Important Announcement
PubHTML5 Scheduled Server Maintenance on (GMT) Sunday, June 26th, 2:00 am - 8:00 am.
PubHTML5 site will be inoperative during the times indicated!

Home Explore Kurandan Öğütler 2.Cilt-Diyanet Yayınları

Kurandan Öğütler 2.Cilt-Diyanet Yayınları

Published by eminyukseloglukaihl, 2019-10-18 02:10:56

Description: Kurandan Öğütler 2.Cilt-Diyanet Yayınları

Search

Read the Text Version

151KUR’AN’IN KORUYUCUSU YÜCE RABBİMİZDİR*ِ ٰ ِ ا َ ْ ٰ ا َ ِِّ۪ ْ ا ّ ُِّ َاِ ّ َ ْ ُ َ َ َ ا ِ ْ َ وَاِ ّ ُ َ ِ نَ َ ََّّْ“ üphesiz o zikri (Kur’an’ ) biz indirdik biz! Onun koruyucusu da elbette Şıbiziz.” (Hicr, 15/9)Yüce Allah Kur’an- Kerim’i Cebrail vas tas yla Peygamberimiz Hz. Muhammed’e ıı ıya anan olaylarla ba lant l olarak bölümler hâlinde 23 senede indirmi tir. Hz. Mu-şğı ışhammed son peygamber, Kur’an- Kerim ise son kitapt r. K yamete kadar yeni bir ıııdin gelmeyecektir. Kur’an- Kerim’den önce indirilmi bütün kitaplar asl n muha-ışı ıfaza edememi , dolay s yla zamanla yeni bir dinin ve peygamberin gönderilmesine şı ıihtiyaç duyulmu tur. Kur’an- Kerim aç s ndan durum tamamen farkl d r. O di er şıı ıı ığkitaplar n u rad tahrife u ramam t r. Kur’an- Kerim hem manevi aç dan, hem ığı ı ğğı ışııde Allah’ n Müslümanlara güç ve yetenek vermesiyle yap lan birtak m çal malarla ıııı şmaddi aç dan korunmu tur. Bu yönüyle yüce kitab m z Kur’an- Kerim, k yamete ışı ıııkadar insanl a k tutacakt r.ığ şı ııKur’an- Kerim’in manevi aç dan korunmas en ba ta eytandan korunmas d r. ııış şı ıŞeytan iyileri kötü, kötüleri iyi, yanl do ru, do ruyu yanl gösterme yetene ine ı ışğğı şğsahip bir varl kt r. Yüce Allah, eytan n Kur’an ayetlerine müdahale etmesini engel-ı ışılemek için Cebrail (a.s)’in yan na muhaf z melekleri koymu tur ıış(Meryem, 19/64).Kur’an- Kerim’in maddi aç dan korunmas yine Allah’ n korumas cümlesin-ıııııdendir. Kur’an’ n ilk indi i andan itibaren yaz ya geçirilmesi, ezberlenmesi, pasajlar ığıhâlinde bulunan ayet metinlerinin bir araya getirilmesi, ço alt lmas vb. bütün i lem-ğıışler Allah’ n Müslümanlara güç, yetenek ve feraset vermesiyle sa lanan bir korumad r.ığıSevgili Peygamberimiz gelen vahiyleri say lar k rk bulan kâtiplere yazd r yordu. ı ı ı ıı ıO, askeri seferler s ras nda ve hatta Mekke’den Medine’ye hicret gibi en kritik anlar-ıı* Dr. Burhan ERKU Ş

152da bile beraberinde kâtip ve yaz malzemesi bulundurmay ihmal etmiyordu. Zeyd ııb. Sabit, yeni gelen bir vahyin yazma i i bitince Hz. Peygamber’in yaz lanlar bir şııkez okuttu unu, e er baz eksiklikler olmu ise tamamlatt n , bu düzeltmelerden ğğışı ı ığsonra halka sundu unu belirtiyor.ğPeygamberimiz Kur’an ayetleri ile kendi sözlerinin birbirine kar mas n n ön-ı şı ılenmesi için “Benden Kur’an’dan ba ka bir ey yazmay n, e er Kur’an’dan ba ka bir ey şşığşşyazd n zsa onu imha edin”ı ı(Müslim, “Zühd”, 72) buyurmu tur.şPeygamberimizin vefat ndan 6 ay sonra da n k halde bulunan vahiy parçalar ığı ııbir araya toplanarak mushaf eklinde yaz lm t r. Kur’an’ n bu ekilde bir araya top-şı ı ışışlanarak yaz ya geçirilmesi di er kutsal kitaplar gibi bozulmas n önlemi tir.ığı ışKur’an’ n toplanmas i ini üstlenen Zeyd b.Sabit kendisine gelen metinlerin ger-ıışçekten vahiy metni olup olmad na dair yemin ettiriyor, metinlerin ezberinde olup ı ı ğolmad n soruyor, ezberinde olsa dahi bununla da yetinmeyip bu metinlerin vahiy ı ı ığmetinleri oldu una dair iki ahit getirmelerini art ko uyordu.ğşşşPeygamberimizin döneminde baz mü rikler Kur’an’ n benzerini olu turmaya ışışçal m lar ancak ortaya saçma sapan birkaç dizeden ba ka bir ey ç karamam -ış ş ışşıı şlard r. Çünkü yüce Kitab m z n ayetleri her aç dan mükemmel ve orijinal bir yap -ıı ı ıııya sahiptir. Hiç kimsenin onu taklit etmeye dahi gücü yetmemi tir. Bütün bunlar şKur’an’ n korunmu lu unun bizzat kendinden kaynakland na da bir i arettir.ış ğı ı ğş

153KURBAN: TÜM DİNLERDEKİ ORTAK İBADET*ِ ٰ ِ ا َ ْ ٰ ا َ ِِّ۪ ْ ا ّ ِّٰ ٰ ِ َ َ رَزَ َ ُ ْ ِ ْ َ َ ِ ا ْ َ م َ ِ ُ ُ ْ اِ ٌِْٰۜ َٰ۪وَ ِ ُ ا ّ ٍ َ َ َ َ ْ َ ً ِ َ ُ ُوا ا ْ َ ا ّّْْ ُ َِۙوَا ِ ٌ َ ُا ْ ِ ُ ا وَ َ ّ ا ُ ْ ِ ۪ َِْ َِۜ ٓ َ“Her ümmet için, Allah’ n kendilerine r z k olarak verdi i hayvanlar üzerine ıı ığismini ans nlar diye kurban kesmeyi me ru k ld k. te sizin ilah n z bir tek ışı ıİşı ıilaht r. u halde yaln z O’na teslim olun. Alçak gönüllüleri müjdele!” (Hac, ıŞı22/34)Kurban, insan n Allah’a yak nla mas na vesile olan ve ibadet maksad yla belirli ıışııvakitte ve belirli cinste kesilen hayvanlara denir. Ki i kurban kesmekle Allah’a olan şba l l n ve O’nun emrine boyun e ip, kulluk bilincini korudu unu canl bir bi-ğ ğı ı ı ığğıçimde ortaya koyar.Kurban ibadeti, tarih boyunca hemen bütün dinlerin ve dinî kültürlerin ana temalar ndan birini te kil eder. Her millet, inanc na göre kendi nazar nda k ymetli ışıııolan bir eyi kurban etmeyi gelenek hâline getirmi tir. Kur’an bize, kurban müesse-şşsesinin Hz. Âdem’in çocuklar yla ba lad n bildirir. Ayr nt verilmeden zikredilen ışı ı ığı ıbu hadisede, Hz. Âdem’in iki o lunun Allah’a kurban takdim ettikleri, bunlardan ğbirinin (Hâbil) kurban n n kabul edildi i, di erinin (Kâbil) ise reddedildi i belirtilir ı ığğğ(Maide, 5/27). Bu olay bize kurban n, Hz. Âdem’den beri yerine getirilen dinî bir iba-ıdet oldu unu göstermektedir. zah n yapt m z ayette de, ilâhî dinlerin hepsinde ğİı ıı ı ığkurban hükmünün konuldu una i aret edilmektedir.ğşKur’an’da, Hz. brahim’le Hz. smail’den bahsedilen ayetlerde de kurban olay -İİına de inilir. Ayetin ifadesine göre, Hz. brahim’e rüyas nda o lunu kurban etmesi ğİığemredilmi , o bu durumu aç klay nca, Hz. smail büyük bir teslimiyet içerisinde şııİ* Dr. Faruk GÖRGÜLÜ

154Allah’tan gelen emre uyaca n ifade ederek, babas na kendisini kurban etmesini ğı ıısöylemi tir. Hz. brahim bu emri yerine getirmek için o lunu yüz üstü yere yat rd şİğı ı ığs rada, Allah Teala büyük bir kurbanl k göndererek bunu kesmesini emretmi ve ıışHz. smail’i kurban olmaktan kurtarm t İı ış(Sâffât, 37/102-107). Böylece Hz. brahim’le İo lu smail ideal bir itaat, teslimiyet ve fedakârl k örne i sergilemi lerdir. Bu neden-ğ İığşle kurban, Hz. brahim ile o lu smail’in Allah’a kar göstermi olduklar büyük İğİş ışısadakat ve teslimiyetin hat ras n ta makta ve inananlar taraf ndan her y l kurban ıı ış ıııbayram günlerinde büyük bir co kuyla yerine getirilmektedir.ışHz. Peygamber (s.a.s) de hicretin 2. y l ndan itibaren vefat edinceye kadar her y l ı ııdüzenli olarak kurban kesmi ve imkân olan her Müslüman’ n bu ibadeti yerine getir-şıımesini istemi tir. Kurban bayram günlerinde ki iyi Allah’a yakla t racak en güzel ve en şışş ısevimli eyin kurban kesmek oldu unu belirten sevgili Peygamberimiz (s.a.s), kesilen şğhayvan n kan yere dü meden ki inin Allah kat nda yüce bir makama eri ece ini, bu ıışşışğnedenle gönül ho lu u ile bu ibadetin yerine getirilmesini istemi tir ş ğş(Tirmizî, “Edâhi”, 1).Bütün ibadetler, kulun kendini olgunla t rmas , hayat anlamland rmas ve yüce ş ıııııyarat c s na yakla mas gibi gayelerin yan nda üstün amaçlarla yap lmal d r. Kurban ı ı ışıııı ıile bir hayvan n eti veya derisi için kesimi aras ndaki en temel fark, kurban n ibadet ıııamaçl yani Allah’ n r zas n kazanma ve O’nun iste ine boyun e me gayesiyle kesil-ıı ıı ığğmi olmas d r. Kur’an’da kurban n kan ve etinin de il kesenlerin dinî duyarl l klar -şı ıığı ıın n (takvâ) Allah’a ula aca n n belirtilmesi ışğı ı(Hac, 22/37) böyle bir anlam ta r. Di er ş ığibadetlerde oldu u gibi, kurbanda da as l olan samimiyet, dinî duyarl l k ve Allah ğıı ır zas d r. Bu nedenle Kur’an, Allah’tan ba kas ad na kurban kesmeyi yasaklam , bu ıı ışııı şşekilde kesilen kurbanlar n etlerinin yenilmesini haram k lm t r ıı ı ış(Maide, 5/3; En’âm, 6/145).Gerek fert, gerekse toplum aç s ndan son derece yararlar ta yan kurban iba-ı ış ıdeti, toplumda karde lik, yard mla ma ve dayan ma ruhunu canl tutarak, sosyal şışı şıadaletin gerçekle mesine katk sa lar. Ayr ca, insanlar aras nda sevgi ve dostlu un şığıığyayg nla mas na zemin haz rlar. Zekâtta oldu u gibi kurbanda da zengin olan ki i, ışıığşmal n Allah r zas için ba kalar yla payla ma yolunda harcama al kanl kazan r ı ııışışı şı ı ğıve böylece cimrilik hastal ndan, dünya mal na tutkunluktan kurtulur. Bu aç dan ı ı ğııde erlendirdi imizde kurban, bir taraftan ki iyi Hakk’a yakla t r rken, di er taraf-ğğşşı ığtan da halka yak nla t rmaktad r. Çünkü Hakk’a yak n olmay hede eyenler, halkla ış ııııflkayna abilen insanlard r.şıİlahî buyru a uyarak kesmi oldu umuz kurbanlar, bir taraftan bize Hz. ğşğİbrahim ve o lu smail’in teslimiyetlerini ve her ikisinin de Allah’a itaat konusunda ğ İverdikleri zorlu imtihan nas l geçtiklerini hat rlama imkân verirken, di er taraftan ıııığda yoksullara yard mda bulunma zevkini kazand r r.ıı ı

155KURTULUŞA ERENLER*ِ ٰ ِ ا َ ْ ٰ ا َ ِِّ۪ ْ ا ّ َِّ َ ْ ا ْ َ ا ُ ْ ِ ُ نۙ ا ۪ َ ُ ْ ۪ َ َ ِ ْ َ ُ نۙ وَا ۪ َ ُ ْ َ ا ْ ُ ْ ُ نَََََِِِِِّّۙ َ َّْ َوَا ۪ َ ُ ْ ِ َ ٰ ةِ َ ِ نۙ وَا ۪ َ ُ ْ ِ ُ ُو ِ ْ َ ِ نُۙ ََُِّ ََّّ“Mü’minler, gerçekten kurtulu a ermi lerdir. Onlar ki, namazlar nda şşıderin sayg içindedirler. Onlar ki, faydas z i lerden ve bo sözlerden yüz ıışşçevirirler. Onlar ki, zekât öderler. Onlar ki, rzlar n korurlar.” (Mü’minûn, ııı ı23/1-5)İnanmak, insan n do as nda olan bir duygudur. nançs z insan, sonbaharda yap-ığıİıraklar n dökmü bir a aç gibi yavan ve tats zd r. Kur’an’ n, inançs z insanlar , elbise ı ışğı ııııgiydirilmi odunlara benzetmesi bu yüzdendir (Münâ kûn 63/4). Ama inanan in-şfisan, bol ürün veren Medine hurmalar gibi bereketlidir (Buharî, “Et’ime”, 30). Onun ıamelleri “yedi ba ak bitiren ve her ba akta yüz tane bulunan bir tohum gibidir” (Ba-şşkara, 2/261). Odun olmak m , her bir salk m nda ayr bir tat, ayr bir bereket olan ıı ıııbir a aç olmak m , güzel? nançs zl k m , inanmak m güzel?ğıİı ıııPeygamber Efendimiz, “dünyaya gelen her bebek ‘f trat üzeredir’, yani ‘inanmaya ıhaz r bir haldedir” der. Kutlu Elçi ekler: ı“Fakat anne, babas onu kendi dini do rultusunda zamanla H ristiyan, Yahudi, Mecusi ığıyapar.” (Buharî, “Tefsîr”, 30; Müslim, “Kader”, 22)Bizler kendi do am za en uygun inanca sahip bir anne ve baban n çocuklar ola-ğııırak dünyaya geldik. Ne mutlu bize! Peygamber Efendimizin haber verdi i, ‘insan , ğıdo as ndan uzakla t ran süreçlere’ tabi olmad k. Do du umuzda dedemiz, babam z ğış ıığ ğıya da mahallemizdeki aksakall bir amca kula m za ezan okudu. Babam z veya de-ığı ııdemiz, bizi elimizden tutarak karde lerimizle beraber camiye götürdü; annemiz veya şninemiz seccadesi ba nda namaz k lm , tespihini çekerken sokuluverdik yan na, ş ıı ışıayaklar alt ndaki cenneti arar gibi ba m z dayad k onun kuca na. Çocuktuk, fark ıışı ı ıığ ı* Doç. Dr. Soner GÜNDÜZÖZ

156edememi tik, Allah’ n bize olan nimetini, rahmetini. Sokakta yürürken kö e ba n-şışş ıda kar m za ç kan cami, Ramazan ay nda kuyru a girip ald m z Ramazan pidesi-şı ııığı ı ığnin buram buram kokusu, günde be defa kulaklar m zda yank lanan saba, segâh şı ııve rast makam nda ezan na meleri, yazlar gitti imiz, evimizin yan ndaki mütevaz ığığııKur’an kursunun hocas n n gür sesi… Me er hepsi de ayn bestenin notalar ym .ı ığııı şKandil simidi yemek, kandil gecelerinde; bir hurmayla orucumuzu açmak, Rama-zan ak amlar nda; kur unlu camilerde, tarihî ad rvanlardan akan so uk suyla abdest şışşığalmak, k n so u una inat, Cuma namazlar nda; servi a açlar n n alt nda, Rablerinin ı ı şğ ğığı ııkara toprakta uyuttu u insanlara bir Fatiha okumak, Bayram ya da Arife sabahlar n-ğıda… Hepsi bizim inand m z , mümin oldu umuzu kendi diliyle anlat yor sanki.ı ı ı ığğıBütün bunlar n yan nda bir de içten bir duyguyla namaz k l yor, faydas ol-ııı ıımayan eylerden kaç yor, gönül ho lu uyla zekât m z veriyor ve bunun asl nda şış ğı ı ıımal m zda bir azalma de il, bilakis bereket oldu unu hissedebiliyorsak e er ve ı ığğğ‘iffetimiz’ bizim için daha k ymetliyse, cebimizdeki paradan, i te dünya, bizim için ışkurtulu a aç lan bir kap d r o zaman.şıı ı‘ nand m’ demek güzelliklere yönelmenin ilk dura . Fakat yeterli mi? nsan ha-İığ ıİtalar yla insand r. Hatalar ve günahlar her an iyiliklerle, hay rl ve faydal amellerle ııı ıısilinmelidir. man, uçsuz bucaks z kum tepeleriyle çevrili bir ‘beyaz mermer abide’ İıgibidir. Çölde esen kum f rt nalar n n, üzerinde biriktirdi i tozdan temizlenmeyen ı ıı ığmermer, isterse sütbeyaz kadar ak olsun, bir zaman sonra güne in ışı ı ı ış ğn alamaz, parlayamaz olur. Ne yaps n güne , üzeri kumla kapl , tortulanm varl klar !ışıı şııAllah’ n nuru, güne gibidir hayat m zda, hiç eksilmeyen! Bir kt r o, asla tü-ışı ıı ı ışkenmeyen! (Nûr, 24/35) nançl insan Allah’ n nuruyla parlar, ldar, bir mermer İııı ı şabide gibi. Üzerine bula m kumu, tozu, topra , tortuyu, cürufu, yani günahlar ş ş ığ ııüzerinden silkelerse e er.ğAllah’ n indirdi i ayetlere inanmayan ve dikkate almayana, ‘nankör’ denir an-ığcak! man öyle bir duygudur ki, doyurur insan , iliklerine kadar. ‘Nankör’, ‘inanç-İıs z insan’ doyumsuzdur. Peygamberimizin e siz anlat m yla, ‘inançs z insan ba r-ışı ıığ ısaklar ndaki her bo uma kadar yer, yine de doymaz; mümin, bir tas süt içer, doyu-ığverir. nançs z, yedi tas süt içer, ancak öyle pes eder, içmeye (Buharî, “Et’ime”,12, İı20; Müslim, “E ribe” 182). şKur’an’da bahsedilir ya! Doksan dokuz koyunu olan, ama yine de karde inin bir şkoyununa göz dikip gasp eden adamdan. Davud’un Mihrab ’na dayan r da, adalet ııister, ma dur karde , hakk n talep eder, suçuna ald rmaz görünen karde inden ğşı ıış(Sâd 38/21-24). Nas l da adalete susam … Dünyam z resmediyor bu ayet, tapta-ıı şı ıze, capcanl ! Sanki Davud’un Mihrab ’na yüz sürmeyi bekleyen milyonlarca insan ııvar, bugün! Davud’un Mihrab ’ndaki karde lerden acaba hangisiyiz, biz?ış

