloomtüm detayları öğrenmek isteyeceğini düşünmüştü. Amao tümüyle ilgisiz görünüyordu. Çenesini eline yaslayıp boş boş e-postalarma bakan Drew’a, “İyi misin?” diye sordu. Drew birkaç defaburnunu çektikten sonra yavaş yavaş ona döndü. Çoktuhaf görünüyordu. Yüzü berbat haldeydi ve rengi iyicesolmuştu. Elini kaldırıp saçında gezdirdiğindeyse Suzieonun elinin hafifçe titrediğini fark etti. Daha önce Drew’uhiç bu halde görmemişti. Genelde anlaşılmaz sesler çıkarıp enkaza dönen kendisi olurdu. Bu yüzden çok iyianlaştıklarını düşünürdü. Yin-yang gibiydiler. Suzie herşeyi mahveder, Drew ise onun arkasını toplardı. Dahaönce hiç Suzie’nin onu toparlaması gerekmemişti. Neyapacağını bilemez halde uzanıp Drew’un elini tuttu.Drew onun eline sıkıca kenetlenince Suzie irkildi. Oelin bu kadar büyük olmasına, ona kendini güvendehissettirmesine hayret etmişti. Birbirine kenetlenmişparmaklarının o yabancı görüntüsüne bakakaldı. Taki telefonunun sesi uzayıp giden sessizliklerini bölenekadar... Suzie boştaki eliyle telefona uzanarak, “Fazla uzatmadan kapatacağım,” dedi. “Alo, buyurun. Ben SuzieMiller,” dedi kısaca. “Merhaba. Ben M irror dan Bruce Whitaker. Konuşabilir miyiz? İlginizi çekeceğini düşündüğüm birteklifim var,” dedi hattın diğer ucundaki adam. 255
Aldatılan Kadının İntikamı Adamın sözleri Suzie’nin zihnine inanılmaz birhızla saplandı. Ulusal bir gazetenin bir gazeteciyiarayıp teklifte bulunacağını söylemesi tek bir anlamagelebilirdi: iş teklifi. Adamın sesindeki gizemli ton dacesaret vericiydi. Suzie kenetlenmiş ellerine bakakalanDrew’a şöyle bir göz attı ve onu beklettiği için özürdilercesine elini sıktı. “Şey, evet. Konuşabilirim.” “Güzel. Lafı fazla dolandırmayacağım. Birkaç haftadır köşe yazılarınızı takip ediyoruz ve halktan gelentepkilerin yanı sıra dikkatleri de kısa sürede üzerinizeçekmeniz doğrusu bizi çok etkiledi. Bu sabah sizi Granada Reports’ta gördüm. Kadınlar size bayılıyor.” “Teşekkürler,” dedi Suzie, sesi çatlamıştı. “Her neyse, gazetemizin okur sayısı gözle görülürderecede değiştiği için bir süredir çözüm arayışmdaydık.Sanırım o çözüm sizsiniz. Bizimle çalışmaya başlayıpköşe yazılarınızı bizim için yazmaya ne dersiniz? Tamsayfa, gazetenin ilk sayfalarından birinde. Ne diyorsunuz?” Suzie şaşkınlıktan telefonu az kalsın elinden düşürüyordu. Ulusal bir gazeteden tam sayfa teklifi! Rüyasında bile görebileceğini düşünmediği bir şeydi bu.Kate Adie’nin bile tam sayfası olmamıştı. Bunu duysaydışüphesiz ki onunla gurur duyardı. “Ne diyeceğimi bilemiyorum,” dedi Suzie. Gözyaşlarının akmasını önlemeye çalışırken âdeta tutulmuştu. 256
Tracy Bloom “Biliyorum. Biraz düşünmeniz gerekecek. En azından Londra’ya taşınmak için onayını alacağınız birerkek arkadaşınız yok. Bekârsınız tahminimce,” diyerekkahkaha attı gazetenin yöneticisi. Suzie de şiddetli sayılabilecek bir kahkaha attıktansonra toparlanmaya çalıştı. “Şey, ilişki durumum dışında düşünmem gerekenbaşka şeyler var,” dedi güçlükle. “Ama size itiraf etmeliyim ki Sunda, bir köşemin olmasının hayalini herzaman kurmuşumdur.” Adam tekrar konuşmaya başlamadan önce kısabir sessizlik oldu. “M/rror,” dedi sertçe. “M irror danarıyorum.” Suzie olduğu yerde donakaldı. Lanet olsun, diyedüşündü. Hayatının en önemli iş teklifini kaçırmışolabilirdi. Şiddetli bir kahkaha daha attı. “Küçük bir şakayapmıştım. Anlaşılan benim ilginç mizah anlayışımaalışmanız gerekecek.” Nefesini tutup adamın yanıtınıbekledi ama adam konuşmadan önce yine tuhaf birsessizlik oldu. Sonunda cansız bir ifadeyle, “Çok komikti,” dedi.“Şimdi başka bir telefon görüşmesi yapmalıyım. Öğleyemeğinde buluşup bu konuyu etraflıca konuşmalıyız.Asistanım sizi arayıp detayları bildirecek.” “Evet, elbette,” dedi Suzie. “Çok teşekkür ederim.” Yanıt gelmedi. Adam telefonu çoktan kapatmıştı. 257
Aldatılan Kadının intikamı Suzie ahizeyi yavaşça yerine bırakırken kalp atışlarının normale dönmesini bekledi. Sonra onu dikkatleizleyen Drew’a döndü. “Mirror dan aradılar,” diye fısıldadı. “Bana iş teklifiettiler. Tam sayfa.” Drew duyduklarını algılayamıyormuş gibi boş birifadeyle ona bakıyordu. “Sevgili Suzie’yi Mirror da yazmamı istiyorlar,” diyeaçıkladı Suzie. Drew, Suzie ona bir yumruk atmış gibi sandalyesinde arkasına yaslanarak, “Vay canına,” dedi. Suzie sevinmenin sırası olmadığını fark ederek,“Ah Drew, çok affedersin,” dedi. “Sen bana ne söyleyecektin? Ne oldu?” Drew, başı ellerinin arasında, aklını kaçırmış gibibir ifadeyle Suzie’ye bakarken hiçbir şey söylemedi. Suzie elini onun omuzuna koyup, “Bana söyleyebilirsin,” deyince Drew irkilerek geri çekildi. Suzieonun acı dolu yüzüne baktı ama kapı açılıp da odayagürültülü bir müziğin sesi dolunca konuşması o sabahikinci defa engellenmiş oldu. Suzie, “Bu da nesi?..” diye söze başlarken kargaşanınsebebini anlamak için ikisi birden arkaya dönüp baktı. Jerry Springer’ı bir ömür izlemiş olmaları, karşılarındaki manzaraya hazırlıklı yakalanmalarını sağla 258
Tracy Bloommamıştı. Suzie, Drew’un kahvesini kucağına dökerkennefesinin kesildiğini fark etti. Bir kadın tüm dikkatleri üzerine çekecek şekildekapıda durmuş, Drew’u bulana kadar açık ofisi gözleriyle taramıştı. Kadının hemen arkasından da Emilygelmiş, tacı ve duvağı da dâhil olmak üzere fildişi rengigösterişli saten gelinliğiyle Drew’a doğru yürümüştü.Sol omuzunda taşıdığı seksenlerden kalma kasetça-larda bir Billy Idol klasiği olan “Nice Day for a WhiteWedding”20 çalıyordu. Suzie gözlerini onlara doğru yaklaşan görüntüdenbir anlığına ayırıp beti benzi atan Drew’a baktı. Emily, Drew’un masasına geldiği sırada Suzie,Drew’un kulağına, “Düğünden önce gelini gelinliğiylegörmenin uğursuzluk olduğunu bilmiyor mu?” diyefısıldamakla meşguldü. Neye uğradığını şaşıran Drewise hiçbir şey söylemeden oturduğu yerde kalakalmıştı.Odanın önünde kalabalık toplanmaya başlamış, gelin-likli bir delinin binanın içinde gezindiği haberi ışıkhızıyla yayılmıştı. Emily kasetçaları Drew’un masasına bırakıp müziğikapattı. Ofis tam bir sessizliğe gömülmüştü. Toplanankalabalık, gösterinin başlamasını bekliyordu.20 (Ing.) Beyaz bir düğün için güzel bir gün. (ç. n.) 259
Aldatılan Kadının İntikamı “Damadın düğün gününden önce gelini gelinliğiylegörmesi uğursuzluk getirir, biliyorum,” dedi Emily, titreyen Drew’a. “Ben de tam onu söylüyordum.. diye mırıldandıSuzie. Emily sözlerine devam etmeden önce Suzieye tersbir bakış attı. “Ama düğün falan olmayacağı için bununbir önemi yok,” dedikten sonra zehirli bakışlarını bukez Drew’a çevirdi. Ofisin içine doluşan kalabalık önce nefesini tuttu,sonra bir fısıldaşma başladı. Fısıldaşmalar da kesildiğinde tek duyulan Emily’nin tehditkâr bakışları altındaki Drew’un güçlükle alıp verdiği nefeslerinin sesiydi. “Nasıl görünüyorum?” diye sordu Emily. Drew nefes almadan önce çabucak, “Güzel,” dedi. “Düğünümüz iptal olmasaydı sana beni nasıl göreceğini göstermek istedim. Böylece gelinlikli halimiömrünün sonuna kadar unutmayacaksın!” diye haykırdı. “Çok üzgünüm,” dedi Drew, her an kusabilirmişgibi bir hali vardı. “Seni bu duruma düşürdüğüm içinçok üzgünüm. Ama doğru olanı yapmaya çalışıyordum.Amacım sana karşı dürüst olmaktı. Buna inanmalısın,Emily.” Drew o an Suzieye baktı. Suzie ise dehşet dolubakışlarını ona dikmişti. Emily saçını kendinden emin bir şekilde geriyeatarak, “Evet,” dedi. “Sessiz sakin bir şekilde çekipgitmemi beklemiyordun, değil mi? Birlikte geçirdiği- 260
