401YALNIZCA ALLAH’A KUL OLMA BİLİNCİ*ِ ۪ َ ا ٰ ْ َ ا ِ ِّّٰ ا ْ ِ ُِّۜ ۪ َ ْ َ ك ّ ِاَو ُ ُ ْ َ ك ّ ِاَ ََ َ“(Allah’ m!) Yaln z sana ibadet ederiz ve yaln z senden yard m dileriz.” (Fatiha, ıııı1/5) Namazda her rekâtta okudu umuz Fatiha suresinin bu be inci âyetinde ibadetin ğşyaln z Allah’a yap laca ve yard m n ancak O’ndan dilenilece i, böylece biz mümin-ıığ ıı ığlerin ancak Allah’a kulluk edecekleri vurgulanmaktad r. Allah’a kar olan “kulluk” ış ıgörevimiz O’nun emirlerine itaat ve yasaklar ndan kaç nmakla olur. Kullu un ba -ıığşlang c kötülüklerden ve yasaklardan uzak durmakt r. Bizi günahlardan al koyacak, ı ıııAllah ile olan ba lar m z güçlendirecek ve bize iyilikleri yapmam z konusunda güç ğı ı ııkazand racak olan eyler ise, ibadetlerimizdir. badet olmadan kulluk olmaz. Rabbi-ışİmize ükretmenin yolu ibadetten geçer. Bu itibarla bir müminin Allah’a kar kulluk şş ıgörevini yerine getirmesinde iki husus öne ç kar: Bunlardan birincisi Allah’ n yasak ıık ld eyleri ve kötülük i lemekten uzak durmak. kincisi Allah’a kar ibadet gö-ı ı ığ şşİş ırevlerimizi yerine getirmek. Yani Allah ile ba m z güçlendiren namaz, oruç, zekât ğı ı ıve hac gibi belli bir ekle, vakit ve mekâna ait ba l ibadetlerimizi ancak Allah için şğ ıyapmakt r.ıDinimizde bizi Allah’a yakla t ran ibadetlerimiz yan nda her güzel i de ibadet ş ıışolarak kabul edilir. Bu itibarla iyi bir kul olabilmek için bütün varl klarla olan ili ki-ışlerimizde güzel ahlakla muamele etmeliyiz. nsanl n kötülü üne olan her eyden İı ı ğğşuzak durup, kötülü ün yok edilmesi için mücadele etmeliyiz. Öldürmek, aldatmak, ğhile yapmak, haks zl k yapmak, gasbetmek, ba kalar n n iffet ve haysiyetine zarar ı ışı ıverecek söz ve davran larda bulunmak, ba kas n n mahremine göz dikmek, kötü ı şşı ıgözle bakmak, zina ve iftirada bulunmak, yol kesmek gibi toplumun huzurunu baltalayan her ilden bir mümin olarak uzak durmamam z kullu umuzun bir ge-fiığre idir. Di er taraftan yeryüzündeki do al dengeyi bozan her türlü i ve davran n ğğğşı ı ş* Dr. Fatih YÜCEL
402da kötülük oldu unu bilmemiz gerekir. Bu itibarla do ay kirletmek, tahrip etmek, ğğıyang nlar ç karmak, bilinçsizce ormanlara ve su kaynaklar na zarar vermek gibi can-ıııl cans z her türlü varl n dengesini bozan illerden uzak durmal y z.ııı ı ğfiı ıBir mümin olarak vicdan m z daraltan her türlü davran m z sorgulayarak ne-ı ı ıı ı ı ışfis muhasebesi yapmal y z. Zira Allah’a kul olman n özünü iyi ve güzel olan i lere ı ıış“içtenlikle” yönelmek olu turur. yili in özünü de “samimiyet” olu turur. Yapt m z şİğşı ı ığgüzel bir ilin Rabbimiz kat nda iyilik olarak yaz lmas n n ilk ko ulu niyetimizin fiııı ışhalis ve içten olmas d r. Yüce Yarat c m z n ho nutlu unu dü ünerek yapaca m z ı ıı ı ı ışğşğı ıher türlü güzel il, ayn zamanda kullu umuzun temelini olu turan bir “iyiliktir”. fiığşBir mümin olarak “Emrolundu un gibi dosdo ru ol.”ğğ(Hûd, 11/112) ayeti gere i her eyi-ğşmizde dürüstlü ü esas almam z gerekir.ğıDemek ki Allah’a kul olmak kullu un gereklerini yerine getirmekle olur. Allah’a ğkulluk, eytana ve eytanî i lere, nefsimizin kötü arzular na, menfaate, servet ve şşşışöhrete kul olmaktan kurtulmakla ve böylece her türlü kötülükten uzak durmakla ba lar. Di er insanlara, canl lara ve do aya zarar vermekten uzak durmakla devam şğığeder. badetleri sadece Allah için yapmakla zirvele ir. Rabbimizin İş“Sana ölüm gelince-ye kadar Rabbine kulluk et.”(Hicr, 15/99) emri gere i mümin ölünceye kadar Allah’tan ğba kas na kulluk etmemek için erdem mücadelesini devam ettirir. Bir mümin için şıdünya ve ahiret saadeti de ancak bu yolla kazan l r.ı ı
403YEMİNLERİMİZİ TUTALIM*ِ ٰ ِ ا َ ْ ٰ ا َ ِِّ۪ ْ ا ّ ُِّ َا ِ ُ ُ ا ّ ُ ِ ْ ۪ ا ْ َ ِ ُ ْ وَ ِ ْ ُ َا ِ ُ ْ ِ َ َ ّ ْ ُ ُ ا ْ َ نۚ ـَ َ ّ رَ ُ ُاِ َ مُ ٓ ََْْ َََُِٰ َََُّٰٓ َ َةِ َ َ ۪ َ ِ ْ اوْ َ ِ َ ُ ِ ُ ن ا ْ ۪ ـ ُ ْ اوْ ِ ْ َ ُ ُ ْ اوْ َ ْ ُ رَ َ َ ٍ َ َ ْ ْ َ ِ ْ ََََ۪ۜ َََْ َ مُ َ َ ِ ا ّ م ذٰ ِ َ ّ رَةُ ا ْ َ ِ ُ ْ اِذَا َ ْ ُ ْ وَا ْ َ ا ا ْ َ ـَ ُ ْ َ ِ ُ َ ِّ ُ ا ّ ُ ُ ْ ٰ َٰ َُۜ ٓ ٍَََََٰۜۜ َ ََِا َ ِ ۪ َ ُ ْ َ ْ ُ ُونََ ّٰ“Allah, bo bulunarak etti iniz yeminlerle sizi sorumlu tutmaz. Ama bile şğbile yaptı ı ığn z yeminlerle sizi sorumlu tutar. Bu durumda yeminin keffareti, ailenize yedirdi inizin orta hâllisinden on yoksulu doyurmak yahut onlar ğıgiydirmek ya da bir köle azat etmektir. Kim (bu imkân ) bulamazsa onun ıkeffareti üç gün oruç tutmakt r. te yemin etti iniz vakit yeminlerinizin ıİşğkeffareti budur. Yeminlerinizi tutun. Allah, size âyetlerini i te böyle aç kl yor şı ıki ükredesiniz.” (Maide, 5/89)şSöz söylemeden önce iyice dü ünmeliyiz. Çünkü söz a z m zdan ç kt ktan sonra şğı ıı ıbizi ba lar. Atalar m z der ki: “Bo az dokuz bo umdur, dokuz dü ün bir konu ”, ğı ığğşş“Söz a zdan ç kana kadar senin esirindir. A zdan ç kt ktan sonra sen sözün esiri ğ ıığ ıı ıolursun.”Sözlerimiz bir senet gibi olmal d r. Yapamayaca m z konuda söz vermemeli, ı ığı ıe er söz vermi sek o sözü mutlaka yerine getirmeliyiz. Aksi takdirde, Yarat c m z ğşı ı ıve insanlar nezdinde itibar m z kalmaz. Bazen yemin ederek sözlerimizi kuvvet-ı ılendirmeye çal t m z zamanlar olur. Asl nda Müslüman, yemin etmeye ihtiyaç ı ı ı ış ğıduyulmayacak derecede sözüne güvenilen ve çevresi taraf ndan böyle bilinen insan ıolmal d r. Atalar m z; “Do ru sözde yemine ne hacet!” demi lerdir. Yemin etmek, ı ıı ığşverdi i söze Allah’ ahit tutmak demektir. Bu sebeple, yalan yere yemin etmek ve ğışyap lan yemine uymamak büyük bir günaht r.ıı* Sabri AKPOLAT
404Mecbur kalmad kça yemin etmeyelim. Yemin ederek bir konuda söz verdi imiz ığzaman, mutlaka yeminimize ba l kalal m. Mevla’m z bu hususta öyle buyuruyor: ğ ııış“Allah ad na yapt n z ahidleri yerine getirin. Allah’ ke l tutarak kuvvetlendirdikten ıı ı ığı fisonra yeminlerinizi bozmay n. üphesiz ki Allah, yapt klar n z bilir.”ıŞıı ı ı(Nahl, 16/91)Dinimizce yasaklanan bir eyi yapmaya ya da yap lmas emredilen bir eyi yap-şıışmamaya yemin etti imiz takdirde ise bu yeminimizi yerine getiremeyiz. Mesela; içki ğiçmeye veya bir Müslüman karde imizle konu mamaya yemin etmi sek, yeminimizi şşşbozmam z ve keffâret ödememiz gerekir. Peygamberimiz bu hususta öyle buyurur: ış“Bir kimse bir i için yemin eder, sonra da ondan hay rl s n görürse yeminini bozsun ve şı ı ı ıkefâret versin.”(Müslim, “Eymân”, 15-16)İnsan olarak zaman zaman yan l r, do ru oldu unu zannederek yanl l kla ye-ı ığğı ışmin ederiz. Ayr ca, dil al kanl sebebiyle, yemin etme kast m z olmadan “Valla-ıı şı ı ğı ıhi”, “Billahi” gibi yemin kelimelerini kulland m z olur. Bu tür yeminlerden dolay ı ı ığıkeffâret gerekmez. Ancak, dil al kanl ndan kaynaklansa bile s k s k yemin etme ı şı ı ğııal kanl m z terk etmeye gayret etmeliyiz. Yalan yere yemin etmek büyük günah-ı şı ı ı ığt r ve sahibine çok a r bir vebal yükler. Yalan yere yemin eden kimse derhal tövbe ığ ıve isti farda bulunmal , bir daha böyle bir hataya dü memeye karar vermeli, yemin ğışsebebiyle zayi olan haklar da ödeyip sahiplerinden helâllik istemelidir.ıYemin, Allah Teâlâ’n n isim veya s fatlar ndan birine ant içmekle yap l r. “Vallahi, ıııı ıBillahi, Tallahi, Allah ahit, Allah hakk için and olsun, Allah ad na yemin ederim” şııgibi ifadeler böyledir. Allah Teâlâ’n n isim ve s fatlar zikredilmeden söylenen bir ııısözün yemin say l p say lmamas nda toplumun örfü ölçü al n r. Toplumumuzda ba-ı ıııı ızen bireyler sözlerini teyit etmek “Kâbe hakk için”, “ öyle yaparsam Müslüman ıŞolmayay m” gibi toplumun kutsal de erleri üzerine yemin etmektedir. Bu sözler, ığörfen yemin telakki edildi i takdirde, di er yeminlerin tâbi oldu u hükme tâbidir. ğğğDolay s yla bu ifadeler Müslümanlar ba lar.ı ıığYeminini bozan kimse keffâret olarak; ya on fakiri sabahl ak aml doyuracak ya ışıda on fakiri orta seviyede giydirecektir. On fakire birer tre miktar veya bir fakire fiıon ayr günde her gün birer tre miktar para vermekle de bu görev yerine getiril-ıfiımi olur. E er bunlara gücümüz yetmezse üç gün oruç tutmam z gerekir. Hane ve şğıfiHanbelîler’e göre bu üç gün orucun arka arkaya tutulmas artt r.ışı