157Allah ideal mümini, Kur’an’da pek çok yerde anlat r. Bunlardan biri Mü’minûn ısuresinin ilk ayetleri. Bahsettik size, biraz. Bu ayetlerde ‘namaz k lmak, yarars z i -ıışlerden kaç nmak, zekât vermek ve iffetimizi korumak’ kol kola girmi bizi ideal ışmümin olmaya ça r yor. Bunu s nav sorusu yapsak, öyle s ralard k herhalde, ce-ğı ıışııvaplar n z haz rlay n, sorular k sa, cevaplar da k sa olmal .ı ı ıııııı1-Namaz k l yor muyuz, be vakit?ı ış2-Yarars z i lerden kaç yor muyuz, fellik fellik?ışı3-Zekât veriyor muyuz, bereketini Allah’tan umarak?4- ffetimizi, namusumuzu koruyor muyuz, Allah’ n emaneti olarak? İıDört soruya dört do ru cevap, dört dörtlük mümin olmak için yeterli. Dinimiz ğkolayl k dini. sterseniz bir s nav daha yapal m. Bu defa be soruluk; Kur’an’ n bir ıİıışıba ka yerinde ‘gerçek mümin’in be özelli i anlat lm . Bir test imkân daha hepimi-şşğı ışıze! Cevaplar n z haz rlay n, sorular k sa, basit; cevaplar da bir o kadar k sa ve net ı ı ıııııolmal .ı1-Allah’ n ad an ld nda kalbimiz c z c z ediyor mu, ürperiyor mu yani biraz?ııı ı ığı ı2-Allah’ n ayetleri okundu unda inanc m z art yor mu, kalbimizde bir k p rdan-ığı ııı ıma oluyor mu yani?3-Allah’a güveniyor muyuz? Her ne pahas na!ı4-Namaz k l yor muyuz, günde be defa?ı ış5-Allah’ n r zas n kazanmak için, elimizi cebimize at yor muyuz, hiç dü ünme-ııı ıışden? (Enfâl, 8/2-4). Notumuz kaç ç kt ? K r m z, zay f m z var m ? Hiçbir pürüz yok ise e er, o za-ı ıı ı ı ığı ı ıığman harika! ‘S nav ba aranlara ödül var’ elbette! Allah bu ödüle ‘Firdevs’ ad n ver-ıışı ımi , ‘Firdevs Cenneti’! ‘Kurtulu Yurdu’! Rabbimiz hepimize kurtulu u nasip etsin.şşş

158MAİDE SURESİ VE İÇERDİĞİ KONULAR*ِ ٰ ِ ا َ ْ ٰ ا َ ِِّ۪ ْ ا ّ ِّ َ ل ۪ َ ا ْ ُ َ ْ َ َ ا ُ ّ رَ ّ َ ا ْ ل َ ْ َ َ ئِ َةً ِ َ ا ّ َ ءِ ـَ ُ ن َ ۪ ًا ِ وّ ِ َ وَا ِ َ َِٰ َُ ََ ّٓٓ َ َ ٓ َ ْ ََِٰوَا َ ً ِ ْ ۚ وَارْزُ ْ َ وَا ْ َ َ ْ ُ ا َازِ ۪ َََّٰ“Meryem o lu sa, ‘Ey Allah m! Ey Rabbimiz! Bize gökten bir sofra indir ğİıki; önce gelenlerimize (zaman m zdaki dinda lar m za) ve sonradan ı ışı ıgeleceklerimize bir bayram ve senden (gelen) bir mucize olsun. Bizi r z kland r. Sen r z kland ranlar n en hay rl s s n’ dedi.” (Maide, 5/114)ı ııı ıııı ı ı ıBu sure, 112-115. âyetlerde söz konusu edilen ve havârilerin iste i üzerine Hz. ğÎsâ’n n gökten bir “yemek sofras ” indirilmesi için dua etmesi nedeniyle Mâide ad -ııın alm olup Hudeybiye anla mas ndan sonra, Hicret’in 6. y l nda veya 7. y l n ıı şşıı ıı ıba lar nda vahyolunmu tur. Bu nedenle, bu anla madan do an sorunlar da ele şışşğıalmaktad r.ıHudeybiye anla mas ndan önce Müslümanlar, henüz Müslüman olmayan Ku-şırey le girdikleri amans z mücadele nedeniyle slam’ n mesaj n yaymaya fazla vakit şıİıı ıay ramam lard r. Bu durum; bir yenilgi gibi görülmekle birlikte, gerçekte, kazan -ıı şıılan bir zafer olan Hudeybiye anla mas yla ortadan kalkm t r. Müslümanlar bu za-şıı ışferin sonucunda yaln zca kendi topraklar nda sükûna kavu makla kalmay p, ayn ıışıızamanda çevre bölgelere mesajlar n götürme f rsat n da bulmu lard r. Bu arada ı ııı ışıHz. Peygamber (s.a.s), ran, M s r ve Roma (Bizans) hükümdarlar na slam’a davet İı ııİmaksad yla mektuplar göndermi tir. Yine bu dönemde slam davetçileri kabileler ışİaras nda yay l p, onlar Allah’ n gönderdi i son dini kabule ça rm lard r.ıı ııığğ ıı şıBu dönemde bir ba ka geli me daha olmu , slamî bak aç s ve slam’ n il-şşş İı şı ıİıkelerine uygunluk içinde bir slam medeniyeti do mu tu. Di er medeniyetlerden İğşğbütünüyle farkl , Müslümanlar ahlakî, sosyal ve kültürel bak mlardan gayrimüs-ııılimlerden aç kça ay ran bir medeniyetti bu. Müslümanlar n sahip oldu u bütün ııığyerle im birimlerinde camiler yap lm t . Cemaatle namaz yerle mi ve her yer-şı ı ışş şle im bölgesi ve kabile için bir yönetici atanm t . Yeni ba tan düzenlenmi olan şı ışşşticaret ve al -veri biçimleri eskilerinin yerini alm t . Evlenme ve bo anma, kad n-ı şşı ışşı* Yunus AKKAYA

159erkek ay r m , zina, iftira ve benzeri suçlar n cezalar yla ilgili hükümler Müslüman-ı ı ııılar n sosyal hayat na yeni bir ekil vermi ti. Sosyal davran biçimleri, konu malar , ıışşı şşıgiyimleri, ya ay ekilleri, kültürleri vs. kendine özgü apayr bir kal ba girmi ti. şış şıışBütün bu de i imlerin sonucu olarak, Müslüman olmayanlar, Müslümanlar n art k ğ şııbir daha eski durumlar na döneceklerini umam yorlard .ıııMâide suresi u üç ana konuyu ele almaktad r:şı1) Müslümanlar n dinî, kültürel ve siyasal hayatlar yla ilgili hükümler, talimatlar:ııBu ba lamda, hac yolculu uyla ilgili hükümler manzumesi ortaya konur; ğğAllah’ n emirlerine tam bir sayg emredilir ve Kâbe’ye gelen hac lara kar giri ile-ııış ışcek her türlü engelleme ve müdahale yasaklan r. Yiyecekler konusunda neyin helal, ıneyin haram oldu uyla ilgili kesin hükümler ve düzenlemeler getirilir ve slam ön-ğİcesi toplumun koydu u yanl uygulamalar kald r l r. Kitap ehlinin yeme ini yeme ğı şı ı ığve kad nlar yla evlenme izni verilir. Abdest, gusül ve teyemmümle ilgili hükümler ııve düzenlemeler ortaya konur. syan, kamunun huzurunu bozma ve h rs zl kla ilgi-İı ı ıli cezalar belirtilir. çki, kumar mutlak anlamda yasaklan r. Yemin kefareti aç klan r İıııve ahitlik konusunda yeni ilâveler yap l r.şı ı2) Müslümanlara uyar lar:ıAllah Müslümanlar , adaletli olmalar ve kendilerinden önce geçen kitap ehli-ıınin hatalar na dü memeleri konusunda tekrar tekrar uyarmaktad r. Mü’minlere, ışıAllah’a ve Resûlü’ne itaat edip emir ve yasaklar na riayet etmelerini emrederek, ıitaat etmeyen Yahudi ve H ristiyanlar n kar la t klar kötü ak betlere u ramamalar ıış şıııığıkonusunda ikazda bulunmaktad r. Ayr ca, surede slam toplumu nifaka (münaf k-ııİıl a) kar uyar lm t r.ığş ıı ı ış3) Yahudilere ve H ristiyanlara uyar lar:ııSurede Yahudiler yanl tav rlar na kar yeniden uyar lmakta ve do ru yolu ı şıış ıığizlemeye ça r lmaktad rlar. Ayn ekilde H ristiyanlara da ayr nt l bir davet yap l-ğ ııışıı ı ıımaktad r. nançlar ndaki yan lg lar aç kça belirtilmekte ve kendilerine Hz. Peygam-ıİıı ııber (s.a.s)’in yol göstericili ini kabul etmeleri konusunda uyar da bulunulmakta-ğıd r. Burada hemen belirtelim ki, Mecusîlere ve kom u ülkelerdeki putperestlere ışdo rudan bir ça r yap lmamaktad r. Çünkü onlar n durumlar mü rik Araplara ğğ ııııışyap lan sesleni lerle zaten ortaya konulmu , kendilerine ayr ca seslenmeye gerek ışşıkalmam t r.ı ış Bu üç maddenin d nda Maide suresi, slam toplumunun dinî ve ahlaki yap -ı ı şİıs n n ekillenmesi için Nisa suresinde verilen talimatlar n devam niteli inde olan ı ışıığhükümleri içermektedir. Surede Müslümanlar, tüm yükümlülüklerini gözetip ye-rine getirmeye yöneltilmekte, bu amaç do rultusunda Müslümanlar e itmek için ğığyeni yeni düzenlemeler getirilmektedir.

160MAKBUL OLAN TÖVBE: NASUH TÖVBESİ*ِ ۪ َ ا ٰ ْ َ ا ِ ِّّٰ ا ْ ِ ِّْ ُ ِ ْ ُ َو ْ ُ ِ َـِّٔ َ ْ ُ ْـ َ َ ّ َ ُـ نا ْ ُ ّـ َر ٰ َ ً ُ َ ً َ ْ َ ِ َِْٰ َُّۜ ا ِاا ُ ُ ا ُ َ ا َ ۪ ا َ ّ ا َ َ َّٰٓ ُ َ َٓ ْ َ ٰ ْ َ ْ ُ ُر ُ ُ َ َ ا ُ َ ا َ ۪ اَو ّ ِ ّ اُ ّ اي ْ ُ َمْ َ ُر َ ْ ا َ ِ ْ َ ْ ِ ي ْ َ ٍ ت ّ َ ََّٰۚ َََِٰۙ ٌَْ۪ ۪ َ ٍء ْ َ ُ َ ّ ِا َ ْ ِ ْ اَو َ َر ُ َ ْ ِ ْ ا َ ّ َرن ُ َ ْ ِ َ ْ ِ َو ْ ۪ ْ اَِّٰ َ َََۚ ٓ َ َ ََُِِ“Ey iman edenler! Allah’a içtenlikle tövbe edin. Belki Rabbiniz sizin kötülüklerinizi örter ve peygamberi ve onunla birlikte iman edenleri utand rmayaca günde Allah sizi, içlerinden rmaklar akan cennetlere ığ ıısokar. Onlar n nurlar önlerinden ve sa lar ndan ayd nlat r, gider. ‘Ey ıığıııRabbimiz! Nûrumuzu bizim için tamamla, bizi bağ ş ıla; çünkü senin her şeye hakk yla gücün yeter’ derler.” (Tahrim, 66/8)ıYüce Allah bizi yaratm , bize ak l ve irade gibi daha birçok nimetler bah etmi -ı şışştir. Bununla beraber O, bize de er vererek peygamberler arac l yla vahiy gönder-ğı ı ığmi ve yapt klar m zdan hesaba çekilece imizi de bildirmi tir.şıı ığşKur’an’da türevleriyle birlikte 86 defa zikredilen “tevbe” kelimesi sadece bu ayet-te bizden istenen tövbenin mahiyetiyle ilgili olarak, gerçek bir tövbenin “nasûh tev-besi” olmas gerekti i eklinde bir nitelendirilmede bulunulmu tur. Nasûh, hâlis, ığ şşkatk s z anlam na gelmekle birlikte düzeltici ve tamir edici demektir. Tövbe kelimesi ı ııAllah’a izafe edildi inde, Allah’ n, kulunun durumunu daha iyi bir hâle çevirmesi, ğıona tövbe nasip etmesi ve tövbesini kabul etmesi manalar na gelir. Bu ayetteki nasûh ıkelimesi ise tam manas yla pi man olma ve o hataya tekrar dönmeme azmini göster-ışmemiz anlam na gelmektedir. te böylece içten ve kararl l kla yapaca m z tövbeye ıİşı ığı ıde nasûh tövbesi denilmektedir. Günahlar m za tövbe etmemiz farzd r. Tövbe, Hz. Âdem’le ba lar ve k yamete ı ıışıkadar geçerlidir. Allah’a irk ko maktan ba ka tüm günahlar ba layabilece ini şşşığ ş ığ* Dr. Hamdi TEKEL İ

161bildiren yüce Allah insanlara verdi i de er ve önemden dolay da kul haklar na ğğııkar mayaca n bildirerek kendi aram zda helalle memizi istemektedir. Bu ayetin ı şğı ıışdevam nda ise Allah, inkâr edenlere Hz. Nuh (a.s) ile Hz. Lût (a.s)’un kar s n örnek ıı ı ıgösterirken, iman edenlere de Firavun’un kar s Asiye’yi ve mran k z Meryem’i ı ıİı ıörnek göstererek bizleri tövbeye ça rmaktad r. Makbul bir tövbe için küfürden ğ ııimana, kötülüklerden iyiliklere dönmemiz, günaha pi manl k duymam z, günah şıııderhal terk etmemiz ve bir daha eski hâle dönmemeye azmetmemiz gerekir. Töv-benin rükünleri ise, farz ibadetlerimizi yerine getirmemiz, borçlar m z ödememiz, ı ı ıhelâl lokma yememizdir. Makbul bir tövbe için de Zünnûn-i M srî’nin ifadesiyle her uzvun tövbe etmesi ıgerekir. Bu itibarla kalbin tövbesi, haram i leri yapmaya niyeti terk etmesi; gözün ştövbesi, harama bakmamas ; ayaklar n tövbesi, harama gitmemesi; kulaklar n tövbe-ııısi, haram eyleri dinlememesi; midenin tövbesi haram lokma yememesidir.şBu ayette geçen nur ifadesi, müfessirlerce hidayet ve müminlerin içinde bulun-duklar ho nutluk hâli, sa yanlar ndan ifadesi de bütün yönlerinden manas na gel-ışğııdi i belirtilmektedir.ğTövbe ve günah ili kisi aç s ndan konuya bakt m zda Allah’ n emir ve yasakla-şı ıı ı ığır na kar itaatsizlik etti imiz zaman iman m z sars lmaktad r. Bu nedenle bir günah ış ığı ıııveya hataya dü tü ümüzde akabinde hemen tövbe etmemiz ve böylece günahlar -ş ğım z n ba lanaca na inanmam z gerekir. Bu uur ve iman m z da bizi tekrar günah ı ığ ş ığ ıışı ıi lemekten al koyabilir. şıDi er bir aç dan da günahlar m zdan dolay ümitsizli e dü memeli, Allah’a yö-ğıı ıığşnelerek yenilenmeliyiz. Zira Allah’tan ümit kesilmeyece ini bildiren Rabbimizin em-ğrine riayet ederek tövbe etti imizde bizi ba layaca ümidiyle mükâfat na kavu ma ğğ ş ığ ıışve azab ndan kurtulma dü üncemiz bizleri hayata ba layan büyük bir müjdedir.ışğYüce Allah, bizim tövbemize muhtaç de ildir. Ancak kulu olarak el açarak tövbe ğdilememiz Rabbimizi ho nut edecektir. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.s) de bizlere şher konuda oldu u gibi bu konuda hem davran lar yla hem de sözleriyle en güzel ğı şıörnek olmu tur. Onun günde 70 defadan fazla Allah’tan ba lanmay diledi i riva-şğ ş ıığyet edilmi tir ş(Buhârî, “Da’avât”, 3).Konumuzu öz ve anlaml bir dua ile tamamlayal m:ıı“Tövbe yâ Rabbî hatâ râh na gittiklerime,ıBilip ettiklerime bilmeyip ettiklerime.”

162MALLARIMIZDAN ALLAH YOLUNDA HARCAYABİLMELİYİZ*ِ ۪ َ ا ٰ ْ َ ا ِ ِّّٰ ا ْ ِ ُِّ َئ ِ ٍ ُ ْ ُ ُ ۪ ِ َ َ َ ْ َ ْ َ َ ْ ا ٍ ّ َ َ َ َ ِ َََِّٰ َِّ ا ۪ َ ۪ ْ ُ اَ ْ ا ن ُ ِ ْ ُ َ ۪ ا َ َ ََِ ََّ ٌُ ۪ َ ٌ اَو ُ ّ اَو ُء َ َ ْ َ ِ ُ ِ َ ُ ُ ّ اَو ٍ ّ َ َِٰٰۜٓۜ“Mallar n Allah yolunda harcayanlar n durumu, yedi ba ak bitiren ve her ı ıışba akta yüz tane bulunan bir tohum gibidir. Allah, diledi ine kat kat verir. şğAllah, lütfu geni oland r, hakk yla bilendir.” (Bakara, 2/261)şııYüce Rabbimiz, bizlere verdi i mal ve servetlerden ihtiyaç sahiplerine vermemizi ğister ve te vik eder. Allah hiçbir eye muhtaç olmad için hiç kimsenin harcama-şşı ı ğs na da ihtiyac yoktur. Az veya çok sahip oldu umuz dünya mal ve servetlerinden ıığmuhtaçlara vermeye bizim ihtiyac m z vard r. Fakir, muhtaç ve darda kalanlara yar-ı ııd m etmek ve böylece cömertlikte bulunmak bizlere ayr bir manevi haz ve mut-ııluluk kazand r r. Bir ba kas n sevindirmek ve yüzünü güldürmek ayr bir huzur ı ışı ııvesilesidir. Hay r, infak ve cömertlik yapmak suretiyle mallar n Allah yolunda har-ıı ıcayanlara yüce Allah ayr mükâfatlar verecektir. Rabbimiz, cömert, geni yürekli, ışeli aç k olanlar sever. Zira o cömerttir. Cömertler cennete yak nd r. Allah, cimrileri ııı ısevmez. Cimriler de cennetten uzakt r.ıAllah’ n ho nutlu unu kazanmak amac yla ki inin kendi servetinden harcamada ışğışbulunmas , ihtiyaç sahiplerine aynî ve nakdî yard m etmesi demektir. Buna infak ııdenir. nfak hem farz olan zekât hem de gönüllü olarak yap lan her çe it hayr içerir. İıışıSahip oldu umuz servetin gerçek sahibi Allah’t r. O’nun bize emanet olarak verdi i ğığbu servetten ba kalar na vermemiz gerekir. Kur’an’da Allah’a kar sorumlulu unun şış ığbilincinde olan muttaki müminlerin özellikleri say l rken bunlar aras nda infak da ı ıızikredilir (Bakara, 2/2–3). * Dr. Bahattin AKBA Ş

