351çünkü o (kocan)... bana iyi bakt . üphesiz zalimler kurtulu a eremezler” dedi. ki-ıŞşİsi de kap ya ko tular. Kad n Yûsuf’un gömle ini arkadan y rtt . Yûsuf, “O benden ışığı ıarzusunu elde etmek istedi” diye kendini savundu. Kad n n ailesinden bir ahit ı ışde öyle ahitlik etti: “E er onun gömle i önden y rt lm sa, kad n do ru söyle-şşğğı ı ışığmi tir, “E er gömle i arkadan y rt lm sa kad n yalan söylemi tir. O (Yûsuf) ise, şğğı ı ışışdo ru söyleyenlerdendir. Kad n n kocas Yûsuf’un gömle inin arkadan y rt ld n ğı ıığı ı ı ı ığgörünce dedi ki: “ üphesiz bu, siz kad nlar n tuza d r. üphesiz sizin tuza n z Şıığı ıŞğı ıçok büyüktür. ehirde bu dedikodu yay l nca kad n, mahallenin kad nlar n ça -Şı ıııı ığ ır p ellerine birer b çak verdi ve Yusuf’u kar lar na ç kard . Kad nlar, onu görünce ıışı ıııış şa k nl kla ellerini kestiler, “Hâ â! Allah için, bu bir insan de il, ancak ere i bir ı ışğşflmelektir” dediler. Bunun üzerine kad n onlara dedi ki: “ te bu, beni hakk nda ıİşık nad n z kimsedir. Andolsun, ben ondan murad almak istedim. Fakat o iffetin-ıı ı ığden dolay bundan kaç nd ... Neticede Yusuf (a.s) suçsuz olmas na ra men yine de ıı ıığzindana at ld ve orada s k nt l olaylar ya ad ...ı ıı ı ı ışıBu sureden al nmas gereken dersleri özetle öyle s ralayabiliriz:ıışı -Bu surede öncelikle sabretmenin ne denli önemli oldu una i aret edilmektedir. ğşYusuf (a.s), ya ad s k nt lar kar s nda nas l sabredip tüm iftira ve olumsuzluk-şı ı ı ı ığşı ıılardan kurtulduysa, Hz. Muhammed ve biz ümmetine, sabretti imiz takdirde Hz. ğYûsuf’a verilmi olan mükâfat n bir benzerinin verilece i hat rlat lmaktad r.şığııı-Yusuf (a.s)’un karde lerinin sahte delil getirmeleri ve babalar Yakub (a.s)’un şıara t rmadan buna inanmamas bizler için örnek olmal d r. Hucurât suresinde de ş ııı ıbelirtildi i gibi gelen haberleri hemen kabul etmek yerine do rulu unu ara t rmal ğğğş ııve ona göre karar vermeliyiz (Hucurât, 49/6).-Bir mümin her nerede olursa olsun her zaman inanan insana yak r ekilde ı ış şdavranmal ve slam ahlak üzere bulunmal d r. Nas l Yusuf (a.s) inanc n n gere i ıİıı ııı ığolarak do ru dürüst davrand ve Rabbinin yasaklar ndan kaç nd ysa, bizlerde her ğııı ınerede olursak olal m ve artlar ne kadar olumsuz olursa olsun ayn ekilde haram-ışışlardan kaç nmal y z. Kimse görmese de yüce Allah’ m z n bizi her an gözetledi ini ıı ıı ı ığdü ünerek ona göre hareket etmeliyiz. Bu uurla hareket etti imiz takdirde Rabbi-şşğmiz bizi ba ar ya ula t racakt r.şış ıı -Hiçbir olay kar s nda kin ve nefret duymamal ve müsamahal davranmal y z. şı ıııı ıYusuf (a.s)’a çe itli s k nt lar, eziyetler vermelerine ra men Hz. Yusuf’un karde leri-şı ı ığşne kar kin ve dü manl k beslememesi bize örnek olmal d r. En yak n m zdan gelse ş ışıı ıı ı ıbile s k nt lara sabretmemiz ve onlara kin ve dü manl k beslemememiz, ho görü ile ı ı ışışmuamele etmemiz Yusuf k ssas ndan alaca m z ibretlerden biridir. Çünkü sonuçta ıığı ıYusuf (a.s) nas l bu sabr ve ho görüsüyle otuz ya nda M s r’a sultan olduysa ve ıışş ıı ısonsuz saadete kavu tuysa bizler de kin ve nefretten uzak kalarak ho görüyle hem şşdünya hem de ahirette mutlulu a ula abiliriz.ğş
352HEDEFİMİZ ALLAH RIZASINI KAZANMAK OLMALI*ِ ۪ َ ا ٰ ْ َ ا ِ ِّّٰ ا ْ ِ ِِّد َ ِ ِ ٌ فُ۫ؤَر ُ ّ اَو ِۜ ّْٰٰ ا ِ ت َ ْ َ َء َ ِ ْ اُ َ ْ َ ي ْ َ ْ َ س ّ ا َ ِ َوَِ۪ٓ“ nsanlardan öylesi de vard r ki, Allah’ n r zas n kazanmak için kendini İıııı ıfeda eder. Allah, kullar na çok efkatlidir.” (Bakara, 2/207)ışAllah’a iman edip, yaln zca O’nun r zas n , sevgisini kazanmak için çal mak ve ııı ıı şibadetlerimizi sadece O’na özgü k lmak asli kulluk görevimizdir. Nitekim Kur’an- ııKerim’de öyle buyurulur:ş“(Allah m!) Yaln z sana ibadet ederiz ve yaln z senden yard m dileriz.”ıııı(Fatiha, 1/5)Allah r zas gözetilmeden yap lan bütün amellerin bo a gidece i Kur’an’da öyle ııışğşbelirtilir: “O gün birtak m yüzler vard r ki zillete bürünmü lerdir. Çal m , (bo a) yorulmu lar-ıışı ış şşşd r.”ı (Ga iye, 88/2-3)şAllah insanlar n amellerini kalplerinde ta m olduklar niyetlere göre de erlen-ışı ışığdirir. Ebû Hüreyre (r.a)’den rivayet edildi ine göre Resûlullah (s.a.s) öyle buyurdu: ğş“Allah Teâlâ sizin bedenlerinize ve yüzlerinize de il, kalplerinize bakar.”ğ(Müslim, “Birr” 33)T pk u hadiste oldu u gibi… Abdullah bn Ömer (r.a), Resûlullah (s.a.s)’ öyle ı ışğİışbuyururken dinledi ini söylemi tir:ğş“Sizden önce ya ayanlardan üç ki i bir yolculu a ç kt lar. Ak am olunca, yat p şşğı ışıuyumak üzere bir ma araya girdiler. Fakat da dan kopan bir kaya ma aran n a z n ğğğığı ıkapatt . Bunun üzerine birbirlerine;ı- Yapt n z iyilikleri anlatarak Allah’a dua etmekten ba ka sizi bu kayadan hiçbir ı ı ığşşey kurtaramaz, dediler. çlerinden biri söze ba layarak;İş- Allah m! Benim çok ya l bir annemle babam vard . Onlar yemeklerini yeme-ış ııden çoluk çocu uma ve hizmetçilerime bir ey yedirip içirmezdim. Bir gün hayvan-ğşlara yem bulmak üzere evden ayr ld m; onlar uyumadan önce de dönemedim. Eve ı ı* Mehmet KAPUKAYA
353gelir gelmez hayvanlar sa p sütlerini annemle babama götürdü ümde, bakt m ki ığ ığıikisi de uyumu . Onlar uyand rmak istemedi im gibi, onlardan önce ev halk n n şıığı ıve hizmetkârlar n bir ey yiyip içmesini de uygun görmedim. Süt kab elimde afak ışışatana kadar uyanmalar n bekledim. Çocuklar etraf mda açl ktan s zlan p duruyor-ı ııııılard . Nihayet uyan p sütlerini içtiler.ııRabbim! ayet ben bunu senin r zan kazanmak için yapm sam, u kayay ba -Şııı şşış ım zdan al! diye yalvard . Kaya biraz araland ; fakat ç k lacak gibi de ildi.ıııı ığBir di eri;ğ- Allah m! Amcam n bir k z vard . Onu herkesten çok seviyordum. Ona sahip ııı ııolmak istedim. Fakat o arzu etmedi. Bir y l k tl k olmu tu. Amcam n k z ç k p geldi. ı ı ışıı ı ı ıKendisini bana teslim etmek art yla ona 120 alt n verdim. Kabul etti. Ona sahip şııolaca m zaman dedi ki: Allah’tan kork! Dinin uygun görmedi i bir yolla beni elde ğ ığetme! En çok sevip arzu etti im o oldu u halde kendisinden uzakla t m, verdi im ğğş ığalt nlar da geri almad m.ıııAllah m! E er ben bu i i senin r zan kazanmak için yapm sam, ba m zdaki ığşııı şşı ıs k nt y uzakla t r, diye yalvard . Kaya biraz daha aç ld ; fakat yine ç k lacak gibi ı ı ı ış ııı ıı ıde ildi.ğÜçüncü adam da;- Allah m! Vaktiyle ben birçok i çi tuttum. Paras n almadan giden biri d nda ışı ıı ı şhepsinin ücretini verdim. Ücretini almadan giden adam n paras n çal t rd m. Bu ıı ıı ı ışparadan büyük bir servet türedi. Bir gün bu adam ç kageldi. Bana;ı- Ey Allah kulu! Ücretimi ver, dedi. Ben de ona;- u gördü ün develer, s rlar, koyunlar ve köleler senin ücretinden türedi, de-Şğı ığdim. Adamca z;ğ ı- Ey Allah kulu! Benimle alay etme, deyince, seninle alay etmiyorum, diye ce-vap verdim. Bunun üzerine o, geride bir tek ey b rakmadan hepsini önüne kat p şııgötürdü.Rabbim! E er bu i i s rf senin r zan kazanmak için yapm sam, içinde bulun-ğşıııı şdu umuz s k nt dan bizi kurtar, diye yalvard . Ma aran n a z n t kayan kaya iyice ğı ı ıığığı ı ıaç ld ; onlar da ç k p gittiler.” ı ıı ı(Buhârî, “Büyû`” 98; Müslim, “Zikir” 100)İşte aynen bunun gibi ba m z s k t nda bile Allah’ m z n yüzümüze bakma-şı ı ı ı ı ış ğı ı ıs n sa layacak gönülden amellerimiz olmal . Hede miz daima Allah’ n r zas n ka-ı ığıfiııı ızanmak olmal .ı
354HELAL KAZANÇ*ِ ۪ َ ا ٰ ْ َ ا ِ ِّّٰ ا ْ ِ ٌِّ ۪ ُ ّوُ َ ْ ُ ُ ّ ِا ِن ْ ّ ا ِ تاَ ُ ا ُ ِ ّ َ َو ً ِّ َ َ ضْر ا ِ ّ ِ ا ُ ُ س ّ ا َ ّ ا َ ٌَ ََۜ ََُ ََۘ ًَِ ََُُْ َ ٓ“Ey insanlar! Yeryüzündeki eylerin helal ve temiz olanlar ndan yiyin! şıŞeytan n izinden yürümeyin. Çünkü o sizin için apaç k bir dü mand r.” ıışı(Bakara, 2/168)Yasaklay c bir hüküm bulunmad sürece e yada as l olan mubah ve helal ol-ı ıı ı ğşımakt r. Helalin z dd ise haramd r. Haram, kesin olarak yasaklanan eydir. Dünyada ıı ıışhiçbir devlet ve o devleti olu turan fertler s n rs z özgürlü ü kabul etmezler. Zira şı ı ığs n rs z özgürlük karga a ve anar i do urur. Kamu düzenini sa lamak, insan hak ve ı ı ışşğğhürriyetlerini teminat alt na almak için, birtak m yasaklamalar n olmas do ald r.ıııığıDinimiz bu amaca yönelik olarak birtak m yasaklamalar koymu tur. Bu yasakla-ışmalara bakt m z zaman bunlar n, insanlar n hak ve özgürlüklerini güvence alt na ı ı ığıııalmaya, aldat lmalar n n önüne geçmeye yönelik tedbirler oldu unu görürüz. Bu ıı ığyasaklara birkaç örnek verelim:Mü teriyi aldatmak, mal n ay b n ve kusurunu gizlemek, çal an ma dur et-şıı ı ıı şığmek, çal an n eme inin kar l n vermemek veya zaman nda vermemek; çal an n ı şığş ğı ı ı ııı şıeme ini sarf etmeden ücret almas , i ini zaman nda yapmamas , ald ücretin yeter-ğışııı ığsizli ini bahane ederek verimli çal mamas , usta ve sanatkârlar n i ini zaman nda ğı şıışıve do ru yapmamas , kamu hakk n yemek, devletin mal n zimmetine geçirmek; ğıı ıı ıdevlete ait borcunu ödemeyerek bu borcu vatanda a ödetmek, vatanda haraç ve şş ırü vet vermeye zorlamak için i ini zorla t rmak ve sonucunda haraç ve rü vet al-şşş ışmak, esrar ve eroin satmak, fuhu tacirli i yapmak, karaborsac l k yapmak; f rsatlar şğı ıııganimet bilip yatlar art rmak, umut tacirli i yapmak ve bu yolla insanlara k sa fiıığıyoldan zengin olma hayalleri a layarak çe it çe it kumar mekanizmalar kurmak ş ışşısuretiyle onlar sömürmek, ödünç borç verme ve ma dura yard m etme hasletleri-ığınin kaybolmas n f rsat bilerek darda kalan insanlara faizle borç para vermek ve te-ı ı ı* Mehmet KAPUKAYA
355fecilik yapmak, h rs zl k, gasp, kapkaçç l k, doland r c l k, hileli i as, sahte bo anma ı ı ıı ıı ı ı ıflşsuretiyle ve sahte evrakla maa almak, yetim mal yemek vb.şıBütün bu yasaklar n helal kazançla da alakas vard r. Her konuda oldu u gibi ııığdinimiz helal kazanc n yolunu da bize gösteriyor:ı“Ey iman edenler! Mallar n z aran zda bat l yollarla yemeyin. Ancak kar l kl r za ı ı ııışı ı ı ıile yap lan ticaretle olursa ba ka. Kendinizi helak etmeyin. üphesiz Allah size kar çok ışŞş ımerhametlidir.”(Nisa, 4/29)Sevgili Efendimiz de al n teriyle kazanmaya dikkat çekmi tir:ış“Hiçbir kimse, asla kendi kazanc ndan daha hay rl bir r z k yememi tir. Allah’ n Pey-ıı ıı ışıgamberi Dâvûd (a.s) da kendi el eme inden yerdi.”ğ(Buhârî, “Büyû”, 15)Haram kazanc n ne hayr olur ne de bereketi. Ki iye, ailesine, çoluk çocu una ıışğhuzur getirmez. Atalar m z “A layan n mal , gülene hay r getirmez” demi lerdir.ı ığııışÖte yandan dua ve ibadetlerin kabul edilmesi için bo azdan geçen lokman n ğıhelal olmas artt r. Sevgili Peygamberimiz öyle buyuruyorlar:ışış“Bir kimse (Allah yolunda) uzun sefere ç kar. Saç ba da n k, toza topra a bulanm ıış ığı ığı şvaziyette Yâ Rabbi! Yâ Rabbi! diyerek ellerini gökyüzüne açar. Hâlbuki onun yedi i haram, ğiçti i ram giydi i haram, g das haramd r. Böyle birinin duas nas l kabul edilir!”ğha, ğııııı(Müs-lim, “Zekât” 65)Unutulmamas gereken bir hususa i aret etmek istiyoruz. Haramlar n say s s -ışıı ı ın rl d r. Kimilerinin, cehaletin eseri olarak “o haram bu haram, her ey haram” söz-ı ı ışleriyle iddia ettikleri gibi her ey haram de ildir.şğ“Nu’mân b. Be îr (r.anhuma)’den rivayet edilmi tir: Resûlullah (s.a.s)’ öyle bu-şşışyururken dinledim:“ üphesiz helâl de belli, haram da. Bu ikisinin aras nda, halk n birço unun helâl mi, Şıığharam m oldu unu bilmedi i üpheli eyler vard r. üpheli eylerden sak nan kimse, dinini ığğ şşıŞşıve rz n korumu olur. üpheli eylere dalan kimse ise, harama dalar. T pk sürüsünü ba -ı ı ışŞşı ışkas na ait bir arazinin etraf nda otlatan çoban gibi ki, onun bu araziye girme tehlikesi var-ııd r. Dikkat edin! Her padi ah n girilmesi yasak bir arazisi vard r. Unutmay n ki, Allah’ n ışııııyasak arazisi de haram k ld eylerdir. unu iyi bilin ki, insan vücudunda küçücük bir et ı ı ığ şŞparças vard r. E er bu et parças iyi olursa, bütün vücut iyi olur. E er o bozulursa, bütün ıığığvücut bozulur. te bu et parças kalptir.”İşı(Buharî, “Büyû”, 2; “Îmân”, 39; Müslim, “Müsâkat”, 107-108)
356HEM MÜJDECİ HEM DE UYARICI PEYGAMBER*ِ ٰ ِ ا َ ْ ٰ ا َ ِِّ۪ ْ ا ّ ِّوَ َ ارْ َ َ ك اِ ُ َ ّ ًا وَ َ ۪ ًاَِْ َ ّٓ َ “Biz seni ancak bir müjdeci ve bir uyar c olarak gönderdik.” (Furkan, 25/56)ı ıBildi imiz gibi peygamberler, ebediyet s nav n kazanmam z için gerekli mesajla-ğıı ıır n yani emir ve yasaklar n biz insanlara ula t rmak üzere yüce Rabbimizin kullar ı ıı ış ııaras ndan seçip görevlendirdi i elçilerdir. En mükemmel ekilde yarat lan, bütün ığşınimetler hizmetine sunulan ve ebediyet yolcusu olarak s nav için dünyaya gelen biz ıinsanlar n belli i lerle sorumlu tutulabilmemiz; davran lar m za göre cennet veya ışı şı ıcehennem ile kar l k görebilmemiz için bilgilendirilmemize ve bunun için de pey-şı ıgamber gönderilmesine ihtiyaç vard r. Böylece âhirette “bilmiyorduk, peygamber ıgönderilmedi” diye Allah’a kar mazeret ileri sürmemizin pe inen önüne de geçil-ş ışmi olmaktad r: şı“Müjdeleyiciler ve uyar c lar olarak peygamberler gönderdik ki, peygamberlerden son-ı ıra insanlar n Allah’a kar bir bahaneleri olmas n...”ış ıı(Nisâ, 4/165)Peygamberimiz (s.a.s) de hem Kur’an âyetlerini tebli etmekle hem de bunla-ğr aç klayan ifadeleriyle yeteri kadar müjdeci ve uyar c olmu tur. Onun tebli i ve ııı ışğaç klamalar itaat edenler için ebedî mutluluklar n müjdesi, inkâr ve isyan eden-ıııler için ise korkunç felâketlerin uyar s d r. Kur’an- Kerim’in çe itli yerlerinde Pey-ı ı ıışgamberimiz (s.a.s)’in görevinin Allah’ n son dini olan slam’ tebli etmekten ibaret ıİığoldu u vurgulanmakta ve yine pek çok âyette bu görevinin iki yönlü oldu una ğği aret edilmektedir. Peygamberimiz (s.a.s), slam’ n kurtar c ilkelerini benimseyen, şİıı ıya ay n bu ilkeler çerçevesinde düzenleyen biz müminler için bir be îr/müjdeci; şı ı ışşbat l inançlara ve kirli bir hayata kendilerini kapt r p gidenler için de apaç k bir ıı ıınezîr/uyar c d r. Allah’ n resûlü (s.a.s) de görevi boyunca inkârc ve isyanc insanlara ı ı ııııAllah’ n azab n haber vererek onlar sürekli uyarm ; iman ve itaat eden insanlara ıı ııı şda Allah’ n rahmetini ve verece i ödülleri hep müjdelemi tir.ığş* Mustafa GÜNEY