405YERİNDE DURDUĞUNU SANDIĞIMIZ DAĞLAR GERÇEKTE YERİNDE DURMAKTA MIDIR?*ِ ٰ ِ ا َ ْ ٰ ا َ ِِّ۪ ْ ا ّ َِّ ٰ ِ ا ۪ يٓ ا ْ َ َ ُ َ ْ ءٍ اِ ّ َََُّّۜوَ َ َى ا ِ َ ل َ ْ َ ُ َ َ ِ َةً وَ ِ َ َ ُ ُ َ َ ا ّ َ ب ُ ْ َ ا َِّّۜ ََّْ ۪ ٌ ِ َ ْ ُ َ َ َ ن “Da lar görürsün, onlar hareketsiz san rs n. Hâlbuki onlar bulutlar n ğııı ııgeçi i gibi hareket ederler. Bunu, her eyi sa lam ve yerli yerince yapan şşğAllah yapm t r. üphesiz O, yapt klar n zdan hakk yla haberdard r.” (Neml, ı ışŞıı ııı27/88)Kur’an- Kerim’deki âyetlerin baz s iman esaslar , baz lar ba ta namaz, zekât, ıı ııı ışoruç gibi ibadetler hakk ndad r. Baz lar ise, k yametin kopmas ve o anda meydana ııı ıııgelecek olaylar ve ahiret hayat ile ilgilidir. Baz lar dinin emir ve yasaklar n bil-ıı ıı ıdirmekte, di erleri ise ilahî dinlerin temelini olu turan ahlaki prensipleri ihtiva et-ğşmektedir. O âyetlerden bir k sm , geçmi milletlerin veya peygamberlerin ba lar na ıışşıgelenler ve bu olaylardan al nmas gereken dersler hakk ndad r. Yine baz ayetlerde ıııııise, kâinat ve kâinat n düzeni ve i leyi i hakk ndad r.ışşııBütün bunlardan bahsetmekle beraber hiç üphesiz ki Kur’an ne bir tarih, ne bir şekonomi ve ne de bir fen kitab d r. Kur’an; Allah Teala taraf ndan tüm insanl n ı ııı ığkurtulu u, hidayete ermesi, dünya ve ahiret saadetini sa lamak için gönderilmi , şğşdinin genel prensiplerini içerisinde bar nd ran, sa laml n koruyarak k yamete ka-ı ığı ı ığıdar varl n devam ettirecek olan ilahî bir kitapt r. ı ı ığıDurum böyle olmakla beraber Allah Teala kendi diledi i kadar Kur’an- Kerim’de ğıdi er konular n yan nda kâinat, kâinat n düzeni ve i leyi i hakk nda da ayetler gön-ğııışşı* Dr. Mustafa KAHRAMAN
406dermi tir. Yüce Allah, kâinatla ilgili olarak Kur’an’da gece ve gündüzün yarat lmas şııve birbiri ard ndan gelmesi, bunun hikmeti, ay n ve güne in hareketleri, y ld zlar, ıışı ıyeryüzü ve gökyüzü, nehirler, denizler ve da lardan haberler vermektedir. te bu ğİşayetlerden bir tanesi olan yukar da metni ve tercümesi verilen ve Kar nca suresi an-ıılam na gelen Neml suresi 88. ayette Allah Teala da lardan ve da lar n yürümesinden ığğıbahsetmektedir:“Sen da lar görürsün de onlar yerinde duruyor zannedersin. Hâlbuki onlar bulutlar n ğıııyürümesi gibi yürümektedirler. Bu, her eyi sapasa lam yapan Allah’ n sanat d r.”şğıı ıAyette, da lar n bulutlar gibi yürüdükleri haber verilmektedir. Bu ayet bizlere ğıdünyan n döndü ünü göstermektedir. Çünkü da lar n yürümesi, hareket etme-ığğısi demek, onun üzerinde bulundu u dünyan n da yürümesi, hareket etmesi yani ğıdönmesi anlam na gelmektedir. Ayr ca “da lar n yerinde durdu unu zanneder-ıığığsin” denilmekle asl nda da lar n yerinde durmad na i aret edilmektedir. Kur’an- ığıı ı ğşıKerim’in bir k s m ayetleri indi i dönem itibar yla bilinmeyen baz ilmî gerçekleri ı ığııhaber vermektedir. Bu ayette ifade edilen da lar n yürümesi de iman unsuru devre-ğıye girmedikçe insanlar n kolayca inanabilecekleri hususlardan biri de ildir. Çünkü ığinsanlar, da lara bakt klar zaman âyette ifade edildi i gibi da lar n sabit bir ekilde ğıığğışyerlerinde durduklar n görmektedir. ı ıAyn ekilde insanlar bulutlara bakt klar zaman onlar n gökyüzünde bir yerden ışıııdi er yerlere gittiklerini yani ayetin ifadesiyle yürüdüklerini görmektedirler. te ğİşayetin indi i dönemdeki insanlar ve dünyan n dönmesi ilmî gerçe i ortaya ç kma-ğığıdan önce ya am olan ki iler bir bulutlara bir de da lara bakt klar zaman da lar n şı şşğıığıbulutlar gibi yürüdüklerine inanmalar normalde mümkün gözükmemektedir. Ama ımüminler, imanlar gere i eksiz üphesiz bu ayette belirtilenlere ve Kur’an’ n tü-ığ şşımüne inanmaktad rlar.ıBuradaki bir di er nokta ise bizlerin ilme önem vermemiz gerekti idir. Çünkü ğğdünyan n kendi ekseni etraf nda döndü ünün ortaya konulmas bilimsel çal ma-ıığıı şlar n sonucu olarak ortaya ç km t r. Kur’an, her ne kadar bir fen kitab olmasa da ııı ışıbilimin ancak bugün varabildi i baz sonuçlar 14 as r önceden haber vermi tir. ğııışBurada bizlere dü en görev, slam’ n emretti i ekilde çal arak ilimde v.b. alanlarda şİığ şı şen önde gitmek olmal d r. lk emri “Oku” ı ıİ(Alak, 96/1) olan bir kitaba ve ilme, oku-maya ve ö renmeye önem veren bir peygambere sahip olan biz Müslümanlar n, bu ğıilkeler do rultusunda hareket ederek ve çok çal arak yeniden ilimde öncü olmam z ğı şıgerekmektedir.
407YERYÜZÜNDE VAKAR VE TEVAZU İLE YÜRÜYELİM!*ِ ٰ ِ ا َ ْ ٰ ا َ ِِّ۪ ْ ا ّ ِّ وَ ِ َ دُ ا َ ْ ٰ ا ۪ َ َ ْ ُ ن َ ا رْض َ ْ ً وَاِذَا َ َ ُ ُ ا َ ِ ن َ ا َ َ ًُ َ َُِْْ ََ ََِّّ“Rahmân’ n kullar , yeryüzünde vakar ve tevazu ile yürüyen kimselerdir. ııCahiller onlara laf att klar zaman, ‘selâm!’ der (geçer)ler.” (Furkân, 25/63)ııYüce Rabbimiz bu ayette ve sonraki ayetlerde say lan üstün özellikleri ta yacak ış ıolan ve Rahmân’a kul olma bilincine eri en kullar n ; rahmet ve sevgisini hak edece-şı ığimiz için, kendi ismine ekleyerek “O Rahman’ n kullar ” ismiyle ere endirmekte-ıışfldir. O Rahman’ n has kullar olarak en önemli özelli imiz; O’na iman etme ve kulu ıığolma bahtiyarl n n bize kazand rd iç huzuruyla vakûr/a rba l ve mütevaz /ı ı ığı ı ığğ ış ııalçak gönüllü olmam zd r.ı ıKi inin nefsini Hakk’ n huzurunda kulluk mevkiine koymas , insanlara kar ki-şıış ıbirli ve gururlu olmamas imandand r; Yine ki inin kendini büyük görmesi, büyük-ıışlenmesi, ba kalar n küçük görmesi ise küfür ve cehaletten dir. Kur’an’da ba ka bir şı ışayette; “Allah kat nda en de erliniz takva (Allah’a kar sorumluluk bilinci) bak m ndan ığş ıı ıen üstün olan n zd r.”ı ı ı(Hucurât, 49/13) buyrulmak suretiyle insanlar n kendilerini üs-ıtün görmelerinin yanl l na dikkat çekilmi tir. Bir ba ka sure ve ayette rabbimiz ı ı ış ğşşbu duruma öyle i aret etmektedir: şş“Yeryüzünde böbürlenerek yürüme. Çünkü sen yeri asla yaramazs n, boyca da da lara asla eri emezsin ”ığş. ( srâ, 17/37)İHz. Peygamber (s.a.s) de hem kendisi insanlara kar mütevaz davranm , ş ııı şhem de müminleri mütevaz olmaya ça rm t r. Konuyla ilgili bir hadiste öyle ığ ıı ışşbuyrulmaktad r: “Kim Allah için alçak gönüllü davran rsa, ku kusuz Allah da onun ıışderecesini yükseltir.” (Müslim, “Birr”, 69)* Mustafa GÜNEY
408Allah’ m z n büyüklü ünü ve kendimizin nas l ve niçin yarat ld m z , yarat l ı ı ığıı ı ı ı ığı ışsafhalar m z bilip dü ünen bizler el bette ki büyüklük taslayamay z. Çünkü her an ı ı ışıCenâb- Hakk’a muhtac z. Mülkün tamam ve nimetin her türü O’nundur. nsa-ıııİn ya ratmadan önce yerküreyi bizim ya ay m za elveri li duruma getirip lüzum lu ışı ı ışşbütün kaynaklar haz rlayan, Allah’t r. O halde büyüklük ancak O yüce Kudret’e ıııyak r ve O’na mahsustur. Resûlullah (s.a.s), kibrin ne kadar kötü bir huy oldu u-ı ı şğnu vurgulamak üzere, kalbinde zerre kadar kibir bulunan n cennete giremeyece ini ığbildirmi tir ş(Müslim, “Îmân”, 147-149).Gerçekten de erli, ak ll , bilgili ve erdemli insanlar daima alçak gönüllü, a r ğı ığ ıba l olurlar. Bunun en güzel örne i de Peygamberimiz (s.a.s)’dir. Kibirden nefret ş ığeden Resûlullah (s.a.s), bütün müslümanlar kar s nda mütevaz olmay de i mez şı ııığ şbir davran kural olarak özenle korumu tur. Bu sebeple “tevazu/ki inin nefsini ı şışşHakk’ n huzurunda kulluk mevkiine koymas , insanlara kar kibirli ve gururlu ol-ıış ımamas bir peygamber s fat olarak de erlendirilir.ıı ığBiz müminler de yeryüzünde zorba, ma rur, kibirli, sayg s z, kaba ve ha in de il; ğı ışğsükûnet içerisinde, terbiyeli, a rba l , nazik ve yumu ak bir ekilde yürümeliyiz. s-ğ ış ışşİlam ahlak n n, medeniyetinin, dü üncesinin ve idealinin canl birer temsilcisi ve ay-ı ışınas olan biz müminler; inançlar , davran lar ve sosyal konumlar ne olursa olsun ııı şııhemcinslerimiz olan di er insanlar da bizim gibi Allah’ n en ere i varl klar olarak ğıışflııgörürüz. Kendimiz slam nimetiyle veya Allah’a kullukla ere endi imizden dolay İşflğıbizim gibi dü ünmeyen, inanmayan ve davranmayanlar d lamay z, kibirli, gururlu şı ışıve zorbal kla davranmay z ve insani ili kilerimizi merhametle sürdürmeye çabalar z. ıışıBuna ra men ve belki biz müminlerin bildi i slam’ n özellikleri ve güzellikleri ken-ğğ İıdilerine ula t r lmam , bu konuda cahil olan ve bize sözlü sata malarda bulunan şı ıı şşbaz ki ilere cevab m z da “selâm/esenlik” dile iyle kar l k vermek olacakt r.ışı ığşı ııMüminler olarak hem vakûr/a rba l ve hem de mütevaz /alçak gönüllü olma-ğ ış ııl y z. Ancak ki iyi zillet ve meskenete dü ürecek derecedeki bir tevazu/alçak gönül-ı ışşlülük de dinimizin özüne ayk r d r. Buna da müsaade etmememiz ve gerekti inde ı ı ığvakar m za uygun bir ekilde kar l k vermemiz gerekir. Nitekim milletimizin tarihi ı ışşı ıbunun parlak örnekleriyle doludur.
