Important Announcement
PubHTML5 Scheduled Server Maintenance on (GMT) Sunday, June 26th, 2:00 am - 8:00 am.
PubHTML5 site will be inoperative during the times indicated!

Home Explore Kurandan Öğütler 1.Cilt-Diyanet Yayınları

Kurandan Öğütler 1.Cilt-Diyanet Yayınları

Published by eminyukseloglukaihl, 2019-10-18 01:38:44

Description: Kurandan Öğütler 1.Cilt-Diyanet Yayınları

Search

Read the Text Version

101ALLAH’IN HELAL KILDIĞINI HARAM SAYAMAYIZ *ِ ٰ ِ ا َ ْ ٰ ا َ ِِّ۪ ْ ا ّ ِِّّمُ َ ا َ ا ّ ُ ۚ َ ْ َ ۪ َ ْ َ ت َ ازْوَا ِ ۜ وَا ّ ُ َ ُ رٌ رَ ۪ ٌََٰٓ َ ّ ٰ َ ََ َ ا ّ َ ا ّ ِ ّ ِ َ ُ َ َ ُٓ َ ُ“Ey Peygamber! E lerinin r zas n arayarak, Allah’ n sana helâl k ldşıı ııı ı ığ ş eyi niçin sen kendine haram ediyorsun? Allah çok bağ ş ılayand r, çok merhamet ıedendir.” (Tahrim, 66/1)Bu ayet, yüce kitab m z Kur’an’ n Tahrim suresinin ilk ayetidir. Sure ad n ilk ı ııı ıayette geçen “Haram K lma” ifadesinden almaktad r. Sözlükte yasak anlam na gelen ıııharam, dinî bir terim olarak, kesin bir delille, aç k bir ekilde yap lmamas istenen ışııfiildir. Bu ayetteki sesleni , özelde Peygamberimize olsa da genelde tüm inananlarad r. şıBilhassa te ri aç s ndan yani Allah ad na hüküm koyma aç s ndan konuya bakt -şı ııı ıı ı ğm z zaman “Ey peygamber! E lerinin r zas n arayarak, Allah’ n sana helâl k ld ışıı ııı ı ığşeyi niçin sen kendine haram ediyorsun? Allah çok ba layand r, çok merhamet ğ ş ııedendir.” hitab yla yüce Allah Peygamberimizin ahs nda hem O’nu hem de tüm ışıinananlar uyarmaktad r.ııHaram k lma konusunda peygamberler tarihine bakt m z zaman peygamberli-ıı ı ığğin mahiyeti ve peygamberlerin getirdi i vahiylerin hakk yla anla lmad dönem-ğış ıı ı ğlerde baz problemlerin olu tu unu görmekteyiz. Bu ba lamda Hz. Muhammed ış ğğ(s.a.s)’den önceki peygamberlerden bilhassa Hz. sa’n n tebli etti i mesaj n insanlar İığğıtaraf ndan yeterince ve gere ince anla lmamas Hz. sa’ya tanr l k yak t r lmas na ığş ııİı ıı ı ışıve kendilerini toplumdan soyutlayan ruhanîler s n f n n olu mas na sebep olmu -ı ı ı ışıştur. Kendilerini rûhânî olarak ilan eden insanlar n Tanr ad na otorite kullan r hâle ııııgelmeleri yüce Allah taraf ndan Kur’an’da ele tirilen bir durumdur. Hz. Peygamberi-ışmiz de ümmetin benzer duruma dü memesi için Müslümanlara uyar lar yap yordu. şııResûlullah (s.a.s)’ n peygamberlik görevinin tamamlanmas na do ru giden bir sü-ıığreçte, bu âyetlerde Peygamberimizin be erîlik yönü ön plana ç kar lmaktad r. Ayr ca şıııı* Dr. Hamdi TEKELİ

102Hz. Peygamberin vahyin kontrolü d nda kalabilecek dinî nitelikte bir tasarrufunun ı ı şolamayaca n n özel olarak vurgulanmas da ayr bir önem ta maktad r.ğı ııış ııBu ba lamda kaynaklarda Osman b. Maz’ûn hadisi diye me hur olan rivayette de ğşgörüldü ü gibi zaman zaman a r ya kaçan ki iler Hz. Peygamber (s.a.s) Efendimi-ğşı ışzin müdahalesiyle kar la m ve a r l ktan vazgeçirilmi lerdir. öyle ki:ş ş şıışı ı ışŞEnes b. Malik’ten öyle rivayet olunmu turşş: “Bir kere (Ashab’dan) üç ki i Nebi ş(s.a.s)’in (bunlar n bilemedikleri gizli) ibadetini sormak (ve ö renmek) üzere Peygamber’in ığkad nlar n n evlerine gelmi lerdi. Bunlara Peygamber’in ibadeti (nin kemiyet ve key yeti) ıı ışfihaber verilince güya az msayarak (bir a zdan): Biz nerede, Resûlullah nerede? Muhak-ığ ıkak ki Allah Peygamber’inin geçmi olan ve gelecekte i lenmesi muhtemel bulunan bütün şşgünahlar n ma ret etmi tir” dediler. Sonra da öyle ahdettiler: çlerinden birisi: Ben ge-ı ığ fişşİceleri daima namaz k laca m, dedi. Di eri de: Ben de her zaman (her gün) oruç tutaca-ığ ığğ ım, dedi. Üçüncü birisi: Ben de kad nlardan ayr ya ayaca m, hiç evlenmeyece im, dedi. ıışğ ığOnlar bu söz üzerinde iken Resûlullah (s.a.s) bunlar n yan na gelerek:ıı-Siz öyle öyle söyleyen kimselersiniz de il mi? Fakat unu biliniz ve iyi dü ününüz şşğşşki: Ben sizin Allah’tan en çok korkan n z ve korunan n z bulunuyorum. Bununla beraber ı ıı ıben (gâh) oruç tutar m, (baz günlerde) tutmam. (Gecenin bir k sm nda) namaz k lar m. ııı ıı ı(Bir k sm nda da) uyurum. Kad nlarla da evlenirim. ( te benim sünnetim budur.) Her ı ııİşkim benim yolum(da gitmez de on)dan yüz çevirirse, benden de ildir”ğ buyurdu(Buharî , “Savm”, 55; Müslim, “S yâm”, 182)ı.Genelden özele giderek Tahrim Suresi 66/1-5 ayetlerin anla lmas için temel ş ııdinî eserlere bakt m zda pek çok rivayet görmekteyiz. Bunlar özetleyecek olursak ı ı ığıPeygamberimiz esasen helâl olan bir eyi kendisine yasaklam t . Yüce Allah da, şı ışe lerinin hat r na veya onlar sebebiyle kendisini böyle bir mahrumiyete itmesinin şı ıdo ru olmad n bu ayet ile bildirerek, böyle bir karar yemin e li inde verilmi ğı ı ığş ğşolsa bile, üzerinde srar edilmesi uygun olmayan yeminlerden vazgeçip kefaret öde-ıme tarz nda er’î bir yol bulundu unu hat rlatm t r. Ayr ca bu konuda Kur’an’dan ışğıı ışıanlayabilece imiz ö ütlerden biri Peygamberli in önemi ve mahiyeti di eri ise aile ğğğğsorumlulu unun önemidir.ğNitekim Resûlullah’ n yeme içme, aile hayat gibi durumlar onun be erî yönüyle ııışilgili oldu u için kendisinden insan tabiat n a mas istenmemi ; sadece, e lerinin ğı ışışşakl na ve gönlüne hitapla bulunduklar konumu hat rlat larak bu konudaki tercih ııııyapmalar n istemesi uygun görülmektedir. ı ı(Geni bilgi için bk. Elmal , Hak Dini Kur’an şıDili, VII/5104-5122; Kur’an Yolu, V/401-408)

103ALLAH’IN İZİN VERDİĞİ KİMSEDEN BAŞKASININ ŞEFAATİ YARAR SAĞLAMAZ*ِ ٰ ِ ا َ ْ ٰ ا َ ِِّ۪ ْ ا ّ ِِّّعَ َ ْ ُ ِ ْ َ ا َ ذَا َ ل رَ ـّ ُ ْ َ اَُۜ ُُُِۙ وَ َ ْ َ ُ ا ّ َ َ ُ ِ ْ َهُ اِ ِ َ ْ اذِن ُ َ ّ اِذَا َُٰٓۜ َ ََٓ ََّا َ ّ وَ ُ َ ا َ ِ ّ ا َ ۪ ُُ ْْْ َ“Allah kat nda, onun izin verdi i kimseden ba kas n n efaati yarar ığşı ışsa lamaz. ( efaat için izin verilip de) kalplerinden korku giderilince ğŞbirbirlerine, ‘Rabbiniz ne söyledi?’ diye sorarlar. Onlar da ‘Gerçe i’ diye ğcevap verirler. O yücedir, büyüktür.” (Sebe’, 34/23)İnsanlar kulluk görevlerini yerine getirirken birtak m hatalar i leyebilir, baz ko-ışınularda eksiklikleri de olabilir. Amellerdeki eksiklikler insanlar endi eye dü ürür. ışşAcaba öbür dünyada “halimiz nice olacak” diye korku ve endi eye kap l rlar.şı ıAllah’ n kullar kusur ve kabahatleri Allah’a kar i ledikleri için, hem ondan af dile-ıış şımeye utan rlar, hem de sadece ondan af dilemeyi yeterli görmezler. Bir yandan Allah’ n ııaff na, rahmet ve merhametine s n rken, öte yandan da Allah kat nda kendilerini des-ıı ı ığıtekleyecek, kendilerine yard mc olacak ve elinden tutacak birini ararlar. Rabbimizin ııkat nda önemli bir yere sahip olan birinin, kendilerine efaat etmesini isterler.ışÖyleyse efaat nedir? Kimler efaat eder, kimler efaat edemez? Bu dünyada bir şşşba kas n desteklemek üzere ona kat lmak, yard mc olmak ve arac l k yapmak, e-şı ııııı ışfaat etmek olarak adland r lmaktad r. Ahirette ise efaat; günahkâr müminlerin affe-ı ıışdilmesi ve günah olmayanlar n daha yüksek derecelere eri meleri için, peygamber-ıışlerin, Allah’a yalvarmalar , dua etmeleri ve günahlar n n ba lanmas n istemeleri ıı ığ ş ıı ıdemektir.K yamet gününde ba ta sevgili Peygamberimiz olmak üzere, peygamberler, me-ışlekler ve Allah’ n izin verece i baz insanlar; günahkâr müminlerin affedilmesini, ığı* Mustafa KILIÇ

104günahs zlar n derecelerinin yükseltilmesini Allah’tan dileyeceklerdir. efaat taleple-ııŞrinin yerine getirilip getirilmemesi konusunda takdir yetkisi Allah’a aittir.Allah’ n izin verdi i kimseler; diledikleri ki iler ve efaati hak eden insanlar için ığşşşefaat edeceklerdir. Ama Allah’ n izni olmadan hiçbir kimsenin efaat etmesi veya ışAllah’ n raz olmad birine efaatte bulunmas mümkün de ildir. Bu konuda yüce ııı ı ğşığKitab m zda pek çok ayet bulunmaktad r. Konumuzun ba nda sundu umuz ayet-ı ıış ığte; Allah’ n kat nda, onun izin verdi i kimseden ba kas n n efaatlerinin fayda sa la-ıığşı ışğmayaca bildirilmektedir. Demek ki Allah’ n izin vermedi i kimseler efaat etmeye ğ ıığşu ra salar bile, olumlu bir netice elde edemezler.ğ şK yamet gününde belli bir dönemde hiçbir kimsenin efaati ve yard m kabul ışı ıedilmez. O günün hangi gün oldu unu ancak Allah bilir. Bu günü Rabbimiz bize u ğşşekilde anlatmaktad r: ı“Öyle bir günden sak n n ki o gün hiç kimse bir ba kas ad na bir ey ödeyemez. Hiçbir ı ışıışkimseden herhangi bir efaat kabul olunmaz, dye al nmaz.Onlara yard m da edilmez.”şfiıı(Bakara, 2/48)Allah’ n izni olmaks z n hiç kimse efaatçi olamaz ıı ış(Yunus, 10/3). Ama onun izni olursa, efaatçiler olur. Yani o kimlere izin verirse onlar efaat ederler. Bu gerçek şşKur’an- Kerim’in u ayetleri ile bizlere bildirilmektedir: ış“Rahmân’ n kat nda söz alm olanlardan ba kalar efaat hakk na sahip olmayacak-ııı şşışılard r.”ı(Meryem, 19/87)“O gün, Rahmân’ n izin verdi i ve sözünden raz oldu u kimseden ba kas n n efaati ığığşı ışfayda vermez.”(Tâ-Hâ, 20/109)“Göklerde nice melekler vard r ki onlar n efaatleri; ancak Allah’ n izniyle, diledi i ve ıışığho nut oldu u kimselere yarar sa lar.”şğğ(Necm, 53/26)Peygamberlerin sultan olan sevgili Peygamberimiz (s.a.s)’in bir de genel ve ıkapsaml bir efaati olacakt r. Mah er gününde bütün yarat klar heyecan ve st -ışışıı ırap içinde hesaplar n n görülmesini beklerken, Efendimiz Allah’a dua edecek, he-ı ısap ve sorgunun bir an önce ba lat lmas n niyaz edecektir. te bütün insanlar için şıı ıİşAllah’tan yard m talep eden bu niyaza “ efaat-i uzma (büyük efaat)” ad verilir. Hz. ışşıPeygamber (s.a.s)’in bu anlamdaki efaat yetkisi Kur’an- Kerim’de “Makam- Mah-şıımud (övülen makam)” ad yla an l r ıı ı( srâ, 17/79)İ.Peygamberimiz (s.a.s) bizzat kendileri de bir hadislerinde ümmetinin günahkârlar na efaat edeceklerini haber vermi lerdir ışş(Tirmizî, “K yamet,” 11, bn Mâce, ıİ“Zühd”, 37).Nas l olsa Peygamberimiz bizim için efaat edecek diye güvenip dinimizin esas-ışlar na kar gev eklik göstermeyelim. Peygamberimiz (s.a.s)’in efaatine lay k olmak ış ışşıiçin salih amel i lemeye devam edelim, davran lar m za daha çok dikkat edelim.şı şı ı

105ALLAH’IN RAHMETİNDEN ÜMİDİNİZİ KESMEYİN*ِ ۪ َ ا ٰ ْ َ ا ِ ِّّٰ ا ْ ِ ِِّحْوَر ْ ِ ُ َـْٔ َ ُ ّ ِا ِۜ َٰ َّ ا حْوَر ْ ِ ا ُ َـْٔ َ َو ِ ۪ اَو َ ُ ُ ْ ِ ا ُ ّ َ َ َ ا ُ َ ْذا ّ ِ َ َ َََََِنوُ ِ َ ا ُمْ َ ا ِا ِ ْْٰ َّّ ا“Ey o ullar m! Gidin, Yûsuf’u ve karde ini ara t r n. Allah’ n rahmetinden ğışşı ııümit kesmeyin. Çünkü kâfirler toplulu undan ba kas Allah’ n rahmetinden ğşııümidini kesmez.” (Yusuf, 12/87)Bu ayette, seçilmi bir insan n, bir peygamberin inanc ve teslimiyeti “örnek bir şııdavran ” olarak bizlere sunulmaktad r. Yakup Peygamber, o ullar n n art k Yusuf’u ı şığı ııbulmaktan ümitlerini kestikleri bir anda “Ey O ullar m! Gidin, Yusuf’u ve karde ini ğışaray n...”ı tavsiyesinde bulunarak hem inananlar n ümitsizli e dü memesi gerekti i-ığşğni hem de kendisinin Allah’a olan sonsuz güvenini ifade etmektedir. Allah’a sonsuz bir güven beslemek, her zaman ve mekânda O’nun yard m n-ı ıdan, himayesinden emîn olmak… te Yaratana ba l l n zirve noktas budur. Zaten İşğ ğı ı ııAllah’ n kudretine, merhametine ve yard m na güveni beraberinde getirmeyen bir ıı ıiman kâmil bir iman olarak nitelendirilemez. Bu bak mdan Yakup Peygamber’in ıRabbine olan güveni ve ba l l bizler için çok ey ifade eder. Zaten Yaratan, örnek ğ ğı ı ışalal m diye Kutsal Kitab m zda ona yer vermi tir. u halde yüre i iman ve ümit dolu ıı ışŞğPeygamberinin umutlar n bo a ç karmayan merhametlilerin en merhametlisi niçin ı ışıbizlerden rahmetini esirgesin. Yüce Yarat c n n rahmetinden nasip almam z n bir tek ı ı ıı ışart samimi bir eklide O’na inan p teslim olmakt r. Bu inanç ve teslimiyet Allah’a ışııtam bir güven duymam z beraberinde getirir.ı ı* Mahmut DEM Rİ

106Bizim O’na olan güvenimizin temel kayna Rahmet s fat d r. Bu rahmet bizim ğ ıı ı ıiçin bir huzur kayna d r. Zira âyette geçen “Ravh” kelimesi de asl nda “üzüntü ve ğı ııkederlerden uzak olma veya s k nt ve darl ktan sonra insan n kavu tu u rahatl k” ı ı ııış ğıdurumunu ifade ediyor (Bk. Yusuf, 12/21). T pk susuzluk s k nt s ya arken imdad -ı ıı ı ı ışım za yeti en bir ya murun veya ya ayaca ndan ümidimizi kesmeye ba lad m z ışğşğ ışı ı ığbir hastam z n son anda yüzünde beliren hayat emarelerinin yüre imizde açt fe-ı ığı ı ğrahl k gibi… Kutsal Kitab m z n ölü topra a can veren ve ümitsiz bekleyi leri ya-ıı ı ığşşama sevincine dönü türen ya muru “rahmet” olarak adland rmas şğıı(Neml, 27/63) ne kadar anlaml de il mi?ığÜmitsizlik duygusu bir anlamda çaresizli imizi ve problemlerimizi, s k nt lar -ğı ı ı ım z giderme noktas nda içine dü tü ümüz acziyetin bir ifadesidir. Ya ama sevinci-ı ıış ğşmizi ortadan kald ran, bize yeryüzünü dar eden bir duygu hâlidir ümitsizlik. Gün ıolur, ya mur ya maz; ba m z, bahçemiz, hayvanlar m z susuz kal r ve ümitsiz bir ğğğı ıı ııbekleyi içerisine gireriz. Bazen, ölüm-kal m mücadelesi vermekte olan bir yak n -şıı ım z n iyile mesini beklerken tükenir ümitlerimiz. Ve bazen olur ki, t pk Yakup (a.s) ı ışı ıgibi y llard r kaybetti imiz yavrumuzun geli ini bekleriz çaresizlik içinde. Bu ve ıığşbenzeri durumlarda ihtiyac m z olan tek ey ise bir umut ı ışı ı ı ış ğd r. S n lacak ba ka ı ı ığşkap , tutunacak ba ka bir dal kalmam t r çünkü. te tam bu noktada devreye giren ışı ışİşiman m z bizim için bir hayat ı ıı ı ış ğ olur adeta. Allah’ n yard m na ve merhametine ıı ıolan sonsuz inanc m zdan beslenen ümidimiz ayakta tutar bizi. Bu ümit sayesinde ı ıhayata sar l r z.ı ı ıBu ayetin bizlere hat rlatt kesin gerçek Allah’ n rahmetinden ümidini kesme-ıı ı ğımemiz gerekti idir. O’nun rahmetine ve yard m na güvenimiz O’na olan inanc -ğı ıım z n bir i areti ise, rahmetinden ümit kesmemiz de nankörlü ümüzün bir i areti ı ışğşsay lmaktad r. “E er insana taraf m zdan bir rahmet (nimet) tatt r r da, sonra bunu ıığı ıı ıondan çekip al rsak, üphesiz o ümitsiz ve nankör oluverir” ış(Hûd, 11/9) ayetinde rah-met, nimet anlam nda kar m za ç kmaktad r. Demek ki, Allah’ n bize verdi i tüm ışı ıııığnimetler O’nun rahmetinin yans mas ndan ba ka bir ey de ildir.ıışşğ