Tracy Bloommiz onca yılı bir kalemde silerken bu konudaki düşüncelerimi kendime saklamamı beklemiyordun, ha?îşte şimdi sana hayatının en büyük hatasını yaptığınıgösteriyorum, Drew.” “Çok üzgünüm. Seni böyle bir duruma düşürmekistememiştim,” dedi Drew. Emily dönüp o kusursuz, manikürlü parmağıylaSuzie’yi işaret ederek, “Bunun suçlusu o,” dedi. “Ne?” diye haykırdı Suzie, Emilynin dehşet dolubakışlarının etkisinden kurtulmaya çalışırken. “Benhiçbir şey yapmadım!” Çılgına dönmüş bir halde Drewabaktı. Drew oturduğu yerde öne arkaya sallanırkengözleri dehşete kapılmış bir tavşanınkiler gibi Suzieve Emily arasında gidip geliyordu. “O. . . o . . .” Drew’un sesi boğuldu. “O çok haklı,” dedi Emily yumruğunu masaya vurarak. “Bu sabah televizyonda ne dedin?” Parmağımyine şiddetle Suzie’ye doğru sallamaya başlamıştı. Erkeklerin canımızı yaktığından yakınıyoruz ama onlarıhiç cezalandırmıyoruz, dolayısıyla da ders almıyorlar.İşte şimdi ben de seni cezalandı rıyorum, Drew. Benidüğün öncesi terk ettiğin için! Umarım bu anı ömrünboyunca unutamazsın.” Duvağını ve tacını hışımla kafasından çekip Drew’a fırlattı. Suzie âdeta kendinden geçmişti. Drew ne yapmıştı?Bu hiç ona göre bir davranış değildi. Böyle bir şeyiEmily’ye nasıl yapardı? Hiç mantıklı gelmiyordu. 261
Aldatılan Kadının İntikamı Emily eğilip kasetçalarım aldı ve şarkının son kısmında sesi yine sonuna kadar açtı. Sonra da dönüpDrew’a bir kez olsun bakmadan kalabalığın şaşkınbakışları arasında odadan çıktı. Suzie, Drew’a dönerken aklına mantıklı tek biraçıklama geldi. “Biriyle yattın, değil mi?” dedi yanıtbile beklemeden. “Bunu nasıl yaparsın, Drew? Ben senino iyi adamlardan biri olduğunu sanıyordum.” Drew tamamen perişan bir halde ona baktı ve hiçbirşey söylemeden oturduğu yerden kalkıp odadan çıktı. Tipik erkek davranışı, diye düşündü Suzie.
Yirmi Birinci BölümDrew, Majestic Hotel’deki erkekler tuvaletinin lekeli aynasına baktı. Midesi bulanıyordu. Üstelik bedava içkisinebile henüz dokunmamıştı. Emily’nin performansındansonra iş arkadaşlarını ilk kez ofisin Noel partisindegörecekti. Paramparça olan hayatını toparlayabilmekiçin apar topar bir haftalık izin alıp doğruca annesinegitmiş, tam dört saat boyunca gözünü duvardan ayırmadan titremesini durdurmaya çalışırken annesi onuşekerli çay ve Fransız tatlılarıyla beslemişti. Sonundane yaptığını ve neden yaptığını annesine anlattığındaannesi ona sarılmıştı, birlikte ağlamışlardı. Drew’unhaline üzüldüğü için döktüğü gözyaşları kuşkusuz kendihüzünlü aşk hikâyesi için döktüklerine karışmıştı. Babasıeve geldiğinde annesi onu Drew’dan uzak tutup mutfağagötürmüş, olanları ona fısıldayarak anlatmıştı. Ancakbabası yanma geldiğinde Drew’u avutmaya çalışmamıştı. “Vakti gelmişti, evlat,” demişti Drew’un sırtınısıvazlayarak. “Er ya da geç kendine geleceğini, cinseldürtülerinin şahlanacağını biliyordum.” 263
Aldatılan Kadının İntikamı Drew anne ve babasına umutsuz bakışlar attıktansonra oradan kaçmıştı. Babası ve ilişkilere dair aptalcabakış açısı Drew’un ihtiyaç duyduğu en son şeydi. Birkaç günlüğüne bir arkadaşının koltuğuna yerleşmek zorunda kaldığında, karşısından kalkmadığıWorld Poker T V ’yi tuvalete giderken bile kaydettiğinifark edince hayatına bir çekidüzen vermesi gerektiğinianladı. Böylece yürümeye başladı. Üzerine çullanansuçluluk duygusundan kurtulma ümidiyle yürüdükçeyürüdü. Ama önünde, evlendiği gün etrafını çevirecekolan taştan bir duvar yerine geniş, açık, tertemiz birboşluğun uzandığını fark etmeye başladığında adımadım rahatlamaya, acısı dinmeye başladı. Yine de burahatlamanın yerini öfke duygusunun alacağı aklınagelmezdi. Kendisinin ve Emily’nin zamanını oııca yılboşa harcamış olmanın verdiği öfkeydi bu. Yıllarınısakin ve onu ne mutsuz ne de mutlu eden bir kabarcığıniçinde öylece var olarak geçirmesinin öfkesiydi. Yaşamak istediğini şimdi fark ediyordu. Yaşadığını hissetmek istiyordu. Duygularını vücudunun her noktasındahissetmek istiyordu. Ruhsuz, sıkıcı bir adam olarak oduyguları daha fazla içine atmak istemiyordu. Aynaya bakarken tanımakta zorlandığı yansımasına, bu gece yeniden yaşam aya başlayacağım, dedi. Bugece, hayatının geri kalanının ilk günüydü. Doğrulupgenzini temizledi ve tuvaletten çıkar çıkmaz Toby’yibuldu. Toby çok ucuza D flik yapmayı kabul etmiş ve 264
Tracy BloomDrew’un toparlanıp biraz hareketlenmesine yardımcıolmuştu. Uyduruk sahnede mikrofonu kendine doğru çekerken, “Berbat görünüyorsun,” dedi. “Teşekkürler,” diye karşılık verdi Drew. “Ben dekendimi berbat hissediyorum zaten. Herkes kostümlerikarıştırıp en iyi cüce kıyafetini kendine almış. Banada bu paçavrayı bırakmışlar.” “Hangi cücesin, peki?” diye sordu Toby. “Görünüşe göre huysuz cüceyim.” Drew gözününönüne düşen şapkanın kirli, gri beyaz kenarını yüzüncüdefa geriye itti. “Sence de bu gece için harika değil mi?” Mikrofonu yerleştirmeye çalışan Toby ona yanıtvermedi. İşini hallettikten sonra bir yığın kablonunüstünden geçip sahnenin kenarında oturan Drew’unyanma gitti. “Bak, dostum,” dedi elini arkadaşının omuzunakoyarak. “Gerçekten emin misin?” “Evet,” dedi Drew başını hararetle sallayarak. “A m a...” diye söze başladı Toby doğru kelimeleriararken. Drew onun kendini ifade etmekte güçlük çektiğini ilk kez görüyordu. “Ama ne?” diye sordu. “Söyle artık.” “Bu hiç sana göre bir davranış değil, dostum. Senböyle şeyler yapmazsın. Şu anda seni tanımakta güçlükçekiyorum.” 265
Aldatılan Kadının İntikamı “Bunun sebebi modaya meydan okuyan bir cücekostümü giymem olabilir, Toby,” diye karşılık verdi Drew. “Sen benim ne demek istediğimi biliyorsun. Yetişkinlik hayatını birlikte geçirip evlenmek üzere olduğunkadını terk ediyorsun, hemen ardından gecenin bir yarısıbeni arayıp saçma sapan bir planla çıkageliyorsun. Senşu an tıpkı benim gibi davranıyorsun, kendin gibi değil.Üstelik doğrusunu istersen beni senin gibi davranmayazorlaman da hiç hoşuma gitmiyor, bilesin.” “Nasıl davranmaya?” “Mantıklı,” diyerek yüzünü buruşturdu Toby,“normal, anlamlı şeyler söylemeye çalışmak. Midemibulandırıyor bu durum.” “Affedersin. Mideni bozmak istemezdim.” “Bak,” dedi Toby. “Nişanlından yeni ayrıldığını, Noeldöneminde olduğumuzu ve kendini yalnız hissettiğinibiliyorum ama bunu yapmak istediğinden emin misin?Neden gerçek bir ofis partisi ruh haline girmiyorsun?Böyle saçma sapan bir kılığa girmek yerine git, o ucuz veberbat şaraplardan içip sekreterlerden birini yatağa at.” “Artık sekreter diye bir şey yok. Günümüzde onlaraasistan deniyor.” “Daha iyi ya!” diye haykırdı Toby. “Seninle duygusuzca sevişip bu engebeli yoldan bir an önce geçmeniçin özel olarak asistanlık etsin.” Drew eğildi ve cüce çizmesinin üstündeki altınsarısı tokayı parlattıktan sonra doğrulup Toby’ye baktı. 266