409YETİM MALINI EN GÜZEL ŞEKİLDE KORUMAK GEREKİR*ِ ٰ ِ ا َ ْ ٰ ا َ ِِّ۪ ْ ا ّ ًِّ وَ َ ْ َ ُ ا َ لا َ ۪ اِ ِ ۪ ِ َ ا ْ َ ُ َ ّ َ ْ َ ا ُ ّهُوَاوْ ُ ا ِ َ ْ ِ اِنا َ ْ َ َ ن ْ َ۫ ُ َّ َُْْۚ َ َ َََََِّّٰۖ َْ“Rü tüne eri inceye kadar, yetimin mal na ancak en güzel ekilde yakla n, şşışş ıverdi iniz sözü de yerine getirin. Çünkü söz (veren sözünden) sorumludur.” ğ( srâ, 17/34)İÇocuklar n yeti tirilmesi, topluma kazand r lmas anne babalar taraf ndan çok ışı ıııönemsenen bir durumdur. Ancak anne baba efkatinden mahrum olarak yeti en şşyetim çocuklar n da yeti tirilmesi, bak m n n üstlenmesi ve mal n n himaye edil-ışı ı ıı ımesi gerekir. Bu bak mdan bu çocuklar himayesi alt nda bulunduranlar çocuklar n ııııe itimini verdikleri gibi mallar n n korunmas n da üstlenmek durumunda kal rlar. ğı ıı ııÇünkü ayetlerde bu hususun üzerinde önemle durulmakta, yetimlerin mallar n ı ıkorumay üstlenenlerin sorumluluklar n yerine getirmelerinin önemine vurgu ya-ıı ıp lmaktad r.ııKonumuzu te kil eden ayette yetimin mal n yemenin haram oldu u bildiril-şı ığmekte, o mallar zayi etmeden yetimin lehine yerli yerince, art rma maksad yla ta-ııısarrufta bulunman n ise me ru oldu u bildirilmektedir. Yetimler olgunluk ça na ışğğ ıula nca art k velilerin onlar üzerendeki himaye haklar sona erer. Bu bak mdan ş ııııyetim çocuklar n büyüdükleri zaman mallar n n verilece ini dü ünerek acele edip, ıı ığşonlar n mallar n harcamak Allah’ n emrine ayk r davranmak demektir. Bu hususta ıı ııı ıayet-i kerimede öyle buyrulmaktad r: şı“Evlilik ça na gelinceye kadar yetimleri gözetip deneyin e er onlarda ak lca bir ğ ığıolgunla ma görürseniz hemen mallar n kendilerine verin. Büyüyecekler diye onlar n şı ıımallar n israf ederek çabucak yemeyin. Kim zenginse kaç ns n, fakir olan da örfe göre ı ıı ıyesin.”(Nisâ, 4/6)* Dr. Ercan ESER
410İslam’dan önce insanlar, yetimlerin mallar n yerler, onlar n mallar ndan yarar-ı ııılanmak için yetimle evlenme, ya da onu o lu veya k z ile evlendirme yollar na ğı ııba vururlard . şı“Yetimlerin mal na yakla may n”ışı ayeti nazil olunca ashab- kiram bu ıdurumdan çok endi e duymaya ba larlar. Yetimlerin mallar n hatta yiyeceklerini şşı ıbile kendi yiyeceklerinden ay r rlar. Bu davran ise yetimlerin himaye edilmele-ı ıı şrinde birtak m sorunlara yol açar. Ashaptan bir ki i Hz. Peygamberimize yetimleri ışoturtacak ayr bir eve, yiyecek ve içecek verecek ayr bir imkâna sahip olmad klar n ıııı ısöyler. te bu yanl anlamay bertaraf edip meseleyi aç kl a kavu turmak üzere İşı şıı ığşMüslümanlar rahatlatan di er ayet nazil olur: ığ“E er onlar da katarsan z biliniz ki onlar karde lerinizdir. Allah, fesat yapan da slah ğıışııedeni de bilir.”(Bakara, 2/250)Bu âyete göre önemli olan, yetimi güzel yeti tirmek, onun mal n da kendi ya-şı ırar na slah edip geli tirmektir. Aleyhlerine olmamak art yla yetimlerle beraber ıışşıoturmakta, onlar n mallar n kendi mal na kat p beraber çal t rmakta bir sak nca ıı ıııı ışıyoktur. Ancak elde edilen gelirden masraf ç kt ktan sonra paylar na dü eni onlara ı ıışvermek veya onlar n hesab na kay detmek gerekir.ııCenab- Hak, yetim mallar n haks z yere yiyenlerin üphesiz kar nlar n ate ile ıı ıışıı ışdoldurduklar n ve alevli ate e at lacaklar n ayette bildirmi tir ı ışıı ış(Nisâ, 4/10). Peygam-berimiz de yedi helak eden günahlar içerisinde yetim mal yemeyi saym ve bundan ıı şsak nd rm t r ı ıı ış(Buhârî, “Vesaya”, 23, “T b”, 38; Müslim, “ mân”, 145)ıİ. Di er bir hadiste de ğPeygamberimiz (s.a.s), srâ gecesinde, a zlar na ate ten ta lar konulan ve böylece İğ ıışşazap edilen bir kavmi gördü ünü, Cebrail’e bunlar n kimler oldu unu sorunca dün-ğığyada yetimlerin mallar n haks z yere yiyenler oldu unu haber vermi tir ı ıığş( bn Hibbân, İSahîh, XXIII, 57, hadis no, 5657).O halde bak m n üstlendi imiz yetimlerin mallar n art rmak, zayi etmemek ı ı ığı ııhususunda çok dikkatli olmal y z. Onlar bizim himayemizde iken kendi çocu u-ı ığmuzdan da daha fazla ilgi göstermeliyiz. En iyi ekilde onlar n mallar na yakla ma-şıışl y z. O yetim çocuklar n ergenlik ça na ula ncaya kadar adeta bize teslim edilen ı ıığ ış ıbir emanetin zarar görece ini dü ünerek üzerine esip, titiz davranmal ve mallar n ğşıı ıkorumal y z.ı ı
411YETİMLERE KARŞI GÖREVLERİMİZ*ِ ٰ ِ ا َ ْ ٰ ا َ ِِّ۪ ْ ا ّ َِّوَا ُ ا ا َ َ ٰ ا ْ َا ُ ْ وَ َ َ َ ّ ا ا َ ۪ َ ِ ِّ وَ َ ْ ُ ا ا ْ َا ُ ْ اِ ا ْ َا ِ ُ ْ اِ ّ ُ َ نَٰۜ ََُٓ ٓ ََََِّۖ ُ َََُْْٰٓ ً َ ۪ ًا “Yetimlere mallar n verin. Temizi pis olanla (helâli haramla) de i meyin. ı ığ şOnlar n mallar n kendi mallar n za kat p yemeyin. Çünkü bu, büyük bir ıı ıı ııgünaht r.” (Nisâ, 4/2)ıİslam öncesi dönemde bak ms zl k, bo ama kolayl ve vefat gibi sebeplerle ıı ışı ı ğtoplumda dul ve yetim kalan insanlar n say s oldukça fazla idi. Anne ve baba-ıı ılar n n ölmesi durumunda yetimlerin korunup gözetilmesi i i kabile reislerine ı ışdü üyordu. Câhiliye döneminde kabileler aras nda s k s k sava lar meydana ge-şııışlirdi. Bu sava larda pek çok ki i hayat n yitirdi i için, vesayet alt na giren öksüz şşı ığık zlar n say s oldukça fazlayd . Öyle ki, bazen bir velinin velayeti alt nda on-on ııı ıııbe kadar öksüz k z bulunabiliyordu. Yetimler, haklar n savunmaktan aciz ol-şıı ıduklar için, ço u kere büyük vârisler onlar n haklar na riayet etmez ve onlara ığııbir ey vermezlerdi.şDinimiz yetimlerin korunup gözetilmesine büyük önem vermi tir. Onlar n ko-şırunup gözetilmesinden ise birinci derecede velilerini sorumlu tutmu tur. öyle ki, şŞbabas n kaybeden her çocu un gerek ahs gerekse mallar için bir koruyucuya, ı ığşııe itici ve temsilciye ihtiyac vard r. te bu koruyucu ve temsilciye veli ad verilir. ğııİşıVelinin görevi yetimi koruyup gözetmek, onun ahsî ve malî menfaatini kollamakt r. şıKendisi de yetim olarak büyüyen sevgili Peygamberimiz, içinde yeti ti i toplumda ş ğyetimlere yap lan kötü muamelelere tan kl k etmi biri olarak onlar n haklar n n ko-ıı ışıı ırunmas hususunda son derece titiz davran rd . Belki de toplum kesimleri içerisinde ıı ıüzerlerine en çok e ildi i kesim dul ve yetimlerdi. Sehl b. Sa`d’ n rivayet edildi ine ğğığgöre Peygamberimiz bir hadis-i eri erinde şfl“Ben ve yetimi himaye eden kimse cennette * Dr. Mehmet CANBULAT
412şöylece beraber bulunaca z”ğ ı buyurmu ve i aret parma yla orta parma n aralar n şşğ ığı ıı ıbiraz aralayarak göstermi tir ş(Buhârî, “Talâk”, 25). Di er bir hadis-i eri erinde ise, ğşfl“Müslümanlar n evleri aras nda en iyisi içinde ken-ııdisine iyi davran lan yetim bulunan evdir. En kötüsü de, içinde, yetim bulunup da kendi-ısine kötü davran lan evdir.”ı( bn Mâce, “Edeb”, 6)İ buyurarak yetimlerin s cak bir yuvada ıkorunup gözetilmesini te vik etmi tir. Görüldü ü üzere burada önemli olan sadece şşğonlar bar nd rmak yani ia e ve ibatelerinin sa lanmas de il; bar nma ile beraber ıı ışğığıonlara iyi davran lmas d r. Bunun içindir ki, bar nd evde yetime iyi davran lmaz, ıı ıı ı ığımaddî ve manevî bak mdan eziyete maruz b rak l rsa, bu tür bir bar nma, slam’ n ııı ııİıistedi i gerçek bir bar nd rma de ildir.ğı ığAyet-i kerimede yetimlerin hukukunu gözetmeyen kimseler uyar lm t r. öyle ı ı ışŞki, yetimlerin mal n yemeye, gasbetmeye, onu kendine ait kötü malla de i tirmeye ı ığ şkalk an velinin görev ve yetkisini kötüye kullanm olaca , dolay s yla emanete ı şı şğ ıı ıh yanet etmi say laca ifade edilmi tir. Hadis-i eri erde ifade edilen yedi büyük ışığ ışşflgünah aras nda yetim mal yemek de geçmektedir. Efendimiz (s.a.s), ıı“Yedi helâk edi-ciden kaç n n!”ı ı buyurmu , Orada bulunan sahâbîlerin, “Ey Allah’ n Resûlü! Bunlar şınelerdir?” diye sormalar üzerineı “Allah’a ortak ko mak, sihir (büyü) yapmak, Allah’ n şıharam k ld bir nefsi haks z yere öldürmek, faiz yemek, yetim mal yemek, sava mey-ı ı ığıışdan ndan kaçmak, evli, namuslu ve hiçbir eyden haberi olmayan kad nlara zina isnat ışıetmektir.” buyurmu tur ş(Buhârî, “Vasâyâ”, 23; Müslim, “Îmân”, 145).Yukar da da ifade edildi i üzere slam’dan önce insanlar yetimlerin mallar n yer-ığİı ılerdi. Bazen de mallar ndan yararlanabilmek için yetimlerle evlenirler veya kendi ıçocuklar n onlarla evlendirirlerdi. ı ı“Yetimlerin mallar n haks z yere yiyenler, ancak ve ancak kar nlar n dolduras ya ate ı ıııı ıışyemi olurlar ve zaten onlar ç lg n bir ate e (cehenneme) gireceklerdir.”şı ış(Nisâ, 4/10),“Rü düne eri inceye kadar yetimin mal na ancak en güzel ekilde yakla n.”şşışş ı(En’âm, 6/152) mealindeki ayetlerin nazil olmas üzerine Müslümanlar yetimlerin mallar n-ııdan el çektiler. Öyle ki, onlar n mallar n yemek bir tarafa, yetimlerin mallar n n ıı ıı ıkendi mallar na kar mamas na dikkat etmeye ba lad lar. Evlerinde yetim bulunan-ıı şışılar onun yiyecek ve içeceklerini ay rarak onlara ayr bir ev tahsis ettiler. Bu durum, ıımallar n çal t rmaktan aciz olan yetimlerin de aleyhine oldu u gibi yetim himaye ı ıı ışğeden kimselere de güç geliyordu. te bu yanl anlamay bertaraf etmek amac yla İşı şııCenab- Allah öyle buyurdu: ış“…Sana yetimleri soruyorlar. De ki: ‘Onlar n durumlar n düzeltmek hay rl d r. E er ıı ıı ı ığonlara kar p (birlikte ya ar)san z (sak ncas yok). (Onlar da) sizin karde lerinizdir...”ı ı şşııış(Bakara, 2/220)