163İnfâk ve tasadduk gösteri ten uzak, yaln z Allah r zas için yap lmal ; infâkta şıııııbulunan kimse, infâkta bulundu u ki inin onurunu zedeleyecek davran lardan ka-ğşı şç nmal , mal n iyisi ve kalitelisinden vermeli; verirken özellikle gerçek ihtiyaç sahip-ııılerini aray p bulmal d r ıı ı(Bakara, 2/261–274). Varl kl Müslümanlar n mallar nda yoksullar n haklar vard r. Bu durum zengin-ı ıııııılerin, ihtiyaç sahiplerine yard m yapmakla yükümlü oldu unu gösterir. Sevgili Pey-ığgamberimizin hadislerinde aile fertleri için yap lan harcamalar da infak kavram yla ııifade edilir. Ve bu tür harcamalar n sadakalar n en hay rl s oldu u belirtilir ııı ı ığ(Müsned, V/277; Müslim, “Zekât”, 38-39). Kur’an’da genellikle iyiliklerin sevab bire on olarak ıgösterildi i halde Allah yolunda infak n sevab bire yedi yüz oldu u bildirilmi tir ğıığş(Bakara, 2/261). Bu, infak n Allah kat ndaki de erini gösterir.ıığKi inin kendi ihtiyaçlar veya akrabalar n n ihtiyac ba ta olmak üzere, kamu ya-şıı ıışrar na harcanan eyler Allah yolunda harcanm demektir. Yüce Rabbimizin keremi, ışı şihsan boldur, cömerttir. O her eyi bilir. Bizler Allah yolunda harcarken ne kadar ışsamimi ve gönülden olursak O’nun bizlere verece i mükâfat da o denli büyük ola-ğcakt r. Bizler, bir tohumdan yedi sekiz yüz tane ç karan Rabbimizin, yap lan iyilik-ıııleri de yedi yüz misli ile mükâfatland raca n kesinlikle bilmeliyiz. Yüce Rabbimiz ığı ıyapt m z amellerde ihlâs ve samimiyet arar. S rf kendi r zas için yap lan iyilikleri ı ı ığııııve hay rlar da elbette en iyi o bilir. Mallar n Allah için içtenlikle seve seve verenlerin ııı ıhak ettikleri mükâfat eksiksiz olarak verir, hatta bu gibi kullar n kat kat fazlas yla ıı ııödüllendirir. Yüce Rabbimiz, lütfu, ikram , ba lamas bol oland r. O’nun ihsan na ığ ş ııııve lütfuna s narak O’nun yolunda infakta bulunmaya gayret etmeliyiz.ı ı ğ

164MEDİNE’YE HİCRET*ِ ٰ ِ ا َ ْ ٰ ا َ ِِّ۪ ْ ا ّ ُِّاِ َ ْ ُ ُوهُ َ َ ْ َ َ َهُ ا ّ ُ اِذْ ا ْ َ َ ُا ۪ َ َ َ ُوا َ ِ َ ا ْ َ ْ اِذْ ُ َ ِ ا َ رِ اِذْ َ ُ لَََِِّّْٰ َ ِ ِ ۪ َ ْ َن اِن ا ّ َ َ َ َ َ ْ َل ا ّ ُ َ ۪ َ َ ُ َ ْ ِ وَا ّ َهُ ِ ُ ُ دٍ ْ َ َوْ َ وَ َ َ َ ِ َ َ َََ َََ َ َٰۚ ْ ّ َٰا ۪ َ َ َ ُوا ا ّ ْ وَ َ ِ َ ُ ٰ ِ ِ َ ا ُ َ وَا ّ ُ َ ٌ َ ۪ ٌْٰ۪ۜ ْا ُّۜ َّٰ“E er siz ona (Peygamber’e) yard m etmezseniz, (biliyorsunuz ki) inkâr ğıedenler onu iki ki iden biri olarak (Mekke’den) ç kard klar zaman, ona şıııbizzat Allah yard m etmi ti. Hani onlar ma arada bulunuyorlard . Hani o ışğıarkada na, ‘Üzülme, çünkü Allah bizimle beraber’ diyordu. Allah da onun ş ıüzerine güven duygusu ve huzur indirmi , sizin kendilerini görmedi iniz şğbirtak m ordularla onu desteklemi , böylece inkâr edenlerin sözünü ışalçaltm t . Allah’ n sözü ise en yücedir. Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ı ışıve hikmet sahibidir.” (Tevbe, 9/40)Sevgili Peygamberimiz, kendisine Cebrail vas tas yla ilk vahiy geldi i andan iti-ı ığbaren slamiyet’i tebli etmeye ba lad . Peygamberimiz bu görevi yerine getirirken, İğşıkendisinden önceki peygamberler gibi insanlar n dü manl klar na maruz kald . ışıııDaha önceleri kendisine “Muhammedü’l-Emin” ismini verenler, menfaatleri zarar görece i için peygamberli ini reddediyor, bununla da kalmay p kendisini alaya al -ğğııyor ve çe itli eziyetlere maruz b rak yorlard . Mü rikler Mekke’de, Allah’ n elçisine şııışıve ona inanan bir avuç Müslüman’a her türlü i kence ve zulmü yap yorlard . Bu da şııyetmiyormu gibi Müslümanlara üç y l süren boykot uygulad lar. Müslümanlar n en şıııbüyük destekçisi olan Hz. Peygamber’in amcas Ebu Talip ölünce de mü rikler iyice ışç r ndan ç kt lar ve Müslümanlara adeta nefes ald rmamaya ba lad lar.ı ı ığı ıışıBu kadar eziyet ve st rap içerisinde art k Mekke’de ikamet edilemeyece ini anla-ı ıığyan Peygamberimiz (s.a.s) Tâif’e giderek slam’ orada yaymaya çal t , ancak burada İıı ış* Hanif BURUN

165da çok sert bir tav rla kar la t ve Mekke’ye geri döndü. Peygamberimiz Müslüman-ış şıılar için daha güvenli bir yer arama dü üncesindeydi. Bu amaçla, Akabe’de Medineli şbir grup insanla tan t ve onlar slam’a davet etti. Medineliler Müslüman olunca ı ışıİonlarla “Akabe biatlar ” denilen anla malar yapt .ışıMedine’nin iki güçlü kabilesi Evs ve Hazrec, Müslümanlara kucak açt . Peygam-ıberimizi ve Müslümanlar her ne pahas na olursa olsun koruyacaklar na dair söz ıııverdiler. Ayr ca, inançlar n rahat bir ekilde yayma ve ibadetlerini serbestçe yerine ıı ışgetirme konular nda Efendimize güvence verdiler. Bunun üzerine Mekkeli Müslü-ımanlar, s k nt lar ndan kurtulmak ve ibadetlerini daha rahat yerine getirebilmek ı ı ı ıiçin gruplar hâlinde Medine’ye hicret etmeye ba lad lar.şıMü rikler Müslümanlar n Medine’de güçleneceklerini ve bu ekilde Mekke’ye şışgeri döneceklerini dü ünerek hicretten rahats z olmaya ba lad lar. Bu sebeple, şışıDaru’n-Nedve’de toplan p, henüz Medine’ye hicret etmeyen Peygamber Efendimizi ıöldürme karar ald lar. Kendisine zarar verilece ini Cebrail vas tas ile ö renen sev-ıığı ığgili Peygamberimiz, biricik arkada Hz. Ebubekir’in evine gitti ve kendisi ile birlikte ş ıMedine’ye hicret edeceklerini haber verdi. Daha sonra da bir hafta süren kutsal yol-culu u gerçekle tirdiler. Yolculuk esnas nda ma arada saklanm lard . Kendilerini ğşığı şıyakalay p öldürmek için pe lerine dü en mü riklerin ma aran n a z na kadar gel-ışşşğığ ıdi ini gören Hz. Ebubekir bir ara tela land . Sevgili Peygamberimiz, Hz. Ebubekir’e ğşı“Üzülme, çünkü Allah bizimle berâber”buyurdu.Ayet-i kerimeden anlad klar m z:ıı ı1. Yüce Allah, her zaman bizimle beraberdir. Her hâlimizi görmekte ve bilmekte-dir. O halde, yersiz üzüntülere kap lmamal , daima metin olmal y z.ııı ı2. Mevlam z, kendi yolunda olan ve kendi dinine hizmet edenleri, s k nt l du-ıı ı ı ırumlar nda, göremedi imiz güçlerle desteklemektedir.ığ

166MELEKLERİN İMAN EDENLERE DUASI*ِ ٰ ِ ا َ ْ ٰ ا َ ِِّ۪ ْ ا ّ ِّا ۪ َ َ ْ ِ ن ا َ ْش َ وَ َ ْ َ ْ ُ ُ َ ِّ ُ ن ِ َ ْ ِ رَ ِّ ْ وَ ُ ْ ِ ُ ن ِ ۪ وَ َ ْ َ ْ ِ ُون ِ ۪ َََ َََُِّ َ ََْ ّا َ ُ ا رَ ّ َ وَ ْ َ ُ َ ْ ءٍ رَ ْ َ ً وَ ِ ً َ ْ ِ ْ ِ ۪ َ َ ُ ا وَا ّ َ ُ ا َ ۪ وَ ِ ْ َ اب َََِ َََََِّّْٰۚا َ ۪ رَ ّ َ وَادْ ِ ُ ْ َ ّ ت ِ َ ْنٍ ا ۪ وَ َ ْ َ ُ ْ وَ َ ْ َ َ ِ ْ ا َ ئِ ْ وَازْوَا ِ َِِْٰ َََََِّْْٓۨۜوَذُرِّ ّ ِ ْ اِ ّ ا ْ َ ا َ ُ ا َ ۪ ُ وَ ِ ُ ا ّ ِّـَٔ ت ِ وَ َ ْ َ ا ّ ِّـَٔ ت ِ َ ْ َئِ ٍ َ َ ْ رَ ِ ْ َ َََُِِْْ۪ۜۚ َ َِ َ۪ۜ ۟وَذٰ ِ ُ َ ا َ ْزُ ا َ َُْْ“Ar ’ ta yanlar ve onun çevresinde bulunanlar (melekler) Rablerini ş ış ıhamd ederek tespih ederler, O’na inan rlar ve inananlar için ( öyle ışdiyerek) bağ ş ılanma dilerler: Ey Rabbimiz! Senin rahmetin ve ilmin her şeyi ku atm t r. O halde tövbe eden ve senin yoluna uyanlar başı ışığ ş ıla ve onlar cehennem azab ndan koru. Ey Rabbimiz! Onlar da, onlar n ııııbabalar ndan, e lerinden ve soylar ndan iyi olanlar da, kendilerine vaat ışııetti in Adn cennetlerine koy. üphesiz sen mutlak güç sahibisin, hüküm ve ğŞhikmet sahibisin. Onlar kötülüklerden koru. Sen o gün kimi kötülüklerden ıkorursan, ona rahmet etmi olursun. te bu büyük ba ar d r.” (Mümin, şİşşı ı40/7-9)Melekler ibadet etmekle yükümlü olan nuranî varl klard r. nsan da Allah’a iba-ııİdetle yükümlü bir varl kt r. Nas l insan kendi yak nlar için iyilik ister, dua ederse; ı ıııımelekler de insanlar için hay rl i lerde oldu u sürece insanlar n iyili i için dua ı ışğığederler. Bu husus hadis-i eri erde de aç klanmaktad r:şflıı“Bir kimsenin camide cemaatle k ld namaz, i yerinde ve evinde k ld namazdan ı ı ığşı ı ığyirmi küsur derece daha sevapt r. öyle ki bir ki i güzelce abdest al r, sonra ba ka hiçbir ıŞşışmaksatla de il, sadece namaz k lmak üzere camiye gelirse, camiye girinceye kadar att ğıı ı ğ* Rüstem BE LER Ş

167her ad m sebebiyle bir derece yükseltilir ve bir günah ba lan r. Camiye girince de, namaz ıığ ş ıık lmak için orada durdu u sürece, t pk namaz k l yormu gibi sevap kazan r. Biriniz na-ığı ıı ışımaz k ld yerden ayr lmad , kimseye eziyet etmedi i ve abdestini bozmad müddetçe ı ı ığıı ığğı ı ğmelekler:Allah m! Ona merhamet et! Allah m! Onu ba la! Allah m! Onun tövbesini kabul et! ıığ ş ııdiye ona dua ederler.”(Buhârî, Salât, 87)Ebü’d Derdâ (r.a)’dan rivayet edildi ine göre Resûlullah (s.a.s) öyle buyurdu:ğş“Bir müslüman n, yan nda bulunmayan din karde ine yapaca dua kabul olunur. Bir ıışğ ıkimse din karde ine hay r dua ettikçe, yan nda bulunan görevli bir melek ona, ‘duan kabul şııolsun, ayn eyler sana da verilsin’ diye dua eder.” ış(Müslim, “Zikir”, 87-88)Ümmü Seleme (r. anhâ)’den rivayet edildi ine göre, Resûlullah (s.a.s), (vefat et-ğmi olan) Ebû Seleme’nin yan na girdi. Tam bu s rada Ebû Seleme’nin aile fertle-şıırinden baz lar ba ra ça ra a lamaya ba lad lar. Bunun üzerine Resûlullah (s.a.s); ı ığ ığ ığşı“Kendinize hay rdan ba ka bir eyle dua etmeyin. Çünkü melekler dualar n za ‘âmin’ der-ışşı ıler ”buyurdu. Sonra öyle dua etti:ş“Allah’ m! Ebû Seleme’yi ba la. Derecesini hidayete ermi ler seviyesine yükselt! Geri-ığ ş ışde b rakt klar için de sen ona vekil ol! Ey âlemlerin Rabbi! Bizi de onu da ba la! Kabrini ııığ ş ıgeni let ve nurla doldurş!”(Müslim, “Cenâiz”, 7) Hz Ali (r.a.)’den; rivayet edildi ine . ğgöre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemi öyle buyururken i ittim, demi tir: şşş“Bir Müslüman, hasta olan bir Müslüman karde ini sabahleyin ziyarete giderse, yetmi şşbin melek ak ama kadar ona rahmet okur. E er ak amleyin ziyaret ederse, yetmi bin şğşşmelek onun için sabaha kadar isti far eder. Ve o ki i için cennette toplanm meyveler de ğşı şvard r.”ı (Tirmizî, “Cenâiz” , 2)Ne mutlu Allah’ n r zas n , insan ve meleklerin duas n kazananlara.ı ıı ıı ı

168MUCİZE VE PEYGAMBERİMİZİN MUCİZELERİ*ِ ٰ ِ ا َ ْ ٰ ا َ ِِّ۪ ْ ا ّ ِّۚاِذْ َ ْ ا ْ َ وَا ُ ك ِ َ ۪ وَ َ ِ َ ۪ ذِ ْ يََ۪ ََٰ “(Ey Musa!) Sen ve karde in mucizelerim ile (desteklenmi olarak şşFiravun’a) gidin ve beni anmakta gev eklik göstermeyin.” (Tâ-hâ, 20/42)şMucize; peygamberlik davas n n do rulu unu ispat etmek amac yla, peygam-ı ığğıberlerin elinde tabiat kurallar na ayk r olarak Allah taraf ndan yarat lan ve ba kalar ıı ııışıtaraf ndan bir benzeri getirilemeyen harikulade olaylard r. Mucize, Allah’ n hükmü ıııve ili olarak, peygamberin istemesiyle birlikte, iste ine uygun ekliyle meydana fiğşgelir. Ba kas taraf ndan aksi ya da benzeri getirilemeyece i için de “meydan okuma” şıığ(tehaddî) özelli ine sahiptir. Peygamberi ve onun getirdi i risaleti tasdik mahiyetin-ğğde olmas yönüyle, peygamberlere yard m ve destek olmas yan nda, Hakk’ tan mak ııııııaç s ndan insanl k için de Allah’ n büyük bir ihsan d r. ı ıııı ıKur’an- Kerim’de mucize delil anlam na gelen “âyet” ıı(Tâ-hâ, 20/56), “burhân” (Ka-sas, 28/32), ”beyyine” ve benzeri ( srâ, 17/101)İ kelimelerle ifade edilmektedir. Önceki peygamberlere ait Kur’an’da bildirilen mucize ve harikulade olaylardan baz lar un-ı ışlard r:ıa-Salih (a.s)’e kavminin istemesi üzerine, harikulade bir devenin verilmesi (A’râf, 7/73-79; Hûd, 11/63-64; uarâ, 42/154)Ş.b-Hz. Musa (a.s)’n n, Firavun taraf ndan ça r lan sihirbazlar n sihirleri kar s n-ıığ ıışı ıda asas n yere atmas yla birlikte y lan ekline dönü erek onlar n sihirlerini yutmas ı ııışşıı(Tâ-hâ, 20/20-21, 69-70; Neml, 27/10; Kasas, 28/31); asas n denize vurdu unda kendisi-ı ığne inananlarla birlikte kar ya geçip Firavun’dan kurtulmalar n sa layan bir yolun ş ıı ığaç lmas ıı(Tâ-hâ, 20/77-78; uarâ, 26/63)Ş; elini koynuna sokup ç karmas yla elinin bem-ıı* Dr. Ahmet GEL GEN İŞ

169beyaz olmas ı(Tâ-hâ, 20/22-23; Neml, 27/12; Kasas, 28/32); asas n kayaya vurdu unda on ı ığiki p nar n f k rmas ıı ı ışı(Bakara, 2/60).c- Hz. Îsâ (a.s)’n n, çamurdan yapt ku a ü edi i zaman canlanmas , körleri ve ıı ı ğşflğıalaca hastal olan kimseyi iyile tirmesi, ölüleri diriltmesi, evlerinde ne yiyip içtik-ı ı ğşlerini ve biriktirdiklerini bilmesi (Âl-i mrân, 3/49; Mâide, 5/110)İ; Havârîlerin arzusu ile gökten sofra indirmesi (Mâide, 5/112-115).d- Yusuf (a.s)’un kanl gömle inin babas Hz. Yakub (a.s)’un yüzüne dokunma-ığıs yla kör olan gözlerinin aç lmas ııı(Yûsuf, 12/96).e- Nemrud taraf ndan ate e at lan Hz. brahim (a.s)’in ate te yanmamas ışıİşı(Enbiyâ, 21/69-70).f- Hz. Süleyman (a.s)’a rüzgâr n do rudan ula m arac olarak ığş ıı(Sebe’, Enbiyâ, 21/81; 34/12), cinlerin de ordu olarak verilmesi (Neml, 27/17).g- Hz. Süleyman (a.s)’ n etraf nda bulunan ve kendisine ilim verilen bir adam n, ıııSebe’ kraliçesi Belk s’ n taht n göz aç p kapamadan kendisine getirmesi ı ıı ıı(Neml, 27/40).h- Gerek Hz. Süleyman (a.s)’a gerekse Hz. Davud (a.s)’a hayvanlarla konu ma şsanat n n verilmesi ı ı(Enbiyâ, 21/76; Neml, 27/16).Hz. Peygamber (s.a.s)’in de, akla hitap eden, duyularla alg lanabilen ya da geç-ımi ve gelecekle ilgili haberlerden olu an mucizeleri vard r. Kendisi belli bir e itim şşığve ö retimden geçmedi i halde (Allah vergisi) olarak ortaya koydu u bilgilerin, ala-ğğğn ndaki en büyük bilginleri ve lozo ar bile hayrete dü ürecek düzeyde olu u, ıfifl ışşonun en önemli aklî mucizelerindendir. Kur’an- Kerim de akla hitap eden en bü-ıyük edebî mucizedir. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.s), her peygambere insanlar ikna ıedecek kadar mucizenin, kendisine de Kur’an’ n mucize olarak verildi ini haber ığvermektedir (Buhârî, “Fezâilü’l-Kur’an”, 1).Kur’an, bir sure veya ayetin benzerinin getirilmesi konusunda inkârc lara dai-ıma meydan okumu tur. O dönemdeki Araplar n ileri derecede bir edebiyatlar n n şıı ıolmas na ra men anlam, içerik ve üslup yönüyle mü rikler taraf ndan bir benzeri ığşıgetirilememi tir ş(Bakara, 2/23-24; Yûnus, 10/38; Hûd, 11/13; srâ, 17/88; Tûr, 53/34)İ.Hz. Peygamber (s.a.s)’in di er mucize ve harikulade olaylar ndan baz lar un-ğıı ışlard r:ıa- Bir gece Mescid-i Haram’dan al narak Mescid-i Aksâ’ya getirilmesi ve oradan ıda göklere ve Allah’ n huzuruna ç kar lmas ıııı( srâ, 17/1; Buhârî, “Menâk bu’l-Ensâr”, 41-42)İı.b- Mü riklerin mucize istemeleri üzerine Hz. Peygamber (s.a.s)’in karanl k bir şıgecede onlara ay göstermesi ve bunun üzerine ay n ikiye bölünmesi ıı(Kamer, 54/1-2; Buhârî, “Menâk b”, 27; Müslim, Münâ kûn, 43-48)ıfi.