357Sevgili Peygamberimizi (s.a.s) teselli amac ta yan bu âyette O’na dü en göre-ış ışvin yaln zca müjdeleme ve uyarma oldu u ve bunun ötesinde bir sorumlulu u-ığğnun bulunmad özellikle belirtilmi tir. Bu ayette ve ayn manadaki pek çok ayette ı ı ğşıvurguland gibi Peygamberimiz (s.a.s) sadece uyarmak için de il, ayn zamanda ı ı ğğıve öncelikle müjdelemek için gönderilmi tir. Kendisi bizzat bunu uygulad gibi şı ı ğtoplumu uyarma görevini yapacak di er Müslümanlar da öncelikle “müjdeleyici ğıolmalar ” konusunda; ı“Kolayla t r n z, güçle tirmeyiniz, müjdeleyiniz, nefret ettirmeyi-şı ı ışniz.”(Buhârî, “ lim”, 12)İ ifadeleriyle uyarm t r.ı ışPeygamber Efendimizin öncelikli görevi müjdelemektir. Kur’an’da ve hadislerde Allah’a iman, ibadet ve itaat edenlerin alacaklar ödüller aç klanm ve müjdeler ııı şverilmi tir: Bunlar cennet ehli için haz rlanm olan, hiçbir gözün görmedi i, şıı şğhiçbir kula n i itmedi i ve hiçbir kimsenin hayalinden geçmeyen ğ ışğ(Müslim, “Cennet”, 5) çe itli nimetler, sonsuzluk müjdesi, ilâhî cemalin görülmesi ve “r dvân”, yani şıAllah’ n biz kullar ndan raz olmas d r. Bir di er görevi de uyarmakt r. Biz insanlar ıııı ığııcehennemden ve inkâr, irk, nifâk, isyan gibi, ilâhî azaba ve cehenneme girmeye şsebep olacak her türlü inanç, söz ve davran lardan sak nd rmas , gelecek tehlikeyi ı şı ııönceden bildirmesi ve böylece bizleri îmân, ibadet ve itaate yöneltmesidir.Öyleyse biz de Peygamberimiz (s.a.s)’in bu müjde ve uyar lar n dikkate alarak ı ı ıhayat m z Rabbimizin isteklerine, emir ve yasaklar na göre düzenleyelim. Böylece ı ı ııtekrar olmayan ebediyet s nav n kazanarak, vaat edilen ilahî ve ebedî müjdeleri ııı ıelde eden bahtiyar kullardan olal m.ı
358HER EVİN KAPISI ÖZEL BİR DÜNYAYA AÇILIR*ِ ٰ ِ ا َ ْ ٰ ا َ ِِّ۪ ْ ا ّ َِّ ا ّ َ ا ۪ َ ا َ ُ ا َ ْ ُ ا ُ ُ ً َ ْ َ ُ ُ ِ ُ ْ َ ّ َ ْ َ ْ ِ ُ ا وَ ُ َ ِ ُ ا َ ا ْ ِ َ ذٰ ِ ُ ْ ٰۜ َََُّّٰٰٓٓ َ ََُ ْ ٌ ُ ْ َ ُ ْ َ ّ ُون َ َََ َّ“Ey iman edenler! Kendi evlerinizden ba ka evlere, geldi inizi hissettirip (izin şğal p) ev sahiplerine selam vermeden girmeyin. Bu davran sizin için daha ıı şhay rl d r. Dü ünüp anlayas n z diye size böyle ö üt veriliyor.” (Nûr, 24/27)ı ı ışı ığEvlerimiz, sadece dört duvar , pencere ve kap s olan mekânlar olarak tan mlana-ıı ıımaz. Evler, içindeki insanlar n ruhlar na bürünmü hayat alanlar d r. Bu nedenledir ıışı ıki, e imiz, çocuklar m z, anne-babalar m z ve karde lerimizle birlikte ya ad m z şı ıı ışşı ı ığevlerimizi belki de ‘yuva’ kelimesi daha iyi tan mlar.ıYuvalar m z bizim bazen mutluluklar m za bazen hüzünlerimize tan k olurlar; ı ıı ııhatta tan k olmakla kalmaz, bu duygular m za ortak olurlar. Evimizin her kö esinde ıı ışsevdi imiz insanlarla bir an m z vard r. Bu bak mdan ister, ad na ‘ev’, ister ‘yuva’, ğı ııııister ‘hane’, isterse de ‘mesken’ diyelim, bu mekân bizim özel hayat m z n içinde ı ı ıgeçti i mahrem ve kutsal bir aland r.ğıBazen yuvam z kom ular m zla, dostlar m zla enlenir. Bir dostun, evimize ayak ışı ıı ışbasmas , bizim evimize kar duydu umuz s cak duygular m z bir kat daha art r r. ış ığıı ı ıı ıEvimiz ve biz ayn eyizdir sanki. Evimizin kap s ndan birinin girmesi, bir bak ma ışı ııonun bizim iç dünyam za süzülüp gönlümüzde yer etmesidir. Peygamber Efendi-ımiz, müminin dünyada ya ad mutluluklardan birinin iyi kom u ve geni bir ev şı ı ğşşoldu unu söylemi tir ya! Ne kadar da ruhumuzu okumu diye dü ünmeden ede-ğşşşmeyiz ( bn Hanbel, İMüsned, I, 168).Her evin bir kap s vard r. Kap y çalmak, ayn zamanda içeridekilere, ‘özel ve ı ııı ııs ms cak olan yuvan za, beni de konuk olarak dâhil eder misiniz?’ diye sormakt r. ııııPeki ya! Aç k buldu umuzda, kap y çalmadan içeri dalmak, ya da gerekti i gibi ne-ığı ığzaket göstermeden bir kap ya dayanmak, ‘ben sizin özel ve s ms cak yuvan za sayg ıııııduymuyorum’ demek olmaz m ?ı* Doç. Dr. Soner GÜNDÜZÖZ
359Bütün davran lar yla bizlere örnek olan sevgili Peygamberimiz, bir evin kap s na ı şıı ıvard nda evin kap s ndan birkaç ad m geride durarak, ev sahibinden izin ister, ı ı ğı ııizin verildikten sonra içeri girerdi. Efendimiz, ayn eyi ashab ndan da beklerdi ışı(Ebû Dâvûd, “Edeb”, 127). Zaten yukar da mealini verdi imiz ayette de kendimize ait olma-ığyan evlere girerken, izin al p ev sahiplerine selam vermemiz emredilmekte ve bunun ıbizim için çok daha iyi oldu u söylenmektedir.ğPeygamberimizin sahabelerinden Enes, bize, Peygamber Efendimizin, Zeynep ile evlendi i gün bir dü ün yeme i verdi ini anlat r. Bu yemek Efendimizin evinin ğğğğıbahçesinde verildi. nsanlar evde bir miktar oturup sohbet ettikten sonra bahçede İkendilerine ikram edilen yeme i yiyip da ld lar. Fakat baz ki iler sohbete dal p ğğı ıışıevden d ar ç kmak bilmediler. Efendimiz bu misa rlerine, onlar k rmamak için ı ı ışfiı ıbir ey diyemedi ş(Müslim, “Nikâh”, 15). te yüce Allah, bu olaydan ötürü, yukar da İşımealini verdi imiz ayetle de konu birli i içinde olan Ahzâb suresinin 53.ayetini ğğindirdi. Bu ayette mealen öyle buyrulmaktad r:şı“Ey iman edenler! Yemek için ça r lmaks z n ve yeme in pi mesini beklemeksizin (va-ğ ıı ığşkitli vakitsiz) Peygamberin evlerine girmeyin, ça r ld n z zaman girin. Yeme i yiyince ğı ı ı ığğde hemen da l n. Sohbet için beklemeyin. Çünkü bu davran n z Peygamberi rahats z ğı ıı ı ışıetmekte, fakat o sizden de çekinmektedir. Allah ise gerçe i söylemekten çekinmez. Peygam-ğberin han mlar ndan birıı ey şistedi iniz zaman perde arkas ndan isteyin. Böyle davran-ğıman z hem sizin kalpleriniz, hem de onlar n kalpleri için daha temizdir...”ıı(Ahzâb, 33/53)Evlerimiz çelik kap larla ve kap arkalar na yerle tirdi imiz sürgü ve kilitlerle ııışğbizleri yapay bir ekilde korumaktad r. Elbette modern hayat, ehirle me bu uygu-şışşlamalar beraberinde getirmi tir ve mahrem olan ey korunmal d r. slam’ n da arzu-ışşı ıİısu budur. Fakat özel hayat n kutsall n korumak için maddî önlemler tek ba na ıı ı ığş ıyeterli olamaz. Davran lar m zla, nezaket ve sayg m zla buna ayr ca riayet etmemiz ı şı ıı ııgerekmektedir.Kap çalmak, bir kültürdür, bir adapt r. Ecdad m za bak n. Onlar kamu alan-ııı ıılar n , hanlar , kervansaraylar , cami ve medreseleri büyük ve ard na kadar aç lan ı ıııııkap larla donatt lar. Çünkü oralarda gizlilik, sakl l k yoktur. Bu yerler herkesindir. ııı ıFakat Taç kap y a p içerideki hücrelere girmek istedi inizde, sizi mütevaz kap lar ı ı ışğııbekler. Biraz bas kt r bu kap lar. çeri girmek için ha fçe biraz e ilmeniz gerekir. O ı ııİfiğan bilirsiniz ki, orada bir özel hayat ba lamaktad r. Ve siz içeri girmek için e ilirken, şığayn zamanda o özel hayat n sahibinin önünde sayg yla e ilmektesinizdir. Kap n n ııığı ıe i ini ad mlad n zda art k orada birinin hayat na usulca girmi sinizdir. Eskiler ş ğıı ı ığıış‘her vusulün bir usulü’ vard r derken, hayat m zda ölçülü ve sayg l olmay vurgu-ıı ıı ıılamak ister gibidirler. O halde kap y çalal m, selam verelim, izin verildi inde güler ı ıığyüzle ve nezaketle içeri girelim. E i i a al m, haddi a mayal m. Unutmayal m her ş ğ şışııevin bir kap s vard r ve kap lar özel dünyalara aç l r.ı ıııı ı
360HER FİRAVUN’UN BİR MUSA’SI VARDIR!*ِ ٰ ِ ا َ ْ ٰ ا َ ِِّ۪ ْ ا ّ ٍِّ ُ ّ ارْ َ َ ُ ٰ وَا َ هُ ٰ ُون ِ َ ِ َ وَ ُ نٍ ُ ۪ ْ ََ ََْٰ َۚاِ ِ ْ َ ْن وَ َ َ ۬ئِ ۪ َ ْ ـَ ْ َ ُوا وَ َ ُ ا َ ْ ً َ ۪ ََٰ“Sonra ayetlerimizle ve apaç k bir fermanla Musa ve karde i Harun’u ışFiravun’a ve ileri gelenlerine gönderdik. Onlar ise kibre kap ld lar ve ululuk ı ıtaslayan bir kavim oldular.” (Mü’minûn, 23/45-46)Musa Peygamberin hikâyesi, Nil’de ba layan, K z l Denize uzanan, iki denizin şı ık y s nda öte dünyaya aç lan bir hikâyedir. Kur’an’da Musa Peygamberi, kâh Nil ı ı ıınehrinde bir sandukada, kâh H z r’la beraber bir gemide, kâh elindeki asa ile yar-ı ıd K z ldeniz’in ortas nda buluruz. Musa Peygamber, Kur’an’da en çok ad geçen ı ı ı ığııpeygamberdir. 34 sure, 131 ayet ve 136 yerde ondan do rudan bahsedilir. Dolayl ğıayetlerin de dikkate al nmas yla onunla ilgili ayet say s 502’ye ula r.ııı ış ıYukar daki ayette yüce Allah bize Musa ve Harun Peygamberleri Firavun’a gön-ıderdi inden bahseder. Firavun M s r’ zorbal kla idare eden bir krald r. Üstelik ken-ğı ı ıııdisinin ilah oldu unu iddia etmektedir ğ(Nâzi’ât, 79/24). Bu Firavun’un tarihsel ola-rak kimli i konusunda farkl görü ler olmakla birlikte, M s r’ n 19. Hanedan n n 3. ğışı ı ıı ıFiravun’u II. Ramses (M.Ö. 1279-1212) veya Merneptah (M.Ö. 1212-1202) oldu u ğsan lmaktad r ıı(Maurice Bucaile, Kitab- Mukaddes, Kur’an ve Bilimı, s.343; Fatoohi, Musa & Fira-vun Ç k , s.122)ı ış.Firavun, M s r’daki srailo ullar ndan bir peygamberin gelerek, bir gün krall -ı ıİğıığı ı ın y kmas ndan korktu u için, srailo ullar n n dünyaya gelen erkek çocuklar n ığİğı ıı ıöldürtmektedir. Annesi, Firavun’un askerlerinden korumak için, bebek Musa’y bir ısanduka içine koyar ve Allah’ n ilham etmesiyle yavrusunu Nil’in sular na b rak r ıııı(Kasas, 28/7). M s rl lar Nil’e deniz derler, o kadar büyük bir yata a sahiptir ki, insan ı ı ığı* Doç Dr. Soner GÜNDÜZÖZ
361korkutur. Fakat Musa’n n annesi yavrusunu h rç n dalgalara b rakacak kadar Allah’a ıı ııba l d r i te.ğı ışSanduka Firavun’un Nil’in kenar ndaki saray n n k y s nda bir a ac n dibine ta-ıı ıı ı ığık l r. Firavun bebe i öldürtmek istese de gizli bir mümin olan han m , bebe i evlat ı ığı ığedinmek konusunda Firavun’u ikna eder. Musa Peygamberin annesine korkmamas ıve bebe in tekrar kendisine döndürülece i eklindeki müjde gerçek olur. Bebek ğğ şMusa hiçbir sütanneyi kabul etmez. Öz annesi sütanne olarak saraya al n r ı ı(Kasas, 28/12). Musa Peygamber Allah’ n dü man Firavun’un saray nda büyür. Bir olay ne-ışııdeniyle gençken M s r’ terk etmek zorunda kal r ı ı ıı(Kasas, 28/20-21). Medyen’e gelir (Kasas, 28/22). Orada uayb Peygamberle tan r. uayb Peygamber ihtiyarlam t r. Şı ı şŞı ışHz. Musa ona yard m eder. uayb Peygamber Musa Peygamber’i k z yla evlendirir ıŞı ı(Kasas, 28/27-29).10 sene Medyen’de kalan Musa Peygamber vatan M s r’a dönmeye karar verir. ıı ıMevsim k t r, Hz. Musa ve ailesi M s r’a giderken yollar n kaybetmi tir. leride bir ı ışı ıı ışİate gören Hz. Musa ailesine s nacak bir ate götürmek ve ate in ba nda bir k lavuz şı ışşş ııbulmak için ate in yan na var r şıı(Tâ-hâ, 20/10; Neml, 27/8-9). Ona mübarek bir bölge-deki a açtan seslenilir ğ(Kasas, 28/30). ‘Ayakkab lar n ç kar, sen kutsal Tuva Vadisindesin’ı ı ı ıdiye (Tâ-hâ, 20/12). Allah orada Hz. Musa’ya peygamberlik verir. Basit bir de ne i ğ ğilahî mucize eseri bir y lan olabilen mucizevî bir asaya dönü türür ış(Tâ-hâ, 20/19-20). Bu mucize Hz. Musa’ya verilen “beyaz el” mucizesiyle beraber iki büyük mucizeden biridir (Kasas, 28/32). Bunlar d nda, Rabbi, O’na yedi mucize daha bah eder ı ışş(Neml, 27/22). Karde i Harun da Musa Peygambere yard mc olarak verilir şıı(Kasas, 28/34). Art k Hz. Musa’n n, M s r’a olan yolculu u basit bir yolculuk de ildir. Musa Pey-ııı ığğgamber, Firavun’u büyük bir topluluk önünde Allah’ n birli ine davet eder. Firavun, ığsihirbazlar n onunla yar t r r; fakat Musa Peygamberin mucizeleri kar s nda aciz ı ıı ı ışşı ıkalan sihirbazlar, onun sihirbaz de il, gerçek bir Peygamber oldu una iman ederler. ğğFiravun onlar n ellerini ve ayaklar n çaprazlama kestirir ve ast r r, fakat onlar yine ıı ıı ıde imanlar ndan dönmezler ı(A’râf, /106).Firavun her eyi maddi planda de erlendirdi i için yard mc s Hâman’dan tu la şğğıı ığpi irterek kendisi için yüksek bir kule yapmas n ister. Amac bu kuleye ç karak Hz. şı ıııMusa’n n Rabbini görmektir ı(Mü’min, 40/36). Bilmez ki, Allah her eyden yücedir.şFiravun ve halk M s r’da inançs zl klar nda srar etmeleri üzerine gökten gelen ıı ıı ıııbirtak m afetlerle cezaland r l rlar. Fakat yine de imana gelmezler ıı ı ı(A’râf, 7/103). So-nunda inananlarla beraber M s r’ terk eden Musa Peygamber’in pe ine Firavun, ı ı ışordusuyla tak l r. Firavun, inananlara K z ldeniz k y s nda yeti ir ı ıı ıı ı ış( uarâ, 26-61-63)Ş. Hz. Musa, Allah’ n emriyle asas n yere vurur, deniz aç l r, inananlar buradan geçer; ıı ıı ıfakat K z ldeniz, pe lerinden gelen Firavun ve askerlerine mezar olur ı ış(Bakara, 2/50).
