351kinleri i lemez ş(Hicr, 15/40; Sâd, 38/83). Çünkü eytan n bizim üzerimizde asl nda bir şııegemenlik ve hâkimiyeti yoktur. Onun hâkimiyeti, sadece onu dost edinenler ve Allah’a ortak ko anlar n üzerinedir şı(Nahl, 16/100). eytan n tuzak ve hileleri gerçek Şımümin ve ihlâs sahibi ki iler için çok zay ft r şı ı(Nisa, 4/76). Onun yapt kötülüklere ı ı ğbir davettir. Bunun için insanlar n zaa ar ndan yararlan r, onlar çirkin ve zararl ıfl ıııışeylere ça r r. E er insan bu davete uyar ve ça r ya olumlu cevap verirse sap t r ve ğı ığğ ıı ışeytana dost olur. Gerçek mümin, ondan gelebilecek olan her türlü telkin ve ves-veseye kula n t kar. Allah’ n emretti i tarzda bir hayat sürmeye gayret eder. Ve bu ğı ı ıığkonuda bir yanl yapt n fark etti i anda pi man olarak tövbe denilen ar nmay ı şı ı ığğşııgerçekle tirir. Dolay s yla iman m z, samimiyetimiz ve iyi i lerde devam ve sebat -şı ıı ışım z bizi eytan n hile ve tuzaklar na kar koruyacakt r.ışıış ııNetice olarak eytan, mahiyetinde var olan kötü duygular , kötü yolda kullanma-şıs sebebiyle Allah’ n rahmetinden uzakla t r lm t r. eytan n varl , insan için bir ıışı ı ı ışŞıı ı ğimtihand r. Ona insanlar do ru yoldan sapt rma f rsat verilmekle birlikte, kendisi-ıığıııne uyanlar n, Allah’ n vermi oldu u irade ve akl bu yönde kullan p, peygamberlere ıışğııve onlar n getirdikleri kutsal kitaplara kulak t kad klar , tüm uyar lara ra men eyta-ııııığşna özgür iradeleriyle tabi olduklar için, sorumluluk kendilerine aittir. ıO halde Allah’a gönülden ba lan p, O’na gerçekten iman edenler, kulluk bilin-ğıciyle ibadet ve sorumluluklar n yerine getirenler, k saca yarat l ve var olu gayesine ı ııı ışşuygun bir hayat tarz benimseyenler, eytan n hile ve aldatmalar ndan uzak kal rlar.ışııı
352ŞEYTANÎ İŞLER: İÇKİ, KUMAR VE DİKİLİ TAŞLAR*ِ ٰ ِ ا َ ْ ٰ ا َ ِِّ۪ ْ ا ّ َِّ ا ّ َ ا ۪ َ ا َ ُ ا اِ ّ َ ا َ ْ ُ وَا َ ْ ُ وَا ْ َ ب ُ وَا زْ مُ رِ ْ ٌ ِ ْ َ َ ا ّ ْ نِ َ َِْ َ َْ َِْْٰ ٓ ََّٓ َ ُِ َ ْ َ ِ ُ هُ َ ُ ْ ُ ْ ِ ُ ن اِ ّ َ ُ ُ ا ّ ْ ن ان ُ ِ َ َ ْ ـَ ُ ُ ا َ َاوَةَ وَا َ ْ َ ءَ ِ ا َ ْ َْْْٓ َ ُ َ َْ۪ َََ َّٰ ِ وَ َ ا ّ ةِ َ َ ا ْ ُ ْ ُ ْ َ ُ نْ ََۚ ِٰوَا َ ْ وَ َ ُ ّ ُ ْ َ ْ ذِ ْ ا َِِّ ِْ“Ey iman edenler! (Akl örten) içki (ve benzeri eyler), kumar, dikili ta lar ışşve fal oklar ancak, eytan i i birer pisliktir. Onlardan kaç n n ki kurtulu a ışşı ışeresiniz. eytan, içki ve kumarla, ancak aran za dü manl k ve kin sokmak; Şışısizi Allah’ anmaktan ve namazdan al koymak ister. Art k vazgeçiyor ııımusunuz?” (Maide, 5/90-91) Yeryüzünde en sayg n varl k insand r. Rabbimiz bizi di er varl klar aras nda ııığııfarkl bir özellik ve kabiliyette yaratm t r. Ayr ca, dünya ve ahiret mutlulu unu elde ıı ışığedebilmemiz için de birtak m emir ve yasaklar koymu , dinin, can n, akl n, neslin ışııve mal n korunmas n teminat alt na alm t r. Ayet-i kerimede bahsi geçen içki, ku-ıı ııı ışmar, dikili ta lar ve fal oklar yla ilgili yasaklar da bu hususla do rudan ba lant l d r.şığğı ı ıAlkollü içkilerin sa l m za verdi i zararlar bugün daha iyi anla lmaktad r. ğ ğı ı ığş ııNitekim tra k kazalar n n en önemli sebeplerinden birisi alkollü içkilerdir. Aile fiı ıgeçimsizlikleri ve bo anmalar ile yaralama, gasp, cinayet gibi her türlü suçun şmeydana gelmesinde, artmas nda en önemli faktörlerden biri de yine alkollü ıiçkilerdir.Baz kimseler içkinin birtak m yararlar ndan bahsederek az miktarda ve kontrollü ıııal nmas hâlinde sak ncalar n n ortadan kald r labilece ini iddia etmektedir. Buna ıııı ıı ığmukabil Kur’an, zarar yarar ndan fazla olan, kontrolü de imkâns z bulunan ııısarho luk veren içkinin muhtemel her türlü zararlar ndan bireyi ve toplumu şı* Sabri AKPOLAT
353korumak için yasaklam t r.ı ışGünümüzde kumar, tüm dünyada oldukça yayg n olan, hatta birçok ki i için bir ıştür e lence say lan bir sektör hâline gelmi tir. Kumar tutkunu ki ilerin bu yolla çok ğışşbüyük miktarlarda para ve servetlerini israf ettikleri ve sonuçta peri an olduklar şıya anm gerçekliklerdendir. Di er taraftan s rf zevk için kumara tevessül etmek ve şı şğıbu yolla yap lan para israf da, birçok muhtaç insan n refaha kavu mas na yetecek ııışıboyutlardad r. Kumar n insanlara ne kadar büyük zararlar verdi ini her gün ga-ıığzetelerde ve televizyonlarda görmek mümkündür. Kumar borcu yüzünden intihar eden, her eyini kaybetti i için ailesi da lan, senelerce u ra p kazand mal var-şğğ ığ şıı ı ğl n birkaç saat içinde tamamen kaybedip bunal ma giren, bundan dolay gözünü ı ı ığıık rpmadan cinayet i leyebilen insanlar n haberleri her gün kar m za ç kmaktad r.ışışı ıııKazanc m z ansa ve tesadüfe ba l olmamal , çabam z n ve al n terimizin ürünü ı ışğ ııı ııolmal d r. Bu husus Kur’an- Kerim’de öyle vurgulanmaktad r: ı ıışı“ nsan için ancak çal t vard r.”İı ı ış ğı(Necm 53/39) Bu itibarla, tara ardan birine menfaat sa layan her türlü bahis kumard r ve di-flğınimizce yasaklanm t r.ı ışİçki ve kumar, bizi, Yarat c m z anmaktan ve O’na ibadet etmekten al kor. Ayr ca ı ı ı ıııbo a geçirdi imiz zaman da büyük bir kay pt r ve bu zaman bir daha geri getirme şğı ııimkân m z da yoktur. Hâlbuki bu geçen zaman içinde çal p üretebilir; okuyup ı ıı ı şö renebilir veya ba kalar na ö retebilirdik. Söz konusu kötü al kanl klar n aram za ğşığı şıııkin ve nefret tohumlar ekmesi de i in cabas . O halde; her türlü kötülü e aç k bu ışığıal kanl klar terk etmeliyiz. Bunu da herhangi bir bask sebebiyle de il, iman etmi ı şııığşve ikna olmu bir Müslüman olarak yapmal y z.şı ıDinimizde inanç esaslar ile haram ve helaller aç kça beyan edilmi tir. Bu esaslara ıışayk r her anlay ve davran kesinlikle yasaklanm t r. Bu sebeple, Allah’tan ba -ı ıı şı şı ışşkas na kulluk anlay n ça r t racak ve ki inin te ebbüs ruhunu birtak m temelsiz ıı ı ışğ şı ışşıinan lara kilitleyecek uygulamalar, ayet-i kerimede içki ve kumar yasa n n pe i ı şğı ışs ra zikredilmi ve yüce Allah’ n ho nut olmad , bir mümine yara mayan çirkin ışışı ı ğşfiillerden say lm t r. Çal p kazanma yerine, ümitlerini ve gelece ini aniden zen-ı ı ışı ışğgin olma hayalleri üzerine kurmay do al sayar hâle gelmi bir zihniyetin ve ayet-i ığşkerimede sak n lmas emredilen di er hususlar n yayg nl k kazanmas , sa l kl din ı ıığıı ıığı ıbilgisinin ve din ve ahlak e itiminin ne kadar önemli oldu unu ortaya koymaktad r.ğğı
354ŞEYTANIN GÜCÜ GERÇEK DEĞİL, GEÇİCİDİR*ِ ٰ ِ ا َ ْ ٰ ا َ ِِّ۪ ْ ا ّ َِّوَ َ ل ا ّ ْ ن ّ ُ َ ا ْ ُ اِن ا ّ َ وَ َ َ ُ ْ وَ ْ َ ا َ ّ وَوَ َ ْ ـُ ُ ْ َ ْ ْ ـُ ُ ْ وَ َ َ نَۜ َِّْ َْٰ ََِ َ ُ َ ََٓ َ ۬ ِ َ َ ـْ ُ ْ ِ ْ ُ نٍ اِ ان دَ َ ْ ـُ ُ ْ َ ْ َ َ ْ ُ ْ ۪ َ َ َ ُ ۪ وَ ُ ا ا ْ ُ َ ُ ْ َ ا َ ُۜ ٓ ََُۚ ٓ َ ّْْ ََِ ُ ْ ِ ُ ْ وَ َ ا ْ ُ ْ ِ ُ ْ ِ ّۜ اِ ّ۪ َ َ ْت ُ ِ َ ا ْ َ ْ ُ ُ نِ ِ ْ َ ْ ۜ اِن ا ِ ۪ َ ُ ْ َََُّ ّٓ ََِٓ ََِ اب ٌ ا ۪ ٌ ََ“ bitirilince eytan da diyecek ki: üphesiz Allah size gerçek olan İşşŞısöz verdi. Ben de size söz verdim ama yalanc ç kt m. Zaten benim sizi ı ı ızorlayacak bir gücüm yoktu. Ben sadece sizi ça rd m, siz de hemen bana ğı ıgeliverdiniz. O halde beni k namay n, kendinizi k nay n. Art k ben sizi ıııııkurtaramam, siz de beni kurtaramazs n z. üphesiz ben, daha önce sizin, ı ıŞbeni Allah’a ortak ko man z kabul etmemi tim. üphesiz, zalimlere elem şı ışŞdolu bir azap vard r.” ( brahim, 14/22)ıİAllah’ n mesajlar n umursamayan toplum önderleri ile onlar körü körüne taklit ıı ııeden zay f karakterli zavall insanlar aras nda cereyan edecek olan ve yarars z pi -ıııışmanl klar n dile getirildi i ibret verici konu man n ard ndan bir ba ka ibret dolu ıığşıışsahne ile kar kar yay z. Bu çarp c tabloda ise, art k herkesin yeri yurdu kesinle -ş ış ııı ııştikten sonra eytan n, cehennemi hak edenlere son bir çift sözü oldu unu görüyo-şığruz. Gerçekte Allah’ inkâr etmeyen ve dünyadayken insanlara hep yalan söyledi ini ığitiraf eden eytan n bu konu mas ndan ç karaca m z ders udur: eytan n gücü şışıığı ışŞıbizim zayı ı ıflığm zla do ru orant l d r. Yüce Rabbimiz bu ahiret sahnesinde eytan n ğı ı ışıinsan üzerinde gerçekte bir yapt r m gücüne sahip olmad n bizzat eytan n a z y-ı ıı ı ığşığ ıla söyletmi olmas ise bu gerçe i zihinlerimize iyice yerle tirmemiz içindir.şığş* Mahmut DEM R İ
355Bu ayet her eyden önce bizlere sorumluluk duygusu ve bilincini a lamay he-şş ııde emektedir. öyle ki, eytan n davran lar m z üzerinde zorlay c bir etkisi olma-flŞşıı şı ıı ıd na göre hatalar m zdan kendimizi sorumlu tutmaktan ba ka çaremiz kalm yor. ı ı ğı ışıBizim zaa ar m zdan ve yanl e ilimlerimizden yararlanan eytan, Allah’ n haram fl ı ıış ğşık ld çirkin eylere sanal bir güzellik görüntüsü vermek suretiyle bu e ilimlerimizi ı ı ığşğdavran düzeyine aktarmam za sadece yard mc oluyor. Yani ahirette “beni de il ı şııığkendinizi suçlay n” diyecek olan eytan ayn zamanda ilk defa do ru konu mu ola-ışığşşcak. Dolay s yla istemedi imiz bir neticeyle kar la acak olursak eytan ve de onun ı ığş ş ışıgörevini icra eden dostlar n k nama hakk m z olmayacak. Çünkü kendi özgür ira-ı ı ıı ıdemizle yapt m z tercihler neticesinde bu kötü sonuca ula m olaca z. Bir ba ka ı ı ığş ş ığ ışayette bu gerçek yine eytan n dilinden u ekilde ifade edilmektedir: şış ş“Rabbimiz! Ben onu azd rmad m, fakat kendisi derin bir sap kl ktaydııı ıı.” (Kâf, 50/27)Şeytan n yapt ise vesveseden ibarettir. O bize bir kötülü ü yapmam z için an-ıı ı ğğıcak telkinde bulunabilir. Bundan öteye geçemez. As l karar verecek olan irademiz-ııdir. Ama o her f rsatta zihnimizi kurcalamaya devam edecektir. En basit yanl bir ıı şe ilimimiz bile onu harekete geçirecektir. Allah Resûlü’nün “ eytan, insanda kan n ğşıakt yerlerde dola r” ı ı ğş ı(Buharî, “ tikâf”, 8)İ hadisi, eytan n bu fonksiyonunu en güzel şıbir ekilde izah etmektedir.şTam bu noktada Kur’an ünlü müfessir, Fahrettin er-Râzî’nin “ne s” ile eytan fişıözde le tiren yorumu kayda de erdir. öyle diyor Büyük Müfessir: ş şğŞ“Bu ayet göste-riyor ki, as l eytan ne stir. Çünkü eytan sadece kötü telkinde bulundu unu aç kça söy-ışfişğılemektedir. ayet insan n nefsinde ehvete, öfkeye, yan lg lara ve bo eylere yönelik bir Şışı ış şe ilim olmasayd , eytan n bu vesvesesinin hiçbir etkisi olmazd .”ğışıı(Râzî, Tefsîru’l-Kur’ani’l-Azîm, XIX, 111)Şu halde irademiz ne kadar zay f olursa eytan n üzerimizdeki gücü ve etkisi de o ışıkadar fazla olacakt r. Yüce Rabbimizin bizler için koydu u ilkeler ve gönderdi i elçi-ığğlerinin rehberli i do rultusunda hareket etme kararl l n gösterdi imiz müddetçe ğğı ı ı ığğşeytan ve dostlar n n bizi yanl yollara dü ürmek için yapt klar planlar, kurduk-ı ıı şşıılar tuzaklar ve sinsi çabalar hiçbir sonuç vermeyecektir. Öyleyse ahirette eytanla ıışyüzle memek için bu dünyada s k s k kendimizle yüzle meli, nefsimizi hesaba çek-şıışmeliyiz. Aksi halde pi manl n fayda sa lamayaca o gün ne eytan ne de onun şı ığğğ ışhuyunu kapm dostlar bize yard mc olabilirler.ı şııı
356ŞU ÜÇ ŞEYDEN KESİNLİKLE KAÇINALIM!*ِ ٰ ِ ا َ ْ ٰ ا َ ِِّ۪ ْ ا ّ َِّ ٰ ِ اِ ً ا َ َ وَ َ ْ ُ ن ا ّ ْ َ ا ۪ َ َمَ ا ّ ُ اِ ِ َ ّ وَ َ ْ ُ نََِْٰۚ َُّّّ َ ََٰ ٰوَا ۪ َ َ ْ ُ ن َ َ ا َََّّوَ َ ْ َ ْ َ ذٰ ِ َ َ ا َ ً ُ َ َ ْ ُا َ اب ُ َ ْمَ ا ِ ٰ َ ِ وَ َ ْ ْ ۪ ۪ ُ َ ً َُْۗ ْ ََۙ ْ َْ“Onlar, Allah ile beraber ba ka bir ilaha kulluk etmeyen, haks z yere, şıAllah’ n haram k ldıı ı ığ cana k ymayan ve zina etmeyen kimselerdir. Kim ıbunlar yaparsa a r azaba u rar. K yamet günü onun azab kat kat art r l r ığ ığııı ı ıve horlanm olarak orada ebedî kal r.” (Furkân, 25/68-69)ı şıBizleri yaratan, r z k veren ve ya atan Rabbimizin yapmam z emretti i istekle-ı ışı ığri oldu u gibi yapmamam z ve kesinlikle kaç nmam z gereken istekleri de vard r. ğııııBunlar n ba nda da Allah’a ortak/ irk ko ma gelmektedir. Bu ise günahlar n en bü-ış ışşıyü üdür ğ(Buharî, “Edeb”, 6).Allah’a ortak ko ma/ irk; “birden fazla ilâh n varl n kabul etmek, O’nun şşıı ı ığilâhlardan meydana geldi ine inanmak, O’na yakla t r r veya efaatçi olur ümidiyle ğşı ışba ka varl klara tapmak, onlar “Allah’ sever gibi sevmek” şııı(Bakara, 2/165), onlardan yard m dilemek, itaat etmek, korumalar na s nmak, e yan n ve tabiat n hakikî mü-ııı ı ğşııessir oldu una inanmak” eklinde olabilir. Nefsimizin errinden, eytan n errinden ğşşşışve onun Allah’a irk ko maya davet etmesinden sabah/ak am ve yata a yatt m zda şşşğı ı ığAllah’a s nal m ı ı ğı(Ebû Dâvûd, “Edeb”, 110) bilerek/bilmeyerek irke dü mü isek Rab-şşşbimizden af dileyelim.Rahman olan Rabbimiz özenerek yaratt , say s z nimeti emrimize verdi i biz ı ı ğı ığinsanlar n ya ama hakk n da kutsal ilan etmi tir. Yüce Allah Kur’an’ n ba ka ayetle-ışı ışışrinde de cana k ymay haram k ld n ve cezas n n cehennem oldu unu ııı ı ı ığı ığ(Nisâ, 4/93)belirtmi , “haks z yere bir ki iyi öldürmeyi bütün insanl öldürmek, bir ki iyi kur-şışı ı ğştarmay da bütün insanlara hayat vermek” olarak nitelemi tir ış(Mâide, 5/32).* Mustafa GÜNEY
357Peygamberimiz (s.a.s) de Vedâ Hacc hutbesinde, bütün insanl a hitap ederek, ıığ“ üphesiz bu gününüz, bu ay n z ve bu beldeniz nas l kutsal ise, canlar n z, mallar n z Şı ııı ıı ıve rzlar n z da öylesine kutsald r, her türlü tecavüzden korunmu tur; yani toplumun ıı ıışsorumlulu u ve hukukun güvencesi alt ndad r…”ğıı(Buhârî, “ lim”, 37; Müslim, “Hac”, 147)İbuyurmu tur.şAllah’a kul olman n idraki içinde Rahman s fat ndan tecelli eden rahmetin anlam ıı ıve hikme tini bilen biz mü’minler sava ma, nefsi müdafaa vb. hukukî bir gerekçeye şdayanmaks z n asla hiçbir cana k ymamal y z.ı ııı ı“Evlilik d cinsel ili ki” anlam na gelen zina da, dinen kesinlikle yasaklanm ı ışşıı şbüyük günahlardand r. Zina sadece tara ar ve onlar n yak nlar n ilgilendiren ahsî ıfl ıııı ışbir suç de il, bütün toplumu ilgilendiren; toplumun temel ta n olu turan aileyi ğşı ışkökünden sarsan, insanlardaki namus/iffet duygusunu yok eden ve ahlaks zl n ı ı ığyayg nla mas na neden olan sosyal bir suç/cinayettir.ışıZinan n önlenebilmesi için sadece zina de il, zinaya götüren sebepler de ya-ığsaklanm t r. Nitekim Yüce Allah, ı ış“… Çirkinliklere, bunlar n aç na da gizlisine de ıı ığyakla may n.”şı(En’âm, 6/151) buyurmaktad r. Konuyla ilgili bir ba ka ayette de, “Zina ışetmeyin” denilmeyip “Zinaya yakla may n” şı( srâ, 17/32)İ denilmesi, zinaya götürme tehlikesi bulunan tutum ve davran lardan, cinsel duygular m z tahrik edici yay n-ı şı ı ıılardan da uzak durmam z n çok önemli oldu unu ifade eder.ı ığBu âyette belirtilen günahlar i leyenlere bunun azab n n “kat kat” verilece i ışı ığifadesiyle, bir günah n cezas n n katlanarak verilece i de il; irk, katil, zina gibi ıı ığğşsuçlar n cezalar n n birbirine eklenece i bildirilmi tir. Zina, adam öldürme ve ıı ığşh rs zl k gibi büyük günahlar n, günah ve haram oldu unu kabul edip de ne s ı ı ıığfive eytana yenilerek bunlar i leyen ve tövbe etmeden ölen ki iler, slam dininden şışşİç kmad için, günahkâr Müslümanlard r. Affedilmeyip cehennemde ebedî kalma ıı ı ğıcezas da, sadece tövbe etmeyip irk ve küfür üzere günahkâr olarak ış(Zuhruf, 43/74)ölenler içindir.Öyleyse sadece Allah’ n birli ini kabul edip O’nun ho nutlu unu gözeterek, ığşğherhangi bir ç kar pe inde olmadan yaln zca Allah’a kulluk edelim. nsan hayat na ışıİısayg göstererek, zinadan ve zinaya dü ürecek yollardan sak narak tertemiz, insanca ışıve müslümanca bir hayat sürelim.