107ALLAH’IN VARLIĞININ DELİLLERİ*ِ ٰ ِ ا َ ْ ٰ ا َ ِِّ۪ ْ ا ّ ِّوَ ِ ْ ا َ ِ ۪ َ ُ ا ّ ٰ َات ِ وَا رْضوَ َ َ ّ ۪ َ ِ ْ دَا ّ ٍوَ ُ َ َ َ ْ ِ ْ اِذَا َ َ ءُ َ ۪ ٌِٰ۟ٓۜٓ ََِِْ ََْٰ“Gökleri, yeri ve bu ikisi içinde yaydı ı ğ canl lar yaratmas , O’nun varlıııı ı ığn n delillerindendir. O, diledi i zaman, onlar bir araya getirmeye de gücü ğıyetendir.” ( ûrâ, 42/29)Ş Bu âyette yüce Allah “Gökleri, yeri ve bu ikisi içinde yayd canl lar yaratmas , ı ı ğı ııO’nun varl n n delillerindendir”ı ı ığ ifadesiyle gökleri, yeri ve bu ikisi içindeki canl lar ı ıyaratmas n kendi varl n n delilleri olarak zikretmi tir. Demek ki yüce Allah’ n ı ıı ı ığşıher eyin yarat c s olmas O’nun varl n n en önemli delilidir. Âyetteki şı ı ııı ı ığ“O, diledi i ğzaman, onlar bir araya getirmeye de gücü yetendir”ı ifadesiyle de Cenab- Hak, kâinat ıve canl lar üzerindeki mutlak gücünü ve tasarrufunu vurgulamaktad r. Her ey ıışO’nun takdir etti i do al denge içerisinde i lemektedir. Öyle ki ğğş“Denizde yüce da lar gibi gemilerin yürümesi O’nun varl n n delillerindendir.”ğı ı ığ ( ûrâ, 42/32) hâliyle Şbu âyetle belirtilmek istenen de tabiatta cari zik kanunlar n n da bir tesadüfün fiı ıde il yüce Allah’ n yaratmas n n ve kurdu u mükemmel nizam n, sünnetullah n ğıı ığııbir gere i oldu udur.ğğKur’an- Kerim, yüce Allah’ n insan yaratm olmas n ve kâinatta kurdu u ıııı şı ığsars lmaz düzeni, O’nun varl na ve yegâne yarat c oldu una delil getirir. Allah’ n ıı ı ğı ığıvarl ve birli i hakk nda Kur’an’da zikredilen bu deliller kadar, bizzat Kur’an’ n ı ı ğğııAllah taraf ndan vahyedilmi olmas hakikati de Allah’ n varl konusunda en büyük ışııı ı ğbir âyet ve delildir. Zira Kur’an bizi körü körüne bir imana de il; kendi nefsimiz, ğkâinat ve canl lar n yarat l üzerinde tefekkür ederek, evrendeki bu ahengin ve ı ıı ı ışdo al dengenin bir tesadüf eseri olamayaca n bilmeye ve bunun mutlaka yüce bir ğğı ıyarat c n n i i oldu una inanmaya ça r r.ı ı ışğğı ıİnsan yarad l itibariyle inanmaya ve yönlendirilmeye müsait oldu undan ı ı ışğAllah, insanlar ba bo b rakmam , peygamberleri vas tas yla tevhide ve hak dine ış ışıı şı ıdavet etmi tir: ş* Dr. Bünyamin OKUMU Ş

108“Hakka yönelen bir kimse olarak yüzünü dine çevir. Allah’ n, insanlar üzerinde ııyaratt f trata s ms k tutun. Allah’ n yaratmas nda hiçbir de i tirme yoktur. te bu ı ı ığı ı ııığ şİşdosdo ru dindir. Fakat insanlar n ço u bilmezler.”ğığ(Rûm, 30/30) nsan, gerek kendi İvarl gerekse kâinat üzerinde tema a ve tefekkürle özünde sakl olan bu iman ı ı ğşııaç a ç karabilir. Peygamber Efendimizin ığı“Her do an f trat üzere do ar”ğığ(Buhârî, “Kader”, 56/3) hadisi de f trat m zda var olan bu inanma duygusuna i aret etmektedir. ıı ışBu durum kendi benli imizde Allah’ n varl n tecrübe etti imiz f tri bir delildir. ğıı ı ığğıBu hadiste belirtildi i üzere insan n f trat itibariyle Allah’ n varl n ikrâr edebilen ğı ııı ı ığolmas ve O’na yönelip ibadet etmeye ihtiyaç hissetmesi de Allah’ n varl n n ve ııı ı ığyaratan oldu unun en önemli delillerindendir.ğKur’an, insan n kendi nefsini/varl n enfüsî/öznel; insan n içinde ya ad ıı ı ığışı ı ğd dünyay da âfâkî/objektif-bilimsel deliller olarak nitelendirerek, bunlar hem ı şııKur’an’ n Allah’tan vahyedilen hakikat olu una hem de Allah’ n varl na delil olarak ışıı ı ğsunar: “Onlara hem d dünyada, hem de kendi içlerinde âyetlerimizi gösterece iz ki, onun ı şğhakikat oldu unu anlas nlar. Rabbinin her eye tan k olmas yetmez mi?”ğışıı(Fussilet, 41/53)Dolay s yla kendi yarat l m zdan yola ç karak ibret gözüyle bütün bir âlemi tema a ı ıı ı ı ışışve tefekkür etti imizde bu mükemmel yarat l n ve kurulmu olan harika nizam n ğı ı ışşıAllah’ n varl na ve yegâne yarat c oldu una delalet etti ini kavram oluruz. ıı ı ğı ığğı şBöylece afakî ve enfüsî; yani bilimsel/objektif ve dinî/psikolojik deliller mutlak hakikat olan Allah’ n varl n n akla uygun oldu unu ve Allah’ n varl gerçe inin ıı ı ığğıı ı ğğaç kça bilindi ini ortaya koymaktad r; bizzat kâinat n ve insan n kendisi bu gerçe i ığııığifade eden mü ahhas delillerdir.ş

109ALLAH’IN VARLIĞININ KEVNÎ DELİLLERİ*ِ ٰ ِ ا َ ْ ٰ ا َ ِِّ۪ ْ ا ّ ِّْ ا ۪ ي َ َ َ ْ َ َ ٰ َات ٍ ِ َ ً َ َ ٰى ۪ َ ا َ ْ ٰ ِ ْ َ َ وُت ٍ َ رْ ِ ا َ َ َ ََََِِِّْْۙۜۜ ّ َ َ َ ٰى ِ ْ ُ رٍ ُ ّ ارْ ِ ا َ َ َ َ َ َ ْ َ ْ َ ِ ْ اِ ْ ا َ َ ُ َ ئً وَ ُ َ َ ٌ وَ َ ْ زَ ّ ََِّ۪ َ َُِِّْْا ّ َ ءَ ا ّ ْ َ ِ َ َ ۪ َ وَ َ َ َ َ رُ ُ ً ِ ّ َ ۪ وَا ْ َ ْ َ ُ ْ َ اب ّ ۪ ِ َ اََََََُِْ ٓ“O, yedi gö ü tabaka tabaka yaratand r. Rahmân’ n yarat nda hiçbir ğııı ı şuyumsuzluk göremezsin. Bir kere daha bak! Hiçbir çatlak (ve düzensizlik) görüyor musun? Sonra tekrar tekrar bak; bak lar n (aradı şıı ığ çatlak ve düzensizli i bulamay p) âciz ve bitkin hâlde sana dönecektir. Andolsun biz, ğıen yak n gö ü kandillerle donatt k. Onlar eytanlara at lan ta lar yapt k ve ığıışışı(ahirette de) onlara alevli ate azab n haz rlad k.” (Mülk, 67/3-5)şı ıııOkudu umuz ayet-i kerimede “yerler ve gökler”in yarat l ve bunlar n mükemmel ğı ı ışışekilde i leyen sistemleri Allah’ n varl n n delillerinden olarak gösterilmektedir.şıı ı ığKur’an’ n birçok ayetinde Rabbimiz varl na dair bu kâinattan deliller getirmek-ıı ı ğtedir. Mesela; “Sizi topraktan yaratmas O’nun varl n n belgelerindendir. Sonra hemen ıı ı ığbirer insan olup yeryüzüne yay l rs n z.”ı ı ı ı(Rûm, 30/20) “Deveye bakm yorlar m nas l yarat lm t r? Gö e bakm yorlar m nas l yükseltilmi -ıııı ı ışğıııştir? Da lara bakm yorlar m nas l dikilmi lerdir? Yeryüzüne bakm yorlar m nas l yay l-ğııışıııım t r?”ı ış( a iye, 88/17-20)Ğ ş“ çinizden, kendileriyle huzura kavu aca n z e ler yarat p; aran zda muhabbet ve rahmet İşğı ışııvar etmesi, O’nun varl n n belgelerindendir. Bunlarda, dü ünen millet için dersler vard r. Gökleri ı ı ığşıve yeri yaratmas , dillerinizin ve renklerinizin de i ik olmas , O’nun varl n n belgelerindendir. ığ şıı ı ığDo rusu bunlarda, bilenler için dersler vard r. Geceleyin uyuman z, gündüz de lütfundan r z k ğııı ıaraman z O’nun varl n n belgelerindendir. Bunlarda kulak veren millet için dersler vard r. Size ıı ı ığıkorku ve ümit veren im e i göstermesi, gökten su indirip ölümünden sonra yeri onunla diriltmesi ş ş ğO’nun varl n n belgelerindendir. Bunlarda, dü ünen millet için dersler vard r.”ı ı ığşı(Rûm, 30/20-24)Bütün bu ayetler, Allah Teâlâ’n n varl na dair kendimizi ikna edecek deliller ıı ı ğüzerinde dü ünmemizi istemektedir. Bu itibarla bizler de bu kâinata ve kâinatta ş* Tahir TURAL

110var olan e siz nizama ve e yaya bakarak yüce Allah’ n varl na ve birli ine deliller şşıı ı ğğgetirmeliyiz. Aksi takdirde iman m z taklitten öteye geçemez. Buldu umuz her delil, ı ığRabbimizi iyi tan mam za ve O’na daha içtenlikle, sayg ve sevgiyle güzelce kulluk ıııetmemize sebebiyet verecektir.Şimdi yüce yarat c m z n Kur’an- Kerim’de, kendi varl na delil olarak kullan-ı ı ı ııı ı ğd tabiattan delillere sonra da kâinatta onun varl k ve birli ine delalet eden di er ı ı ğığğbaz akli delillere k saca bir göz atal m.ıııZira bizlere Allah’ en iyi tan tacak olan, yine yüce Allah’ n kendisidir. Bu bak m-ııııdan Kur’an- Kerim’e dönüyor ve ona kulak veriyoruz. ı“Allah her eyin yarat c s d r”şı ı ı ı(Zuhruf, 39/62). Allah Teâlâ’n n varl na en büyük delilimiz, Kur’an’ n kendisidir. ıı ı ğıZira Kur’an, cümlelerden meydana gelmektedir. Kur’an’ n cümleleri de “ayet veya ıâyetler” olarak isimlendirilmektedir. Bu ekilde isimlendirilmesinin nedeni, “ayet” şkelimesinin Arap lügatinde ‘bir eye delalet eden i aret ve alamet’ anlam na gelmesi-şşıdir. Bu cümlelerin her biri, Allah’ n varl na delalet etmektedir. Çünkü Allah Teâlâ, ıı ı ğKur’an- Kerim’in bir benzerini yapmalar için as rlard r inkâr edenlere kar meydan ıııış ıokumaktad r. nsanl k bu meydan okumaya kar boyun e mekten ba ka hiçbir ey ıİış ığşşyapamam t r. O halde Kur’an bir mucize olarak Allah’ n varl n n ve Resûlü Mu-ı ışıı ı ığhammed (s.a.s)’in hak Peygamber oldu unun en büyük delilidir.ğİkinci delilimiz de kâinat n kendisidir. Kâinata bakan bir kimse, bu âlemde yer ıalan her bir parçan n daha do rusu hacmi olan her bir eyin ayn zamanda bir mu-ığşıcize oldu unu ve insan n benzerini meydana getirmekten aciz kald n görür. Öyle ğıı ı ığki, bu mahlûkat n her biri bizzat varl klar ile mucizedir.ıııKur’an cümleleri “âyetler” eklinde isimlendirilmi tir. Bu kâinatta var olan şşmahlûkat n da her biri ayr ayr mucize oldu undan Kur’an- Kerim, bu mahlûkattan ııığıbirço unu “âyetler” lafz ile isimlendirmi tir. Çünkü kâinat, gökler, yeryüzü ve bura-ğışlarda bulunan tüm yarat klar, yani bütün bu “âyetler”, kudretli bir yarat c n n varl -ıı ı ıığ ına i aret eden alametlerdir. Nitekim ayet-i kerimede öyle buyurulmu tur: şşş“Göklerin ve yerin yarat lmas nda, gece ile gündüzün birbiri ard nca gelmesinde, insanlara ıııyararl eylerle denizde süzülen gemilerde, Allah’ n gökten indirip yeri ölümünden sonra diriltti i ışığsuda, her türlü canl y orada yaymas nda, rüzgârlar ve yerle gök aras nda emre amade duran ı ııııbulutlar döndürmesinde dü ünen kimseler için âyetler vard r.”ışı(Bakara 2/164)Akl n , mant n ve muhakeme gücünü kullanan, gökleri, y ld zlar , yeri, bitki-ı ıı ı ığı ııleri, hayvanlar , k sacas tüm kevnî delilleri dü ünen insan, bütün bunlar yaratan, ı ıışıonlar yöneten bir yüce bir varl n oldu unu anlar.ıı ı ğğ

111ALLAH’TAN SALİH/HAYIRLI EVLAT İSTEMEK*ِ ٰ ِ ا َ ْ ٰ ا َ ِِّ۪ ْ ا ّ ِّٓ رَب ّ َ ْ ۪ ِ َ ا ّ ِ ۪ َ َ َ ّ ْ َ هُ ِ ُ َ م َ ۪ َ ّ َ َ َ َ ُا ّ ْ َ َ ل َ ُ َ ّ اِ ََََّ۪ َ ٍٍَََِٰ ارٰى ِ ا َ َ م ا ّ۪ اذْ َ ُ َ ْ ْ َ ذَا َ ٰى َ ل َ ا َ ِ ا ْ َ َ ُ ْ َ ُ َ َ ِ ُ ۪ اِن َ ءَ ا ّ َُْْٓٓۘ ٓ َََََُِِْۜٓ َ ا ّ ِ َ َ۪“Ey Rabbim! Bana salihlerden (olacak bir çocuk) bağ ş ıla! Biz de ona uysal bir o ul müjdeledik. Çocuk kendisiyle birlikte ko up yürüyecek ya a ğşşgelince brahim ona, ‘Yavrum, ben rüyamda seni bo azladİğı ı ığm gördüm. Dü ün bakal m, ne dersin?’, dedi. O da, ‘Babacşıı ı ğm emrolundu un eyi ğşyap. n allah beni sabredenlerden bulacaks n’, dedi.” (Sâffât, 37/100-102)İ şıİnsan, yarat lm lar aras nda k ymet ve de eri en yüksek olan varl kt r. Allah ı ışıığı ıonu en güzel surette yaratm , ak l gibi üstün yeteneklerle donatm t r ı şıı ış( srâ, 17/70)İ. Allah’ n iradesini temsil etme görevi gibi üstün bir görevle de görevlendirilmi , yer-ışde ve göklerde bulunan her ey onun hizmetine verilmi tir şş(Bakara, 2/30).İnsana verilen nimetler say s z derecede çoktur. Hatta bu nimetleri saymak ve ı ıdökümünü yapmak mümkün de ildir. Nitekim bu durum bir ayette öyle ifade ğşedilmi tir: ş“Hâlbuki Allah’ n nimetini saysan z onu saymakla bitiremezsiniz…”ıı(Nahl, 16/18)Allah’ n bah etti i her nimetin hayat m zda ayr bir yeri ve önemi vard r. te bu ışğı ıııİşnimetlerin en önemlilerinden biri de sahip oldu umuz evlatlar m zd r.ğı ı ıÇocuklar, insan neslinin devam demektir. Hangi insan neslinin devam etmesini ıistemez? Bu hiç mümkün müdür? Çünkü çocuk, bir milletin bekas , bir ailenin, bir ıoca n devam d r. Nitekim Hz. Zekeriyya da kendi neslinin devam için Allah’tan ğ ıı ıı* Dr. Zafer KOÇ

112hay rl bir evlat istemi ve kendisine Hz. Yahya bah edilmi tir ı ışşş(Meryem, 19/5).Anne ve babaya Allah’ n birer hediyesi olan çocuklar aile bahçemizin gülleridir. ıTatl kokular saçan, ruha huzur ve sefa veren cennet çiçekleridir. Millet denizinin en ıparlak incisi, dünya hayat n n süsüdür. Rabbimiz, insan n bu dünyada ho land ı ıışı ı ğen önemli eyleri s ralarken, çocuklar da bunlardan biri olarak belirtir: şıı“Kad nlar, o ullar, yük yük alt n ve gümü , salma atlar, davarlar ve ekinler gibi nef-ığışsin iddetle arzulad eyler insana süslü gösterildi. Bunlar dünya hayat n n geçimli idir. şı ığ şı ığOysa as l var lacak güzel yer ancak Allah’ n kat ndad r.”ııııı(Âl-i mran, 3/14)İBir ba ka ayette de mal n ve çocuklar n birer imtihan vesilesi oldu u haber ve-şıığrilmektedir: “Bilin ki mallar n z ve çoluk-çocu unuz birer deneme arac d r. Allah kat nda ı ığı ııise büyük bir mükâfat vard r.”ı(Enfâl, 8/28) Elbette k ymetli varl klar n dü man da çok olur. E er o güzel çocuklar, birer fazilet ııışığeri olarak yeti tirilmez, iman ve ahlak ile teçhiz edilmez, irfan ve slam nuru ile beslen-şİmez, Kur’an kalesinin içine girmezse dü man n zehirli silahlar yla vurulurlar ve helak şııolurlar. mans z kalbin dümensiz kafas ndan ç kan zehirli kirler, gençli in beynini İıııfiğbir akrep k skac gibi s kar ve onu iyi ile kötüyü, hay r ile erri dü ünemez hâle getirir.ıııışşFurkân suresinde müminlerde olmas gereken baz özellikler s raland ktan sonra ııııonlar n öyle dua ettikleri belirtilir: ış“Onlar, ‘Ey Rabbimiz! E lerimizi ve çocuklar m z bize göz ayd nl k l ve bizi Allah’a şı ı ıı ı ı ığkar gelmekten sak nanlara önder eyle’, diyenlerdir.”ş ıı(Furkan, 25/74)Konumuzun ba nda yer verdi imiz ayette Hz. brahim’in, salih bir evlat verme-ş ığİsi için Allah’a yalvard belirtilmektedir. Nitekim Rabbimiz O’nun duas n kabul ı ı ğı ıederek uysal bir çocuk yani Hz. smail’i bah etmi tir. smail öyle itaatkâr bir ev-İşşİlat olmu tur ki, babas n n rüyada kendisini bo azlad n söyledi inde: şı ığı ı ığğ“Babac m! ı ığemrolundu un eyi yap! n allah beni sabredenlerden bulacaks n.”ğşİ şı(Sâffât, 37/102) deme cesaretini göstermi tir.şİşte Allah’tan böyle evlatlar nasip etmesi için dua etmeliyiz. Ancak yüce Allah’ n ıböyle evlatlar nasip etmesi için, bizler de sorumluluklar m z yerine getirmeliyiz. ıı ı ıYani sadece sözlü dua ile yetinmemeliyiz, onlar en güzel bir ekilde yeti tirmek için ışşçaba göstermeliyiz.Sevgili Peygamberimiz; “Hiçbir baba çocu una güzel terbiyeden daha üstün bir ba-ğğ ş ıta bulunmu olamaz.”ş(Tirmizî, “Birr”, 33) buyurmaktad r. Bir ba ka sözünde; “ışÇo-cuklar n za ho muamelede bulunun ve onlar güzel terbiye edin.”ı ışı( bn Mâce, “Edeb”, 3)İdiyerek, evlatlar m za kar görevlerimizi belirtmi tir.ı ış ışBu nedenle çocuklar m z n inançl , sa l kl , manevî de erlerine ba l , vatan ve ı ı ıığı ığğ ımillet sevgisi ile dopdolu olarak yeti tirilmesinde birinci derecede anne-babalar ş

113olarak bizler sorumluyuz. Anne-babalar n çocuklar ile ilgili dinî ve millî sorum-ııluluklar n ihmal etmeleri, ilerde onlar ve hatta toplumu rahats z edecek olaylar n ı ıııımeydana gelmesine sebep olur. Nitekim zaman zaman medyaya ve bas na yans yan ııolaylar, sadece anne-babalar de il, hepimizi üzmektedir. Bunun için öncelikle an-ığne-babalar olarak bizler çocuklar m z n terbiyesine, e itimine özen göstermeliyiz ve ı ı ığonlar n kötü al kanl klar edinmelerine engel olmal y z.ıı şıı ıYüce Allah bizi öyle uyarmaktad r: şı“Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi, yak t insanlar ve ta lar olan ate ten koruyun. ı ışşO ate in ba nda gayet kat , çetin, Allah’ n kendilerine verdi i emirlere kar gelmeyen ve şş ııığş ıkendilerine emredilen eyi yapan melekler vard r.”şı(Tahrîm, 66/6)Hangimiz evlalar m z n ahirette cehenneme girmesine raz olur? Aksine hiçbir ı ı ııana-baba bu güllerin solmas n istemez. Zira çocuklar m z çok severiz, onlar n iyi ı ıı ı ııolmalar n isteriz. Ac ve elem çekmelerini hiçbir zaman istemeyiz. Öyleyse bu dün-ı ııyada evlatlar m z çok iyi yeti tirmeliyiz, onlar n hem dünyas n , hem de ahiretini ı ı ışıı ıdü ünmeliyiz.şKu kusuz evlatlar n iyi yeti tirip terbiye edemeyen, onlara ahlak ve fazilet a la-şı ışş ımayan milletlerin istikbali, geceler gibi korkunç ve karanl k olur.ı