362Firavun ölece ini anlay nca Allah’a iman etti ini söylese de ğığ(Yunus, 10/90), ad üstün-ıde iman , Firavun iman d r, kabul edilmez. Çünkü inanmak samimiyet demektir.ıı ıBu k ssa Müslümanlara Allah’a teslimiyet ve ba l l n önemini anlatmaktad r. ığ ğı ı ııÜmitlerin bitti i bir anda Allah’ n ne kap lar açaca n anlat r insanl a. Allah, be-ğıığı ııığbek Musa’y azg n dalgalar aras nda dü man na gönderip, dü man n n saray nda ııışışı ııbüyütür. Arkada kana susam donan ml bir ordu, önde derya, ‘art k kurtulu yok!’ ı şı ıışdenildi i bir anda denizi yararak rahmetini gönderir. Yeter ki, Allah’a tevekkül ede-ğlim, O’na güvenelim. Allah Hz. Musa’n n koyunlar na a açlardan yaprak indirdi i, ıığğbazen yaslanarak yorgunlu unu giderdi i bir de ne i, insanl k tarihinin en büyük ğğğ ğımucizelerinden biri hâline getirmedi mi? Yüce Allah’tan ümit kesmeyelim. Zalimle-rin zulmü varsa, her Firavun’un da bir Musa’s vard r.ıı
363HER ŞEY ALLAH’IN BÜYÜKLÜĞÜNÜN DELİLİDİR*ِ ۪ َ ا ٰ ْ َ ا ِ ِّّٰ ا ْ ِ َِّنوُ َ ْ َ ٌ َ َ ْ ُ ْ ا اَذِا ّ ُ باَ ُ ْ ِ ْ ُ َ َ نا ۪ٓ ِ َ ا ْ ِ َوَِ ٓ ٍََْ َٰ“Sizi topraktan yaratmas , O’nun (varlıı ı ığn n ve kudretinin) delillerindendir. Sonra bir de gördünüz ki siz be er olmu (ço al p) yay l yorsunuz.” (Rûm, şşğıı ı30/20) Bu ayet-i kerime, insan n topraktan yarat l n , hayat bulduktan sonra da yer-ıı ı ı ışyüzünde yay l n dile getirmektedir.ı ı ı ış Yüce Allah, yoktan var etti i, biz insan neslini topraktan yaratm ve hayat ver-ğı şmi tir. Yarat l gibi çok önemli bir konunun vurgulanmas Allah’ n büyüklü ünün şı ışıığdelillerindendir. Cans z toprak insan n mayas , çekirde i olmu , o cisim toprak ııığşolmaktan ç k p mahlûkat n en ere isi özelli ini ta r hâle gelmi tir. Bu nedenle ı ıışflğş ışyarat l büyük bir ibret tablosudur. nsan n topraktan yarat l Hicr sûresinin 26. ı ışİıı ı ışayetinde “ Andolsun biz insan kuru bir çamurdan, ekillendirilmi bir balç ktan yaratt k.”ışşıışeklinde özetlenmi tir.ş Ayetlerde görüldü ü gibi Allahu Teala’n n insan yoktan var etmesi, topra canl ğıığ ııvarl a dönü türmesi O’nun sonsuz kudretinin delillerindendir. Tabii ki insan ha-ığşreketsiz varl klar gibi bir yerde sabit kalmam , Allah’ n verdi i duygu ve hareket ıı şığkabiliyeti ile de yeryüzüne yay lm t r. Bu durum dü ünen insan , hem Allah’ n ı ı ışşııkudretini anlamaya yönlendirmekte hem de yeryüzüne yay lan insan neslinin nas l ııyarat ld n ortaya koymaktad r. Bu konuda dikkate almam z gereken bir ba ka hu-ı ı ı ığıışsus ise, “Sizi topraktan yaratt ” buyrulmas d r ki; insan neslinin ilki olan Hz. Âdem ıı ı(a.s) topraktan yarat ld ve biz de onun nesli olarak ço ald k. Dolay s yla özümüz, ı ığıı ıasl m z toprakt r.ı ıı Tabii ki Allah’ n kudretinin idrak edilmesi yaln zca bu ayeti izah etmekle bitmez. ııKonuyla ilgili olmas noktas nda müteakip ayetleri de gözden geçirmemiz gerekir.ıı* Davut KAYA
364 Rum sûresinin 21.ayetinde, “Kendileriyle huzur bulas n z diye sizin için türünüz-ı ıden e ler yaratmas ve aran zda bir sevgi ve merhamet var etmesi de onun (varl n n ve şııı ı ığkudretinin) delillerindendir.” buyurulmu tur. Bu ayette evlilikten, aile hayat ndan ve şımutlulu a sebep olan eyden bahsedilmektedir.ğş Ailenin temel ta lar olan e ler aras nda sevgi ve ba l l k olmazsa bir ömür boyu şışığı ıayn ortam huzurlu bir ekilde payla malar da mümkün olamaz. te hem ailenin ıışşıİşsa l kl bir ekilde devam etmesi hem de bedenen ve ruhen huzur bulabilmesi için ğı ışyüce Allah, e ler aras nda önemli bir ba olan sevgiyi gönüllere nak etmi tir. Bu şığşşduygular kendili inden olu mam , insan n hücresine, zihnine, beynine Allah (c.c) ğşı şıtaraf ndan yerle tirilmi tir. Bu da Allah’ n yüceli inin delillerindendir.ışşığ Daha sonra yer alan 22. ayette ise “Göklerin ve yerin yarat lmas , dillerinizin ve ıırenklerinizin farkl olmas da O’nun (varl n n ve kudretinin) delillerindendir.”ııı ı ığ buyrul-mu tur. O muazzam gökyüzü ve onda bulunan gezegenler, güne , ay ve y ld zlar n şşı ııyarat lmas ne muhte em bir olayd r. Bütün bunlar yaratan yüce Allah’ n gücü kud-ıışıııreti ne kadar büyüktür. Yine yeryüzü ve yeryüzünde yeti en nebatat ve üzerinde şbar nan canl lar n yarat lmas da bir ba ka ibret tablosudur.ıı ııış Bunlar n yan nda mahlûkat n en ere isi olan insan n farkl renklerde yarat lma-ııışflıııs ve de i ik lisanlarla konu malar da ibret vericidir. Çünkü ayn öz olan topraktan ığ şşııyarat lan insanlardan baz lar siyah, baz lar beyaz, baz lar ise daha farkl ten renkle-ıı ıı ıı ııriyle yarat lm lard r. Hatta göz renginde, saç renginde, beden ekillerinde farkl l k-ı ışışı ılar; bir ba ka yönüyle de konu madaki farkl l klar yüce Allah’ n büyüklü ünü ispat şşı ıığetmektedir. Ayn dili konu an insanlar n ses tonunun farkl olmas bile yarat l taki ışıııı ışzenginli i ifade etmektedir. Bütün bunlarda, bilen ve yarat l s rlar n idrak edenler ğı ı ışı ıiçin ibretler vard r.ı Yarat l taki bu farkl l k öncelikle biz insanlar n birbirimizi kolayca tan mam z ı ışı ıııı ıtemin etmektedir. Bu durum Hucurât suresinin 13. ayetinde “Ey insanlar! üphe yok Şki biz sizi bir erkek ve bir di iden yaratt k ve birbirinizi tan man z için sizi boylara ve şıııkabilelere ay rd k…”ı ı eklinde dile getirilmi tir.şş Rum sûresinde daha sonra yer alan 23. ve 24. ayette gecenin ve gündüzün ya-rat lmas ndan, gecenin istirahat için gündüzün de çal p kazanmak için en uygun ııı ı şzamanlar oldu undan bahsedilmektedir. Ayr ca 24.ayette im ek çakmas , ya mu-ğış şığrun ya arak ölü topra diriltmesi gibi insanl k için büyük önem ta yan durumlar ğğ ıış ıdile getirilmektedir. Kur’an- Kerim’de Allah’ n kudretinin delillerini ortaya koyan ııpek çok ayet vard r.ı Bize dü en görev, bu muazzam yarat l ve varl klar dikkate alarak Allah’ iyi şı ı ışıııanlamak, onu tan mak ve O’na kullukta kusur etmemeye çal makt r.ıı şı
365HERKES YAPTIĞININ KARŞILIĞINI BULACAKTIR*ِ ٰ ِ ا َ ْ ٰ ا َ ِِّ۪ ْ ا ّ َِّ َ ْ َ ْ َ ِ ْ َ لذَرّةٍ َ ْ ًا َ َهُ وَ َ ْ َ ْ َ ِ ْ َ ل ذَرّةٍ َ ًا َ َهُ َّ ََْۜ َْ“Art k kim zerre a rlığı ı ığnca bir hay r i lerse onun mükâfat n görecektir. Kim ışı ıde zerre a rlğı ı ığnca bir kötülük i lerse onun cezas n görecektir.” (Zilzâl, şı ı99/7-8)Kitab m z Kur’an- Kerim’in ahiretle ilgili olarak öne ç kard konular n ba nda ı ıııı ı ğış ıherkesin iyi veya kötü yapt klar ndan sorumlu olaca ve bunlar n kar l n tam ıığ ıış ğı ı ı ıalaca üzerinedir. Rabbimiz bir bütün olarak hem Mekke hem de Medine’de nazil ğ ıolan ayetlerde sürekli olarak bu konuyu i lemi tir. Asl na bak l rsa bunun sürekli şşıı ıi lenmesi biz insanlar n sonradan pi man olmayaca i lere yönlendirilmesi mak-şışğ şısad na yöneliktir. Örne in insanlar birçok defalar haks zl k, adaletsizlik yapmas n-ığı ıılar diye uyar lm t r. Çünkü her kim zerre miktar hay r i lerse, kar l n “hay r”/ı ı ışıışş ğı ı ı ııcennet mükâfat olarak, her kim zerre miktar er i lerse, kar l n “ er”/cehennem ıışşş ğı ı ı ışazab olarak görecektir. Bu durumda insano lunun Allah’tan herhangi bir eyi kaç r-ığşımas söz konusu olamayacakt r.ııBu anlay üzerine oturmu bir ya am biçiminin yeryüzündeki bar ve huzuru ı şşşı şsa layaca , en önemlisi de, ancak bu anlay n insan n onurunu koruyaca , kim-ğğ ıı ı şığ ıli ini ve ki ili ini yüceltece ini bilmek gerekir. Dü ünün ki herkesin yapt yan na ğş ğğşı ı ğıkâr kalacak, güçlü zay f ezecek, elindeki ekme ini haks zca gasp edecektir. Böyle ı ığıbir dünyan n ya anabilir olmas mümkün müdür? Üstelik bu anlay sadece bizim ışıı şdinimizle de s n rl de ildir. Bu konu bütün dinlerin ortak olan yönlerinden bir ta-ı ı ığnesidir. Çünkü hakikati aramak, haks zl a kar durmak, kötülük yapan n cezas n ı ığş ııı ıbulmas n istemek insano lunun yap s nda vard r. nsan dünyada kendisine yap lan ı ığı ııİıhaks zl n bir tür kar l n alaca na inanmakta ve öylece teselli bulmaktad r. E er ı ı ığş ğı ı ı ığ ıığ* Doç. Dr. Ömer YILMAZ
366insanlar herkesin yapt ile kalaca inanc na kap l rlarsa, bu defa insan n bütün ı ı ğğ ııı ııolumlu eyleri ortaya koymas , üretmesi, yard mla mas , iyilik yapmas gibi de er şıışıığyarg lar alt-üst olacakt r.ı ııO halde dinimizin temel inanç esaslar ndan biri olan ahiret hayat nda insanlar ııyapt klar n n kar l n öyle veya böyle mutlaka alacaklard r. Buna samimiyet-ıı ış ğı ı ı ışıle inand m z takdirde kötülük yapmak yerine iyilik yapman n yollar n aram ı ı ığıı ıı şolaca z. Bu anlay ayn zamanda bizlere, hem bu dünyada yapt klar m z anlaml ğ ıı şııı ı ıık lmakta, hem de ölümden sonraki hayatta kar la aca m z konum hakk nda bilgi ış şığı ııvermektedir. Yapt n n kar l tastamam kendine verilecek olan ki i bu durumda ı ı ığş ğı ı ışçevresini sevmeye çal acak, etraf ndakilerle beraber huzur ve bar dolu bir hayat ı şıı şya aman n gayreti içinde olacakt r. nsana yapt n n kar l n n eksiksiz verilece-şııİı ı ığş ğı ı ı ığine dair Kitab m zda oldukça fazla say da ayet bulunmaktad r. Bunlardan baz lar ı ıııı ışöyledir: “Güzel i yapanlara (kar l k olarak) daha güzeli ve bir de fazlas vard r. Onlar n yüz-şşı ıııılerine ne bir kara bula r, ne de bir zillet. te onlar cennetliklerdir ve orada ebedî kala-ş ıİşcaklard r. Kötü i ler yapm olanlara gelince, bir kötülü ün cezas misliyledir ve onlar bir ışı şğıızillet kaplayacakt r. Onlar Allah ( n azab n)dan koruyacak hiçbir kimse de yoktur. Sanki ııııyüzleri, karanl k geceden parçalarla örtülmü tür. te onlar cehennemliklerdir. Onlar ora-ışİşda ebedî kalacaklard r.”ı(Yunus, 10/26-27)“Kim bir iyilik getirirse ona on kat vard r. Kim de bir kötülük getirirse o da sadece o ııkötülü ün misliyle cezaland r l r ve onlara zulmedilmez.”ğı ı ı(Enam, 6/160)“Her kim iyi amel getirirse, ona ondan daha hay rl s vard r. Onlar o gün korkudan ı ı ııemindirler. Kimler de kötü amel getirirse, yüzüstü ate e at l rlar. (Onlara), ‘Ancak yapt k-şı ıılar n z n kar l n görüyorsunuz ’ (denir.)”ı ı ış ğı ı ı ı,(Neml, 27/89-90)“Kim bir iyilik getirirse ona bundan daha hay rl s vard r. Kim de bir kötülük getirirse, ı ı ııbilsin ki, kötülük i leyenler ancak yapmakta olduklar n n cezas na çarpt r l rlar.” şı ııı ı ı(Kasas, 28/84)
367HERKES YAPTIĞININ KARŞILIĞINI GÖRECEKTİR*ِ ۪ َ ا ٰ ْ َ ا ِ ِّّٰ ا ْ ِ ٍِّ لَدْ َ ْ ِ ٍ ّ َ ل َ ْ ِ ن َ نِاَو ًئـْ َ ٌ ْ َ ُ ُ َ َ ِ َ ٰ ِ ا مْ َ ِ ْ ِ ا َ ۪زاَ َ ا ُ َ َ َوََََْۜ ََِْْْْ ۪ َ َ ِ ٰ َ َو َ ِ َ ْ َ اَِۜ“K yamet günü için adalet terazileri kuraca z. Öyle ki hiçbir kimseye zerre ığ ıkadar zulmedilmeyecek. (Yap lan i ) bir hardal tanesi a rlışğı ı ığnca da olsa, onu getirip ortaya koyaca z. Hesap görücü olarak biz yeteriz.” (Enbiya, ğ ı21/47)Kur’an- Kerim’de ahirete iman üzerinde önemle durulmu tur. Konuyla ilgili ışayetlerde, hayat n sadece dünyadan ibaret olmad , as l ve ebedî olan n ahiret haya-ıı ı ğııt oldu u, bu hayata da ölüm ve k yamet kap s ndan geçilece i hakikatini görmemiz ığıı ığistenmi tir. şİnsan n bu inanç içinde ya ayarak hayat n anlaml k lmaya çal mas , herkes için ışı ıı ıı şıiyilik dü ünüp iyilik yapmas , hay rda yar mas , her türlü kötü ve zararl dü ünce şııı şıışve davran lardan uzak durmas , kendine, ailesine, topluma ve tüm insanl a faydal ı şıığıolmak için çabalamas beklenirken, bu her zaman böyle olmamaktad r. Yapt klar n-ııııdan sorumlu olan ve s n rlar belli bir hayat ya amas gerekirken, s n rs zl k özentisi ı ıışıı ı ı ıve arzusuyla ya ayan insan, kendisine ya da kar s ndakilere zarar verebilecek ekil-şşı ışde davranabilmektedir.İnsanlar genellikle dünya hayat nda adaletin her zaman i lemedi ini, kimi zaman ışğhaks zlar n hakl , hakl olanlar n da haks z konuma dü tü ünü görerek ya amakta-ıııııış ğşd r. Bu ayet bize, bu adaletsizli in ahirette mutlaka giderilece ini ifade etmektedir. ığğK yamet günü kurulaca bildirilen hassas teraziler bize iyili in ya da kötülü ün ığ ığğküçümsenmemesi gerekti ini aç kça hat rlatmaktad r. zah n yapt m z ayette ğıııİı ıı ı ığ“bir * Dr. Faruk GÖRGÜLÜ
368hardal tanesi a rl nca da olsa”ğ ğı ı ı vurgusuyla öne ç kan bu gerçek, Zilzâl sûresinde; ı“O gün insanlar amellerinin kendilerine gösterilmesi için bölük bölük kabirlerinden ç ka-ıcaklard r. Art k kim zerre a rl nca bir hay r i lerse, onun mükâfat n görecektir. Kim de ıığ ğı ı ıışı ızerre a rl nca bir kötülük i lerse, onun cezas n görecektir.”ğ ğı ı ışı ı(Zilzâl, 99/6-8) eklinde ilan şedilmi tir.şKur’an- Kerim, ı“Fakat sizler dünya hayat n tercih ediyorsunuz. Oysa ahiret, daha ı ıhay rl ve süreklidir.”ı ı(A’lâ, 87/16, 17) diyerek insan nefsî arzular n n esiri oldu u za-ıı ığman nas l da ebedî olan fâni olana de i tirebildi ini ve kendi hüsran n yine kendi-ıığ şğı ısinin haz rlad n çarp c bir ekilde ortaya koymaktad r.ıı ı ığı ışıYapt klar ndan sorgulanma ve ahirette hesaba çekilme anlay ile ku at lmam ııı ı şşıı şbir hayat, sahibine de, çevresindekilere de hüsran sebebi olabilecektir. Oysa bu de-ğerleri hayat nda içselle tirmi olan mümin için zerre miktar günah n a rl n ya ışşıığ ğı ı ı ıda kul hakk sorumlulu unu ahirete ta mak, dünyan n yükünü s rt nda ta maktan ığş ııı ış ıdaha a r ve zor gelecektir.ğ ıDaha hay rl ve kal c olan ahiret mutlulu unu yakalayabilmemiz için, dünyan n ı ıı ığıgeçici zevklerine ve aldatmalar na kanmamal y z. Bu nedenle hepimizin, Kur’an’ n ıı ııbu uyar lar n anlay p hayat m za aktarmaya iddetle ihtiyac vard r.ı ı ııı ışıı