Tracy Bloom “Ben duygusuz seks yapmak istemiyorum,” dedi.“Ben onu istiyorum.” Toby derin bir iç geçirdi. “O halde söyle ona. Nedenbunca sıkıntıya giriyorsun?” “Köşesini okudun. Emily’ye yaptıklarımdan sonraben de dâhil bütün erkeklerin aşağılık olduğunu düşünüyor. Ona söyleyemem. Daha öncekiler gibi ümitlerinisuya düşürmeyeceğim konusunda onu ikna etmeliyim,yeniden ümit besleyebileceğine ikna etmeliyim...” “Vay canına, senin durumun fenaymış,” diyerekiç geçirdi Toby. “Ben yalnızca onun bunu hak ettiğine inanıyorum,”diye karşılık verdi Drew. “O halde dikkatli ol.” Toby ayağa kalktı. “Ne demek istiyorsun?” “Bilmiyorum,” dedi Toby ayaklarını sallayarak. “Acıçekmeni istemiyorum, dostum. Kadınların sağı solubelli olmaz. Düşündüğün gibi biri olmayabilir. Kadınlarçılgınca şeyler yapar. Ne yapacaklarını kestiremezsin.Kötü bir son yaşamanı istemem.” “Bence denemeye değer,” dedi Drew ciddiyetle. “Peki, istediğinin o olduğundan emin misin? Yanikesin olarak.” “Yüzde yüz.” Toby ciddi bir şey söyleyecekmiş gibi ağzını açtıama sonra vazgeçti. Drew’un omuzunu tuttu. 267
Aldatılan Kadının intikamı “Haydi, git bakalım, seni budala cüce. Git de Pamuk Prenses’ini bul. Ben de hazırlanayım,” dedi Toby. “Teşekkürler, dostum,” diye karşılık verdi Drew.“İşe yararsa sana minnettar olacağım.” Drew yanlış isimlendirilmiş Büyük Salon dan çıkıpiş arkadaşlarının toplandığı barı bulmaya ve onlarlayüzleşmeye gitti. Bedava içkinin etkisiyle hepsinin çoktankafayı bulup birbirlerini peri masalından fırlamış gibigörecek kıvama gelmiş olmalarını ümit etti. Böyleceona nişanlısıyla o unutulmaz son görüşmesine dair birşeyler sormazlardı. ‘“Sabah olduğunda evlenmiyoruz, çanlar çalmayacak,”’ dedi diğer altı cüce aynı anda. Drew bedava içkisini alıp bir kaçış yolu bulmayaçalışırken, “Teşekkürler, çocuklar,” diye mırıldandı.Biraz temiz hava almak için resepsiyon bölümüneyöneldi ancak M anchester H erald çalışanlarının içerigirerken bacakları görünmeyen fotoğraflarını çekmeküzere çağrılan fotoğrafçıya yakalandı. “Gel bakalım, dostum. Senin fotoğrafını çekmedimhenüz, değil mi? Şurada dur.” Drew fotoğrafçının gösterdiği fona doğru gitti.Kendini iyice sefil hissettiği cüce kıyafetinin içinde tekbaşına öylece durmuş, yapay karın üstünde içi dolgulubir ren geyiğiyle birlikte poz vermeye zorlanıyordu.Böyle bir geceden zaferle ayrılmayı beklemek fazlaiyimserlik olmaz mıydı? 268
Tracy Bloom “Bak, ne diyeceğim,” dedi fotoğrafçı. “Saatlerdirbunu denemek istiyordum. Ayakkabılarını çıkarıpdizlerinin üstüne çök ve dizlerini ayakkabıların içineyerleştir. Böylece gerçek bir cüce gibi görüneceksin.Haydi, gerçekten muhteşem görünecek.” Drew az kalsın adamı yumruklayacakken PamukPrensesin sesini duydu. “Tanrım, artık cücelere söz geçiremiyorsunuz, değilmi?” dedi Suzie simsiyah bir perukla tamamladığı kusursuz kostümüyle fotoğrafçının arkasında belirdiğinde. “Tam vaktinde geldin,” dedi fotoğrafçı, sonra Drewugösterdi. “Bu fotoğraf için sana ihtiyacımız vardı. Birde lütfen ona dizlerinin üstüne çökmesini söyle.” Suzie uzun eteğini toplayıp aralarına girdi. Drew’unkalbi deli gibi atıyordu. Suzie peri masallarından fırlamışgibi görünüyordu. Bu gece cüceden çok Troll bebeklere benzemişken planını nasıl uygulayacaktı ki? SuzieTroll’lerden gerçek anlamda nefret ederdi. Drew aklınıkaçırmış olmalıydı. Bu bir peri masalı değildi, gerçekhayattı. Ve bu hayatta cücelerin prenseslerle birlikteolması mümkün değildi... Ne yaptığını sanıyordu ki? “Haydi, dizlerinin üstüne çök,” dedi Suzie, Drew unpanik halini bölerek. “Ayakta durursan yoldan içerigiren evsiz bir ayyaş gibi görünürsün. Diz çöktüğündeen azından insanlar cüce olmaya çalıştığını anlarlar.”Suzie onun elini tutup dizlerinin üstüne çökmesiniişaret etti. 269
Aldatılan Kadının İntikamı Drew konuşamadığını fark edince kendisine söyleneni yapmaya karar verdi. Çöktü ve Pamuk Prensesebakmamaya çalıştı. “Harika,” dedi fotoğrafçı yanlarından uzaklaşarak. Sonunda işini bitirince de, “Tam şömine rafınakoymalık,” diye ekledi. Suzie, Drew’u çekiştirdi ve cüce çizmelerini giymesini bekledi. “Nasılsın?” diye sordu bara dönerlerken. “Seniarayacaktım ama biraz yalnız kalmak isteyeceğinidüşündüm.” Drew kupkuru olan ağzını ıslatmaya çalıştı. “Zorbir haftaydı, diyelim.” “Ama eminim ki Emily için çok daha zor olmuştur,”diye karşılık verdi Suzie. “Evet, elbette öyle,” dedi Drew çabucak. Bara vardıklarında Suzie durup ona döndü. “Bak,Drew... Son birkaç haftadır bana her konuda yardımettiğin için teşekkür etmek istiyorum. Sen olmasaydınyaptıklarımın yarısını bile yapamazdım.” Suzie ona öyledikkatli bakıyordu ki Drew bu fırsattan faydalanmayıdüşündü. Belki de her şeyi göze alıp itiraf etmeliydi.Ondan hoşlandığını söylemeliydi. “Ancak son intikamımı bu gece almaya kararverdiğimi sana söylemeliyim,” diye devam etti Suzie.“Daha önce sana bundan bahsetmediğimi biliyorumama senin yeterince sıkıntın vardı zaten.” 270
Tracy Bloom Düşünceler Drew’un zihninde âdeta yarışıyordu.Suzie son intikamını bu gece mi alacaktı? Öyleyse bu,İspanyol tarzı kıyafetiyle gitar çalan Troll’ün bu geceburada olduğu anlamına geliyordu. Kimdi o? H erald’daçalışan erkekler genelde Suzie’nin takılmak istemeyeceği türden ezik tiplerdi. Tabii eğer... Hayır, öyle birşey olamazdı. Bir beyin fırtınası yaptı ve düşüncelerikıskançlıkla kafede Gareth’ın bloğunu kontrol ettiği osabaha gitti. Gareth’ın hobileri arasında gitar çalmanında yazdığını hatırladı. Bunu hemen hatırlamıştı çünküGareth’ın ona deli gibi âşık olan Suzie’ye serenat yapar-kenki korkunç görüntüsü gözünde canlanmıştı. Demekki Suzie, Gareth’la gizli bir ilişki yaşamıştı. O yüzdendurumun karmaşık olduğunu ve o konuda konuşmakistemediğini söylemişti. Garip olansa Gareth’ın, Suzie’ninintikam alma köşesini bu kadar desteklemesiydi. Kendinihedef olarak gördüğü açıktı. Ama zirveye çıkmasınafayda sağlayacak her şeyi kabul edecek kadar da hırslıbir adamdı. “Drew, beni dinliyor musun?” diye sordu Suzieonun düşüncelerini bölerek. “Sonradan şaşırmamaniçin bilmeni istedim.” “Evet, elbette,” dedi Drew düşünmeye devam ederken. Demek ki planını şimdilik ertelemesi gerekiyordu.Bu gece o planı gerçekleştiremezdi. Suzie başka bir şeyplanlarken olmazdı. 271
Aldatılan Kadının İntikamı “Tamam, şimdi tuvalete gitmeliyim. Sonra bir şeyleriçip hediye çekilişinden çıkacak sürprizlerle kendimizeişkence ederiz.” Drew sersemlemiş bir halde olduğu yere mıhlanıpkalırken bir anda bağırdı: “Lanet olsun!” ArdındanSuzie’den önce koşmaya başladı. Hediyeleri ondan öncebulmalıydı.