114ALLAH’TAN BAŞKA İLAH YOKTUR*ِ ٰ ِ ا َ ْ ٰ ا َ ِِّ۪ ْ ا ّ ِّٰ ِ َ ْزُ ـُ ُ ْ ِ َ ا ّ َ ءَِ ٰٓ ِ َ ـْ ُ ْ َ ِ ْ َ ِ َ ْ ُ ا ٍََّْۜ ا ّ َ ا ّ س ُ اذْ ُ ُوا ِ ْ َ َ ا ّ َٓ َ َُوَا رْض اِ َ اِ ُ َ َ ّ ُ ْ ـَ ُ نَ ََٰۘ ٓ ٰ ِّْۜ َ“Ey insanlar! Allah’ n size olan nimetini hat rlay n. Allah’tan ba ka size ııışgöklerden ve yerden r z k veren bir yarat c var m ? O’ndan ba ka hiçbir ı ıı ıışilâh yoktur. O halde nas l oluyor da haktan döndürülüyorsunuz?” (Fât r, ıı35/3)Âyet-i kerimede insanlardan Allah’ n nimetlerini hat rlamalar istenerek gökler-ıııde ve yerde Allah’tan ba ka yarat c ve r z k veren olmad belirtilmi ve Allah’tan şı ıı ıı ı ğşba ka hiçbir ilâh n olmad vurgulanm t r. Burada belirtmek gerekir ki Allah lafz şıı ı ğı ışıkendisine ibadet edilen yüce varl n özel ad d r. lâh kelimesi ise kendisi yarat c ı ı ğı ıİı ıve ibadet edilmeye lay k olmad halde, insanlar n ya Allah’a yakla t rs n diye ya da ıı ı ğışı ıçe itli amaçlarla edindikleri putlara verilen cins isimdir. Bu itibarla Arapçada Allah şkelimesinin ço ulu olmad halde ilâh kelimesinin ço ulu vard r. lâh kelimesi cins ğı ı ğğıİisim oldu u için, çok de i ik varl klara ad olarak kullan lm t r. ten insanlar n ğğ şıı ı ışİşıAllah’tan ba ka ilah edinmemeleri için Kur’an- Kerim’deki pek çok ayette, hat r-şıılatma da bulunulmu tur: ş“Sizin ilâh n z bir tek ilâht r. O’ndan ba ka ilâh yoktur. O ı ıışRahmân’d r, Rahîm’dir.”ı(Bakara, 2/163)İnsanl k tarihinde insanlar, her eyin yarat c s olan bir Allah’a inanma ve iba-ışı ı ıdeti sadece O’na yapma anlam na gelen tevhîd inanc nda zaman zaman sapk nl a ııı ığdü mü lerdir. Allah ile kendileri aras nda yeni ilahlar edinerek O’na ortak ko ma şşışyolunu seçmi ler, arac lar edinerek Allah’a yakla mak istemi ler ve bu arac lar vas -şışşııtas yla Allah’tan af ve ma ret dilemi lerdir. Öyle ki bazen ay, güne , y ld z gibi gök ıfiğ şşı ıcisimlerini, bazen da lar , tepeleri, bazen atalar n dedelerini ilâh saym lar, bazen ğıı ıı şde madenden, ta tan, topraktan v.s. yapt klar eylere ilâh ad n vermi ler ve onlara şıışı ıştapm lard r. slam dini gelmeden önce de Arap yar madas nda da say lar 400’e yak-ı şıİııı ıla an putlara tap l yor ve onlar n her birine ilâh deniliyordu. O ça da ya am insan-şı ıığşı ş* Mustafa KILIÇ

115lar bir taraftan ilâhlar na tap yorlar, öte yandan hiçbir fayda görmedikleri ilâhlar n ııı ıyeri geldikçe ihtiyaçlar için kullan yorlard . Böylece tevhîd inanc ndan sap p irke ııııışve küfre dü mü lerdi.şşBuna kar n slam dini, insanlar küfür ve irkten kurtarmak için tevhîd inanc n ş İıışı ıyeniden tesis etmi tir: badet, hiçbir arac ve ortak ko madan her eyin yarat c s şİışşı ı ıolan sadece yüce Allah’a yap l r. Günahlar için tövbe ancak O’na arz edilir; ba lan-ı ığ ş ıma ve yard m ancak O’ndan dilenilir.ıAllah’ n bir olu u, zat nda, s fatlar nda, isimlerinde, illerinde, rab olu unda ve ışıııfişhâkimiyetinde, e i benzeri olmay yönündendir. Hemen hepimizin ezbere bildi i şı ı şğve namazlar m zda s k s k okudu umuz hlâs suresinde; Allah’ n bir oldu u, hiçbir ı ııığİığşeye muhtaç olmad , do mad ve do urmad , O’nun hiçbir denginin olmad ı ı ğğı ı ğğı ı ğı ı ğifade edilmektedir.Akl m z kullan p kendi varl m z ve kâinat üzerinde tefekkür etti imizde ı ı ııı ı ığğAllah’tan ba ka ilâh olmas n n muhal/imkâns z oldu u sonucuna var r z. Nitekim şı ıığı ıKur’an- Kerim’de zikredilen u âyetlerde de bu mant k örgüsüne i aret edilmektedir: ışış“E er yerde ve gökte Allah’tan ba ka ilâhlar olsayd kesinlikle ikisinin de düzeni bo-ğşızulurdu. Demek ki, Ar ’ n Rabbi Allah onlar n nitelemelerinden uzakt r, yücedir.”ş ııı(Enbiyâ, 21/22)“Allah hiçbir çocuk edinmemi tir. Onunla birlikte ba ka hiçbir ilâh yoktur. Öyle olsayd şşıher ilâh kendi yaratt n al r götürür ve mutlaka birbirlerine üstün gelmeye çal rlard .”ı ı ı ığı ı şı(Mü’minûn, 23/91)Dolay s yla bu kâinat ve harika nizam ibret gözüyle seyretti imizde Allah’tan ı ııığba ka ilâh olamayaca konusunda iman m z güçlenmi olur. Nitekim basit bir dün-şğ ıı ışya i ini yaparken bile iki ki i kar rsa düzen bozulur, anla mazl klar ç kar. Birisi şşı ı şşıışöyle yapal m derken öbürü böyle yapal m der. E er birden fazla yarat c olsayd , ıığı ııdünyan n düzeni kim bilir nas l olurdu? Bunun imkâns zl n akl m zla anlayabile-ııı ı ı ığı ıce imiz gibi ayetler de bize yol göstermekte ve aç klamalar getirmektedirğıAllah’ n birli ini ve ondan ba ka ilâh olmad n sadece dil ile söylememiz yeterli ığşı ı ığmidir? Hay r de ildir. Söyledi imizin gereklerini de yapmal y z. Yüce Rabbimiz bu ığğı ıgerçe i öyle ifade etmektedir: ğ ş“Allah, ‘Benden ba ka ilâh yoktur. Öyle ise bana kar gelmekten sak n n’ diye (in-şş ıı ısanlar ) uyarmalar için, emrini içeren vahiy ile melekleri, kullar ndan diledi ine indirir.” ııığ(Nahl, 16/2) Demek ki Allah vahiy meleklerini Peygamberlerine gönderirken, bize iki önemli esas ö retmek istiyor. Birincisi: “Allah’tan ba ka ilâh yoktur.” kincisi ise: ığşİAllah’a kar gelmekten sak nmak.”ş ııBunun için bize dü en görev, kendisinden ba ka ilâh olmayan Allah’a hakk yla iman şşıetmek ve salih ameller i leyerek iki cihan mutlulu una kavu maya gayret etmektir.şğş

116ALLAH’TAN BAŞKASINA KULLUK ETMEYİN*ِ ٰ ِ ا َ ْ ٰ ا َ ِِّ۪ ْ ا ّ ِّوَ َ ْ ارْ َ َ ُ ً اِ َ ْ ِ ۪ اِ ّ۪ ُ ْ َ ۪ ٌ ُ ۪ ٌۙ ان َ ْ ُ ُوا اِ ا ّ َ اِ ّ۪ ا َ ف ُ َ ـْ ُ َََْٰٓۜٓ َّ ْ ٍََََْٰۘ َ اب َ َ ْم ا ۪ ٍََ“Andolsun, biz Nûh’u kavmine peygamber olarak gönderdik. Onlara öyle şdedi: Ben sizin için apaç k bir uyar c y m. Allah’tan ba kas na ibadet ve ıı ı ışıkulluk etmeyin. Do rusu ben sizin ad n za elem dolu bir günün azab ndan ğı ııkorkuyorum.” (Hûd, 11/25-26) Mealini verdi imiz ayette belirtildi i gibi yüce Rabbimiz, Hz. Nûh’u kavmi-ğğne Peygamber olarak göndermi tir. Hz. Nuh da kendinin, kavmi için bir nasihatçi şve aç k bir uyar c oldu unu ilan etmi , Allah’tan ba ka ilâh bulunmad n , do-ıı ığşşı ı ığlay s yla O’ndan ba kas na kulluk etmemeleri gerekti ini hat rlatm t r. Nuh (a.s) ı ışığıı ışPeygamberlik görevini eksiksiz olarak yerine getirmi ama kavmi onu dinlememi , şşyine eski azg nl klar na devam etmi tir. Ancak Nuh (a.s), kendini dinlemedikleri ı ııştakdirde büyük bir cezaya çarpt r lacaklar ndan endi e etti ini belirterek kavmini ı ıışğuyarm , bütün bu gayretine ra men toplumun ileri gelenleri Nuh (a.s)’un davetini ı şğkabul etmemi ve onu sapk nl kla itham etmi tir şı ış(A’râf, 7/60). Hatta tebli faaliyetine ğson vermedi i takdirde “Ey Nuh! (Bu i ten) vazgeçmezsen mutlaka ta lananlardan ğşşolacaks n” diye tehditte bulunmu tur ış( uarâ, 26/116)Ş. Sonunda Hz. Nûh, “...Rabbine, ‘Ey Rabbim! Ben yenilgiye u rad m, yard m et’ diye dua etti.”ğıı(Kamer, 54/10)“Ve Nûh öyle dedi: ‘Ey Rabbim! Kavmim beni yalanlad . Art k onlarla benim aramda şıısen hükmet. Beni ve benimle birlikte olan müminleri kurtar.’ Derken biz onu ve beraberin-dekileri dolu geminin içinde (ta y p) kurtard k. Sonra da geride kalanlar suda bo duk.”şı ııığ( uarâ, 26/117-120)ŞBütün peygamberler kavmini bir olan Allah’ tan maya ve O’na kulluk etmeye ııdavet etmi , bu davet esnas nda çe itli zorluklarla kar la m , s k nt ya maruz kal-şışş ş şııı ı ım lard r. Di er bütün peygamberlerin yapt gibi Peygamberimiz Hz. Muhammed ı şığı ı ğ(s.a.s) de ayn ekilde kavmini Allah’a kulluk etmeye davet etmi tir. Ayet-i kerimede ışş“Senden önce gönderdi imiz bütün peygamberlere, ‘ üphesiz, benden ba ka hiçbir ilah ğŞş* Medet CO KUN Ş

117yoktur. Öyleyse bana ibadet edin’ diye vahyetmi izdir.”ş(Enbiya, 21/25) buyurularak bü-tün peygamberlere emredilenin bir olan Allah’a iman ve O’na kulluk/ibadet etmek oldu u aç kça vurgulanm t r.ğıı ışYüce kitab m z Kur’an’da Rabbimiz kendisine kulluk/ibadet etmemiz gerekti ini ı ığaç k bir ekilde belirterek öyle buyurmaktad r: ışşı“ üphesiz, Allah, benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. Öyleyse (yaln z) O’na kulluk Şıedin. Bu, dosdo ru bir yoldur.”ğ(Meryem, 19/36)“Ey iman edenler, rükû edin, secde edin, Rabbinize kulluk edin ve hay r i leyin ki kur-ıştulu a eresiniz.”ş(Hac, 22/77) Şu halde yarat l gayemiz ı ış“Ben cinleri ve insanlar , ancak bana kulluk etsinler diye ıyaratt m.”ı(Zâriyât, 51/56) ayetinde de aç kça belirtildi i gibi, yüce Rabbimize kullukta ığbulunmak ve O’nun emirlerini noksans z bir ekilde yerine getirmektir. badetleri-ışİmizi yaparken özellikle de namazlar m z k larken her rekat nda okudu umuz Fa-ı ı ı ıığtiha sûresinde; “(Allah m!) Yaln z Sana ibadet ederiz ve yaln z Senden yard m dileriz.”ıııı(Fatiha, 1/5) diyerek kullu umuzu hat rlamakta ve sadece O’na ibadet etti imizi ifade ğığetmekteyiz. Böylece yüce Rabbimizden ba kas na ibadet edilmeyece ini, ibadete sa-şığdece O’nun lay k oldu unu özellikle vurgulayarak “tevhid inanc n ” aç kça ortaya ığı ııkoymaktay z. Zaten yüce Rabbimiz de bize, yukar da meallerini verdi imiz ayetler-ıığde de aç kça belirtildi i gibi sadece kendine kulluk/ibadet etmemizi emretmektedir.ığBiz insanlar di er yarat klardan farkl k lan en önemli özelli imiz, ak l, irade ve ığıı ığıbizi yaratan yüce Rabbimize kar yerine getirdi imiz ibadetlerimizdir. E er insani ş ığğözelliklerimizi do ru bir ekilde kullan p iman ve bunun tabii sonucu olan ibadetle-ğşırimizi yapmazsak di er yarat klardan fark m z kalmaz. Hatta bununla da kalmay p ğıı ııbizim d m zdaki di er mahlûkattan daha da a a olaca m z Rabbimiz taraf ndan ı ı ışğş ğığı ııayet-i kerimede öyle ifade edilmektedir: ş“Andolsun biz, cinler ve insanlardan, kalpleri olup da bunlarla anlamayan, gözleri olup da bunlarla görmeyen, kulaklar olup da bunlarla i itmeyen birçoklar n cehennem ışı ıiçin var ettik. te bunlar hayvanlar gibi, hatta daha da a a dad rlar. te bunlar ga llerin İşş ğııİşfita kendileridir.”(A’râf, 7/179) Ak l ve irade sahibi olmayan varl klardan farkl oldu umuzu ve ga llerden ol-ııığfimad m z ifade etmenin yolu Rabbimize olan iman m z ve ibadetlerimizdir. ayet ı ı ı ığı ıŞiman ve kullu umuz olmasayd yüce Mevla’m z kat nda ne de erimiz olurdu ki? ğııığBu gerçe i Rabbimiz yüce kitab m z Kur’an- Kerim’de aç kça ortaya koyarak öyle ğı ııışbuyurmaktad r: ı“(Ey Muhammed!) De ki: Duan z (kulluk ve yalvarman z) olmasa Rabbim size ne diye ııde er versin!...”ğ(Furkan, 25/77)İşte bizler de Rabbimiz kat nda iman m z, ibadetlerimiz ve kullu umuzla de erli ıı ığğoldu umuzu unutmamal ve O’ndan ba kas na kullukta bulunmamal y z.ğışıı ı

118AMEL DEFTERİNİN VERİLİŞİ*ِ ٰ ِ ا َ ْ ٰ ا َ ِِّ۪ ْ ا ّ ِّ َ ّ َ ْ او۫ ِ َ ِ َ َ ُ ِ َ ۪ ِ ۪ َ َ ُ ل َ ؤُ۬مُ ا ْ َؤُ۫ا ِ َ ِ َ ْ اِ ّ۪ َ ْ ُ ا ّ۪ ُ َ ق ِ َ ِ َ ْ َ ُ َ ۪ ٍََُۚۚ َُٓ َ۪ َ ٍ رَا َ ٍ ۪ َ ّ ٍ َ ِ َ ٍ ُ ُ َ دَا ِ َ ٌ ُ ا وَا ْ َ ُ ا َ ۪ ٓـئً ِ َ ا ْ ْ ُ ْ ِ ا ّ م ا َ ِ َ ِ ِْْ َ َٓ َ ََُُِۙ ۙ وَا ّ َ ْ او۫ ِ َ ِ َ َ ُ ِ َ ِ ۪ َ َ ُ ل َ ْ َ ۪ ْ او۫ت َ ِ َ ِ َ ْ وَ ْ ادْرِ َ ِ َ ِ َ ْ َ ْ َ َََۚ ََۚ ََُُُِ َََ َ ِ ا َ َ َ َ ا ْ ٰ َ ّ۪ َ ِ َ ْ َ َ ّ۪ ُ ِ َ ْ ُ وهُ َ ُ هُ ُ ّ ا َ ۪ َ َ هُ ُ ّ َُّۙ ُُّْْۙۚ ََ َۚٓ َِ ْۚ ٰ ِ ا َ ۪ وَ َ ُ ّ ََُِْٰ۪ۙ ٍ ذَرْ ُ َ َ ْ ُ ن ذِرَا ً َ ْ ُ هُ اِ ّ ُ َ ن ُ ْ ِ ُ ِ ّ َ َََُْۜ َِ ِِۜ َ م ا ِ ْ ۪ َِْ“ te o vakit, kitab kendisine sa ndan verilen kimse der ki: ‘Gelin, kitab m İşığ ıı ıokuyun! Çünkü ben, hesab mla kar la aca m zaten biliyordum.’ Art k ış ışğı ııo, ho nut bir hayat içindedir. Yüksek bir cennettedir. Onun meyveleri şsarkar (kolayl kla dev irilebilir).(Onlara öyle denir:) ‘Geçmi günlerde ışşşyapt klar n za kar l k, afiyetle yiyin, için.’ Kitab kendisine sol taraf ndan ıı ışı ıııverilen ise öyle der: ‘Ke ke kitab m bana verilmeseydi. Hesab m n ne şşıı ıoldu unu da bilmeseydim. Ke ke ölüm her eyi bitirseydi. Mal m bana ğşşıhiçbir yarar sa lamad . Saltanat m da yok olup gitti.’ (Allah, öyle der:) ğıışOnu yakalay p ba lay n. Sonra onu cehenneme at n. Sonra uzunlu u ığıığyetmi ar n olan zincire vurun onu. Çünkü o, azamet sahibi Allah’a iman şş ıetmiyordu. Yoksulu doyurma a te vik etmiyordu.” (Hakka, 69/19-34)ğşOkudu umuz ayet-i kerimelerde Allah Teâlâ amel defterlerinin sahiplerine verili ini ve ğşonlar n da buna göre mutlu olaca n veya üzüntüye kap laca n bildirmektedir.ığı ıığı ıAmel defteri, insanlar n dünyada kabul ettikleri inançlarla, yapt klar i lerin kaydedildi-ııışği ve âhirette kendilerine takdim edilece i bildirilen deftere veya kitaba verilen add r.ğıKur’an’da, insan n dünyada yapt klar n n, k yamet günü aç lm bir kitapta kendisine ııı ııı ışgösterilece i ve her fertten kendi kitab n okumas n n istenece i hem bu surede hem de di-ğı ıı ığ* Tahir TURAL

119ğer baz surelerde (Mesela srâ, 17/13-14) aç klanmaktad r. Bu nedenle “herkese k yamette ıİıııamel defterinin verilece ine” inanmak farzd r.ğıAmel defteri; Kirâmen katibîn, hafaza, rakîb ve atîd isimleriyle an lan meleklerin yazd ıı ı ğ(Enbiya, 21/94; Kâf 50/18; Zuhruf, 43/80) insan n hak-bat l, do ru-yalan, iyi-kötü, bütün ıığinanç, dü ünce, söz ve eylemlerini içerecektir (Kehf, 18/49).şAmel defterleri cennetliklere sa dan, cehennemliklere soldan veya arkadan verilecek-ğtir. Defterleri sa dan verilenler, Kur’an’da “ashâbu’l-yemîn”; soldan veya arkadan verilenler ğ“ashâbu’ - imal” olarak zikredilir (Hakka, 69/19,25; n ikâk, 84/7,10).ş şİ şDefterin sa dan verilmesi bir müjde, soldan veya arkadan verilmesi ise bir korku ve ğazap i aretidir. Kur’an’da sadece fertlerin de il, millet ve toplumlar n da “kitap” diye an lan şğııamel defterlerinin bulundu u ve hesap gününde her milletin kendi kitab n okumaya ça -ğı ığ ır laca belirtilir (Câsiye, 45/28-29).ığ ıMah erde ki inin amel defterinin sa taraf ndan verilmesi onun dünya hayat nda Allah’ n şşğıııemrine uygun, dürüst ve erdemli bir hayat ya ad n , dolay s yla sicilinin temiz oldu unu şı ı ığı ığgösterir. Bu durumda olan kimse Allah’ n lütfuyla kurtulu a erenlerden oldu unu anlar ve ışğ“Al n, kitab m okuyun” diyerek mutlulu unu ba kalar yla payla mak ister.ıı ığşış20. ayette amel defteri sa ndan verilen kimsenin dünyada iken âhirete iman etti ini ve ğ ığona göre haz rl k yapt n söylemesi bizim için dikkate de erdir.ı ıı ı ığğKi inin amel defterinin sol taraf ndan verilmesi onun dünya hayat nda Allah’ n emrine şıııuygun hareket etmedi ini, dürüst ve erdemli bir hayat ya amad n , dolay s yla sicilinin ğşı ı ığı ıbozuk oldu unu gösterir. Bu durumdaki biri dünyada yapt klar n amel defterinde görünce ğıı ıkendisinin cezaland r laca n anlar, bu nedenle amel defterinin kendisine verilmesini ve ı ığı ıiçinde yaz lm olanlar görmek istemez, ölürken her eyin bitmi olmas n temenni eder. ı ışışşı ıBöyle bir temenni orada bir i e yaramayaca gibi, dünyada helal haram demeden biriktir-şğ ımi oldu u mal da kendisine verilecek cezay önlemeyecektir. Art k mal, mülk, saltanat, şğııımakam, güç vb. dünyaya ait ne varsa hepsi yok olup gitmi , sadece insan n olumlu veya şıolumsuz inanç ve amelleri kalm t r.ı ışAmel defteri solundan verilen kimsenin hesab görüldükten sonra Allah Tealâ görevli ımeleklere o günahkâr n ellerini boynuna ba lay p cehenneme götürmelerini, sonra da zin-ığıcire vurmalar n emreder.ı ıÂhiret hayat gayb âleminden oldu u için Allah oras ile ilgili bilgileri bizlere temsilî ığıolarak anlatmaktad r. Ayr ca âyetlerde cehenneme götürülecek olan günahkâr n zincire vu-ııırulmas n n sebebi aç klanmaktad r ki o da Allah’a inanmamas ve yoksula yedirmeyi te vik ı ıııışetmemesi, yani bencil duygular n a arak ba kalar n n s k nt lar n payla ma olgunlu unu ı ışşı ıı ı ı ı ışğsergileyememesidir. Yoksulu gözetme konusundaki duyars zl n, ki inin zincirlere vurul-ı ı ığşmas n n ana sebeplerinden biri olarak Allah’a inançs zl n hemen ard ndan zikredilmesi, ı ıı ı ığıİslam’ n payla maya, sosyal adalete ve bar a verdi i önemi gösterir.ışı şğ