358TAKVA ALLAH’A ULAŞIR*ِ ٰ ِ ا َ ْ ٰ ا َ ِِّ۪ ْ ا ّ ِّٰ ْ َ َ ل ا ّ َ ُ ُ َ وَ دِ َ ؤُ َ وَ ِ ْ َ َ ُا ّ ْ ٰى ِ ـْ ُ ْ َ ِ َ ّ َ َ ُ ْ ِ ـُ َ ِّ ُوا ا ّ َََٰ ََََُٰۜٓ ٰ ََُ َ َ ٰ ـ ُ ْ وَ َ ّ ا ُ ْ ۪ َ ِِْ ِٰۜ“Onlar n etleri ve kanlar asla Allah’a ula maz. Fakat O’na sizin takvan z ıışı(Allah’a kar gelmekten sak nman z) ula r. Böylece onlar sizin ş ııış ııhizmetinize verdik ki, size do ru yolu gösterdi inden dolay Allah’ büyük ğğııtan yas n z. yilik edenleri müjdele.” (Hac, 22/37)ıı ıİYüce Rabbimiz bu ayette kurban örne inden hareketle bütün ibadetlerin özünde ğolmas gereken ortak ilke ve amaca dikkatimizi çekmektedir. Kulun hiçbir ibadetine ıAllah’ n ihtiyac yoktur. Fakat insan n Allah’a, O’na yak n olmaya, r za ve sevgisini ıııııkazanmaya ihtiyac vard r. te bu ihtiyac n giderme ve kullu unu ortaya koyma ııİşı ığad na yap p etti i her ne varsa hepsinde aslolan, “takva” uuruyla ortaya konulma-ıığşs d r. O halde takva nedir?ı ıTakva, bir tehlikeden ve zarardan bir ey arac l yla korunmak, sak nd rmak şı ı ığı ıve korkmak anlamlar na gelir. Kur’an- Kerim’de, Mekke’de inen ayetlerde mü -ıışriklerin, Allah’ n ahiretteki azab ndan korkup, çekinmeleri ba lam nda, Medine’de ıığıinen ayetlerde ise Allah’a duyulan derin sayg ve dindarl k anlam nda kullan lm t r. ıııı ı ışAnl yoruz ki takva, kulun Yaratan yla olan münasebetinde en önemli tutum ve dav-ııran lar n ba nda gelmektedir.ı şış ıKur’an- Kerim, insanlar aras nda dil, din, rk, cins, renk vb. ay r m n bir anlam ıııı ı ıta mad n , as l üstünlü ün takva, yani sorumluluk bilincine sahip olmak oldu u-ş ıı ı ığığğnu söyler. Nitekim ayette;“Ey insanlar! üphe yok ki, biz sizi bir erkek ve bir di iden yaratt k ve birbirinizi tan -Şşııman z için sizi boylara ve kabilelere ay rd k. Allah kat nda en de erli olan n z, O’na kar ıı ıığı ış ıgelmekten en çok sak nan zd r...”ıı ı(Hucurât, 49/13) buyurulmu tur.ş* Dr. Faruk GÖRGÜLÜ
359Takva, Allah’a kar derin bir sayg y ve sayg n n gere i olarak, r za ve sevgisini ş ıı ıı ığıkaybetme endi esinden kaynaklanan bir korkuyu içermektedir. Ayr ca takva, kulluk şıbilincine sahip olarak ya amakt r. S n rlar belli bir hayat sürme ve s n rlara riayet, şıı ııı ıhem de s n r çizene itaat anlam ta maktad r.ı ı ıış ııİbadetler, onunla s radan ve içi bo bir davran kal b olmaktan ç kar, yüce ma-ışı şı ıınalar ta r ve insan n o yüce de erlere eri mesini temin eder. Her ibadetin kendine ş ıığşait bir formu, ekli ve kural vard r. Bu kurallar manzumesini uygulayan kulu, de-şıığerli hâle getirir. Dolay s yla takva, Allah’ n iradesine boyun e me, yapmam z iste-ı ıığı ıdi i eyleri yapmak ve yapmamam z istedi i eylerden uzak durmakt r.ğ şı ığ şıİncelemekte oldu umuz ayet ba lam nda söylersek, kurban kesmek görünür-ğğıde kan dökmek, can almak, et payla mak gibi alg lanabilirse de, hakikatte tam bir şıibadettir. Zira kurban kesmenin alt nda yatan mana, Allah’ n emrine boyun e erek ıığr zas na eri me arzusudur. te bu i lemi anlaml k lan ve yüce Rabbimize ula t ran ıışİşşı ış ıda bu takva boyutudur.Kur’an- Kerim bizlere, takvaya eri mi /muttaki olanlar n özelliklerinden bah-ış şısederken bunlar n, varl kta ve darl kta Allah için harcayanlar, öfkelerini yenenler, ıııinsanlar affedenler, bir kötülük yapt klar nda ya da kendilerine zulmettiklerinde ıııAllah’ hat rlay p, günahlar ndan dolay tövbe isti far edenler olduklar n hat rlat-ııııığı ıımakta (Âl-i mran, 3/134-135)İ, böyle davrananlar cennetle müjdelemekte ı(Âl-i mran, İ3/136) ve Allah’ n onlar sevdi ini bildirmektedir ıığ(Âl-i mran, 3/76; Tevbe, 9/4, 7)İ.Sevgili Peygamberimiz de, kim olursa olsunlar ve nerede bulunursa bulunsunlar insanlar n kendisine en yak n olanlar n n takva sahipleri olduklar n belirtmi tir ııı ıı ış(Ah-med b. Hanbel, Müsned, V, 235).Mademki, yap lan i ler de il onun arka plan ndaki takva, Rabbimize ula makta ışğışve takvaya erenler Allah ve Resûlü taraf ndan bu ekilde övgüye de er görülmekte-ışğdir. Öyleyse takva boyutlu bir hayat sürebilmenin gayreti içinde olmal y z.ı ı
360TAKVA CENNETE GİRME VESİLESİDİR*ِ ٰ ِ ا َ ْ ٰ ا َ ِِّ۪ ْ ا ّ ِّۙ اِن ِ ُ ّ ۪ َ َ َ زًا َ َائِ َ وَا ْ َ ًَّٓۙ ْ ََ“Gerçek u ki, muttakiler için ‘bir kurtulu ve mutluluk’, nice bahçeler ve şşüzüm ba lar vard r.” (Nebe, 78/31-32)ğııHayat, sadece içinde ya ad m z u fani dünyadan ibaret de ildir. Rabbimiz, şı ı ığşğdünya hayat n belli bir zamana kadar bize emanet etmi tir. Bize verilen bu emanete ı ışgere i gibi riayet edebilir ve Rabbimizin r zas do rultusunda bir hayat sürdürebilir-ğıığsek, dünya nimetleri ile k yaslanamayacak nice nimetleri ve mutlulu u elde ederiz.ığAhiret gününde, cehennemdekilerin aksine, Allah’ n takva sahibi kullar için bir ııkurtulu , ba ar ve kazanç vard r. Takva sahibi kullara müjdelenen cennete nail ola-şşııbilmek için takvan n ne oldu unu ve nas l elde edilebilece ini de bilmek gerekir. ığığTakva, farkl ekillerde tarif edilmi tir. Bunlardan bir k sm n öyle ifade edebiliriz:ışşıı ışTakva, Mevla’n n seni, yasaklad amel üzere görmemesidir.ıı ı ğTakva, gereksiz ve faydas z eylerden sak nmakt r.ışııTakva, Allah’ n d ndakileri Allah’a tercih etmemektir.ıı ı şTakva, insanlar yan nda dilinden, meleklerin gözetiminde illerinden, ar n sahi-ıfiş ıbi yüce Allah’ n bilgisinde de gizli hâllerinden dolay bir ay b n n bulunmamas d r.ııı ı ıı ıDünyan n ere zenginlik, ahiretin ere takvad r.ışfişfiıİmam Gazâli, üpheli eylerden uzak durma ile takva aras ndaki alakay u e-ışşıış şkilde izah ediyor: “ nsan, Allah’ n celâlini, s fatlar n , illerini bilmesi ve kendi kusurla-İııfiı ı r yla kendini bekleyen tehlike ve korkular bildi i nispette Allah’tan korkar. Bu korkunun ıığhareketlerimize tesir eden en az derecesi, dinen sak ncal say lan i leri yapmaktan bizi ııışal koyan korkudur.”ı(Gazali, hyâ, IV, 153)İ O halde takvay elde etmek için gayret göster-ımeli ve Allah’tan muvaffakiyet dilemeliyiz.* Dr. Sabri TÜRKMEN
361Yukar da zikretti imiz ayetlerin öncesinde cehennemliklerin durumundan onla-ığr n çekece i azaptan bahsedilmi , buna kar n muttakilerin ‘bahçeler ve üzüm ba -ığşş ığlar ’ eklinde simgelenen kurtulu yerine ve bar na a gidecekleri haber verilmi tir. ışşığşBurada unu belirtmeliyiz ki yüce Allah’ n bunca meyvenin aras ndan üzümden şııbahsetmesi ve onu belirlemesi, Kur’an’ n ilk kez seslendi i o günkü Arap toplumun-ığda üzümün herkes taraf ndan biliniyor olmas ndan kaynaklanmaktad r.ııı Takva sahipleri için bahsi geçen nimetler, yüzeysel olarak kavranabilen somut nimetlerdir. Ancak gerçek tatlar n n nas l olaca n tam olarak kavrayamazlar. Çün-ı ıığı ıkü insan içinde bulundu u artlara ve dü ünce yap s na ba l olarak olaylar de-ğ şşı ığ ıığerlendirir. Nitekim bir hadiste de ifade edildi i gibi müminler için âhirette ha-ğz rlanan nimetler, lütuf ve ikramlar “gözlerin görmedi i, kulaklar n i itmedi i ve ığışğhiçbir be er akl n n tam olarak tasavvur edemeyece i türdendir” şı ığ(Buhârî, “Tevhîd”, 35; Müslim, “Îmân”, 312). Ancak, yüce Allah, kullar n n uhrevî nimetlere dair yakla k ı ış ıbir kir edinmelerini sa lamak ve onlarda bu nimetlere yönelik bir arzu ve istek fiğuyand rmak için, birçok âyette oldu u gibi burada da idrak ve anlama gücüne göre ığbu dünyada en çok ihtiyaç duyduklar , sevdikleri nesneler ve hazlardan örnekler ıvermi tir. Yüce Allah’ n gönülden inanm kullar için haz rlam oldu u bu nimetler şıı şııı şğdünyadaki nimetlerden çok daha üstündür.Günümüzde insanlar çal maktan ve muhtelif me guliyetlerden yorulup da din-ı şşlenme ihtiyac hissedince, yorgunluklar n atmak ve streslerinden uzakla mak için, ıı ışses ve görüntü kirlili inden uzak, su ve a ac n bol oldu u, nezih dinlenme yerlerine ğğığgitmeyi tercih ederler. Nitekim zikretti imiz ayetlerde de muttakilerin yerinin cen-ğnet oldu u ifade edilmi ve oradaki nimetlerden bahsedilmi tir. O cennet müminler ğşşiçin sevinç kayna d r. Bir ayet-i kerimede de öyle buyurulmu tur: ğı ışş“ man edip salih ameller i leyenlere gelince, i te onlar cennet bahçelerinde sevindiri-İşşlirler.”(Rûm, 30/15)Cennetin en belirgin özelli i, dinlenmek için arzu edilen a aç ve suyun orada bol ğğbulunmas d r. Cennete girmeyi hak eden her bir insana, dünyadaki ameline, mutluluk ı ıanlay na ve beklentisine göre nimetler verilecektir. Bu husus öyle beyan edilmektedir:ı ı şş“ nan p yararl i ler yapanlar da cennet bahçelerindedirler. Onlar için Rableri kat nda İıışıdiledikleri her ey vard r. te bu büyük lütuftur.”şıİş( ûrâ, 42/22)ŞÖzetle unlar söyleyebiliriz: Takva sahibi müslüman, Allah ve Resûlünün reh-şıberli inde yolunu bulan ve yüce Allah’ n korumas na giren kimsedir. O, gerçek ğııkurtulu a ermi tir. Bu kurtulu , ebedî bir kurtulu tur. Bu kurtulu un sonucunda, şşşşşb kk nl k vermeyen, tükenmeyen, dünyada hiç tad lmam , idrak kapasitemizin ı ı ııı şüzerinde nice nimetler vard r. Bu kurtulu a erebilmek, dünya hayat n iyi de erlen-ışı ığdirerek Rabbimizin r zas n kazanabilmeye ba l d r.ıı ığı ı
362TEMİZ BİR KALPLE ALLAH’IN HUZURUNA ÇIKAN KURTULUŞA ERER*ِ ٰ ِ ا َ ْ ٰ ا َ ِِّ۪ ْ ا ّ ٍِّ اِذْ َ ءَ رَ ّ ُ ِ َ َ ٍَْ۪ٓ“Hani o, Rabbine temiz bir kalple gelmi ti.” (Sâffât, 37/84)şİnsan n dünya ve ahiret saadeti kalbinin selametine ba l d r. Çünkü k yamet ığı ııgününde Allah’ n azab ndan kurtulup ebedî cennet nimetlerini ancak selim kalp ıısahipleri elde edecektir. Mevlam z bu konu hakk nda öyle buyuruyor: ıış“O gün ki ne mal fayda verir ne o ullar! Allah’a ar nm bir kalp ile gelen ba ka.”ğıı şş( uara, 26/88-89)ŞEvet, bu dünyada birçok eye sahip olabiliriz. Büyük bir servetin üzerinde otu-şruyor olabiliriz. Önemli bir makamda i imiz olabilir. Geni bir sosyal çevreye, ka-şşlabal k bir aile yap s na sahip olabiliriz. Ancak tüm bu nimetler, bizim inançl ve ıı ııahlakl bir insan olmam zla bir de er kazan r. te yukar daki ayette, tüm dünya ıığıİşınimetlerinin burada kalaca , ahirete götürülecek yegâne eyin ise, temiz bir kalp ğ ışoldu u belirtilmektedir.ğPeki! Kalp temizli i nas l olacakt r? Kalbin selameti Allah’ n bize haber vermi ğııışoldu u eylere ters dü en kötülüklerden ve nefsin Allah’ n emir ve nehiylerine z t ğ şşııolan isteklerinden kalbimizi korumakla gerçekle ir. Böylece f trata uygun bir kalbe şısahip olan kimse, kötü dü üncelerden uzakla aca gibi, bu kötülükleri yapmaya da şşğ ıasla yana maz, uzak durur.şBedenimizin birtak m hastal klardan dolay rahats zlanmas ve vücut sa l m z ııııığ ğı ı ı ıyitirmemiz her zaman mümkündür. Dolay s yla sa l m z muhafaza etmek ve has-ı ığ ğı ı ı ıtalanmamak için nas l kendimizi so uk ve s caktan koruyor, uygun elbiseler giyi-ığı* Dr. Zafer KOÇ
363yorsak, kalp hastal klar na kar çok daha fazla hassasiyet göstermeliyiz. Çünkü kalp ıış ısa l m z, beden sa l m z korumaktan daha zordur ve daha uzun zaman al r.ğ ğı ı ığ ğı ı ı ııKötü duygu ve dü üncelerden kurtulman n yolu, kalbi korumakla sa lanabilir. şığZira günahlar kalbimizi yaralar, parçalar ve bizi tüm güzel duygu ve dü üncelerden şuzakla t r r. Ayette, günahlar n kalbi karartt , pasland rd belirtilmektedir: şı ııı ı ğı ı ığ“Hay r hay r! Do rusu onlar n kazanmakta olduklar kalplerini pasland rm t r.”ıığııı ı ış(Mu-taf n, 83/14)fifiTertemiz, p r l p r l yarat lan insan, zamanla çevrenin etkisiyle kirlenmeye ba -ı ı ı ıışlar. Aynan n üzerindeki tozlar zaman aral klar yla silinmeyince bir süre sonra cismi ıııgöstermez hâle geldi i gibi, günahlar da kalbi kaplar. Sevgili Peygamberimiz (s.a.s), ğkalbin günahlarla kirlenmesini öyle aç klamaktad r: şıı“ nsan, bir günah i ledi inde gönlünde siyah bir nokta belirir. E er ki i, günah na tövbe eder, İşğğşıpi man olursa, o siyahl k gider, yeri yeniden parlar.”şı( bn Mâce, “Zühd”; 29; Müsned, 2/297)İKalbin kararmas n n ve hastal kl bir hâle gelmesinin birçok sebepleri vard r. ı ıı ııNedir bunlar diye bakt m zda, en ba ta Allah ve O’nun dini hakk nda üpheye ı ı ığşışdü mek ve maazallah inanc yitirmek gelir. Bunu takip eden ey ise insan n hiçbir şışıkaide ve kural tan madan, nefsinin istekleri do rultusunda hareket etmesidir.ığŞüphesiz ki ne s, insana her türlü kötülükleri yapt rmaya çal r. Öyle ki ne s fiıı ı şfiart k ilahla r. Günahlara dalan ve kalbini kirleten insan Mevlam z öyle tan mla-ış ııışımaktad r: ı“Kendi nefsinin arzusunu kendisine ilah edineni gördün mü?...”(Furkân, 25/43)Ahirette Rabbimizin huzuruna salim bir kalple ç kabilmemiz için Dinimizin ya-ısaklad her türlü günahtan kaç nmam z gerekir. Çünkü günah bir iç çöküntü, ı ı ğııbir terslik ve f tratla z tla mad r. Günaha giren kimse, kendini vicdani azaplara ve ıışıkalbî s k nt lara b rakm bir talihsiz ve bütün ruhi meleke ve kabiliyetlerini eytana ı ı ııı şşteslim etmi bir zavall durumuna dü er. Bir de o günah i lemeye devam ederse, şışışbütün bütün ipi elden kaç r r ve art k ne bir irade, ne bir direnme ne de kendini ı ııyenilemeye mecali kal r.ıElbette hiç günah i lememe gücüne sahip de iliz. Zaman zaman bilerek ya da şğbilmeyerek birçok hata ve günahlar m z olmaktad r. Bu günahlar kalbimizi kirletir ı ııama bu kiri silme ve yeniden kalbimizi temizleme yolunu yüce Allah bize bildirmi -ştir. Yeter ki günahlarda srar etmeyelim ve tövbe kap s na daima yönelelim. Rabbi-ıı ımiz öyle buyurmaktad r: şı“Yine onlar, çirkin bir i yapt klar yahut ne slerine zulmettikleri zaman Allah’ ha-şııfiıt rlay p hemen günahlar n n ba lanmas n isteyenler -ki Allah’tan ba ka günahlar kim ııı ığ ş ıı ışıba lar- ve bile bile, i ledikleri (günah) üzerinde srar etmeyenlerdir.”ğ ş ışı(Âl-i mran, 3/135)İ