Yirmi İkinci BölümSuzie tuvalete girer girmez yeni stajyer muhabir Clare,“Sevgili Suzie, Tanrıya şükür buradasın!” diye feryatetti. Ardından kollarını Suzie nin omuzuna atıp hıç-kıra hıçkıra ağlayarak, “Ben ne yapacağım şimdi?” diyehaykırdı. Suzie şaşkına dönmüştü. Bu kız işe başladığındanberi onunla vücut teması kurması şöyle dursun iki çiftlaf bile etmemişti. Ne yapacağını bilemez halde onuteselli edercesine sırtını sıvazladı. “Clare’in erkek arkadaşı Theo, geldiğinden beriBecca’yla sohbet ediyor,” diye açıkladı satış departmanından Maddie. “Gözlerini Becca’dan alamıyor. OnaCosmopolitan ısmarlarken Clare’e Bacardi Breezerısmarladı.” Clare başını kaldırıp tükürükler ve gözyaşları eşliğinde konuşmaya çalıştı. “A ... a... ananaslı,” dedi.“Ananaslı almış. Üstelik ananastan nefret ettiğimi bilir.Ben şimdi ne yapacağım, Sevgili Suzie?” Suzie birinden yardım alma umuduyla etrafınabakındığında kargaşanın sebebini anlamaya çalışan 273
Aldatılan Kadının İntikamıküçük bir grubun, etraflarında toplandığını fark etti.Hepsi de beklenti içinde ona bakarken Clare’in sıkıntısını anında çözmesini beklediklerini anladı. “Hepsi geçecek,” dedi Maddie, Clare’in sırtını sıvazlayarak. “Suzie burada. O sana ne yapacağını söyler.” Suzie şimdi çok sinirlenmişti. Ofisteki genç kadınlarkısa bir süre öncesine kadar onu kariyer basamaklarına tırmanmalarını engelleyen başarısız bir gazeteciolarak görürken şimdi bir tür aşk ustası yerine koyarakbilgeliğini sergilemesini bekliyorlardı. Pekâlâ, madem istedikleri buydu, Suzie de onlaraistediklerini verecekti. Ne de olsa o Sevgili Suzie’ydi.Çok yakında bir magazin gazetecisi ve televizyon yıldızı olacaktı. Clare’i omuzlarından tutup nazikçe çekti ve gözlerinin içine baktı. “Öncelikle meyveli içkilerden vazgeçmeni tavsiyeederim,” dedi sertçe. “Meyveli içki içen kızlardan birhalt olmaz.” Clare burnunu çekti ve başını hararetle sallayarak,“Evet, tabii ki,” dedi. “İkinci olarak...” Suzie sözlerinin daha etkili olması için duraksadığında dinleyenlerinin ona doğrueğildiğini hissetti. “Şimdi buradan çıkıp ona hemengitmesini söyleyeceksin.” “Ne?” dedi Clare geri çekilerek. 274
Tracy Bloom “Ona gitmesini söyle,” diye tekrarladı Suzie. “Buraya senin misafirin olarak gelmişti. Uygunsuz davrandığına göre ona gitmesini söyleyebilirsin. Bu geceeğlenebilmenin tek yolu bu, inan bana.” Clare gözlerini kocaman açarak Suzie’ye baktı.Gruptan çıt çıkmıyor, hepsi Clare’in ne yanıt vereceğini bekliyordu. “Tabii ya!” diye haykırdı Clare sonunda. “Ona gitmesini söyleyeceğim. Bu kadar basit. Kendi ofis partimdebeni böyle sefil hissettirmeye hiç hakkı yok, değil mi?Ah, çok teşekkürler, Suzie.” “Lafı bile olmaz,” diye karşılık verdi Suzie. Sonraçıkardığı işten memnun olmanın sıcaklığını tüm vücudunda hissederek, “Sakın unutma, bundan böyleBacardi Breezers içmek yok,” diye ekledi. Suzie makyajını kontrol etmek için aynaya döndüğüanda kapı açıldı ve içeri Sandra girdi. “Geç mi kaldım?”dedi nefes nefese. “Di az önce Suzie nin tuvalette bedavatavsiye verdiğini söyledi.” Vay canına, diye düşündü Suzie. Anlaşılan çok yakında kendi televizyon programını yapması gerekecekti:Suzie nin Parti Kâbusları. “Ah, Suzie, Tanrıya şükür hâlâ buradasın. Dinle,kocam gecemi mahvetti. Miss Piggy21kıyafetimin banaçok yakıştığını söyledi. Ne yapacağım şimdi?”21 (İng.) Bayan Domuzcuk, (ç. n.) 275
Aldatılan Kadının İntikamı Suzie iç geçirdi. Bu gerçekten çok kolaydı. “Hemen kocanın yanına git ve ona seviştiğinizzamanlarda Kurbağa Kermit’i hayal ettiğini çünkü oacınası, şişko, sarkık vücuduna bakmaktansa onu hayaletmenin daha iyi olduğunu söyle.” Tuvalettekiler kahkahalara boğulmuştu. Sandra, “Harika!” dedi ve hemen arkasını dönüpçıktı. “En azından kocası gelmiş,” diye mırıldandı biri.“Benimki gelmedi bile. Benimle gelmektense evde kalıpiçinin bayılmasını tercih ettiğini söyledi.” Suzie dönüp bakınca karşısında altmış yaşlarındakitemizlikçi kadını buldu. “Hemen eve git!” diye haykırdı. “Ne?” “Hemen eve git. En seksi iç çamaşırlarını ve dişfırçanı al, sonra da ona eve sabah döneceğini söyle.Bu gece burada kalacaksın. Yarın sabah eve gittiğindede ona geceyi nerede geçirdiğini söyleme. On iki saatboyunca içi içini yesin. Hayır, bir hafta boyunca içiiçini yesin. Böylece ne yaptığınla biraz olsun ilgilenmesini sağlarsın.” Brenda kirpiklerini kırpıştırarak Suzie’ye baktı veanında arkasını döndü. “Fazla gecikmem,” diye seslendigiderken. 276
Tracy Bloom Suzie etrafına bakınca kadınların söz almak içinellerini kaldırıp onun adını haykırdıklarını gördü. Sıradan bir Noel kutlamasında erkeklerin sebep olduğukaç çeşit sıkıntı yaşanabilirdi ki? Ortalık tam bir mayın tarlasıydı. Suzie gürültüyü bastırmak için ellerinikaldırdı. Nihayet sessizlik sağlandığında bir çırpıdahepsinin işini görecek bir yanıt verdi: “Kuşkuya kapıldığınızda dans edin!” diye haykırdı. “Dans pistindesinirinizi bozamazlar. Haydi, dans etmek varken nedenburada oyalanıyoruz ki?” Suzie önde, diğer kadınlar arkada dans pistinegeçtiler. Suzie’nin etrafı birkaç dakika içinde hoplayıpzıplayan neşeli insanlarla çevrelenmişti. Suzie kendinizirvede hissetti. Bu kadınlar ona hayrandı. Onları mutluediyordu. O korkunç ilişki geçmişinin onu bu noktayagetireceğini kim tahmin edebilirdi ki? Erkeklere kiminihtiyacı vardı? Bu iş onu hiçbir erkeğin beceremediğikadar mutlu ediyordu. Üstelik gecenin en önemli kısmıyaklaşıyordu. Hayranlarının karşısında en büyük intikamını alacaktı. Sabırsızlanıyordu doğrusu. Üç şarkı sonra tam da isyan başlayacakken DJ yanlış bir durum değerlendirmesi yaparak “All I Want forChristmas is You”22şarkısının duygusal bir versiyonunuçaldı. Suzie öfkeli kadınlar çetesinin duruma hemenmüdahale edip o şarkıyı kapattırmasını, yerine “I Will22 (İng.) Noel’de tek dileğim sensin. (ç. n.) 277