120ANNE VE BABAYA İYİLİK ETMEK*ِ ٰ ِ ا َ ْ ٰ ا َ ِِّ۪ ْ ا ّ ِّوَ َ ٰ رَ ّ ا َ ْ ُ ُوا اِ اِ ّ هُ وَ ِ َا ِ َ ْ اِ ْ َ ً اِ ّ َ ْ َ ّ ِ ْ َك ا ِ َ َ ا َ ُ ُ َ اوْٓ َََ ُْ َََِْۜ ٓ َٓ َُّ َ َ ّ ِ َ ُ َ َ َ َ ُ ُ َ اف ّ وَ َ ْ َ ْ ُ َ وَ ُ ُ َ َ ْ َ ً ًْ۪ ٍََْ َ ٓ ُ“Rabbin, kendisinden ba kas na asla ibadet etmemenizi, anaya-babaya şıiyi davranman z kesin olarak emretti. E er onlardan biri, ya da her ikisi ı ığsenin yan nda ihtiyarl k ça na ula rsa, sak n onlara ‘öf!’ bile deme; onlar ıığ ış ıııazarlama; onlara tatl ve güzel söz söyle.” ( srâ, 17/23)ıİCenab- Hak, kendisine inanmam z emrettikten sonra anne ve babam za kar ıı ıış ıiyilikte bulunmam z emretmektedir. Çünkü anne ve babam z dünyaya gelmemize ı ıısebep olmu lard r. Onlar bize iyili in ve kötülü ün neler oldu unu ö rettiler. Biz-şığğğğleri yanl eylerden uzak tutmaya çal t lar. Özellikle annelerimiz, bizi büyütmek ış şı ışiçin geceleri o tatl uykular n terk edip, rüzgar esmesin diye adeta efkat kanatlar -ıı ışın üzerimize gerdiler. Kendileri ihtiyaç duyduklar eyleri terk ederek biz evlatlar n ıışı ıdü ündüler. Bu bak mdan Kur’an- Kerim’de, anne babaya iyilik etmemiz önemle şııvurgulanmaktad r. Bu, yerine getirilmesi çok zor ve belki de tam olarak ifa edile-ımeyecek haklardan biridir. Zira Peygamberimiz de ki inin hürriyetini kaybetmi şşbabas n hürriyetine kavu turarak yapt iyilik bile onun hakk n ödemeye tam ı ışı ı ğı ıolarak yetmeyece ini haber vermi tir (Müslim, “Itk”, 25). Çünkü kul haklar n n en ğşı ıbüyü ü, ana baba hakk d r.ğı ıAnne babam za yapt m z iyilikler, sözlü ve ili bütün iyilikleri kapsar. Onlar n ıı ı ığfiıgönüllerini kazanmam zda söyleyece imiz sözlerin büyük önemi vard r. Zira mad-ığıdi olarak tüm ihtiyaçlar n kar lama imkân na sahip olamazsak bile güler yüz ve ı ış ııtatl dilimizle onlar memnun edebiliriz. Bu bak mdan anne babalar m za kar hi-ıııı ış ıtaplar m za çok dikkat etmeliyiz. Çünkü Allah, onlar azarlamamam z emrediyor. ı ııı ıŞöyle bir dü ünelim, bizden ya ça küçük olan birisi bizimle konu urken laubali şşş* Dr. Ercan ESER

121davran r, dinlemez veya bize kar sesini yükseltirse nas l üzülürüz de il mi? te ış ıığİşanne ve babam z da onlara kar ho olmayan hitaplar m zdan dolay üzülürler. O ış ışı ııbak mdan Cenab- Hak ıı“onlar azarlamay n ve her ikisine de güzel söz söyleyin”ıı diye buyurmu tur. Onlara anneci im, babac m eklinde gönüllerini ok ayacak tarzda şğı ı ğşştatl dil ile hitap etmemiz gönüllerini kazanmam za sebep olur, onlar sevindirir. ıııBüyüklerden bir zata anne babaya kar tatl söz söylemenin nas l olaca sorulmu ş ııığ ışo da suçlu bir hizmetlinin efendisi kar s ndaki konu mas gibi olmal d r, demi tir. şı ışıı ışBugün bizler genç, güçlü kuvvetli insanlar z. Unutmayal m ki anne babalar m z da ııı ıbizim gibi güçlü kuvvetli idiler. Sahip oldu umuz bu imkânlar elimizden gidecek, ğyar n biz de onlar gibi ya lan p çocuklar m z n bak m na muhtaç hâle gelece iz. O ışıı ı ıı ığbak mdan anne babam za kar tevazu kanatlar n indirmeliyiz ve onlara merhamet ıış ıı ıetmeliyiz ki yar n da çocuklar m z bizlere ayn efkat ve merhamet kanatlar n in-ıı ıışı ıdirsinler. Ayet-i kerimede adeta bir ku un yavrusunu kanad n n alt na alarak onu şı ııtehlikelerden korumas gibi bizim de anne babam z korumam z gerekti i emre-ıı ıığdilmektedir ( srâ 17/24). Ancak bu, çok zor ve sab r isteyen bir i tir. Allah onlarla İışbizim sabr m z denemektedir. Bu zoru ba ararak onlar n r zalar n kazand m z ı ı ışııı ıı ı ığzaman cennete girip nimetlerine kavu aca m z muhakkakt r. Peygamberimiz de şğı ııanne babas yan nda olup da onlara iyilik ederek cenneti kazanamayan ve o nimet-ııten mahrum olan kimseyi k nam ve ona yaz klar olsun diye ac m t r (Müslim, ıı şıı ı ış“Birr ve S la”, 9-10).ıAyette de ifade edildi i gibi annemiz rahminde bizi ta rken birçok s k nt lara ğş ıı ı ıkatlanm ve me akkatlerle bizi bu dünyaya getirmi oldu undan dolay (Lokmân, ı şşşğı31/14) olsa gerek ki anneye iyilik etmek babaya iyilik etmekten daha öncelikli ol-du u Peygamberimizin hadisinde de yer alm t r (Müslim, “Birr ve S la”, 2).ğı ışıAnne babam za iyilik yapmak onlar n r zas n almaya, dolay s yla Allah’ n r zas n ıı ıı ıı ıı ıı ıkazanmaya vesile olur. Peygamberimiz, onlar n r zas n almakla dualar m z n kabul ııı ıı ı ıolaca n , birçok s k nt lar m z n hallolaca n haber vermektedir. Bununla ilgili ri-ğı ıı ı ı ı ı ığı ıvayet edilen hadise göre üç ki i bir ma araya s n r. Sonra ma ara giri ine büyük şğı ı ığğşbir kaya parças dü erek kapat r ve içindekiler çaresizlik içerisinde kal rlar. Bu du-ışıırumdan kurtulmak için her biri Allah’ n ho una gidebilecek iyiliklerini sayarak ta n ışş ıkalkmas için Allah’a yalvar rlar. Bunlardan biri de her gece anne babas na süt ikra-ııım nda bulundu unu, ancak uyurken onlar uyand rmamak için bir gece sabaha ka-ığııdar bekledi ini, bu iyili inden dolay ma aradan kurtulmas n ister. Bu vesileyle ma-ğğığı ığaran n a z ndaki kaya yükselmeye ba lar (Buhârî, “Büyû” 98; Müslim, “Zikir”, 100).ığ ışAna babam z için öyle dua ederek ış“Rabbimiz! Hesap görülecek günde beni, ana- babam ve inananlar ba la.”ıığ ş ı ( brahim,14/41) ma ret talebinde bulunmam z on-İğ fiılara yapaca m z iyilikler aras nda de erlendirilmi tir. Esasen ana babam za yap-ğı ıığşı

122t m z iyilik ve ihsan kendimize yap lan ihsand r. Anne babam za yapt m z iyi-ı ı ığıııı ı ığliklerin kar l n fazlas ile dünyada çocuklar m zdan görece imiz gibi ahiretteki ş ğı ı ı ııı ığmükâfat da s n rs z olacakt r.ıı ı ııAna babam z, bizi Allah’a isyana te vik etmedikçe, onlar n me ru olan emrine ışışuymam z gerekir. Ana baba, mü rik de olsalar bile onlara iyilik ve ikramda bulun-ışmam z dinimizin emridir. Peygamberimiz, mü rik anneye s la-i rahimde bulunup ışıona iltifatlarda bulunmay emretmi tir (Müslim, “Zekât”, 50). Hay rl evlat, ana ışı ıbabalar na sadece dünyada iken iyilik eden de il, onlar n ölümünden sonra da ığıonlar n dostlu unu koruyup devam ettiren ve dostlar na sayg gösterendir. Nitekim ığııAbdullah b Ömer de yolda gördü ü bir ki iye babas n n dostu oldu u için bine ini ğşı ığğve sar n vererek iltifat eder, kendisini k nayanlara ise o babam n dostudur, diye ı ı ığııcevap verir (Müslim, “Birr ve S la”, 11-13).ıK saca ayet-i kerimede ana babaya iyilik etmek Allah’a ibadet etmekle ayn de-ıırecede görülmekte, anne babalar m za en güzel muamelede bulunmam z emredil-ı ıımektedir.

123ANLAŞMA VE SÖZLEŞMELERİMİZE RİAYET ETMEK İMANIN GÖSTERGESİDİR*ِ ۪ َ ا ٰ ْ َ ا ِ ِّّٰ ا ْ ِ ِّ...ِۜد ُ ُ ِ ا ُ ْوا ا ُ َ ا َ ۪ ا َ ّ ا َ َْ ٓ َُّٰ َ ٓ“Ey iman edenler! Akitlerinizi yerine getirin...” (Mâide, 5/1) Yüce kitab m z Kur’an- Kerim, gerek insan n kendisini yaratan Allah’a verdi i ı ııığsözde durmas , gerekse ba ka insanlarla yapt sözle meler ve antla malara ba l ışı ı ğşşğ ıkalmas hususu üzerinde önemle durmu ve de i ik vesilelerle yap lan antla ma ışğ şışveya verilen sözlere vefa gösterilmesini bütün Müslümanlardan istemi tir. Okudu-şğum ayet-i kerimede yerine getirilmesi istenen “akid” burada, hem Kur’an’ n getirdi-ıği iman esaslar n , Allah’ n emir ve yasaklar n , uygulanmas gereken kurallar , hem ı ııı ıııde genel anlam yla ki ilerin kendi aralar nda yapt klar sözle meleri ve verdikleri ışııışsözleri kapsamaktad r.ı Cenâb- Allah’ n; ıı“Ey iman edenler! Akitlerinizi yerine getirin”(Mâide, 5/1) emri yapt m z bütün anla ma ve sözle melerin gere ini yerine getirme hususuna dik-ı ı ığşşğkatimizi çekmektedir. Öncelikle unu iyi bilmeliyiz ki, “iman” kul ile yüce Allah şaras nda yap lm çok önemli bir akittir. Hepimiz kalbimizde ta d m z iman m -ıı ışş ğı ı ı ıı ız n bir gere i olarak kulluk görevlerimizi yerine getirmeliyiz. Bizler inanç ve ibadet ığboyutuyla kulluk görevlerimizi ne kadar mükemmel bir ekilde yerine getirirsek Al-şlah kat ndaki de erimiz ve elde edece imiz mükâfat ve sevaplar o oranda artacakt r.ığğıBunun d nda gündelik hayat m zda pek çok anla ma ve sözle meler yapar z. ı ı şı ışşıHangi türden olursa olsun, Allah’ n emirlerine ters dü medi i sürece, yapt m z ışğı ı ığbütün bu anla malara vefa göstermemiz gerekir. Zira toplumsal hayat n sa l kl bir şığı ışekilde yürütülebilmesi yap lan anla malara ve sözle melere uymakla mümkündür. ışşBunlar olmaks z n sosyal ve ticari hayat n hede endi i ekilde geli mesi ve devam ı ııflğ şş* Yunus AKKAYA

124etmesi mümkün de ildir. Sözümüzde durmamak, yapt m z anla maya riayet ğı ı ığşetmemek bireysel ve toplumsal ili kilerimizde güven kayb na neden olur. Güven şıkayb ise bireysel ve toplumsal huzursuzluklar n en önemli sebebidir. Bugün toplu-ıımumuzda ya ayan insanlar n ikâyetlerinin önemli bir bölümünü verilen sözlerde şışdurulmamas , yap lan anla malara uyulmamas ve sözle melerin gere inin yerine ıışışğgetirilmemesi olu turmaktad r.şıHz. Muhammed (s.a.s), daha peygamberlik öncesi dönemde yak n çevresi tara-ıf ndan güvenilir ve sözünde durur bir ki i olmas yla tan nm ve peygamberli i sü-ışııı şğresince kar la t bütün zorluklara ra men yap lan anla ma ve sözle melere uyma ş ş ğıı ığışşkonusunda en güzel örnekleri ortaya koymu tur. slamiyet’in amans z dü manlar şİışıolan Mekke putperestleriyle ili kilerinde bile verilen sözünde durma ve ahde vefa şkonusunda titiz davranm , bu konuda çevresindeki müminlere iyi bir örnek olmak ı şiçin büyük çaba sarf etmi tir.şYap lan anla may bozman n ve verilen sözden cayman n Müslüman’a yak ma-ışıııı şyaca n gösteren bir olay Hudeybiye Anla mas ’n n yap ld s rada ya anm t r. ğı ışı ıı ı ı ığşı ışHudeybiye Anla mas ’n n artlar ndan biri, Mekke’den Medine’ye iltica eden ki ile-şı ışışrin iade edilece i eklinde idi. Anla man n henüz imzaland anlarda Kurey tem-ğ şşıı ı ğşsilcisi Süheyl bin Amr’ n o lu Ebu Cendel, ayaklar ndaki zincirleri sürüyerek yava ığışyava Peygamber Efendimizin yan na geldi. Ebu Cendel (r.a) Müslüman oldu u şığiçin mü riklerden çok i kence görmü tü. Bir f rsat n bularak ellerinden kaçm ve şşşıı ıı şkendini Müslümanlar n aras na atm t . Süheyl, anla ma gere ince ilk iade edilecek ııı ışşğkimsenin o lu oldu unu söyledi ve elindeki sopayla Ebu Cendel’in yüzüne vurdu. ğğOlan biteni hüzünle takip eden Rahmet Peygamberi Efendimiz, Ebu Cendel’in an-la ma d b rak lmas n , onu kendisine ba lamas n Süheyl’den rica etti. Ancak ta şı ı ışıı ığ ş ıı ışyürekli mü rik baba buna yana m yordu. Ebu Cendel (r.a) de mü riklere teslim edi-şşışlirken feryatlarla Müslümanlara yalvar yor ve yard m istiyordu. Müslümanlar onun ııhâline dayanamay p a lamaya ba lad lar. Allah Resûlü Ebu Cendel’i teselli ederek;ığşı“Ey Ebu Cendel! Biraz daha sabret, katlan! Allah Teâlâ’dan bunun mükâfat n dile! ı ıHiç üphesiz yüce Allah sen ve yan nda bulunan zay f, kimsesiz Müslümanlar için bir şııgeni lik ve ç kar yol yaratacakt r. Biz u kavimle bir bar anla mas yapm ve bu yolda şıışı şşıı şkendilerine Allah’ n ahdiyle söz vermi bulunuyoruz. Onlar da bize Allah’ n ahdiyle söz ışıverdiler. Sözümüze vefas zl k edemeyiz. Zira verdi imiz sözde durmamak bize yak maz!” ı ığı ş( bn Hanbel, IV, 325; bn Hi âm, III, 367)İİş buyurdu.Hayber sava s ras nda, Yesâr adl çoban n ba ndan geçen u olay da konumuz-şı ıııış ışla ilgili önemli bir örnektir. Nakledildi ine göre, Yahudi ileri gelenlerinden birinin ğkoyunlar n güderek geçimini sa layan Yesar, Hayber Gazvesi’nin cereyan etti i gün-ı ığğlerde kale içinde ad s kça geçen Allah Resûlü ile görü ebilmeyi çok arzulam ve bir ı ışı ş

125sabah kaleden ç k p koyunlar n güderken onunla kar la m t . Efendimizle k sa ı ıı ış ş şıı ııbir sohbetten sonra Yesâr slam’ kabul etti. Allah Resûlü onun ismini Eslem yapt . İııDaha sonra çoban elindeki koyunlar ne yapmas gerekti ini Peygamber Efendimize ıığsordu. O da;“Onlar geri çevir ve kovala! üphen olmas n ki hepsi de sahiplerine döneceklerdir”ıŞıbuyurdu. Eslem bir avuç çak l alarak koyunlara do ru att ve; “Sâhibinize dönün! ığıVallahi bundan sonra ebediyen sizinle beraber olmayaca m” dedi. Koyunlar toplu ğ ıolarak gittiler, sanki onlar sevk eden birisi varm gibi kaleye girdiler. Çoban da ıı şMüslümanlarla birlikte sava mak için kaleye do ru ilerledi şğ( bn Hi âm, III, 397-398; İşİbn Hacer, I, 38-39).Burada Nebiyy-i Ekrem Efendimiz, koyunlara ganimet olarak el koymak yerine, sürüyü geri göndererek çoban n sahibine verdi i sözü tutmas na imkân sa lam t r. ığığı ışHadisenin sava n uzad ve Müslümanlar aras nda erzak s k nt s n n ba göster-ş ıı ı ğıı ı ı ı ışdi i bir zamana tesadüf etmesi, Efendimizin sergiledi i bu güzel davran , yap lan ğğı ı şıanla malara ba l kalman n önemini daha da aç k bir ekilde ortaya koymaktad r.şğ ııışıİman ile güvenilirlik aras nda önemli bir ba vard r. Mümin elinden ve dilinden ığıinsanlar n güvende oldu u ki i demektir. Bizler de herkese güven vermeliyiz.ığş