364Bu ayetten de anla laca gibi Allah (c.c) bizi daima tövbeye ça rmakta ve gü-ş ığ ığ ınahlar m z affedece ini belirtmektedir. Ta ki kendi kat na, günahlarla kirlenen bir ı ı ığıkalple de il, temiz bir kalple ç kal m. Bazen insan günahlarla kirlenen kalbinin art k ğıııar nmayaca n san r ve ümitsizli e dü ebilir. Asla böyle bir kanaate varmamal y z. ığı ıığşı ıÇünkü Allah’ n merhameti sonsuzdur ve her el açan ve ar nmak isteyeni affedece-ııığini bildirmi tir. Bir ayette bu müjde öyle verilmektedir: şş“De ki; ‘Ey kendilerinin aleyhine a r giden kullar m! Allah’ n rahmetinden ümidinizi şı ıııkesmeyin. üphesiz Allah bütün günahlar affeder. Çünkü O, çok ba layand r, çok mer-Şığ ş ııhamet edendir.” (Zümer, 39/53)Sevgili Peygamberimiz (s.a.s), insan n ar nmas na i aret ederken bunun ilk önce ııışkalpte gerçekle ece ini bildirir: şğ“Vücutta bir et parças vard r. O sa lamsa, bütün vücut sa lam olur; o bozulursa bütün ıığğvücut bozulur. yi bilin ki, i te o et parças kalptir.”İşı(Buhârî, “ man”, 39; Müslim, “Müsâkât”, İ107; bn Mâce, “Fiten”, 14)İHepimiz de ahirette cennet nimetleri ve cemalullah ile mutlu olmak isteriz. Kur’an- Kerim ve sevgili Peygamberimiz bunun yollar n aç k bir ekilde göstermi -ıı ı ışştir. Bize dü en ise, bu emir ve yasaklara uymak, nefsimizin esiri olmadan temiz bir şkalple Rabbimizin huzuruna ç kmakt r.ııKu kusuz, ş“Nefsini ar nd ran kurtulu a ermi tir.”ı ışş( ems, 91/9)Ş
365 TEVAZU SAHİBİ OLMAK*ِ ۪ َ ا ٰ ْ َ ا ِ ِّّٰ ا ْ ِ ِّۜ ٰ ْ َ ْ ا ُهاَر نا ٰ َ ن َ ْ ِ ْ ّ ِ ّ َ ٰ ْ َْۙ َ َ ا ناَ ٓ َ“Hay r, insan kendini yeterli gördü ü için mutlaka azg nl k eder.” (Alâk, ığı ı96/6-7)Tevazu, alçak gönüllü olmak demektir. Bunun azl kibir, a r l ise zillettir. ı ı ğşı ı ı ığHer eyde oldu u gibi bu konuda da ifrat ve tefriti tasvip etmeyen dinimiz, bunlar n şğıyerine mütevaz tasvip etmektedir. Çünkü kibir ve gurura kap lmak insan , âhirette ıııAllah’ n rahmet nazar ndan mahrum edecektir. Sonunda bu gibi kimselerin ak be-ıııti de hay r olmayacakt r. Üstelik bu gibi davran lar, ki iyi sadece Hâlik’ n gözün-ııı şşıde de il, O’nun yaratt insanlar n yan nda da daha itibars z bir hâle getirecektir. ğı ı ğıııHâlbuki bunun yerine tevazu sahibi olmak, ki iye hem Allah, hem de kullar yan n-şııda sayg nl k ve itibar kazand racakt r.ı ıııNitekim Cenâb- Hakk, kullar n n bu erdeme sahip olmas n isteyerek, ıı ıı ı“Onlar yeryüzünde tevazu içinde yürürler”(Furkân, 25/63) buyurmaktad r. Böylesine güzel bir ıhaslet olan tevazuu Allah, ilk olarak sevgili elçisi Hz. Muhammed (s.a.s)’e emret-mekte ve öyle buyurmaktad r: şı“Sana tâbi olan müminlere alçak gönüllü davran!”( ua-Şra, 26/215) Bunun üzerine o güzel insan da hayat nda hep bu düstur ıı ı ış ğnda hareket etmi , her ey onun hürmetine yarat lmas na kar n, di er hiçbir varl n göstereme-şşıış ığı ı ğyece i oranda alçakgönüllü davranm t r. Kendisine korkarak yakla anlara, “Ben de ğı ışşsizin gibi bir insan m” diye cevap verdi i bilinmektedir. Ashab n Peygamberimizi en ığıfazla bu hasleti nedeniyle sevdiklerini söylemek abart l olmasa gerektir. Çünkü her ı ıstatüdeki insan onunla çok rahat konu mu , arkada l k etmi tir.şşş ışBütün bu tevazu örneklerini o güzel peygamberin ya ant s nda görmek müm-şı ıkündür. Örne in Hz. Peygamberimiz kendi elbisesini kendi yamar, ayakkab lar n ğı ı ıtamir eder, koyunlar n sa ard . Mescidin in as esnas nda s rt nda kerpiç ta mas ı ığışııı ış ıı(Buharî, “Rikak”, 17) da bu tevazu örneklerinden sadece biridir. nsanl k tarihine İı* Doç. Dr. Ömer YILMAZ
366bakt m z zaman, ellerine maddî ve manevî güç geçiren pek çok ki inin kibir ı ı ığşve gururlu davranmas , insanl a zulmetmesi sonucu yerle bir oldu u ve bu gibi ıığğgüç sahiplerinin günümüzde isimlerinin dahi hat rlanmad görülmektedir. Buna ıı ı ğkar n ba kas na hep yarar dokunmu , herkese iyilik etmi ahsiyetler hay rla yâd ş ışıışş şıedilmektedir.Pek çok yönüyle aciz olarak yarat lan biz insano lunun kibirlenmesine, gurur-ığlanmas na sebep olacak bir neden de yoktur. Çok iyi dikkat edildi i takdirde hepi-ığmiz tepeden t rna a acz içinde yarat lm varl klar z. O halde gurura kibire ne gerek ığı ışııvard r? Göz kapaklar n n aç l p kapanmas na, saç ve t rnaklar n n büyümesine engel ıı ıı ıııı ıolamayan, daha pek çok eye muhtaç olan insan n kendini Yaratandan müsta ni şığgörmesi mant kl bir anlay olmasa gerektir. Nitekim Kitab m z da bu durumu göz-ı ıı şı ıler önüne serip; “Yeryüzünde böbürlenerek dola ma. Çünkü sen (a rl k ve azametinle) şğı ıne yeri yarabilir ne de da lara ululuk yar na girebilirsin” ğı ı ş( srâ, 17/37)İ buyurur. Günü gelip ölece imize, öldükten sonra her eyden hesaba çekilece imize göre davran -ğşğı şlar m za, hâl ve hareketlerimize dikkat etmek en do ru olan d r.ı ığı ıZira Cenab- Hak, göklerde ve yerde ne varsa hepsini biz insano lunun emrine ığamade k lm , ı ış(Câsiye, 45/13) fakat onu ba bo b rakmad n da bildirmi tir ş ışıı ı ığş(K yame, ı75/36). nsan, ilahî yarat l hikmeti ve imtihan n s rr n n bir gere i olarak hayra ve İı ışıı ı ığşerre meyillidir. Gerçekten de onun f trî olarak sahip oldu u aklî ve kalbî tüm tema-ığyüller hayra ve erre kullan lmaya müsaittir. Zaten peygamberlerin gönderili amac şışıda ona do ruyu, Hakk’ ve hakikati bulmakta rehberlik etmek; ikaz, ir at, örneklik ğışve nasihat yoluyla iyiye ve güzele yönlendirmek içindir. Çünkü bizim dinin emir ve yasaklar do rultusunda hareket etmemiz, hem kendimize hem de çevremizdekilere ığdünyada huzur ve mutluluk verecek, ahirette ise kurtulu umuza vesile olacakt r.şı
367TEVEKKÜL*ِ ٰ ِ ا َ ْ ٰ ا َ ِِّ۪ ْ ا ّ ِّۛۚوَ َ َ ّ َ ا َ ّ ا ۪ ي َ ُ ت ُ وَ َ ِّ ْ ِ َ ْ ِه۪ وَ َ ٰ ِ ۪ ِ ُ ب ِ َ دِه۪ َ ۪ ًاََََُِِّْۜ ْ“Sen, o ölümsüz ve daima diri olana (Allah’a) tevekkül et. O’nu her türlü övgüyle yücelterek tesbih et. Kullar n n günahlar ndan hakk yla haberdar ı ıııolarak O yeter.” (Furkân, 25/58)Allah’a yönelmemiz ve O’ndan yard m istememiz, ba ar l olmam z n ve kar la -ışı ıı ış şıt m z s k nt lar m z n çözümünün ba lang ç noktas n te kil eder. O’na dayanma-ı ı ı ı ı ı ı ı ığşıı ışm z ve güvenmemiz bize güç kazand r r. Yüce Rabbimiz umulmayan, beklenmeyen ıı ıyer ve yönlerden kolayl klar ihsan eder. Çünkü O’nun her eye gücü yeter.ışBu âyet, özelde Peygamberimize genelde ise biz Müslümanlara nas l hareket ede-ıce imiz konusunda yol göstermektedir. Peygamberimiz (s.a.s) âyetteki bu buyruk ğuyar nca daima Allah’a dayan p güvenmi , O’ndan ald güçle tek ba na giri ti i ıışı ı ğş ış ğmücadeleyi, ba lad gündeki kararl l k ve cesaretiyle ömrünün sonuna kadar sür-şı ı ğı ıdürmü ; en sonunda yüce Allah ona vaat etti i zaferleri nasip etmi ve insanlar n şğşıkitleler hâlinde, Allah’ n dinine girdi i günleri kendisine göstermi tir. Kur’an’da s-ığşırarla Allah’a tevekkül etmemiz emredilmi tir. “Tevekkül”, üzerimize dü en görevi en şşiyi ekilde yerine getirip bütün tedbirleri ald ktan sonra her hususta Allah’a güven-şımek, dayanmak, teslim olmak ve i lerimizi Allah’a havale etmektir.şTevekkül, yaln zca i i Allah’a havale etmemiz demek de ildir. Ne i yap yor-ışğşısak yapal m, o i i kurallar na uygun olarak yapaca z, çal aca z, sabredece iz, ışığ ıı şğ ığAllah’tan ba ar m z için yard m isteyece iz ve sonra da Allah’ n muvaffak k laca na şı ıığıığ ıitimat edece iz. Bunlar yapmadan Allah’a tevekkül etmemiz, tevekkül de il mis-ğığkinliktir. Buna göre, çal ma, sab r ve tevekkül birlikte olacakt r. Çal madan i leri ı şııı şşAllah’a havale etmemiz do ru olmad gibi ba ar y Allah’ n yard m olmaks z n ğı ı ğşı ııı ıı ısadece çal mam za ba l görmek de asla do ru de ildir. Çünkü Allah’ n izni ve ı şığ ığğıyard m olmadan ba ar l olmam z kesinlikle mümkün de ildir. Güvenece imiz ve ı ışı ıığğ* Mustafa GÜNEY
368dayanaca m z gerçek güç sahibi Allah’t r. Öyleyse biz de ölümden kurtulamayacak ğı ııolan fânilere de il; üzerimize dü en görevi bütün gücümüzle ve imkânlar m zla ye-ğşı ırine getirdikten sonra, sadece ve sadece ölümsüz ve daima diri olan Allah’a dayan p ıgüvenelim.Millî airimiz Mehmet Akif’in de dedi i gibi:şğ“Allah’a dayan sa’ye sar l hikmete râm ol,ıYol varsa budur bilmiyorum ba ka ç kar yol.”şıÜzerimize dü en görevler; dünyevi i lerin gerektirdi i artlar yerine getirmek şşğ şıoldu u gibi, bundan daha da önemlisi sadece bununla yetinmeyip Rabbimizle ili -ğşkimizi sa layacak kulluk görevlerimizdir ki, bu ayetteki ifadesiyle “O’nu hamd ile ğtesbih etmek”tir.“Hamd”, Allah’ bütün kemal s fatlar yla övme ve sena etmedir. “Elhamdü li’llah”, ııı“Bütün kemal s fatlar ve övgüler Allah’a mahsustur” demektir.ı“Tesbîh” ise; Allah’ noksan s fatlardan tenzih etme ve ululamad r. “Sübhanallah” ııı‘e ve çocuk, zulüm, âcizlik, orta bulunma vb. ilahl kla ba da mayan her türlü şğ ıığ şnoksan s fatlardan Allah’ n uzak oldu unu kabul ederim’ anlam na gelir. Öyleyse ıığıyüce Rabbimizin nimetlerine ükür için, her türlü yüce s fatlara/niteliklere sahip ve şıbütün noksan s fatlardan uzak oldu unu kabul ederek, O’nunla irtibat m z /ba m -ığı ı ığı ız sa layacak kulluk görevlerimizi daima yerine getirelim ki O da bize güç versin ve ığgerçek dayana m z olsun.ğı ıPeygamberimizin, Abdullah bn Abbas’a yapt nasihate kulak verelim:İı ı ğ “Yavrucu um, sana baz kaideler ö reteyim’ dedi ve öyle buyurdu: ‘Allah’ n ğığşıemir ve yasaklar n gözet ki, Allah da seni gözetip korusun. Allah’ n (r zas n ) her ı ıııı ıi te önde tut, Allah’ önünde bulursun. Bir ey isteyeceksen, Allah’tan iste. Yard m şışıdileyeceksen, Allah’tan dile! …’” (Tirmizî, “K yâmet”, 59)ıRabbimizle bu irtibat sa layan biz müminlerin ba kalar n n günahlar yla me gul ığşı ıışolmak yerine, sadece kendi görevlerimizi en güzel ekilde yerine getirmeye çabala-şmam z ve yaln zca Allah’a tevekkül etmemiz gerekir.ıı
369TİCARETTE DE DÜRÜST OLMALIYIZ*ِ ٰ ِ ا َ ْ ٰ ا َ ِِّ۪ ْ ا ّ َِّ وَ ْ ِ ُ ّ ۪ َ ا ۪ َ اِذَا ا ْ َ ا َ ا ّ س َ ْ َ ْ ُ نۘ وَاِذَا َ ُ ْ اوْ وَزَ ُ ُ ْ ُ ْ ُونََََََُُِِۜ ٌِّۙ ْ َۜا َ ّ او۬ ئِ ا ّ ُ ْ َ ْ ُ ُ نۙ ِ َ ْم َ ۪ َ ْمَ َ ُ مُ ا ّ س ُ ِ َب ّ ا َ ۪ َْ ٍٍَََُِۙ ُ ُ ٰ َ َ ََٓ َ“Ölçüde ve tart da hile yapanlar n vay hâline! Onlar insanlardan (bir ıışey) ölçüp ald klar zaman, tam ölçerler. Fakat kendileri onlara bir ey ıışölçüp yahut tart p verdikleri zaman eksik ölçüp tartarlar. Onlar, büyük ıbir gün; insanlar n, âlemlerin Rabbinin huzurunda duracaklar gün için ııdiriltileceklerini sanm yorlar m ?” (Mutaffifîn, 83/1-6)ııDürüstlük, ki isel ili kilerden toplumsal ili kilere, ticari ve mesleki faaliyetlerden şşşkamu görevlerine kadar hayat n bütün alanlar n kapsayan ve mutlaka riayet edil-ıı ımesi gereken bir erdemdir. Unutulmamal d r ki, amir memuruna, memur amirine, ı ıi çi i verenine, i veren i çisine, mü teri sat c s na, ki i dostuna, e ler birbirlerine şşşşşı ı ışşvs. güvenmezlerse, böyle bir toplumda huzur ve mutluluktan söz edilemez. ktisa-İdi ve ticari hayat n devam ve verimlili i de insanlar n birbirine kar dürüst dav-ıığış ıranmalar na ba l d r. Ölçtü ünü eksik ölçen, tartt n eksik tartan, mal n gerçek ığı ığı ı ığıfiyat n söylemeyen, kalitesiz mal kaliteli gibi piyasaya süren, konu tu u zaman ı ıış ğyalan konu an, kar s ndakilere dürüst davranmayan insanlar n bu davran lar n şşı ııı şı ıMüslümanl kla ba da t rmak mümkün de ildir.ığ şığÜzülerek ifade edelim ki, günümüzde dürüst ve güvenilir insanlar n say lar azal-ıı ıd kça; can, mal, namus ve nesil emniyeti tehlikeye girmekte, servetler ya malan-ığmakta, çek ve senetler kar l ks z ç kmakta, sahte ürünler piyasalar doldurmakta, şı ı ıııal veri esnas nda insanlar aldat lmakta, birçok alanda ahlaki çökü ve çürümeler ı şşıışba göstermektedir.şİşte yukar da meallerini verdi imiz Mutaf fîn suresinin ilk alt âyetinde bu konu ığfiıele al nmakta; bir yandan al veri esnas nda eksik ölçüp tartanlar k nan rken, di er ıı şşııığyandan da böylesine çirkin bir i e kalk an ve insanlar n haklar n üzerine geçiren-şı şıı ılerin âhirette maruz kalacaklar cezalara dikkat çekilmektedir.ı*Dr. Muhlis AKAR