369HESAP GÜNÜ: KİMSENİN KİMSEYE FAYDASININ OLMAYACAĞI GÜN*ِ ۪ َ ا ٰ ْ َ ا ِ ِّّٰ ا ْ ِ َِّ ٌ ْ َ ْ ِ َ ْ ُ َوٌ َ َ َ َ ْ ِ َ ْ ُ َو ًـْٔ َ ْ َ ْ َ ٌ ْ َ ي ْ َ ً ْ َ ا ُ ّ اَو َو ل َ ٍَََََُُ۪نوُ َ ْ ُ ْ ُ “Öyle bir günden sak n n ki o gün hiç kimse bir ba kas ad na bir ey ı ışıışödeyemez. Hiçbir kimseden herhangi bir efaat kabul olunmaz, fidye şal nmaz. Onlara yard m da edilmez.” (Bakara, 2/48)ııBu ayette yüce Rabbimiz, bizi gelmesinde üphe olmayan hesap gününe kar şş ıuyarmaktad r. Bu ayette, hesap gününün deh et verici bir özelli ine vurgu yap l-ışğımaktad r: O da o gün yapt klar m zla ba ba a kal m zd r. Sevgili Peygamberimizin ııı ışşı ı ı ışşu sözü bu durumu çok iyi ifade etmiyor mu? “Ki iyi ölürken üç ey u urlar: Sevdikleri, mal ve yapt klar . lk ikisi geri döner ve o şşğıııİyapt klar ile ba ba a kal r ”ıışşı. (Buharî, “Rikak”, 42; Müslim, “Zühd”, 5)Bu yüzden Rabbimiz hesap gününe kar tedbirli olmam z için ça r yap yor ve ş ıığ ııbize “Ey Kullar m! Gelmesinde hiç üphe olmayan hesap gününe kar haz rl kl ışş ıı ı ıolun!” diye sesleniyor.Ayette de ifade edildi i gibi, o gün kimse ad na bir ey yapmaya gücümüz yet-ğışmeyecek. Bu dünyada nice fedakârl klarla yeti tirdi imiz ve k l na zarar gelmesine ışğı ıdahi tahammül edemedi imiz yavrular m za ne verebildiysek o kalacak yanlar nda. ğı ııYoksa orada bir baba ve bir anne olarak yavrular m za yard mc olamayaca z. Ayn ı ııığ ıışekilde yavrular m za ne kadar yalvarsak da bize yard ma gelemeyecekler. Öyleyse ı ııRabbimizin uyar s na dikkat edelim ve dünyan n bizi aldatmas na izin vermeyelim. ı ııı“Nas l olsa Allah affeder” sözlerine ise hiç kulak asmayal m. Bu dünyada iken pek ııçok i imizi yeri geldi inde sözü geçen bir dostumuzun araya girmesi ile halledebili-şğ* Dr. Fatih YÜCEL
370yorduk. Ama o gün hiçbir dostumuz ve yak n m z bizim için arac l k yapamayacak. ı ı ıı ıAyette Rabbimiz bu durumu çok aç k bir ekilde örneklendiriyor: ış“Ki inin karde inden, annesinden, babas ndan, e inden ve çocuklar ndan kaçaca gün şşışığ ıkulaklar sa r edercesine iddetli ses geldi i vakit, i te o gün onlardan herkesin kendini ığ ışğşme gul edecek bir i i vard r.”şşı(Abese, 80/33-37)Ayet ne kadar aç k de il mi? Bu dünyada dertlerimizi arz etti imiz, yeri geldi in-ığğğde s rda m z, yolda m z ve hayat arkada m z olan en yak nlar m z n o gün bizden ışı ışı ışı ııı ı ıkaçacak ve bizi yaln z b rakacak olmas gerçekten çok ac bir gerçektir. Mademki ııııo gün yapt klar m zla kar la aca z ve onlardan hesaba çekilece iz, o zaman bize ıı ış şığ ığorada katk s olan güzel amelleri i lemeliyiz. O gün mademki, evlat ve mal fayda ı ışvermiyor, o zaman neyin fayda sa lad n bularak ona göre haz rl k yapmal y z. ğı ı ığı ıı ıRabbimizin de ifade etti i gibi, hesap gününde, günahlardan ar narak, güzel ahlak ğıözellikleri ile donanm bir kalp fayda verecektir. Hesap günü, insanlarla ili kile-ı şşrinde dürüst, adil, yumu ak huylu olan, kalbinden her türlü kötü duyguyu atan, şnefsini günahlardan ar nd ran ve ibadetlerine devam eden, ya ant s ve güzel ahlak ı ışı ııile çevresine örnek olan mü’minler kurtulu a ereceklerdir.şO gün öyle bir duruma dü ece iz ki, bu dünyada yapt klar m zdan dolay hak şğıı ııetti imiz azaptan kurtulmak için her eyimizi feda etmek isteyece iz. Bu durum o ğşğkadar ileri gidecek ki, sevdiklerimizi hatta yavrular m z dahi kendimizi kurtarmak ı ı ıiçin fedaya yeltenece iz. Bu durumumuz ne kadar da içler ac s de il mi? Yavru-ğı ığmuzu kendimiz için feda edebilecek bir duruma dü eceksek durumun çetinli ini şğtahmin etmemiz hiç de zor olmayacakt r.ıO gün araya bizim için girebilecek tek ey Rabbimizin ho nutlu unu kazanmak şşğiçin yapt m z güzel amellerimiz ve ibadetlerimizdir. Öyleyse Rabbimizin ça r s na ı ı ığğı ıkulak vererek ona kavu may uman bir fert olarak, sadece onun r zas n kazanmak şııı ıiçin salih ameller i leyelim ş(Kehf, 18/110). Çünkü oradaki tek sermayemiz burada yapt klar m zdan ba kas de ildir.ıı ışığÖyleyse “Ya Rabbi beni biraz geciktirsen de senin yolunda harcasam ve salihlerden olsam”(Münâ kûn, 63/9-11)fi diyece imiz gün gelmeden önce Rabbimizin u ça r s na ğşğı ıkulak verelim: “Ey iman edenler! Allah’a kar gelmekten sak n n ve herkes, yar n için önceden ne gön-ş ıı ııdermi oldu una baks n. Allah’a kar gelmekten sak n n. üphesiz Allah, yapt klar n zdan şğış ıı ıŞıı ıhakk yla haberdard r.”ıı(Ha r, 59/18)ş
371HESAP GÜNÜNE HAZIR MIYIZ?*ِ ٰ ِ ا َ ْ ٰ ا َ ِِّ۪ ْ ا ّ َِّ اِ ْ َ َب َ ِ ّ س ِ َ ُ ُ ْ وَ ُ ْ ۪ َ ْ ٍ ُ ْ ُ نََِِۚ“ nsanlar n hesaba çekilmeleri yakla t . Hâlbuki onlar ga et içinde yüz İış ıflçevirmekteler.” (Enbiya, 21/1)Hepimizin bildi i gibi, dünyaya gelmek ve ya amak ne kadar gerçekse, ölüm ve ğşahiret de o kadar gerçektir. Bizler dünyaya ebedî kalmak için gelmedik. Yarat l m -ı ı ı ışz n bir gayesi vard r. Allah Teala ölümü ve hayat hangimizin daha güzel ve hay rl ıııı ıi ler yap p yapmayaca m z denemek için yaratm ve dünyada bize say lamaya-şığı ı ıı şıcak kadar çok nimet vermi tir. Bu nimetlerin kar l nda kendisine ükretmemizi, şş ğı ı ışemirlerine itaat edip yasaklar ndan sak nmam z istemektedir. Ancak bizler zaman ııı ızaman bundan hiç haberimiz yokmu gibi ya ay p, varl k nedenimizi unutabil-şşıımekte, dünyan n çekicili ine kap l p Allah’ n emirlerinden yüz çevirebilmekteyiz. ığı ııOysa kâinattaki düzenin bozulmas , her eyin altüst edilerek yok olmas , yok olan ışıve ölen eylerin yeniden diriltilerek aya a kalkmas ve mah ere do ru yönelmesi şğışğanlam na gelen k yamet ve hesap günü, elbette bir gün gelecektir. nsan n ölümü ııİıde bir aç dan onun k yametidir. Allah Teala bu ayette, verdi i nimetlerden dolay ıığıbizi hesaba çekece ini, bununla birlikte insanlar n bu gerçekten habersiz ve ga et ğıfliçinde ya ad klar n haber vermekte ve hesap günü için haz rl kl olmam z konu-şıı ıı ı ıısunda hepimizin dikkatini çekmektedir. te bizler bunu dü ünerek ya amal y z.İşşşı ıGa et dedi imizin eyin, hem inanan hem de inanmayan insanla ilgisi vard r. flğşıİnanan insan n ga ette bulunmas , âhiret/hesap gününe iman etti i halde oras için ıflığıgereken haz rl yapmamas , hesap dü üncesinden habersiz bir ekilde ya ama-ı ı ığışşşs , Allah’ n yasaklar ndan sak nmamas , tövbe edip Allah’a olan kulluk görevlerini ıııııyerine getirmede gereken özeni göstermemesi, ayr ca iyi i ler yapmamas d r. Yani ışı ıinand m z halde yapmam z gereken eyleri hayat m z n d na ç karmak, unut-ı ı ığışı ı ıı ı şımak, yok saymak, terk etmek gibi. Allah’ inkâr edenlerin ga ette bulunmas ise, ıflı* Dr. Faruk GÖRGÜLÜ
372kendini yaratan kabul etmemesi, hayat sadece bu dünyadan ibaret saymas ve ıııbuna göre ya amas , dünyada yapt iyilik ve kötülüklerden de sorumlu oldu unu şıı ı ğğdü ünmemesi, peygamber ve ilâhî vahiy taraf ndan uyar ld nda da bunlara s rt şıı ı ığıçevirmesi ve kulak t kamas d r.ıı ıDünya me guliyeti, zaman zaman as l var olu nedenimiz olan kulluk görevi-şışmizi unutturabiliyor, hiç ölüm/hesap gelmeyecekmi gibi büyük bir h rsla dünyaya şıba lanabiliyoruz. te Allah Teala Kur’an- Kerim’de bu ve buna benzer ayetlerle, ğİşıbizlere k yameti, ahiret/hesap gününü, mizan , cennet ve cehennemi hat rlatarak, ıııdikkatlerimizi çekmekte ve bizi ga etten kurtulmaya ça rmaktad r. Bizler her an flğ ııAllah’ n gözetimi alt nda oldu umuzun fark nda olup, yapt m z eylerden dolay ıığıı ı ığşıahirette hesap verece imizi unutmad m zda, hayat m za daha bir çekidüzen ve-ğı ı ığı ırecek, daima dikkatli ve kontrollü ya amaya, elimizden geldi ince iyilik yap p, kö-şğıtülüklerden uzakla maya gayret edece iz. Bu durumda hem kendi nefsimize hem şğde di er varl klara kar kötülük yapmaktan uzak duraca z. badetlerimizi yerine ğış ığ ıİgetirecek, görev ve sorumlulu umuzun bilincinde olaca z. Hay rl insan olma yo-ğğ ıı ılunda yar aca z. O zaman ailemize, akrabalar m za, kom ular m za, çevremize ve ı şğ ıı ışı ıhatta tüm insanl a daha ba ka bir gözle bakaca z. Ayr ca ölüm ve ahiret kayg s yla ığşğ ııı ıya ad m zda üzerimizdeki ga et ve unutkanl k perdesinden s yr larak Rabbimize şı ı ığflıı ıyönelece iz. K saca sorumluluk sahibi birisi olaca z.ğığ ıHer eyi bu dünyadan ibaret görme anlay bize, Allah’ , ölümü, hesab k sa-şı ı şıı ıca sorumlulu umuzu unutturacak ve gerçek görevimizi yapmaktan al koyacakt r. ğııOysaki Allah’ unutan, yarat l ve varl k amac ndan sapabilir. Bu nedenle ölümü, ıı ışııhesab s kça dü ünerek, ahiret haz rl m z ihmal etmemeliyiz. Sevgili Peygambe-ı ışı ı ı ı ığrimiz (s.a.s) de; “Lezzetleri yok eden ölümü çokça an n”ı (Tirmizî, Zühd, 4) derken bunu bize hat rlat yor. Bu anlay la ya ad m zda hem dünyam z, hem de ahireti-ııı şşı ı ığımiz güzel olacakt r. Hayat m z anlaml k lan, yarat c m zla olan ba m z kopart-ıı ı ıı ıı ı ığı ı ımamakta yatmaktad r.ıAllah’ n çok büyük bir arma an ve lütuf olarak ihsan etti i hayat m z, bizler için ığğı ıson derece anlaml ve de erlidir. Ancak bunu anlaml k lan ey, dünyan n ötesine ığı ışıta an bir amaç ve gayeye sahip olmak, yani ahirete inanmak ve bunun için haz rl k şı ıyapmak, ga ette bulunmamakt r. Çünkü Allah’ n verdi i nimetlerle hayat m z de-flıığı ı ıvam ettiriyoruz. O’na kulluk borcumuzu yerine getirip ükür içinde bir hayat ya a-şşmal y z. Hesaba çekilmeden, davran lar m z n muhasebesini kendi iç dünyam zda ı ıı şı ı ııyapabilmeliyiz. Dünya ve ahiret birbirini izleyen iki gerçektir. Birini di erine feda ğetmek yerine, ikisini birlikte dü ünmeli ve ona göre dengeli bir hayat ya amal y z. şşı ıÇünkü bunlar birbirini tamamlayan unsurlard r. Burada ne ekersek, ahirette onu ıbiçece iz. Buna göre ahiret, insan n sonsuz hayat , dünya ise ahirete aç lan kap ğıııı
373ve ahiretin ekim yeri/yani tarlas , hangimizin daha güzel ve ahlaki davran larda ıı şbulunaca m z bir s nav meydan d r.ğı ııı ıNetice olarak bu dünyada, zaman zaman kar la t m z ve çevremizde ortaya ş ş ğıı ı ıç kan olumsuz artlar, bazen de insan n kötü arzu ve ihtiraslar , insan n basiretini ışıııba layabilmekte, iyilik ve kötülükleri görmesini önleyebilmektedir. Dolay s yla bu ğı ıayette, dünyan n geçici nimetlerine aldanmay p ebedî olan ahiret hayat na yönel-ııımemiz istenmektedir. Amac m z, kendimizi dünyadan uzakla t rmak de il, bilakis ı ış ığya arken Allah’a olan sorumlulu umuzun bilincinde bir hayat ya amak ve hesap şğşverme uuruyla, imtihan meydan nda oldu umuzu unutmamakt r. Zira ya ad -şığışı ı ğm z hayat, dinî ve ahlaki de erlerimize kay ts z, ahirete, hesaba duyars z bir ekilde ığı ıışharcand nda s radan hâle gelir ve anlams zla r. K saca hesap vermenin kaç n l-ı ığıış ııı ımaz bir gerçek oldu unu ifade eden bu ayet, bize, ga et içinde olmamam z, ölüme ğflıve hesaba daima haz rl kl bulunmam z gerekti ini ifade ediyor. Çünkü dünya ha-ı ı ıığyat , ahiret hayat n n yan nda çok k sa bir zaman dilimidir.ıı ııı
374HESAP GÜNÜNDE HERKES YAPTIĞINDAN SORUMLUDUR*ِ ٰ ِ ا َ ْ ٰ ا َ ِِّ۪ ْ ا ّ ِّۙا َ رُ وَازِرَةٌوِزْرَ ا ْ ٰىََُِ ّ“Hiçbir günahkâr, ba kas n n günah yükünü yüklenmez.” (Necm, 53/38)şı ıİnsan, sadece kendi yapt klar ndan sorumludur. Bu durum, gönderilen kitap ve ııpeygamberler ile kullara bildirmi tir. Ayr ca Allah insana, do ruyla yanl kendisine şığı ı şgösteren bir de vicdan vermi tir. Selim ak l sahipleri vicdanlar n n sesine de kulak şıı ıvermelidir.İnsanlar, hür iradeleri ile do ru ve yanl seçmekte serbest b rak lm t r. Öyle ğı ı şıı ı ışise herkes kendi yapt klar ndan sorulacakt r. Kimse, kimsenin günah n yüklen-ıııı ımeyecektir. Bir cani, bir h rs z ve bir doland r c yüzünden o nun karde i, akrabas , ı ıı ı ışıçoluk çocu u sorumlu olamaz. Dolay s yla hiçbir günahkâr ba kas n n günah n ğı ışı ıı ıyüklenemez. Fakat kötülü e te vik eden kimse de cezas n alacakt r. Mesela: Bir ğşı ııkimse di erinin ibadet yapmas n engellemeye çal arak “bu gün ibadet yapma, ğı ıı şgünah bana ait” dese, ibadetini engelledi i kimsenin günah o ki iye yüklenemez, ığışancak o ibadeti engel olman n cezas n çeker. badet yapmayan kimse de kendi ıı ıİcezas n çeker.ı ıAyn ekilde bir ki i h rs zl k yapsa, bu cezas n ba ka ki iler çekmez. Herkes ışşı ı ıı ışşyaln zca kendi yapt klar ndan sorumludur. Buna kar l k, e er bir insan ba ka bir ııışı ığşinsan sapt r r, onu suça te vik eder veya o suçu i letirse, o zaman bu suç ayn za-ıı ışşımanda yapt ran n da suçu olmaktad r. Bir kimse bir ba ka kimseye h rs zl k yapt r r ııışı ı ıı ıveya yapmas na vesile olursa, bu durumda bu suç sadece yapan ki inin de il, ayn ışğışekilde yapt ran ki inin de olur.ış* Ömer ÖNEN
375Hesap gününde herkes yaln zca kendi yapt ndan sorumlu tutulacakt r. Kimse-ıı ığıye ba kalar n n günahlar sorulmayacak, kimse de kimsenin günah n yüklenmeye-şı ııı ıcektir. Bu durum Kur’an’da, “Herkes günah n kendi aleyhine kazan r. Hiçbir günahkâra ı ııba ka bir günahkâr n günah yükü yüklenmez.”şı(Enam,6/164) diye bildirilmektedir.Mekke mü rikleri, Hz. Peygambere; Gel bizim dinimize dön, dünya ve ahiret ne şistersen biz ke l oluruz. E er bu durumda bir günah n z olursa günahlar n z bizim fiğı ıı ıboynumuza olsun, demi lerdi. Hâlbuki herkesin yapt i kendisinedir. Bundan şı ığ şdolay da kazand sorumluluk kendi boyunlar na olacakt r. Akl selim sahibi bir ıı ı ğıııkimse ba kas n n zorlamas ve iste iyle Allah’ n yasak etti i hiçbir günah i leme-şı ıığığışyece ine göre, Allah’ n emretti i bir i i de yapmaktan kaç namaz. Çünkü her i ten ğığşışsadece kendisi sorumludur. Bir ba kas de il… Bir ba kas n n günah n yüklenen şığşı ıı ıkimse, di erinin günah n niçin çeksin. Herkesin i ledi i günah kendisinedir ve ce-ğı ışğzas n da kendi çekecektir.ı ıŞu halde, birinin di erine, sen unu öyle yap da günah veya cezas yaln z ğşşıııbenim boynuma olsun, demesi yaland r. Günah i leyen kimseler cezas n çeke-ışı ıcektir. Öyle deyip yalan söyleyen, günaha te vik eden de, bu yalan n n, bu te -şı ışvik ve aldatmas n n, bu kötü taahhüdünün cezas n elbette çekecektir. Ba kas n n ı ıı ışı ıgünah n yüklenmeyi üzerine alan kimseler, kendi günah n n cezas n çekmekle ı ıı ıı ıdi erini kurtaramaz. uras aç kt r ki, böyle demek, günah n failinden ba ka kim-ğŞıı ıışseye zarar olmaz demek de ildir. Ancak her il, onu yapana nispet olunur ve her ığfigünah, ilgili olanlara ilgisi oran nda yüklenir demektir. Hiç kimse günah i leyen ışve asi olan bir ki inin günah n üstlenmez. Her ki inin kazand kendinedir ve şı ışı ı ğameli boynuna as lm t r. Ba kas n n yapt klar ndan dolay o kimse suçlanamaz ve ı ı ışşı ııııceza göremez. Ayn ekilde dostluk ve arkada l k ad na susmay tercih etmenin, o ışş ıııi i yapmak kadar vebali vard r.şıGünah a r gelen kimse onu ta mak için ba kas n ça rsa, bu ça rd akrabas ı ığş ışı ığ ığı ı ığıda olsa, onun yükünden bir ey eksiltilmez. Kimse kimsenin günah n yüklenerek şı ıcehenneme, sevab yla da cennete girmeyecektir. Herkes kendi i ledikleriyle Allah’ n ışıhuzuruna ç kacakt r.ıı