126ANLAŞMAZLIĞA DÜŞEN EŞLERİ BİR ARAYA GETİRELİM*ِ ٰ ِ ا َ ْ ٰ ا َ ِِّ۪ ْ ا ّ ِّّ وَاِن ِ ْ ُ ْ َ قَ َ ْ ِ َ َ ْ َ ُ ا َ َ ً ِ ْ ا ْ ِ ۪ وَ َ َ ً ِ ْ ا ْ ِ َ اِن ُ َا اِ ْ َ ً ُ َ ِ ََِِِْْ۪ٓۚا ّ ُ َ ْ َ ُ َ اِن ا ّ َ َ ن َ ۪ ً َ ۪ ًاَّ َٰٰۜ“E er kar -kocan n aras n n aç lmas ndan endi e ederseniz, erke in ğııı ııışğailesinden bir hakem, kad n n ailesinden bir hakem gönderin. ki taraf ı ıİ(aray ) düzeltmek isterlerse, Allah da onlar uzla t r r. üphesiz, Allah ıışı ıŞhakk yla bilendir, hakk yla haberdard r.” (Nisa, 4/35)ıııAile, dinen evlenmelerine engel bulunmayan bir kad n ve bir erke in evlenerek ığolu turdu u sosyal bir müessesedir. Ba ka bir ifade ile aile; en küçük bir topluluk, şğştopluluk ise büyük bir ailedir. Yüce kitab m z Kur’an, toplumun çekirde ini olu turan ı ığşailenin sa lam temeller üzerine kurulmas n ve korunmas n istemektedir. Ailenin her ğı ıı ıbir bireyi hak ve sorumluluk sahibidir. E ler, aralar nda kar l kl sayg ve sevgiyle ayr ca şışı ı ıııbirbirlerinin hak ve sorumluluklar na riayet ederek yuvan n ahenk ve huzuruna yar-ııd mc olurlar. Mutlu ve huzurlu bir aile için e lerin kar l kl anlay ve uyum içinde ol-ıışşı ı ıı şmas gerekir. Ayet-i kerime ve hadis-i eri erde kar l kl hak ve görevler belirlenmi tir. ışflşı ı ışErkeklerin kad nlar üzerinde me ru haklar oldu u gibi, kad nlar n da onlar üzerinde ışığııhaklar vard r (Bakara, 2/228). Nisa sûresinin 19’uncu ayet-i kerimesinde e lerin iyi ıışgeçinmesi istenir:“Ey iman edenler! Kad nlara zorla mirasç olman z size helal de ildir. Aç k bir hayâs zl k ııığıı ıyapm olmalar d nda, kendilerine verdiklerinizin bir k sm n onlardan geri almak için onlar ı şı ı ışı ı ııs k t rmay n. Onlarla iyi geçinin. E er onlardan ho lanmad ysan z, olabilir ki, siz bir eyden ı ı ışığşıışho lanmazs n z da Allah onda pek çok hay r yaratm olur.”şı ııı ş (Nisâ, 4/19)E ler birbirlerine kar güzel davranmaya ve kar l kl hukuka riayet etmeye azami gay-şş ışı ı ıret göstermelidirler. Bu konuda müminler için en güzel örnek sevgili Peygamberimizdir. O ömründe bir defa da olsa elini kald r p bir kad na vurmam ve öyle buyurmu tur: ı ııı şşş“Sizin en hay rl n z, ailesine kar en hay rl olan n zd r. Ben de aileme kar en hay rl ı ı ış ıı ıı ı ış ıı ıolan n z m”ı ı ı ( bn Mâce, “Nikâh”, 50; Dârimi; “Nikah”, 55)İ* N. Sabri AKIN

127Ayr ca o, kad nlar n incitenlerin toplumda iyi kimseler olmad n beyan buyur-ııı ıı ı ığmu , aile ili kilerinin sevgiye dayanmas gerekti ini belirterek kad nlar n haklar n n şşığııı ıgözetilmesini ve bu konuda Allah’tan korkulmas n istemi tir. E ler aras nda her eye ı ışşışra men anla mazl klar ç kabilir. Nisa sûresinin 128’nci ayetinde geçimsizlik hâlinde ne ğşııyap laca öyle beyan buyurulmaktad r: ığ şıı“E er bir kad n kocas n n, kendisine kötü davranmas ndan yahut yüz çevirmesinden en-ğıı ııdi e ederse, uzla arak aralar n düzeltmelerinde ikisine de bir günah yoktur. Uzla mak daha şşı ışhay rl d r. Ne sler ise k skançl a ve bencil tutkulara haz r (elveri li) k l nm t r. E er iyilik ı ı ıfiıığışı ıı ışğeder ve Allah’a kar gelmekten sak n rsan z, üphesiz Allah yapt klar n zdan haberdard r.”ş ıı ıışıı ııE ler aras nda geçimsizlik uzar, kar -kocan n aras n n aç lmas ndan endi e edilirse şıııı ııışailenin devam için; “hakeme ba vurma” yöntemi öngörülür. öyle ki, erke in veya ha-ışŞğn m n, haklar n kötüye kullanarak ya da görevlerini yapmayarak e ini ma dur etmesi ı ıı ışğhâlinde, tara ar n ailelerinden kar l kl r za gösterecekleri, bilgisine ve görgüsüne iti-fl ışı ı ı ımat edilen ki ilerden olu an hakemler vas tas ile anla mazl klar çözüme kavu turul-şşı ışışmaya çal l r.ı ı ışGörüldü ü gibi ailede iki taraf n kar l kl anla mazl klar n n, hukuk ihlâlleri ve ğışı ı ışıı ıgeçimsizliklerinin çözüm yolu olarak “hakemlere götürülmesi”ni Kur’an- Kerim teklif ıetmektedir. Kendilerini daha iyi tan malar ve geçimsizlik sebeplerini daha iyi bilme-ııleri sebebiyle tayin edilecek iki hakemden biri kocan n, di eri de han m n ailesinden ığı ıolmal d r. Çünkü bunlar tara ar n çocuklu unu, yeti me tarzlar n , isteklerini, beklen-ı ıfl ığşı ıtilerini bilirler. Kendilerinden bir parça olduklar ndan onlar önemserler. Akraba içinde ııhakemli e uygun ah slar bulundu u müddetçe yabanc lardan hakem tayin edilmesi ğşığıuygun olmaz.Hakem, her iki taraf n r za ve onay ile anla mazl k konusunu hükme ba layan ki i-ı ıışığşdir. Hakemlerin görevi, tara ar n aras n düzeltmeye çal mak, kusurlu olan yola getir-fl ıı ıı şımek için yöntem belirlemek ve gere ini yapmakt r. E lerin aras n bulmak isteyen ha-ğışı ıkemler tara ar n kirlerini al r, onlar dinler, aralar ndaki geçimsizli in sebeplerini tespit fl ı fiııığeder ve onlar gidermeye çal r. ayet haks zl k erkekte ise, hakem ona nasihat eder ve ıı ış Şı ıiyi geçinmelerini söyler. E er kad n haks zsa, tayin edilen hakem kad na nasihat eder, ğıııAllah’ n emirlerini bildirir ve onu kocas yla iyi geçinmeye ça r r. Âyetin aç k ifadesine ıığı ııgöre hakem tayin edecek olan merci, kar ve koca veya bunlar n aileleri de il, devletin ıığilgili kurumudur. Evlilik hukuk ve adab na riayet edilmemesi durumunda resmî kurum ıhakem tayin etmekle yükümlüdür, ancak bu yükümlülük kar kocan n da hakem tayini-ııne engel te kil etmez (Kur’an Yolu, c.II, s.47,48).ş Hakemler gerçekten bar t rmak isterler, e ler de bar mak isterlerse, Allah, kar -ko-ı ışşı şıca aras ndaki darg nl giderir ve onlara huzur ve geçim verir. üphesiz ki yüce Allah, ıı ı ığŞalîmdir, kar -kocan n hâllerini çok iyi bilir ve O, her eyden haberdard r.ıışı

128ANNE VE BABAMIZA KARŞI SORUMLULUKLAR*ِ ۪ َ ا ٰ ْ َ ا ِ ِّّٰ ا ْ ِ ِّ َ ُ َو ۪ ْ َ ْ ِ نوُ ُ ا ِ َ ْ َ َو َجَ ْ ا نا ۪ ِ اَ ِ َ ا َ ُ ّ فا ِ ْ َ ِ اَ ِ ل َ ي ۪ اَوَُُْ ْ ََٓ ٍََََُّٓ ۪ ّو ا ُ ۪ َ ا ِا ا ٰ َ ل ُ َ َ ّ َ ِ ٰ َ ْ َو نِا ْۗ ِ ا ْ َو َ ّ ا ِن َ ۪ َ ْ َ َ َ َْ ٓ َّ ٓ َُۚ ٌّ اَّٰ َ َٰ “Anne ve babas na; ‘Öf size! Benden önce nice nesiller gelip geçmi iken, ışbeni tekrar diriltilecek olmakla m tehdit ediyorsunuz?’ diyen kimseye onlar ıAllah’a sı ı ğnarak, ‘Yaz klar olsun sana! man et, Allah’ n vaadi gerçektir’ ıİıdiyorlar, o da, ‘Bu, eskilerin masallar ndan ba ka bir ey de ildir’ diyordu.” ışşğ(Ahkâf, 46/17)Ailenin temel unsuru anne-babad r. Bilindi i gibi korunmas gereken be eyden ığış şbiri de, neslin devam n n sa lanmas d r. Anne, hamilelik devresinde dokuz ay be-ı ığı ıdeninde yavrusunu efkatle ta r, o devrede pek çok güçlükle kar la r, bütün bu şş ış şı ıgüçlüklere gö üs gererek çocu unu dünyaya getirir. Çok zay f bir o kadar da bak -ğğııma muhtaç olan bebe i için, uykusundan, yemesinden ve içmesinden feragat eder. ğYemezler yedirirler, giymezler giydirirler. Çocuklar n n bir yeri a r sa, onlar daha ı ığ ıfazla üzüntü çekerler. Kendi rahatlar ndan önce çocuklar n n rahat n temin ederler. ıı ıı ıAile içindeki bireylerin hak ve sorumluluklar kar l kl olmakla birlikte çocuklar n ışı ı ııebeveyne kar sorumluluklar n öyle s ralayabiliriz:ş ıı ışı1. Anne-babalar m za kar en önemli görevlerimiz onlara iyi muamele etmek ı ış ıve onlarla sevgi ve sayg ya dayal olarak güzel geçinmektir. Bizi dünyaya getirmeye ıısebep olan ebeveynin haram olmayan her türlü talebini yerine getirmenin Allah’ n ır zas n kazanmam za vesile oldu unu bilmemiz gerekir.ıı ıığNitekim sevgili Peygamberimiz (s.a.s) öyle buyurmu tur: şş* Nevzat OKUMUŞ

129“Anne-babas veya her ikisinden birisi yan nda ihtiyarlad hâlde, Cennet’e giremeyip ııı ı ğCehennem’e giden kimseye yaz klar olsun” ı(Müslim, “Birr”, 9).2. Anne-babaya iyi davranmak ( srâ, 17/23-24)İ. Peygamberimiz “kime iyilik ya-pay m?” diye üç defa soran bir ki iye her defas nda da, “annene” cevab n verirken ışıı ıdördüncü defada, babas na iyilik yapmas gerekti ini söylemi tir ıığş(Buhârî, “Edeb”, 2).3. Günlük maddî-manevi ihtiyaçlar n kar lamak ve gidermek. Anne baba muh-ı ış ıtaç durumda iseler evlad n onlar n ihtiyaçlar n kar lamas ahlaki oldu u kadar di-ııı ış ıığnen hukuki bir sorumluktur (Bakara, 2/215). Nas l ki biz küçükken her ihtiyac m z ıı ı ıkar layan ebeveynimiz, muhtaç duruma geldiklerinde bizim de onlara ayn sevgiyi ş ııgeri vermemiz bir erdemlik ifadesi, bir ahlak ve bir ükran borcumuzdur.ş4. Sayg l davranmakt r. Bizim örf ve adetimize göre büyüklere sayg , küçüklere ı ıııkar sevgi göstermek esast r. Peygamberimiz (s.a.s) anne-babaya sayg s zl büyük ş ııı ı ı ığgünahlardan saym t r:ı ış“Size, büyük günahlar n en büyü ünü bildireyim mi?, diye sordu. ‘Evet, bildir, ey ığAllah’ n Resulü’ diyen ashab- kirâma bunlar n s ras yla; ‘Allah’a ortak ko mak, anne-ııııışbabaya kar gelmek, haks z yere adam öldürmek ve yalan söylemek’ oldu unu belirtti”ş ıığ(Buhârî, “Edeb”, 6).6. Uygun olmayan söz söylememek ve onlar incitecek her türlü ifadelerden ımümkün mertebe uzak kalmakt r. Çünkü ebeveyne kötü davranmak haram oldu u ığgibi, onlara kötü söz söylenmesine sebep olmak da haramd r. Allah’ n, “Onlara öf ııdahi demeyin” emrine ilaveten Peygamberimiz (s.a.s); “Bir kimsenin anne-babas na ısövmesi büyük günahlardand r.” Sahabe; ı“Bir kimse ebeveynine nas l söver?” deyince,ı-Efendimiz (s.a.s); “Biri ba kas n n anas na söver, o da tutar bunun ebeveynine söver”şı ııdiye cevap verdi. (Buhârî, “Edeb”, 4) 7. Öldüklerinde hay rla anmak, dua etmek ı( brahim, 14/41)İ.

130ANNE VE BABAYA İYİ DAVRANMAK*ِ ٰ ِ ا َ ْ ٰ ا َ ِِّ۪ ْ ا ّ ِّ ْ ِ ْ َ ن ِ َا ِ َ ْ ِ َ َ ْ ُا ّ ُوَ ْ ً َ وَ ْ وَ ِ َ ُ ۪ َ َ ْ انِ ا ْ ُ ْ ٍََُِٰ۪ ُ َُۚ وَوَ ّ ْ َ اَ وَ ِ َا ِ َ ْ ۜ اِ ّ ا َ ُ وَاِن َ َ َاك َ ان ُ ْ ك ۪ َ ْ َ ِ ۪ ِ ٌ َ َ ُ ِ ْ ُ ََْ ََََِ ٰ َ َْْ۪ٓ َ َ ْ وَ َ ِ ْ ُ َ ِ ا ّ ْ َ َ ْ ُو ً وَا ّ ِ ْ َ ۪ َ ْ ا َ ب َ اِ ّۚ ُ ّ اِ ّ َ ْ ِ ُ ُ ْ َ َ ِّئـُ ُ ْ ِ ََُ َ َ َ ََََُُۘ َُ ْ ُ ْ َ ْ َ ن “ nsana da anne babas na iyi davranmas n emrettik. Annesi onu her gün İıı ıbiraz daha güçsüz dü erek karn nda ta m t r. Onun sütten kesilmesi de şışı ı ışiki y l içinde olmu tur. ( te onun için) insana öyle emrettik: Bana ve anne ışİşşbabana ükret. Dönü banad r. E er hakk nda hiçbir bilgi sahibi olmadşşığıı ığn bir eyi bana ortak ko man için seninle u ra rlarsa, onlara itaat etme. Fakat şşğ şıdünyada onlarla iyi geçin. Bana yönelenlerin yoluna uy. Sonra dönü ünüz şancak banad r. Ben de size yapmakta oldu unuz eyleri haber verece im.” ığşğ(Lokman, 31/14-15)Bu ayet-i kerimeler anne babaya iyilikten bahsetmektedir. Bu konu insanlar n ıdikkate alaca en önemli hususlardan birisidir. Çünkü hem büyükleri yani anne-ğ ıyi babay ; hem de evlatlar yak ndan ilgilendirmektedir. Bu öneminden dolay d r ıııı ıki Kur’an- Kerim’de pek çok yerde anne-baba hakk ndan, onlara iyilik yapmak-ııtan bahsedilmektedir. te bunlardan birisi de konu ba l n te kil eden Lokman İşş ğı ı ışsûresinin 14. ve 15. ayetleridir. Bu ayet-i kerimelerden anla ld gibi anneye babaya iyi davranmak Allah’ n şı ı ığıemridir. Tabii ki anne-baba her türlü iyili e lay kt r. Çünkü onlar bizlerin yarat l-ğı ıımas na sebep olmu lard r. Onlar olmasayd biz de olmazd k. Elbette bizi Allah ya-ışıııratt ama onlar sebebiyle vücut bulduk, dünyaya geldik. Allah bize r z k verdi ama ıı ıonlar n elleriyle bize ula t . Onlar bizim için çal t ; bizi yedirdi, içirdi, bar nd rd , ış ıı ışı ı ıkollad ve gözettiler. Allah bize nas l kar l ks z nimet verdiyse onlar da kar l k bek-ıışı ı ışı ı* Davut KAYA

131lemeden bu hizmeti bize sundular. Sevgileri, ilgileri tamamen içten ve tabii olup, hiçbir etki ile bunu yapmad lar.ıBu nedenle onlara iyilik yapmal , onlar hiç k rmamal y z. Onlara iyilik yapmak, ıııı ısadece ihtiyaçlar n kar lamak amac yla onlara maddi yard mda bulunmak demek ı ış ıııde ildir. Evet, bu da çok önemli ama as l onlara yap lacak iyilik, onlar n ihtiyaçlar n ğıııı ıkar laman n yan nda onlar ho nut etmek, mutlu olmalar için çaba sarf etmektir. ş ıııışıHatta onlara yap lacak iyiliklerin isteyerek yap ld n hissettirmek suretiyle gönülle-ıı ı ı ığrini ferahlatacak davran lar sergilemektir. Onlar k rmamak, bezginlik anlam ta -ı şı ıış ıyan hiçbir ifade kullanmamak ve davran sergilememek gerekir. Onlara “öf” deme-ı şnin bile yasak oldu u, srâ sûresinin 23. ayetinde aç klanmaktad r. Onlar üzecek her ğ İıııtürlü hareketten uzak durmak, haberleri oldu u halde üzülecekleri bilgileri gerekti-ğğinde gizlemek, onlar n yan nda edep kurallar na riayet etmek, onlar söz ve sohbetin ııııiçinde tutmak da onlar ho nut etmenin bir ba ka yoludur. Bunlara da uyulmal d r.ışşı ıAnneye babaya iyilik yapmak baz ayetlerde Allah’a kulluktan hemen sonra yer ıalmaktad r. Bu durum, konunun ne kadar önemli oldu unun aç k bir delilidir.ığıAyetlerde ve hadislerde anne-babaya iyilik, birlikte emredilirse de anneye ya-p lacak iyilik, ona gösterilecek hassasiyet ayr ca vurgulanmaktad r. te bu ayette ıııİşde ayn vurgu yap lm , annenin durumu çocuk ile olan ilgisi ve yak nl aç kça ıı ışı ı ığıifade edilmi tir. Anne, sadece çocuk dünyaya geldi inde de il, dünyaya gelmeden şğğzorluklarla bulu mu tur. Hamileli in ilk dönemi anne için zorluklar n ilk ba lang c şşğışı ıoldu u gibi giderek zorla an bir süreç hâlinde devam etmektedir. Annenin çocu u-ğşğnu ta d , her geçen gün ta man n zorla t ; bu nedenle de bir sürü s k nt çekti i ş ğı ı ış ıış ğı ıı ı ığayette aç kça zikredilmektedir.ıAyet-i kerimede Allah’a ükretmek ve anne babaya te ekkür etmek de emredil-şşmektedir. Allah’a, bizi yaratt , türlü türlü nimetler verdi i için ükretmemiz ge-ı ı ğğşrekir. Bizler yoktuk, O var etti; bizleri varl k âlemine O gönderdi. Bizim hayatta ıkalmam z sa layan, bizi r z kland ran, O’dur. O’nun vermedi ini kimse veremez, ı ığı ıığO’nun verdi ine kimse engel olamaz. O her eye gücü yetendir. Anne ve babam za ğşıda ükretmemiz gerekir. Bizim dünyaya gelmemize sebep olduklar , bizi kendi can-şılar kadar koruduklar ; hiçbir fedakârl ktan çekinmeden hep bizim iyili imiz için ııığçaba sarf ettiklerinden dolay te ekkür etmeliyiz. Bu yaln zca sözde de il davran -ışığı şlarla da gerçekle tirilmelidir.şValideyne iyilik ve itaat her vesile ile emredilir. Ancak me ru ve makul olmayan şdurumlarda onlara itaat gerekmez. Konu ba l olarak zikredilen ayetlerin ikinci-ş ğı ısinde bu durum dile getirilmi ; Allah’a ortak ko ma gibi bir talebe kar asla itaat şşş ıedilemeyece i aç klanm t r.ğıı ışBu da gösteriyor ki anne ve babaya itaat, dinî ölçülere uymas ve akl n kabul etmesi ııhâlinde bir emirdir. Onlara iyi muamele etmek, incitmeden hizmet etmek, me ru ölçü-şler içinde onlarla münasebeti en iyi bir düzeyde devam ettirmek gerekmektedir.