413YÜZLERİNDE MASKEYLE DOLAŞAN MÜNAFIKLAR MUTSUZLUĞA MAHKÛMDUR DAİMA*ِ ۪ َ ا ٰ ْ َ ا ِ ِّّٰ ا ْ ِ َِّ ٰ ُ ٓ ِئ ۬وا َ َو ۜ ِ ٰذ ِ ْ َ ْ ِ ْ ُ ْ ِ ٌ َ َ َ َ ّ ُ َ ْ اَو ِ ل ُ َ ِ َو ِ َََّٰٰ۪ٓ َّّ ِ ّ َ ا ن ُ َ َوَ ٰ َ َُ ۪ ِ ْ ُ ِ ْ“(Münaf klar), ‘Allah’a ve Peygambere inand k ve itaat ettik’ derler. Sonra ııda onlar n bir k sm bunun ard ndan yüz çevirirler. Hâlbuki onlar inanm ııııı şde illerdir.” (Nûr, 24/47)ğ“Mümin, (yan k) bu daylar gibidir. Rüzgâr bu day ba aklar n (sar ya, k rm z ya ığğşı ıııı ıboyayarak) bir o yana, bir bu yana savurup ok ar ya! te öyle. Rüzgâr dinip hava şİşduruldu unda ise ba aklar düzelip serpilir, tüm endam yla. Ama münaf k öyle mi ğşııya! Çam gibidir o. Çamlar esintilere ald r etmez, (dimdik, kaskat , ma rur!) Ne ı ışığvar ki, (bu durum aldatmamal insan .) Saltanatlar , bir iddetli kas rgaya kadard r, ııışııonlar n. (Bir f rt na, bir bora koptu mu,) k rar belini, devirir a açlar n devini.”ıı ıığıEfendimiz böyle anlat yor, mümini ve inançta iki yüzlülük eden münaf . Mü-ıı ı ğmin ba ak gibi, tarladaki ekin gibi; münaf k çam yarmas gibi. Kalbi kat , duygular şııııkörelmi , ‘inançs z oldu unu’ bile söyleyemeyecek kadar, sahte!şığEfendimiz, ‘inand m’ demeyi yeterli görmemi tir, dürüstlü ü inançtan ay rma-ışğım t r. Aslen bir Yahudi olup Mekkeli mü rikler hesab na elçilik yapan Ebû Ra ’yi ı ışşıfihat rlayal m. Mekkeli mü rikler Ebû Ra ’yi, Medine’ye Hz. Peygamberle görü meye ıışfişgönderirler. Ebû Ra , Peygamber’i görünce, hayat nda inand bütün de erler pa-fiıı ı ğğram parça olur. Kendisinin, güzelliklerin kar s nda, kötülü ün yan nda yer ald n şı ığıı ı ığfark eder, bir anda. Peygamberin davran lar , sözleri onu hayran b rak r, iki cihan ı şııı* Doç. Dr. Soner GÜNDÜZÖZ
414sevgilisine! Bu insan, ancak bir peygamber olabilir, diye geçirir içinden, karar verir Müslüman olmaya, a z ndan u sözler dökülür Ebû Ra ’nin:ğ ışfi“Ey Allah’ n Resûlü! Ben Mekkeliler ad na sana elçi olarak gelmi tim, fakat Allah ıışbiliyor, Mekkeli putperestlere bir daha dönmeyece im.” Efendimiz, “Sen Mekke’ye, ğKurey ’e dönmelisin, e er orada hâlâ ayn duygular ta yorsan, sonra ç k p gelirsin” şğıış ıı ıder. Çünkü Ebû Ra ’nin tamamlamak zorunda oldu u bir görevi vard r. Görevini fiğıihmal ederek, dürüstlü üne zarar vermemelidir.ğEbû Ra ’ye ne mi oldu? O, Peygamberin dedi ini yapt , o zamanki puta tapan fiğıMekke’ye geri döndü. Ancak bundan k sa bir süre sonra, Müslüman olarak tekrar ıMedine’ye, Allah’ n Elçisinin yan na vard . ‘ man sadakattir, ahde vefad r, dürüstlük-ıııİıtür, inançs zlar n bile hakk n korumakt r.’ Peygamber ona bunu ö retmi ti.ııı ıığşİnançs zl k imana benzemez, inanmamak haktan uzakla makt r. Ki i haktan, ı ışışuzakla maya görsün, o vakit her türlü kötü duygu serpilir, onun kalbinde. Kaba-şla r, kavray azal r, Abdullah bin Übey gibi, hani u Medineli münaf klar n lide-ş ıı ı şışııri (Buharî, “Merda”, 5663; Buharî “Edeb”, 6207). Hurkus bin Züheyr gibi, hani Huneyn sava ndan dönü te, ganimet da t m s ras nda, Peygamberimizin yan nda duran ş ışğı ı ı ıııBilâl’in ete indeki gümü paralara gözü ili en ve gerçek duygular na yenik dü üp ğşşışPeygamberi sözleriyle inciten Hurkus.O nas l da deyivermi ti, Allah’ n Resûlüne, utanmadan, “Ey Muhammed! Âdil ışıol.” diye. Çok görmemeli bu yapt n bu küstaha! “Nezaket ve dinin büyüklü ünü ı ı ığğkavrayabilme gücü münaf klarda olmazd zaten.” ıı(Tirmizî, “ lim”, 2684)İ. Resûlullah’ n ısözleri kulaklar m zda yank lan yor bugün bile taptaze. Hurkus anlamad ysa bile, ı ııııbiz anl yoruz onu. “Yaz k sana! Ben âdil de ilsem kim âdil olabilir!” demi ti ona, ıığşKutlu Elçi. Ve eklemi ti: “Hurkus gibilerinin ha bire Kur’an okumas sizi aldatmas n. şııOkuduklar Kur’an, g rtlaklar ndan a a inmez onlar n. (Kur’an’ sindirememi ler-ııış ğııışdir onlar.) Onlar n amelleri, t pk ‘ok’un hede ni delip geçmesi gibi bo a gider.” ıı ıfiş(Müslim, “Zekât”, 2456).Yüce Allah ise münaf klar n bo a giden amellerinin sonucu olarak, u rayacaklar ıışğıazab öyle anlat yor bize: ışı“Do rusu münaf klar, ate in en a a tabakas ndad rlar. (O gün) onlar için hiçbir ğışş ğıııyard mc da bulamazs n.” ııı(Nisâ, 4/145)Ebû Ra gibi mi olmal y z, “yedi ba ak bitiren ve her ba akta yüz tanesi bulunan fiı ışşbir ekin gibi bereketli (Bakara, 2/261); yoksa Hurkus gibi mi olmal y z? Okudu u ı ığKur’an’dan nasiplenmeyen, amelleri hede s y r p geçen ‘ok’ gibi bo a giden ve çam fi ı ı ışyarmas gibi kaba.ı
415Münaf kça davran lar , alt n , gümü ü, paray imana tercih etmesi fayda verdi ıı şıı ışımi Hurkus’a ve di er inançta ikiyüzlü davrananlara? Hay r! Kur’an bize öyle diyor: ğış“ üphesiz münaf klar Allah’a oyun etmeye kalk yorlar; hâlbuki Allah onlar n Şıı ı şıoyunlar n ba lar na çevirmektedir. Onlar namaza kalkt klar zaman ü enerek kalkarlar, ı ışııışinsanlara gösteri yaparlar, Allah’ da pek az hat ra getirirler.”şıı(Nisâ, 4/142)Peygamber Efendimiz, münaf n ba ka niteliklerini ekliyor:ı ı ğşEmanete h yanet!ıYalan konu mak!şSözünden caymak!Tart mada ölçüyü kaç rmak! ı şı(Buharî, “ man”, 34)İBütün bu davran lar dürüstlü ü gölgeleyen eyler. Mevlana bo una demiyor: ‘Ya ı şğşşoldu un gibi görün, ya da göründü ün gibi ol!’ diye.ğğSon sözü, gelin, Peygamberimizden dinleyelim, Allah’ n Resûlü buyuruyorlar ki:ı “Münaf k iki sürü aras nda gidip gelen a k n koyun gibidir. Bir o sürüye gider, bir bu ıış şısürüye!”(Müslim,”S fâtü’l-Münâ kîn”, 7043)ıfiVe yine bir hadislerinde çok iyi bildi imiz sözünü söylüyor, Efendimiz: ğ“Sürüden ayr lan kurt kapar.ıı” ( bn Hanbel, İMüsned, 28064)Allah hiçbirimizi kurda ku a yem etmesin. Rabbim, hepimizi münaf kl ktan şı ıuzak tutsun. Do ruluk, dürüstlük ve imandan ay rmas n. Selam olsun, hidayete ğııtabi olanlara!
416ZAFER SABIRLA ELDE EDİLİR*ِ ٰ ِ ا َ ْ ٰ ا َ ِِّ۪ ْ ا ّ ِّ۪ ۚوَا ۪ ُ ا ا ّ َ وَرَ ُ ُوَ َ َ زَ ُ ا َ َ ْ َ ا وَ َ َ َ ر ۪ ُ ُ ْ وَا ْ ِ ُوا اِن ا ّ َ َ َ ا ّ ِ ََّ ََُْٰۜ ََٰ“Allah’a ve Resûlüne itaat edin ve birbirinizle çeki meyin. Sonra gev ersiniz şşve gücünüz, devletiniz elden gider. Sab rl olun. Çünkü Allah sabredenlerle ı ıberaberdir.” (Enfâl, 8/46)Sab r; s k nt lara, zorlu a, haks zl a ve herhangi bir sebepten dolay ba a gelen ıı ı ığı ığışüzücü olaylara kar dayanma gücüdür. Ba m za bir s k nt geldi inde, bir felakete ş ışı ıı ı ığu rad m zda, ho umuza gitmeyen olaylarla kar la t m zda; gan etmeden, is-ğı ı ığşş ş ğıı ı ıfiyan seviyesine ula madan, her eyin Allah’tan geldi ine inan p bu s k nt lara kar şşğıı ı ış ısonuna kadar sebat göstermemizdir. Çünkü Allah, her türlü zd rap kar s nda is-ı ışı ıyan etmeyen ve kendisine s nan kulunu çok sever, sabredeni esenli e kavu turur. ı ığğşUnutulmamal d r ki Allah’ n bir ismi de “sabur”dur.ı ııYetmi ten fazla âyet-i kerimede sab rdan, sebattan bahsedilmektedir. Sabr n üst şıımertebesi dü mana kar sava rken, gece karanl nda hudut boylar nda nöbet tu-şş ış ıı ı ğıtarken müslüman n gösterece i sebatt r. Vatan savunmas nda ve dü manla sava ığıışşesnas nda askerin gösterdi i sab r ve kahramanl a yüce Allah, Kur’an- Kerim’de ığıığışöyle i aret buyurmaktad r: şı“E er içinizden sab rl yirmi ki i bulunursa iki yüz ki iye galip gelirler. E er içiniz-ğı ışşğde (sab rl ) yüz ki i bulunursa, inkâr edenlerden bin ki iye galip gelirler… E er içinizde ı ışşğ(sab rl ) bin ki i olursa, Allah’ n izniyle iki bin ki iye galip gelirler. Allah, sabredenlerle ı ışışberaberdir.”(Enfâl, 8/65-66). Asl nda sab r, insan gücünü a an güçlüklere kar koymak, pani e kap lmamak ıışş ığıve tahammül göstermektir. Allah (c.c) sabredenlere mükâfatlar n hesaps zca verece-ı ıığini müjdelemi ve onlar övmü tür. Çe itli i kencelere u rayan Hz. Musa’n n kav-şışşşğıminin güç kayna Allah’tan sab r dilemek olmu ve onlar: ğ ıış“Ey Rabbimiz, üzerimize sab r ya d r ve bizi müslüman olarak öldür”ığı(A’râf, 7/126) diye dua etmi lerdi. Sevgili ş* Hanif BURUN