170c- Hudeybiye’de, Ashab’ n susuzluk çekmesi üzerine bir su mataras na Hz. Pey-ııgamber (s.a.s)’in elini sürmesiyle birlikte mübarek parmaklar ndan p narlar gibi su ııf k rmas ve orada bulunan yakla k be yüz ki inin bu sudan abdest al p kana kana ı ışış ışşıiçmeleri (Buhârî, “Menâk b”, 25)ı.d- Medine Mescidi’ne getirilen minber üzerine ç karak Peygamber Efendimizin ıhutbe okumas yla birlikte önceden üzerinde hutbe okudu u hurma kütü ünün in-ığğlemeye ba lamas ve Hz. Peygamber (s.a.s)’in minberden inip ona elini dokundur-şımas yla inlemeye son vermesi ı(Buhârî, “Menâk b”, 25)ı.d- Yahudi bir kad n taraf ndan Hz. Peygamber (s.a.s)’e k zart l p getirilen koyu-ıııı ınun zehirlenmi oldu unun Hz. Peygamber taraf ndan haber verilmesi şğı(Buharî, “T b”, ı55; Müslim, “Selam”, 45).e- Bedir sava nda üç bin mele in, Allah taraf ndan Müslümanlara yard mc ola-ş ığııırak gönderilmesi (Âl-i mrân, 3/123-124; Enfâl, 8/9-10, 17)İ.

171MUHACİR VE ENSAR KARDEŞLİĞİ*ِ ٰ ِ ا َ ْ ٰ ا َ ِِّ۪ ْ ا ّ ِّوَا ّ ِ ُ ن ا وّ ن ِ َ ا ُ َ ِ َ وَا ْ َ رِ وَا ۪ َ ا ّ َ ُ ُ ْ ِ ِ ْ َ نٍ رَ َ ا ّ ُ َ ْ ُ ْٰۙ ََِّْ ََْ۪ ْ َ َ ُ ََوَرَ ُ ا َ ْ ُوَا َ ّ ُ ْ َ ّ ت ٍ َ ْ ي َ ْ َ َ ا ْ َ رُ َ ِ ۪ َ ۪ َ ا َ ًا ذٰ ِ ا َ ْزُ ا َ ۪ َُْ ْۜٓ َْ َََ۪ َ َ“ slam’ ilk önce kabul eden Muhâcirler ve Ensar ile iyilikle onlara uyanlar İıvar ya, Allah onlardan raz olmu ; onlar da O’ndan raz olmu lard r. ışışıAllah onlara içinden rmaklar akan, içinde ebedî kalacaklar cennetler ııhaz rlam t r. te bu büyük ba ar d r.” (Tevbe, 9/100)ıı ışİşşı ıİslam tarihinde iyilik yolunda, takva ve samimiyet yar nda önceli i elde eden ı ı şğilk Müslümanlardan Allah r zas için her eyini b rak p Mekke’den Medine’ye hicret ıışııedenlere Muhacir, muhabbet ve samimiyetle onlara kucak aç p, ellerinden gelen her ıtürlü yard m yapan Medineli Müslümanlara da Ensar ad verilmi tir.ı ıış Mekke’den gelirken beraberlerinde hiçbir ey getirmeyen Muhacirlerin hicret şettikleri yere ve bölge insan na al malar gerekiyordu. Allah Resûlü bunu tesis et-ıı şımek için, Ensar’dan durumu müsait olan sahabiler ile Mekke’den gelen sahabilerden huylar birbirine uyanlar karde yapt . Resûlullah’ n kurdu u bu karde lik müessesi ıışıığşher türlü yard mla ma esas na dayan yordu. Böylece muhacirlerin memleketlerin-ışııden ayr lmalar ndan dolay duyduklar üzüntü ve keder ha iyor, Ensar’ n onlara ııııflfiıyard mc olmalar sa lan yordu. Bu karde lik ba neticesinde Medineli aileler Mek-ııığışğ ıkeli Müslümanlardan birini yan na alarak mallar n onlarla payla acak ve beraber ıı ışçal p kazançlar n payla acaklard . Durum öyle bir noktaya vard ki, Medineli En-ı ı şı ışıısar, karde lik ve payla mada zirveyi yakalay p hurmal klar n , evlerini ve i lerini şşııı ışpayla maktan geri kalm yor; bu konuda birbirleriyle yar yorlard .şıı ı şıPeygamberimizin Muhacir ve Ensar aras nda tesis etti i bu karde lik, Medine’nin ığştümüne yay ld . Araplar aras nda o zamanlar çok yayg n olan kabilecilik ve rkç l k ı ııııı ıanlay , bu karde lik anlay kar s nda erimi , örnek bir toplum ortaya ç km -ı ı şşı ı şşı ışıı ş* Dr. Abdurrahman CANDAN

172t . Bu uygulama, Medine’de çe itli kabilelerin birbiriyle kayna mas na, aralar nda ışşııuyumun olu mas na; karakter zayşııflı ığ, cimrilik, fedakârl ktan kaç nma gibi yanl ııı şanlay lar n toplumdan uzakla mas na yard mc oluyordu. Bu e siz yard mla ma ve ı şışııışışdayan ma o günün insanlar na ve ondan sonra gelecek insanlara da istifade edile-ı şıcek güzel bir örnek oldu. Ayette geçen “güzellikle onlara uyanlar” ifadesiyle Muhacir ve Ensar kavramlar n n asl nda bütün zamanlar ve insanlar ilgilendirdi ini anlaya-ı ıııığbiliriz. Zulüm ve kötülü ün yayg n oldu u ortamdan kendini ar nd r p imanlar n ğığı ı ıı ımuhafaza edenleri muhacir; maddi ve manevi olarak s k nt da bulunan insanlara el ı ı ıuzat p dertlerini payla ma kadir inasl n gösterenleri de Ensar olarak isimlendire-ışşı ı ığbiliriz. Yüce Allah ba ka bir ayette bu konuyu öyle vurgulam t r: şşı ış“ man edip hicret eden ve Allah yolunda cihad edenler ve (muhacirleri) bar nd r p İı ı ı(onlara) yard m edenler var ya; i te onlar gerçek müminlerdir. Onlar için bir ba lanma ışğ ş ıve bol bir r z k vard r.”ı ıı(Enfâl, 8/74)Ayet-i kerimeden, samimiyetlerini muhafaza ederek inançlar u runda ığfedakârl kta bulunan müminleri Allahu Teala’n n mükâfatland raca n da anl yo-ııığı ııruz. öyle ki, göç eden muhacirler ve misa rperver olan Ensar, Hz. Peygamberden Şfiald klar ö retileri pratik hayatlar nda uygulamalar sebebiyle ilahî övgüye lay k ol-ıığııımu lard r. Kur’an’ n ifadesiyle şıı“Allah onlardan ho nut oldu u gibi, onlar da Allah’tan şğho nut olmu lard r.” şşıBu ho nutlu un neticesi de ilahî mükâfatt r. Asl na bakarsan z şğıııAllah’ n ho nutlu u ba l ba na büyük bir onur ve e siz bir ereftir. Onlar n ho -ışğş ış ışşışnut olmalar da O’nun her yapt n n yerinde oldu una inanmalar , verdiklerine ıı ı ığğışükretmeleri, emirlerinin gere ini yerine getirmeleridir. Böylece kar l kl ho nutluk ğşı ı ışve r za ortaya ç k yor. Bu ilahî r zan n, ho nutlu un i areti de bu yoldaki bütün ıı ııışğşmüminleri ku atacakt r. şı“Allah, onlara içinden rmaklar akan, içinde ebedî kalacaklar cennetler haz rlam t r. ıııı ışİşte bu büyük ba ar d r.”şı ıHangi mutluluk, kurtulu ve ba ar bundan daha büyük olabilir…şşı

173MUHSİNLERDEN OLABİLMEK!*ِ ٰ ِ ا َ ْ ٰ ا َ ِِّ۪ ْ ا ّ ِّٰ ِ وَ ُ ُ ا ِ ْ ۪ ـ ُ ْ اِ ا ّ ْ َ ِۛ وَا ْ ُ ااِن ا ّ َ ُ ِ ّ ا ُ ْ ۪ َُِ ْۛ ّ َِٰ ََۚۚ َََُ ْوَا ْ ِ ُ ا ۪ َ ۪ ا َِّ(Mallar n z ) Allah yolunda harcay n. Kendi kendinizi tehlikeye atmay n. ı ı ıııİyilik edin. üphesiz Allah iyilik edenleri sever.” (Bakara, 2/195)ŞÂyette yer alan ve di er âyet-i kerimelerde de geçen “infak” kelimesi, ki inin ğşAllah’ n r zas ve ho nutlu unu kazanmak amac yla mal ve servetinden O’nun yo-ııışğılunda harcama yapmas n , ihtiyaç sahiplerine aynî ve nakdî yard mlarda bulun-ı ıımas n ifade etmektedir. Bu yönüyle infak; hem farz olan zekât hem de gönüllü ı ııolarak yap lan her çe it hayr kapsamaktad r. Hadislerde ise, di er harcamalar n ışıığıyan s ra, aile fertleri için yap lan harcamalar da infak kavram yla ifade edilmekte ı ıııve bu tür harcamalar n, sadakalar n en hay rl s oldu u belirtilmektedir (Müsned, ııı ı ığV/277; Müslim, “Zekât”, 38-39). Yüce Allah, bu âyet-i kerimesiyle insana, sahip oldu u maddî imkânlar ndan, ğıâhiret mutlulu unu da elde etmesine vesile olabilecek hay r yollar na harcama ğııyapmas n emretmektedir. Bu bak mdan slam bilginleri, Allah r zas na dayanmas ı ııİııışart yla; ülkenin savunulmas , okul, cami, hastane, yol, köprü, çe me, bak mevleri ıışıgibi toplumsal hizmet ve hay r müesseselerinin kurulmas ve güçlendirilmesi, yok-ıısullar n desteklenmesi, hac hizmetlerinin yerine getirilmesi; hatta tabiat n korunup ııgeli tirilmesine kadar çe itli hizmetler için yap lan her türlü harcamay Allah yo-şşıılunda infak (harcama) olarak de erlendirmi lerdir. Ayr ca âyetin devam nda ğşıı“Ken-di kendinizi tehlikeye atmay n.”ı buyrularak bir bak ma, cimrilik yapmak suretiyle, ıgerek ülke savunmas ve güvenli i, gerekse dinî ve sosyal yap için son derece ığıönem arz eden bu tür hizmet ve harcamalardan kaç nman n, Müslüman bireyler ııve toplumlar için maddeten ve manen büyük bir tehlike te kil edece ine dikkat şğçekilmektedir (Kur’an Yolu Türkçe Meâl ve Tefsir, D. .B. Yay., I/200-201).İ* Dr. Muhlis AKAR

174Âyetin sonunda da, özelden genele do ru Müslümanlar ihsanda bulunmaya ğça r lmakta, ihsanda bulunan muhsinleri Allah’ n sevdi i bildirilmekte, böylece ğ ıığMüslümanlar, muhsin s fat na sahip olmaya te vik edilmektedir.ı ış“Muhsin ise”; ihsan eden, iyilikte bulunan, güzel dü ünüp güzel davranan, sö-şzün güzelini söyleyen ve yapt her eyi en güzel bir biçimde yapan demektir. ı ı ğşMuhsin olan yüce Allah; yaratt her eyi en güzel bir ekilde yapm (Bk. Secde, ı ı ğşşı ş32/7; Te abûn, 64/3), kullar na ihsanda bulunmu , muhsinleri sevdi ini bildir-ğışğmi (Bakara, 2/195 ); kullar ndan da birbirlerine ihsanda bulunmalar n istemi tir. şıı ışKur’an- Kerim’inde, ı“Allah’a ibadet edin ve ona hiçbir eyi ortak ko may n. Ana baba-şşıya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yak n kom uya, uzak kom uya, yan n zdaki arka-ışşı ıda a, yolcuya, elinizin alt ndakilere ihsanda bulunun (iyilik edin/iyi davran n). üphesiz, şııŞAllah kibirlenen ve övünen kimseleri sevmez” (Nisâ, 4/36), “Allah’ n sana ihsanda bu-ılundu u gibi sen de ihsanda bulun.”ğ (Kasas, 28/77) buyurarak; insanlardan, kendisine kullu un yan s ra, ba ta ana-baba olmak üzere topumun di er bütün kesimlerine ğı ışğihsanda bulunmalar n istemi tir.ı ış“ hsan” ise genel olarak ba kalar na iyilikte bulunmak, yard m etmek, yapt İşııı ı ği i iyi, güzel ve kaliteli yapmak, güzel dü ünüp güzel davranmak, sözün güzelini şşsöylemek gibi anlamlarda kullan lmaktad r (Bk. Mustafa Ça r c , hsan Md. D A, ıığı ıİİ(XXI/544-545). Sevgili Peygamberimizin “Cibrîl hadisi” olarak bilinen hadislerinde de; “ hsan, Allah’ görür gibi ibadet etmendir; çünkü sen O’nu görmesen de O seni İıgörmektedir.” eklinde tan mlanmaktad r.şııBuna göre ihlâs ve ihsan bilincine sahip olan ve Kur’an’ n ifadesiyle “Muhsin” olan ıkullar; Allah’a kar derin bir sayg , ba l l k ve itaat göstererek; yapt klar her i i, söy-ş ıığı ııışledikleri her sözü, her an ‘Allah ile beraber olma’ uuru içerisinde ihsan standard na şıuygun olarak yaparlar. badetlerinde, i ve icraatlar nda, kazançlar nda, harcamala-İşıır nda, oturu lar nda, kalk lar nda, konu malar nda, susmalar nda ve insanlarla olan ışıı şışııili kilerinde; “Allah beni görüyor, yapt klar m biliyor” inanç ve dü üncesiyle hareket şıı ışeder, her eyin en iyisini ve en güzelini ortaya koymaya çal rlar.şı ı şİşte yukar da meallerini verdi imiz âyet-i kerime ve hadis-i eri erde müminle-ığşflre özetle u mesajlar verilmektedir: şEy müminler! Allah r zas için infakta, harcamada bulunun. Sak n cimrilik edip, ııımalî ve bedenî görevlerinizi ihmal ederek dünyada ve âhirette kendi kendinizi teh-likeye atmay n. Allah yolunda harcamay ve di er i lerinizi en güzel biçimde yap n. ıığşıİnsanlara ve di er canl mahlûkata iyilik edin. Hep güzel dü ünüp, güzel davran n. ğışıSizden istenen ihsand r. Çünkü Allah ihsanda bulunan muhsin kullar n sever.ıı ı

175MÜ’MİN HAYRA ÖNCÜ, ŞERRE ENGELDİR*ِ ٰ ِ ا َ ْ ٰ ا َ ِِّ۪ ْ ا ّ َِّ َ ٰ ِۜ وَ ُْ ْ ُ ْ َ ْ َ ا ّ ٍ ا ْ َ ْ ِ ّ س َ ْ ُ ُون ِ َ ْ ُوف ِ وَ َ ْ َ ْن َ ا ُ ـْ َ وَ ُ ْ ِ ُ ن ِ ّ ََِِْ َُِِْ َ َُا َ َ ا ْ ا ِ َ ب َ ن َ ْ ًا ُ ْ ِ ْ ُ ُ ا ُ ْ ِ ُ ن وَا ْ َ ُ ُ ُ ا َ ُ نَِْ َََََِْۜ ُ ْٰ“Siz, insanlar için ç kar lm en hay rl ümmetsiniz. yili i emreder, ııı şı ıİğkötülükten men eder ve Allah’a iman edersiniz. Kitap ehli de inansalard ıelbette kendileri için hay rl olurdu. Onlardan iman edenler de var. Ama ı ıpek ço u fas k kimselerdir.” (Âl-i mran, 3/110)ğıİİyili e/hayra öncü, kötülü e engel olu , asl nda “emr bi’l-maruf nehy ani’l-ğğşımünker” kavram n n aç l m d r. yiliklerin-ahlaki de erlerin yayg nla t r lmas ve ı ıı ı ı ıİğışı ııkötülüklerle mücadele olarak tan mlayabilece imiz emr bi’l-ma’ruf nehy ani’l-ığmünker dinimizde farz olarak de erlendirilmi bir görevdir. Öyle ki Müslümanla-, ğşr n varl k sebebi de böylesi yüce bir görev ile ilintilendirilmi tir. Ba lang çta zikret-ıışşıti imiz âyet, müminlerin, bu görevlerini dile getirmektedir. Bu yönüyle toplumu ğte kil eden bütün fertlere, bir sorumluluk ve duyarl l k anlay getirilmektedir. Bu şı ıı ı şsorumluluk anlay , hemen hemen hayat n her safhas nda söz konusu olabilmek-ı ışııtedir. Bir müminin sorumluluk anlay n , Hz. Peygamber (s.a.s)’in u hadisi gayet ı ı ışşgüzel bir ekilde ifade etmektedir: ş“Sizden kim bir kötülük görürse, e er gücü yetiyorsa, onu eliyle de i tirsin. Buna gücü ğğ şyetmiyorsa diliyle o kötülü ü de i tirsin. Buna da gücü yetmiyorsa, o zaman kalbiyle bu z ğğ şğetsin ki bu da iman n gerektirdi i en alt sorumluluk s n r d r.”ığı ı ı ı (Tirmizî, “Fiten”, 11) Gerçek u ki, kötülüklerle, yanl l klarla, hukuk tan mamazl kla mücadele şı ışııedilmeyen toplumlarda, ba lang çta yayg n olmayan bir kötü al kanl k, zamanla şııı şıbir kanser hücresi gibi bütün toplumu sarabilmektedir. Ahlaks zl klar, ba lang çta ı ışıetkisi itibariyle bireylerle s n rl gibi gözükse de, zamanla di er fertler de i lenen ı ı ığşkötülüklerden bir ekilde etkilenmekte ve pay na dü eni almaktad r. Zina, içki, ku-şışımar, kap kaç, h rs zl k, uyu turucu gibi çirkin eylemler, ba lang c itibariyle belirli ı ı ışşı ıki ilerle s n rl kalsa da, do urdu u sonuçlar aç s ndan bütün toplumu ilgilendirir şı ı ığğı ı* Dr. Ya ar YşİĞİT