132ARZU VE İSTEKLERİN PUTLAŞTIRILMASI*ِ ٰ ِ ا َ ْ ٰ ا َ ِِّ۪ ْ ا ّ ِّا َ َا ْ َ َ ا ّ َ اِ َ ُ َ ٰ ُوَا َ ُا ّ ُ َ ِ وَ َ َ َ َ َ ْ ِ ۪ وَ َ ِ ۪ وَ َ َ َ َ َ هَِ۪ ٍَْْٰٰٰ ّ ََٰ َ َِٰ ََٰ ِۜ ا َ َ َ ّ ُونَ ََِ َ وَةً َ َ ْ َ ْ ۪ ِ ِ ْ َ ْ ِ ا ّ ۜ“Nefsinin arzusunu ilah edinen, Allah’ n; (halini) bildi i için sapt rdığı ı ığ ve kula n ve kalbini mühürledi i, gözüne de perde çekti i kimseyi gördün ğı ığğmü? imdi onu Allah’tan ba ka kim do ru yola eri tirebilir? Hâlâ dü ünüp Şşğşşibret almayacak m s n z?” (Câsiye, 45/23)ı ı ıİnsano lu yarat l itibar yla dünya nimetlerine meyyaldir. Onun dünyaya ve ğı ı ışıdünya nimetlerine meyli, ya ama arzusunun bir gere idir. Bu itibarla insan, ölümü şğarzu etmez. Her insan gibi biz müminler de daha uzun ömürlü olmay , daha sa -ığl kl ve mutlu ya amay arzu ederiz. Ancak bu dünyadaki hayat m z n ölümle s n rl ı ışıı ı ıı ı ıoldu unu, ölümsüzlü ün ve ebediyetin ancak ahiret hayat nda oldu unu biliriz ve ğğığbuna inan r z. Ahiret hayat ndaki ebedî mutlulu u kazanmam z için dünya hayat n-ı ıığııdaki arzu ve isteklerimizin me ru ölçüler dâhilinde s n rland r lmas gerekir. Arzu ve şı ıı ııisteklerin s n rs zl insana mutluluk de il, doyumsuzluk ve sonunda huzursuzluk ı ı ı ı ığğgetirir. Sevgili Peygamberimiz, “İnsano lunun bir vadi dolusu alt n olsa bir ikincisini ğı ıister; onun (bu ihtiras n ) ancak toprak (ölüm) doyurur. Allah, tövbe edenin tövbesini ka-ı ıbul eder”(Müslim, “Zekât”, 117; hadis no: 2464)buyurarak insan n arzu ve isteklerinin ıtükenmeyece ine; bunun ancak ölümle son bulaca na i aret etmi tir. Bu bak mdan ğğ ışşıİslam dinine göre insan arzu ve ihtiraslar n n mahkûmu ve esiri olmamal d r. Arzu ı ıı ıve isteklerini kontrol alt nda tutabilmelidir. Mutlulu un yolu da arzu ve isteklerin ığkontrol alt na al nmas ndan geçer. “Kanaat tükenmez hazinedir” sözünde oldu u ııığgibi insan, arzu ve isteklerini kontrol alt na alarak arzu etti ine eri emese de, bulun-ığşdu u hâl üzere mutlulu u yakalayabilir. Mutluluk, insan n insan olmas itibar yla ğğıııs n rs z bir özgürlü ünün olmad n bilmesine ba l d r.ı ı ığı ı ığğı ı* Dr. Bünyamin OKUMUŞ

133Ne s ve heva yani arzu ve isteklerin bir disiplin alt na al nmad , hiçbir de-fiııı ı ğğer tan madan sorumsuzca yerine getirilmeye çal ld durumda insan, tamamen ıı ı ı ışğbu duygular n ve isteklerin mahkûmu olabilir. Kontrolsüz ve ba bo bir i tah ış ışşmahkûmiyeti, gerçekte insan n özgür iradesini arzu ve heveslerine teslim etmesi an-ılam na gelir. te bu durumda insan, belki de hiç fark nda olmadan, âyet-i kerimede ıİşıifade edildi i gibi “nefsinin arzusunu ilah edinen” birisi oluverir. Âyet-i kerimede ğnefsî arzular n ilah edinen kimsenin Allah’ tevhîd etmek hususunda sap kl a dü -ı ııı ığştü ü ve buna ba l olarak da kulaklar n n ve kalbinin mühürlendi i, gözlerine de ğğ ıı ığperde çekildi i belirtilmektedir. Zira Allah’ tevhîd etmek, O’ndan ba kas n n ilah-ğışı ıl n n reddedilmesiyle, O’nun emir ve yasaklar n kendi arzu ve heveslerine tercih ı ı ığı ıetmekle olur. Bir kimse, Allah’ n yegâne yarat c oldu unu kabul etti i halde O’nun ıı ığğemir ve yasaklar konusunda kay ts z kal rsa bu durum o kimsenin, Allah’ n ilahl -ıı ıııığı ın tasdik etmekte kusurlu oldu u anlam na gelir. Böyle bir kimse kendi heva ve ğıhevesini “ilah” edinecek ekilde putla t r rsa, bununla, kendi sonunu haz rlayarak şşı ııgerçe i anlamaya kulaklar n t kam , gözlerini ve kalbini kapatm demektir. Ar-ğı ı ıı şı şt k onun zihnini hakikate açma konusunda Allah’tan ba ka hiçbir kimsenin faydas ışıbeklenemez. Bu durumda Allah’tan ona bir fayda hâs l olmas için; Allah’ n onun ıııanlay n düzeltmesi, kalbini hakikate açmas ve gözlerindeki perdeyi kald rmas ı ı ışıııiçin, o kimsenin heva ve arzular n n mahkûmu olmaktan kendini kurtarmaya gayret ı ıetme iradesini göstermesi ve Allah’a yönelmesi gerekir.Öyleyse âyetteki “Hâlâ dü ünüp ibret almayacak m s n z?!” ikaz n n dikkate şı ı ıı ıal nmas gerekir. Bu itibarla biz müminler dahi, yarat l itibar yla iyi ve kötüyü ııı ı ışıi lemeye yatk n ve muktedir olmam z hasebiyle, arzu ve isteklerimizi putla t rma şıış ıtehlikesine kar uyan k olmal y z. Her türlü istek ve i tah m z bir disiplin içeri-ş ııı ışı ı ısinde kontrol alt nda tutmal y z. Bunun yolu, Allah’a yönelerek, O’nun emir ve ya-ıı ısaklar na riayet etmek suretiyle O’ndan yard m dilemekten geçer. Âyet-i kerimede ııifade edilen kula n ve kalbin mühürlenmesinin, gözlere perde çekilmesinin kendi ğ ıyap p ettiklerimizle do rudan ilgili oldu unu unutmamam z gerekir. Arzu, heves ve ığğıihtiraslar m z n Allah’ n emir ve yasaklar yla s n rl oldu unu bilmemiz ve bunlara ı ı ıııı ı ığriayet etmemiz gerekir. Allah’ n bildirdi i helal ve haramlara, emir ve yasaklara ba l ığğ ıkald m z ölçüde, hakikati anlama ve uygulama konusunda Allah’ n yard m n ve ı ı ığıı ı ıyaratmas n hak ederiz. Bunlara kay ts z kald m z ölçüde de duyu organlar m z ha-ı ıı ıı ı ığı ıkikati anlama ve uygulama konusunda körelir ve sonuçta duyars z hâle gelebilirler.ı

134ASKERLİK VATAN BORCUMUZDUR*ِ ٰ ِ ا َ ْ ٰ ا َ ِِّ۪ ْ ا ّ ِّٓ ٰ ِ وَا ۪ َ اوَوْا وَ َ َ ُواَّٰاِن ا ۪ َ ا َ ُ ا وَ َ َ ُوا وَ َ َ ُوا ِ ْ َا ِ ْ وَا ْ ُ ْ ۪ َ ۪ ا ِِّ َََِِٰ َّ ّ او۬ ئِ َ ْ ُ ُ ْ اوْ ِ َ ءُ َ ْ وَا ۪ َ ا َ ُ ا وَ ْ ُ َ ِ ُوا َ ُ ْ ِ ْ وَ َ ِ ْ ِ ْ َ ْ ءٍ َ ٍَََََُِّّٰٰۜٓ ٰ َٰٓ ُ َ ِ ُوا وَاِنِ ا ْ َ ْ َ ُو ُ ْ ِ ا ۪ َ َ ـْ ُ ُ ا ّ ْ ُ اِ َ َ ْم َ ْ ـَ ُ ْ وَ َ ْ َ ُ ْ ۪ َ قٌۜ وَا ّ ٍَََُِِّّٰۚ َ َ ْ َ ن َ ٌ ُ۪ َ“ man edip hicret eden ve Allah yolunda mallar yla, canlar yla cihad İııedenler ve (muhacirleri) bar nd r p (onlara) yard m edenler var ya, i te ıı ıışonlar birbirlerinin velileridir. man edip hicret etmeyenlere gelince, hicret İedinceye kadar, onlar n velayetleri size ait de ildir. E er din konusunda ığğsizden yard m isterlerse, sizinle aralar nda sözle me bulunan bir kavme ıışkar olmad kça, yard m etmek üzerinize borçtur. Allah, yapt klar n z ş ııııı ı ıhakk yla görendir.” (Enfâl, 8/72)ı Peygamber (s.a.s)’in Medine-i Münevvere’ye hicretinden hemen sonra sa lam ğtemellere dayanan bir devletin kurulmas n kabullenemeyen ve gün geçtikçe güç-ı ılenmesini hazmedemeyen Mekkeli mü rikler, Medine’ye taarruz etme karar ald lar. şııBöylelikle, Hz. Peygamber (s.a.s)’in önderli inde ensarla muhacirlerin olu turdu u ğşğgücü y kmay ve Mekke’de bir türlü ba edemedikleri slam dinini ve Müslüman-ıışİlar ortadan kald rmay hede iyorlard . Bu maksatla olu turduklar güçlü ordularla ıııflışıMedine’ye yürüdüler. Bunun üzerine dü mandan gelecek sald r ya kar koymak, şı ış ıvatan topraklar n ve Medine’yi korumak için Peygamber Efendimizin komutas nda ı ıımaddi gücü zay f ancak iman ve manevi gücü oldukça kuvvetli bir ordunun olu -ışturulmas gerekiyordu.ı* Hanif BURUN

135Yurtlar ndan göçe zorlanan ilk Müslümanlar n askeri birlikler kurarak dü manla ıışsava malar na ve kendilerini savunmalar na Allah (c.c) ilk kez öyle izin veriyordu: şıış“Sald r ya maruz kal p zulme u rayanlara sava izni verildi”ı ıığş(Hac, 22/39). Bu ayet sava ş ı“me ru müdafaa” olarak gören bir ilkeydi. Kur’an bununla kalmad . S cak bir sava şı ışiçin de kurallar getirdi: “Sizinle sava anlarla sava n, ama asla a r gitmeyin. Zira Allah şş ışı ıa r gidenleri sevmez”şı ı(Bakara, 2/190). Kur’an, bunun gibi onlarca ayetle sava n da bir ş ıahlak olmas gerekti ini ortaya koydu.ıığEsas itibar ile slam dini sava de il bar hedef alm ve tüm insanl k âleminin ıİş ığı ı şı şıgüven ve bar içinde ya amalar n , mecbur kalmad kça sava a ve silaha ba vurul-ı şşı ıışşmamas n istemi tir. Ancak dü man sald r s n önlemek, sulhu hâkim k lmak, bar ı ışşı ı ı ııı şve huzur içinde ya amak ve vatan savunmak için düzenli ordunun kurulmas ve şııaskerlik görevinin ifas dinî bir vecibe ve millî bir vazifedir.ıAsker ise; vatani görevini severek yerine getiren, dü mana kar yurdunu, rz ve şş ıınamusunu müdafaa eden, icab nda bu u urda can n feda etmeye haz r, gö sünde ığı ıığiman, elinde silah, vatan bekçili ini yapan bir fedakârd r. Vatan u runa yap lacak ğığıhiçbir gayret ve fedakârl k ne kadar büyük olursa olsun askerlik ile k yaslanamaz. ııÇünkü askerlik toprak için kan ve can vergisidir. Bunun için askerlik çok mukaddes bir vazifedir. Dinimizde askerli in manevi rütbesi çok yüksektir: Askerlik görevini ğyaparken ölürse ehit, kal rsa gazidir.şıEsasen askerli in ve dü mana kar sava n k yamete kadar yeryüzünden kalk-ğşş ış ıımayaca ve vatan savunmak için güçlü ve uyan k olmak gerekti i bilinen bir ger-ğ ııığçektir. Bu nedenle her Müslüman fert bir askerdir. Zorunlu hâllerde erkek ve kad n ıher ferdin bu vazifeyi görmesi dinî bir vecibedir. Askere gitmemek için birtak m ıbahaneler uydurmak, kendisini hasta göstermeye çal mak büyük günaht r. Zaten ı şıböyle adamlardan ne Allah raz olur, ne de Peygamber ho nut olur. Severek, gülerek ışve isteyerek vatana kar görevini yerine getirmek için askere ko anlar n dünya ve ş ışıahirette mertebeleri yüce olacakt r.ı

136AŞIRI HARCAYANLAR ŞEYTANA KARDEŞ OLURLAR*ِ ۪ َ ا ٰ ْ َ ا ِ ِّّٰ ا ْ ِ ِّاًر ُ َ ۪ ِّ َ ِ ن ْ ّ ا ن َ َو ۪ َ ّ ا ناَ ْ ِا ا ُ َ َ ۪ رِ َ ُ ا نِاُ َ ََََِّْۜٓ َّ“Çünkü saç p savuranlar eytanlar n karde leridir. eytan ise Rabbine kar ışışŞş ıçok nankörlük etmi tir.” ( srâ, 17/27)şİİnsano lunun ihtiyaçlar hiçbir zaman bitmez. nsan bu ihtiyaçlar n kar lamak ğıİı ış ıiçin her türlü yola ba vurur. Elde etti i serveti ac maks z n harcar. Harcamalar n n şğıı ıı ıdo ru olup olmad na da bakmaz. nsan n bu zaaf ndan dolay , Rabbimiz, saç p ğı ı ğİıııısavurmay yasaklam , saç p savuranlar k nam ve bu kimseleri eytan n dostlar ıı şıı ıı şşııolarak nitelemi tir. Kur’an- Kerim’de infak te vik edilmekle birlikte, ki iyi muh-şışştaç b rakacak ya da bakmakla yükümlü oldu u insanlar ma dur edecek oranda ığığharcama yapmas da uygun görülmemi tir. Her imkâna sahip oldu u halde ki inin ışğş“Benim mal m de il mi? Ben kazanmad m m ? stedi im yere harcayabilirim” eklin-ığııİğşdeki yakla m da do ru de ildir. Bu tür harcama da israf olarak adland r lmaktad r. şı ığğı ııÇünkü israf, saç p savurmak, do ru olmayan yerlere harcama yapmak demektir.ığSaç p savuranlar n eytan n karde i dostu olmalar n n nedeni, bo yere ve me ru ıışışı ışşolmayan ekilde ba ka bir ifadeyle günah yolda harcama yapmalar d r. Çünkü ey-şşı ıştan Rabbine kar nankörlükte bulunmu , nimetin hakk n vermemi tir. Bir bak ma ş ışı ışısaç p savuranlar da nimetin hakk n ödemezler. Hak sahiplerine vermeleri gereken ıı ışeyleri esirgerler. Hâlbuki nimetin saç p savrulmadan hak sahiplerine ula t r lmas ışı ııgerekir. Hz. Ali, ki inin kendisine ve aile halk na israf etmeden, savurganl k yapma-şııdan harcama yapmas n hay rl i olarak; gösteri olsun diye yapt harcamas n ise ı ıı ışşı ı ğı ışeytan n bir pay olarak görmü tür.ıışAllah’a isyan yolunda bulunan ki ilerin eytanlarla beraber olmalar ba ka bir şşışayet-i kerimede de öyle yer almaktad r: şı* Ercan ESER

137“Kim, Rahman’ n zikrini görmezlikten gelirse biz onun ba na bir eytan sarar z. Art k ış ışııonun ayr lmaz dostudur.”ı(Zuhruf, 43/36)İnfak n ölçülü olmas na o kadar önem verilmi tir ki, ki inin kendi mal ndan ıışşıme ru olarak vasiyette bulunmas bile belirli bir oranla (üçte bir oran yla) s n rlan-şııı ıd r lm t r. Bunun üzerindeki vasiyeti geçerli say lmam t r. Zaten Kur’an- Kerim, ı ı ı ışıı ışıRahman’ n mümin kullar n n özelliklerinden bahsederken harcamalar nda mutedil ıı ııyani orta yollu olduklar n öyle belirtmi tir: ı ışş“Onlar, harcad klar nda ne israf ne de cimrilik edenlerdir. Onlar n harcamalar , bu ikisi ııııaras nda dengeli bir harcamad r.”ıı(Furkân, 25/67)Peygamberimiz (s.a.s)’in, iktisat edenin fakir dü meyece i, nafakada iktisatl şğıolman n geçimin yar s oldu u, eklindeki tavsiyeleri ıı ığş(Kenzü’l-Ummal fî Süneni’l-Akvâl ve’l-Ef’al, Müessesetü’r-Risale, 1985 Beyrut) harcamada orta yollu davranman n önemini ıvurgulamaktad r. Allah mülkü diledi ine verir diledi inden al r. Bugün sahip oldu-ığğığumuz mal varl n a r savurganl k yaparak harcarsak yar n kaybederek muhtaç ı ı ı ı ığşııhâle dü ebiliriz. Peygamberimiz zaman nda be yüz hurma a ac olan bir sahabi şışğıa açlar n meyvesini toplam , hepsini da tm , evine hiçbir ey götürmemi ti. Bu-ğıı şğı ışşşnun üzerine Cenab- Hak öyle buyurdu: ış“Eli s k olma, büsbütün eli aç k da olma sonra k nan r ve çaresiz kal rs n.”ı ııııı ı( srâ, 17/29)İİmkânlar m z ne kadar çok olursa olsun fert hayat nda ve toplum hayat nda a r ı ııışı ıharcama yapmam z yasaklanm t r. ktisatl ya amak ise te vik edilmi tir. Ba ka bir ıı ışİışşşşifade ile imkânlar m z faydas z yerlere sarf etmemiz, savurganl k olmas nedeniyle ı ı ııııyasaklanm t r.ı ışİnsanl k a r ve gereksiz harcamalar ndan dolay birçok maddi s k nt ya dü -ışı ıııı ı ışmektedir. Mesela aile geçimsizlikleri ve bo anmalar n bir k sm na a r harcamalar n şııışı ıısebep oldu u bilinmektedir. Yine devletlerin a r harcamalar n n ve dolay s yla ge-ğşı ıı ıı ıreksiz yere borçlanmalar n n ekonomik krize yol açt görülmektedir. Ayr ca a r ı ıı ı ğışı ıharcamalar n hayat pahal l , çevre kirlili i ve do al kaynaklar n yok olmas na se-ıı ı ığğğııbep oldu u da bir gerçektir.ğO halde; ba kalar na ba e meden izzetle ya ayabilmek için iktisada riayet etmeli şış ğşve eytanî bir il olan savurganl ktan sak nmal y z.şfiııı ı

138ÂYETÜ’L-KÜRSÎ*ِ ٰ ِ ا َ ْ ٰ ا َ ِِّ۪ ْ ا ّ ِّا ّ ُ اِ َ اِ ُ َ ا َ ّ ا َ ّ مُ َ ْ ُ هُ َ ٌوَ َ ْمٌۜ ُ َ ِ ا ّ ٰ َات ِ وَ َ ِ ا رْض َ ِْْۜ َََََُِ ْ ُ ْ ُ َََۚۚ ٰ َ ٓ ٰ ّذَا ا ۪ ي َ ْ َ ُ ِ ْ َهُ اِ ِ ِذْ ِ ۪ َ ْ ُ َ َ ْ َ ا ْ ۪ ْ وَ َ َ َ ُ ْ وَ ُ ۪ ن ِ َ ْ ءٍ ِ ْ ِ ِ ُْ۪ٓ َََََِْۚۜٓ َّّاِ ِ َ َ ءَ وَ َ ُ ْ ّ ُا ّ ٰ َات ِ وَا رْض َ وَ ۫دُهُ ِ ْ ُ َ وَ ُ َ ا َ ِ ّ ا َ ۪ ُُ َُْْۚ ُ َْۚ َََُِِّۚٓ“Allah, kendisinden ba ka hiçbir ilâh olmayand r. Diridir, kayyumdur. O’nu şıne bir uyuklama tutabilir, ne de bir uyku. Göklerdeki her ey, yerdeki her şşey O’nundur. zni olmaks z n O’nun kat nda efaatte bulunacak kimdir? O, İı ıışkullar n önlerindekileri ve arkalar ndakileri (yapt klar n ve yapacaklar n ) ıııı ıı ıbilir. Onlar O’nun ilminden, kendisinin diledi i kadar ndan ba ka bir ey ğışşkavrayamazlar. O’nun kürsüsü, bütün gökleri ve yeri kaplay p ku atm t r. ışı ış(O, göklere, yere, bütün evrene hükmetmektedir.) Gökleri ve yeri koruyup gözetmek O’na güç gelmez. O, yücedir, büyüktür.” (Bakara, 2/255)Âyetü’l-Kürsî olarak isimlendirilen bu ayet-i kerime, adeta yüce dinimiz slam’ n İıözü ve özeti gibidir. Âyetü’l-Kürsi, yüce Rabbimizi bize en güzel ekilde tan tan bir şıayet-i kerimedir. Bizler Allah’ n kullar olarak ona kar görevlerimizi ancak onu ıış ıtan yarak yapabiliriz. Kendisine ibadet etti imiz, her eyin yarat c s ve ya at c s ığşı ı ışı ı ıRabbimize lay k insanlar olman n yolu onu tan maktan geçer.ııı Bu ayetin biz Müslümanlar n hayat nda büyük bir yeri vard r. Yüce kitab m z ıııı ıKur’an’ n as l konusu olan Rabbimizi ve onun birli ini anlat r. Ayette Tevhid inanc -ıığıın n esaslar aç k bir ekilde ifade edilmi tir.ıı ışş Âyetü’l-Kürsî’nin tamam on cümledir. Bu ayet bize unlar haber verir: Allah ışıTeâlâ birdir. O daima diridir. Uyuklama ve dalg nl k gibi insana ait s fatlardan uzak ı ııolup kâinat kendi tasarrufunda bulundurur. O’nun izni olmadan kimse efaat ede-ışmeyecektir. O’nun, bilgisi ezel ve ebedî ku at r. Kudreti arz ve semalar kaplar. Zât şııı* Dr. Bahattin AKBA Ş