417Peygamberimiz ve ilk müslümanlar n, yap lan i kence ve eziyetlere nas l sab r ve ıışııtahammül gösterdikleri bilinen bir husustur. Yüce Rabbimiz, insanlara s k nt lar verir, hastal klara sevk eder. Ancak bütün ı ı ııbunlar n yan nda belki de en büyük nimet olan sab r kavram n yaratm t r. Bizlere ıııı ıı ışdü en görev ise Allah’a s n p sabretmemiz ve sonunda kazanaca m z ecri bekle-şı ı ığğı ımemizdir. Allah bize neden s k nt veriyor, neden bunlar ba m za geliyor, diye asla ı ı ışı ıüzülmemeliyiz. Çünkü Allah, çok sevdi i peygamberlerini dahi bela ve musibetlerle ğimtihan etmektedir. Bu konuda Kur’an- Kerim öyle buyuruyor: ış“ smail’i, dris’i ve Zülki ’i de hat rla. Bunlar n hepsi sabredenlerdi. Onlar da rahme-İİflıııtimize dâhil ettik, üphesiz onlar salih kimselerdendi.”ş(Enbiya, 21/85-86)Bazen öyle anlar olur ki insan art k dayanamaz hâle gelir. Ba ar l olmak için çal -ışı ıış ır, didinir ama en yak nlar ndan bile takdir göremez. Ancak her ne olursa olsun, bu ıışekilde s k nt içerisinde olanlar her zaman sabretmeli, Rabbine s nmal ve meta-ı ı ıı ı ğınetle sabrederek kendini böylece kan tlamal d r. Yeter ki biz sabredelim ve kâinat n ıı ııyegâne sahibi olan Halik’ m za s nal m. Çünkü Allah, sab r gösterilmesi gereken ı ıı ı ğııyerde sab rl olanlara hesaps z sevap ve mükâfat vaat etmi tir.ı ıış Bizim için mutlaka hay rl oldu una inand m z sab r, bütün peygamberlerin ı ığı ı ığıortak s fat d r. Allah’ n dinini tebli ederken hepsi çe itli s k nt lara u ram , ken-ı ı ıığşı ı ığı şdilerine eziyet edilmi , yurtlar ndan ç kar lm t r. Hükümdarlar taraf ndan zindana şııı ı ışıat lm ama onlar daima sabretmi lerdir. Kur’an- Kerim’de peygamberlerin sabr n ı ışşıı ıdile getiren pek çok ayet-i kerime vard r. Resûlullah’ n hayat ise ba tan sona en gü-ııışzel sab r örnekleri ile doludur. Bu sebeple her müslümana dü en görev, kurtulu un ışşsab rda oldu unu dü ünerek, Allah’tan sab r dilemek ve sab rl olmakt r.ığşıı ıı Hz. Peygamber, nübüvvetini aç klad zaman mü riklerden büyük tepkiler gör-ıı ı ğşdü, katlan lmaz s k nt lara gö üs gerdi, ama y lmad , hep çal t ve hep sabretti. Bir ıı ı ığııı ıştane insan dahi kazanmay kâr sayd . te as l zafer budur.ıııİşı Unutmayal m ki Cenab- Allah’a tam bir teslimiyet gösteren, sab rl kullara müj-ııı ıdeler vard r ve zafer sadece sab rla elde edilir.ıı
418ZALİM BİR TOPLULUK: EYKE HALKI*ِ ۪ َ ا ٰ ْ َ ا ِ ِّّٰ ا ْ ِ َِّ ۪ ِ ِ َ ْـ ا ُ ب َ ْ ا ن َ نِاَوَ ََ َْ َْ“Eyke halk da üphesiz zalim idiler.” (Hicr, 15/78)ışEyke halk , Hz. uayb’ n peygamber olarak gönderildi i bir topluluktur. Bu ka-ıŞığvim, K z ldeniz sahilinde bulunan Medyen ehrinde ya am t r. Eyke halk n n ya a-ı ışşı ışı ışd topraklar son derece geni ve verimli, iklimi de ho ve mutedil idi. Eyke halk ı ı ğşşıbir yandan sahip olduklar topraklarda tar m i leri yap yor, bir yandan da güç, kuv-ıışıvet ve yetenek isteyen mühendislik, sanatkârl k gibi i lerde kendilerini geli tiriyor, ışşsa lam binalar ve ehri ku atan kaleler yap yorlard .ğşşııEyke halk , kazançlar n n artmas ve zenginle meleri neticesinde marm lard r. ıı ıışş ıı şıSa lam binalar, kaleler, dolup ta an ürünler ve paralar kibire kap lmalar na ve ara-ğşıılar nda çe itli haks zl klar n ortaya ç kmas na sebep olmu tur. Elinde güç, mal ve ışı ıııışservet bulunduranlar fakir halka haks zl k yap yor, ölçü ve tart da hileye ba vuru-ı ııışyor, kalpazanl k yap yorlard . Sayg , sevgi, fedakârl k, mütevaz l k vb. ahlakî özellik-ıııııı ıler iyice kaybolmu tu. Rablerini unutmu lar, nimetlerin ükrünü bilmez olmu lar, şşşşEyke ad ndaki bir a aca tap nmaya bile ba lam lard . Müfessirler onlar n bu a aca ığışı şıığtapmalar ndan dolay bu ismi ald klar n belirtmi lerdir. Hz. uayb, onlar sürekli ıııı ışŞıAllah’a inanmaya, do rulu a ve hayra ça r yor fakat kimse onu dinlemiyordu. Hz. ğğğı ıŞuayb ile alay ediyorlar, onun büyülendi ini dü ünüyorlar hatta yalanc l kla itham ğşı ıediyorlard . Hz. uayb Allah’tan ald güç ve destekle y lmadan görevini sürdürme-ıŞı ı ğıye çal yordu. Bir gün Eyke halk Hz. uayb’e ı ı şıŞ“E er do ru söyleyenlerden isen, haydi ğğgökten üzerimize bir parça dü ür.”ş( uara, 26/187)Ş diyerek meydan okudular. Allah’ n ıazab da gecikmedi.ıRivayet olundu una göre yüce Allah, Eyke halk na yedi gün yedi gece iddetli ğışbir hararet musallat k lm , nefeslerini kurutmu tur. Evlerinin içerisine sokulmu -ı ışşş* Dr. Burhan ERKU Ş
419lar, duramam lar, ovaya f rlam lard r. Bir bulut güne e gölge olmu bir serinlik bir ı şıı şışşrahatl k duyar gibi olmu lar; birbirlerine seslenerek bulutun alt na toplanm lard r. ışıı şıDaha sonra o gölgelik Allah taraf ndan bir ate hâlinde üzerlerine inmi , hepsini ışşyemi bitirivermi tir. Bu ekilde üzerlerine daha önce Hz. uayb’dan istedikleri mu-şşşŞcize Yaratan m z taraf ndan gerçekle tirilmi tir ı ıışş(Muhammed Hamdi Yaz r, ıHak Dini Kur’an Dili, VI. S. 113-114).Her helak olay nda inananlar felaha erer, inanmayanlar ise yok olup giderler. ıEyke halk n n inananlar Hz. uayb’ n liderli inde Mekke’ye giderek oraya yerle -ı ııŞığşmi lerdir. Onlar, Hz. uayb’ hiç terk etmemi tir.şŞış Hz. uayb, Hz. brahim’in torunudur. Kendisine bir kitap veya sahife verilme-Şİmi ; kendisinden önceki peygamberlere indirilen vahiyleri okuyup halk na tebli şığetmi tir. O, iyi bir hatipti. Bu yetene inden dolay ona peygamberler hatibi denmi -şğıştir. Ya ilerledikçe görme yetene ini de kaybetmi , bir süre âmâ olarak ya am ve ş ığşşı şMekke’de vefat etmi tir. Kabrinin Kâbe’nin bat s nda bir yerde oldu u rivayet edilir.şı ığEyke halk n n helak edildi i yerlerin harabeleri Akabe cihetinden Arap kabilele-ı ığrinin gelip geçti i yol üzerinde idi. Yüce Kitab m z n nazil oldu u dönemde Arap-ğı ı ığlar n Eykelilerle ilgili az da olsa bilgileri var idi. Bu bilgiler asl na uygun bir ekilde ıışKur’an- Kerim’de teyit edilmi , böylece bu olaydan daha sonraki insanlar n ders ışıç karmas sa lanm t r.ıığı ışBütün dinler, insano lunun çal p çabalamas n , bilim-teknik alanlar nda ilerle-ğı ışı ıımesini, yeryüzünü imar etmesini tavsiye etmi tir. nsano lunun tarih boyunca ka-şİğzanm oldu u bilgi, kültür-sanat, beceri, tecrübe, güç, servet vb. insanl n hatta ı şğı ı ğbütün canl lar n hayr na kullan ld ölçüde çok de erlidir. Hz. Âdem’den günümü-ı ııı ı ığğze kadar ya am insanlar n yapm oldu u hay rl i ler günümüze k tutmakta ve şı şıı şğı ışı ı şsayg yla an lmaktad r. nsanlar üzen, sava lara, yokluklara neden olan Eyke halk -ıııİışın n yapt klar na benzeyen hay rs z i ler ise hiçbir önemi olmayan, unutulup gitmeye ıııı ışya da nefretle an lmaya mahkûm olan er i lerdir. Ayr ca yeryüzünde insano lunun ışşığhizmetine sunulmu bütün nimetlerin yüce Yarat c m z n eseri oldu unu unutma-şı ı ı ığmal , her ekilde ükrünü eda etmeliyiz.ışş
420ZALİMLER CEZASIZ KALMAZ*ِ ٰ ِ ا َ ْ ٰ ا َ ِِّ۪ ْ ا ّ ِّوَ َ ْ َ َ ْ َ ِ ْ َ ْ َ ٍ َ َ ْ ِ َ ً وَا ْ َ ْ َ َ ْ َ َ َ ْ ً ا َ َ َ ّ ا َ ّ ا َ ْ َ َ اِذَا ُ َُْٓ َ ٓ َََٰ۪ ِ ْ َ َ ْ ُ ُ نۜ َ ْ ُ ُ ا وَارْ ِ ُ ا اِ َ ا ْ ْ ُ ْ ۪ ِ وَ َ َ ِ ِ ُ ْ َ ُ ْ ُ ْ ٔـَ ن َ ا َ ُُ َََ ِّٓ ُٓ َٰ َوَ ْ َ اِ ّ ُ ّ ِ ۪ َ َ َ زَا ْ ِ دَ ْ ٰ ُ ْ َ ّ َ َ َ ُ ْ َ ًا َ ِ ۪ َْْٰ۪ َََ ٓ َ َ َ“Biz zulmetmekte olan nice memleketleri k r p geçirdik ve onlardan sonra ı ıba ka toplumlar meydana getirdik. Onlar azab m z hissedince hemen şı ı ıoradan süratle kaç yorlard . Onlara, ‘Kaçmay n, o içinde mart ldııış ıı ı ı ığn z bollu a ve yurtlar n za dönün. Çünkü sorulacaks n z’ denildi. Eyvah ğı ıı ıbizlere! Bizler gerçekten zalim kimseler idik, dediler. Biz onlar biçilmi ışekin, sönmü ate gibi yap ncaya kadar bu feryatlar devam etti.” (Enbiya, şşıı21/11-15)Allah Teala, kâinatta ortaya koymu oldu u e siz denge ve düzeni bozacak, şğşinsanlar aras nda huzur ve güveni sarsacak, yeryüzünde tne, fesat ve bozgunculuk ıfiç kartacak eylemleri yasaklam , her eyin yarat l gayesine uygun olarak hareket ıı şşı ışetmesini arzulam t r. Rabbimizin koymu oldu u bu mükemmel düzeni bozan ı ışşğetkenlerin ba nda hiç üphesiz zulüm gelir. Çünkü zulüm, do ruluk, hak, adalet, ş ışğe itlik gibi erdemlerin yerine, yalan, adaletsizlik, haks zl k, iddet gibi toplumu şı ışderinden sarsacak ve insanlar aras nda huzursuzlu a sebep olacak unsurlar ığıyerle tirmek, Allah’ n yeryüzünde koymu oldu u kural ve düzeni bozmak, ilahî şışğsistemin çizdi i s n rlar n d na ç kmakt r. te bu nedenle Allah, zulmü ve haks zl ğı ııı ı şııİşı ı ığyasaklam , zalimleri de asla sevmeyece ini, bunlar mutlaka cezaland raca n ı şğıığı ıifade etmi tir.şİnsan kendine, ya da kar s ndaki ki i veya toplulu a kar haks zl k ederek şı ışğş ıı ızulmeder. Ki inin kendine zulmetmesi, Allah’ inkâr edip O’nu tan mamas , emir şıııve yasaklar na riayet etmemesidir. Allah’a kulluk yapmak için yarat lan insan n, ııı* Dr. Faruk GÖRGÜLÜ