376HİÇBİR KİMSE BAŞKASININ GÜNAHINI YÜKLENMEZ*ِ ۪ َ ا ٰ ْ َ ا ِ ِّّٰ ا ْ ِ ِّۜ ٰ ْ ُ اَذ ن َ ْ َو ٌء ْ َ ُ ْ ِ َ ْ ُ َ ِ ْ ِ ِاٌ َ ْ ُ ُعْ َ نِاَو ىٰ ْ ا َرْزِوٌةَرِزاَو ُر َ َوَََْٰ ََُِْۜ ِاَو ۪ ْ َ ِ ّ َ َ َ َ ّ ِ َ ّ َ َ ْ َ َو َة ّ ا ا ُ َ اَو ْ َ ِ ْ ُ ّ َر نْ َ ْ َ َ ۪ ا ُرِ ْ ُ َ ّ ِاََِٰٰٰۜۜ َََِْ َََُّ َ ا ِ ّْٰ۪ ا“Hiçbir günahkâr ba ka bir günahkâr n yükünü yüklenmez. Günah şıyükü a r olan kimse, (bir ba kas n ), günah n yüklenmeye ça r rsa, ğ ışı ıı ığı ıondan hiçbir ey yüklenilmez, ça rdşğı ı ığ kimse yak n da olsa. Sen ancak, ı ıgörmedikleri hâlde Rablerinden için için korkanlar ve namaz k lanlar ıııuyar rs n. Kim ar n rsa ancak kendisi için ar nm olur. Dönü ancak ı ıı ııı şşAllah’ad r.” (Fât r, 35/18)ııİnsanlar hem hay rl i leri, hem de hay rs z davran lar yapabilecek ekilde ya-ı ışı ıı şışrat lm t r. Allah insanlara ak l vermi ve ak ll insanlara; do ru ile yanl , hak ile ı ı ışışı ığı ı şbat l , sevap ile günah birbirinden ay rt etsinler diye, peygamberler ve dinler gön-ı ıııdermi tir. Son Peygamber Hz. Muhammed (s.a.s), son din de slam dinidir. Hz. şİPeygamberi sevip, onun getirdi i dinin esaslar na tamamen ba l kalarak hayatlar n ğığ ıı ısürdüren insanlar, sevaplar bol bol kazan rlar ve günahlardan uzak dururlar. Onun ııgetirdi i dinin esaslar n kabul etmeyenler ise hiçbir sevaba eri emezler.ğı ışMümin olan insanlar da zaman zaman hata ederler, yanl yaparlar ve haram olan ı şi leri i leyerek günah kazan rlar. Kazand klar günahlar kul hakk ile ilgili ise, kulla-şşııııra haklar n ödeyerek helalle irler. Kullara kar haklar n bu dünyada ödemezlerse, ı ışş ıı ıöbür dünyada ödemek zorunda kal rlar. Yani öbür dünyada, borçlunun verece i ığborcuna denk bir sevap, borçludan al n p alacakl ya ödenir.ı ıı* Mustafa KILIÇ
377Kazand klar günahlar Allah hakk ile ilgili ise, tövbe edip af dilerler. Allah diler-ıııse tövbelerini kabul edip onlar affeder, dilerse de i ledikleri suça uygun cezalarla ışcezaland r r. Ama sonuç itibariyle herkes kendi günah n n sonucuna katlan r, kimse ı ıı ııba kas n n günah ndan dolay cezaland r lmaz.şı ıııı ıMetnini ve mealini verdi imiz yukar daki ayet-i kerimede de öncelikle bu hususa ğıvurgu yap lm t r. Ki inin sorumlulu unun s n r belirlenmi tir. Ki inin dinî sorum-ı ı ışşğı ı ışşlulu unu ve ahirette verece i hesab n temel ölçüsünü belirten bu ayet ayn zamanda ğğııdünyadaki sorumluluklar ve dünya hukukundaki s n rlar da belirtmektedir.ıı ıı nsanlar; hukukun yerle medi i dönemlerde, cezalar haks z ve yersiz yerlerde İşğııuygulad lar. Bir kabileden herhangi bir ki i suç i ledi i zaman, o kabiledeki ba ka ışşğşinsanlar da sanki suç i lemi gibi cezaland r ld lar. Bu insanlar n suçu yok, gerçek şşı ı ıısuçluyu ara t ral m demediler. slam dini on be as r önce sorumluluklar n ve ceza-şı ıİşıılar n bireyselli i esas n getirmi tir. Bu esas bugün, bütün modern hukuk sistemleri ığı ıştaraf ndan da kabul edilmektedir.ıH ristiyanl k dinine göre; Hz. Âdem’in, cennette kendisine yasak edilen yiyece i ıığyedi i için kazand günah ile bütün insanl k günahlanm t r. Buna “asli günah” ğı ı ğıı ışdemektedirler. Onlara göre; Hz. sa, bütün insanl bu asli günahtan kurtarmak İı ı ğiçin hayat n feda etmi tir. Bu ayet ile H ristiyanlar n sahip olduklar yanl itikad n ı ışıııı şıyanl l da aç klanm olmaktad r.ı ı ış ğıı şıAyet-i kerimenin ikinci bölümünde Peygamberimiz (s.a.s)’in uyar lar n n kim-ı ı ılere fayda verece i belirtilmekte ve samimi müminlerin iki temel özelli ine de i-ğğğnilmektedir. Birincisi, görmedi i hâlde Allah’tan korkmak yani O’na içtenlikle ve ğtam teslimiyetle iman etmek, O’na kar gelmekten kaç nmakt r. kincisi ise; namaz ş ıııİıözenle k lmak, yani iman n davran lar na yans tmakt r. Bunlar yapan, günahlar-ıı ıı şııııdan uzak duran, günah i leyince tövbe edip ba lanmay hak eden insan, kötülük-şğ ş ıılerden ar nm olur. Elbette dönü ümüz bizleri yaratan Rabbimize olacakt r. O güne ıı şşıgöre, kendimizi haz rlamal y z.ıı ıBa kalar n n günahlar n üstlenmek mümkün olmad gibi kendi günah m z şı ıı ıı ı ğı ı ıba kalar n n üstüne atmak da mümkün de ildir. Çünkü Allah her eyi hakk yla şı ığşıbilendir. Herkese kendi günah n n kar l n vermeye muktedirdir ı ış ğı ı ı ı(Nisâ, 4/111-112).Rabbimiz bizlere, günahlardan uzak bir hayat ya amay nasip eylesin. ayet be-şıŞşer olarak günaha bula rsak, günahlar m z affetsin. O’nun her eye gücü yeter. O, ş ıı ı ışbizim günahlar m z ba lamaya da muktedirdir.ı ı ığ ş ı
378HUZUR MEKÂNLARI CAMİLERİMİZİN İHYA VE İMARI MÜMİNLERİN VAZİFESİDİR*ِ ۪ َ ا ٰ ْ َ ا ِ ِّّٰ ا ْ ِ َِّّ ِ ْ َ ْ َو َة ٰ َ ا َ اَو َة ّ ا َم َ اَو ِ ا مْ َ اَو ِ ٰ ا ََّٰٰ ََِٰ ِّْْ ِ َ َ ا ْ َ ِ ٰ َ ِ َ َ ُ ُ ْ َ َ ّ ِاّٰ اََ ۪ َ ْ ُ ا َ ِ ا ُ ُ َـ نا ِئ ۬وا ٰ َ َ َ ّ اْْ َ َ ٰ ُٰٓٓ“Allah’ n mescitlerini, ancak Allah’a ve ahiret gününe inanan, namaz k lan, ıı ızekât veren ve Allah’tan ba kas ndan korkmayan kimseler imar eder. te ışıİşonlar n do ru yolu bulanlardan olmalar umulur.” (Tevbe, 9/18)ığıDünya milletlerine öyle bir göz at ld nda, gerek Allah’a inanan semavî din şı ı ığmensuplar n n gerekse bat l din mensuplar n n hemen hepsinin kutsal kabul ettikle-ı ııı ıri mekânlar n n mevcut oldu u görülür. Mabet gelene inin kökeni ilk insana kadar ı ığğdayand r lmaktad r. Nitekim Kur’an- Kerim’de insanlar için in a edilen ilk mabedin, ı ııışKâbe oldu u bildirilmektedir (Âl-i mran, 3/96). Onun ilk banisinin Hz. Âdem oldu-ğİğu rivayeti esas al n rsa, mabet gelene inin ilk insanla ba lam oldu u ifade edilebilir ı ığşı şğ(D. .A. “Cami” Mad.).İYüce dinimiz slam, mensuplar aras nda sevgi ve efkati temin, toplumsal birlikteli-İıışği, yard mla ma ve dayan may sa lamak amac yla de i ik kurumlar vücuda getirmi -ışı şığığ şştir. Bu kurumlar n ba nda da üphesiz camilerimiz gelmektedir.ış ışCami, Asr- Saâdetten ba layarak on dört as r boyunca slam diyar nda Müslüman-ışıİılar n ibadet, ilim ve me veret dura olmu tur. badet için toplanan cemaat, din ilmini ışğ ışİde orada ö renir, dünya i lerini de orada görü ür, hallederdi. Ancak dünya i leri ço al p ğşşşğıçe itlendikçe, cami sadece ibadet ve ilim merkezi olarak kalm ve bu durum günümüze şı şkadar böylece devam ede gelmi tir.şAllah’ n zikredildi i mescitlerin, manevî bir atmosfere sahip oldu u da bir gerçektir. ığğMüminler, hu u’ içinde “Allah’ n evi” olarak nitelendirilen bu mekânlarda, dünyan n şııaldat c ve insan bunaltan ortam ndan kendilerini az c k da olsa uzak tutarak, Rableriy-ı ıııı ı* Dr. Ya ar YşİĞİT
379le ba ba a kalma, O’nun huzurunda durma imkân bulurlar. Orada dertlilerin dertleri şşıdinlenir, hastalar n ifa bulmas , borçlular n borçlar n n edas temenni edilir, gözya ışııı ıış ıdökenlerin gözya na ortak olunur, günahkârlar n, isyankârlar n pi manl k dilekçele-ş ııışırine hep beraber “Âmin” diyerek ortak imza at l r, sevinçler payla l r, do anlar orada ı ışı ığkar lan r, ölenler oradan u urlan r. Dostluklar n temeli, bir sevgi ve bar sözcü ü olan ş ıığııı şğ“Selam” ile orada at l r. Hâs l oras bütün Müslümanlar n adeta ortak kalbi gibidir. O ı ıı ıııkalpte hayat varsa, Müslümanlarda da hayat vard r. Malum, kalbe toplardamar kirli kan ıta r. Kalpte temizlenen kan, atardamarlar vas tas yla tekrar vücuda aktar l r. te camiye ş ıı ıı ıİşgelen insan, d dünyada her ne kadar kötü davran veya duygulara sahip olursa olsun, ı şı şbu kutsal mekânlardan temizlenerek topluma döner/dönmelidir. Oradan ç kan cemaat, ıkalpten vücuda pompalanan temiz ve taze kan misali, topluma kazand r lm yeni bir ı ı ışgüçtür, güzelliktir, erdemdir, de erdir.ğCamilerimizde kin yerine sevgi, ay p ve kusurlar n aç a ç kar lmas yerine örtülme-ııığııısi, kötü ve çirkin sözlerin yerine güzel sözün hâkim olmas , bölücülük yerine birlikte-ıli in, riya ve gösteri yerine ihlas ve samimiyetin hede enmesi oralar n ihya ve imar ğşflııiçin vazgeçemeyece imiz temel esaslard r. Zira camilerimizin “Allah’ n evi” olarak nite-ğıılendirilmesi, bu ölçütlere sahip olmalar ile ilintili bir durumdur. Oralar, bunald m z ıı ı ığde il huzur duydu umuz mekânlar olmal d r. Oralar n manevi havas n bozacak, ibadet ğğı ııı ıedenleri rahats z edecek hususlardan kaç nmak gerekir. Mabetlerin huzurunu bozmak, ııoralar mabet hüviyetinden ç karmak zulümdür. Nitekim yüce Mevla, ıı“Allah’ n mescit-ılerinde O’nun ad n n an lmas n yasak eden ve onlar n y k lmas için çal andan kim daha ı ııı ııı ııı şzalimdir…” (Bakara, 2/114) ifadeleriyle bu hususu dile getirmektedir.Camiler, mikro planda müminlerin dünyas n temsil etmektedir. Onlar orada iba-ı ıdetlerinin s hhat ve fazileti için nas l slam’a ayk r hususlardan kaç nmak zorunda ise-ııİı ııler, d âleme (toplumsal hayata) ç kt klar nda da bu davran lar n sürdürmeleri ge-ı şı ııı şı ırekir. Camide, nas l dünya ve ahirete faydas olmayacak davran lardan uzak kalmak ııı şgerekiyorsa, büyük mescit konumunda olan dünya hayat nda da bu tür davran lardan ıı şuzak kal nmal d r.ıı ıCamilerde saf düzeniyle zengin, fakir, köle, efendi aras ndaki fark ortadan kalkar. ıHerkes bir safta Allah’ n huzurunda rükua var r, secdeye kapan r. Bütün bu hareketler ıııtek bir komutla gerçekle ir. Bu komutun cemaat üzerindeki yans mas sosyolojik aç dan şıııbirçok yoruma tâbi tutulabilir. nsanlarda birlikte hareket etme duygusu, toplumdan İkopmama, toplumun uyum ve düzenini bozmama, idareciyi dinleme, bütün insanlar ıe it görme gibi birçok mesajlar ç kar labilir.şııSonuç olarak belirtmek gerekirse, camiler, huzur mekânlar d r. Oralar n ihya ve ı ııimar , güler yüz, tatl söz, hay rl amel, Rabbimize yöneli , ilim ve ahlakla olur. Bu ve ııı ışbenzeri güzel hasletler orada hâkimse, oras Beytullah’t r, mescittir, camidir.ıı
380PEYGAMBERİMİZ İNSANLARI SEVERDİ*ِ ٰ ِ ا َ ْ ٰ ا َ ِِّ۪ ْ ا ّ َِّ ْ َ ءَ ُ ْ رَ ُ ل ِ ْ ا ْ ُ ُ ْ َ ٌۗ َ ْ ِ َ َ ِ ّ ْ َ ٌ َ ـْ ُ ْ ِ ُ ْ ِ ۪ َ رَؤُ۫ف ٌ رَ ۪ ٌ ٌََََُِْ۪۪ٓ“Andolsun, size kendi içinizden öyle bir peygamber gelmi tir ki, sizin şs k nt ya dü meniz ona çok a r gelir. O size çok dü kün, müminlere kar ı ı ışğ ışş ıda çok efkatli ve merhametlidir.” (Tevbe, 9/128)şBu âyette yüce Allah çok güzel bir ifade ile Peygamber Efendimiz hakk nda “ken-ıdinizden bir peygamber” tabirini kullanm t r. Hz. Peygamber bir insan olmas aç -ı ışı ıs ndan içimizden biridir. Fakat yüce Mevla onu baz özellikler ile onurland rm t r. ıııı ışOnu ‘vahiy alma’, ‘Peygamberlerin sonuncusu olma’, ‘de i ik mucizelerle desteklen-ğ şme’ gibi mertebelerle ere endirmi tir. Onu, ‘aziz’, ‘ ere i’, ‘izzet sahibi’, ‘merhamet-şflşşflli’ bir Peygamber k lm t r.ı ı ışHz. Peygamber, be erî özellikler aç s ndan insanlar gibi ya am t r. O da bütün şı ışı ışinsanlar gibi do mu ve yine onlar gibi bu dünyadan irtihal etmi tir. Fakat Allah, ğşşona lütufta bulunarak farkl görevler vermi , a r yükümlülüklerle sorumlu k lm . ış ğıı ışOnu ve di er bütün peygamberleri elçileri olmalar hasebiyle önder, rehber ve yol ğıgöstericiler k lm t r. Öyle ki Müslümanlara a r gelenler ona a r gelmi , hatta Müs-ı ı ışğ ığ ışlümanlara gelen s k nt lar yüre inde hissetmi tir. Yemesi, içmesi, hayat standartlar ı ı ı ığşısade bir insan n artlar gibidir. Bütün inananlar n önderi olmas na ra men, dünyevi ışııığya am artlar n onlar n üstüne ç karmam t r. Bu yönüyle onlardan biri olmu tur. şşı ıııı ışşDe i ik münasebetlerle kendisinin insanlardan biri oldu unu ifade buyurmu tur. ğ şğşEbû Mes’ûd (r.a)’un rivayet etti ine göre, “Bir adam Hz. Peygamber’in (s.a.s) ya-ğn na geldi ve Onunla konu maya ba lad . Konu mas esnas nda adam korkudan ışşışııtitremeye ba lad . Bunun üzerine yüce Resul adama; şı‘Korkma, sakin ol. Çünkü ben bir kral de ilim. üphesiz ben, tuzlan p güne te kurutulmu et yiyen bir kad n n o luyum’ğŞışşı ığbuyurdu.” ( bn Mâce, “Et’ me”, 30)İı* Dr. Abdurrahman CANDAN
381Söz konusu âyet, Peygamber Efendimizin, insani yönünü vurgulayarak onun be er oldu unu, tabiat üstü güçlerle donat lmad n , fakat Allah’ n ilahî mesaj n şğıı ı ığıı ıbizlere ula t rmak için seçilmi mükemmel bir insan oldu unu ortaya koymaktad r. ş ışğıAllah Teala, Peygamberin, kendine inanan insanlara çok dü kün oldu unu ve ina-şğnanlar n çektikleri s k nt lar n ona çok a r geldi ini anlatarak, Peygamber Efendi-ıı ı ı ığ ığmizin efkat ve merhametine dikkat çekmektedir.şKur’an- Kerim’in “size çok dü kündür”, “s k nt ya dü meniz a r na gider” ışı ı ışğı ıifadelerinden, Peygamberimizin bizleri tehlikelere atmayaca n , bo hayallere sü-ğı ışrüklemeyece ini anl yoruz. O bize bir sorumluluk yükleyip, baz görevler vererek ğııbaz eylerden uzakla mam z istemi se, bu onun bize dü kün olmad anlam na ışşı ışşı ı ğıgelmez. Gerçekte merhamet budur. Çünkü bunlar, onun bizleri günahlardan, hata-lardan korumak ve slam’ n güzelliklerinden nasipdar k lmak istedi ini göstermek-İıığtedir.Peygamberimiz (s.a.s), müminlerin dünyada s k nt ya dü melerini, ahirette de ı ı ışazap görmelerini istemedi i gibi bütün insanlar n da hidayete ermeleri için çok ğıistekli ve bu konuda birçok s k nt ya katlanan fedakârl k örne idir. Yüce Mevla, ı ı ıığKur’an- Kerim’de Peygamberin insanlara olan efkatini ve onun bütün insanlara ışilahî vahyi ula t rma konusunda gösterdi i gayreti ba ka bir ayet-i kerimede öyle ş ığşşvurgulamaktad r: ı“Sen, bu söze (Kur’an’a) inanmazlarsa, arkalar ndan üzülerek âdeta kendini tükete-ıceksin.”(Kehf, 18/6)Bu ayette de yüce Allah, Hz. Peygamberin, inanmayan insanlardan dolay çok ıüzüldü ünü beyan etmektedir. Onun hayat , insanlar n kurtulu a ermeleri ve do ru ğıışğyola gelmeleri yönünde u ra makla geçmi tir. O, bu yolda birçok s k nt ve eziyet-ğ şşı ı ılerle da kar la m olmas na ra men elçilik görevinin gere ini yerine getirmi tir.ş ş şııığğş