176bir konuma gelebilmektedir. Zira bu tür çirkin davran lar sonucunda, nice aileler ı şy k lmakta, kanlar ak t lmakta, çocuklar yuvas z kalmakta, henüz bahar nda nice ı ıı ıııhayatlar sönmekte ve solmaktad r. Bunlar n da toplumu huzursuz etti i gayet aç k-ıığıt r. Bu ve benzeri gerekçelerle slam, bir taraftan topluma hiçbir fayda sa lamayan ıİğgayri me rû eylemleri yasaklarken, di er taraftan da bu tür ortamlar n olu mas n şğışı ıengelleyecek önlemleri alm t r. Tabii ki bu mücadelede, Müslümanlar n hayr n ı ışııöncüsü, erre engel olu lar en etkin unsurdur.şşıToplum hatta tüm insanl k olarak kötülüklere kar duyars zl n faturas n ga-ış ıı ı ığı ıyet a r bir ekilde ödedi imiz ça m zda sorumluluk bilinciyle “emr bi’l-ma’ruf ğ ışğğı ınehy ani’l-münker”in önemini daha iyi anl yor ve gözlemliyoruz. Ahlaki ve top-ılumsal de erleri, kayg s zca yozla t rarak heder eden insanlar, asl nda bütün top-ğı ış ıılumun de erlerini heder etmektedirler. Susman n/sorumsuzlu un getirdi i cüret ğığğile y k lan bu de erler, asl nda hepimizin kalbi konumundaki de erler bütünüdür. ı ığığSorumlulu umuzu yerine getirmemekle, yasal ve me rû olmayan ili kilerin zemin ğşşbulmas na bir yönüyle biz de katk sa lamaktay z. Peygamber (s.a.s)’in u örnekle-ıığışmesi toplumda kolektif sorumluluk anlay n n ya da bilincinin gere ini veciz bir ı ı ışğşekilde dillendirmektedir: “Allah’ n çizdi i s n rlar a mayarak orada duranlarla bu s n rlar a p ihlal edenler, ığı ıışı ıı ışbir gemiye binmek üzere kura çeken toplulu a benzerler. Onlardan bir k sm geminin üst ğı ıkat na, bir k sm da alt kat na yerle mi lerdi. Alt kattakiler su almak istediklerinde üst ıı ıış şkattakilerin yan ndan geçiyorlard . Alt katta oturanlar: Hissemize dü en yerden bir delik ıışaçsak, üst katta oturanlara eziyet vermemi oluruz, dediler. ayet üst katta oturanlar, bu şŞisteklerini yerine getirmek için alt kattakileri serbest b rak rlarsa, hepsi birlikte batar he-ıılak olurlar. E er bunu önlerlerse, hem kendileri kurtulur, hem de onlar kurtarm olurğıı ş.” (Buhârî, “ irket” 6; “ ehâdât” 30)ŞŞ hlal edildi inde fert veya topluma zarar verecek olan eylem ya da davran lara İğı şgöz yummak, duyars z kalmak modern toplum bilinci ile de ba da maz. Hadiste ığ şde dile getirildi i gibi toplum, adeta bir gemiye benzer. Bu gemi bat nca sadece ğıgemiyi delme suçunu i leyenler batmaz, bütün yolcular (toplum) batar. O halde şgemide bulunanlar n görevi, böyle bir faaliyete izin vermemeleridir. Ahlaks zl a, ıı ığşerre zemin haz rlamaya, kural tan mazl a ya da ihlale ald r edilmedi inde, bu-ııığı ışğnun sonucunun iyi olmayaca n , âlemlere rahmet olarak gönderilen Peygamber ğı ı(s.a.s) gayet dikkat çekici bir ekilde dile getiriyor: ş“Nefsim kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki, ya iyili i (maruf) emir ve kötü-ğlükten (münker) men edersiniz yahut Allah Teâla size azap (toplumsal karga a ve kaos) şgönderir. Sonra Allah’a yalvar rs n z da duan z kabul edilmez.”ı ı ıı (Tirmizî, “Fiten”, 9)Sonuç olarak ifade etmek gerekirse, genelde insan özelde ise Müslüman ola-

177rak, her dem hayra anahtar, erre kilit olma gayreti içinde bulunmak bir erdem şve ayr cal kt r. Böylesi bir göreve talip olmak ve bu yolda ad mlar atmak, var olu ı ı ıışamac m za yara r bir tutumdur. Huzurlu, sa l kl bir toplum olabilmenin yolu da ı ış ığı ıbireylerin söz konusu tutumu sergilemelerinden geçmektedir. Hayra öncü, erre şmani olu , ayn zamanda dindarl n bir gere i ve ölçütüdür.şıı ı ğğ

178MÜ’MİN İLE FASIK BİR DEĞİLDİR*ِ ٰ ِ ا َ ْ ٰ ا َ ِِّ۪ ْ ا ّ َِّا َ َ ْ َ ن ُ ْ ِ ً َ َ ْ َ ن َ ً َ ْ َ ُ۫نَِ َََۜ“Hiç mümin, fas k gibi olur mu? Bunlar (elbette) e it olmazlar.” (Secde, 32/18)ış Bu ayet-i kerime inanan ki i ile fas k olan ki inin bir olmad n ortaya koy-şışı ı ığmaktad r. Yüce Allah, “Hiç mümin, fas k gibi olur mu?” eklinde bir soru sorarak ıışard ndan “bunlar elbette e it olmazlar” buyurarak cevab n da vermi tir. Bu iki grup ışı ışKur’an’da ifade edildi i gibi asla e it olamazlar. Mümin; inanm , iman etmi , iman ğşı şşde erlerini kabul etmi , bunlar kendisine prensip edinmi insan demektir. Mümin, ğşışhayat n iman n gerçekleriyle disipline etmi ; kalbini, ruhunu iman esaslar yla bes-ı ıışılemi tir. man gibi büyük bir cevhere sahip olmu tur. Merhum Akif’in dedi i gibi:şİşğ“ mand r o cevher ki ilahî ne büyüktür,İı mans z olan pasl yürek sinede yüktür.”İıı Gerçekten iman insan n yolunu ayd nlatan, gelece e ümitle ta yan, ki iyi iç ıığş ışâleminde rahatlatt gibi d dünyada da mutlu eden, her iki cihanda da itibar sa-ı ı ğı şhibi k lan en güzel nimettir. man insan n kötü duygular n frenlemesi sebebiyle ıİıı ıinsan n en büyük yönlendiricisi ve rehberidir.ıKonu ba l olarak inceledi imiz ayetten bir sonraki ayette inananlar anlat l r-ş ğı ığı ıken; “ man edip salih amel i leyenlere gelince onlar için yapmakta olduklar na kar -İşış ıl k bir mükâfat olarak Me’va cennetleri vard r”ıı buyrulmaktad r. Burada gördü ümüz ığgibi yaln zca inanmak yetmiyor, inand m demek bütün meseleyi çözmüyor. Tabi ııki iman, insan n en büyük kazanc oldu u gibi küfürden, dalaletten ay ran çizgi ve ıığıinsan n sahip oldu u en büyük nimettir. Ancak, iman n insana yükledi i sorumlu-ığığluklar, beraberinde getirdi i mükelle yetler vard r. Kur’an- Kerim’de pek çok ayette ğfiııgeçen “iman edenler” cümlesinden sonra “salih amel i leyenler” ifadesi yer almakta-şd r. Dolay s yla gerçek mümin, hem inanmakta hem de iyi davran lar sergilemekle ıı ıı şiman n n gere ini yerine getirmekle mükelleftir. Yapt bu güzel davran lar sebe-ı ığı ı ğı ş* Davut KAYA

179biyle de inananlar için cennetler vard r. Allah’ n bu ve di er ikramlar na nail olanlar, ıığıayn zamanda O’nun ho nutlu unu ve r zas n kazanm olurlar. Allah’ n kulundan ışğıı ıı şıraz olmas kul için en büyük arzu, ula labilecek en yüksek mertebedir. ıış ıYüce Allah, Fecr suresinin 27 ve 28. ayetlerinde; “Ey huzur içinde olan ne s! Sen fiO’ndan raz , O da senden raz olarak Rabbine dön.”ıı buyurarak iman n ve salih amelin ıkazand rd klar n dile getirmektedir. Yine Kehf suresinin 107. ve 108. ayetlerinde; ı ıı ı“ üphesiz, inan p yararl i ler yapanlara gelince onlar için, içlerinde ebedî kalacaklar ŞıışıFirdevs cennetleri bir konakt r. Oradan ayr lmak istemezler.”ıı buyrulmaktad r. Bu ba-ık mdan bizler için sadece inanm olmak yeterli de ildir. nanmakla birlikte inand -ıı şğİığı ım z de erlerin gere ini yerine getirerek iman ve amel tutarl n da ortaya koyma-ğğı ı ığm z gerekir. te müminle fas k aras ndaki ay r c çizgi de bu tutarl l kt r.ıİşııı ı ıı ı ı Fas kl k, genel anlam yla, büyük günah i lemek suretiyle Allah’a itaat çizgisin-ı ıışden ç kmak demektir. Daha ayr nt l olarak f sk ya da fas kl üç gruba ay rabiliriz.ıı ı ıı ıı ı ığı1- Dinen günah say lan ve çirkin oldu u kabul edilen illerin çirkinli ini ve gü-ığfiğnah oldu unu kabul etmekle beraber ara s ra günah i lemek.ğış2- Dinen günah oldu unu kabul etti i halde devaml günah i lemek.ğğış3- Bir de dinen yasaklanan hususlar n çirkinli ini inkâr ederek günaha devam ığetmektir. Bu son bahsedilen fas kl k grubu küfür derecesidir.ı ıSecde suresinin 18. ayetinde dile getirilen f sk, günaha batma ve inkârc l k an-ıı ılam n ta maktad r. Çünkü ayn surenin 20. ayetinde yer alan “as ls z sayd n z ı ış ıııı ıı ı ığcehennem azab …” ifadesi inkârc l ortaya koymaktad r. te bu durumda olanlar ıı ı ığıİşiçin, azap çekecekleri cehennem ate i haz rlanm t r. Hem de geçici bir azap de il, şıı ışğgirdikleri cehennem onlar için bar nak olacak, oradan ç kmay istedikleri zaman ıııyalanlamalar n n cezas olarak ate e döndürüleceklerdir.ı ıış K yaslamas yap lan her iki durumdaki insanlar n kar la acaklar sonuçlar itiba-ıııış şııriyle ibret vericidir. Bir tarafta cennet ve nimetleri ile Allah’ n r zas ve ho nutlu u; ııışğdi er tarafta ç kmak isteseler bile kendilerine müsaade edilmeyecek derecede daimi ğıolan cehennem ve azab . Bütün bu durumlar dikkate alarak nimetlere kavu mak ıışiçin iman ve güzelliklerini ya amal y z. Azaptan da korunmak için yanl ve günah şı ıı şolan eylerden de sak nmal y z.şıı ı

180MÜ’MİNİN DİKKAT EDECEĞİ BAZI DAVRANIŞLAR*ِ ٰ ِ ا َ ْ ٰ ا َ ِِّ۪ ْ ا ّ َِّ ُ َ ّ ا ِ ا ّ ةَ وَاْ ُ ْ ِ َ ْ ُوف ِ وَا ْ َ َ ا ُ ـْ َ وَا ْ ِ ْ َ َ ا َ َ ۜ اِن ذٰ ِ ِ ْ َََّٓ ََِِْْٰ َِٰ ََ ْما ُ رِ ْ ُِ“Yavrum! Namaz dosdo ru k l. yili i emret. Kötülükten al koy. Ba na ığıİğış ıgelen musibetlere kar sab rl ol. Çünkü bunlar kesin olarak emredilmi ş ıı ışi lerdendir.” (Lokman, 31/17)ş Bu ayet-i kerime Hz. Lokman (a.s)’ n o luna yapt nasihatten bir bölümünü ığı ı ğdile getirmektedir. Allah’ n kelam nda yer alan bu nasihatler özelde her ne kadar bir ııpeygamberin o luna nasihati ise de genelde bütün insanlara yap lan bir nasihattir. ğıHayati bir öneme sahip olan bu nasihat cümlelerinin her biri insan için vazgeçilmez davran lard r. Çünkü ayette namaz n k l nmas emredilmekte, iyi olan emredip ı şııı ıııkötü olandan sak nd r lmakta, insan n kar la t s k nt lar kars s nda sabretmesi ı ı ıış ş ğıı ı ı ı ıı ıgerekti i vurgulanmaktad r. Bu üç önemli uygulamada öyle bir genel kulluk bilinci ğışyer almaktad r. Namaz n k l nmas yla insan Allah a kar kulluk vazifesini yerine ııı ıış ıgetirmektedir. Kur’an- Kerim’de pek çok ayette namaz n k l nmas emredilmekte, ııı ıınamaz n k l nmamas ise yasaklar aras nda yer almaktad r. Dinin dire i, müminin ıı ıııığmirac olan namaz manen en yüce mertebeye ula ma arac d r. Bu özelli i hasebiyle-ışı ığdir ki Hz. brahim yapt duas nda; İı ı ğı“Rabbim! Beni namaza devam eden bir kimse eyle. Soyumdan da böyle kimseler yarat. Rabbimiz! Duam kabul eyle.” ı buyurmu namaz n şıne denli önemli oldu una i aret etmi tir. ğşşYine Tâ-hâ suresinin 137. ayetinde de “Ailene namaz emret ve kendin de ona de-ıvam et. Senden r z k istemiyoruz. Sana da biz r z k veriyoruz. Güzel sonuç Allah’a kar ı ıı ış ıgelmekten sak nanlar nd r.” ıı ıbuyrulmaktad r. Bu ve pek çok ayette namazdan çokça ıbahsedilmesi bunun kullukta ne kadar önemli bir ibadet oldu unu göstermektedir. ğ* Davut KAYA

181İşte ayette de kullu un zirvesi olarak bilinen namaz n k l nmas yla Allah’a kar olan ğıı ıış ıönemli bir görevin yerine getirilmesi anlat lmaktad r. Ayette ayr ca iyili i anlat p, ııığıkötü olan yasaklamaktan bahsedilmektedir. Her insan f trat gere i iyiyi bulmaya, ııığiyi ve güzel eylerle ya amaya ihtiyaç duymaktad r. Kötü, çirkin ve yanl olan ey-şşıı şşlerden de ho lanmamaktad r. yi ve güzel olan söz ve davran lar ferde ve topluma şıİı şhuzur verir. Adalet ve hakkaniyeti tesis eder. Bu özelli i sebebiyle iyiyi emretmek ğbe erin ve mahlûkat n mutlak hayr nad r. Kötü eyler ise ferdin ve toplumun hu-şııışzurunu bozan, rahats z eden, zarar veren davran lar oldu u için hiç kimse taraf n-ıı şğıdan be enilmez. Ancak bilinçsizlik nedeniyle insanlar n bir k sm iyi ve güzel olan ğııışeylerden mahrum olmaktad rlar. yi ve do ru olan n bilgi sahibi ki iler taraf ndan ıİğışıanlat lmas , kötü olan n da yine bilenler taraf ndan anlat larak ferdin ve toplumun ıııııhuzurunun tesis edilmesi gerekmektedir. Bu konuda Kur’an- Kerim’de pek çok ayet-i kerime yer almakla birlikte konu ıile ilgili olarak Âl-i mran suresinin 104. ayetinde, İ“Sizden, hayra ça ran, iyili i em-ğ ığreden ve kötülükten men eden bir topluluk bulunsun. te kurtulu a erenler onlard r...”İşşıbuyrularak kurtulu reçetesinin insanlar n bilinçlendirilmesi oldu u dile getirilmek-şığtedir. Dinimizin, üzerinde durdu u en önemli hususlardan birisi ilim elde etmek, ğbilgi sahibi olmakt r. Bu, her müslüman n dikkate alaca önemli sorumluluklardan ıığ ıbirisidir. Bilgisiz olanlar n her türlü hatay yapabilecekleri dikkate al narak cahiller-ıııden uzak durmak yüce Allah taraf ndan emredilmi tir. A’râf suresinin 199. ayetinde ış“Sen af yolunu tut, iyili i emret, cahillerden yüz çevir.”ğ buyrulmaktad r.ı Ayetin bir bölümünde ise “Ba na gelene sabret” buyrularak, insan n ba na gelen ş ıış ımaddi ve manevi s k nt lar , belalar birer imtihan bilip metanetle kar lamas emre-ı ı ı ıış ııdilmektedir. nsan sab r gücünü olaylara kar kullanabilmelidir. Zaten sab r insan n İış ıııkar la t olumsuzluklar kar s nda dik durabilmesi, kadere raz olmas , olayla-ş ş ğıı ışı ıııra metanetle bakmas d r. Bu durumda olanlara yüce Allah’ n verece i mükâfatlar n ı ıığıbüyük olaca Kur’an- Kerim’de pek çok yerde hat rlat lmaktad r. Ayetin sonunda ğ ıııııise “ te bunlar kararl l k gerektiren i lerdendir.” buyrulmu tur ki bu müspet dav-İşı ışşran lar, insan n dinî yönden olgunlu unu gösteren örnek uygulamalar olarak ifade ı şığedilmi tir.ş

182MÜ’MİNLER ALLAH’IN AYETLERİNE KARŞI DUYARLIDIRLAR*ِ ٰ ِ ا َ ْ ٰ ا َ ِِّ۪ ْ ا ّ ِّ وَا ۪ َ اِذَا ّ ُوا ِ َ ت ِ رَ ِّ ْ ْ َ ِ ُوا َ ْ َ ُ ّ وَ ُ ْ َ ًًََِّٰذُ َِّ“Onlar, kendilerine Rablerinin âyetleri hat rlat ldıı ı ığ zaman, onlara kör ve sa r kesilmezler.” (Furkân, 25/73)ğ ıYüce kitab m z Kur’an- Kerim’de bizim hayat m za k tutacak ve ebedî mutlu-ı ııı ı ı ışlu u elde etmemize yard mc olacak say s z bilgiler ve güzellikler vard r. nsan bir ğııı ııİbilgiyi, bir olay ya iyice ö renmedi i, kavramad ve zihnine yerle tirmedi i, ya da ığğı ı ğşğtekrarlamad için unutur ve zamanla haf zas ndan silinir. “Haf za-i be er nisyân ile ı ı ğııışmalüldür” özdeyi i, unutman n insanda tabiî bir vâk a oldu unu ifade eder. Böyle şıığdurumlarda Rabbimizin ayetlerinin bizlere hat rlat lmas n n dinimizde çok önemli ııı ıbir yeri vard r. Çünkü insanlar iyili e ça r p, kötülüklerden sak nd rmak dinî bir ıığğı ıı ıgörevdir (Âl-i mrân, 3/104)İ. Kur’an- Kerim’de insan n ak l sahibi, dü ünen ve bilen ııışbir varl k olmas na büyük önem verildi ini görüyoruz. Do du unda hiçbir bilgiye ıığğ ğsahip olmayan insana bilgi vas talar ndan kulaklar, gözler ve kalpler (ak llar) veril-ıııdi inin hat rlat lmas ğııı(Mülk, 67/23), insan n en de erli ve ay r c niteli inin gözlem ve ığı ı ığdü ünme oldu una i aret eder.şğşRabbimizin ayetlerinin hat rlat lmas , gözlerini, kulaklar n ve gönüllerini ıııı ıKur’an’ n hakikat ça r s na kapatmayan biz müminlerin imanlar m z n güçlenmesi-ığı ıı ı ıne, ya ant m z gözden geçirmemize ve mümine yara r davran lar içine girmemize şı ı ış ıı şsebep olur. Allah’ n âyetleri kendilerine okundu unda/hat rlat ld nda, insanlar ya ığıı ı ığcanla ba la ona yönelirler, kulaklar n , gözlerini ve gönüllerini o âyetlere açarlar; ya şı ıda bunun aksi bir tav r içine girerek okunan ve okuyan dinliyor gibi görünürler. ıııRabbimizin ayetlerinden gerekli yarar sa lamam z, öncelikle Kur’an’dan yararlan-ığıma niyet, azim ve irademize, bu husustaki içtenlik ve çabam za; ikinci olarak da ı* Mustafa GÜNEY