Aldatılan Kadının İntikamıSurvive”ı23 çalmasını istemelerini gururla izledi. DJ’ikontrol altına aldıklarından emin olduktan sonra gidipyemekten önce Noel Babayı getirmeye karar verdi veuyduruk mağarayı bulmak üzere bara geçti. Bu gizli Noel Baba konsepti zaten yeterince kötüdeğilmiş gibi kadın meslektaşlarının bilgi işlem departmanından Chris’in dizine oturmak zorunda bırakılmasıve Chris’in de takma sakalının altından fırlayan kocagöbeğiyle onlara yıl boyunca uslu bir kız olup olmadıklarını sormasıyla iyice berbat hale gelmişti. Bununtek iyi tarafı, Chris’in ekibinin ancak “über mağara”olarak tanımlanabilecek şeyi yapması olmuştu. KuzeyKutbunun dijital görüntüsü arkasındaki ekranda belirirken neon kar taneleri gökyüzünden düşüp kaybolarak inanılmaz derecede büyüleyici bir etki yaratıyordu.Chris’in elemanlarından biri bir dizüstü bilgisayarınbaşına oturmuş, görüntüyü ayarlarken Noel Babanınyardımcıları gibi giyinmiş diğer ikisi asık suratlarıylakimsenin umursamadığı hediye çuvalını taşıyordu. “Suzie!” diye seslendi Chris Baba onu görünce.“Çok seksi olmuşsun, Pamuk Prenses.” Chris’in gözlerimutlulukla ışıldıyordu. O an bir kurt uluması duyuldu.Dizüstü bilgisayarın başındaki yardımcı şaşkın şaşkınetrafına bakındı.23 (İng.) Hayatta kalacağım, (ç. n.) 278
Tracy Bloom “Münasebetsiz Noel Baba,” dedi Suzie başını ikiyana sallarken. Sonra da elini havaya kaldırarak, “Şuişi mümkün olduğunca çabuk bitirebilir miyiz?” diyesordu. “Onu bana ver ve gitmeme izin ver.” “Kusura bakma, Suzie. Noel Baba kucağına oturmanı ve sana yıl boyunca uslu bir kız olup olmadığınısormak istiyor,” dedi Chris Baba ışıl ışıl gözlerle. “Lanet olsun, Chris,” dedi Suzie. “Sırf dizine oturdumdiye on yıl boyunca tuhaf bir Pamuk Prenses fantezisiyapmana izin veremem. Haydi, ver şunu.” Chris direterek, “Vermezsem ne olurmuş?” diyesordu. “Ucuz hediyeleri alıkoyduğun için seni Noel BabalarBirliğine şikâyet ederim.” “Edersen et,” dedi Chris. “Çok da umurumdaydı.Sana ihtiyacım yok ki. Cinderella’yı iki buçuk dakikaboyunca kucağımda oturttum zaten.” “Tam olarak iki dakika, otuz altı saniye,” dedibilgisayarla ilgilenen yardımcı. “Kucağında ne kadar oturduğumuzu mu hesaplıyorsun?” diye sordu Suzie. Yardımcılar kıs kıs güldü. “Aslında bedava hizmet veriyoruz,” dedi Chris.“Bekâr ve umutsuz olduğun için sen de listede ilk üçteyer alıyorsun. Haydi, gel şimdi. İşin ucunda para var.” 279
Aldatılan Kadının İntikamı “Hepiniz iğrençsiniz. Hediyeler size kalsın!” dediSuzie arkasını dönerek. “Bu altın sarısı zarfı istemiyorsun demek?” Chriszarfı kaldırdı. Suzie olduğu yerde kaldı. Zarf mı? İşte şimdi işlerdeğişmişti. Bir zarfın potansiyeli vardı. İçinde para olabilirdi ve hediye çekilişi için böyle bir şey mantıklıydı.Manikür gibi bir şey için hediye çeki falan da olabilirdiama o da her zaman işe yarardı. Zarflar iyiydi. Zarflar, içinde gizemli bir korku barındıran o ambalajlarıbarındırmıyordu. Suzie dönüp zarfı almaya gitti amaChris Baba onu hemen çekti. “Sakın almaya kalkışma,” dedi ve beyaz sakallarınınarkasından kendini beğenmiş bir ifadeyle, “yaramazbir kız olduğun için şimdi kucağıma oturacaksın,”diye ekledi. Zarfı tekrar almaya çalışan Suzie, “Lütfen beni dahafazla uğraştırma,” dedi ama Chris onu yine engelleyinceSuzie bu kez Cüce Drew’un öfkeli bir ifadeyle onlaradoğru geldiğini gördü. “Drew, Chris’e bana hediyemivermesini söyle,” diye sızlandı. “Kucağına oturmazsamhediyemi alamayacağımı söylüyor.” “Bence onu saklasın. Önemsiz bir şeydir zaten,”dedi Cüce Drew. “İyi ama o bir zarf,” dedi Pamuk Prenses. “Zarflariyi olabilir. O ambalajlı hediyelerden farklılar, potansiyelleri var. İçinde ne olduğunu öğrenmek istiyorum.” 280
Tracy Bloom “Saçmalıyorsun,” dedi Cüce Drew. “Hediye çekilişibu, nasıl iyi bir şey olabilir ki? Geçen gün ne söylediğini hatırlasana.” Elini Suzie’ye uzattı. “Ondan uzaklaşhemen. Bence bunu yapabilirsin.” Pamuk Prenses gözlerini Chris Baha’dan CüceDrew’a çevirdi. Gitmeliydi, gitmesi gerektiğini biliyordu.Ama zarfın içinde iyi bir şey varsa ne olacaktı? Ya birisonunda kusursuz bir hediye bulmuşken kendisi bunasırt çeviriyorduysa? Buna izin veremeyeceğini biliyordu.O altın sarısı zarfta ne olduğunu öğrenmeliydi. Drew’adönüp yenilgiyi kabul etmiş gibi omuzlarım düşürdüve ışık hızıyla arkasını dönerken sarı eteği süslü, gümüşrengi Noel ağacını devirdi. Hemen zıplayıp zarfı ChrisBabanın elinden kaptı. “Aldım işte!” diye haykırdı olduğu yerde zıplayarak. “Aldım!” “Bence onu yarın aç,” diye atıldı Cüce Drew. “Yada Noel’e sakla.” “Olmaz!” diye haykırdı Suzie. “Hediye çekilişinintek güzel yanı, hediyeni hemen açabilmendir.” Zarfıyırtıp altın sarısı kâğıt parçalarını yere attı. İçindekibembeyaz kartı açtı ve özenle yazılmış yazıyı okudu. Etrafına toplanan üç adam da aynı anda, “Ne yazıyor?” diye sordu. “Noel B aban ın özel hediyesini alm ak için gece y a rısı dans pistindeki disko topunun altında bekle,\" dedi 281
Aldatılan Kadının İntikamıSuzie usulca. Bu gizemli mesajın anlamını çözmeyeçalışırken hepsi sessizliğe gömülmüştü. Suzie, Chris e döndü ve “Bana karanlıkta sarkıntılık etmek için sen mi planladın bunu?” diye haykırdı. Chris ellerini teslim olmuşçasına kaldırarak, “Hayır,ben yapmadım,” dedi. “Güzel fikirmiş ama bana aitdeğil.” Sonra düşünceli bir ifadeyle devam etti: “Önümüzdeki yıl maaş döneminde işe yeni başlayan kızlarayapabilirim am a...” “Anlamıyorum,” dedi Pamuk Prenses mesaja bakarak. “Bunun anlamı ne olabilir ki?” “Gizli bir hayranın var,” diye mırıldandı yardımcılardan biri. “Öyle olmalı. Gece yarısı kendini ifşa edecek,anlamadın mı? Çok romantik.” Ardından iç geçirdi. “Gerçekten öyle midir?” diye sordu Pamuk Prenses. “Hayır, değildir,” dedi Cüce Drew kartı Suzie’ninelinden kaparak. “Biri sana şaka yapmak istemiş olmalı.Sen yaptın değil mi, Chris? Seni kandırmalarına izinverme, Suzie. Bence bu notu unut gitsin.” Kartı ceketinin cebine koymaya çalışırken cebinin olmadığını,şarap lekeleriyle dolu cepsiz bir yelekten başka bir şeygiymediğini fark etti. Pamuk Prenses notu tekrar okumak için onuDrew’un elinden aldı. “Ne söylediğini hatırla,” dedi Cüce Drew. “Hediyeçekilişleri insanları her zaman hayal kırıklığına uğratır. 282
Tracy BloomSonuçta Noel Baba da erkek olduğuna göre bu notuçöpe atalım gitsin.” “Evet,” dedi Suzie sonunda başını kaldırarak. “Haklısın. Chris, bittin sen!” Başını dik tutup oradan ayrıldıve “gizli hayran”, “gece yarısı”, “disko topu”, “dans pisti”kelimeleri zihninde dönüp dururken kalp atışlarınınnasıl hızlandığım görmezlikten gelmeye çalıştı. Bundansonra kalp atışların hızlanm ayacak, dedi kendi kendine.Ne de olsa bu, ofisin Noel partisi. Hızlı atan kalplerinbir anda kırılm ası için elverişli bir ortam . Tuvalettekiseans da bunun göstergesiydi. Artık odaklanmalıydı. Bugece son Troll de yerin dibini boylayacaktı. Önemli olanbuydu, birinin uydurduğu o saçma sapan şaka değil... 283