382İBADETLER NEZİH VE ZARİF KIYAFETLERLE EDA EDİLMELİDİR*ِ ٰ ِ ا َ ْ ٰ ا َ ِِّ۪ ْ ا ّ َِّ۟ َ ۪ ادَمَ ُ وا ز۪ َ ـَ ُ ْ ِ ْ َ ُ َ ْ ِ ٍ وَ ُ ا وَا ْ َ ُ ا وَ ُ ْ ُ ا اِ ّ ُ ُ ِ ّ ا ُ ْ ۪ َ ُِ َْ َِ َُُِّٰۚٓ“Ey Âdemo ullar ! Her mescitte ziynetinizi tak n n (güzel ve temiz giyinin). ğıı ıYiyin için fakat israf etmeyin. Çünkü O, israf edenleri sevmez.” (A’râf, 7/31)Bu âyet-i kerîme, kutsal mekânlar ç plak olarak ziyâret eden ve ziyâret dönem-ı ılerinde et, ya ve süt gibi de erli g da maddelerini yemeyen ve tüm bunlar dinî ğğııbirer vecîbe olduklar gerekçesiyle yapan cahiliye dönemi mü riklerinin ış(bk. Taberî, VIII, 159–163) bu inanç ve uygulamalar n n bât l oldu unu ifade etmek üzere indiril-ı ıığmi tir. Ayet, ayn ekilde bizlere ibadet esnas nda ve sair zamanlarda güzel ve temiz şışık yafetlerle örtünmemizin gerekli oldu unu bildirirken, haram oldu u hususunda ığğözel hüküm bulunmayan maddeleri israfa kaçmaks z n yiyip içmemizde bir sak nca ı ııbulunmad n da haber vermektedir.ı ı ığYüce dinimiz slam, temizli e büyük önem vermi tir. Özü itibariyle manevî kir-İğşlerden ar nma, Allah’ tan ma, O’na itaat ve ibadet etme olan dinimiz, ruhumuzun ıııyüceli i ve Allah ile manevî ba lant ortam na geçebilmemiz için, bizleri çevreleyen şğııfizik artlar n da buna uygun hâle getirilmesini gerekli k lm t r. Bu yüzden Kur’an- şıı ı ışıKerim’de, ibadet hayat yla temizlik ve zarafet aras nda s k bir ba kurulmu tur. ııı ığşNitekim yüce Rabbimiz öyle buyurmu tur: şş“Orada, (Mescid-i Kuba’da) temizlenmeyi seven adamlar vard r. Allah da böyle çok ıtemizlenenleri sever.” (Tevbe, 9/108)Peygamber Efendimiz (s.a.s) de “Temizlik iman n yar s d r”ıı ı ı(Müslim,”Tahare”,1), “Namaz n anahtar temizliktir”ıı(Ebû Dâvûd, “Salât”, 73) gibi beyanlar yla temizlik ol-ımaks z n dinî hayat n ve dindarl n yeterli düzeyde olamayaca n bizlerin gönlüne ı ııı ı ğğı ıyerle tirmeye çal m t r.şış şı ı* Dr. Y. Seracettin BAYTAR
383Yüce Rabbimiz, Kur’an- Kerim’de mescitlerin zat na ait oldu unu ifade etmek-ıığtedir (Cin, 72/18). badetlerimizi eda etmek üzere evine misa r oldu umuz Zât’ n İfiğıyüceli ini dü ünerek beden ve elbiselerimizin temizli ine ve düzgünlü üne dikkat ğşğğetmeliyiz. Allah’ n evleri diyebilece imiz mukaddes mekânlara, ibadet etmek üzere ığgelen insanlar n gönül huzuru içerisinde bu görevlerini yerine getirmelerine engel ıolabilecek her türlü ses, koku ve görüntü kirlili i olu turacak durumlardan uzak ğşdurmal y z. Nitekim sevgili Peygamberimiz (s.a.s), cemaate gelen kimselerin sar m-ı ıısak, so an gibi ba kalar n rahats z edici kerih kokulardan kaç nmalar n emretmi ğşı ıııı ışve insanlar rahats z eden her eyin, melekleri de rahats z etti ini belirtmi tir ıışığş(Buhârî, “Et’ime”, 49, “Salât” 160; Müslim, “Mesâcid”, 73).Yüce Mevlâm z, ya ad m z dünyay , me ru dairede her türlü ihtiyac m za cevap ışı ı ığışı ıverebilecek nitelikte nimetlerle donatm ve bu nimetlerden öncelikli olarak fayda-ı şlanma hakk n da biz inananlara vermi tir ı ış(A’râf, 7/31–32). Bizlere dü en ise, israfa ve şgösteri e kaçmaks z n temiz ve güzel yiyeceklerden istifade etmek ve bu nimetlere şı ıkar l k küçük bir te ekkür anlam ndaki ibadetlerimizi ifa ederken nezahet ve za-şı ışırafet ölçülerine azami derecede dikkat etmektir. Peygamber Efendimiz (s.a.s), öyle şbuyurmu tur: ş“Bineklerinize özen gösteriniz, k yafet ve elbiselerinizi temiz ve düzgün tutunuz, tâ ki ıinsanlar aras nda parmakla gösterilecek gibi olunuz. Zira Allah, çirkinli i sevmez.” ığ(Ebû Dâvûd, “Libas”, 25)Ayr ca, yüce Allah’ n, verdi i nimetleri kulunun üzerinde görmekten ötürü ho -ıığşnut olaca n ğı ı(Tirmizî, “Edeb”, 54) ifade eden Peygamber Efendimiz (s.a.s), bu sözle-riyle, inanan bir insan için güzel ve temiz giyinmenin ne derece önemli oldu unu ğortaya koymu tur.ş
384İBADETTE İHLÂS ÇOK ÖNEMLİDİR*ِ ٰ ِ ا َ ْ ٰ ا َ ِِّ۪ ْ ا ّ ِّٰ ِ وَا ْ ُ ا د ۪ َ ُ ْ ِ ٰ ِ َ و۬ ئِ َ َ ا ُ ْ ِ ۪ َ وَ َ ْف َُْۜ ٰ ََّٓ َاِ ا ۪ َ َ ُ ا وَا ْ ُ ا وَا ْ َ َ ُ ا ِ َّ ََ َّ ّ ُ ْت ِ ا ّ ُ ا ُ ْ ِ ۪ َ ا ْ ًا َ ۪ ً َٰ ْ“Ancak tövbe edenler, durumlar n düzeltenler, Allah’ n kitab na ı ııısar lanlar ve dinlerini Allah’a has k lanlar müstesnad r. Bunlar müminlerle ıııberaberdirler. Allah, müminlere büyük bir mükâfat verecektir.” (Nisa, 4/146)Sözlükte saf ve halis olmak, st lahta ise, iman, ibadet, itaat, ahlak ve amel gibi ı ıher türlü eylemde halk n övme ve yermesini dü ünmeksizin s rf Allah için iyi ni-ışıyetle i yapmak, irk, nifak, riya gibi aibeli durumlardan uzak kalmak anlam na şşşıgelen ihlâs, ibadetlerimizde önemli bir olgudur. Bilindi i gibi insan n yarat l gayesi ğıı ışAllah’ bilmek ve O’na ibadet etmektir. Bir di er ifadesiyle, ibadet ve itaat, yarat l n ığı ı ışgayesi, yüce Allah’a sayg ve ba l l n aç k bir göstergesidir. slam’da ibadetlerin ığ ğı ı ııİmakbul olmas ise belirli artlara ba lanm t r. Bunlar n ba nda, bu ibadetin usu-ışğı ışış ılüne uygun olarak, s rf Allah’ n r zas gözetilerek, ihlas ve samimiyetle eda edilmesi ııııgelmektedir. Nitekim ibadetin kabul olmas , onun sadece Allah r zas için yap lma-ııııs yla, ı“Temizlenmek için mal n hayra veren en muttaki (Allah’a kar gelmekten en çok ı ış ısak nan) kimse o ate ten uzak tutulacakt r. Onun kat nda, hiçbir kimseye kar l ödene-ışıış ğı ı ıcek hiçbir iyilik yoktur. Yapt iyili i ancak yüce Rabbinin ho nutlu unu istedi i için yapar. ı ı ğğşğğElbette kendisi de ho nut olacakt r.”şı(Leyl, 92/18-21)Buradan ibadetin s rf Allah r zas için yap lmas gerekti ini, aksi takdirde bunun ııııığkabul edilmeyece ini anl yoruz. Yine bu ba lamda, istisnas z tüm peygamberlerin ğığıtebli görevlerini derin bir ihlâs ve samimiyet içerisinde yerine getirdikleri ve insan-ğlardan bunun kar l nda hiçbir ey beklemediklerini, ümmetlerine söyledikleri u ş ğı ı ışşortak sözlerle dile getirdiklerini görmekteyiz: * Doç. Dr. Ömer YILMAZ
385“Buna kar l k sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim mükâfat m verecek olan, ancak şı ıı ıâlemlerin Rabbi olan Allah’t r.” ı( uarâ, 26/109, 127, 145, 164, 180)ŞDinimizde âdeti ibadet hâline çeviren özellik niyettir. Bu yüzden tüm ibadetlerde niyet art ko ulmaktad r. Örne in oruç niyet edilmezse, perhiz; namaz, niyet edil-şşığmezse beden e itimi mesabesinde kalmaktad r. Di er ibadetlerde de ayn ey söz ğığışkonusudur. O halde niyet neredeyse ibadetlerin olmazsa olmaz artlar ndan biridir. şıİşte burada söz konusu edilen niyette ise as l olan onun s rf Allah r zas için yap l-ııııımas d r. Yani yap lan ibadete ihlas ve samimiyetin egemen olmas d r. Ki iler göste-ı ııı ışri için herhangi bir eyi ibadet maksad yla yaparlarsa bu riya ve iki yüzlülük gibi şşıbüyük bir tehlikeyi de beraberinde getirmektedir. Bu hâliyle gösteri , amelleri bo a şşç karan, manevî bir hastal k eklinde belirmektedir. Nitekim yüce Allah bu gerçe i ıışğşöyle dile getirmektedir:“Ey iman edenler! Allah’a ve ahiret gününe inanmad halde insanlara gösteri olsun ı ı ğşdiye mal n harcayan kimse gibi, sadakalar n z ba a kakmak ve gönül k rmak suretiyle ı ıı ı ışıbo a ç karmay n. Böylesinin durumu, üzerinde biraz toprak bulunan ve maruz kald şııı ı ğşiddetli ya murun kendisini ç plak b rakt bir kayan n durumu gibidir. Onlar kazand k-ğııı ı ğıılar ndan hiçbir ey elde edemezler. (Böyleleri, iyiliklerinin kar l n göremezler). Allah, ışş ğı ı ı ıkâ rler toplulu unu hidayete erdirmezfiğ.” (Bakara, 2/264)Bütün buraya kadar anlat lanlardan ç kar lan sonuç, bir Müslüman n yapt her ııııı ı ğibadette ihlas ve samimiyeti gözetmesinin, o ibadetin kabulü için büyük bir önemi haiz oldu udur. O halde, ibadetler ancak, ihlâs ve samimiyetle de er kazanmakta ğğve yap lan her me ru i , iyi niyetle ibadete dönü mektedir. Aile hayat m zda, i çev-ışşşı ışremizde, çar da-pazarda, kom uluk ili kilerimizde, hülasa her yerde ve her zaman ş ışşdaima iyi niyetli olmaya ve yapt m z her i te Allah’ n r zas n gözetmeye çal al m. ı ı ığşı ıı ıı ışUnutmayal m ki bunun d ndakiler bo a emek harcamak ve beyhude gayretten ileri ıı ışşgidemeyecektir. Bu durum hem dünyada, hem de ahirette böyle olacakt r. K yamet ııgününde, yapt m z ibadetten teraziye konulacak iyi amel beklerken, Allah koru-ı ı ığsun bu beklentimiz hüsrana ve hayal k r kl na dönü mesin.ı ı ı ığş
386İFTİRA, İNSAN ONURUNA KARŞI SAYGISIZLIKTIR*ِ ٰ ِ ا َ ْ ٰ ا َ ِِّ۪ ْ ا ّ ِّاِذْ َ ّ ْ َ ُ ِ َ ِ ُ ْ وَ َ ُ ن ِ ْ َا ِ ُ ْ َ ْ َ ُ ْ ِ ۪ ِ ٌ وَ َ ْ َ ُ َ ُ َ ِّ ً ۗ وَ ُ َ ِ ْ َ ٰ ِا ََُّْ َ ََِ َْ ََ ۪ ٌ “Hani o iftiray dilden dile dola t r yor; hakk nda hiçbir bilginiz olmayan ışı ıışeyleri a z n za al p söylüyor ve bunu önemsiz bir i san yordunuz. Hâlbuki ğı ıışıbu, Allah kat nda büyük bir günaht r.” (Nûr, 24/15)ııYüce dinimiz bizim mutlu olmam z hede eyerek bu do rultuda birçok düs-ı ıflğturlar koymu ve birtak m de erlere önem atfetmi tir. Yüzy llar boyu insanl n da şığşıı ı ğkabul etti i insan insan yapan ve büyük ço unlu u dinlerden kaynaklanan baz ğığğıde erler vard r. Sevgi, sayg , yard mla ma, dürüstlük, insanî hak ve hürriyetleri v.b. ğııışkavramlar insanl n temel ahlak anlay na ekil veren ve ayn zamanda dinden ı ığı ı şşıbeslenen belli ba l de erlerdir.ş ığBu de erlerden bir tanesi olan “ ftira etmemek” de insanl n temel ahlakî ka-ğİı ı ğidelerinden bir tanesidir. Hepimizin bildi i gibi iftira; hangi türden olursa olsun, ğki inin bir ba ka insana gerçekte olmayan bir suçu veya yapmad bir i i yüklemesi şşı ı ğşdemektir. Toplumumuzda “kara çalmak”, “çamur atmak” gibi ifadelerle dile getirilen kötü davran da iftiradan ba ka bir ey de ildir. ftiraya konu olan veya yüklenmek ı şşşğİistenen suç uydurma, as ls z ve mesnetsiz bir suç ise ya da iftiran n hede olan kim-ı ııfise masum, günahs z ve bunun sonucunda ma dur ise, yüce Yarat c n n kat nda bu ığı ı ııki i mazlum; “müfteri” dedi imiz bu i i yapan kimse de zalim ve melundur, lanet-şğşlenmi tir. Nitekim tarih boyunca bütün ilâhî dinlerin ve dü ünce sistemlerinin ortak şşnoktalar ndan birisi “iftira etmemek” üzere mensuplar na kesin uyar larda bulun-ııımas d r. Yüce kitab m z Kur’an- Kerim de bu konuda ciddi uyar larda bulunmu , ı ıı ııış* Dr. Seyid Ali TOPAL
387müfterilerin lanetlendiklerini ve en büyük azaba maruz kalacaklar n , ı ı“Onlardan her biri için, i ledikleri günah n cezas vard r. çlerinden o günah n büyü ünü üstlenen için ise şıııİığa r bir azap vard r”ğ ıı(Nûr, 24/11) ayetiyle bildirmi tir.şE er bir toplumda müfteriler ço unlukta ise veya bu konuda toplumun kendi ğğkendini denetleme yetisi yoksa o toplumda öncelikle insanlar n birbirine kar olan ış ısevgi, sayg ve güvenleri yok olacakt r. Çok önemli olan bu de erlerin yok oldu u ıığğbir toplumda sa l kl bir cemiyet hayat n n olmas imkân ise ortadan kalkacakt r. ğı ıı ııııSonuçta da, öyle toplumlar n meydana getirdi i bir milletin, sa l kl ve güçlü bir ığğı ıbütünlük arz etmesi, milli birlik ve beraberlik sergilemesi mümkün olmayacakt r. ıHangi konuda olursa olsun dinin ve genel ahlak n birlikte yasaklad iftira etmeyi ıı ı ğve kara çalmay adet edinenlere bir toplumda ne kadar az rastlan yor ve toplum on-ıılar n bu hareketlerini ay play p cezaland rarak ne kadar önleyebiliyorsa, o toplum ııııkendini o ölçüde savunuyor ve koruyor demektir.Ancak, ac bir gerçek olarak, her dönemde ve her toplumda müfterileri de ma-ısumlar da görmek mümkündür. Masumlar hep azap çekmekte ve hakl l klar n ıı ıı ıbelki uzun bir zaman sonunda, ama i i ten geçtikten sonra ispat edebilmektedirler. ş şBu yüzden o masumlar n çekti i st rap, müfterinin ald ceza ile telâ edilemeye-ığı ıı ı ğficek kadar büyük olmakta, sonuçta insanl n vicdan nda onmaz yaralar olarak derin ı ığıizler b rakmaktad r. O sebeple içinde ya ad m z toplumu ve mensuplar n iftiraya ıışı ı ığı ıkar korumak hepimiz için hem dinî ve hem insanî bir zorunluluktur.ş ıİftiran n kötülü ü öteden beri biline gelmi olup toplumumuzda bunun üzerine ığşcümlelere dökülmü birçok deyi ve atasözlerimiz mevcuttur. “Kurunun yan nda şşıya da yanar.” “Alma mazlumun ah n , ç kar aheste aheste.” gibi sözler de gelenek-şı ı ılerimizin bugüne kadar getirdi i iftiran n kötülü ünü ve müfterinin lanetlendi ini ğığğifade eden sözlerdir.Bu duyarl l k dualar m za da; “Allah kuru iftiradan saklas n”, “Allah müfterinin ı ıı ııiftiras ndan saklas n” eklinde yans m t r.ıışı ı ışSonuç olarak, toplumumuzun hem dinî kayg lar hem de ahlaki endi eler sebe-ışbiyle iftiradan korktu u ve sak nd da bir gerçektir. Fakat her konuda oldu u gibi ğı ı ığğbu konuda da istisna durumlarla kar la mam z mümkün olabilmektedir. nsanl n ş şııİı ı ğay b olarak görmemiz gereken iftira dün vard , günümüzde varl n sürdürmekte-ı ııı ı ığdir ve yar n da olacakt r.ııTemennimiz, insan m z n ve toplumumuzun iftiradan korunmu , huzurlu ve ı ı ışgüven dolu bir hayat ya amas ve bu türden davran lar n say lar n n mümkün ol-şıı şıı ı ıdu unca az olmas d r.ğı ı