183onlar n do ru okunmas /do ru anla lmas için zorunlu olan bilgi donan m na, kül-ığığş ııı ıtürel birikime sahip olmam za ba l d r.ığı ıBu artlar ta mayanlar n Kur’an’ okuyup dinlemeleri ve ortaya koyduklar şış ııııilgisizlik, âyette körlerin ve sa rlar n durumuna benzetilmi ve biz Rahman’ n ğ ıışıkullar n n bundan kaç nmas istenmi tir. Çünkü Rabbimizin ayetlerini ı ııışokudu umuzda ya da bize okunup hükümleri hat rlat ld nda onlar anlamak ve ğıı ı ığıhayat m za yön vermek üzere can kula m zla dinlemememiz, gerekli ilgi, dikkat ve ı ığı ıçabay göstermememiz bir bak ma sa rl k ve körlüktür. Bu ayetten aç kça anl yoruz ıığı ıııki, Kur’an- Kerim oku nup hayat m za tatbik edilmek ve hikmetleri anla lmak ıı ış ıüzere âlemlerin Rabbi taraf ndan gönderilmi tir. O ne yaln zca ölülere okunmak, ışılafz yla hatim yapmak, ne de duvarlara süs e yas olarak as lmak için indirilmi tir. ışıışİstiklal Mar airimiz Mehmet Akif Ersoy, bu yanl l m z öyle ifade eder:ş Şıı ı ı ı ış ğş“Ya açar Nazm- Celil’in bakar z yapra na,ıığ ıYahut ü er geçeriz bir ölünün topra na.flğ ıİnmemi tir hele Kur’an bunu hakk yla bilin,şıNe mezarl kta okunmak ne de fal bakmak için.”ıŞüphesiz Kur’an- Kerim, hem lafz hem manas ile Kur’an’d r. Lafz da, manas ııııııda ilahîdir. Bunun için elbette Kur’an’ aslî (Arapça) lafz yla okumak da önemli bir ııibadettir. Fakat Kur’an- Kerim’in anlam yla ve içeri iyle hiç ilgilenmememiz veya ıığölüler için okunan bir kitap olarak görmemiz de çok yanl t r. Zira Kur’an biz diriler/ı ışhayatta olanlar için (Yâsîn, 36/70) indirilmi tir. Dinimizi ö renmenin yollar ndan şğıen ba ta geleni yüce Kitab m z ö renmek ve anlam n kavramakt r. Dünyay , şı ı ığı ıııtekrar olmayan bir imtihan yeri olarak gören, burada çok önemli görevlerimizin ıbulundu una, bunlar n yerine getirilmesi hâlinde iki cihanda mutlu olaca m za ğığı ıkesin iman eden biz müminler için Rabbimizin ayetlerinin hat rlat lmas çok ciddiye ıııalmam z gereken bir kulluk görevidir.ı

184MÜ’MİNLER CENNETTE DAİMİ NİMETLENİRLER*ِ ۪ َ ا ٰ ْ َ ا ِ ِّّٰ ا ْ ِ ِّٓ َ ۪ َ ۪ ِ َ ُر َ ْ ا َ ِ ْ َ ْ ِ ي ْ َ ٍ ت ّ َ ْ ُ ِ ْ ُ َ ِ ت َ ِ ّ ا ا ِ َ َو ا ُ َ ا َ ۪ اَوَ ًَََُُّْٰ۪ ۪ ّ ِ ْ ُ ِ ْ ُ َوٌۘةَ ّ ُ ٌجاَوْزا َ ۪ ْ ُ اً َ اَ ًَُ ََ ََٓۜ“ man edip salih ameller i leyenleri ise, içinden rmaklar akan, içlerinde İşıebedî kalacaklar cennetlere koyaca z. Onlara orada tertemiz e ler vard r. ığ ışıOnlar , koyu gölgeler alt nda bulunduraca z.” (Nisâ, 4/57)ıığ ıYüce kitab m z Kur’an- Kerim, insanlar n yarat l gayeleri gere i ibadetle mü-ı ıııı ışğkellef olduklar n , bunu yerine getirmeleri hâlinde mükâfat, getirmemeleri hâlinde ı ıise ceza ile kar l k bulacaklar n beyan etmektedir. Asl nda bu sadece slam’da de il, şı ıı ııİğdi er semâvî dinlerde de vard r. Yani bir eyin din olabilmesi, bir anlamda inanç ğışesaslar aras nda bulunan “öbür âlem” anlay yla do rudan alakal d r. Ödül ve ceza ııı ı şğı ımekânizmas n ya anan toplumsal hayat n bir parças olarak da görmek mümkün-ı ışııdür. Bir an için aksini dü ünelim. yi yapanlar ödüllendirilmez, kötülük yapanlar da şİceza ile kar l n bulmazlarsa, toplumsal hayat ne denli çekilmez hâle gelecektir. ş ğı ı ı ıZaten dinlerin amac da hayat insanlara kar daha bir ya an r hâle getirmek, be erî ıış ışışili kilerde hakkaniyeti ve adaleti gerçekle tirmektir. Öyleyse ödül ve ceza adeta ha-şşyat n de i mez ve olmas gereken iki kural d r.ığ şıı ıİşte bu dünyada Allah’ n emirlerine riayet edip onu yapanlara, ahiret yurdunda ıbu amellerinin kar l n n tastamam verilece inden bahisle, nimet ve mükâfat yur-ş ğı ı ı ığdu denilen cennet ve içindeki nimetlerden bahsedilmektedir. Cennetin pek çok ad ıve içindeki nimetlerin çe itlili i dikkate de erdir. Bakanlara ho görünen, içenlere şğğşzevk veren nehirler ve sular, süzme bal rmaklar ıı(Muhammed, 47/15); tatl su p nar-ıılar ı( nsan, 76/18)İ; sarho etmeyen içecekler ş(Sâffât, 37/45-47); çe itli meyveler, a açlar şğ(Rahman, 55/60); ipekli elbiseler (Kehf, 18/31) bunlardan sadece baz lar d r. Bir ba ka ı ı ışayette, cennettekilerin birbirine kar ho görülü davranacaklar na, aralar nda kin ş ışıı* Doç. Dr. Ömer YILMAZ

185ve nefret gibi duygular n söz konusu olmayaca na at fta bulunulmakta ve öyle ığ ıışdenilmektedir:“ üphesiz Allah’a kar gelmekten sak nanlar, cennetler içinde ve p narlar ba ndad r. Şş ııış ııOnlara, ‘Girin oraya esenlikle, güven içinde’, denilir. Biz onlar n kalplerindeki kini söküp ıatt k. Art k onlar sedirler üzerinde, karde ler olarak kar l kl otururlar. Onlara orada ıışşı ı ıhiçbir yorgunluk dokunmaz, onlar oradan ç kar lacak da de illerdir.”ıığ(Hicr, 15/45-48)Cennette daimi nimet içinde bulunulaca na dair bir ba ka müjde ise bizlere ğ ışşunlar hat rlatmaktad r:ııı“Allah, öyle der: Ey Allah’a inanan ve Müslüman olan kullar m! Bugün size korku şıyoktur, siz üzülmeyeceksiniz de. Siz ve e leriniz sevinç ve mutluluk içinde cennete giriniz. şOnlar için alt n tepsiler ve kadehler dola t r l r. Canlar n n istedi i ve gözlerinin ho land ışı ı ıı ığşı ı ğher ey oradad r. Siz orada ebedî olarak kalacaks n z. te, bu yapmakta olduklar n za şıı ıİşı ıkar l k size mîras verilen cennettir. Orada sizin için bol bol meyve var, onlardan yersiniz.” şı ı(Zuhruf, 43/68-73)Cennette bu dünyadaki gibi yeni bir ölümün olmayaca , dolay s yla ebedîli in ğ ıı ığsöz konusu edildi i di er bir ayette farkl nimetlerden bahisle öyle buyrulmaktad r:ğğışı“Allah’a kar gelmekten sak nanlar ise güvenli bir yerdedirler. Bahçelerde ve p nar ş ıııba lar ndad rlar. nce ipekten ve parlak atlastan elbiseler giyinerek kar l kl otururlar. te şııİşı ı ıİşböyle. Ayr ca onlar iri siyah gözlü hurilerle e le tirmi izdir. Orada güven içinde her türlü ıış şşmeyveyi isterler. Orada ilk ölümden ba ka bir ölüm tatmazlar. Allah onlar cehennem aza-şıb ndan korumu tur. Bunlar Rabbinden bir lütuf olarak verilmi tir. te bu büyük ba ar d r.”ışşİşşı ı(Duhan, 44/51-54)O halde, bu dünyada bo a emek vermedi imizi, ölümden sonra bizi ebedî bir şğhayat n bekledi ini, hesap ve kitab n görülece ini, iyi ve kötü yapanlar n ayr ld -ığığıı ı ığn , iyilerin cennet ile kötülerin cehennemle kar l k bulacaklar n bilmemiz ve bu ışı ıı ışekilde inanmam z gerekir. Hiç üphesiz Müslüman ibadetini cennete girmek için ışde il, Allah r zas ve O’nun emrine boyun e mek maksad yla yapacakt r. Ancak yine ğıığııO’nun fazl ve keremiyle ebedî yurt olan cennette meskun edilece ini de bilmelidir. ığKeza bu ekildeki baz nimetler de öyle ifade edilmektedir:şış“ üphesiz iyi kimseler, naîm cennetindedirler. Koltuklar üzerinde, (etraf ) seyrederler. ŞıOnlar n yüzlerinde, nimetlerin sevincini görürsün. Onlara, mühürlü (el de memi ) saf bir ığşiçecekten içirilir. Onun (içiminin) sonu bir misktir (misk gibi kokar). te yar anlar, bunun İşı şiçin yar s nlar. O içece in katk s tesnimdir. Bir p nar ki, Allah’a yak n olanlar ondan ı ışğı ıııiçerler.”(Mutaf n, 83/22-28)fifiNe mutlu o kimselere ki dünyada O’nun emrine uygun hareket etmi ler, sonun-şda da cennet gibi bir nimete kavu mu lard r!şşı

186MÜ’MİNLERE EŞLERİYLE BİRLİKTE CENNET VAAD EDİLMEKTEDİR*ِ ٰ ِ ا َ ْ ٰ ا َ ِِّ۪ ْ ا ّ َِّ ِ َ دِ َ ْف ٌ َ ـْ ُ ُ ا َ ْمَ وَ ا ْ ُ ْ َ ْ َ ُ نۚ ا ۪ َ ا َ ُ ا ِ َ ِ َ وَ َ ُ ا ُ ْ ِ ۪ َ ادْ ُ ا ََُُٰٰۚ َ َّ ٓ ََََْا َ ّ َ ا ْ ُ ْ وَازْوَا ُ ُ ْ ُ ْ َ ُونَْ َ َ“(Allah, öyle der:) Ey ayetlerimize iman eden ve müslüman olan kullar m! şıBugün size korku yoktur, siz üzülmeyeceksiniz de. Siz ve e leriniz sevinç şve mutluluk içinde cennete giriniz.” (Zuhruf, 43/68-70)Kur’an- Kerim’in vurgulad hususlardan biri de öbür âlemde/âhirette mümin-ıı ı ğlere vaat edilen cennettir. Cennet, dünya hayat nda yap lan iyiliklerin kar l ks z kal-ıışı ı ımayaca n n müjdesidir. Bu, ayn zamanda, biz müminler için gelece e ümitle ve ğı ıığazimle yürümemizi sa layan ilahî bir vaat ve hakikattir. slam inanç esaslar ndan biri ğİıde ölümden sonra ahiret hayat n n varl na; yani cennet ve cehennemin hakikat ol-ı ıı ı ğdu una inanmakt r. Bu hakikat daha önceki peygamberler arac l yla oldu u gibi ğıı ı ığğPeygamber Efendimize indirilen vahiyle de bir kez daha vurgulanm t r. Bu inanç, biz ı ışmüminleri, güzel ameller i leyip kötülüklerden uzak durmaya te vik etmekle ve güzel şşahlak sahibi olmam za vesile olmakla meyvesini daha dünyada iken vermektedir.ıYukar da meâlini verdi imiz âyet-i kerimelerde müminlere o hesap gününde ığkorku ve keder olmayaca , onlar n üzülmeyece i ve e leriyle birlikte sevinç içeri-ğ ıığşsinde cennete dâhil edilecekleri müjdelenmektedir. Bu âyet, cennette müminlerin e leriyle birlikte olaca n müjdeleyerek biz müminlerin sevinç ve mutlu unu kat şğı ığkat art rmakta, zihnimize tak lan önemli bir merak gidermektedir. öyle ki dün-ıııŞyada iyi amel ve güzel ahlak sahibi olan e ler ahirette de cennette bulu acaklard r. şşıAyr ca bu ilahî müjdeye ba l olarak unu da hat rlatmak gerekir ki cennette, e ler ığ ışışaras nda oldu u gibi müminler dahi hiçbir nefret, keder ve dü manl k olmaks z n ığşıı ıs rf ne e ve sevinç içinde beraber olacaklard r. Bu öyle bir beraberliktir ki gerek e ler ışış* Dr. Bünyamin OKUMU Ş

187aras nda gerekse müminlerin kendi aralar nda olsun hiçbir kötü söz, kötü dü ünce, ıışkin, nefret ve haset gibi kötü duygular olmadan; saf ve temiz bir gönül huzuruyla, ne e ve sevinçle birbirlerine sadece esenlik dileyeceklerdir. Nitekim yüce Allah, öy-şşle buyurmaktad r:ı“ nanan ve salih ameller i leyenler, Rablerinin izniyle, ebedî kalacaklar ve içlerinden r-İşıımaklar akan cennetlere sokulacaklard r. Oradaki esenlik dilekleri selam’d r.”ıı( İbrahim, 14 23) /“Biz onlar n kalplerinde kin nam na ne varsa söküp att k. Altlar ndan da rmaklar ıııııakar. ‘Hamd, bizi buna eri tiren Allah’a mahsustur. E er Allah’ n bizi eri tirmesi olma-şğışsayd , biz hidayete ermi olamazd k. Andolsun Rabbimizin peygamberleri bize hakk ge-ışııtirmi ler’ derler. Onlara, ‘ te yapt n z (iyi i ler) sayesinde kendisine varis k l nd n z şİşı ı ığşı ı ı ı ığcennet!’ diye seslenilir.”(A’râf, 7/43)Bu âyetlerin yan nda yukar da meâlini verdi imiz Zuhruf, 43/68-70. âyetlerinin ıığakabinde zikredilen 71, 72 ve 73. âyetlerde yüce Allah, müminlerin yapt klar ameller ııkar l nda cennetin miras verilece ini ve onlar n orada ebedî kalacaklar n da müj-ş ğı ı ığıı ıdelemektedir. Onlara orada alt n tepsiler ve kadehler içinde canlar n n istedi i her ey ıı ığşsunulacak ve gözlerinin ho land , gönüllerinin huzur ve sürur buldu u bir ortamla şı ı ğğkar la acaklard r. Orada korku, keder olmad gibi insan n maneviyat n öldüren ş şııı ı ğıı ıhaset, kin, nefret ve dü manl k duygular na da yer yoktur. Müminler için orada da-şıımak tad ve tema a zevki yan nda gönül huzuru ve mutmain bir kalbe sahip olman n ışııgeni li i de söz konusudur. Onlar için Allah’ n mükâfat , lütfu ve cömertli i o kadar ş ğıığbol ve geni tir ki meallerini zikretti imiz âyetlerde belirtilenler, müminlerin cennette şğkar la aca nimetlerin sadece bir bölümünden ibarettir. Zira ş şığ ı“Hiç kimse, yapmakta olduklar na kar l k olarak, onlar için saklanan göz ayd nl klar n bilemez.”ışı ıı ıı ı(Secde, 32/17)âyetinde i aret edildi i üzere Allah’ n müminler için saklad müjdeyi ve daha birçok şğıı ı ğnimetin neler oldu unu kimse bilemez. Zira bu âyetin tefsiri olarak zikredilen bir ğhadis-i kutside Peygamber Efendimiz, yüce Allah’ n va’dini öyle ifade eder: ış“Allah, ‘Ben sâlih kullar m için hiçbir gözün görmedi i, hiçbir kula n duymad , hiç-ığğ ıı ı ğbir insan n hat r ve hayal edemedi i nimetler haz rlad m’ buyurdu.”ıığıı(Buhârî, “Bed’ü’l-Halk” 8; “Tevhîd”35)İşte, Allah’ ve Allah için birbirini seven, Allah’a kar sayg da kusur etmeyen, ış ııAllah’ n emirlerini yerine getirip yasaklar ndan kaç narak güzel ahlak sahibi olma-ıııya çal an biz müminler için yüce Allah’ n haz rlad say s z nimet ve lütu ar söz ı şııı ı ğı ıflkonusudur. Bu bak mdan dünya hayat n n geçici meta ve e lencesine bir heves ıı ıığu runa kap l p, yanl yollara saparak, güzel ahlaktan, hak ve hukuktan uzakla a-ğı ıı şşrak ebedî nimetler yurdunun esenlikler ülkesinin varisi olmaktan kendimizi men etmeyelim.

188MÜ’MİNLERİN ÖZELLİKLERİ*ِ ٰ ِ ا َ ْ ٰ ا َ ِِّ۪ ْ ا ّ َِّا ّ ئِ ُ ن ا َ ِ ُون ا َ ِ ُون ا ّ ئِ ُ ن ا َا ِ ُ ن ا ّ ِ ُون ا ِ ُون ِ َ ْ ُوف ِ وَا ّ ُ نََ َْ ْ ََََّٰ ََٓ َْ َْ َ ٰٓ ِۜ وَ َ ّ ا ُ ْ ِ ۪ َِْ َِ ا ُ ـْ َ وَا َ ِ ن ِ ُ ُودِ ا ّ ُ َِِْْ“Bunlar, tövbe edenler, ibadet edenler, hamd edenler, oruç tutanlar, rükû’ ve secde edenler, iyili i emredip kötülükten al koyanlar ve Allah’ n ğııkoydu u s n rlar hakk yla koruyanlard r. Mü’minleri müjdele.” (Tevbe, ğı ıııı9/112)Mü’minler, günah i ledikleri zaman tövbe edip Allah’a lay k kul olmaya gayret şıedenlerdir. Tövbe ise, geçmi te yapt kötü i lerden ba lanma dilemek, ard ndan şı ı ğşğ ş ııyapt klar ndan dolay pi manl k duymak ve geri kalan ömründe de yüce Mevla’ya ııışıyönelmektir. Mümin, tekrar tekrar tövbe edip Rabbine yönelir, nefsini sorgular, yapt klar n n ıı ıyeterli olup olmad n dü ünür; acaba Allah’a kullu umun gere i olan amellerimi ı ı ığşğğgüzel yapabildim mi? Acaba Yaratan m z n r zas n kazanabildim mi? diye kendini ı ı ııı ıkontrol eder. Ard ndan Rabbine yönelir. Bu yönelme hayat n n tüm karelerinde ve ıı ıher an nda olur. Bütün i lerini Allah r zas na uygun yapmaya çal t için de her an ışııı ı ış ğıibadete dönü ür. Mükâfat al r, sevap kazan r. şııİnsan yarat l itibariyle unutkand r, ak l ve kalp, varl n n gayesini unutma e i-ı ı ışııı ı ığğlimindedir. Mümin anl k dalg nl ndan kurtulup Rabbine verdi i sözü hat rlay nca, ıı ı ığğııAllah’a dönerek O’nun aff n talep eder ve bu uur üzerine hayat n devam ettirir. ı ışı ıBöyle bir özellik insan n sahip oldu u iman korumas n n bir alametidir. Yoksa in-ığıı ısan n sabit, mekânik bir araç gibi sürekli ayn ritimde, ayn h zda hareket edece i-ııı ığni dü ünmek mümkün de ildir. O yüzden Allah mümin kullar ndan bahsederken şğı“tekrar tekrar Allah’a yönelip tövbe ederler” ifadesi kullanmaktad r.ı* Dr. Abdurrahman CANDAN