370Ticarette dürüst davranmak, eksik ölçü ve tart ile sat yapmaktan sak nmak ıı şıhususu Kur’an- Kerim’in di er âyetlerinde de yer almaktad r:ığı“Gö ü Allah yükseltti ve ölçüyü O koydu. Sak n tart da haks zl k etmeyin. Tart y ğııı ıı ıdo ru tutun, terazide eksiklik yapmay n.”ğı(Rahmân, 55/7-9) “Ölçüyü tam yap n. Eksik verenlerden olmay n. Do ru terazi ile tart n. nsanlar n ıığıİımallar n ve haklar n eksiltmeyin. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak kar kl k ç karma-ı ıı ıı ı ı ışy n.”ı( uarâ, 26/181-183; ayr ca bk. En’âm, 6/152; srâ, 17/35)ŞıİSevgili Peygamberimiz de geçmi milletlerin helakine sebep olan günahlardan şbirinin eksik ölçüp, eksik tartmak oldu unu haber vererek ğ(Tirmizî, “Büyû”, 9) bu konuda ticaret erbab n dürüst ve dikkatli olmaya davet etmi lerdir.ı ışNitekim kendileri bir gün pazar dola rken, tah l satan birisinin yan na gelmi , ış ııışelini bu day y n na dald rm , alt n n slak oldu unu görünce sormu : “Nedir bu?”, ğı ı ığıı şı ı ığşSat c : “Ya mur ya m t , ondan dolay sland ” eklinde cevap verince; Resûlullah; ı ığğ şı ıı ıış“Niçin o slak taraf halk n görebilmesi için üste getirmedin?”ııı diye sert bir ekilde mu-şkabelede bulunduktan sonra, “Bizi aldatan bizden de ildir”ğ(Müslim, “ man”,164; Ebû İDâvûd, “Büyû”, 50) ikaz n yapm t r. Yine di er bir hadislerinde de, ı ıı ışğ“Kusurlu bir mal , ıay b n söylemeden satmak bir Müslüman’a helâl olmaz.”ı ı ı(Müslim, “ man”, 43, 164; bn İİMâce, “Ticârât”, 45); “Al c ve sat c do ru söyler, her eyi aç kça ortaya koyarlarsa, al -ı ıı ığşıı şveri leri helâl ve mübarek (bereketli) olur.”ş(Buharî, “Büyû”, 19) buyurarak, varsa mal n ıay p ve kusurunu söylemenin ve tara ar n birbirlerine kar dürüst davranmalar n n ıfl ış ıı ıal veri in helal ve bereketli olmas n n en önemli artlar ndan biri oldu unu belirt-ı şşı ışığmi lerdir. Ayn ekilde; şış“Do ru sözlü ve güvenilir tacir (ahirette) peygamberler, s ddîklar ğıve ehitlerle beraber bulunacakt r.”şı(Tirmizî, “Büyû”,4; bn Mâce; “Ticârât”,1)İ hadisleriyle de do ru sözlü ve güvenilir tüccar övmü lerdir.ğışO halde Müslüman tüccar/esnaf özüyle, sözüyle, i ve icraatlar yla do ru olmal , şığıölçerek veya tartarak bir ey satarken adeta “k l k rk yararcas na” dikkatli davran-şı ı ıımal , ölçü ve tart da hile yapmamal , kul hakk ndan sak nmal d r. Mü terinin ga e-ıııııı ışfltinden veya bilgisizli inden yararlan p, sa lam ve kullan l l olmayan bir mal ona ğığı ı ışısatmamal , kalitesiz mal kaliteli malla kar t rmamal , kötüyü iyiden ay rmal , mü -ııı ışııışterisine mal satarken mal n n cinsini, özelli ini, kalitesini, varsa ay p ve kusurunu ı ığımutlaka söylemelidir. Özü ve sözü do ru olmad kça i inin de do ru olmayaca n ğışğğı ıbilmelidir. Sevgili Peygamberimizin u hadis-i eri ni devaml zihninde tutmal d r: şşfiıı ı“Ki inin kalbi do ru olmad kça iman do ru olmaz. Dili do ru olmad kça da kalbi şğıığğıdo ru olmaz. Kötülü ünden kom usu emin olmad kça ki i cennete giremez.”ğğşış(Ahmed b. Hanbel, Müsned, III /198)
371TOPLANMA GÜNÜ HAKKINDA İNSANLARIN UYARILMASI*ِ ٰ ِ ا َ ْ ٰ ا َ ِِّ۪ ْ ا ّ ِّۜوَ َ ِ اوْ َ ْ َ اِ ْ ُ ْا ً َ َ ِ ّ ِ ُ ْ ِرَ امّ ا ُ ٰى وَ َ ْ َ ْ َ وَ ُ ْ ِرَ َ ْمَ ا َ ْ رَ ْ َ ۪ ََُِِْ َ ًْٰٓ َ َٰ َ ََ ٌ ِ ا َ ّ ِ وَ َ ٌ ِ ّ ۪ ِ اَْ۪ َ۪“Böylece biz sana Arapça bir Kur’an vahyettik ki, ehirlerin anas olan şıMekke’de ve çevresinde bulunanlar uyaras n. Hakk nda asla üphe ııışolmayan toplanma günüyle onlar uyaras n. Bir grup cennette, bir grup ise ııcehennemdedir.” ( ûrâ, 42/7)ŞYüce kitab m z Kur’an- Kerim, bizi uyarmak ve ö üt vermek için Cenab- Hak ı ıığıtaraf ndan sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s)’e indirilmi , ilahî bir ke-ışlam d r. Kur’an- Kerim’de s kl kla vurgulanan iman esaslar ndan biri de bu âyette ı ııı ııoldu u gibi ahirete yani ölümden sonraki hayata inanmakt r. Mealini okudu um ğığbu âyette Kur’an’ n Arapça olarak sevgili Peygamberimize indirilmesinin amac n n, ıı ıMekke ve civar ndaki insanlar uyarmak oldu u haber verilmektedir. Âyet-i kerime-ıığde yüce Allah taraf ndan Peygamberimizden, özel olarak Mekke ve çevresinde bu-ılunanlar n genel olarak da bütün insanlar n “toplanma günü” hakk nda uyar lmas ıııııistenmektedir. Âyette “toplanma günü” diye ifade edilen husus, Dinimizin inanç esaslar ndan biri olan ahirete iman hakk ndad r. Bu âyet, mah er ve hesap günü-ııışnün vuku bulaca konusunda hiçbir üphemizin olmamas gerekti ini bize haber ğ ışığvermektedir. Bu itibarla biz müminler, ya ad m z bu dünya hayat n n bir gün son şı ı ığı ıbulaca na; yani k yametin kopaca na inan r z. Yüce Allah, Peygamber Efendimizin ğ ıığ ıı ışahs nda bizleri ve bütün insanlar bu âyette “toplanma günü” olarak ifade edilen ıı“k yamet günü” ya da “mah er günü” hakk nda uyarmaktad r.ışııÂyet-i kerime Hz. Peygamber’e öncelikle Mekke ve civar n n “toplanma günü” ı ıyani öteki âlem hakk nda uyar lmas n emreder. Bununla insan hayat n n ölümle ııı ıı ı* Dr. Bünyamin OKUMU Ş
372son bulmad hat rlat lmaktad r. Zira Kur’an- Kerim’in indirildi i dönemde gerek ı ı ğıııığMekkeliler gerekse Mekke civar ndaki Araplar ölümden sonra bir hayat n varl na ııı ı ğinanm yorlard . Câsiye Suresi 24. âyette bu husus öyle belirtilir: ıış“Dediler ki: ‘Dünya hayat m zdan ba ka hayat yoktur. Ölürüz ve ya ar z. Bizi ancak ı ışşızaman yok eder.’ Bu hususta onlar n bir bilgisi yoktur. Onlar sadece zanda bulunuyorlar.”ıBu ayette belirtildi i üzere o dönemde Araplar n büyük ço unlu u ölümden ğığğsonra bir hayat n varl na inanm yorlard . Zaman n geçmesiyle hayat n bitti ini ıı ı ğıııığzannediyorlard . Bu itibarla Allah, hayat n ölümle son bulmad n , ölümün ancak ııı ı ığahiret hayat na aç lan bir kap oldu una i aret etmektedir. Âyet-i kerime ayn za-ııığşımanda bizi cennet ve cehennem konusunda da uyarmaktad r. Zira Kur’an’ n di er ıığâyetlerine bakt m zda, bu “toplanma günü”nde, insanlar n hesaplar görüldükten ı ı ığıısonra dünyada yapm olduklar amellere göre, bir k sm n n cennete ve bir k sm n n ı şııı ııı ıda cehenneme gidece i haber verilmektedir. Bu itibarla ahirete iman ayn zaman-ğıda cennet ve cehennemin varl na da iman etmek demektir. Hesap gününe, ahi-ı ığret hayat n n varl na, cennet ve cehenneme inanmak bize büyük bir sorumluluk ı ıı ı ğyüklemektedir. Bu dünyada yapt klar m z zayi olmayacakt r. yilik ya da kötülük ıı ııİcinsinden olsun her eyin o hesap gününde kar l n görece iz. Dolay s yla bu şş ğı ı ı ığı ıinanç bizi, yapt m z iyiliklerin zayi olmayaca bilinciyle daha çok iyilik yapmaya, ı ı ığğ ıkötülüklerden ve yasaklardan da uzak durmaya sevk etmi olmaktad r.şıBu itibarla âyetteki uyar , sadece bir ikaz, ö üt ve haberden ibaret olmay p ayn ığıızamanda ahiret hayat için daha dünyada iken ibadet, amel ve ahlak bak m ndan ha-ıı ız rl kl olmam z gerekti ini de bildirmektedir. Bu haz rl k, sadece ahiret hayat m z ı ı ıığı ıı ıiçin de il, bu dünyadaki hayat m z da sorumluluk duygusu ve disiplin içerisinde, ğı ı ıgönül huzuru ve mutlulukla ya amam z için en büyük kazan m olacakt r.şııı
373TOPLUMSAL SORUMLULUK VE DENETİM MEKANİZMASI*ِ ۪ َ ا ٰ ْ َ ا ِ ِّّٰ ا ْ ِ ِّْ ُ ُ ِ ْ َ ِ ّٰ ا ِا ْ ُ ْ َ َ ْ ا اَذِا َ ْ َ ْ ُ ُ ُ َ ْ ُ َ ُ ْ ا ْ ُ ْـ َ ا ُ َ ا َ ۪ ا َ ّ ا َ ََََََُّّّٰۜۚ َ َٓ ُن َ ْ َ ْ ُ ْ ُ َ ِ ْ ُ ُـئِّ َ ُ َ ً ۪ َ “Ey iman edenler! Siz kendinizi düzeltin. Siz do ru yolda olursan z yoldan ğısapan kimseler size zarar veremez. Hepinizin dönü ü Allah’ad r. O zaman şıAllah, size yapt klar n z haber verecektir.” (Maide, 5/105)ıı ı ıKur’an- Kerim’in de i ik âyetlerinde emri bi’l-mâruf ve nehyi ani’l-münker ığ şüzerinde hassasiyetle durulmu , bu toplumsal görevin terk edilmemesi istenmi -şştir. Çünkü toplumlar n sa l kl bir ekilde hayatlar n sürdürebilmeleri, maddî ve ığı ışı ımanevî de erlerini koruyabilmeleri için iyilikleri emredip, kötülükleri nehyetmele-ğri, di er bir ifadeyle toplumsal denetim mekanizmas n i letmeleri gerekmektedir.ğı ışYüce Allah, yukar da metnini ve mealini verdi imiz âyetiyle hem görev ve sorumlu-ığluklar n yerine getirmeyen Müslümanlar uyarmakta, hem de iman ça r lar na olumlu ı ıığı ıkar l k vermeyip, kötülüklerine devam eden inkârc lar n durumuna üzülen mümin-şı ıı ıleri teselli etmektedir. Âyet-i kerimede bireysel sorumluluktan toplumsal sorumlulu a ğdo ru bir görev s ralamas yap lmaktad r. Çünkü bir toplumda dirlik ve düzenin sa -ğıııığlanmas ve korunmas , bireylerin görev ve sorumluluklar n yerine getirmeleriyle müm-ııı ıkündür. Sa l kl bir toplumsal yap , görev bilincine sahip, önce kendisini düzeltmeye ğı ııçal an fertlerden olu ur. Âyet-i kerimede müminlerden istenen budur.ı şşBaz âlimlere göre, Kur’an’ n emri bi’l-maruf hakk nda en kuvvetli âyeti budur. ıııBu âyette geçen “enfüseküm”, yani “kendiniz” kelimesi ile kastedilen, bütün mü-minlerdir. Çünkü Müslümanlar, slamî bilincin bir gere i olarak tek vücut gibidirler. İğNitekim Tevbe sûresinin 71. âyetinde de bu görev ve sorumluluk öyle hat rlat l-şıımaktad r: ı* Dr. Muhlis AKAR
374“Mümin erkekler ve mümin kad nlar birbirlerinin dostlar d r. yili i emreder, kötülük-ıı ıİğten al koyarlar. Namaz dosdo ru k lar, zekât verirler. Allah’a ve Resûlüne itaat ederler. ıığııİşte bunlara Allah merhamet edecektir. üphesiz Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve Şhikmet sahibidir.” Bu durumda yukar da zikretti imiz âyete öyle mana verilebilir: “Ey Mü’minler! ığşSiz kendinizle ve dinda lar n zla ilgilenin ve onlar vaaz ve nasihatle slah edin, on-şı ııılara Allah’ n emir ve yasaklar n anlat n. Hem kendiniz ve hem de din karde leriniz ıı ıışistikamette olursan z az p-sapm lar size zarar veremez ııı ş(Konyal M. Vehbi, ıHulasatü’l-Beyan, IV/1341-1342). Di er bir ifadeyle, “Siz hidayet üzere olur, Rabbinize hakk yla iman eder, emret-ğıtikleri ve yasaklad klar hususlarda ona itaat eder, helâl k ld n helal, haram k ld -ııı ı ı ığı ı ığn haram bilir, kendinizi slah eder, salih amel i ler, Rabbinizin r zas n kazan p ona ıışıı ııyak nl k sa layacak i ler yapar; iyili i emreder, kötülükten nehyederseniz; o zaman ı ığşğaz p-sapm lar size zarar veremez.” ıı ş(Taberî, Camiu’l Beyan fî Te’vîli’l Kur’an, V/94 vd…)Şüphesiz bu âyet-i kerimeden, “Kimse kimseye kar mas n, herkes kendini dü-ı şızeltsin, ba kalar n n yanl lar beni ilgilendirmez” gibi bir anlam ç karmak do ru de-şı ıı şıığğildir. Konuya ili kin âyetlerin bütününü birlikte de erlendirdi imizde anla lmas şğğş ııgereken mana udur: Herkes kendine, ailesine ve çevresine kar görev ve sorum-şş ıluluklar n yerine getirmekle yükümlüdür; iyili i emretme, kötülükten sak nd rma ı ığı ıda bu göreve dâhildir. Ki i bütün bu vazifeleri yapt ktan sonra ba kalar n n yoldan şışı ısapmas ona zarar vermez.ıRivayete göre Hz. Ebû Bekir (r.a.), baz Müslümanlar n zamanla bu âyeti, ıınemelâz mc bir anlay a neden olabilecek ekilde yorumlamaya kalk t klar n gö-ııı şşı ışı ırünce, onlara öyle demi tir: “Ey insanlar! Siz bu âyeti okuyor ve gerçek anlam n n şşı ıd nda yorumluyorsunuz. Ben Resûlullah’tan öyle i ittim: nsanlar bir kötülü ü/ı ı şşşİğhaks zl görür de de i tirmezlerse, yüce Allah hepsine birden ceza verir. Bunun ı ı ığğ şiçin iyilikleri emredip kötülüklerden sak nd r n z. Bu âyeti yanl anlayarak, aldan p ı ı ı ıı şıda hiç biriniz “Neme lâz m, ben kendime bakar m, gerisi beni ilgilendirmez”, de-ıımesin. Vallahi, ya iyili i emredip kötülükten sak nd r rs n z, ya da Allah, üzerinize ğı ı ı ı ıkötülerinizi musallat eder de onlar size en kötü azaplar ya at rlar. Sonra da iyileriniz ışıdua eder ama dualar kabul edilmez.” ı(Tirmizî, “Tefsir”, 6) buyurdu.Bu konuda insanlar n yapt klar yanl l klardan birisi de kendi görev ve sorumlu-ıııı ışluklar n yerine getirmedikleri halde, sürekli olarak ba kalar n ele tirmeleridir. Yüce ı ışı ışAllah, böyle davrananlar i te bu âyet-i kerimesiyle uyarmakta, onlara sorumluluk-ışlar n hat rlatmaktad r. Unutulmamal d r ki, bireysel ve toplumsal kimli in koru-ı ıııı ığnabilmesi görev ve sorumluluklar n kar l kl olarak yerine getirilmesiyle mümkün ışı ı ıolur.