421Allah’ n istedi i gibi de il de nefsinin istedi i gibi, ba bo , kurals z, haramlar ığğğş ışıve yasaklar içinde günah i leyerek geçirdi i hayat, ki inin nefsine zulmetmesi şğşdemektir. Allah’ unutarak ya ayan bir insan n alabilece i en büyük ceza, O’nun ışığAllah taraf ndan unutulmas d r. Kur’an’ n ifadesine göre, zulmün en büyü ü Allah’a ıı ıığortak ko makt r. Bu husus Kur’an’da Lokman (a.s)’ n o luna verdi i ilk ö üt olarak şıığğğş şu ekilde belirtilir: “Hani Lokman o luna ö üt vererek öyle demi ti: ‘Yavrum! Allah’a ortak ko ma! Çünkü ğğşşşortak ko mak elbette büyük bir zulümdür.”ş(Lokman, 31/13)Di er taraftan baz güç ve imkân sahibi birtak m insanlar, sahip olduklar n ğııı ıkaybetmemek için, ya ad klar toplumun bireylerine kar her türlü haks zl , şıış ıı ı ıği kenceyi ve eziyeti reva görerek zulmeder ve böylece bulunduklar konumu şıkorumaya çal rlar. Bunun en çarp c örneklerini peygamberlerin ya ad klar ı ı şı ışııtopluluklardaki iktidar sahiplerinde görmek mümkündür. Hz. Nuh (a.s)’tan tutun, Hûd (a.s), Sâlih (a.s), Lût (a.s), brahim (a.s), Musa (a.s), Zekeriya (a.s), sa (a.s) ve İİson elçi Hz. Muhammed (s.a.s)’e var ncaya kadar tüm peygamberler, bulunduklar ııtoplumda her türlü eziyet, zulüm ve i kenceye maruz kalm lard r. şı şıİslamiyet’in ilk y llar nda, özellikle Mekke döneminde Hz. Peygamber ve onun ııdavetine icabet eden müminlerin, mü rikler taraf ndan cezaland r lmak istendi ini şıı ığgörüyoruz. Onlar, açl k, susuzluk, iddet, iftira, boykot gibi zulmün en ac mas z ışııörnekleriyle kar la m lard r. nsanlar n birbirlerine kar i leyebilecekleri zulmün ş ş şıııİış şıen iddetlisi, insan n en tabi hakk olan ya ama, inanma, ibadet etme gibi temel şıışhaklar n n ihlalinden kaynaklanan zulümdür.ı ıKur’an bize, zalimlerin/zulmedenlerin cezas z kalmayacaklar n haber ıı ıvermektedir. Ancak Allah Teala ortada hiçbir neden yokken kullar n cezaya ı ıçarpt rmaz. Cezay gerektirecek sebepleri kullar kendileri haz rlarlar. Tarihte azaba ıııu rayan toplumlara/kavimlere bak ld nda bu gerçek çok daha iyi anla lmaktad r. ğı ı ığş ııFiravunlar, Nemrutlar, eddatlar, Karunlar, Nûh, Lût, Ad ve Semûd kavimleri, Şkendi davran lar sebebiyle Rabbimiz taraf ndan cezaland r larak helak olmu lar ı şııı ışve böylece tarih sahnesinden silinip gitmi lerdir. Allah Teala, kullar n kar la aca şış şığ ıazab n kendileri taraf ndan kazan ld n u ayetlerle ifade eder: ııı ı ı ığş“Bu, kendi ellerinizin (önceden yap p) gönderdiklerinin kar l d r. Allah, kullara asla ış ğı ı ı ızulmedici de ildir.”ğ(Âl-i mran, 3/182)İ“...Allah onlara zulmetmedi, fakat onlar kendilerine zulmediyorlard .”ı(Nahl, 16/33)“Rabbin, halklar salih ve slah edici kimseler iken memleketleri zulmederek helak ııetmez.”(Hûd, 11/117)
422İşte Allah Teâlâ, izah n yapt m z ayetlerde, sahip olduklar maddî imkânlara ı ıı ı ığıaldan p, maran, azg nla an, zulme dalan, bir türlü i ah olmayan ve bu nedenle ış ıışflgünahlara batan, insanlar üzerindeki haks zl k ve bask lar n sürdüren toplumla-ı ıı ı ır n ba lar na gelen felâketleri bizlere hat rlatarak ibret almam z istemektedir. Söz ışııı ıkonusu ayetlerin muhatab Mekke mü rikleri olmakla birlikte, ya am olduklar ışşı şıhayatla topyekûn yok olmay hak eden milletler için de bir tehdit ve uyar anlam ıııta maktad r. Yüce Allah, geçmi teki insanlar n zulüm, haks zl k ve azg nl klar sebe-ş ıışıı ıı ııbiyle yok edildiklerini, böylece tarih sahnesinden silinip gittiklerini, yeni nesillerin bu hadiselerden ders almalar n istemektedir. Önceki toplumlar, sahip olduklar her ı ııtürlü imkânlar kullanarak ba lar na gelen felâketlerden kaç p kurtulmak istedikleri ışııhalde nas l kurtulamam larsa, sonrakilerin de haks zl k ve azg nl k göstermeleri ıı şı ıı ıhâlinde ayn sonuçla kar la acaklar na i aret edilmektedir.ış şıış
423ZALİMLERE MEYLETMEYİN*ِ ٰ ِ ا َ ْ ٰ ا َ ِِّ۪ ْ ا ّ َِّٰ ِ ِ ْ اوْ ِ َ ءَ ُ ّ ُ ْ َ ُونَ ََٓوَ َ ْ َ ُ ا اِ ا ۪ َ ُ ا َ َ َ ّ ُ ُ ا ّ رُ وَ َ ُ ْ ِ ْ دُونِ ا ََََّۙ ََّٓ ََ“Zulmedenlere meyletmeyin. Yoksa size de ate dokunur. Sizin Allah’tan şba ka dostlar n z yoktur. Sonra size yard m da edilmez.” (Hûd, 11/113)şı ııZulüm yüce Kitab m z Kur’an’da, biri inanç di eri de ahlak alan nda olmak üze-ı ığıre, genel olarak iki anlamda kullan lmaktad r. Bunlardan inanç alan nda olan zulüm ıııKur’an’da, irk, küfür, yalanlama ve benzeri anlamlara gelmektedir (En’âm, 6/68, 93; şTevbe, 9/23; Enbiyâ, 21/2-3, 5; Hacc, 22/52-53; Zümer, 39/32). Bu anlamdaki zulüm, do rudan inanç konusuyla ilgilidir. Zulmün ahlaki boyutu ile ilgili olan ise; haddi a -ğışmak, ba kas n n hakk n ihlâl etmek ve çe itli gayrime ru yollarla, zorbal kla ba kas na şı ıı ışşışızarar vermek anlam n ifade etmektedir. Bu anlamda zarar verme, daha çok günlük ı ıya ant m zdaki insani ili kilerde ortaya ç kmaktad r. Biz de burada geni olan zulüm şı ışıışkonusunun yukar da mealini verdi imiz ayette de belirtildi i üzere daha çok insani ığğili kilerdeki boyutu üzerinde duraca z.şğ ıYüce Rabbimiz, zulmün her türlüsünü haram k lm , Müslüman kâ r ay r m yap-ı ışfiı ı ımaks z n zulmü her kim yaparsa yaps n bunun cezas n mutlaka çekece ini aç kça be-ı ııı ığılirtmi tir. Zulmü haram k lan yüce Rabbimiz, zulmedenlere meyletmenin de yanl l -şıı ı ış ğna i aret ederek aç klamaya çal t m z ayette; şıı ı ı ış ğ“Zulmedenlere meyletmeyin. Yoksa size de ate dokunur...”ş buyurarak bizleri uyarm t r. te bizler bu uyar ya kulak vererek zulüm ı ışİşıyapmak öyle dursun zulüm yapanlara meyletmekten de uzak durmal y z. Ayet-i ke-şı ırimedeki zulmedenlere meyletmek; onlar n arzular na boyun e meyi, onlarla beraber ıığolmay , dalkavukluk etmeyi, yapt klar na r za göstermeyi... ifade eder. Zulmeden kimse ııııçevresinin ve yanda lar n n yard m yla zulmetme imkân bulur. Burada kendimizi öyle şı ıı ıışbir hesaba çekelim. Acaba bizler, kendimiz ba kalar na zulüm anlam na gelecek davra-şıın lar yap yor muyuz? E er cevab m z; ben zulüm anlam na gelecek bir davran a sa-ı şıığı ııı ş* Medet CO KUNŞ
424hip de ilim diyorsak acaba zulmedenlere meylediyor muyuz? Onlara yard mc oluyor, ğııdestek ç k yor muyuz diye de kendimize sormam z laz md r. E er zulmedenlere destek ı ıııığolabilecek davran lar m z varsa hemen bunlardan vazgeçmeliyiz. yi niyetle de olsa, ı şı ıİzalimlere meyletme anlam ta yan davran larda bulunmak dinimizce yasaklanm t r.ış ıı şı ışZulüm denildi i zaman, bir kimsenin bir ba kas üzerinde tahakküm kurmas ve ğşııonun mal n zorla elinden almas vb. zorbal ça r t ran söz ve davran lar akla ge-ı ııı ı ğğ şı ıı şlir. Elbette bunlar zulümdür. Ancak zulüm sadece bunlardan ibaret de ildir. Haks z ğıyere adam öldürmek (Mâide, 5/27-29), h rs zl k yapmak (Yusuf, 12/75), ba kas n n ı ı ışı ımal n gasbetmek (Sâd, 38/24), ba kas n n hakk n faiz ve haks z yollarla elinden al-ı ışı ıı ıımak, mü’minlere bask ve iddet uygulamak, onlar ya ad klar yerden ç karmak (Hacc, ışışııı22/39), bütün bunlar da zulüm kapsam ndad r. Hatta biraz daha çerçeveyi geni tutar-ıışsak insanlar n di er insanlara, içinde ya ad klar topluma ve tabiata, di er canl lara kar ığşıığış ıi ledikleri suçlar, haks zl klar ve tecavüzler de zulümdür. Yine ayn ekilde insan haklar şı ıışıihlâlleri, tabiat n ac mas zca tahribi, hayvanlar n, ormanlar n, ye il alanlar n ve yeralt ııııışıızenginliklerinin ya malanmas birer zulümdür. Ki inin hakk n alamamas , ba kalar -ğışı ıışın n hakk na engel olmak, rü vet, torpil veya benzeri yollarla ba kalar na ait bir hakk ıışşııalmak, görevi kötüye kullanmak, emanete ihanet etmek zulümdür. te bu tür zulüm İşifade eden davran lar yapan insanlara kar gücümüz yetti i oranda kar ç kmak ve ı şış ığşı ıbu haks zl klar yapanlar n saf nda yer almamak durumunday z.ı ıııııŞayet zulmedenlere e ilim gösterecek, onlar n yapt klar kötülükleri ho kar layacak ğııışş ıve onlar n yan nda yer alacak olursak ayetin devam nda bizlere ate in dokunaca belir-ııışğ ıtilmektedir. E er bizler zulmedene destek olmam z sebebiyle azaba çarpt r lacak olursak ğıı ıve bizlere ate dokunacak olursa bizi bu ate ten kim kurtaracakt r? u halde kendimiz şşıŞzulmetmedi imiz halde ba kalar n n zulmüne kalben dahi olsa meyletmemiz sebebiyle ğşı ıate in bizlere dokunmas n , azaba çarpt r lmay hangimiz isteriz. Hiçbirimiz bu tür bir şı ıı ııdavran sonucu azaba çarpt r lmay arzu etmeyece imize göre zalimlere meyletmekten ı şı ıığve onlar n saf nda yer almaktan kaç nmam z gerekmektedir. Böyle insanlara kar sessiz ıııış ıkalmak onlara yapt klar yanl l klara devam etmeleri için cesaret vermek olur. Bizler ııı ışnerede ve ne zaman olursa olsun yalanla, zorbal kla ve çe itli sindirme yöntemleriyle ışinsanlar n haklar n yiyen, onlara zulmeden kimselerin kar s nda olmal y z. Böyle in-ıı ışı ıı ısanlara kar sessiz kalmam z, i ledikleri suçlara bizim de ortak olmam z anlam na gelir.ş ıışıı Zalimlerin hiçbir yard mc s bulunmad gibi (Hacc, 22/71) bunlara meyledenlerin ıı ıı ı ğde azaba çarpt r laca ve Allah taraf ndan kendilerine yard m edilmeyece i ayette aç k-ı ığ ııığıça belirtilmektedir. Bu kadar aç k ayetler kar s nda bizler zulüm yapmaya veya zalimin ışı ıyan nda yer almaya nas l cüret edebiliriz? u halde Mehmet Akif’in u dizelerine kulak ııŞşverelim:“Zulmü alk layamam, zalimi asla sevemem,ı şGelenin key için geçmi e kalk p sövemem.”fişı