189Mü’minler, ibadet ederler ve bu yapt klar ndan huzur bulurlar. badetleri ise sü-ııİreklidir, kesintisizdir. Mümin, Rabbine co kuyla hamd eden, öven, yüceltendir. Dar şzaman nda da bolluk an nda da Allah müminin gündemindedir. Mü’minler, bolluk ııan nda nimetlere te ekkür ederek, yoklukta da Allah’ n kendilerini imtihan etmesi-ışıne sabrederek, O’nun sonsuz merhametinin fark nda olurlar.ıAllah’ n ho nutlu unu elde etmek için dünyada sürekli yolcu gibi ya arlar. ışğşAllah’ n yarat klar n ve kâinata yerle tirdi i ilahi kanunlar dü ünmeye devam eder-ııı ışğışler. Gerçek bilgiyi elde etmek, Allah’ n dinine hizmet etmek için çal rlar.ıı ı şAllah’a kar kulluklar n n ifadesi olarak rüku’ ederler, secdeye var rlar. Namaz ş ıı ıııkendilerinin ayr lmaz bir parças hâline getirirler. Allah’a secde ederek, O’nun yüce-ııli i kar s nda e ilerek teslimiyetlerini ifade etmeye çal rlar.ğşı ığı ı şMü’minler, iyili i ve güzelli i emredip kötülükten al koyan ve bu tutumunu dav-ğğıran lar na yans tan kimselerdir.ı şııBununla birlikte mü’minler, hayat n bütün yönlerinde Allah’ n belirledi i s n r-ıığı ılar titizlikle muhafaza edip gözetendir. Mü’minler Allah’ n belirledi i ölçülere riayet ıığetmeye çal rlar. Heva ve heveslerine de il, Allah’ n yoluna tabi olurlar. Kendilerini ı ı şğıgüzellikten, iyilikten uzakla t rabilecek üpheli yollardan da uzakla rlar. Peygam-ş ışş ıberimizin u tavsiyesine kulak verirler: ş“Ki i günaha dü me endi esiyle üphesiz eylerden sak nmad kça muttakiler derecesine şşşşşııeri emez.”ş( bn Mâce, “Zühd”, 24)İ

190MÜNAFIK, İNANMADIĞI HALDE İNANMIŞ GÖZÜKEN KİMSEDİR*ِ ۪ َ ا ٰ ْ َ ا ِ ِّّٰ ا ْ ِ ِّۚا ُ َ ا َ ۪ اَو َ ّ ا ن ُ ِد َ ُ َ ۪ ِ ْ ُ ِ ْ ُ َ َو ِ ا مْ َ ِ َو ِ َّٰٰٰ َِٰۢ ِّْْ ِ ّ َ ا ل ُ َ ْ َ س ّ ا َ ِ َوَ ٰ َُِۜنوُ ُ ْ َ َ َو ْ ُ َ ُ ْ ا ِا ن ُ َ ْ َ َ َو ََ ٓ َّ َ“ nsanlardan, inanmad klar halde, ‘Allah’a ve ahiret gününe inand k’ İıııdiyenler de vard r. Bunlar Allah’ ve müminleri aldatmaya çal rlar. Oysa ııı ı şsadece kendilerini aldat rlar da fark nda de illerdir.” (Bakara, 2/8-9)ıığRabbimiz, Kur’an’da münaf klara ve özelliklerine ayr nt l bir ekilde yer ver-ıı ı ışmi tir. Bunun sebebi Peygamberimiz zaman nda münaf klar n toplum için büyük şıııbir tehdit olu turmalar d r. Bu insanlar o devirde Müslümanlar bölüp parçalamak şı ııve zihinlerini kar t rmak amac yla asl olmayan sözler yay yorlard . Peygamberi-ı ışıııımiz, münaf klar tan y p bilmesine ra men ashab na aç klamam , onlar, münaf k-ııı ığııı şılar Kur’an- Kerim’de bildirilen özelliklerinden tan maya çal m lard r. Münaf klar, ıııış ş ıııgerçekte inanmad klar halde, Müslüman gibi davranan ya da Müslüman oldu unu ıığsöyleyen kimselerdir. Onlar a zlar yla söylediklerine kalpten inanmad klar için ğ ııııyapt klar nda ve söylediklerinde samimi de illerdir. Yüce Rabbimiz insanl k ve di-ıığınimiz için son derece tehlikeli olan bu ki ilerin özelliklerini anlatarak, dikkatli ol-şmam z istemi tir.ı ışMünaf klar n en belirgin özelli i yalanc l kt r. Yapt klar nda samimi olmad klar ıığı ı ıııııiçin de riyakârd rlar. Yalanc ve riyakârlar n ne topluma ne de insanl a faydas olur. ıııığıMünaf klar insanlar n temiz duygular n istismar ederler. Onlar Allah’ da aldatt kla-ııı ııır n san rlar. Allah’ aldatmay dü ünen insanlar biz kullar aldatmaya yeltenmezler ı ıııışımi? Do rusu onlar ayet-i kerimenin de beyan etti i gibi, yapt klar ile kendilerini ğğııaldat rlar, ama bunun fark nda de illerdir. Bu insanlar n kalplerinde hastal k var-ıığııd r. Hastal kl olmasalard dilleri ile söylediklerini kalpleri ile inkâr ederler miydi? ıı ıı* Dr. Fatih YÜCEL

191Asl nda bunlar hem ahlaken hem de psikolojik olarak rahats z insanlard r. Ahlak-ııılar toplum vicdan n n kabul etmedi i her türlü olumsuzlu a müsaittir. Münaf klar ıı ığğıinsanlar n aras na ikilik sokarak toplumu bölmeye ve karde lik duygular n yok et-ıışı ımeye çal t klar halde kendilerini, “toplumu düzeltenler” olarak takdim ederler. Laf ı ışıgetirip götürmek ve topluma tne-nifak tohumlar n ekmek onlar n belirgin vasf d r. fiı ııı ıAllah’ n emirlerine kulak vermedikleri için de münaf klar, erdemli bir davran ser-ııı şgileyemezler.Münaf klar, Peygamberimizin beyan etti i gibi, konu tuklar nda yalan söyler, ığşısöz verdiklerinde sözlerinde durmaz ve emanete h yanet ederler. nsanlar aras ili -ıİışkilerde ve toplumsal güvenin sa lanmas nda son derece önemi olan dürüstlük, söze ğıve emanete riayet onlarda yoktur. nsanlar aldatmak onlar n en temel özelli idir. İıığMünaf klar, ı“Göklerdeki ve yerdeki her eyi Allah’ n bildi ini görmüyor musun? Üç ki i şığşgizlice konu maz ki, dördüncüleri O olmas n. Be ki i gizlice konu maz ki alt nc lar O şış şşı ı ıolmas n. Bundan daha az yahut daha çok olsalar, nerede olurlarsa olsunlar, O mutlaka ıonlarla beraberdir. Sonra onlara yapt klar n K yamet günü haber verecektir. Allah, her ıı ı ışeyi hakk yla bilir.”ı(Mücadele, 58/7) ayetine gerçekten inansalard , hiç ba kalar n kan-ışı ıd rmaya yeltenebilirler miydi? Do rusu onlar bu dünyada mutsuz olduklar gibi ığıöldükten sonra da mutsuz olacaklard r.ıMünaf k, inanmad için, asl nda k lmad ama tan nmamak için durdu u na-ıı ı ğııı ı ğığmaz nda içten de ildir. nanmad halde inanm gibi görünen bir kimse nas l tüm ığİı ı ğı şıgönlüyle Allah’a yönelebilir? Bütün benli i ile Allah’a yönelen bizler için namaz, ğyüce Yarat c ile manen bulu ma f rsat d r. Secde O’na en yak n oldu umuz and r. ı ışıı ıığıAncak münaf k için namaz bir külfettir ve bir yüktür. Onlar namaz n ne yüce bir ıızikir oldu unu bilselerdi hiç namaza kar tembellik gösterirler miydi? Namaz n bizi ğş ııkötülüklerden al koydu unu anlayabilselerdi Rabbimizin ça r s na gözlerini kapat r ığğı ııve kulaklar n t karlar m yd ?ı ı ıı ıRabbimiz bizleri münaf klar n errinden muhafaza buyursun. Âmin.ıış

192MÜNAFIKLARIN VASIFLARI*ِ ٰ ِ ا َ ْ ٰ ا َ ِِّ۪ ْ ا ّ َُِّ ٰ ِۢ وَا ّ ُ َ ْ ُ اِ ّ َ ُ ُوَا ّ ُ َ ْ َ ُ ِ ّانَُٰۜ َ َ َٰاِذَا َ ءَك ا ُ َ ِ ُ ن َ ا َ ْ َ ُ اِ ّ َ ُ ل ا َّ َ ََ ُٓ َ َْ ا ُ َ ِ ۪ َ َ ذِ ُ نَْۚ“(Ey Muhammed!) Münaf klar sana geldiklerinde, ‘Senin, elbette Allah’ n ııpeygamberi oldu una ahitlik ederiz’ derler. Allah senin, elbette kendisinin ğşpeygamberi oldu unu biliyor. (Fakat) Allah o münaf klar n hiç üphesiz ğıışyalanc lar olduklar na elbette ahitlik eder.” (Münâfikûn, 63/1)ıışSûreye ad olan “Münâ kûn” kelimesi, ilk âyette zikredilmekte olup, sûrede mü-finaf klar hakk nda önemli bilgi ve tasvirlere yer verilmektedir. Münaf klar n görü-ıııınü lerine aldanmamalar ve sinsi faaliyetlerine kar uyan k davranmalar konusun-şış ıııda Müslümanlar uyar lmaktad r. Ayr ca münaf klar n bu tutumlar n sürdürmeleri ıııııı ıhâlinde kendi aleyhlerine olaca da ikaz edilmektedir.ğ ıArapçada, tarla faresi veya Arap tav an denilen hayvan n iki yuvas vard r. Bun-şıııılardan d ar dan bilinmeyen, gizli ve tavan yeryüzüne yak n olan yuvas na na ka, ı ışıııfibilinen yuvas na ise kasia denilir. Bu hayvan tehlike hissederse hemen tavan yüzeye ııyak n olan nâf kan n tavan n delerek kasiaya kaçar. Münaf klar da buna benzedi i ıııı ıığiçin nifak, münaf k kelimeleri bu kökten gelmi tir. Kur’an’da, kalben inanmad ışı ı ğhalde inanm gibi görünen, inanç ve davran lar nda ikiyüzlü olanlara münaf k, bu ı şı şııdurumda olmaya da nifak denir.Münaf klar, zahiren Müslüman görünmeleri ve Müslüman gibi kabul edilmele-ırinin avantajlar n menfaatlerine kulland klar ndan, Müslümanlar için aç ktan dü -ı ıııışmanl k edenlere göre daha tehlikeli olmu lard r. Bu sebeple Kur’an ve hadislerde ışımünaf klar n özellikleri ve verebilecekleri zararlar geni çe aç klanm , bu konuda ıışıı şdaha dikkatli olmak için müminler uyar lm t r.ı ı ışNifak, “kalpte olursa küfür, amelde olursa suçtur” (Kurtubî, VIII/212). Bu nedenle nifak hâli itikâdî ve amelî olmak üzere iki gruptur:* Dr. Hamdi TEKEL İ

193a) tikadî Nifak: Dünyada iken müslüman muamelesi görüp, âhirette inançs zl İı ı ığkan tlan nca cehennem ate inin en a a k sm nda ıışş ğı ıı(Nisâ, 4/145) kalacak nifak hâli. “As l münaf kl k akidenin hilaf na imanda mürâîliktir” ıı ıı(Elmal , VII, 4997)ı.b) Amelî Nifak: Baz yönlerde itikadî nifaka k smen benzemekle beraber, inanç-ıılar nda aç k bir nifak bulunmayan müslümanlar n durumu amelî (ahlakî) nifak ııııvurgulamaktad r.ı“Münaf n alâmeti üçtür: Konu tu unda yalan söyler, vaat etti inde vaadinden döner, ı ığş ğğkendisine bir ey emanet edildi inde emanete h yanet eder”şğı(Tirmîzî, “Îman”, 14) hadisi vb. hadisler itikadî nifaka yakla lmamas için al nan tedbirler ve tenbihler mahiyetinde ş ıııemirlerdir. Zira amelî nifak ço al nca müslüman n itikâdî nifaka yakla ma tehlikesi ğıışdo abilir ğ(D A.,XXXI/565-569)İ.Kur’an’da itikadî bak mdan insanlar mümin, kâ r ve münâf k olmak üzere üç ıfiıgruptur (Bakara, 2/1-20). nsanlar n en kötüsü ve ikiyüzlüsü olan münaf klar n ana İıııözelliklerine gelince:Münaf klar samimiyetsiz ve fesatç d rlar; Allah’ aldatmaya çal rlar. Allah da on-ıı ııı ı şlar n çabalar n ba lar na geçirir. Namaza kalkt klar nda tembel tembel kalkarlar. n-ıı ışıııİsanlara gösteri yaparlar. Küfür ile iman aras nda bocalay p dururlar şıı(Nisâ, 4/142-143). İnsanlar Allah yolundan döndürmek için yalan yere yemin ederler ı(Mücadele, 58/14; Münâ kûn, 63/2)fi. “Yeryüzünde fesat ç karmay n” denildi inde; “ slah edicileriz” ıığı(Bakara, 2/9-13) derler. “ nsanlar n inand klar gibi inan n”, denilince; “biz de o ak ls zlar gibi İııııı ıiman m edelim?” derler, “inananlarla yan yana gelince de; “sizinle beraberiz” derler. ıFakat eytanlar yla yaln z kal nca; “biz onlarla alay ediyoruz” derler şııı(Bakara, 2/13-15).Münaf klar, menfaatperesttirler. Allah’ unutup cimrilik yaparlar. Allah’a kötü ıızanda bulunan erkek ve kad n münaf klar, birbirlerinin tamamlay c lar d r ııı ı ı ı(Fe-tih, 48/6). Onlar ebedî cehennemliktirler (Tevbe, 9/67-69). S k nca tneye dü erler ı ı ışfiş(Ankebût, 29/10), felâketin kendilerine çarpmas ndan korktuklar nda, aralar nda f -ııııs lda rlar ış ı(Mâide, 5/52-53). Olaylar n ak kendi lehine ise, ko arak Peygamberimi-ıı ı şşze gelip (Nûr, 24/49); “Allah’a, Peygamber’e inand k, itaat ettik” derler, ı(Nûr, 24/47; Münâ kûn, 63/1)fi; di er taraftan Hz. Peygamber’e isyan , dü manl f s lda rlar ğışı ı ı ığş ı(Mücâdele, 58/9-10). Münaf klar n durumu t pk eytan n durumu gibidir ııı ışı(Ha r, 59/16)ş. Bunlar zâhiren iman etmi ancak kalpleriyle kâ r olanlard r şfiı(Münâ kûn, 63/3)fi.Müslümanlar aras nda hayâs zl n yay lmas n isterler ıı ı ığıı ı(Nûr, 24/19); kötülük ya-p nca sevinirler, yapmad klar eylerle övünürler ııış(Âli mrân, 3/188)İ. Ayetlerle alay ederler (Nisâ, 4/140). slam toplumunda yalan-yanl haber yayarlar İı ş(Ahzâb, 33/60-61).Özellikleri anlat lan münaf klar hakk nda Kur’an’da Allah, Peygamberimize; ııı“On-lar gördü ün zaman kal plar ho una gider. Konu urlarsa sözlerine kulak verirsin. On-ığıışşlar sanki elbise giydirilmi kereste gibidirler. Her kuvvetli sesi kendi aleyhlerine san rlar.” şı(Münâ kûn, 63/4); fi“O münaf klara ba lama dilesen de, dilemesen de onlar için birdir. Çün-ığ ş ıkü Allah, fas klar toplulu unu do ru yola iletmez.”ığğ(Münâ kûn, 63/6)fi buyurmaktad r.ı

194MÜSLÜMAN AFFEDİCİ VE HOŞGÖRÜLÜ OLMALIDIR*ِ ۪ َ ا ٰ ْ َ ا ِ ِّّٰ ا ْ ِ َِّ ۪ ِ َ ا َ ْ ض ْ اَو ِ فْ ُ ِ ْ ُ ْاَو َ ْ َ ا ِ ُ َِِْْْ“Sen af yolunu tut, iyili i emret, cahillerden yüz çevir.” (A’râf, 7/199)ğAf, kas tl veya kas ts z olarak kötülük ve haks zl k eden, suç veya günah i leyen ı ıı ıı ışbirini ba lama, cezaland rmaktan vazgeçme anlam na gelen bir ahlak terimi olup ğ ş ıııİslam’ n müminlerde bulunmas n istedi i önemli erdemlerden biridir. Allah (c.c)’ n ıı ığıen güzel isimlerinden (Esma-i Hüsna) biri de; kullar n n günahlar n ba layan ı ıı ığ ş ı(Afüv)d r. Nitekim Kur’an- Kerim’de; ıı“Ku kusuz Allah afüv’dür, gafur’dur (affecidir, şba lay c d r).”ğ ş ıı ı ı(Hac, 22/60) buyrulmu tur. Ayr ca, Kur’an- Kerim’de Allah Tealâ’n n şıııen çok tekrarlanan isimlerinin ba nda O’nun ba lay c ismi gelmekte olup küfür ş ığ ş ıı ıve irkin d ndaki günahlar diledi i kimseden ba layaca bildirilmektedir şı ı şığğ ş ığ ı(Nisâ, 4/48).Ho görü ise, bir kimsenin kendisine kötülük edene ald rmamas , ondan yüz çe-şııvirmesi, onu ho görüp ba lamas anlam na gelir; âyet ve hadislerde ço unlukla af şğ ş ııığkelimesiyle birlikte kullan l r.ı ıMealini verdi imiz bu âyette; Allah (c.c), Hz. Peygamber (s.a.s) arac l ile biz ğı ı ığmü’minlere, bütün ilahî dinlerin üç temel ahlak kural olan; “affedicilik”, “iyili i ığemretme” ve “cahillere ald rmama” gibi prensipleri hat rlatarak bizlerin bu güzel va-ııs arla iç içe olmam z istemektedir. lgili ayette; insani ili kilerde ki inin kolayla -ıflı ıİşşşt r c olmas , suç ve kusurlar n ba layarak onlar affedip s k nt dan kurtarmas ve ı ı ııı ığ ş ııı ı ııonlara maddi-manevi yard mlarda bulunarak fedakârl k örne i sergilemesi, k sacas ıığııho görülü olmas ö ütlenmektedir.şığYap lan yanl harekete kar gösterilecek tepkilerin çe itleri çok olmas na ra -ıı şş ışığmen, af yolunu seçmek, kâmil insan olman n en önemli göstergelerinden biridir. ı* dris BOZKURT İ