375TÖVBELERİ KABUL EDENDİR ALLAH*ِ ٰ ِ ا َ ْ ٰ ا َ ِِّ۪ ْ ا ّ ِّ وَا ّ ُ ُ ُ ان َ ُ ب َ َ ـْ ُ ْ وَ ُ ُ ا ۪ َ َ ّ ِ ُ ن ا ّ َ َات ِ ان َ ۪ ا َ ْ ً َ ۪ ًَُ ََََََّْ۪ ْٰ۪“Allah, sizin tövbenizi kabul etmek istiyor. ehvetlerine uyanlar ise sizin Şbüyük bir sap kl a dü menizi istiyorlar.” (Nisâ, 4/27)ı ığşBu âyet-i kerimede yüce Allah, yapaca m z tövbeleri kabul edece ini beyan et-ğı ığmektedir. Tövbe, i lenmi olan günahtan, suç ve kabahatin bir daha i lenmeyece-şşşğine dair verilen söz demektir veya kabahatten pi manl k duyarak vazgeçmektir. şıYüce Allah’ n güzel isimlerinden biri de “et-Tevvâb”d r. Yani Allah tövbeleri kabul ııedendir.Tövbenin kabul olmas için bir k s m artlar vard r. Bunlar;ıı ışı- Günaha pi manl k duymak,şı- Günah derhal terk etmek,ı- Bir daha eski hâle dönmemeye azmetmektir.Ayr ca kul hakk varsa, ona hakk n n verilmesi veya ondan helallik dilenmesi ııı ıgerekir.Tövbe, bizleri yeniden hayata ba layan, bizlere ümit ve ya ama iste i veren, biz-ğşğleri Allah’a yöneltip inanç ve iman m z kuvvetlendiren, do ru ve dürüst davran-ı ı ığmam z sa layan önemli bir davran t r. Peygamberler d nda hiç kimse masum ı ığı ışı ı şde il, yani günahtan korunmu de ildir. Herkes günah i leyebilir. Peygamberimiz ğşğşbu hususu öyle ifade etmektedir: ş“Bütün insanlar hata yapar, hata yapanlar n en hay rl s ise tövbe eden, yani hatas n-ıı ı ııdan dönendir.”( bn Mâce, “Zühd”, 37/30)İYüce Allah, insan ere i bir varl k olarak yaratm , onu yeryüzüne halife tayin ışflıı şetmi ve verdi i nimetlerle di er yarat klara onu üstün k lm t r. nsan, her ne kadar şğğıı ı ışİAllah’ n mükemmel bir biçimde yaratt varl k olsa da zaman zaman bilerek ya da ıı ı ğıbilmeyerek hata, kusur, günah, kan dökme ve tne ç karma gibi kötü davran lar fiıı şsergileyebilece ini yüce Allah Kur’an’da beyan etmi tir ğş(Bakara, 2/30).* Nevzat Sabri AKIN
376Gazzâlî de insan için tövbenin gereklili i ve kaç n lmaz oldu unu Hz. Âdem’i ğı ığörnek vermek suretiyle öyle aç klamaktad r: “ nsano lunun babas bile tövbeden şııİğımüsta ni kalamam t r. Baban n güç yetiremeyece i eye, çocuklar hiç güç yetire-ğı ışığ şımez.” (Gazzâlî, İhyâu Ulûmi’d-Dîn, Beyrut, trs., IV/2)Günahlar, gönül dünyam z , ruhî yap m z kirleten davran ve eylemlerdir. Hz. ı ıı ı ıı şPeygamber (s.a.s); “Kul, bir günah i ledi i zaman kalbinde siyah bir leke olu ur. Günah b rak p tövbe şğşı ııederse kalbi temizlenir”(Müslim, “ man”, 231)İ hadisiyle bu duruma i aret etmektedir. şGazzali, “ hya” adl eserinde bu durumu bir benzetmeyle öyle izah eder: “Cilal İışıaynan n kar s nda duran insan n aynaya yans yan nefesi, aynay karartt gibi, ışı ııııı ı ğki inin uydu u ehvet ve i ledi i günahlardan olu an karanl klar da kalp üzerinde şğ şşğşıbirikerek onu paslat r, karart r. Aynan n yüzünde biriken pas zamanla madenin ıııiçine i leyip maddesini bozdu u gibi, kalbin üzerinde biriken pas da onun tabiat şğıhâline gelir, kalbin üzerini kapat r.” ı(Gazzâlî, hyâ, IV/10)İAllah Teâlâ o kadar engin merhamet sahibidir ki, günahkâr olanlar n O’na yö-ınelmesinden, O’ndan af ve ba lanma dilemesinden büyük memnuniyet duyar. ğ ş ıPeygamberimiz bunu çok çarp c bir örnekle öyle bildiriyor: ı ış“Kulunun günahlar na tövbe etmesinden dolay Allah’ n sevinci, sizden birinizin ss z ıııı ıçölde devesi ile giderken, onu üzerindeki yiyecek ve içecekle birlikte elinden kaç rmas ııüzerine bir a aç alt na gelerek ümitsiz (ve bitkin) bir halde yaslan p beklerken, devesini ğııyan ba nda görmesi üzerine, devenin dizginini tutarak sonsuz sevinç ve heyecan ndan ış ıı( a rarak) (Ey Allah m, Sen Rabbimsin ben de senin kulunum diyecek yerde) yanl l kla, ş şııı ış‘Allah m, sen benim kulumsun, ben de senin Rabbinim’ dedi indeki sevincinden daha çok-ığtur.’’(Buharî, “Da’avât”, 80/4)Tövbe kap s n n aç k olmas , do as gere i hay r ve er i lemeye yatk n olan in-ı ı ııığığışşısan için bir f rsatt r. Ama erdem ve gerçekten iman sahibi mümin, i ledi i günah ıışğveya yapt hatadan, pi manl k duyarak hemen yüce Rabbine s n r ve O’ndan ı ı ğşıı ı ığaf dileyerek tövbe eder. O günah ve hatada, bile bile srar etmez. Tövbeleri kabul ımerciinin sadece Allah oldu unu bilir ve O’na yönelir. Allah, kendisine samimiyetle ğaç lan elleri, yönelen gönülleri asla bo çevirmez.ışBu gerçe i göz önünde bulundurarak, e er i ledi imiz günahlarda kul hakk ğğşğıvarsa hemen bu hakk sahiplerine ödemeli veya onlardan helâllik almal ve böylece ııbizi ba lamas n Allah’tan dilemeliyiz. Böyle yapt m z takdirde Allah’ n bizi ba-ğ ş ıı ıı ı ığığ ş ılayaca nda üphe yoktur. Çünkü yüce Allah öyle buyuruyor: ğ ışş“Muhakkak Allah bütün günahlar ba lar. üphesiz ki O, çok ba layan, çok esirge-ığ ş ıŞğ ş ıyendir.” (Zümer, 39/53)
377TUFANDAN KURTULANLARIN İSYANKÂR TORUNLARI: AD, SEMUD, RESS KAVİMLERİ*ِ ۪ َ ا ٰ ْ َ ا ِ ِّّٰ ا ْ ِ ِّاً ۪ َ ِ ٰذ َ ْ َ ً وُ ُ َو ّ سَ ا َ ب َ ْ اَو اَد ُ َ َو اًد َ َوَِ َّ ۬“Âd ve Semûd kavimlerini, Ress halk n ve bunlar n aras nda pek çok ı ııınesilleri de helak ettik.” (Furkân, 25/38)Yüce Allah, Âd ve Semûd kavimlerini, Kur’an’da Tevbe, brahim, Furkân, Sâd, İKâf, Necm ve Fecr gibi pek çok surede beraberce anm t r. brahim suresinde ifade ı ışİedildi ine göre, Hz. Musa da kendi kavmini Nuh, Âd ve Semûd kavminin ba na ğş ıgelenlerle uyarm t r ı ış( brahim, 14/9)İ. Musa Peygamber’in bu kavimlere ili kin bilgi şsahibi oldu u Kur’an’da aç kça ifade edilmektedir.ğıÂd kavmi! Nuh kavminden sonra putlara tapan ilk kavim!Âd kavminin ba kenti, ehirler içinde benzeri kurulmam olan, sütun ve şşı şkulelerle dolu rem ehriydi. Bu ehre arkeolojik kaynaklarda Ubar ad da verilir. İşşıYemen’de, Hadramut’un kuzeyinde yer alan bu görkemli ehir, sekizgen kuleleri şve on be metreye varan sur duvarlar yla muhte emdi. ehrin temel geçim kayna şışŞğ ıreçine ve tütsü üretimiydi. ‘Âdl lar, yüksek yerlere ato gibi binalar yaparak, lüks ve ışe lence içinde günlerini gün ediyorlard . Baz saraylar o kadar atafatl yd ki, bu ğııışı ısaraylar n içinde ölümsüzlü ü bulacaklar na inanm lard . Âdl lar sahip olduklar ığıı şıııgüç ve teknolojiyi güçsüzlerin üzerinde bir zorbal k ve y k m arac olarak kullanmay ıı ıııda ihmal etmiyorlard .’ ı( uara, 26/128-130)Ş. Dahas Âd kavmi, Allah’a inanm yor, ııahiret gününü yalanl yor, fuhu ve lezbiyenlik gibi günahlarda srar ediyordu. Onlar, ışısahip olduklar teknolojiyle böbürlenerek “Bizden daha güçlü kim var?” diyorlard ıı(Fussilet, 41/15). Allah, içinde bulunduklar günah bata ndan kurtarmak için onlara ığ ıHûd’u peygamber olarak gönderdi, fakat Âdl lar onu yalanlad lar.ııBir di er kavim, çöl patikalar n n, kum tepelerinin çocuklar Semudlular!ğı ıı* Doç. Dr. Soner GÜNDÜZÖZ
378Âd kavminin soyundan geldi i san lan Semud kavminin yurdu, Medine’nin ğıkuzeyinde, Hicaz ile Tebük aras nda Hicr denilen yerdedir. Bu yüzden Semudlulara ıHicirliler anlam nda ashâbu’l-hicr de denilir ı(Hicr, 15/80). Semudlular n da, atalar ııÂdl lar gibi teknolojiyle aras iyiydi. Semudlular, vadide kayalar yontarak kurduklar ıııışehirlerinin görkemi içinde, her türlü ahlaks zl yap yor, bu kayalar n kendilerini ı ı ığııher eyden koruyaca n dü ünüyorlard . Oysa Allah demiyor muydu, ‘sa lam ve şğı ışığtahkim edilmi kaleler içinde bulunsan z bile ölüm size ula acakt r’ diye! şışı(Nisâ, 4/80).Allah, Semud halk na Hz. Salih’i peygamber olarak gönderdi. Semudlular bir ıinsan n peygamber oldu una inanman n delilik oldu unu dü ünüyorlard ığığşı(Kamer, 54/23-24). Onlara göre, Salih Peygamber’in ola anüstü eyler yapmas gerekirdi. ğşıSalih Peygamber’den, kayadan bir deve ç kartmas n istediler. Mucizevî biçimde ıı ıkayan n yar lmas yla bir deve yarat ld da onlar için. Fakat bu olay n ard ndan zorlu ıııı ıııbir s nav da ba l yordu. Allah, Semudlulara su kaynaklar n bir gün onlar n, bir gün ış ıı ııde bu devenin kullanmas n emrediyordu. Semudlular buna dayanamad ve deveyi, ı ıı‘suyumuzu bitirecek’ diye öldürdüler (A’râf, 7/73).Bir di er kavim kuyu sahipleri, Ress Halk ! Peygamber katilleri!ğıRess kavminin ya ad yer ihtila ! Ress kavmi, baz Kur’an yorumcular na göre, şı ı ğflıııYemâme’de, baz lar na göre Azerbaycan’da, baz lar na göre ise Antakya’da ya am . ı ıı ışı şResslilerin, ‘Kur’an’da ashâbu’l-uhdûd ad yla an lan ve müminleri diri diri ate e atan ıışYemen’deki inkârc toplulu un’ torunlar oldu u da söyleniyor. Ba ka görü ler de ığığşşvar. Fakat genel görü , Ress kavminin Ad ve Semud’un devam oldu u yolunda.şığÂd, Semûd ve Ress kavmi zengin ve ileri görü lü bir kavim olmakla beraber ş(Ankebût, 29/38) kendi ak betlerini fark edememi lerdir. Çünkü eytan, yapt klar n ışşıı ıonlara güzel göstermi tir. Sonlar da korkunç olmu tur.şışÂd kavmi, küfründe direnince üç sene ya mur ya mam t topraklar na! ğğı ışıDerken sekiz gün yedi gece rüzgâr esti. Nihayet bir gün uzakta bir bulut gördüler, ‘ te!’ dediler, ‘bekledi imiz ya mur bulutu nihayet geldi!’ Ne fayda ki, bu bulut, İşğğçöl kumunu kald rarak ilerlemekte olan bir kas rgadan ba ka bir ey de ildi. ıışşğAsl nda Âdl lar da bilirlerdi ya! Çöllerde bir kum f rt nas n n ilk i areti, kuvvetli ııı ıı ışrüzgârlarla savrulan ve yükselmekte olan ak mlarla yüzlerce metre yükse e ç kan ığıkum kas rgalar d r. U ultulu ve dondurucu iddetli bir rüzgârla gelen kum kas rgas ıı ığşııhelak etti Âd kavmini (Hâkka, 69/6). çi bo hurma kütükleri gibi boylu boyunca İşdevrildi yere, cans z bedenleri ı(Kamer, 54/20). Sonunda y k lmaz denilen rem ehri, ı ıİşsanki hiç olmam gibi, metrelerce kal nl ktaki kum tabakas n n alt nda kaybolup ı şı ıı ııgitti. Art k rem, Kumlar n Atlantissi olmu tu. Seneler sonra sevgili Peygamberimiz ıİış‘Bize do udan esen saba rüzgârlar yla yard m edildi; Âd ise (kuzey) bat dan esen ğııı
379dondurucu debûr (karayel) kas rgas yla helâk oldu’ derken, bu azg n kavmin nas l ııııyok edildi ine i aret ediyordu ğş(Buharî, “Cuma”, 1035).Semûd kavmi atalar n n ba na gelenlerden ibret almam t hiç! Onlar da ‘Bizden ı ış ıı ışdaha güçlüsü yok!’ diyorlard . Oysa Allah demiyor muydu? ‘Biz nice güçlü kavimleri ıhelak ettik’ diye! (Zâriyât, 50/36) Hem de ne helâk! Ne yerle bir olu tu onlar nki. şıGök ba lar na y k lm t , gümbür gümbür! Yer sallanm t , zang r zang r! Y ld r mlar şıı ı ı ışı ışııı ı ıdü mü tü, gökten alev alev! Dünya yeni bir güne merhaba derken, bir sabah şşvakti, Semudlular olduklar yerde kalakald lar. Salih’in devesini öldürmü lerdi ıışöldürmesine, ama kendileri de a ldaki samana dönmü lerdi ğ ış(Kamer, 54/31). Çünkü onlar suçlu, günahkârlard ı(Duhân, 44/37).Allah bir kavimden rahmet elini çekti inde böyle oluyor. Âd kavmini kurtaramad ğıİrem ehri! Semud kavmini kurtaramad kaya evleri! Ress’i kurtaramad kuyu ve şıımadenleri! Ve Firavun’u kurtaramad piramitleri!ı
380UHUD’A DOĞRU KOŞMAK!*ِ ۪ َ ا ٰ ْ َ ا ِ ِّّٰ ا ْ ِ ِّۜ ً ۪ َ ُ َ ْ اَو اً َ َ ْ ُ ٌ ْ َ ٍ ِئَ ْ َ ِ ّ َ ا ُ ب َ ْ اََّ َْ“O gün cennetliklerin kalacaklar yer daha hay rl , dinlenecekleri yer daha ıı ıgüzeldir.” (Furkân, 25/24)“Ah! Cennetin kokusu!” diye m r ldand ; sonra dudaklar titreyerek arkada Sa’d ı ııış ıbin Muâz’a, “o koku, biliyorum ki, Uhud’un yan nda beni bekliyor” diyebildi. Bu ısözler Enes’in sözleriydi, Nadr o lu Enes’in. Uhud sava n n en iddetli anlar yd . ğşı ışı ıGözleri dolmu tu Sa’d’ n. Çünkü Enes’in, Bedir’i kaç rd n , o günden beri ehit şıı ı ı ığşolma arzusu ile yand n biliyordu. imdi Enes, Uhud da n n eteklerine do ru ı ı ığŞğı ığyürüyordu, hay r yürümek denemezdi buna, ko uyordu.ışToz, toprak, ta , m zrak, birbirine kar m t . Göz gözü görmüyordu, ba r lar, şıış şı ığ ş ı ıiniltiler, k l ç sesleri sava n iddetini kulaklara f s ld yordu. Bir taraftan dünya ar-ı ış şıı ı ızusuyla a zlardan dökülen ‘Zafer Hübel’in’ yaygaralar , di er taraftan gönüllerden ğ ıığta p gelen ‘Allahu ekber’ nidalar ! Yerden yükselen toz bulutu genizleri yak yor, ş ıııgüne , susuzluk ve tozun etkisiyle, yutkunmak ve nefes almak imkâns z hâle geli-şıyordu. Enes bu hengâmede Uhud da na ilerliyordu, kimse al koyam yordu, onu ğ ıııyolundan.” (Tirmizî, “Tefsîrü’l-Kur’an”, 3200)Bu, slam tarihinden bir al nt , güvenilir kaynaklarda geçiyor. Olay aktaran, ya-İı ıız k ki, anlat m n tam burada kesiyor. Anlatan ki i, olay n kahraman Enes’in ye eni ıı ı ışıığküçük Enes’ten ba kas de il. O, amcas n n ad n gururla ta m olmal . ‘Enes’e ne şığı ıı ışı ışıoldu?’ diye merak etmeden yapam yoruz. Bereket versin, ye eni Enes, amcas n n ığı ıUhud’a do ru ilerleyi ini anlatmay , ufak bir notla bitirmeyi uygun bulmu . Hüzün-ğşışlü; ama ma rur bir not, bu: “Amcam n cesedinde seksenden fazla k l ç, ok ve m zrak ğıı ııyaras vard . Öyle ki halam amcam sadece parmak uçlar ndan tan yabilmi .” Böyle ııııışanlat yor, amcas n n durumunu.ıı ı* Doç Dr. Soner GÜNDÜZÖZ
381Enes, Uhud’a ko arken, hiçbir eye ald rmad . O sadece Uhud’a m ko uyor-şşııışdu? Hay r! Herhalde o, Uhud’un ard nda kokusunu duydu u cennete ko mu tu, ıığşşAllah’ n r zas na ko mu tu. Baz lar gerçe i görmemekte, duymamakta srar ederler-ı ıışşı ığıken, Enes gerçe i hem görüyor, hem duyuyor, hem de kokluyordu. Özümsemi ti ğşo, hakikati. Enes’e daha sonra ne oldu unu, asl nda Kur’an bize anlatmaya devam ğıediyor. Nas l m ? Cenneti anlatarak tabi.ııKur’an’ n cennet tasvirlerinden anl yoruz ki, Enes’e: “ te yapt n (iyi i ler) saye-ııİşı ı ğşsinde kendisine varis k l nd n cennet!” diye seslenilmi olmal , orada ı ı ı ığşı(A’râf, 7/43). O da “E er Allah’ n bizi eri tirmesi olmasayd , biz hidayete ermi olamazd k. Ne mutlu ğışışıki, Rabbimin Peygamberi bize hakk getirmi ” demi ti, herhalde ışş(A’râf, 7/43).Sonras n Rabbimiz anlat yor yine, bize. Hak edersek e er, Enes gibi girece imiz ı ıığğcennet bahçelerini:Her zaman yemye ildir oradaki bahçeler ş(Rahmân, 55/54).Ye ili bozan bir renk varsa arada,şAk pak, emre amade dilberler… (Sâffât, 37/49)Bahçelerin alt nda ça layan rmak kenarlar nda ığıı(Ra’d, 13/35),Saraylar, kâ aneler, kö kler şş(Tevbe, 9/72).Kurulmu , otururlar tahtlar nda şı(Kehf, 18/31),İnci, alt n murassa ipekler içinde müminler ı(Hac, 22/23).Yak c s caktan eser yoktur, orada ı ı ı( nsân, 76/13)İ.Gölgeleri hiç eksik olmayan a açlar n dallar alt nda,ğıııZahmetsizce yemi lere uzan rken müminler şı( nsân, 76/14)İ.İki bahçeli kö klerde: a açlar, meyveler rengârenk çiçekler şğ(Rahmân, 55/48).U aklar pervane olurken etraf nda müminlerin,şıKadehlerine dökerler, en kalitelisini erbetin ş(Sâffât, 37/45-46).Meyveler, k zarm tavuklar, ördekler ıı ş(Vâk a, 56/17-21)ı.Ku sütü eksik olmayan mönüler…şAllah’ n konuklar , bazen,ııÇevreyi tema a ederlerken,şP nar ba lar nda sohbete tutu urlar, tatl ve en! ışışış(Hicr, 15/45).P narlardan akar, billur sular, araplar ve süzme ballar ış(Muhammed, 47/15).Adn, Firdevs, Me’vâ ve Naîm bahçelerinde kalanlar,E leri, çocuklar mutluluk içinde, sonsuz hayat ya ayacaklar… şış(Bakara, 2/25)Biliyorlar ki, onlar,Bunlar n hepsinden k ymetlisi Allah’ n sevgisi! ııı(Tevbe, 9/72)
382Öyleyse cenneti arzulayan ki i ko mal d r Uhud’a.şşı ıUhud bir sembol!Hiçbir engel bahane de il ula maya, O’na,ğşFiravun’un kar s olsa da insan,ı ıE er sahip ç kabiliyorsa iman na!ğııİçi yanm t , Firavun’un mümin kar s n n,ı ışı ı ıYalvarm t Rabbine:ı ış‘Rabbim bana cennette bir ev bah et’ diye!ş‘Firavundan ve zulmünden uzakta olay m.ıZalimlerden yakam kurtaray m!’ ıı(Tahrîm, 66/11)Enes, çölün ortas nda kokusunu duyarken cennetin,ıFiravun’un kar s sarayda hayalini kurdu, cennette bir evin.ı ıİster çölde olal m, ister sarayda, cennet hepimiz için.ıAllah bunun için sadece iki art ko uyor:şşİnanmak ve inanc n gere ini yapmak.ığVar m s n z, Uhud’a ko maya,ı ı ışCennetin kokusunu duymaya!O halde Allah hepimizi kavu tursun,şCennetine ve r zas na.ııÂmin!