388İLAHÎ HAKİKAT NASIL ANLATILIR*ِ ٰ ِ ا َ ْ ٰ ا َ ِِّ۪ ْ ا ّ َِّّ ُ َ ا ّ َ ا ّ س ُ َ ْ َ ءَ ُ ُ ا َ ّ ِ ْ رَ ِّ ُ ْ َ َ ا ْ َ ٰى َ ِ ّ َ َ ْ َ ۪ ي ِ َ ْ ۪ وَ َ ْ َ َِِْۚۚ َُْٓ ٓ َ ٍُۜ َ ِ ّ َ َ َ ْ َ وَ َ ا َ َ ـْ ُ ْ ِ َ ۪ ٓ َ ۬ َََُِّۚ“De ki: Ey insanlar, size Rabbinizden gerçek (Kur’an) gelmi tir. Art k kim şıdo ru yola girerse ancak kendisi için girer. Kim de saparsa ancak kendi ğaleyhine sapar. Ben sizden sorumlu de ilim.” (Yûnus, 10/108)ğAyet-i kerimede Rabbimizden bizlere bir hakikatin indirildi i anlat lmaktad r. Bu ğııhakikat de Kur’an’ ve hak dini anlatan, ö reten Peygamberimizin getirdi i ilkelerdir. ığğÖyleyse dinî inanç ve ya am tarz bak m ndan yüce Allah taraf ndan gönderilen ö -şıı ıığretiler ve Peygamberimizin getirdi i ilkeler hakt r, do rudur. Ancak âlemlerin Rab-ğığbinden gelen do ru yola uyma konusunda insanlar serbesttirler. Dileyen bu do ru ğğyola uyar ve kendi lehinde bir i yapm olur. Kendi yarar n gözetmi olur. Bunun şı şı ışyan nda yapt klar n n kar l n Allah kat nda görür. Bu ilahî kaynaktan gelen haki-ııı ış ğı ı ı ııkate uymayan, ondan istifade etmeyenler ise kendi aleyhlerine bir i yapm olurlar. şı şYapt klar n n cezas n da görürler. Dolay s yla hidayeti tercih eden de, dalaleti tercih ıı ıı ıı ıeden de kendisi ile ilgili bir i yapm olur.şı ş Allah, yukar da zikredilen ayette Peygamber Efendimizden unu anlatmas n is-ışı ıtemi tir: “Ben size do ru yolu gösteriyorum. yi ve kötü olan anlat yorum. Sizi zorla şğİııMüslüman yapacak de ilim. Bana böyle bir yetki de verilmemi tir. Benim yegâne ğşgörevim insanlar hakikate ça rmaktad r. Tercih hakk da sizindir. Dileyen kabul ığ ıııeder. Dileyen de inkâr eder. Ben size Hak dini ula t rd m, sizi tan t rd m. Sizi ayn şı ıı ı ışızamanda dinin faydal , yararl ö retilerine davet ediyorum. Kabul etmenin sizin ya-ıığrar n za oldu unu da söylüyorum. Kabul etmemeniz durumunda mah er gününde ı ığşzarar edece inizi ve azapla kar la aca n z da söylüyorum. Bundan sonra sizden ğş şığı ı ı* Dr. Abdurrahman CANDAN
389dileyen benim ça r ma evet deyip, hakikat yolunu seçer, isteyen de bat l yolu tercih ğ ııeder. Fakat unu iyi biliniz ki insan her yapt ndan sorumludur. Allah, herkese yap-şı ı ğt klar ndan dolay hesap soracakt r.” Bu durum Kur’an- Kerim’in ba ka bir ayetinde ııııışşöyle ifade buyrulmu tur:ş“De ki: Hak, Rabbinizdendir. Art k dileyen iman etsin, dileyen inkâr etsin. Biz zalim-ılere öyle bir ate haz rlad k ki, onun alevden duvarlar kendilerini çepeçevre ku atm t r.”şııışı ış(Kehf, 18/29)İslam’ n hakikatlerini insanlara anlatmak isteyenlerin de ayn tav r içinde olmala-ııır gerekir. Çünkü Müslüman n yapmas gereken ey, ilahî kaynakl bilgiyi muhataba ııışıula t rmakt r. En güzel ekilde, en uygun ekilde anlatmakt r. Bunun ötesinde bir ş ıışşıyetkisi ve sorumlulu u yoktur. nsanlar farkl bir yöntemle do ru yola götürece ini ğİıığğiddia etmek ise sorumsuz i ler yapmaya götürebilir. Çünkü insanlar güzelliklerle şıtan t ray m derken onlar büsbütün uzakla t rabilir. Hakikati anlatt ktan sonra ki i-ı ışıış ıışlerin tercihlerine, kanaatlerine sayg göstermek gerekir. Bu konuda bize yol gösteren ıyine Kur’an- Kerim’dir. Yüce Mevla Hz. Peygambere öyle demesini emretmi tirışş: “De ki: ‘Bana, Müslümanlardan olmam ve Kur’an’ okumam emredildi.’ Art k kim ııdo ru yola girerse yaln z kendisi için girer. Kim de do ru yoldan saparsa de ki: Ben ancak ğığuyar c lardan m.”ı ıı(Neml, 27/92)Dolay s yla bu emir bütün inananlar ba lar. Bir k s m insanlar bu hakikatlere ı ıığı ıuyarlarken, bunlara uymayanlar da olacakt r. Sonuçta kabul edip etmemek ki i-ışnin kendisine kalan bir durumdur. Her zaman iman üzerine sabretmek, Allah ve Resûlünün belirledi i ölçülerden vazgeçmemek inanan insan n iar olmal d r. Ta ki ğışıı ıilahî ayd nl k, ilahî rahmet, ilahî güzellikler insanlar ku ats n. Çünkü nihayetinde ı ıışıherkesin teslim olaca tek hakikat slam’ n getirdi i güzelliklerdir. Yeter ki bu uy-ğ ıİığgun bir ekilde anlat ls n, insanlar n onunla güzel bir ekilde tan mas sa lans n.şı ıışı şığı
390İLAHÎ RAHMET, HER ŞEYİ KUŞATMAKTADIR*ِ ٰ ِ ا َ ْ ٰ ا َ ِِّ۪ ْ ا ّ ِّۚوَا ْ ُ ْ َ ۪ ٰ ِهِ ا ّ ْ َ َ َ َ ً وَ ِ ا ِ َةِ اِ ّ ُ ْ َ اِ ْ ۜ َ ل َ ا ۪ ا ُ ِ ۪ َ ْ ا َ ءَُ ُٓ ٓ ََ۪ٓ َ ََْ ََُٰ وَرَ ْ َ ۪ وَ َ ْ ُ َ ْ ءٍ َ َ ْ ُ ُ َ ِ ۪ َ َ ّ ُ ن وَ ُ ْ ُ نا َ ٰ ةَ وَا ۪ َ ُ ْ ِ َ ِ َ ُ ْ ِ ُ نَََََََِّّّّٰۚۜ“Bizim için bu dünyada da bir iyilik yaz, ahirette de. Çünkü biz sana varan do ru yola yöneldik. Allah öyle dedi: ‘Azab m var ya, diledi im ğşığkimseyi ona u rat r m. Rahmetim ise her eyi kapsam t r. Onu, bana ğı ışı ışkar gelmekten sak nanlara, zekât verenlere ve âyetlerimize inananlara ş ıııyazaca m.’” (A’râf, 7/156)ğ ı“Rahmet” ve “Merhamet” kelimeleri; ac mak, esirgemek, korumak, affetmek, ıba lamak ve nimet vermek gibi anlamlara gelen “r-h-m” kökünden gelmektedir. ğ ş ıMealini verdi imiz ayette geçen rahmeti ise, “ac nan kimseye iyilik etme sonucu-ğınu do uran ac ma hissi” eklinde tan mlayabiliriz. Buna göre rahmet kavram n n ğışıı ıkapsam nda hem ac ma hem de iyilik ve ikramda bulunma oldu unu ö reniyoruz. ıığğEsasen rahmet ve merhamet, te melde Allah’ n s fat olup insan ve di er canl lardaki ıı ığımerhamet duygusu da Al lah’ n onlara rahmet veya merhametinin bir sonucudur. ıAllah’ n rahman ve rahîm isimleri de rahmet kelimesinden türetilmi olup dünya ve ışâhirette bütün varl klara olan lütu ar n ifade etmektedir.ıı ı flKonumuz olan âyetteki “...rahmetim ise her eyi kapsam t r; onu, bana kar-şı ışş ı gelmekten sak nanlara, zekât verenlere ve âyetlerimize inananlara yazaca m.” ıığ ışeklindeki ifadeyi sfahani, “…rahmetin dünyada herkesi ku att n , âhi rette ise İşı ı ığyaln zca müminleri kapsayaca ” ığ ı(Müfredat, “rhm” md.) eklinde yorumlamaktad r.şıBununla birlikte, Allah (c.c)’ n zalimler için elbette gazap ve cezas n n da olaca-ıı ığı ın unutmamam z gerekir. Çünkü dünyada akla hayale gelmedik zulümler i leyen ış* dris BOZKURT İ
391insanlara, di er canl lara ve Allah (c.c)’ n evrene koydu u do al dengeye zarar ve-ğıığğrenler için de Allah’ n azab müstahakt r. Böyle olmasa zulümler kar l ks z kal r.ııışı ı ııBu sebeple Allah (c.c) ayette, kullar ndan ancak dilediklerinin azaba maruz kala-ıcaklar n ; buna kar l k bütün mevcudat n, dünyada varl k sahnesine ç k lar ndan ı ışı ıııı ışıitibaren kendi rahmetinden pay ald klar n ve liyakatlerine göre de alacakla r n bil-ıı ıı ıdirmi tir. u halde ba lang çta rahmetten pay almayan hiçbir varl k yoktur. Ancak şŞşııazab hak edenlere, rahmetin ard ndan azap isabet edecektir. Sonuç olarak rahmet ııas l, azap talîdir. Nitekim En’âm sûresinde (6/12ı) “O, kendi üzerine (kullar için) rah-ımeti yazm t r”ı ış buyurularak bu hususa i aret edilmi tir.şşİnsan da dâhil olmak üzere her varl k, var olmakla rahmete mazhar olmaktad r. ııFakat insan, özgür ve ahlakî varl k olarak, inanç ve eylemlerinin de erine göre aza-ığb da rahmeti de hak edebilir. Böylece ilgili ayette Hz. Musa’n n, “Bize bu dünyada ııda âhirette de iyilik yaz. üphesiz biz tövbe etmi olarak sana geldik” eklindeki Şşşduas na kar l k Al lah (c.c), “Azab ma diledi imi u rat r m; rahmetim ise her eyi ışı ıığğı ışku atm t r” buyurmak suretiyle, bir yandan ona, onun ümmetinden sâlih ki ilere şı ışşgeni bir rahmet ümidi vermekle birlikte, bunun kendisi için bir zorunluluk olma-şd n hat rlatma mahi yetinde, azab n n da dikkate al nmas n istemi ; ard ndan da ı ı ığıı ııı ışıazaptan koruyup rah mete mazhariyet kazand racak iyi hâllere birkaç örnek olmak ıüzere, takva ehlin den olmak, zekât vermek ve âyetlere inanmay sürdürmek gerek-ııti ine i aret bu yurmu tur ğşş(Kur’an Yolu, 11,600, Ankara 2006).Yüce Allah (c.c)’ n rahmeti ve sevgisi daima ön planda olup biz kullar na efkat-ıışle ve merhametle muamele etmekte, azap etmeyi asla istememektedir. Besmelede Allah’ n Rahman, Rahîm; çok esirgeyen, çok ba layan, çok merhamet eden olu-ığ ş ışunun yer almas bo una de ildir. Allah’ n güzel isimlerini (Esma-i Hüsnâ) gözden ışğıgeçirdi imiz zaman bunlardan ço unun sevgi, merhamet, ba lama, koruma, kol-ğğğ ş ılama, af ve ma ret gibi unsurlar içerdi ini görürüz. Bunun içindir ki bir hadis-i ğ fiğkutside, “rahmetim gazab m geride b rakm t r”ı ııı ış(Buhârî, “Tevhid”, 15) buyurularak Allah’ n af, ba lama, rahmet ve ma retinin gazap ve cezaland rmas ndan daha ığ ş ığ fiııileride oldu u ifade edilmektedir. Ancak kullar, O’na isyan ederek azab kendileri ğıhak etmektedirler.Rabbimizin merhametini anlamak ak ll ve feraset sahibi insanlar için hiç de ı ızor olmasa gerek. Zira Rabbimiz biz aciz kullar na rahmet ve merhametiyle mu-ıamele etmeyip yapm oldu umuz amellerin kar l n an nda vererek, hata ve ı şğş ğı ı ı ııgünahlar m zdan dolay bizleri hemen cezaland racak olsa peri an ve helak olur, ı ııışazaba duçar oluruz.
392 O halde, Allah (c.c)’ n rahmet ve merhametine lay k kullar olma konusunda ııazami gayret göstermeli, nankörlük yap p inat ve isyanla beyhude i ler pe inde ko-ışşşarak gazab na müstahak olmamal y z. Allah (c.c) cümlemizi, rahmetine nail olan ıı ıkullar ndan eylesin.ı
393İMAN KÜFÜR MÜCADELESİ*ِ ٰ ِ ا َ ْ ٰ ا َ ِِّ۪ ْ ا ّ ِّْۜ ۪ َ نِ َ ا ّ َ ا ۪ َ ا َ ُ ا َ ّ ِ وا ا َ ءَ ُ ْ وَاِ ْ َا ـَ ُ ْ اوْ ِ َ ءَ اِنِ ا ْ َ َ ّ ا ا ُ ْ َ َ ا َََُْٓ َ ُ ٓ ٰ َّٰٓٓ َ ُوَ َ ْ َ َ َ ُ ْ ِ ـْ ُ ْ َ و۬ ئِ ُ ُ ا ِ ُ ن ُ اِن َ نا َ ؤُ۬ ُ ْ وَا ْ َ ؤُ۬ ُ ْ وَاِ ْ َا ـُ ُ َْ َٓ ٰ ْٓ ََُّْ ٰ ََّٓٓ وَازْوَا ُ ُ ْ وَ َ َ ـُ ُ ْ وَا ْ َال ۨ ا ْ َ َ ْ ُ ُ َ وَ ِ َ رَةٌ َ ْ َ ْن َ َ دَ َ وَ َ َ ِ ُ َ ْ َ ْ َ ٌََََٰ۪ ِ وَرَ ُ ِ ۪ وَ ِ َ دٍ ۪ َ ۪ ِ ۪ َ َ َ ّ ُ ا َ ّ َ ْ ِ َ ا ّ ُ ِ ْ ه۪ وَا ّ ُ َ ْ ِيٰ َِٰۜ ََٰا َ ّ اِ ـْ ُ ْ ِ َ ا َّ ََ۟ا َ ْمَ ا َ ۪ َِْْ“Ey iman edenler! E er küfrü imana tercih ederlerse, babalar n z ve ğı ı ıkarde lerinizi bile dost edinmeyin. çinizden kim onlar dost edinirse, şİıi te onlar, zalimlerin ta kendileridir. De ki: E er babalar n z, o ullar n z, şğı ığı ıkarde leriniz, e leriniz, a iretiniz, kazandşşşı ı ığn z mallar, kesada u ramas ndan korktu unuz bir ticaret ve be endi iniz meskenler size ğığğğAllah’tan, peygamberinden ve onun yolunda cihattan daha sevgili ise, art k ıAllah’ n emri gelinceye kadar bekleyin! Allah fas k toplulu u do ru yola ıığğerdirmez.” (Tevbe, 9/23-24)Peygamberler, tüm mesailerini insanl k âleminin kurtulu u, tevhit akidesinin ışyeryüzüne hâkim olmas ve ilahî mesajlar n kalplerde ve gönüllerde yer almas için ıııharcam lard r. Ancak inkârc lar ve mü rikler, her dönemde Cenab- Hak taraf ndan ı şıışııgönderilen peygamberlerin bu ortak ve ilahî mücadelelerine kar koyarak küfür ş ıcenah nda yer alm lard r. te, iman-küfür veya hak-bat l mücadelesi bu ekilde Hz. ıı şıİşışÂdemle ba lar, Peygamber Efendimiz (s.a.s) ile doruk noktas na ula r.şış ı Tevhid dini slam, bütün insanl a hitab eden evrensel bir mesajla mükemmel İığbir ekilde gönderilmi tir: şş* Hanif BURUN
394“Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim. Size nimetimi tamamlad m ve sizin için din ıolarak slam’ seçtim.”İı(Maide, 5/3)Dolay s yla kendi devirlerindeki toplumlar n ihtiyaçlar n kar layan önceki ı ııı ış ısemavî dinlerin ve ilahî vahye dayand halde insanlar n eliyle tahrif edilen ilahî ı ı ğıkitaplar n yerini slam ve Kur’an- Kerim alm t r. Küfre, putperestli e ve irke kar ıİıı ışğşş ımücadelede tevhid sancaktarl n ve nübüvvet bayraktarl n Allah (c.c), Hz. Mu-ı ı ığı ı ığhammed (s.a.s)’e ve onun ashab na tevdi etmi tir.ış te o kutlu insanlar bu a r ve me akkatli görevi severek ve içtenlikle üstlen-İşğ ışmi lerdir. man küfre, slam’ irke, hicreti Mekke’deki servetlerine, uhuvvet ve şİıİışmeveddeti kabile ve a iretlerine, Medineli Ensar’ da öz yurtlar nda b rakt klar sev-şıııııgili ve dostlar na tercih etmi lerdir, dolay s ile Kur’an- Kerim’in övgüsüne ve Hz. ışı ııPeygamber’in meth ü senâs na lay k olmu lard r. Öyle ki bu kutlu insanlar, iman ıışıetmeyen çocuklar n , e lerini ve ana-babalar n terk etmi ler, onlarla ili kiyi kesmi -ı ışı ışşşlerdir. Yukar daki her iki ayet-i kerimede de iman ve slam için özverinin, Kur’an ıİve Nübüvvet için de fedakârl n zorunlu bir vecibe oldu una, Allah ve Peygamber ı ı ğğsevgisinin tüm sevgilere tercih edilmesinin gerekli oldu una i aret edilmektedir. ğşAncak bu ayetlerden mümin olmayan akraba, dost ve yak nlarla her türlü ili kiyi ışkesme manas n n ç kar lmas do ru de ildir. Ayr ca bu âyetlerde, kâ r ve mü rik de ı ıııığğıfişolsalar, slam dinine ve Müslümanlara zarar vermeyen ve onlar sevgiyle, sayg yla İııkar layan, akraba, kom u ve di er insanlarla iyi ili kiler kurmay ve onlara güzel ş ışğşıdavranmay engelleyen bir anlam da ç kar lmamal d r.ıııı ı Her ne olursa olsun âyetlerin ifade etti i mana ve gösterdi i hedef geneldir. ğğEsas itibari ile verilen mesaj, bir Müslüman için, hiçbir gayenin Allah ve Resûlüne “iman”dan daha önemli ve de erli olmayaca hususudur.ğğ ı Asl nda Kur’an âyetlerine ve ilahî mesajlara bakt m zda Allah (c.c)’ n iman ıı ı ığıedip etmeme konusunda insanlar serbest b rakt görülmektedir. nsanlar kendi ııı ı ğİiradeleri ile özgürce iman ettikleri takdirde imanlar n n geçerli olaca ifade edil-ı ığ ımi tir. Nitekim ş“De ki: “Hak, Rabbinizdendir. Art k dileyen iman etsin, dileyen inkâr et-ısin.” (Kehf, 18/29) ayeti bu gerçe i dile getirmektedir. Herkes, diledi i gibi inanabilir, ğğiman, küfür çat mas nda veya hak, bat l mücadelesinde diledi i taraf tercih ede-ı şıığıbilir. Cenab- Hak da her zaman iman edeni övmü , inkârc y ise yermi tir. Ancak ışı ışinsanlar n iradelerine bu noktada müdahale edilmemi tir. nsanlar, kendi iradeleri ışİdo rultusunda inanma ya da inanmama özgürlü üne sahiptir.ğğKüfre saplanm , bat l inanca sahip kimselere veya di er dinlere mensup olan ı şığinsanlara güzellikle bu inançlar n n bozuk ve hatal oldu unun anlat lmas bir gö-ı ıığıırevdir. Ancak, dinde zorlaman n söz konusu olmad da bilinen bir gerçektir Tüm ıı ı ğilahî ve semavi dinlerde oldu u gibi Peygamber Efendimiz (s.a.s) ve ashab n n yap-ğı ı