139çok yücedir. “Âyetü’l-Kürsî” hakk nda sevgili Peygamberimizin hadisleri vard r. Hz. ııPeygamber, Übey b. Kâ’b’a “Allah’ n kitab ndan hangi âyet en büyü üdür” diye so-ıığrup “Âyetü’l-Kürsî’dir” cevab n al nca onu tebrik etmi tir ı ı ış(Müslim, “Müsâ rîn”, 258. fiEbû Dâvûd, “el-Huruf ve’l-K raa”, 35; bn Hanbel, V, 142 )ıİ.Bir ba ka hadislerinde sevgili Peygamberimiz öyle buyurmu tur: şşş“Kur’an’ n en faziletli ayeti Bakara suresindeki Âyetü’l-Kürsi’dir. Bu ayet bir evde ıokundu u zaman eytan oradan uzakla r.”ğşş ı(Tirmizî, “Fedâilü’l-Kur’an”, 2)Yine sevgili Peygamberimiz (s.a.s) özellikle farz namazlar n arkas ndan, ak am, ıışsabah ve yata a yat nca bu ayetin okunmas n tavsiye etmi tir ğıı ış(Tirmizî, “Fedailü’l-Kur’an”, 2, V, 158; Dârimî, “Fedailü’l-Kur’an”, 14).Ayetü’l-Kürsi’nin sabah ak am dua olarak okunmas da tavsiye edilmi tir. Ayet-i şışkerime ifa ve korunmaya da vesile k l nm t r. Hz. Peygamber “yata na girerken şı ıı ışğ ıonu okuyan kimseyi Allah’ n koruyaca n ve eytan n ona yakla amayaca n ” bil-ığı ışışğı ıdirmi tir ş(Buhârî, “Vekâlet”, 10). Bu âyetin içinde Allah’ n en yüce ismi bulunmaktad r ıı(Müsned, VI, 461). te bu faziletleri sebebiyledir ki Âyetü’l-Kürsî’yi namazlar n sonun-İşıda okumaya çal r z. Ayr ca namaz d nda da s kça okumaya gayret ederiz.ı ı ışıı ı şı Pek çok fazileti olan bu yüce ayeti okumak bizler için büyük bir mükâfat vesi-lesidir. Müslümanlar olarak “Âyetü’l-Kürsî’yi çokça okuyarak onu anlamaya ve üze-rinde dü ünmeye çal al m. Yaln zca Allah’a ibadet ederek onun büyüklü üne ve şı ışığyüceli ine s nal m.ğı ı ğı

140AZAPTAN KURTARACAK TİCARET*ِ ۪ َ ا ٰ ْ َ ا ِ ِّّٰ ا ْ ِ َِّنوُ ِ َ ُ َو ۪ ِ ُ َرَوِ ٰ َّ ِ ن ُ ِ ْ ُ ۪ ابا َ ْ ِ ْ ُ ـ ۪ ْ ُ ٍةَر َ ِ َ ْ ُ ُدا َ ا ُ َ ا َ ۪ ا َ ّ ا َ ٍٍََُّٰ َ َّْٰ ُ َ ْٓ ُ ِ ْ ُ َو ْ ُ َـ ُ ُذ ْ ُ ْ ِ ْ َ ۙن ُ ْ َ ْ ُ ْ ُ نِا ْ ُ ٌ ْ َ ْ ُ ِ ٰذ ْ ُ ُ ْ اَو ْ ُ ِ اَ ْ ِ ِ ََََََِّْْٰۜ ا ۪ َ ۪ ِىٰ ْ اَو ُ ۪ َ اُزْ َ ا ِ ٰذ ٍنْ َ ِ ت ّ َ ۪ ً َ ِّ َ ِ َ َ َوُر َ ْ ا َ ِ ْ َ ْ ِ ي ْ َ ٍ ت ّ َ ُْْۙ ََََۜ ََْ۪ل َ َ َ ِ ّٰ اَر َ ْ اا ُ ُ ا ُ َ ا َ ۪ ا َ ّ ا َ َ ۪ ِ ْ ُ ا ّ َ َو ٌۜ َ ٌ ْ َ َوِ َٰ َّٰٓ ُ َ ِْٓ ِّ۪ ا َ ِ ٌ ْ َ َ َ ّ ِ ُ ُْۜ ِ ٌ َ ِئ ْ َ َ َ ِ ٰٓ َّٰ اُر َ ْ ا ُ ْ َ ن ّ ِراَ َ ال َ ِۜ ََٰ ُْ َّ ا ِا ٓي۪ ر َ ْ ا ْ َ َ ّ۪ ِراَ َ ِ َ َ ْ َ ُ ْ ا َ ۪ َََْ ِ ا ُ َ ْ َ ْ ِ ِّوُ َ َ ا ُ َ ا َ ۪ ا َ ْ ّ َ ٌۚ َ ِئ ْ تَ َ َ َو ۪ءاَ ْ ِا ۪ َ ََََّٰٰ۪ َٓ ََ ٓٓ“Ey iman edenler! Sizi elem dolu bir azaptan kurtaracak bir ticaret göstereyim mi size? Allah’a ve peygamberine inan r, mallar n zla ve canlar n zla Allah ıı ıı ıyolunda cihat edersiniz. E er bilirseniz, bu sizin için çok hay rl d r. (Bunu ğı ı ıyap n z ki) Allah, günahlar n z baı ıı ı ığ ş ılas n, sizi içinden rmaklar akan cennetlere ııve Adn cennetlerindeki güzel meskenlere koysun. te bu büyük ba ar d r. İşşı ıSevece iniz ba ka bir kazanç daha var: Allah’tan bir yard m ve yak n bir fetih ğşıı(Mekke’nin fethi). (Ey Muhammed!) müminleri müjdele! Ey iman edenler! Allah’ n yard mc lar olun. Nas l ki Meryem o lu sa da havarilere, ‘Allah’a ııııığİgiden yolda benim yard mc lar m kimdir?’ demi ti. Havariler de, ‘Biz Allah’ n ııışıyard mc lar y z’ demi lerdi. Bunun üzerine srailo ullar ndan bir kesim ııı ışİğıinanm , bir kesim de inkâr etmi ti. Nihayet biz inananlar , dü manlar na kar ı şşışış ıdestekledik. Böylece üstün geldiler.” (Saf, 61/10-14)Kur’an’da yüce Allah baz ayetlerin daha iyi anla lmas amac yla bazen farkl üslup ış ııııve metotlar kullanarak insanlar n dikkatlerini çekmektedir. Bu konuda tercih edilen ımetotlardan biri de ticaret örne idir. Bu ticaret örneklerini birlikte anlamaya çal rsak;ğı ı ş“Ey iman edenler! Sizi elem dolu bir azaptan kurtaracak bir ticaret göstereyim mi size? Allah’a ve peygamberine inan r, mallar n zla ve canlar n zla Allah yolunda cihat edersiniz. ıı ıı ıE er bilirseniz, bu sizin için çok hay rl d r.”ğı ı ı(Saf, 61/10-11)* Dr. Hamdi TEKEL İ

141“ üphesiz Allah, müminlerden canlar n ve mallar n , kendilerine verece i cennet kar-Şı ıı ığş ğı ı ıl nda sat n alm t r.”ıı ış (Tevbe, 9/111)“Sevdi iniz eylerden Allah yolunda harcamad kça iyili e asla eri emezsiniz. Her ne ğşığşharcarsan z Allah onu bilir.” ı(Âl-i mran, 3/92) ayetiyle Allah yolunda feda edilen İşeylerin en yücesinin insan can ve mal oldu u belirtilmektedir. nsan n en çok ıığİık ymet verdi i ey can ve mal d r. Bu itibarla sa l k ve s hhatli olmak zenginli-ığ şıı ığ ıığin ba , servet ve mal sahibi olmak ise onun göstergesidir. te âyet-i kerimelerde ş ıİşbu iki k ymetli eyi Allah u runda harcamam z istenmektedir. Bunun kar l nda ışğış ğı ı ıAllah’ n vaat etti i cennetin güzel bir ticaret ve kazanç oldu u vurgulanmaktad r.ığğı Sûrenin ba nda kâinattaki bütün varl klar n, kendi lisan ve hâlleriyle yüce ş ıııAllah’ n her türlü noksanl ktan münezzeh olu unun tesbihi ile O’nun mutlak güç, ıışhüküm ve hikmet sahibi oldu u anlat larak özü ve sözü bir olmayan insanlar ikaz ğıedilmekte; Allah’a kar zevâhiri kurtarma çabas n n ne kadar faydas z oldu una ş ıı ıığdikkat çekilmektedir. Sûrenin sonunda ise kurtulu yolunun samimi bir iman ve şbu imana uygun davran lar ile mümkün olaca bildirilmektedir.ı şğ ıSure bütünlü ü göz önüne al nd zaman ayetlerde Hz. Muhammed’den ön-ğı ı ığceki peygamber olan Hz. Îsâ’n n hayat ndan bir örnek verilerek Allah’ n dinine ıııiçtenlikle destek olanlar n fetihler ve zaferlerle, sonunda da en büyük ba ar olan ışıâhiret mutlulu una eri mekle müjdelenmektedir.ğş“Allah’tan bir yard m ve yak n bir fetih (Mekke’nin fethi). (Ey Muhammed!) mümin-ııleri müjdele!” (Saf 61/13) hitab sava larda Müslümanlar n morallerini yükseltici bir ışıifade olarak s k s k tekrar edilmi ; özellikle Osmanl ’da Mehteran tak m n n, ordu-ıışıı ı ınun muzaffer olaca inanc n peki tirmek üzere icrâ etti i musikî aras nda co kulu ğ ıı ışğışbiçimde seslendirilmi tir. Ayetteki “Allah’a yard m” ifadesi, Allah’ n emirlerine ve şııyasaklar na uymak, dinine destek olmak demektir.ı(Saf, 61/14)’de geçen “Havariler” ise Hz. sa’ya herkesten önce inanan ve yar-İd mc olan, onun Allah’ n kulu ve peygamberi oldu unu tasdik edenlerdir. Hava-ııığriler, ilk zamanlarda büyük s k nt lara maruz kalsalar da sonunda inkârc lara kar ı ı ıış ıbüyük bir üstünlük elde etmi lerdir.ş“Allah Hz. Muhammed’i gönderip iman eden o kimseleri onaylayan bildirimler-de bulununca, özellikle Hz. Îsâ’n n Allah’ n kelimesi oldu unu haber verince, on-ıığlar n delilleri aç k hâle geldi veya delillerinin üstünlü ü ortaya ç kt ” gibi mânalarla ıığı ıda aç klanm t r. Bu âyet bu tarihî gerçe e gönderme yaparak Müslümanlar n bun-ıı ışğıdan sonuçlar ç karmas istenmektedir (Kur’an Yolu, V/339-340).ııBununla birlikte, dünyadaki zafer ve üstünlü ü a r büyütmemeli, as l güzel ğşı ıısonuç, kurtulu ve ba ar n n Allah’ n ho nutlu unda ve âhiret mutlulu una eri -şşı ıışğğşmekte oldu u gerçe ini unutmamal y z.ğğı ı

142BAKARA SURESİNİN SON ÂYETLERİNİ (ÂMENE’R-RASÛLÜ) YENİDEN OKUMAK*ِ ٰ ِ ا َ ْ ٰ ا َ ِِّ۪ ْ ا ّ ِِّّقُ ٰ ِ وَ َ ئِ َ ِ ۪ وَ ُ ُ ِ ۪ وَرُ ُ ِ ۪ ُ ََٰۜٓا َ َ ا َ ُ ل ِ َ ا ْ ل اِ ْ ِ ِ ْ رَ ِّ ۪ وَا ُ ْ ِ ُ نۜ ُ ا َ َ ِ ٌّ َ ّ ْٰٓ ُ َ َُِّٰٰ َ ْ َ ا َ ٍ ِ ْ رُ ُ ِ ۪ وَ َ ا َ ِ ْ َ وَا ْ َ ُ ْ َا َ رَ ّ َ وَاِ ْ ا َ ُ ـُ َ ِ ُ ا ّ ََُّ۪ َ َََْ ََُ۠ َ َ ْ ً اِ وُ ْ َ َ َ َ َ َ َ ْ وَ َ ْ َ َ ا ْ َ َ َ ْ رَ ّ َ ُ َا ِ َ اِن َ َ اوْ ا ْ ْ َ رَ ّ ََۚٓ َ َْ۪ ٓ َْ ََََّۜۜۚوَ َ ْ ِ َ ْ َ اِ ْ ًا َ َ َ َ َ ُ َ ا ۪ َ ِ ْ َ ْ ِ َ رَ ّ َ وَ ُ َ ِّ َ َ َ َ َ ِ ََ۪ ََََََّْْۚ َْٓوَا ْ ُ َ ّ وَا ْ ِ ْ َ وَارْ َ ْ َ ا ْ َ َ ْ َ َ ْ ُ ْ َ َ ا َ ْم ا َ ِ َََََِْْٰ۪۠۠۠“Peygamber, Rabbinden kendisine indirilene iman etti, müminler de (iman ettiler). Her biri; Allah’a, meleklerine, kitaplar na ve peygamberlerine iman ıettiler ve öyle dediler: ‘Onun peygamberlerinden hiçbirini (di erinden) şğay rt etmeyiz.’ Yine; ‘ ittik ve itaat ettik. Ey Rabbimiz! Senden baıİşğ ş ılama dileriz. Sonunda dönü yaln z sanad r’ dediler. Allah bir kimseyi ancak şııgücünün yetti i eyle yükümlü k lar. Onun kazandğ şıı ı ğ iyilik kendi yarar na, kötülük de kendi zarar nad r. ( öyle diyerek dua ediniz): ‘Ey ıııŞRabbimiz! Unutur, ya da yan l rsak bizi sorumlu tutma! Ey Rabbimiz! ı ıBize, bizden öncekilere yükledi in gibi a r yük yükleme. Ey Rabbimiz! ğğ ıBize gücümüzün yetmedi i eyleri yükleme! Bizi affet. Bizi bağ şğ ş ıla. Bize ac ! Sen bizim Mevlâm zs n. Kâfirler toplulu una kar bize yard m et.’ ” ıı ığş ıı(Bakara, 2/285-286) Bakara suresinin son iki âyeti yüce Rabbimizin bizlere hediyesidir. “Âmenerrasûlü” diye ba layan bu âyetlerde önemli inanç konular yer al r. Son şııâyette de k sa ve özlü dua örnekleri verilir. Bizim inanc m za göre her bir Peygamber, ıı ıAllah’ n insanlar için seçti i yüce önderlerdir. Bu ayette iman n temel maddeleri ığı* Dr. Bahattin AKBA Ş

143k saca ele al n r. Allah’a, meleklerine, kitaplar na, peygamberlerine, hayat n sonunda ıı ıııO’na verilecek hesaba inanmak, iman n temel artlar ndand r. Bunlar kabul ettikten ışııısonra birer Müslüman olarak tutumumuz, Allah’ n her emrine itaat etmek olmal d r.ıı ıBu ayetlerin içinde bulundu u Bakara sûresi, hicretin ilk y llar nda indi. Bu ğıızaman dilimi içindeki müminler büyük ölçüde Allah’ n r zas na uygun bir hayat ıııya yorlard . O’nun r zas için her eylerini geride b rakarak Medi ne’ye hicret etmi ş ıııışışmuhacirler ve onlara her eyleriyle kucak açm olan ensar vard . Yüce Allah sûrenin şı şısonunda bu müstesna kullar na bir ödül veriyor. Onlar n de erini ve kendi kat ndaki ıığıyerlerini bildiriyor. Böylece ilk Müslümanlar n yolunu izleyecek olan bizlere de ıdinî hayat dersi veriyor. Bizlerin Rabbimizle aram zdaki ili kiyi nas l kurmam z ışııgerekti ini gösteriyor. Allah bu ekilde iman eden ve iyi davran sahibi mümin ğşı şkullar n da ödüllendirir. Kulluk yolunda olan biz müminler birtak m ini ç k lar ı ıışı ışgösterebiliriz. yi niyetli kullar n istemeden, unutma ve yan lma sebebiyle meydana İııgelen kusurlar n yüce Mevlâ ba layaca n haber veriyor.ı ığ ş ığı ıMirac’ n bir önemli sonucu da Bakara sûresinin son iki âyetinin indirilmi ışolmas d r. Bu mübârek âyetlerde; ilâhî emirler kar s nda mutlak itaate yönelen ı ışı ımüminlerin inançlar ndaki sadakatleri ifade edilmektedir. “Âmenerrasûlü” ıülkemizde yats namazlar ndan sonra mihrâbiye olarak okunur. Böylelikle her ııak am Rabbimize olan inanc m z ve sadakatimizi tazelemi oluruz. Mirac’da şı ı ışPeygamberimize vas tas z olarak vahyolunan bu âyetler, Resûlullah’ n hadislerinde ı ııövülmü , ö renilmesi ve ö retilmesi istenmi tir. Her zaman ve özellikle yatmadan ş ğğşönce okunmas tavsiye edilmi tir ış(Dârimî, Fedailü’l-Kur’an, 14). Bir hadiste de; “Bu âyetlerin geceleyin okunmas ki iye yeter”ış buyurulmu tur ş(Buhârî, “Fedâilü’l-Kur’an”, 10, 27, 34; Ebû Dâvûd, “Ramazan”, 9; Tirmizî, “Fedâilü’l–Kur’an”, 4; bn Mâce, “ kâmet,” 183)İİ.Herkes kendisi evde yatmadan önce Âmenerrasûlü’yü okuyup, manas n ı ıdü ünüp iman n kuvvetlendirmelidir. Allah’a bu iki ayetle yönelerek gündüz şı ıi ledi i günahlara ve kusurlara kar af dilemelidir. Hz. Ali “Ak ll olan Müslüman şğş ıı ımutlaka Bakara suresinin son iki ayetini okuyarak uyur” (Dârimî, “Fedailü’l Kur’an”, 14)demi tir.şİbn Abbas (r.a)’tan rivayet edildi ine göre, bir defas nda Cebrail (a.s) Nebî ğı(s.a.s)’in yan nda oturmakta iken, Hz. Peygamber yukar taraftan kap aç lmas na ıııııbenzer bir ses i itti ve ba n kald rd . Cebrail: Bu, imdiye kadar hiçbir ekilde şşı ıı ışşaç lmay p sadece bugün aç lan bir gök kap s d r, dedi. Pe inden o kap dan bir ıııı ı ışımelek indi. Bunun üzerine Cebrail: Bu, yeryüzüne inen bir melektir. Bugüne kadar hiç inmemi ti, dedi. Melek selâm verdi ve Peygamberimize öyle dedi: Müjde! şşSenden önce hiçbir peygambere verilmeyen iki nur sana verildi. Biri Fâtiha sûresi, di eri Bakara suresinin son âyetleri. Bunlardan okuyaca n her harfe kar l k sana ğğ ışı ısevap ve ecir verilir (Müslim, “Müsâ rîn” , 254; Nesâî, “ ftitâh”, 25)fiİ. Allah Resûlü (s.a.s) yata a girmeden evvel ço u zaman Bakara suresinin ba k sm ve son üç âyetini ğğşıı(Âmenerrasûlü) okurdu (Dârimî, “Fedailu’l-Kur’an”, 14).