383ÜÇ TEVBEKÂRIN ÖYKÜSÜ*ِ ٰ ِ ا َ ْ ٰ ا َ ِِّ۪ ْ ا ّ ِّوَ َ ا ّ َ ِ ا ۪ َ ُ ِ ُ ا َ ّ اِذَا َ َ ْ َ ْ ُ ا رْض ُ ِ َ رَ ُ َ ْ وَ َ َ ْ َ ْ َِْْ ََََِّّٰٓۜ َٰٰ ِ اِ اِ ْ ِ ُ ّ َ ب َ َ ْ ْ ِ َ ُ ُ ا اِن ا ّ َ ُ َ ا ّ ّاب ّ ۪ ُ۟ ا َ َُ َّ ََََِٰۜۜ ٓ َّا ْ ُ ُ ُ ْ وَ ّ ا ان َ َ ِ َ ا َّ ُ ٓ َ ْ َ ْ ََ“Sava tan geri kalan üç ki inin de tövbelerini kabul etti. Yeryüzü bütün şşgeni li ine ra men onlara dar gelmi , vicdanlar da kendilerini s kt kça ş ğğşıı ıs km , böylece Allah’( n azab n)dan yine O’na sıı şııı ı ğnmaktan ba ka çare şolmadı ı ığn anlam lard . Sonra (eski hâllerine) dönsünler diye, onlar n ı şııtövbelerini de kabul etti. üphesiz Allah, tövbeyi çok kabul eden ve çok Şmerhamet edendir.” (Tevbe, 9/118)Peygamberimiz gücü yeten bütün müslümanlara Tebük seferi için haz rl k yap-ı ımalar n bildirince, ashab haz rl klar n tamamlay p Peygamberimizle birlikte yola ı ıı ıı ııç kt lar. Ancak ayette belirtilen üç sahabi yola ç kmad . Bunlar de i ik hadislerden ı ııığ şanla ld kadar yla Ka’b b. Malik, Hilal b. Ümeyye ve Murare b. Rebi isimli sa-şı ı ığıhabiler idi. Bunlar n d nda da seksen küsur münaf k da bu sefere kat lmam t , ıı ı şııı ışfakat bunlar n kat lmamalar önem arz etmiyordu. Bu kat lmayanlar Peygamberi-ıııımize gelerek çe itli mazeretler ileri sürdüler, özür dilediler, ard ndan ayr l p gittiler. şıı ıPeygamberimiz dediklerini kabul etti, ba l l klar n onaylad , onlar için ba lanma ğı ıı ıığ ş ıdiledi. Niyetlerini de Allah’a b rakt .ııAncak ayetin nüzulüne sebep olan bu üç ki i mazeret belirtmediler. Yalan ko-şnu up Allah’ n Resûlünü ikna etmeye çal mad lar. Çünkü onlar slam’dan ku ku şıı şıİşduymayan ve münaf k olmayan, sadece tembellikten ve dinlenme arzusundan do-ılay geride kalan müminlerdi. Olay n kahramanlar ndan Ka’b b. Malik daha sonra ıııolay öyle anlat r:ışı“Resûlullah (s.a.s), seferden dönünce mescide gelir, iki rekât namaz k lar ve evi-ıne dönerdi. Peygamberimiz daha mescitten ç kmadan, kendi kendimi ölçtüm-biç-ıtim, yalan konu man n bir ç k yolu olmad n biliyordum. Do ruyu konu mam şıı ışı ı ığğşgerekti i inanc n ta yordum. Bu inançla mescide girdim ve o gün hiçbir maze-ğı ış ıretimin olmad n , müslümanlar sefere ç kt zaman güçlü ve rahat bir vaziyette ı ı ığı ı ığ* Dr. Abdurrahman CANDAN
384oldu umu bildirdim. Allah Resûlü de “bu adam do ru söylüyor” dedikten sonra, ğğbana da “kalk Allah’ n senin hakk nda verece i hükmü bekle” dedi. Ben de kalkt m ıığıgittim. Ç karken baz insanlar yan ma yakla p, “sen niye bir mazeret belirtmedin, ııış ıfalan falan kimseler mazeret belirtip kurtuldular”. Ka’b diyor ki, beni o kadar te vik şettiler ki az kals n bir daha Allah’ n Resûlünün yan na gidip yalan uyduracakt m. ııııFakat benim gibi konu an yok mu? diye sorunca; onlar “evet senin gibi mazeret şbelirtmeyen iki ki i daha var” dediler. “Kim bunlar” dedim. Murare b. Rebi, Hilal b. şÜmeyye dediler. Ben de Bedir sava na kat lan bu iki insan kendime örnek alarak, ş ıııyapt m n do ru oldu u kanaatine vard m. Karar mda her ne pahas na olursun ı ı ığğğııısebat göstermeye karar verdim.”Allah Resûlü, müslümanlardan bu kimselerle konu mamalar n , selam al p ver-şı ıımemelerini istedi. Ashab bu emre uydu. Yeryüzü bütün geni li i ile bu insanlara ş ğdar gelmeye ba lad . K rk gün boyunca hiç kimse ile hasb hal edemediler, konu a-şııışmad lar. K rk günden sonra Allah Resûlü bu üç ki inin ailesine de haber göndererek ıışkonu ma yasa koydu. Onlar Medine’de bu ayette anlat ld gibi çok kötü bir şğ ıı ı ığduruma dü tüler. Art k toplum içinde yapayaln z kald lar, s k nt lar artt . Yeryüzü şıııı ı ı ııbütün geni li ine ra men onlara dar gelmeye ba lad .ş ğğşıBu mü’minlere uygulanan konu ma yasa n n üzerinden on gün daha geçince şğı ıkonumuzun ba nda zikretti imiz ayet-i kerime nazil oldu. Bütün müslümanlar ve ş ığözellikle bu üç sahabi co kuyla sevindiler, birbirlerine sar ld lar. Genel olarak hâkim şı ıolan s k nt , gergin bekleyi böylece sona ermi oldu.ı ı ışşAllah Teala’n n onlar sadece affetti ini bildirmekle kalmay p, ayn zamanda Tev-ıığııvab ve Rahim s fatlar ile zikretmesinin nedeni de bu üç ki inin gerçekten tövbekâr ıışolu lar , her ne pahas na olursa olsun yapt klar hatadan dönme azimleri idi. E er şıııığonlar böyle yapmay p kabahat i ledikten sonra küstahl k gösteren ve gururu rencide ışıolan biri gibi ho nutsuzluk gösterselerdi tövbeleri kabul olmayacak, di erleri gibi şğcezalar n ahiret gününde çekeceklerdi.ı ıBu tablodan ç kar lacak en önemli derslerden birisi de udur. Ben bugüne kadar ıışçok ibadet yapt m, hay rl hizmetlerde bulundum. Allah r zas için u kadar mal ıı ııışharcad m. Yeter, art k u hizmette de bulunmasam, bu y l da sadaka vermesem ne ıışıolacak tavr içinde bulunmamam z gerekir. Son nefesimize kadar hizmet ve ibadet ııa k m z , duyarl l m z muhafaza etmeli, samimiyetimizi sürekli canl tutmal y z.şı ı ıı ı ı ı ığıı ıŞunu iyi bilmeliyiz ki, her eyimiz gidebilir bu dünyada. Tüm yak nlar m z kay-şıı ı ıbedebiliriz. Ama as l olan, dinî hassasiyetlerimizi kaybetmememizdir. Yeter ki Allah ıbizi kullu undan kovup ç karmas n. Bu üç sahabi de bu tav r içinde oldular, sadakat ğıııgösterdiler ve Allah’ n ba lamas na nail oldular.ığ ş ıı
385VAKTİN KIYMETİNİ BİLMELİYİZ*ِ ٰ ِ ا َ ْ ٰ ا َ ِِّ۪ ْ ا ّ ِّوَا َ ْ ِ ّ ْ ِ ْ َ ن ۪ ُ ْ اِ ا ۪ َ ا َ ُ ا وَ َ ِ ا ا ّ ِ َ ت ِ وَ َ َا َ ْا ِ َ ََُِّْٰ َّ ٍَّۙ َ ان اَِِْۙ وَ َ َا َ ْا ِ ّ َْ“Andolsun zamana ki, insan gerçekten ziyan içindedir. Ancak, iman edip de sâlih ameller i leyenler, birbirlerine hakk tavsiye edenler, birbirlerine sabr şııtavsiye edenler ba ka. (Onlar ziyanda de illerdir).” (Asr, 103/1-3)şğKitab m z Kur’an- Kerim’de kapsad alan itibariyle oldukça küçük, ancak ih-ı ııı ı ğtiva etti i anlam itibariyle ve mam- a i’nin deyimiyle Kur’an’ n üçte birine denk ğİıŞfiıdü en bu suresinde vakit kavram na dikkat çekilmekte ve ona kasem edilmektedir. şıO nedenle hepimiz Cenab- Hakk’ n u runa yemin etti i bu olguyu ziyan etmemek ıığğve iyi de erlendirmek zorunday z. Üstelik mensup oldu umuz din, ki iden talep ğığşetti i ibadetleri belirli vakte ba lam , hatta vakti ibadetin artlar ndan biri saym -ğğı şşıı şt r. Ramazan gelmeden oruç tutam yor, vakti girmeden iftar edemiyoruz. Yine vakti ııgelmeden ezan okuyam yor, namaz k lam yoruz. ıııİşte böylesine önemli olan vaktin k ymetlendirilmesi gerekti i hususunda Hz. ığPeygamber Efendimiz (s.a.s)’in de bir ikaz vard r. Peygamberimiz bir hadislerinde ıık ymeti iyi takdir edilemeyen iki nimetten birinin bo zaman oldu unu belirtmek-ışğtedir (Buharî, “Rikak”, 1). Bütün bu ifadelerden hareketle hayat ve zaman bize Al-ılah taraf ndan verilen bir emanet olarak alg lamal ve ona göre de erlendirmeliyiz. ııığMazi-hal-müstakbel her üçü de vakitle ilintili kavramlard r. Hiç üphesiz her üçü ışde önemlidir. Bu nedenle insan maziyi dü ünerek ibret almal , yapt hatalardan şıı ı ğpi manl k duyarak do ruyu bulmal ve gençli inin ne çabuk gitti ini hesap ederek şığığğkendine çeki- düzen vermelidir! Ancak bütün bunlar yap l rken sadece geçmi i dü-ı ışşünmek ve geçmi le u ra mak, hâli ziyan etmekten ba ka bir i e yaramaz. Gelecekle şğ şşşme gul olmak da öyledir. Nitekim milli airimiz Mehmet Akif;şş* Doç. Dr. Ömer YILMAZ
386“Geçen geçmi tir art k, ân- müstakbelse müphemdir.şııHayat ndan nasibin bir u geçmek isteyen demdir” derken, bir di er air;ışğ ş“Geçti mazi, çekme istikbale gam,Gün bugün, saat bu saat, dem bu dem” ifadesini kullanmaktad r. Malatyal ııNiyaz -î M srî,ıı“Ne maziyem ne müstakbel, her an n ânesiyim ben” demekle içinde bulunulan ıvaktin önemine vurgu yapmaktad r.ıAyn sure içerisinde dikkatimizi çeken üç kavramla daha kar la yoruz. Zararda ış şı ıve ziyanda olmayan ki ilerin ancak iman eden, salih amel i leyen ve birbirlerine şşhakk ve sabr tavsiye edenler oldu unu görüyoruz. Gerçekten de iman her eyin ıığşba d r. manda üphe olmaz. man dünya ve ahirette kurtulu un en önemli art -şı ıİşİşşıd r. Ancak bununla yetinmemeliyiz. man m z takviye edecek, onu ispata çal acak ıİı ı ıı şamele ihtiyac m z vard r. Bu ameli sadece namaz, oruç, zekât gibi slam’ n artlar ı ııİışıdiye bildi imiz ibadetlerle s n rland rmak do ru de ildir. nsan ve hayvanlar n men-ğı ıığğİıfaatine olan her eyi amel-i salih olarak görmek mümkündür.şBir di er husus inananlar n birbirlerine daima hakk , hakikati, do ruyu, güzeli ğıığtavsiye etmeleri ve bu hususta adeta birbirleriyle yar malar d r. Bizler daima bu ı şı ıçizgide olmal , bunlar n aksi davran cümlesinden olan bat l, yanl , haks z ve çir-ııı şıı şıkin i lere tevessül etmemeliyiz. Yine ayn surenin son k sm nda söz konusu edilen şııısab r göstermek de Müslüman’ n en büyük hasletlerinden biri olmal d r. Bir nimete ııı ıkavu tu umuz zaman ükretmeyi bilmeli, ancak bir musibet ve s k nt yla ba ba a ş ğşı ı ışşkald m zda ise isyan de il sabretmeliyiz.ı ı ığğ
387VARLIĞIMIZIN GERÇEK SAHİBİ ALLAH’TIR*ِ ٰ ِ ا َ ْ ٰ ا َ ِِّ۪ ْ ا ّ ِّٓ ُ ا ُ ّ َ ِ ا ُ ِ ُ ْ ِ ا ُ َ ْ َ َ ءُ وَ َ ْ عُ ا ُ ِ ّ ْ َ َ ءُ وَ ُ ِ ُ َ ْ َ َ ءَُّْۘٓ ْ َِْٓ ْ ََ ْ ّْ َِٰوَ ُ ِل َ ْ َ َ ءُ ِ َ ِك ا َ ْ ُ اِ ّ َ ُ َ ْ ءٍ َ ۪ ٌَِّٰ ََۜ ُّْۜٓ“De ki: ‘Ey mülkün sahibi olan Allah’ m! Sen mülkü diledi ine verirsin. ığDiledi inden de mülkü çeker al rs n. Diledi ini aziz edersin, diledi ini ğı ığğzelil edersin. Hay r senin elindedir. üphesiz sen her eye hakk yla gücü ıŞşıyetensin.” (Âl-i mran, 3/26)İVarl n tek ve gerçek sahibi Allah’t r. Bütün mülkler O’nundur. O, diledi ine ı ı ğığmülkü verir ve diledi inden de geri al r. Diledi ini yüceltir ve diledi ini alçalt r. ğığğıBütün varl klar Allah’ n emrinde, denetiminde ve kesin hâkimiyeti alt ndad r. Biz in-ıııısanlar ise, bu mülklerin emanetçileriyiz. Ancak bize verilen nimetlerin ve mülklerin üzerinde geçici olarak tasarrufta bulunabilmekteyiz. Bu itibarla sahip oldu umuz ğşeylerin s n rl bir süre emanetçileri oldu umuzu; as l mülkün Rabbimizin emrinde ı ı ığıoldu unu bilmeliyiz.ğİnsan, belli bir süre için bu dünyada ya ar ve ölünce kazand mülkü bu dün-şı ı ğyada kal r. Ölen insan n mülkü ya varislerine kal r ya da sat lmak suretiyle ba ka ıııışinsanlara geçmi olur. Bazen mülk sahibi olanlar n darl k, geçim s k nt s , i as gibi şııflı ı ı ı nedenlerle varl klar n ellerinden ç karmak durumunda kald görülür. Di er yan-ıı ııı ı ğğdan kay p, tabii afetler, yang n, deprem gibi nedenler de mülkün elden ç kmas -ıııına neden olur. Bir anda varl kl insanlar, muhtaç ve fakir duruma dü ebilir. Yunus ı ışEmre’nin kulaklarda yank bulan o me hur deyi iyle, ‘mal sahibi, mülk sahibi, hani ışşbunun ilk sahibi, mal da yalan mülk de yalan, var biraz da sen oyalan’ gerçe ini ğak ldan ç karmamal y z. Bugün sahibi oldu umuz eyler, dün ba kalar n nd . Bizim ııı ığşşı ı ıelimizden ç kt anda veya öldü ümüzde ba kalar n n eline geçecektir. Geçici dün-ı ı ığğşı ı* Dr. Bahattin AKBA Ş
388ya mal ile avunmak veya oyalanmak insana, Rabbine kar kullu unu ve ödevlerini ış ığunutturabilir. Ayr ca sahip olunan mal ve mülkle övünmek ve böbürlenmek asla ıdo ru de ildir.ğğMülkün gerçek sahibi olan Rabbimiz diledi ine diledi ini verir, diledi inden de ğğğdiledi ini çekip alabilir. Sahip oldu umuz eylerin bizlere birer ödünç oldu unu iyi ğğşğidrak etmeliyiz. Sahip olduklar m z Rabbimizin bizlere birer ikram d r ve imtihan ı ıı ısebebidir. Mal ve mülkle gururlanmak ve bunlar Allah yolunda de erlendirmemek ığinsana yak maz. Özellikle biz Müslümanlar için bu davran biçimi asla uygun de-ı şı şğildir. Yüce Allah, insanlar verdiklerini do ru yolda kullan p kullanmad klar ve ni-ığııımetlerin ükrünü yerine getirip getirmedikleri noktas nda denemektedir. Rabbimiz, şımülkün emanetçisi k ld kullar na bu mal ve mülklerinden fakir ve muhtaçlara ı ı ığıverilmesini emreder. ‘Eli geni ” olanlar n, fakirlere de bu imkân sa lamas i lemine şıığışKur’an dili ile “infak” diyoruz. Buna göre infak asl nda sadece bir “ihsan” de il, ayn ığızamanda bir görevdir.Evreni yaratan ve yöneten Allah’t r. Dolay s yla O, mutlak hâkim olarak diledi i ıı ığşekilde tasarruf eder, r zk belirli bir ölçüye göre verir, daralt r, geni letir, çünkü ı ıışmülkün sahibi O’dur. nsan için dünya hayat n bir imtihan sahas k lm t r. Bu İı ıı ı ı ışnedenle bütün insanlar n ayn imkânlara sahip olmalar n hikmetine uygun gör-ııı ımemi tir. Birçok ilâhî hikmetlerinin yan nda belki de bir tanesi; toplumu olu turan şışbireyler aras birlik ve beraberli i sa lamak, dayan ma ve kayna may , sevgi ve say-ığğı şşıg y olu turacak bir ortam haz rlamakt r.ı ışıııBunun için de insana, gücü ölçüsünde birtak m ibadetleri farz k lm , baz gö-ıı ışırev ve sorumluluklar yüklemi tir. Allah, sahip olduklar mallar insanlara dünya şııhayat nda “emanet” olarak vermi tir. Bu emanet, belli bir vakte kadard r ve elbette ışıgünü geldi inde hesab sorulacakt r. Helal yoldan mülk kazanmak ve bunlar helal ğıııyollarda kullanmak esast r. nsan, mal n gerçek sahibinin Allah oldu unu bilmek ıİığve mal O’nun emretti i biçimde harcamakla yükümlüdür. Kendisine emanet ve-ığrilen mallardan, kendi ihtiyaçlar için gerekli olan makul bir k sm n kullanacak, ııı ı“ihtiyaçtan arta kalan ” ı(Bakara, 2/219) ise, Allah yolunda harcayacakt r. Hiçbirimiz, ısahip oldu umuz mal ve mülke güvenmemeliyiz. Ancak mülkün gerçek sahibi olan ğyüce Rabbimize güvenmeli, O’nun verdi i mal ve mülkün ükrünü yerine getirmeye ğşçal mal y z.ı şı ı