195Aff seçtikten sonra, iyi olan emretme imkân n da yakalayabiliriz. Âyette verilen ııı ıüçüncü emir ise, cahillerden yüz çevirmektir. Bunun anlam , kötüye bula mamak, ışkötülere denk olmamak, onlar n seviyesine dü memektir. Cahil insanlar kötü sözler ışsöylerler, onlar n bu sözleri müslümanlar asla etkilemez, onlar cahillerin seviye-ıısine dü mezler. Çünkü ş“ nananlar, faydas z i lerden ve bo sözlerden yüz çevirirler”İışş(Mü’minûn, 23/3).Konumuzla ilgili olan bu ayet nazil olunca Hz. Peygamber (s.a.s), kendisine va-hiy getiren Cebrâil (a.s)’e bu ayetin aç klamas n sordu unda Cebrail (a.s), ıı ığ“Allah Tealâ, sana haks zl k edeni ba laman, sana vermeyene vermen ve seninle ilgisini kesen-ı ığ ş ılerle ilgilenmeni emrediyor” dedi (Alûsi, Ruhu’I-Maâni, 9/147).Affetmek, iyili i emretmek ve cahillerden yüz çevirmek, slam’ n ahlakî de er ğİığve eylemlerini olu turmaktad r. slam ahlak n n evrensel boyutta üç temel dire ini şıİı ığolu turan bu emirler hepimiz taraf ndan hayata geçirildi inde nas l bir toplum olu-şığışaca da a ikard r.ğ ışıCahiliye toplumunda kötülü ü kötülükle kar lamak genel bir anlay ve uygu-ğş ıı şlama idi. Bunun aksine davran , ço unlukla zay k ve âcizlik i areti say ld ndan ı şğıflışı ı ığinsanlar affetmekten ziyade cezaland rma yolunu seçerlerdi. Buna kar l k Kur’an- ışı ııKerim’de Allah’ n affedicili i çe itli vesilelerle dile getirilerek aff n ilâhî bir s fat ve ığşııyüksek bir meziyet oldu u ortaya konmu tur. Kur’an- Kerim’e göre; “ğşıBir kötülü ün ğkar l onun gibi (denk bir cezad r). Ama kim affeder ve aray düzeltirse onun mükâfat ş ğı ı ııııAllah’a aittir”( ûrâ, 42/40)Ş. Bu sebeple müslümanlar bu erdemi benimseyip uygula-maya ça r l rken ğı ı ı“Onlar ba las nlar, ho görsünler; Allah’ n sizi ba lamas n arzuğ ş ıışığ ş ıı ıetmez misiniz!”(Nûr, 24/22) buyrulmu tur.şHo görü ve affedicilik konusunda Hz. Muhammed (s.a.s) bizler için en güzel şörnektir. Resûl-i Ekrem’in k sa sürede slam dinini tebli etmesindeki ba ar s , onun ıİğşı ıdavran lar ndaki inceli e, yumu ak kalpli olmas na ba lanm ve kendisine ba-ı şığşığı şğ ş ılay c olmas ö ütlenmi tir ı ıığş(Âl-i mrân, 3/159)İ. Bu sebeple af ve ho görü, e itimin şğvazgeçilmez ilkeleri aras nda gösterilmi ve e itim metotlar bu ilkeler ışğıı ı ış ğnda ge-li tirilmi tir.şşO halde, bizlere yak an, insani ili kilerimizin her safhas nda muhataplar m za ı şşıı ıkolayl k göstermemiz; dinen bir sak nca veya engel olmad sürece ho görülü olup ııı ı ğşba lamay âdet edinmemiz; insanlar n kusur ve ha talar n görmezlikten gelmemiz; ğ ş ıııı ıkötülü e kötülükle kar l k vermememiz; e er kamu vicdan n rahats z edecek, hak-ğşı ığı ıılar çi nenecek, toplumun zararlar yla so nuçlanacak bir durum yoksa suçluyu affet-ığımemiz, toplay c , bar t r c ve birle tirici olmam z, karde lik ba lar m z geli tirme-ı ıı ı ı ışşışğı ı ışmiz, kin ve öfkemizi yat t r p bu güzel has letleri kendimize iar edinmemizdir.ı ı ışş

196MÜSLÜMAN, YOKSULLUK KORKUSUYLA ÇOCUKLARINI ÖLDÜREMEZ*ِ ۪ َ ا ٰ ْ َ ا ِ ِّّٰ ا ْ ِ ِّاً ۪ َ ًـٔ ِ ن َ ْ ُ ْ َ نِا ْ ُ ّ ِاَو ْ ُ ُ ُزْ َ ُ ْ َ ق َ ْ ِا َ َ ْ َ ْ ُ َد ْوا ا ُ ْ َ َوََْ ٍَََّۜۜ َ ٓ َُ“Yoksulluk korkusuyla çocuklar n z öldürmeyin. Onlar da, sizi de biz ı ı ıır z kland r r z. Onlar öldürmek gerçekten büyük bir günaht r.” ( srâ, 17/31)ı ıı ı ıııİİnsan n gelecek endi esi ve fazla tüketim içerisinde bulunmas , dünyaya a r ba -ışışı ığlanmas , kendisine birtak m korkular üretmesine sebep olmaktad r. Sahip oldu u ııığimkânlar ba kas yla payla mak istememesi, onu kendisinden ba kalar na adeta hayat ışışşıhakk tan mamaya götürmektedir. te ayette de ifade edilen fakirlik korkusuyla ki i-ııİşşnin en sevdi i çocu unu öldürmesinin temelinde bu duygunun yatt söylenebilir.ğğı ığKur’an- Kerim r zk m z n Allah taraf ndan garanti edilmi oldu unu beyan ıı ı ı ıışğetmektedir. Hiçbir canl ba kas n n r zk na engel olamayaca gibi kendi r zk n n ışı ıı ığ ıı ı ıazalmas na da sebep olamaz. Çünkü onu taksim eden yüce Yarat c d r. Hiçbir can-ıı ı ıl n n ölümü gerçekle medikçe r zk n n bitmeyece i de zaten kutsi hadiste belirtil-ı ışı ı ığmi tir ş(Kenzu’l-Ummâl, IV, 23). Buna göre çocuklar yoksulluk endi esiyle öldürmek ışhem Allah’ n kaderine ayk r davranmak hem de tevekkül anlay ndan sapmad r. ıı ıı ı şıBu bak mdan ayette de buyuruldu u gibi, o çocuklar n da onlar öldüren ki ilerin ığıışde r zk n n Allah taraf ndan verildi i vurgulanmaktad r. Hatta ayette r zk endi esiyle ı ı ıığıışöldürülen çocuklar n r zklar n n garanti edildi i ııı ığ(En’âm, 6/151) görülmektedir. Buna göre onlar öldürmenin büyük bir günah oldu u belirtilmektedir.ığDi er taraftan sadece o çocuklar n de il, yeryüzünde bulunan bütün yarat klar n ğığıır zk n n Allah taraf ndan verildi i ı ı ıığ(Hûd, 11/6), gökte bile r zk m z n oldu u haber ı ı ı ığverilmektedir (Zâriyât, 51/22). Bu bak mdan geçim korkusuyla çocuklar n hayat na ııık y lmas büyük günah kabul edilmi tir. Hatta masum çocuklar öldürmenin günah ı ıışıoldu u ve k yamet gününde öldürülen çocuklar n hangi suçlar ndan dolay öldürül-ğııııdü ünün sorulaca ayette aç kça beyan edilmektedir ğğ ıı(Tekvîr, 81/8-9).* Dr. Ercan ESER

197Kur’an- Kerim’de yine, beyinsizlikleri yüzünden bilgisizce çocuklar n öldüren-ıı ılerin büyük hüsrana u rayacaklar haber verildi i ğığ(En’âm, 6/140), hatta kad nlarla ya-ıp lan bey’atlarda da çocuklar n öldürmemeleri art n n ko uldu u bildirilmektedir ıı ışı ışğ(Saff, 61/12).Peygamberimize en büyük günahlar hakk nda sorulunca bunlar aras nda “ken-ııdisiyle beraber yemek yer, r zk n payla r korkusuyla ki inin çocu unu öldürmesi” ı ı ış ışğhususunu sayd rivayet edilmektedir ı ı ğ(Müslim, “ man”, 86)İ. Hz. Peygamberimiz (s.a.s) bir yere gönderdi i ordu veya seriye komutan na çocuklar öldürmemelerini emre-ğııderdi (Müslim, “Cihad”, 3).Cahiliyye döneminde Araplar özellikle k z çocuklar n , çal p kazanmad klar , ıı ıı ı şıısava lara kat lamay p dü mana kar kabilelerini koruyamad klar , dengi bir kimse şıışş ıııile evlenmemeleri durumunda kendi aile itibarlar n dü ürmelerinden utanç duy-ı ışduklar ndan dolay onlar öldürüyorlard . te kendisine k z çocu u oldu u haberi ııııİşığğverilen ki inin o a k n hâlini Kur’an- Kerim öyle anlat yor: şş şıışı“Onlardan biri, k z ile müjdelendi i zaman içi öfke ile dolarak yüzü simsiyah kesilir. ığKendisine verilen kötü müjde (!) yüzünden halktan gizlenir. imdi onu, a a lanm olarak Şş ğıı şyan nda tutacak m , yoksa topra a m gömecek? Bak, ne kötü hüküm veriyorlar.” ıığı(Nahl, 16/58-59) Cahiliyye döneminde çocuk öldürme çok yayg nd . Geçimleri zor olur diye k z ı ııçocuklar na mirastan pay vermiyorlar ve onlar öldürüyorlard . Cenab- Hakk da ııııözellikle onlar mirasta hak sahibi yapt . O bak mdan çocuklar n z öldürmeyin, ıııı ı ıdiye ayet ( srâ, 17/31)İ nazil oldu.İslam’dan önce güçlüler zay ar eziyor, kad nlara i kence ve hakaret ediliyor ıfl ıışve hiçbir hak tan nm yordu. Çocuklara ve özellikle de k z çocuklar na hayat hakk ıııııverilmiyordu. slam, adaleti gerçekle tirerek insan olarak herkesin ya am n garanti İşşı ıalt na ald . R zk n Allah taraf ndan taksim edildi ini vurgulad . Yiyeceklerle ilgili dü-ıı ı ıığızenleme yetkisinin Allah’a ait oldu unu, bize hayat ve nimet veren Cenab- Hakk’ n ğııbizden sonrakilere de say s z nimetler verece ini bildirdi.ı ığBuna göre çocuklar öldürerek açl k tehlikesini önlemeye çal man n yanl bir ııı şıı şyol oldu u ortaya ç kmaktad r. Zira nüfusun art ile yeryüzündeki besin kaynakla-ğııı ı şr n n azalaca n iddia ederek nüfus planlamas yapanlar n bile yan ld klar anla l-ı ığı ıııı ıış ımaktad r. Çünkü günümüzde besin kaynaklar n n nüfusun art na oranla daha faz-ıı ıı ı şla artt ya am standartlar n n yükseldi i aç kça görülmektedir. Burada önemli olan ı ı ğşı ığıbu kaynaklar n herkesin istifade edebilece i ekilde payla m n n sa lanmas d r.ığ şşı ı ığı ı

198MÜSLÜMANLARIN UYANIK OLMASI GEREKİR*ِ ٰ ِ ا َ ْ ٰ ا َ ِِّ۪ ْ ا ّ ِِّوَ ِ َ ا ّ س َ ْ ُ ْ ِ ُ َ ْ ُ ِ ا َ ٰ ةِ ا ّ ْ َ وَ ُ ْ ُ ا ّ َ َ َ ۪ َ ِ ۪ وَ ُ َ ا ّ ا ِ َ مَ َ ُ ََُُِِْْْٰٰۙوَاِذَا َ َ َ ٰ ِ ا رْض ِ ُ ْ َ ۪ َ وَ ُ ْ ِ ا َ ْثَ وَا ّ ْ ۜ وَا ّ ُ ُ ِ ّ ا َ َ دَ وَاِذَاُ ْٰ ََ ََ ِِْْ َّْٰ ِ ْ َ َ ْ ُ ُ َ َ ّ ُ وَ ِئْ َ ا ِ َ دََُِْۜ ۪ ُا ّ ا ّ َ ا َ ْ ُا ِ َةُ ِ ّْٰ َ ََِ َ َ“ nsanlardan öylesi de vard r ki, dünya hayat na ili kin sözleri senin ho una İıışşgider. Bir de kalbindekine (Sözünün özüne uydu una) Allah’ ahit tutar. ğışHâlbuki o dü manl kta en amans z oland r. O, (senin yan ndan) ayr l nca şııııı ıyeryüzünde bozgunculuk yapma a, ekin ve nesli yok etme e çal r. Allah ğğı ışise bozgunculu u sevmez. Ona ‘Allah’tan kork’ denildi i zaman gururu onu ğğdaha da günaha sürükler. Art k böylesinin hakk ndan cehennem gelir. O ne ııkötü yatakt r.” (Bakara, 2/204-206)ıMüslüman, hüsn ü zan sahibi insand r. Zira o, herkesi kendisi gibi iyi niyetli ola-ırak görür. Toplumdaki bozulmalardan ve tuzaklardan fazla haberdar de ildir. O, in-ğsanlar n beyanlar n as l kabul eder, art niyet aramaz. Her gülü ü samimi bilir. Ama ıı ı ışhayat her zaman Müslüman’ n inand gibi de ildir. Hayat bazen hile ve tuzaklarla ıı ı ğğdoludur. yi insanlar n yan nda kötü insanlarda vard r. İıııÂdem’in kar s nda blis’in durumunu göz önüne alal m. blis, Âdem ile Havva’y şı ıİıİı“Rabbiniz size bu a ac ancak, melek olmayas n z, ya da (cennette) ebedî kalacaklardan ğıı ıolmayas n z diye yasaklad .”ı ıı(A’râf, 7/20) diye güya onlara iyilik ediyormu gibi tuza-şğa dü ürmü , hatta onlar ikna edebilmek için Allah’ n ad n bile istismar ederek şşııı ıyemin etmi tir ş(A’râf, 7/21). Bu olay sonucunda Âdem ile Havva bir anl k ga etle-ıflrinin cezas n Cennet’ten yeryüzüne indirilerek ödemi lerdir ı ış(A’râf, 7/24). Bu konu üzerinde ciddiyetle durulmal d r. Hayatta her zaman Âdemler ve Havvalar yoktur. ı ıKar lar nda onlara irin gözükerek, onlar n iyi duygular n istismar eden ve emeline şı ışıı ı* Mehmet KAPUKAYA

199ula mak için Allah’ n ad n , “Allah r zas için” sözünü kullanarak hede ne ilerleyen şıı ıııfive f rsat n bulunca da zehirini kusan, bozgunculuk yapan, ekonomik de erleri ken-ıı ığdi ç karlar u runa kullanan, insan neslini de erlerinden uzakla t rarak, Allah ile ıığğş ıPeygamber ile ba lar n kesen, ikiyüzlü, maskeli, insan k l na bürünmü yarat klar ğı ıı ı ığşıda vard r. Bunlar, Peygamberimizin zaman nda de i ik bir k l a bürünerek Kur’an ıığ şı ığifadesiyle “münaf klar” olarak ortaya ç kt lar. Onlara soracak olursan z iman etmi -ıı ıışlerdi. Ama Kur’an, onlar n maskelerini indirdi, onlar de ifre etti: ıış“ man edenlerle kar la t klar zaman, ‘ nand k’ derler. Fakat eytanlar yla (münaf k İş şıııİışııdostlar yla) yaln z kald klar zaman, ‘ üphesiz, biz sizinle beraberiz. Biz ancak onlarla ııııŞalay ediyoruz’ derler.”(Bakara, 2/14)Bu ikiyüzlü insanlar, en zor anlarda, sava larda Peygamberimizi yaln z b rakt lar, şıııordudan kaçt lar, Müslümanlar n morallerini bozmak için ıı“Bu konuda bizim elimizde bir ey olsayd burada öldürülmezdik.”şı(Âl-i mran, 3/154)İ diyerek Müslümanlar sava ışmeydan ndan kaçmaya te vik ettiler; fakat bir menfaat gördüklerinde de Kur’an’ n ışıbeyan etti i üzere herkesten önce menfaat elde etmeye ko tular: ğş“Onlar sizi gözetleyip duran kimselerdir. E er Allah taraf ndan size bir fetih (zafer) ğınasip olursa, ‘Biz sizinle beraber de il miydik?’ derler.”ğ(Nisâ, 4/141)Kötü insanlar olarak nitelendirece imiz insanlar, ihtiraslar u runa her eyi ya-ğığşparlar. Onlar için, insanlar n aç aç k kalmalar , yerlerinden yurtlar ndan edilmeleri, ııııbombalarla yerle bir edilmeleri, spekülasyonlar sonucunda bir anda her eylerini şkaybetmeleri önem arz etmez. Yeter ki, onlar n bencil duygular tatmin olsun, yeter ııki hâkimiyet ve kontrol onlarda olsun.Müslüman sadece ibadet etmekle mükellef de ildir. O yeryüzünün slah için ça-ğııl acak ve ı ş“Yere muhakkak benim iyi kullar m varis olacakt r.”ıı(Enbiya, 21/105) “ferman- ıilahi”sini gerçekle tirmek için üzerine dü eni yapacakt r.şşıMüslüman uyan k olacak, sadece kendisini de il, tüm insanlar n refah n dü ü-ığıı ışnecek, dostunu dü man n , ülkesinin, milletinin dostlar n ve dü manlar n iyi tan -şı ıı ışı ııyacak, daima teyakkuz hâlinde bulunacak, ufuk sahibi olacak, hadiselerin önünde yuvarlanmayacak, güran de il aktör olacak; sezgi gücüne sahip olacak, yabanc fiğıülkeler için duydu umuz “gelecek 30-40 y l n planlar n yap yorlar” sözünün de ğı ıı ııönüne geçerek daha uzun y llar n planlamas n yapacak, olaylardan ders ç karacak, ııı ııoyuna gelmeyecek; bir defa oyuna getirilmi olsa bile, ikinci defa ayn oyuna gelme-şıyecektir. Peygamberimizin u sözü ne kadar manidard r:şı“Mümin, bir y lan deli inden iki defa s r lmaz.”ığı ı ı(Buhârî, “Edeb”, 83)

200NAMAZI ÖZÜRSÜZ TERK EDENLERİN AKIBETLERİ*ِ ٰ ِ ا َ ْ ٰ ا َ ِِّ۪ ْ ا ّ َِّ ۪ َ ّ ت ٍۛ َ َ َ ءَ نۙ َ ا ُ ْ ۪ َ َ َ َ ُ ْ ۪ َ َ َ َ ا ْ َ ِ َ ا ُ َ ۪ َ وَ ُُّْْۙ ََِِْۙٓ ُ ََۜ َ ُ ِ ُ ا ِ ْ ۪ َ وَ ُ ّ َ ُ ض ُ َ َ ا َ ئِ َ وَ ُ ّ ـُ َ ِب ُ ِ َ ْم ا ۪ َ ّ ا ٰ َ ٰ َِٓ َِّّ۪ۙ ْۙ َُْْٓۙۜا َ ۪ ُ َ َ َ ْ َ ُ ُ ْ َ َ َ ُ ا ّ ِ ۪ ََْۜ“Onlar cennetlerdedirler. Birbirlerine suçlular hakk nda sorular sorarlar ıve dönüp onlara öyle derler: ‘Sizi Sekar’a (cehenneme) ne soktu?’ Onlar şşöyle derler: ‘Biz namaz k lanlardan de ildik. Yoksula yedirmezdik. Bat la ığıdalanlarla birlikte biz de dalard k. Ceza gününü de yalanl yorduk. Nihayet ııölüm bize gelip çatt .’ Art k efaatçilerin efaati onlara fayda vermez.” ıışş(Müddessir, 74/40-48) Bu ayetlerde ki inin cehenneme girmesine sebep olan baz günahlar s ralan-şıımaktad r. Bunlar n ba nda da namaz özürsüz terk etme günah gelmektedir. Na-ıış ııımaz k lmak önemli bir ibadet oldu u için terk edilmesi de büyük günaht r. Allah ığıTeâlâ, öyle buyurmu tur: şş“Onlardan (peygamber ve salih kimselerden) sonra yerlerine öyle bir nesil geldi ki namaz ızayi ettiler ve ehvetlerine uydular. Bunlar, cehenneme at lacaklard r.şıı” (Meryem, 19/59) Peygamberimiz (s.a.s) de namaz n önemi hakk nda öyle buyurmu tur: ıışş“ man ile küfür aras ndaki fark namaz terk etmektir.”İıı(Tirmizî, “ man”, 9)İKulun k yamet günü, Allah haklar ndan ilk hesaba çekilece i ameli namaz, kul ıığhaklar ndan ise döktü ü kand r. Peygamberimiz (s.a.s) öyle buyurmu tur: ığışş“K yamet gününde kulun hesaba çekilece i ilk ameli onun namaz d r. E er namaz ığı ığıdüzgün olursa, i i iyi gider ve kazançl ç kar. Namaz düzgün olmazsa, kaybeder ve za-şı ıırarl ç kar. ayet farzlar ndan bir ey noksan ç karsa, Azîz ve Celîl olan Rabbi:ı ıŞışı– Kulumun nâ le namazlar var m , bak n z? der. Farzlar n eksi i na lelerle tamam-fiııı ıığfilan r. Sonra di er amellerinden de bu ekilde hesaba çekilir.” ığş(Tirmizî, “Mevâkît”, 188) * Tahir TURAL


Like this book? You can publish your book online for free in a few minutes!
Create your own flipbook