Yirmi Üçüncü BölümYemeğin sonunda Drew, Suzie’ye her şeyi itiraf etmeyecek olmanın rahatlığını yaşıyordu. Ama kendini azdaha ele veriyordu. Chris’ten Suzie’nin hediyesini gerivermesini isteseydi gizemli kişinin kimliğini açığa çıkaracağını ve gözlerin kendi üzerine çevrilmesine nedenolacağını biliyordu. Suzie’yi başka bir adam tarafındanda yaralanacağına ikna etmek en iyisiydi. O notu boşverip konuyu orada kapatmasını sağlamalı, kalbini onaaçmayıysa başka bir güne saklamalıydı. Tam bir bahane bulup gitmeyi planlıyordu ki Suzieonun yanındaki sandalyeye oturdu. “Gördüğüm kadarıyla parti bütçesini yemeğe değil,içkiye harcamışız.” Tabakta kalan taş kesilmiş Noelpastasını didikledi. Drew ucuz şarabın verdiği çakırkeyif haliyleSuzie’nin dudaklarına bakmamaya çalışarak, “Hı hı,”diye mırıldandı. Dans pistindeki o berbat dans gösterisini izlerkensessizliğe gömüldüler. 284
Tracy Bloom “Çok garip ama daha önce burada disko topu olduğunu bile fark etmemiştim,” dedi Suzie tavanı işaretederek. “Yıllardır Noel kutlamalarını burada yapmamızarağmen hiç fark etmemiştim. Çok garip, değil mi?” Drew konuşmaya cesaret edemediği için Suzie’nindudaklarına yerleşen o küçük gülücükle büyülenmişbir halde disko topuna bakmasını izledi. “O gizemli kartı mı düşünüyorsun?” diye sormakzorunda kaldı. Suzie dönüp ona baktı. İnanılmaz derecede güzeldi.Drew şu an onu kollarının arasına almak istiyordu.Onu öpmek istiyordu. “Hayır,” dedi Suzie. “Sen haklıydın. Geri zekâlınınteki benimle oyun oynuyor. Ne kadar da adice, değil mi?” Öp onu, öp onu, diye yalvarıyordu Drew’un içinden bir ses. “Evet, adinin tekiymiş,” diye mırıldandı sonundabakışlarını kaçırarak. Öp onu, diye haykırıyordu tüm bedeni. Suzie aniden kalktığında kolu Drew’un kolunasürtündü. “Gitmiyorsun, değil mi?” diye seslendi Drew. “Yapmam gereken işler var,” diye karşılık verdiSuzie. “Sonra görüşürüz.” “Evet, anladım. Tamam, sonra görüşürüz,” dediDrew saatine bakarak. 285
Aldatılan Kadının İntikamı Suzie dönüp oradan uzaklaşırken Drew onu izledi.Aptal, diye düşündü. Söylemeliydi işte. Artık yaşamayabaşlayacağına, duygularını göstereceğine dair kendikendine söz vermişti ama yine her zamanki gibi içineatıyordu işte. Suzie nin gözlerinde gördüğü şey ümitti.Drew bundan emindi. Bu gece kendini göstermeliydi.Bu şansı tepmemeliydi. Suzie nin alacağı son intikam,mazeret değildi. Hem ona duygularını açtığında Suzie intikama dair her şeyi unutacaktı. Artık bir önemikalmayacaktı.Saatler hızla gece yarısına doğru ilerlerken DJ’in tempoyubiraz düşürmesiyle birlikte salondakilerin ruh hali dedeğişmeye başlamıştı. Daha önce yerinde duramayıpyan yana çılgınca dans eden kadınlara şimdi alkolün veromantizmin etkisiyle erkekler de eşlik etmeye başlamış, Barry White’in seksi ses tonu onları ele geçirmişti. Suzie saatine baktı. 23.58 olmuştu. Artık hareketegeçip gecenin sonu gelmeden son intikamını da almalıydı. Salonun arka tarafındaki bir sehpanın altına önceden yerleştirdiği valizini aldı. Çok basit, kısa ve şansıyolunda giderse etkili bir plandı bu. Dans pistindengeçtiği sırada şarkı bitti ve aynı anda DJ’in sesi duyuldu:“Gecemizin sonuna geldik, bayanlar ve baylar. Çekilişhediyelerinizi almadan gitmeyin sakın. Noel Babanındediğine göre çuvalı hâlâ doluymuş ve hanımefendilerin 286
Tracy Bloomgidip çuvalı boşaltmasını bekliyormuş.” Toby davulsesi eşliğinde ricasını tamamladı ama kimse gülmedi. “Ayrıca hediyelerden birini özel olarak sunmamistendi. Şimdi o çok özel hediyesini vermesi için SuzieMiller’ı sahneye davet ediyorum.” Suzie dans pistinin orta yerinde kalakaldı ve elindekivalizi bıraktı. Neler oluyordu böyle? Onun işi vardı,hediye çekilişiyle falan uğraşamazdı. Özellikle de birinesaçma sapan bir şaka yapılıyorsa... Müzik başladığındaSuzie, Rick Astley’nin “Never Gonna Give You Up”şarkısının ilk notalarını tanıdı. Milyonlarca düşünce,zihnine şelale misali hücum etti. Neler oluyordu böyle?Neden bu şarkıyı çalmışlardı? Tanrı aşkına, Rick Astley yine kadar da özlemişti! Acaba hâlâ seksi miydi? Saçlarıhâlâ aynı mıydı? Hâlâ mor takım elbise mi giyiyordu? Şarkı çalarken ağlayacak gibi oldu. Nakarat kısmıonu doğruca ilk kez öpüştüğü ergenlik günlerine götürdü.Bir dakika. Bunu kim biliyordu? Öpüşen çiftler aşklarınıhızlanan tempoya ayak uydurarak devam ettirmeyi başaramadıklarından dans pisti şimdi bomboştu. Yalnızcabir kişi kalmıştı. Pistin tam ortasında, disko topununaltında duran, cüce kılığında b iri... Drew plastik birkupayı ona heyecanla uzattı. Ne yapmaya çalışıyordu?O gizemli mesajın ardındaki kişi o muydu? Ama bumümkün değildi. Suzie belli belirsiz bir öfkeyle eteğinitoplayıp dans pistinde ona doğru yürüdü. 287
Aldatılan Kadının İntikamı Drew hâlâ gülümseyerek plastik kupayı ona uzatıyordu. “Cinzano ve limonata,” dedi heyecanla. Suzie kupaya bakınca kupanın şiddetle titrediğinigördü. Sonra da hayalet gibi bembeyaz kesilen Drew’abaktı. “Ne yapıyorsun, Drew?” diye sordu, onunla böyleeğlenip intikam almasını engellemesine kızmıştı. “Seni geçmişe götürmek istedim,” diye fısıldadıDrew. “Biraz bağırsana, seni duyamıyorum,” dedi Suziegürültülü müziğin arasında. Drew ona bakarak güçlükle yutkundu. Sonra elindekikupaya bakıp içindekini tek dikişte içti ve onu omuzunun üzerinden fırlatıp attı. Bir adım atıp Suzie niniki elini birden tuttu. “Seni geçmişe götürmek istedim,” diye tekrar etti.“Gençlik günlerine. O bahsettiğin balo salonuna... Diskotopu olan ve içkilere su katılan o tehlikeli yere...” “A m a... ama neden?” diye sordu Suzie şaşkın birhalde. “Çünkü hayatının en güzel zamanları olduğunusöylemiştin,” dedi Drew. “Öfkeden değil, mutluluktandans ettiğin zamanlar, beklediğin kişiden gelen öpücükle kalbinin bir hafta boyunca stratosferde gezindiğizamanlar...” Bir tepki almayı bekliyormuş gibi duraksadı. Suzie konuşmayınca devam etti: “Hâlâ ümidinvarken, Suzie... hâlâ aşka inanıyorken sana böyle bir 288