395t tebli , ir at ve inzar görevinin din ve inanç özgürlü üne müdahale eklinde ı ı ğğşğşalg lanmamas gerekir. Çünkü tebli de zor kullanma söz konusu de ildir, güzellikle ıığğikna, tatl anlat m ve müjdeleme vard r. ıııNitekim Kur’an- Kerim’de, ı“Ey Muhammed! Rabbinin yoluna hikmetle, güzel ö ütle ğça r, onlarla en güzel ekilde mücadele et, do rusu Rabbin kendi yolundan sapanlar en ğ ışğıiyi bilendir. O, do ru yolda olanlar da en iyi bilendir.” ğı(Nahl, 16/125) ayet-i kerimesi bu hususu çok güzel bir ekilde ifade etmek suretiyle tüm ilahî dinlerin ortak tebli ve şğanlat m metodunun esas n bizlere ö retmektedir.ıı ığ
396İMAN AKIL İLİŞKİSİ*ِ ٰ ِ ا َ ْ ٰ ا َ ِِّ۪ ْ ا ّ ٍِّاِن ِ ا ّ ٰ َات ِ وَا رْض َ ت ٍ ِ ُ ْ ِ ۪ َ وَ ۪ َ ِ ُ ْ وَ َ َ ُ ّ ِ ْ دَا ّ ٍ ا َ ت ٌ ِ َ ْمٓ َ َُْْٰ ِْٰ َََُّ ِ ُ نۜ وَا ْ ِ َ ف ِ ا ْ وَا ّ َ رِ وَ َ ا ْ َل ا ّ ُ ِ َ ا ّ َ ءِ ِ ْ رِزْق َ ْ َ ِ ِ ا رْض َ َ ْ َ ْ ٍَََ ٓٓ َ َ َََِِّّٰ َ ح ا َ ت ٌ ِ َ ْم َ ْ ِ نُۙ ٍَِٰ َ ْ ِ َ وَ َ ْ ِ ا ۪“ üphesiz, göklerde ve yerde, inananlar için (Allah’ n varlŞıı ı ığn ve birli ini ğgösteren) nice deliller vard r. Sizin yarat l n zda ve Allah’ n (yeryüzüne) ıı ı ı ışıyaydı ı ğ her bir canl da da kesin olarak inanan bir toplum için elbette nice ıdeliller vard r. Geceyle gündüzün birbiri ard nca geli inde, Allah’ n gökten ıışır z k (sebebi olarak ya mur) indirip, onunla yeryüzünü ölümünden sonra ı ığdiriltmesinde, rüzgârlar evirip çevirmesinde akl n kullanan bir toplum için ıı ıdeliller vard r.” (Câsiye, 45/3-5)ıAk l, kâinatta cereyan eden olaylar aras nda mant kl bir örgü kurmaya, hadi-ııı ıselerin niçin ve nas l meydana geldi ini kavramaya ve bir sonuca ula maya çal r. ığşı ı şMeselâ, insan, ak l ve tecrübe yoluyla bir lizin ye ermesi veya bir tohumun mahsul ıfişvermesi için topra a at lmas gerekti ini bilir ve bu amelin bir sonucunun olaca na; ğıığğ ıyani mahsul verece ine inan r. Elde edilen mahsulün kendili inden olamad na, ğığı ı ğonu i leyen ve topra a atan birinin olmas gerekti ine akl yla hükmeder ve böy-şğığıle oldu una inan r. Evrendeki düzenin sebep sonuç ili kisine ba l olarak cereyan ğışğ ıetti ini kavrayan ak l, tefekkürünü derinle tirdi i zaman evrenin ve evrendeki mü-ğışğkemmel nizam n da sebepsiz olmad n , bu düzeni ve i leyi ahengini yaratan bir ıı ı ığşşkudretin olmas gerekti ine hükmeder. ığKur’an- Kerim’de insan, akl n kullanmaya, dü ünmeye ve ibret almaya davet ıı ışedilmektedir. Bunun güzel bir örne i olarak Hz. brahim verilir. O, akl n kullanmak ğİı ısuretiyle evrendeki harika nizam n bir yüce Yaratan’ olmas gerekti ine hükmetmi ııığşve O’na iman etmi tir ş(Bk. En’âm, 6/74-79; Mümtehine, 60/4). Demek ki inanmak, Hz. * Dr. Bünyamin OKUMU Ş
397İbrahim örne inde oldu u gibi, ak l ve tecrübeye dayanan mant kl bir muhake-ğğıı ımeyle eri ilen bilinçli bir olgudur. nsan ak l ve ibret gözüyle kâinat ve içerisindeki şİııhadiseleri tefekkür etti inde iman ndaki bilinç hâlini yakalar. Böylece insan Allah’a ğıiman etmi olman n itminan n /doyum hâlini ya ar ve huzur duyar.şıı ışGenel olarak insan, özel olarak da müminler akl kullanmakla sorumlu tutul-ıdu u için ak l ve iman n birbirinden ayr lmas dü ünülemez. Bunun için dinî tek-ğıııışli erde ak l esas al nm t r. Meâlini zikretti imiz âyet-i kerimeler, bu itibarla, ayn flııı ışğızamanda, iman ile ak l aras ndaki do ru ili kiye i aret etmektedirler. Buna ba l ıığşşğ ıolarak iman etmi olmak, alelade bir hadise olmay p mant kî ve ilmî veriler sonu-şııcunda ula lan bir bilinç hâlidir; bu bilinç düzeyi müminin Allah ile olan ili kisini ş ışbelirler. Dolay s yla iman etmi olmak ak l d de il, bizatihi akl kullanm olman n ı ışı ı ışğıı şıbir sonucudur. Kâinatta i leyen harikulade nizam aklî ve ilmî veriler çerçevesinde şde erlendirildi inde bu sanat eserinin bir sanatkâra dayand o sanatkâr n da ancak ğğı ı ğıyüce Allah oldu u idrak edilmi olur. ğşYüce Allah’ n mahiyeti ise insan idrakini a t ndan; O’nun nas l oldu u, ilahî ış ğı ıığvahyi nas l indirdi i ve buna ba l olarak öteki âlemin ne oldu u hususlar da gayr-i ığğ ığımakûl/akledilemez de ildir; ancak bunlar insan akl n n, idrakinin ötesine ta an ğı ışhakikatlerdir. Yani ak l onlar n mahiyetini tam anlam yla kavray p izah edebilecek ııııyeterlikte ve göz de insana gayb olan bu hususlar görebilecek nitelikte de ildir. Bu ığitibarla Kur’an’da iman konular , “gayb”a iman olarak nitelendirilmektedir. Ancak ıinsan n görünenden hareketle bu görünmeyenlerin hakikat oldu una hükmedebilir ığve bunlar n akledilebilir hadiseler oldu unu idrak edebilir.ığYüce Allah, mealini verdi imiz âyet-i kerimelerde gerek bizim, gerekse di er can-ğğl lar n yarat l nda, kâinat n i leyi inde; gece ve gündüzün birbiri ard nca bir seyir ı ıı ı ışışşıizlemesinde, ya murla birlikte yeryüzünün canlanmas nda ve rüzgâr n esmesinde ğııak l sahipleri için birçok deliller oldu unu belirtir. Bu deliller, kâinatta i leyen ku-ığşsursuz mükemmel düzenin bir tesadüfün de il, güç ve kudret sahibi yüce Yarat -ğıc n n eseri oldu unu ispat eder; bizi, O’na iman etmeye ça r r. Nahl suresinin 12. ı ığğı ıâyetinde öyle buyrulur: ş“O, geceyi, gündüzü, güne i ve ay sizin hizmetinize verdi. Bütün y ld zlar da O’nun şıı ıemri ile sizin hizmetinize verilmi tir. üphesiz bunlarda akl n kullanan bir millet için şŞı ıibretler vard r.”ıBu itibarla Allah’ n yüce yarat c oldu una inanan biz müminler, kâinata ve içeri-ıı ığsindeki her eye ak l ve ibret gözüyle bakmal y z. bret gözüyle bakabilmek, akl m z şıı ıİı ı ıve tefekkür gücünü kullanmaya ba l d r. Kâinat n i leyi indeki ulvi ahengi tefekkür ğı ıışşedip kavrad kça Allah’a olan iman m z tahkîk mertebesine eri ir. Böyle bir iman, ıı ış
398bilinçsiz/taklidî bir iman de il, aklî delillere ve akl kullanmaya dayanan bilinçli/ğıtahkikî bir imand r.ı
399İMAN: EN BÜYÜK NİMET*ِ ٰ ِ ا َ ْ ٰ ا َ ِِّ۪ ْ ا ّ ِّٰ ِ وَرَ ُ ِ ۪ وَا ِ َ ب ا ۪ ي َ َل َ رَ ُ ِ ۪ وَا ِ َ ب ا ۪ يٓ َ َا ْ َلََِّْ ََِّّْٰ ا ّ َ ا ۪ َ ا َ ُ ا ا ِ ُ ا ِ ّ ٰ ٓ َّٰٓ َ ُٰ ِ وَ َ ئِ َ ِ ۪ وَ ُ ُ ِ ۪ وَرُ ُ ِ ۪ وَا َ ْم ا ِ َ َ ْ َ َ َ َ ۪ ًاًَِّْ ِِْٰٰٓ ْ َ ْ ۜ وَ َ ْ ـَ ْ ُ ْ ِ ّ ُ“Ey iman edenler! Allah’a, Peygamberine, Peygamberine indirdi i kitaba ve ğdaha önce indirdi i kitaba iman edin. Kim Allah’ , meleklerini, kitaplar n , ğıı ıpeygamberlerini ve ahiret gününü inkâr ederse derin bir sap kl a dü mü ı ığşşolur.” (Nisa, 4/136)İman, Hz. Peygamberin Allah’tan getirdiklerini tasdik etmek, haber verdiklerini tereddütsüz kabul ederek, bunlar n gerçek ve do ru oldu una gönülden inanmakt r.ığğıHer vesileyle s kça söylenildi i üzere slam üç ana bölümden meydana gelmek-ığİtedir. Bunlar n ilk ve en önemli k sm imand r. Di eri ise bu iman n hayata yans yan ıııığıışekli dedi imiz ibadet, üçüncüsü de daha ziyade insani ili kilerde kendisini göste-ğşren ahlakt r. Bunlar n hayata en güzel ekilde yans mas na da “ihsan” ad verilmek-ıışıııtedir. Bu bölümlerden her birinin üphesiz di erleri ile yak n ilgisi vard r. Ancak şğııkendileri aras nda önemine binaen bir s ralamaya tabi tutulacak olsa, her eyden ıışönce iman gelir. Zira iman ile mü erref olmayan kimselerin ibadetle mükellef olmas şıdü ünülemez. man olmadan cennete girilemez. man olmadan slam olmaz. O hal-şİİİde insan veya bir ba ka tabirle Müslüman’ n ilk görevi, Allah’ n varl n ve birli ini şııı ı ığğbilip tasdik etmesidir. üphesiz bu tasdikin makam ise kalptir. Dil ile ikrar edilmesi Şıayr bir önem ta maktad r.ış ııKonumuz olan ayette, daha çok “amentü esaslar ” diye bildi imiz iman n artla-ığışr na de inilmi , bir Müslüman’ n bunlara tereddütsüz inanmas gerekti i üzerinde ığşıığdurulmu tur. Bunlardan birini inkâr etmek imana zarar verecektir. O nedenle bir şMüslüman burada say lan bütün esaslara inanmal , inanc n n gere ini yerine geti-ııı ığrerek bu iman n muhafaza etmelidir. Bu hâliyle iman büyük bir nimettir, bölünme ı ı* Doç. Dr. Ömer YILMAZ
400kabul etmeyen bir bütündür, ebedî bir saadettir ve kurtulu vesilesidir. O nedenle şbizi, mümin bir aileden ve Müslüman bir ülkede dünyaya getiren ve kendini tan -ımakla ere endiren Allah’a ükretmeli, böyle bir nimete ra men nankörlükte bulu-şflşğnulmamal d r.ı ıAsl na bak l rsa iman f trîdir. Yani ki inin do u tan beraberinde getirdi i duy-ıı ıışğ şğgulardan biridir. Ne bireysel ne de toplumsal bazda iman ve inanç olmadan ya a-şmak mümkündür. Tarihte kütüphanesiz, hapishanesiz, hastanesiz ehirleri görmek şmuhtemel iken, mabetsiz bir ehrin ve toplumun dü ünülmesi ihtimal dâhilinde şşde ildir. Neticede insan do al olarak bir büyük güce s nma, korunma ve ondan ğğı ı ğyard m dilemeye muhtaçt r. Zorluk, s k nt , felaket an nda, kendini teselli edecek ııı ı ııbirini aramak durumunda kalmaktad r. Bu güç belki farkl toplum ve kültürlerde, ııfarkl mekân ve zamanlarda, farkl varl klar olabilir. Zira inanç ve iman olmaks z n ıııı ıuzun süre bir toplumun varl n sürdürmesi duyulan ve görülen hadiselerden ol-ı ı ığmam t r. Üstelik imandan tecrit edilmi bir hayat tarz n n, ebedî âlemi dikkate al-ı ışşı ımayan bir anlay n do uraca sonuçlar dü ünmek bile ki iye korku vermektedir. ı ı şğğ ıışşBu dünyaya niçin geldi inin, yarat l maksad n n ne oldu unun fark nda olmayan, ğı ışı ığıistedi i gibi kay ts z, kurals z, diledi i gibi ya ayanlar n hem kendilerine, hem de ğı ıığşıetraf na oldukça zarar vermesi tabiîdir. te iman ve ahlak ki iye bunu düzene koy-ıİşşma, belli bir amaca göre ya ama azmi vermekte ve ona göre davran lmas gerekti ini şıığhat rlatmaktad r.ııO halde, bir Müslüman olarak bu nimeti koruman n azami gayreti içinde olmal -ııy z. Ki inin imanla dünyaya gelmesi nas l mümkün ise, bu iman n korumay p zayi ışıı ııetmesi de o denli mümkündür. O nedenle iman, ibadet ve güzel ahlakla korunmal ıve takviye edilmelidir. Nitekim Hz. Ai e validemizin nakletti i u hadis-i erif ima-şğ şşn n korunmas gerekti i, bunun ibadetlerle güçlendirilmesi yönünde bize önemli ıığipuçlar vermektedir. O öyle buyurmu tur: ışş“Nebiyyi muhterem (s.a.s) efendimiz mübarek ayaklar i inceye kadar geceleyin ış şibadet ederdi. Bunun üzerine: Ya Resûlallah! Geçmi te ve gelecekteki günahlar n ba-şığ ş ıland halde niçin böyle yap yorsun? dedim. ı ı ğı‘Rabbime ükreden bir kul olmayay m şım ?’ı buyurdu.” (Buharî, “Teheccüd”, 6 Müslim, “Münâ kûn”, 78-81)fiAyr ca iman m z muhafaza edebilmek için kalbimize, özellikle de dilimizden ıı ı ıç kacak sözlere dikkat etmek zorunday z. Bu sebeple olsa gerek s k s k son nefeste ııııAllah’tan bize iman ve Kur’an nasip etmesi, kelime-i ahadeti söylemeyi kolayla t r-şş ımas niyaz nda bulunmaktay z.ııı
Search
Read the Text Version
- 1
- 2
- 3
- 4
- 5
- 6
- 7
- 8
- 9
- 10
- 11
- 12
- 13
- 14
- 15
- 16
- 17
- 18
- 19
- 20
- 21
- 22
- 23
- 24
- 25
- 26
- 27
- 28
- 29
- 30
- 31
- 32
- 33
- 34
- 35
- 36
- 37
- 38
- 39
- 40
- 41
- 42
- 43
- 44
- 45
- 46
- 47
- 48
- 49
- 50
- 51
- 52
- 53
- 54
- 55
- 56
- 57
- 58
- 59
- 60
- 61
- 62
- 63
- 64
- 65
- 66
- 67
- 68
- 69
- 70
- 71
- 72
- 73
- 74
- 75
- 76
- 77
- 78
- 79
- 80
- 81
- 82
- 83
- 84
- 85
- 86
- 87
- 88
- 89
- 90
- 91
- 92
- 93
- 94
- 95
- 96
- 97
- 98
- 99
- 100
- 101
- 102
- 103
- 104
- 105
- 106
- 107
- 108
- 109
- 110
- 111
- 112
- 113
- 114
- 115
- 116
- 117
- 118
- 119
- 120
- 121
- 122
- 123
- 124
- 125
- 126
- 127
- 128
- 129
- 130
- 131
- 132
- 133
- 134
- 135
- 136
- 137
- 138
- 139
- 140
- 141
- 142
- 143
- 144
- 145
- 146
- 147
- 148
- 149
- 150
- 151
- 152
- 153
- 154
- 155
- 156
- 157
- 158
- 159
- 160
- 161
- 162
- 163
- 164
- 165
- 166
- 167
- 168
- 169
- 170
- 171
- 172
- 173
- 174
- 175
- 176
- 177
- 178
- 179
- 180
- 181
- 182
- 183
- 184
- 185
- 186
- 187
- 188
- 189
- 190
- 191
- 192
- 193
- 194
- 195
- 196
- 197
- 198
- 199
- 200
- 201
- 202
- 203
- 204
- 205
- 206
- 207
- 208
- 209
- 210
- 211
- 212
- 213
- 214
- 215
- 216
- 217
- 218
- 219
- 220
- 221
- 222
- 223
- 224
- 225
- 226
- 227
- 228
- 229
- 230
- 231
- 232
- 233
- 234
- 235
- 236
- 237
- 238
- 239
- 240
- 241
- 242
- 243
- 244
- 245
- 246
- 247
- 248
- 249
- 250
- 251
- 252
- 253
- 254
- 255
- 256
- 257
- 258
- 259
- 260
- 261
- 262
- 263
- 264
- 265
- 266
- 267
- 268
- 269
- 270
- 271
- 272
- 273
- 274
- 275
- 276
- 277
- 278
- 279
- 280
- 281
- 282
- 283
- 284
- 285
- 286
- 287
- 288
- 289
- 290
- 291
- 292
- 293
- 294
- 295
- 296
- 297
- 298
- 299
- 300
- 301
- 302
- 303
- 304
- 305
- 306
- 307
- 308
- 309
- 310
- 311
- 312
- 313
- 314
- 315
- 316
- 317
- 318
- 319
- 320
- 321
- 322
- 323
- 324
- 325
- 326
- 327
- 328
- 329
- 330
- 331
- 332
- 333
- 334
- 335
- 336
- 337
- 338
- 339
- 340
- 341
- 342
- 343
- 344
- 345
- 346
- 347
- 348
- 349
- 350
- 351
- 352
- 353
- 354
- 355
- 356
- 357
- 358
- 359
- 360
- 361
- 362
- 363
- 364
- 365
- 366
- 367
- 368
- 369
- 370
- 371
- 372
- 373
- 374
- 375
- 376
- 377
- 378
- 379
- 380
- 381
- 382
- 383
- 384
- 385
- 386
- 387
- 388
- 389
- 390
- 391
- 392
- 393
- 394
- 395
- 396
- 397
- 398
- 399
- 400
- 401
- 402
- 403
- 404
- 405
- 406
- 407
- 408
- 409
- 410
- 411
- 412
- 413
- 414
- 415
- 416
- 417
- 418
- 419
- 420
- 421
- 422
- 423
- 424