425ZAMANIN ÖNEMİ VE DEĞERİ*ِ ٰ ِ ا َ ْ ٰ ا َ ِِّ۪ ْ ا ّ ِّوَا َ ْ ِ ّ ْ ِ ْ َ ن ۪ ُ ْ اِ ا ۪ َ ا َ ُ ا وَ َ ِ ا ا ّ ِ َ ت ِ وَ َ َا َ ْا ِ َ ََُِّْٰ َّ ٍَّۙ َ ان اَِِْۙ وَ َ َا َ ْا ِ ّ َْ“Andolsun asra /zamana ki, insan gerçekten ziyan içindedir. Ancak, iman edip de sâlih ameller i leyenler, birbirlerine hakk tavsiye edenler, şıbirbirlerine sabr tavsiye edenler ba ka (Onlar ziyanda de illerdir).” (Asr, ışğ103/1-3)Yüce Allah’ n kullar na bah etti i en de erli nimetlerinden biri de zamand r. ıışğğıBuna ra men kimi insanlar zaman nimetinin k ymetini bilememekte, onu verimli ğıbir ekilde de erlendirememekte, bunun sonucu olarak da zarar ve ziyana u ra-şğğmaktad rlar. Ancak iman edip salih ameller i leyenler, birbirlerine hakk ve sabr ışııtavsiye edenler, iyilikleri emredip kötülüklerden insanlar sak nd ranlar müstesna-ıı ıd r. Onlar asla zarara u ramazlar.ığMüfessirler bu surede yer alan “asr” kelimesini, ikindi vakti, ikindi namaz , mut-ılak zaman, Hz. Muhammed (s.a.s)’in asr gibi farkl ekillerde tefsir etmi lerdir. An-ıışşcak “as r”, bütün bunlar kapsamakla birlikte; surenin mesaj na ve muhtevas na en ııııuygun olan “mutlak zaman” anlam d r ıı ı(Taberî, Câmiu’l-Beyan an Te’vîli’l-Kur’an, XII/684-685). Buna göre “Asra andolsun ki, insan ziyandad r” âyetine; “ nsan n içinde ya a-,ıİışd zamana andolsun ki, insan ziyandad r” eklinde mana da verilebilir.ı ı ğışFahreddin Râzi bu surenin tefsirinde öyle diyor Zaman de erlendirme aç s n-ş: “ığı ıdan insan mutlaka zarardad r, kendisini bu zarardan kurtaramaz. Zira zarar serma-ıyenin kayb d r. nsan n sermayesi ise, ömrüdür. Onun, ömrünü zayi etmedi i anlar ı ıİığçok nadirdir. Çünkü her saniye, mütemadiyen ömrünü al p götürmektedir. E er ığinsan, ömrünü günahlarla geçiriyorsa büyük bir zarar içerisindedir.Seleften biri de; ‘As r suresinin manas n pazarda buz satan birinden ö rendim’ ıı ığdiyor. O ah s sabahleyin pazara ç kar ve öyle seslenirdi: ‘Sermayesi eriyen bu ada-şıışma ac y n!... Sermayesi eriyen bu adama ac y n!...’ Onun bu sözünü i itince; ‘ te ı ıı ışİş* Dr. Muhlis AKAR
426insan n hüsranda/zarar ve ziyan içerisinde olmas n n anlam budur’ dedim. Çünkü ıı ııinsana verilen ömür de buz gibi her saniye erimektedir. E er insan, ömrünü ziyan ğeder, maddî ve manevî herhangi bir ey kazanmaz veya ömrünü yanl yerlerde şı ştüketir ve böylece zaman israf nda bulunursa, bu durum insan n hüsran na neden ıııolur.” Hz. Peygamber de de i ik hadis-i eri erinde insanlar Allah’ n verdi i maddî ğ şşflıığve manevî nimetlerin k ymetini takdir etmeye ça r rken; bunlar aras nda zaman ığı ıııözellikle zikreder: “ ki nimet vard r ki, insanlar n birço u bunlar n k ymeti hakk nda aldanm t r: S hhat İıığıııı ışıve bo vakit.”ş(Buharî, “Rikak”, 1, Tirmizî, “Zühd”, 1)“Be ey gelmeden önce be eyin k ymetini bilin: Ölüm gelmeden önce hayat n, hasta-ş şş şııl k gelmeden önce sa l n, me guliyet gelmeden önce bo vaktin, ihtiyarl k gelmeden önce ığ ğı ışşıgençli in, fakirlik gelmeden önce zenginli in.” ğğ(Buharî, “Rikak”, 3; Tirmizî, “Zühd”, 25)Şüphesiz maddeten ve manen ilerlemenin, teknik ve medeniyet yar n kazana-ı ı ışbilmenin yolu da zaman sermayesini en verimli bir ekilde de erlendirmekten geç-şğmektedir. Zamanlar n verimli bir ekilde kullanmas n bilmeyenler ya da tamamen ı ışı ıisraf edenler; teknik güce, medeni üstünlü e, ekonomik ba ms zl a sahip olamaz-ğğ ıı ığlar. Çünkü ba ar n n ve ilerlemenin önündeki en büyük engellerden biri zaman is-şı ıraf d r. Maalesef günümüzde pek çok kimse vakit yoklu undan ikâyet etmektedir. ı ığşKime sorsan z, zaman pek yoktur. Hâlbuki lüzumsuz ve faydas z i lerin pe inden ııışşko u turmaktan, ya da bo a zaman harcamaktan hayatî önem arz eden i leri yap-ş şşşmaya zaman kalmamaktad r.ıUnutmayal m ki, kaybedilen birçok ey tela edilebilir, servetler yeniden kaza-ışfin labilir, insan zamanla mal, mülk ve servet sahibi olabilir, ama bo a geçirdi i za-ışğman n ve gayesinin d nda harcad ömür sermayesini asla geri getiremez. “Vakit ı ıı ı şı ı ğnakittir”, “Vakitlerle yakutlar sat n al nabilir ama yakutlarla vakitler sat n al namaz” ııııgibi atasözleri bu hususu en güzel ekilde ifade etmektedir.şBu nedenle yüce Allah, Asr suresinin ba nda asra/zamana yemin ederek onun ş ıinsan hayat ndaki yerine ve önemine dikkat çekmekte; kendilerine verilmi olan ışömür sermayesini, faydas z i lerle, inkâr ve günahla hak ve hakikatten uzak bir ışşekilde tüketen ve böylece zamanlar n israf edenlerin sonlar n n hüsran olaca n ı ıı ığı ıhat rlatmaktad r. Devam nda ise hüsrana u ramayan, vaktin k ymetini bilip ömür ııığısermayelerini inanarak yararl i ve hizmetlerde de erlendiren insanlar n nitelikleri-ışğıni bildirmektedir. Bunlar: iman, sâlih amel, hakk tavsiye ve sabr tavsiyedir.ııO halde dünya ve ahirette kurtulu un yolu, zaman n k ymetini iyi bilip, belirti-şıılen görevleri ifa etmekten geçmektedir.
427ZİKİR VE GÖNÜL HUZURU*ِ ٰ ِ ا َ ْ ٰ ا َ ِِّ۪ ْ ا ّ ِّٰۜ ِ َ َئِ ّ ا ُ ب ُُ ْ ُْٰ ِۜ ا ِ ِ ْ ا َِّ َا ۪ َ ا َ ُ ا وَ َ َئِ ّ ُ ُ ُ ْ ِ ِ ْ ا ُِّ ََُْٰ ّ“Onlar, inananlar ve kalpleri Allah’ anmakla huzura kavu anlard r. Biliniz ışıki, kalpler ancak Allah’ anmakla huzur bulur.”ı (Ra’d, 13/28)Dünya üzerinde ya ayan tüm insanlar, huzurlu ve mutlu olmak isterler. Bunun şiçin de i ik metot ve yollara ba vururlar. Bu konuda her birinin farkl hede eri var-ğ şşıfld r. Kimi zengin oldu unda, kimi iyi bir i e girdi inde, kimi sevdi i insanla evlendi-ığşğğğinde, kimi istedi i üniversiteyi kazand nda, kimi arzulad herhangi bir makam ğı ı ğı ı ğveya mevkie geldi inde vs. mutlu olabilece ini dü ünür. Amac na ula t nda ise, ğğşış ğı ıarad mutlulu u ya bulamaz ya da buldu unu sand huzur ve mutlulu un çok ı ı ğğğı ı ğğk sa süreli ve kendisini tatmin etmeyen bir mutluluk oldu unu görür. Bu defa ye-ığniden farkl mutluluk yollar aramaya ba lar ve akla gelebilecek her türlü alternati ıışfidener. Böylece bütün çabalara ra men ço u kere gerçek anlamda huzur ve mutlulu-ğğğu elde edemez ve içten içe huzursuzluk çekmeye devam eder…Hâlbuki insan n huzurlu ve mutlu olabilmesi, her eyden önce vicdan n n rahat ışı ıolmas na ba l d r. Yani ki inin kalbine s k nt verecek, akl na tak lacak, vicdan azab ığı ışı ı ııııçekecek, pi manl k içinde ya amas na sebep olacak bir durum içinde bulunmamas şışııgerekir. Vicdan ise, yarat l gere i Allah’ n emrindedir ve insana Allah’a iman et-ı ı ışğımeyi, dinin hükümlerini yerine getirmeyi, hak ve hakikate ba l kalmay ve güzel ğ ııahlakl olmay telkin eder.ııİnsan n vicdan n rahat ettirecek, gönlünü huzurla dolduracak gerçek mutluluk ıı ıve huzur ise, Allah’a iman edip, inand gibi ya amak ve onu zikretmekle mümkün-ı ı ğşdür. te yüce Allah yukar da mealini verdi imiz âyetinde bu gerçe i haber veriyor: İşığğ“Onlar, inananlar ve kalpleri Allah’ anmakla huzura kavu anlard r. Biliniz ki, kalpler ışıancak Allah’ anmakla (zikretmekle)huzur bulur.”ı* Dr. Muhlis AKAR
428Bu âyet-i kerimeye göre huzur ve mutlulu un olmazsa olmaz art iman ve Allah’ ğşıızikirdir. man, Hz. Peygamber’in Allah’tan getirdi i ve “zarûrât- diniye” olarak bi-İğılinen hükümleri, haber verdi i hakikatleri tereddütsüz kabul ile bunlar n gerçek ve ğıdo ru oldu una inanmak demektir.ğğZikir ise Allah’ , isim ve s fatlar yla anmak, tefekkür etmek ve ga et içerisinde ıııflolmamak demektir. Zikir, dil, kalp ve beden ile olmak üzere üç çe ittir. Kalp ile zikirşAllah’ gönülden ç karmamak ve O’nu tefekkür etmektir. Dil ile zikir, Allah’ güzel ıııisimleri ile anmak, O’na hamdetmek, tespihte bulunmak, Kur’an okumak ve dua etmektir. Beden ile zikir ise vücudun bütün organlar yla Allah’ n emirlerini yerine ııgetirmek ve yasaklar ndan sak nmakt r. ııı“Onlar ayaktayken, otururken ve yanlar üzerine yatarken Allah’ zikrederler. Gök-ıılerin ve yerin yarat l üzerinde dü ünürler (tefekkür ederler). ‘Rabbimiz! Bunu bo yere ı ı ışşşyaratmad n, seni eksikliklerden uzak tutar z. Bizi ate azab ndan koru’ derler.”ıışı(Âl-i mran, İ3/191) âyet-i kerimesi zikrin her hâl ve durumda yap labilece ini ifade etmektedir.ığEnfâl suresinin; “Mü’minler ancak o kimselerdir ki; Allah an ld zaman kalpleri ı ı ığürperir. Onun âyetleri kendilerine okundu u zaman (bu) onlar n imanlar n art r r. Onlar ğıı ıı ısadece Rablerine tevekkül ederler. Onlar namaz dosdo ru k lar ve kendilerine r z k ola-ığıı ırak verdi imiz eylerden Allah yolunda harcarlar…”ğş(Enfâl, 8/2-3) âyeti ise hem genel anlamdaki zikrin, hem de Kur’an’ anlayarak okuyup, onunla amel etmenin mümin ıki inin ruhu üzerindeki derin ve olumlu etkisini dile getirmektedir.şK saca yukar da metnini ve mealini verdi imiz âyet-i kerimede ifade edilen ıığ“gönüllerin huzur bulaca zikrullah”; Kur’an okumak, dinlemek, sübhanellah, el-ğ ıhamdülillah, Allahu ekber, lâ ilâhe illallâh gibi sözlerle Allah’ anmak ve söylenen ıher sözde, yap lan her i ve icraatta Allah’ n r zas n gözetmektir. Di er bir ifadeyle ışııı ığAllah’ gönül ve dil ile zikretmekle beraber, O’nu hayat n içinde de anmak ve r zas -ıııına uygun davranmakt r.ıO halde insan n huzur ve sükûna eri ebilmesi, kalbin mutmain olmas ile müm-ışıkün olur. Kalbin mutmain olmas ise, Allah’ zikir ve Kur’an’ okuyup anlamak ve ıııya amakla gerçekle ir. Çünkü insan yaratan Allah, onun nas l bir ortamda ve ne-şşıılerle mutlu olaca n , huzur bulaca n ve yarat l na uygun ya am n ne olaca n ğı ığı ıı ı ışşığı ıen iyi bilendir.