389VATAN SAVUNMASI*ِ ٰ ِ ا َ ْ ٰ ا َ ِِّ۪ ْ ا ّ َِّ ٰ ِ وَ َ ُوّ ُ ْ وَا َ ََٰ۪وَا ِ ّوا ُ ْ َ ا ْ َ ْ ُ ْ ِ ْ ُ ّةٍ وَ ِ ْ رِ َ ط ِ ا َ ْ ُ ْ ِ ُ ن ِ ۪ َ ُوّ ا ََََِّْ ُ ََ ٰ ِ ُ َف ّ اِ ـْ ُ ْ وَا ْ ُ ََْ َِ ْ دُو ِ ْ َ ْ ُ َ ُ ْ ا ّ ُ َ ْ ُ ُ ْ وَ َ ُ ْ ِ ُ ا ِ ْ َ ْ ءٍ ۪ َ ۪ ا ّ ََِۜ ََِٰۚ َُۚ ُ ن ْ َ“Onlara kar gücünüz yetti i kadar kuvvet ve sava atlar haz rlay n. ş ığşıııOnlarla Allah’ n dü man n , sizin dü man n z ve bunlardan ba ka sizin ışı ışı ı ışbilmedi iniz fakat Allah’ n bildi i di er dü manlar korkutursunuz. ğığğşıAllah yolunda her ne harcarsan z kar lış ğı ı ı size tam olarak ödenir. Size zulmedilmez.” (Enfâl, 8/60)Üstünde ya ad m z ve ‘Cennet Vatan m z ‘diye isimlendirdi imiz bu kutsal şı ı ığı ığtopraklar , can m zdan, kan m zdan daha çok sever; mal m zdan, evlatlar m zdan ıı ıı ıı ıı ıdaha aziz biliriz. Onun ebedî olmas u runa can m z , mal m z seve seve feda ığı ı ıı ı ıederiz; bu konudaki inanç ve kararl l m z dost-dü man herkes bilmektedir. te ı ı ı ı ığşİşbu meziyetlerden dolay d r ki vatan savunmas n imandan bir parça olarak kabul ı ıı ıeden Türk Milleti, vatan için dökülen kan , vatans z nefes alan bir cana tercih ııetmi tir. Atalar m z, can n , mal n ve iman dolu benli i ile bütün varl n u an şı ıı ıı ığı ı ığşüzerinde ya ad m z kutsal vatan m za hediye etmi tir.şı ı ığı ışGözü doymayan, her zaman ba ka milletlerin topraklar na el atmaya çal an şıı şinsanlar olacakt r. te bu ga llere kar , yüce Allah “kuvvet ve sava atlar haz rlay n” ıİşfiş ışıııdiyor. Öyle ise bizler de zaman n en güçlü ve en kuvvetli araç ve teçhizatlar n ıı ıhaz rlamal y z. Vatan m z dü man emellere b rakmamak için her an haz rl kl ıı ıı ı ışıı ı ıolmal , bunlar yerine getirerek de yüz binlerce ehit atalar m z n ruhlar n ad etmeli ıışı ı ıı ışve iman dolu yüre imizi dü mana göstermeliyiz. Atalar m z ne güzel buyurmu : “Su ğşı ışuyur, dü man uyumaz!”, “Dü man kar nca da olsa hakir görme!”şşı* Hanif BURUN
390Bu sebeple dinimiz, vatan savunmas na büyük önem vermi tir. Nitekim bir ışhadis-i erifte, ş“Biri Allah korkusundan a layan, di eri de Allah r zas için (vatan savun-ğğııımak üzere) nöbet bekleyen iki gözü cehennem ate i yakmaz”ş(Tirmizî, “Fezâilü’l-Cihad”, 12)buyurularak vatan savunmas n n önemine dikkat çekilmi tir.ı ışAtalar m z, yeryüzünün en güzel, en bereketli topraklar n kendilerine vatan ı ıı ıolarak seçmi ler, buram buram tüten bu topraklar n dü man n kirli çizmeleriyle şışıçi nenmesine müsaade etmemi ler; bu u urda sava m lar, gerekti inde ise seve ğşğş ş ığseve mallar n ve canlar n feda etmesini bilmi lerdir. Her kar topra ehit kanla-ı ıı ışı şğ şır yla sulanan aziz vatan m z n k ymetini iyi bilmemiz gerekir. Milli airimiz M. Akif ıı ı ıışERSOY; “Bast n yerleri toprak diyerek geçme tan !ı ığı Dü ün alt ndaki binlerce kefensiz yatan .şıı Sen ehit o lusun, incitme yaz kt r atan !şğı ıı Verme, dünyalar da alsan bu cennet vatan .”ııdizeleriyle bu gerçe i veciz bir ekilde dile getirmektedir.ğşAyet-i kerimeden anlayaca m z kadar yla, hiç kimsenin boyunduru u alt na gir-ğı ıığımemek, ba ms z bir ekilde ya amak, bu aziz topraklar bizden sonraki nesillere ğ ıışşıhediye etmek, can ve mal emniyeti ile huzur ve güven ortam içinde ya amak, her ıştürlü sald r ya kar koyacak nitelikteki güçlü ve etkin bir savunma ile mümkündür. ı ış ıÖzellikle büyü ün küçü ü yuttu u, güçlünün zay f ezdi i ve çe itli haks zl klar n ğğğı ığşı ııkol gezdi i bir dünyada ya amak ve varl korumak için güçlü olmak ve muhtemel ğşı ı ğsald r lara kar tedbirli olup, savunmaya a rl k vermek zaruridir.ı ış ığı ı
391YAĞMURLA CANLANAN TABİAT YENİDEN DİRİLİŞİN EN GÜZEL MİSALİDİR*ِ ٰ ِ ا َ ْ ٰ ا َ ِِّ۪ ْ ا ّ َِّ ِّ َ حَ ُ ْ ًا َ ْ َ َ َي ْ رَ ْ َ ِ ۪ َ ّ اِذَا ا َ ْ َ َ ً ِ َ ُ ْ َ هُ ِ َ ًٍَٓ َ ّٰٓۜ وَ ُ َ ا ۪ ي ُ ْ اَََُِّ ِّ ٍ َ ْ َ َ ِ ِ ا َ ءَ َ ْ َ ْ َ ِ ۪ ِ ْ ُ ا ّ َ َات ِ َ ِ ُ ْ جُ ا َ ْ ٰ َ ُ ْ َ ّ ُون َ َََ ِّْٰ َََِّْۜ َٓ ْ“O, rüzgârlar rahmetinin önünde müjde olarak gönderendir. Nihayet ırüzgârlar a r bulutlar yüklendi i vakit, onlar ölü bir belde(yi diriltmek) ğ ıığıiçin sevk ederiz de oraya suyu indiririz. Derken onunla türlü türlü meyveleri ç kar r z. te ölüleri de öyle ç karaca z. Ola ki ibretle dü ünürsünüz.” ıı ıİşığ ış(A’râf, 7/57)Yüce Mevlam z, varl n n, birli inin ve yüce kudretinin delillerini görüp ıı ı ığğokuyabilece imiz, hidayet rehberimiz Kur’an- Kerim’in aç klay c s konumundaki ğııı ı ıkâinat kitab na dikkatlerimizi çekmekte, ülfet ve al kanl k gibi sebeplerle s radan ıı şııolaylarm gibi alg lad m z fakat her birisi ola anüstü özellikteki tabiat olaylar na ı şıı ı ığğıdaha bir ilgiyle nazarlar m z yöneltmemizi istemektedir. Kur’an- Kerim’in birçok ı ı ııyerinde; göklerle yerin yarat l , gece ile gündüzün birbirini takip etmesi ı ı ış(Âl-i mrân, 3/190)İ, gemilerin tonlarca yükleriyle denizlerin üzerinde hareket etmesi (Lokman, 31/31), Allah’ n gökten indirdi i suyla ölü topra canland rmas ığğ ııı(Rûm, 30/24), rüzgârlarla bulutlar hareket ettirmesi ı(Bakara, 2/164), gökten indirdi i tek bir ğsu ile birbirinden farkl bitkileri yaratmas ıı(En’âm, 6/99), gece ile gündüzün uzay p ık salmas ıı(Yûnus, 10/6), gecenin dinlenmeye, gündüzün ise çal p kazanmaya uygun ı ı şolarak yarat lm olmas ı ışı(Neml, 27/86), ayn su ile sulan yor olmalar na ra men ııığmeyvelerin renk, tat ve kalite bak m ndan birbirlerinden farkl olmalar ı ııı(Ra’d, 13/4), * Dr. Y. Seracettin BAYTAR
392insanlar n lisan ve renk bak m ndan farkl olmalar ıı ııı(Rûm, 30/22) ve gö ün bo lu unda ğş ğku lar n uçmas şıı(Nahl, 16/79) gibi daha birçok ola anüstü tabiat olay dikkatlerimize ğısunulmakta ve bu olaylar üzerinde dü ünerek ibret almam z istenmektedir.şıKonumuz olan âyet-i kerimede de bu ola anüstü olaylardan birisi zikredilmekte, ğölüp toprak olduktan sonra tekrar dirili imiz, her zaman âhid oldu umuz bir olaya şşğk yas edilerek kolayca anlayaca m z bir üslupla anlat lmaktad r. Yüce Rabbimiz, ığı ıııya murla canland rd ölü topraktan, canl bitkilerin ç kar n misal vererek, yüce ğı ı ığııı ı ışkudretiyle öldükten sonra bizleri de kabirlerimizden ayn kolayl kla ç karaca n ııığı ıhaber vermektedir.Dünyadayken, yapt klar m z n ve yapmam z gerekirken yapmad klar m z n ıı ı ıııı ı ıhesab n vermek ve neticede ceza veya mükâfat görmek üzere k yamet gününde ı ııtekrar diriltilece imize inanmak, temel inanç esaslar m zdan birisidir. Tarihin her ğı ıdöneminde baz insanlar bu konuyu anlamakta zorluk çekmi , kendi ak llar nca ışııölüp toprak olduktan sonra yeniden dirilmeyi imkâns z görmü ve bu yüzden ahireti ışinkâr etmi lerdir. Kur’an’da bu tür insanlar n inkârc sözleriyle birlikte, onlar n şıııak l ve mant klar na hitab eden cevaplar detayl bir ekilde yer almaktad r. Yâsin ıııışısuresinin 78 ve 79. âyetlerinde, kendi yarat l n unutarak çürümü kemikleri misal ı ı ı ışşvermek suretiyle yeniden dirili i inkâr eden birisine yoktan var edili i hat rlat larak şşııcevap verilirken, Ra’d sûresinin 3, 4 ve 5. âyetlerinde, yüce Allah’ n varl na ve ıı ı ğkudretinin yüceli ine delâlet eden, hayret verici birçok yarat l örne i anlat ld ktan ğı ışğı ısonra inançs z insanlar n tüm bunlara ra men, yeniden dirili hususundaki inkârc ıığşıtutumlar n n a k nl k verici oldu una vurgu yap lm t r.ı ış şı ığı ı ışBizleri hiç yokken mükemmel bir ekilde yarat p, birtak m sorumluluklarla şııdünyaya gönderen e siz kudret sahibi yüce Rabbimiz, bahar n gelmesiyle can şıvererek topraktan ç kard say s z bitki gibi ayn ekilde bizleri de öldükten sonra ıı ığı ıışdiriltecek ve dünyadayken sorumlu k ld konulardan hesaba çekecektir.ı ı ığ
393YAKINLARIMIZI SEVMEK*ِ ٰ ِ ا َ ْ ٰ ا َ ِِّ۪ ْ ا ّ َِّذٰ ِ ا ۪ ي ُ َ ّ ُ ا ّ ُ ِ َ دَهُ ا ۪ َ ا َ ُ ا وَ َ ِ ا ا ّ ِ َ ت ِ ُ ا ْ ٔـَ ُ ْ َ ْ ِ ا ْ ًا ِ ّ اَ َُْ َ ٓ َََََُِّٰٰۜ ّا َ َدّةَ ِ ا ُ ْ ٰ وَ َ ْ َ ْ َ ف ْ َ َ َ ً َ دْ ُ ۪ َ ُ ْ ً اِن ا ّ َ َ ُ رٌ َ ُ رٌّ َََِِْْٰۜۜ“ te bu, Allah’ n, inan p salih ameller i leyen kullar na müjdeledi i eydir. İşıışığ şDe ki: ‘Ben buna (yaptı ığm tebli görevine) kar l k sizden, akrabal ktan ğşı ııdo an sevgiden ba ka bir ücret istemiyorum.’ Kim güzel bir i yaparsa, ğşşonun iyili ini art r r z. üphesiz Allah, çok bağı ı ıŞğ ş ılayand r, ükrün kar lışş ğı ı ı ın verendir.” ( ûrâ, 42/23)ŞYak nlar sevmek, aram zda birbirimize kar sevgi ve sayg beslemek iman n, ııış ııımümin ve Müslüman olmam z n gereklerindendir. Yüce Allah, mealini okudu u-ı ığmuz bu âyette Hz. Peygamber’den risalet görevinde “yak nlara sevgi”den ba ka ışbir ey talep etmemesini istemektedir. Allah, bir önceki ş( ûrâ, 42/22)Ş âyette, inan p ıiyi i ler yapanlar n cennetlik olduklar n haber verirken bu âyette inan p iyi i ler şıı ıışyapman n kar l n n cennetle müjdelenmek oldu unu beyan etmektedir. Ayr ca ış ğı ı ı ığıHz. Peygamber’den risalet gibi önemli ve a r bir görevin kar l nda “yak nlara ğ ış ğı ı ıısevgi”den ba ka bir ey istenmedi i hat rlat lmaktad r. Bu öyle bir istektir ki, bunun şşğıııfaydas ve ecri öncelikle insan n kendi nefsine dönmektedir.ııBu itibarla müminlerin inanç, ibadet ve sosyal hayatlar nda esas olan, sevgi ve ısayg d r. Sevgi ve sayg n n olmad yerde ne imanda samimiyet ne de ibadette ba-ı ıı ıı ı ğşar ve kazanç söz konusu olur. Kul, Allah’a severek inanmal d r. Zira bize en yak n ıı ııolan bizi yaratan ve bize ahdamar m zdan daha yak n olan Allah’t r. Nitekim bir şı ıııayette öyle buyurulmaktad r: şı“Andolsun, insan biz yaratt k ve nefsinin ona verdi i vesveseyi de biz biliriz. Çünkü biz ıığona ah damar ndan daha yak n z.”şıı ı(Kâf, 48/16)* Dr. Bünyamin OKUMU Ş
394Öyleyse yak nlara sevgi beslemenin amac , Allah’ sevmek olmal d r. Allah’ seven ıııı ııkul, Allah’ n elçi olarak seçip gönderdi i Peygamberine uymal ve onu da sevmelidir ığı(Âl-i mrân, 3/31)İ. Mümin, Allah’ ve Peygamberini kendi nefsinden ve dünyadaki her ışeyden aziz bilmelidir. Bu itibarla bu âyette, risalet görevinin ecri, bu görevin ve ona iman n gere i olan sevgi olarak zikredilmi tir. nsan, sevmedi i bir eye gönülden ığşİğşboyun e ip inanmaz.ğ Hz. Peygamber’i sevmek ayn zamanda onun ailesini ve yak nlar n da sevmeyi ııı ıgerektirir. Genel anlamda Peygamber Efendimizin yak n olmak, onun peygamberli-ı ığini kabul edip yolundan giden her kimseyi kapsar. Bu itibarla bütün Müslümanlar karde , akraba ve birbirlerinin yak nlar d r. Onlar inançlar n n gere i olarak birbir-şıı ıı ığlerini severler. Hadis-i erifte buyruldu u gibi şğ“Müminler bir binan n yap ta lar gibi-ıışıdirler; birbirlerine destek olurlar”(Buharî, “Salât”, 88). Demek ki genel anlamda “yak nla-ıra sevgi” Allah’ , peygamberi ve müminleri kapsamaktad r. Peygamber Efendimizin ıırisalet görevine kar l k olarak bizden istedi i ey “sevgi”dir.şı ığ ş“Yak nlara sevgi” özel anlamda ise Hz. Peygamber’in ehl-i beytine yani hane hal-ık na duyulmas gereken sevgidir. Buna, özellikle, Hz. Peygamber’in sevgili k z Hz. ııı ıFat ma, damad ve amcas n n o lu Hz. Ali ve onlar n yavrular olan sevgili torunlar ııı ığıııHasan ve Hüseyin efendilerimiz dâhildir.Bu özel ve genel anlamla birlikte Allah’a itaat eden her mümin, Vak ’a suresinin ı10 ve 11. âyetlerinde belirtildi i gibi “mukarrebler”den yani, yak nlardan say l r. Bu ğıı ıitibarla risalet görevine kar l k Peygamberimizin talebi, müminlerin Allah’ , Pey-şı ııgamberi, Peygamber’in ehlini ve Allah’a yak n olanlar sevmekten ibarettir. Bu, ayn ııızamanda sevginin dinimizdeki önemini, yerini ve gücünü göstermektedir.