Tracy Bloomhediye vermek istedim. Yeniden ümit etmen ve aşkayeniden inanman için... Çünkü... çünkü...” Drew şimdio kadar hızh nefes alıp veriyordu ki artık kontrol bileedemiyordu. Suzie ona bakarken söylediklerini algılamaya çalışıyordu. Kelimeler kulaklarından giriyordu ama zihnineyerleşir yerleşmez birbirine karışıyorlardı. Neler olupbittiğine bir anlam vermek için çabalasa da Drew’unomuzunun üstünden son intikamının hedefini görüncedikkati dağıldı. Drew’un kafa karıştıran sözleri beyninden uçup giderek yerini mantıklı bir şeye bıraktı:o akşamki görevini yerine getirmeye. “Drew,” diye araya girdi, ellerini onun omuzlarınakoyarak. “Çok düşüncelisin ve Rick’in şarkısını iPod’umayükleyeceğimden emin olabilirsin. Ne harika günlergeçirdiğimi bana hatırlattığın için teşekkürler. Gerçekten de müthiş bir hediye oldu benim için.” Sonra asılgörevini tamamlayabilmek için bu konuşmayı bitirmemaksadıyla kollarını onun boynuna doladı. Drew’un, “Ah, Suzie,” diye çaresizce fısıldadığınıduydu. Ardından Drew geri çekildi. “Ben demek istiyorum k i...” Suzie elini kaldırıp susmasını işaret etti. “Drew,”dedi. “Şu anda yapmam gereken başka bir iş var. Sonrasıiçin sana söz veriyorum, Bay Astley’nin değeri hakkındauzun uzun sohbet edebiliriz.” 289
Aldatılan Kadının İntikamı “Ama Suzie,” dedi Drew tekrar. Hayal kırıklığınauğradığı belliydi. Aniden ortaya çıkan Toby, Suzie ile Drew’a bakarak gergin bir ifadeyle, “Sizin adınıza sevindiğimisöylemek istiyorum,” dedi. Sonra da Suzie’ye imalı birbakış atıp, “Ayrıca arkadaşlık edeceğimiz günleri ipleçekiyorum,” diye ekledi. Suzie, Toby’ye baktı. Bilmece gibi konuşuyordu.Yoksa rüya mı görüyordu? Drew’a dönüp baktığında onun da nedense Toby yebakarak hararetli bir şekilde başını salladığını gördü. “Drew,” dedi ısrarla. “Son intikamımı almaya çalışıyorum.” Drew ve Toby aynı anda, “Suzie, hayır,” dediler.“Artık yeter,” diye devam etti Drew. “Artık kimsedenintikam almana gerek yok. Beni dinlemelisin.” “Evet, bence de vazgeç artık,” dedi Toby. “Tabii ki vazgeçmemi istersin,” dedi Suzie, Toby’yedönerek. “Yapma, Suzie,” dedi Toby. “Neler oluyor?” dedi aniden kafası karışan Drew. “Toby benim son Troll’ümdü,” dedi Suzie dişlerinisıkarak. “Ve sen benim son intikam planımı bozdun.” Toby dehşet dolu bakışlarını Drew’a çevirerek,“Dostum, önemsiz bir şeydi,” dedi. 290
Tracy Bloom Drew geriye doğru tökezlerken, “Ne? Sizi anlamıyorum!” diye haykırdı. “Senin nişan töreninden sonra beni aradı,” dediSuzie. “Sağdıç konuşmasını erkenden hazırlamak içinbenimle görüşmek istediğini söyledi. Anlamlı bir konuşma hazırlamak istediği için bunu sana söylemememgerekiyordu. Gündüz vakti bir barda buluştuk ve...” “Yattınız mı?” diye sordu Drew hayretle. “Dostum, gerçekten önemsiz bir şeydi,” diye itirazetti Toby. “Ama sen o dönemde nişanlı değil miydin?” dediDrew, Toby ye şaşkın bir ifadeyle. “Takım elbise bakmaya gittiğimizde söylediğimgibi, bu düşünceyi kafamdan atmalıydım. Bir anlamıyoktu, böyle bir şey olacağı aklıma bile gelmezdi.” “Bir anlamı yoktu, öyle mi?” diye haykırdı Suzie.“Bana nişanlından ayrılacağım söylemiştin ama yalandı.Bunu içtenlikle söylememiştin, yalnızca benimle birazdaha uzun süre takılmak istemiştin.” Suzie arkasınıdönüp dans pistinin kenarına gitti ve oraya bıraktığıvalizi aldı. Onu Toby’nin ayağının dibine sertçe bıraktı. “Bu valiz var ya,” dedi valizi göstererek. “Chloe’denayrılacağını söylediğin gece bu valizi hazırlamıştım. Onubunca zamandır açmadığımı sana söylemek istedim.Seni hâlâ beklediğimi göstermek... Seni korkutmak,gerçekten korkutmak istedim. Bir daha asla yoldan 291
Aldatılan Kadının İntikamıçıkmayacağına yemin edeceğin bir noktaya gelmeniistedim.” Şimdi sessizliğe gömülmüşlerdi. DJ’in yokluğundamüzik yoktu ve herkes onları izliyordu. Drew dehşet dolu gözlerle Suzie’ye bakarken, “Nişanlı olduğunu biliyor muydun?” diye sordu. “Hayır, tabii ki. Başlangıçta bilmiyordum, benioltaya takana kadar. Ve sonra... sonra...” Suzie nesöyleyeceğini bilemediği için sesi azalarak kayboldu. Drew başım umutsuzca iki yana salladı. “Nişanlı olan oydu, ben değil,” diye karşı çıktı Suzie. “Hayır, hayır,” dedi Drew geri adım atıp ona suçlayıcı bir bakış atarak. “Bana neden öyle bakıyorsun? Yanlış yapan bendeğildim, Drew, oydu! Neden ona kızmıyorsun? Yoksasen de aynı şeyi yaptığın için ona anlayış mı gösteriyorsun? Gerçek bu mu?” Her an gözyaşlarına boğulacakmış gibi görünenDrew nefes alıp vermekte de zorlanıyordu. Sanki birimidesine bir yumruk indirmişti. “Hayır,” dedi sonunda. “Ben Emily’yi sevmediğimive onun hayatını mahvetmeden bir şey yapmam gerektiğini anladım. Doğru olanı yapmaya çalışıyordum.” “Ah, öyle mi?” dedi Suzie alaycı bir ifadeyle. 292
Tracy Bloom “Evet, öyle,” dedi Drew. Duraksadı ve gözlerini yeredikti. “Ayrıca başka birine karşı bir şeyler hissettiğimifark ettim.” “Gördün mü, bak!” diye haykırdı Suzie zafer kazanmışçasına. “Tipik bir erkeksin işte, Drew. Başkabiriyle yattın ve onun çok farklı olduğunu düşündün.Daha ne diyebilirim ki?” “Ben kimseyle yatmadım.” “Tabii, tabii, öyledir,” diye karşılık verdi Suzie.“Emily’yi terk etmeden önce pastanın tadına bakmadığını söyleme sakın. Sen de erkeksin, Drew. Erkeklerböyledir.” “Ben öyle bir şey yapmadım!” diye bağırdı Drew. “Tamam, bekleyelim de görelim. Emily’den kurtulduktan sonra yeterince zaman geçtiğini düşününce,birkaç hafta sonra yirmili yaşlarında aptal bir kızla boygöstermeye başlarsın nasıl olsa...” “Ortada yirmili yaşlarında aptal bir kız falan yok,”dedi Drew öfkeyle. Suzie kaşlarını kaldırmakla yetindi. Drew uzunca bir süre Suzie’ye baktı, Suzie de onaküstah bakışlarla karşılık verdi. “Şu haline bak,” dedi Drew. “Sevgili Suzie işine kendiniöylesine kaptırmışsın ki hiçbir erkeğe küçümsemeden,hakkında en kötü senaryoları yazmadan bakamıyorsun. 293
Aldatılan Kadının İntikamıÜstelik... üstelik...” Şimdi gözyaşları sel gibi akıyor,bakışları Toby ile Suzie arasında gidip geliyordu. “Üstelik senin de Pamuk Prenses olmadığın ortada, Suzie Miller,” dedi ve Suzie’nin yanından geçipgecenin karanlığına karıştı. Toby de onun peşindenkoşmaya başladı. Suzie parlak mavi ipekten elbisesini tutmuş, danspistinin ortasında öylece dikilirken disko topundansaçılan ışıklar etrafında dönüp duruyordu. 294