429ZİNADAN KAÇINMAK: ZELİHA KARŞISINDA YUSUF GİBİ OLMAK*ِ ٰ ِ ا َ ْ ٰ ا َ ِِّ۪ ْ ا ّ ُِّ ٰ َ ا َ ۪ َ ت ُ ِ َ ۪ ۪ َ وَا َ ۪ ُ ن ِ َ ۪ َ ت ِ وَا ِّ َ ت ُ ِ ِّ ۪ َ وَا ِّ ُ ن ِ ِّ َ ت ِ او۬ ئََََََِّّّّٓۚۚ َْْْ ُْ َ َؤُ۫ن ِ ّ َ ُ نۜ ُ ْ َ ْ ِ َةٌوَرِزْقٌ َ ٌ۟ ُ۪ َ ََ َّ“Kötü kad nlar, kötü erkeklere; kötü erkekler de kötü kad nlara; temiz ııkad nlar temiz erkeklere, temiz erkekler de temiz kad nlara lay kt r. O ııı ıtemiz olanlar iftirac lar n söyledikleri eylerden uzakt rlar. Onlar için bir ıışıbağ ş ılanma ve bolca verilmi iyi bir r z k vard r.” (Nûr, 24/26)şı ııAllah insanlar baz ihtiyaçlar içinde yaratm t r. nsanlar ya amak için yemek yeme e ııı ışİşğihtiyaç duyarlar. nsanlar olumsuz hava artlar na kar bar nmaya muhtaçt rlar. Bunun gibi, İşış ıııinsanlar n neslin devam için evlenmeye ihtiyaçlar vard r. Evlilik insanlar n cinsel ihtiyaç-ııııılar n me ru bir yoldan gerçekle tirdikleri, ahlakî ve insanî bir kurumdur. Evlilik s rf cinsel ı ışşıboyutla da aç klanamaz. Evlilikte, ‘payla m’, ‘sosyalle me’, ‘i bölümü’, ‘hayat n zorluklar na ış ışşııbirlikte kar koyabilme’ gibi daha ba ka pek çok fayda da vard r.ş ışıEvlili in sa lam temellere oturabilmesi için yuvam z n takva, yani Allah korkusu te-ğğı ımeline dayanmas gerekir. Evlili e ad m atan çiftlerin, temiz ve iffetli olarak aile yuvas n ığıı ıkurmalar önemlidir. Bu iffet evlilik boyunca da korunmal d r. Yukar da mealini verdi imiz ıı ıığayette iffetlerini koruyamam ve zina etmi kötü kad n ve kötü erkeklerin birbirlerine lay k ı şşııolduklar ; fakat temiz erkek ve temiz kad nlar n ancak birbirleriyle evlenebilece i beyan ııığedilmektedir. ffetlerini korumu insanlar için bir ba lanma ve çok de erli bir r zk n da İşğ ş ığı ıoldu u müjdesi verilmektedir. Ku kusuz ba lanma ve r zk n nihai noktas nda Allah’ n ğşğ ş ıı ıııbah etti i cennet nimetleri vard r. Fakat bu müjdeye dünyevî anlamda denk dü en r zk, hiç şğışıku kusuz evlerimizin ne esi, aile yuvalar m z n meyvesi ve bereketi çocuklar m zd r.şşı ı ıı ı ıPeygamber Efendimiz, yeni evlenen bir insan tebrik edece i zaman “Allah mübarek ığetsin, sana bereketler ihsan etsin, e ini de, seni de hay r ve iyiliklerde ortak etsin” diye k sa şııbir dua yapard (Ebû Dâvûd, “Nikâh”, 2130). Evlili in Allah’ n ihsan etti i bereketle ba -ığığş* Doç. Dr. Soner GÜNDÜZÖZ
430lamas ve e lerin evlilik hayat boyunca hay r ve iyiliklerde ortak olabilmeleri için iffet ve ışıınamus ön artt r.şıBu anlamda sevgili Peygamberimiz, çocuk e itiminin çocuk henüz dünyaya gelmeden ğba lad n dü ünür. Efendimiz, daha çocuk ana rahmine dü meden onun ahlakî nüvesinin şı ı ığşşzarar görmemesi için, anne ve babaya baz sorumluluklar yükler. Anne ve baba her eyden ışönce iffetlerini korumu olmal d r. Haram lokma yememelidir. Evlili in gerektirdi i kar şı ığğıkoca münasebeti s ras nda bile baz hususlara dikkat edilmelidir. Peygamber Efendimiz, ııı“Biriniz, kar s n n yan na (kar koca münasebeti için) geldi inde ‘Allah’ n ad yla, Allah’ m! eytan ı ı ııığıııŞı(yuvam zdan) uzak tut. eytan bize bah edece in r zktan/çocuktan uzak tut’ diye dua eder ve e -ıŞışğışlerin böylece bir çocu u olursa, (bu duan n hat r na), eytan n, o çocu a gelecekte verebilece i baz ğıı ışığğızararlar engellenir.” buyurmu lard r (Buharî, “Vudû”, 141).şıAnne ve babalar çocuklar n ziksel, aklî ve ruhî bak mdan sa l kl geli ebilmesi için ı fiığı ışellerinden geleni yapmal d r. Hayatta ba ar tek boyutlu bir olgu de ildir. Anne ve baba ço-ı ışığcu unun nas l ki, tahsil hayat nda elde etti i ba ar larla mutlu oluyorsa, çocu unun ahlakî ğıığşığgüzellikleriyle de öylece mutlu olur.Tohumu kötü olan bir a ac n meyvesi bozuk olur. Aileyi olu turan çiftlerin gelecekteki ğışmeyveleri çocuklar n n kendilerine ve topluma faydal fertler olabilmesi için kendi iffetlerini ı ııörselememeleri gerekir. Yüce Allah, zinan n aç k olan na da, gizli olan na da yakla lmama-ıııış ıs n emretmektedir (En’âm, 6/151). Çünkü zina son derece çirkin bir i tir. ( srâ, 17/32).ı ışİDe erli Müslümanlar! ster evli, ister bekâr olsun ki ilerin evlilik d kurduklar tüm ğİşı ı şıcinsel ili kiler zinad r ve zina haramd r. Allah kat nda çok çirkin ve büyük bir günaht r. şııııİnsano lunun ihtiyaçlar n me ru yollarla kar lamas gerekir. Evlilik insana bereket, sevap, ğı ışş ıımutluluk ve huzur getirirken, zina insana bereketsizlik, günah, mutsuzluk ve kaos getirir. Oysa Müslüman her bak mdan istikrarl bir hayat ya amak ve ahlakl olmak zorundad r. ıışııUtanma duygusu bu anlamda çok önemlidir. Utanma duygusunun zedelenmemesi için, insanlar n giyim ve ku amlar na, yeme ve içmelerine, sosyal ili kilerinde ölçülü olmaya ve ışışkonu tuklar sözlere dikkat etmeleri gerekir.şıİnsan, nefsin aldat c l na ve eytan n kurdu u tuzaklara aldanmamal , zina tehlikesiyle ı ı ı ığşığıkar kar ya oldu unda, vezirin kar s Zeliha kar s nda iffetini, tüm tahriklere ra men ko-ş ış ığı ışı ığruyan Yusuf Peygamberi hat rlamal d r (Yûsuf, 12/23).ıı ıGözümüzü, kula m z , a z m z haramdan korumay beceremiyorsak, bir gün tenimizi ğı ı ığı ı ııde haramdan koruyamayabiliriz. Görüntümüzle sayg n bir insan imaj olu turam yor, cinsel ıışıça r m uyand racak davran lar sergiliyorsak, ar perdemizin y rt lmaya ba lad n n ilk ğ şı ııı şı ışı ı ığalametleri belirmi demektir.şBu durumda namuslar n koruyan erkeklerle namuslar n koruyan kad nlar için, Allah’ n ı ıı ıııba lanma ve büyük bir mükâfat haz rlad n akl m za getirelim (Ahzâb, 33/35). Allah, ğ ş ııı ı ığı ıhepimizi zinadan ve hayâs zl ktan korusun. Âmin!ı ı
431
432
Search
Read the Text Version
- 1
- 2
- 3
- 4
- 5
- 6
- 7
- 8
- 9
- 10
- 11
- 12
- 13
- 14
- 15
- 16
- 17
- 18
- 19
- 20
- 21
- 22
- 23
- 24
- 25
- 26
- 27
- 28
- 29
- 30
- 31
- 32
- 33
- 34
- 35
- 36
- 37
- 38
- 39
- 40
- 41
- 42
- 43
- 44
- 45
- 46
- 47
- 48
- 49
- 50
- 51
- 52
- 53
- 54
- 55
- 56
- 57
- 58
- 59
- 60
- 61
- 62
- 63
- 64
- 65
- 66
- 67
- 68
- 69
- 70
- 71
- 72
- 73
- 74
- 75
- 76
- 77
- 78
- 79
- 80
- 81
- 82
- 83
- 84
- 85
- 86
- 87
- 88
- 89
- 90
- 91
- 92
- 93
- 94
- 95
- 96
- 97
- 98
- 99
- 100
- 101
- 102
- 103
- 104
- 105
- 106
- 107
- 108
- 109
- 110
- 111
- 112
- 113
- 114
- 115
- 116
- 117
- 118
- 119
- 120
- 121
- 122
- 123
- 124
- 125
- 126
- 127
- 128
- 129
- 130
- 131
- 132
- 133
- 134
- 135
- 136
- 137
- 138
- 139
- 140
- 141
- 142
- 143
- 144
- 145
- 146
- 147
- 148
- 149
- 150
- 151
- 152
- 153
- 154
- 155
- 156
- 157
- 158
- 159
- 160
- 161
- 162
- 163
- 164
- 165
- 166
- 167
- 168
- 169
- 170
- 171
- 172
- 173
- 174
- 175
- 176
- 177
- 178
- 179
- 180
- 181
- 182
- 183
- 184
- 185
- 186
- 187
- 188
- 189
- 190
- 191
- 192
- 193
- 194
- 195
- 196
- 197
- 198
- 199
- 200
- 201
- 202
- 203
- 204
- 205
- 206
- 207
- 208
- 209
- 210
- 211
- 212
- 213
- 214
- 215
- 216
- 217
- 218
- 219
- 220
- 221
- 222
- 223
- 224
- 225
- 226
- 227
- 228
- 229
- 230
- 231
- 232
- 233
- 234
- 235
- 236
- 237
- 238
- 239
- 240
- 241
- 242
- 243
- 244
- 245
- 246
- 247
- 248
- 249
- 250
- 251
- 252
- 253
- 254
- 255
- 256
- 257
- 258
- 259
- 260
- 261
- 262
- 263
- 264
- 265
- 266
- 267
- 268
- 269
- 270
- 271
- 272
- 273
- 274
- 275
- 276
- 277
- 278
- 279
- 280
- 281
- 282
- 283
- 284
- 285
- 286
- 287
- 288
- 289
- 290
- 291
- 292
- 293
- 294
- 295
- 296
- 297
- 298
- 299
- 300
- 301
- 302
- 303
- 304
- 305
- 306
- 307
- 308
- 309
- 310
- 311
- 312
- 313
- 314
- 315
- 316
- 317
- 318
- 319
- 320
- 321
- 322
- 323
- 324
- 325
- 326
- 327
- 328
- 329
- 330
- 331
- 332
- 333
- 334
- 335
- 336
- 337
- 338
- 339
- 340
- 341
- 342
- 343
- 344
- 345
- 346
- 347
- 348
- 349
- 350
- 351
- 352
- 353
- 354
- 355
- 356
- 357
- 358
- 359
- 360
- 361
- 362
- 363
- 364
- 365
- 366
- 367
- 368
- 369
- 370
- 371
- 372
- 373
- 374
- 375
- 376
- 377
- 378
- 379
- 380
- 381
- 382
- 383
- 384
- 385
- 386
- 387
- 388
- 389
- 390
- 391
- 392
- 393
- 394
- 395
- 396
- 397
- 398
- 399
- 400
- 401
- 402
- 403
- 404
- 405
- 406
- 407
- 408
- 409
- 410
- 411
- 412
- 413
- 414
- 415
- 416
- 417
- 418
- 419
- 420
- 421
- 422
- 423
- 424
- 425
- 426
- 427
- 428
- 429
- 430
- 431
- 432