395YANLIŞ REHBER SEÇENLERİN SON PİŞMANLIĞI*ِ ۪ َ ا ٰ ْ َ ا ِ ِّّٰ ا ْ ِ ِّْ ِ ّ َ ن ُ ْ ُ ْ ُ ْ ا َ َ ً َ َ ْ ُ ّ ُ ّ ِااوُ َ ْ َـ ْ ا َ ۪ ِ اُ۬ ٰ َ ّ ال َ َ ً ۪ َ ِ ٰ ِ اوُزَ َ َوَ ََ َْ َ َ َٓ ٍَُّّٓ۟ ۪ ْ ِ َ َ َ َ ْ َ َ ْما َ ْ َ ا َ ْ َ ٌءاَ َ ْ ُ َ ْ َ َ ُ ّ ا َ ٰ َ ْ ا َ ٍء ْ َ ْ ِ ِ ََٰ َِٓ ٓ ََٓۜ َٰ ُّۜ ابا َ َِ“ nsanlar n hepsi Allah’ n huzuruna ç kacak ve güçsüzler büyüklük İıııtaslayanlara diyecek ki: ‘ üphesiz bizler size uymu tuk, imdi siz az bir ey Şşşşolsun Allah’ n azab ndan bizi koruyabilecek misiniz?’ Onlar da, ‘E er Allah ıığbizi do ru yola eri tirseydi biz de sizi do ru yola eri tirirdik. imdi s zlansak ğşğşŞıda, sabretsek de bizim için birdir. Art k bizim için hiçbir kurtulu yoktur’ ışderler.” ( brahim, 14/21)İBu ayet kabirlerimizden ç kar l p hesap vermek üzere Allah’ n huzuruna ç ka-ıı ııır laca m z o deh et verici günün çarp c bir sahnesini sunuyor bizlere. Zay arla ığı ışı ııflbüyüklenenlerin kar l kl konu malar n n yer ald tüyler ürperten bu tablo kar -şı ı ışı ıı ığş ıs nda heyecanlanmamak mümkün de il. Bir tarafta büyüklenenler kar tarafta da ığş ızay ar yer al yor. Durumlar son derece ac kl ve bizim aç m zdan da dü ündürücü ıflııı ıı ışolanlar bu zay f kimselerdir. Peki, bunlarla kimler kastediliyor. Onlar n bu dünya-ııdaki kar l klar ne? Onlar k saca, kendi hayat tarzlar n nas l ekillendirecekleri-şı ııı ıı ıışne dair bir kirleri bile olamayan aciz ve zavall kimseler olarak nitelendirebiliriz. fiıAncak bunlara “zay f” denmesinin as l sebebi, büyüklük taslay p ilâhî buyruklar ııııumursamayan bu ki ileri önder edinip örnek alm olmalar d r. şı şı ıKutsal kitab m z büyüklenenlere “müstekbir” diyor. te bu zay f karakterliler, ı ıİşıruhlar n , kalplerini hatta ak llar n kendini be enmi bu müstekbirlere teslim et-ı ııı ığşmek suretiyle adeta kula kul olmay tercih eden ki iler olarak kar m za ç k yorlar. ışşı ıı ıBu ayette, s rf büyüklenmeleri sebebiyle Kur’an’ n mesajlar na, ö retilerine ve in-ııığsan için çizdi i yola kar alternatif yollar öneren bu toplum önderleri ile onlar n ğş ıı* Mahmut DEM R İ
396pe ine tak lan tebaalar aras nda ahiret günü gerçekle ecek hesapla ma ibret verici şııışşbir üslup ile idrakimize sunuluyor. Körü körüne özendikleri ve taklit ettikleri efen-dilerine, dünyadayken itiraz etmeyi ak l edemeyen bu zavall lar i i ten geçtikten ıış şsonra onlara sitem ediyorlar: Bu gün bizden Allah’ n azab n savabilecek misiniz? Bu ıı ıhususta bize bir yarar n z dokunacak m …? Ama na le. Önderlerinin verecekleri ı ııficevap sadece u itiraftan ibarettir: ayet bizler Allah’ n, elçileri vas tas yla gösterdi i şŞıı ığyolu seçseydik size de gösterirdik. Ancak bunu yapmay p yanl yolu tercih ettik. ıı şBu yüzden üzülsek de üzülmeyip beklesek de durum de i meyecek. Bu gün bize ğ şkurtulu yok…şÇünkü o gün karar günüdür ve hüküm vermek de sadece Allah’a mahsustur… Yüce Rabbimizin adeta ya anm bir hâdisenin üslûbuyla bizlere sundu u bu deh et şı şğşverici ahiret tablosundan ç karaca m z çok önemli dersler vard r. Ba r p ça rma-ığı ıığı ığ ın n, üzülmenin, sitem etmenin art k bir fayda sa lamayaca o gün gelip çatmadan ıığğ ıhâlimizi s k s k sorgulamal y z. Kimleri örnek al yoruz? Do ru insanlarla m bir-ııı ıığılikteyiz?... Yani rehberlerimizi iyi seçmeliyiz. Körü körüne taklitlerin, özentilerin moda oldu u günümüzde özellikle çocuklar m z n kimleri örnek ald klar na da çok ğı ı ıııdikkat etmeliyiz. Bu durumda arkada ve dost seçimlerinde evlatlar m za ciddi an-şı ılamda k lavuzluk etmek durumunday z. Her dostun bir anlamda rehber oldu u ıığgerçe ini göz önüne alarak, çocuklar m z n kimlerle dostluk kurduklar n titizlikle ğı ı ıı ıtakip etmeliyiz.“Kendinizi ve ailenizi, yak t insanlar ve ta lar olan ate ten koruyun.ı ışş” (Tahrîm, 66/6)buyuran Rabbimiz bu sorumlulu umuzu hat rlatmaktad r. Bu sorumluluk bilincin-ğııden hareketle Kur’an’ n ortaya koydu u ilkeleri ve Peygamber ahlak n hiçe sayarak ığı ıya amay tercih eden toplumun ileri gelenlerinin ailemiz ve çocuklar m z üzerinde şıı ıiz b rakmalar na müsaade etmemeliyiz. Bunun yerine onlara güzel huylar n tümünü ıııüzerinde toplayan sevgili Peygamberimizin örnek ahlak n ö retmeli ve onu bir ya-ı ığşam modeli olarak sunmal y z.ı ı
397YALAN YERE ŞAHİTLİK VE BOŞ ŞEYLERLE MEŞGULİYET*ِ ۪ َ ا ٰ ْ َ ا ِ ِّّٰ ا ْ ِ ِّ ً اَ ِ اوُ َ ْ ِ اوُ َ اَذِاَو َروُ ا نوُ َ ْ َ َ ۪ اَوّ ََََِّّّّۙ“Onlar, yalana ahitlik etmeyen, faydas z bo bir eyle kar la t klar zaman, şışşş ış ııvakar ve ho görü ile geçip gidenlerdir.” (Furkân, 25/72)şİslam’da ahitli e büyük önem verilmi tir. Gerekti inde ahitli i yerine getirmek şğşğşğdinî bir görev ve farz, ahitlik yapmamak veya yalanc ahitlik yapmak ise büyük şışgünaht r. Adaletin gerçekle mesi ve hakk n ortaya ç kmas büyük ölçüde ahitlerin ışııışbu görevi yerine getirmelerine ba l d r.ğı ıBir kimsenin hakk nda bilgi sahibi olmad , görmedi i ve duymad bir ko-ıı ı ğğı ı ğnuda bildi ini, gördü ünü ve duydu unu söylemesi “yalanc ahitlik”tir. Böyle bir ğğğışşahitlik, insanlar n zarar görmesine ve pek çok hakk n zayi olmas na sebebiyet vere-ıııce inden dinimizce haram k l nm ve büyük günahlardan say lm t r. Nitekim Hz. ğı ıı şı ı ışPeygamber (s.a.s) yan ndakilere; ı“Büyük günahlar n da en büyü ü olan günahlar n ne ığıoldu unu size söyleyeyim mi?”ğ diye sormu ; “Buyurun yâ Resûlullah” demeleri üze-şrine bunlar , ı“Allah’a ortak ko mak, ana babaya âsi olmak ve yalanc ahitlik yapmak”şışşeklinde s ralam ; özellikle sonuncusunu birkaç defa tekrar ederek bu hususta ya-ıı şn ndakileri uyarm t r ıı ış(Buhârî, “ ehâdât”, 10; Müslim, “Îmân”, 143)Ş.Yalanc ahitli in keffareti yoktur. Tövbe etmekle de bunun manevi sorumlu-ışğlu undan kurtulmak mümkün de ildir. Çünkü bu, bir kul hakk d r. Kul hakk ğğı ııihlâlinde bulunan ki i de, öncelikle ma durun zarar n telâ eder, kendisinden şğı ıfihelâllik dileyip gönlünü al r ve bir daha yapmamak üzere tövbe edip Allah’tan af ıdiledikten sonra günah n n aff n ümit edebilir. Yüce Rabbimiz; kendimizin, ana ı ıı ıbabam z n ve en yak nlar m z n aleyhine bile olsa bize ihtiyaç duyuldu unda ahit-ı ııı ı ığşli imizi Allah için dosdo ru ve adaletle yapmam z ğğı ı(Nisâ, 4/135), bir topluma olan * Mustafa GÜNEY
398kinimizin bizi adaletsizli e sevk etmemesini ğ(Mâide, 5/8), bildiklerimizi gizlememe-mizi (Bakara, 2/140, 283) ve ça r ld m zda ahitlikten kaç nmamam z ğı ı ı ığşıı ı(Bakara, 2/282)istemektedir. Böyle bir durum ortaya ç karsa ahitlik görevimizi, dünyevi endi eleri-ışşnizi bir kenara b rak p; sadece ve sadece Cenab- Hakk’ n ho nutlu unu kazanmak ıııışğniyetiyle ve adaletle yerine getirelim.Ayetin son bölümünde geçen ve kaç nmam z istenen “la v” kavram genelde bo , ıığışfaydas z, anlams z, hükümsüz, hatal , kötü, çirkin ve dü ünülmeden rastgele söyle-ııışnen amaçs z söz ve konu malar içerdi i gibi ahlakî boyutu öne ç kan olumsuz il-ışığıfileri de içerir. Bu söz ve illerin bir k sm küfür ve irk gibi haram, bir k sm mekruh, fiıışııbir k sm da faydas z mubah hükmünde olabilir.ıııBiz insanlar n hayat çok de erlidir. Nefeslerimiz say l d r. Bize ebediyeti ka-ıığı ı ızand racak bu dünya s nav n n süresi de ecellerimizle s n rl d r. Öyleyse bu süreyi ııı ıı ı ı ıanlams z ve bo me guliyetlerle heba etmememiz gerekir. Peygamberimiz (s.a.s), ışşsa l k ve bo vaktin iki büyük nimet oldu unu, insanlar n ço unun bu iki nimeti ğ ışğığde erlendirme konusunda aldand n ğı ı ığ(Buhârî, “Rikak”, 1) bildirerek bizleri bu konu-da uyarmaktad r.ıBir ba ka hadislerinde de ş“Kendisini ilgilendirmeyen eyleri terk etmesi, ki inin şşMüslümanl n n güzelli indendir.”ı ı ığğ(Tirmizî, “Zühd”, 11; bn Mâce, “Fiten”, 12)İ buyurarak “la v”dan kaç nmam z gerekti ine dikkatimizi çekmektedir.ğıığBöyle bir duruma dü mememiz ve bizi hiç ilgilendirmeyen konularla nas l ku-şışat ld m z görebilmemiz için “bir günlük hayat m z ” gözden geçirerek gün içinde ı ı ı ı ığı ı ınelerle ilgilendi imizi, merak m z nerelere yöneltti imizi ve saatlerimizi neler u -ğı ı ığğrunda harcad m z ara t rmam z laz md r.ı ı ı ığş ııııBu ayette bizlerin “la v”dan kaç nmam z istendi i gibi; çirkin sözlerin sarf edildi-ğıığği, konu malar n yap ld veya davran lar n sergilendi i ortamlara rastlad m zda şıı ı ığı şığı ı ığonurluca oradan geçip gitmemiz de istenmektedir.Bütün bu söylediklerimizden “neme laz mc l k” gibi bir anlam da ç karmayal m. ıı ıııFaydal sözleri konu mam z n, emr bi’l-ma’rûf ve nehy ani’l-münker görevini yerine ışı ıgetirmemizin, ilim ö renip ö retmemizin ve Allah’ zikretmemizin birer ibadet ve ğğıgörev oldu unu unutmayal m. Ayn ekilde kötü sözlerden, iftira ve g ybetten, dini-ğıışımize ve dünyam za faydas olmayan bo lak rt lardan uzak dural m.ıışı ıı
399YALAN YERE YEMİNDEN SAKINALIM*ِ ٰ ِ ا َ ْ ٰ ا َ ِِّ۪ ْ ا ّ ِِّ ِا ْ َ َ اِ ا ۪ َ َ َ ْا َ ْ ً َ َ ا ّ ُ َ ْ ْ َ ُ ْ ِ ـْ ُ ْ وَ ِ ْ ُ ْ وَ َ ْ ِ ُ ن َ ا َ بَْ ََِۙ َََََِّّٰۜ ََ وَ ُ ْ َ ْ ُ ن ا َ ّ ا ّ ُ ُ ْ َ ا ً َ ۪ ًا اِ ّ ُ ْ َ ءَ َ َ ُ ا َ ْ َ ن اِ ّ َ وا ا ْ َ َ ُ ْ ُ ّ ًُ َ َ ُ ٓ ََََٓۜ َ َ ٰ ََۜ ٰ ِ َ ْـًٰٔ ِ َ ُ ْ َ اب ٌ ُ ٌ ْ ُ ْ ِ َ َ ْ ُ ْ ا ْ َا ُ ْ وَ اوْ دُ ُ ْ ِ َ ا َّ ٓ َ ََََََُ۪ َ ّوا َ ْ َ ۪ ا ّ َُِاو۬ ئِ ا ْ َ ب ُ ا ّ رِ ُ ْ ۪ َ َ ِ ُونَُۚ ٰ َ َٓ“Allah’ n kendilerine gazap etti i bir toplulu u dost edinenleri görmez ığğmisin? Onlar ne sizdendirler, ne de onlardan. Onlar bile bile yalan yere yemin ederler. Allah onlara çetin bir azap haz rlam t r. Gerçekten ıı ışonlar n yapt klar ey ne kötüdür! Onlar yeminlerini kalkan yap p ııışı(insanlar ) Allah’ n dininden al koydular. Bunun için onlara alçalt c bir ıııı ıazap vard r. Onlar n mallar da, evlatlar da Allah’a kar kendilerine ıııış ıbir yarar sa lamayacakt r. Onlar, cehennemliklerdir. Onlar orada ebedî ğıkalacaklard r.” (Mücadele, 58/14-17)ıYalan yere yemin etmek; gerçe e ayk r olan bir eyin do ru oldu unu söyleye-ğı ışğğrek yemin etmektir. Yalan yere yemin eden ki i, Allah’ yeminine ahit göstererek şışinsanlar kand rd , Allah’ n ad n istismar etti i için O’na iftirada bulunmaktad r. ıı ı ığıı ığıBu nedenle yalan yere yemin etmek büyük günahlardan say lm t r.ı ı ışOkudu umuz âyetlerde Müslüman gibi görünen fakat slam dü manl yapan ğİşı ı ğmünaf klar yahut Medine ve çevresinde ya ayan Yahudiler veya Abdullah b. Nebtel ışisimli bir münaf n, Resûlullah’ n huzurunda O’nun aleyhine sözler söylemedi ine ı ı ğığdair yalan yere yemin etmesi ve bulup getirdi i tan klar n da bile bile yalan yere ğııyemin etmeleri anlat lmaktad r ıı(Kur’an Yolu, V/277-279). Ayetin sebeb-i nüzulündeki özel durumlarla birlikte genel hede n, bile bile yalan yere yemin etmenin, yeminleri fi* Dr. Hamdi TEKEL İ
400kalkan olarak kullanman n, yeminlerin arkas na s n p insanlar aldatman n müna-ııı ı ığııf klar n özelliklerinden oldu u i lenmektedir. ıığ şMüminler olarak hepimiz, münaf klar n ve yalan yere yemin edenlerin durumu-ıına dü mememiz için bu konuda çok dikkatli olmal y z. Nitekim bu konuda yüce şı ıAllah; “Yeminlerinizi aran zda hile ve fesat sebebi yapmay n. Sonra sa lamca bast ktan ıığısonra ayak(lar n z) kayar da Allah yolundan sapman z sebebiyle kötü azab tadars n z. ı ıııı ı(Ahirette de) sizin için büyük bir azap vard r. Allah’a verdi iniz sözü az bir kar l a de-ığş ğı ığ şi meyin. E er bilirseniz, üphesiz Allah kat nda olan sizin için daha hay rl d r.”ğşıı ı ı(Nahl, 16/94-95) buyurmaktad r.ıDinimizce yalan söylenmesine sadece u üç yerde izin verilmi tir. Bunlar;şş1) Zulüm veya haks zl a u rayan birinin can, mal veya namusunun zarardan ı ığğkurtar lmas ,ıı2) Darg n olan kar -kocan n veya iki ki inin bar t r lmas ,ııışı ı ışı3) Harpte dü man yenmek için yalan söylenebilece idir.şığBunlardan ba ka da hiçbir konuda yalan söylemeye, yalan yere yemin etmeye şizin verilmemi tir. nanç esaslar m za göre günah ve hata kap s peygamberlerden şİı ıı ıgayri tüm insanlara aç kt r. Ancak bu aç k kap y bahane ederek bile bile yalan söy-ı ııı ılememeli, yalan yere yemin etmemeli, günah ve hata i lememeliyiz. ayet bilmeden şŞböyle bir duruma dü mü isek, hatam z anlad m z zaman hiç beklemeden gü-şşı ıı ı ığnahlar m z ba lamas için Allah’a tövbe etmeli, üzerimizde kul hakk var ise hak ı ı ığ ş ııısahipleriyle dünyada iken helalle meliyiz.şDünya hayat bizim için bir imtihand r. Bu imtihan kazanmak için dünyada ıııAllah’ n bize emretti i salih amelleri i lemeli ve bu imtihan kazanmaya çal mal y z. ığşıı şı ıZira dünya hayat ve nimetleri geçicidir. Kal c olan ise ahiret hayat d r. Öyleyse fani ıı ıı ıdünya hayat u runa baki olan ahiret hayat m z tehlikeye atmayal m.ığı ı ııYüce Allah, yalandan ve yalan yere yemin etmekten sak nmay cümlemize nasip ııetsin.
Search
Read the Text Version
- 1
- 2
- 3
- 4
- 5
- 6
- 7
- 8
- 9
- 10
- 11
- 12
- 13
- 14
- 15
- 16
- 17
- 18
- 19
- 20
- 21
- 22
- 23
- 24
- 25
- 26
- 27
- 28
- 29
- 30
- 31
- 32
- 33
- 34
- 35
- 36
- 37
- 38
- 39
- 40
- 41
- 42
- 43
- 44
- 45
- 46
- 47
- 48
- 49
- 50
- 51
- 52
- 53
- 54
- 55
- 56
- 57
- 58
- 59
- 60
- 61
- 62
- 63
- 64
- 65
- 66
- 67
- 68
- 69
- 70
- 71
- 72
- 73
- 74
- 75
- 76
- 77
- 78
- 79
- 80
- 81
- 82
- 83
- 84
- 85
- 86
- 87
- 88
- 89
- 90
- 91
- 92
- 93
- 94
- 95
- 96
- 97
- 98
- 99
- 100
- 101
- 102
- 103
- 104
- 105
- 106
- 107
- 108
- 109
- 110
- 111
- 112
- 113
- 114
- 115
- 116
- 117
- 118
- 119
- 120
- 121
- 122
- 123
- 124
- 125
- 126
- 127
- 128
- 129
- 130
- 131
- 132
- 133
- 134
- 135
- 136
- 137
- 138
- 139
- 140
- 141
- 142
- 143
- 144
- 145
- 146
- 147
- 148
- 149
- 150
- 151
- 152
- 153
- 154
- 155
- 156
- 157
- 158
- 159
- 160
- 161
- 162
- 163
- 164
- 165
- 166
- 167
- 168
- 169
- 170
- 171
- 172
- 173
- 174
- 175
- 176
- 177
- 178
- 179
- 180
- 181
- 182
- 183
- 184
- 185
- 186
- 187
- 188
- 189
- 190
- 191
- 192
- 193
- 194
- 195
- 196
- 197
- 198
- 199
- 200
- 201
- 202
- 203
- 204
- 205
- 206
- 207
- 208
- 209
- 210
- 211
- 212
- 213
- 214
- 215
- 216
- 217
- 218
- 219
- 220
- 221
- 222
- 223
- 224
- 225
- 226
- 227
- 228
- 229
- 230
- 231
- 232
- 233
- 234
- 235
- 236
- 237
- 238
- 239
- 240
- 241
- 242
- 243
- 244
- 245
- 246
- 247
- 248
- 249
- 250
- 251
- 252
- 253
- 254
- 255
- 256
- 257
- 258
- 259
- 260
- 261
- 262
- 263
- 264
- 265
- 266
- 267
- 268
- 269
- 270
- 271
- 272
- 273
- 274
- 275
- 276
- 277
- 278
- 279
- 280
- 281
- 282
- 283
- 284
- 285
- 286
- 287
- 288
- 289
- 290
- 291
- 292
- 293
- 294
- 295
- 296
- 297
- 298
- 299
- 300
- 301
- 302
- 303
- 304
- 305
- 306
- 307
- 308
- 309
- 310
- 311
- 312
- 313
- 314
- 315
- 316
- 317
- 318
- 319
- 320
- 321
- 322
- 323
- 324
- 325
- 326
- 327
- 328
- 329
- 330
- 331
- 332
- 333
- 334
- 335
- 336
- 337
- 338
- 339
- 340
- 341
- 342
- 343
- 344
- 345
- 346
- 347
- 348
- 349
- 350
- 351
- 352
- 353
- 354
- 355
- 356
- 357
- 358
- 359
- 360
- 361
- 362
- 363
- 364
- 365
- 366
- 367
- 368
- 369
- 370
- 371
- 372
- 373
- 374
- 375
- 376
- 377
- 378
- 379
- 380
- 381
- 382
- 383
- 384
- 385
- 386
- 387
- 388
- 389
- 390
- 391
- 392
- 393
- 394
- 395
- 396
- 397
- 398
- 399
- 400
- 401
- 402
- 403
- 404
- 405
- 406
- 407
- 408
- 409
- 410
- 411
- 412
- 413
- 414
- 415
- 416
- 417
- 418
- 419
- 420
- 421
- 422
- 423
- 424
- 425
- 426
- 427
- 428
- 429
- 430
- 431
- 432