Yirmi Dördüncü BölümSuzie çamura batmış sarı ipek eteği ve peşinden sürüklediği gıcırtılı valiziyle Manchester’ın ıslak yollarındangeçiyordu. Drew gittikten sonra dans pistinin orta yerinde öylece kalmış, derin bir sessizlik içinde bekleyenofis çalışanlarına bakmıştı. İntikam planı gerçek birfelakete dönüşmüştü; alkış falan yoktu, sessiz bakışlardan başka hiçbir şey yoktu. Valiziyle cebelleşirkenkimse yardımına koşmamıştı. Gecenin erken saatlerinde tuvalette yardım ettiği kadınlar bile. Kapıya doğruyürüyüp şirketin Noel kutlamasından sonra kendinisokakta bulduğunda da sessizlik bozulmamıştı. Hiçkimsenin isteyeceği bir şey değildi bu. Buna nasıl cüret eder, diye sorup duruyordu kendine. Onu kötü biri gibi göstermeye nasıl cüret ederdi?Drew o sözde kusursuz hayatını kendi elleriyle altüstetti diye bunun acısını nasıl ondan çıkarırdı? Kim olduğunu sanıyordu ki? Suzie onun arkadaşı olduğunusanıyordu ama demek ki değildi. O da diğer erkeklergibi aşağılığın tekiydi. 295
Aldatılan Kadının İntikamı Suzie ağaçlıklı bir yola girdi ve parlak kırmızı kapınınönünde durdu. Valizini bıraktı ve içinden söylenmeyedevam ederken zili çaldı. Jackie kapıyı açtığında Suzie, “Erkeklerin hepsi piçkurusu,” dedi, şiddetle titriyordu. Jackie ona bakıp gözlerini ovuşturdu, sonra tekrar baktı. Sonra da arkasını dönüp seslendi: “Dave? Okokteylin içine ne koydun sen?” “Ne oldu ki?” “Pamuk Prenses kapımıza geldi.” “Noel hediyesidir,” dedi içeriden bir ses. “İçeri al onu.Pamuk Prensesle üçlü seks yapmayı hep istemişimdir.” Jackie kaşlarını kaldırıp Suzie’ye içeri girmesiniişaret etti. Belli ki salonda Deep Purple şarkısıyla başını sallayan Dave’in kafası güzeldi. “Pamuk Prenses!” diye haykırdı kollarım iki yanaaçarak. “Noel Baba mektubumu almış olmalı. Amaonu yolladığımda 011 iki yaşındaydım.” “Kes sesini, Dave,” dedi Jackie. “Bir şey olmuş belliki.” “Erkeklerin hepsi piç kurusu,” diye tekrarladı Suziekendini koltuğa bırakıp başını ellerinin arasına alarak. Jackie, Suzie’nin yanına oturup kolunu omuzunaattı. “Cüceler seni yine mi üzdü, tatlım?” diye sordu. 296
Tracy Bloom “Evet,” diye sızlandı Suzie kollarını havaya savurarak. “O lanet cücelere tahammül edemiyorum artık.” “Olamaz,” dedi Dave ve fazla sallanmaktan dengesini kaybedip düşmemek için şömine rafına tutundu.“Bu evde buna izin veremem. Sevgili Suzie saçmalığınıanlatmak için gelebilirsin ama cüceleri rahat bırak. Onlar muhteşemdir.” Bir yandan da parmağını Suzie’yedoğru sallıyordu. Suzie her an gözyaşlarına boğulacakmış gibiydi. Jackie, Suzie nin kolunu ovuşturup, “Sen ona bakma,”dedi. “Ben de o lanet cücelere katlanamıyorum. Özellikle de Uykucuya. Yapacak onca iş varken uyuyorumayağına yatan tipik erkek işte. Tembel pislik.” Suzie, Jackie ye minnet dolu bir bakış atarken dudakkenarlarında hafif bir tebessüm belirdi. “Bir de o Bilgin,” diye devam etti Jackie. “Her konuda her şeyi biliyormuş gibi davranıyor ama aslındabir şey bildiği yok. Hepsini uyduruyor.” “Haklısın,” diye ona katıldı Suzie. “Bilgin tam birpalavracı.” “Utangaç da sosyal etkinliklerin hepsini mahvediyor. Onunla hiçbir yere gidemezsin.” “Yeter!” diye bağırdı Dave. “Yanılıyorsunuz.” Mutfağageçip sayfaları kıvrılmış bir çocuk kitabıyla geri döndüve birkaç sayfasını karıştırdı. “İşte burada... Meraklıyane diyorsunuz?” diye sordu imalı bir ifadeyle. “Eminimona da söyleyecek bir lafınız vardır.” 297
Aldatılan Kadının İntikamı “Ah, o en kötüsü,” diye yanıtladı Jackie. “Her şeydenalınıyor. Aslında hiçbir şeyi yok, yalnızca sürekli ilgibekliyor. Acınası. Başka?” Dave hiçbir şey söylemeden onlara baktı. “Budala da aptalın teki,” dedi Suzie. “Hep iyi görünmek istiyor ama çok kalın kafalı ve bu da gerçektensinir bozucu.” Dave kitabı sessizce karıştırıp onlara yanıldıklarınıgöstereceği bir cüce bulma çabasıyla, “Neşeli?” diyehaykırdı. “Neşeli cüce piç kurusu değil. Nasıl olur daNeşeliyi sevmezsiniz?” Sonra da güleryüzlü karakterinresmini gösterdi. “Sürekli neşeli çünkü kendinden başka kimseyi,hiçbir şeyi takmıyor. Dünya umurunda değil. Bencilpisliğin teki,” dedi Suzie. Dave kitabı öfkeyle yere attı. “Evet,” dedi Jackie. “Yedi cüceler de dâhil bütünerkekler piç kurusu. Şimdi kendini daha iyi hissettinmi, Pamuk Prenses?” “Çok daha iyiyim,” diye karşılık verdi Suzie. Buraya gelmekle iyi ettiğini biliyordu. Jackie onu nasılneşelendireceğini bilirdi. “Yo, yo, yo, yo, yo, bunu kabul edemem,” diye arayagirdi Dave. Birkaç adım atıp bir sehpanın üstünde duranküçük kara tahtayı ve pembe tebeşiri aldı. 298
Search
Read the Text Version
- 1
- 2
- 3
- 4
- 5
- 6
- 7
- 8
- 9
- 10
- 11
- 12
- 13
- 14
- 15
- 16
- 17
- 18
- 19
- 20
- 21
- 22
- 23
- 24
- 25
- 26
- 27
- 28
- 29
- 30
- 31
- 32
- 33
- 34
- 35
- 36
- 37
- 38
- 39
- 40
- 41
- 42
- 43
- 44
- 45
- 46
- 47
- 48
- 49
- 50
- 51
- 52
- 53
- 54
- 55
- 56
- 57
- 58
- 59
- 60
- 61
- 62
- 63
- 64
- 65
- 66
- 67
- 68
- 69
- 70
- 71
- 72
- 73
- 74
- 75
- 76
- 77
- 78
- 79
- 80
- 81
- 82
- 83
- 84
- 85
- 86
- 87
- 88
- 89
- 90
- 91
- 92
- 93
- 94
- 95
- 96
- 97
- 98
- 99
- 100
- 101
- 102
- 103
- 104
- 105
- 106
- 107
- 108
- 109
- 110
- 111
- 112
- 113
- 114
- 115
- 116
- 117
- 118
- 119
- 120
- 121
- 122
- 123
- 124
- 125
- 126
- 127
- 128
- 129
- 130
- 131
- 132
- 133
- 134
- 135
- 136
- 137
- 138
- 139
- 140
- 141
- 142
- 143
- 144
- 145
- 146
- 147
- 148
- 149
- 150
- 151
- 152
- 153
- 154
- 155
- 156
- 157
- 158
- 159
- 160
- 161
- 162
- 163
- 164
- 165
- 166
- 167
- 168
- 169
- 170
- 171
- 172
- 173
- 174
- 175
- 176
- 177
- 178
- 179
- 180
- 181
- 182
- 183
- 184
- 185
- 186
- 187
- 188
- 189
- 190
- 191
- 192
- 193
- 194
- 195
- 196
- 197
- 198
- 199
- 200
- 201
- 202
- 203
- 204
- 205
- 206
- 207
- 208
- 209
- 210
- 211
- 212
- 213
- 214
- 215
- 216
- 217
- 218
- 219
- 220
- 221
- 222
- 223
- 224
- 225
- 226
- 227
- 228
- 229
- 230
- 231
- 232
- 233
- 234
- 235
- 236
- 237
- 238
- 239
- 240
- 241
- 242
- 243
- 244
- 245
- 246
- 247
- 248
- 249
- 250
- 251
- 252
- 253
- 254
- 255
- 256
- 257
- 258
- 259
- 260
- 261
- 262
- 263
- 264
- 265
- 266
- 267
- 268
- 269
- 270
- 271
- 272
- 273
- 274
- 275
- 276
- 277
- 278
- 279
- 280
- 281
- 282
- 283
- 284
- 285
- 286
- 287
- 288
- 289
- 290
- 291
- 292
- 293
- 294
- 295
- 296
- 297
- 298
- 299
- 300
- 301
- 302
- 303
- 304
- 305
- 306
- 307
- 308
- 309
- 310
- 311
- 312
- 313
- 314
- 315
- 316
- 317
- 318
- 319
- 320
- 321
- 322
- 323
- 324
- 325
- 326
- 327
- 328
- 329
- 330
- 331
- 332
- 333
- 334
- 335
- 336
- 337
- 338
- 339
- 340
- 341
- 342
- 343
- 344
- 345
- 346
- 347
- 348
- 349
- 350
- 351
- 352
- 353
- 354
- 355
- 356