144BAŞIMIZA GELENLER KENDİ YAPTIKLARIMIZ SEBEBİYLEDİR*ِ ٰ ِ ا َ ْ ٰ ا َ ِِّ۪ ْ ا ّ ِّ اوَ ّ ا َ َ ـْ ُ ْ ُ َ ٌ َ ْ ا َ ْ ُ ْ ِ ْ ْ َ ُ ُ ْ ا ّ ٰ ا ُ ُ َ ِ ْ ِ ْ ِ ا ْ ُ ُ ْ اِن ا ّ َ َّٰ َََِٰۜ َْۜ َََْٰ۪ۙ َ َ ٓ َُ َ ْ ءٍ َ ۪ ٌ ِّ“Onlar n (mü riklerin) ba na (Bedir’de) iki mislini getirdi iniz bir musibet ışş ığ(Uhud’da) sizin ba n za geldi inde, ‘Bu nereden ba m za geldi?’ dediniz, şı ığşı ıöyle mi? De ki: ‘O (musibet), kendinizdendir.’ üphesiz Allah’ n gücü her Şışeye hakk yla yeter.” (Âl-i mrân, 3/165)ıİMüslümanlar Bedir sava nda mü riklere oranla hem say hem de silah ve teçhi-ş ışızat bak m ndan az olmalar na ra men dü manlar na galip gelmi lerdi. Çünkü yar-ı ıığşışd mc lar u runda sava t klar Allah’t ve O’nun elçisi olan Hz. Muhammed (s.a.s) de ıı ığş ıııyanlar nda idi. Ayn galibiyeti Uhud sava nda da umuyorlard . Allah’ n elçisi onlara, ıış ııısabrettikleri ve yanl davran lardan sak nd klar takdirde, Allah’ n kendilerine yar-ı şı şı ıııd m n esirgemeyece ini bildirmi ti. Görünü te de i en bir ey yoktu. Yine Allah ı ı ığşşğ şşyolunda sava a ç km lard ve Allah Resûlü (s.a.s) yanlar nda idi. Allah’ n izni ile şıı şıııkar lar na ç kan dü man yenmek istiyorlard . Ancak durum hiç de onlar n umduk-şı ıışııılar gibi olmam t . slam’ ve Müslümanlar yok etmek için Mekke’den gelmi olan ıı ış İıışşirk ordusu kar s nda içlerine sindiremeyecekleri a r bir yenilgiye u ram lard . Bu şı ığ ığı şıyenilginin sebebi ne olabilirdi? Bedirde galip gelirken imdi niye yenilmi lerdi? Evet şşde i en bir ey olmam t . Kar taraf yine Allah’ n dininin az l dü man olan mü -ğ şşı ışş ııı ışışriklerdi, kendileri de Müslümand ; üstelik Allah Resûlü (s.a.s) yanlar ndan ayr l-ııımam onlarla beraber sava m t . Müslümanlar n zihinlerini bu tür sorular me gul ı şş şı ıışediyor ve kendi aralar nda “Bu nereden ba m za geldi?” diyerek yenilginin sebebini ışı ısoruyorlard . Evet, nereden gelmi ti bu ba lar na? ışşı* Dr. Mehmet CANBULAT

145İşte Cenab- Hak, ı“De ki: O (musibet), kendinizdendir” buyurarak yenilginin se-bebini ba ka bir yerde de il, kendilerinde aramalar gerekti ini bildiriyor. Asl n-şğığıda sorunun cevab gayet aç kt , ancak, o hengâmede bunun cevab n bulmak zor ıı ıı ıi ti. Âyet-i kerimede yap lan bir yanl a dikkat çekiliyor, Müslümanlar uyar l yor şıı şı ıve bununla âdeta öyle denilmek isteniyordu: Yenilginin sebebi sizsiniz. Bu felâket, şdü manlar n z n güçlü olmas ndan ya da sizin say bak m ndan az olman z gibi bir şı ı ıııı ıısebeple ba n za gelmedi. Allah yard m vaadinden de dönmü de ildir. Nitekim sa-şı ıışğva n ba nda siz galip durumda idiniz. öyle bir dü ünün, zafere ramak kalm t , ş ış ıŞşı ışama ne olduysa i birden tersine dönüverdi. Demek ki, baz lar n n zannetti i gibi şı ı ığAllah vaadinden dönmü de ildir. O vaadini yerine getirmi ve dü mana kar size şğşşş ıyard m etmi tir. Ancak, de i me sizde oldu. öyle ki, Allah ve Resûlü’nün sab r ışğ şŞıve takva tavsiyelerine ayk r hareket ettiniz. Okçular n z Hz. Peygamber’in ve ku-ı ıı ımandanlar n n emirlerini dinlemeyip nöbet yerini terk ettiler ve ganimet toplama-ı ıya ko tular. te ya anan bütün bu olumsuzluklar n ve felâketin as l sebebi budur. şİşşııBunun içindir ki, felâketin sebebini ba ka yerlerde araman z do ru de ildir. Çünkü şığğsab rs zl k gösterdiniz ve ba n za felâketin gelmesine sebep oldunuz.ı ı ışı ıKu kusuz, zafer Allah’tand r. Zafere ula t rmaya da yenilgiye u ratmaya da ka-şış ığdir olan Allah’t r. Müslümanlar n bunca hatas na ra men Allah dileseydi zaferi yine ııığkendilerine nasip edebilirdi. Ancak bu O’nun kâinata koymu oldu u tabii kanun-şğlar na ayk r olurdu. Bu, peygamberlerin de d na ç kamad klar bir yasad r. Öyle ki, ıı ıı ı şııııbu sava ta ald bir k l ç darbesi ile Allah Resûlü’nün yüzü yaralanm , bu esnada şı ı ğı ıı şat lan bir ta da di inin k r lmas na yol açm t . Ayr ca, Müslümanlar n bu tür yenil-ışşı ııı ışııgileri tadarak bir daha böyle yanl lar yapmamalar için ders almalar gerekiyordu. ı şıııNitekim bundan sonraki sava larda ayn yanl tekrarlamad lar.şıı ı şıÂyet-i kerimede dikkat çeken di er bir husus da, Müslümanlara Bedir sava nda ğş ıelde ettikleri zaferin hat rlat lmas d r. Böylece olaylara tek yönlü bakmalar n n yanl ııı ıı ıı şolaca gerçe i dile getirilerek kendilerinden olaylar kar la t rmal olarak dü ün-ğ ığış şııışmeleri istenmekte ve sa l kl bir muhakeme yapmaya ça r lmaktad r. Yukar da da ğı ığı ıııifade edildi i gibi Müslümanlar Bedir sava nda mü riklere oranla hem say hem de ğş ışısilah ve teçhizat bak m ndan az olmalar na ra men dü manlar na galip gelmi ler, ı ıığşışonlara büyük kay plar verdirmi lerdi. Öyle ki, Bedir sava nda mü riklerden yetmi ışş ışşki iyi öldürmü ler, yetmi ki iyi de esir alm lard şşş şı şı(Buhârî, “Megâzî”, 10). Müslümanla-r n ehit say s ise on dört idi. Müslümanlar Uhud sava nda yetmi ehit vermi lerdi ışı ış ış şş(Buhârî, “Megâzî”, 26). Âyet-i kerimede bu hususa dikkat çekilmektedir.

146BAŞKALARININ KUTSALLARINA SÖVMEMELİYİZ*ِ ۪ َ ا ٰ ْ َ ا ِ ِّّٰ ا ْ ِ ِّْ ُ َ َ ٍ ّ ا ُ ِ ّ ّ َز ِ َ ِ ْ َ ِ اًوْ َ َ ّ اا ّ ُ َ َ ِ ََٰ ُ َِّ ََ ٍُِّْٰٰۜ ا ِنوُد ْ ِ ن ُ ْ َ َ ۪ ا ا ّ ُ َ َوََََُّ ُن َ ْ َ ا ُ َ َ ِ ْ ُ ُئِّ َ ُ َ ْ ُ ُ ِ ْ َ ْ ِّ َر ِا ّ ُ ِٰ َ“Onlar n, Allah’ b rak p tap nd klar na sövmeyin, sonra onlar da haddi ıı ıııııa arak, bilgisizce Allah’a söverler. Böylece her ümmete yapt klar n süslü şıı ıgösterdik. Sonra dönü leri ancak Rablerinedir. O, yapmakta olduklar n şı ıkendilerine bildirecektir.” (En’âm, 6/108)Dünyam z, rengârenk çiçeklerle süslü bir bahçe misali farkl din, inanç ve kül-ııtürlere mensup ki i veya toplumlar bar nd rmaktad r. Dünya üzerindeki bu farkl -şıı ıııl klar n yok edilmesi mümkün olmayaca na göre, bar , huzur ve insanca bir ya am ıığ ıı şşiçin ayn ortam payla an insanlar n birbirlerine sayg göstermesi ve birbirlerinin ıışııfarkl l klar na tahammül etmesi zorunludur.ı ııAram zdaki farkl l klar, dü manl k ve huzursuzluk sebebi de il, insanl k ıı ışığıâleminin kültürel zenginli i olarak alg lanmal d r. Bu alg lama biçimi, hepimiz için ğıı ııbir zarurettir. Yüce Kitab m z Kur’an- Kerim’de; ı ıı“Göklerin ve yerin yarat lmas , dillerinizin ve renklerinizin farkl olmas da onun (var-ııııl n n ve kudretinin) delillerindendir. üphesiz bunda bilenler için elbette ibretler vard r”ı ı ığŞı(Rûm, 30/22) buyurularak, insanlar aras nda söz konusu olan kültürel, sosyal ve etnik ıfarkl l klar n, Allah’ n yüceli ini gösteren deliller oldu una dikkat çekilmektedir. ı ııığğAyr ca ı“…Sizden her biriniz için bir eriat ve bir yol koyduk. E er Allah dileseydi elbette şğsizi tek bir ümmet yapard …”ı(Mâide, 5/48) âyeti de bu farkl l n yarat l kanununun ı ı ığı ışgere i oldu una i aret etmektedir.ğğş* Sabri AKPOLAT

147İslam tarihi, birlikte ya ama kültürü aç s ndan takdire ayan örneklerle doludur. şı ışBu örneklerin zemin bulmas nda din özgürlü ünü düzenleyen ığ(Kehf, 18/29; Bakara, 2/256) ve ba kalar n n kutsal na sayg gösterilmesini emreden ilahi mesajlar n katk s şı ııııı ıinkâr edilemez. Dinimiz, ba kalar n n kutsal na sözlü veya ili her türlü sald r y şı ııfiı ı ıyasaklar. Nitekim; “Onlar n, Allah’ b rak p tap nd klar na/kutsallar na sövmeyin, sonra onlar da haddi ıı ııı ıııa arak, bilgisizce Allah’a söverler. Böylece her ümmete yapt klar n süslü gösterdik. Sonra şıı ıdönü leri ancak Rablerinedir. O, yapmakta olduklar n kendilerine bildirecektir.”şı ı(En’âm, 6/108) âyeti, bu hususu gayet aç k bir ekilde dile getirmektedir. Ayn ekilde Kutlu ışışelçilerin son nefesi Peygamberimizin, farkl din mensuplar na inanç ve ibadet özgür-ıılü ü tan mas hatta kendi mescidinde onlar n ibadetine izin vermesi ğııı[Hamidullah, M., İslam’da Devlet daresiİ (trc. Kemal Ku çu), Ankara, ty., s.484]ş, birlikte ya ama kültürünün dinî şaç dan zemin bulmas nda güzel örneklerdir.ııİnsanl k ad na geçmi ten günümüze de in bütün olu umlar n odak ve ortak ıışğşınoktas olarak nitelendirebilece imiz kültürün olu mas nda din/dinlerin inkâr edi-ığşılemeyecek düzeyde katk s vard r. Nitekim nice medeniyetlere be iklik yapan ve ı ıışbölgesel olsa da birlikte ya ama kültürü ad na gurur tablolar n n süsledi i Anado-şıı ığlu’muzun kültürel kodlar nda dinin katk s olmad söylenebilir mi? lahi mesajlar-ıı ıı ı ğİdan ilham alarak yarat lan yaratandan ötürü ho gören Yunusuyla, herkese kap s n ıışı ı ıve gönlünü açan Mevlanas yla, a k ve sevgiyi önceleyen Ahmet Yesevisiyle, eylem ve ışsöylem bütünlü ünü ö ütleyen Hac Bekta Velisiyle Anadolu’da geli en dindarl k ğğışşıanlay ve ho görü kültürü de “öteki”lerle birlikte huzur ve bar içinde ya anabile-ı ı şşı şşce ini göstermi tir. üphesiz Anadolu’daki bu tablonun olu mas nda slam dininin ğşŞşıİinsana ve bar içinde birlikte ya amaya verdi i de er, Müslümanlara kazand rd ı şşğğı ı ığöz güven ve di er din mensuplar na tan d geni özgürlük önemli bir paya sahip-ğıı ı ığştir. Bu tarihsel birikim ve tecrübe, dinlerin, terör ve iddetin, gerilimin, kavgan n şıkayna ve sebebi olmaktan ç kar l p ortak bir bar zemini tesis etmede kullan lmas ğ ııı ıı şııgere ini ortaya koymaktad r.ğıDü ünce ve ifade özgürlü ü s n rs z de ildir. Ayr ca bu özgürlük “ba kalar n n şğı ı ığışı ıkutsal na hakareti” de içeremez. Dinimiz slam’da Allah’a ve peygambere hakaret ıİetmek öyle dursun “Bir tek Allah vard r ve tahrik sonucu ona küfredilmesin diye şıbat l putlara bile küfretmek caiz de ildir.”ığ

148BAŞKALARIYLA ALAY ETMEK GÜNAHTIR*ِ ٰ ِ ا َ ْ ٰ ا َ ِِّ۪ ْ ا ّ ِّٓ وَ ْ ِ ُ ُ َ َةٍ َ َةٍا ۪ ي َ َ َ َ وَ َ ّدَهُ َ ْ َ ُ ان َ ُا ْ َهُ َ ّ ُ ْ َ ن ِ ا ُ َ ِوَ ََََْۘ َّ ََۚ ّ َ ٓ َ ًَََََۙ ٌُِّّٰۙ ِا ُ َ َةُا ۪ َ ِ ُ َ ا ْٔـِ َةِاِ ّ َ َ ْ ْ ُ ْ َ َةٌۙ ۪ َ َ ٍ ُ َ ّدَةٍََََِ ْ ََََّ ّْادْرٰ َ ا ُ َ ُ َ رُا َََّْ“Mal toplayan ve onu durmadan sayan, insanlar arkadan çeki tiren, ka ışşgöz i aretiyle alay eden her ki inin vay hâline! O, mal n n, kendisini şşı ıebedile tirdi ini san r. Hay r! Andolsun ki o, Hutâme’ye at lacakt r. şğııııHutame’nin ne oldu unu sen ne bileceksin? O, Allah’ n, yüreklere i leyen ğıştutu turulmu ate idir. üphesiz uzat lm direkler aras nda (ba l olduklar şşşŞıı şığ ııhâlde) ate onlar n üzerine kapat lacakt r.” (Hümeze, 104/1-9)şıııAlay etme duygusu insanlarda, kendini büyük görmeyle ba lar; daha sonra kar-şşı ıs ndaki insan hiçe say p, ona tepeden bakmaya kadar gider. Kitab m z Kur’an- ııı ııKerim de müminlerin karde oldu unu beyan ederek bu karde li i ihlal edecek her şğş ğtürlü söz ve davran yasaklam t r. Alay eden kimsenin gururlan p kibirlenmesi ı ı şı ışıyan nda, alay etme hareketiyle mümin karde ini incitmesi ve rahats z etmesi de söz ışıkonusudur. Kibirlenmek haram oldu u gibi mümine eziyet de haramd r. Her iki ğıkötülü ün neticesi olarak slam toplumunda karde lik ba lar n n gev emesi söz ko-ğİşğı ışnusu olmaktad r. Zira alay ile beraber fertler aras na dü manl k ve nefret duygusu ıışıgirmekte, dolay s yla zarar sadece iki ki iyle kalmay p toplumsal ba lar n zay a-ı ıışığıflımas na da sebep olmaktad r.ııBu cümleden olmak üzere Hucurât sûresindeki bir ayet durumu gayet güzel bir şekilde izah etmekte ve burada öyle buyrulmaktad r: şı“Ey iman edenler! Bir topluluk bir di erini alaya almas n. Belki onlar kendilerinden ğıdaha iyidirler. Kad nlar da di er kad nlar alaya almas n. Belki onlar kendilerinden daha ığıııiyidirler. Birbirinizi karalamay n, birbirinizi (kötü) lakaplarla ça rmay n. mandan sonra ığ ııİ* Doç. Dr. Ömer YILMAZ

149fas kl k ne kötü bir namd r! Kim de tövbe etmezse i te onlar zalimlerin ta kendileridir.”ı ıış(Hucurât, 49/11)Hatta söz ve davran larla ba kas n incitmeyi sadece Müslüman olanlarla s n r-ı şşı ıı ıland rmak da mümkün de ildir. Nitekim dinimizde korunmas gereken be temel ığışesas olan din, can, ak l, nesil ve mal herkes için büyük önem arz etmekte ve bunlar ıdokunulmazlar aras nda yer almaktad r. Yani slam’da her ferdin haysiyet ve ere-ııİşfinin dokunulmazl vard r. Ferdin manevî hayat n n temelini olu turan rz, eref, ı ı ğıı ışışhaysiyet, namus duygular lekelenemez. Bu yüzden olsa gerek kitab m zda di er ıı ığdinlerin inanç ve mukaddes de erleriyle de alay edilmesi do ru bulunmamaktad r. ğğıBu durum bir ayette u ekilde bildirilmektedir: ş ş“Onlar n, Allah’ b rak p tap nd klar na sövmeyin, sonra onlar da haddi a arak, bil-ıı ııı ıışgisizce Allah’a söverler. Her ümmete yapt klar n böyle süsledik. Sonra dönü leri ancak ıı ışRablerinedir. O, yapmakta olduklar n kendilerine bildirecektir.”ı ı(En’âm, 6/108)Bilindi i gibi toplum hayat ndaki ili kiler samimiyet üzerine kurulur. Bu sami-ğışmiyetin derecesini ölçen alet de kalptir. Hz. Peygamber (s.a.s); “Allah sizin eklinize şve mallar n za bakmaz. Fakat kalplerinize bakar.” (Müslim, Birr, 32)ı ı buyurmu tur. n-şİsanlar, daima d görünü e vak ft rlar, kimsenin iç âlemini bilmek mümkün de ildir. ı şşı ığAllah kat nda tart lacak olan d görünü de il, kalplerin takvas d r. Bu sebeple bir ııı şşğı ıkimse önüne geleni horlayamaz, nazargâh- ilâhî olan kalbi k racak ekilde kar s n-ıışşı ıdakini alaya alarak küçük dü üremez.şKonumuzun ba nda yer alan surede de dünyada tek yüce de eri maldan ibaret ş ığsan p, mal yla güçlü oldu unu zanneden ve bunun d ndaki de erlerle alay eden-ıığı ı şğleri Kur’an- Kerim k namakta ve öyle buyurmaktad r: ıışı“Mal toplayan ve onu durmadan sayan, insanlar arkadan çeki tiren, ka göz i aretiyle ışşşalay eden her ki inin vay hâline!”ş(Hümeze, 104/1)Netice olarak alay etmek, kitab m z n muhtelif ayetleriyle yasaklanan davran -ı ı ıı şlar aras nda yer almaktad r. Öyleyse slam’ n, karde lik ba lar n korumak için alay ııİışğı ıetmeyi kesinlikle yasaklad n bilelim ve ona göre davranal m. Allah’a ve ahiret gü-ı ı ığınüne inanan bir müminin insanlar alaya almas , e lence ve nükte konusu yapmas ıığıasla caiz de ildir. Üstelik Allah kat nda kimin daha hay rl olup olmad n bilen de ğıı ıı ı ığsadece O’dur.

150BAZISI KEVSER ŞARABINA, BAZISI DÜNYA HAZİNELERİNE MEFTUN NESİLLER*ِ ۪ َ ا ٰ ْ َ ا ِ ِّّٰ ا ْ ِ ِّۜ َ۪ َ ا ً وُ ُ ْ ِ ِ ْ َ ْ ِ َ ْ َ ْ ا ّ ُ َٰ َ“Sonra bunlar n arkalar ndan ba ka nesiller yaratt k.” (Mü’minûn, 23/42)ıışıHer canl n n, hatta her varl n bir ömrü var u fani dünyada. Yeryüzündeki herkesin ı ıı ı ğşölece ini buyuruyor, yüce Allah. Baz lar servetleri kendilerini ölümsüz k lacak sansa da ğı ıı(Hümeze, 104/3), ölümsüz olabilmek mümkün de il, bu dünyada.ğİnsanlar n bir ömrü oldu u gibi, milletlere de bir ömür biçilmi tir. Âd, Semûd, alt üst ığşedilen ehirler: Sodom ve Gomore! rem Ba lar ! Çöl patikalar ndaki Ahkâf ehirleri! a-şİğıışŞtafatl saraylar nda Firavun Ailesi! Hepsi de kal nt lar yla hâlâ f s ld yor kulaklara, mazide ııı ı ıı ı ıya anm isyanlar , itaatleri… Kur’an bu kal nt lara, ibret almak için bakmam z söylüyor şı şıı ıı ı(Hicr, 15/76-77; Muhammed, 47/10).Ne olmu tu bu memleketlere? Kur’an cevap veriyor bize: ş‘Bir toplumu yok etmek istedi imiz-ğde zenginlik ve refahtan marm olanlar iktidara getiririz, onlar orada her türlü kötülü ü i lerler. ş ıı şığ şBöylece o memleket bir daha i ah olmaz. Art k oran n alt n üstüne getirmi izdir’flııı ış ( srâ, 17/16).İHelâk edilen bütün kavimlerde bu ilahî kanun i ledi. Söz sahibi olanlar, ç kar sahipleri, şıpe lerine tak lan kitleleri aldat p kand rd lar, tarih boyunca. Kur’an’a göre, Firavun, Kârûn şııı ıve Hâmân örne inde oldu u gibi siyasî ve ekonomik mar kl l k, toplumun helakini belir-ğğş ıı ı ıleyen ana faktörler oldu.Tarihin hangi dönemine bakarsak bakal m bu böyle! Bütün bu faktörlere ra men, ta-ığrihte, kimileri, inançs zl n içinden öyle bir s yr ld ki, Allah’ n rahmeti onlar çepeçevre ı ı ığı ı ıııku att . Fakat kimileri de yan ndaki peygambere ra men hakikati göremedi. Hat rlayal m, şıığııgemisine, kurttan ku a her çe it hayvan doldurarak tufan n sular nda aç lan Nuh’u… Fakat şşııııkurtaramad kendi evlad n (Kamer, 54/9). Hat rlayal m, bir avuç müminle sabaha kar za-ıı ııış ılim kavminden kaçan Lût’u… O da kurtaramad , ayn yast a ba koydu u han m n (Hicr, ııığşğı ı ı15/59-60). Kur’an’ n tabiriyle Nuh’un o lu da, Lût’un kar s da ‘geriye kalanlardan oldu’. ığı ıYani geçmi in kültürüne, uygulamalar na ve dinine ba nazca tak l p kald lar, onlar. K saca şığı ıııbu dünyadan öyle kavimler geçti ki! imdi onlar, ‘dün hiç ya amam gibiler’ (A’râf, 7/92).Şşı ş* Doç. Dr. Soner GÜNDÜZÖZ


Like this book? You can publish your book online for free in a few minutes!
Create your own flipbook